Projeler ve Etkileri Bağlamında Kentsel Ayrışma Sorunu

21
KENTSEL PROJELER VE ETKİLERİ BAĞLAMINDA KENTSEL AYRIŞMA SORUNU Y. Mimar İlkim Markoç Yıldız Teknik Üniversitesi Y. Şehir Plancısı M. Erdem Eryazıcıoğlu Amasya Üniversitesi ÖZET Kentleşmenin günümüzde içinde bulunduğu süreçte küreselleşmenin ortaya çıkardığı mekânsal dönüşümün gerçekleşmesi ve ihtiyaç duyduğu mekânın üretilmesinde kentsel projeler temel araç niteliğindedir. Küreselleşme ile birlikte kentlerin öneminin ülkelerin önemlerinin önüne geçmeye başlaması ve küresel kentler sistemine dahil olma isteği, özellikle küresel kent olma iddiasında olan kentler açısından bir yeniden yapılanma talebine neden olmuştur. Bu talep ile sermayenin kentsel mekâna yönelimi birleştiğinde, sermaye tüketim potansiyeli olan tüm kentleri hedef alan olarak seçmekte, kentsel alanlara yaptığı müdahaleler ile fiziki değişimlere neden olmanın ötesinde, toplumun sosyo-ekonomik yapısını da olumsuz etkilemektedir. Bu ise sosyal açıdan eşitsizlikleri ve çarpıklıkları arttırıcı etkilere sebep olmaktadır. Kentler ve kentleşme süreçleri açısından ciddi bir sorun olmasının yanı sıra çok boyutlu bir nitelik taşıyan kentsel ayrışma olgusu, içeriği itibari ile iki bileşene sahiptir. Bunlar, sosyo-ekonomik ayrışma ve mekânsal ayrışma olarak tanımlanmaktadır. Bu iki ayrışma türü aralarındaki yakın ilişki ile birbirinin üreticisi ve destekleyicisi konumunda yer almaktadır. Dünya genelinde yaşanan neoliberal kentleşme süreci de sahip olduğu mantık ve kullandığı araçlar itibarı ile kentsel ayrışmayı bu iki bileşen bakımından arttırıcı etkiye sahiptir. Çalışma kapsamında, ‘İstanbul’da sembol kentsel projeler niteliğindeki Sulukule, Tarlabaşı ve Taksim Meydanı Projeleri, amaçları, özellikleri, yöntemleri ve sonuçları itibariyle kentsel ayrışmaya neden olmakta mıdır?’ sorusu sorulmuştur. Ayrıca ele alınan projelere kamu yararı, kentsel mekânın kullanımında eşitlik ve adalet konuları açısından yaklaşılmış, yeni ayrışma süreçleri yaratılmadan var olan kentsel ayrışmanın ortadan kaldırılması konusu üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kentsel Ayrışma, Mekânsal Dönüşüm, Kentsel Projeler, Kentsel Miras GİRİŞ Kentsel ayrışma, kentsel mekânı paylaşan farklı toplumsal gruplar arasındaki ayrışmayı tanımlamaktadır. Ayrışma, kentlerde 1 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ Kent Merkezini yeniden Keşfetmek” Y.Mimar İlkim Markoç 05334638100 ilkimno1@ho tmail.com Y.Şehir Plancısı M. Erdem Eryazıcıoğl u 05336383550 erdem_ery1@ hotmail.com

Transcript of Projeler ve Etkileri Bağlamında Kentsel Ayrışma Sorunu

KENTSEL PROJELER VE ETKİLERİ BAĞLAMINDA

KENTSEL AYRIŞMA SORUNU

Y. Mimar İlkim MarkoçYıldız Teknik Üniversitesi

Y. Şehir Plancısı M. Erdem EryazıcıoğluAmasya Üniversitesi

ÖZET Kentleşmenin günümüzde içinde bulunduğu süreçte küreselleşmenin ortayaçıkardığı mekânsal dönüşümün gerçekleşmesi ve ihtiyaç duyduğu mekânınüretilmesinde kentsel projeler temel araç niteliğindedir. Küreselleşmeile birlikte kentlerin öneminin ülkelerin önemlerinin önüne geçmeyebaşlaması ve küresel kentler sistemine dahil olma isteği, özellikleküresel kent olma iddiasında olan kentler açısından bir yenidenyapılanma talebine neden olmuştur. Bu talep ile sermayenin kentselmekâna yönelimi birleştiğinde, sermaye tüketim potansiyeli olan tümkentleri hedef alan olarak seçmekte, kentsel alanlara yaptığımüdahaleler ile fiziki değişimlere neden olmanın ötesinde, toplumunsosyo-ekonomik yapısını da olumsuz etkilemektedir. Bu ise sosyalaçıdan eşitsizlikleri ve çarpıklıkları arttırıcı etkilere sebepolmaktadır.Kentler ve kentleşme süreçleri açısından ciddi bir sorun olmasınınyanı sıra çok boyutlu bir nitelik taşıyan kentsel ayrışma olgusu,içeriği itibari ile iki bileşene sahiptir. Bunlar, sosyo-ekonomikayrışma ve mekânsal ayrışma olarak tanımlanmaktadır. Bu iki ayrışmatürü aralarındaki yakın ilişki ile birbirinin üreticisi vedestekleyicisi konumunda yer almaktadır. Dünya genelinde yaşananneoliberal kentleşme süreci de sahip olduğu mantık ve kullandığıaraçlar itibarı ile kentsel ayrışmayı bu iki bileşen bakımındanarttırıcı etkiye sahiptir.Çalışma kapsamında, ‘İstanbul’da sembol kentsel projeler niteliğindekiSulukule, Tarlabaşı ve Taksim Meydanı Projeleri, amaçları,özellikleri, yöntemleri ve sonuçları itibariyle kentsel ayrışmayaneden olmakta mıdır?’ sorusu sorulmuştur. Ayrıca ele alınan projelerekamu yararı, kentsel mekânın kullanımında eşitlik ve adalet konularıaçısından yaklaşılmış, yeni ayrışma süreçleri yaratılmadan var olankentsel ayrışmanın ortadan kaldırılması konusu üzerinde durulmuştur.

Anahtar Kelimeler: Kentsel Ayrışma, Mekânsal Dönüşüm, Kentsel Projeler, Kentsel Miras

GİRİŞ

Kentsel ayrışma, kentsel mekânı paylaşan farklı toplumsalgruplar arasındaki ayrışmayı tanımlamaktadır. Ayrışma, kentlerde

1 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”

Y.Mimarİlkim Markoç [email protected]

Y.Şehir PlancısıM. Erdem

Eryazıcıoğ[email protected]

farklı derecelerde görülmekte; kentin coğrafyasına, yapısına,kültürel ve tarihi geçmişine bağlı olarak farklı sebeplerdendolayı ortaya çıkmakta ve farklı anlamlar taşımaktadır. 

Ayrışma olgusu, günümüzde metropoliten kentler açısındanönemli bir sorun durumuna gelmiştir. Kentlerin mekânsal vetoplumsal yapısı açısından olumsuz etkiler gösteren kentselayrışma, kentsel bütünlüğü tehdit edecek şekilde giderek dahagörünür hale gelmekte ve etkileri daha fazla hissedilmektedir.Kentsel ayrışmanın birçok nedeni bulunmakla birlikte son dönemdekentsel projeler bu ayrışmanın önde gelen nedenleri arasındasayılmaktadır.

Kentsel projeler ürettikleri sonuçlar bakımından, kentteçeşitli değişimlerin yolunu açmaktadır. Ancak bu değişimlerin kentve kentliler açısından olumsuz sonuçlar verdiği birçok durum sözkonusudur. Türkiye’de son dönemde devlet eliyle uygulanan kentselprojeler de fiziksel ve toplumsal sonuçları bakımından, kentselayrışmayı arttırıcı bir etkiye sahiptir. Özellikle kentmerkezlerinde uygulanan projelerde bu durum daha belirgin halegelmektedir. Örneğin, kentsel projelerin konusu olan alanlardadaha önce çeşitli nedenlerle ortaya çıkmış olan kentsel ayrışma,doğru bir amaç, ilkeler, politikalar, yöntem ve süreç bütünlüğüiçinde oluşturulmuş bir uygulama ile ortadan kaldırılabilecekiken, uygulanan kentsel projeler ayrışmayı engellemek yerinetoplumsal statü, gelir

düzeyi gibi çeşitli ölçütler bağlamında yeni bir kentselayrışma ve kutuplaşma ortamı yaratmaktadır. Ayrıca tarihi konutalanlarında uygulanan projelerin kentsel mimarinin ve kültürelmirasın yozlaşması gibi, farklı boyutta olumsuzluklara da nedenolduğu görülmektedir.

Ortaya konan sorun ile ilgili olarak çalışmanın amacı,‘kentsel ayrışma sorununu mekânsal dönüşümde bir yöntem olarakkullanılan kentsel projeler üzerinden okumak ve alternatiflerüzerine düşünmek’ olarak belirlenmiştir. Bu amaca ulaşmaküzere, çalışmanın cevabını aradığı temel soru ise; ‘Kentselprojeler hangi özellikleri nedeniyle kentsel ayrışmanın artmasısonucunu yaratmaktadır ve nasıl bir yaklaşım bu sonucuengelleyebilir?’ şeklinde tanımlanmıştır.

Çalışma kapsamında ilk olarak, kentsel ayrışma olgusutanımlanacak ve kentsel ayrışmanın birbirini üreten iki boyutuolan toplumsal ve mekânsal ayrışma konularına değinilecektir.İkinci olarak mekânsal ayrışmaya sebep olan başlıca etkenlertanımlanacaktır. Nedenlerden biri olarak görülen kentselprojelerin kent merkezlerinde sebep olduğu ayrışma İstanbul’dauygulanan üç kentsel proje üzerinden analiz edilecektir. Bunoktada devlet eliyle gerçekleştirilen kentsel projelereodaklanılacak ve bu projeler kentsel rant, kültürel miras,

2 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”

küresel dinamikler, erkin mekanda somutlaşması, ötekileştirmegibi kavramlar üzerinden değerlendirilecektir. Ele alınacakolan kentsel projeler, İstanbul kent merkezini önemli ölçüdeetkileyen Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi, TarlabaşıProjesi ve Sulukule Projesi olarak belirlenmiştir.

Ele alınan kentsel projelerin ayrışmayı pekiştiricietkisinin ortaya konulması ve alternatiflerinin sorgulanmasıçalışmanın ulaşmak istediği öncelikli sonuçtur. Değerlendirilenprojelerde hem konut alanı hem de kamusal mekânlarda ayrışmanınsosyal ve mekânsal boyutları ele alınacaktır. Sözü geçenalanlarda dönüşümün gerekliliği sorgulanacak, yöntemi üzerinetartışmalar yapılacaktır. Ayrıca seçilen kentsel projelerdenyola çıkılarak kentsel ayrışmayı engelleme bağlamındagözetilmesi gereken ilkeler ortaya konulmaya çalışılacaktır.

3 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”

BÖLÜM-1: KENTSEL AYRIŞMA SORUNU KURAMSAL ARKA PLAN

1.1. Kentsel Ayrışma Kavramı

Kentsel ayrışma, kentsel mekânı paylaşan farklı grupların;gelir düzeyi, inanç sistemi, etnik köken, cinsiyet gibiparametrelere bağlı olarak kent içinde ayrışması-kutuplaşmasıolarak ifade edilmektedir.

Kentsel mekânda ortaya çıkan ayrışma, sebepleri ve sonuçlarıitibari ile çok boyutlu bir nitelik sergilemekte ve önemlikonuları içermektedir. Özellikle içinde bulunulan küreselleşmesüreci içinde ayrışma, kentler açısından daha da ciddi bir sorunhaline gelmiştir. Kentsel ayrışma içeriği itibari ile ilk olarakkentlerdeki dezavantajlı grupları etkilemekle birlikte, oluşaneşitsiz ortam, demokrasi ve kent hakkı bağlamlarında toplumun herkesimi açısından sorun teşkil etmektedir. Kentteki ayrışma hemtoplumsal yapıdan ve sınıflar arası farklardan ortaya çıkmakta hemde toplumdaki sınıflar arası farkları ve kutuplaşmayıpekiştirmektedir.

İçerik itibariyle birçok boyutu ve konuyu barındıran kentselayrışmanın nasıl bir ‘doğası’ olduğunun anlaşılması için ilkolarak nasıl tanımlandığına bakılması gereklidir. Kentsel mekândafarklı toplumsal grupların farklı alanlara yerleşmesi konusu ilkolarak Chicago Okulu tarafından ele alınmışsa da, ayrışma olgusutoplumsal sınıflar arası farklılıklar eksenli olarak ilk kez1970'lerde incelenmeye başlanmıştır.

Kentsel ayrışma konusu ile ilgili birçok tanım yapılmıştır.Bu tanımlardaki ortak nokta ise, sosyal, ekonomik ve kültürelparametreler açısından farklı niteliklere sahip toplumsalkesimlerin kentsel mekânda birbirlerinden ayrı alanlarayönelmeleri ya da yönelmek zorunda kalmalarıdır. (Bkz. Tablo-1)

Kentsel ayrışma olgusu, içeriği itibari ile ikibileşene sahiptir. Bunlar, sosyo-ekonomik ayrışma ve mekânsalayrışma olarak tanımlanmaktadır. Burada belirtilmesi gerekenönemli nokta, sosyo-ekonomik ayrışma ile mekânsal ayrışma arasındayakın bir ilişki olduğudur. Bu iki ayrışma türü birbirininüreticisi ve destekleyicisi konumundadır. Bu iki bileşen birlikte,ayrışmanın asıl yaşandığı yerler olan kentlerde görülmekte vekentsel ayrışma sorununu oluşturmaktadır.

Kentsel ayrışmanın bileşenlerinden biri sosyo-ekonomikparametreler üzerinden ortaya çıkan ayrışmadır. Sosyo-ekonomikayrışmanın nedenleri arasında, sınıf, gelir, toplumsal statü, din,etnisite, göç gibi birçok nedeni görmek mümkündür. Bunun dışında,yerel sosyal- tarihsel yapı da her bir ülke ya da şehirde yaşananayrışmayı belirleyen önemli bir dinamiktir. (Bogus, 2008) Ayrıca,

4 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”

toplumsal eşitsizlik ve buna bağlı olarak gündeme gelen toplumsaladalet konusu da sosyo-ekonomik ayrışma açısından ele alınmasıgereken bir konu niteliğindedir.

Kentsel ayrışmanın ikinci bileşeni ve sosyo-ekonomikayrışmanın somutlaşmış hali mekânsal ayrışmadır.

Sosyo-ekonomik ayrışmanın mekâna yansıması olarak ortayaçıkan mekânsal ayrışma; sosyal ayrışmayla beslenmekte ve aynızamanda da sosyal ayrışmayı pekiştirmektedir. Kentsel rant vebunun sermaye tarafından daha kolayca elde edilmesini sağlayanneoliberal politikalar, kentsel mekanın üretilmesi sürecinekatılımda sermayenin daha istekli hale gelmesi sonucunugetirmiştir. Sermaye sahiplerinin kentsel mekâna yatırım yapıyorolması onlara kentsel mekân için söz söyleme hakkını da vermiştir.Kentten kazanılan artı değeri kendi arasında paylaşan bu kesim,hem diğer grupları sömürmekte hem de kentsel mekânı dezavantajlıgruplarla paylaşmaktan rahatsızlık duyabilmektedir.

Tablo-1: Ayrışma İle İlgili Yapılmış Olan TanımlarTARİH TANIM

Johnston 1983

Mekânsal ayrışma; geniş bir nüfus içinde, altgrupların yerleşim ayrışmasını ifade eder ki;

bu alt gruplar öncelikli olarak diniinançları veya gelir durumu, etnik köken,

ırksal gruplarla ilişkilendirilerek mekânsalayrışmayı tanımlamaktadır.

Masseyve

Denton1993

Mekânsal ayrışma genel bir bakışla “iki veyadaha fazla grubun kent ortamının farklıbölümlerinde birbirinden ayrı yaşama

derecesi” olarak tanımlanmakta ve farklılaşmagöstergesiyle ölçülen nüfus topluluklarınıneşitsiz bir biçimde mekânsal dağılımını ifade

etmektedir.

Falah 1996

Falah tanımlamayı üç teori ile yapmaktadır.Bunlardan ilki “Sınıf Teorisi”dir. Bu teorimekânsal ayrışmayı sosyo-ekonomik sınıfların

bir göstergesi olarak tanımlamaktadır.İkincisi, “Kendini Ayrıştırma”dır. Bu teori,

aynı grup insanların bir arada yaşamayıtercih etmelerinin bir sonucu olarak mekânsal

ayrışmayı tanımlamaktadır..Üçüncü teori, “Ayrımcılık Teorisi”dir. Buteori de ayrımcılık mekânsal ayrışmayı

oluşturan temel faktör olarak görülmektedir.

5 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”

Jurgen 1998

Ayrışmanın şiddetini belirleyen üç ana etken: Gelirde eşitsizlik, eğitimde eşitsizlik,

ayrımcılık Mekansal ayrışma, sosyal grupların kentsel

alanda eşit olmayan bir şekilde dağılmasıdır. Ayrışmayı oluşturan süreçleri, makro düzey vemikro düzey olmak üzere ikiye ayırmıştır. Makro düzey: Sosyal eşitsizliğin konut

alanlarına yansıması şeklinde oluşan ayrışmaMikro düzey: Gelir düzeyi, yaşam tarzı, etnik

ve dinsel gruplar üzerinden ortaya çıkanayrışma

Firman 2004Mekânsal ayrışmanın en belirgin nedenlerinden

biri, kentteki gruplar arasındaki sosyo-ekonomik farklılıklardır.

Işık vePınarcıoğlu

2009

Ekonomik, sosyo-ekonomik, kültürel ya daetnik temeller ile tanımlanabilecek bir

grubun kendi iradesiyle ya da kendi iradesidışında mekânda bir araya gelmesidir.

İnsanların kendi istekleriyle gönüllü olaraktoplumdan ayrışmalarının söz konusu olduğugibi, toplumsal dışlanma yoluyla ve gönülsüzbir araya gelme zorunluluğu sonucunda damekânsal ayrışmanın oluşabileceğine dikkat

çekilmektedir. Grupların ekonomik, kültürel ve etnik

farklılaşma derecesi ile aralarında kurmakistedikleri sosyal ilişkilerin büyüklüğü,

mekânsal ayrışmanın ölçüsünü debelirlemektedir.

Mekânsal ayrışmayı oluşturan asıl etmen,toplumsal grupların konut piyasası ile

kurdukları ilişkiler olarak tanımlanmaktadır.

Kaynaklar: Johnston, 1983; Massey, Denton, 1993; Falah, 1996;Jurgen, 1998;Firman, 2004, Işık, Pınarcıoğlu, 2009.

Gelir düzeyinin, kentte ikamet edilen ve kullanılanmekânlardaki ayrıştırıcı etkisi oldukça fazladır. Kentsel mekânıkullanan, yeniden üreten hatta kimi zaman planlayan kişiler bilebu ayrışmayı önceden kabul etmektedir. Özellikle kentsel mekânınüretiminde rol sahibi olan devlet ve özel sektör gibi bazıaktörler, aldıkları kararlar ile bu ayrışmanın derecesininartmasına sebep olabilmektedir.

Üst gelir grubunu oluşturan sermaye sınıfının kentselmekânda sahip olduğu hegamonik güç onu toplumun diğerkesimlerinin üstünde bir konuma taşımaktadır. Devletin temelorganlarının, toplumun güçlü kesimlerinden yana taraf olması;

6 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”

toplumda yasama, yürütme ve yargı kurumlarına olan güvenirliğiazaltmaktadır. Bu süreçte devletin sağlaması gereken uzlaşma vegüven ortamı sorgulanır hale gelmekte; sosyal adalet, eşitlik vetoplumsal fayda kavramlarından yoksun bir düzen ortayaçıkmaktadır.

Sürekli olarak tüketmeyi gerektiren kapitalist sistem,kentsel mekânı da tüketerek yeniden üretmeyi şart koşmaktadır.Bu ortamda kentsel mekânda söz sahibi olan aktörlerden, kentselmekânın kullanıcıları/kentlilerin yanı sıra kentsel mekân ileilgili profesyonel ve akademik açıdan söz sahibi olan plancı vetasarımcıların ağırlıkları geri planda kalmakta; devletinkentsel mekâna sermaye yatıranlar ile neoliberal taleplerekseninde karar üreten ve yasa koyan ağırlığı artmaktadır.Devlet, sürdürdüğü neoliberal politikalar ile kent toprağındanelde edeceği karı maksimize etmekte ve bu karlılığı sağlayacaközel ve tüzel kişilerle ortaklıklar kurmaktadır. Tarif edilensüreçte, kamu yararı esas alınarak tasarlanması, yaşatılması vekorunması gereken kentsel mekân, toplum kullanımından çoksermayenin kullanımına açılmaktadır. Bu durum kentsel ayrışmayıpekiştirmekte, planlamanın kamu yararı ile kentsel olanak vehizmetlere erişimde adaleti sağlama rolü de pasifizeedilmektedir.

Kentsel ayrışma ve toplumsal adaletsizlik ilişkisi elealındığında ve konu vatandaşlık hakkı, konut hakkı, kent hakkıkavramları bağlamında düşünüldüğünde; kentsel mekânda söz sahibiolmaktan, devletin sunması gereken temel hizmetlerdenfaydalanmaya kadar geniş bir yelpazede adaletsizlik her adımdahissedilmektedir. Devletin, neoliberal politikalar yoluylasermaye çıkarlarına yönelik, kentsel mekân açısından daseçkinleştirici bir rol alıyor olması; dezavantajlı grupları hemsosyal hem mekânsal boyutta ötekileştirmekte ve ayrışmayıarttırmaktadır.

1.2 Kentsel Ayrışmanın Sosyo- Ekonomik Sebepleri

Kentsel ayrışmayı yaratan dinamiklerin ele alınmasında üstölçek/küresel dinamikler ve yerel dinamikler şeklinde bir ayrımagitmek, konunun özellikle kentsel projelerle ilişkisininaçıklanmasında yararlı bir yöntem olacaktır.

Ayrışma sonucunu yaratan üst ölçek dinamiklerin hangiözellikleri nedeniyle bu sonuca yol açtığının açıklanmasıayrışmanın nedenlerinin belirlenmesi açısından üzerindedurulması gereken bir konudur. Öncelikle üst ölçek dinamiklersöylemiyle; küreselleşme, neoliberal ekonomi politikaları vetüketim toplumu anlayışının hakim olması kastedilmektedir.

7 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”

Küreselleşme bir taraftan getirdiği neoliberal ekonomiuygulamaları üzerine oturan ekonomik anlayış, diğer taraftan dayarattığı kültürel ortam ile kentin içinde yaşayan farklıtoplumsal gruplar üzerinde bir savunma ve buna bağlı olarak içekapanma refleksi doğurmakta, bu da ayrışmanın sosyo-kültürel veekonomik altyapısını hazırlamaktadır. Diğer taraftan neoliberalpolitikalar sonucu ortaya çıkan uygulamaların; kentsel alankullanımında ve kamusal alanlar ile ilgili kararlardabelirleyici olmasının yanı sıra kentsel hizmetlerin özelleşmesigibi sonuçlar üretmesi, ayrışmanın ekonomik altyapısınıhazırlamaktadır. Bu süreç içinde, kent üzerinde söz sahibi olanaktörlerin göreceli konumları ve etkinlikleri değişmekte küreselsermaye ile onun istek ve tercihleri ön plana çıkmaktadır.

Küreselleşme sürecinde kentlerde bir yerinden edilmesüreci yaşanmakta ve bu durum, sermayenin kentlere yönelmesiylebirlikte, sermaye tarafından karlı yatırım alanı olarak görülenkentsel alanların, bu bölgelerde yıllardır yaşamakta olandezavantajlı grupların ellerinden alınması şeklinde ortayaçıkmaktadır. Bu kesimlerin yaşadıkları eski kent merkezleri vegecekondu alanları, kentsel rant üzerinden sermaye birikimisağlama amacındaki yerli ve yabancı sermayenin hedefi halinegelmekte, bu kesimler yaşadıkları alanları terk etmeyezorlanmakta ve yaşam alanlarına lüks konut alanları,iş/alışveriş merkezleri, plazalar vb inşa edilmektedir. (Harvey,2009; Dinçer, 2000)

Neoliberal ekonomi politikalarının sonucu olarak oluşanbu ortam, kentlerde dezavantajlı grupların yaşadığı bölgelerdeiçe kapanma şeklinde bir savunma oluşturmaktadır. Bu savunmakimi zaman gelir düzeyi üzerinden olabildiği gibi, kenttekikimi grupların bir arada yaşama ve onlardan olmayanı içlerinealmaması şeklinde de görülebilmektedir. Ayrıca etnik kökenbağlamında gruplaşan toplumsal tabakaların da ikamet ettiklerialana göre oluşan parçalı yapısı kentte okunabilmektedir. Budurumun tam tersi üst sınıflar açısından da geçerlidir.

Konutun toplumda statü göstergesi olması, üst gelirgrubunun konutunu alt gelir grubundan yalıtma eğilimi,kentlerde üst gelir grubunun ikamet ettiği semtlerin yanı sırakapalı site tipinde konut alanlarının çoğalmasına sebepolmaktadır. Yüksek bedellerle edinilen bu konutlarda, güvenlikbeklentisi temel göstergedir. Toplumun alt gelir grubununyaşadığı yerlerin güvenli olmadığı fikri de bunda etkilidir. Buzihinsel altyapı kentsel ayrışmayı aynı zamanda psikolojikboyuta da taşımaktadır. Bu boyut yalnızca konut alanları ileilgili tercihlerde sınırlı kalmayarak, giderek gündelik yaşamıngeçtiği diğer alanlar için de aynı tercihlerin yapılması veuygulanmasına sebep olmaktadır. Bu noktada üst ölçekdinamiklerden bir diğeri olan tüketim toplumu olgusu bu

8 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”

zihinsel altyapıya uygun mekân üretilmesi sürecindeki önemlietkenlerden biridir.

Kentler açısından, tüketim toplumu olgusunun mekânayansıması, kentin algılanışı ve örgütlenmesi üzerinde etkiliolmaktadır. Tüketim toplumu zihniyetine uygun olarak kentleryeniden yapılanmakta ve üretim ağırlıklı olarak görülüptasarlanan alanlar olmaktan, tüketim ağırlıklı alanlar olarakgörülen ve tasarlanan alanlar haline gelmektedir. Bu noktadakentsel mekân da tüketim nesnesi haline gelmekte, işlev olarakda tüketime yönelik şekillendirilmeye başlanmaktadır. Kentselprojeler de tüketim mekânları olarak yeniden örgütlenen kentleraçısından bu değişimde kullanılacak araçlar niteliğindedir.

Kentsel ayrışmanın yerel dinamiklerine gelindiğinde,bunların kentlerde yaşayan grupların etnik kökeni, dini,toplumsal statüsü ya da göç gibi özellikler olduğugörülmektedir. Kısaca değinmek gerekirse, kırsal alanın iticifaktörlerinden dolayı kentlere göç eden ve kent yaşamındabeklediğini bulamayan kesimlerin dayandığı etnik köken vehemşerilik bağları, bir nevi hayata tutunma yöntemi olarakortaya çıkmıştır. Kentli olmadığı için dışlanan, geçinebilmekiçin statüsü düşük işlerde çalışan, barınmak için bir konutasahip olmayan bu kişiler kentte hemşerilik dayanışmasıylaayakta kalabilmişlerdir. Bu tür bir dayanışma da doğal olarakkent içinde aynı alanda toplanma eğilimi doğurmuştur. Bukesimler içinde kentsel yaşama ekonomik ve sosyal açılardankatılım gösteremeyenler ise giderek içe kapanma veötekileştirme sürecine girmiştir.

Üst ölçek dinamiklerdeki değişimlerin yansımaları olarakkentsel politikalarda ve uygulamalarda da değişimler ortayaçıkmaktadır. Bu değişimlerin en görülen yönü özellikle hızlıbüyüyen kentlerde kentsel gelişimde, kentlerin planlamahiyerarşisi ve bütünü içinde gelişmesinden, kentsel projeleryoluyla gelişmeye doğru bir yönelimin ortaya çıkmış olmasıdır.

1.3 Kentsel Ayrışma İle Kentsel Projeler Arasındakiİlişki

Kentsel ayrışma ile kentsel projeler arasındaki ilişkininanalizinde temel soru, ‘Kentsel projeler, kimi-nasıletkiliyor?’ olmalıdır.

Mevcut kentleşme süreci içinde küreselleşmenin ortayaçıkardığı mekânsal dönüşümün gerçekleşmesi ve ihtiyaç duyduğumekânın üretilmesinde kentsel projeler temel araçniteliğindedir. Küreselleşme ile birlikte kentlerin, önemininülkelerin önemlerinin önüne geçmeye başlaması ve küresel

9 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”

kentler sistemine dahil olma isteği, özellikle küresel kentolma iddiasında olan kentler açısından bir yeniden yapılanmatalebine neden olmuştur. Bu talep ile sermayenin kentselmekâna yönelimi birleştiğinde, sermaye tüketim potansiyeliolan tüm kentleri hedef alan olarak seçmekte, kentsel alanlarayaptığı müdahaleler ile fiziki değişimlere neden olmanınötesinde, toplumun sosyo-ekonomik yapısını da olumsuzetkilemektedir. Bu ise sosyal açıdan eşitsizlikleri veçarpıklıkları arttırıcı etkilere sebep olmaktadır.(CihangirÇamur, 2002; Ergun, 2011) David Harvey bu dönüşüm sürecini“yaratıcı yıkım” olarak adlandırmakta ve küreselleşmeninihtiyaç duyduğu coğrafyanın inşası olarak tanımlamaktadır.(Harvey, 2009)

Kentsel dokunun zaman içinde eskimesi, köhneleşmesi ve yagünün gereklerini karşılayamıyor hale gelmesi, kentsel mekândadönüşümü gerekli kılmaktadır. Ancak ülkemiz koşullarındadönüşümün gerekli olduğu kentsel bölgelerin seçimi yine kamuyararı ve kent hakkı kavramlarından uzak gerçekleşmektedir. Bunoktada kentsel dönüşüm ve kentsel projeler kentsel rantmekanizması üzerinden sermaye birikimi sağlanmasının bir aracıolarak kullanılmaktadır.

Bahsi geçen dönüşüm süreciyle birlikte kentsel mekândakideğişimin toplumsal sınıflar üzerindeki etkisinin kontrolaltında tutulabilmesi için; yönetimde merkezileşme vedemokrasiden ödün verilmesi durumları ortaya çıkmaktadır.Kentsel dönüşüm süreçleri, kimi kesimlerin kentte yalıtılmış vegüvence altındaki alanlarda yaşamlarını sürdürmesine; kimikesimlerin ise iradeleri haricinde yaşam alanları ve aidiyetduydukları konutlarından edilmesine sebep olmaktadır. 

Kentlerin, planlama bütünlüğünden kopuk ve yine bir bakımaplanlama ve mimarlık ilkelerinden soyutlanmış şekildekimüdahalelerle gelişmesi; kimliklerini kaybetmelerine, kentkültürünün yozlaşmasına, kültürel ve çevresel değerlerinkaybolmasına ayrıca tüm bunlarla beraber sosyal açıdan da birayrışma sürecine girilmesine neden olmaktadır. (Ekinci, 2005;Ergun, 2011)

Özetle, kentsel projeler uygulandıkları alanlarda, projelertoplumun üst gelir gruplarına ve küresel sermayeye yönelikmekânlar üretiyorsa çoğunlukla yerinden edilme sürecine de sebepolmakta, 19. Yüzyılda Haussmann’ın Paris’te uyguladığı dönüşümdeolduğu gibi kentsel dezavantajlı grupların sorunlarını çözmekyerine, onları kent dışına iterek sorunu daha daağırlaştırmaktadır. İkinci olarak imaja ve tüketime yönelikmekânlar üretilmesi kullanıcı yelpazesini sınırlamakta, kentiçinde mekândan yararlanma açsından bir erişilebilirlik sorunuyaratmaktadır. Buradaki erişilebilirlik ulaşım ya da fiziksel

10 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”

erişilebilirlikten çok bir sosyo-ekonomik erişilebilirliksorunudur. Aynı şekilde kamusal mekânların özelleşmesi sonucunuda yaratabilen projeler, ya doğrudan kamusal alanlarınözelleşmesine ya da daha önce bahsedilen şekilde sosyo-ekonomikerişilebilirliklerini azaltarak dolaylı özelleşmeye sebepolmaktadır.

İstanbul’da yakın dönemde uygulamaya konan kentselprojelerden bazıları sahip oldukları nitelikleriyle, kentselayrışma sürecini çeşitli yönlerden desteklemekte ya daayrışmanın doğrudan sebebi haline gelmektedir.

11 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”

BÖLÜM-2: İSTANBUL’DA UYGULANAN KENTSEL PROJELERİNKENTSEL AYRIŞMA ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Çalışmanın bu bölümünde kentsel projelerin yeniden üreterekortaya çıkarmakta olduğu kentsel ayrışma sorunu, İstanbul’unmerkez bölgelerinde uygulanmakta olan üç proje üzerindendeğerlendirilecektir. İkisi devlet eliyle soylulaştırmaniteliğinde olan bu projeler yarattıkları yeni ‘görülmeyen’sınırlarla kentsel ayrışmayı farklı bir boyuta taşımaktadır.

Kentsel mekân toplumsal sınıflar arası farkların en belirginortaya çıktığı platformdur. Refah devleti döneminde toplumsalsınıfların kentsel mekânda  göreceli ve planlı olarakayrışmasının yerini neoliberal dönemde fiziksel ve sosyalbariyerlerle tanımlanarak ayrışmış mekânlara bırakmıştır.(Kurtuluş,2005; Öktem, 2011) Ele alınan projeler yarattıklarıfiziksel ve sosyal bariyerler üzerinden değerlendirilerek hangiözellikleri nedeniyle ayrışmaya sebep oldukları ortayakonulacaktır.

İlk olarak, Tarihi Yarımada’da kendine özgü yapısı ileİstanbul’un özgün nitelikli alanlarından biri olan Sulukule’dekidönüşümün ayrışma ile ilişkisini incelenecektir.

Sulukule, İstanbul Tarihi Yarımada’da kendine özgü yapısı vekent kültürü açısından arz ettiği önemle yaklaşık beş yüz yıldırRomanların yaşadığı bir bölge olarak kültürel ve sosyal anlamdafarklılaşmaktaydı. Burada geçmiş zaman kullanmak doğru biryaklaşım olacaktır çünkü devlet eliyle uygulanan ve birsoylulaşma niteliğindeki Sulukule Dönüşüm Projesi sonucundayerleşim bu yapısını günümüzde kaybetmiştir. Bazı kaynaklarınHindistan’dan sonra Dünya üzerindeki tek Roman yerleşimi olarakgösterdikleri Sulukule, Osmanlı Dönemi’nden itibaren eğlenceninmerkezi olmuştur. (Altınöz, 2007) Cumhuriyet Dönemi’nde de devameden Sulukule’deki yaşam kültürü, özellikle 1990’lı yıllarlabirlikte devletin uyguladığı politikalar ile sekteye uğramıştır.Fiziksel yapıya müdahaleler ise 2005 yılındaki yenileme projesiöncesinde de gerçekleşmiştir. Özellikle Vatan ve MilletCaddeleri’nin açılması sürecinde tüm Tarihi Yarımada’dagerçekleşen yıkımlar gibi Sulukule’de de yıkımlar olmuştur.

Sulukule’deki eğlence evlerinin 1990’lı yıllardansonra devlet müdahaleleri ile kapatılmaya başlanmasıyla birlikteuzun yıllardır başlıca zanaatları ‘eğlendirmek’ olan halk geçimgüçlüğü çekmeye başlamıştır. Sulukule’deki halkın tamamına maledilen suçlu etiketi 2005 yılındaki yenileme projesi öncesindede var olan sosyal dışlanmanın ifadesi niteliğindedir veyenileme projesinin gerekçelerinden biri olarak sunulmuştur.Toplumda bu tür etiketlerle ötekileştirilen ve kentteki sosyalyaşamdan giderek ayrışan halkın, 1990’lı yıllar itibariyle

12 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ KentMerkezini yeniden Keşfetmek”

Sulukule’de bir getto yerleşimi oluşturmuş olduğu görülmektedir.Burada sözü edilen ayrışmanın yine devlet eliyle öncekidönemlerde yapılan müdahalelerin ortaya çıkardığı bir durumolduğu söylenebilir.

Sulukule Projesi olarak bilinen, Neslişah ve HaticeSultan Mahalleleri’nde uygulanan yenileme projesi, 2005 yılındanitibaren bölgenin kentsel dokusu ile birlikte, özgün sosyaldokusunu ve buna bağlı olarak buradaki yaşam biçimini ortadankaldırarak somut olmayan kültürel mirasın yok olmasına sebepolmuştur. Bunun dışında, mahallenin özgün nüfusu yerinden edilmesürecine tabi tutularak, doğup büyüdükleri mahalledenuzaklaştırılmak suretiyle kent dışında yerleşimezorlanmışlardır. Bu durum bölgede yaşayan ve yıkılan konutlardaikamet etmekte olan halkın kentten soyutlanmasına, bu yolla dayeni bir ayrışma sürecine girilmesine sebep olmuştur.

Sulukule Yenileme Projesi, sosyal yapı boyutuyla elealındığında; Roman nüfusun yerinden edilmesi ve onların yerineproje ile piyasa değeri yükselen alanın maliyetini karşılayacakekonomik imkânı olan yeni sahiplerin bu alana yerleştirilmesiolarak tanımlanabilir. Bu süreç, Osmanlı’dan günümüze devam edenbir sosyal yapının ortadan kaldırılması; dolayısıyla bu yönüylesomut olmayan kültürel mirasın tahribi niteliği taşımaktadır.

Tablo-2: İstanbul’da Devlet Eliyle Gerçekleştirilen Üç Projenin Özelliklerive Etkileri

ÖZELLİKLERİ/DEĞERLERİ NE YAPILDI NEYAPILMALIYDI

SULUKULEPROJESİ

SomutOlmayanKültürelMiras

RomanlarınYaşamKültürü

-Alansaltemizleme-Yerelkültürünortadan

kaldırılması

-Yerindenetme

-Sosyalentegrasyon

-Özgünkentsel dokuözelliklerinin korunması -Mimariölçekte

restorasyonve

iyileştirme

MimariMiras

-MahalleDokusu

-AvluluEvler

TARLABAŞIPROJESİ

KentTarihi

-GeçmişteAzınlıklarınYaşadığıBölge OlmaÖzelliği

-Kentselkimliğin

Aşındırılması

-Sosyalentegrasyon

-Yapılardaiyileştirme

13 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ KentMerkezini yeniden Keşfetmek”

-TarihselKatman

NiteliğindeOlması

(Belli birDönemin

Özgün KonutDokusunaSahipOlması)

-Mimarikimlikte

kitschleştirme

-Yerindenetme

-Kentsel veMimarikimliğinkorunması

MimariMiras

-Özgün KentDokusu

TAKSİMYAYALAŞTI

RMAPROJESİ

KültürelMiras

Cumhuriyetve

ModernleşmeSürecininSembol

Mekânı OlmaÖzelliği

Kamusalalanın

özelleştirilmesi

-Kentselkimliğin

aşındırılması

- Kamusallıkniteliğininaşındırılmama

-KullanıcıYelpazesindek

iÇeşitlilikteKısıtlamaya

SebepOlunmaması

ModernMimariMiras

Meydan, AKM,Gezi Parkı

Proje, fiziksel yapıya etkileri açısından ele alındığında;bölgeye getirilen doku, ‘çevresinde duvarlar olmayan bir kapalısite’ niteliğindedir ve üst sınıfın konut beklentilerine yönelikbir fiziksel çevre olarak tanımlanmaktadır. Sulukule’ninfiziksel yapısındaki bu değişim ise, yüzyıllardır kendine özgübir dokuyu barındıran mahallenin mimari mirasının ortadankaldırılması anlamını taşımaktadır.

2005 yılında uygulanmaya başlayan yenileme projesininSulukule halkına bir ‘kurtarılma’ olarak ifade edilmesi, mahallehalkında önceleri bir mutluluk oluşturmuş gibi görülse de,Taşoluk’taki konutları, oradaki fiziksel çevreyi ve kentle olankoparılmış ilişkiyi deneyimleyen kişiler için hayat daha da zorbir hal almıştır. Bu durum başlı başına kent çeperine itilenmahalle halkının devlet eliyle kentten soyutlanması veayrıştırılması anlamına gelmektedir.

2013 yılı 2. çeyrek verilerine göre Sulukule’den yeni birev sahibi olma ümidiyle Taşoluk’a yerleşen ailelerden sadece

14 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ KentMerkezini yeniden Keşfetmek”

iki tanesi Taşoluk’ta yaşamaya devam etmektedir. Diğerailelerin tümü farklı bölgelerin yanı sıra Sulukule’deyıkılmayan konutlara, diğer ailelerin yanına daha da zor yaşamşartlarını kabullenerek geri dönmek zorunda kalmışlardır. (URL-1)

Bölgenin proje ile ortaya çıkan yeni fiziki ve sosyaldokusuna bakıldığında, duvarlarla çevrili olmayan ancak kapalıyerleşim etkisinin görünmeyen sınırlarla yaratıldığı ortayaçıkmaktadır. Tarihi Yarımada’nın konut alanı olarak en önemlitarihi alanlarından biri olan bölge bu özelliğini kaybetmesininyanı sıra üst sınıflara yönelik mekân üretilmesi nedeniyle birsoylulaştırma süreci yaşamaktadır. Bu durum ise devletin üstsınıfların taleplerine yönelik karar aldığının ifadesiniteliğindedir.

Çalışma kapsamında ikinci ele alınacak örnek yine birdevlet eliyle soylulaşma uygulaması niteliğindeki TarlabaşıYenileme Projesidir. Tarlabaşı, bölgeye yönelik proje ortayaatılmadan önce de bir kentsel ayrışma süreci içindebulunmaktaydı. Bu ayrışmaya son 50 yıllık süreç içinde farklızamanlarda ancak birbirinin etkisini güçlendirecek şekildeortaya çıkmış olan 3 ayrı neden yol açmıştır. Bunlardanbirincisi 1960’larda bölgenin tarihsel nüfusu olanGayrimüslimlerin yerleşimden göç etmesi ve bölgedeki konutlarınboşalmaya başlamasıdır. İkinci neden olarak 1980’lerde açılanTarlabaşı Bulvarı’nın fiziksel sınır teşkil etmesinin yanısıra, sosyo-ekonomik bir sınır da teşkil ederek alanıçevresinden bu açıdan koparmış ve soyutlamış olmasıgösterilebilir. Üçüncü neden olarak ise, bu dönem içindebölgeye kırsal alandan göç ile gelen nüfusun yerleşmesi,özellikle de 1990’lardan itibaren yaşanan içe kapanma vegettolaşma süreci olduğu söylenmektedir.

Tarlabaşı Projesi, alanın 2006 yılında yenileme alanıolarak ilan edilmesi ile gündeme gelmiştir. Ardından 2008 yılıMayıs ayında proje, Beyoğlu İlçe Belediye Başkanı, Kültür veTurizm Bakanı ve projeyi gerçekleştirecek şirketintemsilcilerinin yaptığı açıklama ile uygulanmaya başlanmıştır.Proje, 9 yapı adasında bulunan 278 tarihi binanın yenilenmesinikapsamaktadır.

Projeye sonuçları itibari ile bakıldığında; TarlabaşıProjesinde, Tarlabaşı Bulvarı’na yakın alanların otel veticaret merkezine dönüştürüldüğü görülmekte böylece dahaönceden var olup somut olmayan ama etkisi görülen sınırınnitelik değiştirerek, işlevsel bir sınır halinegeldiği/geleceği görülmektedir. Yine projedeki ana sorun projeöncesinde var olan ayrışmanın dönüştürülerek yenidenüretilmesidir. Kentsel mimari mirasın kullanılarak prestij

15 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ KentMerkezini yeniden Keşfetmek”

mekanı üretilmesi yoluyla rant değeri hızla yükseltilen alan,burada ikamet etmekte olan alt sınıfların buradan gönderilmesisuretiyle üst toplumsal sınıfların kullanımınayönlendirilmektedir.

Üçüncü Proje ise bir ‘yayalaştırma projesi’ olarakisimlendirilen Taksim Projesidir. Taksim Yayalaştırma Projesi,kent merkezini oluşturan meydanın, dolayısıyla kent merkezininyeniden şekillendirilmesini amaçlamaktadır. Bir yayalaştırmaprojesinin kapsamında olabilecek müdahaleleri aşan niteliktebir içeriği ve mantığa sahip projede iki yönlü bir hedef olduğugörülmektedir.

Birinci hedef, küresel kent olma iddiasının da bir parçasıolarak, tüketime yönelik mekân yaratılmasıdır. Gezi Parkınınyerine yapılması istenilen ve artık dünya da kentsel ve mimarikoruma kültürü açılarından kabul görmeyen bir uygulamaniteliğindeki ‘geçmişte ortadan kalkmış bir yapının yenideninşası’, bu hedefin en önemli parçasıdır. Bu durum kamusalalanın kent hakkı bağlamında kullanımı açısından olumsuz etkioluşturan iki unsuru içermektedir. Birincisi, kentsel kamusalalanların özelleşmesidir. İkinci unsur ise üst sınıflarayönelik tüketim mekânları yaratılması yoluyla alandanyararlanan kitlenin daraltılmasıdır. Her ne kadar yapılmasıplanlanan yapı, kamusal kullanıma açık olacak gibi görülse dealanın kamusal alan niteliğini aşındıracaktır.

İkinci hedef ise, İstanbul’un merkezinin mevcut iktidartarafından yeniden tasarlanarak üretilmesidir. Bu hedefin ise üçsonuç ortaya çıkaracağı görülmektedir. Birincisi, kentin enönemli toplanma alanının ve bu alanı oluşturan bileşenlerindeğiştirilmesi, ortadan kaldırılması ve halkın toplanma eylemigerçekleştirdiği, sevincini ve tepkisini ortaya koyduğu, bunedenle de kentsel hafızanın parçası olma niteliğini kazanmışmekânın ortadan kaldırılmasıdır. İkincisi ise, mevcut iktidarınideolojisinin mekânda somutlaşmasıdır. Modernitenin veCumhuriyetin İstanbul’daki en önemli sembollerinin bulunduğumekân, Osmanlı’nın son döneminde kısa bir süre var olmuş biryapının yeniden inşa edilmesi yoluyla, bu temsil niteliğindenuzaklaştırılmak istenmektedir. Son sonuç ise var olan yeşilalanın ortadan kaldırılacak olmasıdır.

İncelenen projelerden Tarlabaşı ve Taksim Projeleri birarada değerlendirildiğinde ortaya şu sonuç çıkmaktadır:

‘Kentsel Kimlik ve Tarihsel Katmanlaşmanın aşındırılmasıpahasına üst toplumsal sınıflara yönelik mekân oluşturarak, tümkentliler açısından erişilebilirliği düşürülmüş sadece belli

16 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ KentMerkezini yeniden Keşfetmek”

sınıflara hizmet eden alan yaratılması’. Bu ise sosyo-ekonomiketkileri bağlamında yeni bir ayrışmanın ortaya çıkmasından vevar olan ayrışmaların farklılaşarak yeniden üretilmesinden başkabir şey ifade etmemektedir.

17 26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ KentMerkezini yeniden Keşfetmek”

BÖLÜM-3: DEĞERLENDİRME VE SONUÇ

Kentsel mekânda ayrışma olgusu, beraberinde birçok olumsuzetkiyi de getiren önemli bir sorun niteliğindedir. Günümüzde,ülkemizin büyük kentlerinde devlet eliyle uygulanan kentselprojeler başlı başına kentsel ayrışmanın sebeplerinden biri halinegelmiştir.

Lefebvre'nin ortaya attığı 'kent hakkı' kavramının; kentseldönüşümle birlikte gelişen, kentin mekânsal bütünlüğününparçalanması ve kentli sınıflar arasındakifarklılıkların/gerilimin artması ile de bir çatışma sorununadönüştüğü söylenebilir. (Kurtuluş, 2005)

Tarihi Yarımada’da, rantın oldukça yüksek olduğu bir alandabulunan bir Roman yerleşiminin, üst sınıfların mekân talebineuygun olarak dönüştürülmesi ve bu dönüşüm sürecinde yerli halkınkentin ücra köşelerine yollanması; kent hakkı ve konut haklarındanyoksun bırakılmaları anlamına gelmektedir. Bu sebeple kentselayrışmanın oldukça net ifadesi niteliğindedir. Bu durumun yanısıra İstanbul’un kent hafızası açısından önemli bir değer ifadeeden alan, günümüz koşullarında yalnızca belli gelir grubunayönelik olarak yeniden yapılandırılarak ayrışma süreci farklışekilde yeniden üretilmiştir. Proje ile, daha önceden var olan veyerel halkın koşulların zorlaması ile kendi içine kapanarakoluşturduğu ayrışma, yeni gelen üst gelir grubunun kentin diğeralanlarından soyutlanma isteği şekline dönüşerek yenidenüretilmiştir.

Tarlabaşı Yenileme ve Taksim Yayalaştırma Projeleri bir aradaele alındığında incelenen alanın İstanbul’un merkezi olmasınınyanı sıra günlük kullanım açısından en yoğun alanlarından biriolduğu görülmektedir. Böylesi yoğun ve değerli bir alanın; zamaniçinde yıpranmış ve köhneleşmiş olduğu, buradaki toplumsal yapınınbozulduğu, depremsellik açısından yenilemeye ihtiyaç olduğugerekçeleri ile başlatılan dönüşüm sürecinde oldukça önemli birkentsel rant ortaya çıkmaktadır. Taksim ve Tarlabaşı Projelerindenkazanılması beklenen muhtemel artı değerden kimlerin faydalanacağıve ya bu projeler çerçevesinde kimlerin zarar göreceği konunundiğer boyutudur. Ayrıca projeler ile yaratılan yeni mekân,ayrıntıları daha önce anlatıldığı şekilde, kullanıcı yelpazesinikısıtlaması sebebiyle kullanıcı erişimini düşüren, kamusalmekânların özelleşmesinin yolunu açan sonuçlar üretmektedir.

Türkiye’de erkin merkezileşmesi ile kentlere yönelik kararalma konusunda güçlenen merkezi iktidar, kentsel mekânı daistediği gibi şekillendirmektedir. Bu süreçte uygulanan projelersonuçları itibarı ile dezavantajlı grupların toplumsal yaşamdan

26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”18

dışlanması sonucu yaratmaktadır. Bu dışlanma aynı zamandaayrışmanın da siyasal nedeni niteliğindedir.

Projelerin sonuçlarının, büyük ölçekli kentsel projelerdegözetilmesi gereken toplumsal fayda, gelecek nesillere mirasbırakma, insani değerlere yakışır yaşam mekânlarının üretilmesigibi kriterlerle çeliştiği görülmektedir. Projeler sonucunda, kamuyararı aleyhine olabilecek şekilde küreselleşmenin talep ettiğiprestij mekanları üretilmekte, kent mekanı tüketim üzerindenyeniden tanımlanmaktadır.

Kentsel mekânın zaman içinde ekonomik, sosyal ve kültürelsebeplerden parçalı bir yapı sergiler hale gelmesi; insan vekentli hakları bakımından istenmeyen bir durumdur. Kentsel mekânıtasarlayan ve üreten aktörlerden ise eğer mevcutta sorunlu biryapı varsa bunun düzeltilmesine yönelik kararlar almaları; kentin,bütünleştirici işlevini güçlendirecek şekilde karar üretmeleri;böylece her vatandaşın siyasi görüşü, etnik kökeni, ekonomikdurumu ne olursa olsun adaletli bir şekilde faydalanabileceği biryaşam ortamı oluşturmaları beklenmektedir.

KAYNAKLAR Altınöz, İ. (2007) XVI: Yüzyılda Osmanlı Devlet Yönetimiİçerisinde Çingeneler, Yeryüzünün Yabancıları, Çingeneler, SimurgKitapçılık, İstanbul.

Atkinson, R., Flint, J. (2007) Fortress UK? Gated Communities,The Spatial Revolt of The Elites and Time–Space Trajectories ofSegregation., Housing Studies, 19:6.

Balbo, M. (1993) Urban Planning and the Fragmented City ofDeveloping Countries, Third World Planning Review 15-1

Bogus, L. M. M., (2008) ‘Urban Segregation: A TheoreticalApproach’, Conference Paper, 13th Biennal Conference da IPHS,Chicago

Cihangir Çamur, K. (2002) Küreselleşme Sürecinin Kentsel MekanÜzerine Etkileri: Yabancı Sermaye Yatırımları, Yerel YönetimlerSempozyumu Bildiriler Kitabı.

Dinçer, Y. (2000) Yeni Mekanlar, Yeni Üretim Biçimleri, 3. BinYılda Şehirler: Küreselleşme Mekan-Planlama, Dünya şehircilik Günü23. Kolokyumu Bildiriler Kitabı.

Ekinci O. (2005) Beijing‟den İstanbul‟a Anımsatmalar, Mimarist,Sayı 16.

26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”19

Ergun, C. (2011) Kentsel Dönüşüm Sürecine Dönüşüm AlanlarındanBakmak: İstanbul Maltepe (Başıbüyük ve Gülsuyu Mahallesi) Örneği,Doktora Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal BilimlerEnstitüsü, Kamu Yönetimi Bilim Dalı.

Evren, Y. (2007) İstanbul Merkez Bölge’de Bütünleşme Ve Ayrışma,15. Isocarp Genç Profesyonel Plancılar Çalıştayı’nınDüşündürdükleri, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi E-Dergisi, Sayı-1.

Falah, G. (1996) Living Together Apart: Residential Segregationin Mixed Arab- Jewish Cities in Israel, Urban Studies 33.

Firman, T. (2004) New Town Development in Jakarta MetropolitanRegion: A Perspective Of Spatial Segregation, HabitatInternational, Sayı 3.

Hamnett, C. (1998) Social Polarisation, Economic Restructuringand Welfare State, Urban Segregation and Welfare State, Routledge,London.

Harvey, D. (2009) Social Justice and the City Athens: Universityof Georgia Press.

Işık, O. ve Pınarcıoğlu, M.M. (2009) İstanbul’da kentselayrışma: 1990’dan 2000’e neler oldu?. Johnston, R. J. (1983) Residential Segregation, the State andConstitutional Conflict in American Urban Areas, London AcademicPress.

Jurgen, F. (1998) Social Inequality, Segregation and UrbanConflict, the Case of Hamburg, Urban Segregation and The WelfareState. London ve New York, Routledge.

Keleş, R. (2003) Konut Hakkı İnsan Hakkı mıdır?, Mimarist, 3/7.,İstanbul

Kurtuluş, H. (2005) Kente Bir Sosyo-Mekansal Ölçek Olarak Bakmakve Kentsel Dönüşüm, Evrensel Kültür, 164.

Kurtuluş, H. (2008) Türkiye’nin Kentleşme Deneyiminde Devlet,Sınıflar ve Kentsel Arazi Bağlantıları, Devlet ve Sermayenin YeniBiçimleri, Dipnot Yayınları, Ankara.

Kurtuluş, H., Kentsel Dönüşümün Politik Ekonomisi, İktisatDergisi 499.

Lefebvre, H. (1991) The Production of Space, BlackwellPublishers, Oxford.

26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”20

Manzi, T., Smith-Bowers, B. (2005) Gated Communities as ClubGoods: Segregation or Social Cohesion?, Housing Studies, 20:2.

Marcuse, P. (1997) The Enclave, The Citadel, and The Ghetto,What Has Changed in the Post-Fordist U.S. City, Urban AffairsReview, Vol. 33, No. 2.

Massey D., Denton, N. (1993) American Apartheid: Segregationand the Making of the Underclass, Harvard University Press.

Musterd, S. (2003) Segregation and Integration: A ContestedRelationship, Journal of Ethnicand Migration Studies, Sayı 4.

O. Işık, N., Uzun, E. Kamacı (editörler) Gecekondu, Dönüşüm,Kent, Ankara, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Basım İşliği.

Öktem, B. (2011) İstanbul'da Neoliberal Kentleşme ModelininSosyo- Mekânsal İzdüşümleri, İstanbul Üniversitesi SiyasalBilgiler Fakültesi Dergisi, No:44.

Van Kempen, R. Ve Özüekren, A. S. (1998) Ethnic Segregation InCities: New Forms and Explanations In A Dynamic World, UrbanStudies, Sayı 10.

Yüceşahin, M., Tuysuz, S. (2011) Ankara Kentinde Sosyo-MekânsalFarklılaşmanın Örüntüleri: Ampirik Bir Analiz, CBD 9:2.

URL-1: www.bianet.org

26. Yapı-Yaşam Kongresi-“ Kent Merkezini yeniden Keşfetmek”21