Modernizme Alternatif Kentsel Gelişim Süreci Olarak Cittaslow

22
MODERNİZME ALTERNATİF KENTSEL GELİŞME SÜRECİ OLARAK CİTTASLOW Samet KAYMAK* ÖZET Günümüz üretim biçimi ve üretim araçlarının toplandığı kentler adeta insan hayatını dar bir kalıba sokma fikrinde hemfikirdirler. Modern olarak nitelendirilen kentler bu küresel gelişmeyi bir ayrıcalık olarak görür ve toplum da buna ayak uydurmaya çalışır. Kıt kaynakların hiç bitmeyecekmiş gibi kullanılması elbette bir süre sonra insan hayatında tükenmişlik getirecektir. Bu tükenmişliğe çare olarak Cittaslow hareketi doğmuş ve modern hayata başkaldırış sergilemiştir. İnsanların pazar içi üretimi için değil, mutluluğu için çalışmalar sürdürülmekle birlikte modernizmin doğayı egemenlik altına alma güdüsü aydınlanma hareketine dayanmaktadır. Rasyonel düşünce doğayı kontrol ederek en üstün canlı olmayı hedefler. Karşı çıkış işte tam burada kendini belli eder. Doğanın getirdikleri ile yaşamayı hedefleyen sakin şehirler ve sakinleri, mekanları bir uyum çerçevesinde dizayn etme amacındadır. Yavaş ama sakin olmak şu an ki dünyamıza ters bir harekettir. Hayatımız bir düzene ve bu düzenin işleyişi için hıza indekslenmiştir. Bu çalışmada tüm bunlardan hareketle yavaşlayan kentlerin neden yavaşladıkları üzerinde bir teorik tartışmaya gidilmiştir. Ardından Cittaslow’ laşma ve Cittaslow’ un getirilerinin yanında neler götürdüğünü de incelenmiştir. Anahtar kelimeler: aydınlanma, modernizm, cittaslow, kapitalizm, mekan. 1. BÖLÜM GİRİŞ Var olan üretim biçiminin değişimi, insanoğlunun yaşam formunu da değiştirmiştir. Sanayi devrimi ile başlayan bu değişim, sermayedarın daha fazla ürün üretip satabilmesi için buharlı makinelerin dur durak bilmeyerek ve insanın kol gücüne ihtiyaç duymasıyla insanların dinlenecek vakit bulamamasını gerekli görmüştür. Kapitalist üretim ilişkileri için bu gerekli

Transcript of Modernizme Alternatif Kentsel Gelişim Süreci Olarak Cittaslow

MODERNİZME ALTERNATİF KENTSEL GELİŞME SÜRECİ OLARAK CİTTASLOW

Samet KAYMAK*

ÖZET

Günümüz üretim biçimi ve üretim araçlarının toplandığı kentler adeta insan hayatını dar bir

kalıba sokma fikrinde hemfikirdirler. Modern olarak nitelendirilen kentler bu küresel gelişmeyi bir

ayrıcalık olarak görür ve toplum da buna ayak uydurmaya çalışır. Kıt kaynakların hiç

bitmeyecekmiş gibi kullanılması elbette bir süre sonra insan hayatında tükenmişlik getirecektir. Bu

tükenmişliğe çare olarak Cittaslow hareketi doğmuş ve modern hayata başkaldırış sergilemiştir.

İnsanların pazar içi üretimi için değil, mutluluğu için çalışmalar sürdürülmekle birlikte

modernizmin doğayı egemenlik altına alma güdüsü aydınlanma hareketine dayanmaktadır.

Rasyonel düşünce doğayı kontrol ederek en üstün canlı olmayı hedefler. Karşı çıkış işte tam

burada kendini belli eder. Doğanın getirdikleri ile yaşamayı hedefleyen sakin şehirler ve sakinleri,

mekanları bir uyum çerçevesinde dizayn etme amacındadır. Yavaş ama sakin olmak şu an ki

dünyamıza ters bir harekettir. Hayatımız bir düzene ve bu düzenin işleyişi için hıza

indekslenmiştir. Bu çalışmada tüm bunlardan hareketle yavaşlayan kentlerin neden yavaşladıkları

üzerinde bir teorik tartışmaya gidilmiştir. Ardından Cittaslow’ laşma ve Cittaslow’ un getirilerinin

yanında neler götürdüğünü de incelenmiştir.

Anahtar kelimeler: aydınlanma, modernizm, cittaslow,

kapitalizm, mekan.

1. BÖLÜM

GİRİŞ

Var olan üretim biçiminin değişimi, insanoğlunun yaşam

formunu da değiştirmiştir. Sanayi devrimi ile başlayan bu

değişim, sermayedarın daha fazla ürün üretip satabilmesi için

buharlı makinelerin dur durak bilmeyerek ve insanın kol gücüne

ihtiyaç duymasıyla insanların dinlenecek vakit bulamamasını

gerekli görmüştür. Kapitalist üretim ilişkileri için bu gerekli

bir yaşam formudur. Jack London’ ın tabiriyle “sıcak yatak”

olağan karşılanır. Yatak soğumadan başka bir işçi o yatakta

dinlenecektir. Çünkü makine kömür ile çalışır ve kömür yandıkça

üretim gereklidir. Üretim ilişkilerinin değişimi insan yaşamına

da etki eder. İnsanlar artık daha hızlı yaşar, daha çok

çalışır. Gününü daha önceden planlar ki işe, randevuya, yemeğe,

eğlenceye geç kalmasın. Kapital üretim kentlerde yoğunlaştığı

için kentlerde yaşayan insanların bu yaşam biçimlerine tepki

olarak oluşan ilk akım slow food olmuştur. Fastfood un ayak

üstü yemek ve bireyci, yalnız ve sosyal ilişkilerden mahrum

olarak, damak tadı vermeyen, kapitalist üretim ilişkilerinin

tam olarak desteklediği sisteme karşı geliştir. İkinci karşı

çıkış ise cittaslow olmuştur. Sakin kent olarak anlamlandırılan

bu akım, genel anlamda küreselleşme kıskacında hızlı ve tatsız

yaşama başkaldırış niteliğindedir. Çağdaş ve görece modern kent

olarak nitelendirilen hareketli yaşamın da alternatifinden söz

eder. Özel olarak üretim, çevre farkındalığı, sosyal ilişkiler,

yerel kültürel birikimlerin korunumu gibi pek çok gelişimin

insan ve doğa indeksli bir yaşanılabilirliktir. Genel olarak

ise olması gereken yaşam biçiminin sakin şekilde sürdürülmesine

vurgu yapmaktadır.

AMAÇ – ÖNEM - YÖNTEM

Buradan hareketle araştırmanın amacını, Cittaslow

olabilmek için bir kentin nasıl olması gerektiğine açıklık

getirilecektir. Kaliteli bir yaşam için hıza değil yavaşlamaya

vurgu yapılacaktır. Yerel yönetimlerin çalışmaları üzerinde

durulacak ve Cittaslow olan yaşam alanlarında turizm nedeniyle

oluşan çevre sorunlarına ve kaynak yetersizliği üzerine Akyaka

ve Seferihisar’ dan örnekler verilerek tartışılacaktır.

Araştırmanın önemi ise farklı yaşam biçimleri de var

olabilir vurgusunun oluşmasıdır. Farklı olanı ötekileştiren

sisteme eleştiri olarak Cittaslow’ un sakin yaşamın kaliteli

bir yaşam olduğunu gözler önüne sermektir. Tek tipleşmenin

zararlı olduğunu bile bile insanların görece modern kentlerde

yaşamaları ve hayattan tat alamamalarının doğayla iç içe

yaşamamaları ile bağlantılı olduğunu anlatmaktır. Ayrıca

modernizm üzerinde durularak modernin ve çağdaşın mutluluk

getirici anlamlarından sıyırıp objektif olarak nelere neden

olduğunu ve gerçek anlamın mutluluk ekseninden ‘saptırmak’tır.

Yavaş kenti açıklarken kent imgesi ve kent siluetinden de

bahsetmek gerekir çünkü kentin perspektifi yaşam tarzlarını da

belirler. Yaşam tarzları da o kentin sakinleri tarafından

istemli şekilde oluşur. Kentlerin bir ruhu vardır. Kenti kent

yapan ve insanların “bu şehirden bir türlü kopamıyorum”

nidaları bu yüzdendir. Kent insanları kendine bağlar. Mekan

üzerine kurulur ve mekanın özellikleriyle harmanlanır. Mekanı

harmanlayan da insandır tüketen de. Çünkü kentler

etkileşimlerin ve buna bağlı olarak değişimin sürekli var

olduğu mekanlardan oluşmaktadır.

Araştırmanın yöntemi ise öncelikle literatür taraması

olacaktır. Çünkü konunun anlaşılması için gerekli tanımlara

ancak literatür taranarak bulunur. İnternette yayınlanan

makaleler, bloglar, gazete haberleri ile kitaplardan

yararlanarak meselenin çerçevesi olabildiğince verilmeye

çalışılacaktır. Modernizm tek tipleşmesi üzerinde olabildiğinde

durularak sakin kentin gerekliliği ön plana çıkartacak atıflar,

tanımlar ve örnekler verilecektir.

2. BÖLÜM

Küresel kentin modern bir yapıya bürünmesinin tarihine göz

atmak gerekir. Modern kentin özelliklerine kültür açısından

bakarsak “ rönesansı izleyen reformasyonu (dinde reform

çabalarını, yönetimlerin laikleşmesini), 17. Yüzyıldaki

keşifler çağını, 18. Yüzyıldaki aydınlanma hareketleriyle,

siyasi devrimleri, 19 yüzyılda yaygınlaşan sanayi devrimini,

onu izleyen kentleşme, uluslaşma ve ulusal devletlerin

kurulmasını, çağdaşlık tarihinin birbirini izleyen aşamaları

olarak görülmüş ve yorumlanmıştır” (Güvenç, 2011: 21). Buradan

hareketle çağdaş kentlerin kültürü denildiğinde “nüfusun büyük

bölümü (%80 dolaylarında) endüstrileşmiş ve kentleşmiş toplum

ve uluslar akla gelmektedir” (Güvenç: 2011: 21).

Sanayi devrimi ile birlikte üretim ve tüketimin modern

kentlerde sürdürülmesi modernliğin yaşanabilir olması

bağlamında sorunlar da teşkil etmiştir. “ İngiltere gibi çağdaş

toplumlarda, endüstrileşme kentleşmenin önünde, Türkiye gibi

bazı toplumlarda ise kentleşme süreci endüstrileşmenin önünde

gelişti. Bütün bu değişmeler, ülkeler arasında önemli yoğunluk,

altyapı, yaşam kalitesi farklarına ve sorunlarına yol açtı”

(Güvenç, 2011: 23).

Sonradan endüstrileşen bir toplum çağa ayak uydurabilmek

için küresel piyasaya girebilmenin yollarını merdiven

basamaklarını üçer beşer çıkmakta bulmuştur. Hızlı şekilde

çağdaş olma istenci kentleşme sürecinde büyük sorunlar

oluşturmuştur. Batının önce endüstrileşmesi ve ardından

modernleşmesi olağan karşılanır. Çünkü gerekli olan koşullar

bunu gerektirmektedir. Modernizm ve modernleşme kavramlarından

önce modern olanın ne olduğunu açıklamak gerekir. “Gündelik

yaşamda ve kültürde modaya uygun tutumlara “modern” denir. (…)

Burada söz konusu olan, geçmişin bilinmedik semantik alanını

yapılaştıran yeni bir mantık, yeni bir dünya görüşünün

mantığıdır. Modern olmak artık dine ait olmayan ve başka

yöntemlerle ele alınması gereken bir dünyada yaşamak demektir”

( Jeanniere, A., 1993: 95 - 96). Modern olabilmek için

geçmişten gelen bilgi birikimlerinin toplum refahına zarar

vermesi gerekir. Bir bakımdan moderniteyi semantik olmayan

gelenekçi toplumun zihniyetine anti tez olarak düşünülebilir.

“Aslında modern, radikal bir değişmeden sonra ortaya çıkanı

adlandırır ve insana olduğu kadar çevreye de uygulanır. (…) Bu

mantık ancak iş işten geçtikten sonra kavranabildiği heterojen

alanlara uygulanır” ( Jeanniere, A., 1993: 96).

Homojen yapının çözülmesi için özgür düşünce gereklidir.

Bireylerin mutluluğu esasına dayalı ve görece özgür bir

yaşantının anahtarı aklın kullanımıdır. Rasyonel düşünebilen

bireyler şeyleri kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmeye

yönelirler. “Modernizmin iki önemli düşünürü olan Bacon ce

Dercartes, akıl ideasından hareketle, insandaki iyi bir yargıyı

verme ve doğruyu yanlıştan ayırma gücünün insanlığın evrensel,

sonsuz ve değişmez ilkelerine ulaşmanın yolu olduğunu ve

böylece insanın doğayı kontrol ederek onun üzerinde hakimiyet

kurabileceği düşüncesine sahiplerdir. Bacon, doğayı doğrudan

tasarlamakla yetinmeyip, kontrol edilmesi için bir yöntem

bulmak istemiştir. Bu yöntem, insanın aklını kullanmasıyla

ortaya çıkan aydınlanma ile ilintilidir. Descartes’ e göre ise,

dünya karmaşa değil bir kesinlik taşımaktadır. Bu kesinliğe

ulaşmanın anahtarı akıldır. Descartes, insanlığa dünya

gerçeklerini yağmalayıp, onun efendisi olabileceği inancını

vermiştir” (Bozkurt’ tan aktaran Karakurt, E., 2006: 4). Modern

kent anlayışının teorik temeli aydınlanma düşüncesine

dayatılmaktadır. Aklını en iyi şekilde kullanan insanoğlu

binlerce yıldır doğanın yasalarına göre yaşamaya başkaldırmalı

ve doğayı manipüle etmeli ki yaşamlarının kurallarını kendileri

belirleyebilsin. Karmaşık – kesinlik ayrımı yapılmasıyla,

toplumsal yaşamın rasyonel olması fikrinin savunulmasını

gerekli görmüşlerdir. Doğayı manipüle eden toplum karmaşıklaşır

çünkü üretim artık ihtiyaç için olmaktan çıkmıştır. Üretilen

her maddi manevi ürün bir nedene ihtiyaç duyar. Karmaşıklaşan

toplum, toplu halde en uygun jeopolitik konumda varlığını

sürdürür. Ulaşım, ticaretin yapıldığı pazar, barınma, eğlence,

kültürel aktiviteler, sağlık, eğitim vs. gibi uzmanlık

gerektiren sayısız bölünmelere neden olur. Genel anlamda tek

açıklama artık ‘basit yaşayamamak’ tır. Basit yaşamayı rasyonel

düşünememe olarak algınlanma fikri bir kenara bırakılırsa

kentler iş bölümlerinin uzmanlaştığı yerlerdir. En iyinin bu

olduğunu modernite ile temellendirilip değişimin olağanlaştığı

mekanlar topluluğudur. “Kompüterleşmiş bilgi – işlem ve sosyal

planlama sistemlerinin gelişimi, eskiyle karşılaştırılamaz

teknik ilerlemenin kontrolünü ve iradesini mümkün kıldığı kadar

bu noktada bir kaçınılmazlığı da ifade eder. Bu Tourain’ in de

özel önem atfettiği bir olgudur. ‘Endüstri sonrası toplum’, ona

göre, ‘programlanmış toplum’ olarak da tarif edilebilir. Çünkü

onun belki en esaslı niteliği, gelişim sürecinin teknik

bilginin önceden belirlenmiş sosyal ve ekonomik hedeflere

sistemli uygulanmasıyla idare ediliyor oluşudur” (Giddens,

1999: 331).

Alternatif bir kentsel gelişimin önünü tıkayan etkenlerden biri

de “modernizmin ‘hem o hem bu’ düşüncesi yerine ‘ya o ya bu’

düşüncesinin var olmasıdır” (Berman’ dan aktaran Karakurt,

2006: 6). Tek bir gerçek olmalıdır çünkü diğer alternatifler

kitlesel gerçeğin meşruluğunu tehlikeye sokar. Öte yandan

modernizmin temelindeki felsefe bu alternatifleri hiçe sayması

bağlamında yıkım ve lineer bir ilerleme göstermesidir.

Modern kent planlama anlayışı da bu noktadan hareket etmiştir.”

Kırdan kente yönelen yoğun göçlerle birlikte tam bir kaos

ortamına dönüşen kent şekillenmesi anlayışı 19. Yüzyılın ikinci

yarısı ile 20. Yüzyılın ilk yarısında temel bir öneme sahiptir.

Bu dönem evlerin ve kentlerin açık açık ‘içinde yaşanacak

makineler’ olarak düşünülebildiği bir dönemdi ve (…) dayandığı

mimari ideoloji, insanlar için yaşanabilir kentler yerine

işlevlerine göre belirlenmiş bölgeler inşa etmeye yönetilmiş,

barınma makinesidir ” (Harvey’ den aktaran Karakurt, 2006: 7 -

8).

Marcuse’ a göre modernite ‘rahatlığın demir kafesi’dir.

“modernizmin ilerlemeci, kalkınmacı yaklaşımlarının insanları

baskı altında tuttuğu savıyla evrensel ve total bir söylemlere”

sahiptir. (Aslanoğlu, 1998: 104). Postmodernizm ise “

parçalanma ve yeniden eklemlenme sürecidir. Postmodernite,

genel geçerlilik iddiası taşıyan meta anlatıların reddedildiği,

çoğulculuğun ve parçalanmanın kabul edildiği farklılıkların

vurgulandığı bir durumu ifade etmektedir” ( Turner’ den aktaran

Aslanoğlu, 1998: 104). Parçalanma fikri modernizmin

kollektifleşme idealine yönelik bir eleştiridir. Modernizmin

“bireyi sınırlandırdığı – kalıplandırdığı temeline

dayanmaktadır” (Aslanoğlu, 1998: 104). Foucault’ un çalışmaları

bu konuyla ilintilidir ve çözüm önerisinin bağıntısını

vermektedir. “Parçalanma ve merkezciliğin olumsuz olaylara

neden olacağını tartışmıştır. Yerel olarak etkili olan güç

odaklarının baskısı engellenmedikçe, kapitalizmde bir değişim

hareketinin mümkün olmadığını belirtmektedir” (Aslanoğlu,

1998: 104 – 105). Foucault kentlerdeki başkaldırışı

‘heterotopia’ kavramıyla açıklar. Bu kavram ile “mümkün olmayan

bir yerde birden fazla gidilmesi istenen dünya olduğunu

anlatır” (Aslanoğlu, 1998: 105).

Mümkünü olmadığı halde birden fazla istenen dünyaya

yetişebilmek gerekir. Yetişebilmek için ise hız gereklidir.

Modern kent hızlı yaşamla ilintilidir. Hızlı yaşamın

yaşanabilirlik sorununu incelenmesi için Harvey’ in ‘zaman –

mekan sıkışması’ kavramı ile anlam kazanmış hızlanan yaşamsal

dinamiklere değinmek gerekir. “Zaman – mekan

kavramlaştırmalarının yaşamı yeniden üreten maddi süreçlerde

gerçekleştiği görülür. (…) Amerika Kızılderili düzlükleri ile

Kuzey Afrika birbirinden uzaktır, çünkü kapitalist üretimin

döngülerine dahil edilmemişlerdir. Her farklı üretim biçiminin

farklı zaman – mekan pratikleri ve kavramlaştırmaları vardır.

Harvey, kapitalizmin döngüsel bir yapıya sahip olduğunu,

içindeki maddi pratikler ve sosyal yeniden üretim biçimini

değiştirdiğini söylemektedir. (…) Zaman içinde ilerleme mekanın

fethini içine almaktadır. Tüm mekânsal sınırların yıkılması,

mekanın zaman içinde imhasıdır. (…) Zaman- mekan sıkışmasının

19. Yüzyıl sonları ve 20. Yüzyıl başlarında da etkili olduğunu

belirtmektedir. Mekanın zaman içinde tahribi en çok ekonomik

düzlemde etkili olmuştur. Demiryolu ağının genişlemesi,

telgrafın keşfi, buhar makinesinin kullanımı, radyo iletişimi,

bisiklet ve otomobillerin yaygınlaşması zaman – mekan kavramını

radikal biçimde değiştirmiştir. Ford’ un bant üretimini

keşfederek, işi parçalara ayırması üretimdeki verimliliği

artırmıştır. Böylece mekânsal yapı sermayenin geri dönüş

oranının hızlandırılması amacıyla kontrol edilmiştir” (Harvey’

den aktaran Aslanoğlu, 1998: 108 - 109).

Zaman – mekan sıkışması ile oluşan modern kent toplumu, bireyin

tutum, duygu ve davranışlarına indirger isek ”yaşananların

böylesine yoğunlaşması, bireyin kendini tanımladığı zaman –

mekan koordinatlarında bir kaymaya yol açmaktadır. Zaman –

mekan tanımı bireysel ya da toplu kimlik ifadelendirilmesinde

son derece önemlidir. Zaman – mekan koordinatları kaydığında,

kimlik ve güvenlik alanının tanımlanması güçleşir. Hangi

zamanda ve hangi mekanda yaşadığının algılanması son derece

güçtür. Uluslararası borsacılığın, küresel ticaretin hakim

olduğu dünyada, kitle turizminin yaygınlaşması, mesafelerin

yakınlaşması, modada ve hayat tarzında gözlenen hızlı

değişmeler bireyin güvenlik alanını sarsmıştır” diyebiliriz

(Harvey’ den aktaran Aslanoğlu, 1998: 110).

Tüm bunlardan hareketle modernizmin doğurduğu küresel bir

dünyanın görece bireyselliğine karşı çıkış olan Cittaslow

hareketi incelenecektir. Hızlı yaşama, tamamen özgür bir hayata

ve modernizmin akıl eksenli seçici tavrını, hem akıl hem doğa

ekseni etrafında bütünleştirmeyi amaç edinen oluşum

irdelenecektir. Modernizmin dayatmacı yaşam biçimine tepki

olarak doğmuştur. İnsanın ve doğanın tıpkı endüstrileşme

öncesinde olduğu gibi bir arada yaşamasını göstermiş ve

göstermeye devam edecektir.

“Küçük bir kasaba düşleyin; doğası bozulmamış, dev marketlerde

bir ekmek alabilmek için kuyrukta bekleyen insanlar yok, korna

sesleriyle uyanmıyorsunuz. Hayatınız koşuşturarak geçmiyor.

Yediğiniz içtiğiniz her şey yaşadığınız yörenin doğal ortamında

sağlıklı bir şekilde yetiştiriliyor. Pizza ya da hamburgerle

değil doğru düzgün yemeklerle besleniyorsunuz. Arabaya değil

bisiklete biniyorsunuz. Çevre kirliliği yok. Gürültü patırtı

yok. Etrafınızda gözü rahatsız eden bir yapılaşma yok” Böyle

tarif edilmiş kent Cittaslow’ dur

(http://www.geka.org.tr/yukleme/basili_materyaller/Cittaslow

%20Bilgi%20Notu.pdf).

“Cittaslow hareketinden bahsetmek için öncelikle Slow Food

hareketinin nasıl doğduğundan bahsetmek gerekmektedir. 1986

yılında Roma’nın (İtalya) simgesel meydanlarından biri olan

İspanyol Merdivenlerinde uluslararası bir fast food zincirinin

bir şubesinin açması sonucu ortaya çıkan tepkinin bir sonucu

olarak slow food hareket ortaya çıkmıştır. slow food yerel

yemeklerin uluslararası fast food zincirleri ve çok uluslu

tarım şirketleri tarafından oluşturulan hızlı yaşam kültürü

nedeniyle yok olmasını karşı kurulan bir harekettir. Günümüzde

100,000′den fazla üyesiyle ve 1,300 şubesiyle slow food

dünyanın en aktif sivil toplum kuruluşlarının başında

gelmektedir.

1999 yılında 4 küçük İtalyan kentinin (Orvieto, Greve in

Chianti, Bra, Positano) belediye başkanları Paolo Saturnuni

önderliğinde bir araya gelerek Slow Food hareketinin kentsel

boyuta taşınması gerektiğini iddia ederek Cittaslow birliğini

kurmuşlardır. İlk yıllarında İtalya’da genişleyen Cittaslow

hareketi günümüzde Güney Kore’den, Amerika Birleşik

Devletleri’ne, Çin’den Fransa’ya yayılmış 24 ülkede 147 üyeye

sahip olmuştur” (http://www.cittaslowturkiye.org/index.php?

option=com_content&view=article&id=100&Itemid=468).

Cittaslow’ un ne olmadığı ise şudur:

“ – Geriye gitmek ya da eskide yaşamak değildir. Şehrin

değerlerine, esnafına, halkına sahip çıkılması ve bunu gelecek

nesillerle paylaşmasıdır.

- Arabaya binmeyi yasaklamak değildir. Ancak araçların

girmediği, şehir sakinlerinin ve şehri ziyaret edenlerin rahat

bir nefes almak için dinlenebilecekleri alanlar yaratmaktadır.

- Teknolojiye karşı çıkmak değildir. Tam tersine, belediye

hizmetlerinin internet ortamına taşınması ve kent halkının bu

hizmetlerden yararlanabilmeleri için eğitilmesidir.

- Daha yavaş yemek değildir. Ancak daha sağlıklı olan yerel

besinlerin, organik ürünlerin ve yemeklerin özendirilmesidir.

Okullarda çocuklarımıza tat ve beslenme üzerine eğitim

programları düzenlemektir”

(http://www.geka.org.tr/yukleme/basili_materyaller/Cittaslow

%20Bilgi%20Notu.pdf)

Küresel olan durağanlığa karşıdır. Devamlı bir hareket

halinde olmalıdır ki sanayi ve hizmet sektörü sorumluluğunu

yerine getirebilsin. Durağanlığa karşı olmasıyla cittaslow

felsefesine zıt bir görüştür. “cittàslow küreselleşmenin sonucu

olarak ortaya çıkan standart mekânlardan farklılaşma amacıyla

yerel kimliğini, özelliklerini ve farklılıklarını korumak

isteyen yerleşim yerlerinin katıldığı bir birliktir. Bu

bağlamda, cittàslow hareketi, kentlerde küreselleşmenin homojen

mekânlar türeterek hızlandırdığı büyüme eğilimine, kabaca

metropolleşme olgusuna da bir karşı çıkıştır”( Köstem’ den

aktaran Çiner, 2011: 2).

Cittaslow olabilmek için belirli bir takım kriterler vardır. Bu

kriterler hem doğanın korunumu, hem de hala modern kentlere

bağımlı olmayan, adeta kendi yağında kavrulan bir iç pazar

ekonomisi geliştirmeye yöneliktir.

“Çevre politikaları

1. Hava, su, toprak kalitesini yasalarla belirlenmiş standart

seviyelerde tutmak,

2. Endüstriyel ve evsel atıklardan kompost gübre elde

edilmesi desteklenmek ve yaygınlaştırmak,

3. Atıkların kaynağında ayırma programları oluşturmak,

4. Kanalizasyon atıklarının arıtılmasını sağlamak,

5. Enerji verimliliğini ve alternatif enerji kullanımlarını

yaygınlaştırmak,

6. Ticari reklamlar ve trafik işaretlerinde düzenleme yapmak,

7. Elektromanyetik kirliliği önlemek,

8. Işık kirliliğini önlemek,

9. ISO 9001 ve ISO 14000 gibi Çevre Yönetim Standartları’ nı

benimsemek.

Altyapı Politikaları

1. Tarihi ve Kültürel değerleri korumak, geliştirmek ve

tarihi mekanları yeniden kullanılabilir hale getirmek,

2. Hareketliliği ve trafiği güvenli kılmak,

3. Okul ve kamu binalarına ulaşımda bisikleti

yaygınlaştırmak, bunun için yollar yapmak.

4. Toplu ulaşımı ve yaya ulaşımını desteklemek,

5. Mimari uygulamaları, engellileri de dikkate alarak

yapmak

6. Aile yaşamını ve yerel etkinlikleri desteklemek,

rekreasyon alanlarını, spor alanları yapmak, kronik

hastalara ve yaşlılara yardım etmek, ailelere okullar

arasında çeşitli etkinlikler düzenlemek,

7. Tıbbi yardım merkezleri açmak,

8. Yeşil alanlar ve oyun sahaları oluşturmak,

9. Doğal ürünlerin satılabileceği ticari merkezler açmak,

10. Friendly shop (dost mağazalar) oluşturmak (mağaza

sahipleri ile anlaşarak halkın mutlu alışveriş

yapmasını sağlamak),

11. Bozulan kentsel alanları yeniden düzenleyerek, kentin

kullanımına sunmak,

12. Kenti yeniden şekillendirmek ve geliştirmek,

13. Semt danışma ofisleri açmak ve cittaslow

bilgilendirme bölümünü oluşturmak.

Kent Dokusunun Kalitesini Artırma

1. Biyomimarlığı öğretmek ve geliştirmek,

2. Kenti fiber optik ve kablosuz sistemle donatmak,

3. Elektromanyetik alanları belirleyecek sistemler

oluşturmak,

4. Belirlenmiş bir program dahilinde peyzaj ve çevre

atıklarını konteynırlarda toplamak,

5. Açık alanlara (kamu – özel) yöreye uygun, özellikleri

de yerli bitkiler dikmek,

6. Vatandaşların internet yoluyla bilgilendirilmesini

sağlamak için sistemler geliştirmek,

7. Gürültülü alanlarda gürültü kirliliğini önlemek,

8. İnsan davranışlarına yönelik olarak renklerle

planlamalar yapmak,

9. Evden çalışmayı desteklemek (telework – homeofice).

Yerli Üretimi Koruma ve Destekleme

1. Organik çiftçiliği geliştirmek,

2. El sanatlarını ve zanaatkarlarını desteklemek, yok

olmalarını önlemek,

3. Yerel üretimi yaygınlaştırmak, okul kantinleri ve

restoranlarda kullanılmalarını teşvik etmek,

4. Okullarda “yavaş yemek” akımını yaygınlaştırmak ve

lezzet eğitimi vermek,

5. Yöreye özgü ürünlerin ticarileşmesini sağlamak ve

yok olmalarını önlemek,

6. Şehirlerde bulunan yaşlı ve tarihi özellik taşıyan

ağaçları koruma altına almak,

7. Yerel kültürel etkinlikleri desteklemek.

Konukseverlik

1. Turistlere karşı konukseverlik için halkı ve

çalışanları eğitmek,

2. Tarihi ve turistik mekanlara turistler için

uluslararası yönlendirme levhaları yerleştirmek,

3. Mağazalarda ürün etiketlerinin açık, anlaşılır

bir şekilde yazılması konusunda mağaza

sahiplerini uyarmak,

4. “Slow” gezi programları için gerekli

hazırlıkları yapmak (broşür, web sayfası…)

Farkındalık

1. Slow City nedir? Slow City olmak için neler

yapılmalıdır gibi konularda bilgilendirme

kampayaları düzenlemek,

2. Tohum bankası, eğitim parkları vb.

oluşturarak “slow” felsefesini anlatmak,

3. Slow City ve Slow Food’ u yaygınlaştırmak

için etkinlikler düzenlemek”

(www.cittaslow.com ve Eskicioğlu’ndan aktaran

Günerhan, A. S., Erdem, Ü., Günerhan., H.

2010: 34 – 35).

Bu kriterlerden anlaşılan aslında yaşamın o kadar karmaşık

olmadığıdır. Kolay bir yaşam için gerekli olan bu kriterler

yaşanabilir bir kentin genel tasviridir. Yani olması gereken bu

iken yaşamı kompleksleştiren modernizme inat yavaş yaşayarak

hayattan tat almaya bakmak gerekir. Bir kentini yaşabilir kılan

‘imgeleri ve siluetleridir’.

Kentin imgesinin tanımı ise şudur: “ Kent imgesinden

anlaşılan, o kentin genel görünümüyle yaşam tarzıdır.

Sokakları, caddeleri, parkları, heykelleri, kütüphaneleri,

halkın birarada bulunduğu mekanları, insanların giyimi ve

davranış biçimleri, kentin mimarisi bize bir görüş ve duyuş

verir. Biz böylece bir kenti sever onunla bütünleşir veya ondan

nefret ederiz. (…) Mekan, zaman ve hareket bir kentin

sınırlarını çizer. Değişen canlı ve cansız tüm varlıklara,

eşyalara bir anlam getirir. Yani kent anlamsız bir yığın

değildir. Zaman boyutu üstünde tutunmuş bir organizmadır.

Devinimdir. Hareket edebilen veya edemeyen her şeyin ortak

devinimidir kent imgesi” (Çizgen, 1994: 19).

Kent silueti ise: “kent içinde yürünebilen, insani

boyutları korunmuş sokaklar demektir. Yürüdükçe bir parka, bir

anıta, bir camiye ya da bir kiliseye rastlarsınız. Karşısında

birkaç dakika nefes alacağınız bir mekan bulursunuz. Anılar

uçuşmasa da orayı seversiniz. Londra Kulesi’ ne bakar ve “İşte

Londra” dersiniz. Thames’ i herhangi bir sudan ayıran buradaki

siluettir, ruhtur. İnsan onun içinde yaşar ve kent kişiliğini

unutturmaz hiç; yutulmasına izin vermezi Direnir” ( Çizgen,

1994: 31). Şehrin sakin kalması için ise modern kentin

iticiliği gözle görünür olmalıdır. “Şimdi üst geçitlerin veya

yolların asfalt yüksekliklerinde boğulmuş camiler, kapılar

çeşmeler simsiyah. Hiç çevre düzenlemesi olmayan, beton duvar,

setlerle çevrili güzelim anıtlar insana cehaleti anlatıyor. En

güzel mimari yapıların önüne dikilen reklamlar, çirkinlik

yarışmasından çıkmış otobüs durakları veya büfelerin pasaklı

kadınlar gibi dikildikleri yerler iç siluetin de canını

okumakta”(Çizgen, 1994: 36). İnsan için olmayan her şeyin rant

için yapılmasının getirdiği bu cehalet tek bir tipe gitmeyi

sağlamıştır.

“Endüstriyel teknolojinin hava, kara ve su kirliliği ile

çeşitli iş ve trafik kazalarına neden olduğu; bu kirlilik ve

kazaların etki sınırlarının aileyi aşarak topluma ağır maddi ve

manevi zarar veren toplumsal sorunlar niteliği kazandığı

söylenebilir. Bir örneklilik konusunda müthiş bir düzenlilik

gösteren Türk kentleşme hareketinin geleceği büyük sorunlar

içermekte. Tüm kentlere küçük sanayi sitelerinin pisliği

içinden geçilerek girilmekte, tüm apartmanlar bir örnek

yükselmekte ve evlerin içi bir örnek dekore edilmekte” (Çizgen,

1994: 37). Tüm yaşantıda bir örneğe bağlı kalmak özgün

değerlerin yitirilmesine neden olur. Kentin dokusu toplumun bir

yansımasıdır bu bağlamda ele alınırsa toplum nasıl yaşıyorsa

kentin mekanlarını da o şekilde değiştirir ya da

durağanlaştırır. Cittaslow’ laşma durağanlaşma ve özgün

niteliklerin sürekliliğinin korunumu amaç edinir. Değişimin

mutluluk getireceğini savunan ‘cehalet’ ile kentsel planlama ve

düzenleme yapanlar, tek tip mekan ve tek tip toplum

yaratıcıları bir çok faktörü görmezden gelirler. “Çevremizdeki

bir örnekleşmeden de davranış ve beğeni konusunda herkesi

birbirine benzer kılmaktan da aynı derecede kaçınmak gerekir.

Tam tersine, yaşadığımız ortamları elden geldiğince

çeşitlendirmeye çalışmalıyız. İster köy, ya da kent

bölgelerinin tasarlanması, ister konutların tasarımı, ya da

özel yaşamın düzenle konması olsun, somut ve toplumsal

ortamların zenginlik ve çeşitliliği işlevciliğin en asal yanını

oluşturur” ( Laborit’ den aktaran Çizgen, 1994: 37). Çeşitlilik

bu bakımdan modernizmin getirdiği seçiciliğe taban tabana

zıttır ve alternatif kentlerin oluşumu gereklidir.

Göz ardı edilmemesi gereken başka bir konu da Cittaslow

olan kent dokusunun yoğun ilgi nedeniyle tahribatıdır. Bu da

aslında modernist hareketin sonucudur. ‘alternatifi

olağanlaştırma’ olarak görülmelidir. Çünkü ziyaretçiler ve

turistler sakin şehirlere geldiklerinde kendi yaşamlarından

sıyrılamazlar ve adeta o dokunun imarından bihaber, ‘modern

kentin yan sanayisi’ tutumu ile yaklaşırlar. Tahribattan ziyade

yoğun ilgi nedeniyle de sakin kentlerin doğal işlevlerini ne

ölçüde sürdürebileceği de tartışma konusudur. Türkiye’den

örnekler ile açıklamak daha uygun olacaktır.

“ ÖDÜL ÇÖP GETİRDİ!

Gökova Körfezi kıyısındaki Akyaka, Cittaslow ilan edildikten

sonra ziyaretçi patlaması yaşamaya başladı. İlgiyle birlikte

nüfusu 4 katına katlanan belde, artan atıklar yüzünden hiç

alışık olmadığı çevre sorunları ile tanıştı...

2 bin 800 nüfusu var ama…

GÖKOVA Körfezi kıyısında bulunan tatil ve  turizm beldesi

Akyaka, “sakin şehir” (Cittaslow) ilan edildikten sonra

ziyaretçi akınına uğramaya başladı. 2 bin 800 olan belde nüfusu

dört  katına çıkınca çevre ve çöp sorunları da ortaya çıktı.

Akyaka Belediye Başkanı Ahmet Çalca, beldede yaşayanları ve

işletmecileri çevreye duyarlı olmaları konusunda uyardı.

Atık miktarı da katlandı

ÇALCI, her gün 12 ton çöp ve 10 bin metreküp atık su

ortaya çıktığını söyledi. Ayrıca günlük 2 bin ton içme

suyu kullanıldığını hatırlatan Çalca, eldeki sınırlı

kaynaklarla belediyecilik hizmeti sunmaya çalıştıklarını

söyledi. Akyaka belediye başkanı, ziyaretçileri çevre konusunda

daha duyarlı olmaya çağırdı (http://www.milliyet.com.tr/odul-

cop-getirdi-/ege/haberdetay/13.08.2011/1426105/default.htm).

“Seferihisar’a 284 odalı dev pansiyon

Farklı bir yaşam tarzını öngören sakin şehir (cittaslow)

anlayışına sahip Türkiye’nin ilk kenti Seferihisar’da turizm

tesislerinin yatak kapasitesi sorununu aşmaya çalışan belediye,

tarihi Sığacık Kalesi içindeki tüm evlerin birer odasını tatil

köyüne benzeyen merkezi bir sistemle pansiyona çevirecek”

(http://www.milliyet.com.tr/seferihisar-a-284-odali-dev-

pansiyon/ege/haberdetay/05.08.2011/1422786/default.htm).

DEĞERLENDİRME ve YORUM

Üzerinde daha ayrıntılı, kapsamlı, düşünmeyi ve tartışmayı

gerektiren “Cittaslow” konusu için kısa bir giriş kabul

edilebilecek bu çalışmada vurgulanan, kitleler tarafından kabul

edilen her olgunun geçerli olmayacağıdır. Kitlelerin yaşamı tüm

insan toplumlarının yaşamasını gerekli kılan koşulları gözler

önüne seremez. Modern kent yaşamına alternatif olarak ortaya

çıkan sakin şehirleşme hareketi geri plana atılamayacak önemli

meselelere çözüm için doğmuştur. Kapitalizmin 21. Yüzyılda emek

sömürüsünün yanında ‘mekan sömürüsü’ de yaptığını vurgular.

İnsanoğlunun oluşturduğu mekanlar bile tüketilecek metalar

haline gelmiştir. Tüketim, insanın olduğu ya da olmadığı tüm

alana yayılmış ve tek tipleştirme, modernitenin ‘moda’ ikonları

tarafından etrafımızı sarmıştır. Bu sistemin doğruluğu

yanlışlığı tartışılır fakat şu unutulmamalıdır ki doğa insandan

bağımsızdır. İnsanın doğayı manipüle etmesi döngüsel olarak

insana etki eder. Ying yang ekolünün ‘her iyide bir kötü ve her

kötü de bir iyi vardır’ savı hem modern kenti gerekli kılar hem

de Cittaslow’ u.

KAYNAKÇA

Güvenç, B. (2011). Kültürün Abc’ si. (5. Basım). İstanbul:

Yapı Kredi Yayınları.

Jeanniere, A. (1993). Xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx (çev: Nilgün

Tutal). İçinde M. Küçük (eds), Modernite Versus Postmodernite (ss.

Xxx – xxx). (x. Basım) Ankara: Vadi Yayınları.

Karakurt, E. (2006). Kentsel Mekanı Düzenleme Önerileri:

Modern Kent Planlama Anlayışı Ve Postmodern Kent Planlama

Anlayışı. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 26, 1-

20

Giddens, A. (1999). İleri Toplumların Sınıf Yapısı. (çev: Ömer

Baldık). İstanbul: Birey Yayınları.

Aslanoğlu, A. R. (1998). Kent, Kimlik ve Küreselleşme. Bursa: Asa

Kitabevi.

http://www.geka.org.tr/yukleme/basili_materyaller/

Cittaslow%20Bilgi%20Notu.pdf (Erişim: 22 Mart 2013).

http://www.cittaslowturkiye.org/index.php?

option=com_content&view=article&id=100&Itemid=468 (Erişim: 22

Mart 2013).

Çiner, U. C. (2011). Cittaslow Hareketi ve Türkiye’deki

Uygulamaları. Memleket Mevzuat Dergisi, 71, 12-23.

Günerhan, A. S., Erdem, Ü., ve Günerhan, H. (2010, 7

Eylül). Çevre ve Enerji Açısından Yavaş Şehir Hareketinin

Gelişimi ss. 32-37. 2 Nisan 2013 tarihinde

http://www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/92ea5eb97cbf51f_ek.p

df?dergi=1045 adresinden alınmıştır.

Çizgen, N. (1994). Kent ve Kültür. Ankara: Say Yayınları.

Bayrak, A. (2011, 12 Ağustos). Ödül, Çöp Getirdi!. 2 Nisan

2013 tarihinde