KENTSEL MEKANI DÜZENLEME ÖNERİLERİ:MODERN KENT PLANLAMA ANLAYIŞI VE POSTMODERN KENT
BELEDİYELERİN SOSYAL PROGRAMLARI VE KENTSEL YENİLEME
-
Upload
independent -
Category
Documents
-
view
4 -
download
0
Transcript of BELEDİYELERİN SOSYAL PROGRAMLARI VE KENTSEL YENİLEME
BELEDİYELERİN SOSYAL PROGRAMLARI VE KENTSEL YENİLEME
P. Pınar ÖZDEN
Giriş
2000’li yılların öne çıkardığı kentsel yenileme ve dönüşüm gibi kavramlarla birlikte, bu kavramların
içini doldurma zorunluluğu da ortaya çıkmıştır. Özellikle kentsel yenilemenin sosyal boyutu, önemi en
büyük, ancak üzerinde belki de en az tartışılan konulardan biri olarak gündeme gelmeyi
beklemektedir.
Kentsel yenilemenin uygulama aşamasında, çoğu kez ekonomik ya da yasal sorunların da önüne geçen
sosyal boyutun gözardı edilmesi, uygulamayı başarısızlığa mahkum etmektedir. Nitekim, Batılı
ülkelerde de geçmiş deneyimler bunun böyle olduğunu ispatlamıştır. Sosyal boyutun önemli bir sorun
alanı olarak ele alınması, yenileme uygulamaları içinde bir dizi sosyal programın hayata geçirilmesi ile
mümkün olabilecektir. Sosyal programlarla beslenmeyen, desteklenmeyen kentsel yenileme
uygulamalarının ise sürdürülebilir bir kentsel yenileme perspektifinden bakıldığında başarılı olma
şansı yoktur.
Osmanlı Devletine dek geri gidildiğinde, gerek merkezi, gerekse yerel düzeyde kent yöneticilerinin
sosyal politikalar belirleme, bu anlamda programlar uygulama konularında çok da başarılı olamadığı
görülmektedir. Anlayış, genellikle halktan, hatta yerel yönetimden kopuk bir merkezi yönetim
üzerinden yürütülen hizmetlerle sınırlı kalmış, yerel hizmetleri sağlama konusunda bile yerel
yönetimden çok lonca ve vakıflar etkin olmuştur. Tanzimat dönemi ile birlikte gelen modern ve daha
sistemli belediyecilik anlayışı da bu anlamda önemli bir gelişme kaydedememiştir. Kısacası Türkiye,
modernleşme faaliyetlerine güçlü bir belediye deneyimi ve yerel özerklik mirası olmaksızın girmiştir
(Bilgiç, 2005). Böylesi bir gelenekten kalkıp, Cumhuriyet dönemine doğru giden yol, sosyal
programlar konusunda köktenci bir dönüşüme sahne olamamıştır.
Planlı kalkınma döneminin başlarında sosyal devlet anlayışının yerleştiği, merkezi ve yerel
yönetimlerin politika üretmede sosyal devlet bakış açısıyla faaliyetlerde bulundukları bilinmektedir.
Bu anlayış 1970’li yıllara dek sürmüş; ancak yine de belediyeler, son derece zayıf olanakları ve maddi
imkansızlıkları nedeniyle güçlü sosyal programlar benimseyememişlerdir. 1990’lara gelene dek
belediyelerin sosyal hizmetler konusundaki politikaları, popülist bir anlayışla yasadışı yapılara hizmet
götürmekten ibarettir.
1990’lı yıllarla birlikte Avrupa Birliği’ne giriş ve uyum çalışmalarının ivme kazanması ve
küreselleşmenin kentler üzerindeki belirgin yansımaları, ülkemizde tüm yasal ve yönetsel yapının
gözden geçirilmesi ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Bir yandan mevcut yapıya alternatif arayışlar, diğer
taraftan ise sisteme yönelik iyileştirme çalışmaları 2000’li yıllara doğru ilerlerken Kamu Yönetiminde
Reform hazırlıklarının altyapısını oluşturmuştur. Son 5 yıldan bu yana Kamu Yönetimi Reformu
kapsamında gerçekleştirilen Yerel Yönetim Reformu da sosyal programlar konusunda doğrudan
yaptırımı olan, kentsel yenileme uygulamalarını geleceğe başarıyla taşıyabilecek anlamda önemli
sonuçlar ortaya koyamamıştır. Öngörüler, genellikle fiziksel ya da ekonomik uygulama araçlarını
ortaya koymak, ya da yasal olarak uygulamaların önünü açmakla sınırlı kalmıştır.
Yrd. Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Kentleşme ve Çevre
Sorunlar Anabilim Dalı
2
Kuramsal anlamda, sosyal politikadan sosyal planlamaya, bu noktadan da sosyal programlara uzanan
bir alanı içine alan bu çalışma kapsamında, geçmişten bugüne ülkemizde belediyelerin sosyal
politikaları, bu politikalar çerçevesinde sürdürdükleri sosyal programlar, kentsel yenileme
perspektifinden bakılarak irdelenecek, küreselleşme ve Avrupa Birliği sürecine göndermeler
yapılacak, yeni yasal gelişmeler ele alınacak ve Batılı uygulamalardan örneklerle konuya açılım
getirilecektir.
2- Kuramsal Yaklaşım
Konuya kuramsal bir yöntemle yaklaşabilmek için, öncelikle sosyal politika kavramı ele alınacaktır.
Konuya öncelikli olarak sosyal politikadan giriş yapılmasının nedeni, sosyal programların üst
şemsiyesinin sosyal politikalara dayanmasıyla ilgilidir. Bu nedenle öncelikle sosyal politika konusuna
kısaca ve çalışmanın kurgusundaki dengeyi bozmayacak ağırlıkta değinilecek; daha sonra ise amacı ve
tanımı itibariyle sosyal programlar irdelenecektir.
2.1. Kent Yönetimlerinde Sosyal Politika
Toplumsal sorunların ciddi bir şekilde öne çıkmaya başlaması, oldukça eskiye dayanmaktadır. Sosyal
politikanın dünyadaki gelişimini son derece ayrıntılı bir şekilde analiz eden Şenkal (2005), bu tarihin,
Sanayi Devrimi’nin hemen ardına rastladığını vurgulamaktadır. Bu dönemde ortaya çıkan yeni
yapılanma, toplumu meydana getiren sosyal sınıfları temelinden etkilemiş, değiştirmiştir. Özellikle
kırsal kesimden kentlere, kentlerin sanayi alanlarına yığılan nüfus, Şenkal’ın da belirttiği üzere, bir
yandan kentsel mekan üzerinde sağlıksız ve düzensiz bir yansımaya neden olmuş; bir yandan da kendi
geleneksel değerlerini bir yana bırakarak, yeni yapılanmanın getirdiği yeni toplumsal değerlere ve
ilişki biçimlerine sarılmıştır. Dolayısıyla, sosyal politikanın da önemli bir uğraş alanı olarak
gelişmeye başlamasını yine bu tarihlerle ilişkilendirmek yerinde olacaktır. Dünya Savaşları, dünyaya
getirdikleri yeni sosyal ve ekonomik düzenle, hükümetlerin sosyal politikalarının gelişmesinde önemli
rol oynamıştır. Bilindiği üzere, özellikle 1930’ların Büyük Bunalımı’nın yarattığı ekonomik çöküntü
ve ardından kentlerin yıkılıp yakılması, çevre sorunlarının ciddi boyutlara ulaşması, konut sorununun
öne çıkması, evsizliğin, işsizliğin ve kentsel yoksulluğun/yoksunluğun giderek artması gibi
sonuçlarıyla 2. Dünya Savaşı, toplumun kesimleri arasında dengeyi, uyumu ve bütünleşmeyi
sağlayacak köklü ve derin bir sosyal politikayı gerekli kılmıştır.
Pawlowska (1999) yeni kamu yönetimi anlayışının mal ve hizmet sunmada daha etkin mekanizmalar
sağlamak ve kent yöneticilerinin performans düzeyini yükseltmek düşüncesine dayandığını
belirtmektedir. Bununla birlikte, bu yaklaşımın sosyal politikalarla ve programlarla desteklenerek ele
alınmasının gerekliliğini de vurgulamakta yarar görülmektedir. Yeni kamu yönetimi anlayışı, sosyal
politika ve programları bünyesine dahil eden ve temelini bu yaklaşım üzerine yerleştiren bir zemine
doğru yönelmek durumundadır. Aksi takdirde sürdürülebilirliği sağlama adına cılız kalmaya mahkum
olacaktır.
Sosyal programlar, kapsamları itibariyle esasen modern bir refah devleti oluşturma amacına hizmet
etmektedirler. Kleinman (2006), sosyal politikanın amaçlarını sıralarken, sosyal koruma: emeklilik,
işsizlik ve maluliyet destekleri, aile ve çocuk politikaları, sosyal bakım, yoksulluğa karşı ve sosyal
içermeye yönelik politikalar, sağlık, eğitim, konut ve kişisel sosyal hizmetlerin sağlanması, emek
piyasası, çalışma koşulları ve endüstriyel ilişkilerin düzenlenmesi, halk sağlığı, fırsat eşitliğinden
yana, ayrımcılığa karşı politikalar, kentsel politikalar, çevre koruma ve ekolojik konular, tüketiciyi
koruma gibi başlıkları sıralamaktadır.
İşsizler, yoksullar ve özel ihtiyaç grupları, sosyal politikanın temel hedef kitlesi olarak kabul
edilmekle birlikte, sosyal politika aslen tüm toplumsal gruplar için vardır, önemlidir, süreklidir ve
devingendir. Benzer bir şekilde, Buğra ve Keyder (2006), bu sorunları yoksulluk ve sosyal dışlanma,
yaygın eğitim, hastalık, yaşlılık, işsizlik ile ifade etmektedir. Sosyal politika, sosyal programlarla
uygulanma olanağı bulur ve kendini ifade eder.
3
2.2. Sosyal Programlar: Tanım ve Kapsam
İlgili yazında sosyal politikanın ne olduğunu dair ayrıntılı tanımlar yapılmıştır. Bununla birlikte,
sosyal programların içi oldukça boş kalmıştır. Özellikle de kentsel yenileme ve dönüşüm
uygulamalarıyla birlikte, kavramın içinin doldurulması gereği daha da önem kazanmıştır.
Kentsel yenileme ve dönüşüm politikaları içinde, sosyal yapıyı en küçük yerleşme biriminde, yani
mahalle ölçeğinde onarmaya çalışma düşüncesi yeralmaktadır; böylece alanın toplam sosyal kalitesini
yükseltmek üzere, yerel topluma ait bireylerin yeteneklerini geliştirmek, yerel insiyatifleri, toplum
ruhunu ve yerel girişimciliği geliştirmek amacıyla sosyal yatırımların yapılması sağlanmalıdır (Özden
(2005).
Kentsel yenileme uygulamaları, fiziki planlamanın ötesinde stratejik bir yaklaşımı gerektiren
uygulamalardır. Konuya ilişkin temel stratejilerden biri de sosyal stratejilerdir. Küntay (1996), kentsel
yenilemenin yalnızca teknik bir süreç olmayıp, aynı zamanda da bir toplumsal olgu olduğundan söz
ederken, kentsel yenilemeyi, gerçekte bir “kültürel süreç, bir kalite, normlar ve değerler bütünü”
olarak tanımlamaktadır. Urban Task Force Report (1999)’a göre, sosyal yapıya ilişkin stratejilerin
oluşturulmasında, nüfusun gelir durumu, eğitsel karakteristiği, konut kullanım çeşitliliği (kiracı, ev
sahibi, kirada oturan ancak ayrı bir evi olan, vb.), araç sahipliliği, konut alanından hoşnutluk, nüfus
hareketliliği, alanda ikamet süresi, etnik özellikler, alanda yaşanan suç, vandalizm ve holiganizm, çöp
ve pislik, grafiti, gürültü, gibi rahatsızlık ve hoşnutsuzluk yaratan sorunlar gibi belli ölçütleri dikkate
almak gerekmektedir. Buna alanda yaşayan özel ihtiyaç gruplarını da eklemek yararlı olacaktır.
Thomas (2003), kentsel yenilemeyi tanımlarken, “kentsel sorunların çözümlenmesini sağlayan ve
değişime uğrayan bir bölgenin ekonomik, fiziksel, sosyal ve çevresel koşullarına kalıcı bir çözüm
sağlamayı amaçlayan geniş kapsamlı bir vizyon ve eylem” ifadesini kullanmaktadır. Bu tanımda çok
önemli bir nokta olarak, kalıcı bir çözümden sözedilmektedir. Yenileme uygulamalarında kalıcı bir
çözüme ulaşamanın yolu, sosyal koşulları dikkate alıp, onları iyileştirmek ve geliştirmekten
geçmektedir. Bunun nedeni, yerel halkın gelmiş olduğu yer, eğitim durumu, yaşadıkları yerden
hoşnutluğu, sosyo-ekonomik durumu, kültürel özellikleri, gelenek ve görenekleri, bilinçlilik düzeyi,
kullanıcı türünün çeşitliliği gibi verilerin, yenileme uygulamalarının temel bileşenleri ve değişkenleri
olmasıyla yakından ilgilidir. Tüm bu bileşenleri yenileme uygulaması içinde harmanlayıp, alanı
geleceğe taşıyacak kalıcı çözümleri üretmek için de sosyal programlara ihtiyaç bulunmaktadır.
Sosyal programı, kent yöneticilerinin sosyal politikaları çerçevesinde, toplumun yerel koşullarından
kaynaklanan sorunlarını çözme, refah seviyesini artırma, sosyal ve kültürel anlamda toplumun yapısını
ileriye taşıma, özel ihtiyaç gruplarının temel ve insani ihtiyaçlarını giderme ve bulunan çözümleri
kalıcı kılma gibi amaçlar bütününde tanımlamak mümkündür; bir diğer deyişle sosyal program, yerel
koşulları, sosyal anlamda ıslahı sağlayacak tedbirleri almak suretiyle ve etaplar halinde yeniden
düzenlemektir.
Yerel yönetimlerin görev ve hizmetleri içinde sayılan sosyal programlar, yerel yönetimin sorumlu
olduğu kentsel alan sınırları içinde yaşayan ve çalışan nüfusun ve özel nüfus gruplarının sosyal,
kültürel ve ekonomik gereksinmelerini karşılamak, yerel halkın, yaşadığı yere ilişkin kararlara
katılımını ve uygulamaların bir parçası olmasını sağlamak, böylelikle onlara aidiyet duygusunu
benimsetmek, yerel örgütlülüğü artırmak, geliştirmek, yerel için üretimde ve yerelin yeniden
üretiminde yerel potansiyelden faydalanmak, yerel potansiyelin geliştirilerek / eğitilerek sürece
katılımını sağlamak amacıyla hazırlanan sosyo-ekonomik içerikli bir tür strateji planı olarak görmek
de mümkündür (Özden, 2004).
Bailey (2005), sosyal eşitsizliklerin mekansal eşitsizliklere dönüştüğünün altını çizmektedir. Bu
savdan yola çıkarak, kentsel yenileme alanlarında uygulanacak olan sosyal programların bir amacının
da sosyal eşitsizlikleri gidermek olduğunu belirtmek gerekir.
4
Sosyal programlar, esasen çok eski tarihlerden bu yana hükümet politikaları içinde yeralmaktadır.
Mollat (1995)’ın anlatımından yola çıkan Şenkal (2005), henüz 858 yılında Rheimler Başpiskopos
Hincmar’ın yoksulları ve diğer korunmaya muhtaç kimseleri koruma altına alma amacına dayanan
sosyal programının, sosyal politika açısından çok önemli bir aşama olduğunun altını çizmektedir.
Bununla birlikte, sosyal programların kentsel yenileme ve dönüşüm uygulamalarıyla birlikte yeniden
gündeme gelmesi, çok da eskilere dayanmamaktadır. Avrupa ve Amerika ilk kentsel yenileme ve
dönüşüm deneyimlerini yaşarken, sosyal yapıyı yeterince dikkate almamışlardır. Ancak, bu alanların,
bugün hala ülkelerinin en sorunlu alanları olarak kalmaya devam ettikleri bilinmektedir. Kentsel
yenileme ve dönüşüm alanlarında yürütülecek olan sosyal programları diğerlerinden ayıran temel fark
şudur: Bu alanlardaki sosyal programlar, yalnızca sosyal açıdan düşük standartlarda yaşayanlara
yardım etmenin ve birtakım kentsel hizmetleri onlara sunmanın ötesinde, sosyal yapıyı ekonomik ve
kültürel anlamda geliştirip, iyileştirmeyi de hedef alan bir içeriğe sahiptirler.
Kentsel yenileme alanlarında yerel yönetimlerin sosyal programları içine dahil olan konular şöyle
sıralanabilir (Özden,2004):
a- Uygulamacı / Girişimci Katılım:
Kentsel yenileme planlarının hazırlanması ve uygulanması sürecinde yerel halkın katılımı olarak adlandırılan
eylemin, yalnızca kente yönelik kararlar üzerinde söz sahibi olmayı temsil ettiğine ilişkin geleneksel anlayıştan
vazgeçmenin zamanı gelmiştir. Katılımın sınırları, yerelin, sürecin içinde aldığı rolün çokluğu ve etkinliği ile
doğru orantılı olarak değişmektedir ve gerçek sınırlar, ancak bu ölçüte dayandırılarak saptanabilir. Özellikle
yerel faktörünün baskın olduğu kentsel rehabilitasyon ve dönüşüm uygulamalarının başarıya ulaşmasında -bu
anlamda- halkın katılımı, büyük önem taşımaktadır. Yerel yönetimlerin sosyal programları da, işte bu anlamda
bir katılımı örgütleyecek, teşvik edecek ve böylelikle süreci başarıya taşıyacak bir misyon üstlenmek
durumundadırlar.
b- Danışma ve Bilgilendirme:
Yenileme alanlarında yerel halkın sürece adapte olmasını sağlayacak belki de en önemli adımlardan biri, yerel
halkın her konuda danışabileceği, bilgileneceği ve doğrudan yetkilisine ulaşabileceği danışma ve bilgilendirme
birimleri bulunmasıdır. Bu birimler, yenileme alanındaki arazi ve emlak değerlerinde ve alanın kendisinde
olması beklenen muhtemel gelişmeler, hak sahiplerinin ne yapması gerektiği, beklenmeyen durumlar karşısında
neler yapılabileceği gibi konularda bilgi vermek, yol göstererek danışmanlık yapmak suretiyle yerel halkı teşvik
ederler. Birimlere yerel yönetimlerle birlikte, yerel emlak büroları, üniversiteler ve meslek odalarından
temsilciler de dahil olurlar.
c- Teşvik, Örgütleme ve Yerel Potansiyeli Harekete Geçirme:
Yenileme alanlarında uygulamacı / girişimci bir katılımın sağlanması için, yerel yönetimlerin çok güçlü bir
teşvik ve örgütlenme yerel - modeli ortaya koymaları gerekmektedir. Böylelikle yerel halkın yalnızca alana
yönelik karar süreçlerine katılımını sağlamakla kalmayıp, yenileme sürecinin her aşamasında yerel halkın birebir
rol oynaması, bir anlamda sürecin bir parçası olması sağlanmalıdır. Yerel halkın sürece inanması,
bilgilendirilmesi, cesaretlendirilmesi, yasal kolaylıklarla teşvik edilmesi, gerek duyduğunda doğrudan muhatap
olabileceği bir resmi yetkiliyle sürekli irtibat halinde olabilmesi ve kendi içlerinde bir örgütlenme şeması
oluşturarak, süreci organize bir yapı içinde yönlendirmeye davet edilmesi bu yerel-modelin kapsamı içinde
yeralmaktadır.
Yenileme alanlarında yerel yönetimlerin sosyal programlarının bir başka önemli adımı da yerel potansiyelden
faydalanmak, bu potansiyeli kullanmak ve onu harekete geçirmekle ilgilidir. Yenileme alanları, bilindiği üzere,
genellikle bir çöküntü süreci içine girmiş, sağlıksız alanlardır ve bu alanlarda yaşayan nüfusun genel profili,
işsizlerin, vasıfsız işgücünün ve ev kadınlarının yoğun olarak yer aldığı bir tablo oluşturmaktadır. Dolayısıyla
yerel yönetimin, kentsel yenileme uygulamasının farklı aşamalarında, özellikle de fiziksel rehabilitasyon ve
sosyal hizmetlerin sunulması ve çeşitlendirilmesi gibi uygulamalarda bu yerel işgücünden yararlanması,
uygulamanın maliyetini düşüreceği gibi, yerel halkın süreci benimsemesi, sahiplenmesi ve bunu yaparken
ekonomik anlamda da aktif hale gelmesi açısından önem taşımaktadır. Yerel işgücünün çok iyi örgütlenmesi ile
akılcı bir görev paylaşımı yapılması, uygulamayı başarıya ulaştırmaktadır. Bu esnada ”gönüllü”lük esasına
dayanan hizmetlerin de organize edilmesi, yerel halkın yerleşmede yaşayan, yardıma ihtiyacı olan özel ihtiyaç
5
gruplarına daha verimli ve kaliteli hizmet sunulması açısından faydalı olmaktadır. Böylelikle, yenileme alanında
yaşayan ve bu mozaiğin parçaları olan yerel nüfusun birbirleriyle olan ilişkileri güçlenmekte, aynı “yer”e ait
olma, yani aidiyet duyguları gelişmekte ve benimsedikleri bu “yer” e ve bu “yer” in insanına daha faydalı olma
eğilimi yükselmektedir.
d- Konut Edindirme Programları:
Yerel yönetimlerin, kente ilişkin stratejik hedeflerini belirlemedeki önceliklerinden biri de, yerleşmelerine
çekmeyi hedefledikleri nüfus ve bu nüfusun profilidir. Özellikle de kentsel dönüşüm alanları için, yerel
yönetimler yerleşmelerine ilişkin bu tabloyu ortaya koymak, ardından, bu tabloya uygun bir konutlandırma
programı uygulamak durumundadırlar. Konut edindirme programı, ekonomik teşvikler ve yardımlar
çerçevesinde, yerleşmenin plan hedeflerine paralel olarak yürütülmelidir.
e- Sosyal Hizmetler:
Sosyal hizmetler, yerel yönetimlerin olmazsa olmaz görevleri arasında yer almaktadırlar. Yerel halkın eğitim,
sağlık, dinlenme, eğlenme gibi temel gereksinimlerinin yanısıra, özel ihtiyaç gruplarının gereksinim duyduğu
hizmetleri sağlamakla da yükümlüdürler. Yerel halkın alandaki devamlılığı öngörülen kentsel dönüşüm
alanlarında, yerel yönetimlerin, özellikle düşük gelir grubuna yönelik olarak, fiziksel engellileri, işsizleri, ev
hanımlarını, yaşlıları, gençleri ve çocukları hedef almak suretiyle el becerilerini geliştirme, meslek edindirme ve
dil kursları, kültürel ve sportif etkinlikler, psikolojik danışmanlık, sağlık seminerleri gibi çeşitli aktiviteler
düzenlenmesi, engelliler, yaşlılar ve kimsesiz çocuklar için bakım ve rehabilitasyon merkezleri açması, sosyal
yardım hizmetleri vermesi ve yerel halk içinden gönüllülerle de işbirliği yapması, dönüşümün sosyal boyutunu
pekiştirecek hizmetlerdir.
3- Avrupa Ülkelerinde Perspektifinden Bakış
3.1. Sosyal Programlar: Evrimsel Süreç
Sosyal programlar, Avrupa ülkelerinde kentsel yenileme uygulamalarının temel taşı olmuştur. Sanayi
devri ile hemen hemen aynı dönemlerde başlayan işsizlik, yoksulluk ve toplumsal katmanlaşma,
1900’lü yıllarla birlikte, toplumsal sorunları öne çıkarmıştır.Bu sorunlar, 2. Dünya Savaşı’nın ardından
daha da ileri boyutlara taşınmıştır. Bu dönemlerde Avrupa ülkelerinde öncelikle yakılıp yıkılan
kentleri ayağa kaldırma ve yeniden canlandırma amacıyla başlatılan kentsel yenileme uygulamalarında
sosyal boyut, çözümme kavuşturulması gereken temel sorun olarak kent yöneticilerinin karşısında
durmaktadır1. Hague (2005), yoksulluğun küresel bir sorun olduğunu, bugün dünyada her altı kişiden
birinin çöküntü alanlarında yaşadığını ve yoksullukla bağlantısından dolayı, kentsel yenileme
eyleminin hiçbir zaman basit bir konut sorunu olarak ele alınmaması gerektiğini vurgulamaktadır.
Gwillam ve diğ. (1998), kent yöneticilerinin kent merkezlerinin yenilenmesine öncelik vermelerini
eleştirerek, özellikle banliyö alanlarında süregelen sosyal sorunlar üzerinde durmakta ve bu
alanlardaki ekonomik, sosyal ve çevresel sorunların, bu alanların yenilenmesi ve sürdürülebilir bir
şekilde gelişmesine engel teşkil ettiğini belirtmektedirler. Onlara gore sosyal sorunlar aşağıdaki gibi
sıralanmaktadır:
a- Toplumsal katılım ve kimlik sorunları:
Sıklıkla sosyal uzmanlık,
Bazı durumlarda kimlik ve aidiyet duygusu,
Toplumsal bağlılığı zayıflatabilen, sosyal konutlara yüksek oranda dönüş
b- Yaşam kalitesi, kültür, sosyal canlılık ve karışım:
Temelde konut amaçlı kullanım, toplumsal odaklanmada noksanlık,
1 Oysa aynı dönemlerde Amerika’da da süregelen kentsel yenileme uygulamalarında sosyal boyut çok da
öncelikli bir konu değildir. Bu dönem uygulamalarına bakıldığında, Amerika’da çöküntü bölgelerinin ve
niteliksiz alanların uldozerlerle yıkılıp dümdüz edildiği bir yaklaşım sözkonusudur.
6
Yetersiz ve zayıf dükkanlar,
Sosyal ve kültürel canlılığın düşük düzeyde oluşu,
Sınırlı aile çeşitliliği ve sosyal karışım.
Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun hazırladığı Brundtland Raporu’nda yer alan stratejiler
gözden geçirildiğinde, gelişmekte olan ülkelerde kentsel sorunları çözümleyerek sürdürülebilir kentler
yaratmayı amaçlayan stratejilerin
- Ulusal kent stratejileri
- Yerel yönetimleri güçlendirmek
- Kendi kendine yeterli olabilme ve vatandaş katılımı
- Yoksullar için konut ve hizmetler
- Kaynakların daha çoğundan yararlanmak
olmak üzere, beş temel başlık altında toplandığı görülmektedir (Ortak Geleceğimiz, 1987).
Bir diğer önemli uluslararası belge, 1985 tarihli Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’dır.
Türkiye’nin de 1991 yılında kabul ettiği Şart’a göre, tüm yurttaşlar, yere kamu hizmetlerinin yerine
getirilmesi sürecinde aktif katılım sağlama, kararlara ve uygulamaya serbestçe katılma hakkına
sahiptirler.
1992 tarihli (Ed: Kalelioğlu ve Özkan, 2000) Avrupa Kentsel Şartı, ideal kenti ''kentli haklarının
korunduğu, en iyi yaşam koşullarının sağlandığı, halka iyi bir yaşam biçiminin sunulduğu, değerini
orada yaşayan, ziyaret eden, çalışan ve ticaret yapan, eğlence, kültür ve bilgiyi orada arayan ve eğitim
görenlerden alarak, birçok sektör ve aktiviteyi birarada uyum içinde barındıran yer'' olarak
tanımlamaktadır.
7. Şubat 1992 tarihinde Maastricht’te imzalanan Avrupa Birliği Antlaşması ile Avrupa’nın
bütünleşmesinde yerel ve bölgesel yönetimlerin işlevi önem kazandığı bilinmektedir (Keleş, 2000).
Antlaşmanın iki önemli maddesi olan yerellik (subsidiarity) ilkesi ve Bölgeler Komitesi adlı danışma
organının kurulması ile yerel birimlerin Birlik düzeyinde daha etkin bir şekilde temsil edilmesi
amaçlanmıştır. Planlama ve kentsel yenileme açısından yerellik ilkesinin önemi üzerinde Bölgeler
Komitesi’nin çeşitli tarihlerde görüşleri bildirilirken, yerel yönetimlere düşen ödevler üzerinde de
durulmaktadır. Komiteye göre, kentlerin yeniden canlandırma yaklaşımları farklıdır. Bu durum,
kentsel yenileme ve yoksunlukla mücadeleden, sosyal yenileme ve yerel ekonomiyi teşvik etmeye
kadar farklılaşabilir (Committee of the Regions. 1998). Komite, özellikle sosyal dışlanma ve bunların
yarattığı sonuçların, yerel yönetimler açısından sıkıntılı ve çözümü güç sorunlar olduğunu
vurgulamaktadır. İşsizlik, sosyal dışlanma, şehirsel yeniden oluşum, sürdürülebilirlik ve hareketlilik,
eğitim ve öğretim, gençle, yaşlılar ve göçmenler, güvenlik ve kamu sağlığı konularında geniş kapsamlı
sorunların yerel düzeyde birbirleriyle nasıl ilişkiler sürdürdükleri önemlidir. Yerel yönetimlerin, sosyal
yardım sağlama, konut temin etme, kentsel yenileme, sefalet yuvalarının ve yasadışı yerleşmelerin
yeniden oluşumu, sosyal iyileştirme amaçlı eğitim ve öğretim şemaları oluşturma çerçevesinde
sorumlulukları bulunmaktadır.
Bir diğer önemli anlaşma, 1994 tarihli Aalburg Sözleşmesidir. Yerel sürdürülebilirliği sağlamada akla
ilk gelen sözleşmelerden olan Aalbug Sözleşmesi ile, ortak bir görüş birliği oluşturmak ve böylelikle
sürdürülebilirliği sağlamak üzere 14 temel konu başlığı üzerinde uzlaşılması öngörülmektedir. Bu çok
önemli temel başlıklardan biri ”toplumun bir parçası ve temel aktörleri olarak kentliler”, bir diğeri de
“sürdürülebilirliğe doğru yerel stratejiler”dir. Bu iki başlık, yerel stratejilerin ve sosyal yapının kent ve
sürdürülebilirlik adına ne derece önemli olduğunu ortaya koyan göstergelerdir. Bu sözleşme ile,
Avrupa kentlerinin, geleneğin, kültürün ve kültürel mirasın bekçileri olduğu, bu mirası korumak,
kollamak, geleceğe aktarmak konusunda sorumluluk taşıdıkları, bu amaçla yerel yönetimlere de
7
önemli görevler düştüğü kabul edilmiş, Avrupa kent ve kasabalarının, uzun vadeli eylem planları
(Yerel Gündem 21 - Local Agendas 21) oluşturma konusunda birbirlerini desteklemeleri öngörülmüş
ve bu konuda bir kampanya başlatılmasına karar verilmiştir. Yerel Gündem 21, sürdürülebilirliğe
yönelik öngörüleri ile, sosyal rogramalrın hazırlanıp uygulanması açısından önemli bir altyapı temin
etmektedir.
Avrupa ülkelerinde kentsel yenileme uygulamalarının evrimi irdelendiğinde (Roberts, 2000), 2. Dünya
Savaşı’nın hemen ardındaki 1950’li yılların eski yapıları yıkıp, yeniden inşa etme (reconstruction)
yılları olduğu görülmektedir. Bu dönemde, kentsel yenilemenin sosyal boyutu incelendiğinde, konut
ve yaşam standartlarının iyileştirilmesi bir öncelik olarak kent yöneticilerinin karşısında
bulunmaktadır. 1960’lı yıllar, yeniden canlandırmanın (revitalization) öne çıktığı yıllardır. Bu yıllarda,
sosyal koşulların ve refahın geliştirilmesinin kentin öncelikli sorunları arasında bulunduğu
izlenmektedir. 1970’li yıllara bakıldığında yenileme (renewal) uygulamalarının önem kazandığı dikkat
çekmektedir. Bu dönem, sosyal anlamda, toplumsal bazlı eylemler ve artan yetkilerle ifade edilebilir.
1980’li yıllarda yeniden geliştirme (urban redevelopment) uygulamaları gündemde yeralmıştır. Son
derece seçici devlet desteği ile toplumun kendi işini kendi görmesi bu döneme damgasını vuran
gelişmelerdir. 1990’lı yıllarda ise yeniden üretim (regeneration) uygulamalarıyla birlikte, toplumun
rolünün önem kazanması söz konusu olmuştur.
Jacobs ve Dutton (2000), kentsel yenileme uygulamalarındaki yerel programların uygulanmasında
dikkate alınması gereken konu başlıkları arasında toplumun tanımlanması, yerel halkın
gereksinmelerinin ve bu gereksinmeleri karşılayacak faktörlerin saptanması, toplumsal grupların özel
gereksinmelerinin belirlenmesi, ekonomik ve sosyal şartların iyileştirilmesine yönelik ortak amaçların
geliştirilmesi, toplum içinde temsilcilerin seçilmesi, toplumsal girişimler, etkin toplumsal ortaklıklar
gibi faktörleri sıralamakta; böylelikle yenileme uygulamalarında sosyal boyutun içeriği ve kapsamı
konusunda önemli ipuçları vermektedirler.
Bu noktada, kentsel yenileme alanlarındaki söz sahiplerinden de bahsetmek gerekmektedir. Council of
European Municipalities (1992), raporunda, yönetsel açıdan söz sahipleri, finansal-ekonomik açıdan
söz sahipleri, profesyonel söz sahipleri, ideolojik açıdan söz sahipleri ve sosyal açıdan söz sahipleri
olmak üzere yenileme alanlarında söz sahibi olan beş gruptan söz edilmektedir. Bu çalışma
kapsamında ele alınan sosyal açıdan söz sahipleri, kiracılar, kendi mülkünde oturan ev sahipleri, bölge
ve semt meclisleri ya da komiteleri gibi direkt olarak söz sahibi olanlar ile kamu sektöründe ve
toplumsal gelişim sektöründe çalışanlar, konut ve rekreasyon sektörlerinde çalışanlar gibi dolaylı
olarak söz sahibi olan gruplardan oluşmaktadır. Belediyelerin kentsel yenileme alanlarında uyguladığı
sosyal programlar, işte bu altgrupları tümüyle kapsayan sosyal profile ilişkindir.
3.2. Avrupa Ülkelerinde Yaklaşım
Avrupa’nın 20 yıllık dönemde geçirmiş oldukları deneyimler incelendiğinde, izlenen stratejiler ve
kurulan ortaklıkların, salt ekonomik rekabet ya da fiziksel mekana yönelik düzenleme üzerine
odaklanan yaklaşımlar olmaktan çıkarak, yerel halkın katılımına ve güçlendirilmesine olanak verecek
bir kurguya sahip oldukları görülmektedir. Daha somut örnekler vererek, konuya açılım getirmek
mümkündür2: Britanya kentlerinde yoksunluk, kuzeyde ve güneyde iki farklı model içinde ortaya
çıkmaktadır. İngiltere’nin güneyindeki kentler, hala 1960-1970’li yılların kentsel yoksunluk imajını
hatırlatmaktadırlar. Londra ve Bristol gibi şehirler, hala şehir merkezlerine yakın, yoksul ve eski konut
alanlarında yoğunlaşan büyük bir etnik azınlığa sahiptirler. Oysa ki İskoçya kentlerinin küçük bir etnik
azınlığı vardır ve İngiltere’nin güneyindeki savaş sonrası yılların büyük ölçekli kentsel yenileme
uygulamalarından oldukça farklıdırlar. 1960’ların sonlarından 1970’lerin başlarına doğru, İngiltere’de
kentsel politika, birden bire doğrudan, sosyal refah ve yoksunlukla mücadele konularıyla içiçe
2 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz: Özden P. P. (2002), Yasal ve Yönetsel Boyutlarıyla Şehir Yenileme
Planlama ve Uygulaması, Doktora Tezi, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul
8
girmiştir. Soylulaştırmayı olumsuz bir sonuç olarak kabul eden geleneksel bakış açısına paralel olarak,
1970’lerde kentsel yenileme politikaları ‘’yeniden geliştirme (redevelopment)’’den ‘’eski haline
getirme (rehabilitation)’’ye yönelmiştir. Bunun nedeni, yörenin insanını orada alıkoyma ve yaşatma
düşüncesidir. Bununla birlikte, özellikle Londra merkezinde, ‘’eski haline getirme’’ politikalarının,
soylulaştırma ve dolayısıyla yöre insanının yer değiştirmesine neden olan olumsuz etkileri ortaya
çıkmıştır (Bailey ve Robertson, 1997). Son yıllarda ise hükümetlerin daha çok yeniden üretim
(regeneration) politikaları üzerine çaba sarfettikleri izlenmektedir. İngiltere’de Department of the
Environment, Transport and the Regions -DETR- bu konuda hazırlamış olduğu raporlar, hükümetin
konuya ilgisinin ve duyarlılığının bir göstergesidir3. Dolayısıyla, İngiltere’de kentsel yenileme
çalışmaları kapsamında sosyal programların uygulanmasının, herşeyden once bir merkezi hükümet
politikası olarak kabul gördüğünü söylemek mümkündür. Bununla beraber, İngiliz kentlerinin hemen
hemen tümünde, belediyelerin çok etkin sosyal programlar uyguladığı da bilinmektedir. Örneğin yerel
düzeyde örgütlenen bir birim olan Yerel Yenileme Alanı Komitesi, yerel kararları almak, katılım ve
alana uygun sorun çözümlerini özendirmek yoluyla aktif olarak yenilemeye katılanlar için bir tartışma
grubu, uygulama forumu ve bilgi kanalı sağlamak gibi işleri yürütmekle yükümlüdür. Yine sokak
temsilcileri toplantıları yoluyla sokak düzeyinden yenileme ekibine doğrudan bağlantı sağlamak da
yenileme alanlarında sıklıkla başvurulan bir yöntemdir.
İrlanda’da bir Avrupa Kültür Kenti Projesi olan “Temple Bar Projesi kapsamında, Dublin Şirketi kent
merkezinde yaşamanın avantajlarını ortaya koyan bir “Kentte Yaşamak” kampanyası düzenlemiştir.
“Kentte Yaşamak” kampanyası kapsamında, yerel emlak büroları ile Dublin Mülk Değerleme
Enstitüsü’nden temsilcilerin bulunduğu bir “Bilgilendirme Masası” kurulmuştur. Bu masa, yerel
halkı mülklerinin değeri konusunda bilgilendirmekle yükümlüdür. Bilgilendirme Masası’nın yanısıra,
bir danışmanlık ekibi oluşturulmuştur. Bu ekipte, planlama, mimarlık, mühendislik, emlak değerleme
ve emlak yönetim uzmanları bulunmaktadır ve kent merkezlerinde gelişime yön verecek girişimlere
yardım ve danışmanlık yapmaktadırlar. Kampanyanın bir sonraki adımı olarak, mülk sahiplerini,
dükkanlarının boş duran üst katlarını konut kullanımına çevirmeyi özendirmek amacıyla “Dükkanların
Üzerinde Yaşamak” adlı bir proje ekibi kurulmuştur (European Foundation for the Improvement of
Living and Working Conditions, 1993)
Almanya’da, yenileme alanlarında, sosyal planların yerel yönetimlerce finanse edilerek uygulanması
politikasının hakim olduğu bilinmektedir (Andersen, 1999). Federal yönetsel yapının bu uygulamada
etkisi doğal olarak büyüktür.
Fransa’ya bakıldığında, sosyal programların daha çok merkezi hükümet yönetiminde yürütüldüğü
göze çarpmaktadır. 1950-1960 yılları arasında ülkenin hızlı bir büyüme sürecine girdiği bilinmektedir.
Bu süreç boyunca, kent politikasının temel hedefi, yeni iş olanakları dolayısıyla kentlere göçen nüfusa
konut alanı yaratmak olmuştur. 1977 tarihli konut reformu ile, inşaat yatırımları durdurulmuş ve onun
yerini sosyal yardım yatırımları almıştır. Böylelikle teknokratik ütopya da çökmüş; yerine yeni bir
kent politikası üretilmiştir. Bu politika, çevre kalitesinin iyileştirilmesine, geliştirilmesine müdahale
etmektedir. Kentsel Kalkınma Fonu oluşturulduğu zaman, çeşitli kent merkezi yeniden üretim
projeleri arasında olabilecek ayrımları dikkate alan devlet, yöre sakinlerinin kendi yörelerinde
kalmalarını teşvik etmek üzere bir öncelik belirlemiştir. Hükümet, eski bölgelerin rehabilitasyonu
doğrultusunda, 1950'lerde ana yerleşimlerin etrafında, varoşlarda oluşan konut gelişimlerini
yenileyecek benzer bir program benimsemiştir. Bakanlık bünyesindeki '' Habitat et vie sociale'' adlı
birim, apartman dairelerinin modernize edilmesi, konfor olanaklarının arttırılması ve kamu
hizmetlerinin sağlanması gibi konularda, 4 Mart 1977 tarihli bakanlık bülteninde de belirtildiği gibi,
''kentsel çevrenin tasarımı, üretimi ve yönetiminin sosyal idealler çatısı altında yer alması" felsefesi
doğrultusunda planlar üretmişlerdir (Novarina, 1996). Hedefleri, banliyölerde sosyal hayatın
gelişiminin ardında yatan temel faktörleri tanımlamak ve yerel gelişim teşvik etmektir. Oysa ki
3 Bu konuda ayrıntılı raporlara birimin www.detr.gov.uk adresli web sayfasından ulaşmak mümkündür.
9
hükümet yenilenmiş yapıların maliyetini üzerine almıştır ve çevrenin sosyal yaşam boyutunun
iyileştirilmesi için, konforu ve kamu hizmetlerini içine alan yerel eylemlerine devam etmektedir.
1980'lerin sosyalist hükümetlerinin öncelikleri arasında olan "Mahallelerde Sosyal Hayatın
Geliştirilmesi" politikası, temelde daha önce denenmiş süreçler üzerine yoğunlaşmıştır (Novarina,
1996).
İspanya’da ise, 1980 sonlarından 1990’lara gelindiğinde, sosyal hizmetlerin merkezi bir hizmet alanı
olmaktan çıkıp, bölgesel ve belediye düzeyinde bir yapıya kavuşturulduğu, belediyeler bünyesinde
özellikle yaşlılar, gençler ve çocuklara yönelik sosyal hizmetlerin dikkate değer bir biçimde arttığı
görülmektedir (Guillen ve Matsaganis 2006).
Görüldüğü üzere, Avrupa ülkelerinde kentsel yenileme uygulamaları içinde sosyal programlar önemli
bir ağırlığa sahiptir. Uygulamaların büyük bir bölümü, merkezi ve özellikle de yerel düzeyde kent
yönetimlerinin yürütmekte olduğu sosyal programların temeline oturtulmaktadır.
4- Türk Belediyeleri Perspektifinden Bakış
Sosyal programlar, ülkelerin sosyal devletçilik geleneği ile doğrudan ilintilidir. Bu geleneği
bulunmayan ülkelerde sosyal programlardan söz etmek, konuyu sığlaştırmaya neden olabilir.
Ülkemizde sosyal programların uygulanması konusunun geçmişini, Osmanlı Devleti’nin sosyal
devletçilik yaklaşımını analiz ederek, bu noktadan çıkışla tartışmak mümkündür. Her ne kadar
Osmanlı’nın ilk dönemlerinde vakıflar sosyal ve teknik altyapı sağlama, sosyal yardım programları
oluşturma konusunda etkin ve yetkili idilerse de, sonraları bu durum değişmiştir. Özbek (2004), son
dönem Osmanlı sosyal refah sisteminde, vakıflarının öneminin iyice azaldığını, padişahların hayır
işleri gerçekleştirme konusunda vakıflara daha az ilgi gösterdiğini, buna karşılık zengin bir sosyal
yardım ve hayır sistemi oluşturan Abdülhamid döneminde devletin ve gönüllü girişimlerin ağırlığının
giderek arttığını, devlet ve toplum, kamu ve özel ayrımının ise belirginliğini kaybetiğini
vurgulamaktadır. Bu anlamda, 19. yüzyılın bir dönüm noktası olduğunu, gerek yönetimde, gerekse
yönetim anlayışında yeniden yapılanmanın, sosyal yardım anlayışında da değişikliklere yol açmış
olduğunu belirtmek gerekir. Osmanlıda kent yoksullarına yardım sosyal yardımların büyük bölümünü
içine almaktadır. Kent yoksulları, yoksul mahkumlar, aciz ve muhtaçlar bu kapsamda sosyal
yardımlardan faydalanmaktaydılar. Üstelik merkezi düzeydeki bu yaklaşım, belediye teşkilatının
ortaya çıktığı, yerel yönetim anlayışının gelişmeye başladığı 19. yüzyıl ortalarında /yüzyılın sonuna
doğru belediyelerin yoksullara yardım politikaları içinde de kendini belli etmektedir. Bununla birlikte,
gerek yerel düzeyde, gerekse merkezi düzeyde uygulanan politikalar, sosyal yapıyı iyileştirme
yönünde köklü adımlar atamamış; yoksul halka yardım etmenin, bir ölçüde onları denetim altında
tutmanının ötesine geçememiştir. Zaten yerel yönetimlerin de merkezi yönetim karşısında oldukça
zayıf ve yetkisiz oluşu, yerel düzeyde bu politikaların hayata geçmesinin önünde engel teşkil etmiştir.
Bununla birlikte, tüm bu gelişmeler, gerçek anlamda bir sosyal politikadan bahsetmek için yeteri
koşulları ortaya koymamaktadır. Koray (2000), bu dönemde endüstrileşmenin doğmamış, sosyal
sınıfların güçlenmemiş olmasından dolayı dar anlamda bir sosyal politikanın doğması için gerekli
koşulların da oluşmadığına vurgu yapmaktadır. Cumhuriyet döneminin başlarında da merkezi düzeyde
varolan sosyal politikalar, yerel düzeyde kendini yeterince ifade olanağını ve ortamını bulamamıştır.
Ülkemizde sosyal politikanın ancak Cumhuriyet’in kuruluş yılları ile birlikte şekillenmeye başladığı
görülmektedir. Bu yıllarda da yasal düzlemde sosyal politikayı besleyecek düzenlemelerin çoğunun,
işçi sınıfına yönelik hakların düzenlenmesi gibi konularda, daha çok ekonomik tabanlı olarak
gerçekleştirildiği bilinmektedir (bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Koray M., 2000).
Koray (2000)’a göre, sosyal devlet anlayışının gelişmeye başlaması, 1960’lı yıllarla birlikte olmuştur.
1961 Anayasası’nın, “Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen ilkelere dayalı
milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir” ifadesiyle, “sosyal hukuk devleti” yaklaşımını
benimsemesi, bu konuda en önemli adım olmuştur. Benzer şekilde, 1982 Anayasası’nın 65.
10
maddesinde “devlet sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini ekonomik
istikrarın korunmasını gözeterek, mail kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir” denilerek,
sosyal devletçilik anlayışını vurgulamaktadır. Konuya kalkınma planları açısından bakıldığında da,
ancak ilk üç kalkınma planında sosyal devlet anlayışına yönelik işaretlerin bulunduğu görülecektir.
1980’lerden itibaren kalkınma planları da kapitalizm ve neoliberal politikalardan nasibini alarak,
sosyal devlet yaklaşımını bir kenara itmişlerdir.
4.1. Konuya Yaklaşım ve Politikalar
Ülkemizde kentsel yenileme ve dönüşüm, 2000’li yıllardan sonra gündeme gelen kavramlardır. Henüz
2000’li yılların başlarında bile, kent yöneticilerinin, konunun öneminin farkında varmak bir yana, bu
kavramların anlamını bile tam olarak kavramamış oldukları söylenebilir. TMMOB Şehir Plancıları
Odası’nın 2003 yılında ulusal düzeyde yapmış oldukları Kentsel Dönüşüm Sempozyumu ve
sempozyumun Sonuç Bildirgesi’nde sunulan ve aşağıda yeralan iki temel madde konuya yönelik ilk
önemli girdileri sağlamış; yerel yönetimlere görev tanımlamıştır:
“- Kentsel dönüşüm, yalnızca fizik-mekansal bir uygulama olarak ele alınmamalı, sosyo-ekonomik boyutu ile de
birlikte kurgulanmalıdır.
-Bu çerçevede, kentsel dönüşümün başarıya ulaşması, yerel yönetimlerin, dönüşüm planlarını eyleme geçirecek
sosyal ve ekonomik programlar oluşturması ile doğrudan ilgilidir”.
Yine TMMOB Şehir Plancıları Odası’nın Küçükçekmece Belediyesi ile birlikte düzenledikleri
Uluslararası Kentsel Dönüşüm Uygulamaları Sempozyumu 2004: Küçükçekmece Atölye Çalışması,
konuyu teorik anlamda uluslararası düzeye taşıyan ve yerleşik bir alan üzerinde ilk somut politikaların
ortaya konduğu ilk önemli toplantı sıfatını taşımaktadır. Bu yıllardan itibaren de, gerek akademik
çevrelerde, gerek kent yönetimlerince, gerekse ilgili yan disiplinlerde bu konuda çok çeşitli toplantılar
yapılmıştır.
Hem 2003 yılındaki ulusal toplantının, hem de 2004 yılındaki uluslararası toplantının üzerinde
hemfikir olduğu temel yaklaşımlardan biri, kentsel yenileme ve dönüşüm uygulamalarının en önemli
sorununun sosyal boyut çevresinde dolaştığı olmuştur. Sosyal yapıdan kaynaklanan sorunları
çözümlemeden diğer sorunları çözümlemenin çok da anlamlı olmadığı, yalnızca fiziksel sorunları
çözümlenerek yenilenmiş alanların sorunlu alanlar olarak kalmaya mahkum oldukları somut bir tespit
olarak vurgulanmıştır.
Kentsel yenileme ve dönüşüm alanlarında sosyal sorunları çözümlemenin yolunun, kent
yönetimlerinin oluşturacağı bir dizi sosyal programdan geçtiği ortaya konmuştur. Bununla birlikte,
bugüne dek kent yöneticilerinin sosyal programları, içi tam anlamıyla doldurulamamış bir konu olarak
bir kenarda kalmıştır. Meslek edindirme, bilgi-beceri-hobi kursları, okuma yazma kursları gibi dar
kapsamlı bazı girişimlerin ise, kentsel yenileme uygulamaları içine olması gerektiği gibi entegre
edilemediği görülmektedir.
4.2. Son Dönem Yasal Düzenlemelerine Bir Bakış
21. yüzyılın ilk beş yıllık döneminin öğretisi, Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısı’nın temel
yaklaşımı içinde kendini ifade etmektedir. Bu yaklaşım, aslında son 25 yıl içinde ortaya çıkan, sosyal
devletçilik anlayışından oldukça uzakta, müşteri-işletmeci zihniyetini hakim kılan yeni bir anlayışı
yasal ve yönetsel zeminde şekillendirmektedir. Konunun kapsamı açısından bakıldığında, yeni yasal
düzenlemeler ve tasarılar içinde sosyal devlet anlayışının hemen hiç yeralmadığı açıkça izlenebilir.
Son dönem yasal düzenlemeler içinde, iki kanun ve iki tasarı üzerinde durulacaktır. Kanunlardan ilki
5393 sayılı Belediye Kanunu, ikincisi 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu, tasarılardan ilki
Dönüşüm Kanunun Tasarısı, diğeri ise Sosyal Hizmetlerin Yeniden Yapılandırılması, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’dır.
11
4.2.1. Yeni Yasalar Perspektifinden Bakış:
- 5393 sayılı Belediye Kanunu4:
Oldukça yeni bir kanun olan Belediye Kanunu, kentsel dönüşüm ve yenime uygulama yapma
konusundaki dayanağı, 73. maddeden kaynaklanmaktadır. Konunun sosyal boyutuna gelindiğinde,
Kanun’un bazı maddelerinden bu konuda ipuçları çıkarma olanağı bulunduğu görülmektedir. Örneğin
mahalle yönetimi -madde 9- bu anlamda önemli maddelerden biridir. Bu maddeye göre muhtar,
mahalle sakinlerinin gönüllü katılımıyla ortak ihtiyaçları belirlemek, mahallenin yaşam
kalitesini geliştirmek, belediye ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerini yürütmek,
mahalle ile ilgili konularda görüş bildirmek, diğer kurumlarla iş birliği yapmak ve kanunlarla
verilen diğer görevleri yapmakla yükümlüdür; aynı şekilde belediye de bu ihtiyaçları dikkate
almak durumundadır. Bu maddeye dayanarak, muhtarın, kentsel yenileme alanlarında yaşam
kalitesini geliştirme adına temel aktörlerden biri olduğunu ve bu amaçla belediye ile bireb,r
koordinasyon içinde olması gerektiğini söylemek mümkündür.
Hemşehri hukukunun tanımlandığı 13. madde, belediyelere hemşehriler arasında sosyal ve kültürel
ilişkilerin geliştirilmesi ve kültürel değerlerin korunması konusunda görevler yüklemektedir.
Bu görevlerini ifa sırasında da üniversitelerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarının, sendikaların, sivil toplum kuruluşları ve uzman kişilerin katılımını sağlayacak
önlemlerin alınması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu maddeye dayanarak, yenileme
alanlarında katılımcı bir yöntemi sağlayacak yasal zeminin varlığından da söz edilebilir. Aynı
şekilde 76. maddede tanımlanan kent konseyleri de kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin
geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye
duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme,
katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirme adına önemli oluşumlardır ve yenileme
alanları için önemleri büyüktür. Yine benzer bir madde olarak, 77. madde, belediye
hizmetlerine gönüllü katılımı tarif etmektedir. Buna göre belediye; sağlık, eğitim, spor, çevre,
sosyal hizmet ve yardım, kütüphane, park, trafik ve kültür hizmetleriyle yaşlılara, kadın ve
çocuklara, özürlülere, yoksul ve düşkünlere yönelik hizmetlerin yapılmasında beldede
dayanışma ve katılımı sağlamak, hizmetlerde etkinlik, tasarruf ve verimliliği artırmak
amacıyla gönüllü kişilerin katılımına yönelik programlar uygular. Madde, bu haliyle
belediyelerin sosyal progamlarının hayata geçirilmesinde gönüllüğe dayalı çalışmaları
özendirecek bir niteliğe sahiptir. Ancak bu maddelerin tümünde keyfiyet bir tehdit olarak
karşımızdadır: Belediyeye bu çalışmaları organize ve koordine etme adına önemli görevler
düşmektedir; çünkü bunlar hayata geçirilmediği takdirde bir yaptırım söz konusu değildir.
14. madde, belediyenin yetkilerini tanımlamaktadır. Sosyal hizmet ve yardımlar, meslek ve
beceri kazandırma; koruma evleri, sağlık ve eğitim tesisleri açma, ekonomi ve ticaretin
geliştirilmesi hizmetleri bu görevler arasında sıralanmaktadır. Bunların tümü, yenileme
alanlarında belediyelerin hayata geçirmesi gereken ve böylelikle sosyal yapıda meydana gelen
deformasyonların en aza indirgenmesi, ya da iyileştirme sağlanması amacıyla yapılması şart
olan faaliyetlerdendir.
Yasanın 38. maddesine göre, belediye başkanı, belde halkının huzur, esenlik, sağlık ve
mutluluğu için gereken önlemleri almak, bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği
kullanmak, özürlülere yönelik hizmetleri yürütmek ve özürlüler merkezini oluşturmakla
yükümlüdür. Dolayısıyla 38. madde, belediye başkanı kentsel yenileme alanlarının refah
4 Kabul Tarihi: 3.7.2005
12
düzeyini artırmak, yoksullara yardım etmek konusunda da görevlendirmektedir. Zaten 60.
madde de dar gelirli, yoksul, muhtaç ve kimsesizler ile özürlülere yapılacak sosyal hizmet ve
yardımları giderler içinde vurgulamaktadır.
73. madde, “kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarında bulunan yapıların boşaltılması,
yıkımı ve kamulaştırılmasında anlaşma yolu esastır” diyerek toplumsal uzlaşmayı öncelikli
olarak tercih etmiş, bu kapsamdaki mülk sahiplerinin davalarının, mahkemelerde öncelikle
görüşülür ve karara bağlanacağını belirtmiştir. Böylece kentsel yenileme alanlarında öncelikle
uzlaşma yolunu benimsemiş, bireysel hakları da koruma altına alarak bu alanlarda yaşanması
muhtemel olan kentsel şiddet ve gerilimi en aza indirgemeyi amaçlamıştır.
Yukarıda sözü edilen maddelerin olumlu yanlarına rağmen, yerel yönetimlerin kentsel yenileme ve
dönüşüm alanlarında yürütecekleri ve yalnızca koruma-kollama-denetleme değil, ıyileştirme,
geliştirme, koşulları geliştirme anlamında hedefler içeren sosyal programlara yönelik doğrudan
maddeler bulunmaması, yasanın önemli eksikliklerinde biridir. Bununla birlikte, doğru kullanıldığı
takdirde, yasada sosyal programlar yürütmeye olanak tanıyan maddelerin varolduğu söylenebilir.
- 5216 Büyükşehir Belediyesi Kanunu5
Büyükşehir Belediyesi Kanunu içinde, büyükşehir belediyelerine sosyal programlar yürütme
konusunda belirli bir yetki tanınmadığı söylenebilir. Bununla birlikte, 7. maddede “sağlık merkezleri,
hastaneler, gezici sağlık üniteleri ile yetişkinler, yaşlılar, engelliler, kadınlar, gençler ve
çocuklara yönelik her türlü sosyal ve kültürel hizmetleri yürütmek, geliştirmek ve bu amaçla
sosyal tesisler kurmak, meslek ve beceri kazandırma kursları açmak, işletmek veya
işlettirmek, bu hizmetleri yürütürken üniversiteler, yüksek okullar, meslek liseleri, kamu
kuruluşları ve sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapmak”, yalnızca büyükşeir değil, ilçe ve ilk
kademe belediyelerinin de görev ve sorumlulukları arasında sıralanmıştır. Büyükşehir
belediye başkanının görevlerinden biri de “bütçede yoksul ve muhtaçlar için ayrılan ödeneği
kullanmak” olarak belirlenmiştir. Bu görev ve yetkilerden yola çıkarak, kentsel yenileme
alanlarında büyükşehir belediyelerinni sosyal programlar uygulama konusunda önemli
aktörlerden biri olduğu iddia edilebilir.
4.2.2. Tasarılar Perspektifinden Bakış:
- Sosyal Hizmetlerin Yeniden Yapılandırılması, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu
Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı
Tasarı doğrudan kentsel yenileme alanlarına odaklanmamakla birlikte, amaç ve kapsamı itibariyle
bakıldığında, sosyal sorunların oldukça ciddi boyutlarda hüküm sürdüğü kentsel yenileme ve dönüşüm
alanları açısından büyük bir öneme sahip olduğunu belirtmek gerekir. Tasarının kapsamı toplumsal
yaşamın gereklerine yeterince uyamayan ve nitelikli bir yaşam sürdürmekte güçlük ve sorunlarla
karşılaşan korunmaya, bakıma, gelişmeye, destek ve yardıma ihtiyaç duyan birey, aile, grup ve toplum
ile tariflenmektedir. Amacı içinde ise, bu kişi ya da gruplara sunulacak sosyal hizmetlerin temel ilke,
esas, model ve niteliğinin belirlenmesiyle sosyal hizmet alanlarına ilişkin ulusal politikaları
oluşturmak, ulusal düzeyde kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon ve işbirliğini sağlamak gibi
önemli başlıklar yer almaktadır. Tasarıda sosyal hizmet: “insanların kendi bünye veya çevre şartlarından
doğan veya kontrolleri dışında oluşan maddi ve manevi sosyal yoksunluklarının giderilmesi ve ihtiyaçlarının
karşılanmasında, insanların kendilerine daha yeterli hale getirilmesinde ve başkalarına bağımlı olma hallerinin
önlenmesinde, aile ilişkilerinin güçlenmesinde, birey, aile, grup ve toplumun sosyal işlevlerini başarıyla yerine
getirmelerine yardımcı olmak, insanların yaşam standartlarının iyileştirilmesi ve yükseltilmesini sağlamak
5 Kabul tarihi: 10.07.2004
13
amacıyla gerçekleştirilen, koruyucu, önleyici, destekleyici, çözümleyici, değiştirici, geliştirici, iyileştirici ve
rehabilite edici nitelikteki sistemli ve düzenli faaliyet ve programlar bütünü” olarak tanımlanmaktadır. Bu
tanımdan yola çıkarak, kentsel yenileme alanlarında belediyelerce yapılacak olan uygulamaları sosyal
hizmet kapsamında ele almak mümkündür. Üstelik söz konusu tanım, Belediye Yasası’nda
rastlanmayan bir yönüyle de olumlu bir içeriğe sahiptir. Belediye Yasası içinde ıyileştirme, geliştirme,
koşulları geliştirme anlamında hedefler bulunmadığından yukarıda sözedilmiştir. Bu tasarıda ise,
sosyal hizmet, “koruyucu, önleyici, destekleyici, çözümleyici, değiştirici, geliştirici, iyileştirici ve
rehabilite edici nitelikteki sistemli ve düzenli faaliyet ve programlar bütünü” olarak tanımlanmakta,
böylelikle sürdürülebilir bir sosyal gelişme için yol açmaktadır. Kentsel yenileme alanlarında arzu
edilen, sosyal yapıya yalnızca koruyucu ve önleyici tedbirlerle çözüm aranması değil; bu tasarıdaki
gibi, sistematik bir biçimde destekleyici, çözümleyici, değiştirici, geliştirici, iyileştirici ve rehabilite
edici tedbirleri kapsayan programların hayata geçirilmesidir. Bu anlamda Tasarı’da yapılan sosyal
hizmet tanımı çok anlamlıdır.
Yenileme alanlarında sosyal programların uygulanması, ihtiyaç önceliğine göre kademelendirilerek,
etaplar halinde yapılmalıdır. Sözkonusu Tasarı da, 4. maddesinde sosyal hizmetten faydalanmanın,
birey, aile, grup ve toplumun ihtiyaç önceliklerine ve ihtiyacın derecesine göre gerçekleştirileceği
vurgulanmaktadır. 64. maddesiye de görevlerin 5302 sayılı İl Özel İdareleri Yasası’nın 35. maddesi
kapsamında yürütüleceğini belirtmektedir.
Tasarıda toplum refahının artırılması, sosyal yardım hizmetleri kapsamında aile ve üyelerinin
yaşadığı ekonomik sıkıntıların giderilmesi amacıyla ayni ve nakdi yardım yapılması, göç süreci
sonrasında kente uyum sorunu yaşayan ailelerin yeniden kentleşme ve sosyalleşmelerini,
kentin olanaklarından eşit şekilde yararlanmalarını amaçlayan aile danışmanlığı ve
destekleyici programların geliştirilmesi, toplumda herhangi bir nedenle üretim sürecine
katılamayanlara, toplumdan dışlananlara ve sosyal risk altında kalanlara, toplumun mevcut koşullarına
uyumlarının ve katılımlarının sağlanmasına yönelik sosyal yardım ve danışma hizmeti verilmesi de
Tasarı’nın hedefleri arasında yer almaktadır. Bu hedeflere ulaşabilmek amacıyla Genel
Müdürlüğe yükümlülükler verilmektedir. Bununla birlikte, bu hizmetlerin yerel düzeyde
yürütülmesinde temel aktör olan yerel yönetimlerden yeterince söz edilmemekte, bu boyutuyla
Tasarı’nın bir yanı cılız kalmaktadır.
Saptamalar – Öneriler
Sosyal politika ile ilgili çalışmalarda genellikle yerel yönetime yönelik ipuçları bulmak kolay
olmamaktadır. Çalışmalar, sıklıkla merkezi düzeydeki politikalar temeline oturmaktadır. Oysa yerel
yönetimlerin sosyal politika konusuna daha fazla önem vermeleri ve konuyu programları içine
almaları gerekmektedir.
Sosyal programlar, kentsel yenileme alanlarında daha fazla önem kazanmaktadır. Bunun nedeni, bu
alanların genellikle fiziksel çöküntü alanı olarak kalmayıp, sosyal anlamda da sorunlu alanlar
olmasıdır. Kentsel yenileme alanları içinde yaşamını sürdürmekte olan yerel toplumlarda,
sosyal dışlanma, toplumun bütününe ve yöneticilere karşı güvensizlik hissi ve bireyselleşme
üst düzeylere çıkabilmektedir. Kentsel yenileme öncelikle sosyal açıdan dışlananları/yalnız
bırakılanları dikkate almak durumundadır. Sosyal normlar, bu noktadan sonra yerel toplumun
her üyesi için aynı ölçüde geçerlilik gösterememektedir. İşte kentsel yenileme politikaları, bu
sosyal yapıyı mahalle düzeyinde onarmaya çalışmalıdır.
Genel anlamıyla sosyal politika ve programlar devlet /merkezi yönetim -toplum arasındaki bir ilişkiler
bütünü içinde ifade edilebilirken, kentsel yenileme alanlarındaki sosyal programlar, birey-yerel
yönetim ilişkisini öne çıkarmaktadır. Bu da yurttaşın sürece katılım hakkını bir kentli hakkı olarak
destekleyen bir yaklaşımdır.
14
Yenileme alanlarında sosyal programların amacı iyi tanımlanmalıdır. Merkezi düzeyde yürütülen
sosyal politika ve programlar ulusal/toplumsal ölçekte sorunlara çözüm bulma amacı taşırken, kentsel
yenileme alanlarında, yerel sorun, yerel kimlik ve özelliklere dayanan bir amaç ve kapsam
bulunmaktadır.
Kentsel yenileme alanının ve dolayısıyla kentin toplam sosyal kalitesini yükseltmek üzere,
yerel topluma ait bireylerin yeteneklerini geliştirmek, böylece yerel insiyatifleri, toplum
ruhunu ve yerel girişimciliği geliştirmek amacıyla sosyal yatırımlar yapılmalıdır. Yerel
yönetimlerce yapılacak olan bu yatırımlara, merkezi hükümetin ek bütçe ile destek vermesi
gerekmektedir.
Bu doğrultuda yenileme alanlarında yerel nüfusu yenileme projeleri içine dahil etmek,
yalnızca bilgi vermekle kalmayıp, birebir karar süreçlerine katabilmek büyük önem
taşımaktadır. Yenileme alanları içinde kurulacak bilgilendirme-danışmanlık masalarının
halkın ikna edilmesi, eğilimlerinin ortaya konması açısından yararı büyük olacaktır. Ayrca
yerel nüfusun ekonomik yapısının geliştirilebilmesi amacıyla bilgi-beceri kursları açmak,
yerel işgücünü yenileme uygulaması sürecine vasıflı işçi olarak dahil etmek, kadınları,
çocukları, yaşlıları, engellileri ve diğer tüm ihtiyaç gruplarını dikkate alıp sosyal dışlanmayı
en aza indirgeyecek, toplumla uyum ve bütünleşmeyi sağlayacak yöntemlerle hareket
edilmesi temin edilmelidir.
Avrupa Birliği ile uyum ve bütünleşme çalışmaları içinde sosyal programlara öncelik verilmesi
gerekmektedir. Yakın zamanda uyumlulaştırma amacıyla bir dizi düzenleme yapılmıştır; bununla
birlikte, yalnızca yasal düzlemde değil, kent yöneticilerinin normları, politikaları ve vizyonları
çerçevesinde bir yeniden yapılanma ihtiyacı kaçınılmaz görünmektedir.
KAYNAKÇA
ANDERSEN H. S., 1999. Housing Rehabilitation and Urban Renewal in Europe: A Cross-National
Analysis of Problems and Policies, Housing Renewal in Europe, Andersen H. S. and Leather P.
(editors), The Policy Press, Great Britain, 241-277
BAILEY N. 2005. Konuta Yönelik Dönüşüm: Glasgow Deneyimi, Uluslararası Kentsel Dönüşüm
Uygulamaları Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 27-30 Kasım 2004, ÖZDEMİR D., ÖZDEN P.,
TURGUT S. (editörsler), İstanbul
BAILEY N. VE ROBERTSON D., 1997. Housing Renewal, Urban Policy and Gentrification, Urban
Studies, 34 (4), 561-578
BİLGİÇ V., 2005. “Türkiye’de Merkezi Yönetim-Yerel Yönetim İlişkileri Üzerine Bir
Değerlendirme”, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar I, ÖZGÜR H., KÖSECİK M. (editörler),
Nobel Yay. Dağ, Ankara, s. 201-212
BUĞRA A., KEYDER Ç., 2006. Önsöz, Sosyal Politika Yazıları, İletişim Yayınları, İstanbul
Council of European Municipalities, 1992. Urban Renewal Participation Experiments, Dutch Section
COUCH C., 1997. A Comperative Study Of Plans And Policies For Town Centre Renewal In France
and the UK, Planning Practice & Research, 12, 99-109.
European Foundation for the Improvement of Living and Working Conditions, 1993.
15
GUILLEN A., M., ve MATSAGANIS M., 2006. Sosyal Damping Hipotezini Güney
Avrupa’da Sınamak: Son Yirmi Yılda Yunanistan ve İspanya’daki Refah Politikaları, Sosyal
Politika Yazıları, BUĞRA A., KEYDER Ç.(editörler) İletişim Yayınları, İstanbul, s.287-331
GWILLIAM VE DIĞ., 1998. Sustainable Renewal of Suburban Areas, York Publishing Services Ltd.,
York
HAGUE C., (2005). Konut Alanlanlarının Dönüşüm ve Yenileme Projelerinde Başarıya Ulaşma,
Uluslararası Kentsel Dönüşüm Uygulamaları Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 27-30 Kasım 2004,
ÖZDEMİR D., ÖZDEN P., TURGUT S. (editörler), İstanbul
ÖZBEK N., (2004). Osmanlı İmparatorluğunda Sosyal Devlet: Siyaset, İktidar ve Meşruiyet
1876-1914, İletişim Yay., İstanbul
JACOBS B. VE DUTTON C., 2000. Social and Community Issues, Urban Regeneration, A
Handbook, Roberts B. and Sykes H. (editors), Sage Publications, London, Thousand Oaks, New
Delhi, 109-128.
KALELIOĞLU U. ve ÖZKAN N. (editorler), 2000. Türkiye’nin Taraf Olduğu Uluslararası Çevre
Sözleşmeleri, İzmir Barosu Yay., İzmir
KLEINMAN M., 2006. Kriz mi? Ne Krizi? Avrupa Refah Devletlerinde Süreklilik ve Değişim, Sosyal
Politika Yazıları, BUĞRA A., KEYDER Ç. (editörler), İletişim Yayınları, İstanbul, s. 159-193
KORAY M., 2000. Sosyal Politika, Ezgi Kitabevi Yay., Bursa
KÜNTAY E., 1996. Kentleşmenin Neden Olduğu Fiziksel ve Toplumsal Çürüme Karşısında Kentsel
Yenileme Uygulamaları, II. Ulusal Sosyoloji Kongresi: Toplum ve Göç, 20-21 22 Kasım 1996,
Mersin, s. 131-135
MOLLAT M., 1986. The Poor in the Middle Ages, New Haven, Yale Univ. Press
NOVARINA G., 1996. From Environment To Urban Social Development, Cities, Habitat II, The
Cities Summit, İstanbul, 31-38
ÖZDEN P. P. (2002), Yasal ve Yönetsel Boyutlarıyla Şehir Yenileme Planlama ve Uygulaması,
Doktora Tezi, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul
ÖZDEN P., P., 2004. Etkin ve Çağdaş Kent Yönetim Sistemi Arayışı İçinde Yerel Yönetimlerin
Sosyal Programları ve Kentsel Yenileme, Kent Gündemi Dergisi, TMMOB Şehir Plancıları Odası
Yay., İstanbul, s. 59-70
ÖZDEN P., 2005. Türkiye’de Kentsel Dönüşümün Uygulanabilirliği Üzerine Düşünceler, Yerel
Dünya, Mahalli İdareler Teknoloji Araştırma ve Geliştirme Projesi Yay. Yıl:1 Sayı: 1 Mayıs-Haziran
2005, s. 33-43
ÖZDEMİR D., 2005. Katılım, Birlikte Yönetim ve Ortaklıklar, Planlama, Kent Yönetimi ve
Yerelleşme Bağlamında Katılımda Yeni Yaklaşımlar-1 Paneli, MSGSÜ Oditoryumu, İstanbul
PAWLOWSKA A., 1999. Globalization and Social Governance in Europe and the US, Globalization
and Social Governance in Europe and the United States, BÜCHERL W., JANSEN T. (editors),
Forward Studies Unit and the Center for Applied Policy Research, CAP (Munich)
ROBERTS P., 2000. The Evolution, Definition and Purpose of Urban Regeneration, Urban
Regeneration A Handbook, Roberts P. ve Syke H. (editors), Sage Publications, London, s.9-36
Romaya S., Alden J., 1994. Urban Regeneration, Urban design and tourism: The Vision and the
Reality, Planning for a Broader Europe, VIII. AESOP Congress, Proceedings, İstanbul, 4, 202-222
16
ŞENKAL A., 2005. Küreselleşme Sürecinde Sosyal Politika, Alfa Yay., İstanbul
THOMAS S., 2003. A Glossary of Regeneration and Local Economic Development, Manchester:
Local Economy Strategy Center, UK
Urban Task Force Report, 1999. Annual General Assembly, July 20 - 23, 1999, Vancouver, British
Columbia