KENTSEL PEYZAJIN YENİDEN CANLANDIRMA MEKANİZMASI OLARAK KÜLTÜR ENDÜSTRİLERİ; İSTANBUL BEYKOZ...

66
Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 Adana 82 Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu METROPOLLEŞME SÜRECİNDE KENT DIŞINA İTİLEN TARIMIN KENTLE BÜTÜNLEŞTİRİLMESİNDE YENİ BİR STRATEJİ: KENTSEL TARIM Bahar BAŞER KALYONCUOĞLU *, Barış KALYONCUOĞLU** *Okan Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Kentsel Tasarım ve Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Tuzla –İstanbul, [email protected] **İTÜ, Mimarlık Fakültesi, Kentsel Tasarım Yüksek Lisans Programı, Taşkışla-İstanbul, [email protected] ÖZET “Kentsel tarım”, kent içi ve çevresinde gerçekleştirilen gıda üretimi ile ilişkili faaliyetlerin tümü (gıda üretimi, işlenmesi, satışı, üretim atıklarının geri dönüşümü vb.) olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada, sanayi devriminin etkileri hissedilene dek nüfusunun yaklaşık %80’inin geçim kaynağı “tarım” olan Anadolu’da, tarımsal peyzajların geçirdiği dönüşüm ve bu dönüşümün kent peyzajları üzerinde yarattığı etkiler kentsel tarımla bağlantılı olarak ele alınacaktır. Anadolu kentlerinin kentsel tarım açısından taşıdığı potansiyelleri ve fırsatları ortaya koymak amacıyla, dünyadan seçilen bazı örnek kentler ile ülkemizdeki aktüel durum kültürel ve mekansal açılardan karşılaştırılacaktır. Karşılaştırma için nüfus, büyüklük ve kentsel gelişim süreci açısından ülkemiz metropolleri ile benzerlikler gösteren Mexico City, Şangay, Havana, Londra gibi kentlerindeki kentsel tarım faaliyetleri ele alınacaktır. Ülkemizde ise hem kentsel gelişimin hızla etkisini hissettirdiği hem de tarımsal peyzajın izlerini gerek kent içi gerekse kent çeperlerinde barındıran İstanbul, Ankara, Adana kentlerindeki mevcut durum ve potansiyeller üzerinde durulacaktır. Dünyadaki diğer kentlerde gerçekleştirilen kentsel tarım uygulamaları ile ülkemiz kentlerindeki kent içi ve çevresi tarımsal faaliyetlerin dönüşümü ve dönüştürücü etkisi, “kentsel alan kullanımı”, “sosyal ve ekonomik boyutlar” ve “ekolojik katkılar” boyutuyla karşılaştırılacaktır. Sonuç bölümünde ise, Anadolu kentlerinde yaşamın ve peyzajın doğası gereği zaten var olan ancak kent kültürünün içerisine gömülü kalmış “kentsel tarım”ın planlı bir yaklaşımla ele alınması halinde kentlerimizin sürdürülebilir gelişimi açısından taşıdığı potansiyeller vurgulanmaya çalışılacaktır. ANAHTAR KELİMELER: kentsel tarım, kent çiftçiliği, kentsel yeşil sistemler, çok işlevli peyzajlar Urban agriculture is defined as actions related with food production (production, process, marketing, re-cycling etc.) in and around urban environment. In this study, the transformation of agricultual landscapes and their effects of urban development will be examined related with the urban agriculture in Anatolia, in which almost 80 percent of its people’s livelihood supported by agriculture until the Industrial revolution.

Transcript of KENTSEL PEYZAJIN YENİDEN CANLANDIRMA MEKANİZMASI OLARAK KÜLTÜR ENDÜSTRİLERİ; İSTANBUL BEYKOZ...

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

82

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

METROPOLLEŞME SÜRECİNDE KENT DIŞINA İTİLEN TARIMIN KENTLE BÜTÜNLEŞTİRİLMESİNDE YENİ BİR STRATEJİ: KENTSEL TARIM

Bahar BAŞER KALYONCUOĞLU *, Barış KALYONCUOĞLU**

*Okan Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Kentsel Tasarım ve Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Tuzla –İstanbul, [email protected]

**İTÜ, Mimarlık Fakültesi, Kentsel Tasarım Yüksek Lisans Programı, Taşkışla-İstanbul, [email protected]

ÖZET

“Kentsel tarım”, kent içi ve çevresinde gerçekleştirilen gıda üretimi ile ilişkili faaliyetlerin tümü (gıda üretimi, işlenmesi, satışı, üretim atıklarının geri dönüşümü vb.) olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada, sanayi devriminin etkileri hissedilene dek nüfusunun yaklaşık %80’inin geçim kaynağı “tarım” olan Anadolu’da, tarımsal peyzajların geçirdiği dönüşüm ve bu dönüşümün kent peyzajları üzerinde yarattığı etkiler kentsel tarımla bağlantılı olarak ele alınacaktır.

Anadolu kentlerinin kentsel tarım açısından taşıdığı potansiyelleri ve fırsatları ortaya koymak amacıyla, dünyadan seçilen bazı örnek kentler ile ülkemizdeki aktüel durum kültürel ve mekansal açılardan karşılaştırılacaktır. Karşılaştırma için nüfus, büyüklük ve kentsel gelişim süreci açısından ülkemiz metropolleri ile benzerlikler gösteren Mexico City, Şangay, Havana, Londra gibi kentlerindeki kentsel tarım faaliyetleri ele alınacaktır. Ülkemizde ise hem kentsel gelişimin hızla etkisini hissettirdiği hem de tarımsal peyzajın izlerini gerek kent içi gerekse kent çeperlerinde barındıran İstanbul, Ankara, Adana kentlerindeki mevcut durum ve potansiyeller üzerinde durulacaktır.

Dünyadaki diğer kentlerde gerçekleştirilen kentsel tarım uygulamaları ile ülkemiz kentlerindeki kent içi ve çevresi tarımsal faaliyetlerin dönüşümü ve dönüştürücü etkisi, “kentsel alan kullanımı”, “sosyal ve ekonomik boyutlar” ve “ekolojik katkılar” boyutuyla karşılaştırılacaktır. Sonuç bölümünde ise, Anadolu kentlerinde yaşamın ve peyzajın doğası gereği zaten var olan ancak kent kültürünün içerisine gömülü kalmış “kentsel tarım”ın planlı bir yaklaşımla ele alınması halinde kentlerimizin sürdürülebilir gelişimi açısından taşıdığı potansiyeller vurgulanmaya çalışılacaktır.

ANAHTAR KELİMELER: kentsel tarım, kent çiftçiliği, kentsel yeşil sistemler, çok işlevli peyzajlar

Urban agriculture is defined as actions related with food production (production, process, marketing, re-cycling etc.) in and around urban environment. In this study, the transformation of agricultual landscapes and their effects of urban development will be examined related with the urban agriculture in Anatolia, in which almost 80 percent of its people’s livelihood supported by agriculture until the Industrial revolution.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

83

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

In order to clarify potentials and opportunities of urban agricultre in Anatolian cities, some choosen case studies in the world and the actual situation in Turkish metropolises will be compared in terms of cultural and spatial dimensions of urban agriculture. Mexico City, Shangay, Havana and London has been choosen as case studies due to the similarities with Turkish metropolises in terms of population density, size and urbanization process. İstanbul, Ankara, Adana has been choosen for the case areas.

The transformation and its transformative effets of urban agriculture, in the world cities and in Turkish cities, will be evaluated in terms of “land use”, “socio-economic effects” and “ecological contributions”. In the result section, the potentials of urban agriculture in Turkey for a sustainable urban development will be revealed which is embedded into the ordinary life of Anatolian people for centuries.

1.GİRİŞ:

Dünya nüfusunun neredeyse %60’ını oluşturan kentsel nüfusun büyük çoğunluğunu, yaşadığı kırsal yerleşmede beklediği geliri ve yaşam standardını elde edemeyerek kente göç eden insanlar oluşturmaktadır. Çoğunlukla ekonomik nedenlerle gerçekleşen kırdan kente göç süreci, genişleyen metropollerin peyzajlarında da değişim ve dönüşüme sebep olmaktadır. 21. Yüzyılın sınırları okunamayan metropolleri için onları kuşatan tarımsal peyzajlar potansiyel genişleme alanı durumundadır. Kenteki insan yaşamını destekleyen kırsal peyzajlar üzerine yayılarak genişleyen kentsel sistemler, bir yandan kentlinin ihtiyacı olan gıda, su ve doğal kaynaklar gibi temel ekosistem servislerini tüketirken diğer yandan kenti kuşatan peyzajların yapısal, sosyal ve kültürel açıdan dönüşmesine neden olmaktadırlar. Bu çok boyutlu dönüşümün bir uzantısı olarak, kent yoksullarının ailelerinin beslenme ihtiyacını karşılamak üzere kent içerisindeki boş arazilerde gıda üretmesi ile başlayan kent içi tarımsal faaliyetler giderek yaygınlaşmaya başlamış ve farklı sosyal kültürleri de kapsayarak “kentsel tarım” olarak nitelendirilmeye başlanmıştır.

Günümüz kent kültürü içerisinde “kentsel tarım” sadece bir gıda üretim faaliyeti değil, sürdürülebilir kentleşme için bir planlama stratejisi olarak da değerlendirilmektedir. Temel anlamda “kentsel tarım”, kent içi ve çevresinde gerçekleştirilen gıda üretimi ile ilişkili faaliyetlerin tümü (gıda üretimi, işlenmesi, satışı, üretim atıklarının geri dönüşümü vb.) olarak tanımlanmaktadır (Mougeot, 2005). Kentsel tarımın kuramsal ve pratik etkilerinin yaygınlaşması ile birlikte tarımsal faaliyetlere hizmet eden alan kullanımlarının kentsel mekanla bütünleştirilerek, kentin içi ve çeperlerinde geliştirilmesine yönelik planlama yaklaşımları dünyanın büyük metropollerinde kabul görmeye ve uygulanmaya başlamıştır.

Birçok açıdan üretken bir karaktere sahip olan ve temelde kentsel işlevlerle tarımın entegrasyonuna dayalı olarak işleyen kent tarımı, kâra dayalı endüstriyel tarımdan ya da kırsal tarımdan farklı değerlendirilmektedir. Kentsel tarım kentin ekonomik ve ekolojk sistemlerine eklemlenerek ve onun bir parçası olarak kent ekosistemi ile daima bir etkileşim halindedir (Mougeot, 2005) .

Dünyadaki örneklerine bakıldığında kent tarımı kapsamında yapılan üretimin çoğunlukla küçük ölçekli olduğu, ayrıca yerel bilgi ve teknolojinin kullanımı ve aktarımına dayandığı gözlenmektedir. Tarımsal üretimi, genellikle aile birimleri ile işleyen kent çiftlikleri

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

84

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

gerçekleştirmektedir. Üretilen ürünlerin bir kısmı üretici tarafından tüketilirken, ürün fazlası ise yerel pazarda satılmaktadır. Üretim esnasında ortaya çıkan atıklar ise hayvancılık vb. faaliyetlerle ya da geri dönüşümle çiftliğe yeniden kazandırılmaktadır. Kentsel tarım, kentlinin ihtiyaç duyduğu yerel gıdanın temini yanında, kentte tarıma dayalı yeni istihdam olanakları yaratma, yerel halk arasında sosyal iletişimi sağlama, yerel gıda üretimi ile kent sağlığına katkılar sağlama gibi birçok olumlu etkiyi de beraberinde taşımaktadır. Kentliye doğa bilincini yeniden kazandırmak, tüketim alışkanlıklarını değiştirmek, sağlıklı beslenmeyi içselleştirme gibi sosyal yararları ve kentlerin ekolojik ayak izini küçültmesi gibi global ölçekteki etkileri nedeniyle kentsel tarım faaliyetleri kent planlama gündeminde giderek büyüyen bir yer edinmektedir.

Bugün dünyanın birçok ülkesinin önde gelen kentlerinde bilinçli olarak uygulanan ve teşvik edilen kent tarımı, tarımsal üretim ya da ekonomik etkilerin bir adım ötesinde düşünülmekte sosyal ve ekolojik açıdan sürdürülebilir kent planlamanın önünü açan bir faaliyet olarak değerlendirilmektedir.

2.MATERYAL VE YÖNTEM

Çalışma kapsamında kentsel tarımın sürdürülebilir kent planlama ile ilişkisinin daha iyi algılanabilmesi için dünya örneklerindeki uygulamalar ile ülkemiz kentlerindeki mevcut durum ele alınacak ve karşılaştırmalar yapılacaktır. Araştırma kapsamında seçilen kentlerle ilgili veriler kentsel tarımla ilgili literatürler ve il tarım master planları taranarak elde edilmiştir.

Araştırma kapsamında öncelikle kentsel tarımın bilinçli bir faaliyet olarak sürdürülmekte olduğu dünya kentlerindeki güncel durum, tarımın kapsadığı alan kullanımları, ekolojik, ekonomik ve sosyal açıdan güncel durum, geliştirilen strateji ve uygulamalar açıklanacaktır. Daha sonra ülkemizin önde gelen bazı kentlerindeki mevcut tarımsal üretimler ve kentsel tarım potansiyelleri üzerinde durulacaktır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda kentsel tarımın ülkemizin kentleşerek dönüşen kentlerinde uygulanabilmesi için gerekli temel stratejiler ve öneriler üzerinde durulacaktır.

3. DÜNYA KENTLERİNDE KENTSEL TARIM

Globalleşme ile değişen ekonomik dinamiklerin yanında fiziksel ve sosyal altyapılara daha kolay erişilebilirlik imkanı, bugün kentlerde yaşamayı daha cazip hale getirmektedir. 1970’lerde dünya nüfusunun %63’ü kırsal alanlarda yaşarken, bugün kırdan kente doğru yaşanan göç sonucunda bu oran %45’lere düşmüştür (UNDP,2010). Sürekli göç alan kentlerin artan nüfusuna sağlaması gereken yapısal çevre ise büyük oranda kent içerisinde ve çevresindeki tarımsal araziler üzerine inşa edilmektedir.

Diğer taraftan değişen beşeri ve ekonomik dinamikler sonucunda, günümüz metropolleri üretim biçimlerini değiştirerek, yaşam destek sitemlerinin dışa bağımlı olduğu bir sürece girmiştir. Bugün kentlerde yaşayan insanların gıda ihtiyacı kent dışında üretilen endüstriyel tarım ürünlerinin tüketime hazır hale getirilerek kente getirilmesi yoluyla karşılanmaktadır. Diğer taraftan kentler kendi kendine yetebilme özelliklerini yitirmekte ve sürdürülebilirlik açısından daha kırılgan bir yapı sergilemektedirler. Gelecekteki insan yaşamını risk altına sokan bu gelişmeler sonucunda, uluslararası alanda faaliyet gösteren çeşitli otoriteler ve organizasyonlar kentsel sürdürülebilirlik bağlamında daha yapıcı politikalar ve stratejiler

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

85

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

geliştirmeye başlamışlardır. Çeşitli ülkelerde, kent içerisinde ve çevresinde var olan farklı ölçek ve niteliklerdeki tarımsal alanların kentsel altyapı sistemlerine entegre edilmesi için birçok faaliyet yürütülmektedir.

Son yirmi yılda (öncelikle Afrika, Orta Asya ve Latin Amerika kentlerinde ve bugün Avrupa, Amerika, Çin gibi ülkelerde), -kent içi ve çeperlerindeki boş araziler, parklar, kamusal yapıların bahçeleri, ulaşım arterleri çevresindeki yeşil alanlar gibi- mülkiyeti kamuya ait olan araziler devlet izni ve desteği ile tarımsal amaçlarla kullanılmaya başlanılmıştır. Giderek artan kent nüfusu nedeniyle gelecekte bir gıda krizi yaşanacağını öngören UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı), FAO (Gıda ve Tarım Kurumu) gibi kuruluşlar, özellikle kentlerin kendi kendilerini besleyebilmeleri açısından önemli bir fırsat gibi görünen kentsel tarımı çeşitli program ve faaliyetlerle desteklemektedir. Örneğin, Kent Tarımı ve Gıda Güvenliği Kaynak Merkezi (RUAF), dünya genelinde kentsel tarımla ilgili program yürüten kentlerin çeşitli kurumları, üreticileri ve yönetimlerinin eğitim ve teknik bilgi açısından destek alabileceği önemli web ağlarından birisidir. Zaman içerisinde oluşan bilinçlenme ile sadece kamusal alanda değil özel mülk sahipleri de evlerinin bahçelerini, çatı, teras ve balkonlarını üretken peyzajlara dönüştürmeye başlamışlardır. Bütün bu hareket bugün pek çok dünya kentinde kentsel tarımın, kentlerin sosyal ve ekolojik sistemlerinin bir parçası olarak görülmeye başlanmasına yol açmıştır. Aşağıda bu kentlerden Havana, Mexico City, Shangay ve Londra’daki mevcut durum ele alınacaktır.

3.1. Havana’da Kent Tarımı :

Küba’nın resmi ve finansal başkenti olan Havana 728 km² yüzölçümüne ve 2,1 milyon nüfusa sahiptir. Gerek ülke genelinde gerekse Havana’da bugün kentte tarım yapmak oldukça yaygın bir faaliyettir ve çoğunlukla yerel halkın gıda ve geçim kaynağı ihtiyacı bu şekilde karşılanmaktadır. Küba kentsel tarım faaliyetlerinin öncülerindendir. Bunun sebebi ise; 1989 öncesinde yiyecek ve tüm temel ihtiyaç maddelerinin halka devlet tarafından dağıtılması nedeniyle kimse tarımla uğraşmazken, Sovyet Bloğu’nun dağılmasından sonra yaşanan kriz ve Amerikan ambargosu yüzünden ülkede başlayan yiyecek kıtlığıdır. Bunun önüne geçmek için hükümet “autoconsumo” (ihtiyacını kendin karşıla) programı başlatarak kentin her yerinde tarım yapılmasının önünü açmıştır (Novo & Murphy, 2005; Premat, 2012). Küba’da ve özellikle Havana’da bugün son derece sitematik ve planlı bir şekilde kentsel tarım yapılmaktadır. Hükümet tarafından yürütülen özel üretim programları ile desteklenen profesyonel ziraat bahçelerinden arka bahçede sebze ve hayvan yetiştiriciliğine kadar, Küba kentsel tarımı geniş bir ölçek ve çeşitlilik yelpazesine sahiptir. Kent bahçeciliği ile ilgilenen insanlar ürünlerini kendileri tüketirken, fazlasını da evlerinin önünde satabilirler. Diğer bir deyişle Küba’da kent tarımı “mahalle için mahallede üretim” prensibi ile düzenlenen, üretici, satıcı ve tüketiciyi birbirine yakınlaştırma ilkesine dayanmaktadır (Novo & Murphy, 2005).

Havana’da, bahçeciler genellikle resmi bir işte çalışırlar ve boş zamanlarında bahçe ile ilgilenirler. Üretim tek bir merkezden değil, yerel kooperatifler ve üreticilerin kurduğu birliklerce örgütlenmektedir. Gıda güvenliği, tür çeşitliliği, denetim ve üretim tekniklerinin geliştirilmesi amacıyla hükümetin kurduğu tarım araştırma ve danışmanlık birimleri yerel üretime teknik destek sağlamaktadır. Kentte tarım yapmak o kadar önemlidir ki, özel

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

86

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

mülkiyete ait olan boş arsalar bile onu ekmek isteyen kişilere ürün yetiştirmek koşuluyla tahsis edilebilmektedir (Novo & Murphy, 2005).

Havana’da 35.000 hektardan fazla bir alan kent tarımı için kullanılmaktadır ve kent bahçelerinde yılda 25-30.000 tondan fazla yiyecek üretilmekte ve kent sakinlerinin beslenmesi için gerekli tüm gıda kentten sağlanmaktadır (Novo & Murphy, 2005).

Havana tarımının bir özelliği de, “organopónicos” olarak adlandırılan, içerisi kompost, su ve lifli toprak (hidroponik) içeren, yükseltilmiş sebze üretim parselleridir. Organopónicos’lar sadece sebze üretimi açısından değil, kentte tarımsal faaliyetlerin örgütlenme hiyerarşisi ve stratejileri açısından da önem taşıyan üretim birimleridir. Örneğin ülkedeki en kapsamlı ve büyük organopónicos Küba Kadın Federasyonu tarafından işletilmektedir (Novo & Murphy, 2005; Premat, 2012).

Şekil 1. Havana’daki organoponicos’lar (sol: Anonim; sağ: Moore ,2012)

Havana kentindeki kentsel tarım, kriz dönemi ile gelen kıtlık ve gıda ihtiyacının karşılanamaması sebebiyle ortaya çıktığı ve süreç içinde kendi dinamikleri ile gelişen, hükümet destekli bir yapısı olması nedeniyle çok özel bir nitelik taşımaktadır. Bugün dünyanın birçok gelişmiş ülkesi Küba’daki bu durumu ilgi ve hayretle izlemekte, kendi ülkelerindeki gıda güvenliğini ve sürdürülebilirliğini sağlayabilmek için, Küba pratiklerinden faydalanarak kent tarımını özendiren programlar yürütmektedir.

3.2. Mexico City’de Kent Tarımı :

Mexico City metropolitan alanı 7.860km² üzerine yayılmıştır ve bunun 1.485km²’si kentsel alan olarak kullanılmaktadır. Günümüzün en kalabalık ve hızla kentleşen metropollerinden biri olan kentte 22 milyonluk nüfusun yarısı merkezde yaşamaktadır. Araştırmalara göre Mexico City’de günde ortalama kişibaşı 1,35 kilo yani 12.000 ton atık üretilmektedir (Lima ve diğ., 2005).

Kent, çekirdek bölge, orta bölge ve kırsal-kentsel bölge olarak üç zondan oluşmaktadır(Lima ve diğ., 2005). Tarımın geleneksel bir faaliyet olduğu ve 1980’den itibaren hızla gelişerek bugün Latin Amerika’nın finans başkenti olarak nitelendirilen Mexico City’de, gelir dağılımlarındaki eşitsizlikler ve liberal ekonominin etkilerinin yarattığı çelişkiler kentsel mekanda net bir şekilde gözlemlenebilmektedir. Hükümetin başlattığı programlar çerçevesinde kent merkezindeki gecekondu mahalleleri kaldırılarak yerlerine

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

87

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

yeni binalar yapılmakta, bu mahallelerde yaşayan nüfus ise kent çeperlerindeki tarım ve orman alanlarına yerleşerek, yerel dilde “Zonas Marginales”(marjinal bölgeler) adı verilen illegal yerleşme alanlarını oluşturmaktadırlar (Losada ve diğ., 2011).

Tarım, Mexico City için geçmişten beri var olan ve hala kentteki varlığını sürdüren önemli bir aktivitedir ve geleneksel açıdan çok köklü temellere dayanmaktadır. Bugün Mexico City’de tarım ve ormancılık faaliyetlerinin halen var olduğu üç ana bölge vardır (Lima ve diğ., 2005).

Merkezi kent bölgesi tarımı: Genellikle küçük ölçekli aile bahçelerinde saksı ve teraslarda sebze, meyve, tıbbi bitki üretimi yanında temel olarak hayvancılık, tavuk, et, süt, domuz yetiştiriciliğinin yapıldığı binaların yakın çevresinde gerçekleşen tarımsal faaliyetler burada gerçekleşir.

Kenar mahallelerde tarım: Bu bölgede Chinampa adı verilen, meso-amerikan kültüründen günümüze kadar gelen bataklıktan tarım alanı yaratma yöntemleri kullanılarak tarım yapılmaktadır. Baklagiller, mısır, sebze-meyve yetiştiriciliği, hayvan yetiştiriciliği, çiçek ve süs bitkisi yetiştiriciliğini kapsayan, açık alanlar ve bina çevrelerinde yapılan tarım faaliyetleri ile aileler kısmen geçimlerini sağlamaktadırlar.

Kent çevresinde tarım: Bu bölgede aileler toprakla ve kültürel gelenekleri ile iç içe yaşarlar ve yayla tarımı denilen nopal kaktüs üretimi, ailelere ait meyve bahçeleri, mısır üretimi, her türlü hayvancılığı içeren tarımsal faaliyetlerini zor çevre koşulları altında yürütmeye çalışırlar.

Mexico City’de insanlar tarım yaparken geleneksel ve modern teknolojileri bir arada kullanma eğilimindedir. Ayrıca içerisinde kadın ve çocukların da çalıştığı kent tarımıyla uğraşan nüfus heterojen bir yapıya sahiptir (Losada ve diğ., 2011). Yüksek yoğunluktaki kent nüfusunun ürettiği atığın yönetilmesinin çok zor olduğu Mexico City’de yapılan kent tarımının (özellikle arka bahçe hayvancılığının) en önemli ekolojik katkısı atık ve çöpleri geri dönüştürerek kullanması olarak belirtilmektedir (Lima ve diğ., 2005).

Şekil 2. Iztapalapa Mahallesi’nde bir toplum bahçesinde çalışan kadınlar (Miller, 2013)

Geleneksel kökleri eskilere dayanmasına rağmen, Mexico City’de kent tarımı önündeki en önemli sorun ise tarıma elverişli toprakların önce illegal yerleşimlerce işgal edilmesi, daha sonra kamulaştırma ve ticarileştirme bahanesi ile el değiştirerek mülkiyete açılmasıdır. Kentte üretken/yeşil kuşak planlamasına yönelik öneriler ve akademik çalışmalar olmasına

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

88

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

karşın, bu önerilerin somutlaşabilmesi için ulusal planlama politikasının güncellenmesi gerekmektedir. Beş yıl önce belediye tarafından başlatılan bir program ile hükümet yaklaşık 3000 fakir aileye evlerinin çatı ve bahçelerinde kendi gıdalarını üretmeleri için maddi destek sağlamıştır (McClatchy, 2012). Ayrıca bazı mahallelerde toplum bahçeleri oluşturularak kentte gıda üretimi ve çevre ile ilgili bir bilinç oluşturulmaya çalışılmaktadır. Halk arasında bu dönüşüm “yeşil devrim” olarak adlandırılmaktadır.

3.3. Şanghay’da Kent Tarımı :

Şanghay, 23 milyon nüfusu ve 6.340km² yüzölçümü ile gerek Çin’in gerekse dünyanın en kalabalık ve en büyük kentlerinden birisidir (Yi-Zhong ve Zhangen, 2005).. Global bir kent olan Şanghay ticaret, finans, lojistik, kültür,sanat ve turizm açısından dünyanın önemli metropollerinden birisi sayılmaktadır. Bunun yanında, Yangtze Nehri Deltası’nın ve Çin Denizi’nin kıyısında yer alması nedeniyle tarımsal üretime uygun topraklar üzerine kurulu olan kent ve çevresinde, özellikle tahıl üretiminin ağırlıkta olduğu (%65) tarımsal faaliyetler yürütülmektedir.

Geçtiğimiz son 20 yılda hızlı bir kentleşme süreci yaşayan Şanghay’da hükümet, kent nüfusuna istikrarlı bir gıda güvencesi temin etmek ve tarımsal üretimin ekonomik kalkınmaya katkısını arttırmak amacıyla, kent içerisindeki tarımın gelişimini desteklemeye yönelik politikalar oluşturmaya başlamıştır. Kent çevresindeki işlenebilir toprakların Tarımsal Koruma Yasası ile güvence altına alınması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, makineleşmenin ve üretim yoğunluğunun desteklenmesi, özellikle buğday ve pirinç gibi yüksek kar getiren ürünlerin üretiminin teşvik edilmesi bunlardan başlıcalarıdır (Yi-Zhong ve Zhangen, 2005).

Şanghay’da özellikle kent merkezinde ve yakın çevresinde kentlinin sebze ihtiyacının tamamını karşılayabilecek kadar sebze üretimi yapabilen bireysel çiftlikler bulunmaktayken, 1990’lardaki hızlı kentleşme hareketinden sonra sebze-meyve üretim alanları resmi kararlarla kent dışına taşınmaya zorlanmıştır. Bu yer değişikliği sebze-meyve üretim alanlarında gözle görülür bir azalmaya neden olmuştur. Kent dışında büyük ölçekli seralar kuran özel girişimcilerin gelişi ile birlikte bireysel çiftlikler ve bahçeler rekabet içerisine girmiş ve sebze üretiminde %40 oranında bir azalma olmuştur. Hayvancılık açısından da domuz, sığır ve tavuk üretimi yapılan kentte, tüketilen et ve et ürünlerinin yarısından fazlası sağlanmaktadır. Şanghay’da üretilen sütün ve yumurtanın neredeyse tamamı kent içerisinde tüketilmektedir (Yi-Zhong ve Zhangen, 2005).

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

89

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

Şekil 3. Solda Şangay’daki çatı bahçeleri ve sağda çocuklarla yapılan bir tarım atölyesi (Plottel,2013).

Şanghay’da kent tarımı rekrasyon amaçlı olarak da hizmet vermektedir. Kısıtlı oranda (kişi başı 1,15 m²) aktif yeşil alanı olan kentte, tarım alanları ve bahçeler hafta sonları ve bahar aylarında halk tarafından sıkça ziyaret edilmektedir (Yi-Zhong ve Zhangen, 2005). Diğer taraftan Şanghay’da kent tarımının önündeki en önemli kısıtlama artan arazi fiyatları ve pazar odaklı tektip tarımsal üretimin yapılmasıdır. Son yıllarda kentsel tarımın dünyada giderek yaygınlaşması ile kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşlarının önderliğinde bireysel bahçeler, balkon ve teraslarda sebze yetiştiriciliği gibi küçük ölçekli kentsel tarım faaliyetleri Şanghay’da da görülmeye başlanmıştır. Bu hareketin başlamasındaki en önemli etken gıda güvenliği ve çevresel duyarlılık açısından yeni bir bilincin oluşmaya başlamasıdır (Plottel,2013). Ancak Şangay ve Çin yönetimlerinin kentsel tarım konusunda politika geliştirmesi ve bu alanı desteklemesine ihtiyaç duyulduğu açıktır.

3.4. Londra’da Kent Tarımı :

2000 yıllık geçmişiyle Londra kenti 157.800 ha alan üzerinde yaklaşık 7 milyon nüfusa sahiptir. Londra kenti sakinleri yılda 2,4 milyon ton gıda tüketmekte ve 883.000 ton organik atık üretmektedir. Bu istatistikler göstermektedir ki Londra’nın ekolojik ayak izi kentin yüzölçümünden 125 kat daha fazladır (Garnett,2005). Diğer taraftan tarımsal peyzajlar Londra kentinin her zaman bir uzantısı olmuş olsa da kent alanının ancak % 8,6’sı ticari tarım amacıyla kullanılmaktadır. Kent gıda ihtiyacını büyük ölçüde dışarıya bağımlı olarak karşılamaktadır.

1950’lere kadar Londra’da oldukça yaygın olan tarımsal üretim, Avrupa Ortak Tarım Politikası’nın etkisiyle giderek alan kaybına uğramıştır (Petts,2001). Bugün Londra’nın doğusunda Lea Vadisi’nde varlığını sürdüren kent çiftliklerinde çalışan işçi nufüsun çoğunluğu yaşlılardan oluşmaktadır (Garnett,2005). Gençler finans ve hizmet sektöründe çalışmayı tercih etmektedirler. Burada üretilen ürünler süpermarketlerce alınarak pazara sunulmakta, tüketiciye doğrudan satış yapılmamaktadır.

Yakın zamana kadar kent tarımı açısından çok geniş etkili bir faaliyetin görülmediği Londra’da, özellikle FAO’nun gıda krizi ve gıda güvenliği konularında yaptığı açıklamaların etkisi, küçük ölçekli kent tarımının giderek yaygınlaşması gibi nedenlerden ötürü bu alanda

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

90

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

bir bilinçlenme başlamıştır. Kent merkezinde tarım yapacak arazi bulunamadığından, toplum bahçeleri oluşturulması, çatı ve balkonların sebze yetiştiriciliği için kullanılması, okul bahçelerinde çocuklara sebze yetiştiriciliği eğitimlerinin verilmesi gibi uygulamalar yapılmaktadır. Ayrıca Londra’da 1908 yılından beri özel bir yasayla koruma altına alınmış olan “bölüşüm bahçeleri” anlayışı halen sürdürülmektedir. Bu bahçeler işsizler ve emeklilere belediye tarafından geçici istihdam amacıyla sağlanan arazi parçalarıdır (Garnett, 2005). 831 ha alan kaplayan Londra bölüşüm bahçeleri yaklaşık 30.000 kentli tarafından aktif olarak kullanılmaktadır (Garnett, 2005). Sebze ,meyve yetiştiriciliği ile et , süt üretimi dışında Londra’da arıcılık da yapılmaktadır. Ancak satış yapılabilecek bir pazar olmadığından kent merkezinde üretilen çoğu ürün çiftçiler ve aileleri tarafından tüketilmekte veya çevreyle paylaşılmaktadır.

Şekil 4. Londra’da çatı bahçesinde yapılan arıcılık (Kitwood,2013) ve toplumu bilgilendirme amaçlı düzenlenen bir organizasyonun afişi (Anonim).

4. TÜRKİYE KENTLERİNDE KENTSEL TARIM

Osmanlı’dan bu yana Anadolu topraklarında tarımsal üretim en önemli geçim kaynağı olmuştur (Quataert, 2008). Anadolu tarımı yerel nüfusun istihdamını sağlamak yanında tarımsal kültürün gelişmesine de ev sahipliği yapmıştır. 1900’lü yılların ortalarından sonra sanayileşmenin hızla yaygınlaşması ve tarım sektörünün daralmasına sebep olan ulusal politikalar kırsal nüfusun kentlere göç etmesini başlatmıştır. Hızlı nüfus artışı, göç ve sanayileşme ile birlikte özellikle bazı büyük kentlerimizin plansız gelişimi tarımsal alanların yapısal alana dönüşmesinin önünü açmıştır. Ekonomik gücünü çoğunlukla intansif tarımsal üretimden alan ülkemiz tarım sektörü, kent planlamada tarımsal peyzajların kentsel alan kullanımlarından ayrılması yaklaşımını benimsediğinden tarımın kentsel kalkınmaya ve kent ekosistemine katkısı göz ardı edilmektedir. Bu bölümde ülkemizin öncü kentleri sayılan İstanbul, Ankara ve Adana’da tarımsal üretimin güncel durumu, kentsel tarım potansiyelleri ve dünyadaki kentsel tarım hareketleri ile ilişkileri üzerinde durulacaktır.

4.1.İstanbul

520.000 ha arazi varlığına sahip olan İstanbul yaklaşık 15 milyon nüfusu ile Türkiye’nin en kalabalık şehri ve finans merkezidir. İlde tarıma elverişli alanlar il alanının dörtte birini (%24) kaplamaktadır. Ekim alanlarının büyük bir bölümü tahıla ayrılmış olup, bu alanların da yarıdan fazlası buğday ekimine ayrılmıştır (ITMP,2012). Fakat tarımsal ürünler İstanbul halkına yetmediğinden, Turkiye’nin diğer yörelerinin tarımsal ürünleri için İstanbul çok

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

91

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

önemli bir pazardır. Gerek ekim alanı gerekse üretim bakımından ikinci önemli ürün ayçiçeğidir. Üretim alanı bakımından bunu arpa ve yulaf izlemektedir. İstanbul ili arazi varlığı ve dağılımına bakıldığında, bunun %17’si tarım arazisi, %2’si çayır mera arazisi, %47’si orman arazisi ve %34’ü sanayi ve yerleşim alanı olarak dağılım göstermektedir

İstanbul’da hızlı nufus artışı ve kent merkezinde yaşanan aşırı yoğunlaşma, sanayinin ve konut alanlarının kent dışına kaymasına, kırsal alanlardaki arazilerin kullanım biçimi ve mülkiyet yapısının ise bu doğrultuda hızla değişmesine sebep olmuştur. Bununla birlikte gerek kent içerisindeki tarım alanları gerekse kent çeperindeki kırsal alandaki tarımsal araziler el değiştirerek imara açılmakta ve kente yerel gıda girdisi sağlayan tarımsal üretim giderek azalmaktadır.

1997 yılında kentte tarım yapılan alansal büyüklük 105.481 ha iken 2011 yılında 74.634 ha olarak tespit edilmiştir (TÜİK, Tarımsal Yapı Verileri). 1997-2011 yılları arasındaki değişime bakıldığında, İstanbul’da tarımsal üretimin %29 oranında azaldığı görülmektedir. 1997 yılında İstanbul İli, Türkiye’deki tarım alanlarının %0,4’ünü kapsarken 2002 yılında bu oran %0,3 olmuştur. İstanbul’da 1997 ve 2002 yılları arasındaki değişim; özellikle meyve-sebze bahçeleri ve bağ alanlarının azalması yönünde olmuştur. Anılan dönemde, bağ/meyve alanlarındaki azalış %21 iken, sebze bahçeleri %47 oranında azalmıştır (TÜİK, Tarımsal Yapı Verileri).

2005 yılında İstanbul Metropoliten Planlama Merkezi’nin hazırladığı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Plan Raporu ve İstanbul İl Çevre Durum Raporu’na göre; İstanbul Metropoliten Alanı’nın değerli doğal kaynaklarından 1., 2., 3. ve 4. sınıf tarım toprakları üzerinde yerleşmiş konut alanları, İstanbul’daki konut alanları içinde (1922,55 ha) %2,46’ lık bir paya sahiptir. Kent genelinde bitkisel gıda üretim alanlarında gözlenen bu dönüşüm, kentlinin ihtiyaç duyduğu gıdanın kent dışından temin edilmesi sonucunu getirdiği gibi, İstanbul’un ekolojik, sosyal ve ekonomik açıdan sürdürülebilirliğini de riske atmaktadır.

İstanbul’da kent içi ve çevresinde tarımsal üretimin geçmişi çok eski tarihlere dayanmaktadır. Köken olarak aslen bir tarım ve ticaret kenti olan İstanbul’da, Bizans döneminden itibaren kent içerisinde gıda üretimi yapıldığı çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir (Keyder, 1999; Atasoy, 2002; Andreasyan, 1988; Quataert, 2008). Osmanlı döneminde kentliler surlar içerisinde kalan alanda yaşamaktayken, sur çevresine doğru kent dokusu yerini sebze bahçeleri, bağlar ve tarlalara bırakmaktaydı. Kent içerisinde, konut dokusu arasına serpiştirilmiş olan bostanlar İstanbul peyzajının önemli bir karakteristik elemanıydı. Bostanları ve diğer kamusal mekanları ile tipik bir Osmanlı İstanbul’u Mahallesi kendi kendine yetebilen kompakt bir kentsel alt birim olarak çalışmaktaydı (Başer ve Eşbah, 2010). Kent surlarının dışında ve boğazın iki yakasındaki sırtlarda sayısız meyve bahçeleri, tarlalar ve büyük ölçekli bostanlar kentin gıda ihtiyacının önemli bir kısmını karşılamaktaydı (Kaldjian, 2004, Kuban 1996). Bugün bu sistemden geriye kalan Yedikule surları çevresindeki bostan alanları başta olmak üzere kent içerisinde sebze ve meyve yetiştiriciliği yapılan alanlar hala göze çarpmaktadır. Ancak kentte bugün yaşanan arazi rantı ve kent merkezindeki boş parsellerin çok yüksek değerlere sahip olması nedeniyle bu üretken peyzajlar tehdit altındadır.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

92

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

Şekil 4. Yedikule Surları etrafında bostanlarda çalışan çiftçiler Sol: 1920, Sağ: 2009 (Anonim).

İstanbul’un tarihinin önemli bir simgesi ve tarımsal peyzaj açısından bir kültür mirası sayılabilecek bostan sistemi, her geçen gün büyüyen İstanbul’un gıda ihtiyacının karşılanması yanında ekolojik ve sosyal açıdan kente sağlayabileceği katkılar bakımından önemli bir potansiyeli yansıtmaktadır. Bu sebeple, İstanbul’un tarihi bostanlarının hala varolan izleri tespit edilerek, kentsel tarım potansiyelleri doğrultusunda korunmaya alınmalıdır.

4.2.Ankara

Ankara, İpek Yolu üzerinde bulunmasından ötürü tarih boyunca tarım ve ticaretle doğrudan ilişkili olan bir kenttir. İlinin toplam yüzölçümü 2516 km²’dir ve bu alanın %50’si ili çevreleyen tarım alanlarından oluşmaktadır. İldeki diğer arazi varlığı %14 orman ve fundalık, %16 çayır-mera ve %20 ise tarım dışı kullanımlara aittir. 5 milyon nüfusu olan kentte nüfusun dörtte üçü hizmet sektöründe çalışmaktadır. İldeki tarım alanlarının kapsadığı alansal büyüklük düşünüldüğünde kentin tarım sektörü açısından potansiyellerinin yüksek olduğu açıktır.

Ankara’da tarımsal üretim gerek bitkisel gerekse hayvansal ürünleri kapsamaktadır. Tarla alanlarında yapılan buğdağ, arpa, fiğ üretimi yanında sebze, meyve üretimi, bağcılık, büyük ve küçük baş hayvancılık, tavuk üretimi ve arıcılık kentin başlıca tarımsal üretim biçimleridir. Kent merkezini kuşatan ilçelerin tamamında başlıca geçim kaynağı tarımdır (ATMAP, 2012). Kent merkezindeki tarımsal alanın büyük kısmını Atatürk Orman Çiftliği arazisi oluşturmaktadır.

Şekil 6. Ataturk Orman Çiftliği’nin kueyinden Ankara’ya doğru bakış (Kalyoncuoglu,2010).

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

93

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

Atatürk Orman Çiftliği, Türkiye’deki tarım sektörünü geliştirmeye yönelik girişimlere öncü olması amacıyla 1925 yılında kentin merkezinde bulunan 10.200 hektar arazi üzerine kurulmuştur. Zaman içerisinde kentleşmenin etkisiyle küçülen çiftlik arazisi bugün yaklaşık 3000 hektar alanda düşük karla, örnek tarımsal ürünlerin üretimi ve araştırılması amacıyla hizmet vermeye devam etmektedir. Kurulduğu dönemde ülkenin tohum ve meyve fidanı ihityacı buradan karşılanmaya çalışılmış, tarım teknolojisindeki yenilikler AOÇ’de denenmiş ve çiftçiye tanıtılmıştır. Bugün geriye kalan çiftlik alanı içerisinde tarla bitkileri, sebze ve meyve yetiştiriciliği, bağcılık yanında et ve süt ürünleri ile bal üretilmektedir. Çiftlik içerisinde sonradan oluşturulmuş orman alanı,park, piknik alanı ve müze binası da bulunmaktadır (Başer ve Kalyoncuoğlu, 2011).

Özellikle Ankara kent merkezinin tam ortasında bulunan bu alan kentsel tarımla ilgili eğitim ve araştırmaya yönelik faaliyetlerin yürütülebileceği bir alan olma özelliği taşımaktadır. Bugün dünyanın pekçok kentinde bu büyüklükte ve donanımlı kent çiftliği arazisi bulmak neredeyse imkansızdır. Atatürk Orman Çiftliği, gerek taşıdığı tarihsel ve agrikültürel miras niteliği ile gerekse içerdiği donatı ve teknoloji çeşitliliği nedeniyle kent tarımı bilincinin inşa edilmesi için stratejik bir öneme sahiptir. AOÇ, kentlerin gelecekteki sürdürülebilirliğinin sağlanması için bir araç olarak görülen kent tarımını ülkemizde de görünür kılmak ve geliştirmek için bir potansiyel olarak düşünülmeli ve çiftlik alanı ile ilgili geleceğe yönelik planlama çalışmaları bu doğrultuda değerlendirilmelidir

Kentin merkezinde bulunan konumu nedeniyle kentleşme baskısına maruz kalan çiftlik alanı çeşitli şekillerde küçülmeye devam etmekte ve tarıma yönelik üretime bilgi ve teknoloji sağlayıcı niteliğini yitirmektedir. Kurulduğu günden bu yana tarım alanında öncülüklerin ve bilginin merkezi olmuş olan AOÇ’nin, kent tarımı açısından yeni bir bilinçlenmenin başlamasında ön ayak olarak kendi misyonunu sürdürebileceği yerel yönetimler tarafından mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.

4.3. Adana

Bir kıyı kenti olan Adana 14.030 km²’ lik bir alanda, yaklaşık 2 milyon nüfusa sahiptir. İlde temel geçim kaynakları tarım (%43), sanayi(%14) ve ticarettir (%12). İl yüzölçümünün % 38.5’ini tarım toprakları oluşturmakta ve bu oran Türkiye tarım topraklarının % 2.5‘ine karşılık gelmektedir. Adana tarım topraklarının yaklaşık % 85‘ini ekilen tarla arazisi oluşturmaktadır (Adana Tarım Master Planı,2012 ).

Şekil 7. Adana’da tarlada çalışan çiftçiler (Anonim).

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

94

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

Gerek coğrafi konumu gerekse iklimi ve su kaynakları nedeniyle Adana tarımsal açıdan oldukça elverişli olanaklara sahiptir. Zeytincilik ve pamuk başta olmak üzere, turunçgiller, mısır, yerfıstığı ve soya üretimi başlıca bitkisel ürünlerdir. Bunun yanında karpuz, domates, patates,marul gibi sebzeler gerek iç gerekse dış piyasaya pazarlanmak üzere üretilir. Her çeşit hayvansal üretim, arıcılık ve su ürünleri üretimi de diğer önemli tarımsal üretim biçimleridir(Adana Tarım Master Planı,2012 ).

Kendi kendini besleyebilen bir kent olmanın yanısıra Adana’da üretimi yapılan pamuk, mısır, soya ve yerfıstığı gibi endüstriyel tarım ürünleri ülkemizin tarımsal ihracatında önemli bir paya sahiptir. Adana’da küçük ölçekli kentsel tarım ev ve konut bahçelerinde sürdürülmektedir. Ancak kent çevresinde kar amaçlı, büyük ölçekli intansif tarım genel olarak ağırlık taşımaktadır. Akdeniz bölgesi’nin önemli kentlerinden birisi olan Adana gerek Doğu kentlerinden aldığı göçler gerekse ticaret, sanayi ve turizm alanında taşıdığı potansiyeller nedeniyle giderek büyümektedir. Plansız kentleşmenin getireceği sonuç, verimli tarım topraklarının sanayi ve yerleşim alanı gibi amaçlarla kullanılmaya başlanması olacaktır. Bu nedenle kentsel tarım felsefesi, gerek kent çevresinde tarım yapan üreticilerin gerekse yatırımcı ve tüketicilerin bilinçlendirilmesi açısından Adana’nın sürdürülebilir geleceği için bir fırsat olarak değerlendirilebilir.

5. SONUÇ VE ÖNERİLER

Dünyadan seçilen örneklerle karşılaştırıldığında ülkemizde kentsel tarımın teorisi ile ilişkili pratiklerin henüz olgunlaşmamış olduğu görülmektedir. Geçmişini büyük ölçüde tarım toplumu olarak yaşamış olan ülkemizde “modernleşme”, “batılılaşma” ve ekonomideki liberalleşmenin etkisi ile tarımsal peyzajların büyük kısmı kentleşerek dönüşmektedir. Tarımsal peyzajların kentten tamamen ayrıştırılması ve endüstriyelleşmesi, toplumsal olarak gıda üretim süreçlerine ve insanı doğaya bağlayan bir aktivite olarak tarım kültürüne yabancılaşmayı getirmektedir. Kentsel tarım açısından birçok potansiyele sahip olan ülkemizde uygulamaya yönelik faaliyetlerin planlı ve bilinçli bir çabaya dayandırılmamış olduğunu ve yerel yönetimlerin kent tarımı konusunda bilgi altyapısının eksik olduğunu görmekteyiz.

Dünya örnekleri ile karşılaştırıldığında İstanbul, Ankara ve Adana’da kenti kuşatan tarımsal alanların Mexico City ve Sanghay’la benzer bir süreci yaşamakta olduğunu görmekteyiz. Bu kentlerin ortak özelliği kökleri geçmişe dayanan kent içi ve çevresindeki tarımsal peyzajların kentleşme baskısı ile konut ve ticaret alanlarına dönüşmekte oluşudur. Bunu tetikleyen en önemli etken de başta belirtildiği gibi kentlerin kırsaldan sürekli göç almasıdır. Güncel araştırmalara göre 2050 yılında dünya nüfusunun %80’inin kentlerde yaşayacağı belirtilmektedir. Kentte yaşayan ve hizmet, ticaret gibi sektörlerde çalışan bir nüfusun gıda ihtiyacını nasıl karşılayacağı da gelecek için önemli bir soru olmaktadır.

Ülkemizin 81 ili için hazırlanmakta olan Tarım Master Planları’nda, tarım sektörünün ulusal gelirin yaklaşık % 15’i ve istihdamın % 45’ini oluşturması nedeniyle ekonomik olduğu kadar sosyal bir sektör olma özelliği taşıdığı belirtilmektedir. Bu potansiyeli göz önünde bulunduracak olursak, Londra’da bugün geç kalınmış olarak yaşanan sürecin ülkemiz kentlerinde de yaşanmaması için bugünden itibaren kentsel tarım konusuna eğilinmesi gerekmektedir.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

95

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

Mesleğimiz açısından bakacak olursak, kent içerisindeki aktif yeşil alanlara sadece rekreasyon amaçlı işlevler getirerek “peyzaj donatıları” ile tasarlamak yerine, yerel halka peyzajın üretkenliği bilincini aşılayacak kent tarımı işlevlerinin de getirilmesi başlangıç için önemli bir adım olabilir. Forman(2005)’ın belirttiği gibi, doğanın üzerine yerleşerek yapılaşan kentlerimizin, doğanın plastik kopyaları ile donatılan parklarının artık daha üretken peyzajlara dönüşmesi gerekmektedir. Sonuç olarak kentlerimizin gelecekte insan yaşamı açısından güvenli ortamlar sunabilmesi için, kent tarımı anlamında gerek toplumsal gerekse mesleki bilinçlenme oldukça önem taşımaktadır. Sosyal bilinçlenme için son derece elverişli pratikler yaratan kent tarımı ise her boyutuyla güçlü bir potansiyel alan olarak karşımızda durmaktadır.

KAYNAKLAR

Mougeot, L.J.A., 2005, Urban Agriculture: Definition, Presence and Potentials and Risks, In: Growing cities, growing food: urban agriculture on the policy agenda. A reader on urban agriculture, eds. Bakker, N., Dubbeling, M., Gündel, S., Sabel-Koschella, U., Zeeuw, H. De, RUAF Foundation electronic books, (2005.), p:1-42, [http://www.ruaf.org/node/54].

UNDP, 2010. The Challenge of Slums: Global Report on Human Settlements 2003, updated and revised in 2010, UN-Habitat Publ., [www.unhabitat.org/grhs/2003].

Novo,M.G., Murhy,C., 2005. Havana Şehrinde Kent Tarımı, Krize Karşı Yaygın Tepki, Eds. Bakker, N., Dubbeling, M., Gündel, S., Sabel-Koschella, U., Zeeuw, H. De, Büyüyen Kentler Büyüyen Gıda Sorunu: Politika Gündemindeki Kent Tarımı, UYD.

Premat,A.,2012. Sowing Change, The Making of Havana’s Urban Agriculture,Vanderbilt University Press.

Moore, A.,2012.Küba Fotoğrafları, [http://www.andrewlmoore.com/photography/cuba/].

Lima,T.P, Sanchez,L.M.R, Uriza,B.I.G.U., 2005. Mexico City: Kent Tarımının Kent Ortamıyla Bütünleşmesi, Eds. Bakker, N., Dubbeling, M., Gündel, S., Sabel-Koschella, U., Zeeuw, H. De, Büyüyen Kentler Büyüyen Gıda Sorunu: Politika Gündemindeki Kent Tarımı, UYD.

Losada,H., Rivera, J. ,Cortes,J., Vieyra, J.; 2011. Urban agriculture in the metropolitan area of Mexico city , Field Actions Science Reports [Online], Vol. 5 | 2011, URL : [http://factsreports.revues.org/781]

Miller,S.,2013.Urban Gardens, [http://www.csmonitor.com/Photo-Galleries/In-Pictures/Urban-gardens#376180]

McClatchy,T.J.,2012, Urban Gardening on the Rise in Mexico City, October 30, 2012, Christian Science Monitor.[ http://www.csmonitor.com/World/Americas/2012/1030/Urban-gardening-on-the-rise-in-Mexico-City]

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

96

Başer Kalyoncuoğlu, Kalyoncuoğlu

Plottel,S., 2013. Urban Farming Growing in Shanghai, China. [http://www.globalsiteplans.com/environmental-non-profit/urban-farming-growing-in-shanghai-china/]

Garnett,T.,2005. Londra’da Kent Tarımı:Gıda Ekonomimizi Yeniden Düşünelim, Eds. Bakker, N., Dubbeling, M., Gündel, S., Sabel-Koschella, U., Zeeuw, H. De, Büyüyen Kentler Büyüyen Gıda Sorunu: Politika Gündemindeki Kent Tarımı, UYD.

Petts, J.,2001. Urban Agriculture in London,Series on Food Security, Case Study 2, WHO.

Kittwood, D.,2013, Urban Farming Around The World, Photo Essay. 20.08.2013 [http://www.time.com/time/photogallery/0,29307,1913033_1915394,00.html]

Quataert,D., 2008. Anadolu'da Osmanlı Reformu ve Tarım (1876 - 1908); IşBankası Kültür Yayınları.

İl Tarım Master Planları, 2012. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı.

Keyder, Ç.,1999. İstanbul: Between the Global and the Local, Rowman & Littlefield.

Atasoy, N.,2002. Hasbahçe, Osmanlı Kültüründe Bahçe ve Çiçek, Koç Kültür Sanat ve Tanıtım AŞ. Yayınları: İstanbul,

Andreasyan, H.,D., 1988. İstanbul Tarihi, XVII. Asırda İstanbul; Eren Yayıncılık.

Başer,B.; Kalyoncuoğlu, B. , 2011.“Can Agroecosystems Act As Ecosystem Services In Urban Area? Two Cases From Anatolia: Bostan’s Of Istanbul And Forest Farm Of Ankara”, Proceedings of EFLA 2011 Congress.

Baser, B., Eşbah .H.T.,2010. Understanding the spatial and historical characteristics of agricultural landscapes in Istanbul, A-Z ITU Journal of Faculty of Architecture, 7, 2,106-120.

Kaldjıan, P.J., 2004.Istanbul’s Bostans: a Millenium of Market Gardens. Geographical Review, 94, 3, 284-304.

Kuban, D.,1996. İstanbul, Bir Kent Tarihi. Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı Yay., İstanbul.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

97

Ortaş,Yılmaz

ÇARPIK KENTLEŞMENİN ÇEVRE-TOPRAK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ VE BUNUN İKLİM DEĞİŞİMLERİNE YANSIMALARI

İbrahim ORTAŞ*, K. Tulühan YILMAZ**

*Ç.Ü. Ziraat Fakültesi, Toprak Bilimi ve Bitki Besleme, Adana, e-mail:[email protected] **Ç.Ü. Ziraat Fakültesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü, [email protected]

ÖZET Artan nüfusa bağlı beslenme ve barınma ihtiyaçları doğa üzerinde baskı yaratmıştır. Daha fazla toprak tarımsal üretim amaçlı sömürülürken, genişleyen yerleşim alanları doğanın tahribatına yol açmıştır. Bu süreçte 20 milyonun üzerinde nüfusa ulaşan kentler ve yayılışı 200 km’yi bulan geniş alanların betonlaşması, ekosistem bozunumunun son halkası olan küresel sera gazı salınımı ve iklim değişimlerini getirmiştir. Fosil yakıt kullanımına bağlı atmosfere salınan karbondioksitin, endüstriyel dönem öncesindeki yoğunluğu 280`den, 398 ppm seviyelerine çıkmıştır. Yanlış yerleşim yeri seçimi ve tarımsal yönetim modelleri, atmosferde artan CO2 miktarının en önemli kaynağını oluşturmaktadır. Küresel ısınmaya bağlı olarak gelişen seller, heyelan, yetersiz beslenme ve sağlıksız su beraberinde doğal sistemlerde sürekli bozunuma neden olmaktadır. Küresel ısınmanın etkileri olarak; bitkisel üretimde verim düşüklüğü, ekstrem hava koşullarının görülme sıklığında artış, özellikle kuraklık, biyo-çeşitlilikte değişim, küresel düzeyde gıda yetersizliği, hastalık ve zararlı sayılarında artış, sıcaklık stresine bağlı hayvansal üretimde düşüş, deniz suyu pH’sının artması sonucu balık türlerinin göçü, tarım alanlarının bir kısmının sular altında kalması, sel baskınları ve orman yangınlarının yaşanması beklenmektedir. Yaşam politikasının yeniden organize edilmesi, yerleşmelerin konumlandırılmasında tarım topraklarının kullanımının önlenmesi dâhil, yeni yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. Bu bağlamda gelecek yüzyıllar için bilimsel temellere dayalı arazi kullanımı, toprak kaynaklarının yönetimi ve peyzaj planlaması ekseninde yeni modellerin hayata geçirilmesi kaçınılmazdır. ANAHTAR KELİMELER: Küresel iklim değişikliği, Çarpık kentleşme, Toprak kaynakları, Tarım, Karbondioksit salınımı

EFFECTS OF UNPLANNED URBANİZATİON ON SOIL AND ENVIRONMENT AND İTS IMPLICATIONS OF CLIMATE CHANGES

The increasing population has a significant pressure on the environment and creates and food supply increase and housing needs. Increasing housing need also have effect on land exploitation. Population have impact effect on agricultural production decries and expanding residential areas which has led to the destruction of nature. During this period, recently there are several cities their population reached of over 20 million and from one side to other side is over 200 km long and they occupied and spread large areas. As results

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

98

Ortaş,Yılmaz

of ecosystem degradation increases and agricultural man management has significant impact on climate changes under global greenhouse gas emissions. Due to the use of fossil fuel, carbon dioxide (CO2) released into the atmosphere, Wrong selection of residential and agricultural management models are the most important source of CO2 levels in the atmosphere. The intensity of the pre- industrial period the atmospheric CO2 level was 280 ppm and today has reached 398 ppm. Effect of global greenhouse gas emissions increase has on global warming, floods need and malnutrition. Also have effect on landslides and water deficient and disruption of natural systems continuously. As the effects of global warming is increase, the low efficiency in crop production and increase in the incidence of extreme weather conditions, particularly drought. The changes in bio- diversity cause the lack of food at the global level as well as. The increase in the number of pest and disease, decline in livestock production due to heat stress and consequently can result in increase in the pH of sea water and migration of fish species. The flooding of a portion of agricultural land, forest fires and floods are expected to occur as well. Reorganization of life policy, prevention of the use of agricultural land, including the positioning of settlements, new approaches are needed. In this context, for the next centuries, land use, landscape planning and management of land resources is inevitable that the axis of the implementation of the new models need on the scientific information bases. KEY WORDS: Global Climate Change, Unplanned Urbanization, Land Resources, Agriculture, Carbon Dioxide Emissions 1. GİRİŞ

Sanayi devrimi sonrasında dünyada yaygınlaşan doğru bilim ve teknolojinin gelişimi ile artan gıda üretimi ve insan sağlığının korunması ile 20 milyonun üzerinde devasa kentlere oluşmaya başlamıştır. Bu süreçle başlayan kentsel yayılma, 200 km’yi bulan geniş alanların betonlaşmasını getirmiş,küresel sera gazı salınımı ve iklim değişimleri yaşanmaya başlanmıştır. Günümüzde 7 milyarı bulan ve hızla artan dünya nüfus toprak beslenme, giyinme, yerleşim yeri ve taşıma gibi temel ihtiyaçların karşılanması sorunlarını da beraberinde getirmektedir. Çoğalan insan nüfusu için bir yandan daha fala tarımsal üretim amaçlı toprak sömürülürken, diğer taraftan genişleyen yerleşmelerdoğanın tahribatına yol açmıştır. Bugün çevre ve iklim değişimlerinin ana nedenlerinin başında artan nüfus baskısı ve onun ihtiyaçlarından doğan diğer etkiler gelmektedir. Türkiye'nin sahip olduğu76.1 milyon nüfusun 2050 yıllında 92 milyona ulaşacağı beklenmektedir (Şekil 1). Ancak buna paralel gıda güvenliği ve sağlıklı gelişme için hrhangibir öngörü bulunmamaktadır. Türkiye halen yüksek nüfus artış hızına sahip olup nüfus artış hızı ve gıda üretim talebi bir biri ile paralel gitmeyen bir yapya sahiptir (Ortaş ve Lal, 2013). Aynı şekilde tarımda kullanılan ve gıda üretilen toprak miktarının artmadığı, tam tersine azaldığı da görülmektedir.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

99

Ortaş,Yılmaz

Şekil 1. Türkiye'nin nüfus artışı ve 2050 yılı nüfus projeksiyonu (FAOSTAT 2013 verilerinden üretilmiştir) 1.1. Nüfus Artış Hızına Bağlı Azalan Tarım Toprakları ve Amaç Dışı Arazi Kullanımı Türkiye topraklarında amaç dışı kulanım artmakta ve tarımsal alan miktarı Şekil 2’de görüleceği üzere oransal olarak azalmaktadır. Türkiye de işlenen tarım toprakları miktarı 1965 yılında 23.841 milyon hektardan 20.539 milyon hektara gerilemiş olup 46 yılda toplam 3.302 milyon hektar alan tarım dışı kalmıştır. 1950’li yıllarda sonra dış yarımlar ilemekanizasyonun artması sonucunda yeni tarım alanları açılmış ve toplam tarımsal alan genişliği 1965 yılında 36.517 Ha iken 2011 yılında toplam tarımsal alan 38.247 ha düzeyine ulaşmıştır (FAOSTAT,2013). TÜİK verilerine göre 2001 yılı tahıl ve bitkisel ürün alanları 18.087 milyon Ha iken 2012 verilerine göre 15.464 milyon ha olarak belirlenmiş olup 11 yılda 2.623 milyon ha alan tarım dışında kalmıştır. (TUİK 2013) . Yine TUİK verilenene göre 2001 yılında toplam tarım alanları 40.967 milyon ha iken 2012 yılında bu değer 38.412 milyon ha olarak belirlenmiş, 11 yılda 2.555 milyon ha alan amaç dışı kullanıma geçmiştir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için 2000 yılından sonra 2-3 milyon hektar tarım toprağının yerleşim yeri ve endüstri alanlarına ayırması, gelecekte gıda güvenliği için ciddi bir sorun yaratacaktır. Şekil 2 ve Tablo 1'de de görüldüğü gibi Türkiye bu bağlamda belirgin olarak toprak kaybına uğrayan bir ülke konumundadır.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

100

Ortaş,Yılmaz

Şekil 2. Türkiye'de 1965-2011 yılları arasında toplam tarım alanları ve işlenen tarım topraklarındamedyana gelen değişimler (FAOSTAT 2013 verilerinden üretilmiştir) Tablo 1. 2001-2012 yılları arasında tarımsal üretim alanlarında meydan gelen değişim (TUİK 2013 verileri)

Toplam tarım alanı

Tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin alanı

Sebze bahçeleri alanı

Meyveler, içecek ve baharat bitkilerin alanı

Ekilen alan

Nadas

2001 40 967 18 087 4 914 799 2 550

2002 41 196 18 123 5 040 831 2 585

2003 40 645 17 563 4 991 818 2 656

2004 41 210 18 110 4 956 805 2 722

2005 41 223 18 148 4 876 806 2 776

2006 40 493 17 440 4 691 850 2 895

2007 39 505 16 945 4 219 815 2 909

2008 39 122 16 460 4 259 836 2 950

2009 38 911 16 217 4 323 811 2 943

2010 39 011 16 333 4 249 802 3 010

2011 38 231 15 692 4 017 810 3 091

2012 38 412 15 464 4 286 827 3 213

1960’lı yıllardan sonra planlı kalkınma ve tarıma dayalı sanayileşme ile birlikte kırsaldan kente yönelik göç artmış, başta Adana, Mersin, Ankara, İzmir ve İstanbul olmak üzere gelişmiş kentlerin çevrelerinde hızlıgecekondulaşma ile birlikte amaç dışı arazi kullanımı da artırmıştır (Fotoğraf 1).

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

101

Ortaş,Yılmaz

Türkiye tarım alanlarını yerleşim yeri için plansız olarak kullanırken, diğer taraftan tarıma uygun olmayan doğal alanları da tarıma açarak verimsiz, yönetimi pahalı ve doğaya zarar verecek bir alan kullanım politikasını sürdürmektedir. Bir taraftan kentlerin çevresindeki tarım toprakları amaç dışı kullanıma açılırken diğer yanda doğal alanlar ve meralar da amacı dışında tarıma açılmaya çalışılmaktadır. Çiftçilerimiz toprak olmayan ortamda iş makineleri ile yamaç arazileri tarlaya dönüştürmeye çalışmaktadır (Fotoğraf 2). Kıyı alanlarımızda yer alan ve biyo-çeşitlilik açısından son derece önem taşıyan kumul habitatlar da bu süreçte tarım alanına dönüştürülmektedir. Her iki durum da doğalığa aykırı ve pahalıya mal olan yönetimlerdir.

Fotoğraf 1. Çukurova Üniversitesi Pamuk Araştırma Merkezi arazisi üzerinde TOKİ tarafından inşa edilen hastanesinin yapıldığı alanın toprak profili derinliği ve tarım alanın amaç dışı kullanımı Fotoğraf 2. Tarıma uygun olmayan doğal alanın tarım alanına dönüştürmesi Yukarıda görüldüğü gibi bir tarafta doğanın bizlere sunduğu birinci sınıf tarım toprağını amaç dışı kullanıyoruz. Diğer taraftan tarım yapılmayacak doğal/yarı-doğal alanları yüksek maliyetle tarla yapmaya çalışıyoruz: Günümüzde insanlığın doğa ile yaşadığı çelişkisi de burada başlıyor. Yarın yaşayacağımız çevresel sorunların temelinde bu veya benzeri, insandan kaynaklanan yanlışlar bulunmaktadır.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

102

Ortaş,Yılmaz

Türkiye Tarımsal Bölgelerinin En Ciddi Sorunu Tarım Dışı Amaçlarla Arazi Kullanımıdır Tarım dışı arazi kullanımı genellikle I-IV sınıf tarım arazileri üzerindeki verimli toprakların Konut ve benzeri amaçlarla yerleşim alanı, Sanayi yerleşim alanı ve Hammadde olarak kullanılmasına neden olmaktadır (Şekil 3). Bu süreçte Türkiye’de nasibine düşeni almaktadır. Büyüyen kentlerin daha fazla arsaya olan ihtiyacı artmakta ve beraberinde yeşil alanların yok edilmesi ve sosyal huzursuzluklar oluşmaktadır. Artan nüfusabağlı olarak mega kentlerin oluşması ve plansız yapılaşmanın doğa/toprak ve iklim değişimleri üzerindeki etkileri şöyle açıklanabilir. Bunun Temel Nedeni Nedir? Son yıllarda değişik nedenlerden dolayı artan göç olgusu ile birlikte artan konut talebi ve beraberinde gelişen sağlıksız gecekondulaşma. Fotoğraf 3’de de görüleceği gibi 1900 ile 2008 yılları arasındaki gelişim ve yerleşim yeri değişimi görülmektedir. Adana kenti 1945 yılında 470 hektar üzerinde bir yerleşim yerine sahip iken 1994 yılında 4.500 hektara, bugün ise 17.253 ha büyüklüğe ulaşmıştır. Şekil 3. Adana kentigelişim alanları ile tarım topraklarının ilişkisi Adana Kent Sorunları Sempozyumu (2008) verilerine göre Çukurova’da sanayinin 1956’da işgal ettiği toprak büyüklüğü 69,1 hektar iken, bu değer 1975’de 1.112 hektara ulaşmıştır. 1995 yılı verilerine göre, Adana’da toplam 13.062 hektar mutlak tarım alanı çarpık kentleşme ve düzensiz sanayileşme sonucu kaybedilmiştir. Bu alanın % 80’i I. ve II. sınıf (% 55’i birinci, %25’i ikinci sınıf) tarımsal üretim için son derece değerli, verim yeteneği çok yüksek, eşsiz topraklardır. Aynı şekilde Adana Tarım İl Müdürlüğü verilerine göre 2006 ve

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

103

Ortaş,Yılmaz

2007 yıllarında amaç dışı arazi kullanımı konusunda yapılan müracaatlara cevaben 7.075 ha alan amaç dışı kullanıma açılmıştır.

Fotoğraf 3. Adana kentinin 1900 2008 yılları arası fiziki büyüme kronolojisi Hızla büyüyen konut talebine karşı yerel yönetimlerin sağlıklı kent plan ve projelerinin olmaması,temelde belirlenmiş misyon, vizyon ve stratejik planlamalarının olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu durum, ülkemizde temel sorun olan organize olamama, öngörülü davranmama ve bilime ve bilgiye değer verilmemesinin bir sonucudur. Artan arsa talepleri karşısında kullanım dışı her peyzaj birimi potansiyel arsa olarak kabul edilmekte ve en kısa sürede imara açılması için hızla alt yapısız ve çevre etik değerlerinden uzak yerleşim yerleri açılmaktadır. Özellikle büyük kentlere yönelik artan göç olgusu ile birlikte büyüyen kentlerin çeperinde yoğun yapılaşma yaşanmaktadır. Kuzey Adana bunun en açık örneğidir (Fotoğraf 4). Kuzey Adana arazi kullanımı bakımından doğru, ancak işleyiş ve modern kent anlayışına göre planlanması yönünden ise bir dezavantaj oluşturmaktadır. Fotoğraf 4’de V. sınıf arazi üzerine yerleştirilmiş AVM ile I sınıf tarım arazisi üzerine yerleştirilmiş AVM’lerin yerleşim yerleri karşılaştırılmıştır. Günümüzde büyük kentlerde sık görülen tarım alanlarının yanı başında yükselen iş merkezleri ve yerleşim yerleri hem tarımsal potansiyele zarar vermekte hem de görüntü kirliliğine neden olmaktadır. Kentlerin uygun olmayan tarım arazileri üzerinde gelişmesi ile birlikte; • Yalova ve Ceyhan örneklerinde görüldüğü gibi depremde birinci derecede zarar görmektedirler. • Doğal yaşamı barındıran, habitatlar ve biyolojik çeşitliliğin kaybı söz konusudur. • Kent selleri, su ve çevre kirliliğine neden olmaktadır. Büyük kentlerin alt yapı bozukluğu özellikle yağışlardan sonra oluşan su baskınları ile toprakta biriken suların uzun süre çekilmemesi, oluşan balçık ve çamur çevre kirliliğine neden olmaktadır. Türkiye gibi arazisinin önemli kısmı (%78) erozyona açık olan ve deprem riski yüksek olan bir coğrafyada, kentler için yer seçimi ve arazi kullanımı daha önemli olmaktadır. Türkiye’de meydana gelen depremlerde, özellikle düz ve düze yakın tarım alanları üzerinde inşa edilen alanlarda daha çok kayıplar yaşanmıştır.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

104

Ortaş,Yılmaz

Fotoğraf 4. Adana kentinin büyümesi ile birlikte yoğunlaşan yapılaşma Dünyada ve ülkemizdeki tarım topraklarının amaç dışı kullanımı, konusunda ne ilk ne de sondur. Nüfusu milyonları aşan mega kentlerin yönetilmeyen alt ve üst yapı sorunları artık önemli ekolojik sorunlara yol açmaktadır. Gelişmiş kent kültürüne sahip batı ülkelerinde yeşil alan potansiyeli korunmaktadır. İngiltere’nin başkenti Londra’nın merkezinde çok geniş bir alana yayılmış Hyde Park ve New York’un merkezindeki Cetral Park gibi alanlar örnek alanlardır. Gelişmekte olan ülkelerde halen kent kültürü yerleşmediği için yeşilin korunması öncelik olarak görülmemektedir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde artık tarım alanları üzerinde yerleşim yeri açmak için halkın referandumuna başvurulurken, gelişmekte olan ülkelerde ise zeytin, narenciye ve fındık bahçelerinde buldozerler birinci sınıf tarım topraklarını kazarak bina yapımına geçilmektedir. Paul Richer, “Doğa, insan olmadan da yaşar, ama insan doğa yok olduktan sonra yaşayamaz” diyor. Yaşamış bütün düşünürlerin insan-doğa konusundaki felsefi bakışlarında bu tespiti görebiliyoruz. Bir başka bilgin Montaigne “Doğanın yasaları bizim yaptıklarımızdan her zaman daha akılcıdır” diyor. Çünkü bu bilginler, doğanın bütünsel yapısını derinden kavrayabilmişlerdir. Çağdaş kentler bugün insana ve doğaya verdikleri önem ile anılmaktadırlar Bugün artan çevre bilinci gelişmiş ülkelerde değer görüyor. İklim değişimlerinindoğa üzerindeki olumsuz etkileri, gıda kalitesi ve güvenliği konuları artık toplumların hayatını ilgilendiriyor (Şekil 4). Gıdanın kaynağı olan toprağın-suyun bitkinin korunması ve ihtiyaca uygun kullanım bilincinin yaratılması önemlidir. Günümüzde artık tıkanan iktisadı yönetim anlayışı ekolojik ayak izi, gıda ayak izi ve karbon ayak izi gibikavramları dikkate almak zorundadır. Çağımız çevre ve gıda güvenliğinin korunması çağıdır. İklim değişimleri ve gıda güvenliği başta BM olmak üzere devletlerin ve bilimin ana konuları arasındandır. İleride bu konuda iyi yetişmiş duyarlı insanlara çok gereksinim olacaktır. Ülkemizde uzun zamandır B2, TOKİ arazileri, HES’ler ve Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma yasa taslağı, kamu arazilerinin kurumlar arsında el değiştirmesi gibi doğrudan çevre ile ilgili konularında her şey “ne kadar para ettiği” ekseninde ele alınmaktadır. Yaşamın temel ihtiyaçlarının karşılanması için endüstriyel faaliyetlerin günden güne yoğunlaşması berberinde enerjiye olan gereksinimi de artırmaktadır. Enerji elde etmek için kullanılan yeraltı fosil yakıt kaynaklarının

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

105

Ortaş,Yılmaz

atmosfere saldığı karbondioksitin (CO2), endüstriyel dönem öncesindeki yoğunluğu 280`den yıllık 2.2 ppm‘lik bir artışla bugün 398 ppm seviyelerine kadar çıkmıştır. Şekil 4. Zamana bağlı olarak artan sera gazı salınımı ve toprak kullanımına bağlı sıcaklık artışı Bunun yansımaları son yıllarda sıklıkla kentlerin üzerinden ani yağışlara neden olmakta ve kent yaşamı olumsuz etkilenmektedir. % 43 oranında artan atmosferdeki CO2’nin temel nedeni olarak; organik artıkların çürümesi, orman yangınları, volkanlar, fosil yakıtların yanması, ormanların tahrip edilmesi ve yanlış toprak kullanımı gösterilmektedir. Ayrıca yanlış yerleşim yeri seçimi, yanlış tarımsal yönetim modelleri atmosferde artan CO2 miktarının en önemli kaynağını oluşturmaktadırlar. Şekil 4’de de görüleceği üzere son yüzyıldan başlamak üzere hızla artan CO2 salınımı ve sıcaklık artışı belirtilmiştir. Hükümetler arası İklim Değişikliği Panelinin IPCC (2007c) verilerine göre atmosfere salınan sera gazlarına bağlı olarak küresel düzeyde sıcaklığın son yüzyılda 0.6 0C derece arttığı ve 2100 yılına kadar ise ısının 1.8 ile 4 0C derece artış göstereceği tahmin edilmektedir. IPCC (2007) tahminlerine göre doğrudan iklim değişikliği sonucu artacak küresel ısınmanın sonucu deniz suyu seviyesinin yükseleceği ve büyük çaplı sel ve kasırga gibi doğal felaketlere yol açacağı beklenmektedir. Ayrıca, kuzey yarım küredeki buzulların erimesinin ve deniz suyu seviyesi yükselmesinin devam edeceği (1961-2003 yılları arasında yıllık 1.8 mm arttığı) ve deniz suyu sıcaklığının artacağı (0.35°C 1961-2003) tahmin edilmektedir (IPCC,2007). IPCC (2007) analizine göre Avrupa kıtasında Türkiye’nin de içinde bulunduğu alanda 100 yılda hava sıcaklığı artışı ve etki alanıŞekil 5’de gösterilmiştir. Bu artışın 1980 sonrasında daha da artığı açık olarak görülmektedir. Nitekim yerküre sıcaklığının bu şekilde artması ve bunun sonucu kutuplardaki buzulların erimeye başlaması nedeniyle deniz düzeyinin 0.1-0.2 metre yükseleceği beklentisi berberinde gıda güvenliği üzerinde de ciddi tehlikeler ve tehditler oluşturacaktır. Deniz

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

106

Ortaş,Yılmaz

seviyesi yükselmesi sonucu tarım arazilerinin kaybı ile ortaya çıkacak gıda sıkıntısı ve göçlerin ciddi felaketlere de yol açabileceği beklenilmektedir. Küresel ısınmaya bağlı olarak gelişen iklim değişikliğinin tarım üzerindeki olası olumsuz etkileri tarımdan çok kentlerde yaşayan milyonların yaşamını olumsuz etkilemektedir. Geniş alanlarda bitki örtüsünün tahribi, toprak yüzeyinin betonla kapatılması, sonucu ısı depolanması ve ek radyasyon yaratılması ile kentlerde atmosfer daha da ısınmaktadır. Bugün milyonlarca insan ve aracın ürettiği ısı ve saldığı gaz nedeniyle kentler 4-8 derece daha sıcaktır. Ayrıca kentlerdehava koridorlarının olmaması da kent içi ve dışında fırtınalara neden olabilecek boyuttadır. IPCC (2007) tarafından yayımlanan rapor göre iklim değişimlerinin %90’ıın insan kaynaklı olduğu açıklanmıştır. Artan nüfus ve yer yüzeyi üzerindeki baskı, yerleşim yeri, endüstriyel gelişme ve arazi kullanımına bağlı enerji tüketimi atmosfere salınan CO2 üzerinde ciddi bir etkiye sahiptir. Atmosfere sanılan gazların büyük çoğunluğunun enerji tüketimi kaynaklı olduğu belirtilmiştir. Atmosfer salınan NH3 miktarındaki artış Tablo 2’da görüldüğü gibidir. NH3 atmosferdeki tarımsal faaliyet kaynaklı ciddi bir sera gazıdır. Şekil 5. Küresel sıcaklık artışı (Avrupa 1906 – 2005, IPCC 2007) Tablo 2. Dünyada atmosfere yayılan toplam % NH3 (FAOSTAT, 2013)

1980 1985 1990 1995 2000 2005 2007 2009

38.52 44.34 81.35 59.33 63.76 65.24 82.62 95.81

Tablo 3’ de görüldüğü üzere TUİK (2013) verilerine göre Türkiye’de 1990 yılından 2011 yılına kadar atmosfere salınan CO2 miktarının iki katının üzerinde artığı görülmektedir. Genelde enerji, endüstriyel işlemler ve atıklara bağlı atmosfere salınan emisyonun aksine, tarımsal faaliyetler sonucu atmosfere salınan CO2 miktarında azalmanın olduğu

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

107

Ortaş,Yılmaz

görülmektedir. 1990 yılında 30.39 milyon ton CO2 eşdeğeri gaz salınırken bu değer 2011 yılında 28.83 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Araştırma verileri atıklara bağlı atmosfere salınan gazların miktarında önemli artışın olduğunu göstermiştir. 1990 yılında 9.72 milyon ton CO2 eşdeğeri gaz miktarı, 2011 yılında 4 katı artarak 36.13 milyon ton çıkabilmıştır. Bu artış kentlerin büyümesi ile artan atıkların yönetilememesi ve ortama bırakılması sonucu ayrışma sonucu atmosfere gaz salınımın artığının göstergesidir. Günlük olarak kişi başına 1 kg düzeyinde organik kökenli artıkların üretildiği düşünülürse, kentlerde son 30 yılda kente göç artışı ile atıklara dayalı CO2 artışı arasında bir korelâsyon olduğu görülecektir. Tablo 3. Sektörlere göre toplam sera gazı emisyonları (milyon ton CO2 eşdeğeri) 1990 - 2011

Yıl Enerji Endüstriyel

İşlemler Tarımsal

Faaliyetler Atık Toplam 1990 yılına göre

değişim

1990 132,88 15,44 30,39 9,72 188,43 -

1995 161,50 24,21 29,23 23,88 238,82 26,74

2000 213,20 24,37 27,85 32,79 298,21 58,26

2005 242,34 28,78 26,28 33,58 330,98 75,65

2010 285,07 53,94 27,13 35,97 402,10 113,39 CO2’ CO2’ CO2’ CO2’ CO2’ CO2’ CO2’

ABD’de Türkiye’deki gaz salınımı üzerine yapılan bir analize göre, mevcut veriler kullanılarak yapılan projeksiyona göre 2015 ve 2020 yıllarında elektriğe ve sanayiye dayalı olarak milyon ton CO2 eşdeğeri miktarında önemli artışın olacağı beklenirken tarıma dayalı gaz salınımının daha düşük düzeyde artacağı hesaplanmıştır (Tablo 4). Tablo 4. Referans Senaryoya Göre Sektörel Enerji Tüketimine Bağlı Sera Gazı Emisyonlarının Dağılımı (Milyon Ton CO2 Eşdeğer)

Sektörler 2015 2020

Elektrik 152 223 Sanayi 147 197 Ulaştırma 80 103 Konut 61 69 Tarım 15 19 Arz 4 5 Toplam 459 616

Kaynak: US Department of Energy web sayfası- Assisting The World Bank in Analyzing Turkey's Greenhouse Gas Mitigation Options http://www.dis.anl.gov/news/Turkey.html - 10 Mayıs 2011 tarihinde erişilmiştir 2. Tarım Alanları Üzerinde Gelişen Kentler Çelişkisi Ve Küresel Düzeyde İklim

Değişimleri Türkiye İklim Değişikliği Stratejisi 2010-2020 (2012) raporuna göre Türkiye’de nüfus artış hızı, 2007 yılında gerçekleşen yüzde 1,24 değeri iile OECD ortalaması olan 0,68 artış hızının

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

108

Ortaş,Yılmaz

oldukça üzerindedir. Türkiye nüfus artış hızı en yüksek olan 4 ülkeden birisidir ve insani kalkınma endeksi’nde, 2007 verilerine göre, 180 ülke içinde 81’inci sırada yer almaktadır. OECD ve Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ilkelerine göre Türkiye’nin, kişi başı sera gazı emisyonu olan5,3 ton CO2 eşdeğeri ile düşük düzeye sahip olduğu kabul edilmektedir. Aynı dönemde, OECD kişi başı emisyonu 15,0 ton CO2 ve Avrupa Birliği’ne üye 27 ülkede 10,2 ton CO2 eşdeğerinde olduğu rapor edilmiştir. Türkiye’nin 1990 yılı toplam sera gazı emisyonu miktarı 170 milyon ton CO2 eşdeğeri iken, 2007 yılında bu değer 372 milyon ton CO2 eşdeğeri olarak gerçekleşmiştir (Türkiye İklim Değişikliği Stratejisi 2010-2020 (2012)). Türkiye’de son yıllarda orman alanlarının genişletilmesi ile yutak alanları tarafından tutulan miktarın 1990 yılında 44 milyon ton CO2 eşdeğeri iken bu değerin 2007 yılında yaklaşık 77 milyon tona yükseldiğirapor edilmiştir. Bu önemli bir gelişme olarak değerlendirilmektedir. Bu çerçevede olası iklim değişimlerinin yaratacağı etkiler şöyle sıralanabilir;

Sıcaklık ve kuraklık artışı ve buna bağlı topraklarda çölleşme, tuzlanma ve erozyon gibi bozunumların artması. Türkiye’nin, daha sıcak ve kurak iklim koşullarına kayması ve buna bağlı gıda

güvenliliği sorunu yaşanması. Mevcut su kaynaklarının azalması ve buna bağlı olarak insan sağlığı ve gelişmenin

yavaşlaması. Karasal ekosistemler ve tarımsal üretim sistemlerinde zararlı ve hastalıklarda

artışların yaşanması ve bunun değişik olumsuz etkileri. Sıcaklık artışına bağlı olarak insan ve hayvan sağlığının bozulması yeni hastalıkların

ortaya çıkması. Deniz akıntılarındaki değişmeler ile gerek su kütlesi ve kalitesi yönünden deniz

ekosistemlerinin bozulması, gerekse biyo-çeşitliliğin olumsuz etkilenmesi ve deniz ürünlerinin çeşitlilik ve üretiminde azalmalar.

Kentler Doğanın Süreçlerinden Bağımsız Bir Ortam Olarak Konumlandırılamaz İklim değişikliği ve çevre kirlenmesi bugün kentlerin karşı karşıya kaldığı en önemli tehdit unsurlarıdır. Her yıl sıkça artan şiddetli yağışlar, kent içi tıkanan trafik, kirli hava, çevre sorunları artık yönetilememekte ve yer yer can ve mal kaybına neden olmaktadır. Kentlerin yaşam kalitesini önemli ölçüde olumsuzlaştıran ise iklim değişikliği ve çevre kirlenmesinin kaynağı olan doğal olmayan büyüme ve ekolojik prensiplere uygun olmayan yönetim modelleridir. Bu bağlamda kent doğanın süreçlerinden bağımsız bir ortam olarak konumlandırılamaz ve doğadaki en küçük bir olumsuz gelişme etkisini hızla kentlerde hissettirmektedir. Geniş alanlara yayılan kentlerin toprak ve su kaynakları kadar doğal yapılar üzerindeki etkileri, zamanla telafisi mümkün olmayan maddi ve manevi zararlara yol açmaktadır. Dolayısıyla çevresel maliyetleri yükselten plansız ve kontrolsüz kentsel gelişmenin başta toprak, su ve tüm doğal değerler üzerinde yarattığı olumsuz etkinin üstesinden gelebilmek için kent planlama ve kent yönetimi politikalarında öncelikle çevre bilinci ve uzun erimli ekolojik prensipleri de dikkate almak gerekir. Bu bağlamda kent planlanmasında ekoloji bilgisi olan peyzaj, toprak ve çevre bilimi bilgisine sahip kişilerin istihdamı önemlidir.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

109

Ortaş,Yılmaz

Dünyada yaşam politikasının yeniden organize edilmesi, yerleşim alanlarının belirlenmesinde tarım topraklarının amaç dışı kullanımının önlenmesi dahil, bir dizi yeni yaklaşıma ve konsepte ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. . Bu bağlamda gelecek yüzyıl için arazi kullanımı ve peyzaj mimarlığında küresel iklim değişimlerinin olası etkilerinin azaltılmasında yeni modellemelere ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır . Bu bağlamda konunun bilimsel olarak yendin toprak yönetimi ve peyzaj planlaması ekseninde organize edilmesi kaçınılmazdır. Daha Fazla Göç, Kalabalık Nüfus Kentin Büyüdüğü Ve Geliştiği Anlamına Gelmez.

Kentlerin büyümesi sınırlandırılmalı ve kentin ekolojik koşullarına uygun gelişimi planlanmalı

Kentin geleceği uzun ve kısa süreli olarak planlanmalı ve planlamada ekolojik faktörler öncelikle dikkate alınmalıdır.

Artık alt yapı ve sosyal ihtiyaçlar yönünden yönetilemeyen ve temel ihtiyaçları karşılanmayan mega veya büyük şehir anlayışından vazgeçilmelidir.

Herhangi bir doğal afet veya sorun karşısında çok sayıda insanın mağdur olduğu ve yönetilemeyen kentler yerine daha küçük ölçekli ve ekolojik özellikleri olan kentlerin benimsenmesi insan sağlığı için önemsenmelidir.

Yönetilemeyen ve taşınamayan kentlerin büyütülmesi yerine, ülkenin her yerinin eşit şekilde desteklendiği ve kişilerin doğup büyüdükleri yerlerde veya bölgelerde ihtiyaçlarını karşılayabildiği iş bulabildiği ve sosyalleşebildiği ortamlar sağlanmalıdır. Bütün ülkeyi birkaç kente göçe zorlamak yerine, ülkenin her alanın ekolojinse uygun gelişimi için plan yapılmalıdır.

2.1. Modern Kentler, Sürdürülebilir Kentler Bugün dünyada ve Türkiye’de uygulanan kent planlama yaklaşımı, kentlerin yer seçimi birçok açıdan yanlıştır. Türkiye örneğinde Çukurova’da Adana, Harran ovasında Şanlıurfa, Marmara ve çevresinde Yalova, Bursa kentlerinin tarım alanlarında yaşanan şehirleşme, Diyarbakır kentinin hızla gecekondulaşmasının Dicle nehri çevresindeki birinci sınıf araziler üzerinde gelişmesi, İzmir Cumaovası üzerinde ve çevresinde tarım toprakları üzerinde gelişen yerleşim yerleri ve Menderes Ovasında Aydın ili ve çevresindeki yerleşim yerleri tarımsal üretimi olumsuz etkilediği gibi konut güvenliği açısından da olumsuzluk yaratmaktadır. 1998 Adana, 1999 Marmara depreminde tarım toprakları üzerinde gelişen şehirlerin daha çok kayıp verdiği görülmüştür. Son yıllarda yeni büyük reklam kampanyaları ile tanıtılan dev gökdelenlerin çevre bilinci anlamında “modern” olmaktan uzak oldukları görülüyor. Ne Yapılmalıdır? Çağdaş ve yaşanabilir bir kent için ekolojik önceliklere dayalı planlanma şarttır. Bu bağlamda üniversite, meslek örgütleri ve yerel yönetimlerin bilimsel verilere dayalı öngörülü çalışmaları ile kentlerin sorunları daha kolay çözülebilir. Yeni yapılaşmalar ilgili kararlar, mutlaka toprak yasasına uygunluğu dikkate alınarak ve il toprak kurullarının oanyı ile alınmalıdır.. Toprak Kurulu mutlaka özerk kurum haline getirilmelidir. Toprak mülkiyet sorunu ve Anayasanın öngördüğü kullanma hakkı, kamu yararı gözetilerek düzenlenmelidir. Bu düzenleme arazilerin miras yoluyla parçalanması,

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

110

Ortaş,Yılmaz

amaç dışı ve ekonomik olmayan kullanımı önleyeceği gibi erozyon kontrolü ve çevresel değerlerin korunmasını da yasa ile güvenceyealabilir. Parçalanan ve küçülen tarım arazilerinin yeniden bütünleştirilmelidir. Bölgesel ölçekte ve yerleşim yerlerinin etrafındaki toprak ve su kaynaklarının mevcut durumu ve potansiyelini gösteren etüt ve envanter çalışmaları yapılmalıdır. Toprak ve su kaynaklarının, korunarak kullanılması, geliştirilmesi ve sürekliliğinin sağlanması için " Toprak Yasası " ve " Su Yasası" çıkarılmalıdır. Önce Sağlıklı Olmak Zorundayız Bugün maalesef başta belediyeler olmak üzere devlet organları tarafından yasalar delinerek topraklar amaç dışı kullanılmaktadır. Büyük kentlerde yaşayan insanın bugün yaşadığı birçok sorunun temelinde toplumun sağlık ve sosyal hakkı olan bu tür yeşil alanların değerlendirilmemesi yatmaktadır. . Artan çevre kirliliği ve stres ile baş etmenin yollarından biri de insanın yeşil çevre ve temiz atmosferde dinlenmesinden geçmektedir. Dünyada hızla artan mega kentlerin onlarca kilometrelik geniş alanlara yayılan yerleşim yerlerinde parkların ve yeşil alanların olmaması halk sağlığının bozulmasına neden olmaktadır. Kent Planlanmasında Ekolojik Dengeler Dikkate Alınmalıdır Kent-çevre-doğal hayat bütünselliği içinde kent planlanması yapılarak kentlerin ekoloji, jeoloji ve çevresel etkiler dikkate alınarak uygun alanlara kaydırılması hedeflenmelidir. Kentlerin yerleşim yerleri seçiminde tarıma uygun olmayan, ekolojik çeşitliliğe zarar vermeyen alanların seçimine dikkat etmek gerekir. Başta yerel yöneticiler olmak üzere ilgili planlama birimleri arazi kullanımları üzerinde yoğunlaşarak sürdürülebilir ve kalıcı çözümler üretmeli bu konuda halkın desteğini de almalıdır. . Kentlerin etrafındaki tarım dışı kırsal alanlar, hobi bahçesinden, değişik ölçeklerdeki yeşil alanlara ve diğer rekreasyon alanlarına kadar doğadan ve insandan yana amaçlar için kullanılmalıdır. 3. SONUÇ Sonuç olarak, özellikle tarımsal potansiyelin korunması ve amaç dışı kullanımının olası iklim değişikliğine katkısının azaltılması açısından aşağıda belirtilen konularda gerekli yasal ve idari düzenlemelerin yapılması yararlı olacaktır.

Toprak koruma kurullarının, karar alma ya da görüş bildirme işlevleri konusu açıklığa kavuşturulmalıdır.

Toprak koruma kurulu bünyesinde toprak konusunda uzman kişilerin temsiline ve katılımı seçime bağlı olan üniversite temsilcilerinin kurulda yer almasına özen gösterilmelidir.

Toprak koruma kurulu üyelerine daha rahat bir çalışma ortamı sağlanmalı, kurul üyeleri her türlü baskıdan uzak karar verebilmelidir.

Doğru ve sağlıklı karar alabilmek için arazilere ilişkin detaylı toprak etüt ve haritaları bilgilerine dayalı raporlar hazırlanmalıdır.

Toprak koruma kurullarında alınan kararların izlenmesi sağlanmalı ve yaptırım uygulamasındaki sorunlar giderilmelidir.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

111

Ortaş,Yılmaz

5403 sayılı Yasanın 20. ve 21. maddelerinde yer alan cezaların uygulanması, izinsiz yapıların yıkımı ve bozulan arazilerin eski durumuna getirilmesi konularında yapılması gerekli işlemler açıklığa kavuşturulmalı ve uygulanmalıdır.

Toprak koruma kurulu kararlarına erişim konusunda 4982 sayılı Bilgi Edinme Kanunu hükümleri eksiksiz uygulanmalıdır. KAYNAKLAR Adana Kent Sorunları Sempozyumu, 2008. TMMOB Odaları toplantısı. Adana Çelik, S., Bacanlı, H., Görgeç, 2008. Küresel İklim Değisikliği ve İnsan Sağlığına Etkileri. http://www.mgm.gov.tr/files/genel/saglik/iklimdegisikligi/kureseliklimdegisikligietkileri.pdf FAOSTAT, 2013. http://faostat.fao.org/site/377/DesktopDefault.aspx?PageID=377#ancor. IPCC 2007a, “Mitigation, Adaptation and Climate Change Impacts”. Contribution of Working Group III to the Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change, IPCC Fourth Assessment Report: Climate Change 2007, Geneva, Switzerland, 2007. IPCC 2007b, “Climate Change 2007: Impacts, Adaptation and Vulnerability - Contribution of Working Group II to the Fourth Assessment Report”. IPCC Fourth Assessment Report, , Geneva, Switzerland, s. 40. IPCC 2007c, “Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on Climate Change”, Cambridge, UK and New York Cambridge University Press, 2007, IPCC, Geneva, Switzerland, İklim Değişikliği Stratejisi (2010-2020) (2012), T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 2012 Ankara . Kentleşme Şûrası 2009. İklim Değişikliği, Doğal Kaynaklar, Ekolojik Denge. Enerji Verimliliği Ve Kentleşme Komisyonu. T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Ankara TUİK 2013. http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1019

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

112

Doygun, Zengin, Erdem

ENDÜSTRİYEL ALAN KULLANIMLARININ

PEYZAJ DÖNÜŞÜMÜNDEKİ ROLÜ: KAHRAMANMARAŞ ÖRNEĞİ

Neslihan DOYGUN*, Murat ZENGİN**, Ümit ERDEM***

* Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Kahramanmaraş, Tel: (344) 280 17 73 Faks: (344) 280 17 12, [email protected]

** Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Orman Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, K.Maraş, Tel: (344) 280 18 14 Faks: (344) 280 17 12, [email protected]

*** Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü (E. Öğretim Üyesi), İzmir, [email protected]

ÖZET Endüstriyel alan kullanımları özellikle kentsel alanlarda kent saçaklanmasını teşvik eden yapısı ile kırsal peyzajın dönüşümünde önemli rol oynamaktadır. Bu çalışmada, hızlı bir endüstrileşme eğilimi sergileyen Kahramanmaraş (K.Maraş) kentinde endüstriyel yapılanmanın peyzaj dönüşümündeki rolünü belirlemeye yönelik analizler gerçekleştirilmiştir. Endüstriyel ve kentsel alan kulanımlarında geçmişten günümüze kadar ortaya çıkan değişimlerin belirlenmesi amacıyla, 2000 ve 2012 yılları arasını kapsayan süreç göz önüne alınmıştır. Yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerinden yararlanılan çalışmada, günümüze kadar ortaya çıkan kentsel ve endüstriyel büyüme alanları sayısallaştırılmış, yapı alanlarının saçaklanmasında endüstrileşmenin rolü belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar, K.Maraş kentini Gaziantep, Adana ve Kayseri’ye bağlayan karayolları çevresinde yoğunlaşma eğilimi gösteren endüstri alanlarının kentsel saçaklanmayı artırıcı yönde etki gösterdiği belirlenmiştir. Endüstriyel yapılanmanın organize sanayi bölgesi yerine ova arazileri üzerinde bulunan karayolları çevresinde yerleşmesinin önlenmesi, hem kentsel büyümenin sınırlandırılabilmesi hem de verimli tarım arazilerinin korunabilmesi bakımından önem taşımaktadır. Çalışmanın sonuç bölümünde, sürdürülebilir alan kullanımı ve kırsal peyzajların korunması bağlamında çevre ve peyzaj koruma önerileri geliştirilmiştir.

ANAHTAR KELİMELER: Kentsel dönüşüm, endüstriyel alan kullanımı, uzaktan algılama, Coğrafi Bilgi Sistemleri, Kahramanmaraş.

Industrial land uses play important role in transformation of rural areas, especially encouraging urban sprawl. Within this research, some analysis were performed to determine the role of industrialization on landscape transformation in the example of the rapidly industrializing city of Kahramanmaraş (K.Maraş). Between the years 200 and 2012 was considered to determine the industrial and urban land use change occured from past to present. Urban and industrial expansions were digitized, and the role of industrialization on urban sprawl was determined by using high resolution satellite images. The results revealed that industrial areas localized especially around the roads which connect the city of K.Maraş to Gaziantep, Adana and Kayseri. To prevent the localization of industrial areas around the roads is very important from the viewpoint of both to delimit the urban sprawl

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

113

Doygun, Zengin, Erdem

and to protect the fertile agricultural areas. In final part of the study, environmental and landscape protection suggestions have been developed in the context of sustainable land use and the protection of rural landscapes.

KEY WORDS: Urban transformation, industrial land use, remote sensing, geographical information systems, Kahramanmaraş.

1. GİRİŞ

Arazi örtüsü / alan kullanımı (AÖ/AK) özelliklerinin nitelik ve niceliğindeki değişimlere ait veriler, sürdürülebilir alan kullanım hedeflerine ulaşılmasında değerlendirilen önemli araçlardan birisidir. İzleme çalışmaları sayesinde tür çeşitliliği, bu çeşitliliği etkileyen doğal faktörler, insan etkileri sonucunda oluşan habitat parçalanması ya da tahripler ortaya konulmaktadır. Bu durum, çevresel kaynakların ve peyzajların geçmiş ve güncel durumlarının karşılaştırılmasını sağlamanın yanı sıra, kaynaklar üzerindeki kullanım ve değişim eğilimlerinin belirlenmesine yardımcı olmaktadır (Doygun ve Berberoğlu, 2001; Doygun ve ark., 2012; Drummond ve ark., 2012).

Dünya genelinde giderek artan bir eğilim sergileyen AÖ/AK değişimleri, çoğunlukla arazi varlığının doğal potansiyeline uygun olmayan biçimlerde kullanılması sonucunu ortaya koymakta ve dolayısıyla önemli çevre sorunları arasında gösterilmektedir. AÖ/AK değişimleri daha çok kentsel ve endüstriyel yapılaşmaların sulak alanlar, kumullar, ağaçlandırma alanları, verimli tarım arazileri vb doğal kaynaklar üzerinde gelişmesi biçiminde ortaya çıkmakta, diğer taraftan, tarım alanları kazanmak amacıyla gerçekleştirilen faaliyetler de benzer kayıpların yaşanmasını hızlandıran etkenler arasında yer almaktadır (Davis ve Froend 1999, Nurlu ve Erdem 2001, Doygun ve ark. 2008, Lu ve ark. 2011).

Tarım, endüstri ve turizme bağlı ekonomik faaliyetler ile birlikte nüfusun ve sonrasında da kentsel yerleşimlerin giderek yoğunlaştığı ülkemiz, özellikle son 50 yılda hızlı bir alan kullanım değişimine sahne olmuştur. Araştırmanın yürütüldüğü Kahramanmaraş (K.Maraş) kenti ve yakın çevresi de söz konusu faaliyetler ve nüfusun yoğunlaşmasına bağlı olarak alan kullanım değişimlerinden kaynaklanan çevre sorunlarının önemli artış sergilediği bir alan olma özelliği taşımaktadır. Bölgede tarım ve özellikle endüstri sektörüne bağlı faaliyetlerin yoğunluğu nüfus artışı ve kentleşmeyi de beraberinde getirerek peyzajların hızlı bir şekilde değişmesi sonucunu ortaya koymuştur (Doygun ve ark., 2007).

Bu çalışmada, K.Maraş kenti ve yakın çevresinde AÖ/AK değişimlerine paralel olarak peyajlarda meydana gelen dönüşümler uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemleri (CBS) yardımıyla ortaya konulmuştur. Elde edilen sonuçlar ile, kentsel ve endüstriyel karakterli peyzajlarda ortaya çıkan dönüşümler ve bu yapıyı tetikleyen unsurların analizinde izlenmesi gereken yöntemler üzerine örnek bir çalışma ortaya konulması amaçlanmaktadır.

2. MATERYAL VE YÖNTEM

2.1. Araştırma Alanı

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

114

Doygun, Zengin, Erdem

Araştırma, Doğu Akdeniz Bölgesi’nde yer alan K.Maraş kenti ve yakın çevresinde yürütülmüştür. Yaklaşık 14,200 ha yüzölçümüne sahip olan araştırma alanı, kuzeyde Ahir Dağı, doğu ve güneyde K.Maraş ovası, batıda Sır Barajı Gölü ile çevrelenmiştir (Şekil 1). K.Maraş kenti, elverişli iklim ve toprak yapısına bağlı olarak yüksek bir tarım potansiyeli göstermekte, aynı zamanda endüstri ve inşaat sektörleri alanlarında da hızlı bir gelişim sergilemektedir. Bu gelişmelere bağlı olarak özellikle yakın kırsal çevreden yoğun bir göç alımı söz konusu olmaktadır.

Hareketli bir topografik yapıya sahip olan araştırma alanı 500 - 800 m yükseltileri arasında yer almaktadır. Tarım yapmaya uygun özellikler taşıyan I, II ve III. sınıf araziler ile, önlem alınarak tarım yapılabilir IV. sınıf arazilerin bütün araştırma alanına oranı %50’ye yakın bir oran sergilemektedir. Coğrafi konumu nedeni ile Akdeniz ve karasal iklim özelliklerinin bir arada görüldüğü bölgede, yıllık ortalama sıcaklık 17.2 oC’dir. Yıllık ortalama toplam yağış miktarı 737.6 mm ve yıllık ortalama bağıl nem oranı %60’tır.

K.Maraş ve çevresi Akdeniz ve İran – Turan Fitocoğrafya geçiş bölgeleri kuşağında, Anadolu Diyagonali’nin güneyde iki kola ayrıldığı noktada yer alır. İklim karakteristikleri yönünden de geçiş özelliği gösteren bölgede topografik yapının da oldukça hareketli olması nedeniyle Avrupa – Sibirya Fitocoğrafya bölgesine ait türler relikt olarak bulunmaktadır. Bununla birlikte bitki örtüsünün hakim türlerini Akdeniz Fitocoğrafya bölgesinin bireyleri oluşturur. Bölgede ekolojik yapının yanı sıra insan faaliyetlerinin de şekillendirdiği Çalı (500 – 1200 m), Orman (800 – 1200) ve Alpin (1800 – 2100<) Formasyonu olmak üzere üç vejetasyon kuşağı mevcuttur (Korkmaz, 2001; Doygun ve ark., 2007).

Şekil 1. Araştırma alanı coğrafi konumu

1950’li yıllara kadar tarıma dayalı ekonominin hakim olduğu K.Maraş ilinin 1968 yılında kalkınmada öncelikli iller kapsamına alınması ile endüstri sektörü de gelişme göstermiş, 1980’li yıllardan itibaren tekstil, metal eşya ve gıda alanlarında sanayileşme söz konusu

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

115

Doygun, Zengin, Erdem

olmuştur. 1984 sonrasında sanayileşmede devlet teşviki özel sektör yatırımlarına hız kazandırmış, 2001 yılı itibarı ile K.Maraş ili ülke genelinde en çok teşvik belgesi alan 7. il konumuna yükselmiştir. 1980-2000 yıları arasında alınan teşvikin %82’si imalat sanayi, %11’i hizmet sektörü, %5’i tarım, %1 madencilik ve %1’i enerji sektöründe kullanılmıştır (Gürbüz, 1999; Ozan, 2001; Yıldırım ve Taş, 2004; Doygun ve ark., 2007).

K.Maraş’ta endüstriyel kuruluşlar günümüzde Organize Sanayi Bölgesi’nde yapılanmalarını sürdürmektedirler. 1990 yılında yatırım programına alınan OSB kentin kuzeybatısında Kavlaklı köyü civarında 250 ha alanda kurulmak üzere Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından seçilmiş, daha sonra alan 1997 yılında oluşturulan yer seçim komisyonu tarafından 70 ha daha genişletilerek 320 ha genişliğe ulaşmıştır (Anonymous, 2002).

K.Maraş’ta kent nüfusu son 60 yıl içerisinde hızlı bir artış göstermiştir. Tarım ve ardından da endüstri sektöründeki gelişmelere bağlı olarak, 1950 yılında 34,641 olan kent nüfusu yaklaşık 10 kat artarak 2000 yılında 326,198’e ulaşmış, günümüzde ise 443,575 olmuştur (TÜİK, 2012).

2.2. Materyal

K.Maraş kenti ve yakın çevresinde AÖ/AK ve dolayısıyla peyzaj değişimlerinin belirlenmesine yönelik çalışmalar 2000 ve 2012 yılları göz önüne alınarak gerçekleştirilmiştir. AÖ/AK değişimlerini doğruya en yakın biçimde belirleyebilmek amacıyla yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleri kulanılması tercih edilmiştir.

2000 yılına ait yer verilerinin derlenmesinde 1m çözünürlüklü IKONOS görüntüsü kullanılmış, 2012 yılı verileri ise yine 1m çözünürlüğe sahip GeoEye görüntüsü yardımıyla elde edilmiştir. Uydu görüntülerinin coğrafi koordinatlarının kontrol edilmesinde 1:25.000 ölçekli topografik haritalar kullanılmıştır. Uydu görüntülerinin sınıflandırılması, sayısallaştırma ve değişimleri belirlemeye yönelik alan hesaplama işlemlerinde ArcGIS 9.3 yazılımlarından yararlanılmıştır.

2.3. Yöntem

Araştırma alanı peyzaj değişimlerinin belirlenmesi amacıyla, öncelikle 2000 ve 2012 yıllarına ait uydu görüntülerinin coğrafi koordinatları kontrol edilmiştir. Bu amaçla, 1:25.000 ölçekli topografik haritalar yardımıyla her iki uydu görüntüsü UTM koordinat sistemine uyumlu hale getirilmiştir.

Uydu görüntüleri üzerinde yer alan AÖ/AK tipleri “Kentsel alanlar, Endüstriyel alanlar ve Diğer” olmak üzere üç sınıf göz önüne alınarak sınıflandırılmıştır. Sınıflandırmalar ekran üzerinden el ile yapılmıştır. Sınıfların kapsadığı AÖ/AK tipleri aşağıda belirtilmiştir:

* Kentsel alanlar: Konutlar, ulaşım ağları, kentsel yeşil alanlar, kentsel ticaret alanları.

* Endüstriyel alanlar: Fabrikalar, imalathaneler, orta ve büyük sanayi kuruluşları.

* Diğer: Tarım ve ağaçlandırma alanları, bahçeler, çıplak alanlar.

Sınıflandırılan üç AÖ/AK tipine ait yüzölçümleri her iki yıl için hektar (ha) ve yüzde (%) olarak hesaplanmış, daha sonra bu oranlar karşılaştırılmak üzere tablo halinde verilmiştir. Ayrıca, 2000 ve 2012 yıllarına ait AÖ/AK tiplerinin alansal dağılımları şekil olarak ayrıca hazırlanmıştır.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

116

Doygun, Zengin, Erdem

3. BULGULAR

K.Maraş kenti ve yakın çevresi için 2000 ve 2012 yıllarına ait sınıflandırma sonuçları incelendiğinde, Kent ve Endüstri AÖ/AK tiplerinin önemli ölçüde genişlediği, Diğer sınıfına dahil olan AÖ/AK tipinin yüzölçümünde ise küçüldüğü görülmüştür.

2000 yılı IKONOS görüntüsünün sınıflandırılması sonucunda, kentsel karakterli alanların 1583 ha, endüstriyel karakterli alanların ise 308 ha yüzölçümüne sahip olduğu belirlenmiştir. Tarım ve ağaçlandırma alanları, bahçeler, çıplak alanlardan meydana gelen diğer alanların yüzölçümü aynı yıl için 12,316 ha olarak ölçülmüştür (Tablo 1).

Tablo 1. 2000 ve 2012 yılları AÖ/AK oranları

2000 2012 Değişim

ha % ha % ha %

Endüstri 308 2 619 4 311 50

Kent 1583 11 3335 23 1751 53

Diğer 12316 87 10255 72 -2062 -17

Toplam 14208 100 14208 100

2000 yılında kent dokusu daha çok merkezden dışa doğru bir gelişim göstermekte, yeni gelişen alanlar daha çok batı yönünde görülmektedir. Endüstriyel karakterli alanlar ise kent dokusunu güney ve batı yönlerde kuşatan karayolları çevresinde yer almaktadırlar (Şekil 2).

2012 yılına ait GeoEye uydu görüntüsünün sınıflandırılması sonucunda, kent alanlarının 3335 ha, endüstriyel alanların ise 619 ha yüzeölçümüne sahip oldukları belirlenmiştir. Diğer AÖ/AK tiplerinin yüzölçümü 10,255 ha olarak ölçülmüştür.

AÖ/AK tiplerinin 2012 yılındaki alansal dağılımları incelendiğinde; kuzeyde yer alan Ahir Dağı nedeniyle kent alanının doğu – batı doğrultusunda gelişme gösterdiği, endüstriyel kuruluşların ise, K.Maraş Ovası üzerinde yer alan Kayseri, Adana ve Gaziantep karayolları çevresinde yoğunlaşmasını sürdürdüğü görülmektedir.

Kent dokusunun gelişme alanları incelendiğinde, 2000 yılında batı yönünde görülen saçaklanmanın 2012 yılına gelindiğinde belirgin bir hal aldığı açık bir şekilde görülebilmektedir. Bununla birlikte, endüstri kuruluşlarının ağırlık kazandığı güney kesimlerde de kent dokusunda önemli bir büyüme ortaya çıktığı izlenebilmektedir.

AÖ/AK tiplerinin 2000 ve 2012 yılları arasını kapsayan 12 yıllık dönemde yüzölçümü bakımından önemli değişmeler kaydettiği anlaşılmaktadır. CBS ortamında derlenen verilere göre, 2000 yılında araştırma alanının %11’ini kaplayan kentsel karakterli alanların oranı 2012 yılında %23’e yükselmiş, endüstriyel karakterli alanların bütün içerisindeki oranı ise 2000 yılında %2 iken 2012 yılında %4’e yükselmiştir. Yüzölçümü olarak, aynı dönem içerisinde kent alanları 1751 ha, endüstri alanları ise 311 ha büyümüştür. Her iki AÖ/AK tipi de 12 yıl içerisinde %50 oranında gelişme göstermişlerdir.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

117

Doygun, Zengin, Erdem

Şekil 2. 2000 ve 2012 yılları AÖ/AK dağılımı

Tarım ve ağaçlandırma alanları, bahçeler ile çıplak alanlardan meydana gelen diğer AÖ/AK tipi 2000 – 2012 yılları arasında %17 oranında küçülmüştür. Bu sınıfın kapladığı alanın bütün içerisindeki oranı 2000 yılında %87 iken 2012 yılında %72’ye gerilemiştir.

2000 ve 2012 yıllarına ait AÖ/AK tiplerinin alansal dağılımlarını gösteren Şekil 2 incelendiğinde, kent dokusunun ağırlıklı olarak batı yönünde geliştiği, ancak endüstriyel

Kent Endüstri

2000

2012

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

118

Doygun, Zengin, Erdem

alanların büyüme eğiliminde olduğu güney kesimlerde de konut dokusunun saçaklı bir görünüm ortaya koyacak biçimde ilerlediği gözlemlenebilmektedir. Bu yapı, kent dokusunun gelişiminde endüstriyel yapılanmanın da önemli bir unsur olduğunu açık bir şekilde göstermektedir.

K.Maraş kentini çevre illere bağlayan ve K.Maraş Ovası üzerinde yer alan karayolları, endüstriyel alan kullanımları bakımından önemli bir çekim merkezidir. Kentin batı kesimlerinde organize sanayi bölgesi bulunmasına rağmen endüstriyel kuruluşların ova arazileri üzerinde yapılaşmaya devam etmesinin en önemli nedeni, K.Maraş Belediyesi tarafından hazırlanan kentsel gelişme planında karayolları çevresinde ortalama 500 m genişliğe sahip bir bandın endüstriyel kullanıma ayrılmasından kaynaklanmaktadır.

Doygun ve ark. (2007) tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada, K.Maraş kentini Adana, Kayseri ve Gaziantep’e bağlayan şehirler arası yollar çevresinde öngörülen endüstriyel gelişim alanlarının %87’sinin, K.Maraş Ovası’nı meydana getiren I., II. ve III. sınıf araziler üzerinde yer aldığı belirtilmektedir.

4. SONUÇ VE ÖNERİLER

K.Maraş kenti ve yakın çevresi örneğinde gerçekleştirilen bu çalışma ile, kentsel karakterli alanlardaki büyüme ile endüstriyel alan kulanımları arasındaki ilişkiler incelenmeye çalışılmıştır. 2000 ve 2012 yılları arasını kapsayan 12 yıllık dönemin göz önüne alındığı araştırmada, yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleri yardımıyla kentsel ve endüstriyel AÖ/AK tipleri sınıflandırılmış, ayrıca bu sınıflardaki gelişmelere bağlı olarak diğer AÖ/AK tiplerinde meydana gelen değişmeler incelenmiştir.

Analizler sonucunda, kentsel ve endüstriyel karakterli alanların yüzölçümlerinin 12 yıl süresince ortalama %50 oranında büyüdüğü, diğer alan kullanımlarında ise %17 oranında küçülme olduğu belirlenmiştir. Konut dokusu ağırlıklı olan kentsel alanların gelişimi daha çok batı yönünde gerçekleşmiş, diğer taraftan, endüstri kuruluşlarının çoğunlukla yer aldığı güney yönlerde de kentsel alanların büyüme eğilimi gösterdiği anlaşılmıştır. Bu durum, endüstriyel alanların kent peyzajı üzerindeki değişim ve yönlendirme etkisinin çok belirgin olmadığını, ancak kentsel dokunun endüstriyel alanlara doğru büyüme eğiliminin göz ardı edilemeyeceğini ortaya koymaktadır.

K.Maraş kenti örneği incelendiğinde; endüstrileşmenin kentsel gelişme planı aracılığıyla ova arazileri üzerinde teşvik edilmesi, yanlış alan kullanım eğiliminin doğmasında en önemli unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yapı; tarımsal / kırsal karakterli peyzajın önemli bir dönüşüm içine girmesine ve ardından da kentsel / endüstriyel peyzajın baskın hale gelmesine neden olmaktadır.

Analizler sonucunda elde edilen veriler ve yönetsel bakış açıları göz önüne alındığında, kentsel karakterli peyzajların dönüşüm hızının, kısıtlı bir zaman içerisinde belirgin değişimler sergileyebileceği ve bunun da verimli tarım alanları gibi doğal kaynakların geri dönüşümü mümkün olmayan biçimde kaybedilebileceği anlaşılmaktadır. Bu tür sorunların önüne geçilebilmesi için, özellikle kentsel karakter taşıyan alanlarda ekolojik bakış açısının hakim olduğu alan kullanım uygunluk planlarının yapılması önem taşımaktadır. Bunula birlikte, peyzaj potansiyelini ortaya koyabilmek amacıyla kentsel alanlar için 5, kırsal karakterli alanlar için ise 10 yıllık periyotlarla peyzaj envanterleri hazırlanmalı, doğal ve

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

119

Doygun, Zengin, Erdem

kültürel peyzaj değerleri bakımından uygun olmayan değişim ve dönüşümler düzenli olarak izlenmelidir.

5. KAYNAKLAR

Anonymous, 2002. Kahramanmaraş Kenti: Araştırma Raporu ve Gelişme Senaryoları, Gazi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Ankara.

Davis, J. A., Froend, R. 1999. Loss and degradation of wetlands in southwestern Australia: underlying causes, consequences and solutions. Wetlands Ecology and Management, 7:13-23.

Doygun, H., Berberoğlu, S. 2001. Kıyı Alanlarında Sürdürülebilir Yönetim Modeli Önerisi. In: Türkiye Kıyıları '01- Türkiye'nin Kıyı ve Deniz Alanları III. Ulusal Konferansı Bildirileri, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, 26-29 Haziran, İstanbul, s.11- 20.

Doygun, H., Alphan, H., Gürün, D. K., 2007. Kahramanmaraş Kenti ve Yakın Çevresinde Arazi Örtüsü – Alan Kullanımı Değişimlerinin Belirlenmesi ve Sürdürülebilir Alan Kullanım Önerileri Geliştirilmesi. TÜBİTAK Araştırma Projesi.

Doygun, H., Alphan, H., Kuşat Gürün, D. 2008. Analysing urban expansion and land use suitability for the city of Kahramanmaraş, Turkey, and its surrounding region. Environmental Monitoring and Assessment, 145: 387-395.

Doygun, H., Oğuz, H., Atak, B. K., Nurlu, E., 2012. Alan Kullanım Değişimlerinin Doğal Karakterli Kıyı Alanları Üzerindeki Etkilerinin Uzaktan Algılama ve CBS Yardımıyla İncelenmesi: Çiğli/İzmir Örneği. KSÜ Mühendislik Bil. Der., Özel Sayı, 1-7.

Drummond, M.A., Auch, R.F., Karstensen, K. A., Sayler, K.L., Taylor, J.L., Loveland, T.R. 2012. Land change variability and human-environment dynamics in the United States Great Plains”, Land Use Policy, 29(3): 710-723.

Gürbüz, M., 1999. Kahramanmaraş Merkez İlçenin Beşeri ve İktisadi Coğrafyası, (Doktora Tezi), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Coğrafya Anabilim Dalı.

Korkmaz, H., 2001. Kahraman Maraş Havzası’nın Jeomorfolojisi, T.C. Kahramanmaraş Valiliği İl Kültür Müdürlüğü Yayınları, No: 3, Kahramanmaraş, 197 s.

Lu, Q., Liang, F., Bi, X., Duffy, R., Zhao, Z. 2011. Effects of urbanization and indstrialization on agricultural land use in Shandong Peninsula of China. Ecological Indicators, 11(6): 1710- 1714.

Nurlu, E., Erdem, Ü. 2001. The relation between urbanisation and agricultural areas in the Aegean Region of Turkey. Proceedings of the First Meeting of the EU Funded CA INCO-DC on "Agriculture and Urbanisation in the Mediterranean Region" Enabling Policies – for Sustainable Use of Soil and Water", pp 149- 159, Tunis, 3-6.04.2000, (Ed: D. Camarda, L. Grassini) Options Mediterraneennes.

Ozan, E., 2001. Yeni Bin Yılın Eşiğinde Kahramanmaraş’ın Sosyo-Ekonomik Yapısı, Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası Yayını, Kahramanmaraş.

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu), 2012. Kahramanmaraş İli Merkez İlçesinin Yıllara Göre Şehir Nüfusu. Türkiye İstatistik Kurumu, Ankara.

Yıldırım, U., Taş, İ. E., 2004. K.Maraş’ta Sanayileşme ve Kentleşmenin Çevresel Etkileri, I. Kahramanmaraş Sempozyumu, Kahramanmaraş, pp: 1441-1462.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

120

Tülek,Atik

DÖNÜŞEN PEYZAJ VE KENTLERDE ENDÜSTRİ PEYZAJLARININ ROLÜ

Betül TÜLEK*, Meryem ATİK**

*Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü 07070 Antalya, Tel: (0 242) 310 65 46 Fax: (0 242) 227 45 64, [email protected]

**Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü 07070 Antalya, Tel: (0 242) 310 65 63, Fax: (0 242) 227 45 64, [email protected]

ÖZET

İnsanlar tarafından algılandığı şekliyle karakteri doğal ve/veya insan faktörlerinin eyleminin ve etkileşimin sonucunda oluşan alan olarak tanımlanan peyzajın şekillerinden biri olan kültürel peyzajlar, insan ve doğanın bütünlüğü ve kültürel mirasımızın önemli bir parçasıdır. Burada kentsel, kırsal, tarımsal, endüstriyel peyzajlar olarak yapılacak bir sınıflandırmada endüstri peyzajları önemli yer tutmaktadır. Üretim yapısı ve çevresiyle bir bütün olarak tanımlanan endüstri peyzajları, bulunduğu kenti tanımlayan, kimlik kazandıran, kent insanının yaşam koşullarını iyileştiren önemli mekânlar olmuştur. Sanayi devrimiyle kentlerin dışında gelişen bu mekânlar, zaman içinde artan nüfus ve gelişen teknolojiyle kent merkezlerinde kalmış, kendi kaderlerine terk edilmişlerdir. Geçmişin üretim mekânları, bugünün ise mirasları olan endüstri alanlarını yaşatmanın yolu çoğunlukla bu alanların ve peyzajların kentler gibi dönüşümüyle gerçekleştirilmektedir. Endüstri miraslarının dönüşümü, bu miraslarının yaşatılması ve kente tekrar kazandırılmaları açısından önemli bir fırsat olarak kabul edilmektedir.

Bu çalışmada, kentlerdeki dönüşüm süreçleri kapsamında tüm bileşenleri ile kültürel peyzajların bir parçası olan endüstri peyzajları tartışılarak, dünyadaki ve Türkiye’deki örnekleri üzerinden bu peyzajlar için bir sınıflandırma yaklaşımı geliştirilecek; endüstri peyzajlarının korunması ve sürdürülebilir kullanımları üzerine değerlendirmeler yapılacaktır.

ANAHTAR KELİMELER: Endüstri, Endüstrileşme, Endüstri Mirasları, Endüstri Peyzajları, Kentleşme.

As a part of landscape which means an area, as perceived by people, whose character is the result of the action and interaction of natural and/or human factors, cultural landscape is a combination work of man and nature and important part of our cultural heritage. Within the scope of cultural landscapes, industrial landscapes play an important role in urban, rural, agricultural classification. Industrial landscapes are important to define the city, give its identity, improve the conditions of city life within their production structure and around as a whole. Developing outside of the cities with industrial revolution, they remained in city centers and were abandoned when the increasing population developing technology. At this point, the way for coming them alive come true with transform of industrial heritages and landscapes which they were manufacturing giants of the past.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

121

Tülek,Atik

Transformation of industrial heritage can be appear as an important opportunity for acquired them to the city again and make them alive.

In this study, industrial landscapes will be discussed with their components; a classification method will be developed in Turkey and in the world 'examples; final evaluations will be made on the protection of industrial landscapes and their sustainability.

KEY WORDS: Industry, Industrialization, Industrial Heritage, Industrial Landscape, Urbanisation.

1. GİRİŞ

Endüstri peyzajları nüfus artışı ve sanayileşmenin bir sonucu olarak tarım ve hayvancılığın aksine mekanik üretim süreçlerine ve çoğunlukla da hammadde kaynağı yakın geniş alanlara ihtiyaç duymuşlardır. Önceleri kentlerin dışında ve çevresinde kurulan endüstri alanları kentlerin genişlemesi ile zamanla kent dokusu için kalmışlardır. Bu alanlar geçmişe ait süreçlerin ve birikim bir parçası olarak kentlerin kültürel kimliğinde önemli bir yer tutarlar.

Diğer yandan kentlerin zamana yenik düşen yapılarının ve bölümlerinin dönüşümü ve yeniden planlanmasında kentsel doku içinde kalmış olan endüstri peyzajları kentsel ve endüstriyel dönüşüm projelerinin önemli bir parçasını oluştururlar. Dönüşüm kavramı, kentle ilişkili ya da ilişkisiz alanları kentle ilişkilendirerek, o coğrafya içerisindeki arazi kullanımına, fiziksel, işlevsel, sosyal, ekonomik, ekolojik boyutları ile yeniden düzenlemek anlamında kullanılmaktadır ve kentin makro formunu etkileyip değiştirmektedir. Kentsel dönüşümün kentlerin fiziksel, sosyal ve ekonomik anlamda iyileştirilmesinin yanında küresel, ekonomik, politik, sosyal yapıyı ve yaşamı biçimlendiren bir olgudur (Güley, 2001).

Kent dokusu içinde yer alan endüstriyel alanlar kentin dönüşen kimliğine sembolik bir anlam kazandırmasının yanında insanların doğa ile iç içe hissedebilecekleri rekreasyon mekanları, kültürel merkezleri, tür çeşitliliği ile de doğal koruma için potansiyel oluşturmaktadır. Gelişen kent sınırları içerisinde kalmış eski endüstriyel alanların dönüştürülerek kentlerin yeşil alanlar sistemine katılmaları diğer bir planlama aracıdır. Fonksiyonunu yitirmiş eski endüstriyel alanlara getirilen yeni kullanımlar kentin yeşil dokusuna ve kent ekosistemine katkı sağlayarak sürdürülebilir kentler yaratılırken, diğer taraftan da kentin geçmişten bugüne geçirdiği kültürel süreçler bir miras ve peyzaj değeri olarak da kente ve kentliye kazandırabilmektedir.

Bu çalışmada, kentlerdeki dönüşüm süreçleri kapsamında tüm bileşenleri ile kültürel peyzajların bir parçası olan endüstri peyzajları tartışılarak, dünyadaki ve Türkiye’deki örnekleri üzerinden bu peyzajlar için bir sınıflandırma yaklaşımı geliştirilecek; endüstri peyzajlarının korunması ve sürdürülmeleri üzerine değerlendirmeler yapılacaktır.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

122

Tülek,Atik

2. MATERYAL ve YÖNTEM

Endüstri peyzajlarının değerini anlamak, doğru yöntemlerle korumak, değerlendirmek ve gelecek nesillere aktarabilmek için bu peyzajların mevcut durumunun ve kültürel miras değerin belirlenmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Bu çalışma endüstriyel peyzajların sınıflandırılmasında yeni bir yöntem yaklaşımını içermektedir. Burada endüstri peyzajlarına ait tipolojiler önemli olup, bu alanların kültürel değeri, miras değeri, kültürel önemi, peyzajın niteliği ve endüstri peyzajının mevcut durumu incelenmiştir. Almanya, Ruhr Bölgesi Emscher Parkı ve İngiltere Eden Parkı örneklerinin değerlendirildiği çalışmada endüstri peyzajlarının tipolojilerinin anlaşılmasında Köksal (2012), Tanyeli (2000), Loures (2008), Brüning (2012), Tolga (2006) temel alınmıştır.

3.BULGULAR

3.1. Endüstrileşme Kapsamında Endüstriyel Miras ve “Endüstri Peyzajları”

Endüstri Fransızca’dan dilimize geçmiş Latince kökenli bir terimdir. Ülkemizde endüstrinin kelimesinin yerine Arapça’dan gelen “sanayi” kelimesi de kullanılmaktadır. Batur (1970)’a göre endüstri, doğa-insan-ürün arasındaki ilişkiler biçimini içeren ve buna bağlı olarak çeşitlenen tarihsel ve toplumsal bir olay ve üretim tekniği olgusudur. Tarihsel açıdan 16. ve 18. yüzyıl endüstri devriminin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. İlk olarak dokuma endüstrisinde üretime giren makineler ve makinelerin yapımı için demir endüstrisinin gelişimi endüstri devriminin çekirdeğini oluşturmuştur. Demirin inşaat malzemesi olarak geçirdiği gelişim, fabrika ve köprülerden sonra 19. yüzyıl ortalarına doğru devrin en önemli mimari konularından biri olan sergilerde cam kullanımını gündeme gelmiştir. 19. yüzyılın son yirmi yılı boyunca yeni bir inşaat sistemi, betonarme hızla gelişmiş, endüstrileşme sürecine girmiş ülkelerdeki kentlerin büyük bir hızla gelişmesi, yapı endüstrisinde olağanüstü yenilikleri gerektirmiştir (Benevole, 1981).

Kentsel planlama süreci ile 20. yüzyılın ortalarına doğru, endüstri kentin dışında yer almaya başlamış (Koçan, 2011), böylece kentler kirlilikten arındırılmaya çalışılmıştır. Fakat günümüzde kentlerin büyümesiyle eskiden kent dışına taşınmış olan alanlar, artık kent içinde yer almaktadır (Aytaç ve Kuşuluoğlu, 2012). Kent içinde kalan endüstriyel alanlar, kentsel yenilenme sürecinde yeni form ve kullanımlarla dönüşümde önemli bir rol oynamaktadır. Endüstriyel peyzajlar özgün üretim süreçleri ve mimari dokusu ile kültürel miras olarak kabul görmektedir. Kentlerde işlevini yitirmiş eski endüstriyel alanlar tarihin göze çarpan önemli elemanları olarak değer kazanmakta ve endüstriyel miras olarak korunması sağlanmaktadır.

3.2. Türkiye’de Endüstri Mirasları

Türkiye’de endüstri mirasının geçmişi Cumhuriyet Dönemine kadar gitmekte olup, Birinci 5 Yıllık Kalkınma Planı’nın ilk önemli eseri Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası olmuştur. Yakın zamana kadar, değişimin hızı ve yeni teknolojiler karşısında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de endüstri yapıları araç, gereç ve donanımları ile verimliliklerini yitirmişlerdir.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

123

Tülek,Atik

Bu noktada unutulmaya yüz tutan endüstri mirası yapılarının çağdaş kentlerle ilişkilendirilerek kentlilerin ihtiyaçlarına cevap verecek biçimde yeniden düzenlenerek yaşatılması konusu önem kazanmıştır.

Bugün ülkemizdeki mevcut hukuki altyapı endüstri mirasının korunması üzerine özel bir yorum getirmese de, gelişmelere de açıktır. Özellikle 1983 yılından beri yürürlükte olan 2863 sayılı “Kültür ve Tabiat Varlıklarının Koruma Kanunu”nda, 2004 yılında yapılan değişiklikler ile endüstri miraslarının tescillenmesi nispeten kolaylaştırılmıştır. Türkiye’de tescillenen endüstri mirasları arasında Ankara, İzmir ve İstanbul’daki Havagazı Fabrikaları önemli örneklerdir (Köşkeroğlu, 2006). Miras niteliğindeki endüstri alanların bölgelere göre dağılımları incelendiğinde Marmara Bölgesi Türkiye’deki endüstri alanlarının önemli bir bölümünü içermekte, bu sıralamayı Ege ve İç Anadolu Bölgeleri takip etmektedir (Şekil 1).

Şekil 1. Türkiye’deki Endüstri Miraslarının Bölgelere Göre Dağılımı

3.3. Dünya Mirasları Kültürel Peyzajlarında Endüstri Peyzajlarının Yeri

Kültürel peyzajlar, her türlü insani, kültürel, simgesel boyutları ve taşıdığı anılarla ve tüm somut ve soyut bileşenleriyle, geniş bir mirası tanımının kapsamaktadır (ICOMOS, 2007). Kültürel peyzaj terimi kırsal alanlar, tarım alanları, küçük kasabalar, milli parklar vb. oldukça geniş çeşitliliği kapsamaktadır. Bu kapsamda kültürel peyzajları ve kültürel peyzajların bir parçası olan endüstri peyzajlarını sınıflandırmak mümkündür (Şekil 2).

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

124

Tülek,Atik

Şekil 2. Kültürel peyzajların ve endüstri peyzajlarının sınıflandırılması

Dünya Miras Listesi'nde doğal, kültürel ve karma niteliklere sahip olmak üzere toplam 189 ülke ve 971 adet miras alanı bulunmaktadır. Dünya Miras Listesi kapsamında 92 miras alanı kültürel peyzajlar olarak, 37 miras alanı ise endüstri mirası olarak tanımlanmıştır. Bu 37 endüstri mirası içerisinden 7 farklı endüstri peyzajı seçilme kriterleri ve içerikleri doğrultusunda değerlendirilmiştir (Tablo 1). Bu kriterler kapsamında, endüstri mirası olarak değerlendirilmelerinde öne çıkan kriterler ii, iii ve iv olmuştur. Endüstri mirası kategorisinde değerlendirilen alanlar ve kullanım tipleri ise imalathane ve fabrikalar, atölyeler, madenler, işletme ve arıtma alanları, ambarlar ve depolar, enerji üretim ve iletim tesisleri, sergi alanları, hizmet yapıları, demiryolu-liman gibi ulaşım alanları olarak belirlenmektedir.

Tablo 1. UNESCO Dünya Mirası Endüstri Peyzajları

Endüstri Peyzajları Ülke Kabul

Edilme Yılı

Kriterler İçerik

1 Hallstatt-Dachstein Salzkammergut Kültürel Peyzajı

Avusturya 1997 (iii)(iv)

2 Blaenavon Endüstri Peyzajı İngiltere 2000 (iii)(iv)

3 Cornwall ve Batı Devon Maden Peyzajı

İngiltere 2006 (ii)(iii)(iv)

4 Iwami Ginzan Gümüş Madeni ve Kültürel Peyzajı

Japonya 2007 (ii)(iii)(v)

5 Agav Peyzajı ve Tarihi Tekila Sanayi Tesisleri

Meksika 2006 (ii)(iv)(v)(vi)

6 Guanajuato Tarihi şehri ve çevresindeki madenler

Meksika 1988 (i)(ii)(iv)(vi)

7 Røros Maden Şehri ve Çevresi

Norveç 2010 (iii)(iv)(v)

Kültürel Peyzajlar

Endüstriyel

Fabrika ve İmalathaneler

Madenler ve Taş Ocakları

Enerji Üretim ve İletim Tesisleri

İşletme ve Arıtma Tesisleri

Ambar ve Depolar

Kentsel

Kırsal Tarımsal

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

125

Tülek,Atik

i. yaratıcı insanın dehasının ürünü olması

ii. belli bir zaman diliminde veya kültürel mekanda, mimarinin veya teknolojinin, anıtsal sanatların gelişiminde, şehirlerin planlanmasında veya peyzajların yaratılmasında, insani değerler arasındaki önemli etkileşimi göstermesi,

iii. kültürel bir gelenek veya yaşayan ya da kayıp bir uygarlığın tek veya en azından istisnai tanıklığını yapması,

iv. insanlık tarihinin bir veya birden fazla anlamlı dönemini temsil eden yapı tipinin ya da mimari veya teknolojik peyzaj topluluğunun değerli bir örneğini sunması,

v. bir veya daha fazla kültürü temsil eden geleneksel insan yerleşimine veya toprağın kullanımına ilişkin önemli bir örnek sunması ve özellikle bu örneğin, geri dönüşü olmayan değişimlerin etkisiyle dayanıklılığını yitirmesi,

vi. istisnai düzeyde evrensel bir anlam taşıyan olaylar veya yaşayan gelenekler, fikirler, inançlar veya sanatsal ve edebi eserlerle doğrudan veya maddeten bağlantılı olması, kültürel kriterleri oluşturmaktadır (UNESCO, 1972; WHC, 1992; Fowler, 2003).

3.4. Endüstriyel Mirasların Korunması

Üretim teknolojilerinin değişimi, donanım ve işletim sisteminin modern teknoloji ürünleriyle yer değiştirmesi ile işlevini yitiren endüstri yapıları bakımı, onarımı ve geleceği 20. yüzyılın ikinci yarısında bilimsel olarak tartışılmaya başlanmıştır. Endüstriyel miras kavramı kapsamında endüstriyel peyzajların korunması amacıyla farklı girişimler bulunmaktadır. Bunlar arasında Uluslararası Endüstriyel Mirası Koruma Komitesi (TICCIH, The International Committee for the Conservation of the Industrial Heritage), Avrupa Endüstri Mirası Güzergâhı (ERIH, The European Route of Industrial Heritage), Avrupa Endüstri Mirası güzergâhı ile ve Modern Mimarlık Ürünlerinin Belgelenmesi, Korunması, Restorasyonu ve Yeniden İşlevlendirilmesi Girişimi (DOCOMOMO, Documentation and Conservation of Buildings, Sites and Neighborhoods of the Modern Movement) en önemlilerindendir. TICCIH 2003’te Sanayi Mirası için “NİJNİ TAGIL” Tüzüğü’nü yayınlamıştır. Burada;

• Endüstri mirası, sanayi kültürünün tarihsel, teknolojik, sosyal, mimari ve bilimsel değere sahip kalıntılarından oluştuğu,

• Günümüzdeki endüstri mirası çok derin tarihsel sonuçlar doğurmuş olan ve doğurmaya devam eden faaliyetlerin somut kanıtı olduğu,

• Mirasın dokusu, bütünlüğünü oluşturan parçaları, makineleri ve genel yapısı, endüstri mirasının içinde yer aldığı yörenin özellikleri, yazılı belgelerde ve insanların anılarında ve geleneklerinde yer alan maddi olmayan kayıtlar da belge değerine sahip olduğu vurgusu yapılmıştır.

Endüstri miraslarının korunmasında 3 tanımı yapılmıştır (ICOMOS 1999; Höhmann, 1992; Köksal, 2012);

1. Herhangi bir müdahale yapmadan veya en az müdahale ile yeni bir işlev vermeksizin olduğu gibi korumadır.

2. Çok az bir değişimle ve eski işlevine yakın bir işlevle korumadır. Bu yöntem daha çok işlevini yitirmemiş teknik anıtlar için tercih edilmektedir.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

126

Tülek,Atik

3. Endüstri anıtlarını yeni bir işlevle yeniden kullanmaktır. Bu noktada kentsel dönüşümler kapsamında endüstri alanlarının dönüşüm projeleri devreye girmektedir. Zaman, doğa koşulları, rant kaygısı, vandalizm ve daha birçok etmen yapıların bozulmasını hızlandırmaktadır. Bu koşullarda, korumanın bir boyutu olarak yapıları yeniden kullanmak bir çözüm olarak gözükmektedir. Ancak yeniden kullanımının ilk hedefi yapıyı tekrar yaşama katarak, ömrünü uzatmak olmalıdır.

Bu noktada endüstri mirasının korunması amacıyla geliştirilen bu 3 tanımlama içerisinde, mirasa yeni işlevler kazandırılarak ve dönüştürülerek koruma anlamında, dünyadan 2 başarılı dönüşüm projesi örneğine yer verilmiştir.

3.4.1. Eden Projesi, Cornwall-Birleşik Krallık

İngiltere’nin, Cornwall Bölgesinde bir kaolin ocağı üzerinde kurulan Eden, Cennet Projesi Çelik konstrüksiyonla oluşturulan, adeta dev bir böceği andıran biomeların (canlı yaşam ortamı) kabuğu, camın kullanımı yasaklandığı için EFTE (Etilen-tetrafluoroetilen) yarı transparan bir örtü ile kaplıdır. Ekoloji, bilim, sanat ve mimariyi çok başarılı bir şekilde birleştirildiği proje kapsamında 3.385 türe ait 97.400 bitki türünü içermektedir. Proje hedefleri, dünya florasını, bahçe bilimini, tarımı ve ormancılığı sergileyerek bir mekân oluşturmaktır (Anonim, 2012).

3.4.2.Bölgesi Emscher Park Projesi-Almanya

Almanya’nın Ruhr Bölgesinde 1980’lerde hemen hemen tamamen boşaltılan işlevini yitirmiş gaz depoları, kömür işletmeleri, su kuleleri, yüksek fırınlar, metal işletmeleri, türbinler, limanlar, tersaneler ve maden işletmeleri ile devasa sanayi alanları ve fabrikalarını (Ganser, 1992) içeren bir alanda kurulan Emscher Parkı teknik ve endüstri müzeleri, çok amaçlı kültür merkezleri, eğlence ve dinlence, eğitim ve kamu mekânlarını içermekte ve “Endüstri Kültürü Güzergâhı (Route Industrie Kultur) projesinin bir parçasını oluşturmaktadır (Kraft, 1999).

3.5. Endüstriyel Peyzajların Sınıflandırılmasında Bir Yöntem Yaklaşımı

Bu çalışma kapsamında geliştirilen endüstri miraslarının sınıflandırılması yaklaşımıyla, Türkiye'de işletildiği yılların sosyal, kültürel ve teknik izlerini halen taşıyan, dönüşümün projeleriyle yeni fonksiyonlar yüklenen ve bugün kent merkezlerinde kalan İzmit Sekapark, Santral İstanbul ve Antalya İplikli ve Pamuklu Dokuma Fabrikası örnekleri incelenmiştir.

3.5.1.Sekapark-İzmit

Kuruluşu 1930’lu yıllara uzanan İzmit, Seka Kâğıt Fabrikası Türkiye’de ilk modern kâğıt üretiminin gerçekleştirildiği sanayi devriminin simgelerinden biridir (Oral, 2007). 2004’de kapatılan fabrika 2007 yılında ilk etabının tamamlanmasını takiben Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından kâğıt fabrikası kimliğinden bir kent parkı kimliğine bürünmüş ve adı ‘Sekapark’ olarak değiştirilmiştir. Türkiye’deki en kapsamlı ve başarılı endüstriyel dönüşüm proje uygulamalarından biri olan Sekapark kent ölçeğinden çok bölge ölçeğinde uluslararası boyutta örnek bir endüstriyel dönüşüm parkı niteliği taşımaktadır (Oğuz, D. ve ark., 2010). Tablo 2’de Seka Kâğıt Fabrikası Endüstri Peyzajına ilişkin değerlendirmeler yer almaktadır.

Üç farklı kısımda yapılan sınıflandırmada, öne çıkan özelliklerin başında alanın önemli bir açık ve kapalı alan rezervi olması gözlenmektedir. Alan farklı amaçlarla kullanılabilecek

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

127

Tülek,Atik

yapı stoğu, sosyal ve fiziksel ulaşılabilirliğe sahip oluşu gibi özelliklerinin yanında; tarihsel, sosyal, sembolik ve peyzaj özellikleriyle bölgesel, ulusal ve uluslararası düzeyde kültürel değerler taşımaktadır. Tüm bu özellikleriyle bir bütün olarak eski kâğıt fabrikasının kent parkına dönüşümü projesi hazırlanmış, bu dönüşüm sürecinde yeni kazandırılan mekânlar ile alan bir cazibe merkezine dönüştürülmüştür.

Tablo 2. Sekapark Endüstri Peyzajının Değerlendirme Skalası

ALANIN TİPOLOJİSİEndüstriyel Mirasının Mevcut Durumunun

Değerlendirilmesi

Yeni Fonksiyonu

ALANIN KÜLTÜREL DEĞERİ

Endüstriyel Kültürel Mirasın Değeri ve Öneminin Değerlendirilmesi

ALANA ÖZGÜ TEKNİK NİTELİKLER

Fabrika ve

imalathane

Gıda

Tütün ve mamülleri

Tekstil

Kağıt

Para

Maden

Açık Ocak

Madenciliği

Demir cevheri

Bakır cevheri

Yüzey Madenciliği

Taş

Ocakları

Volkanik kaya

Granit

Kireç taşı

Mermer

Kaya Tuzu

Ambar ve depo

Enerji üretim

ve iletim tesisi

Rüzgar

Su

Elektrik

Ulaştırma alanıDemiryolu

Liman

Kent ParkıMüze ve Kültür Merkezi

Eğitim YapısıKonut bahçesiKurum bahçesiBotanik bahçesiArkeolojik parkDendrolojik park (Tematik park, Arboretum)Meydan ve promenat alanı

Kültürel Miras Değeri

Estetik Anıtsal

Arkeolojik Sosyal

Mimari Ruhsal

Fonksiyone

l

Sembolik

Tarihsel Teknolojik

Peyzaj Geleneksel ve diğer maddi-manevi değerler

Kültürel Önemi Açısından

Uluslararası önemde

Ulusal önemde

Bölgesel önemde

Yöresel/yerel önemde

Mekanın Ruhu Açısından

Mekana bağlı gelenekler

Sanatsal açıdan ilhan veren mekanlar

Mekandaki malzemelerin eşsiz kombinasyonu

Dini inançların göstergesi olan mekanlar

Bütünlük

Hala kullanılan mekanlar

Yeni kullanım kazandırılan mekanlar

Kullanılmayan mekanlar

Dönüşüm sürecinde kullanılan mekanlar

Endüstri Peyzajının Adı

Ülke

Alan Yöneticisi

İmkanları ve Özellikleri

Alana Uygun

Anahtar Kelimeler/Temalar

Literatür/Kaynaklar

İzmit Sekapark

İzmit Büyükşehir Belediyesi

Seka Kâğıt Fabrikası’nın deniz,

demiryolu ve karayoluulaşımlarına son derece elverişli,

kentin merkezinde bulunan, yapıstoku değerine sahip bir alandır.

Ayrıca kent için son dereceönemli açık ve kapalı alan

rezervlerine de sahiptir.

Endüstri mirası, kentsel

rekreasyon alanı, endüstri peyzajı

•Oğuz, D., Akpınar, N.ve Saygı,

H. 2010.Kentiçi Endüstri Alanlarının Dönüşümüne Bir

Model: İzmit/Sekapark. Coğrafi Bilimler Dergisi 8(2),157-167

•http://www.kocaeli.bel.tr

Türkiye

Alanın ilk Adı ve

Oluşturulma Tarihi

Kim tarafından oluşturulduğu

Tarihsel Gelişim

Dönemleri

Alanda öne çıkan Özellikler

(Öneminin anlaşılması

için gerekli)

Seka Kağıt Fabrikası-1930

1970-Altın dönemini yaşamıştır.

1984- Karanlık yılların başlangıcı olmuştur.

2004- Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından ülke bütçesine ciddi

zarar verdiği için kapatılmasına karar verilmiştir.

2007- Seka Park’a dönüşümü tamamlanmış ve ilk etap açılmıştır.

Sekapark, proje uygulamasının tüm

etaplarıyla, bellek, insan, mekân vekent algılarının güçlendirildiği,

deniz, kara ve demiryolu kentselulaşım bağlantılarının sağlandığı,

kent ölçeğinden çok bölgeölçeğinde uluslar arası boyutta

örnek bir endüstriyel dönüşüm parkıolma özelliği taşımaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti

Tarihsel Geçmiş

Taşıt yolu ile

Demiryolu ile

Toplu taşıma ile

Feribot/ gemi ile

Yürüyerek

Ulaşılamaz

Kamuya açık

Kamuya kısmen açık

Kamuya Kapalı

Sosyal Ulaşılabilirlik

Alanın Mevcut Koruma Durumu

Değiştirilmemiş tarihi bölge

Orijinal materyalin korunduğu tarihi bölge

Orijinal materyalin korunmadığı tarihi bölge

Değişmiş tarihi bölge

Yenileme sürecindeki bölge

Koruma sürecindeki bölge

Restorasyon sürecindeki bölge

Restorasyonun tamamlandığı bölge

Harabe

Alanın Yasal Koruma

Durumu

UNESCO Mirası

Ulusal Miras Hukuku

Diğer Ulusal Hukuklar

Bölgesel yasa ve

yönetmelikler

Herhangi bir yasal

koruma yok

Fiziksel Ulaşılabilirlik

3.5.2. Santral İstanbul

Osmanlı Döneminin ilk ve en önemli sanayi girişimi olan ve adını Silahtar Fındıklı Mehmet Ağa'dan alan fabrikanın inşası 1913 yılında tamamlanmış, 1952 yılına kadar İstanbul'u tek başına besleyen elektrik santrali olan tesis 1983'te zorunlu olarak kapatılmıştır. Silahtarağa Elektrik Santrali, endüstri arkeolojisi bağlamında teknoloji tarihi ve sanayi bölgesi adına birçok tarihsel değer taşıyan bir örnektir. 20. yüzyıl başındaki elektrik üretim biçimini örnekleyen, dönemin teknik ve teknolojik üretim biçimini sergileyen teçhizat ve düzeneği içinde barındırmaktadır (Tolga, 2006). Silahtarağa Elektrik Santralinin “Santral İstanbul” adıyla uluslararası çağdaş sanat müzesi ve kültür merkezine dönüştürülmesi çalışmaları 2005’te başlamıştır. Santral İstanbul Batı ile Ortadoğu, Balkanlar, Anadolu, Kafkasya ve Asya kökenli 'Doğu sanatının' örneklerine yer vermesi, sanatın sadece sergilendiği ve paylaşıldığı değil, aynı zamanda üretildiği bir cazibe merkezi olmuştur (Cengizkan, 2004; Köksal, 2004) (Tablo 3).

Sahip olduğu tüm teknik ekipmanlarıyla bugün halen korunan ve müze&kültür merkezi haline dönüştürülen tesis, verilen hizmetlerle hem ulusal hem de uluslararası boyutta

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

128

Tülek,Atik

önem taşımaktadır. Dönüşüm projesiyle bu eski elektrik santralinin 120.000 m2

lik yerleşkesi, sadece bir yapı kütlesi olarak değil, peyzajıyla da bir bütün olarak ele alınmıştır. Taşıdığı arkeolojik, tarihsel, sembolik, sosyal ve peyzaj özellikleriyle değerlendirilen bir endüstri mirası örneği olarak, kamuya sunulmuştur.

Tablo 3. Santral İstanbul Endüstri Peyzajının Değerlendirme Skalası ALANIN KÜLTÜREL DEĞERİ

Endüstriyel Kültürel Mirasın Değeri ve Öneminin Değerlendirilmesi

ALANIN TİPOLOJİSİ

Endüstriyel Mirasının Mevcut Durumunun Değerlendirilmesi

Yeni Fonksiyonu

ALANA ÖZGÜ TEKNİK NİTELİKLER

Fabrika ve

imalathane

Gıda

Tütün ve mamülleri

Tekstil

Kağıt

Para

Maden

Açık Ocak

Madenciliği

Demir cevheri

Bakır cevheri

Yüzey Madenciliği

Taş Ocakları

Volkanik kaya

Granit

Kireç taşı

Mermer

Kaya Tuzu

Ambar ve depo

Enerji üretim ve

iletim tesisi

Rüzgar

Su

Elektrik

Ulaştırma alanıDemiryolu

Liman

Kent ParkıMüze ve Kültür Merkezi

Eğitim YapısıKonut bahçesiKurum bahçesiBotanik bahçesiArkeolojik parkDendrolojik park (Tematik park, Arboretum)Meydan ve promenat alanı

Kültürel Miras Değeri

Estetik Anıtsal

Arkeolojik Sosyal

Mimari Ruhsal

Fonksiyonel Sembolik

Tarihsel Teknolojik

Peyzaj Geleneksel ve diğer maddi-manevi

değerler

Kültürel Önemi Açısından

Uluslararası önemde

Ulusal önemde

Bölgesel önemde

Yöresel/yerel önemde

Peyzajın Niteliği Açısından

Mekana bağlı gelenekler

Sanatsal açıdan ilhan veren mekanlar

Mekandaki malzemelerin eşsiz kombinasyonu

Dini inançların göstergesi olan alanlar

Endüstriyel Peyzajın Mevcut Durumu

Hala kullanılan alanlar

Yeni kullanım kazandırılan alanlar

Kullanılmayan alanlar

Dönüşüm sürecinde kullanılan alanlar

Endüstri Peyzajının Adı

Ülke

Alan Yöneticisi

İmkanları ve Özellikleri

Alana Uygun

Anahtar Kelimeler/Temalar

Literatür/Kaynaklar

Santral İstanbul

İstanbul Büyükşehir Belediyesi

•H.B.Tolga, 2006. EndüstriyelAlanların Dönüşümü, Kentsel Mekana

Etkileri: Beykoz Kundura Ve Deri

Fabrikası İçin Bir Dönüşüm

Senaryosu. Yüksek Lisans Tezi F.B.E.

Mimarlık Ana Bilim Dalı,İstanbul.

•http://www.santralistanbul.org/main/in

dex/

Alanın ilk Adı ve

Oluşturulma Tarihi

Kim tarafından oluşturulduğu

Tarihsel Gelişim

Dönemleri

Alanda öne çıkan Özellikler

(Öneminin anlaşılması

için gerekli)

Silahtarağa Elektrik Santrali-1913

1913- Santralin inşası tamamlanmıştır.

1952-Yılına kadar İstanbul'u tek başına

besleyen elektrik santrali olmuştur.

1983- Zorunlu olarak kapatılmıştır.

1919- Hasar giderme çalışmaları

yapılmıştır.2005- Santral İstanbul adıyla yeniden

işlevlendirilerek açılmıştır.

Osmanlı’nın ilk termik santrali olan

fabrika, bugün Batı ile beraberOrtadoğu, Balkanlar, Anadolu, Kafkasya

ve Asya kökenli 'Doğu sanatının'

örneklerine yer veren, sanatın sadece

sergilendiği ve paylaşıldığı değil, aynı

zamanda üretildiği bir cazibe merkezi

özelliğindedir.

Osmanlı Devleti

Tarihsel Geçmiş

Taşıt yolu ile

Demiryolu ile

Toplu taşıma ile

Feribot/ gemi ile

Yürüyerek

Ulaşılamaz

Kamuya açık

Kamuya kısmen açık

Kamuya Kapalı

Sosyal Ulaşılabilirlik

Alanın Mevcut Koruma Durumu

Değiştirilmemiş endüstriyel peyzaj

Orijinal materyalin korunduğu endüstriyel peyzaj

Orijinal materyalin korunmadığı endüstriyel peyzaj

Değişmiş endüstriyel peyzaj

Yenileme sürecindeki endüstriyel peyzaj

Koruma sürecindeki endüstriyel peyzaj

Restorasyon sürecindeki endüstriyel peyzaj

Restorasyonun tamamlandığı endüstriyel peyzaj

Harabe

Alanın Yasal Koruma

Durumu

UNESCO Mirası

Ulusal Miras Hukuku

Diğer Ulusal Hukuklar

Bölgesel yasa ve

yönetmelikler

Herhangi bir yasal

koruma yok

Fiziksel Ulaşılabilirlik

Türkiye

Endüstri mirası, elektrik üretim tesisi,

kültür merkezi

120.000 m²lik bir alana kurulmuş olan,

teknoloji tarihi ve sanayi bölgesi adına

bir çok tarihsel değeri kendisinde

toplayan önemli bir yerleşkedir. Bir

endüstri arkeolojisi nesnesidir. 20

yüzyıl başındaki elektrik üretim biçimini

örnekleyen, dönemin teknik ve

teknolojik üretim biçimini sergileyenteçhizat ve düzeneği içinde

barındırmaktadır.

3.5.3. Antalya İplikli ve Pamuklu Dokuma Fabrikası

Türkiye sanayi geçmişine ait ilk örneklerin bulunduğu Antalya’da turizm gelişmelerinden önce tarım ve bölge ihtiyacını karşılamaya yönelik sanayi yatırımları başlamış ve 1950’li yıllardan itibaren önemli sanayi atılımları yaşanmıştır. Bunlardan biri de 1961’de üretimine başlayan Antalya İplikli ve Pamuklu Dokuma Fabrikasıdır (Antalya Belediyesi, 1990). 2003 yılında üretim faaliyetleri durdurulan Dokuma Fabrikası 2005 yılında Taşınmaz Kültür Varlığı olarak koruma altına alınmıştır (Atik ve Işıklı, 2007) (Tablo 4).

1960 yılında kent ve ülke ekonomisine sağladığı katkı, sadece ekonomik çerçevede kalmamış, konumlandırıldığı 280.000 m

2 lik yeşil alan miktarıyla kent ekosistemini de

olumlu yönde etkilenmiştir. Bugün fabrikanın kullanımıyla ilişkin hukuki süreç halen devam ediyor olsa da, şu an atıl durumda olan hangarlardan biri zaman zaman sergilere ev sahipliği yapmaktadır. Dönüşümün bir kültür merkezi olarak kısmen de olsa gerçekleştirildiği alan, sahip olduğu tüm teknik, anıtsal, fonksiyonel, sosyal, tarihsel,

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

129

Tülek,Atik

sembolik özellikleri ve peyzajıyla birlikte korunmalı, tanıtılmalı ve kente kazandırılmalıdır. Bu noktada yapılacak dönüşüm çalışmalarının, alanın kültürel değeri, miras değeri, kültürel önemi, peyzajın niteliği ve endüstri peyzajının mevcut durumundan oluşan tipolojilerde ele alınması yol gösterici olacaktır.

Tablo 4. Antalya İplikli ve Pamuklu Dokuma Fabrikası Endüstri Peyzajının Değerlendirme Skalası

ALANIN KÜLTÜREL DEĞERİ

Endüstriyel Kültürel Mirasın Değeri ve Öneminin Değerlendirilmesi

ALANIN TİPOLOJİSİ

Endüstriyel Mirasının Mevcut Durumunun Değerlendirilmesi

Yeni Fonksiyonu

ALANA ÖZGÜ TEKNİK NİTELİKLER

Fabrika ve

imalathane

Gıda

Tütün ve mamülleri

Tekstil

Kağıt

Para

Maden

Açık Ocak

Madenciliği

Demir cevheri

Bakır cevheri

Yüzey Madenciliği

Taş

Ocakları

Volkanik kaya

Granit

Kireç taşı

Mermer

Kaya Tuzu

Ambar ve depo

Enerji üretim ve

iletim tesisi

Rüzgar

Su

Elektrik

Ulaştırma alanıDemiryolu

Liman

Kent ParkıMüze ve Kültür Merkezi

Eğitim YapısıKonut bahçesiKurum bahçesiBotanik bahçesiArkeolojik parkDendrolojik park (Tematik park, Arboretum)Meydan ve promenat alanı

Kültürel Miras Değeri

Estetik Anıtsal

Arkeolojik Sosyal

Mimari Ruhsal

Fonksiyonel Sembolik

Tarihsel Teknolojik

Peyzaj Geleneksel ve diğer maddi-manevi

değerler

Kültürel Önemi Açısından

Uluslararası önemde

Ulusal önemde

Bölgesel önemde

Yöresel/yerel önemde

Peyzajın Niteliği Açısından

Mekana bağlı gelenekler

Sanatsal açıdan ilhan veren mekanlar

Mekandaki malzemelerin eşsiz kombinasyonu

Dini inançların göstergesi olan alanlar

Endüstriyel Peyzajın Mevcut Durumu

Hala kullanılan alanlar

Yeni kullanım kazandırılan alanlar

Kullanılmayan alanlar

Dönüşüm sürecinde kullanılan alanlar

Endüstri Peyzajının Adı

Ülke

Alan Yöneticisi

İmkanları ve Özellikleri

Alana Uygun

Anahtar Kelimeler/Temalar

Literatür/Kaynaklar

Antalya İplikli ve PamukluDokuma Fabrikası

Antalya Kepez Belediyesi

Çoğunluğu çam türlerinden oluşan

koruluk ve 280.000 m2’ lik alanda

bulunan maki örtüsü ile kentekosistemine büyük katkı sağlayan

fabrika Antalya kenti içindeki az

sayıdaki yeşil alanlardan

biridir.Fabrika binasının kendisi,

hizmet binaları, lojmanları ve koruluk

alanı küçük ölçekli bir endüstripeyzajını tanımlamaktadır.

Endüstri Peyzajı, dokuma fabrikası,

endüstri mirası

Atik, M., Işıklı, C., 2007. Endüstri

Parklarının Kent Peyzajındaki Yeri ve

Antalya Dokuma Fabrikası Örneği.

TMMOB Peyzaj Mimarları Odası

Peyzaj Mimarlığı 3. Kongresi,

Antalya. Sayfa 72-78.

Alanın ilk Adı ve

Oluşturulma Tarihi

Kim tarafından

oluşturulduğu

Tarihsel Gelişim Dönemleri

Alanda öne çıkan

Özellikler(Öneminin

anlaşılması için gerekli)

Antalya İplikli ve Pamuklu Dokuma

Fabrikası-1961

-1950’li yıllardan itibaren Antalya’da

önemli sanayi atılımları yaşanmıştır.

- 1961’de Antalya İplikli ve Pamuklu

Dokuma Fabrikası üretime başlamıştır.-2003 yılında üretim faaliyetleri

durdurulan fabrikanın yer aldığı arazi

Kepez Belediyesi’ne devredilmiştir.

-2005 yılında Taşınmaz Kültür Varlığı

olarak koruma altına alınmıştır.

Kapalı alanı 16.733 m2 olan işletme

binası dokuma makineleri ve dokuma

tezgahlarının sergilendiği bir Fabrika-

Müze potansiyelinde kullanılmaya

uygun bir fabrikadır. Fabrika alanının

konumu ve büyüklüğü açısından

Antalya kenti açık ve yeşil alan

sistemine çok yararlı katkılarda

bulunabilecektir.

Antalya Büyükşehir Belediyesi

Tarihsel Geçmiş

Taşıt yolu ile

Demiryolu ile

Toplu taşıma ile

Feribot/ gemi ile

Yürüyerek

Ulaşılamaz

Kamuya açık

Kamuya kısmen açık

Kamuya Kapalı

Sosyal Ulaşılabilirlik

Alanın Mevcut Koruma Durumu

Değiştirilmemiş endüstriyel peyzaj

Orijinal materyalin korunduğu endüstriyel peyzaj

Orijinal materyalin korunmadığı endüstriyel peyzaj

Değişmiş endüstriyel peyzaj

Yenileme sürecindeki endüstriyel peyzaj

Koruma sürecindeki endüstriyel peyzaj

Restorasyon sürecindeki endüstriyel peyzaj

Restorasyonun tamamlandığı endüstriyel peyzaj

Harabe

Alanın Yasal Koruma

Durumu

UNESCO Mirası

Ulusal Miras Hukuku

Diğer Ulusal Hukuklar

Bölgesel yasa ve

yönetmelikler

Herhangi bir yasal

koruma yok

Fiziksel Ulaşılabilirlik

Türkiye

4. SONUÇ ve ÖNERİLER

Sanayileşme sürecinin öncü mekânlarından olan fakat yeni teknolojiler ile verimliliklerini yitiren endüstri peyzajları dünyada yarım yüzyıl, Türkiye’de ise, 1990’lardan bu yana kentlerde kültürel mirasın önemli bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Dünya Miras listesi kapsamına da alınan 37 adet endüstri mirası, somut ve soyut tüm bileşenleriyle birlikte korunmakta ve kentlerin sosyal, ekonomik, kültürel ve doğal süreçlerine kazandırılmaktadır. Endüstri mirasları kapsamında endüstri yapıları ve alanları, araç, gereç ve donanımlar, işletim süreçleri, bulundukları kentlerle ve doğa parçalarıyla, maddi ve manevi tüm sonuçlarıyla birlikte ele alınmaktadır. Bu anlamda endüstri mirasları sadece yapısal anlamda değil peyzajıyla bir bütün olarak ele alınması benimsenmiştir.

Dünyada işlevini yitirmiş, terk edilmiş endüstri miraslarının korunması ve gelecek nesillere aktarılması kapsamında bu mirasların bir kısmı aynen korunmuş, büyük bir kısmına ise

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

130

Tülek,Atik

yeniden işlev kazandırma yoluna gidilmiştir. Bu kapsamda kent içinde kalmış ve endüstri miras mirası niteliğindeki örneklerin büyük çaplı çevre komplekslerine, kentsel yeşil alanlara, müze ve kültür merkezlerine ve eğitim kurumlarına dönüştürülmesi örnekleri bulunmaktadır. Türkiye’deki mevcut uygulamalar çoğunlukla kent müzesi ve kültür merkezine dönüştürülmeleri şeklinde ve yapı ölçeğinde gerçekleştirilmiştir. Fakat diğer yandan Almanya Ruhr Bölgesi Emscher Park endüstriyel dönüşüm projesi örneğindeki gibi çok fonksiyonlu bir park kompleksi veya Eden botanik parkı projesindeki gibi eğitsel, sosyal ve kültürel içerikli dönüşümlerde olduğu gibi her bir miras için, o mirasın özelliklerine göre sınıflandırmaların yapılarak doğru dönüşümlerin gerçekleştirilmesi sağlanabilmelidir.

Bu çalışma kapsamında endüstri peyzajlarının tanımlamasında ve sınıflamalarında bir yöntem yaklaşımı geliştirilmiştir. Endüstri peyzajları için alınacak dönüşüm kararları ve üretilecek projelerde, mekânın tipolojisinin kültürel miras değeri ve bu değeri kattığı anlam, mekânın teknik ve teknolojik donanımı, koruma durumu, ulaşılabilirliği ve kullanılabilirliği ile birlikte değerlendirilmesi açısından geliştirilen bu sınıflandırma çalışması etkili ve yol gösterici olabilir. Bu sınıflandırma ile endüstri mirasının sadece yapı boyutuyla değerlendirmenin ve dönüştürmenin çok yüzeysel bir yaklaşım olacağı, mekânın tüm unsurlarıyla beraber anlam kazandığını ve yapılacak dönüşüm projelerinde bu noktadan hareket edilmesi gerektiği görülmektedir. Yapılan kültürel, teknik ve yasal değerlendirmelerle de bu konudaki eksikliklerin giderilmesi sağlanabilecek, mirasların müze ve kültür merkezine dönüştürülmelerinin dışında dünyadaki örneklerinde de olduğu gibi kent parkı, kampüs alanı gibi kullanımlara dönüştürülmesinin uygunluğu bu sınıflandırma yaklaşımı kullanılarak daha kolaylıkla karar verilebilecektir.

Endüstriyel miras kavramı içerisinde faaliyet gösteren, endüstriyel mirasın korunması, muhafaza edilmesi, çalışmalar yapılması ve açıklanması amacı taşıyan uluslararası bir organizasyon olan TICCIH, Avrupa Endüstri miraslarını turizm bilgi ağını oluşturmak amacıyla son yıllarda 32 Avrupa ülkesinden 850 den fazla miras alanını rotasına ekleyen Avrupa Endüstri Mirası Güzergahı ERIH ve Modern Mimarlık Ürünlerinin Belgelenmesi, Korunması, Restorasyonu ve Yeniden İşlevlendirilmesi Girişimi olan DOCOMOMO organizasyonları ile Avrupa'daki endüstri miraslarının endüstri tarihlerine ait detaylarına ulaşılabilmekte, Avrupa endüstri tarihinin ve ortak köklerinin çeşitliliği bu yolla korunabilmektedir. Bunun yanında UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi’nde bulunan endüstri mirasları, endüstri yapıları ve alanları, araç, gereç ve donanımlar, işletim süreçleri, bulundukları kentlerle ve doğa parçalarıyla, maddi ve manevi tüm sonuçlarıyla birlikte ele alınmaktadır. Türkiye'de ise endüstri mirasının ele alınması ve tescillenmesi geçmişe göre nispeten daha kolay olsa da, mirasların korunmasına ışık tutacak şekilde, anıtların ayrıntılı bir envanteri henüz hazırlanmamıştır. Avrupa'da belirtilen bu organizasyonların yanı sıra miraslara ilişkin pek çok katalog hazırlanmıştır, sayısal ortama aktarılmış ve veri tabanları oluşturulmuştur. Bu şekilde mirasın korunması sürekli ve güncel tutulmaktadır. Bu noktada endüstri mirasının kültürel miras değerini yok etmeyecek ama aynı zamanda yeni işlevler de yükleyebilecek ve korumanın yanında kullanımın da sürdürülebileceği, Avrupa’nın en önemli kültür rotalarından olan ve sürekli yenilenen ERIH (Avrupa Endüstri Mirası Güzergâhı) gibi ülkemiz için de bir kültür güzergâhı oluşturulması niteliğinde projelerin gerçekleştirilmesi, gerek endüstri mirasına ve bu mirasın tanıtılmasına; gerekse kent kimliği ve kültürüne önemli katkılar sağlayacaktır.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

131

Tülek,Atik

Kent belleğinin bir parçası olarak ait olduğu dönemi tüm özellikleriyle yansıtan ve tarihsel açıdan önem taşıyan kültür varlıkları olarak endüstri alanları, bugün kent merkezlerine içine sıkışmış durumdadır. Endüstriyel alanların yeniden işlev kazandırılarak tahriplerin engellenmesi, kente ve kentliye kazandırılması, kamunun kullanımına açılması, gerek sosyal gerekse kültürel birlikteliğin sağlanması, doğal yapısı ile kent ekosistemine, kültürel yapısı ile de kent kimliğine katkı sunması kentsel ve endüstriyel dönüşüm projelerinin fırsatları arasındadır. Burada endüstriyel alanların peyzaj ölçeğinde ele alınması, farklı yönleri ile anlaşılması yanında dönüşüm projelerinde yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının, kent plancılarının, peyzaj mimarlarının ve mimarların işbirliği büyük önem taşımaktadır.

5. KAYNAKLAR

Anonim, 2012. Dünyanın en büyük kapalı bahçesi: Eden Projesi. http://blog.peyzax.com/blog/2011/10/29/dunyanin-en-buyuk-kapali-bahcesi-eden-projesi/ (05.07.2013).

Antalya Belediyesi, 1990. Antalya Kent Merkezi İçinde Kalekapısı ve Çevresi Kentsel Tasarım Yarışması. Antalya Belediyesi Başkanlığı Ağustos 1990.

Atik, M., Işıklı, C., 2007. Endüstri Parklarının Kent Peyzajındaki Yeri ve Antalya Dokuma Fabrikası Örneği. TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Peyzaj Mimarlığı 3. Kongresi, Antalya. Sayfa 72-78.

Aytaç, G. ve Kuşuluoğlu, D., 2012. Endüstri Parkları. Güney Mimarlık Dergisi, Sayı: 8, s.45-50. Adana.

Batur, A. & S., 1970. ‘‘ Sanayi, Sanayi Toplumu ve Sanayi Yapısının Evrimi Üzerine Bazı Düşünceler’’, Mimarlık, sayı:80, s.26-41.

Benevole, L., 1981. Modern Mimarlığın Tarihi Birinci Cilt: Sanayi Devrimi, Çevre Yayınları.

Brüning, A., 2012. Cultural Heritage Value and Open Space Heritage in South East Europe. ECLAS 2012 Conference “The Power of Landscape”, 19-22 September 2012, Warsaw, Poland.

Cengizkan, 2004, “Silahtarağa: Bir Endüstri Arkeolojisi Anıtı”, Arredamento Mimarlık, 07-08:96-107.

Fowler, P.J., 2003. World heritage cultural landscapes. 1992–2002: A review and prospect cultural landscapes: The challenges of conservation. World Heritage Papers 7, Published by UNESCO World Heritage Centre Italy, pages 133, Available at: http://whc.unesco.org/documents/publi_wh_papers_06_en.pdf (11.07.2013).

Höhmann, R., 1992. “Denkmale der Industrie - Museen der Industrie?,” Museum und Denkmalpflege, Bericht über ein Internationales Symposium, Bodensee, 30.5-1.6.1991, ICOM ve ICOMOS Almanya, Avusturya ve İsveç, yayınlayan: ICOM Alman Ulusal Komitesi, Münih, s. 56-61.

Ganser, K., 1992. “Strukturwandel, Geschichtlichkeit und Perspektiven des Ruhrgebietes,” Deutsche Kunst und Denkmalpflege, sayı: 2, yıl: 50, Rosenheim, Almanya, s. 119-28.

Güley, K., 2001. Kent kimliği değişim sürecinin Gazimağusa örneğinde incelenmesi, Yüksek lisans tezi (basılmış). Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

132

Tülek,Atik

ICOMOS, 1999. Geleneksel Mimari Miras Tüzüğü. Web Sitesi : http://www.icomos.org.tr/dosya.php?k=1. (05.07.2013).

ICOMOS, 2007. “Kültürel Peyzajların Korunması – 18 Nisan 2007”. http://www.icomos.org.tr/haber.php?no=21.

Koçan, N., 2011. Sanayi Alanlarının Dönüşümü Uşak Eski Tabakhane Deri Sanayi Bölgesi, [Transformation of Industrial Areas, Usak Old Tannery Leather Industry Zone].

Köksal, T.G., 2004, “Türkiye ve İstanbul’un İlk Termik Santrali: Silahtarağa”, Arredamento Mimarlık, 171:103-107.

Köksal, T.G., 2012. Endüstri Mirasını Koruma ve Yeniden Kullanım Yaklaşımı. Sanayi Yapıları /Endüstri Arkeolojisi Güney Mimarlık, Sayı 8. Sayfa 18-23.

Köşkeroğlu, E., 2006. Demiryolu Mirası-Korunması. TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi, Dosya 03-Bülten 45, Endüstri Mirası, Sayfa 21, Ankara.

Kraft, B., 1999. “IBA Emscher Park,” Deutsche Bauzeitschrift, sayı: 7, Almanya, s. 99-100.

Loures, L.,2008. (Re)-Developing Post-Industrial Landscapes: Applying Inverted Translational Research Coupled with the Case Study Research Method.

Oğuz, D., Saygı, H., Akpınar, N., 2010. Kentiçi Endüstri Alanlarının Dönüşümüne Bir Model: İzmit/Sekapark. Coğrafi Bilimler Dergisi, 8 (2), Sayfa 157-167.

Oral, A. 2007. Kocaeli Tarih ve Rehberi, Demkar Yayınevi, İstanbul.

Tanyeli, G., 2000. “Endüstri Arkeolojisi Yapılarının Korunması ve Yeniden İşlevlendirilmesi”, Domus M, 8:50-51.

Tolga, H.B., 2006. Endüstriyel Alanların Dönüşümü, Kentsel Mekana Etkileri: Beykoz Kundura Ve Deri Fabrikası İçin Bir Dönüşüm Senaryosu. Yüksek Lisans Tezi F.B.E. Mimarlık Ana Bilim Dalı, İstanbul.

UNESCO, 1972. Convention concerning the protection of world cultural and national heritage. Available at: http://whc.unesco.org/archive/convention-en.pdf (11.07.2013).

WHC, 1992. Convention Concerning to Protection of the World Cultural and Natural Heritage. WHC.92/CONF.002/12. Available at: http://whc.unesco.org/en/sessions/16COM (11.07.2013).

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

133

Altanlar, Sınmaz

KENTSEL PEYZAJIN YENİDEN CANLANDIRMA MEKANİZMASI OLARAK KÜLTÜR ENDÜSTRİLERİ; İSTANBUL BEYKOZ HALAT FABRİKASI ÖRNEĞİ

Aslı ALTANLAR*, Serkan SINMAZ**

* YTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Tel:02123832636, Faks: 02123832650, [email protected].

* *YTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Tel:02123832635, Faks: 02123832650, [email protected].

ÖZET

Sanayisizleşme süreci içinde ekonomileri derinden sarsılan kentler, değişen koşullara ayak uydurabilmek ve yeni koşullarla birlikte gündeme gelebilecek sorunların önüne geçebilmek için kentsel politikalar geliştirmektedirler. 1980’li yıllara kadar kenti yeniden canlandırmak için kentin fiziksel çevresinin yenilenmesinin yeterli olabileceği düşüncesi hâkim olmuştur. Ancak zaman içinde fiziksel bir yenilemenin tek başına yeterli olamayacağı anlaşılmış ve kentsel canlılık için aktif bir kültürel hayatın mutlaka olması gerektiği düşüncesi de yaygınlaşmıştır. Bu bağlamda, kültür endüstrileri hareketli şehir ekonomilerinin yaratılması için itici güç olarak desteklenmiştir. Ve bu amaçla yapılan program ve faaliyetler ile kültür eksenli yeniden canlandırmanın kentteki etkileri deneyimlenmeye başlanmıştır.

Bu çalışmada, günümüzde işlevlerini yitirerek atıl durumda kalan endüstriyel miras alanlarında kültür eksenli yeniden canlandırma mekanizması olarak kültür endüstrilerinin geliştirilmesi konusu incelenmiştir. Buna göre, endüstriyel bir miras alanı olan Beykoz Halat Fabrikası ve çevresi örnek alan olarak seçilmiş, fabrika ve çevresinin doğal ve kültürel verileri analiz edilerek kültür eksenli dönüşümü kapsamında sorun ve potansiyelleri ortaya konulmuştur. Son olarak çalışma alanı için geliştirilen mevcut planlar ile sağlıklı ve tutarlı bir kentsel ve çevresel peyzaj için temel gereklilikler değerlendirilmiştir.

ANAHTAR KELİMELER; Kentsel Peyzaj, Kentsel Yeniden Canlandırma, Kültür Endüstrileri, Beykoz-Anadoluhisarı Halat Fabrikası.

Cities whose economies deeply shaken in the process of de- industrialization develop urban policies to adapt to changing conditions and avoid problems that may come up with the new conditions. Until the 1980s, it has been dominated by the idea that would be adequate to the renewal of the physical environment to revitalize the cities. However, over time, it has been understood that physical renewal of cities was not sufficient alone and the idea of the absolute necessity of an active cultura life for urban liveliness become widespread. In this context, culture industries have been supported as the driving force to create dynamic urban economies.Through such activities and the program applied in this process, the effects of culture led regeneration has been started to be examined.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

134

Altanlar, Sınmaz

In this study, the development of culture industries, which are the mechanisms of culture led regeneration, in idle industrial heritage sites has been examined. Accordingly, Beykoz Rope Factory, which is an industrial heritage site, has been choosen as a case study area and its cultural and natural data has been examined to prove its problems as well as its potential in the scope of culture led regeneration. Finally, current plans for case study area and basic requirements for right and consistent townscape and landscape has been evaluated.

KEY WORDS: Urban landscape, Urban regeneration, Cultural industries, Beykoz- Anadoluhisarı Rope Factory.

1.GİRİŞ

Tarih boyunca değişen ekonomik koşullar, gelişen teknoloji ve bunların etkilediği sosyal ve kültürel yapı kent mekanı da etkilemiştir. Sanayisizleşme süreci içinde ekonomileri derinden sarsılan kentler, değişen koşullara ayak uydurabilmek ve yeni koşullarla birlikte gündeme gelebilecek sorunların önüne geçebilmek için kentsel politikalar geliştirme çabaları içerisine girmiştir. Bu çabaların bir sonucu olarak kentler değişime ve dönüşüme uğramışlardır. 1980’li yıllara kadar kenti yeniden canlandırmak için kentin fiziksel çevresinin yenilenmesinin yeterli olabileceği düşüncesi hâkimken, zaman içinde fiziksel bir yenilemenin tek başına yeterli olmayacağı anlaşılmış ve kentsel canlılık için aktif bir kültürel hayatın mutlaka olması gerektiği düşüncesi yaygınlaşmıştır. Bu bağlamda kentsel gelişme politikaları ile gerçekleştirilen kentsel dönüşümün, kentsel yenilemeden (urban renewal) kentsel yeniden canlandırmaya (urban regeneration); salt fizik mekan odaklı bir eylem alanı olmaktan sosyal, ekonomik ve çevresel sorunları da kapsayan daha bütünleşik bir yaklaşıma doğru evrildiğini söylemek mümkündür (Görgülü ve Ark., 2006); (Hall, 1998);(Montgomery, 2003).

Kentsel dönüşümün sosyal, ekonomik ve çevresel sorunları da ele almasıyla birlikte kent planlama literatüründe kültür eksenli canlandırma kavramı da tartışılmaya başlanmıştır (Montgomery, 2003). Bu amaçla yapılan program ve faaliyetler; kentlerin ve kentlerde yaşayan yerel halkın kendine özgü kültürel ve tarihsel karakter özelliklerini geliştirerek, kentsel yaşam kalitesinin arttırılması ve kent mekânının eski dokuya ve yeni şartlara uyumlu olarak yenilenmesinin bir aracı olarak görülmektedir. Bunlara ek olarak, bu program ve faaliyetlerin istihdam yaratma gibi direk ekonomik etkilerinin yanı sıra dönüşen alanın yaşamak çalışmak ve yatırım yapmak için daha çekici bir yer olmasını sağlamakta ve bundan dolayı daha geniş ekonomik etkiler de yaratabilmektedir (Grodach ve Loukaitou-Sideris, 2007); (Wansborough ve Mageean, 2000).

Son zamanlarda kültür eksenli canlandırma gözden düşmekte olan eski şehirlerin yenilenmesinde etkin bir model olarak kullanılmaktadır. Tarihsel çevrelerin toplumları aidiyet hissiyle bir araya getirmesi ve ekonomiye fayda sağlayabilen bir niteliğe sahip olması bu eğilimin nedenini genel hatlarıyla ortaya koymaktadır. Bu alanlar, bazıları için geçmişin öğrenildiği bir çevre, ziyaret edilecek bir yer olurken, birçokları için konut, iş alanı ve rekreasyonel faaliyetlere bir mekan sağlamakta ve taşıdıkları bu özellikleri ile yerel yönetimler için öncelikli olarak tercih edilen alanlar haline gelmektedir. Tarihi çevrelerde

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

135

Altanlar, Sınmaz

gerçekleştirilen kültürel yatırımların önemli bir kısmının işlevini yitirmiş kentsel çöküntü alanlarında yoğunlaştığı görülmektedir. Ancak son zamanlarda sadece eski kentlerin değil, daha küçük şehir ve kasabalarının da (Newcastle, Belfast, Hull, Huddersfield, Gateshead ve Oldhan gibi) kimliklerini güçlendirmek ve yerel kalkınmayı sağlayabilmek için kültür eksenli canlandırma stratejileri kapsamında program ve faaliyetler ortaya koydukları da görülmektedir (Grodach ve Loukaitou-Sideris, 2007); (Montgomery, 2003); (Evans ve Shaw, 2004).

Kültür eksenli yeniden canlandırma mekanizmaları olarak kültür endüstrilerinin tekrardan hareketli şehir ekonomilerinin yaratılması için itici güç olabileceği fikri ileri sürülmüş ve yapılan program ve faaliyetler ile bu dönüşümün kentteki etkileri deneyimlenmiştir. Bu kapsamda bu bölümde ilk olarak kültür eksenli yenilemenin bir aracı olarak kültür endüstrileri kavramı açıklanmış ve kültür endüstrilerinin mekana bağlı özellikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. İkinci olarak, kentsel çöküntü alanları haline gelmiş endüstriyel miras alanlarının dünyadaki ve türkiyedeki kültür eksenli yenileme deneyimleri incelenmiştir.

1.2. Kültür Endüstrileri ve Mekana Bağlı Özellikleri

Kültür endüstrisi kavramı ilk olarak 1923 ve 1950 yılları arasında faaliyet gösteren Frankfurt Okulu ve Toplumsal Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilmiştir. Kültür endüstirisi kavramı ilk kez Theodor Adorno ve Max Horkheimer’ın “Aydınlanmanın Diyalektiği” adlı eserlerinde kullanılmış ve kavram genelde karamsar ve olumsuz bir yaklaşımla ele alınmıştır. Ancak son çeyrek asırda kültür endüstrisi ve ekonomisi gibi kavramlar belirtilen ideolojik olumsuzluklardan kurtulup olumlu çağrışımlara ve imajlara sahip olmaya da başlamışlardır (Montgomery, 2007); (Özdemir, 2009). Kültürel etkinliklerin yavaş yavaş ekonomik etkinlikler olarakta nitelendirmesi ve kabul edilmesi ile birlikte kültür endüstrileri kentsel bir politika olarak da ele alınmaya başlanmıştır (Lavanga, 2009). Kültür endüstrilerinin son zamanlarda “yaratıcı sektörler/ endüstriler” şeklinde tanımlandığı da görülmektedir. Akademik çevrelerde kültür endüstrileri ifadesi daha geniş bir kabul görürken, yaratıcı endüstriler kavramı huzursuzluk yaratmıştır. Bazı akademisyenler ve uzmanlar yaratıcı endüstri kavramı ile kültürün yaratıcılık boyutu vurgulanarak ticari niteliğinin gizlenmeye ya da örtülmeye çalışıldığını ileri sürülmektedir. Aynı zamanda kültür endüstrileri ve yaratıcı endüstrileri birbiri yerine kullanan ülkeler olduğu gibi bazı belirgin özellikleri ile birbirinden ayrı tutan ülkelerde bulunmaktadır (Lavanga, 2009); (Özdemir, 2009);(Banks ve O’Connor, 2009).

Kültür endüstrileri, ekonomik değerini yaratıcı değerlerinden alan sembolik ürünlerin üretilmesi, dağıtılması ve tüketilmesi ile ilgilenen sektörlerdir. Bu bağlamda kültür endüstrileri görsel sanatlar, gösteri sanatları, müzik, edebiyat gibi geleneksel kültür ürünlerinin yanı sıra, bilgi teknolojilerine dayalı multimedya, software paketleri, bilgisayar oyunları gibi çağdaş “içerik” üretimini; tasarım (grafik, web tasarımı, mobilya, moda vb.) ve mimarlık gibi yaratıcı yetenek ve beceri isteyen aktiviteler ile tüm bunların çoğaltılmasını, yayımlanması, dağıtılması, sergilenmesi (müze, galeri), reklamcılık aracılığı ile pazarlanması; üretilen bu kültürel ürünlerin tüketimini ve ticaretini (tiyatrolar, sinemalar, kitapçılar, plakçılar vb perakende ticaret) içermektedir (Lavanga, 2009);(Banks ve Hesmondhalgh, 2009);(Healy, 2002). Bu tanımlamada üzerinde durulması gereken önemli

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

136

Altanlar, Sınmaz

bir nokta da “içerik endüstrileri”dir. Bunlar, ileri teknoloji ürünleri üreten ya da pazarlayan firmalardır. Güzel sanatlar, sahne sanatları, moda ve tasarım okulları, film akademileri yeni yerel katalizörler ve yaşam tarzı yaratıcıları olarak görülmektedir. Bunlar, yeni yatırımcıları beslemekte yeni, ekonomi alanları üretmektedir. Kültür endüstrileri, ya da İngiltere’de kullanıldığı biçimiyle yaratıcı endüstriler, İngiltere, Finlandiya ve Avusturya’daki yerel gelişme ajanslarının kentsel gelişme için kullandıkları temel bir araç haline gelmiştir. Ancak bu konuda dikkatli olunmalıdır. Çünkü kültür endüstrileri içi doldurulması, sınırları belirlenmesi zor bir kavramdır. “Kültür” kelimesi farklı insan ve disiplinler için farklı anlamlar ifade etmektedir. Bu yüzden de politika üretmeye gelindiğinde, kültür endüstrilerinin gerçek tanımı aslında o kadar da önemli değildir. Politika üretmek hem yerel koşullar ve potansiyellere hem de vizyon ve geleneklere bağlıdır. Almanya ve Fransa ya da Tayvan ve Japonya’nın kültür endüstrileri vizyonu farklıdır. Hatta bu vizyon ülke içinde bölgeden bölgeye dahi değişiklik gösterebilir. Aslında bu fark, kültürel ürün ve hizmetleri üreten pazar ile onu tüketecek olan bölgesel topluluklardan kaynaklanmaktadır (Kunzmann, 2004).

Daha öncede belirtildiği gibi yeni ekonomik profilin, dijital teknolojinin ve yeni organizasyon biçimlerinin ortaya çıkışı şehirlerde mekansal olarak da ifadesini bulmaktadır. Her ne kadar yapılı çevre, bu değişim karşısında büyük ölçüde durağan kalsa ve daha önceki tarihsel katmanlar çoğu durumda hala görülebilir olsa da, meydana gelen bu gelişmeler açık bir şekilde şehirlerde mekân kullanım şekillerini değiştirmektedir. Gözlemlenen değişimler şehirlerin somut yerel, sosyo-ekonomik, kültürel, kurumsal ve biçimsel bağlamları ile etkileşim içindedir. Dolayısıyla, bir şehrin küresel yada kentsel sistemdeki rolü ve yeri daha uzun vadeli sosyo-kültürel ve ekonomik yönelim gibi yerel koşullar arasındaki farklılıkların etkileşiminin bir sonucudur (Kloosterman, 2009). Kültür endüstrileri ekonominin diğer sektörlerine göre yerin, özellikle de metropolisin, kültür ile olan güçlü ve karşılıklı bağlığını çok daha iyi göstermektedir (Brandellero, 2010). Bu nedenle kültür endüstrileri üzerinden bir politika izleyebilmek için öncelikle kültür endüstrilerinin neden belirli bir bölgede yada kentte yoğunlaştığı ve bu bölgelerde kümelenme eğilimlerinde olduklarını anlayabilmek gerekmektedir. Scott (2006) bir kentte kültür endüstrilerinin gelişmesi için gerekli üç unsurdan bahsetmiştir. Bunlar; kümelenme alanlarını oluşturan şirketlerin ve çalışanların kendi aralarında kurdukları ilişkiler ve bu farklı karar alma ve davranış biçimleri arasındaki çoklu iletişimler; bu ilişkilerin inovasyon kapasitesini tamamlayan altyapı tesisleri ve sosyal sermaye; üretim ve çalışmaya dair her tür yığışım yapısında ortaya çıkan kültürler, kurallar ve kurumlardır (Scott, 2006). Kloosterman (2009) ise, kültür endüstrilerinin çoğunlukla oldukça merkezi konumda ve sıklıkla yüz yüze alışverişleri sürdürebilen ama çok daha ucuz geçiş mahallerini (eski işçi sınıfı mahalleri) tercih ettiklerini ve hedeflemek istedikleri niş pazara bağlı olarak da bulunduğu noktada veya yakınlarında uzmanlaşmış tüketici hizmetlerinin bulunabildiğini ileri sürmüştür. Ek olarak, daha az yüz yüze temaslara ihtiyaç duyan faaliyetlerin (stadyum gibi büyük ölçekli tesisler) ise, dışa doğru itildiğini belirtmiştir (Kloosterman, 2009). Santagata (2002) ise, kültür endüstrilerini kendine özgü kümelenme özellikleri ve mekansal ifadelerine göre endüstriyel kültür bölgeleri, kurumsal kültür bölgeleri, müze kültür bölgeleri ve metropol kültür bölgeleri olmak üzere dört kategoride değerlendirmektedir (Çizelge 1).

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

137

Altanlar, Sınmaz

Çizelge 1. Kültür Endüstrilerinin Kümelenme Eğilimleri ve Özellikleri (Santagata,2002; Kloosterman, 2009; Keating ve Frantz, 2004).

KATEGORİ KÜMELENME EĞİLİMİ VE ÖZELLİKLERİ ÖRNEKLER

Endüstriyel Kültür Bölgeleri

Kendiliğinden meydana gelir. Yüksek katma değerli ürünlerde uzmanlaşmış çok sayıda küçük ve orta büyüklükteki işletmelerden oluşur. Nitelikli işgücüne sahiptir. Kalite standartlarını ortaya koyabilen yerel bir üretim ortamı ve özel destek altyapısı bulunur. Yerel yönetimlerin böyle bir kümelenmeyi başlatması zordur ancak kümelenme oluştuktan sonra katkıda bulunabilir.

-Hollywood film endüstrisi -Bollywood film endüstrisi - New York , Paris, Milan ve Nottingham Moda Sektörü -Rotterdam mimari tasarımı - Memphis Müzik sektörü - Sheffield

Kurumsal Kültür Bölgeleri

Üreticilerin ürünlerinin korunmasını sağlayabilmek için hükümet tarafından desteklenirler. Kırsal yoğunlaşmalara eğilimlidir. Özellikle şarap ve peynir üretiminde yoğunlaşmışlardır.

- İtalya’da Piemont- Langhe ve Toskana- Chianti - Fransa’da Appellation d’Origine Controlee

Müze Kültür Bölgeleri

Tarihi şehir merkezlerinde bulunur. Sanat topluluğu ile birlikte var olan müzeler ağından oluşur. Üretimin büyük bir bölümü yerinden tüketilmesi gerektiğinden hareketsizdir. Turistler ve ziyaretçiler için çekim gücüdür. Endüstriyel miras alanlarının yeniden canlandırılmasında bir araç olarak kullanılır.

- Louvrel, Paris - Tate Modern, Londra - Guggenheim Müzesi, Bilbao

Metropol Kültür Bölgeleri

Hem hareketsiz kültür endüstrileri (müzeler, kütüphaneleri vb.) hemde hareketli kültür endüstrilerine (işyerleri,stüdyolar, atölyeler vb.) olanak tanır. Destekleyici tesislere (restoranlar, kafeler, kitapçılar vb.) sahiptir. Yaratıcı çalışanlar için istihdam olanakları sağlar. Metropol kültür bölgeleri karma kullanımlı bölgeler olmalarından dolayı çok canlıdır, yaşamak, çalışmak ve ziyaret etmek açısından çok çekici yerler olmaya eğilimlidirler

- Londra - Paris - Amsterdam

1.3. Kültür Eksenli Dönüşen Endüstriyel Miras Alanları

19. yüzyılda Sanayi Devrimi ile oluşmaya başlayan endüstri kentleri ve bölgeleri zaman içerisinde global ekonomide daha ucuz işgücü ve esnek üretimi sağlamak amacıyla daha az kentleşmiş mekanlara taşınmış ve teknolojideki hızlı ilerlemeler ve yeni üretim sistemlerininde geliştirilmesiyle de eski endüstri kentleri daha az tercih edilmeye başlanmıştır. Bu nedenlerle, bu kentsel bölgelerde çok çeşitli terk edilmiş alanlar oluşmuştur. Günümüz kentlerindeki yoğun nüfus artışı ve artan ekolojik bilinç ile birlikte atıl durumda kalmış bu kentsel çöküntü alanlarının yeniden işlevlendirilme zorunluluğu gündeme gelmiş ve bu bölgelerin yeniden işlevlendirilmesi üzerinde dönüşüm projeleri gerçekleştirilmeye başlanmıştır (Oral, 2006).

Bu durumu ilk deneyimleyenlerden biri olan Almanya, Ruhr Bölgesi’nin kentsel ve ekolojik yenilemesini sağlamak amacıyla IBA (Internationale Bavasstellung: Uluslararası Yapı Sergisi) 1989-1999 yıllarında Emscher Parkı Projesi’ni üretmiştir. Ruhr Nehrinin kuzeyi boyunca uzanan Ruhr bölgesi Avrupa’daki sanayi bölgeleri arasında Sanayi Devrimi’nin

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

138

Altanlar, Sınmaz

bütün aşamalarının gerçekleştiği tipik bölgelerden biridir. 1850’li yıllardan itibaren Avrupa kıtasındaki modern sanayi gelişiminin merkezi haline gelen Ruhr havzası 1950 ve 1960 yılları arasında üretim ve istihdamın en üst noktasına ulaşmış ve Avrupa’nın en büyük sanayi alanı haline gelmiştir. Ancak 1973 yılında meydana gelen Petrol Krizi ile Ruhr Havzası’ndaki fabrikalar işlevini yitirmiş ve kentsel çöküntü alanları oluşmaya başlamıştır (Bilgin ve Korkmaz, 2000);( Ergen,2007); (Oral, 2006). Yapılan master plan ile bölge Avrupa’nın tasarım, workshop ve ofisler, eğitim faaliyetleri, sergi alanları ve müzeler merkezi olarak değerlendirilmiştir. Örneğin, Dortmund Nollendorf’ ta maden ocakları kültür merkezine ve müzeye; Essen’deki Zollverein Maden ocakları UNESCO tarafından kültür ve sanat merkezine; Herne Hulsmann Birahane ve çevresi bir kültür merkezine; Kuzey Duisburg çelik fabrikası tiyatro ve müzik etkinliklerinin düzenlendiği konser alanı, boş vakitleri değerlendirme merkezleri ,çocuk oyun alanlarının yanı sıra asıl hedefi doğal enerji kaynaklarını etkin bir biçimde kullanmak olan eğitim, yönetim ve konaklama ünitelerini barındıran Mont-Cenis Akademisine dönüştürülmüştür (Ergen,2007);(Oğuz ve Ark, 2010); (Tolga, 2006). Kamu sorumluluğunda gerçekleştirilen bu proje Avrupa Komisyonu’ndan da ciddi maddi yardımlar almıştır (Kunzmann, 2004);(Oral, 2006).

İngiltere’de gerçekleştirilen kentsel yeniden canlandırma projelerinden biri de 1981 yılından sonra atıl duruma düşen Londra’daki “Bankside enerji santrali” dir. 1990 yılında Millbank’taki Tate Galerisinin alan olarak yetersiz kalması ve modern eserlerin sergilenmesi için yeni bir galeri ihtiyacının duyulması ile Bankside enerji santralinin çağdaş sanat müzesine dönüştürülmesine karar verilmiştir. Bu projedeki ana prensip, gerekli mekansal boşlukları sağlayabilmek için yapı teçhizatlarını temizlemek ve binayı ortaya çıkararak sahip olduğu endüstriyel belleği kaybetmeden net mekanlar sağlayabilmektir. 2000 yılının Mayıs ayında Tate Modern müzesi hizmete açılmış ve ilk yılında üç milyonun üzerinde ziyaretçi çekmiştir. 2005 yılında 4.1 milyon kişilik ziyaretçi sayısıyla dünyada en çok ziyaret edilen sanat müzesi olmuştur. Her yıl yaklaşık olarak 5 milyon ziyaretçi müzeyi gezmektedir. Yoğun ziyaretçi trafiğine yetememeye başlayan müzeye ek olarak yapılması planlanan Tate Modern II projesi yine Jacques Herzog ve Pierre de Meuron tarafından hazırlanmış ve bir bölümü 2012 yılında halka açılmıştır. Smith (2008)’e göre Tate Modern’in başarılı olmasında en önemli etken bir şirket zihniyetinden çok insanlar için bir mekan olarak tasarlanıp bu şekilde halka hizmet vermesidir (Bozdoğan, 2003);(Tolga, 2006); (Budan, 2008);(Anonim, 2013). Bir diğer örnekte Birmingham ‘daki, Krema Fabrikası (The Custard Factory)’dır. 19. yüzyılın ortalarında kurulan krema fabrikası 1980’li yılların sonlarına doğru BBC tarafından eski binaların değerlendirilmesi, istihdam yaratmak ve yeni faaliyetleri tetiklemek amacıyla Dighbet Medya bölgesi olarak yeniden işlevlendirilmiştir. Günümüzde Custard Factory sanat ve media kompleksi olarak kültürel üretim ve tüketime olanaklar sağlamaktadır. Projenin ilk aşaması olan Scott binasının dönüştürülmesi devlet desteği ile olurken daha sonraki etaplar elde edilen kira gelirleri ile sağlanmıştır (Montgomery, 2007).

Türkiye’de endüstriyel dönüşüm kavramı henüz yeni bir olgudur. Birkaç tarihi endüstri yapısının yeniden işlevlendirilmesi dışında dönüşümü yapılmış endüstri bölgesi bulunmamaktadır. Türkiye’deki Kültür endüstrileri bağlamındaki en önemli dönüşüm örnekleri İstanbul Haliç bölgesinde yer almaktadır. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi’nde gerek coğrafi konumu, imparatorluğun başkenti olması gerekse liman olma özelliğinden

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

139

Altanlar, Sınmaz

dolayı ilk endüstri tesisleri Haliç’te kurulmaya başlanmıştır. 20. yüzyılın ortalarına kadar işleyen bölgedeki endüstriyel tesisler 1980’li yıllardan sonra sanayinin desantralizasyonu kararı ile İstanbul’un dış sınırlarına yakın kesimlerine yada komşu illere taşınmaya başlamışlar. Zaman içerisinde Haliç kıyısındaki bu endüstriyel tesisler kentsel bir çöküntü alanı haline gelmişlerdir. Ancak son yıllarda bu endüstriyel tesislerin bir kısmı yeniden işlevlendirilerek kültür işlevine dönüştürülmüşlerdir. Bu kapsamda, Cibali Tütün ve Sigara Fabrikası eğitim amaçlı kullanılmak üzere Kadir Has Üniversitesine verilmiş; Feshane fabrikası kültür ve eğlence etkinliklerinin düzenlendiği Feshane Festival Sarayı adıyla hizmete açılmış; Lengerhane Rahmi Koç Sanayi Müzesi olarak hizmete açılmış; Silahtarağa Elektrik Santrali; Santral İstanbul adıyla kültür, sanat ve eğitim amaçlı olarak yeniden işlevlendirilmiştir (Oral, 2006); (Budan,2008). Türkiye’deki diğer bir dönüşüm örneği de İzmit’in merkez kıyı şeridi bölgesinde bulunan Seka Kâğıt Fabrikası’dır. Fabrikanın, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne devredilmesinin ardından Seka Kâğıt fabrikası ve çevresi müze, görsel sanatlar merkezi, sergi salonu, sanat atölyeleri, sinema, tiyatro, fotoğrafçılık, modern dans atölyeleri, endüstriyel tasarım galerileri, eğitim merkezi gibi kafe ve restoranlar, cep tiyatrosu, kütüphane, toplantı salonları, düğün ve nikâh salonları, eğlence merkezi, bowling salonu kitap, müzik satış yerleri, hediyelik eşya satış birimleri gibi kamusal işlevlerle yeniden kurgulanarak park kimliğine dönüştürülmüştür (Oğuz ve Ark., 2010).

2. MATERYAL ve YÖNTEM

Bu çalışma endüstriyel mirasın dönüşümü ve kültür endüstrilerinin gelişimi konularını irdeleyerek, bu kapsamda gelişme potansiyeli taşıyan örnek bir alan çerçevesinde değerlendirme sunmaktadır. Bu amaçla ilk olarak, kentsel yeniden canlandırma aracı olarak kültür endüstrisi kavramı, mekansal özellikleri ve kentsel çöküntü alanları haline gelmiş endüstriyel miras alanlarının kültür endüstrisine dönüştürülmesi deneyimleri incelenmiştir. İkinci olarak endüstriyel bir miras alanı olan Beykoz-Anadoluhisarı Halat Fabrikası ve çevresi örnek alan olarak seçilmiş ve atıl durumdaki fabrikanın konumsal ve çevresel değerleri açıklanmıştır. Üçüncü olarak, kültür endüstrilerinin kümelenme eğilimleri kapsamında alanın gelişme perspektifi ortaya konmuştur. Son olarak ise alan için geliştirilen mevcut planlama çalışmaları kentsel peyzaj bakımından değerlendirilmiştir. Bu bağlamda bu çalışma küresel bir kent olan istanbul’un yerel değerlerinin öne çıkarılması, bu değerlerin kent bütünündeki rolünün açığa çıkarılması ve yükselen kültür endüstirilerinin İstanbul’un hizmet sektörüne entegrasyonu çerçevesinde mekansal kısayolların kullanımı bakımından bir bakış açısı ortaya konulmakta ve daha sağlık bir kent peyzajının geliştirilmesi doğrultusunda politika yapıcılar ve tasarımcılar için güncel ve önemli bir gerekçenin altı çizilmektedir.

Yöntemin geliştirilmesinde uluslararası ve ulusal yayınlar taranarak anahtar kavramlar ile ilgili literatürden faydalanılmıştır. Ek olarak çalışma alanının konumsal ve çevresel değerlerini ortaya koyabilmek amacıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden temin edilen 2012 yılı 1/1000 ölçekli İstanbul’un Halihazır Paftası, 2012 yılı mülkiyet paftası ve 2013 yılı hava fotoğrafları kullanılmış ve literatürden de elde edilen verilerinde değerlendirilmesi ile çalışma alanının doğal yapı, arazi kullanım, yapı durumu analizleri yapılmıştır.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

140

Altanlar, Sınmaz

3. BULGULAR

Dünya’da kentsel dönüşüm çerçevesinde geliştirilen kentsel projeler giderek önemini arttırmaktadır. Bu tarzda başarılı olan projelerin kültür ve turizmi canlandırma etkileri kent ekonomisine ciddi katkılar sağlamaktadır (örn. Bilbao kentsel dönüşüm projesi). Bir çok projede atıl durumdaki endüstriyel miras alanları tasarlanacak alanın parlayan yıldızları olarak görülmekte ve öncü projeler (flagship project) olarak ele alınmaktadır. Bu alanların düzenlenmesi ile ortaya konan kıvılcımın büyümesi, ilgili yerin değerini arttırmakta, çevresi ile olan ilişkilerini geliştirmekte, kent ekonomisi ve sağlıklı bir kent peyzajına katkı sağlayabilmektedir. Bu alanlara salt bir yapının dönüşümü olarak değil, çevresi ile mutual bir dönüşüm perspektifinden bakılmalıdır.

Bu kapsamda ele alınan Beykoz Halat Fabrikası yapısal ve çevresel olarak büyük bir potansiyel arz etmektedir. Çünkü söz konusu alan, bir metropolün en önemli noktalarının birinde, birçok değerin birlikte çalışmadığı bir kent peyzajının merkezinde bulunmaktadır. Bu yüzden çalışmada Beykoz Halat Fabrikası’nin yapısal dönüşümüne değil merkezinde bulunduğu bir kent parçasının dönüşümüne dikkat çekilmektedir. Buna dayanarak Halat fabrikasının bulunduğu bölgenin sırasıyla; konum değeri, dönüşümü destekleyecek çevresel potansiyeleri gelişmekte olan kültür endüstrileri kapsamındaki ideal rolü ve sağlıklı bir kent peyzajı için potansiyel gelişim adımları çerçevesinde irdelenecektir.

3.1. Çalışma Alanının Konum ve Çevresel Değerleri Açısından Değerlendirilmesi

Çalışma bölgesi İstanbul’un Anadolu yakasının kuzey kısmında, Beykoz ilçesinin; Göztepe, Anadoluhisarı ve Göksu mahalleleri içinde, Anadolu hisarı semtinin önemli bir imaj öğesi olan Göksu deresi ile Boğaza açılan vadi ve yamaçları kapsamaktadır. Adrese dayalı nüfus kayıt sistemi verilerine göre Anadoluhisarı’nın 2012 yılına ait mahalle nüfusu 2514’tür (TÜİK, 2012). Bölge adını Göksu Deresi ile İstanbul Boğazı’nın birleştiği yerde bulunan 1394-1395 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından Bizans’ı kuşatmadan önce Boğaziçi’nden geçişleri kontrol altına alabilmek için yapılan Anadoluhisarı’ndan almaktadır (Şekil 1).

İstanbul Boğazı, tarihi Anadoluhisarı yerleşmesi, Göksu deresi, yüksek eğimli topoğrafyası, 1988’de inşa edilen Fatih Sultan Mehmet köprüsü ve TEM otoyolu bölgeyi tanımlayan en önemli eşiklerdir. Bölgenin tarihsel değerinin yanısıra Tem otoyoluna ve Boğaz’a sınır teşkil etmesi bölgeyi İstanbul’un en değerli lokasyonlarından biri haline getirmektedir.

Tarihsel süreç incelendiğinde, Bizans dönemi kalıntılarına da rastlanıldığı kaydedilen bölge (Hür, 1993). I.Beyazıt (Yıldırım) Bizans’ı kuşatmadan önce Boğaziçi’nden geçişleri kontrol altına alabilmek ve Göksu Vadisine girişi önleyebilmek için strateji olarak uygun görerek Anadolu Hisarı’nın yapılmasıyla savunma alanı niteliği kazanmıştır. Evliya Çelebi XVII. yy’da Anadoluhisarı’nı 1080 haneli, Kale Cami’nden başka birkaç mescidi, mektebi, bir küçük hamamı ve yirmi dükkanı olan bir İslam Kasabası olarak betimlemiştir (Ağat, 1963). XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren ise Anadoluhisarı, hemen yanındaki Göksu Deresi ve güneyindeki Küçüksu deresi ile boğaz arasında kalan mesire alanında günlük gezilerin, kayık sefalarının, mehtap alemlerinin ve musiki fasıllarının yapıldığı önemli bir rekreasyon merkezi olarak tarihe geçmiştir (Hür,1993). Göksu deresi ve çevresindeki bu aktiviteler 1909 yılındaki sel felaketinde Göksu deresi doluncaya kadar devam etmiştir (Ağat, 1963); (Hür, 1993). 1970’li yıllara kadar doğal bir plaja (küçüksu plajı) sahip olması dolayısıylada

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

141

Altanlar, Sınmaz

bir sayfiye yeri olarak büyük bir rağbet gören bölge günümüzde tahrip edilmiş yeşil alanları ve atıl durumda kalmış açık alanlar şeklinde temsil edilmektedir (Tutel, 1994).

a. Konumu ve Ana Ulaşım Arterleri b. Topografya analizi

Şekil 1a,b. Anadoluhisarı’nın Konumu, Ana Ulaşım Arterleri ve Mahalleler ve Topografya Analizi.

Kentsel imaj açısından zengin bir tarihi gelişim süreci sunan bölgedeki Beykoz Halat Fabrikası ise Türkiye’nin ilk sanayileşme döneminde 1933 yılında 17.000 m² olarak inşa edilmiş, 1980’li yılların sonuna kadar kullanılmıştır (SDM,2012). Fabrika, özgün bir coğrafya, kentsel ve tarihi imaj öğeleri ve atıl durumdaki açık alanlardan oluşan bölgenin merkezinde Göksu Deresi kıyısında 25 yıla yakın bir süredir işlevsizdir. Fabrikanın ve çevresinin İstanbul bütünündeki ve kendi bölgesi içindeki konum değeri kentsel dönüşüm sürecinde dikkate değer bir konudur (Şekil3a,b).

a. Konumu b.Günümüzden bir görünüm

Şekil 3a,b. Beykoz Halat Fabrikası’nın Konumu ve Görünümü. Çevresel Potansiyeler

Çevresel potansiyeller çalışma bölgesin’deki endüstriyel miras alanının dönüşüm sürecinde katalizör etkisi yaratacaktır. Çünkü söz konusu çevresel potansiyelerin herbiri bir çekim unsurudur (Şekil 4).

1. Anadoluhisarı; geleneksel kent dokusu, ve yalılar: Bölgedeki yapıların bir kısmı tadilat ve yenileme görmüş 18. yy ve 19.yy yapılarıdır. 1960 sonrası yapılan yapılarda dokuya uyumsuzluk dikkat çekmektedir. Anadoluhisarı mahallesi merkezin ticari ve sosyal yaşamının kalbidir. Ancak diğer mahalleler ile ilişkisi oldukça zayıftır.

Kavacık

Anadoluhisarı

Göztepe

Göksu

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

142

Altanlar, Sınmaz

2. Göksu deresi: Tarihsel süreçte önemli bir rekreasyon alanı olarak değerlendirilen dere, yaklaşık 800m iç kesime kadar tekne ulaşımına olanak vermektedir. Günümüzde bakımsız bir tekne barınağı olarak işlev gören dere boğazın kıyı etkisini iç kesimlere taşımaktadır.

3. Tarihi mesire alanları: Tarihi Göksu mesiresi İstanbul bütününde önemli bir imaj öğesi olarak bölgeyi kent belleğine taşıyan bir değer ortaya koymaktadır. Ancak bugün Kandilli, Göksu ve Küçüksu Caddelerinin sınırladığı tarihi mesire alanının; güneyi fidanlık, kuzeyi Anadolu Hisarı Spor Kulubü Tesisi ve otopark olarak kullanılmaktadır. Arada kalan Küçüksu Çayırı ise 1970’li yıllardan itibaren Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet köprülerinin inşaatı için şantiye alanı, İETT garajı ve hayvan pazarı olarak kullanılmıştır. Proje çalışmaları devam eden alan Üniversite ve Vakıf mülkiyetinde olup boğaz kıyısında niteliksiz bir açık alan görünümündedir.

4.Tarihi yapılar: Anadolu Hisarı’nın günümüze kadar gelen başlıca tarihi eserleri, 1856’da Sultan Abdülmecid tarafından iki kat olarak mimar Nikagos Balyan’a yaptırılan Küçüksu Kasrı (Ağat, 1963); (Ülgen,1996); III. Selim’in için annesi Mihrişah Sultan için 1221/1806 yılında yaptırdığı pitoresk çeşme örneği olan Küçüksu çeşmesi (Kuban, 1993); İstanbul Boğazı’nın yaklaşık 780 m genişliğindeki en dar yerinde Göksu (Aretas) Deresi’nin Boğaz’a döküldüğü yerde semt ile aynı adlı bulunan Anadolu Hisarı (Mülayim, 1993), Toplarönü mevkiinde yer alan Anadoluhisarı namazgahı (Eyice, 1993), 1870 yılında Bahçıvan Argirios tarafından keşfedilen Meryem Ana Ayazması (Anonim, 2007), 18. yy ve 19. yy’da yapılan ve günümüze kadar ulaşarak tescillenen yalılar; Esad Bey Yalısı (XIII. Yüzyıl başı), Hekim Salih Efendi Yalısı (XVIII. yy sonu), Zarifi Mustafa Paşa Yalısı (XIX. Yy), Ahmet Necip Bey Yalısı (XIX yüzyıl sonu) , 1699 tarihinde yapılmış olan ve mülkiyeti günümüzde vakıfa ait olan Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı (1699 yılı) Bahriyeli Sedat Bey Yalısı (1904 yılı), Fazilet Hanım Yalısı İnönü Yalısı (1917 yılı), Köseciler Yalısı (1870/1980) ve Nuri Paşa Yalısı’dır (Anonim, 2013b). Cumhuriyet dönemi yığma yapılarından olan ve endüstriyel miras olarak tescillenen Beykoz (Göksu Mesiresi) Halat Fabrikasi’dır (Anonim, 2013a).

5. Üniversite alanı: Göksu kıyısında konumlanan ve 1976 yılında Türkiye’de alanında ilk yüksekokul olan Anadoluhisarı Gençlik ve Spor Akademisi bugün Marmara Üniversitesi’ne bağlı Beden Eğitimi Fakültesi olarak hizmet vermektedir (Doğan, 1993). Ayrıca Marmara Üniversitesi’nin Anadoluhisarı kampüsünde İşletme Fakültesi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin bölümlerininde eğitim veriyor olması bölgeye önemli bir hareketlilik kazandırmaktadır. Haftalık spor müsabakalarının da yapıldığı kampus alanı Boğazda ve Göksu Deresi kıyısında yer almasına rağmen kendi içine kapalı bir yerleşim özelliği taşımaktadır.

6. Rumeli Hisarı ve Anadolu Hisarı Iskelesi: Bölgenin Avrupa yakası ilişkisinde görsel olarak Rumeli Hisarı, işlevsel olarak Anadoluhisarı iskelesi önemli bir potansiyel arzetmektedir.

7. Atıl Açık Alanlar ve Otağtepe Yamaçları: Halat fabrikası çevresinde önemli ölçüde atıl kullanılamayan açık alanlar dikkati çekmektedir. Her ne kadar bu alanlar negatif bir imaj ortaya koysa da çevresel müdahale alanları olarak önemli bir potansiyel olarak değerlendirilebilir. Ek olarak Göksu Deresi’nin kuzeyinde yer alan ve kısmi bitki örtüsünü korumuş olmasıyla halen önemli bir manzara etkisi yaratan Otağtepe mevki yamaçları bölgenin imajının güçlendirilmesinde önemli bir potansiyeldir.

8. FSM Köprüsü ve TEM: Erişebilirlik bakımından önem taşımakla birlikte bölgenin araç yükünü arttırmaktadır. Özellikle çevresi ile ilişki kurmayan kalitesiz bağlantı yolu bölgeyi

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

143

Altanlar, Sınmaz

kendi içinde parçalayan bir nitelik ortaya koymaktadır. Ancak yinede bu ulaşım potasiyeli doğru tasarımlar ile potansiyele dönüştürülebilir.

9. Konut yerleşim bölgeleri: Vadi sosyoekonomik ve mekansal bakımdan çeşitlilik gösteren beş farklı konut bölgesiyle çevrelenmiştir. Çalışma alanı günümüzde aralarında herhangi bir ilişki sözkonusu olmayan bölgelerin kesişim alanını temsil etmektedir. Bu alanlar dönüşüm sonucunda alanın sağlıklı sosyal ilişkiler ve alanın sürekli canlı kalmasında potansiyel ortaya koymaktadır.

Ortaya konulan bu çevresel potansiyellerin endüstiryel miras alanının dönüşüm süreci ile birlikte ele alınması elzem bir konudur. Zira sadece yapının dönüştürülmesi etrafındaki sağlıksız çevre ile tezatlık yaratacağı gibi İstanbul için büyük önem arz eden bölgenin yeniden canlandırılması için itici güç oluşturamıyacaktır.

Şekil 4. Anadolu Hisarı’nın Çevresel Potansiyelleri

3.2. Çalışma Alanını Kültür Endüstrilerinin Özellikleri Bakımından Değerlendirme

Mevcut literatür ve örnekler incelendiğinde kültür endüstirilerinin birbirleri ile aralarında fiziksel bir bağ kurmalarından dolayı kümelenme eğilimleri gösterdiği ve yaratıcı şehirleri besleyerek yaratıcı çalışanları da çekebilen çekici bir güç olabildikleri görülmektedir. Kültür endüstrilerinin çoğunlukla merkezi konumda ve sıklıkla yüz yüze alışverişleri sürdürebilen eski mahalleri tercih etmeleride göz önünde bulundurulduğunda Anadoluhisarı konumu, doğal özellikleri, tarihi ve kültürel yapısı ile önem arz eden eski bir boğaziçi yerleşmesi olması; kuzey doğusunda Merkezi İş Alanı (MİA) ile olan bağlantısından dolayı yerel uzmanlaşmış emek piyasalarına yakınlığı; tarihsel ve kültürel özellikleri dolayısıyla osmanlı döneminden 1970’li yıllara kadar rekreasyonel faaliyetler açısından öne çıkan bir yerleşke olması; tarihi mesire alanları, Halat Fabrikasi gibi atıl durumdaki endüstriyel mirası ve Marmara Üniversitesi gibi köklü bir üniversitenin bazı bölümlerinin hizmet verdiği kampüs yerleşkesine sahip olması dolayısıyla kültür endüstrilerinin gelişmesi açısından potansiyel arz etmektedir.

1. Anadolu Hisarı

2. Göksu deresi

3. Tarihi mesire alanları

4.Tarihi yapılar

5. Üniversite alanı

6. Rumeli Hisarı ve Anadolu Hisarı Iskelesi

7. Atıl Açık Alanlar ve Otağtepe Yamaçları

8. FSM Köprüsü ve TEM Otoyolu

9. Konut Yerleşim Bölgeleri 10. Halat Fabrikası

7

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

144

Altanlar, Sınmaz

Bütün bu veriler ışığında Santagata (2002)’nın kültür endüstrilerinin kümelenme özellikleri ve mekansal ifadelerine göre yaptığı sınıflama göz önüne alındığında Anadoluhisarı’nın endüstri kültür bölgeleri ile müze kültür bölgelerinin çeşitli yönlerini bir araya getiren, hem hareketsiz kültür ürünlerinin (müzeler, kütüphaneler, galeriler, sanat dükkanları) hem de hareketli kültürel ürünlerin üretimine (işyerlerine, stüdyolar, atölyeler) olanak sağlayan destekleyici alt yapı tesislerini de (restoranlar, kafeler, kitapçılar, dergi satış noktaları, gece kulüpleri vb.) içerisinde bulunduran metropol ortamının tamamlayıcı bir parçası olabilecek karma kullanımlı bir bölge olabileceği düşünülmektedir (Çizelge 1). Bu tarzdaki karma kullanımlı bir bölge yaşamak, çalışmak ve ziyaret etmek açısından çok çekici yerler olmaya eğilimlidirler. Ama bir alanın karma kullanımlı kültür bölgesine dönüştürülmesini teşvik edebilmek için mülkiyet hakları yapısının çok dağınık olmaması ve karmaşık idare yapısının etkili bir şekilde ele alınması için planlama prosedürleri, bölgenin pazarlanması ve yönetimi merkezi bir birim (ajans, iş topluluğu vb.) tarafından kolaylaştırılmalıdır. Ancak bu şekilde yaratıcılığın pratik öğrenim ile harekete geçirilmesi ve yönlendirilmesi sağlanacak ve oluşan bir sinerji ile yaratıcı çalışanların istihdamını sağlayacak koşulların geliştirilmesi için fırsatlar yaratacaktır (Santagata,2002);(Scott, 2006); (Kloosterman, 2009); (Banks ve Hesmondhalgh, 2009) .

3.3. Çalışma Alanını Kentsel Peyzaj ve Mevcut Planlama Çalışmaları Kapsamında Değerlendirme Çalışma alanı ve çevresi farklı sosyal ve fiziksel dokuları kapsamaktadır. Bu bağlamda sınırı belirlenen çalışma alanı İstanbul bütününde önemli bir coğrafyada bulunmasına rağmen kente ve çevresindeki yerleşim alanına hizmet edememektedir. Kentsel fonksiyonların mekansal organizasyonu, yetersizliği ve estetik problemler kaotik bir kentsel peyzaj ortaya koymaktadır. Bölge içinde Hisarı’ın yakın çevresi ve Göksu deresi çıkış noktası haricindeki alanlar mekan kurgusu bakımından okunamamaktadır. Boğaz algısı geniş niteliksiz düzlükler ve araç baskısından dolayı zayıftır. Ancak tarihsel değerler ve yapılar, nitelikli coğrafya ve erişilebilirlik potansiyeli tutarlı ve bütüncül bir kentsel projenin geliştirilmesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu noktada bölgede;

Anadoluhisarı ve çevresinin doğal ve kültürel potansiyellerinden faydalanarak, dünya ve istanbul bütününe hizmet edebilecek kültür ve turizm odaklı kamusal mekanların tasarlanması ve organizasyonu,

Farklı sosyal dokuları birleştirecek kentsel fonksiyon alanlarının tasarlanması ve organizasyonu (sosyo-kültürel tesis, rekreasyon alanları, ticaret vb.),

Kentsel fonksiyon alanları arasındaki ilişkiyi sağlayacak ulaşım sisteminin geliştirilmesi (kentsel fonksiyon alanları - araç ve yaya bağlantıları, ve yaya - kıyı ilişkisi),

Niteliksiz açık alanların, göksu nehri etrafının ve atıl durumdaki sanayi alanlarının dönüşüm potansiyellerinin değerlendirilmesi,

stratejileri sağlıklı bir kent peyzajının sağlanabilmesi için önemli adım taşlarıdır. Ancak bu kapsamda bir endüstiri mirası olarak tescillenen Beykoz Halat fabrikası kentsel peyzajın yeniden canlandırılması açısından İstanbul’un kültür endüstrisi altyapısına bir girdi sağlayabilme potansiyeline sahip olup bölgenin tarihsel karakterini yansıtabilmesi, toplumsal çekim noktalarından biri olması, çevresindeki fonksiyonlarla bütünleşebilmesi, ekonomik yapısı, kent kimliği ile kültür ve estetik bakımdan verimlilik arz etmektedir. Söz konusu alanın çevresinden bağımsız bir şekilde yanlış işlevlendirilmesi veya ortadan

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

145

Altanlar, Sınmaz

kaldırılması büyük bir kayıp olacaktır. Bölge için yapılan projeler dikkate alındığında bölgedeki mesire alanlarından atıl durumdaki Küçüksu çayırı için peyzaj düzenleme projesinin yapıldığı,halat fabrikasının ise konut ağırlıklı bir residans olarak planlanmasının sözkonusu olduğu görülmektedir. Oysa bir bölgenin yeniden canlandırılması ve bu itici gücün etkilerinin sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan devam edebilmesi için bölgenin bütüncül bir şekilde planlanmasını gerektirmektedir. Parsel bazında çevresel, ekonomik ve sosyal etkileşimin dikkate alınmadığı bir senaryo yerleşmenin varolan değerini ortaya koyamayacağı gibi kaotik bir kent peyzajının gelişmine de katkı sağlayabilir.

5. SONUÇ ve ÖNERILER

Özellikle kent içinde atıl durumda bulunan ve kentsel çöküntü alanları olarakta adlandırılan endüstri alanlarının kente yeniden kazandırılması ve kamu kullanımına açılması, sanayi kentlerinin kimliklerinin sürdürülebilir olması için çok önemlidir. İşlevini yitirerek atıl durumda kalmış ancak hem görsel etkileri hemde stratejik konumları bakımından değeri olan Beykoz Halat Fabrikası gibi tarihi önemi bulunan fabrikalar önemli birer kültür varlığı olmasının yanı sıra kent için bir imge ait olduğu dönemin şimdiki zamana bir yansıması olarak kent belleğinin önemli bir parçasıdır. Bundan dolayı Beykoz Halat Fabrikası gibi endüstri alanlarının sosyal ve kültürel birlikteliğin kent ölçeğinde sağlanması açısından tekrar işlevlendirilerek kente kazanımı ile kamusal kullanıma açılması düşüncesi endüstriyel dönüşüm projelerinin önemini daha da artırmaktadır. Bu bağlamda; merkezi ve yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, kent plancıları ve peyzaj mimarlarına kurumlar ve disiplinlerarası eşgüdümünde sağlanabilmesi açısından büyük görevler düşmektedir. Bütün bu veriler ışığında, kültür eksenli yeniden canlandırma amacıyla atıl durumda bulunan endüstri alanlarına yeniden işlev kazandırılırken dikkat edilmesi gereken planlama ilkelerini aşağıdaki gibi özetleyebiliriz (Akkar, 2006); (Kunzmann, 2004); (Oral, 2006).

Alanın kentle bütünleşmesini sağlayabilmek ve ulaşılabilirliğini arttırmak,

Kentin gelişimi ve ihtiyaçları ekseninde alanın bu konulardaki potansiyelini ortaya koyarak doğru ve çeşitlilik içeren bir program ortaya koyabilmek,

Uygulanacak yeni programla alanın kente ekonomik ve sosyal açıdan katkısını sağlayabilmek,

Yaratıcı sektör, yaratıcı iş gücü ve ziyaretçiler için çekim merkezi haline getirebilmek,

Bölgenin içerdiği endüstri arkeolojisi potansiyelini doğru değerlendirilerek, gelecek nesillere görsel ve deneysel olarak doğru aktarılmasını sağlayabilmek,

Eski endüstriyel üretim yöntemleri sebebiyle doğal çevrede oluşmuş tahribat ve kirliliği temizleyerek kentin ekolojisine olumlu katkıda bulunmak,

Oluşturulacak program ve faaliyetler ile farklı sosyo-ekonomik kitlelere hitap eden mekanlar oluşturmak ve alanın sürdürülebilirliğini sağlamak,

İşbirlikçi ve katılımlı planlama yaklașımıyla geliştirmek,

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

146

Altanlar, Sınmaz

KAYNAKLAR Ağat, N., (1963), Boğaziçi’nin Turistik Etüdü, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık

Fakültesi, Basılmamış Doktora Tezi. İstanbul. Akkar, Z., M.,(2006), “Kentsel dönüșüm üzerine Batı’daki kavramlar, tanımlar, süreçler ve

Türkiye”,Planlama Dergisi, 2: 29-38. Anonim, 2013. Tate Modern II, http://www.ramboll.com, Erişim Tarihi: 12.07.2013. Anonim, 2013a. Sivil Mimari Yapı Envanteri, http://www.istanbulkulturenvanteri.gov.tr,

Erişim Tarihi: 17.07.2013 Anonim, 2007, Göksu ve Küçüksu, http://www.ahisar.com/dagarcik/goksu-ve-

kucuksu.html, Erişim Tarihi:15.07.2013. Banks, M. ve Hesmondhalgh, D., (2009). “Looking for Work in Creative Industries Policy”,

International Journal of Cultural Policy, 15(4): 415–430. Budan, N., (2008), Kültür Endüstrisi Çerçevesinde Santralistanbul Örneği, Fen Bilimleri

Enstitüsü, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, İstanbul. Brandellero, A.,(2010), “Kültür Endüstrilerinde Çeşitlilik: Bir Göçmen Kültürel Girişimci

Perspektifi”, Kültür Politikaları ve Yönetimi (KPY) Yıllık 2010, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 52-63.

Bozdoğan, B., 2003. Mimari tasarım ekoloji, F.B.E. Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Programı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

Bilgin, İ., Korkmaz, T., 2000. IBA Geç Kapitalizmin Kamusal Patronaj Modeli. XXI Mimarlık Kültürü Dergisi, 4:154-159.

Ergen, M., 2007.Almanya Ruhr Havzası Örneğiİ Işığında Peyzaj Mimarlığı Bakış Açısı İçinde Türkiye'deki Kentsel Dönüşüm Olgusu, Kentsel Dönüşüm Projeleri ve Peyzaj Mimarlığı Atölye Çalışması, Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi

Evans, G. ve Shaw, P.,(2006), “Culture and Regeneration”, Arts Research Digest, 37(25):1-11.

Eyice, S., ( 1993), Anadoluhisarı Namazgahı , Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Ana Basım AŞ., Cilt No :1, 259-260, İstanbul.

Hall, T., 1998., Urban Geography. Routledge, ISBN 0-415-14084-6. London. Healy, K., (2002), “What’s New for Culture in the New Economy?”, The Journal of Arts

Management, Law, and Society, 32(2): 86-103. Hür, A., (1993), Anadoluhisarı, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Ana Basım AŞ., Cilt

No: 1, 256-258, İstanbul. Grodach, C. ve Loukaitou-Sideris, A., (2007), “Cultural Development Strategıes and Urban

Revıtalızatıon”, International Journal of Cultural Policy, 13(4):349. Görgülü, Z., Dinçer, İ., Enlil, Z., Örnek Özden E., Kurtarır, E., Altınok, E., (2006), Mahalle

Ölçeğinde Kentsel Dönüşüm Modeli – Küçükbakkalköy Örneği. YTÜ Şehir Bölge Planlama Bölümü.

Keating, M. ve Frantz M, (2004), “Culture-led Strategies for Urban Regeneration: a Comparative Perspective on Bilbao”, Internatıonal Journal of Iberıan Studıes, 16(3): 187–194.

Kuban, D., (1993), Küçüksu Çeşmesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Ana Basım AŞ., Cilt No: 5, 161, İstanbul.

Kunzmann K., R, (2004),“Culture, Creativity and Spatial Planning, Town Planning Review”, 75(4): 83- 404.

Peyzaj Mimarlığı 5. Kongresi / 14-17 Kasım 2013 – Adana

147

Altanlar, Sınmaz

Klooesterman, R., (2009), “Eski Şehirde Yeni Kentlilik: Amsterdam Örneği”, (Çev: H.,Tulgar) Kültür Politikaları ve Yönetimi (KPY) Yıllık 2009, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.

Lavanga, M., (2009), “Kültür ve Şehirler. Kentsel Dönüşüm ve Sürdürülebilir Kentsel Yapılandırma”, (Çev: H.,Tulgar) Kültür Politikaları ve Yönetimi (KPY) Yıllık 2009, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.

Montgomery, J.,(2007), Creative Industry Business Incubators and Managed Workspaces: A Review of Best Practice, Planning, Practice & Research, 22(4): 601- 617, Australia.

Montgomery, J., (2003), “Cultural Quarters as Mechanisms for Urban Regeneration. Part 1: Conceptualising Cultural Quarters, Planning Practice &Research 18 (4):293-306.

Oğuz, D., Saygı, H., Akpınar, N., (2010), “Kentiçi Endüstri Alanlarının Dönüşümüne Bir Model: İzmit/Sekapark” Ankara Üniversitesi Coğrafi Bilimler Dergisi, 8 (2):157-167.

Oral, A.,H., 2006. İşlevini Yitirmiş Endüstriyel Alanların Dönüşümü İçin Bütüncül Yaklaşım: Haliç Yerleşimi Örneği, T.C. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Mühendislik ve Fen Bilimleri Enstitüsü, Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi ,Gebze

Özdemir, N., (2009), “Kültür Ekonomisi ve Endüstrileri İle Kültürel Miras Yönetimi İlişkisi”, Millî Folklor, 84: 73-86.

Santagata, W., (2002), “Cultural districts and property rights and sustainable economic growth” International Journal of Urban and Regional Research, 26(1), 9-23.

Scott, A., J.,(2006), “Creative cities: Conceptual issues and policy questions”, Journal of urban affaırs”, 28(1): 1–17.

SDM, (2012), 2012 MIPIM AR Geleceğin Projeleri Ödülü (1.lik Ödülü – Retrofit Kategorisi), http://www.suyabatmazdemirel.com/tr/housing-in-istanbul-2/, Erişim Tarihi: 17.09.2013.

Tolga, B., H., 2006. Endüstriyel Alanların Dönüşümü, Kentsel Mekana Etkileri: Beykoz Kundura ve Deri Fabrikası İçin Bir Dönüşüm Senaryosu, F.B.E. Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Programı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

Tutel, E., (1994), Küçüksu Plajı, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Ana Basım AŞ., Cilt No 5: 162-163, İstanbul.

TÜİK, 2012. Adrese Dayalı Nüfus Nüfus Kayıt Sistemi 2012. Türkiye İstatistik Kurumu. İBB, 2012. 1/1000 Ölçekli İstanbul’un Arazi Kullanım Haritası. Wansborough, M. ve Mageean, A., (2000), “The Role of Urban Design in Cultural

Regeneration”,Jurnal of Urban Design, 5 (2): 181-197. Ülgen, A., (1996), Boğaziçi Sarayları, İstanbul Armağanı 2 Boğaziçi Medeniyeti, İstanbul

Büyükşehir Belediyesi Kültür işleri Daire Başkanlığı Yayınları NO:26. Eramat Matbaası, 127-147.