Üç Film Bir Akım / Türk Sinemasında Arap Esintisi

31
ÜÇ FİLM BİR AKIM / TÜRK SİNEMASI’NDA ARAP ESİNTİSİ 1 Arslan Küçükyıldız 2 Giriş: Varlıkların bir dili var. Keşfedilmeyi bekliyor. İnsanoğlu bugüne kadar birçok dili öğrendi, konuştu, yazdı, çizdi. Sinema insanoğlunun keşfettiği en önemli dillerden biri oldu. Sinemanın “bütün dilleri içinde barındıran kendine özgü bir dil” olduğu söylenir. Ne yazık ki Türklerin de içinde bulunduğu İslam Dairesi kendine özgü bir dili olan sinemayı çok geç öğrendi. Buna rağmen bu dili oldukça iyi derecede kullanmaya başladığımız söylenebilir. Sinema ile Türkler, hem kendi köklerini bulmaya, hem de çevrelerini tanımaya çalıştılar. Türk Sineması, dost ve kardeş Araplara her yönüyle açık bir sinema oldu. Türk Sinemasında konu, üslup, karakter, oyuncu, müzik, kostüm, mekân gibi birçok alanda yer alan Araplar Türk Sineması’nın önemli bir unsuru olarak bugün de varlığını devam ettirmektedir. Türk Sineması’nda Araplar başlı başına işlenebilecek önemli bir konudur. Ancak konuyu sınırlamak zorunda kalmamız sebebiyle kısaca Türk Sineması’nın genel hatlarını çizdikten sonra Türk Sineması’nda Arap Esintisi’ne üç film ve bir akım çerçevesinde değinmek ve geleceğe dair düşüncelerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Öncelikle Türk Sineması’yla ilgili sağlam bir arşivin bulunmadığını, bugüne kadar çekilen yaklaşık 6850 filmden sadece 4000 kadarının bilgilerine ulaşılabildiğini belirtmek isterim. Bu eksiklik giderilebilirse Türk Sineması’nda Arap esintisinin hangi boyutlarda olduğunu incelemek kolaylaşacaktır. 1 Bu çalışma 11-12 Kasım 2009 tarihlerinde Suriye-Lazkiye’de gerçekleştirilen Türklerin Gözüyle Araplar konulu Sempozyumda yapılan sunumun genişletilmiş halidir. 2 Türkiye Radyo Televizyon Kurumu-Prodüktör (Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne verilmiş “Türk Sinemasında Edebiyattan Yararlanma” adlı yüksek lisans tezi vardır)

Transcript of Üç Film Bir Akım / Türk Sinemasında Arap Esintisi

ÜÇ FİLM BİR AKIM / TÜRK SİNEMASI’NDA ARAP ESİNTİSİ1

Arslan Küçükyıldız2

Giriş:

Varlıkların bir dili var. Keşfedilmeyi bekliyor. İnsanoğlu bugüne kadar birçok dili öğrendi, konuştu, yazdı, çizdi. Sinemainsanoğlunun keşfettiği en önemli dillerden biri oldu. Sinemanın “bütün dilleri içinde barındıran kendine özgü bir dil” olduğu söylenir. Ne yazık ki Türklerin de içinde bulunduğuİslam Dairesi kendine özgü bir dili olan sinemayı çok geç öğrendi. Buna rağmen bu dili oldukça iyi derecede kullanmaya başladığımız söylenebilir.

Sinema ile Türkler, hem kendi köklerini bulmaya, hem de çevrelerini tanımaya çalıştılar. Türk Sineması, dost ve kardeş Araplara her yönüyle açık bir sinema oldu. Türk Sinemasında konu, üslup, karakter, oyuncu, müzik, kostüm, mekân gibi birçok alanda yer alan Araplar Türk Sineması’nın önemli bir unsuru olarak bugün de varlığını devam ettirmektedir.

Türk Sineması’nda Araplar başlı başına işlenebilecek önemli birkonudur. Ancak konuyu sınırlamak zorunda kalmamız sebebiyle kısaca Türk Sineması’nın genel hatlarını çizdikten sonra Türk Sineması’nda Arap Esintisi’ne üç film ve bir akım çerçevesinde değinmek ve geleceğe dair düşüncelerimi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle Türk Sineması’yla ilgili sağlam bir arşivin bulunmadığını, bugüne kadar çekilen yaklaşık 6850 filmden sadece 4000 kadarının bilgilerine ulaşılabildiğini belirtmek isterim. Bu eksiklik giderilebilirse Türk Sineması’nda Arap esintisinin hangi boyutlarda olduğunu incelemek kolaylaşacaktır.

1 Bu çalışma 11-12 Kasım 2009 tarihlerinde Suriye-Lazkiye’de gerçekleştirilen Türklerin Gözüyle Araplar konulu Sempozyumda yapılan sunumun genişletilmiş halidir. 2 Türkiye Radyo Televizyon Kurumu-Prodüktör (Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne verilmiş “Türk Sinemasında Edebiyattan Yararlanma” adlı yüksek lisans tezi vardır)

Türk Sineması’na Genel Bir Bakış

Genel hatlarıyla Türk Sineması üç dönemde özetlenebilir. Başlangıç dönemi (1914-1950), Gelişme Dönemi (1950-2000), Ustalık Dönemi (2001-…) Üç döneme de yansıması olan ara dönemlerden, akımlardan söz etmek mümkündür. İlk döneme damgasını vuran tiyatro kökenli yönetmenlerin filmleri, daha sonra çekilen filmleri olumsuz etkilemiş, gelişmeyi geciktirmiştir. Bir fikir vermesi açısından birbirinin içine geçmiş dönemleri ve bazı önemli akımları anmak gerekir: KuruluşDönemi (1910-1930), Tiyatrocular Dönemi (1915-1940) Mısır filmlerinin gösterildiği İkinci Dünya Savaşı Dönemi (1939-1942), Şarkılı Filmler Dönemi (1954-2000), Erkek tipli kadın kahramanlar (1959-1965), Toplumsal Gerçekçilik Dönemi (1950-2000) Sinemacılar Dönemi (1950-2009) Köyden Kente Göç Dönemi (1950-1970) Tarihi, Dini Filmler Dönemi (1950-1960, 1966-1972... ), Yurtdışına İşçi Göçü (1960-1970), Köy Gerçekçiliği (1960-1970), Çocuk Kahramanlar (1960-1975), Sosyal Çalkantılar Dönemi (1970-1980), Müstehcen Filmler (1970-1980), Arabesk Filmler (1970-1990) Televizyon Dönemi (1970-1980), Komedi Filmleri (1970-1980), Çok Kanallı Televizyonlar (1980-2009), İnsan Psikolojisine yaklaşma (1990-1995), Seyirciyle Barışma Dönemi (1995-2009) ve her dönemde varlığını sürdüren Tarihi Filmler, Sosyal-Psikolojik konular, Komedi Filmleri, Dini Filmler…

1914’de ilk Türk Filmi olan Ayastefanos Abidesi’nin Yıkılışı belgeseli çekildi.3 Türkler tarafından işletilen ilk sinema salonu Şehzadebaşı’nda 19 Mart 1914'te Milli Sinema adıyla Cevat Boyer ve Murat Bey tarafından açıldı. Türkiye'ye sinemayıgetiren ilk kişi olan Romanya uyruklu Polonya Yahudi’si Sigmund Weinberg, 1916'da dönemin ünlü tiyatrocularından Benliyan Topluluğu ile anlaşarak"Leblebici Horhor" adlı konulu filmi çekmeye başladı. Sinemaya Türkiye’deki azınlıklar önem vermiş, yapımcılık, yönetmenlik, oyunculuk ve teknik konularda ciddi yatırımlar yapmışlardır.

Türk Sinemasının en önemli özelliği oyuncu odaklı bir sinema olmasıdır. Yüzlerce oyuncunun, şarkıcının kendilerine göre yazılmış senaryolarda oynadıkları onlarca filmi bulunmaktadır.

3 http://www.sinematek.org/?option=com_content&task=view&id=33&Itemid=50

Son dönemde film üretimini etkileyen önemli bir konu da şudur: 1986’dan sonra Sinema Salonları süratle yabancı ortaklı işletmecilerin eline geçti. Halen Türkiye’de Sinema salonlarının büyük bir kısmı bu işletmelerin elindedir.4

Türk Sineması Kahramanlarına Nasıl Bakıyor?

Bir Akıncı Beyini anlatan

Malkoçoğlu Filminin Afişi5

Türk Sinemasında Araplar’a bakmadan önce bazı sorular soralım ve Türk Sinemasında mesela Akıncı Türkler nasıl işlenmiş kısacagöz atalım: Akıncı Türkler, sadece her filmde de tecavüz edilenanne veya kız kardeşlerinin intikamı için mi can verirlerdi? Nasıl selamlaşırlardı? “Selamünaleyküm” demezler miydi? Bir hana girdiklerinde hemen şarap ve et isteyip, hancının kızını mı keserlerdi, bıyıklarını burarak? Şarabı testiden, üstelik kafalarına dikerek mi içerlerdi? Eti kemikten ısırıp sıyırarak mı yerlerdi? Yoksa Kelime-i Şahadet onlar için sadece ölürken ya da hapisten kaçarken parmaklıkları bükmek için zincirleri koparmak için söylenen tılsımlı bir söz müydü? Yoksa bütün meşgaleleri Bizans ve Roma prensesleri ile oynaşarak onlardan bilgi almaktan mı ibaretti? Ya da kahramanlıkları onlara ok işlememesinden, kılıç kesmemesinden ya da bir vuruşta on kişiyiyere sermelerinden mi geliyordu?6 Maalesef bu sorulara verilebilecek cevap olumsuzdur. Sadece tarihi kahramanlara değil, sıradan Türk tipine de üstünkörü yaklaşılmıştır. 4 Osman Şahin http://www.osmansahin.com/edebiyat_ve_sinema_notlari5 http://www.sinematurk.com/bul/tumu/Malko%C3%A7o%C4%9Flu/

6 Tarkan Suçıkar, Türk Sinemasında Milli Kahramanlarımız Ve Hollywood (BatıSineması) http://www.tumgazeteler.com/?a=3971319

Yeşilçam (Türk Sineması) Türklere tarafsız, ilmi ölçütlere uygun, estetik kurallara uygun bakmakta hâlâ çok zorlanmaktadır. Aynı bakış açısının Türk Sinemasındaki Araplar için de geçerli olduğu söylenebilir.

Türk Sinemasında Arap Esintisi

Türk Sinemasında Araplar söz konusu olduğunda İslâm, Memluklar,Selçuklu, Osmanlı dönemlerini içeren Ortak Milli Hafıza’dan yola çıkılması tabiidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuracak olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Arap kıyafetiyle görüldüğü Trablusgarp Savaşı (1913) henüz hafızalarda tazeliğini korumaktadır. Daha Türk Sinemasının gelişme çağında Mısır (Arap) Filmlerinin salonlarda gösterimi (1939-1942) yapılmakta,çekilen filmlerde çeşitli rollerde Araplar da yer almaktadır. Türk Sinemasında Arap Oyuncu ve Yönetmenlerin bulunduğu bu dönemde ve takip eden yıllarda, uzak ve yakın dönemin

hatıralarını taşıyan Tarihi Filmler, Dini Filmler, Komedi Filmleri, Turistik Film denilebilecek diğer Filmler çekilmeye başlar. “Çöl” imajı ve adının bolca kullanıldığı bir Türk Sinemasından bahsediyoruz. Kahramanları “Arap…” (Arap Bacı, Arap Celal vb.) adlı filmler, Adı “Arap…” (Arap Abdo, Arap Bilo…) olan, içinde Arap kıyafetleriyle görülen kahramanların bulunduğu filmler olduğu gibi Arap Ülkelerinde, bu arada Suriye’de çekilen filmler de mevcuttur. Arap Âleminde “Osmanlı Arapları sömürdü”, Türkiye’de “Araplar Türkleri arkadan vurdu” şeklinde sistematik olarak yürütülen kampanyalara7 rağmen Türk Sinemasında Araplar genel olarak olumlu bir şekilde yer almışlardır. Bu kısa girişten sonra Yeşilçam’daki Arap Esintisine etraflıca bakabiliriz.

Mısır Sineması ile İlişkiler

Türk Sinemasındaki ilk ortak yapım: “İstanbul Sokaklarında” (Muhsin Ertuğrul-1931) bir Türk-Yunan-Mısır ortak yapımıdır. Başrollerde Mısırlı Azize Emir de oynamıştır.Geçiş Dönemi döneminde (1939-1942) 2. Dünya Savaşı sırasında Avrupa’dan film ithali durunca yerine Mısır ve Amerikan Filmleri getirilmeye başlandı. Sadettin Kaynak Mısır filmlerinemüzikler yapıyordu. Mısır Filmleri’nin halkımız için önemli birözelliği vardı: Uzun yıllar bir Osmanlı Eyaleti olarak Mısır fikir yapısında ve Kültür-Sanat hayatında bizden izler taşıyor,benzer bir hayat tarzı yaşanıyordu. İlişkiler hâlâ çok canlıydı. Mesela Mısır Sinemasının kuruluşunda rol alan Vedat Örfi Bengü Türkiye’de çekilen filmleri yönetiyor, yapımcılık yapıyordu. Aynı zamanda Mısır Sinemasının kurucularından olan

7 Suat Öztürk, Araplar İhanet Etti mi? http://www.cemaat.com/araplar-ihanet-etti-mi , Ümit Demir, Arap Düşmanlığı http://www.cemaat.com/arap-dusmanligi

Vedat Örfi Bengü8: Çöl Güzeli, Çölde bir öpücük, Ehramda Bir Facia (1928) gibi 25 filmi yönetti, 5 filmde yapımcı, 15 filmdeoyuncu oldu. Yine Mısır’lı oyuncu Azize Emir (Mısır, 1901-1952)Leyla (1927-Yön: Ahmed Celal) İstanbul Sokaklarında (1931-Yön: Muhsin Ertuğrul) filmlerinde oynuyordu.

Bu dönem Radyo’nun revaçta olduğu yıllardır ve Türkiye Radyolarında Klasik Türk Müziğinin yasaklanması üzerine halkın bu yasağı delmesi anlamına da gelmektedir. Kutsal Hac yolculuğunda dillerden düşmeyen “Tala’al Bedru Aleyna” ilahisi,sadece Mısır’ın değil, Arap Âlemi’nin Bülbülü Ümmü Gülsüm tarafından seslendiriliyor, Türk Halkı Türkiye radyolarından dinleyemediği Klasik Türk Müziği nağmelerini Arap radyolarında Ümmü Gülsüm’ün pürüzsüz sesinde bulmaya çalışıyordu.(Türk gençlerinin günümüzde de Ümmü Gülsüm adına internet grupları oluşturduklarını öğreniyoruz.)9

Mısır Filmleri, kabuk değişimine hazır olan sinemamıza melodramatik konuları ve bol şarkılı filmleriyle kötü bir örnekoluşturdu. O dönemde çekilen Türk Filmleri, Mısır Filmlerine çok benzer. 10 Şubat 1942’de Mısır Filmlerinin ithali yasaklanınca10 bunun yerine yapılan yerli filmler Mısır Filmleri paralelinde konular işlemeye başladılar. Cahide Sonku,Müzeyyen Senar, Münir Nurettin Selçuk, Zeki Müren’le başlayan Şarkılı filmler modası o tarihten beri Türk Sineması’nda bugünekadar etkili oldu. 1970’lerdeki Arabesk Müzik ve Filmleri Akımı’nda bu dönemin tesiri olduğu söylenebilir. Mısır Filmlerinin Şarkılı filmler konusundaki kalıcı etkisi hala sürmektedir. (Arap Müziğinin Türk Müziğine etkileri de ayrıca incelenmesi gereken bir konudur. Yine Türk Halkının sinesinde yaşattığı Ezo Gelin Suriye‘ye doğru söylenmiş bir türküdür. Türk Müziğinin Araplara etkileri de araştırılmalıdır.)

Ortak Tarihi ve Kültürel Miras

Türk Milleti, İslamiyet’i kabul ettikten sonra Arapları “Din Kardeşi” olarak görmüş, Arap kahramanlarını kendi kahramanlarından ayrı tutmamıştır. Kendi atalarına karşı savaşmış olsalar dahi Müslüman olmalarından dolayı kahramanlar 8 http://www.sinematurk.com/kisi/2373/Vedat-Orfi-Bengu9 http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=126773 10 Salih Diriklik, Bugünkü Türk Sineması, İstanbul, Fetih Yayınevi, 1973,152sf., Sf. 18

içselleştirilmiştir. Sadece kültür merkezlerinde değil en ücra köylerde bile bu böyle bilinir. 1970’lere gelene kadar Türkiye’de köylerde Cönk Okuma geleneği vardı. Ocak başlarında Hz. Ali’nin, Battal Gazi’nin savaşları, Leyla Mecnun Hikâyelerigibi Halk Hikâyeleri anlatılıyordu. Türk Sineması tabiidir ki bu gelenekten etkilenmiştir: Battal Gazi Türk Sinemasında altı kez filme çekilmiştir. (Battal Gazi Geliyor 1955, Battal Gazi 1966, Battal Gazi Destanı 1971, Battal Gazi'nin İntikamı 1972, Battal Gazi Geliyor - Savulun Battal Gazi Geliyor 1973, Battal Gazi'nin Oğlu 1974)

Oyuncu Cüneyt Arkın Battal Gazi

rolünde.

Klasik Arap Edebiyatı ürünü olan Leyla ile Mecnun Hikâyesi ise Leyla ile Mecnun Gibi-(1963) Leyla ile Mecnun (1972, 1982, 1989) adlarıyla dört kez Türk Sinemasına aktarılmıştır.

Konusunu İslâm Büyüklerinden Alan Filmler

Türk Sinemasındaki Arap Esintisinin en çok görüldüğü alan doğalolarak dini filmlerdir. Dini filmler Türk sinema seyircisinin talepleri doğrultusunda çekilmekle beraber İslâmiyet ve Din Büyükleri yeterince estetik ölçülerde işlenememiştir. Bunda başta ekonomik sebepler, teknik yetersizlik, bilgi noksanlığı etkili olmuştur. Konusunu İslâm’ın önemli şahsiyetlerinden

alan bu filmlerde geniş bir şekilde Arap kültür ve karakterlerine yer verilmiştir. Belli başlı dini muhtevalı filmler şunlardır:11

• Veysel Karanî (1965) Yön: Hüseyin Peyda• Hz. Eyyüb’ün Sabrı (1965) Yön: Çetin İnanç• Hazreti Süleyman Ve Saba Melikesi (1966) Yön: Muharrem

Gürses• Selahattin Eyyübi (1970) Yön: Süreyya Duru• Hz. İbrahim (1972) Yön: Çetin İnanç• Hz. Ömer (1973) Yön: Çetin İnanç• Ali’ye Gönül Verdik (1973) Yön: Çetin İnanç• Ali ile Gül (1973) Yön: Çetin İnanç• Bilal-ı Habeşî (1973) Yön: Çetin İnanç• Veysel Karanî Hz. / Sonsuzluğun İki Yakası (1993) Yön:

İsmail Güneş• Hz. Ömer (1973) Yön: Asaf Tengiz • Hz. Ömer’in Adaleti (1973) Yön: Osman Seden • Rabia (1973) Yön: Osman Seden • Hz. Ayşe (1987) Yön: Yunus Yılmaz• Minyeli Abdullah 1, 2 (1989-90) Yön: Yücel Çakmaklı• Kalbe Düşen Nur/ İbrahim Bin Havvas Hz. (1990) Yön:

Zafer Davutoğlu• Bişr-i Hafi / Bir Zamanlar Sarhoştu (1992) Yön: Yücel

Çakmaklı• İftira / Hasan Sezai Hz. (1993) Yön: Aydın Bağardı• İbrahim Bin Ethem Hz. / İlahi Aşk (1993) Yön: Zafer

Davutoğlu • Ahmet Bedevi Hz. / Can Perdesi (1993) Yön: İsmail Güneş• Toprağın Oğlu / Ebu Turab Hz. (1995) Yön: Yavuz Figenli

11 http://www.sinematurk.com

• Huzura giden Yol / Fudayl Bin İyad Hz.(TV) (1995) Yön: Aydın Bağardı

• Arayış/Abdullah-ı Tercüman Hz. (1993) Yön: Aydın Bağardı• Hz. Eyyüb‘ün Sabrı (2009) Yön: Yunus Yılmaz

Konusunu Tarihten Alan Filmler

Başta Battal Gazi olmak üzere konusunu İslâmi dönemdeki “içselleştirilmiş” Arap kahramanlarından alan birçok Türk Filminin yanında Tarihi filmlerde bolca Arap karakterlere de yer verilmiştir. Bu filmlerde Araplar, Kumandan, Şeyh, Veli, Bedevi, Deveci, Kervancı başı gibi muhtelif rollerde gözükmektedirler.

Bu filmlerden önemli bazı örnekler şunlardır: • Battal Gazi Geliyor (1955) Yön: Sami Ayanoğlu• Horasan’dan Gelen Bahadır (1965) Yön: Natuk Baytan• Horasan’ın Üç Atlısı (1965) Yön: Tunç Başaran• Gökbayrak (1968) Yön: Natuk Baytan• Battal Gazi Destanı (1971) Yön: Atıf Yılmaz• Kara Murat Şeyh Gaffar’a Karşı (1976) Yön: Natuk Baytan

Tarihi filmler içinde yakın tarihin hüzünlü dönemlerini anlatanfilmlere de rastlanmaktadır. Lawrence’ın yıkıcı çalışmalarına karşı mücadele eden Türklerle ilgili Yemen’de bir Avuç Türk (1970)12 adlı film doğrudan Türk-Arap ilişkilerini yansıtmaktadır. Yaşanan dramatik olaylara rağmen bu filmde Araplar Türkleri arkadan hançerleyen millet olarak gösterilmemiştir.13 Önemine binaen filmin künyesini aktarıyorum:

12 http://www.sinematurk.com/film_genel/6797/Yemen-de-Bir-Avuc-Turk 13 Suat Öztürk, Araplar İhanet Etti mi? http://www.cemaat.com/araplar-ihanet-etti-mi , Ümit Demir, Arap Düşmanlığı http://www.cemaat.com/arap-dusmanligi

• Yönetmen Yılmaz Atadeniz• Yapımcı Kadir Kesemen• Senaryo Zafer Sülek

Oyuncular • Müjgan Ağralı / Betty    • Fikret Hakan / Yüzbaşı Murat    • Kadir İnanır /Ahmet    • Kadir Savun /Tahsin Çavuş    • Atilla Ergün /Arabistanlı Lawrance    • Danyal Topatan / Şeyh    • Kazım Kartal / Abuday    • Feridun Çölgeçen    • Serdar Gökhan / Mülazım Sedat    • Mümtaz Ener / Paşa    • Sırrı Elitaş / Abdullah    • Birtane Güngör / Mülazım Ahmet’in Nişanlısı    • Murat Tok / Emir Abdullah Mansur    • Zeki Sezer / Gen. Murray    • Süheyl Eğriboz / Hüseyin    • Nermin Özses / Tahsin Çvş. Eşi

Saltuk Film (Vizyona girişi:1.3.1973 )

Konusunu Masal, Hikâye ve Destanlardan Alan Filmler

Türk Sinemasında önemli oranda konusunu Masal, Halk Hikâyesi veDestanlardan alan filmler bulunmaktadır. Edebi eserlerde ve sözlü anlatımlarda tabii olarak yer alan Arap kahramanlar, karakterler sinemaya da yansımıştır. Bu filmlerde gerek konu, mekân ve gerekse karakterlerde Arap esintisi görülmektedir.

  • Cilalı İbo ve Kırk Haramiler (1964) Yön: Mehmet Dinler• Harun Reşidin Gözdesi (1967) Yön: Atıf Yılmaz• Abbase Sultan (1968) Yön: Turgut Demirağ• Bağdat Hırsızı (1968) Yön: Ertem Göreç• Binbir Gece Masalları (1971) Yön: Ertem Göreç• Alaaddin’in Lambası (1971) Yön: Natuk Baytan• Tahir ile Zühre (1972) Yön: Mehmet Bozkuş• Keloğlan ile Cankız (1972) Yön: Metin Arksan

Nesilden nesile aktarılan sözlü ve yazılı edebiyatta yerini bulan bir başka unsur da “Çöl” ve “Ehram”(Piramitler) dır. TürkSinemasında özellikle çöl, gerek ekonomik, gerekse uyandırdığı etki ve görselliği açısından sıkça başvurulan bir imaj olmuş, birçok filmin adında ve muhtevasında yer bulmuştur:

Türk Sinemasında “Çöl”

• Çöl Güzeli (1928) Yön: Vedat Örfi Bengü• Çölde Bir Öpücük Yön: Vedat Örfi Bengü• Ehramda Bir Facia (1928) Yön: Vedat Örfi Bengü• Çöl Kanunu (1964) Yön: Faruk Kenç• Çöl Kartalı (1972) Yön: Halit Refiğ• Çöl (1983) Yön: Çetin İnanç• Çöl Cenneti (1983) Yön: Ahmet Sert

Arap Ülkelerinde Çekilen Türk Filmleri

Türk Sinemasında, çok iş yapan, yapımcılara çok para kazandıranfilmlerin oyuncu ve yönetmenlerinin, konusu yurt dışında geçen film çekimleri bahane edilerek, yapımcılarca yarı iş yarı tatilşeklinde yurt dışına gönderilip ödüllendirildikleri görülmektedir. Mesela, Aşk filmlerindeki rolüyle genç kızların sevgilisi haline gelen Göksel Arsoy ve Turist Ömer tiplemesiylegişe rekorları kıran Sadri Alışık, Turistik Filmler denebilecekbu tür filmlerden ikisi için Arap ülkelerine gönderilmişlerdir.Göksel Arsoy’un Lübnan’da çekilen Altın Çocuk Beyrut’ta filmi James Bond uyarlaması bir film olması yönüyle de ilginçtir; Turist Ömer Arabistan'da (1969-Yön: Hulki Saner) Altın Çocuk

Beyrut’ta (1967-Yön: Ertem Göreç)

Türk filmlerinde mekân olarak kullanılan ülkelerden biri de Suriye’dir. Sürgün (1951-Yön: Orhan M. Arıburnu) 14 filminin dış sahnelerinin bir kısmı Beyrut, Şam ve Halep’te çekilmiştir.(Yukarıda sağdaki afiş)

Sevimli Bir Karakter: “Arap Bacı”

Birçok filmde Arap rolü oynayan, senaryo icabı Arap kılığına giren oyuncular bulunmaktadır. “Yağmur Yağıyor, Seller Akıyor, Arap Bacı camdan bakıyor…” tekerlemesinde geçen “Arap Bacı” Türk filmlerinde canlandırılmıştır. Arap Bacı, Radyo ve Sinemanın ilk dönemlerinde tarihi filmlerde sıkça görülen küçükleri, genç kızları koruyup kollayan sevimli bir kadın karakterdir. Son temsilcisi erkek oyuncu Tevfik Gelenbe’dir. 1988 yapımı “Uğurlugiller Ailesi”ndeki “Bacı Kalfa” rolü bu karakteri ifade eder. Yine Kemal Sunal’ın oynadığı Süt Kardeşler (1976-Ertem Eğilmez) filminde geçen kalfa aynı karakterdir.

14 http://www.sinematurk.com/film_genel/6025/Surgun

Komedi Filmleri

Özellikle komedi ve polisiye filmlerinde geçen kimliğini gizleme, kaçma, kovalama, aldatma ve benzeri sahnelerde Araplara yer verilmiştir. Bunların en ilgi çekici olanı, sevilen komedyenler Zeki Alaysa-Metin Akpınar’ın oynadığı Petrol Kralları (1978)15 Filmidir. Yönetmenliğini Zeki Alasya’nın yaptığı filmde, para sıkıntılarından dolayı evlerini satmak zorunda kalan iki arkadaş evlerinin bahçesinde petrol bulunca evi satmaktan vazgeçer ve mahallelerinde yaşayan karaborsacı ve tefeci bir adama karşı mücadeleye başlarlar. Filmin afişinde Zeki Alaysa ve Metin Akpınar Arap kıyafetiyle görülmektedir:

“Arap” Adlı Filmler ve Oyuncular

Türk Sinemasında Araplar her yönüyle var olmuşlardır. O kadar ki adı “Arap …” olan filmler çevrilmiştir. Bunlardan ilki başrolünü Kadir İnanır’ın oynadığı, Remzi Jöntürk’ün

15 http://www.sinematurk.com/film_genel/5485/Petrol-Krallari

yönetmenliğini yaptığı Arap Abdo16 (1973), benzer bir film de İlyas Salman’ın başrolünü oynadığı Arap Bilo17 (1986) dur. Genellikle bu filmlerde muhteva açısından doğrudan Araplarla ilgili bir konu yoktur (Kabadayılık vb.) ve filmin adı karakterin esmer olmasıyla ilgilidir.

Buna karşılık esmer olduğu için Arap Celal olarak ünlenen 1922 Sivas doğumlu oyuncu Celal Yonat’a18 oynadığı filmlerde genellikle Arap rolü verilmiştir. 1993’te vefat edene kadar tam216 filmde rol almıştır. Bu roller, Tarihi Filmler dışındaki filmlerde, özellikle Komedi Filmlerinde Zengin Arap Şeyhi, Şeyhin Adamı, Koruması gibi rollerdir. Mesela, Salak Milyoner-1974 filmindeki rolü Namaz Kılan Adam’dır.

16 http://www.sinematurk.com/film_genel/1698/Arap-Abdo 17 http://www.sinematurk.com/film_genel/21055/Arap-Bilo 18 http://www.sinematurk.com/kisi/2789/Arap-Celal

Oyuncu Arap Celal (Celal Yonat) Oyuncu Ekrem Turan Gökkaya Oyuncu Sema Özcan

Benzer bir şekilde Arap Kadınlarına benzediği için Mısırdan Gelen Gelin filminde olduğu gibi Arap Kadını’nı (1969-Yönetmen:Osman Seden) oynayan aktrisler mevcuttur. Sözünü ettiğimiz artist Sema Özcan’dır. O filmdeki rol arkadaşı tanınmış oyuncu Fikret Hakan’dır.Oynadığı Arap rolü ile ilgi çektiği için benzer rollere çıkarılan bir başka oyuncu da Ekrem Turan Gökkaya’dır.19 1934 Konya doğumlu oyuncu birçok filmde figüran olarak yer almıştır.

Edebiyattan Yararlanma

Türk Sineması’nda edebiyattan yararlanılmıştır. Birçok ünlü eser sinemaya uyarlanmıştır. Araplarla ilgili uyarlamalara bakıldığında karşımıza çıkan durum şudur: Konusu Arapları ilgilendiren, mekân olarak Arap ülkelerinde geçen edebi eserlerbiraz da ekonomik sebeplerle başka ülkelerle ilgili imiş gibi aktarılmıştır. Başta Çalıkuşu (Kahramanı Feride Arabistan’dan gelir.) olmak üzere bu eserler aslına uygun olarak uyarlanabilseydi Türk Sineması belki de Arap Dünyasına daha 19 http://www.sinematurk.com/kisi/1292/Ekrem-Gokkaya

erken açılma imkânı bulacaktı. Yönetmenliğini Zafer Davutoğlu’nun yaptığı Akşam Güneşi (1966)20 filminde eserdeki mekânlar (Şam, Kudüs, Fransa ve Kore ) kullanılmadan uyarlanmıştır. Aynı adlı romanın (1957) (ilk basım 1926) birinci çevrimidir. Olaylar romanda 1900’lerde, filmde 1950’lerde başlıyor. Romanda Nazmi Kore gazisi üsteğmen. Romandaki ise binbaşı ve yaşadıkları akıllara ziyan: Kimsesiz olduğu için amcası büyütmüş. Yaramazlıklarının haddi hesabı yok. Sonunda Harbiye’ye gidip asker olmaya karar verir. Şam Kudüs Akkâ Manastır ve Fransa’da görev yapar.

Çölde Bir İstanbul Kızı” (1957) filminde ise esere sadık kalınmıştır. Sinemamıza hayat veren romanlar serisinden romancıEsat Mahmut Karakurt’un 1926 yılında yazdığı ikinci romanı “Çölde Bir İstanbul Kızı” Faruk Kenç tarafından 1957 yılında senaryolaştırılmış ve aynı zamanda yönetilmiştir. Romanın arka yüzünde roman hakkında şu açıklamaya yer verildiği 20 http://www.sinematurk.com/film.php?action=goToFilmKeywordsPage&filmid=1181&typ e=film#konu

görülmektedir: “ İhtiyar Arabın, karanlık kubbelerin altında akisler yapan sesi, perde perde yükseldi:-Ya şeyh, bu yabancı, güzel kız çöllerde yaşayamaz. Onu bana, bu ihtiyar fakire bağışlayın!Şeyh birdenbire hiddetle gözlerini kaldırarak, kendisine yalvaran araba baktı:- İhtiyar sen bilmez misin ki, dedi, çölde bulunan her şey, onubulanın malıdır. Bu esmer kız, çölde keşfedilmiş paha biçilmez bir hazine değerinde! Kim bırakır onu, böyle bir hazineye sahipolduktan sonra bir daha elinden!”Kaçak bir mahkûmla, Vali kızının Arabistan’da geçen aşk öyküsünün anlatıldığı filmde başlıca rolleri; Belgin Doruk, Turan Seyfioğlu, Bülent Oran, Atıf Kaptan, Kadir Savun, Nuri Genç, Ahmet Tarık Tekçe, Ali Seyhan ve Ali Ekdal oynamıştır.

ARABESK AKIMI

Türk Sinemasındaki Arap Esintisi denilince akla gelen ilk olgu,Arap Bülbülü Ümmü Gülsüm’ün şarkıları ile birlikte Mısır’dan ithal edilen şarkılı Mısır Filmleri, bu filmlerdeki atmosfer veilişkilerden etkilenerek 1942’den sonra çekilmeye başlanan şarkılı türkülü filmlerin yarattığı Arabesk Akımı’dır. Oyuncu odaklı ticari anlayış bu akımın gelişmesine zemin hazırlamış, birçok şarkıcı kendisi için yazılan senaryolarda oyuncu olarak kullanılmış, farklı türdeki filmlerde de bol şarkılı, duygulu, hüzünlü sahneler yer almıştır. Bu etkilenme o kadar barizdir kiTürk Sinemasında çevrilen eserlerin en az yarısının şarkılı türkülü sahneler içermektedir. Arap ritim ve melodilerinden etkilenerek müzik yapan müzisyenlerin oynadığı ve sonraki dönemde (1971-1980) “Arabesk Filmler” olarak tanınacak filmlerebazı örnekler verelim:

Ferdi Tayfur (40 Film)21 , Orhan Gencebay (38 Film)22 , İbrahim Tatlıses (42 Film)23, Müslüm Gürses (28 Film)24 , Ferdi Özbeğen (2 Film)25, İzzet Altınmeşe (8 Film)26 , Ümit Besen (13 Film)27 Emrah (30 Film)28 …

Bu filmlere Hakkı Bulut, Mine Koşan, Ceylan, Ebru Gündeş, Cengiz Kurdoğlu, Hasan Taşıyan, Mahsun Kırmızıgül, Muazzez Ersoy, Seda Sayan gibi Arabesk Müzik temsilcisi sayılabilecek sanatçılardan bazılarının yaptıkları filmler eklenebilir.

21 http://www.sinematurk.com/kisi/1393/Ferdi-Tayfur-222 http://www.sinematurk.com/kisi/1998/Orhan-Gencebay23 http://www.sinematurk.com/kisi/1556/Ibrahim-Tatlises24 http://www.sinematurk.com/kisi/1851/Muslum-Gurses25 http://www.sinematurk.com/kisi/1391/Ferdi-Ozbegen26 http://www.sinematurk.com/kisi/3029/Izzet-Altinmese27 http://www.sinematurk.com/kisi/2356/Umit-Besen28 http://www.sinematurk.com/kisi/1305/Emrah

Bu filmlerde işlenen konular oldukça karamsar, hüzünlü, zayıf toplumsal ilişkiler üzerine kuruludur. Toplum dışı kalmış tiplerin, köyden kente göç edip kendisine yer bulamamış karakterlerin bolca görüldüğü filmlerdir. Sonraki dönemde estetik yönü yüksek olmayan ancak halkın pek de yüksek olmayan beğenisine hitap eden bu filmlerin toplu bir eleştirisi mahiyetinde bir film yapılmış olup, bu filmin adı da “Arabesk”tir. Arabesk Filmi, Türk Sinemasındaki “Arabesk” akımın adeta bir özeti gibidir. Akımın bütün özellikleri görülmekte ve ince ince taşlanmaktadır. Yönetmenliğini Ertem Eğilmez yaptığı, Müjde Ar ve Şener Şen başrollerini oynadığı 94 dakika süreli bir filmdir Arabesk (1988)29 Türk Sinemasında 1939 ile 1988 arasındaki Arap esintisinin görülmesi bakımından bu film önemli bir filmdir.

ÖNEMLİ BİR FİLM: ÇAĞRI

29 http://www.sinematurk.com/film_genel/1694/Arabesk

Konumuz açısından ikinci önemli film ise Çağrı (El Risale)(1976)30 filmidir. Anthony Quinn’in başrolünü oynadığı 178 dakika süreli filmin Yönetmeni Mustafa Akkad Suriyeli bir Arap’tır. Suriyeli bir Arap yönetmenin Türk Sineması ile ilgisinedir diye merak edilebilir: Çağrı Filmi, Türkiye’de Arap ve İslam imajına son derece olumlukatkısı olan ve sonraki dönemlerde seviyeli dini filmlerin yapılmasını teşvik eden bir film olmuştur. İslâm Dünyasında çığır açan Suriyeli yönetmen Akkad Türkiye’de de büyük yankı uyandırmıştır. Her Ramazan ve kandilde televizyon ekranlarına yansıyan Çağrı filmi 1976’da çekilmişti. İslâm âlemi hâlâ Mustafa Akkad'ın yönetmenliğini yaptığı Çağrı'yı aşamadı. Mustafa Akkad, 1981’de Libya sermayesinin yardımıyla Çöl Aslanı/ Ömer Muhtar filmine imza attı. Libya liderinin 35 milyon dolar gibi o yıllara göre astronomik bir rakamla destek verdiğifilm de Türkiye’de hâlâ Ramazan gecelerini süslemeye devam ediyor.31 Akkad, Halep, Suriye’de doğup büyüdü. Hollywood’da yönetmen olmak istiyordu. Bu yüzden alaylara maruz kaldı. Orta gelirli bir ailesi vardı. Babası gümrük memuruydu. Akkad Çağrı’ya uzanan yolu şöyle anlatmıştı: “Gerçekten gitmek istiyorsan sana yardım edemem.” demişti. 1954’te Tiyatro Sanatları dersi veren Amerika’lı Douglas Hill onu UCLA (University of California, Los Angeles)’ya aldırdı. On sekiz yaşındaydı ve ayrılmak için hava alanına geldiğinde babası bir 30 http://www.sinematurk.com/film_genel/17397/Cagri 31 Ekrem Dumanlı, Türk Sinemasının Kendisini Keşfetmesi İçin Yeni Bir Ayna: Epik Sinema, 29 Ağustos 2009, Zaman Gazetesi

cebine iki yüz dolar, diğerine ise Kur’an-ı Kerim koymuş ve şöyle demişti: “Sana verebileceğim tek şey bu.” 32

Suriye’li Akkad’dan sonra yine Suriye’den yetişmiş bir oyuncu olan Ghassan Massoud’dan bahsetmemek olmaz. Çünkü o aynı zamanda Türk Sinemasının da oyuncusudur. Kurtlar Vadisi Irak veKelebek33 (2009, Yönetmen: Cihan Taşkın, Türü ve Süresi: Yakın Tarih / Politik Drama / 146 Dakika, Senarist: Mahmut Bengi, Oyuncular: Ghassan Massoud / Hasan Mesud (Mevlevi dedesi), Caner Cindoruk (Yusuf), Deniz Bolışık (Zeynep), Münir Can Cindoruk (Ümit), Meredith Orlow (Kez) ...) filmlerinde rol almıştır. Suriyeli oyuncu Hasan Mesut, 2005 Hollywood yapımı Cennetin Krallığı’nda Selahattin Eyyübi’yi oynayarak

32 Luke Ford, Holivud’da ünlü bir arap: Mustafa Akad, Producers (Yapımcılar), 2002, Çev. Sümeyye Cansız http://www.sinemaloji.com/?p=46533 http://www.filmkelebek.com/ , http://www.habervakti.com/?page=news_details&id=7907

ünlenmiştir. Mesut, şimdi Hollywood yerine, Türk sinemasında oynamayı tercih etmektedir. Çünkü, “Hollywood yurduma, dinime ihanet etmemi istedi.” demektedir. Dünya onu, Ridley Scott’ın yönettiği ‘Cennetin Krallığı’ filmindeki Selahaddin Eyyübî rolüyle tanıdı. Çok başarılı bulundu. 2006’da Kurtlar Vadisi Kuzey Irak’ta, Karayip Korsanları’nın 3. bölümünde bir kaptan rolüyle karşımıza çıktı. Konumuz açısından önemli gördüğümüz diğer filmlere, Propaganda ve Kurtlar Vadisi Irak filmlerine geçmeden önce onun Hollywood hakkındaki uzun söyleşisine uzuncabir alıntıyla dikkatinizi çekmek istiyorum:

Hollywood, Dinime İhanet Etmemi İstedi, Reddettim34

Cihan Taşkın’ın filmi ‘Kelebek’te bir Mevlevi dedesini canlandıran Mesut, ilk Hollywood tecrübesinden sonra pek çok film teklifi almış. Ancak Mesut, bu rolleri kabul etmesinin mümkün olmadığını söylüyor: “Ya kötü bir Arap şeyhini ya da Müslüman terörist rolünü oynamamı istiyorlardı. Reddetmek zorundaydım. Hem kültürüme hem de şahsıma uymayan tekliflerdi. Yurduma, dinime ihanet etmem isteniyordu. O rolleri oynamış olsaydım siz de bana karşı tavır alırdınız. Ben görevi İslâm olan bir sanatçıyım. İman etmiş, İslam için çalışan biriyim.”

Mesut, Kelebek’teki rolünü kabul etmesinin en büyük nedeninin de bu olduğunu anlatıyor. Senaryoyu okuduktan hemen sonra teklifi kabul etmiş. Filmin senaryosu, 11 Eylül sonrasında oluşan ‘Müslümanlar teröristtir’ algısını değiştirmek üzerine kurulmuş. Kelebek etkisi hikâyesini bilirsiniz. Dünyanın neresinde olursa olsun bir kelebek kanat çırparsa yavaş yavaş odalga büyür, fırtınaya neden olabilir, tüm dünyayı etkileyebilir ve olayların yönünü değiştirebilir.

Mesut, aslında bu noktada bazı Müslümanların da hatasının olduğunu söylüyor: “Evet, 11 Eylül Müslümanlara karşı kullanıldı, İslamiyet’e çok büyük zarar verdi. Burada bazı Müslümanların söylemlerinin büyük etkisi var. Çünkü onlar, 11 Eylül’ü “New York zaferi” diye nitelendirdi. Bu, talihsiz ve nereye varacağı düşünülmeden sarf edilen sözler, tüm dünyayı İslam karşıtı yaptı. Amerika’nın, ‘İslam işte budur’ demesi için koz verildi ellerine.” diyor.

34 http://www.tumgazeteler.com/?a=4182674

Hollywood’dan, Avrupa’dan, Rusya’dan, Mısır’dan film tekliflerialsa da Mesut, “Hollywood yerine Türk sinemasında oynamayı tercih ederim. Türkiye, her şeyiyle bana daha yakın. Bu sadece toprak yakınlığı değil, kültürel, dinsel ve daha birçok yönden.Pek çok insan şunu bilmiyor; Hollywood bir tuzaktır. Çünkü onlar her şeyden kopmanı istiyor. Benliğinden, kişiliğinden, toplumundan, çevrenden, yaşantından... Seni tüketmek için bir madde olmanı istiyor. Kendi vatanına biraz bağlı olan birinin Hollywood’un isteklerini yerine getireceğini sanmıyorum. Dünyadaki tüm oyuncuların rüyası Hollywood’dur. Ama önemli olanHollywood değil, Hollywood’un ne manaya geldiğini bilmektir.” diyor.

SUN’İ SINIRLARI İŞLEYEN FİLM: PROPAGANDA

Türk Sinemasında Türk Arap siyasi ve kültürel ilişkilerinde birdönüm noktası sayılabilecek önemli bir film Propaganda35 filmidir. Yönetmeni Sinan Çetin’dir ve filmin senaryosu da kendisine aittir. 116 dakika süreli filmin konusu 1948 yılında geçer. Doğup büyüdüğü sınır kasabası Hisli Hisar'a Gümrük

35 http://www.sinematurk.com/film_genel/1030/Propaganda

Muhafaza Müdürü olarak atanan Mehdi'nin kasabasının ortasına sınır telleri çektirmesiyle, çocukluk arkadaşı ve dostu Rahim ile ilişkisi tuzla buz olur. Bu arada Mehdi'nin oğlu Âdem ile Rahim'in kızı Filiz arasındaki tutkulu aşk işlenmiştir. Bu filmdeki sınır, Türkiye-Suriye sınırıdır ve gün geçtikçe bu sınırların kalkmakta olduğunu görüyoruz. Burada Türk Sinemasında Araplara yaklaşıma önemli bir örnek olan Kurtlar Vadisi Irak filminden söz etmek gerekiyor.

EMPERYALİZME KARŞI KARDEŞLİK: KURTLAR VADİSİ IRAK

Yönetmenliğini Serdar Akar’ın yaptığı Kurtlar Vadisi Irak (2005)36 filmi, bu günlerde Dubai Televizyonunda Arap Halkına gösterilen (Dizide dizinin kahramanı Polat Alemdar, Murad Alemdar olarak değiştirilmiştir.) bir Türk dizisinin sinemadaki devamı niteliğindedir. 122 dakika sürelidir. Filmin 36 http://www.sinematurk.com/film_genel/9643/Kurtlar-Vadisi-Irak

hikâyesi gerçek bir olay olan “Çuval Hadisesi”ne atıfla başlıyor… 4 Temmuz 2003 tarihinde Kuzey Irak’ta konuşlanmış on bir kişilik özel Türk kuvvetinin gayri resmi, yarı gizli karargâhına, müttefik Amerikan birlikleri gelir. Türk ekibi, bunu müttefiklerinin olağan ziyaretlerinden biri zanneder… Fakat bu sefer durum farklıdır. Değişen tabloda Amerika, bölgede “son sözü” söyleyen tek güç olmak hedefindedir. Onlara göre bölgede artık Türklere yer yoktur…

O gün on bir asker, başlarına çuval geçirilerek, halkın gözlerinin önünde, askerlik onurları hiçe sayılarak sınır dışı edilirler… Filmde her şey buraya kadar gerçekleri anlatıyor…

Gerçekler üstüne kurulan hikâyede Süleyman Aslan, o on bir kişiden biridir. Vaktiyle aşağılanarak teslim olmayı onuruna yediremeyen Üsteğmen Süleyman geride bir mektup bırakıp intihareder… Mektup Polat Alemdar’a yazılmıştır… Polat Alemdar görevi uğruna intihar eden arkadaşının vasiyetine kayıtsız kalamaz… Adamları ile birlikte Kuzey Irak’tadır, gerekirse ölmek için…

Filmle ilgili yapılan bazı yorumlar, bu filmin konumuz açısından önemini ortaya koymaktadır:

Polat “Sanal âlemde ABD’nin en büyük belalısı olarak Üçüncü Dünya’da yükselen Amerikan aleyhtarlığının anıtlaşan sembolü...” “ABD’ye ‘posta koyan’ ilk film”, “Kurtlar Vadisi-Irak, henüz hiçbir ülke sinemasının yapmadığı-yapamadığı kadar sert ve ‘dışarıdan’ bir Amerikan emperyalizmi teşhiri yapıyor ve bunu popüler sinemanın tüm kalıplarını gayet başarıyla kullanarak, yer yer ‘karikatürize etmeyi’ de ihmal etmeyerek, adeta ABD’yi Hollywood’un silahlarıyla vurarak gerçekleştiriyor.” “Kurtlar Vadisi-Irak filminin en büyük özelliği korkusuzca birAmerikan karşıtlığı yapması” “film, bölgede halklar ve mezhepler arası kardeşlik temasına vurgu yapıyor.” Barışçı, sabırlı, mütevekkil İslâm’ın mekânı dergâh, aynı zamanda öksüzün ve yetimin, işsizin ve mağdurun, aç ve yoksulunsığınağıdır. Kadiri şeyhi, Türkmen, Arap, Kürt bütün etnik unsurların üstünde üst kimliğin de temsilcisidir. (Polat karakterini canlandıran Necati Şaşmaz ise açıkça, Almanya’daki

gösterimin ertesinde “Bölgenin çimentosu İslam olduğu için biz de bu gerçeği hatırlatmış olduk” demiştir.)37

Bu noktada Türk Sinemasında Arap Esintisi (imajı) konusunun canalıcı noktası olan Türklerin de içinde bulunduğu “İslam Âlemi’nin olumsuz imajı” konusuna değinmek istiyoruz.

İMAJ “HERŞEY”DİR

Yaşadığımız yüzyılda İslam Dünyası büyük bir yenilgiden çıkmış,önderi Osmanlı`yı kaybetmiş, pozitivizm ile inançlarının büyük tehdit altında olduğu halde karşıladı. Denebilir ki bir asır boyunca da kendini toparlayamadı. Batı, maddî-manevî İslam dünyasının toparlanamaması için elinden geleni ardına koymadı; Sinema sanatının bütün imkânlarını kullanarak aslında var olmayan imgeleri İslam’a, Müslüman’lara ve Türk’lere yükleyerekyüz yıla yakın bir süredir, bugünkü olumsuz İslam, Türk ve Arapimajının yerleşmesi için çaba gösterdi. Taş taş üstüne konuldu ve sürecin hızlandırıldığı 11 Eylül’e gelindi. Batıdaki İslam imajının yerle bir olduğu 11 Eylül olayının kimler tarafından yapıldığı hâlâ muğlâklığını koruyor olsa da imaj sorununda bu kez Batı`dakilerin çabalarından çok Doğu`nun çabasızlığını konuşmakta yarar var. Bugün Batı`daki İslam imajının olumsuz olmasında Müslümanların günahları da az değil.

60-70 yıl öncesine kadar dünyada Yahudilerin de çok olumsuz birimajı vardı ve antisemitizm bir ideoloji olmuştu. Ancak bugün Yahudilerle ilgili geçmiş yılların kötü imajı neredeyse tersyüzolmuş durumda. Müslümanlar imajla ilgili bir çaba içine gireceklerse bu konuda Yahudilerin neler yaptıklarını incelemekte yarar var. Kuşkusuz imaj düzeltmekte, Yahudilerin kitle iletişim araçlarını kontrolü altında tutması çok büyük rol oynadı ve hâlâ da oynuyor. Sinema endüstrisinde gerek yönetmen, gerek yapımcı gerekse oyuncu bakımından çok büyük Yahudi ağırlığı var. Dünyadaki büyük ajans ve gazeteler de Yahudi sermayedar ve yayın yöneticilerinin etkisi altında. Kitle iletişim ağlarındaki ağırlıklarıyla birlikte Yahudilerin Batı kamuoyunda yaptıkları imaj çalışmaları geçmişten gelen olumsuz düşüncelerin kırılmasına ve değişmesine neden oldu.

37 Rahmi Yıldırım,Kurtlar Vadisi-Irak (2) Medya Ve Politika Penceresinden, 7Mart 2006 http://www.yeniyol.org/yeniyol/

Bugün de dünyanın en önemli iletişim ve sinema okullarındaki öğrencilerin ağırlıklı bölümünü Yahudiler oluşturuyor.

Batı`da İslam denince akla sadece intihar bombacıları ve terör geliyor. Bu, İslam adına çok kötü bir şey; ancak daha da kötüsüMüslümanların bunu düzeltmek için neredeyse hiçbir şey yapmıyorolması. Batı üniversitelerinde okuyan Müslüman öğrenciler hâlâ ağırlıklı olarak ekonomi, mühendislik gibi dallarda öğrenim görmeyi tercih ediyor. İletişim, televizyon, sinema gibi alanlara soğuk durmaları gelecekte bu imajın kırılması için birşeyler yapılabilir ümidini de ortadan kaldırıyor. Üç tane bombacı İslâm`ın ve yüz milyonlarca Müslüman`ın imajını yerle bir ediyor ve bütün İslam dünyası bunu seyrediyor. İslâm`ın ruhzenginliğini, insan sevgisini, sonsuz zenginlikteki tarihini anlatacak bir sinema sanayisi yok. Sinema alanında dünya çapında yetişmiş birkaç Müslüman yönetmenden biri olan Mustafa Akkad`ın da aptal bir intihar bombacısı tarafından katledilmesitrajedi değil de nedir?38

Arap Sineması’nda Seyirci ve Sinema Kuruluşları, Sinemanın tam bir keyif sanatı olduğunu, siyasetle bir ilişkisi bulunmadığınıdüşünür.39 Türk Sinemasında da (1975’lerde) sinemanın algılanışı benzer özellikler göstermektedir. Günümüzde de “Sinema” bir “Şenlik” tir. İmaj açısından bu zihniyetin gözden geçirilmesi gerekmektedir.

Sun’i Teneffüs Yeterli mi?

Konuyla hiç ilgisi yokmuş gibi gözüken “İmaj için cami boyanıyor!” başlıklı bir habere burada dikkatinizi çekmek

38 Mehmet Kamış, Batı`da İslam`ın imajını kim düzeltecek? http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/yazar.do?yazino=66481439 Sinema Eleştirmeni Engin Ayça, Film Kafr Kassem’den aktarıyor:“Arap Sineması’nda Film-Seyirci İlişkileri” Yedinci Sanat Dergisi, Sayı 23, 1 Mayıs 1975

istiyorum: Bu habere göre Camilerin Alman toplumundaki olumsuz imajını silmek için, Hamburg'daki Merkez Camii'nin iki minaresi, yeşil benekli boyanacak. Hamburg'un St. Georg semtindeki, Kuzey Almanya İslam Toplumu’na (BIG) ait Merkez Camisi'nin iki minaresi de Türk kökenli Hıristiyan sanatçı Boran Burchhardt tarafından yeşil altıgen şeklinde onlarca benekle donatılacak. Sanatçı, minare projesinin tüm caminin dışgörünümünü ve algılanmasını değiştireceğini ifade ederek, "Bilinçli olarak sevimli, neşeli, ama aynı zamanda İslam dininin temel rengi olan yeşil ve İslam dininde önemli rol oynayan altıgen desenini seçtik. Benekli minarelerin yarattığı hava camileri tehdit, tehlike ve korku ile bağdaştıranların düşüncelerini tekrar gözden geçirmelerine sebep olacak" diye konuştu. Almanya İslam Toplumu Başkanı Ramazan Uçar, yaptığı açıklamada sanatçının kendisini ziyaret ederek cami minarelerini bir sanat projesi için boyamak istediğini belirtti. Teklifi kabul ettiklerini belirten Uçar, "Herhalde dünyanın ilk benekli cami minaresi Hamburg’da olacak" dedi.40

Batı’nın İslam’ı, Müslümanları, Arap ve Türkleri hedef alan çokuzun soluklu ve çok yönlü, büyük mali ve teknik altyapıyla yürüttüğü çalışmaları yanında yukarıda sözü edilen Cami minarelerinin beneklerle donatılarak imaj yenileme çalışması yapıldığının düşünülmesi, Müslümanların ne kadar uzun bir maratonun başında olduğunu göstermektedir. Sinema bu yolun kısaltılması açısından önemli bir araçtır ve İslam devlet ve toplumlarında sinemaya önem verilmesi, devletler ve toplumlar arası ilişkilerin geliştirilmesine büyük katkılarda bulunabilir.

Son yıllarda Gümüş, Ihlamurlar Altında, Kurtlar Vadisi gibi Türk Televizyon Dizilerinin Arap Televizyonlarında gösterilmesive Araplarca zevkle takip edilmesi, resmi ve özel Türk Televizyon kanallarında gösterilen Arap filmlerinin artması, Selahattin Eyyubî gibi dizilerin Devlet Televizyonunda gösterilmesi, Suriye, Kudüs, Irak, Mısır, Hac vb. konularında yapılan belgesellerin artması, başlangıç için uygun bir zemin teşkil etmektedir. Ancak Türk Sinemasında Arap İmajının, Arap Sinemasında Türk İmajının zenginleştirilmesi bir dizi uzun vadeli ve detaylı ortak çalışma yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

40 http://www.agnostik.org/10100-imaj-icin-cami-boyaniyor.html

GELECEĞE BAKIŞ

Son olarak bazı önerilerimi dikkatlerinize sunmak istiyorum. Çünkü Türkler ve Araplar önyargısız birbirini tanımanın yollarını bulmak zorundadır. Mevcut önyargıların giderilmesine çalışılması önemlidir. Ama asıl önemlisi İslam Âlemindeki ülkelerin sinemaya yatırım yapmasıdır. Akkad’ın dediği gibi “Nüfusunuzun etkisi ne kadar çalıştığınıza bağlıdır. Nüfuzunuzun etkisi ne kadar çok çalıştığınıza bağlıdır. Ama neticede medya dünyayı yönetiyor. Kesinlikle. Ne uçaklar ne de tanklar. Medya ve kamu şirketleri. İşte bu Siyon Protokolleri. Siyonistler, geçen yüzyılda, Avrupa’da takibata uğradılar. O zaman onlar da Amerika’ya göç ettiler. Bir hedefleri vardı. Birleştiler. Siyon hakkındaki eleştirilere izin vermediler. Bütün dünyayı ve insanların zihinlerini medya aracılığıyla kontrol yoluna gittiler. Onlardan alacak dersler var. Burada medyayı kontrol ediyorlar, bunu biliyoruz.”41 Yapılacak yatırımlar Selahattin Eyyübî vb. ortak yapımların gerçekleştirilmesine imkân verecektir. Her iki ülke sanatçılarıortak yapımlarda yer alabilir. Sinema alanında karşılıklı teşvikler yapılabilir; Düşük vergiler alınabilir, çekim kolaylığı sağlanabilir. Sinema-TV alanında Ortak gösterimler, film alışverişi yapılabilir. Ortak Platolar Kurulabilir. Ortak hikâyeler yazılıp, ortak senaryolar üretilebilir. Keza Ortak Sinema Festivalleri yapılabilir. İlişkileri çoğaltmak, kolaylaştırıcı tedbirler almak gerekir. Genel olarak özetlemek gerekirse Filmlerimizde İmaj oluşturma ve Mekân kullanımına önem vermeliyiz. Bu takdirde hem kültürel kalkınmaya destek olmuş, hem de ekonomik açıdan ülkelerimize katkı sağlamış oluruz.

KAYNAKLAR

Salih Diriklik, Bugünkü Türk Sineması, İstanbul, Fetih Yayınevi, 1973,152 sfCemil Filmer, Hatıralar, İstanbul, Emek Matbaacılık, 1984, 212 sf. +fotoğraflar

41 Luke Ford, Holivud’da ünlü bir Arap: Mustafa Akad, Producers (Yapımcılar), 2002, Çev. Sümeyye Cansız http://www.sinemaloji.com/?p=465

http://www.sinematurk.com (Türk Filmleri hakkında ayrıntılı bilgiler ve Afişler için)http://www.turksinemasi.com/ (Türk Sineması)http://www.iletisim.bahcesehir.edu.tr/arsiv/ (Türk Sineması Arşivi)http://www.yesilcam.gen.tr/ (Yeşilçam)http://forum.abonem.com/tv/2744-turk-sinemasi-arsivi.html (TürkFilmleri)