Mısır ve Arap Baharı
-
Upload
marmaraedu -
Category
Documents
-
view
0 -
download
0
Transcript of Mısır ve Arap Baharı
1
ARAP BAHARI VE MISIR
Soner DOĞAN*
Öz
“Arap Baharı” olarak lanse edilen süreç Mısır‟da da diğer ülkelerdeki gibi yakından takip
edilmektedir. Gerçekleşen halk hareketleri bölge ülkelerinde de etkileşime neden olmuştur ve
hemen hemen hepsinin temelinde aynı sorunlar vardır.Mısır da meydana gelen Tahrir
devriminin temelinde geçmişte meydana gelen adaletsizlikler, onur mücadelesi, ekonomik
güçlükler gibi nedenler gelmektedir.Yılların baskıcı politikaları halkı bıktırmış,temel hak ve
hürriyetlerdeki baskın politikalar, halkta hoşnutsuzluğu en üst seviyeye çıkartmıştır.Ülke
genelinde yapılan gösteriler rejim tarafından karşılık bulmuş ve 2011 Tahrir Devrimi ile
Mübarek rejimi yıkılmış yerine seçilmiş ilk sivil cumhurbaşkanı olan Mursi gelmiştir.Herkes
Arap Baharı olarak lanse edilen süreçte „‟ekmek-onur-hürriyet‟‟ beklerken ikinci bir darbe ile
Sisi liderliğindeki ordu Mursi iktidarını devirerek yönetime el koymuştur.Mısır halkı için
uğrunda şehitler verdikleri olgular ikinci bir bahara kalmıştır.
Anahtar Kelimeler: Arap Baharı, Mursi, Mübarek, Mısır
Abstract
The period called “Arab Spring” has been monitored closely in Egypt and in other countries
as well. Occurring social movements have caused interactions among the countries of the
region and those countries have almost the same fundamental problems. The injustices, honor
and economic reasons lie on the basis of The Revolution of Tahrir taken place in Egypt.
Oppressive policies for years have made people weary, overwhelming policies related with
basic rights and freedoms have increased the level of discontent of the people to the top level.
Countrywide protests have received the response from the regime and the Mubarak regime
collapsed with 2011 Revolution of Tahrir and replaced by Mursi, the first elected president.
While everyone was expecting “bread-honor-freedom” from the period called “Arab Spring”,
a second coup d‟état has taken place and Mursi government has been overthrown and
succeeded by the army leaded by Sisi. For the sake of the facts that Egyptians have been
giving sacrifices for have delayed to another spring.
Key Words : Mursi, Arap Spring, Mübarek, Egypt
*Marmara Üniversitesi, Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi
2
GİRİŞ
Arap Baharının Mısır‟a gelişini tarihi süreçler içerisinde açıklayabiliriz. Nihayetinde bu
durum oldu bittiye gelmemiş, tarihi bir birikim sonucunda meydana gelmiştir.
1950‟li yıllardan sonra darbeyle iktidarı ele geçiren Ortadoğu ülkelerinin liderleri, toprak
reformları yaparak, halkın sosyal ve iktisadi hayat şartlarında iyileştirmeler yapmaya
çalışmışlardır. Ve böylece iktidarlarını sağlama alma yoluna gitmişlerdir. Cemal Abdül
Nasır‟da bunlardan bir tanesidir.
Nasır döneminde sosyalizmin benimsenmesi ile ekonomide devletçiliğe geçilmesi ve
sübvansiyonlarla halkın temel ihtiyaçlarını karşıma yoluna gidilmiştir.1 Daha sonra Arap
Sosyalizmi olarak anılacak bu uygulama Enver Sedat döneminde son bulacaktır. Nasır‟lı
yıllarda toprak reformu, sanayinin kalkınması, Süveyş Kanalının millileştirilmesi ve
toplumsal refahın temin edilmesi gibi birçok girişimlerde bulunması ekonomide düzelmenin
önünü açmıştır. Arap toplumları arasında birliğe gidilmesine yönelik izlediği politikalar ve
Suriye ile Birleşik Arap Cumhuriyetini kurması halkın gözünde büyük bir hayranlık
uyandırmıştır.
Nasırın ölümü sonrası başa geçen Enver Sedat,1973 yılında ekonomide liberalleşmeyi „‟el-
İntifah‟‟ adı verilen programla yürürlüğe koydu.2.Bu politikaların amacı Mısır‟ı ekonomik
yönden rahatlatmak ve ülkeye gelir sağlamaktı. Nasır döneminin sosyalist politikalarına son
veren Enver Sedat yabancı sermayeyi ülkeye çekme politikalarına yöneldi. Enver Sedat‟ın
IMF‟nin baskısı ile uyguladığı politikalardan rahatsız olan halk, Nasır döneminde yoksullara
yarar sağlayan gıda da sübvansiyonu kaldırınca halk hükümet aleyhine gösterilere başladı.
Gösterilerin dozunun artması ile birlikte Enver Sedat orduyu göreve çağırdı ve 1952‟den beri
ilk defa ordu halka karşı kullanıldı.3
Enver Sedat‟ın bir suikast sonucu öldürülmesiyle yönetime yine asker kökenli olan Hüsnü
Mübarek geçmiştir. Mübarek dönemi de ekonomik sorunlarla karşı karşıyaydı. Sedat ve
Mübarek dönemlerindeki liberal ekonomi politikaları, temel gıdalardaki sübvansiyonların
kaldırılması, kamu harcamalarının azaltılması, temel ihtiyaçlarda ki verginin artırılması gibi
kararlar halk nezdinde ekonomik sorun olarak görünmüştür. IMF ve Dünya Bankası‟ndan
alınan krediler ülkenin borçlanmasına, ekonominin zarar görmesine neden olmuştur ve
Mısır‟ın dışa bağımlılığı artmıştır.
.
ARAP BAHARI’NIN MISIRA YANSIMASI VE TAHRİR DEVRİMİ
2010 yılına doğru geldiğimizde küreselleşen dünya düzeninde halkların eski düzende
yaşamayı iyiden iyiye sorgulamaya başlaması, düzenin yeniden tesisi açısından önemli bir
olgudur. Ortadoğu halklarına baktığımızda, Osmanlı‟nın dağılmasından sonra bir türlü
huzurlu ortamı bulamamışlardır. İngiltere ve Fransa‟nın yönetiminde başa geçip iktidarı alan
1 Eda kılıç, ‘’Arap Dünyasında Entropi: Tunus, Mısır, Libya ve Suriye’de Halk Ayaklanmaları’’,TUİÇ-YADAM,İstanbul,2012 s.16 2William L.Cleaveland,Modern Ortadoğu Tarihi, Mehmet Harmancı(çev.) İstanbul:Agora Yayınları,2008,s.420
3 Cleaveland, s.421
3
kişiler halkların istediği yapıyı bir türlü tesis edememişlerdir.1950‟li yıllardan sonra otoriter
rejimlerin hakim olduğu Ortadoğu ülkelerinde saltanat haline gelen yönetim yapıları, halk
nezdinde büyük bir hoşnutsuzluk yaratmıştır.
Mübarek rejiminin, değişen dünya sistemin de kendi bakış açıları ile özgürlük olgusu
yaratarak dünyaya otoriter ülke olmadıkları yönünde mesaj vermeye çalışmışlardır. Bunun en
güzel örneklerinden bir tanesi cumhurbaşkanlığı için yapılan göstermelik seçimlerdir.
Mübarek dönemi, ilk defa 2005 yılına gelindiğinde cumhurbaşkanlığı seçimi için diğer
partilerden aday gösterilmesine izin verilmiştir. ABD ve AB tarafından bu durum büyük bir
memnuniyetle karşılanıp, Orta Doğu‟nun demokratikleşmesi için Mısır‟a öncü bir rol biçilse
de sonuç yine aynısı olacaktı. Halkın seçimlere %23 oranında katılım göstermesi, Batı
tarafından atfedilen değerlerin halk tarafından ne kadar benimsendiğinin diğer bir
göstergesidir.2011 yılına geldiğimizde otoriter rejimler, İbn-Haldun‟un „‟ Kemale ermiş
olan iktidarların çökmeye yüz tutmuş iktidar olduğu‟‟yolundaki uyarısını unuttuklarını
söyleyebiliriz.4 Bu uyarı İbn-i Haldun‟un, devletin beş aşamasında ki son aşama olduğunu
belirtebiliriz. Hükümdarın kişisel arzuları ile ülkeyi yönetmeye çalışması, devlette tedavisi
olmayan hastalıklara yol açar. Ortadoğu ülkelerinde de bu yönetim anlayışının hakim olması,
devletin uzun dönemde çözüleceğinin belirtisidir.
Nitekim çağın gerektirdiği şekilde ihtiyaçların karşılanamaması, insanların eşit şartlar altında
olmaması, eğitimli gençlerin toplumda öne çıkmasına sebep olmuştur. Otoriter liderler çağın
değişimini öngörememiş, yönettiği ülkelerin hala eski düzende devam edecekleri kanısına
kapılmıştırlar. Burada bir diğer önemli etken, iktidar etrafında kümelenmiş çıkar gruplarının
da bu değişimi öngörmeyerek çıkarlarını koruma sevdasına düşmüşlerdir.
Tunus‟ta devrime giden sürecin oluşumu, polis memurunun Tunuslu genç olan Muhammed
Buazizi‟yi tartaklayarak tezgâhına el koyması ve bu durumu kabullenemeyerek kendisini 17
Aralık 2010‟da yakarak tepki göstermesi ile başlamıştır. Bu olayın tesiri ile Tunus Halkı
ayaklanmış,23 yıldır ülkeyi yöneten Zeynel Abidin Bin Ali ise ülkeden kaçmıştır.Bu olayın
cereyan etmesiyle diğer Ortadoğu ülkelerindeki halklarda ayaklanma başlatmıştır.
Olayın Mısır‟a sıçraması da Tunus‟daki gibi halkın rejimden hoşnut olmamasıydı. Mübarek
rejiminin 1980‟li yıllardan sonra ülkeyi olağanüstü kanunlarla yönetmeye çalışması,
muhalefetin sesini dinlememesi ve onlara baskı uygulaması, halkın taleplerine yeterince
karşılık verememesi, adil yargılamanın sağlanamaması, dış politikada ABD ve İsrail
çıkarlarına hizmet ederek halkın onurunun incinmesi, özelleştirme adı altında devlet
mallarının rejime yakın gruplara verilmesi halkta bunalıma neden olmuştur. Bu gibi daha
birçok nedenler, Mısır‟da Tahrir Devrimine giden sürecin ana kaynaklarını oluşturmuştur.
Ortadoğu da devletlerin birer kartel haline geldiği görülmektedir.5Kartellerin çıkarları
tehlikeye düştüğünde, kendisini güvensiz hissettiği anda eski düzeni korumak için gerekli
adımları atmaktan geri kalmayacaklardır. Nitekim bunu Mübarek dönemi sonrası Mursi
döneminde görebiliriz. Mursi‟nin eski düzenden ülkeyi temizleyeceğini beyan etmesi ve bu
yönde adımlar atması bu çevreleri rahatsız etmiş, eski düzeni canlandırmak için yoğun çaba
harcamışlardır.
Aslında Tahrir Devrimi‟ni 2005 cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında başlatsak yanlış bir
tespit yapmış sayılmayız. Çünkü 2006 yılı itibariyle tekstil işçileri tarafından ekonomik 4 Hamit Bozarslan, Ortadoğu Siyasal Sosyolojisi,2.Basım, İstanbul:İletişim Yayınevi,2013,s.17
5 Bozarslan, S.17-18
4
şartların düzeltilmesi ve onurlu bir yaşam için yaşamak adıyla başlatılan genel grevler halkın
Mübarek karşıtı sokağa dökülmesi adına önemli bir olgudur. Nitekim katılımın geniş olması
Mısır‟da toplumsal dayanışmanın artmasının göstergesidir. Bu durumun böyle gitmeyeceğini
halk tarafından verilmiş en güzel mesaj olarak gösterebiliriz.
Tunus‟ta yapılan gösterilere paralellik gösteren Mısır Halkı Onur, Ekmek ve Hürriyet
simgeleri ile Tahrir Meydanı‟na doldu. Hüsnü Mübarek‟in istifasını istedi. Muhalif gençlik
Koalisyonu olan “6 Nisan Hareketi” Mısır‟da ki protestoların başında yer alan ve eylemci
yanıyla sokak gösterilerini örgütlemeye çalışan etki itibariyle güçlü bir aktivist grup olarak
ortaya çıkmıştı. Polisin şiddet kullanarak Halid Said‟i öldürmesi ve aktivistler tarafından
Hepimiz Halid Said‟iz harekâtının oluşturulması, Yeter(Kifaye) harekâtının eylemlerde öncü
olması Tahrir devriminin kıvılcımını daha da arttırmıştır.
Tahrir meydanında başlayan gösterilerde sadece aktivistlerin tutumu olmamış siyasi
partilerinde etkisi olmuştur. Uluslararası popülaritesi olan Al Baradey‟de sistemin değişmesi
gerektiğini ve bu süreçte rol alabileceğini belirtmiştir. Müslüman Kardeşlerin ve 6 Nisan
Harekatı başta olmak üzere birçok kesimden destek almıştır.Meydanlardan Mübarek‟e iktidarı
terk etmese çağrısı yapan Al Baradey ülkenin refahı ve geleceği için sistemin değişmesinden
yana tavır koymuştur.
Mısır Ordusunun da Tahrir Devriminde sessiz kalması ve düzeni bozmadıktan sonra
göstericilere karışılmayacağını açıklaması Mübarek için sonun başlangıcı olmuştur.6 Çünkü
ordunun Mübarek politikalarından hoşnutsuz olmaktaydı. Ordunun ekonomik olarak Mısır‟da
geniş etkisi olması ve kaygılarının artması, Mübarek‟in gitmesindeki diğer bir etkendir.
Ayrıca Mübarek‟in kendisinden sonra varis olarak iktidarı oğluna devretmek istemesi hem
ordu hem de halk tarafından olumlu karşılanmamıştır. Ordunun göstericilere karşı sert
davranması hem prestijini zedeleyecek hem de ABD‟den gelen yardımların kesilmesine neden
olacaktı. Mısır ordusunun Mübarek yanında yer almayışının diğer bir nedeni de oluşacak yeni
düzende rol kapma isteğidir. Halkla karşı karşıya gelmiş bir ordu, içerisinde bölünmeler
yaşayabilirdi. Bölge için hayati öneme sahip olan Mısır Ordusunun böyle bir tutumu şiddeti
daha da körükleyeceği için bu politikadan vazgeçerek safını belli etmiştir. Göstericilere
sadece anarşinin ortaya çıkması durumunda karışılacağını da söylemeyi ihmal etmemiştir.
Ordunun bu açıklamasından sonra halk tarafından büyük bir memnuniyetle karşılanmış,
gösterilere katılım artmıştır.
Mısır‟da devrime giden yolda ülkelerin tutumu da önemlidir. Çünkü Mısır özellikle ABD
destekli yardımlarla ayakta kalmaktaydı. Camp David anlaşmasından sonra her yıl yaklaşık 2
milyar dolar(ilerleyen dönemlerde 1.3 milyar dolara düşmüştür) yardım alan ve İsrail‟in
koruyuculuğu yapan bu ülkeye karşıda dışarıdan ilgi yoğundu. Gerek AB olsun gerek İsrail
süreci yakından takip etmişlerdir ve kesin bir dil kullanmamaya özen göstermişlerdir.
S.Arabistan ise bölgenin çıkarlarına göre hareket etmiş, müttefikleriyle ters düşecek bir
politikadan uzak durmuştur. Suudi Arabistan burada ABD‟nin politikasından rahatsız
olmuştur. Çünkü onca yıllık müttefikinden yavaş yavaş vazgeçtiğini görmüş ve kendisinin de
aynı durumda kalması durumunda aynı tepkiyi alacağını hissetmiştir. Bu durum daha sonra
ikili ilişkilerde bazı sorunlara neden olacaktır. Türkiye ise gelişmelerle ilgili olarak şiddetten
kaçınılması, halkın meşru taleplerine cevap verilmesini istemiştir.
6Veysel Ayhan, Nazlı Ayhan Algan, “Mısır Devrimi ve Mübarek:Bir Diktatörün Sonu’’, IMPR RAPOR-
NO:6,İstanbul,s.11
5
Baskılara daha fazla dayanamayan Hüsnü Mübarek 11 Şubat 2011 tarihinde yetkilerini
Yüksek Askeri Konseye(YAK) devrettiğini açıklayarak istifa etti. YAK devlet başkanı olarak
20 yıldır Savunma Bakanlığı görevini yürüten Mareşal Hüseyin Tantavi‟yi atadı.
GEÇİŞ SÜRECİ VE MURSİ DÖNEMİ
Devlet Başkan Yardımcısı ve Mısır Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi‟nin doğal bir üyesi
olan Ömer Süleyman tarafından resmi olarak okunan istifa mektubunun ardından Mübarek‟in
görevini Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi‟ne devrettiği açıklanmıştır. “Anayasal olmayan
Cumhurbaşkanının yetki devri bir anlamda askerlerin kansız bir şekilde iktidara el koyması
olarak yorumlanmalıdır.”7
Çünkü Cumhurbaşkanının istifa ettikten sonra yetkilerini
cumhurbaşkanlığı makamına bırakması gerekirdi. Maliki‟nin uzun süre atamaya yanaşmadığı
cumhurbaşkanı yardımcısı kadrosuna göstericilerin tepkisini dindirmek için atama yapmıştı.
Aslında Mübarek‟in göstericiler karşısında geri adım attığını ve değişimin geldiğini bu
atamanın yapıldığı sürede de anlayabiliriz. Nitekim Mübarek bu kadroya kendisine darbe
yapılır mantığı ile uzun bir süre atama yapmamış, tüm yetkileri kendisinde toplamıştı.
Yetkinin YAK‟a devredilmesi askerin kansız bir şekilde yönetime el koyması olarak anlam
bulur. Anayasal açıdan baktığımızda da hukuki bir durum ortaya çıkmaktadır. Dönemin
getirdiği şartlar içerisinde bu olgu irdelenmemiş ordunun yönetime el koyması zafer olarak
anlaşılmıştır. YAK yönetimin geçici hükümet oluşturduktan sonra 2011 yılında yapılması
gereken parlamento ve senato seçimlerini erteleyip, kesin bir tarih vermemesi sonucunda
artan baskılar neticesinde söz konusu seçimlerin 28 Kasım 2011 itibari ile yapılacağını
açıklamıştır. Cumhurbaşkanlığı hususunda ise herhangi bir tarih vermemiştir.
Kasım 2011 de başlayıp Şubat 2012 de biten parlamento seçimlerinde Müslüman Kardeşlerin
desteklediği Demokratik Birlik bloğu oyların %37,5 „ini alarak mecliste çoğunluk elde etti.
Selefi Partilerin oluşturduğu İslami Blok‟un %27,8 oyu da hesaba katılırsa meclisin üçte ikisi
İslamcıların eline geçti. Parlamento ilk iş olarak yeni anayasayı yazacak komisyonu belirledi.
Muhalefet partileri komisyonu boykot ederek yeniden oluşturulmasını istediler. Anayasa
komisyonu çalışmaya fırsat bulamadan Yüksek İdare Mahkemesi tarafından 2011
Anayasasına aykırı olduğu gerekçesi ile feshedildi. Bu kararın arkasında yatan diğer bir neden
İslamcıların ağırlıkta olması ve Müslüman Kardeşlerin söylemlerinden rahatsızlık
duymalarıydı. Bu rahatsızlığı halkın kararına saygı duymamaları olarak söyleyebiliriz.
Demokrasi olgusunun Mısır‟da olmaması bu durumun ülkede normal karşılanmasını sağlasa
da demokrasi açısından bu böyle karşılanamaz bir durumdur.
7 Haziran 2012 „de oluşturulan Anayasa Konseyi de ilkine göre daha kapsamlı bir şekilde
oluşturuldu fakat Anayasa Mahkemesi seçimlerde usulsüzlük yapıldığını ileri sürerek
parlamentoyu fesih etti. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce parlamento tarafından
çıkarılan, Mübarek döneminin son 10 yılında görev yapanlara siyaset yasağı getiren kanunu
da Anayasa'ya aykırı ilan etmiştir. Anayasa mahkemesinin bu kararı aslında siyasi ve
oluşturulmaya çalışılan süreci engellemeye yönelik adım olarak görüldü. Yargı ve Mübarek
Rejimi kalıntıları Müslüman Kardeşler adayı Mursi'nin Cumhurbaşkanlığını kazanma
ihtimaline karşı, seçim sonuçlarını kontrol altına almak üzere harekete geçmişlerdi. Nihayetin
de cumhurbaşkanlığı seçiminin 23-24 Mayıs 2012 de yapılması planlandı.23 adayın
yarışacağı seçimde 10 aday Mısır seçim Kurulu tarafından şartları taşımadığı gerekçesiyle
7 Ayhan ,Algan, s.20
6
liste dışı kalmıştı. İlk turda en fazla oyu alan Muhammed Mursi ile hava kuvvetleri komutanı
ve 2011 yılında 2 ay başbakanlık yapan Ahmet Şefik, seçimi ikinci tura taşıdılar. Seçimin
kazananı %51,3 ile Mursi olmuştu. Böylece Mursi Mısır‟ın ilk seçilmiş sivil cumhurbaşkanı
olarak tarihe geçti.
Mursi ağustos ayında ordudan yürütme yetkisini devraldı. Mursi‟nin ilk icraatı Savuna
Bakanı ve Genelkurmay Başkan‟ı Hüseyin Tantavi‟yi görevden almak oldu. Yerine General
Abdülifettah el Sisi‟yi getirdi. Mursi daha sonra eski rejimden kalan yüksek bürokratları da
emekliye sevk etti. Böylelikle bürokrasi karşısında elini güçlendirebilecekti.
Mursi‟nin Cumhurbaşkanlığı makamına gelmesinden sonra yıllarca ezilmiş ve Mübarek
Rejimi tarafından dışlanan İslami kesimler Mursi ile birlikte yeniden hayat bulmuşlardır.
Halkın büyük bir kesiminde söz sahibi olan Müslüman Kardeşlerden bölge için hesapları
bulunan başta ABD ve İsrail olmak üzere birçok ülke rahatsız olmuştur. Müslüman
Kardeşlerin politikasında istediklerini yaptıramayacak olan bu ülkeler çok geçmeden
rahatsızlıklarını, dolaylı yollardan dile getireceklerdir. Bölge ülkeleri olan Suudi Arabistan,
Bahreyn ve Kuveyt gibi ülkelerde İhvana mesafeli yaklaşmışlardır. Çünkü bu ülkelerde de
Müslüman Kardeşler teşkilatı azımsanamayacak kadar etkiliydi. Bölge ülkelerinin korkusu,
kendi ülkelerinde de bu tür ayaklanmaların olmasıydı. Bunun önüne geçmek içinde
Müslüman Kardeşler teşkilatını zayıflatmaları gerekiyordu. Rahatsız olan bu ülkeler eski
rejim kalıntıları ile işbirliğine girerek kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmek
istemişlerdir.Nihayetinde Mursi‟ye karşı bir muhalefet gurubunu oluşturmuşlardı.
Demokrasi sınavını geçerek seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olan Mursi eski rejimle olan
mücadelesinde muhalefeti karşısına almasına neden olacak bir kararname yayımladı.22 Kasım
2012 de yayımlanan kararnameye göre yeni anayasa kabul edilene kadar ve yeni parlamento
oluşturulana kadar Mursi‟nin aldığı kararları en yüksek mahkeme dahil hiçbir organ
tarafından reddedilmeyecek ve değiştirilmeyecekti. Mursi‟nin en yüksek mahkeme ile
Anayasa Mahkemesinin kendisini engelleyeceği endişesi ile almıştır. Mısır halkı için bu
kararname eskiye dönüş demekti.8
Buradaki Mısır Halkından kasıt muhalifler olarak
adlandırılan grubu düşünmeliyiz.Nihayetinde %70 gibi bir destek sahibi olan Mursi %30
muhalif kesime yenilemezdi.Liberal ve seküler muhalefet Mursi karşıtı gösterilerle sokağa
dökültüler.Yargıtay ve Mısır İstinaf Mahkemeleri kararname geri alınana kadar iş
bıraktıklarını açıkladılar.Yargıçlar Kulübüne üye binlerce hukuk insanı referandum sürecinde
görev almayı reddettiler ve süreci baltalamak için uğraştılar.Ama demokrasiye sahip çıkmak
adına bazı yürekli ve onurlu hukuk insanları bu oylamada görev alarak referandumun
yapılmasını sağladılar..Muhalefetin boykot ettiği referandumda katılım %32 düzeyinde
kaldı.Yeni anayasa %63,8 kabul oyu ile yürürlüğe girdi.
Mısır‟da Cumhurbaşkanı sonrasında ilk kurulan hükümet Hişam Kandil hükümetidir.
Hükümeti kurma görevinin Hişam Kandil‟e verilmesi ülkedeki bütün tahminleri boşa çıkardı.
Başbakanın bir ekonomist olması gerektiği şeklinde yorum ve tahminler yapıldığından ve
böyle bir beklenti oluştuğundan dolayı, daha çok Nil Suları üzerine çalışma yapmış bir kişiye
hükümeti kurma görevi verilmesi ülkede tartışmalara neden olmuştu.9 Mursi‟nin böyle bir
adım atmasında Mısır‟ın en büyük dış politika sorunu arasında yer alan Etiyopya ile olan Nil
Nehri su sorunuydu. Etiyopya‟nın Nil Nehri üzerinde baraj inşa etmesi ve Mısır‟ın buna Nil
sularının kendisi için hayati öneme sahip olduğu gerekçesi ile karşı çıkmış olabileceği
düşünülebilir. Nihayetinde her iki ülkede bu sorun yüzünden birbirlerinin iç işlerine 8 Erdem Demirtaş,Ortadoğu’da Devlet ve İktidar,İstanbul:Metis Yayınları,2014, s.172
9 Abdullah Aydoğan Kalabalık, http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=241534, 05/01/2013
7
karışmaya kadar işi götürmüşlerdir. Mısır‟ın Etiyopya‟daki isyancıları el altından
desteklemesi, baraj inşaatının gecikmesi için önemli bir adımdı. Etiyopya‟nın ise Mısır‟ın
Sina Yarımadasındaki karışıklıktan yararlanarak burayı karıştırması üstünlük elde etmek
açısından önemli hamlelerdir. Mursi‟de buradaki olayı görmüş olmalı ki ülkenin politikasını
güçlendirecek adımlar atmak istemiş olabilir.
Cumhurbaşkanı Mursi, hükümet kurulması yönünde adaletli olunması yönünde talimatlar
vermiştir. Mursi‟nin eski rejim taraftarlarını üst düzey görevlerden uzaklaştırması ve devlet
içinde temizliğe girişmesi bu çevreleri rahatsız etmiş ve muhalif taraftarları
hareketlendirmiştir. Adil ve hakkaniyete uygun hükümet kurma çalışması yapanlar Kıptilere
de bir bakanlık ayırmış ancak Kıpti Cemaati bu karardan memnun kalmamıştı. Bakan
atamalarından memnun olmayan bir diğer kesimde gençlik hareketleri idi. Kendilerinin
yeterince temsil edilmediğini düşünen bu grup atamalara karşı çıkmıştı. Oysa Mübarek
döneminde bastırılan ve nefes almaları zorlaştırılan bu gençlik hareketleri Mursi döneminde
daha rahat bir ortam bulmuşlardır. Mısır halkının en çok ihtiyacı olan ekonomik refah,
bireysel hak ve özgürlüklerin iyileştirilmesi gibi hayati konuların öncesinde bakanlıkların
paylaşımı konusunda çıkan tartışmalar Başbakanı rahatsız etmişti. Başbakan Hişam Kandil
eleştirilere "Kim Kıpti, kim Müslüman, kim Selefi diye sormamıza gerek yok. Hepimiz
Mısırlıyız"diyerek cevap vermiş yapılan tartışmaların yersiz olduğunu vurgulamıştı. Birlik,
beraberlik içinde olmamız gerektiğini söylemiştir.
DARBE DÖNEMİ VE ANAYASA
Muhammed Mursi‟nin göreve gelirken belirttiği en acil konuları; trafik, işsizlik, yakıt,
temizlik vs. 100 gün içinde çözeceğini beyan etmesi halkta büyük bir heyecan uyandırmıştı.
Bunların içerisinde işsizlik, trafik,su gibi önemli konular vardı. Mübarek döneminde unutulan
halkın sosyal refahı Mursi dönemi ile tekrardan gündeme geldi. Fakat Mursi‟nin bunu
yapması için elinde sihirli bir değnek yoktu. Mursi bunları söylerken herhalde eski rejimle bu
kadar uğraşacağını ve kendisine engel olacağını hesaba katmamış olacak. Mübarek rejimine
yakın olan gazeteler ve program yapıcılar Mursi üzerinde baskı kurmaya başlamışlardır. Son
90 gün, son 80 gün gibi söylemler kullanarak hem halk nezdinde hareketlenme çağrısı
yapmaktalar hem de Mursi üzerinde psikolojik baskı oluşturmak istemişlerdir. Ekonominin
kötü gidişatı bunu takiben sağlık sistemindeki aksamalar muhalif gruplar üzerinde de kötü
etki bırakmıştı. “Muhaliflere göre, Muhammed Mursi ve İhvan yönetimi kendi çıkarlarını ve
ajandalarını ülke siyasetine dikte ettirerek ülkenin diğer toplumsal gruplarını dikkate
almamıştı.”10
.Muhalifler halk nezdinde yüksek devlet kadrolarına İhvan yanlılarının atanması,
kendinden olmayan kişilerin dışlanması gibi söylemlerle Mısır Halkını Mursi yönetimine
karşı ayaklanmaya çağırmışlardır. Muhalifler tarafından kullanılan en sık söylem İhvan‟ın
seçim sırasında verilen “kapsayıcı yönetim” sözünün tutulmadığı iddiaları muhalefetin katı
tutumu için yeterli zemini oluşturmuştur. Bu hoşnutsuzlukların sonucunda başlatılan
„temerrud‟ (isyan) hareketi, son iki ayda hükümetin istifası için imza kampanyaları
düzenlemiştir. Haziran ayı ortası itibariyle bu imzaların 15 milyona ulaştığını iddia eden
Kefaya, Ulusal Kurtuluş Cephesi ve 6 Nisan Gençlik Hareketi‟nin başını çektiği muhalif
gruplar, cumhurbaşkanını istifaya zorlamak amacıyla Mursi‟nin görevine başlayışının
yıldönümü olan 30 Haziran 2013‟te sokaklara inme kararı almıştır.
10
Nebi Miş, İsmail Numan Telci, ‘’Devrimden Darbeye:Mısır’da Askeri Vesayet Dönemi’’, Ortadoğu Analiz, Ankara,Ağustos 2013,Cilt:5,Sayı :56, s.22
8
Cumhurbaşkanı Mursi‟nin kararları, muhalif kesimler ile Mübarek yandaşlarını aynı çatı
altında birleştirmiştir. Mısırlı akademisyen Beşir Abdulfettah gibi gözlemciler, „‟Mursi‟yi
devrimcileri Mübarek yandaşlarının kucağına itmekle suçlamışlardır. Abdulfettah‟a göre;
stratejik vizyon eksikliği, kendini halka iyi anlatamama ve rejimler tarafından Müslüman
Kardeşler aleyhinde yapılan 80 yıllık propaganda gibi bazı unsurlar, devrimcilerin Mübarek
sancağı altında Tahrir‟de toplanmasına neden olmuştur. Ayrıca Mursi‟nin son tutumu,
Muhammed el Baradey gibi bazı siyasilerin, askerin müdahale edebileceği şeklinde
açıklamalar yaparak, askere davetiye çıkarmasının önünü açmıştır ‟‟.11
Mısırlı
entelektüellerin bu tespiti önemlidir ama bu tecrübesizliğin cezası demokrasi adına atılan
adımların önünün kesilmesi olmamalıdır. Nihayetinde Mısır Mübarek döneminde yaklaşık 30
yıllık bir süreden beri olağanüstü kanunlar ile yönetilmekteydi. Muhaliflerin sesinin kesildiği,
rejim aleyhine gösterilerin yasaklandığı, korkunun hakim olduğu bir ülkede demokrasinin
yerleşmesi için uzunca bir zamana ihtiyaç vardır.
Bu süreçte diğer önemli bir husus medyadır. Medyaya körfez ülkelerinden yüksek miktarda
yardım gelmekteydi. Medya kurmaca haber ve belirli bir plan çevresinde yorumlarla Mursi
yönetimini zayıflatmada önemli bir araç olarak kullanılmıştır. Ve bunda başarılı olduğunu
söyleyebiliriz.
30 Haziran‟daki protesto gösterileri ve ardından yaşanan siyasal çalkantı Mısır ordusunu
harekete geçirmeye yönelik olarak eylemlerdi. Ülke de artan gerginliğin ardından
Genelkurmay Başkanı El-Sisi‟nin 1 Temmuz‟da bir açıklama yayınlayarak taraflara
uzlaşmaları için 48 saat mühlet vermesi, şüphesiz darbeye zemin hazırlamak içindi. Ordunun
iktidar ve muhalefet arasında anlaşma sağlanması için 48 saatlik süre vermesi muhalefetin
elini güçlendirmiş ve iktidarı daha da kırılgan hale getirmiştir. Mursi bu durumda hala askeri
darbenin olacağını düşünmemiş gerekli adımları atmakta gecikmiştir. Askeri muhtıranın
ardından darbeyi mümkün kılacak gelişmelerin birçoğu bu 48 saatlik sürede yaşanmıştır. İki
taraf arasında anlaşmanın sağlanamaması üzerine ve Mısır halkının selameti için, askeri
müdahaleden başka bir seçeneğin kalmadığını açıklayarak 3 Temmuz 2013 akşamı yönetime
el koymuştur.
Askeri darbeden sonra İhvan kadrolarına baskınlar oluşmuş, üst düzey yöneticileri
tutuklanmaya başlanmıştır. Darbeye karşı Müslüman Kardeşler taraftarları ve diğer İslamcı
gruplar Rabiatül Adeviye ve Nahta meydanlarında toplanarak Mursi‟nin görevine iade
edilmesi için protestolar düzenlemişlerdir. Askeri yönetimin ise buna tepkisi sert oldu ve
kalabalıkları şiddet kullanarak dağıtmaya çalıştılar. Askeri yönetimin bu sert tepkilerini
orantılı bulmayan birçok siyasal ve toplumsal gruplar darbenin mimarı olan Sisi‟ye karşı
muhalefeti desteklediler. Bunun en güzel örneğini 6 Nisan Harekatı oluşturur. Mursi‟ye karşı
gösterilerde ön saflarda yer alan bu grup darbe gerçekleştikten sonra ordunun tutumu aleyhine
konuşmalar yapınca siyasal süreçlerden dışlandılar.
Askeri darbeden sonra 8 Temmuz günü Mansour, Cumhurbaşkanlığı görevine geçici olarak
getirildi. Mansour, hemen yeni Anayasal deklarasyonun çerçevesini, yeni geçiş sürecini ve
geçici hükümetin yapısını açıkladı. Mansour‟un, Mursi‟nin yasama ve yürütme yetkilerini
11 Beşir Abdulfettah, “Mursi’nin Kararları Mısır Devrimini Zora Soktu”( المحك على مصر ثورة تضع مرسي قرارات ), El Cezira, 27 Kasım 2012, Aktaran: Abdullah Aydoğan Kalabalık, ‘’ Mısır’da Değişim ve Anayasa Arayışı’’Seta Analiz,2013,sayı 66,s,11 http://setav.org/tr/misirda-degisim-sureci-ve-anayasa-arayisi/analiz/3473, 05 Şubat 2013
9
olduğu gibi devralmaya çalışması ironik bir durum olarak değerlendirildi.12
Mursi‟nin
devrilmesine yol açan yetkiler, ordu tarafından başka bir kişiye geçiş sürecinde ülkeyi
toparlaması için veriliyordu. Bu durum protestocuların ve muhalefetin istediğinin başka bir
şey olduğunu gün yüzüne çıkardı.
Gerçekleştirilen darbe sonrasında bir kez daha anayasa çalışma grubu oluşturuldu. Bu grupta
6 üst yargıç ve 4 tane de anayasal avukatın bir araya gelmesiyle grup oluşturuldu. Çok
geçmeden oluşturulan bu grubun yeni bir anayasa yazmaktan ziyade 2012 Anayasasında
rötuşlar yaparak halk önüne sunulacağı anlaşıldı. Elden geçirilen anayasanın referanduma
sunulabilmesi için sol, seküler ve liberallerinde ağırlıkta olduğu 50 üyeli bir Anayasal Komite
kuruldu. Bu komitede eksik olan halkın diğer kesimi idi. Geçici cumhurbaşkanı olan
Mansour‟un yayınladığı kararname ile 50 üyeden oluşan Anayasa Komitesi‟nde, Müslüman
Kardeşler saf dışı bırakılmış, Kıpti Kilisesi‟nden 3 üye , El Ezher ve Nur Partisi de temsil
edilmektedir. Komite‟de ayrımcılık olmasın diye 4 kadın temsilciye de yer verilmiştir.
Buradaki Nur Partisi Suudi Arabistan destekli bir yapıdır. Darbeye alkış tutan bu
kurumlar,anayasa yapımında da görev almışlardır.İlk başlarda kendi düşüncelerinin dikkate
alınmadığından yakınsalar da anayasa referandumun da evet taraftarıydılar.
Yapılacak olan yeni anayasada 2012 anayasasına göre katılım dar çerçevede tutulmuş,
devrim yapan grupların istekleri dikkate alınmıştır. Dolayısıyla halk tabanında fazla bir
karşılık bulmasa ordu yönetimin dayattığı ilkeler doğrultusunda anayasa yazımına
başlanmıştır. Yapılan anayasada ordu, yargı ve emniyete geniş özerklikler verilmiştir.
Toplumun geniş kesiminden uzak olan bu anayasaya din alimlerinden önde gelen ve
Müslüman Kardeşlere yakınlığı ile bilinen Yusuf El-Karadavi‟de yapılan anayasayı
eleştirmeden geçememiştir. Sadece belli kesimlere hitaben çıkartılan anayasanın meşru
olmadığı yönünde görüş bildiren Karadavi Mısır halkını da boykota çağırmıştır. Anayasa
hazırlık komisyonundan dışlanan muhalifler tepkilerini dile getirmek için meydanlara inmişler
ve protesto gösterilerinde bulunmaya başlamışlardır. Onlara göre bu anayasa Mısır için
gelecekte hiçbir şey ifade etmiyordu. Başta Müslüman Kardeşler olmak üzere Güçlü Mısır
Partisi, 6 Nisan Harekatı, Devrimci Sosyalistler gibi partiler anayasayı boykot etme kararı
almışlardı. Burada dikkat çekmekte fayda gördüğüm diğer bir konu Selefi Nur Partisinin
tutumu idi. Daha sonra bu parti Sisi tarafından dışlanmış fakat zamanında bu parti Mursi‟ye
karşı oluşan birlikte yer almıştı. Suudi Arabistan destekli bu parti Sisi ile birlikte harekat
etmiştir.
Takvimler 14-15 Ocak‟ı gösterdiğinde anayasa halk önüne sunulmuştur. Darbe sürecinde
aktif olarak yer alan partiler Halk Sosyalist Partisi, Halk Akımı, Nur Partisi ve Mübarek
rejimi kalıntıları yoğun bir „‟Evet‟‟ kampanyası yürütmüşlerdir. Özellikle medyayı da etkin
kullanan bu gruplar halk üzerinde de algı yaratmaya çalışmışlardır. Nihayetin yapılan
oylamaya katılım düşük olmuştur.% 38 gibi düşük bir katılımın olduğu referandumda,
katılanların %98‟i evet diyerek yeni anayasayı kabul etmişlerdir. Rakamlardan da görülüyor
ki halkın yarısını bile temsil etmeyen anayasa halkın tamamına egemen olmuştur.
12 Muhammet Örtlek,’’Mısır’da Yeni Anayasa Referandumu’’,IMPR,Ankara,Ocak 2014 , s.10
10
ANAYASALARIN KARŞILAŞTIRILMASI
1923-2012 Anayasal Süreçler
Modern Mısır‟ın anayasal tarihi 1919 devrimi ve Vefd‟in kuruluşuna kadar geri götürebiliriz.
Büyük toprak sahibi ve hukukçulardan oluşan yedi ileri gelen kişi Vefd‟i kurdular. İngilizlere
karşı bağımsızlık talebiyle başvuruda bulundular. Yapılan görüşmeler sonucunda İngiltere
gerçek bağımsızlık olmasa da meşruiyet ideali çerçevesinde talebe olumlu yaklaştı ve 1923
de Mısır‟ın ilk anayasası ilan edildi.13
1923‟te ilan edilen Anayasada ülke Krallığa geçti ve yürütmenin başı olarak kral belirlendi.
1923 Anayasası temel eğitimin sağlanması, konut, mülk ve telefon edinilmesi gibi birçok
hakkı sağladı. Bu Anayasa ile sonraki Mısır Anayasaları için de model oluşturmuştur.
1952 Hür Subaylar devrimi ile krallık kaldırılmış ve cumhuriyete geçilmiştir. Kral Faruk
darbeden üç gün sonra tahttan indirilerek sürgüne yollanmış, 1923 Anayasası mülga
edilmiştir. Devrim Komite Konseyi ile iktidara geçen Nasır ve arkadaşları ülkedeki tüm
siyasal oluşumları yasaklayarak eski düzeni tamamen ortadan kaldırmaya çalışmışlardır.
Parlamento feshedildi, siyasi partiler yasaklandı. Nasır üç yıllık geçiş süreci sonunda 1956
yılında yeni anayasayı ilan etmiştir. Anayasa hür subayların duyguları yansıtıyordu; hükümet
emperyalizm ile feodalizmin kaldırılmasını ve güçlü bir ordu, sosyal adalet ve demokratik
toplum kurulmasını taahhüt etmekteydi. Demokrasi ilkesi en azından teorik olarak seçimle
gelen 350 sandalyelik bir millet meclisiyle sağlanacaktı. Eski düzendeki bir değişiklikte, bir
insan hakları yasasının Mısırlıları ırk, cinsiyet, dil ve din ayrımından korumasıydı.
Nihayetinde plebisitle anayasa onaylandı ve Nasır kullanılan oyların %99,9‟unu alarak
cumhurbaşkanı seçildi. Bu durum seçim yerine plebisit yapılmasına örnek oluşturdu. Rejim
katılımı arttırmak için kadınlara ilk defa oy kullanma hakkı tanımış oldu.14
Demokrasi
açısından önemli olan bu gelişme Mısır‟da demokrasi temeli için önemli bir adımdır.
Nasır‟ın ölümünden sonra edilen 11 Eylül 1971 Anayasası ülkede en uzun süre yürürlükte
kalan anayasadır.1980, 2005 ve 2007 birkaç kez muhalifleri de sözde sisteme dâhil etme adına
değişikliğe uğramıştır.
İlk değişiklik 1980 yılında seküler anlayış üzerine gerçekleşmiştir. 1971 Anayasası yarı
başkanlık sistemi üzerine kurulmuştur. Çok partili hayatın kaçınılmaz olduğu bu sistemde
zamanla otoriterleşen Mısır yönetimi tek partili sisteme geçiş genlik göstermiştir.
13
Clevand,219-221 14 Clevand, s.342
11
1971-2012 ve 2014 Anayasası*** Temel Başlıklar Altında Karşılaştırılması15
1971 ANAYASASI 2012 ANAYASASI 2014 ANAYASASI YORUM
YÖNETİM ve HÜKÜMET
Cumhurbaşkanının Veto Yetkisi
Madde 112: Devlet başkanı parlamento tarafından yapılan kanunları veto edebilir.
Madde 104: Parlamento yaptığı yeni kanunlardan cumhurbaşkanını haberdar eder. Cumhurbaşkanı onay vermediği kanunu meclise geri gönderebilir.
Madde 123: Devlet başkanı kanun çıkarma ve kendisine gelen kanunları veto etme yetkisine sahiptir.
Üç anayasa da pratikte cumhurbaşkanına kendisine gelen kanunları yeniden görüşülmek üzere veto etme yetkisi vermektedir. Darbe döneminde yazılan anayasada ise cumhurbaşkanına ayrıca kanun yapma yetkisi de tanınıyor. Yeni anayasa metni bu yönüyle önceki anayasalardan farklılaşıyor. Bununla birlikte cumhurbaşkanının kanun yapma yetkisinin nasıl kullanılacağının belirtilmemiştir.
Parlamentonun Feshedilmesi
Madde 136: Devlet başkanı gerekli bir durum olmadığı sürece parlamentoyu feshedemez.
Madde 127: Devlet başkanının meclisi feshedebilmesi ancak bir referandumun ardından olabilir.
Madde 137: Devlet başkanının meclisi feshedebilmesi ancak bir referandumun ardından olabilir.
Mübarek dönemindeki anayasanın aksine Mursi döneminde hazırlanan anayasa devlet başkanının meclisi feshedebilmesi yetkisini referandum şartına bağlayarak zorlaştırmaktadır. Bu durum yeni anayasada da geçerlidir.
Cumhurbaşkanlığı Süresinin Kısıtlanması
Madde 77: Buna göre cumhurbaşkanı 6 yıllık süreler için seçilebilir. Aynı kişi izleyen dönemlerde (herhangi bir sınırlama olmadan) cumhurbaşkanı seçilebilir.
Madde 133: Cumhurbaşkanlığı süresi 4 yıldır. Aynı kişi en fazla bir kez yeniden seçilebilir.
Madde 140: Cumhurbaşkanlığı süresi 4 yıldır. Aynı kişi en fazla bir kez yeniden seçilebilir.
Mübarek döneminden en büyük fark Mursi döneminde cumhurbaşkanlığına sınır getirilmiş olmasıdır. Hüsnü Mübarek dönemi anayasasında cumhurbaşkanının üst üste seçilmesine herhangi bir sınır getirilmemiştir.
15 The Arab Republic of Egypt Draft Constitution 2013 New Constitutional Document”, Atlantic Council, 6 December 2013, http://www.atlanticcouncil.org/blogs/egyptsource/english-translation-of-egypt-s-2013-draft-constitution . , Aktaran: İsmail Numan Telci , s.21-24 *** Detaylı bilgi için Ek-1’e bakınız
12
Mursi dönemi anayasası ile buna son verilmiştir.
Siyasal Partiler
Madde 5: Vatandaşlar kanunlara uymak kaydıyla siyasi parti kurabilirler. Herhangi bir din, cinsiyet ve zümreye yönelik ayrımcı politika gütme amaçlı parti kurulamaz.
Madde 6: Vatandaşlar insan hakları gereği ve demokratik ilkeler uyarınca siyasi aktivitelere katılabilirler. Din, cinsiyet ve herhangi bir zümreye karşı ayrımcı politika gütme amacıyla parti kurulamaz.
Madde 74: Vatandaşlar kanunlarla belirlenecek gerekli başvuru şartlarını tamamladıktan sonra parti kurabilirler. Herhangi bir din, cinsiyet, ırk, mezhep ve coğrafi bölgenin çıkarlarını korumak için siyasi parti kurulamaz. Demokratik olmayan, ayrımcı/ayrılıkçı, askeri amaçları olan partiler de kurulamaz. Partiler mahkeme kararınca kapatılabilirler.
2014’te referandumla kabul edilen anayasaya göre hem parti kurulması muğlak olan bazı şartlara bağlanmış, hem de kapatılmalarının yargı kararınca mümkün olduğu belirtilmiştir. Önceki anayasalarda yer almayan bu noktalar siyasi faaliyetlerin yürütülmesi anlamında baskı politikalarına yer verilebileceğinin bir işareti olarak okunabilir.
TEMEL HAK ve HÜRRİYETLER
İfade Hürriyeti
Madde 47: İfade hürriyeti devletin garantisi altındadır. Her birey yazılı veya sözlü olarak düşüncesini ifade edebilir.
Madde 45: Düşünce ve ifade hürriyeti devletin garantisi altındadır. Her birey yazılı veya sözlü olarak düşüncesini ifade edebilir. Madde 31: Haysiyet, her insanoğlunun bir hakkıdır ve devlet tarafından korunur. Herhangi birine aşağılayıcı veya hakaret edici fiillerde bulunmak suçtur. Madde 44: İlahi dinlerin peygamberlerinin aşağılanması bir suçtur.
Madde 65: Düşünce ve ifade hürriyeti devletin garantisi altındadır. Her birey sözlü veya yazılı olarak düşüncesini ifade edebilir. Madde 51: Haysiyet, her insanoğlunun bir hakkıdır ve devlet tarafından korunur.
1971 Anayasasında yer alan haklar Mursi dönemindeki düzenlemelerle genişletilmiştir. Özellikle bireysel onur ve ilahi dinlerdeki peygamberlere yönelik hakaretlerin suç olmasına dair maddelerin yer alması İslami tabanı çok geniş olan Mısır toplumunun bir talebi olması bakımından önemlidir. Darbe sonrası anayasası ise bu talepleri göz ardı ederek bu anlamda korumacı bir tavır almamıştır.
13
MURSİ VE SİSİ DÖNEMİ DIŞ POLİTİKA KARŞILAŞTIRILMASI
Tahrir Devriminden sonra Cumhurbaşkanlık koltuğuna geçen Mursi‟nin önemli bir sorunu
da dış politika idi. Mübarek dönemlerinde ABD ve İsrail doğrultulu politikalar izleyen
Mısır‟ın yeni devlet başkanı ile acaba nasıl bir politika benimseyecekti? Bu sorunun cevabını
aslında daha önce vermiştik. Konunun bütünlüğü açısından tekrardan ele almakta fayda var.
Mısır her yıl ABD den 1.3 milyar dolar civarında para yardımı almaktaydı. Bu paranın 1
milyar doları gibi büyük bir miktarı Mısır Ordusuna gitmekteydi. Ülkenin ekonomisinde
önemli yer tutan bu yardımın karşılığı elbette büyüktü. Bir nevi İsrail‟in koruyuculuğu
karşılığında ABD bu yardımları Mısır‟a ulaştırıyordu. Mursi‟nin göreve geldikten sonra Çin,
İran gibi ülkeleri ziyarete başlaması Batı ve ABD „de endişeye yol açmıştır. Değişimin
sinyalini veren Mursi, İsrail‟i de endişelendirmiştir. Arap Dünyası ile İslam âlemine,
işbirliğine dayalı ilişkilerin geliştirilmesi için katkı yapmaya hazır olan Mısır, İslam devletleri
ile diğer devletlerarasında karşılıklı anlayışın gelişmesini savunan Medeniyetler Arası
Diyalog girişimlerine destek vermektedir. Mısır‟ın Arap Dünyası ile Afrika ülkeleri arasında
işbirliği merkezi haline gelmesini arzulayan Mursi, Afrika‟da ekonomik gelişmenin
güçlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Mursi bu politikaları uygularken Mısır Halkı‟nın
da sesi olma yolunda ilerliyordu. Çünkü Mısır‟da Mübarek döneminde uygulanan dış politika
halk nezdinde hoşnutsuzlukla karşılanıyordu.
Özellikle Filistin meselesinde, İsrail ile Filistin arasında yaşanan olaylarda Mısır hemen Refah
sınır kapısını kapatıyor ve bir nevi İsrail‟e hizmet ediyordu. Körfez ülkeleri ile dengeli
ilişkilerin kurulmasını, Ortadoğu‟nun nükleer silahlardan arındırılmasını ve Birleşmiş
Milletlerde reform çabalarını destekleyen Mursi, Amerikan yönetimi ile ilişkilerin
geliştirilmesi taraftarıdır. 16
Mursi Ortadoğu da nükleer silahların sınırlandırılmasını İsrail‟in
tavırlarına bağlıyordu. Müslüman ülkelerinde, Pakistan hariç bir ülkede nükleer silah yoktur.
Olası bir İran-İsrail çatışmasının önüne geçebilmek için Mursi bölgenin silahsızlandırılmasını
talep etmesi Mısır‟ında çıkarınadır. Çünkü bundan etkilenecek ülkelerin başında Mısır
gelmektedir.Tarihte birçok kez İsrail ile savaşmış olan Mısır, komşularıyla iyi ilişkiler kurmak
istiyordu.Bunun yolu da bölgede birbirini tehdit olarak algılayan ülkelerin, anlaşma yoluna
gitmesinden geçmektedir. Mursi‟nin diğer çözüme ulaştırmak istediği konu ise İsrail-Filistin
sorununda, tarafların bir araya gelerek anlaşma yoluyla soruna çözüm bulmasıdır. El- Fetih ve
Hamas arasında arabulucu rolü oynamaya hazırdı. Bu iki küskün kardeşlerin anlaşmazlığı
işleri daha zorlaştırıyor Filistin konusunda İsrail‟in elini güçlendiriyordu. Çünkü bölünmüş bir
Filistin daha kolay bir düşman ve işgal yeriydi.Mursi başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir
Filistin devletinin kurulmasını istemekteydi ancak bunun için Mısır‟ın daha fazla rol alması
gerektiğinin de farkındaydı.İlk zamanlar bu rol hemen atılacak adım gibi olmasa da uzun
dönemde Mısır‟ın dış politikasında önemli yer edinecekti.Suriye‟de ise ülkenin içinde
bulunduğu trajediden bir an önce kurtulması isteyen Mursi, ülkeye dış müdahale edilmesine
karşıydı.Kendisinin önerdiği İran-Türkiye-Mısır ve S.Arabistan arasında oluşturulacak bir
grupla Suriye meselesinin çözümünü bölge ülkeler nezdinde çözmek istemiştir.S.Arabistan‟ın
bu plana soğuk durmasıyla grup işlevini yerine getirememiştir.
Mursi‟nin Türkiye ile ilişkilerine baktığımızda iki ülke altın çağ dönemine girmiştir. İki ülke
arasında en üst düzey ziyaretler yapılmış, işbirliği konularında mutabık kalınmıştır. Türkiye
bu dönemde yatırımcılarını Mısır‟a teşvik ederek iki ülke arasındaki ticaret ivmesinin
gelişmesini istemiştir. Ayrıca Türkiye Mısır‟a yüklü miktarda da fon aktarmıştır. 16
Ertan Efegil,’’Mısır ve Ürdün’ün Dış Politikalarını Şekillendiren Unsurlar’’ ORSAM OrtadoğuAnaliz ,Ankara, Mart 2013, Cilt :5, Sayı:51, s.24-25
14
3 Temmuz Darbesi sonrasında ilişkiler Mısır ile en düşük seviyeye gerilemiştir..Her iki
ülkede karşılıklı olarak büyükelçiliklerini geri çekmiştir.Türkiye‟nin Mursi‟ye yapılan
darbeye sert karşılık vermesi halk nezdinde bölünmelere yol açmış, sempati besleyen Mısırlı
aydınların Türkiye aleyhtarı söylemler kullanarak karşı tutumu benimsemişlerdir.Türkiye‟nin
Müslüman Kardeşlere olan desteğinden rahatsız olan Mübarek kalıntıları ülke siyasetinde
Türkiye üzerinden prim yaparak yıpratma arayışları içerisine girmişlerdir.
ABD ve AB‟nin darbeye sessiz kalması, körfez ülkelerinden destek görmeleri Sisi‟nin dış
politikasında bu ülkelere yönelmesine sebep olmuştur.İlk başlarda darbe karşısında ABD „nin
tutumu önemli olmuştur.Açıktan darbe demeye çekinen ABD ve Batı ülkeleri,belli bir süreden
sonra ilişkileri yeniden tesis etmiştir.ABD anayasasına göre „‟Darbe ile yönetime gelmiş bir
iktidar ABD yardımlarından yararlanamaz‟‟ maddesi darbeyi gerçekleştirenler için bir endişe
kaynağıydı. Ama darbe yönetimin ABD‟nin bu kartı kullanmasına fırsat vermeden Rusya ile
yakınlaşma içerisinde bulunmuşlardır. Yaklaşık olarak 3 milyar dolar silah anlaşması
yapılması ve Rusya‟nın desteğinin alınması, Mısır için önemli bir gelişme olmuştur.Bu silah
anlaşmasının arkasında Arap fonları bulunmaktadır. Çünkü Mısır‟ın zaten kötü olan
ekonomisi bu anlaşmayı kaldırabilecek güçte değildi. Herkes demokrasinin beşiği olarak lanse
edilen ABD‟den bu olaya darbe denilip yardımların kesilmesini beklerken, İsrail‟in
güvenliğinden endişe eden ABD yönetimi, Mısır‟a yardımların kaldığı yerden devam
edeceğini açıklaması ile ikircilik bir role geçmiştir.
Darbeye bir tepki de Afrika Birliği‟nden gelmiştir. Mısır‟ın üyeliğini askıya almış ve Mısır
Mursi döneminde Nil Nehri üzerinde Etiyopya ile devam eden siyasal mücadelede alan
kaybetmiştir. Özellikle Afrika Birliği‟ne ev sahipliği yapan Etiyopya bu üstünlüğünü de
kullanarak Mısır‟ı bir nevi Nil Havzası ve Afrika siyasetinde zayıflatmıştır.17
Günümüzde hala
devam etmekte olan sorun Mısır‟ın Sudan‟la da sorun yaşaması ile devam etmektedir.
Sudan‟ın Nil Nehri üzerine yapılacak barajda Etiyopya‟ya destek vermesi Mısır‟ın elini
daraltan gelişmedir.
Sisi yönetimi, Rusya ile İran‟la yakınlaşarak Mursi döneminde ki Suriye politikası tamamen
terk etmiş kendisine bu eksende yer bulmaya çalışmıştır. Rusya ilişkileri arttırarak Rusya‟yı
Batıya karşı manevra alanı olarak görmüştür.
Körfez ülkelerinin Mursi dönemi sonrası Mısır‟a yaptığı yardımlar 12 milyar dolar
civarındadır. Bu yardımlarla ayakta kalmaya çalışan Mısır Yönetimi dış politika açısından da
körfez ülkelerinin etkisi altında kalmaya başlamıştır. Ekonomik kalkınmayı kısa vadede
gerçekleştiremeyecek gibi görünün Sisi yönetimi bu dış yardımlara muhtaç şekilde
politikalarını belirlemektedir.
İsrail‟in Koruyucu Hat Operasyonunda Mısır‟ın tutumu hem iç kesim tarafından hemde
Hamas tarafından eleştirilmiştir. Mısır‟ın geçmiş yıllarda Filistin-İsrail arasında
arabuluculuk misyonu üstlenirken, 2014 Koruyucu Hat Operasyonu sırasında gerçekleştirilen
ateşkes görüşmelerinde doğrudan bir taraf haline gelmiş olması ve İsrail‟in Gazze‟deki
operasyonunu Hamas‟ı zayıflatmak ve mümkünse hayati bir darbe indirmek için fırsat olarak
değerlendirmesidir.18
Daha önceki süreçte Hamas‟ın Mısır‟da ki faaliyetlerinin yasaklanması,
olayı daha iyi anlamamıza neden olacaktır. İsrail lehine bir tutum benimseyen Mısır
17 Mehmet Özkan.’’Mısır Dış Politikası,Dünü,Bugünü.Sorunları’’, SETA ANALİZ, İstanbul, Mart 2014, sayı :88 s.20 18
Nebahat Tanrıverdi, ‘’Mısır’ın Gazze’ye yönelik Dış Politikası’’ ORSAM OrtadoğuAnaliz, Ankara ,Eylül-Ekim 2014, cilt :6, Sayı :64 , s.34
15
tarihindeki yapmış olduğu tutumları bir yana bırakarak tamamen çıkarı doğrultusun da
binlerce insanın ölmesine göz yummuştur. Savaş boyunca devam eden İsrail lehine tutumu
hem Hamas‟ın İsrail karşısında güçsüzleştirmek hemde El-Fetih yanlısı bir tutum takınarak
diplomatik alanda da zayıflamasını amaçlamaktaydı. İsrail‟in masum sivil halkı katletmesine
göz yuman Mısır, Rehaf Sınır kapısını dahi açmayarak uluslar arası sistemden ve arap
toplumlarından tepkiyle karşılanmıştır. Hamas‟ın direncinin kırılamayışı Mısır‟ı bu tutumunu
devam ettirmekte zorlamış ve ibre Hamas lehine dönmüştür.
Tüm bu yaşanan olayları analiz ettiğimizde Mısır için kısa vadede çözümün kolay
olunmayacağı, dış ilişkilerin yardım aldığı ülkelerin istekleri doğrultusunda şekilleneceğini
öngörebiliriz.
SONUÇ
Mısır da Arap Baharı‟nın etkileri bitmemiş olup halkı kucaklayıcı politikalar hala
benimsenememiştir. Halkın Arap Baharında dile getirdiği onur, ekmek ve hürriyet hala
eksikliğini korumaktadır. Mısır‟da parlamento seçimlerinin yapılmamış olması ülkedeki
siyasal kopukluğun kısa vadede giderilemeyeceğini ve uzlaşı tabanından uzakta olunduğunu
gösteriyor.
Mübarek dönemi uygulamalarının hala Mısır‟da etkili olması ve ekonomide bunların söz
sahibi olması, halkın büyük çoğunluğunun günlük 2 doların altına çalışması Mısır‟da
toplumsal huzurun bir türlü düzelememesi söz konusudur. Bunlar ve daha fazlası, Sisi
yönetiminin başlıca uğraş alanlarından olacaktır.
Ülkedeki hukuk düzeninin adilane olmaması ve Müslüman Kardeşler aleyhtarı yargı
kararlarının çıkması toplumu kutuplaşmaya götürmektedir. Toplumsal uzlaşının zemin
kaybetmesi Mısır‟ın enerjisini bu yöne çekmesine neden olacaktır. Dış politikada gerekli
refleksleri gösterememesi Mısır için atfedilen “Ümmül-Dünya” kavramının sorgulanmasına
neden olacaktır.
16
EK-1 :
YENI ANAYASA METNİ VE ÖNCEKI ANAYASALARIN
KARŞILAŞTIRILMASI19
1971 Anayasası50 2012 Anayasası 2014 Anayasası Değişim-Fark
ORDU
Savunma Bakanının Atanması Madde 143: Tüm askeri ve sivil görevlilerin atanması, büyükelçilere karar verilmesi ve görevden alınmaları yetkisi Cumhurbaşkanındadır.
Madde 147: Tüm askeri ve sivil görevlilerin atanması, büyükelçilere karar verilmesi ve görevden alınmaları yetkisi cumhurbaşkanındadır. Madde 195: Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı’dır. Ordu kadrolarından atanır.
Madde 153: Tüm askeri ve sivil görevlilerin atanması, büyükelçilere karar verilmesi ve görevden alınmaları yetkisi cumhurbaşkanındadır. Madde 201: Savunma Bakanı, Genelkurmay Başkanı’dır. Ordu kadrolarından atanır. Madde 234: Savunma Bakanı, Yüksek Askeri Konsey’in onayıyla atanabilir. Bu madde anayasanın kabulünden itibaren 2 cumhurbaşkanlığı dönemi için geçerlidir.
1971 anayasasından farklı olarak Mursi dönemindeki anayasaya göre savunma bakanı tüm askeri birimlerin üstünde konumlandırılıyordu. Dolayısıyla seçilmiş sivil bir bakan genelkurmay başkanından daha güçlü hale getiriliyordu. Ancak 2014’teki darbe dönemi anayasası savunma bakanı olarak atanacak kişinin Yüksek Askeri Konsey’in onayını almasını gerekli kılmaktadır. Bu da ordunun sivil siyasete ciddi bir müdahalesi anlamına geliyor.
Askeri Bütçe Madde Yok Madde 197: Üyelerinin
çoğunluğu sivil olmak üzere bir Ulusal Savunma Konseyi kurulur. Bu konsey ülke güvenliğine ve bütçesine dair metotlar geliştirmek ve bunları denetlemek amacını taşımaktadır.
Madde 203: Üyelerinin çoğunluğu ordu personeli olmak üzere bir Ulusal Savuna Konseyi kurulur. Konsey ülke güvenliğine ve bütçesine dair metotlar geliştirmek ve bunları denetlemek amacını taşır. Ordu bütçesine karar verecek olan kuruldan gelen öneri meclis tarafından tek bir rakam olarak kabul edilmelidir.
Burada iki unsur ön plana çıkmaktadır. Birincisi kurulması öngörülen Ulusal Savunma Konseyi Mursi dönemindeki anayasada daha fazla sivil üye barındırırken, 2014’teki darbe sonrası anayasasında ordu mensubu üyelerin sayısı artıyor. Bunun yanında 2014 Anayasası ordunun bütçesi üzerindeki denetimi azaltmayı hedefliyor. Bu bakımdan bu
19 The Arab Republic of Egypt Draft Constitution 2013 New Constitutional Document”, Atlantic Council, 6 December 2013, http://www.atlanticcouncil.org/blogs/egyptsource/english-translation-of-egypt-s-2013-draft-constitution . , Aktaran: İsmail Numan Telci,’’Mısır’da Askeri Darbe Sonrası Süreç ve Yeni Anayasa’’ Seta Analiz, İstanbul, Mart 2014, sayı 86, s.21-24
17
denetimi yapacak konseye daha fazla askeri üye davet ediliyor.
Askeri Yargılamalar Madde 183: Askeri yargılamalar bu anayasanın tanımladığı durumlara yönelik olarak kanunlarla düzenlenir.
Madde 198: Askeri yargılama Silahlı Kuvvetlerle ilgili hukuk dışılıklar için kullanılabilir. Siviller Silahlı Kuvvetlere karşı işlenen suçlar haricinde askeri mahkemelerce yargılanamazlar.
Madde 204: Askeri yargılamalar Silahlı Kuvvetlerle ilgili hukuk dışılıklarda geçerlidir. Siviller de askeri mahkemelerde yargılanabilir. Her türlü askeri kurum ve onlarla bağlantılı birimlere yönelik suç teşkil eden doğrudan saldırılar, askeri mühimmatlara, araçlara, silahlara, belgelere, fabrikalara ve bunlarla ilgili görev yapan sivil ve askeri personele yönelik suç işleyen siviller askeri mahkemede yargılanabilir.
1971 anayasasındaki belirsiz ve keyfi uygulamalara izin veren madde Mursi döneminde yazılan anayasada yeniden düzenlenerek sivillerin askeri mahkemelerde yargılanabilmesi ihtimali zayıflatılmıştı. Darbe yönetimince kabul edilen anayasa metninde ise sivillerin askeri mahkemelerce yargılanması, kapsamın genişletilmesi suretiyle, çok daha kolaylaştırılmıştır.
DİN51
Dini Azınlıklar
Madde Yok Madde 3: Kıptiler ve Yahudiler için evlenme, din işleri ve dini liderlerin seçimi kendi kitabi prensiplerine göre gerçekleşecektir.
Madde 3: Kıptiler ve Yahudiler için evlenme, din işleri ve dini liderlerin seçimi kendi kitabi prensiplerine göre gerçekleşecektir.
Mursi döneminde yapılan anayasa 1971’de statüleri açıkça belirlenmeyen Kıpti ve Yahudi azınlıklara da yer vermiştir. 2012’de kabul edilen anayasaya göre Kıpti ve Yahudi azınlıkların statüsü daha açık ifade edilmiş, bu grupların hakları anayasal olarak güvence altına alınmıştır. Darbe döneminde hazırlanan anayasa da aynı maddeye yer vermiştir.
Şeriat ve İslami Prensipler Madde 2: Devletin resmi dini İslam, dili Arapçadır. İslami hukukun ilkeleri yargı sisteminin temel dayanaklarıdır.
Madde 2: Devletin resmi dini İslam, dili Arapçadır. İslami hukukun ilkeleri yargı sisteminin temel dayanaklarıdır.
Madde 2: Devletin resmi dini İslam, dili Arapçadır. İslami hukukun ilkeleri yargı sisteminin temel dayanaklarıdır.
Bu madde üç anayasada da tamamen aynı biçimde yer almıştır. Burada İslami hukuk ilkelerinin yargıya ilham vermesi aslında Mısır’daki İslami kimliğin bir yansımasıdır.
El-Ezher
18
Madde Yok Madde 4: El-Ezher kendi faaliyetlerinde otonomiye sahip İslam’ın öğretilişi, uygulanışı ve Arapça dilinin eğitilmesinden sorumlu dini bir kurumdur. El-Ezher şeyhinin atanması kurumun kıdemli alimleri arasından olmak kaydıyla daha sonra belirlenecek kanunlarla gerçekleşecektir. El-Ezher şeyhi görevinden alınamaz. Kurum faaliyetlerini gerçekleştirmek için gerekli bütçeyi devletten alır. Bütün bu maddeler ileride değiştirilebilir.
Madde 7: El-Ezher kendi faaliyetlerinde otonomiye sahip bilimsel bir kurumdur. Dini bilimler ve İslami hükümler anlamında ana otoritedir. İslam’ın öğretilişi, uygulanışı ve Arapça dilinin eğitilmesinden sorumlu dini bir kurumdur. El-Ezher şeyhinin atanması “Kıdemli Alimler Konseyi” üyeleri arasından olmak kaydıyla daha sonra belirlenecek kanunlarla gerçekleşecektir. El-Ezher şeyhi görevinden alınamaz. Kurum faaliyetlerini gerçekleştirmek için gerekli bütçeyi devletten alır.
Mursi dönemi anayasasından farklı olarak yeni anayasa El-Ezher şeyhinin seçilebileceği kişilerin kapsamını daraltmaktadır. Özellikle eski rejimle bağları kuvvetli olan kadroların yer alabildiği “Kıdemli Alimler Konseyi” arasından seçilebilecek olması kurumda kıdemli olan ancak bu konseyin üyesi olmayan Müslüman Kardeşler gibi İslami hareketlere mensup olan kişilerin önünü kapatmaktadır.
YÖNETİM ve HÜKÜMET
Cumhurbaşkanının Veto Yetkisi Madde 112: Devlet başkanı parlamento tarafından yapılan kanunları veto edebilir.
Madde 104: Parlamento yaptığı yeni kanunlardan cumhurbaşkanını haberdar eder. Cumhurbaşkanı onay vermediği kanunu meclise geri gönderebilir.
Madde 123: Devlet başkanı kanun çıkarma ve kendisine gelen kanunları veto etme yetkisine sahiptir.
Üç anayasa da pratikte cumhurbaşkanına kendisine gelen kanunları yeniden görüşülmek üzere veto etme yetkisi vermektedir. Darbe döneminde yazılan anayasada ise cumhurbaşkanına ayrıca kanun yapma yetkisi de tanınıyor. Yeni anayasa metni bu yönüyle önceki anayasalardan farklılaşıyor. Bununla birlikte cumhurbaşkanının kanun yapma yetkisinin nasıl kullanılacağının belirtilmemiş olması da bir belirsizliğe işaret ediyor.
Parlamentonun Feshedilmesi Madde 136: Devlet başkanı gerekli bir durum olmadığı sürece parlamentoyu feshedemez.
Madde 127: Devlet başkanının meclisi feshedebilmesi ancak bir referandumun ardından olabilir.
Madde 137: Devlet başkanının meclisi feshedebilmesi ancak bir referandumun ardından olabilir.
Mübarek dönemindeki anayasanın aksine Mursi döneminde hazırlanan anayasa devlet başkanının meclisi feshedebilmesi yetkisini referandum şartına bağlayarak zorlaştırmaktadır. Bu durum yeni anayasada da geçerlidir.
19
Cumhurbaşkanlığı Süresinin Kısıtlanması Madde 77: Buna göre cumhurbaşkanı 6 yıllık süreler için seçilebilir. Aynı kişi izleyen dönemlerde (herhangi bir sınırlama olmadan) cumhurbaşkanı seçilebilir.
Madde 133: Cumhurbaşkanlığı süresi 4 yıldır. Aynı kişi en fazla bir kez yeniden seçilebilir.
Madde 140: Cumhurbaşkanlığı süresi 4 yıldır. Aynı kişi en fazla bir kez yeniden seçilebilir.
Mübarek döneminden en büyük fark Mursi döneminde cumhurbaşkanlığına sınır getirilmiş olmasıdır. Hüsnü Mübarek dönemi anayasasında cumhurbaşkanının üst üste seçilmesine herhangi bir sınır getirilmemiştir. Dolayısıyla Mübarek her seferinde yeniden seçilebilmiştir. Mursi dönemi anayasası ile buna son verilmiştir. Darbe dönemi anayasası da bu maddeyi korumuştur.
TEMEL HAK ve HÜRRİYETLER
İfade Hürriyeti Madde 47: İfade hürriyeti devletin garantisi altındadır. Her birey yazılı veya sözlü olarak düşüncesini ifade edebilir.
Madde 45: Düşünce ve ifade hürriyeti devletin garantisi altındadır. Her birey yazılı veya sözlü olarak düşüncesini ifade edebilir. Madde 31: Haysiyet, her insanoğlunun bir hakkıdır ve devlet tarafından korunur. Herhangi birine aşağılayıcı veya hakaret edici fiillerde bulunmak suçtur. Madde 44: İlahi dinlerin peygamberlerinin aşağılanması bir suçtur.
Madde 65: Düşünce ve ifade hürriyeti devletin garantisi altındadır. Her birey sözlü veya yazılı olarak düşüncesini ifade edebilir. Madde 51: Haysiyet, her insanoğlunun bir hakkıdır ve devlet tarafından korunur.
1971 Anayasasında yer alan haklar Mursi dönemindeki düzenlemelerle genişletilmiştir. Özellikle bireysel onur ve ilahi dinlerdeki peygamberlere yönelik hakaretlerin suç olmasına dair maddelerin yer alması İslami tabanı çok geniş olan Mısır toplumunun bir talebi olması bakımından önemlidir. Darbe sonrası anayasası ise bu talepleri göz ardı ederek bu anlamda korumacı bir tavır almamıştır.
Toplanma ve Örgütlenme Hürriyeti Madde 55: Vatandaşlar kanunlarda belirlenen kurallara göre toplanma hürriyetine sahiptirler. Sosyal yapıya aykırı, gizli veya askeri karaktere sahip organizasyonların kurulması yasaktır.
Madde 51: Vatandaşlar izin almak kaydı ile birlik ve sivil hareketler kurabilirler. Bu kurumlar özgürce hareket edebilirler ve tüzel kişiliğe sahiptirler. Devlet bu kurumları veya bunların yönetim kurullarını mahkeme kararı olmadan feshedemez.
Madde 75: Vatandaşlar demokratik ilkelere bağlı kalmak kaydıyla hükümet dışı organizasyonlar kurabilirler. Yargı kararı olmadan devlet bu kurumların işleyişlerine karışamaz ve onları feshedemez.
Toplanma hürriyeti Mübarek dönemindeki anayasaya kıyasla Mursi döneminde hazırlanan anayasada daha özgürlükçü bir yapıdaydı. Ancak darbe yönetimi döneminde hazırlanan anayasa taslağı ufak bir kelime oyunuyla eski baskıcı yapısına döndürmüştür. “Demokratik ilkelere bağlı kalmak kaydıyla” lafzı eklenmiş ancak bu ilkelerin ne olduğu belirtilmemiştir
20
İşkence Madde 42: Tutuklanan herkes insan onuruna yakışır bir biçimde gözetim altında tutulmalıdır. Tutuklanan kişi herhangi bir fiziksel ve ruhsal baskıya uğramamalıdır. Tutuklanan kimseler hapishanelerle ilgili kanunlarda belirtilen tutukevlerinin dışında herhangi bir yerde tutulamazlar.
Madde 36: Tutuklanan herkes insan onuruna yakışır bir biçimde tutulmalıdır. Tutuklanan kişi herhangi bir fiziksel ve ruhsal baskıya uğramamalıdır. Bunlara aykırı eylemler cezai müeyyide gerektiren suç kapsamındadır.
Madde 52: İşkencenin tüm biçimleri suçtur. Madde 55: Tutuklanan herkes insan onuruna yakışır bir biçimde tutulmalıdır. Tutuklanan kişi herhangi bir fiziksel ve ruhsal baskıya uğramamalıdır. Bunlara aykırı eylemler cezai müeyyide gerektiren suç kapsamındadır.
İşkence ile ilgili hükümler 1971 dahil tüm anayasalarda vardı. Ancak Mübarek dönemindeki anayasada işkencenin suç olduğu doğrudan belirtilmemişti. Bu yüzden Mübarek döneminde polis ve istihbarat başta olmak üzere rejimin güvenliğini sağlayan tüm birimler ciddi anlamda işkenceye başvuruyorlardı. Mursi döneminde işkence anayasada suç olarak belirlendi. Darbe yönetimi de 2014 anayasasında benzer maddeleri korumuştur. Her ne kadar işkence anayasada suç olarak belirtiliyorsa da, rejimin kontrol mekanizmalarının zayıf olması ve keyfiliklerin mevcudiyeti bu tür pratikleri gerçekleştirenlerin cezai yaptırımla karşılaşmasını engellemektedir.
21
KAYNAKÇA
Abdulfettah, Beşir, “Mursi‟nin Kararları Mısır Devrimini Zora Soktu”( ثورة تضع مرسي قرارات
El Cezira, 27 Kasım 2012, Aktaran: Abdullah Aydoğan Kalabalık, “ Mısır‟da ,( المحك على مصر
Değişim ve Anayasa Arayışı” Seta Analiz, 2013, sayı 66, s.11 http://setav.org/tr/misirda-
degisim-sureci-ve-anayasa-arayisi/analiz/3473, 05 Şubat 2013.
Ayhan, Veysel, Ayhan Algan, Nazlı, “Mısır Devrimi ve Mübarek: Bir Diktatörün Sonu”,
IMPR RAPOR-NO:6, İstanbul, 2012.
Bozarslan, Hamit, “Ortadoğu Siyasal Sosyolojisi”, 2.Basım, İstanbul: İletişim Yayınevi, 2013.
Cleaveland, William L. , “Modern Ortadoğu Tarihi”, (çev.) Mehmet Harmancı, İstanbul:
Agora Yayınları, 2008.
Demirtaş, Erdem, “Ortadoğu‟da Devlet ve İktidar”, İstanbul: Metis Yayınları, 2014.
Efegil, Ertan, “Mısır ve Ürdün‟ün Dış Politikalarını Şekillendiren Unsurlar‟‟ ORSAM
OrtadoğuAnaliz , Ankara, Mart 2013, Cilt:5, Sayı:51, s.24-25.
Kalabalık,AbdullahAydoğan,http://www.dunyabulteni.net/?aType=haber&ArticleID=241534,
(5 Ocak 2013)
Kılıç, Eda, “Arap Dünyasında Entropi: Tunus, Mısır, Libya ve Suriye‟de Halk
Ayaklanmaları”, TUİÇ-YADAM, İstanbul, 2012.
Miş, Nebi, Telci, İsmail Numan, “Devrimden Darbeye: Mısır‟da Askeri Vesayet Dönemi”,
Ortadoğu Analiz, Ankara, Ağustos 2013, Cilt:5, Sayı :56, s.21
Örtlek, Muhammet, “Mısır‟da Yeni Anayasa Referandumu”, IMPR, Ankara, Ocak 2014.
Özkan, Mehmet, “Mısır Dış Politikası, Dünü, Bugünü Sorunları”, Seta Analiz, İstanbul, Mart
2014, Sayı :88, s.20.
Tanrıverdi, Nebahat, “Mısır‟ın Gazze‟ye yönelik Dış Politikası” ORSAM OrtadoğuAnaliz,
Ankara, Eylül-Ekim 2014, Cilt :6, Sayı :64 , s.34.
The Arab Republic of Egypt Draft Constitution 2013 New Constitutional Document”, Atlantic
Council, 6 December 2013 http://www.atlanticcouncil.org/blogs/egyptsource/english-transla-
tion-of-egypt-s-2013-draft-constitution. Alıntı: Telci, s.21-24.