Dışsallıklar ve Emisyon Vergileri: Norveç Örneği ve Türkiye Uygulaması

29
DIŞSALLIKLAR VE EMİSYON VERGİLERİ: NORVEÇ ÖRNEĞİ VE TÜRKİYE UYGULAMASI Mehmet Gökhan ÖZDEMİR ÖZET Bu makalede emisyon ve karbon vergisi, dışsallık kavramı üzerinden açıklanmaktadır. İlk olarak, dışsallığın teorik çerçevesi üzerinde durulmaktadır. Literatür taraması ile dışsallığın tarihsel süreç içerisinde ortaya çıkış nedenine değinilmektedir. Ardından, dışsallıkların azaltılmasına yönelik ekonomistlerce ortaya atılan çözümlerden öz itibariyle bahsedilmektedir. Son olarak emisyon azaltılmasına yönelik dışsallık çözümü, örneği olan karbon vergisi üzerinde detaylı bilgi verilmektedir. Bu bağlamda, Karbon vergisi uygulamalarıyla dünya üzerinde örnek teşkil eden İskandinav ülkeleri üzerinden çalışma somutlaştırılmaktadır. Norveç'in karbon vergisi uygulaması İskandinav ülkeleri arasında ilk uygulama olarak gösterilebilir. Bu uygulamanın güçlü ve zayıf yönleri makale üzerinde tartışılmaktadır. Çalışmanın sonuç kısmında ise Türkiye için öneri niteliğinde bir sonuç ortaya koyulmuştur. Anahtar Sözler: Negatif Dışsallık, Karbon Ticareti, Karbon Piyasası ABSTRACT In this article, emission and carbon tax are explained by using with the concept of externality. First of all, the article focuses on the theoretical framework of the concept of Araş. Gör., Kırıkkale Üniversitesi, İktisat Bölümü, E-posta: [email protected] 1

Transcript of Dışsallıklar ve Emisyon Vergileri: Norveç Örneği ve Türkiye Uygulaması

DIŞSALLIKLAR VE EMİSYON VERGİLERİ: NORVEÇ ÖRNEĞİ VE TÜRKİYEUYGULAMASI

Mehmet Gökhan ÖZDEMİR

ÖZET

Bu makalede emisyon ve karbon vergisi, dışsallık kavramı

üzerinden açıklanmaktadır. İlk olarak, dışsallığın teorik

çerçevesi üzerinde durulmaktadır. Literatür taraması ile

dışsallığın tarihsel süreç içerisinde ortaya çıkış nedenine

değinilmektedir. Ardından, dışsallıkların azaltılmasına yönelik

ekonomistlerce ortaya atılan çözümlerden öz itibariyle

bahsedilmektedir. Son olarak emisyon azaltılmasına yönelik

dışsallık çözümü, örneği olan karbon vergisi üzerinde detaylı

bilgi verilmektedir. Bu bağlamda, Karbon vergisi

uygulamalarıyla dünya üzerinde örnek teşkil eden İskandinav

ülkeleri üzerinden çalışma somutlaştırılmaktadır. Norveç'in

karbon vergisi uygulaması İskandinav ülkeleri arasında ilk

uygulama olarak gösterilebilir. Bu uygulamanın güçlü ve zayıf

yönleri makale üzerinde tartışılmaktadır. Çalışmanın sonuç

kısmında ise Türkiye için öneri niteliğinde bir sonuç ortaya

koyulmuştur.

Anahtar Sözler: Negatif Dışsallık, Karbon Ticareti, Karbon

Piyasası

ABSTRACT

In this article, emission and carbon tax are explained by using

with the concept of externality. First of all, the article

focuses on the theoretical framework of the concept of Araş. Gör., Kırıkkale Üniversitesi, İktisat Bölümü, E-posta: [email protected]

1

externality. It is mentioned the reason of the emergence of

externalities in the historical process with economic

literature. Then, in order to reduce externalities by

economists as the essence of the proposed solution is referred.

Lastly, Carbon tax- a sample solution of reducing gas emission-

is explained briefly. In this context, the carbon tax practices

in the world are embodied in the exemplary work of the Nordic

countries. Norway's carbon tax application can be shown the

first among Scandinavian countries. It is discussed on the

article strengths and weaknesses of this application. At the

final part of the study, a recommendatory conclusion has been

revealed for Turkey.

Keywords: Negative Externality, Carbon Trade, Carbon Market

GİRİŞ

Günümüzde ekonomilerin getirdiği büyük enerji talebi fosil

yakıt kullanımını etkileyen en önemli faktördür. İklim

değişikliğine olumsuz yönde etkileri bulunan fosil yakıt

tüketimi, doğaya başta CO2 salınımı olmak üzere piyasa

tarafından maliyetlerine katlanılmayan negatif dışsallık

oluşturur. Negatif dışsallıkların ortaya koyduğu sorunu çözüm

amacıyla hükümetler ve hükümetler üstü güçler çeşitli

çalışmalar yapmaktadır. Kyoto protokolü gibi iklim

değişikliğinin canlı sağlıkları üzerindeki olumsuzlukları

ortadan kaldırma amacıyla sera gazlarının salınımını kısıtlayan

ya da asgari düzeye indirmeyi amaçlayan deklarasyonlar ve

2

uygulanabilecek yaptırımlar ekonomistlerce iktisat politikası

olarak geliştirilmektedir.

Bu makalede dışsallık, emisyon ve karbon vergisi

kavramları, özellikleri ve çeşitleri açıklanacaktır. Daha

sonra, dışsallık kavramının teorik çerçevesi üzerinde

durulacaktır. Çalışmada, dışsallık kavramının tarihsel süreç

içerisinde ortaya çıkış nedenine değinilecek, sonrasında

dışsallıkların azaltılmasına yönelik olarak ekonomistlerce

ortaya atılan çözümlerden örnekler vasıtasıyla bahsedilecektir.

Son olarak emisyon azaltılmasına yönelik dışsallık çözümü

örneği olan karbon vergisi üzerinde detaylı bilgi verilecektir.

Karbon vergisi uygulamalarıyla dünya üzerinde örnek teşkil eden

İskandinav ülkeleri üzerinden somutlaştırılacak olan

uygulamanın güçlü ve zayıf yönleri makale üzerinde detaylı

olarak tartışılacaktır. Bu bağlamda, Norveç karbon vergisi

uygulamalarının ilk olarak dünya üzerinde hayat bulmasına örnek

gösterilebilecek İskandinav ülkesi olduğundan çalışma Norveç

uygulaması üzerine odaklanacaktır.

1. DIŞSALLIKLAR VE EMİSYON VERGİLERİ: TEORİK ÇERÇEVE

Dışsallık herhangi bir ekonomik aktörün ekonomik

aktiviteden hiçbir bedel/tazminat ödemeksizin diğer ekonomik

aktör(ler)in olumlu/olumsuz etkilenmesidir. Negatif dışsallık

etkinin olumsuz olmasını ifade ederken, pozitif dışsallık

etkinin olumlu olmasıdır. Örnek olarak, kâğıt fabrikası kâğıt

üretimi esnasında üretimi dışında “dioksin” olarak adlandırılan

3

kimyasal salınımına sebep olur. Ekonomik aktörler bu

kimyasaldan dolaylı olarak etkilenirler1.

Dışsallık kavramı iktisatçılar tarafından kesin çizgilerle

birbirinden ayrılmış tanımlamaya sahip değildir. Scivotsky’nin

de belirttiği üzere tüketimde dışsallık bir tüketicinin

ekonomik tercihi sonrası diğer bir ekonomik aktörün farksızlık

eğrisinde bir bağımlılık oluşturması ve o tüketicinin

farksızlık eğrisinde kaymaya sebep olması durumudur. Dışsallık

etkisini üretimde ise bir firmanın üretiminde kullandığı girdi

ya da çıktıların bir miktar da olsa diğer firma üzerinde bir

şekilde bağımlı hale getirmesi durumunda

gözlemleyebilmekteyiz2.

Dışsallık, genellikle bir ekonomik birim davranışının, bu

davranışın dışında kalan birimleri olumlu ya da olumsuz olarak

etkiliyor olmasını ifade eder. Etki için piyasada herhangi bir

fiyatın oluşmaması durumu da dışsallığın bir diğer önemli

özelliğidir3.

Dışsallık kavramının anlaşılması için Adam Smith’in

“kişisel çıkar” ve “görünmez el” kavramlarına atıfta

bulunulması yararlı olacaktır. Bilindiği üzere piyasalar genel

olarak görünmez el sayesinde devlet müdahalesine gerek

kalmaksızın etkin biçimde işler. Adam Smith üreticilerin kendi

kişisel çıkar/kâr maksimizasyonu amacıyla üretim yapacaklarını

ifade etmiştir. Çevresel kirlilik firma tarafından üretim

1 Mankiw, G. (2012). Principle of Economics. Ontario: South-Western CengageLearning. s.196.

2 Buchanan, J. H., & Stubblebine, W. (1962). “Externality”. Economica, 29(116),371-384. s.371.

3 Şahin, H. (2012). Mikro İktisat. Bursa: Ezgi Kitabevi. s.452.

4

süreci içerisinde kâr maksimizasyonu adına göz ardı

edilebilmektedir. Tüketici açısından da satın alma aşamasında

aynı durum söz konusu olmaktır. Kâğıt üretim ve tüketim örneği

ile konu somutlaştırılacak olursa, kâğıt üreticisi kâr

maksimizasyonu amacıyla çevreye verdiği kirliliği (dioksin

salınımını) göz ardı ederken, kâğıt tüketicisi ise dioksin

salınımına dikkat etmeksizin tüketimini gerçekleştirmektedir.

Böyle bir durumda görünmez el tam işlemez. Hükümet müdahalesi

ile dioksin salınımı önlenebilir ya da azaltılabilir.

Dışsallıklar çok çeşitli şekilde karşımıza çıkabilir. “Piyasa

başarısızlığı” kavramı altında incelenen dışsallıklar çeşitli

hükümet politikaları ile azaltılmakta ya da önlenmektedir.

Birkaç örnek ile konuyu zenginleştirmek gerekirse4,

Otomobil egzozlarından çıkan gazlar negatif

dışsallıklardan bir tanesidir. İnsanlarda solunum yolu

üzerinden kanserojen etki yapabilmektedir. Otomobil

sürücüleri kişisel çıkarları gereği kirletme

eğilimindedirler. Hükümet tarafından araçlar için salınım

standartları koymak bu sorunun çözümüne yönelik

politikadan bir tanesidir. Yakıt üzerine konulacak vergi

de araç kullanımını azaltıcı etkisi bakımından

uygulanabilecek alternatif politikayı oluşturur.

Restorasyonu yapılan tarihi binalar pozitif dışsallık için

örnek teşkil eder. Bu bina çevresinde seyahat edenler,

etrafında bulunanlar tarihi dokunun oluşturduğu

güzellikten yararlanırlar. Ancak bina sakinleri yenileme

maliyetleri göz önünde bulundurulduğunda tadilatın

4 Mankiw, G. (2012). Op.cit. s.196.

5

yapılmaması yönünde baskın bakış açısına sahip

olabilirler. Bu durumda, birçok yerel yönetim bu sorunun

çözümüne yönelik olarak, yenileme yapacak olan bina

sakinlerine vergi indirimi sağlar ve böylece tarihi

yapıların yok olup gitmesine engel olabilir.

Teknoloji üzerine yapılan araştırma ve geliştirme diğer

insanlar üzerinde pozitif dışsallık yaratır. Mucitler

icatlardan tamamen yararlanamadıkları için

potansiyellerinin daha altında icat çıkarma eğiliminde

olurlar. Bu problemin azaltılması adına patent sistemi

geliştirilmiştir. Hükümetler patent kurumu vasıtasıyla

araştırmaları kısıtlı bir süreliğine sadece icat sahibini

kullanma hakkıyla ödüllendirir. Bu pozitif teşvik de

piyasa başarısızlığını azaltmaya yönelik bir iktisat

politikasıdır.

Örneklerin her birinde karar alıcıların bazı dışsal

faktörleri göz önünde bulundurmadıkları, hükümetlerinde çeşitli

yöntemlerle bu sorunun çözümüne yönelik hamleler yaptığı

görülmektedir.

Negatif dışsallıklardan konu başlığımız gereği üzerine

odaklanılan Emisyon çözümü için uygulanılabilecek Emisyon

vergileri, temel amaç ve avantajları, uygulanabilirlik

açısından en uygun koşullar, kapsam ve başarı potansiyeli ile

ilgili sınırlamalar aşağıda ifade edilmiştir.

Tablo 1: Emisyon Vergileri

Temel Amaç veAvantajlar

En UygunKoşullar

Kapsam - BaşarıPotansiyeli

Sınırlamalar

6

• Kirliliği önlemeya da düşürme

•Maliyetleriniazaltmak

• Sabit noktaEmisyonları(kaynağınınbelli olması)

• Su – iyi • Kontrol veölçümproblemlerifazla

• Uzun dönemdedaha verimliteknolojilerinuygulanmasınıteşvik etmek

• Emisyonlarınkontrol veölçümününyapılabilmesi

• Hava - ölçümproblemleridolayısıyla orta

• Eğer buvergiden eldeedilen gelirbelirli biramaç içinharcanacaksa,bu dağıtımsisteminin iyiplanlanmasıgereklidir.(Hedeflenenamaçlaraulaşılması içinönemlidir).

• Gelir sağlama • Emisyonlarınazaltılması içingerekliteknolojilerinvar olması

• Katı Atıklar -zayıf

• Çevre korumaSistemi yaratmak

• Gürültü -uçaklar içinyüksek-. diğertaşıtlar için -zayıf

Kaynak: Çetin, S. (2010). “Çevre Vergileri ve Çevre Vergilerinin Çifte Yarar Sağlama

Potansiyeli”, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s.57.

Emisyon problemi göz önünde bulundurulduğunda, en önemli

salınım sorunu olarak karşımıza çıkan İklim değişikliğine sebep

olan karbon salınımıdır. Karbon salınımının azaltılması için

çeşitli politika yöntemleri uygulanmaktadır. Bunlar arasında,

salınımın değişim sistemleri, emisyon standartları, karbon

vergisi ve enerji vergisi gösterilmektedir. Karbon vergisi

birçok ekonomist ve uluslararası organizasyonca en çok tavsiye

edilen politika olarak göze çarpmaktadır

Tablo 2: Yıllar İtibariyle Sera Gazı Emisyonları ve Hedeflenen EmisyonOranları

 [Baz yıl =100,1990] 1990 1995 2000 2005 2006 2007 2008-

2012*

7

AB- 27* 100.0 93.7 90.8 91.9 91.8 90.7  

AB-15 99.2 96.8 96.3 97.1 96.5 95.0 92.0

Belçika 98.3 102.6 99.6 97.4 93.7 90.1 92.5

Bulgaristan 88.7 66.8 52.; 53.6 54.2 57.2 92.0

Danimarka 99.6 110.0 97.8 91.6 102.

5 96.1 79.0

Almanya 98.6 88.0 81.8 78.6 79.5 77.6 79.0Estonya 98.4 48.9 43.1 46.1 45.0 51.7 92.0

Yunanistan 98.7 103.0

118.8

123.2

119.7

123.2 125.0

Fransa 99.8 98.6 98.7 98.2 96.1 94.2 100.0

İtalya 99.9 102.5

106.3

111.0

108.9

106.9 93.5

Letonya 103.0 48.5 39.0 43.4 45.0 46.6 92.0

Litvanya 99.3 44.1 38.8 45.7 46.3 50.1 92.0

Lüksemburg 99.6 78.9 75.7 101.7

101.0 98.1 72.0

Macaristan 86.0 69.2 67.6 69.7 68.3 65.8 94.0

Avusturya 100.0

101.8

102.6

117.4

115.8

111.3 87.0

Polonya 81.5 79.2 69.0 68.6 70.9 70.8 94.0

Portekiz 98.5 116.9

135.8

148.3

140.8

136.1 127.0

Romanya 87.4 65.0 48.7 53.7 55.3 54.7 92.0

Slovenya 91.2 91.9 92.9 100.1

101.1

101.8 92.0

Slovakya 101.7 73.0 67.2 68.5 67.9 65.2 92.0

Finlandiya 99.8 100.3 97.9 96.8 112.

6110.3 100.0

İsveç 99.7 102.0 94.5 93.1 92.7 90.7 104.0

İngiltere 99.3 91.7 86.8 84.1 83.5 82.0 87.5

İzlanda 101.0 94.2 110.

8109.7

125.8

134.9 110.0

Norveç 100.2

100.2

107.5

108.2

107.8

110.9 101.0

İsviçre 99.8 96.7 97.8 101.7

100.7 97.1 92.0

Hırvatistan* 100.0 72.9 82.7 97.0 98.1 103.

2 95.0

Türkiye* 100.0

129.8

164.6

183.7

195.6

219.1

Kaynak: Çetin, S. (2010). s.60

8

Kyoto protokolünde anlaşılan mutabakata göre, Avrupa

Birliği baz yıl olarak alınan 1990’a göre sera gazı salınımını

2012 yılında %8 oranında azaltmayı taahhüt etmiştir. Bu

taahhüdün yerine getirilmesi amacıyla, üye ülkeler arasında

ülkesel emisyon miktarları belirlenmiş ve hedefler konulmuştur.

Emisyon Ticareti Direktiflerine göre (ETS) üye ülke hükümetleri

arasında hükümetler sektörel bazda endüstriyi emisyon değişim

sistemine tabi olanlar ve olmayanlar şeklinde iki ayrı

sınıflamaya tabi tutmaktadır. Emisyon değişim sistemi hane

halkı ve ulaşım sektörü gibi iki ana enerji tüketimi

gerçekleştiren sınıfı içermemektedir. Ayrıca Avusturya,

Almanya, İrlanda ve Polonya elektrik üretiminde kullanılan

akaryakıta ağır vergiler uygulamakta iken, kömür ve hafif yakıt

gibi enerji ürünlerine daha az vergiler uygulamaktadır. Yani

karbondioksit salınımını azaltma amaçlı Avrupa Birliği

yaklaşımında tam anlamıyla bir bütünlükten bahsedilemez5.

1990-2012 dönemi için Sera Gazı emisyonları ve Hedeflenen

Emisyon Oranları Tablo 2’de ifade edilmektedir. 1990 yılının

baz yıl olarak alındığı tabloya göre AB27 üye ülkesinde

salınımın %10 gibi bir oranda azaltılabildiği söylenilebilir.

Türkiye’nin ise aynı dönem içerisinde baz yıl alınan 1990’ya

göre giderek artan emisyona sebep olduğu, dolayısıyla emisyon

vergilerinin ülke için uygulanmasının gereklilik olduğu

tablodan açıkça görülebilmektedir. Bu bağlamda, karbon vergisi

uygulamalarının, bu vergi türünün güçlü ve zayıf yönlerinin

açıklanması Türkiye uygulaması için önem arz etmektedir.

5 Eichner, T., & Rüdiger, P. (2009). “Efficient CO2 emissions control with emissionstaxes and international emmissions trading”, European Economic Review (53.), 625-635.s.626.

9

2. DIŞSALLIK ÇEŞİTLERİ

Bu bölümde dışsallık çeşitleri hakkında kısa ve öz biçimde

bilgi verilmekte olup, böylece dışsallık çeşitleri örneklerle

daha sağlam zeminde incelenmektedir.

2.1. Tüketimde Dışsallık: Kısmi analiz bağlamında tüketici

davranışları incelenirken tüketicilerin fayda fonksiyonlarının

birbirinden bağımsız olduğu varsayımı geçerliydi. Oysa günlük

yaşamımızda tüketiciler birbirlerinin davranışlarını

etkileyebilmektedirler. Taklit etkisi, gösteriş etkisi,

kıskançlık, snop etkisi, tahammülsüzlük gibi insan davranışları

sosyo-psikolojik biçimde tüketicilerin birbiriyle etkileşimine

sebep olmaktadır. Örneğin aynı sitede ikamet eden iki komşu

arasında gürültüden etkilenme, sofra bezi çırpıp çevreye özen

göstermeme ya da site sakinlerinden birinin site asansöründe

sigara ve alkol kullanması tüketim dışsallığına örnek olarak

gösterilebilir6.

2.2. Pozitif Dışsallıklar Eğitim hizmetleri pozitif

dışsallıklara verilebilecek en önemli örnektir. Eğitim

hizmetlerinin sağlanan pozitif dışsal fayda ile özellikle

insani sermaye üzerinde üretkenlik artmaktadır. Siyasal

istikrar, sosyal ve kültürel kalkınma, sanayileşme çabası ve

suç oranında düşme eğitim seviyesi ile olumlu etkilenebilecek

etkenlerdendir. Pozitif dışsallıkların diğer örnekleri,

bulaşıcı hastalıklara karşı yapılan aşılar, kişisel hijyen,

sağlık hizmeti ve buluşlardır7.

6 Şahin, H. (2012). Op cit.. s.457.7 Peker, H. S., & Altınışık , İ. (2011). “Negatif Dışsallıkların İçselleştirilmesi

Açısından Karbon Ticareti”, Gümüşhane Üniversitesi, Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi(4). s.67.

10

2.3. Negatif Dışsallıklar: Vergiler ve doğrudan uygulanan

regülasyonlarla etkileri azaltılmaya çalışılan negatif

dışsallıklara pasif içicilik örnek olarak gösterilebilir. Tütün

ürünleri kullanımının azaltılması ile kardiyolojik ve solunum

yolları için yapılan sağlık harcamalarının önüne geçilebilir.

Ayrıca pasif içicilerin durumdan negatif etkilenmesine de mani

olunabilir.

Dışsallık vergisi genelde iki ana yaklaşıma tabi tutulur.

Piyasa mekanizması ile çözümde emisyon (salınım) vergileri ya

da değiştirilen/takas kirlilik izni çözüm önerileri arasında

yer alırken, kumanda ve kontrol/regülasyon yönteminde ise

salınım düzenlemeleri çözüm önerisi olarak yer bulur.

Dışsallıkların tam olarak belirlenememesinde asimetrik bilgi ve

bilgi maliyetlerin önemi büyüktür. Negatif dışsallıklar bazen

katı şekilde yasaklanarak çözümlenmeye çalışılırken, bazen de

yasaklamalara nazaran daha yumuşak yaptırımlarla çözümlenmeye

çalışılır. Dışsallıklara müdahale ile piyasa mekanizmasına

dâhil olmayan durumların içselleştirilmeye çalışıldığı

unutulmamalıdır. Scitovsky’ye göre negatif dışsallıklar dört

ayrı şekildedir. Bunlar arasında, çevre kirliliğinin yol açtığı

“çevresel dışsallıklar” ilk sınıflandırmadır. Bir malı ek bir

kişinin kullanması ya da bir kişinin ek kullanımının diğer

kullanıcıların faydasını azaltması ya da diğer bir kullanıcıyı

dışlamasından kaynaklanan “kapasite dışsallıkları” ikinci kısım

negatif dışsallıkları oluşturur. Komşular arasında sıkça ortaya

çıkan “rahatsızlık verici dışsallıklar” ve son olarak toplam

arz stokunun sabit olmasından ortaya çıkan “arz dışsallıkları”

11

ise diğer iki sınıflandırmayı içermektedir8. Negatif

dışsallıklara örnek olarak havaalanları yakınında ikamet

edenler gösterilebilir. Uçakların iniş ve kalkışları esnasında

ortaya çıkan gürültü havaalanına yakın site sakinlerinin

rahatsızlık duymalarına sebep olur9.

2.4. İnfra Marjinal Dışsallık ve Marjinal Dışsallık Bir üretim

ve tüketim faaliyetindeki ilave değişiklikten dolayı ekonomik

birimlerim fayda ve maliyet fonksiyonlarındaki olumlu ve

olumsuz değişmelere “Marjinal Dışsal Ekonomiler” adı verilir.

Söz konusu ilave değişiklik ile harhangi bir olumlu ya da

olumsuz değişiklik meydana gelmiyorsa bu durumda “Infra

Marjinal Dışsallık” ortaya çıkar. Infra marjinal dışsallık

durumunda ortaya çıkan değişiklik ya hiç ortaya çıkmamakta ya

da önemsenmeyecek büyüklükte gerçekleşmektedir. Göle dökülen

kimyasal madde sonrası yüzme ya da feribot seferleri uzun süre

aksamadan devam edebilir. Ancak bir noktadan sonra kirlilik

yüzünden gölde ulaşım yapılamaz hale gelebilir. Bu durumda

infra marjinal dışsallıktan söz edilir10.

2.5. Ağ Dışsallıkları: Ağ malları olarak adlandırılan ürün ya

da servisler üzerinde ortaya çıkan dışsallık türüdür. Doğrudan

ve dolaylı dışsallıklar olarak iki ayrıma tutulacak olan

dışsallık türü aynı ağ ürünü üzerinde birden çok tüketicinin

faydasının aynı ağ ürünü üzerinde birbirine bağımlı olarak

ortaya çıkması durumudur. En tipik doğrudan ağ dışsallık örneği

cep telefonları ağlarıdır. AT&T, Verizon, T-Mobile, Sprint8 Scivotsky, T. (1971). Welfare and Competition,. USA: Richard D. Irvin Inc.s. 274-280.

9 Özbilgi, F. (2011). “Piyasa Başarısızlıkları ve Dışsallıklara İlişkin Bir Değerlendirme”,Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosya Bilimler Enstitüsü Dergisi, s.75-76.

10 Özbilgi, F. (2011). ibid. s.82-84.

12

örneğinde tüketiciler ağa yeni dâhil olan tüketici sayısı

arttıkça yararlanılan hizmetlerden daha çok faydalanmaktadır.

Facebook gibi sosyal paylaşım sitelerinde de aynı durum

geçerlidir. Ağa dâhil olan kişi sayısı arttıkça ağ

kullanıcıları için paylaşım daha kullanışlı hale gelecektir.

Paylaşım sitesinde ne kadar çok kullanıcı zaman geçirmeye

başlar ise, o kadar çok o sitenin saygınlığı artış

göstermektedir. Doğrudan ağ dışsallık etkisine örnek olarak

kullanıcı sayısı artışı ve sosyal paylaşım ağlarının etkisinin

artışı gösterilmektedir. Dolaylı ağ dışsallığında ise

tamamlayıcı mal ve hizmetler üzerine yaptığı etki ifade

edilmektedir. Tablet bilgisayar kullanımının artışının tablet

uygulamalarındaki kullanımı artırması da ağ dışsallıklarına

örnek olarak gösterilebilir11.

2.6. Parasal - Teknolojik Dışsallıklar: Mevcut dışsal fayda ve

maliyetin piyasa mekanizması koşullarında oluşup oluşmaması

esasına dayanmaktadır. Jacop Viner tarafından ortaya atılan bu

dışsallık türüne göre, herhangi bir ekonomik faaliyet piyasa

mekanizması yoluyla diğer ekonomik birimi/birimleri

etkileyebilmektedir. Bir firma ya da endüstride meydana gelen

değişikli piyasa mekanizması yoluyla diğer firma/endüstriyi

etkileyebilmektedir. Bu durumda etkilenen firma üzerinde kazanç

ya da kayıp meydana gelebilmektedir12.

11 Chiu, C. M., Cheng, H. L., Huang, H. Y., & Chen, C. F. (2013). “ExploringIndividiuals’ Subjective well-being and loyalty towards social network sites from the perspective ofnetwork externalities: The Facebook case”, International Journal of InformationManagement(33.), 539-552. s.540.

12 Özbilgi, F. (2011). op. cit. s.84.

13

3.DIŞSALLIK ÇÖZÜMÜNE YÖNELİK YAKLAŞIMLAR

Piyasa ekonomilerinde genel olarak dışsallığa neden olan

ekonomik karar alıcılar yarattıkları maliyetleri

fonksiyonlarında dikkate almazlar. Böylesi durumlarda devletin

müdahale yetkisini kullanarak dışsallığa etki etmesi dışsallık

sorununun çözümü için önem teşkil eder. Pozitif dışsallık söz

konusu olduğunda dışsallığın artırılması adına sübvansiyon,

harç ve ödül gibi unsurlar vasıtasıyla fiyat sistemi devlet

tarafından kullanılabilir. Negatif dışsallık durumunda ise

vergiler ve sınırlamalar koymak, mülkiyet hakkına müdahale

devletçe uygulanan düzenlemelerdir. Özetle devletçe düzenleme

aracı olarak vergiler, harçlar, tazminat, sübvansiyonlar,

kirlilik izni ve standartlar kullanılmaktadır13.

Coase Teoremine göre ise, dışsallık taraflar arasında

pazarlık ve uzlaşma ile çözülebilir. Uygulanacak teşvik sistemi

uzlaşmayı sağlayabilir. Dışsallık tam ölçülememekte ancak

gözlenmektedir. Buna ek olarak negatif dışsallıklarda

dışsallığa neden olan karar birimine dışsallığı ödetmek her

zaman kolay olmamaktadır. Bu konuda, vergilendirme ve prim

kısmi çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğer dışsallık

ölçülebilir durumda ise dışsallığa neden olan ekonomik karar

alıcıya telafi edici vergi yoluyla dışsallığın tazmini için

ölçülen meblağ kadar miktar ödetilir. Ölçülen dışsallık

pozitif ise bu durumda özendirici prim ödemesi yapılır. Ancak

asıl problem dışsallığın ölçülmesi sorunudur. Dışsallık

13 Özbilgi, F. (2011). ibid. s.89.

14

algılanabilmekte ve gözlenebilmektedir. Fakat her zaman her

koşulda ölçülemez. Dolayısıyla dışsallığın çözümüne dair

uygulanacak yöntem dozaj ve tutum olarak keyfi

değerlendirmelere tutulur. Coase’a göre tam ölçülenememe

problemine rağmen, özellikle doğal ve toplumsal çevrenin ve

mülkiyet hakkının korunması için dışsallığa karşı politika

belirlenmesi zorunluluk teşkil eder14.

Pigou refah ekonomisi ile dışsal ekonomi arasında bağ

kurarak eksik rekabet piyasasında refah artışı için devlet

müdahalesinin gerekliliği üzerinde durmuştur. Dışsallıkların

sadece olumlu dışsallıklar olmadığına vurgu yapan iktisatçı,

bunun yanında dışsal kayıplar üzerinde durarak, dışsallıkları

toplumsal refah ve etkinlik açısından incelemiştir. Pigou

(1952)’ya göre, eksik rekabetin olduğu herhangi bir endüstride

marjinal net sosyal hasıla değerinin marjinal net özel hasıla

değerinden büyük olması, çıktının ideal düzeyin altında olduğu

anlamına gelir. Tersine, eğer marjinal net sosyal hasılanın

değeri marjinal net özel hasılanın değerinden az ise, bu da

çıktının ideal düzeyin üstünde olduğu anlamına gelir. Çözüm

olarak Pigou’ya göre eksik rekabet koşulları altında marjinal

net sosyal hasılanın özel hasıladan büyük olduğu her endüstri

için belirli bir oranda yardım ödeneği (bounty); marjinal net

sosyal hasılanın özel hasıladan küçük olduğu her endüstri

içinse belirli bir oranda vergi izlemelidir. Böylece devlet,

her iki marjinal değer birbirine eşitlenecek şekilde çıktıyı

14 Şahin, H. (2012). Op cit.. s.454-457.

15

değiştirerek (optimum etkide bulunarak) ekonomik refahı

artırmalıdır.15

3.1.Vergileme Yöntemi ile Çözüm

OECD tarafından 1997 yılında çevre vergilerinin ya da

yeşil vergilerin tanımı yapılırken, bu vergilerin amacının

sadece çevreyi korumak bunun için de üretim ve tüketim

tercihlerinde çevre lehine bir fark yaratmak olduğu, çevre

vergilerinin amacının diğer vergilerin amacının aksine mali

katkı olmadığı vurgulanmıştır. Bu vergiler şu özelliklere

sahiptir:16

Teşvik edici etkisinden söz edilebilir. Hem üreticiyi hem

de tüketiciyi kaynak kullanımında daha etkin biçimde

kullanmaya yöneltir. İktisadi birimlere alacakları karar

konusunda inisiyatif kullanımı sağlar

Bu tarz vergiler yeni buluşları özendirebilir. Kurallara

uyumu artırır.

Kamu gelirlerini artırıcı etkisi mevcuttur. Çünkü vergiyi

doğuran olay neticesinde hem üretici hem de tüketici vergi

mükellefi haline gelir.

Elde edilen vergi hâsılatı emek ve sermaye üzerindeki

diğer ağır vergilerin azaltılması için kullanılabilir.

Çevresel faktörler öncelikli olarak en etkili politika

aracı olarak bu vergi kullanılabilir.

Çevre vergileri bir yandan ekonomik dışsallıkların

içselleştirilmesinde kullanılırken diğer yandan öteki

15 Öz, E., & Buyrukoğlu, S. (2012). “Negatif Dışsallıkların Önlenmesinde Çevresel Vergiler:Türkiye ve OECD Ülkeleri Karşılaştırması” Tisk Akademi, 11, 85-107. s.86.

16 Özdemir, B. (2009). “Küresel Kirlenme Sürdürülebilir Ekonomik Büyüme ve Çevre Vergileri”,Maliye Dergisi, (156). s.13-14.

16

unsurlar üzerindeki vergi yükünün azalmasına yardım

sağlamak suretiyle çifte getiriye sahip özellik içerirler.

Toplumun çevre konusuna duyarlılığı uygulanan çevre

vergileri vasıtasıyla artırılabilir.

3.1.1. Farklı Oranda Vergileme

Kirlilik yaratanlara kirlilik miktarı ve boyutuna göre

farklı miktar ve boyutlarda konulan vergi biçimidir. Buna göre

kirliliğe sebep olan malın ağırlığı, beygir gücü, yakıt türü,

salınımına göre farklı vergiler konulmaktadır. Örneğin Motorlu

Taşıt Vergileri ile çevreye salınımı en az olan araç türleri

teşvik edilmektedir. En çok kirleten araç türü ise ağır vergiye

tabi tutulabilmektedir. Diferansiyel vergi olarak da ifade

edilen bu tür vergileme biçimi Almanya, İngiltere, Hollanda,

Norveç, İsveç gibi ülke örnekleriyle karşımıza çıkmaktadır17.

3.1.2. Pigou Tipi Vergiler

Arthur C. Pigou dışsallıkların varlığı halinde piyasa

mekanizmasına müdahale edilmesi gerektiğini savunmuştur. Sosyal

maliyetlerle özel maliyetler ve sosyal faydalarla özel faydalar

arasında ortaya çıkan fark kadar vergi ile dışsallığın denetim

altına alınabileceğini savunmuştur. Birim başı salınıma ve/veya

kirliliğe spesifik uygulanan vergi türü olan bu dışsallık

vergisinde, kirlenmenin marjinal maliyetine eşit biçimde

konulacak vergi ile dışsallık piyasa mekanizmasına dahil

edilmiş olur. Pozitif dışsallık durumunda ise negatif vergi17 Özbilgi, F. (2011). op.cit. s.92.

17

ile malın piyasa dengesinin sağlandığı yerdeki pozitif dışsal

yarar kadar sübvansiyon konulması amaçlanır18.

3.1.3. Ürün ve Atık Miktarı Üzerinden Vergileme

Özellikle firmaların üretim aşamasında ortaya çıkan

atıkların çevre kirliliğine yol açtığı düşünülürse, atık

miktarı üzerinden vergi alınmasının sorun çözümü için anlamlı

olduğu düşünülebilir. Ancak bu yöntemde karşılaşılan sorun atık

miktarının her bir firma için ölçülmesinin kolay olmadığıdır.

Kirlilik miktarının ayrı ayrı ölçülme sorunu bu vergileme

önünde en büyük sorunu oluşturur. Bir diğer sorun ise pareto

optimum noktasındaki kirlilik düzeyinden daha fazla miktar

kadar kirliliğe yol açan üretici firma atık vergisi ödemelidir

ki vergi etkin olarak uygulanabilir olabilsin. Bu yönüyle

Pareto optimum kirlilik düzeyini ölçümleme de diğer önemli

sorunu içerir.19.

3.1.4. Çifte Kazanç Hipotezi ve Vergileme

Ekonomide başka bir alanının finansmanı için kullanılmak

amacıyla dışsallığa neden olan kısmın vergilendirmesi durumunda

“Çifte Kazanç Hipotezi”nden bahsedilmektedir. Buna göre etkinliği

bozulan kısım için azaltılan vergi politikası, Karbondioksit

emisyon salınımı daha çok olan sektör üzerine konulan vergi

yoluyla çözümlenebilmektedir.

3.2. Harçlar

Yarı kamusal mal ve hizmetlerin finansmanı için kullanılan

harçlar, hizmetin yapıldığı an tahsil edilmektedir. Çevresel

18 Özbilgi, F. (2011). ibid. s.91.19 Özbilgi, F. (2011). ibid. s.93.

18

kirliliğe yol açanlara “Kirleten öder” ilkesi gereği uygulanır.

Genellikle yerel yönetimler inisiyatifinde kullanılan harçlar

dışsallık çözümünde kullanılan yöntemlerdendir. “Kirleten öder”

ilkesi ilk olarak 1970’lerde OECD tarafından gündeme

getirilmiştir. Harçlar kendi içerisinde hizmet, yönetim, atık

ve üretim harçları olarak sınıflandırılmaktadır20.

3.3. Tazminat

Ekonomik karar vericinin faaliyetinden meydana gelen her

hangi bir değişim sonucunda bazı kişi veya gruplar diğerlerine

oranla daha fazla fayda elde ederken, bu durum diğerlerinin

aleyhine gelişebilmektedir. Değişimden fayda elde eden kişiler

zarar eden kişilerin kayıplarının karşıladıkları durumda toplum

refahında artış olduğu kabul edilebilir. Tazminat bu haliyle

dışsallık çözümü olarak karşımıza çıkmaktadır21.

3.4. Sübvansiyonlar

Devletin kişi ya da kurumlara yapmış olduğu para mal ya da

hizmet yardımları sübvansiyonları oluşturur. Vergilerin tam

tersi olarak uygulama imkânı bulan sübvansiyonlar pozitif

dışsallıkların içselleştirilmesinde kullanılır.

3.5. Kirlilik İzni

Devletin işletmelere belirli miktarda kirlilik yayma hakkı

veren kirlilik sertifikaları dağıtması ve bu sertifikaların

piyasada alınıp satılarak, kirlilik yaratan emisyonların

20 Özbilgi, F. (2011). ibid. s.96.21 Özbilgi, F. (2011). ibid. s.98.

19

kontrol altında tutulmasıdır. Ülkeler ölçeğinde Kyoto protokolü

gereği emisyon takası örnek gösterilebilir22.

3.6. Standartlar

Standartlar, kamu otoritesinin fiyat, miktar ve kalite

gibi hususlarda piyasaya müdahale etmesi ve düzenlemesi için

kullanılan politika aracıdır. Standartların uygulanmasında, her

kirleticiye kirliliğin belirli bir miktarda azaltılması

gerektiği, aksi takdirde yasal yaptırımlara maruz kalacağı

ifade edilir23

4. KARBONDİOKSİT SALINIMI VE KARBON VERGİSİ

Karbon vergisi kömür, gaz, jet yakıtı, doğal gaz gibi

karbon içerikli fosil yakıtlar üzerinden alınan, karbon

salınımı yüksek olan bu tarz yakıt tüketimini azaltma amaçlı

konulan vergi türüdür24.

Karbon vergisinin iki türlü etkisinden söz edilebilir.

Bunlardan ilk etkiyi vergi dolayısıyla diğer yakıtların ikame

edilme amacıyla kullanımının artması ve bu sebeple enerji

üretiminde de dolaylı olsa dağılımın değişmesi etkisi

oluşturur. İkincil etkiyi ise toplanan karbon vergisi ile

ortaya çıkan salınım maliyetinin karşılanması ile geri dönüşüm

ve enerji yatırımı ve tüketimi üzerinde ekonomik aktörlerin

davranışlarının tepkisi oluşturur. İkincil etkiyi örnekle

somutlaştırmak gerekirse, yenilenebilir enerji yatırımı için

22 Özbilgi, F. (2011). ibid. s.101.23 Çetin, S. (2010). “Çevre Vergileri ve Çevre Vergilerinin Çifte Yarar Sağlama Potansiyeli”,

Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s.47. 24 Boqiang, L., & Li, X. (2011). “The effect of carbon tax on per capita CO2 Emissions”,

Energy Policy(39), 5137-5146. s.5137.

20

finansman olarak toplanan karbon vergileri bu dalda teşvik

politikası olarak kullanılabilir ve böylece enerji tasarrufu ve

emisyon salınımını azaltıcı politikalar önceki etkiye göre

baskın politika biçimi olarak benimsenmiş olur25.

Emisyon salınımı ile ortaya çıkan negatif dışsallığı

azaltmak için uygulanacak politikanın genel çerçevesi

çizilirken aşağıdaki hususlara dikkat etmek yerinde

olacaktır26.

Karbon vergisi ile salınımla ortaya çıkan marjinal sosyal

hasar telafi edilecek seviyede fiyatlarda artışa sebep

olmalıdır.

Karbon vergisi uygulaması mümkün olan en az maliyetle

arzulanan seviyede olacak biçimde tüm sera gazı

salınımından sorumlu ekonomik ajanlara uygulanabilir

olmalıdır. (Bu ekonomik ajanlar arasında, firmalar,

ülkeler, sektörler, zaman periyotları gibi özellik içeren

uygulamalar kullanılabilir)

Karbon vergisi uygulaması firmalar, gelir grupları ve

nesiller üzerinde olası etkiler açısından önceden

kestirilebilir olmalıdır. Buna ek olarak vergi hem etkin

kullanılabilir olmalıdır hem de adaletli biçimde

dağıtılmış olmalıdır.

Karbon vergisi ekonomik konjonktüre göre esnek biçimde

değiştirilebilir olmalıdır. Olası iklim değişikliği ile

25 Boqiang, L., & Li, X. (2011). ibid. s.5137.26 Kim, Y. D., Han, H. O., & Moon, Y.S. (2011). “The empirical effects of a gasoline

tax on CO2 emissions reductions from transportation sector in Korea”, Energy Policy 39(2), 981-989. s.981.

21

ilgili ortaya çıkabilecek yeni nesil bilimsel gerçeğe

uyarlanabilecek biçimde uygulanmalıdır.

Karbon vergisi uygulanabilirlik açısından dinamik

olmalıdır. İstenildiğinde yasa koyucu pozitif/negatif

teşvikler yoluyla ekonomik aktörler üzerinde etkin

kararlar uygulayabilmeli ve uygulanan politikalar ile

davranışsal tepkileri değiştirebilmelidir.

Öte yandan, karbon vergisinin ekonomi üzerinde ortaya

çıkarabileceği kusurlardan da bahsetmek yerinde olacaktır. Kısa

dönemde vergi, görece ürünlerin fiyatlarında artışa sebep

olacak, girişimcilerin maliyetlerini yükseltecek, enerji yoğun

endüstrilerin rekabet edebilme gücünü olumsuz etkileyecek,

ekonomik üzerinde negatif büyüme gibi etkilere yol

açabilecektir 27. Karbon etkisinin bu olası etkilerini

kestirmek mümkün olmamaktadır. Vergi dolayısıyla girişimciler

tüketicilere bu maliyetleri yansıtma yoluna gidebilir. Hatta

karbon vergisi ile karbondioksit tüketimi azaltılması

amaçlanırken, aksine tüketimde azaltılma olmaksızın sadece

toplanan vergi yüzünden mali hasılada artış gözlenebilir.

Ayrıca, fiyat esneklikleri de karbon vergisi uygulamasının

tüketici üzerine yansıtılmasında bir diğer belirsizliği

oluşturur. Uygulanacak olan vergi eğer geri dönüşüm için

kullanılmaz (Örneğin, gelir vergisi azaltılarak vergi kaybı

kadar telafi edilebilir ya da teknolojik gelişim için

girişimciler teşviklendirilebilir) ise karbon vergisi

kirleticilere emisyon değişim sistemine ve/veya kumanda kontrol

politikalarına nazaran daha zararlı etkide bulunabilir.

27 Boqiang, L., & Li, X. (2011). ibid. s.5137.

22

Uygulamada çoğu ülkede karbon vergisi hasılatları bütçeden ayrı

olarak toplanmakta ve sınıflandırılmaktadır. Tüm bu olumsuz

etkilere ek olarak, karbon vergisi endüstriyel anlamda rekabet

kaybına yol açabilmektedir. Finlandiya, Hollanda, İsveç,

Norveç, İtalya, Yeni Zelanda, İsviçre, Kanada ve ABD’nin

Kolorado eyaleti tüm bu etkilere rağmen karbon vergisi

uygulamaları yapan ülkeler arasındadır. Son yıllarda özellikle

enerji fiyatlarında yükselişte artan enerji güvenliği sorunu,

enerji tasarrufu ve emisyon azaltılması gibi nedenler etkili

olmuştur28.

Norveç’te uygulanan karbon vergisinin etkilerini doğrudan

ve dolaylı etki diye sınıflandırmak yerinde olacaktır. Buna

göre, karbon vergisi emisyon salınımında azaltımı ile doğrudan

etkiye sebep olmaktadır. Doğrudan etkiye ikame etkisi ve enerji

etkinliğinde gerçekleşen değişim sonrası oluşan etki de

eklenebilir. Dolaylı etkilere ulaşım maliyetleri artışı, sektör

rekabeti ve işgücü piyasalarına olası yansımalar örnek

gösterilebilir29.

Tablo 3. Çeşitli Yakıtlardan alınan Maksimum Karbon Vergisi

Ton Başına Alınan Vergi (Norveç -1990- 1$:=7,8

Norveç Kronu)

Gaz 51

Enerji amaçlı kullanılan kömür 24

Dizel ve hafif yakıtlar 22

28 Boqiang, L., & Li, X. (2011). ibid. s.5138.29 Bruvolli, A., & Larsen, M. B. (2004). “Greenhouse gas emissions in Norway: do carbon

taxes work?” Energy Policy, 493-505. s.493.

23

Ağır akaryakıt 19

Enerji amaçlı kullanılan kok

kömürü

19

Yakıtına göre Kuzey Denizi Petrolü çıkarılmasından alınan

Vergiler

Yanma amaçlı kullanılan doğal

gaz

49

Yanma amaçlı kullanılan yağlar 43

Kaynak: Boqiang, L., & Li, X. (2011). “The effect of carbon tax on

per capita CO2 Emissions”, Energy Policy(39), 5137-5146. s.5137.

1999 yılı baz yıl olarak alındığında Norveç, ortalama

karbon vergisi 21$ ve maksimum vergi 51$ olmak üzere en yüksek

vergi uygulaması ile dünyanın en yüksek karbon vergisi

uygulamasına sahip ülke ünvanını elde etmiştir. 1990-1999

yılları arasında karbondioksit salınımı %19 artış gösterirken,

bu ülke için GSMH artışı %35 artış göstermiştir30.

Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) dördüncü

değerlendirme araştırmasına göre, 2004 yılında CO2 salınımının

%56,6’si fosil yakıtlardan kaynaklanmıştır. Diğer bir ifadeyle

fosil yakıt tüketimi yoluyla açığa çıkan CO2 %56,6’dır. Yine

aynı yıla göre, dünya sera gazı salınımı içerisinde %76’lık

oranla CO2 salınımı önemli bir yer teşkil etmektedir. Karbon

vergisi uygulayan ülkeler arasında olan Danimarka, Finlandiya,

30 Bruvolli, A., & Larsen, M. B. (2004). ibid. s.501.

24

İsveç ve Norveç’te vergi sonrası salınımın ne kadar azaltıldığı

ölçülmüştür. Finlandiya’da bu verginin kişi başı CO2

salınımında azaltıcı etkisinin önemli ölçüde olduğu tespit

edilmiştir. Öte yandan Danimarka, İsveç ve Norveç’te ise

beklenen ölçüde azaltıcı etki saptanmamış, fakat vergi kişi

başına düşen CO2 salınımı azaltılmıştır31.

Pigou tipi vergi uygulayan ve dünyada en yüksek karbon

vergisi uygulayan ülkelerden biri olan Norveç’te yapılan bir

araştırmaya göre, OECD ülkelerindeki GSMH artışı ile emisyon

artışı arasındaki ilişki sanılanın aksine çok da ilişkili

değildir. OECD verilerine göre 1990-1999 dönemi arasında OECD

ülkelerinde yıllık emisyon artışı %4 olarak gerçekleşirken, bu

ülkelerde GSMH artışı yaklaşık olarak %23 olarak

gerçekleşmiştir32.

Karbondioksit (CO2) gaz salınımının acilen azaltılması

gerekmesine rağmen, küresel olarak bakıldığında fosil kullanımı

artış göstermektedir. İstatistikler göz önünde

bulundurulduğunda, 2035’e kadar dünya enerji ihtiyacının büyük

çoğunluğu fosil yakıtlarla karşılanacağı tahmin edilmektedir.

Tüm bu olumsuz verilere karşın, CO2 yakalama ve depolama ile

fosil yakıt kullanımın ortaya çıkardığı salınımının %90’a kadar

olan kısmı azaltılabilir ve yaygın yenilenebilir enerji

kullanımı ile güç üretimi (enerji tedariki ve/veya üretimi)

büyük oranda kapasiteyi dengeleyebilir. Buna ek olarak, Avrupa

Birliği 2050 yol haritasında da vurgulandığı üzere, birçok

endüstriyel faaliyet sonrası ortaya çıkan salınımın 1990 yılı

31 Boqiang, L., & Li, X. (2011). ibid. s.5137.32 Bruvolli, A., & Larsen, M. B. (2004). ibid. s.493.

25

ile kıyaslandığında %83-87 seviyelerinde azaltılması

planlanmaktadır. Özetle, Karbondioksit salınımının geniş

ölçekte kabul görmemesi ve uygulanmaması iklim değişikliği ile

mücadelenin kaybedilmesine ya da giderek artan ekonomik ve

sosyal maliyetle karşılaşılmasına sebep olacaktır33.

Çetin’in çalışmasına göre, gelir sağlama amacı ikinci

plana atılarak uygulanan ve sonuç olarak %13 enerji vergisi, %1

tüketim vergi artışı ve %2 gelir vergisi indirimini içeren bir

vergi paketi ile çevresel kalite artışının gelir-yansız bir

şekilde sağlanmasının mümkün olduğu ortaya konulmuştur34.

Öte yandan, Türkiye’nin karbon vergisi gibi mali araçlar

ile hem sera gazı salınımlarının azaltması hem de ilave gelir

sağlaması giderek artan önem arz etmektedir. Bu bağlamda Kyoto

Protokolü gibi dünya standartlarında taahhüt içeren

anlaşmaların kabul edilmesi ile birlikte belirli

yükümlülüklerin altına girilmesi bir gerekliliktir. Yani bu

verginin bir an evvel uygulamaya konulması gerekmektedir.

Salınımın azaltılmasını önemli ölçüde etkileyebilecek bir

yaptırım biçimi olan bu vergi ile Türkiye’de karbon yoğun

ekonominin alternatiflerinin daha dinamik şekilde denkleme

dâhil edilmesinin sağlanacağı da vurgulanması gereken bir diğer

önemli noktadır.

SONUÇ

33 Pearson, I., & Whiriskey, K. (2013). “Driving CO2 Capture and Storage in the EU: NewPolicies”, New Perspectives. The Bellona Foundation: Oslo. s.3.

34 Çetin, S. (2010). “Çevre Vergileri ve Çevre Vergilerinin Çifte Yarar Sağlama Potansiyeli”, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, s.89.

26

Teknolojik değişim, nüfus artışı, sanayileşme çevre

kirliliğini tetikleyen etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır.

Önemli boyutlara ulaşan çevresel felaketler su, hava ve toprak

başta olmak üzere bir çok ekolojik bileşene zarar vermektedir.

Son yıllarda, negatif dışsallıkların içselleştirilmesi adına

kullanılmakta olan çevre vergileri ekonomi ile çevre arasında

kurulan sıkı ilişki içerisinde yer bulur hale gelmiştir.

Son dönemde başta gelişmiş ülkeler olmak üzere artan sera

gazı salınımlarının önlenmesi adına Karbon vergisi uygulaması

negatif dışsallıkların azaltılması için hayata geçirilen

uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak, ozon tabakasının

ve küresel ısınma sorunu gibi çevresel felaketlerin asgari

düzeye indirilmesi adına uygulanan yerel politikalar ülkelerin

tek başlarına uyguladıkları karbon vergilerinin tam anlamıyla

amaçlarına ulaşmasını engellemektedir. Kyoto anlaşması

çerçevesinde sera gazı yoğunluğunun, iklim üzerine olan olumsuz

etkisinin azaltılması hedeflenmiş, böylece küresel ısınmanın

önüne geçilmesi tüm ülkelerin genel bir karbon vergi

uygulamasını gerektirmiştir.

Küresel ısınma ile birlikte son yıllarda çevre vergileri

başta olmak üzere artan çevre sorunları karşısında önemli bir

araç olarak ilgi görmektedir. Karbon vergisi gibi çevre

vergilerine yönelik gelişen bu ilgi, çevre vergilerinin

yarattığı ikincil fayda potansiyellerinin de incelenmesini

sağlamıştır. Çeşitli vergi senaryoları denenerek aşırı vergi

yükü ve işsizlik oranları üzerinde artışa sebep olmaksızın,

karbon emisyonlarında azalma sağlanması yönünde bir çifte yarar

arayışı iktisadi politika açısından söz konusudur.

27

Uygulamada karbon vergisini ilk uygulayan ülkeler

İskandinav ülkeleri olarak karşımıza çıkmakta olup, Norveç

Karbon vergisi uygulamasında başarısıyla örnek alınabilecek

ülke konumundadır. Karbon vergisi günümüzde Türkiye’de de

uygulanabilir. Emisyon artışının tablodan da anlaşıldığı üzere

Türkiye için tehdit barındırdığı görülmektedir. Bu bağlamda

emisyon vergisinin prototip ülke alınarak Türkiye’de uygulanır

hale getirilmesi kaçınılmaz durumdadır.

KAYNAKÇABoqiang, L., & Li, X. (2011). “The effect of carbon tax on per capita CO2

Emissions.” Energy Policy(39), 5137-5146.

Bruvolli, A., & Larsen, M. B. (2004). “Greenhouse gas emissions in Norway:do carbon taxes work?” Energy Policy, 493-505.

Buchanan, J. H., & Stubblebine, W. (1962). “Externality”. Economica,29(116), 371-384.

Chiu, C.-M., Cheng, H.-L., Huang, H.-Y., & Chen, C.-F. (2013).“Exploring Individiuals’ Subjective well-being and loyalty towards social network sitesfrom the perspective of network externalities: The Facebook case.” InternationalJournal of Information Management (33.), 539-552.

Çetin, S. (2010). “Çevre Vergileri ve Çevre Vergilerinin Çifte Yarar SağlamaPotansiyeli.” Antalya: Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Eichner, T., & Rüdiger, P. (2009). “Efficient CO2 emissions control withemissions taxes and international emmissions trading.” European EconomicReview(53.), 625-635.

Hindrick, J., & Myles, G. D. (2006). Intermediate Public Economics.Cambridge: MIT Press.

Kim, Y.-D., Han, H.-O., & Moon, Y.-S. (2011). “The empirical effects of agasoline tax on CO2 emissions reductions from transportation sector in Korea”.Energy Policy, 39(2), 981-989.

Mankiw, G. (2012). Principle of Economics. Ontario: South-WesternCengage Learning.

28

Öz, E., & Buyrukoğlu, S. (2012). “Negatif Dışsallıkların Önlenmesinde ÇevreselVergiler: Türkiye ve OECD Ülkeleri Karşılaştırması.” Tisk Akademi, 11, 85-107.

Özbilgi, F. (2011). “Piyasa Başarısızlıkları ve Dışşallıklara İlişkin Bir Değerlendirme.”Tokat: Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sosya Bilimler Enstitüsü.

Özdemir, B. (2009). “Küresel Kirlenme Sürdürülebilir Ekonomik Büyüme ve ÇevreVergileri.” Maliye Dergisi(156).

Pearson, I., & Whiriskey, K. (2013). “Driving CO2 Capture and Storage in theEU: New Policies, New Perspectives.” The Bellona Foundation: Oslo.

Peker, H. S., & Altınışık , İ. (2011). “Negatif Dışsallıkların İçselleştirilmesiAçısından Karbon Ticareti”. Gümüşhane Üniversitesi, Sosyal Bilimler ElektronikDergisi(4).

Scivotsky, T. (1971). Welfare and Competition. USA: Richard D. IrvinInc.

Şahin, H. (2012). Mikro İktisat. Bursa: Ezgi Kitabevi.

29