ÜÇ MEDENİYET KAVŞAĞINDA KAZAK AYDINLARI 1

11
ÜÇ MEDENİYET KAVŞAĞINDA KAZAK AYDINLARI 1 Tomohiko Uyama, Sapporo, Japonya * Çev.: B. Tümen Somuncuoğlu ** Özet Yazar makalesinde 20. asrın başında Alaş Orda hareketinin önde gelen aydınlarının kimlik anlayışlarını, dünya görüşlerini ve siyasi fikirlerini ortaya koymaya çalışmaktadır. Bunu Kazak aydınlarının o dönem içinde Kazak Türkleri arasında yaygın olan göçebe medeniyeti, İslam medeniyeti ve Rus medeniyetine karşı bakış açılarını ortaya koyarak yapmaya çalışmaktadır. Anahtar Kelimeler: Alaş Orda, Türkistan, Alihan Bökeyhanulı, Mir Jakıp Dulatulı, Ahmet Baytursunulı. THE KAZAK INTELLİGENTSİA AT THE CROSSROADS OF THREE CİVİLİZATİONS Abstract The writer tries to demonstrate the identity understanding, world view and political ideas of the prominent intellectuals of Alash Orda movement at the beginning of the 20th century in his study. He tries to accomplish this by putting forward the viewpoint of Kazakh intellectuals towards the nomadic civilization which was common among Kazakh Turks at the beginning of the century, the Islamic civilization, and the Russian civilization. 1 Bu makale Timur Kocaoğlu (Haz.), Türkistan’da Yenilik Hareketleri ve İhtilaller: 1900- 1924, Osman Hoca Anısına İncelemeler, SOTA, Haarlem, 2004, s. 393-401. isimli kaynaktan alınmıştır. * Doçent Dr. Tomohiko Uyama, Japonya Hokkaido Üniversitesi Slav Araştırmaları Merkezi Orta Asya Çalışmaları. ** Dr. B Tümen Somuncuoğlu Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.

Transcript of ÜÇ MEDENİYET KAVŞAĞINDA KAZAK AYDINLARI 1

ÜÇ MEDENİYET KAVŞAĞINDA KAZAK AYDINLARI1

Tomohiko Uyama, Sapporo, Japonya*

Çev.: B. Tümen Somuncuoğlu**

Özet

Yazar makalesinde 20. asrın başında Alaş Orda hareketinin önde gelen

aydınlarının kimlik anlayışlarını, dünya görüşlerini ve siyasi fikirlerini ortaya koymaya

çalışmaktadır. Bunu Kazak aydınlarının o dönem içinde Kazak Türkleri arasında yaygın

olan göçebe medeniyeti, İslam medeniyeti ve Rus medeniyetine karşı bakış açılarını

ortaya koyarak yapmaya çalışmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Alaş Orda, Türkistan, Alihan Bökeyhanulı, Mir Jakıp

Dulatulı, Ahmet Baytursunulı.

THE KAZAK INTELLİGENTSİA AT THE CROSSROADS OF THREE

CİVİLİZATİONS

Abstract

The writer tries to demonstrate the identity understanding, world view and

political ideas of the prominent intellectuals of Alash Orda movement at the beginning

of the 20th century in his study. He tries to accomplish this by putting forward the

viewpoint of Kazakh intellectuals towards the nomadic civilization which was common

among Kazakh Turks at the beginning of the century, the Islamic civilization, and the

Russian civilization.

1 Bu makale Timur Kocaoğlu (Haz.), Türkistan’da Yenilik Hareketleri ve İhtilaller: 1900-1924, Osman Hoca Anısına İncelemeler, SOTA, Haarlem, 2004, s. 393-401. isimli kaynaktan alınmıştır. * Doçent Dr. Tomohiko Uyama, Japonya Hokkaido Üniversitesi Slav Araştırmaları Merkezi Orta Asya Çalışmaları. ** Dr. B Tümen Somuncuoğlu Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.

585

Keywords: Alash Orda, Turkestan, Alihan Bökeyhanov, Mir Ya’qub Dulatov,

Ahmet Baytursunov.

20. asrın başında Alaş Orda otonom yönetimini kuran Kazak aydınları

genellikle milli özgürlük ve bağımsızlık hareketinin failleri olarak gösterilirler. Yeri

geldiğinde bu hareket Rus İmparatorluğu içerisindeki Türk-Müslüman özgürlük

hareketlerinin bir parçası olarak değerlendirilir. Ne kadar akla yatkın olsa da, bu görüşte

bir miktar basitleştirme vardır.

Birincisi, bağımsızlık Kazak aydınlarının açık amacı değildi. 1917 yılının

Haziran ayında Kazak aydınları Rusya federal cumhuriyeti içinde yüksek dereceli

otonomi talep etmeye başladılar. Kısa zaman içerisinde tutumları daha da ılımlılaşarak,

sadece zemstvoların (seçimle gelen yerel idari kurullar) oluşturulmasını talep ettiler.

Sürekli olarak savundukları iki amaç vardı. Bunlar Kazak halkının varlığının devam

etmesi ve Ruslar ile diğer halklarla bir arada varolmasıdır. Başka halklarla bir arada

varolmanın asimilasyona dönüşmemesi için Kazak aydınları, Kazakların kültür

seviyesini yükseltmek için çaba harcadılar.2 Dolayısıyla onların hareketleri sadece

politik değil aynı zamanda kültüreldi. Onlar her şeyden önce eğitimci ve şairlerdi. Alaş

Orda hareketi başarısızlığa uğradıktan sonra, onlar gazeteci, şair, ilim adamı ve

öğretmen olarak Sovyet rejimi altında faaliyetlerini devam ettirdiler.

İkincisi, Kazak aydınları diğer Müslüman Türk aydınlarıyla yakın işbirliği

içerisinde olsa da, onlarınkinden ayırt edilebilir fikirlere ve kimliğe sahiplerdi. Pan-

İslamizm ve Pan-Türkizmin onlar üzerindeki etkisi oldukça zayıftı.

Zaman zaman Kazaklar Duma’daki Müslüman (çoğunlukla Tatar)

milletvekillerinin ve Kazak olmayan Müslüman gazete editörlerinin Kazakların

2 Ahmet Baytursunov şöyle yazıyordu: “Şimdi bize dışarıdan insanlar (yani Rus çiftçileri) geliyorlar… Tarihin de gösterdiği gibi, yabancılar güçlü olduğu zaman yerli insanlar ezilir, güçlerini kaybeder ve yok olurlar… İki taraf eşit olduğunda ise, yerli insanlar ne aşağılanır ne de aldatılırlar, bir arada yaşayabiliyor ve tam anlamıyla ulus olurlar… Başka halklarla karıştırıldıkları zaman, sadece kendi diline ve kendi dilindeki edebiyata sahip olan halklar tam anlamıyla ulus olabilirler.” Qazaq, No.2, 10 Şubat 1913.

586

durumunu bilmediğinden şikâyet ediyorlardı3. Kazaklar arasında Türkistan’ın yerleşik

Müslümanları ile ilişkiler farklılık göstermişti. Mustafa Çokay ve Muhammetcan

Tınışpayev, Türkistan otonomi hareketine liderlik yaparken, buna karşın Alaş

hareketinin en önde gelen lideri Alihan Bökeyhanov, bütün Kazakların Türkistan

otonomisine katılması gerektiği fikrini ret etmiştir. Çoğu Kazak aydını Bökeyhanov’u

takip etmiştir.

Kazak aydınları hareketinin karakterini Kazakların tarihi bağlamında

anlaşılması gerektiğinin altını çizmek isterim. 19. yüzyıl ortalarından 20. yüzyılın

başlarına kadarki Kazakların durumu nasıldı? O dönemde bir taraftan geleneksel göçebe

hayat tarzı krizdeydi, diğer taraftan Kazaklar diğer Müslümanlarla (özellikle Tatarlarla)

ve Ruslarla daha yakın ilişki içine giriyordu. Diğer bir ifadeyle, Kazak toplumu ve

kültürü üç medeniyet tabakasından oluşmaya başlamıştı: göçebe medeniyeti, İslam

medeniyeti ve Rus medeniyeti. Dolayısıyla ancak bu üç medeniyetle ilgili olan Kazak

aydınlarının tutumları ve onlarla ilişkileri incelenmesi yoluyla Kazak aydınlarının

faaliyetleri doğru bir fikir sahibi olunabilir.

Burada ağırlıklı olarak Alaş aydınları, yani Alaş Partisine ve Alaş Orda’ya

katılan aydınları ele aldım. Elbette katılmayan aydınlar da vardı. Ancak Alaş aydınları

baskın bir güçtü. Ekim devriminden önce onlar ve muhalifleri arasındaki nadir

sürtüşmeler, İslami eğitimin faydasızlığı hakkındaki tartışma hariç, ideolojik

ayrılıklardan ziyade kişisel sebeplere dayanıyordu.

Kazak aydınların kökenleri

Eğer aydınlar kelimesinden anladığımız, mevcut toplumla ilgili olarak eleştirel

fikirleri olan ve onu ideallerine yaklaştırmak için isteği bulunan bilgili insanlarsa,

aydınların prototipini akınlarda (şairler, âşıklar) bulabiliriz. Hanların maiyetinde

bulunan Buhar Jırau gibi bazı akınlar, kendini beğenmiş olmamaları için hanlara nasihat

etmişlerdi. Bazıları ise, Mahambet gibi ayaklanmalara liderlik etmiş, baskıcılara karşı

savaşması için halkı uyandırmışlardı. 19. yüzyılda, Zar zaman (keder dönemi) grubunun

3 Qazaq, No. 154, 22 Ekim 1915.

587

Şortanbay, Dulat ve diğer akınları, Rus yönetimi altındaki Kazakların mutsuzluğu

konusunda yas tutsalar da, herkesin “güvenli evinde uyuması” gerektiğini söylemeleri

dışında, gelişimin alternatif yolunu sunamamışlardı.

19. yy ortalarında bazı Kazaklar Rus tarzı eğitim almaya başladılar. Bu

insanlardan ilk modern Kazak aydınları ortaya çıktı. Bunlar içerisinde meşhur ilim

adamı Çokay Valihanov, ünlü pedagog İbrahim Altınsarın ve Dala Vilayeti

Gazetesi’nde (Bozkır genel askeri valiliğinin gazetesi) çalışmış bazı aydınlardı. Onların

faaliyetleri çok yönlü idi. Ancak sözlü edebiyat parçalarını gayretli bir şekilde

derlemeleri özellikle dikkate şayandır. Sözlü edebiyatın derlenmesi, Peter Burke’nin

“halkın keşfedilmesi” (discovery or the people)4 adını taktığı olgunun bir parçasıdır.

Bana göre bu olgu hem “halkın keşfedilmesi” (discovery of the folk) hem de “milletin

keşfedilmesi” (discovery of the nation) şeklinde ele alınabilir. Aydınlar, sözlü edebiyat

parçalarını ve halk kültürünün diğer unsurlarını toplayarak, Kazakların özelliklerini

yeniden keşfediyor, belirliyor ve entelektüeller ile halkı içeren tek Kazak toplumuna

olan bağlılıklarını doğruluyorlardı.

İlk modern Kazak aydınları hakkındaki ilginç olan diğer bir husus, çoğunun

İslam ve Tatar dilinin etkileri konusunda endişe etmeleridir. Aydınlar Kazak dili ve

kültürü ile çok gurur duyuyor, İslam akidesinin ve Tatar kültürünün Kazak kültürünün

saflığını “kirleteceğinden” korkuyorlardı. Bu endişe onların milli şuurunu

kuvvetlendirdi.

Daha farklı bir tutum büyük şair Abay tarafından sergilendi. Abay, “ Kazaklar

birbirlerine karşı kötü niyetlere sahip, diğerlerinin arzularını paylaşmaz, nadiren doğru

söyler, birbirleriyle makam mevki için yarışmaya hazır ve tembeldir. Niçin...? Bütün

bunlar, onların yegâne tasaları hayvanlarının sayılarını artırmak olduğu için vuku

buluyor. Eğer onlar kendilerini tarım, ticaret, sanat, ilim gibi diğer uğraşlara adasalardı,

bu tip şeyler olmazdı.” diye yazar.5 Abay’ın Kazak kimliğine sahip olduğu kesin olsa da

o, Kazakların milli karakterini eleştirir ve Ruslardan, Tatarlardan ve Orta Asya’nın

4 Peter Burke, Popular Culture in Early Modern Europe, Harper Torchbooks, 1978. 5 “Uşinşi söz”, Abay, Şıgarmalarınıng eki tomdıq tolıq jiynagı, Cilt 2, Almatı, 1995 içinde, s. 160.

588

yerleşik halklarından birçok şeyin öğrenilmesi gerektiğini önererek milli kültür içeriğine

izafi bir yaklaşım benimsemişti.

19. yüzyılda Kazak aydınları az sayıda idiler. Onlar muazzam bozkıra

dağılmışlardı ve birbirleriyle düzenli ilişkilerinden yoksunlardı ki, Lewis Coser’e göre

entelektüeller arasındaki düzenli ilişki, toplumda entelektüellerin etkili olması için

önemli bir ön şarttır.6 Sıradan halka etki edebilecekleri basın da sınırlıydı. Ne var ki, 20.

asrın başına gelindiğinde, hem Rus hem de Müslüman tarzı eğitimin yayılmasıyla

aydınlar sayıca arttı ve sosyal, kültürel, politik hareketleri organize edebilecek

miktardaki bir sosyal tabaka haline geldi.

1905 Rus Devrimi, Kazak aydınlarının hareketini aktifleştiren katalizördü.

Devrimden sonra onlar kendi gazetelerini (Serke, Kazakstan, Kazak ve diğerleri),

dergilerini (Aykap ve diğerleri) yayınlamaya ve birçok kitap yazmaya başladılar. Bu

yayınlar Rus İmparatorluğu’ndaki birçok Kazak’ın aynı yayınları, yani Kazak

aydınlarının çalışmalarını ve fikirlerini içeren yayınları okumalarını ve aynı bilgileri

paylaşmalarını sağlayarak, Kazakların “hayali topluluk” (Benedict Anderson7) olarak

Kazak milletinin bütünleşmesine yardım etti. Kazakların okuryazarlığı hala düşük

seviyede olduğu kesindi, ancak okuryazar Kazakların birçok kişiyle okuduklarını seve

seve paylaştıklarını tahmin edebiliriz.

Kazak aydınları kitaplarında, dergi ve gazetelerinde hangi fikirleri ifade ettiler? Örnek

olarak Oyan, Kazak! (Uyan, Kazak!) isimli kitabı aldık.

M. Dulatov’un “Oyan, Kazak!” eserinde ifade ettiği şekliyle Kazak

aydınlarının Weltanschauung’u (dünya görüşü)

Oyan, Kazak!8, Mir Yakup (Mirjakıp) Dulatov’un (1885-1935) 1905-09

yıllarında yazdığı şiirlerin derlemesidir. Bu alışıldık bir şiir derlemesi değildir. Derleme

açık sosyal ve politik yaklaşım içerir ve yazarın weltanschauung’unu (dünya görüşünü)

açıkça ifade eder. Bu kitap genç Dulatov’u Kazaklar arasında çok ünlü yaptı. 1926’da 6 Lewis A. Coser, Man of Ideas: A Sociologist’s View, New York: Free Pres ,1965. 7 Benedict Anderson, Imagined Communities: Reflections on the Origin and Spread of Nationalism, London: Verso, 1983. 8 Mir Ya’qub Dulatov, Oyan, Qazaq!, Ufa, 1910.

589

Koşke Kemengerov’un hatırlattığı gibi insanlar Oyan, Kazak!’ı Kur’an gibi kalpleri ile

öğrendiler.9

Dulatov şöyle yazıyordu: “İnsanlarımız Dünya denen bir konağın karanlık

köşesinde uyumakta ve unutulmuşluk içinde bırakılmıştır.” Dulatov, kaybedilmiş ata

yadigârı kanunların, Şeriat’ın ve adil hanların matemini tutar. Bu açıdan Dulatov’un

şiirleri bize Zar zaman grubunun akınlarının şiirlerini hatırlatır. Fakat bu akınların

aksine Dulatov sakin “uyumayı” reddeder. Abay gibi o da, Kazaklardaki girişim

eksikliğini ve tembelliği eleştirir: “Bizim insanımız birazcık olsun şerefli olmak

arzusundan ve rekabetçi ruhtan yoksundur.” Bencil zengin insanlar ve yolsuz yerel

idareciler, Dulatov’un özellikle keskin eleştirilerinin hedefleriydi.

Peki, Kazaklar ne yapmalıydı? Geleneksel göçebe hayat tarzını koruyarak

modern dünyada diğer halklarla rekabet etmeleri mümkün müydü? Gerçekte göçebelik

zaten sömürgeci idarenin kısıtlayıcı tedbir uygulamasından ve Rus çiftçilerinin Kazak

topraklarında kitlesel yerleşimlerinden dolayı kriz içindeydi. Dulatov insanların güzel

otlaklarda üzüntüsüz yaşadıkları ve düğünlerde eğlendikleri eski güzel günleri özleyerek

tasvir eder. Buna rağmen Dulatov, geçmişte de Kazaklar arasında iç çatışmaların

olduğunu belirtir.

Oyan, Kazak!’da Dulatov’un İsmail Gaspıralı’nın Tercüman gazetesindeki

Kazakların yerleşik hayata geçmeleri ve tarımla uğraşmalarını öneren makalesini

tercüme etmiş olması ilginçtir. O dönemde Kazak göçebelerinin yerleşik hayata

geçmelerinin gerekip gerekmediği konusunda tartışmalar devam ediyordu. Örneğin

Muhammetcan Seralin yerleşik hayatın avantajlarını savunuyor ve kendisi yerleşerek

tarımla meşgul oluyordu. Diğer yandan Ahmet Baytursunov bu konuya daha şüpheci

yaklaşıyordu. Baytursunov, yerleşmeleri için Kazaklara devlet tarafından tahsis edilen

alanın çok küçük olduğunu ve Kazakların böyle bir yerde yaşayamayacağını

söylüyordu. Dulatov’un tutumu çelişkili idi. Duygusal olarak göçebe hayat tarzına

bağlılık duyuyor10, ancak akılla düşünerek yerleşme fikrini destekliyordu.11 En azından

9 Koşke Kemengerulı, Tangdamalı, Almatı, 1996, s. 198. 10 Qazaq, No.35, 24 Ekim 1913. 11 Ay-qap, 1911, No. 11, s. 8-11.

590

Dulatov, geleneksel göçebe hayat tarzında Kazak toplumunu dönemin acıklı

durumundan kurtaracak bir yol göremiyordu. Değişim, geleneklerin dışında

aranmalıydı.

Dulatov’un Kazak toplumunun reformu için uygun gördüğü düşünce

sistemlerinden birisi İslam’dı. Dulatov, içerikleri konusunda ayrıntıya inmese de,

Kazaklar’ın İslam ilimlerini öğrenmelerini salık verir.12 Dulatov, Şeriata geçerek erken

evliliğin, kalıng mal (ya da kalım, başlık parası) ve amengerlik (bir tür levirate*) gibi

adetlerin kısıtlanmasını önerir. Aynı zamanda Dulatov etkisiz eğitim metotları

yüzünden mollaları eleştirir ve modern pedagojiyi tercih eder. Böylece yazar belirgin

bir şekilde Ceditlerin etkisi altındaydı, her ne kadar ona göre Ceditler ve Kadimciler

arasındaki mücadele istenir bir gelişme değildi; onun önceliği Kazakların birliği

olmuştur.

Dulatov’un İslami değerlere olan inancı Rus karşıtı olduğu anlamına geliyor

mu? Kesinlikle. Dualtov’un Çarcılığın toprak politikasını şiddetle protesto ettiği

kesindir. Yazdığı bir şiirde Dulatov, Çar’ı küçük hayvanlara eziyet eden vahşi bir

aslana benzetiyordu. Ancak yazarın kendi argümanlarını dini değerlerden çok,

demokrasi ve adalet fikrine dayandırdığını belirtmeliyiz. O, Kazakların topraklarını Rus

ve Ukraynalı göçmenlere kaptırmaları üzerindeki kederlerini yazar, ancak onlara karşı

kin göstermez. Aksine o, göçmenlerin çalışkanlıklarını över. Dahası o, Kazaklara Rus

dili ve Rus bilimleri öğrenmelerini tavsiye eder. Dulatov’a göre Rus teknolojisi ve ucuz

mal üreten Rusya’daki fabrikalar, insanlar için çalışan Puşkin, Lermontov, Krılov ve

Tolstoy gibi Rus aydınları, Kazaklar için birer modeldir.

Dulatov, Kazakların gelişimi için anahtarın bilgi olduğunu, bunun ise hem

İslami öğretilerin hem de Rus (Avrupa) bilimleri olduğunu düşünüyordu. Sonuç olarak

genç aydınların görevi, çok okumak, bilgilerini sıradan insanlarla paylaşmak ve

insanların yararına çalışmak idi. Dulatov sık sık kendisinin önemsiz bir kişi olduğunu ve

kendisinin insanlara feda etmeye hazır olduğunu yazmıştır. Bütün milletlerin (etnik 12 İslam ilimleri konusunda Dulatov derin bilgi sahibi değildi gibi görünüyor. Dulatov, Rus-yerli okulundan mezun olmuş ve sadece geçici olarak Ufa’daki Galiya medresesinde bulunmuştu. * İbranilerde ölmüş adamın karısının ölmüş adamın kardeşi veya en yakın akrabasıyla evlenme âdeti. (Çev.)

591

grupların) eşit yeteneklere sahip olduğu inancından yola çıkan Dulatov, aydınların

kendilerini halka adamaları ve halk birliğinin sağlanması yoluyla Kazakların büyük

milletlerle eşit seviyeye ulaşabileceğini düşünüyordu.

Netice itibariyle Dulatov, güçlü Kazak milli şuuruna sahip olsa da, kati olarak

Kazakların Rus (Avrupa) ve İslam medeniyetlerinden birçok şeyin öğrenmeleri

gerektiği konusunda ısrarcıydı. Bu bir çelişki değildi. Yazar, Kazak halkını dış

medeniyetlerin unsurlarını kabul ederek kendisini yenileyen ve ortak geleceği paylaşan

bir topluluk olarak görüyordu.13

Elbette Dulatov’un fikirleri ayrıntısına kadar bütün Kazak aydınları tarafından

paylaşılmıyordu. Bunlardan en tartışmalı konu olan, Kazaklar için İslami öğretilerin

gerekliliğiydi. Bökeyhanov, nüfuzlu bir kişinin aptal oğluyla evlenmek zorunda kalan

ve başka birisiyle kaçan Dulatov’un Bakıtsız Jamal (Kazan, 1910) romanının kadın

kahramanı Jamal’ın trajedisinin, şeriatın uygulandığı bir durumda daha vahim olacağını,

çünkü şeriatın onun kırbaçlanmasını gerektirdiğini belirtmişti.14 Hatta Bökeyhanov,

Kazakların Müslüman olmadığı veya yarı Müslüman olduğunu söyler ve şeriatın

uygulanmasının onlar için çok zararlı olacağını belirtiyordu. Bunu söyleyerek

Bökeyhanov, Bakıtcan Karatayev, Serali Lapin ve diğerleriyle hararetli bir münakaşaya

girmişti.15

Bökeyhanov, Kazak kültürü ve sosyal yapısındaki İslam’dan kaynaklanan

unsurları reddetmese de, Rus (Avrupa) medeniyetinden daha fazla unsurun

öğrenilmesinden yanaydı. 1919’da o, Kolçak yönetiminin delegelerine açıkça: “Biz

zapadniki (“Batıcı”)yiz… Gözlerimiz Batı’dadır. Biz oradan Rusya aracılığı ile, Rusya

yardımıyla kültür alabiliriz”16 der. Aynı zamanda Bökeyhanov, Kazak geleneklerinin

(özellikle adet hukukunun) korunmasından yanaydı. Bökeyhanov’un Kazak

geleneklerinin ve Rus (Avrupa) medeniyeti ile kaynaşması yoluyla yapılacak aşamalı

13 Dulatov ve fikirleri hakkında Japonca olarak kaleme aldığım makaleme bakınız: “20 Seili Şoto-ni okeru Kazafu Çişikijin-no Sekaikan (Weltenschauung of the Kazak Intelligentsia at the Beginning of the 20th Century)”, Suravu Kenkyu, No.44, 1997, ss. 1-36. 14 Qazaq, No.89, 10 Aralık 1914. 15 Ay-kap, 1914, No.13, ss. 209-210; No.14, ss. 226-229. 16 N.İ. Martınenko, Alaş-Orda: Sbornik dokumentov, Kızıl Orda, 1929, ss. 116-117.

592

reformlardan yana olduğunu ve bu anlamda Valihanov’un varisi olduğunu

söyleyebiliriz. Bökeyhanov’un yakın arkadaşı olan Dulatov’un

Oyan, Kazak! ve Bakıtsız Jamal’ı yazdıktan sonra aşamalı olarak fikirlerini

değiştirdiği ve İslam ile şeriat konusunda daha az yazmaya başladığı görülüyor.

Zaman fırtınası içinde Kazak aydınları

Kazak aydınlarının sakin bir durumda fikirlerini ve hareketlerini geliştirmeleri

için pek zamanları olmadı. 1914’de Birinci Dünya Savaşı patlak verdi. İlk önce Kazak

gazetesinin yazarları savaşa karşı olumsuz bir tutum takındı, ancak kısa süre içerisinde

savaşı destekleyen hareketin içine sürüklendiler. Kazakların ve Rus hükümetinin

çıkarlarını uyumlaştırma çabalarına karşın Temmuz 1916’da Çar aniden Orta Asya,

Kafkasya ve diğer bazı bölgelerin yerli insanlarının çalışma birliklerine seferberliğini

ilan etti. Emrin aceleciliği ve belirsizliği çalışmanın tehlikeli olduğuna dair

dedikodulara sebep oldu. Birçok Orta Asyalı çalışma birliklerine katılmayı reddetti ve

1916’da ayaklanma başlattılar.

Önde gelen Kazak aydınları hükümetin seferberliği ertelemesini talip etse de,

ayaklanmaya karşı bir tutum takındı. Bu karar, sadece Kazakların Çar ordusuna karşı

başarı kazanamayacaklarının farkında olmalarından değil, aynı zamanda Rus ve diğer

halklarla birlik hissetmelerinden kaynaklanıyordu. Bökeyhanov, Baytursunov ve

Dulatov şöyle yazıyordu: “Bizim yurttaşlarımız olan Ruslar, bizimle aynı dinden ve

kandan olan Tatarlar ve diğer komşu halklar ateşte oldukları sırada alevlerden uzak

durmak bizim için zor görünüyor.”17

Şubat devriminden sonra Kazak aydınlarının çoğu Rusya’nın

demokratikleşeceğini ummuştu ve Geçici Hükümet’in emrinde isteyerek çalıştılar. Ekim

devriminden sonra 2. Kazak Genel Kongresi’nde (Kasım 1917) onlar, 15 Kazak ve 15

Kazak olmayanlardan oluşması düşünülen Alaş Orda otonom hükümetini kurdular (her

ne kadar yönetimin Kazak olmayan üyeleri hiçbir zaman seçilmemiş gibi görünüyorsa

da). Hararetli tartışmalar sonucu onlar zamanı gelinceye kadar otonomilerini resmi

17 Qazaq, No. 192, 11 Ağustos 1916.

593

olarak ilan etmemeye karar verdiler. Bunun bir sebebi de bozkırdaki Kazak olmayan

nüfusun niyetini öğrenmek istemeleri idi.

Ayrıca Alaş hareketinin diğer bölgelerin ve milletlerin hareketleri ile yakın

ilişki içinde olduğu belirtilmelidir. Alaş Orda liderleri özellikle Sibirya otonomi

hareketinin (oblastniçestvo) ile işbirliğinin önemini vurguluyorlardı. Bu hareketin

ruhani lideri Grigoriy Potanin gençlik yıllarından Valihanov’un yakın arkadaşı idi.

Gerçi çok geçmeden, Sibirya’da güç sağcıların, Kasım 1918’de ise Rus olmayan

halkların otonomi hakkını kesin bir şekilde reddeden Amiral Aleksandır Kolçak ve

yandaşlarının eline geçti.

Bolşevik karşıtı Ruslar ile işbirliği yapmanın imkânsız olduğunu fark eden

Alaş Orda liderleri aşamalı bir şekilde Sovyetlere katıldılar. Sonunda 1920 baharında

Alaş Orda ortadan kalktı. Kazakların Sovyet rejimi nezdinde elde ettikleri otonominin

düzeyi, Alaş Orda önderlerinin aradıkları otonominin oldukça aşağısındaydı. Dahası

1928–29 yıllarında Alaş hareketinin neredeyse bütün üyeleri tutuklandı ve 1930’larda

ya idam edildiler ya da hapishanede öldüler. İsimleri neredeyse tarihten silindi.

İtibarlarının iade edildiği bugünlerde bile dünyada (Sultangaliyev gibi) Tatar milli

komünistlerinden ve Özbek Ceditçilerinden daha az ünlülerdir.

Böylece Alaş aydınları politik olarak yenildiler. Bu, onların fikirlerinin ve

stratejilerinin hatalı olduğu manasına gelir mi? Muhtemelen onlar, Ruslar ile işbirliği

konusuna aşırı iyimser yaklaşmış olabilirler. Bu problem Rusya’nın karakterinin

çelişkili olmasından kaynaklanmaktadır. Bir yandan Rus kültürü ve bazı Rus aydınları

Kazakların modern dünya kültürüne adapte olmasına yardım ederken, diğer yandan

Rusya’nın politikaları güvenilmez ve eziciydi ve çok az sayıda Rus gayrı Ruslara

otonomi vermeye istekliydi. Mamafih, o zamanlar da Rusların Kazak bozkırındaki

nüfusun oldukça büyük bir bölümünü oluşturduğunu unutmamalıyız. Ruslarla ciddi bir

çatışma Kazaklar için yıkıcı olurdu. Böylece Ruslarla bir arada yaşamak, Kazakların

hayatta kalmaları için hayati önemdeydi. Ayrıca biz, Kazakların hayatının Merkezi

Rusya ve Sibirya’daki hadiseler ile yakından bağlı olduğunu ve Kazakların oradaki

politik gruplara kayıtsız kalma şansına sahip olmadıklarını anlamak durumundayız.

594

Başka bir deyişle Ruslarla işbirliği yapmak Kazak aydınları için gerçekçi ve kaçınılmaz

bir karar idi.

Siyasi ve medeni açıdan 20.yüzyılın başı oldukça karışık bir dönemdi. Kazak

aydınlarının üç medeniyetle, yani göçebe, İslam ve Rus medeniyetleri ile ilgili tutumları

şartlara ve şahsi fikirlere göre değişiklik göstermiştir. Her ne kadar neredeyse bütün

aydınlar bu üç medeniyetle de yakından ilgili olsa da, kabaca söylersek, İslam

değerlerini önemseyenler ve Rus (Avrupa) medeniyetinin göçebe medeniyetiyle

kaynaşmasını tercih edenler vardı. Tipik olarak Bökeyhanov tarafından temsil edilen bu

sonuncu eğilimin Alaş hareketinin içinde önemli ölçüde baskın olduğu söylenebilir.

Eninde sonunda hepsi de Kazak halkının özelliklerini koruyarak dış

medeniyetlerden öğrenmeye çalışıyordu. Kazak aydınlarının kültür ve eğitim faaliyetleri

istikrarsız şartlardan dolayı tam olarak gelişme şansını bulamasa da, çok verimliydi.

Alaş aydınları Kazaklarda modern eğitimin, yazılı dilin, tarihi araştırmaların vs

gelişmesi için temel attılar. Muhtar Aeuzov ve Kanış Satbayev gibi ünlü Sovyet Kazak

yazar ve bilim adamları, Alaş aydınlarının öğrencileriydi. Alaş aydınları ortadan

kaldırıldıktan sonra bile, Tınışpayev’in tarih çalışmaları, Bökeyhanov ve

Baytursunov’un sözlü edebiyat konusundaki çalışmaları, yazarların isimleri

zikredilmeden Sovyet bilim adamları tarafından kullanıldı.

Bugün Kazakistan’da Alaş aydınları kahramanlar olarak tekrar ünlü hale

geldiler ki bu, olumlu bir gelişmedir.18 Vurgulamak istediğim husus, onların basit

milliyetçiler olarak değil, dış medeniyetlere karşı açık fikirli, kendilerini feda etmeye

hazır ve kendi halkına karşı bile eleştirel tutum takınabilen insanlar olarak

hatırlanmaları gerektiğidir.

18 Yakın yıllarda Kazakistan’da değişik Alaş aydınlarının çalışmalarının derlemeleri yayınlanmıştır. Ayrıca bunlar üzerindeki çalışmalar da bulunmaktadır. Mesela, Mambet Koygeldiyev, Alaş qozğalısı, Almatı, 1995; Kenges Nurpeyisov, Alaş hem Alaşorda, Almatı, 1995; Dina Amanjolova, Kazahskiy avtonomizm i Rossiya: İstoriya dvijeniya Alaş, Moskova, 1994; Adilhan Pirmanov, Aycan Kapayeva, Kazak intelligentsiyası: Ulttık intelligentsiyanıng kalıptasu tarihınan, Almatı, 1997; Marat Absemet, Mirjakıp: Ömiri men şığarmaşılığı, Almatı, 1995; Şeriazdan Eleukenov, Magjan: Ömiri men şığarmagerligi, Almatı, 1995; Muhtar Kul-Muhammed, Jakıp Akpayev: Patriot, politik, pravoved, Almatı, 1995; Kenges Nurpeyisov ve diğerleri, Halel Dosmuhammedulı jane onıng ömiri men şığarmaşılığı, Almatı, 1996.