ÜÇ MEDENİYET KAVŞAĞINDA KAZAK AYDINLARI1
Tomohiko Uyama, Sapporo, Japonya*
Çev.: B. Tümen Somuncuoğlu**
Özet
Yazar makalesinde 20. asrın başında Alaş Orda hareketinin önde gelen
aydınlarının kimlik anlayışlarını, dünya görüşlerini ve siyasi fikirlerini ortaya koymaya
çalışmaktadır. Bunu Kazak aydınlarının o dönem içinde Kazak Türkleri arasında yaygın
olan göçebe medeniyeti, İslam medeniyeti ve Rus medeniyetine karşı bakış açılarını
ortaya koyarak yapmaya çalışmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Alaş Orda, Türkistan, Alihan Bökeyhanulı, Mir Jakıp
Dulatulı, Ahmet Baytursunulı.
THE KAZAK INTELLİGENTSİA AT THE CROSSROADS OF THREE
CİVİLİZATİONS
Abstract
The writer tries to demonstrate the identity understanding, world view and
political ideas of the prominent intellectuals of Alash Orda movement at the beginning
of the 20th century in his study. He tries to accomplish this by putting forward the
viewpoint of Kazakh intellectuals towards the nomadic civilization which was common
among Kazakh Turks at the beginning of the century, the Islamic civilization, and the
Russian civilization.
1 Bu makale Timur Kocaoğlu (Haz.), Türkistan’da Yenilik Hareketleri ve İhtilaller: 1900-1924, Osman Hoca Anısına İncelemeler, SOTA, Haarlem, 2004, s. 393-401. isimli kaynaktan alınmıştır. * Doçent Dr. Tomohiko Uyama, Japonya Hokkaido Üniversitesi Slav Araştırmaları Merkezi Orta Asya Çalışmaları. ** Dr. B Tümen Somuncuoğlu Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü.
585
Keywords: Alash Orda, Turkestan, Alihan Bökeyhanov, Mir Ya’qub Dulatov,
Ahmet Baytursunov.
20. asrın başında Alaş Orda otonom yönetimini kuran Kazak aydınları
genellikle milli özgürlük ve bağımsızlık hareketinin failleri olarak gösterilirler. Yeri
geldiğinde bu hareket Rus İmparatorluğu içerisindeki Türk-Müslüman özgürlük
hareketlerinin bir parçası olarak değerlendirilir. Ne kadar akla yatkın olsa da, bu görüşte
bir miktar basitleştirme vardır.
Birincisi, bağımsızlık Kazak aydınlarının açık amacı değildi. 1917 yılının
Haziran ayında Kazak aydınları Rusya federal cumhuriyeti içinde yüksek dereceli
otonomi talep etmeye başladılar. Kısa zaman içerisinde tutumları daha da ılımlılaşarak,
sadece zemstvoların (seçimle gelen yerel idari kurullar) oluşturulmasını talep ettiler.
Sürekli olarak savundukları iki amaç vardı. Bunlar Kazak halkının varlığının devam
etmesi ve Ruslar ile diğer halklarla bir arada varolmasıdır. Başka halklarla bir arada
varolmanın asimilasyona dönüşmemesi için Kazak aydınları, Kazakların kültür
seviyesini yükseltmek için çaba harcadılar.2 Dolayısıyla onların hareketleri sadece
politik değil aynı zamanda kültüreldi. Onlar her şeyden önce eğitimci ve şairlerdi. Alaş
Orda hareketi başarısızlığa uğradıktan sonra, onlar gazeteci, şair, ilim adamı ve
öğretmen olarak Sovyet rejimi altında faaliyetlerini devam ettirdiler.
İkincisi, Kazak aydınları diğer Müslüman Türk aydınlarıyla yakın işbirliği
içerisinde olsa da, onlarınkinden ayırt edilebilir fikirlere ve kimliğe sahiplerdi. Pan-
İslamizm ve Pan-Türkizmin onlar üzerindeki etkisi oldukça zayıftı.
Zaman zaman Kazaklar Duma’daki Müslüman (çoğunlukla Tatar)
milletvekillerinin ve Kazak olmayan Müslüman gazete editörlerinin Kazakların
2 Ahmet Baytursunov şöyle yazıyordu: “Şimdi bize dışarıdan insanlar (yani Rus çiftçileri) geliyorlar… Tarihin de gösterdiği gibi, yabancılar güçlü olduğu zaman yerli insanlar ezilir, güçlerini kaybeder ve yok olurlar… İki taraf eşit olduğunda ise, yerli insanlar ne aşağılanır ne de aldatılırlar, bir arada yaşayabiliyor ve tam anlamıyla ulus olurlar… Başka halklarla karıştırıldıkları zaman, sadece kendi diline ve kendi dilindeki edebiyata sahip olan halklar tam anlamıyla ulus olabilirler.” Qazaq, No.2, 10 Şubat 1913.
586
durumunu bilmediğinden şikâyet ediyorlardı3. Kazaklar arasında Türkistan’ın yerleşik
Müslümanları ile ilişkiler farklılık göstermişti. Mustafa Çokay ve Muhammetcan
Tınışpayev, Türkistan otonomi hareketine liderlik yaparken, buna karşın Alaş
hareketinin en önde gelen lideri Alihan Bökeyhanov, bütün Kazakların Türkistan
otonomisine katılması gerektiği fikrini ret etmiştir. Çoğu Kazak aydını Bökeyhanov’u
takip etmiştir.
Kazak aydınları hareketinin karakterini Kazakların tarihi bağlamında
anlaşılması gerektiğinin altını çizmek isterim. 19. yüzyıl ortalarından 20. yüzyılın
başlarına kadarki Kazakların durumu nasıldı? O dönemde bir taraftan geleneksel göçebe
hayat tarzı krizdeydi, diğer taraftan Kazaklar diğer Müslümanlarla (özellikle Tatarlarla)
ve Ruslarla daha yakın ilişki içine giriyordu. Diğer bir ifadeyle, Kazak toplumu ve
kültürü üç medeniyet tabakasından oluşmaya başlamıştı: göçebe medeniyeti, İslam
medeniyeti ve Rus medeniyeti. Dolayısıyla ancak bu üç medeniyetle ilgili olan Kazak
aydınlarının tutumları ve onlarla ilişkileri incelenmesi yoluyla Kazak aydınlarının
faaliyetleri doğru bir fikir sahibi olunabilir.
Burada ağırlıklı olarak Alaş aydınları, yani Alaş Partisine ve Alaş Orda’ya
katılan aydınları ele aldım. Elbette katılmayan aydınlar da vardı. Ancak Alaş aydınları
baskın bir güçtü. Ekim devriminden önce onlar ve muhalifleri arasındaki nadir
sürtüşmeler, İslami eğitimin faydasızlığı hakkındaki tartışma hariç, ideolojik
ayrılıklardan ziyade kişisel sebeplere dayanıyordu.
Kazak aydınların kökenleri
Eğer aydınlar kelimesinden anladığımız, mevcut toplumla ilgili olarak eleştirel
fikirleri olan ve onu ideallerine yaklaştırmak için isteği bulunan bilgili insanlarsa,
aydınların prototipini akınlarda (şairler, âşıklar) bulabiliriz. Hanların maiyetinde
bulunan Buhar Jırau gibi bazı akınlar, kendini beğenmiş olmamaları için hanlara nasihat
etmişlerdi. Bazıları ise, Mahambet gibi ayaklanmalara liderlik etmiş, baskıcılara karşı
savaşması için halkı uyandırmışlardı. 19. yüzyılda, Zar zaman (keder dönemi) grubunun
3 Qazaq, No. 154, 22 Ekim 1915.
587
Şortanbay, Dulat ve diğer akınları, Rus yönetimi altındaki Kazakların mutsuzluğu
konusunda yas tutsalar da, herkesin “güvenli evinde uyuması” gerektiğini söylemeleri
dışında, gelişimin alternatif yolunu sunamamışlardı.
19. yy ortalarında bazı Kazaklar Rus tarzı eğitim almaya başladılar. Bu
insanlardan ilk modern Kazak aydınları ortaya çıktı. Bunlar içerisinde meşhur ilim
adamı Çokay Valihanov, ünlü pedagog İbrahim Altınsarın ve Dala Vilayeti
Gazetesi’nde (Bozkır genel askeri valiliğinin gazetesi) çalışmış bazı aydınlardı. Onların
faaliyetleri çok yönlü idi. Ancak sözlü edebiyat parçalarını gayretli bir şekilde
derlemeleri özellikle dikkate şayandır. Sözlü edebiyatın derlenmesi, Peter Burke’nin
“halkın keşfedilmesi” (discovery or the people)4 adını taktığı olgunun bir parçasıdır.
Bana göre bu olgu hem “halkın keşfedilmesi” (discovery of the folk) hem de “milletin
keşfedilmesi” (discovery of the nation) şeklinde ele alınabilir. Aydınlar, sözlü edebiyat
parçalarını ve halk kültürünün diğer unsurlarını toplayarak, Kazakların özelliklerini
yeniden keşfediyor, belirliyor ve entelektüeller ile halkı içeren tek Kazak toplumuna
olan bağlılıklarını doğruluyorlardı.
İlk modern Kazak aydınları hakkındaki ilginç olan diğer bir husus, çoğunun
İslam ve Tatar dilinin etkileri konusunda endişe etmeleridir. Aydınlar Kazak dili ve
kültürü ile çok gurur duyuyor, İslam akidesinin ve Tatar kültürünün Kazak kültürünün
saflığını “kirleteceğinden” korkuyorlardı. Bu endişe onların milli şuurunu
kuvvetlendirdi.
Daha farklı bir tutum büyük şair Abay tarafından sergilendi. Abay, “ Kazaklar
birbirlerine karşı kötü niyetlere sahip, diğerlerinin arzularını paylaşmaz, nadiren doğru
söyler, birbirleriyle makam mevki için yarışmaya hazır ve tembeldir. Niçin...? Bütün
bunlar, onların yegâne tasaları hayvanlarının sayılarını artırmak olduğu için vuku
buluyor. Eğer onlar kendilerini tarım, ticaret, sanat, ilim gibi diğer uğraşlara adasalardı,
bu tip şeyler olmazdı.” diye yazar.5 Abay’ın Kazak kimliğine sahip olduğu kesin olsa da
o, Kazakların milli karakterini eleştirir ve Ruslardan, Tatarlardan ve Orta Asya’nın
4 Peter Burke, Popular Culture in Early Modern Europe, Harper Torchbooks, 1978. 5 “Uşinşi söz”, Abay, Şıgarmalarınıng eki tomdıq tolıq jiynagı, Cilt 2, Almatı, 1995 içinde, s. 160.
588
yerleşik halklarından birçok şeyin öğrenilmesi gerektiğini önererek milli kültür içeriğine
izafi bir yaklaşım benimsemişti.
19. yüzyılda Kazak aydınları az sayıda idiler. Onlar muazzam bozkıra
dağılmışlardı ve birbirleriyle düzenli ilişkilerinden yoksunlardı ki, Lewis Coser’e göre
entelektüeller arasındaki düzenli ilişki, toplumda entelektüellerin etkili olması için
önemli bir ön şarttır.6 Sıradan halka etki edebilecekleri basın da sınırlıydı. Ne var ki, 20.
asrın başına gelindiğinde, hem Rus hem de Müslüman tarzı eğitimin yayılmasıyla
aydınlar sayıca arttı ve sosyal, kültürel, politik hareketleri organize edebilecek
miktardaki bir sosyal tabaka haline geldi.
1905 Rus Devrimi, Kazak aydınlarının hareketini aktifleştiren katalizördü.
Devrimden sonra onlar kendi gazetelerini (Serke, Kazakstan, Kazak ve diğerleri),
dergilerini (Aykap ve diğerleri) yayınlamaya ve birçok kitap yazmaya başladılar. Bu
yayınlar Rus İmparatorluğu’ndaki birçok Kazak’ın aynı yayınları, yani Kazak
aydınlarının çalışmalarını ve fikirlerini içeren yayınları okumalarını ve aynı bilgileri
paylaşmalarını sağlayarak, Kazakların “hayali topluluk” (Benedict Anderson7) olarak
Kazak milletinin bütünleşmesine yardım etti. Kazakların okuryazarlığı hala düşük
seviyede olduğu kesindi, ancak okuryazar Kazakların birçok kişiyle okuduklarını seve
seve paylaştıklarını tahmin edebiliriz.
Kazak aydınları kitaplarında, dergi ve gazetelerinde hangi fikirleri ifade ettiler? Örnek
olarak Oyan, Kazak! (Uyan, Kazak!) isimli kitabı aldık.
M. Dulatov’un “Oyan, Kazak!” eserinde ifade ettiği şekliyle Kazak
aydınlarının Weltanschauung’u (dünya görüşü)
Oyan, Kazak!8, Mir Yakup (Mirjakıp) Dulatov’un (1885-1935) 1905-09
yıllarında yazdığı şiirlerin derlemesidir. Bu alışıldık bir şiir derlemesi değildir. Derleme
açık sosyal ve politik yaklaşım içerir ve yazarın weltanschauung’unu (dünya görüşünü)
açıkça ifade eder. Bu kitap genç Dulatov’u Kazaklar arasında çok ünlü yaptı. 1926’da 6 Lewis A. Coser, Man of Ideas: A Sociologist’s View, New York: Free Pres ,1965. 7 Benedict Anderson, Imagined Communities: Reflections on the Origin and Spread of Nationalism, London: Verso, 1983. 8 Mir Ya’qub Dulatov, Oyan, Qazaq!, Ufa, 1910.
589
Koşke Kemengerov’un hatırlattığı gibi insanlar Oyan, Kazak!’ı Kur’an gibi kalpleri ile
öğrendiler.9
Dulatov şöyle yazıyordu: “İnsanlarımız Dünya denen bir konağın karanlık
köşesinde uyumakta ve unutulmuşluk içinde bırakılmıştır.” Dulatov, kaybedilmiş ata
yadigârı kanunların, Şeriat’ın ve adil hanların matemini tutar. Bu açıdan Dulatov’un
şiirleri bize Zar zaman grubunun akınlarının şiirlerini hatırlatır. Fakat bu akınların
aksine Dulatov sakin “uyumayı” reddeder. Abay gibi o da, Kazaklardaki girişim
eksikliğini ve tembelliği eleştirir: “Bizim insanımız birazcık olsun şerefli olmak
arzusundan ve rekabetçi ruhtan yoksundur.” Bencil zengin insanlar ve yolsuz yerel
idareciler, Dulatov’un özellikle keskin eleştirilerinin hedefleriydi.
Peki, Kazaklar ne yapmalıydı? Geleneksel göçebe hayat tarzını koruyarak
modern dünyada diğer halklarla rekabet etmeleri mümkün müydü? Gerçekte göçebelik
zaten sömürgeci idarenin kısıtlayıcı tedbir uygulamasından ve Rus çiftçilerinin Kazak
topraklarında kitlesel yerleşimlerinden dolayı kriz içindeydi. Dulatov insanların güzel
otlaklarda üzüntüsüz yaşadıkları ve düğünlerde eğlendikleri eski güzel günleri özleyerek
tasvir eder. Buna rağmen Dulatov, geçmişte de Kazaklar arasında iç çatışmaların
olduğunu belirtir.
Oyan, Kazak!’da Dulatov’un İsmail Gaspıralı’nın Tercüman gazetesindeki
Kazakların yerleşik hayata geçmeleri ve tarımla uğraşmalarını öneren makalesini
tercüme etmiş olması ilginçtir. O dönemde Kazak göçebelerinin yerleşik hayata
geçmelerinin gerekip gerekmediği konusunda tartışmalar devam ediyordu. Örneğin
Muhammetcan Seralin yerleşik hayatın avantajlarını savunuyor ve kendisi yerleşerek
tarımla meşgul oluyordu. Diğer yandan Ahmet Baytursunov bu konuya daha şüpheci
yaklaşıyordu. Baytursunov, yerleşmeleri için Kazaklara devlet tarafından tahsis edilen
alanın çok küçük olduğunu ve Kazakların böyle bir yerde yaşayamayacağını
söylüyordu. Dulatov’un tutumu çelişkili idi. Duygusal olarak göçebe hayat tarzına
bağlılık duyuyor10, ancak akılla düşünerek yerleşme fikrini destekliyordu.11 En azından
9 Koşke Kemengerulı, Tangdamalı, Almatı, 1996, s. 198. 10 Qazaq, No.35, 24 Ekim 1913. 11 Ay-qap, 1911, No. 11, s. 8-11.
590
Dulatov, geleneksel göçebe hayat tarzında Kazak toplumunu dönemin acıklı
durumundan kurtaracak bir yol göremiyordu. Değişim, geleneklerin dışında
aranmalıydı.
Dulatov’un Kazak toplumunun reformu için uygun gördüğü düşünce
sistemlerinden birisi İslam’dı. Dulatov, içerikleri konusunda ayrıntıya inmese de,
Kazaklar’ın İslam ilimlerini öğrenmelerini salık verir.12 Dulatov, Şeriata geçerek erken
evliliğin, kalıng mal (ya da kalım, başlık parası) ve amengerlik (bir tür levirate*) gibi
adetlerin kısıtlanmasını önerir. Aynı zamanda Dulatov etkisiz eğitim metotları
yüzünden mollaları eleştirir ve modern pedagojiyi tercih eder. Böylece yazar belirgin
bir şekilde Ceditlerin etkisi altındaydı, her ne kadar ona göre Ceditler ve Kadimciler
arasındaki mücadele istenir bir gelişme değildi; onun önceliği Kazakların birliği
olmuştur.
Dulatov’un İslami değerlere olan inancı Rus karşıtı olduğu anlamına geliyor
mu? Kesinlikle. Dualtov’un Çarcılığın toprak politikasını şiddetle protesto ettiği
kesindir. Yazdığı bir şiirde Dulatov, Çar’ı küçük hayvanlara eziyet eden vahşi bir
aslana benzetiyordu. Ancak yazarın kendi argümanlarını dini değerlerden çok,
demokrasi ve adalet fikrine dayandırdığını belirtmeliyiz. O, Kazakların topraklarını Rus
ve Ukraynalı göçmenlere kaptırmaları üzerindeki kederlerini yazar, ancak onlara karşı
kin göstermez. Aksine o, göçmenlerin çalışkanlıklarını över. Dahası o, Kazaklara Rus
dili ve Rus bilimleri öğrenmelerini tavsiye eder. Dulatov’a göre Rus teknolojisi ve ucuz
mal üreten Rusya’daki fabrikalar, insanlar için çalışan Puşkin, Lermontov, Krılov ve
Tolstoy gibi Rus aydınları, Kazaklar için birer modeldir.
Dulatov, Kazakların gelişimi için anahtarın bilgi olduğunu, bunun ise hem
İslami öğretilerin hem de Rus (Avrupa) bilimleri olduğunu düşünüyordu. Sonuç olarak
genç aydınların görevi, çok okumak, bilgilerini sıradan insanlarla paylaşmak ve
insanların yararına çalışmak idi. Dulatov sık sık kendisinin önemsiz bir kişi olduğunu ve
kendisinin insanlara feda etmeye hazır olduğunu yazmıştır. Bütün milletlerin (etnik 12 İslam ilimleri konusunda Dulatov derin bilgi sahibi değildi gibi görünüyor. Dulatov, Rus-yerli okulundan mezun olmuş ve sadece geçici olarak Ufa’daki Galiya medresesinde bulunmuştu. * İbranilerde ölmüş adamın karısının ölmüş adamın kardeşi veya en yakın akrabasıyla evlenme âdeti. (Çev.)
591
grupların) eşit yeteneklere sahip olduğu inancından yola çıkan Dulatov, aydınların
kendilerini halka adamaları ve halk birliğinin sağlanması yoluyla Kazakların büyük
milletlerle eşit seviyeye ulaşabileceğini düşünüyordu.
Netice itibariyle Dulatov, güçlü Kazak milli şuuruna sahip olsa da, kati olarak
Kazakların Rus (Avrupa) ve İslam medeniyetlerinden birçok şeyin öğrenmeleri
gerektiği konusunda ısrarcıydı. Bu bir çelişki değildi. Yazar, Kazak halkını dış
medeniyetlerin unsurlarını kabul ederek kendisini yenileyen ve ortak geleceği paylaşan
bir topluluk olarak görüyordu.13
Elbette Dulatov’un fikirleri ayrıntısına kadar bütün Kazak aydınları tarafından
paylaşılmıyordu. Bunlardan en tartışmalı konu olan, Kazaklar için İslami öğretilerin
gerekliliğiydi. Bökeyhanov, nüfuzlu bir kişinin aptal oğluyla evlenmek zorunda kalan
ve başka birisiyle kaçan Dulatov’un Bakıtsız Jamal (Kazan, 1910) romanının kadın
kahramanı Jamal’ın trajedisinin, şeriatın uygulandığı bir durumda daha vahim olacağını,
çünkü şeriatın onun kırbaçlanmasını gerektirdiğini belirtmişti.14 Hatta Bökeyhanov,
Kazakların Müslüman olmadığı veya yarı Müslüman olduğunu söyler ve şeriatın
uygulanmasının onlar için çok zararlı olacağını belirtiyordu. Bunu söyleyerek
Bökeyhanov, Bakıtcan Karatayev, Serali Lapin ve diğerleriyle hararetli bir münakaşaya
girmişti.15
Bökeyhanov, Kazak kültürü ve sosyal yapısındaki İslam’dan kaynaklanan
unsurları reddetmese de, Rus (Avrupa) medeniyetinden daha fazla unsurun
öğrenilmesinden yanaydı. 1919’da o, Kolçak yönetiminin delegelerine açıkça: “Biz
zapadniki (“Batıcı”)yiz… Gözlerimiz Batı’dadır. Biz oradan Rusya aracılığı ile, Rusya
yardımıyla kültür alabiliriz”16 der. Aynı zamanda Bökeyhanov, Kazak geleneklerinin
(özellikle adet hukukunun) korunmasından yanaydı. Bökeyhanov’un Kazak
geleneklerinin ve Rus (Avrupa) medeniyeti ile kaynaşması yoluyla yapılacak aşamalı
13 Dulatov ve fikirleri hakkında Japonca olarak kaleme aldığım makaleme bakınız: “20 Seili Şoto-ni okeru Kazafu Çişikijin-no Sekaikan (Weltenschauung of the Kazak Intelligentsia at the Beginning of the 20th Century)”, Suravu Kenkyu, No.44, 1997, ss. 1-36. 14 Qazaq, No.89, 10 Aralık 1914. 15 Ay-kap, 1914, No.13, ss. 209-210; No.14, ss. 226-229. 16 N.İ. Martınenko, Alaş-Orda: Sbornik dokumentov, Kızıl Orda, 1929, ss. 116-117.
592
reformlardan yana olduğunu ve bu anlamda Valihanov’un varisi olduğunu
söyleyebiliriz. Bökeyhanov’un yakın arkadaşı olan Dulatov’un
Oyan, Kazak! ve Bakıtsız Jamal’ı yazdıktan sonra aşamalı olarak fikirlerini
değiştirdiği ve İslam ile şeriat konusunda daha az yazmaya başladığı görülüyor.
Zaman fırtınası içinde Kazak aydınları
Kazak aydınlarının sakin bir durumda fikirlerini ve hareketlerini geliştirmeleri
için pek zamanları olmadı. 1914’de Birinci Dünya Savaşı patlak verdi. İlk önce Kazak
gazetesinin yazarları savaşa karşı olumsuz bir tutum takındı, ancak kısa süre içerisinde
savaşı destekleyen hareketin içine sürüklendiler. Kazakların ve Rus hükümetinin
çıkarlarını uyumlaştırma çabalarına karşın Temmuz 1916’da Çar aniden Orta Asya,
Kafkasya ve diğer bazı bölgelerin yerli insanlarının çalışma birliklerine seferberliğini
ilan etti. Emrin aceleciliği ve belirsizliği çalışmanın tehlikeli olduğuna dair
dedikodulara sebep oldu. Birçok Orta Asyalı çalışma birliklerine katılmayı reddetti ve
1916’da ayaklanma başlattılar.
Önde gelen Kazak aydınları hükümetin seferberliği ertelemesini talip etse de,
ayaklanmaya karşı bir tutum takındı. Bu karar, sadece Kazakların Çar ordusuna karşı
başarı kazanamayacaklarının farkında olmalarından değil, aynı zamanda Rus ve diğer
halklarla birlik hissetmelerinden kaynaklanıyordu. Bökeyhanov, Baytursunov ve
Dulatov şöyle yazıyordu: “Bizim yurttaşlarımız olan Ruslar, bizimle aynı dinden ve
kandan olan Tatarlar ve diğer komşu halklar ateşte oldukları sırada alevlerden uzak
durmak bizim için zor görünüyor.”17
Şubat devriminden sonra Kazak aydınlarının çoğu Rusya’nın
demokratikleşeceğini ummuştu ve Geçici Hükümet’in emrinde isteyerek çalıştılar. Ekim
devriminden sonra 2. Kazak Genel Kongresi’nde (Kasım 1917) onlar, 15 Kazak ve 15
Kazak olmayanlardan oluşması düşünülen Alaş Orda otonom hükümetini kurdular (her
ne kadar yönetimin Kazak olmayan üyeleri hiçbir zaman seçilmemiş gibi görünüyorsa
da). Hararetli tartışmalar sonucu onlar zamanı gelinceye kadar otonomilerini resmi
17 Qazaq, No. 192, 11 Ağustos 1916.
593
olarak ilan etmemeye karar verdiler. Bunun bir sebebi de bozkırdaki Kazak olmayan
nüfusun niyetini öğrenmek istemeleri idi.
Ayrıca Alaş hareketinin diğer bölgelerin ve milletlerin hareketleri ile yakın
ilişki içinde olduğu belirtilmelidir. Alaş Orda liderleri özellikle Sibirya otonomi
hareketinin (oblastniçestvo) ile işbirliğinin önemini vurguluyorlardı. Bu hareketin
ruhani lideri Grigoriy Potanin gençlik yıllarından Valihanov’un yakın arkadaşı idi.
Gerçi çok geçmeden, Sibirya’da güç sağcıların, Kasım 1918’de ise Rus olmayan
halkların otonomi hakkını kesin bir şekilde reddeden Amiral Aleksandır Kolçak ve
yandaşlarının eline geçti.
Bolşevik karşıtı Ruslar ile işbirliği yapmanın imkânsız olduğunu fark eden
Alaş Orda liderleri aşamalı bir şekilde Sovyetlere katıldılar. Sonunda 1920 baharında
Alaş Orda ortadan kalktı. Kazakların Sovyet rejimi nezdinde elde ettikleri otonominin
düzeyi, Alaş Orda önderlerinin aradıkları otonominin oldukça aşağısındaydı. Dahası
1928–29 yıllarında Alaş hareketinin neredeyse bütün üyeleri tutuklandı ve 1930’larda
ya idam edildiler ya da hapishanede öldüler. İsimleri neredeyse tarihten silindi.
İtibarlarının iade edildiği bugünlerde bile dünyada (Sultangaliyev gibi) Tatar milli
komünistlerinden ve Özbek Ceditçilerinden daha az ünlülerdir.
Böylece Alaş aydınları politik olarak yenildiler. Bu, onların fikirlerinin ve
stratejilerinin hatalı olduğu manasına gelir mi? Muhtemelen onlar, Ruslar ile işbirliği
konusuna aşırı iyimser yaklaşmış olabilirler. Bu problem Rusya’nın karakterinin
çelişkili olmasından kaynaklanmaktadır. Bir yandan Rus kültürü ve bazı Rus aydınları
Kazakların modern dünya kültürüne adapte olmasına yardım ederken, diğer yandan
Rusya’nın politikaları güvenilmez ve eziciydi ve çok az sayıda Rus gayrı Ruslara
otonomi vermeye istekliydi. Mamafih, o zamanlar da Rusların Kazak bozkırındaki
nüfusun oldukça büyük bir bölümünü oluşturduğunu unutmamalıyız. Ruslarla ciddi bir
çatışma Kazaklar için yıkıcı olurdu. Böylece Ruslarla bir arada yaşamak, Kazakların
hayatta kalmaları için hayati önemdeydi. Ayrıca biz, Kazakların hayatının Merkezi
Rusya ve Sibirya’daki hadiseler ile yakından bağlı olduğunu ve Kazakların oradaki
politik gruplara kayıtsız kalma şansına sahip olmadıklarını anlamak durumundayız.
594
Başka bir deyişle Ruslarla işbirliği yapmak Kazak aydınları için gerçekçi ve kaçınılmaz
bir karar idi.
Siyasi ve medeni açıdan 20.yüzyılın başı oldukça karışık bir dönemdi. Kazak
aydınlarının üç medeniyetle, yani göçebe, İslam ve Rus medeniyetleri ile ilgili tutumları
şartlara ve şahsi fikirlere göre değişiklik göstermiştir. Her ne kadar neredeyse bütün
aydınlar bu üç medeniyetle de yakından ilgili olsa da, kabaca söylersek, İslam
değerlerini önemseyenler ve Rus (Avrupa) medeniyetinin göçebe medeniyetiyle
kaynaşmasını tercih edenler vardı. Tipik olarak Bökeyhanov tarafından temsil edilen bu
sonuncu eğilimin Alaş hareketinin içinde önemli ölçüde baskın olduğu söylenebilir.
Eninde sonunda hepsi de Kazak halkının özelliklerini koruyarak dış
medeniyetlerden öğrenmeye çalışıyordu. Kazak aydınlarının kültür ve eğitim faaliyetleri
istikrarsız şartlardan dolayı tam olarak gelişme şansını bulamasa da, çok verimliydi.
Alaş aydınları Kazaklarda modern eğitimin, yazılı dilin, tarihi araştırmaların vs
gelişmesi için temel attılar. Muhtar Aeuzov ve Kanış Satbayev gibi ünlü Sovyet Kazak
yazar ve bilim adamları, Alaş aydınlarının öğrencileriydi. Alaş aydınları ortadan
kaldırıldıktan sonra bile, Tınışpayev’in tarih çalışmaları, Bökeyhanov ve
Baytursunov’un sözlü edebiyat konusundaki çalışmaları, yazarların isimleri
zikredilmeden Sovyet bilim adamları tarafından kullanıldı.
Bugün Kazakistan’da Alaş aydınları kahramanlar olarak tekrar ünlü hale
geldiler ki bu, olumlu bir gelişmedir.18 Vurgulamak istediğim husus, onların basit
milliyetçiler olarak değil, dış medeniyetlere karşı açık fikirli, kendilerini feda etmeye
hazır ve kendi halkına karşı bile eleştirel tutum takınabilen insanlar olarak
hatırlanmaları gerektiğidir.
18 Yakın yıllarda Kazakistan’da değişik Alaş aydınlarının çalışmalarının derlemeleri yayınlanmıştır. Ayrıca bunlar üzerindeki çalışmalar da bulunmaktadır. Mesela, Mambet Koygeldiyev, Alaş qozğalısı, Almatı, 1995; Kenges Nurpeyisov, Alaş hem Alaşorda, Almatı, 1995; Dina Amanjolova, Kazahskiy avtonomizm i Rossiya: İstoriya dvijeniya Alaş, Moskova, 1994; Adilhan Pirmanov, Aycan Kapayeva, Kazak intelligentsiyası: Ulttık intelligentsiyanıng kalıptasu tarihınan, Almatı, 1997; Marat Absemet, Mirjakıp: Ömiri men şığarmaşılığı, Almatı, 1995; Şeriazdan Eleukenov, Magjan: Ömiri men şığarmagerligi, Almatı, 1995; Muhtar Kul-Muhammed, Jakıp Akpayev: Patriot, politik, pravoved, Almatı, 1995; Kenges Nurpeyisov ve diğerleri, Halel Dosmuhammedulı jane onıng ömiri men şığarmaşılığı, Almatı, 1996.
Top Related