TÜRK TIBBİ ONKOLOJİ KONGRESİ

218
TÜRK TIBBİ ONKOLOJİ KONGRESİ www.bbionkoloji2021.org BİLDİRİ KİTABI

Transcript of TÜRK TIBBİ ONKOLOJİ KONGRESİ

TÜRK TIBBİONKOLOJİ KONGRESİ

www.tibbionkoloji2021.orgBİLDİRİ KİTABI

BİLİMSEL SEKRETERYATÜRK TIBBİ ONKOLOJİ DERNEĞİCumhuriyet Cad. Eren Apt. No:81 Kat:7 Daire:7 Elmadağ Taksim - İSTANBUL / TÜRKİYE T : +90 (212) 226 79 84 • M: +90 (532) 284 93 16 E : [email protected]

ORGANİZASYON SEKRETERYASISERENAS ULUSLARARASI TURİZM KONGRE ORGANİZASYON A.Ş.Hilal Mahallesi Cezayir Cd. No:13, 06550Yıldız, Çankaya - ANKARA / TÜRKİYET : +90 (312) 440 50 11 • F: +90 (312) 441 45 63www.serenas.com.trE-mail : [email protected]

3

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

İÇİNDEKİLER

DAVET 4

KURULLAR 5

BİLİMSEL PROGRAM 6

SÖZEL BİLDİRİLER 18

POSTER BİLDİRİLER 58

YAZAR DİZİNİ 213

4

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

DAVET

Değerli Meslektaşlarım;

En sonuncusunu 21 –25 Mart 2018 tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz 7. Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi sonrasında kanser hastalarının tedavisi alanında pek çok değişiklikler oldu.

Biz de kanser hastalığı tedavisinin hasta odaklı olarak gerçekleştirilmesi yolunda oluşan bu yeni bilg-ileri 8. Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi sırasında konferanslar, paneller, multidisipliner onkoloji toplantıları, sözlü ve poster bildiri oturumları ile sizlerle paylaşmayı planlıyoruz.

Bu kongrede yurt dışından kendi alanlarında uzmanlaşmış davetlilerimizin de katkısıyla bilgi paylaşımını en üst düzeyde gerçekleştireceğimizi düşünüyoruz.

Doktorlar yanında klinik eczacılar, hemşireler, diyetisyenler, psikologlar, sosyal destek uzmanları ve hastalarımızda bu kongrede bizimle beraber olacaklar ve hep beraber kanser hastalarının tedavisinde daha iyiye, daha mükemmele ulaşmanın yollarını arayacağız.

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Yönetim Kurulu ve Kongre Bilimsel Kurulu adına siz değerli meslektaşlarımı 3-7 Kasım 2021 tarihleri arasında yapılacak 8. Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi’ne davet ediyorum.

Bilginizi ve katılımınızı rica ederim.

Saygılarımla.

Dr. N. Serdar TURHAL

5

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

KURULLAR

YÖNETİM KURULUBaşkan

Dr. Murat DİNÇER

Bir Önceki Dönem BaşkanıDr. N. Serdar TURHAL

Genel SekreterDr. Özlem SÖNMEZ

SaymanDr. Mustafa Teoman YANMAZ

ÜyelerDr. Faysal DANEDr. Deniz TURAL

Dr. Meral GÜNALDIDr. Hilmi KODAZ

KONGRE DÜZENLEME KURULUKongre Başkanı

Dr. N. Serdar TURHAL

Kongre SekreteriDr. Özlem SÖNMEZ

Bilimsel KurulDr. Mustafa Teoman YANMAZ

Dr. Faysal DANEDr. Deniz TURAL

Dr. Meral GÜNALDIDr. Hilmi KODAZ

6

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

BİLİMSEL PROGRAM

1. GÜNSALON D SALON E

13:30-15:30

ONKOLOJİK TEDAVİLERİN YAN ETKİLERİ VE YÖNETİMİ

13:30-15:30

ONKOLOGLARA YÖNELİK GENEL DAHİLİYE GÜNCELLEMESİ

Oturum Başkanları: Lütfiye Demir, Nuriye Özdemir Oturum Başkanları: Çetin Ordu, Abdülbaki Kumbasar

13:30-13:55 Dermatolojik yan etkiler ve yönetimi 13:30-13:55 Endokrinoloji

Evren Kara Fidan Gonca Örük

13:55-14:20 Endokrin yan etkiler ve yönetimi 13:55-14:20 Enfeksiyon Hastalıkları

Ülkü Yalçıntaş Arslan Rabin Saba

14:20-14:45 Gastrointestinal yan etkiler ve yönetimi 14:20-14:45 Gastroenteroloji

Nedim Turan Meltem Ergün

14:45-15:10 Bireysel beslenme danışmanlığı 14:45-15:10 Tartışma

Dilşat Baş

15:10-15:30 Tartışma

15:30-16:00 Kahve Molası

16:00-17:30

YAN ETKİ VE YÖNETİMİ-SEMPTOMATİK TEDAVİLER

16:00-17:30

ONKOLOGLARA YÖNELİK GENEL DAHİLİYE GÜNCELLEMESİ

Oturum Başkanları: Şeyda Gündüz, Tamer Elkıran Oturum Başkanları: Zeynep Karaali, Tarık Salman

16:00-16:25 Pulmoner yan etkiler ve yönetimi 16:00-16:25 Göğüs hastalıkları

Ramazan Esen Hacer Okur Kuzu

16:25-16:50 Genitoüriner yan etkiler ve yönetimi 16:25-16:50 Kardiyoloji

Fatih Selçukbiricik Mustafa Ozan Gürsoy

16:50-17:15 Fertilite, gebelik ve laktasyon 16:50-17:15 Hematoloji

Bülent Erdoğan Mustafa Çetin

17:15-17:30 Tartışma 17:15-17:30 Tartışma

3 Kasım 2021, Çarşamba

BİLİMSEL PROGRAM

7

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

4 Kasım 2021, Perşembe

2. GÜNSALON A SALON B SALON C SALON D

08:30-09:15

MULTİDİSİPLİNER TÜMÖR KONSEYİ: ÜST GİS TÜMÖRLERİ

08:30-09:15

MULTİDİSİPLİNER TÜMÖR KONSEYİ: ÜROGENİTAL KANSERLER

08:30-09:15

MULTİDİSİPLİNER TÜMÖR KONSEYİ: JİNEKOLOJİ

08:30-09:00

Moderatör: Mustafa Özdoğan Moderatör: Sevil Bavbek Moderatör: Fatih Köse AÇILIŞ

Vaka Sunumları

Vaka Sunumları Vaka Sunumları Ali Ayberk Besen

Ozan Cem Güler

Tülay Kuş

Panelistler: Panelistler: Panelistler:

Tamer Karşıdağ Levent Türkeri Mete Güngör

09:00-10:50

ONKOLOJİ HEMŞİRELİĞİ

Esra Kaytan Sağlam Banu Atalar Evrim Tezcanlı Oturum Başkanları: Fatma Gündoğdu, Ayfer Karadakovan

Erkan Vardareli Barış Bakır Sevgül Kara Köse

Doğan Uncu Deniz Tural Bülent Yalçın 09:00-09:30 Onkoloji hemşireliği ve derneğin gelişim süreci

Levent Kabasakal Kadriye Sancı

09:30-10:00 Onkoloji Hemşireliği Derneği faaliyet raporu

9:15-9:30 AÇILIŞ

09:30-10:50

GİS TÜMÖRLER 1 ÜST GASTROİNTESTİNAL KANSERLER

09:30-10:50

ÜROGENİTAL KANSERLER

09:30-10:50

MALİGN MELANOMDA SİSTEMİK TEDAVİ

Figen Bay

Oturum Başkanları: Mehmet Ali Ustaoğlu, Hüseyin Engin

Oturum Başkanları: Mustafa Altınbaş, Necati Alkış

Oturum Başkanları: Mustafa Yaylacı, Süleyman Alıcı

10:00-10:30 Türkiye‘de onkoloji hemşireliği profili

Perihan Güner

09:30-09:50 Erken evre gastrointestinal kanserlerin tanı ve girişimsel tedavisinde bilmemiz gerekenler

09:30-09:50 Kas invaziv mesane kanseri yönetimi

09:30-09:50 Erken evrede adjuvan tedavi 10:30-10:50 Tartışma

Orhan Tarçın Tülay Akman Özcan Yıldız

09:50-10:10 Mide kanserinde perioperatif vs postoperatif tedavide yol haritamız

09:50-10:10 Mesane Kanseri: Metastatik hastalıkta yenilikler

09:50-10:10 Metastatik hastalıkta moleküler genetik analiz temelli tedavi

Sezai Vatansever Yüksel Ürün Sema Sezgin Göksu

10:10-10:30 Metastatik mide kanserinde optimal tedavi

10:10-10:30 Prostat kanserinde tedavi algoritmaları

10:10-10:30 Anti PD-1 tedavi sonrası seçenekler

Arzu Yaren Hasan Şenol Coşkun Nalan Akgül Babacan

10:30-10:50 Tartışma 10:30-10:50 Tartışma 10:30-10:50 Tartışma

10:50-11:15 KAHVE MOLASI

11:15-12:00

ASTELLAS UYDU SEMPOZYUMTürkiye’de 5. Yılında Xtandi™: Veriler,

Vakalar, SonuçlarOturum Başkanı: Berna Öksüzoğlu

Konuşmacılar: Çağatay Arslan - Dilek Erdem

11:15-12:00

GEN İLAÇ-UYDU SEMPOZYUM“Metastatik Renal Hücreli Karsinomda

Kabozantinib ile Hızlı ve Güçlü Etkinlik”Moderatör: Mert Başaran

Konuşmacı: Fatih Köse

11:15-12:00

ROCHE DIAGNOSTICS- UYDU SEMPOZYUMHedefe Yönelik Tedavi Kararında NGS ve Klinik Karar Destek Sistemlerinin Önemi

Oturum Başkanı: Yeşim Eralp Konuşmacılar: Cemil Bilir, Carlo Messina

12:00-13:00 ÖĞLE YEMEĞİ & POSTER DEĞERLENDİRMELERİ

BİLİMSEL PROGRAM

8

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

13:00-14:20

KOLON KANSERİ YÖNETİMİ

13:00-14:20

RENAL HÜCRELİ KANSERLERDE GÜNCEL DURUM

13:00-14:20

MAKALEDEN GERÇEĞE-GERÇEKTEN MAKALEYE

13:00-14:20

COVID-19 PANDEMİ DENEYİMİ

Oturum Başkanları: Fikri İçli, Muhammet Bülent Akıncı

Oturum Başkanları: Aziz Yazar, Halil Kavgacı

Oturum Başkanı: Fikret Arpacı, Tuğba Yavuzşen

Oturum Başkanları: Serpil Baş, Ayşe Özkaraman

13:00-13:20 Kolon kanserinde moleküler belirteçlerin yeri

13:00-13:20 RCC’de adjuvan / neoadjuvan tedavi pratiğe yansıdı mı?

13:00-13:20 Kanser tedavisinde klavuzlardan nasıl faydalanalım?

13:00-13:20 Hasta yönünden Covid-19

Oğuz Kara Leyla Özer Taner Demirer Canan Pörücü

13:20-13:40 Erken evrede ideal tedavi süresi ne olmalı?

13:20-13:40 RCC’de storedüktiv cerrahi kime ne zaman?

13:20-13:40 Makale yazmanın ana prensipleri 13:20-13:40 Hemşire yönünden Covid-19

Nebi Serkan Demirci Yiğit Akın Ahmet Taner Sümbül Firdevs Doğanay

13:40-14:00 Metastatik kolon kanseri: Sağkalımı nasıl arttıralım?

13:40-14:00 Metastatik RCC’de tedavi optimizasyonu

13:40-14:00 Makalenin katmadeğeri: Dergi nasıl seçilir? Nasıl yayına gönderilir?

13:40-14:00 Vaka yönetimi hemşire yönünden Covid-19

Orhan Türken Ender Kurt Mehmet Artaç Canan Keskin Gemici

14:00-14:20 Tartışma 14:00-14:20 Tartışma 14:00-14:20 Tartışma 14:00-14:20 Tartışma

14:20-14:40 KAHVE MOLASI

14:40-16:00

JİNEKOLOJİK KANSERLER

14:30-16:00

SAĞLIKTA ŞİDDETE KARŞI NE YAPMALI?

14:40-16:00

AKCİĞER KANSERLERİNDE İMMÜNOTERAPİ

14:40-16:00

ONKOLOJİDE GÜNCEL KONULAR

Oturum Başkanları: Salim Başol Tekin, Güzin Demirağ Gönüllü

İstanbul Tabip Odası Güvenli Çalışma Grubu

Oturum Başkanları: Nurullah Zengin, Aytuğ Üner

Oturum Başkanları: Özlem Ovayolu, Öznur Usta Yeşilbalkan

Oturum Başkanları: Pınar Saip, Feyyaz Özdemir

14:40-15:00 Tıbbi Onkoloğun serviks kanserine yaklaşımı

14:30-15:00 Sağlık Hizmetinde Şiddet ve Çalışanların Yasal Hakları

14:40-15:00 Non skuamöz hastalıkta immunoterapi

Onkoloji hemşiresinin genetik alandaki rolleri

Zafer Arık Hasan Ogan Ali Murat Tatlı Gülten Güvenç

15:00-15:20 Over Kanseri sistemik tedavisinde altın standart

15:00-15:30 Şiddet koşullarında bireysel korunma

15:00-15:20 Skuamöz hücreli akciğer kanserinde immunoterapi

Biyobenzerler tedaviyi nasıl etkiler ?

Ümmügül Üyetürk Yeşim Işıkçı Meltem Baykara Devrim Demir Dora

15:20-15:40 Endometrium Kanseri sistemik tedavisinin neresindeyiz?

15:30-16:00 İşyerlerimiz için kontrol listeleri ile değerlendirme ve eylem planı

15:20-15:40 1. veya 2. hat immunoterapi sonrası progrese hastalıkta yönetim

Kemobeyin: Kemoterapi kaynaklı bilişsel bozukluk

Özlem Ercelep Zeynep Solakoğlu Ahmet Sezer Neşe Uysal

15:40-16:00 Tartışma 15:40-16:00 Tartışma

16:00-16:10 KAHVE MOLASI

4 Kasım 2021, Perşembe

2. GÜN devamıSALON A SALON B SALON C SALON D

BİLİMSEL PROGRAM

9

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

16:10-16:55

FARMANOVA -UYDU SEMPOZYUMHR+ HER2- Metastatik Meme Kanserinde

VALAMOR ile Yaşamı Uzatmak ElinizdeModeratör: Gül Başaran

Konuşmacılar: Muhammed Ali Kaplan, Mustafa Karaca

16:10-16:55

LİLLY-UYDU SEMPOZYUMMetastatik Mide Kanseri Tedavisinde

Ramucirumab Moderatör: Faruk Aykan Konuşmacı: Ahmet Bilici

16:10-16:55

POLİFARMA- UYDU SEMPOZYUMKemoterapiye Bağlı Bulantı ve Kusma

Tedavisinde FosaprepitantModeratör: Şeref Kömürcü Konuşmacı: Şuayib Yalçın

16:00-17:20

Sözel Bildiriler

Oturum Başkanları: Ayşe Arıkan Dönmez, Özgül Karayurt

HS-01

KANSER HASTALARINDA SEMPTOM RAPORLAMA SÜRECİNDE MOBİL UYGULAMALARIN KULLANIMIElif Sözeri Öztürk

HS-02ONKOLOJİ ALANINDA VAKA YÖNETİMİNİN ÖNEMİYağmur Ergin

HS-03

KEMOTERAPİ HASTALARINA TEACH BACK YÖNTEMİ İLE VERİLEN EĞİTİMİN SEMPTOMLARINA ETKİSİEsra Kara

HS-04

RADYOTERAPİ HASTALARIMIZDA YAN ETKİ PERFORMANS GÖSTERGELERİMİZ; TEK MERKEZ DENEYİMİÖzlem Topkaya

HS-05

ONKOLOJİ HEMŞİRELERİNİN MANEVİ BAKIM YETERLİLİĞİ VE MANEVİ BAKIM HİZMETLERİNE YÖNELİK DENEYİMLERİRemziye Semerci

HS-06

AKCİĞER KANSERİ İLE İLİŞKİLİ DİSPNENİN YÖNETİMİNDE YÜZE FAN UYGULAMASININ ETKİSİVildan Kocatepe

HS-07

ÇOCUKLARDA KEMOTERAPİYE BAĞLI OLUŞAN BULANTI VE KUSMANIN YÖNETİMİNDE İNTERAKTİF MOBİL APLİKASYON KULLANIMININ ETKİSİRemziye Semerci

HS-08

PSİKOSOSYAL GEREKSİNİM ENVANTERİ TÜRKÇE GEÇERLİK-GÜVENİRLİK ÇALIŞMASIFigen İnci

16:55-17:05 KAHVE MOLASI

17:05-18:25

GÜNCEL KILAVUZLAR EŞLİĞİNDE GİS VAKA YÖNETİMİ YARIŞMALI OTURUM

17:05--18:25

GÜNCEL KILAVUZLAR EŞLİĞİNDE GENİTOÜRİNER SİSTEM VAKA YÖNETİMİ YARIŞMALI OTURUM

17:05--18:25

GÜNCEL KILAVUZLAR EŞLİĞİNDE YUMUŞAK DOKU SARKOMU VAKA YÖNETİMİ YARIŞMALI OTURUM

Moderatörler: Ömer Fatih Ölmez, Erdinç Nayır

Moderatörler: Hüseyin Mertsoylu, Çağatay Arslan

Moderatörler: İbrahim Yıldız, Ahmet Bilici

Vaka Sunumları Vaka Sunumları Vaka Sunumları

17:05-17:45 Rahib Hasanov 17:05-17:45 Hüseyin Salih Semiz 17:05-17:45 Elif Şenocak Taşcı

17:45--18:25 Sabin Aydın 17:45-18:25 Murat Keser 17:45-18:25

4 Kasım 2021, Perşembe

2. GÜN devamıSALON A SALON B SALON C SALON D

BİLİMSEL PROGRAM

10

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

5 Kasım 2021, Cuma

3. GÜNSALON A SALON B SALON C SALON D SALON E -SÖZEL BİLDİRİ

08:30-09:30

MULTİDİSİPLİNER TÜMÖR KONSEYİ: AKCİĞER KANSERLERİ

08:30-09:30

MULTİDİSİPLİNER TÜMÖR KONSEYİ: MEME KANSERLERİ

08:30-09:30

MULTİDİSİPLİNER TÜMÖR KONSEYİ: ALT GİS TÜMÖRLERİ

09:30-09:50

KONSENSUS AÇILIŞ

08:30-10:00

SÖZEL BİLDİRİLER

Moderatör: İlhan Öztop Moderatör: Işıl Somalı Moderatör: Berksoy Şahin Konuşmacılar: Gülbeyaz Can

Oturum Başkanları: Çetin Ordu, Fatih Karataş

Vaka Sunumları Vaka Sunumları Vaka Sunumları S-01 MEZOTELYOMADA C-MYC VE EZH-2 EKSPRESYONU İLE MERLİN KAYBININ KLİNİK ÖNEMİAhmet Melih Arslan

Seher Nazlı Kazaz Süperior

Özden Özer

Burcu Çakar Necla Demir S-02 NADİR BİR OLGU: PARANEOPLASTİK AMEGAKARYOSİTİK TROMBOSİTOPENİN EŞLİK ETTİĞİ METASTATİK TİMİK KARSİNOMAtike Gökçen

Elif Atağ Merve Keskinkılıç

09:50-10:50

1. OTURUM : İMMÜNOONKOLOJİYEGENEL BAKIŞ

S-03 A549 AKCİĞER KANSERİ HÜCRE HATTINDA RADYOTERAPİ İLE MİTOKONDRİAL HASARIN ATM VE PARKIN ARACILIĞI İLE MİTOFAJİ ETKİSİCengiz Kurtman

Moderatörler: Hakan Harputluoğlu, Mine Buluş, Gülbeyaz Can

S-06 N2 HASTALIKTA NEOADJUVANT TEDAVİ SEÇİMİNİN UZUN DÖNEM SAĞ KALIM ÜZERİNE ETKİSİ VAR MI?Fatih Selçukbiricik

Panelistler: Panelistler: Panelistler: Sunucular

Pınar Çelik Cem Yılmaz Gökhan Akbulut Evet: Fato Dağlıoğlu S-07 T790M MUTANT İLERİ EVRE KHDAK HASTALARINDA OSİMERTİNİBİN ETKİNLİK VE GÜVENLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: TÜRK ONKOLOJİ GRUBUMutlu Hızal

Uğur Selek Nuran Beşe Esra Kaytan Sağlam Hayır: Funda Çam

Nihat Kodallı Erkin Arıbal Barış Bakır İlaç Hazırlığında Önemli Noktalar İlaç Uygulama Süreci

Erkan Vardareli Mutlu Doğan Faruk Aykan

Celalettin Kocatürk

Mahmut İlhan

09:30-10:50

TORASİK TÜMÖRLERDE YENİLİKLER

09:30-10:50

MEME KANSERİ OTURUMU 1 ERKEN EVRE MEME KANSERİ SİSTEMİK TEDAVİSİNDEKİ YENİLİKLER

09:30-10:50

DESTEK TEDAVİLER

10:00-11:10

SÖZEL BİLDİRİLER

Oturum Başkanları: Mustafa Erman, İrfan Çiçin

Oturum Başkanları: Handan Onur, Bülent Karabulut

Oturum Başkanları: Mehmet Bilici, Faysal Dane

Oturum Başkanları: Ayşegül Kargı, Nur Dinç

S-08 EKZON 18 VE EKZON 20 MUTASYON POZİTİFLİĞİ OLAN HASTALARDA TİROZİN KİNAZ İNHİBİTÖRLERİNİN ETKİNLİĞİPınar Gürsoy

09:30-09:50 Akciğer kanseri cerrahisinde yenilikler

09:30-09:50 Erken evre meme kanserinde güncel cerrahi yaklaşım

09:30-09:50 Onkolojik bakımda temel palyatif bakım ağı

S-09 PDL-1 TESTİ YAPILAN KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERLİLERİN (KHDAK) ÇOK MERKEZLİ TÜRKİYE GERÇEK YAŞAM KLİNİK SONUÇLARIOzan Yazıcı

Ilgaz Doğusoy Cihan Uras Hülya Kırca S-10 ALK MUTANT İLERİ EVRE KHDAK’DE BİRİNCİ BASAMAK ALEKTİNİB TEDAVİSİNİN ETKİNLİK VE GÜVENLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ (TOG)Burak Bilgin

09:50-10:10 Erken evre akciğer kanserinde kime ne kadar nasıl sistemik tedavi

09:50-10:10 Evre 1-3 hormon reseptör pozitif HER-2 negatif meme kanseri

09:50-10:10 Entegratif tıp nedir? Ne değildir?

S-11 KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERLERİNDE NEOADJUVAN TEDAVİNİN TÜMÖR DOKUSU PD-L1 VE VISTA EKSPRESYON DÜZEYLERİNE ETKİSİOsman Sütçüoğlu

Ozan Yazıcı Sernaz Uzunoğlu Evrim Tezcanlı S-12 NİVOLUMAB ALAN METASTATİK UVEAL MELANOM HASTALARINDA TEDAVİ ETKİNLİĞİ: ÇOK MERKEZLİ, RETROSPEKTİF ÇALIŞMASeher Yıldız Tacar

10:10-10:30 Küçük hücreli akciğer kanserleri tedavisinde yenilikler

10:10-10:30 Evre 1-3 HER-2 pozitif meme kanseri tedavisinde güncel yaklaşım

10:10-10:30 Pandemi döneminde nötroperik hastaya yaklaşım

Yeşim Yıldırım Banu Öztürk Esin Şenol

10:30-10:50 Mezotelyoma ve timik kanserlerde değişen pratik

10:30-10:50 Tartışma 10:30-10:50 Tartışma S-13 KANSER HASTALARINDA ANTİ-VEGF TEDAVİNİN KONTRAST NEFROPATİ ÜZERİNE ETKİSİ: PROSPEKTİF KESİTSEL ÇALIŞMAAli Gökyer

Öztürk Ateş S-14 AYAKTAN KEMOTERAPİ ALAN HASTALARIN PG-SGA SKORLARININ BESLENME EĞİTİMİ VE MÜDAHALESİ İLE İLİŞKİSİDilşat Baş

BİLİMSEL PROGRAM

11

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

10:50-11:15 KAHVE MOLASI

11:15-12:00

BMS-UYDU SEMPOZYUM2. Basamak mKHDAK’da

İmmunoterapi: Nivolumab DeneyimiModeratör:Fuat Hulusi Demirelli

Konuşmacı: Saadettin Kılıçkap

11:15-12:00

MERCK-UYDU SEMPOZYUM ‘Bavencio: Metastatik Merkel

Hücreli Karsinom’da Değişen Tedavi Paradigması’

Moderatör : Bülent Orhan Konuşmacı: Umut Demirci

11:15-12:00

ABDİ İBRAHİM-UYDU SEMPOZYUM Bevax, Biyobenzer Uzmanlık İster!

Moderatör: Gökhan Demir Konuşmacılar:

Bülent Karabulut: STELLA - (Bevax Faz3 Klinik Çalışması)

İrfan Çiçin: Biyobenzerde Yanlış Bilinen Doğrular

12:00-13:00 ÖĞLE YEMEĞİ & POSTER DEĞERLENDİRMELERİ

13:00-14:20

METASTATİK KHDAK

13:00-14:20

ONKOLOJİ PRATİĞİNDE UNUTMAMAMIZ GEREKENLER ?

13:00-14:20

PSİKOONKOLOJİ

13:00-14:20

II. OTURUM - TOKSİSİTE YÖNETİMİ - I

13:00-14:10

SÖZEL BİLDİRİLER

Oturum Başkanları: Bülent Orhan,Berna Öksüzoğlu

Oturum Başkanları: Filiz Çay Şenler, Binnaz Demirkan

Oturum Başkanları: Deniz Yamaç, Dilşen Çolak

Moderatörler: Mustafa Teoman Yanmaz, Fatma Arıkna, Ferhan Çetin Şeref, Ayşe Kurtuluş Usluoğlu

Oturum Başkanları: İbrahim Petekkaya, Esin Oktay

13:00-13:20 Driver mutasyonu olan (EGFR,ALK) metastatik KHDAK’de tedavi algoritması

13:00-13:20 Geriatrik yaş grubunda tedavi seçiminde nelere dikkat edilmeli?

13:00-13:20 Kötü haber verme Sunucular S-15 MÜZİK TERAPİSİNİN ANKSİYETE VE KEMOTERAPİ İLİŞKİLİ BULANTI-KUSMA ÜZERİNE OLAN ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ (PEGASUS-1)Turan Karaoğlu

Başak Oyan Uluç Aziz Karaoğlu Özgür Tanrıverdi Evet: Nezahat Gültekin Bağla S-16 TÜRK MEDİKAL ONKOLOJİ KLİNİKLERİNİN ULUSLARARASI İNDEKSE GİRMİŞ AKADEMİK ÇALIŞMALARININ BİBLİYOMETRİK İNCELEMESİCelil Cüneyt Ebruli

13:20-13:40 Driver mutasyonu olan (EGFR,ALK dışı) metastatik KHDAK’de tedavi algoritması

13:20-13:40 Tedavi planlarken ilaç etkileşimine dikket ediyor muyuz?

13:20-13:40 Yas süreci Hayır: Dilek Yıldırım S-17 2004-2013 YILLARI ARASINDA T.Ü. HASTANESİ TIBBİ ONKOLOJİ KLİNİĞİNE BAŞVURAN JİNEKOLOJİK KANSERLERİN YAŞAM ANALİZİMeryem Topçu Korkusuz

Mesut Şeker Atila Karaalp Taha Karaman Cilt Reaksiyonlarının Yönetimi

S-18 KANSER HASTALARINDA TEDAVİ SEÇİMİNDE BEKLENEN YAŞAM SÜRESİNİN ÖNEMİMustafa Muhammed Atcı

13:40-14:00 Driver mutasyonu olmayan metastatik KHDAK’de tedavi algoritması

13:40-14:00 Hangi aşılar ne zaman yapılmalı?

13:40-14:00 Tükenmişlik sendromu Hematolojik Toksisitenin Yönetimi

S-19 İMMUN KONTROLNOKTA İNHİBİTÖRLERİNDE DOZ BELİRSİZLİĞİ: DÜŞÜK DOZLARDA ETKİNLİK AZALIYOR MU?Fikret Arpacı

Hakan Bozcuk Ayşe Sesin Kocagöz Çağatay Karşıdağ S-21 İLERİ EVRE OVER KANSERİNDE TALAZOPARİB TEDAVİSİNİN ETKİNLİĞİNİN İNCELENMESİ: TÜRKİYE ERKEN ERİŞİM PROGRAMIMehmet Ali Nahit Şendur

14:00-14:20 Tartışma 14:00-14:20 Tartışma 14:00-14:20 Akılcı İlaç sunumu

Ahmet Siyar Ekinci

14:20-14:45 KAHVE MOLASI

14:45-15:30

PFİZER-UYDU SEMPOZYUMPalbociclib: HR+ HER2- MMK

“Hastalarınızın Tedavisinde Güç Katın, Yaşamı Uzatın”

Moderatör: Ömer Fatih Ölmez Konuşmacı: Ece Esin

14:45-15:30

AMGEN-UYDU SEMPOZYUM“Vakalarla kemik metastazları

yönetiminde Denosumab: Kime, Ne zaman, Ne kadar süreyle?“

Oturum Başkanı: Mahmut Gümüş Konuşmacı: Çağlayan Geredeli

14:45-15:30

JANSSEN-UYDU SEMPOZYUM “Erleada ile Güç Senin Elinde:

Non Metastatik Kastrasyon Dirençli*Prostat Kanserinde

Apalutamid Etkililik ve Güvenlilik verileri ‘’

Moderator : Sevil Bavbek Konusmacılar: Mustafa Erman,

Meltem Ekenel

14:45-15:30

III. OTURUM - TOKSİSİTE YÖNETİMİ - II

Moderatörler: Arife Ulaş, Betül Yücelkan, Sevgisun Kapucu, Gülnihal Topal

Sunucular

Evet: Canan Pörücü

Hayır: İncihan Tuna

Hepatik Toksisitenin Yönetimi

Gastro-İntestinal Toksisitenin Yönetimi

15:30-15:40 KAHVE MOLASI

5 Kasım 2021, Cuma

3. GÜN devamı

SALON A SALON B SALON C SALON D SALON E -SÖZEL BİLDİRİ

BİLİMSEL PROGRAM

12

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

15:40-17:00

Quo Vadis?

15:40-17:00

PROSTAT KANSERİ TEDAVİSİNDEKİ YENİLİKLER

15:40-17:00

HASTA DERNEKLERİ OTURUMU

15:40-17:00

IV. OTURUM - TOKSİSİTE YÖNETİMİ - III

15:40-16:50

SÖZEL BİLDİRİLER

Oturum Başkanları: Haluk Onat, Serdar Turhal

Oturum Başkanları: Zafer Akçalı, Kazım Uygun

Moderatörler: Çiğdem Usul Afşar, Ayşin Kayış, Sevinç Kutlutürkan

Oturum Başkanları: Fatma Paksoy, Murat Akyol

15:40-16:00 Kanser tedavisinde temel immünolojinin oyuncuları: Ne? Neden? Nasıl?

15:40-16:00 Lokalize prostat kanseri tedavisinde kişiselleştirilmiş yaklaşım

Europa Donna

Violet Aroyo S-22 İNTERVAL DEBULKİNG YAPILAN OVER KANSERİNDE İLK BİYOPSİDEKİ PD-L1 VE TİL DÜZEYLERİ KT YANITI VE SAĞ KALIMI BELİRLER Mİ?Burak Yasin Aktaş

Tolga Sütlü Burak Civelek Pembe İzler Arzu Karataş Sunucular S-23 METASTATİK SERVİKS KANSERİNDE SİSPLATİN-PAKLİTAKSEL-BEVASİZUMAB İLE KARBOPLATİN-PAKLİTAKSEL-BEVASİZUMAB’IN ETKİNLİĞİYusuf İlhan

16:00-16:20 Tümör mikroçevresi ve kanser metastaz mekanizmaları: Gözardı edilen bir gerçek ( HücreFüzyon)

16:00-16:20 Kastrasyon duyarlı hastalığa yaklaşım

Kanserle Dans

Sevil Gürkan Evet: Melike Çelik, Necmiye Çömlekçi

S-24 PANKREAS KANSERİNDE SAĞKALIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER; TÜMÖR LOKALİZASYONUNUN TEDAVİ SONUÇLARI ÜZERİNE ETKİSİ VAR MIDIR?Abdullah Sakin

Mustafa Yıldırım Alpaslan Özgün Umut ve Yaşam

Nimet Baki Hayır: Ferda Akyüz Özdemir S-26 GASTRİK VE GASTROÖZOFAGEAL BİLEŞKE KANSERLERİNDE PERİOPERATİF FLOT’UN ETKİNLİĞİ VE GÜVENLİĞİ: GERÇEK YAŞAM VERİSİ (TOG)Cihan Erol

16:20-16:40 Klinik immunoterapi çaılşmalarının bize öğrettikleri

16:20-16:40 Kastrasyon dirençli hastalıkta tedavi algoritması

Kanser Savaşçıları

Dilay Balioğlu Endokrin Toksisitenin Yönetimi

S-27 HEDEFE YÖNELİK İLAÇLARLA TEDAVİ EDİLEN KOLOREKTAL KANSERLERDE SAĞKALIM SONUÇLARI: TEK MERKEZ GERÇEK YAŞAM DENEYİMİMehmet Ali Nahit Şendur

Necdet Üskent Fatih Teker Onkoday Fusun Önen Pulmoner Toksisitenin Yönetimi

Nörolojik Toksisitenin Yönetimi

Renal Toksisitenin Yönetimi

16:40-17:00 Tartışma 16:40-17:00 Tartışma Metamatoz Yasemin Nazlı S-28 SİTOREDÜKTİF CERRAHİ-HİPERTERMİK İNTRAPERİTONEAL KEMOTERAPİ SONRASI SİSTEMİK KEMOTERAPİ UYGULAMANIN KATKISI VAR MI?Öztürk Ateş

Memeder Ayşe Nilüfer Özaydın

17:00-17:10 KAHVE MOLASI

17:10-18:30

GÜNCEL KILAVUZLAR EŞLİĞİNDE TORASİK TÜMÖRLER VAKA YÖNETİMİ YARIŞMALI OTURUM

17:10-18:30

GÜNCEL KILAVUZLAR EŞLİĞİNDE MEME KANSERİ VAKA YÖNETİMİ YARIŞMALI OTURUM

17:10-18:30

GÜNCEL KILAVUZLAR EŞLİĞİNDE YA İMMÜNOTERAPİ İŞE YARAMAZSA? VAKA YÖNETİMİ YARIŞMALI OTURUM

Moderatörler: Ali Murat Sedef, Mehmet Küçüköner

Moderatör: Muhammed Ali Kaplan, Umut Demirci

Moderatörler: Erkan Doğan, Ebru Çılbır

Vaka Sunumları Vaka Sunumları Vaka Sunumları

Senar Ebinç Serdar Arıcı

Ayhan Açlan

Ömer Acar

5 Kasım 2021, Cuma

3. GÜN devamı

SALON A SALON B SALON C SALON D SALON E -SÖZEL BİLDİRİ

BİLİMSEL PROGRAM

13

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

34. GÜN

SALON A SALON B SALON C SALON D SALON E -SÖZEL BİLDİRİ

08:30-09:30

MULTİDİSİPLİNER TÜMÖR KONSEYİ: MEME KANSERİ

08:30-09:30

MULTİDİSİPLİNER TÜMÖR KONSEYİ: BAŞ BOYUN KANSERLERİ

08:30-09:30

OLGULARLA SANTRAL SİNİR SİSTEMİ TÜMÖR KONSEYİ

08:30-10:00

SÖZEL BİLDİRİLER

08:30-09:40

SÖZEL BİLDİRİLER

Moderatör: Adnan Aydıner

Moderatör: İbrahim Güllü

Oturum Başkanı: Şeref Kömürcü

Oturum Başkanları: Gülcihan Akkuzu, Birgül Armutçu

Oturum Başkanları: Çağlayan Geredeli, Cem Mirili

Vaka Sunumları Vaka Sunumları Vaka Sunumları HS-09 ONKOLOJİ HASTALARI İÇİN BİLGİLENDİRME, MOTİVASYON, EĞİTİM VE VERİ TOPLAMA APLİKASYONUGözde Yalçın

S-29 METASTATİK KOLOREKTAL KANSERDE FOLFİRİ VE AFLİBERCEPT’İN PROGNOSTİK VE PREDİKTİF BELİRTEÇLERİ: GERÇEK YAŞAM VERİSİ (TOG)Cihan Erol

Naziye Ak Yasin Burak Aktaş Rukiye Arıkan HS-10 İNTRAKARDİYAK SARKOMU OLAN HASTANIN HEMŞİRELİK BAKIMI: OLGU SUNUMUAyşin Kayış

S-30 LOKAL İLERİ REKTUM KANSERİNDE NEOADJUVAN KRT SONRASI KONSALİDASYON KEMOTERAPİSİ PATOLOJİK TAM YANITI ARTIRIYORAtike Gökçen Demiray

Hale Gökmen HS-11 MEME RADYOTERAPİSİ ALAN HASTALARDA AKUT RADYODERMİT SONUÇLARIÖzlem Topkaya

S-31 METASTATİK KOLOREKTAL KANSERDE İKİNCİ BASAMAKTA FOLFİRİ VE AFLİBERCEPT’İN ETKİNLİĞİ: GERÇEK YAŞAM VERİLERİ (TOG)Cihan Erol

Selçuk Göçmen HS-12 KANSER AĞRISININ YÖNETİMİNDE HEMŞİRELİK MÜDAHALELERİAkile Karaaslan Eser

S-32 METASTATİK KOLOREKTAL KANSER TANILI 413 HASTANIN NGS (YENİ NESİL DİZİLEME) VERİLERİ; TEK MERKEZ DENEYİMİAhmet Küçükarda

Panelistler: Panelistler: HS-13 ORAL KEMOTERAPİ ALAN HASTALARIN TEDAVİYE UYUM DURUMLARININ BELİRLENMESİCanan Pörücü

S-33 HORMON POZİTİF, HER2 NEGATİF METASTATİK MEME KANSERİ, HORMON TEDAVİSİNİN METRONOMİK KEMOTERAPİ İLE BİRLİKTE KULLANIMIElçin Bilal Mansurov

Cem Yılmaz Güleser Saylam Önder Öngörü HS-14 KANSERE YÖNELİK TOPLUMSAL TUTUMUN İNCELENMESİPerihan Güner

S-34 HER2 POZİTİF MEME KANSERİNDE PİK3CA MUTASYONUNUN PROGNOSTİK VE PREDİKTİF ROLÜElçin Mansurov

Nuran Beşe Uğur Selek Banu Atalar HS-15 PORT KATETER BAKIMINDA KULLANILAN HEPARİNİN ETKİNLİK SÜRESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİAyşe Sarı

S-35 OLİGOMETASTATİK MEME KANSERİ - TANI VE TEDAVİ ÖZELLİKLERİ (VAKA ÇALIŞMASI)Elçin Mansurov

Yasemin Gündüz Nihat Kodallı Nuri Tasalı

Bala Başak Öven Sercan Aksoy Serdar Kahraman HS-16 RADYOTERAPİ ALAN MEME KANSERİ KADINLARDA NEFES EGZERSİZİNİN YORGUNLUK VE UYKU KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİFatma Gündoğdu

Fatma Tokat Emre Entok Türkkan Evrensel

6 Kasım 2021, Cumartesi

BİLİMSEL PROGRAM

14

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

09:30-10:50

MAKİNELER YÜKSELİYOR - TIPTA VE ONKOLOJİDE YAPAY ZEKA ÇAĞI

09:30-10:50

NON TÜBÜLER GİS KANSERLERİ

09:30-10:50

HEMATOLOJİK KANSERLERİN TEDAVİSİ

10:00-10:45

HASTA GÜVENLİĞİ UYGULAMALARI

10:00-11:20

SÖZEL BİLDİRİLER

Oturum Başkanları: Fuat Hulusi Demirelli, Duygu Derin

Oturum Başkanları: Mahmut Gümüş, Abdurrahman Işıkdoğan

Oturum Başkanları: Semra Paydaş, Coşkun Tecimer

Oturum Başkanları: Miray Aksu, Akile Karaaslan Eşer

Oturum Başkanları: Bahiddin Yılmaz, Doğan Koca

09:30-09:50 Tıpta ve onkolojide yapay zeka

09:30-09:50 HCC tedavi: Yeni hedefler ve yeni stratejiler

09:30-09:50 Multipl myeloma: yaklaşım ve yenilikler

10:00-10:15 Uluslararası hasta güvenliği hedefleri

S-36 AZERBAYCANLI 1 ÇİFT MONOZİGOTİK İKİZ KADINDA MEME KANSERİNİN ÖZELLİKLERİElçin Mansurov

Levent Korkmaz Orhan Önder Eren Evren Özdemir Nur Temiz

09:50-10:10 Yapay zeka: Multi-Omics, prediktif analizler, hayatımızı nasıl değiştirecek?

09:50-10:10 GEPNET’de sistemik tedaviler: Bugünü ve geleceği

09:50-10:20 Lenfoma: sınıflamadaki yenilikler

10:15-10:30 Etkili iletişimin sağlanmasında SBAR modeli ve hasta katılımlı devir teslim

S-37 CDK4/6 İNHİBİTÖRÜ PALBOCİCLİB’E BAĞLI ERİTROSİT İNDEX DEĞİŞİKLİKLERİ: MAKROSİTOZ ETKİNLİK PARAMETRESİ OLABİLİRMİ?Necdet İsmail Hakkı Üskent

Tamer Karşıdağ Abdullah Sakin Işınsu Kuzu Asuman Kuşçu S-38 MEME KANSERLİ HASTALARDA TANI ANINDA BAKILAN HEMATOLOJİK İNFLAMASYON PARAMETRELERİNİN SAĞKALIM ÜZERİNE ETKİSİNecla Demir

10:10-10:30 Yapay zeka, geçmişten, geleceğe...

10:10-10:30 Rezektable pankreas kanserinde adjuvan/neoadjuvan tedavi

10:20-10:40 Lenfoma sınıflamasındaki değişiklikler ışığında yaklaşımlardaki yenilikler

10:30-10:45 Tartışma

Gökhan Akbulut Gamze Gököz Doğu İbrahim Barışta S-39 METASTATİK MEME KANSERLİ HASTALARDA PLAZMADAN METABOLOMİK YÖNTEMLERLE BEYİN METASTAZLARININ TESPİTİÖzge Özer

10:30-10:50 Tartışma 10:30-10:50 Nontubuler GİS malignitelerde stereotaktik radyocerrahi

10:40-10:50 Tartışma

Enis Özyar S-40 İLERİ EVRE BRCA MUTANT MEME KANSERİNDE TALAZOPARİB TEDAVİSİNİN ETKİNLİĞİNİN İNCELENMESİ: TÜRKİYE ERKEN ERİŞİM PROGRAMIMehmet Ali Nahit Şendur

S-41 HER2-POZİTİF MEME KANSERİ OLAN KADINLARDA NEOADJUVAN PERTUZUMAB VE TRASTUZUMABIN ETKİNLİĞİ VE GÜVENLİĞİ: TOG ÇALIŞMASIÖzlem Özdemir

S-42 COVID-19 İLE ENFEKTE 82 MEME KANSERİ HASTA SERİSİ-TEK MERKEZLİ ÇALIŞMAAysun Işıklar

10:50-11:15 KAHVE MOLASI

11:15-12:00

MSD-UYDU SEMPOZYUM“Keytruda ile 1.basamak KHDAK’nde

Umuda Hayat Hayata Artı”Oturum Başkanı: Nil Molinas Mandel

Konuşmacı: Mehmet Ali Şendur

11:15-12:00

ROCHE-UYDU SEMPOZYUM“HER2(+) Meme Kanseri Hastalarında

Neoadjuvan Tedavi Algoritmasıı” Oturum Başkanı: Handan Onur

Konuşmacı: Erhan Gökmen

11:15-12:00

NOVARTİS-UYDU SEMPOZYUM BRAF+ Adjuvan Melanomda Rutin

Pratiğe Yönelik Uzman Görüşü Expert Opinion on Routine Practice in

BRAF+ Adjuvant MelanomaModeratör: Özlem Er

Konuşmacılar: Dirk Schadendorf, Nuri Karadurmuş

12:00-13:00 ÖĞLE YEMEĞİ & POSTER DEĞERLENDİRMELERİ

13:00-14:20

ANA OTURUM (En İyi Çalışmaların Sunumu & Ödül Töreni)

Moderatörler: Serdar Turhal, Murat Dinçer

14:20-14:40 KAHVE MOLASI

6 Kasım 2021, Cumartesi

34. GÜN devamı

SALON A SALON B SALON C SALON D SALON E -SÖZEL BİLDİRİ

BİLİMSEL PROGRAM

15

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

14:40-16:00

MEME KANSERİ OTURUMU 2 METASTATİK MEME KANSERİNDE YENİ UFUKLAR

14:40-16:00

GENETİK KANSER HASTALIKLARI

14:40-16:00

BAKANLIK OTURUMU-1

14:40-16:00

PALYATİF BAKIMDA BAŞ EDEMEDİKLERİMİZ

14:40-15:50

SÖZEL BİLDİRİLER

Oturum Başkanları: Nazan Günel,Metin Özkan

Oturum Başkanı: Ulus Ali Şanlı, Uğur Özbek

Oturum Başkanı: Ahmet Özet,Fazıl Aydın

Oturum Başkanları: Nimet Ovayolu,Filiz Bozdeveci

Oturum Başkanları:Neşe Güney,Gürbüz Görümlü

14:40-15:00 Delirium S-43 26 GENLİK AİLESEL MEME KANSERİ (MK) PANELİ İLE TARANAN GENÇGül Başaran

14:40-15:00 Metastatik hormon pozitif meme kanserinde en uygun algoritma

14:40-15:00 Kalıtsal kanser sendromları: Temel prensipler ve riskli hastalara yaklaşım

14:40-15:00 Kanser kontrol programı Pınar Tekinsoy Kartın S-44 KALITSAL KANSERLERDE KLİNİK ÖNEMİ BİLİNMEYEN GENOMİK VARYANTLARIN FONKSİYONEL KARAKTERİZASYONU VE SINIFLANDIRILMASIUğur Özbek

Taner Korkmaz Ömer Dizdar Murat Türkyılmaz 15:00-15:20 Zor sorulara yanıt verme S-45 BEYİN MAGNETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEMEDE TEMPORAL KAS ALANI ÖLÇÜMÜNÜN GLİOBLASTOME MULTİFORME PROGNOZU İLE İLİŞKİSİOsman Sütcüoğlu

15:00-15:20 Antihormonal tedaviler: Kazançlar, kayıplar ? / İlk konu ile birleştirilecek

15:00-15:20 Hangi gen bakılmalı, nasıl yorumlanmalı?

15:00-15:20 Ülkemizde ilaca erişim Aysel Avcı

Yasemin Kemal Cengiz Yakıcıer Esin Aysel Kandemir 15:20-15:40 Palyatif bakımda etik sorunlar

S-46 SİNOVYAL SARKOMLU OLGULARIN KLİNİKOPATOLOJİK ÖZELLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ, TEK MERKEZ DENEYİMİAhmet Bilgehan Şahin

15:20-15:40 Metastatik HER-2 pozitif meme kanserinde değişen pratiğimiz

15:20-15:40 LYNCH Sendromu 15:20-15:40 Türkiye’de ilaç klinik araştırmaları

Nermin Ersoy S-47 ADÖLESAN YAŞ GRUBU SARKOM VAKALARININ TEDAVİ ETKİNLİK FARKLILIKLARIBerksoy Şahin

Yeşim Eralp Özlem Yersal Zeliha Bayram 15:40-16:00 Tartışma S-48 SON BEŞ YILDA SARKOMLARDA UZAYAN SAĞKALIMLARDA HANGİ KRİTİK SÜREÇ ETKİLİ?Kıvılcım Eren Erdoğan

15:40-16:00 Üçlü negatif meme kanseri: Seçeneklerimiz artıyor mu ?

15:40-16:00 Herediter meme/over kanseri sendromuna yaklaşım

15:40-16:00 Kanser ilaçları ve sgk uygulamaları

Gül Başaran Erkan Arpacı Tuncay Alkan S-49 KAPOSİ SARKOMLU HASTALARIN UZUN DÖNEM TAKİP SONUÇLARI: TÜRK ONKOLOJİ GRUBU (TOG) ÇALIŞMASIMehmet Hadi Akkuş

16:00-16:10

16:10-16:55

ASTRA ZENECA-UYDU SEMPOZYUMUTAGRISSO ile Güçlü Bir Başlangıç!

Moderatör: Başak Oyan Uluç Konuşmacı: Thanyanan

Reungwetwattana

16:10-16:55

CELLTRION -UYDU SEMPOZYUM- Trastuzumabın kanıta dayalı yüzü Konu: Ulaşılabilir, hedefe yönelik

tedaviler ve süreçleri Klinik kanıtlar ışığında trastuzumab Konuşmacı: Prof. Dr. Mustafa Özdoğan

16:10-16:55

AMGEN-UYDU SEMPOZYUM RAS Wild-Tip Metastatik Kolorektal

Kanser 1. Basamak Hastalarında Tedavi Sıralamasının Önemi ve

Panitumumabın YeriOturum Başkanı: Feyyaz Özdemir

Konuşmacı: Timuçin Çil

16:55-17:05 KAHVE MOLASI

6 Kasım 2021, Cumartesi

34. GÜN devamı

SALON A SALON B SALON C SALON D SALON E -SÖZEL BİLDİRİ

BİLİMSEL PROGRAM

16

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

17:05-18:25

GENOMİK PROFİLLEME YÖNTEMLERİ VE TEDAVİ

17:05-18:25

SAĞLIK VE MEDYA

17:05-18:25

ULUSLARARASI KOMİSYON

16:00-17:20

MEME KANSERİ

17:05-18:15

SÖZEL BİLDİRİLER

Oturum Başkanları: Nil Molinas Mandel, İdris Yücel

HALKIN DOĞRU BİLGİLENDİRİLMESİNDE MEDYANIN ROLÜ

Moderatör: Ahmet Demirkazık, Meral Günaldı

Oturum Başkanları: Ayla Akkaş Gürsoy, Neşe Dursun Sarıyaz

Oturum Başkanları:İlhan Hacıbekiroğlu, Suna Çokmert

Moderatör: Özlem Sönmez, Burcu Kaya

S-50 AKILLI TELEFONLARDA KULLANILANILAN KANSER UYGULAMALARI: SİSTEMATİK İNCELEMEAydanur Aydın

17:05-17:25 Yeni nesil dizilemede çoklu gen panellerinim seçilmesi ve limitasyonları

17:05-17:25 Beslenme ve kanser ilişkisi: Şeker kanser yapar mı? Ne doğru, ne yanlış?

Meme kanseri farkındalığının oluşmasında ve korunmada hemşirenin rolü

Büge Öz Sezer Sağlam Erhan Gökmen Derya Subaşı Sezgin S-51 İLERLEMİŞ SOLİD ORGAN TÜMÖRLERİNDE KOMPLEKS MOLEKÜLER PROFİLLEME KULLANIMININ KLİNİK KARARA ETKİSİÖmer Fatih Ölmez

17:25-17:45 Doku&Likid biyopsi: Kime? Ne zaman?

17:25-17:45 Yükselen değer bilim düşmanlığı: Nedeni, sonuçları ve yapılabilecekler

Saadettin Kılıçkap Özel gruplarda meme kanseri ve hemşirelerin rolü (Gençler, Yaşlılar, Erkekler)

Özlem Er Okan Kuzhan Şuayib Yalçın Selda Rızalar

17:45-18:05 Yeni nesil dizileme pratiğimizin neresinde olmalı?

Mehmet Ali Nahit Şendur Meme kanserli hastalarda hastalığa ve tedaviye uyum süreci

S-52 KASTRASYON DİRENÇLİ METASTATİK PROSTAT KANSERİNDE ABİRATERON TEK MERKEZ DENEYİMİ”Hakan Taban

Ali Arıcan Gökhan Demir Melike Umsu S-53 METASTATİK PROSTAT KANSERİNDE ABİRATERON KULLANIMI İLE GERÇEK YAŞAM VERİLERİ; 5 FARKLI MERKEZOğuzhan Kesen

18:05-18:25 Tartışma 17:45-18:05 Halkın bilgiendirilmesi için medya ne yapmalı?

Meme kanseri hastanın semptom yönetiminde inovatif yaklaşım örneği

S-54 METASTATİK KDPK’DE PRİMER İLE METASTATİK DOKU ARASINDAKİ ARV-7 KORELASYONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİErtuğrul Bayram

18:05-18:25 Aydanur Aydın S-55 SARKOMATOİD RENAL HÜCRELİ KARSİNOM TÜRKİYE GERÇEK YAŞAM VERİLERİElvina Almuradova

Ziyneti Kocabıyık, Yeşim Sert Karaaslan, Buse Özel

S-56 RENAL HÜCRELİ KARSİNOMDA NİVOLUMAB + İPİLİMUMAB VE SUNİTİNİBİN KARŞILAŞTIRILDIĞI CHECKMATE 214 5. YIL TAKİP SONUÇLARIMustafa Erman

17:20-18:40

ONKOLOJİDE İYİ KLİNİK UYGULAMA ÖRNEKLERİ

Oturum Başkanları: Figen Arı İnci, Gülcan Bağçıvan

18:25-18:45 Mandala uygulaması

Hale Sünbül

18:45-19:05 Hemşirelik uygulama ve araştırma merkezi

Fatma Arıkan

19:05-19:25 Kanser hastalarında ağrı yönetimi

Meral Cavlak

19:25-19:45 Vaka yönetici hemşireliği semptom yönetimine nasıl yansıyor?

Ayşin Kayış

21:00 ÖDÜL TÖRENİ

6 Kasım 2021, Cumartesi

34. GÜN devamı

SALON A SALON B SALON C SALON D SALON E -SÖZEL BİLDİRİ

BİLİMSEL PROGRAM

17

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

5. GÜNSALON D

09:30-11:30

TIBBİ ONKOLOGLAR İÇİN GÖRÜNTÜLEME

Oturum Başkanları: Bülent Karagöz, Levent Çelik

09:30-10:00 Olgularla BT okuma değerlendirme

Rahmi Çubuk

10:00-10:30 Olgularla Mr okuma değerlendirme

Yasemin Gündüz

10:30-11:00 Onkolojide radyolojik cevap kriterleri

Nuri Tasalı

11:00-11:30 Olgularla PET okuma değerlendirme

Tanju Yusuf Erdil

11:30 KAPANIŞ

7 Kasım 2021, Pazar

SÖZEL BİLDİRİLER

19

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

S-01 Akciğer Kanseri

MEZOTELYOMADA C-MYC VE EZH-2 EKSPRESYONU İLE MERLİN KAYBININ KLİNİK ÖNEMİ

Ahmet Melih Arslan1, Semra Paydaş2, Derya Gümürdülü3, Emine Kılıç Bağır3, Cem Mirili4, Halil Taşkaynatan5

1T.C. Sağlık Bakanlığı Baykan Devlet Hastanesi İç Hastalıkları, Siirt 2Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Adana 3Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı, Adana 4Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Erzurum 5Necip Fazıl Şehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Kahramanmaraş

Amaç: Malign mezotelyoma (MM), plevral, peritoneal veya peri-kardiyal boşluklardan kaynaklanan agresif bir tümördür. MM için en güçlü prognostik faktörler evre ve histoloji olmakla birlikte, hassas tıp için MM için prognostik ve / veya öngörücü faktörlerin bulunmasına ihtiyaç vardır. Bu çalışmanın amacı MM’de demografik değişkenler ile EZH-2, c-MYC ve Merlin’in prognostik önemi arasındaki ilişkiyi araş-tırmaktır.

Hasta Seçimi ve Yöntem: Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Anabilim Dalı tarafından takip edilen 75 MM hastası retros-pektif olarak değerlendirildi. Asbest maruziyeti, sigara içme öyküsü, tümör yerleşim yeri, histopatolojik tip, tedavi yöntemleri, ECOG per-formans durumu ve hastalık evresi de dahil olmak üzere 75 hastanın demografik özellikleri değerlendirildi. EZH-2, c-MYC ve Merlin ifade-leri 67 vakada immünohistokimya ile değerlendirildi ve ekspresyon düzeyleri ve / veya ekspresyon kaybı ve sonuçları sağkalım süreleri ile karşılaştırıldı. İstatistiksel analizler için IBM SPSS 20.0 sürümü kulla-nıldı.

Bulgular: Kadın / erkek oranı 42/32, yaş ortalaması 60 ± 10,8 idi. Olguların çoğunda epiteloid tip MM (60 olgu), 12’sinde bifazik tip MM ve 3’ünde sarkomatoid tip MM vardı. Ortanca toplam sağkalım, kadınlarda, erken evre hastalığı olanlarda, sigara içmeyenlerde, iyi performans gösteren ve epiteloid tip MM’ li olgularda daha uzundu. Merlin kaybının toplam ve hastalıksız sağkalım ile ilişkili olduğu sap-tandı. Güçlü EZH-2 ekspresyonunun daha kısa toplam sağkalım ile ilişkili olduğu saptandı. Güçlü c-MYC ekpresyonunun daha kısa top-lam sağkalım ile ilişkili olduğu saptandı. EZH-2 ve c-MYC için kom-bine yüksek ekspresyonun, en kısa sağkalım ile ilişkili olduğu, ikisinin de negatif olduğu vakaların en kısa sağkalıma sahip olduğu saptandı. Çok değişkenli analizlerde histolojik alt tip, evre, ECOG performans durumu ve EZH-2 prognostik faktör olarak bulundu.

Sonuç: EZH-2, c-MYC ve Merlin ifadeleri biyopsi örneklerinde veya cerrahi örneklerde immünohistokimya ile tespit edilebilir. Özel-likle EZH-2 ve c-MYC ifadelerinin daha kısa hastalıksız ve toplam sağ-kalım ile ilişkili olduğu bulunmuştur. EZH-2 ve / veya c-MYC’yi hedef almak, MM’li olgularda önemli bir tedavi seçeneği olabilir. Bu sonuç-ları doğrulamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: Malign mezotelyoma, EZH-2, Merlin, c-MYC, sağ-kalım

Şekil 1: Mezotelyoma olgularının c-MYC ve EZH-2 ekspresyon durumuna göre toplam sağkalımı

S-02 Akciğer Kanseri

NADİR BİR OLGU: PARANEOPLASTİK AMEGAKARYOSİTİK TROMBOSİTOPENİN EŞLİK ETTİĞİ METASTATİK TİMİK KARSİNOM

Ahmet Ünlü1, Atike Gökçen Demiray2, Gamze Gököz Doğu2, Arzu Yaren2, Burcu Yapar Taşköylü2, Serkan Değirmencioğlu2, Canan Karan2, Nail Özhan2, Gülsüm Akgün Çağlıyan3, Ferda Bir4

1Pamukkale Üniversitesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Denizli, Türkiye 2Pamukkale Üniversitesi, Onkoloji Bilim Dalı, Denizli, Türkiye 3Pamukkale Üniversitesi, Hematoloji Bilim Dalı, Denizli, Türkiye 4Pamukkale Üniversitesi, Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı, Denizli, Türkiye

Amaç: Bu çalışmanın amacı; anemi, trombositopeni ile başvurarak ileri evrede tanı alan, nadir görülen bir metastatik timik karsinom ol-gusu sunularak, yeterli veri olmayan bu kanser türünün tanınması ve yönetimi noktasında literatüre katkı sağlamaktır.

Giriş: Timik karsinom, nadir görülen ve yüksek metastaz potan-siyeli nedeniyle prognozu oldukça kötü seyreden bir kanser türüdür. Literatürde sınırlı sayıda metastatik timik karsinom vakası mevcut olduğundan, bu hastaların optimal yönetimi henüz net olarak belir-lenememiştir. Timik karsinomlu hastaların çoğu, tanı anında asempto-matik olmakla birlikte; bazı hastalar paraneoplastik sendromlara bağlı belirtilerle başvurmaktadır. Paraneoplastik sendromlardan edinsel saf eritroid dizi aplazisinin timik karsinomlarla ilişkisi bilinmektedir, ancak bu hastalarda amegakaryositik trombositopeninin bildirildiği litera-türde sadece birkaç olgu mevcuttur. Bu bildiride de; paraneoplastik edinsel saf eritroid dizi aplazisi ve amegakaryositik trombositopeni nedeniyle daha da komplike hale gelen, genç yaş metastatik timik karsinomlu bir olgu sunulmuştur.

Olgu: Cilt döküntüsü, halsizlik şikayeti ile başvuran, 33 yaş mental retarde kadın hasta; anemi, trombositopeni ve BT’de mediastende 11 cm yumuşak doku dansitesi saptanması üzerine servise interne edildi. Tanımlanan lezyondan patolojik olarak timik karsinom tanısı konulması üzerine PET-BT çekildi. PET-BT’de; anterior mediasten-de primer malign tümör ve mediastinal lenf nodları, parietal plevra, sol akciğer, retroperitonda metastaz saptandı. Hasta inoperable ola-rak kabul edilerek haftalık 60 mg/m2 paklitaksel tedavisine başlandı. Anemi, trombositopeni nedeniyle yapılan kemik iliği aspirasyonunda; amegakaryositik trombositopeni ve saf eritroid dizi aplazisi gözlenmesi nedeniyle hastanın tedavisine 8 mg/kg/gün siklosporin eklendi. Siklos-porine yanıt alınıp platelet sayısının normal düzeylere gelmesi üzeri-ne, hastanın tedavisinde ADOC protokolüne (Doxorubicin, Vincristin, Cisplatin, Cyclophosphamide) geçildi. Toplam 9 kür verilen ADOC protokolü ile belirgin metabolik yanıt elde edildi. Sonrasında hastaya toplamda 42 hafta da Metotrexate Protokolü verildi ve primer kitle lezyonunda bir miktar metabolik yanıt, diğer lezyonlarda stabilite sağ-landı. Bunun üzerine yaklaşık 2 yıl kesintisiz kemoterapi alan hastada kemoterapiye 2 ay ara verildi.

Sonuç: Sonuç olarak; nadir görülen bir kanser türü olan metastatik timik karsinomda optimal tedavi yönetimi henüz net olarak belirlene-memiştir. Bu çalışmada; paraneoplastik edinsel saf eritroid dizi aplazisi ve amegakaryositik trombositopeni nedeniyle daha da komplike hale gelen, siklosporin tedavisi ve ADOC kemoterapi rejimi ile başarı sağ-lanan, genç yaş metastatik timik karsinom olgusu sunularak, bu has-talığın yönetimi noktasında literatüre katkı sağlanması amaçlanmıştır. Ancak bu hastalıkla ilgili literatürdeki mevcut veriler yeterli değildir ve optimal yönetim stratejilerinin belirlenebilmesi için daha fazla çalışma-ya ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: timik karsinom, paraneoplastik sendrom, timoma

Kaynakça1. Greene MA, Malias M. Aggressive multimodality treatment of invasive thymic

carcinoma. J Thorac Cardiovasc Surg. 2003; 125:434–6.2. PDQ® Adult Treatment Editorial Board. PDQ Thymoma and Thymic

Carcinoma Treatment (Adult). Bethesda, MD: National Cancer Institute. Updated <10/11/2019>. Available at: https://www.cancer.gov/types/thymoma/hp/thymoma-treatment-pdq. Accessed <11/23/2019>. [PMID: 26389476]

20

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Şekil 3: Hastanın verilen tedaviler sonrası, son PET-BT görüntülemesi.

S-06 Akciğer Kanseri

N2 HASTALIKTA NEOADJUVANT TEDAVİ SEÇİMİNİN UZUN DÖNEM SAĞ KALIM ÜZERİNE ETKİSİ VAR MI?

Ömer Yavuz1, Ezgi Cesur3, Kemal Karapınar1, Murat Kapdağlı3, Fatih Selçukbiricik4, Duygu Sezen5, Suat Erus2, Uğur Selek5, Serhan Tanju2, Nil Molinas Mandel4, Şükrü Dilege2,31Koç Üniversitesi Hastanesi, Göğüs Cerrahisi 2Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi 3VKV Amerikan Hastanesi Göğüs Cerrahisi 4Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji 5Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi

Amaç: Küçük hücre dışı akciğer kanseri rezeksiyonu yaptığımız hastalarda neoadjuvant tedavi modalite seçiminin uzun dönem sağ kalıma etkisinin araştırılması

Gereç ve Yöntem: Nisan 2006 – Aralık 2019 tarihleri arasında, kliniğimizde primer küçük hücre dışı akciğer kanseri nedeniyle akciğer rezeksiyonu geçiren 660 hasta retrospektif olarak incelendi. Bunların arasından neoadjuvant tedavi alan 63 hasta, kemoterapi ve kemorad-yoterapi almış olmalarına göre iki gruba ayrıldı. İki grubun içinden N2 pozitifliği nedeniyle neoadjuvant tedavi almış hastalarda subgrup ana-lizi yapıldı. Gruplar arasında Kaplan-Meier sağ kalım analizleri yapıldı.

Bulgular: Tüm grupta ortalama takip süresi 46,78 ±41,07 (1-165) aydı. Kemoterapi ve kemoradyoterapi grupları arasında ortalama ta-kip süreleri açısından istatistiksel fark saptanmadı (sırasıyla 50,85 vs 28,93 ay, p: 0,21). Kemoterapi grubunda ortalama sağ kalım 114,72 ay, kemoradyoterapi grubunda 53,57 aydı (p: 0,29). Kemoterapi gru-bunda 2 yıllık sağ kalım %77, 5 yıllık sağ kalım %72 iken, kemo-radyoterapi grubunda 2 yıllık sağ kalım %65, 5 yıllık sağ kalım %48 olarak tespit edildi. Neoadjuvant tedavi sebebi olarak N2 pozitifliği olan hastalarda subgrup analizleri yapıldığında kemoterapi (n=17) ve kemoradyoterapi (n=16) grupları arasında sağ kalım açısından ista-tistiksel fark saptanmamasına rağmen kemoterapi grubunda ortalama sağ kalım yüksek tespit edildi (105,25 vs 44,87 ay, p: 0,32).

Sonuç: Küçük hücre dışı akciğer kanseri tedavisinde neoadjuvant tedavi modaliteleri arasında bizim hasta serimizde istatistiksel fark saptanmamış olmakla birlikte tedavi seçiminin hastaya ve hastalığın yayılımına göre planlanması gerektiğine inanıyoruz.Anahtar Kelimeler: Akciğer kanseri, neoadjuvant tedavi, radyoterapi, kemoterapi, lobektomi

3. Engels EA. Epidemiology of thymoma and associated malignancies. J Thorac Oncol 2010; 5:260-265.

4. Carter BW, Benveniste MF, Madan R, et al. IASLC/ITMIG Staging System and Lymph Node Map for Thymic Epithelial Neoplasms. Radiographics. 2017; 37:758-776.

5. Kondo K, Monden Y. Therapy for thymic epithelial tumors: a clinical study of 1,320 patients from Japan. Ann Thorac Surg. 2003; 76:878-84.

6. Engels EA, Pfeiffer RM. Malignant thymoma in the United States: demographic patterns in incidence and associations with subsequent malignancies. Int J Cancer. 2003; 105:546-51.

7. Fornasiero A, Daniele O, Ghiotto C, et al. Chemotherapy for invasive thymoma. A 13-year experience. Cancer. 1991; 68:30-33.

8. Song Z, Yu X, Zhang Y. Chemotherapy and prognosis in advanced thymic carcinoma patients. Clinics (Sao Paulo). 2015; 70:775-80.

9. Gay CM, William WN, Wang SA, et al. Thymoma complicated by acquired amegakaryocytic thrombocytopenia and pure red cell aplasia. J Natl Compr Canc Netw. 2014; 12:1505-9.

Şekil 1: Timik skuamöz hücreli karsinom (H&E, x400).

Şekil 2: Hastanın tedavi öncesi, tanı aşamasında çekilen ilk PET-BT görüntülemesi.

21

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

S-08 Akciğer Kanseri

EKZON 18 VE EKZON 20 MUTASYON POZİTİFLİĞİ OLAN HASTALARDA TİROZİN KİNAZ İNHİBİTÖRLERİNİN ETKİNLİĞİ

Pınar Gürsoy1, Ali Murat Tatlı2, Dilek Erdem3, Erdem Göker 1, Emir Çelik4, Nebi Serkan Demirci4, Abdullah Sakin5, Muhammed Mustafa Atçı5, Ertuğrul Bayram6, Tuğba Akın Telli7, Burak Bilgin8, Ahmet Bilici9, Baran Akangündüz10, Sevinç Ballı11, Ahmet Demirkazık11, Fatih Selçuk Biricik12, Serkan Menekşe13, Eyyüp Çavdar14, Akın Öztürk15, Esma Türkmen Bekmez16, Serdal Turhal17, Sadettin Kılıçkap18, Hasan Çağrı Yıldırım18, Başak Oyan19, Asude Aksoy20, Fatma Paksoy Türköz21, Engin Kut13, Nuran Katgı22, Teoman Şakalar 23, Murat Akyol24, Halil İbrahim Ellez25, Atakan Topçu26, Atike Pınar Erdoğan27, Kezban Nur Pilancı28, Engin Hedem29, Hacı Arak30, Nadiye Akdeniz31, Özkan Alan32, Burcu Yapar Taşköylü33, Deniz Nart1, Perran Fulden Yumuk34

1Ege Üniversitesi 2Akdeniz Üniversitesi 3Vm Medikalpark Samsun 4İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 5Prof Dr Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi 6Çukurova Üniversitesi 7Marmara Üniversitesi 8Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi 9Medipol Üniversite Hastanesi 10Erzincan Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi 11Ankara Üniversitesi 12Koç Üniversitesi Hastanesi 13Manisa Şehir Hastanesi 14Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi 15İstanbul Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi 16Sağlık Bilimleri Üniversitesi Derince Eğitim Araştırma Hastanesi 17Anadolu Sağlık Merkezi İstanbul 18Hacettepe Üniversitesi 19Acıbadem Altunizade Hastanesi 20Fırat Üniversitesi Hastanesi 21İstinye Üniversitesi 22SBÜ Dr. Suat Seren Göğüs Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi 23Kahramanmaraş Necip Fazıl Şehir Hastanesi 24Bakırçay Üniversitesi Çiğli Eğitim ve Araştırma Hastanesi 259 Eylül Üniversitesi 26Bezmialem Vakıf Üniversitesi i27Manisa Celal Bayar Üniversitesi 28Bahçelievler Memorial Hastanesi 29Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakütesi 30Gaziantep Üniversitesi 31Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi 32Tekirdağ Şehir Hastanesi 33Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi 34Koç Üniversitesi

Giriş: NSCLC’li hastalarda Epidermal growth factor receptör (EGFR) mutasyonun sıklığı Avrupalı toplumlarda yaklaşık %10-20, Asyalı toplumlarda %50 olarak saptanmıştır. Ekzon 19 ve ekzon 21 L858R ‘’klasik EGFR mutasyonları’’ olarak adlandırılır ve tüm NSCLC’deki EGFR mutasyonlarının %90’ını oluşturur. Diğer EGFR mutasyonları uncommon EGFR mutasyonları (u-EGFRm) olarak ad-landırılır ve tüm EGFR mutasyonlarının yaklaşık 10-20% oluşturur. . U-EGFR mutasyonları arasında ekzon 18 mutasyonu %2-4 ve ekzon 20 mutasyonu ise %4-5 civarında pozitif saptanmıştır. Biz çalışma-mızda Bizim çalışmamızın amacı EGFR ekzon 18 ve 20 mutasyonu pozitif hastalık grubunun özelliklerini belirlemek ve kullanılan TKI ile sağkalım arasında fark olup olmadığını göstermektir

Gereç ve Yöntem: Türkiye’den 34 merkezde 2012-2021 tarihleri arasında EGFR ekzon 18 ve ekzon 20 mutasyonu pozitif olup erloti-nib yada afatinib kullanan 143 hasta verisine ulaşıldı.18 hasta dışlan-dı.125 hastada 3 gruba ayrıldı. Hastaların cinsiyet ,yaş ,sigara içme durumu ,performans skoru , evreleri ,metastaz bölgeleri ,öncesinde ve sonrasında aldığı tedaviler, yan etkiler ve ölüm tarihleri kaydedildi. Bu 3 grup arasında hastaların genel özellikleri , erlotinib ve afatinib tedavileri ile sağkalım açısından fark olup olmadığı retrospektif olarak kıyasladık.

S-07 Akciğer Kanseri

T790M MUTANT İLERİ EVRE KHDAK HASTALARINDA OSİMERTİNİBİN ETKİNLİK VE GÜVENLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: TÜRK ONKOLOJİ GRUBU

Mutlu Hızal1, Burak Bilgin2, Nail Paksoy3, Özgür Açıkgöz4, Ahmet Sezer5, Mustafa Gürbüz6, Naziye Ak7, Şebnem Yücel2, Murat Ayhan8, Cihan Erol9, Aykut Demirkıran10, Nil Molinas Mandel11, Abdallah Shbair12, İvo Gökmen13, Tuğba Başoğlu14, Semra Paydaş15, Atike Gökçen Demiray16, Yakup İriağaç17, Teoman Şakalar18, Esra Zeynelgil19, Ali Murat Tatlı20, Aykut Bahçeci21, Deniz Can Güven22, Burcu Caner23, Alper Can24, Ahmet Gülmez25, Yusuf Karakaş26, Bülent Yalçın9, Ahmet Demirkazık6, Ahmet Bilici4, Adnan Aydıner3, Perran Fulden Yumuk14, Mehmet Ali Nahit Şendur9

1Ankara Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 2Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 3İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 4Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 5Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Adana 6Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 7Yozgat Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Yozgat 8Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 9Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 10Necmeddin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Konya 11İstanbul Amerikan Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 12Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 13Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Edirne 14Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji B.d, İstanbul 15Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Adana 16Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Denizli 17Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji B.d, Tekirdağ 18Necip Fazıl Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Kahramanmaraş 19Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 20Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Antalya 21Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Gaziantep 22Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 23Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Bursa 24İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 25İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Malatya 26Bodrum Acıbadem Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Muğla

Giriş: Osimertinib, üçüncü jenerasyon geri dönüşümsüz bir EGFR (epidermal büyüme faktörü reseptörü) tirozin kinaz inhibitörüdür (TKİ). Birinci basamak TKİ tedavisi altında progrese olan T790M mu-tasyonu bulunan hastaların standart ikinci basamak tedavi seçeneğini oluşturmaktadır. Bu çok merkezli çalışmada T790M mutasyonu bulu-nan ileri evre küçük hücre dışı akciğer kanseri (KHDAK) hastalarında Osimertinib tedavisinin etkinlik ve güvenliğinin gerçek yaşam verile-riyle değerlendirilmesi amaçlandı.

Gereç ve Yöntem: Çalışma Türkiye çapında 24 farklı merkezde T790M-mutasyonu bulunan ve Osimertinib tedavisi alan ileri evre KHDAK hastalarının retrospektf olarak incelenmesiyle gerçekleştirildi. Primer sonlanım noktası tedavi sonlandırılmasına kadar geçen süre (TSS) –time to treatment discontinuation- olarak belirlendi. Sekonder sonlanım noktaları objektif yanıt oranı, genel sağkalım (GS) ve güven-lik olarak belirlendi.

Sonuçlar: Toplam 163 hasta çalışmaya dahil edildi. EGFR ekzon 19 delesyonu %68,7 ve ekzon 21 L858R mutasyonu sıklığı %22,7 olarak bulundu. Toplam 96 hasta (%58,9) Osimertinib tedavisini ikin-ci basamak ve 48 hasta (%29,4) üçüncü basamak tedavi olarak aldı. Ortanca 13 ay izlem süresi sonrasında ortanca TSS 21,6 ay olarak hesaplandı. Objektif yanıt oranı %82,2 ve ortanca GS 32,1 ay olarak hesaplandı. Güvenlik anlamında 3. ve 4. derece yan etkiler hastaların %11,7’sinde görüldü.

Tartışma: Osimertinib, T790M mutasyonu bulunan ileri evre KHDAK hastalarının ikinci ve üçüncü basamak tedavilerinde oldukça etkin bir tedavi seçeneğidir. Yan etkileri tolere edilebilir ve yönetilebilir görünmektedir.Anahtar Kelimeler: Küçük hücre dışı akciğer kanseri, EGFR, Osimerti-nib, gerçek yaşam, etkinlik

22

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

S-09 Akciğer Kanseri

PDL-1 TESTİ YAPILAN KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERLİLERİN (KHDAK) ÇOK MERKEZLİ TÜRKİYE GERÇEK YAŞAM KLİNİK SONUÇLARI

Ozan Yazıcı1, Fatih Gürler1, Ramazan Acar2, Mustafa Gürbüz3, Deniz Can Güven4, Tuğba Başoğlu Tüylü5, Murat Araz6, Saadettin Kılıçkap4, İsmail Ertürk2, Filiz Çay Şenler3, Mustafa Karaağaç6, Fulden Yumuk1, Ahmet Demirkazık3, Erdem Şen7, Refika Yorulmaz Çakmak1, Nuri Karadurmuş2, Nalan Akyürek9, Serdar Turhal8, Nuriye Özdemir1, Ahmet Özet1

1Gazi Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 3Ankara Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 4Hacette Üniversitesi Kanser Enstitüsü Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 5Marmara Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 6Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 7Çanakkale Mehmet Akif Ersoy Devlet Hastanesi Tıbbi Onkoloji 8Anadolu Sağlık Merkezi Tıbbi Onkoloji 9Gazi Üniversitesi Patoloji Anabilim Dalı

Giriş: Mevcut çalışma, PD-L1 test edilmiş KHDAK hastalarının gerçek yaşam klinik sonuçlarını çok merkezli değerlendirmeyi amaç-lamıştır.

Gereç ve Yöntem: PD-L1 testi yapılan KHDAK hastalarının klinik parametreleri retrospektif olarak değerlendirildi. Türkiye’ de genelinde farklı 8 merkezden veri toplandı.

Bulgular: Toplam 338 hasta çalışmaya dahil edildi ve bunların %79,6’sı (269) erkekti. Hastaların yaş ortalaması 63 (±11) idi. Siga-ra içme durumu %39.3’ü (n=133) aktif içici, %43.5’i (n=147) eski sigara içen ve %14.2’si (n=48) sigara içmeyendi. Hastaların histopa-tolojisi %65.7’si (n=222) adenokarsinom, %20.7’si (n=70) skuamöz hücreli karsinom, ve diğerleriydi. PDL-1, primer tümör (%67.2), me-tastatik bölge (%14.2) ve plevral efüzyondan (%3.6) değerlendirildi. Hastaların medyan PFS’si 7 (%95 GA 5,9 - 8) aydı ve OS 13 (%95 GA 11 - 14,9) aydı. Metastaz yapılan bölgeler %30.8 beyin, %15.7 ka-raciğer, %24.6 adrenal bez, %39.9 aksi akciğer, %32 uzak lenf nodu, %33 plevral metastazdı. Tespit edilen sürücü mutasyonlar %9.8’inde EGFR, %3’ünde ALK füzyonu, %0.6’sında ROS-1 füzyonu, %0.6’sın-da BRAF mutasyonuydu. Hastaların %49.4’ünde (n=167) PDL-1 ≥%1, 86 hastada (%25.4) PDL-1 ≥%50, 46 hastada (%13.6) PDL-1 ≥%80’dir. PDL pozitif ve negatif grupta PFS benzerdi [7 ay (95CI 5.7 -8.2) ile 8 ay (%95 GA 6.1- 9.8), p=0.11] ve ayrıca PDL1 ≥ %50 olan hastalarda <%50 ile karşılaştırıldığında PFS benzerdi. OS, PDL pozitif ve negatif gruplarda [17 ay (%95 CI 11.5-22.4) ve 12 ay (%95 GA 10.5-13.4) sırasıyla (p=0.24)] istatistiksel olarak anlamlı değildi. PD-L1’de ≥ %50 ve < %50 OS, sırasıyla 17 aya (%95 GA 7.7- 26.2) karşılık 13 aydı (%95 GA 11.4-14.5) (p=0.11). Birinci basamak te-daviler platin kombinasyon kemoterapisi %63.6 (n=215), tek ajanlı kemoterapi %3.9 (n=13), tirozin kinaz inhibitörleri %8.9 (n=30), ke-moterapi-immünoterapi kombinasyonu %3.6 (n=12), immünoterapi %7.7 (n=26) ve diğerleriydi. İkinci basamak tedavi olarak hastaların çoğuna %25.7 kemoterapi, %5.6 TKI, %6.5 immünoterapi uygulan-mıştı. İmmünoterapi almayan, 1. ve 2. basamak tedavi olarak immü-noterapi alan hastaların 12.ay OS oranları sırasıyla %56, %51 ve %66 idi ve aradaki fark anlamlı değildi. 1. veya 2. basamak tedavisi olarak immünoterapi alan hastalarda medyan OS, immünoterapi almayan grupla karşılaştırıldığında 17 aya karşılık 13 aydı (%95 GA (11.2 – 14.7), (p=0.13)).

Sonuç: İmmünoterapi alan hastalarda gerçek yaşam medyan OS 17 aydı. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde immünotera-pi, KHDAK’ye karşı tedavilerin yadsınamaz ve erişilebilir bir parçası olmalıdır.Anahtar Kelimeler: PDL-1, Küçük hücre dışı akciüer kanseri, gerçek yaşam verisi

Bulgular: Metastatik küçük hücre dışı akciğer kanseri(NSCLC) ek-zon 18 ve ekzon 20 mutasyon pozitifliği için tedavi alan 125 hasta tanımlandı. Ekzon 18 pozitifliği %60 (75 hasta), ekzon 20 pozitifliği %16(20 hasta) ve komplex mutasyon pozitifliği %24(30 hasta) sap-tandı. Erlotinib kolunda 75 hasta (60%) ve afatinib kolunda 50 hasta (40%)mevcuttu.Genel grubun PFS 7.2 ay (95% 5.1-9.3) saptandı. PFS Erlotinib kolunda 8.0 ay (95%4.7-11.3), afatinib kolunda 7.0ay (95% 4.4-9.6) olup istatistiki fark saptanmadı (p;0.869). Ekzon 18 po-zitif kolun (Grup A) PFS 7.0 (95% 5.9-8.1), ekzon 20 pozitif kolun (Grup B) 4.3(95%2.1-6.5), komplex mutasyon pozitif (Grup C)17.3 ay(95%8.5-26.1) ve istatistiksel olarak anlamlı idi (p:0.036)(Şekil 1) .Ekzon gruplarında aldıkları TKI e göre bakıldığında tüm gruplarda afatinib alanlarda PFS erlotinib alanlara göre daha uzun olmasına rağ-men istatistiksel fark anlamlı saptanmadı. OS açısından bakıldığında da fark gözlenmedi. Genel grubun OS 21.4 ay (95%16.1-26.6) ve afatinib kolunun OS erlotinibe göre daha uzun saptandı (sırayla 24.8 ay vs 20.0 p:0.190)(Şekil 2).Ekzon alt gruplarına bakıldığında en uzun OS komplex mutasyonlarda 41.9 ay olup ekzon 18 ve ekzon 20 de sırayla 21.0 ay -21.2 ay ve p:0.376 saptandı.

Sonuç: Ekzon 18 ve ekson 20 mutasyonları klasik EGFR mutas-yonlarına göre daha kısa progresyonsuz sağkalım ve genel sağkalıma sahiptirler. Bu mutasyonlar da afatinib ve erlotinib etkinliğindede fark yoktur. Komplex mutasyonların ise özellikle progresyonsuz sağkalım süreleri oldukça uzundur.Anahtar Kelimeler: Afatinib, Erlotinib , Ekzon 20 Mutasyon,Ekzon 18 Mutasyon

Kaynakça1. Hi Y, Au JS, Thongprasert S, Srinivasan S, Tsai CM, Khoa MT, et al. A

prospective, molecular epidemiology study of EGFR mutations in Asian patients with advanced non-small-cell lung cancer of adenocarcinoma histology (PIONEER). J Thorac Oncol 2014;9:154–62

2. Kobayashi S, Canepa HM, Bailey AS, et al. Compound EGFR mutations and response to EGFR tyrosine kinase inhibitors. J Thorac Oncol 2013;8:45-51.

3. Pao W. Chmielecki J. Rational, biologically based treatment of EGFR-mutant non-small-cell lung cancer. Nat Rev Cancer 10, 760–774.

4. Mitsudomi T, Kosaka T, Yatabe Y. Biological and clinical implications of EGFR mutations in lung cancer. Int J Clin Oncol 2006 Jun;11(3):190-8.

Şekil 1: pfs

Şekil 2: os

23

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

(n=259) adenokanser alt tipine sahipti. Alektinib tedavisini birinci ba-samakta alan 177 hasta (%64,6), daha önce bir basamak kemotera-pi alan 82 hasta (%29,9) ve ≥2 basamak kemoterapi alan 14 hasta (%5,1) mevcuttu. Ortanca 12,4 aylık izlem süresi sonunda (0,16-64,8 ay) tüm grup için PS 26 ay (18.5-33.5, 95% CI) bulundu. Tedaviyi 1. Basamakta alan 177 hastada ortanca PS 28,8 ay (18.3-39.3, 95% CI) bulundu. Objektif yanıt oranı %77,9 (n=201) olarak saptandı. Toplam 74 hasta exitus oldu ve izlem süresi sonunda hastaların %73’ü yaşıyordu. Hastaların %64,2’sinde en az bir yan etki ve %8’inde ≥3. derece yan etki bildirildi. Yan etki nedeniyle 4 hastada (%1,5) tedavi sonlandırıldı.

Tartışma: Çalışmamızda ortanca PS tüm grupta 26 ay ve 1.ba-samak alan hastalarda 28,8 ay olarak bulunmuştur. Gerçek yaşam verisi olması ve izlem süresinin kısalığı sonuçları değerlendirirken göz önünde bulundurulmalıdır. Yanıt oranı faz 3 çalışma sonuçlarına benzerdir. Alektinib ALK mutant ileri evre KHDAK hastalarının teda-visinde gerçek yaşam verileriyle etkin ve güvenilir bir tedavi seçeneği oluşturduğu söylenebilir. Anahtar Kelimeler: Alektinib, Küçük hücre dışı akciğer kanseri, ALK, birinci basamak, etkinlik

S-11 Akciğer Kanseri

KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERLERİNDE NEOADJUVAN TEDAVİNİN TÜMÖR DOKUSU PD-L1 VE VISTA EKSPRESYON DÜZEYLERİNE ETKİSİ

Orhun Akdoğan1, Osman Sütcüoğlu2, Betül Öğüt3, Nalan Akyürek3, Nuriye Özdemir2, Ahmet Özet2, Ozan Yazıcı2

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı 3Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Patoloji Anabilim Dalı

Giriş: PD-L1 ve VISTA (T Hücre Aktivasyonunun V-domeni Ig Supresörü) önemli immün kontrol noktalarıdır ve KHDAK’li hastalar-da immünomodülatör bir rol oynamaktadır (1). Ek olarak, radyas-yonun tümör antijen salınımını indüklediği ve PD-L1 ekspresyonunu arttırdığı gösterilmiştir (2). Bu nedenle, bu çalışmada Evre III KHDAK hastalarında neoadjuvan kemoterapi veya kemoradyoterapi sonrası PD-L1 ve VISTA ekspresyon düzeyini değerlendirilmesi hedeflenmiş-tir.

Gereç ve Yöntem: Ocak 2010-Ocak 2020 tarihleri arasında KHDAK ile takip edilen hastaların verileri retrospektif olarak değerlen-dirildi. Veriler hasta dosyalarından ve hastane elektronik kayıt siste-minden toplanmıştır. Patolojik tanı olarak KHDAK tanısı alan ve neo-adjuvan kemoterapi/kemoradyoterapi ile tedavi edilen evre 3 hastalar çalışmaya dahil edildi. Çalışmaya dahil edilme kriterleri; 18 yaşından büyük olmak, ECOG performans skoru 0-2’ye sahip olmak ve en az 2 kür neoadjuvan kemoterapi/kemoradyoterapi almış olmak olarak be-lirlendi. Sitolojik materyallerden yeterli immünhistokimyasal boyama yapılamadığı için hastaların tanı anındaki patolojisinin doku biyop-sisi olması zorunlu tutuldu. Dosya bilgisi veya takibi yetersiz olan ve neoadjuvan tedavi öncesi veya sonrası patoloji materyali hastanemiz patoloji arşivinde olmayan hastalar çalışma dışı bırakıldı.

Bulgular: Otuz dört hasta çalışmaya dahil edildi. Bu hastaların tanı anında %64,7 (n=22) PD-L1 düzeyi < %1’di. Neoadjuvan kemote-rapi/kemoradyoterapi sonrası hastaların %32,3’ünün (n=11) PD-L1 düzeyi < %1 iken, hastaların %41.1’inde (n=14) PD-L1 düzeyinde artış saptandı (p= 0.004). Hastaların %58.8’inin (n=20) tanı anında Vista düzeyi < %1’di. Neoadjuvan kemoterapi/kemoradyoterapi son-rası hastaların %35.2’sinin (n=12) VISTA düzeyinin <%1 iken, hasta-ların %44’ünde (n=15) tedavi sonrası VISTA düzeyinde artış görüldü (p = 0.025) (Tablo 1). VISTA ekspresyonu ile sağkalım arasında ilişki saptanmazken (p: 0.53), tanı anında yüksek PD-L1 ekspresyonu kötü prognozla ilişkiliydi (p = 0.033).

S-10 Akciğer Kanseri

ALK MUTANT İLERİ EVRE KHDAK’DE BİRİNCİ BASAMAK ALEKTİNİB TEDAVİSİNİN ETKİNLİK VE GÜVENLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ (TOG)

Mutlu Hızal1, Burak Bilgin2, Nail Paksoy3, Saadettin Kılıçkap4, Muhammed Mustafa Atcı5, Seda Kahraman6, Merve Keskinkılıç7, İrem Bilgetekin8, Murat Ayhan9, Deniz Tural10, Önder Eren11, Fatma Nihan Akkoç Mustafayev12, Ali Murat Tatlı13, Ertuğrul Bayram14, Şebnem Yaman2, Yasin Kutlu15, İsmail Ertürk16, Erkan Özcan17, Ahmet Gülmez18, Mustafa Korkmaz19, Baran Akagündüz20, Dilek Erdem21, Tuğba Akın Telli22, Asude Aksoy23, Necdet Üskent24, Yakup İriağaç25, Naziyet Köse Baytemür26, Dinçer Aydın27, Teoman Şakalar28, Hacı Arak29, Fatih Selçukbiricik30, Yakup Ergün31, Taner Korkmaz32, Naziye Ak33, Çağlar Ünal34, Nadiye Akdeniz35, Mehmet Alpaslan Özgün12, Berna Öksüzoğlu8, Bülent Yalçın6, İlhan Öztop7, Efnan Algın1, Abdullah Sakin5, Adnan Aydıner3, Perran Fulden Yumuk22, Mehmet Ali Nahit Şendur6

1Ankara Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Ankara 2Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Ankara 3İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, İstanbul 4İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara Liv Hospital Tıbbi Onkoloji Bölümü, Ankara 5İstanbul Prof.dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, İstanbul 6Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Ankara 7Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, İzmir 8Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Ankara 9Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, İstanbul 10Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, İstanbul 11Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Konya 12Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, İstanbul 13Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Antalya 14Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Adana 15İstanbul Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, İstanbul 16Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Ankara 17Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Edirne 18İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Malatya 19Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Konya 20Erzincan Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Erzincan 21Samsun Medical Park Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Samsun 22Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, İstanbul 23Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Elazığ 24Anadolu Sağlık Merkezi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Kocaeli 25Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Tekirdağ 26Memorial Ankara Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Ankara 27Kocaeli Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Kocaeli 28Necip Fazıl Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Kahramanmaraş 29Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Gaziantep 30Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, İstanbul 31Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Batman 32Acıbadem Maslak Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, İstanbul 33Yozgat Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Yozgat 34Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, İstanbul 35Adıyaman Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Adıyaman

Giriş: Anaplastik lenfoma kinaz (ALK) mutasyonu tüm küçük hücre dışı akciğer kanseri (KHDAK) hastalarının yaklaşık %3-7’sinde pozitif bulunur. Alektinib, santral sinir sistemine geçişi olan, birçok farklı ilaç direnç mutasyonu varlığında etki edebilen potent bir ALK tirozin kinaz inhibitörüdür (TKİ). Bu çalışma ile ALK mutant ileri evre KHDAK olan hastalarda, birinci basamak TKİ olarak Alektinib tedavisinin etkinlik ve güvenliğinin gerçek yaşam verileriyle araştırılması amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Çalışma Türkiye çapında toplam 35 merkezde gerçekleştirilmiştir. ALK mutant ileri evre KHDAK olan ve hedeflenmiş tedavi ajanı olarak Alektinib tedavisi alan hastalar retrospektif ola-rak analiz edilmiştir. Alektinib tedavisini birinci basamakta alan veya daha öncesinde ALK mutasyonuna karşı hedeflenmiş tedavi almamış hastalar çalışmaya dahil edilmiştir. Primer sonlanım noktası progres-yonsuz sağkalım (PS), ikincil sonlanım noktaları genel sağkalım (GS), objektif yanıt oranı ve güvenlik olarak belirlenmiştir.

Sonuçlar: Toplam 130 kadın (%47,4) ve 144 erkek (%52,5) ol-mak üzere 274 hasta çalışmaya dahil edildi. Ortanca yaş 57 ve hiç sigara içmemişlerin oranı %51,5 olarak bulundu. Hastaların %94,5’i

24

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

S-12 Cilt Tümörleri ve Melanomai

NİVOLUMAB ALAN METASTATİK UVEAL MELANOM HASTALARINDA TEDAVİ ETKİNLİĞİ: ÇOK MERKEZLİ, RETROSPEKTİF ÇALIŞMA

Seher Yıldız Tacar1, Faith Selçuk Biricik2, Mesut Yılmaz1, Kayahan Ertürk2, Ahmet Murat Sarıcı3, İlkay Gültürk1, Murat Ayhan 4, Deniz Tural1

1Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Onkoloji Anabilim Dalı 2Koç Üniversitesi, Onkoloji Anabilim Dalı 3Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İstanbul Üniversitesi, Göz Hastalıkları Anabilim Dalı 4Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Onkoloji Anabilim Dalı

Giriş: Metastatik uveal melanom tedavisi için etkinliği gösterilmiş sistemik tedavi seçenekleri kısıtlıdır. Biz bu çalışmamızda nivolumab ile tedavi edilen metastatik uveal melanom hastalarında nivolumabın etkinliğini değerlendirmeyi amaçladık

Gereç ve Yöntem: Çok merkezli katılımın olduğu çalışmamızda metastatik uveal melanom tanısı ile nivolumab tedavisi alan hastaların dosyaları retrospektif olarak tarandı ve bilgileri kaydedildi.

Sonuçlar: Çalışmamızda 17 hasta verisi incelendi, 16 hastanın te-davi etkinliği değerlendirildi. Bir hastamızda tam yanıt, 2 hastamızda ise parsiyel yanıt elde edildi ORR (objektif yanıt oranı ) %18 olarak görüldü. Median progresyonsuz sağ kalım süresi (PFS)5.8 ay (95% CI, 0.03 -11.57 ay), ve median genel sağ kalım (OS) 10.5 ay sap-tandı (%95 CI, 3.87-14.14 ay).(Şekil 1). ECOG-PS 0 olan hastalarda istatistiksel olarak anlamlı şeklide daha uzun OS ve PFS görüldü. Me-dian LDH düzeyi düşük olan hastalarda ise istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha uzun OS saptanmasına rağmen PFS de anlamlı farklılık saptanmadı.(Şekil 2) Tedavi ile ilişkili yan etki olarak en sık grade 1 ve 2 halsizlik ve iştah azalması saptandı (%17), grade 3-4 yan etki görülmedi

Sonuç: Metastatik uveal melanom da kısıtlı sayıdaki tedavi seçe-nekleri arasında immünoterapi de bir tedavi seçeneği olarak ortaya çıkmaktadır ancak daha çok sayıda hasta sayısı içeren propektif çalış-malarla etkinliğin gösterilmesine ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: metastatik uveal melanom, nivolumab, immüno-terapi

Şekil 1: Hastalara ait median OS-PFS grafiği

Şekil 2: ECOG ve median LDH›a göre median OS-PFS grafiği

Sonuç: Ön sonuçlarımız, Evre III KHDAK hastalarında kemoterapi ve kemoradyoterapinin, PD-L1 ve VISTA ekspresyon seviyelerini artı-rarak immun stimulan amaçla kullanılabileceğini göstermiştir.

Bu çalışma Türk Tıbbi Onkoloji Derneği desteği ile gerçekleştiril-miştir. Anahtar Kelimeler: immunoterapi, vista, pd-l1, apiskobal etki, neoad-juvan tedavi, kemoterapi, radyoterapi

Şekil 1: PD-L1 ekspresyon seviyesi ve Genel Sağ Kalım

Şekil 2: VISTA ve Genel Sağ Kalım

Şekil 3: Neoadjuvan Tedavi Sonrası PD-L1 ve VISTA Ekspresyon Değişikliği

25

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Tablo 1. Anti-VEGF tedavi ve kontrast nefropati arasındaki ilişki

n (%) kontrast nefropati (-) kontrast nefropati (+) p değeri

Anti-VEGF (+) 28 (35.9) 11 (78.6) 0,006

Anti-VEGF (-) 50 (64.1) 3 (21.4)

Tablo 2. Kontrast nefropati gelişen hastaların klinik ve demografik özellikleri

kontrast nefropati (-)kontrast nefropati (+) p değeri

Yaş, yıl (median) 61 62 0.63

Cinsiyet E/K 38/40 9/5 0.38

Evre (lokal/metastatik)

13 (16.7) 65 (83.3) 1 (7.1) 13 (92.9) 0.63

Komorbideteler (DM/HT/KAH)

12 (15.4) 24 (30.8) 7 (9.0)

- 2 (14.3) 1 (7.1) 0.11 0.20 0.82

Bazal kan parametreleri (ürik asit/LDH/potasyum/albumin)

4.6 (3.8-5.5) 240 (213-274) 4.4 (4.0-4.6) 3.9 (3.5-4.1)

4.2 (3.8-4.9) 243 (177-308) 4.4 (4.2-4.7) 3.7 (3.4-3.9)

0.42 0.84 0.38 0.21

Şekil 1: üre seyri

Şekil 2: kreatinin seyri

S-13 Destek Tedaviler

KANSER HASTALARINDA ANTİ-VEGF TEDAVİNİN KONTRAST NEFROPATİ ÜZERİNE ETKİSİ: PROSPEKTİF KESİTSEL ÇALIŞMA

Ali Gökyer1, Osman Köstek1, Ahmet Küçükarda1, Muhammet Bekir Hacıoğlu1, Sedat Üstündağ2, Osman Kula3, Sernaz Uzunoğlu1, Bülent Erdoğan1, İrfan Çiçin1

1Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nefroloji Bilim Dalı 3Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Bilim Dalı

Giriş: Kanser hastalarında kontrast nefropati riski artmaktadır. Onkolojik tedavide kullanılan Anti-Vasculer Endothelial Growt Factor (Anti-VEGF) ilaçların da nefrotoksik yan etkileri belirgindir. Bu çalış-mada onkoloji polikliniğinde anti-VEGF tedavi alan ve almayan ke-moterapi hastalarında Bilgisayarlı Tomografi (BT) sonrasında kontrast nefropati gelişim sıklığını karşılaştırdık.

Gereç ve Yöntem: Bu prospektif kesitsel çalışmaya 92 kemoterapi hastası dahil edildi. Aktif tedavi alan hastalardan glomerular filtrasyon hızı (GFH) <50 ml/min, hemoglobin < 10 gr/dl Eastern Cooperative Oncology Group (ECOG) skoru ≥2 ve nefrotoksik ilaç kullanan has-talar çalışmaya alınmadı. Hastaların BT öncesi bazal ve BT sonrası 2. günde, 3. günde ve 7. günde kan örnekleri alındı. Kontrast nefropa-ti, serum kreatinin değerinde 0,5 mg/dl veya bazale göre %25 artış olarak tanımlandı. Anti-VEGF alan grup ile almayan grup arasındaki kontrast nefropati sıklığı karşılaştırıldı.

Bulgular: Anti-VEGF (+) grupta 39, Anti-VEGF (-) grupta 53 has-ta vardı. İki grup arasında kadın-erkek dağılımı, yaş ortalaması, hiper-tansiyon (HT), diyabetes mellitus (DM), son kemoterapi tarihi ile BT çekim günü arasındaki süre ve kemoterapi basamağı bakımından an-lamlı fark yoktu. Anti-VEGF (+) grupta kontrast nefropati 11 hastada (%28), Anti-VEGF (-) grupta 3 hastada (%5,6) gözlendi (p=0,006). Kontrast nefropati saptanan hastalardan sadece 1 hastada kronik böb-rek hasarı ve buna bağlı komplikasyonlar nedenli ölüm izlendi. Anti-VEGF (+) grup içinde 23 hasta bevacizumab alırken, 16 hasta diğer anti-VEGF (sunitinib, axitinib, regorafenib, aflibercept) etkili tedaviler almaktaydı. İki grup karşılaştırıldığında kontrast nefropati gelişimi açı-sından anlamlı fark yoktu (p=0,50). CN (+) grupla CN (-) grupta ilaç dışı etkenler karşılaştırıldığında, yaş, cinsiyet dağılımı, tanı anındaki evre, komorbiditeler (HT, DM, KAH), bazal ürik asit, LDH, potasyum ve albumin değerlerinde anlamlı istatistiksel fark saptanmadı.

Sonuç: Kontrast nefropati, anti-VEGF ilaç alan kemoterapi hasta-larında almayan gruba göre daha fazla izlenmektedir. Bu etki tümör özelliklerinden, kan parametrelerinden ve komorbiditelerden bağım-sızdır. Anti-VEGF ilaçlar arasında CIN gelişimi bakımından fark yoktur.Anahtar Kelimeler: Kontrast nefropati, Bilgisayarlı tomografi, Anti-VEGF ilaçlar

Kaynakça1. American College of Radiology (ACR) Committee on Drugs and Contrast

Media. Manual on contrast media, version 10.3. 20182. Lee J, Cho JY, Lee HJ et al (2014) Contrast-induced nephropathy in patients

undergoing intravenous contrast-enhanced computed tomography in Korea: a multi-institutional study in 101487 patients. Korean J Radiol 15:456–463

3. Ohno I, Hayashi H, Aonuma K et al (2013) Guidelines on the use of iodinated contrast media in patients with kidney disease 2012: digest version: JSN, JRS, and JCS Joint Working Group. Clin Exp Nephrol 17:441–479

4. Rihal CS, Textor SC, Grill DE, et al (2002) Incidence and prognostic importance of acute renal failure after percutaneous coronary intervention. Circulation 2002; 105:2259-64.

5. Heyman SN, Clark BA, Kaiser N, et al (1992) Radiocontrast agents induce endothelin release in vivo and in vitro. J Am Soc Nephrol 3:58-65

6. Heyman SN, Rosen S, Rosenberger C (2008) Renal parenchymal hypoxia, hypoxia adaptation, and the pathogenesis of radiocontrast nephropathy. Clin J Am Soc Nephrol 3:288-96.

7. Stacul F, van der Molen AJ, Reimer P et al (2011) Contrast induced nephropathy: updated ESUR Contrast Media Safety Committee guidelines. Eur Radiol 21:2527–2541

8. Contrast media safety committee (2013) ESUR guidelines on contrast media version 8.1. 2013. http://www.esur.org/guidelines/

9. Cicin I, Erdogan B, Gulsen E et al (2014) Incidence of contrastinduced nephropathy in hospitalised patients with cancer. Eur Radiol

26

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Tartışma: PG-SGA ayaktan tedavi alan kanser hastalarının bes-lenme durumlandırının değerlendirilmesinde rutin kullanıma girmesi gereken bir değerlendirme aracıdır. Gelecekte daha büyük çalışmalar çok merkezli çalışmalar ile PG-SGA kısa formunun geçerliliğinin ya-pılması uygulama kolaylığı ve kullanımın yaygınlaşmasını sağlayabilir.Anahtar Kelimeler: PG-SGA, Beslenme Eğitimi, Kanser, Malnütrisyon

Kaynakça1. Union for International Cancer Control. GLOBOCAN 2020: New Global

Cancer Data.20202. Andreyev, H. J. N., Norman, A. R., Oates, J., & Cunningham, D. (1998).

Why do patients with weight loss have a worse outcome when undergoing chemotherapy for gastrointestinal malignancies?. European journal of cancer, 34(4), 503-509.

3. De Groot, L. M., Lee, G., Ackerie, A., & van der Meij, B. S. (2020). Malnutrition screening and assessment in the cancer care ambulatory setting: mortality predictability and validity of the patient-generated subjective global assessment short form (PG-SGA SF) and the GLIM criteria. Nutrients, 12(8), 2287.

4. Mendes, N. P., Barros, T. A. D., Rosa, C. D. O. B., & Franceschini, S. D. C. C. (2019). Nutritional screening tools used and validated for cancer patients: a systematic review. Nutrition and cancer, 71(6), 898-907.

5. August, D. A., Huhmann, M. B., & American Society for Parenteral and Enteral Nutrition (ASPEN) Board of Directors. (2009). ASPEN clinical guidelines: nutrition support therapy during adult anticancer treatment and in hematopoietic cell transplantation. Journal of Parenteral and Enteral Nutrition, 33(5), 472-500.

6. Arends, J., Bachmann, P., Baracos, V., Barthelemy, N., Bertz, H., Bozzetti, F., ... & Preiser, J. C. (2017). ESPEN guidelines on nutrition in cancer patients. Clinical nutrition, 36(1), 11-48.

Tablo 1: Katılımcıların karakteristik özellikleri

Tablo2: Beslenme Eğitim Grupları ile PG-SGA ve SGA değerlendirme skor dağılımlarına ilişkin karşılaştırma

Tablo 3: Enteral ürün kullanım durumunun beslenme değerlendirme skorlarına göre dağılımı ve karşılaştırması

Şekil 3: eGFR seyri

S-14 Destek Tedaviler

AYAKTAN KEMOTERAPİ ALAN HASTALARIN PG-SGA SKORLARININ BESLENME EĞİTİMİ VE MÜDAHALESİ İLE İLİŞKİSİ

Dilşat Baş1, 2, Nilay Öngen2, Özlem Sönmez3

1İstanbul Galata Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, İstanbul, Türkiye 2Acıbadem Altunizade Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü, İstanbul, Türkiye 3Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye

Giriş : Bu çalışmada ayaktan tedavi gören kanser hastalarının bes-lenme eğitim durumunun, malnütrisyon oranının, oral beslenme des-teği kullanma durumlarının saptanması ve bu parametreler arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Çalışmada veri toplama aracı olarak mal-nutrisyon saptamasında PG-SGA değerlendirme aracı ve hastaların beslenme eğitim durumu ve oral besin desteği kullanma durumunu sorgulayan anket uygulanmıştır. Verilen SPSS programına aktarılmış ve istatistiksel olarak analiz edilmiştir.

Sonuçlar: Çalışma grubunu, İstanbul’da yer alan özel bir sağlık kuruluşunun kemoterapi ünitesinde tedavi gören 281 kanser hastası oluşturmaktadır. Çalışma sonucuna göre hastaların %56,1’inin bes-lenme bilgisini tıbbi onkoloji doktorundan aldığı bulunmuş, beslenme eğitim durumu ile malnutrisyon sınıflandırması arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunamamıştır (p>0,005). Hastalık grupları ve PG-SGA sonuçları karşılaştırıldığında meme kanseri hastalarında SGA-A skoru ile sindirim sistemi kanseri grubundaki SGA-A skoru arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur( p<0.05), aynı şekilde SGA-C kategorisinde de meme kanseri ile akciğer kanseri has-taları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur ( p<0.05). PG-SGA değerlendirmesine göre hastaların %37,7’si orta ve şüpheli malnutrisyon, %6,8’i ağır malnutrisyonlu olarak bulunmuştur. Ancak malnutrisyonlu hastaların %72,5 ‘inin herhangi bir oral beslenme desteği almadığı görülmektedir. Kanser hastalarının beslenme duru-munun kan parametrelerindeki yansıması olan albümin, SGA ve PG-SGA değerlendirmeleri sonucunda ağır malnütrisyonlu olan hastalar-da diğer gruplara göre anlamlı derece daha düşük bulunmuştur. BKI ve PG-SGA değerlendirme araçlarının karşılaştırmasında ise; sadece BKI ile değerlendirilen malnütrisyonlu hastaların %82’sinin malnutris-yon durumlarının gözden kaçırıldığı bulunmuştur.

27

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

S-18 Epidemiyoloji

KANSER HASTALARINDA TEDAVİ SEÇİMİNDE BEKLENEN YAŞAM SÜRESİNİN ÖNEMİ

Mustafa Muhammed Atcı1

1T.C.S.B.Ü Okmeydanı E.A.H Tıbbı Onkoloji

Giriş: Kanser hastalarında çoğu tedavi için enaz 3 aylık yaşam bek-lentisi olması önerilmektedir. Kemoterapi kullanımında da benzer yak-laşımlar mevcuttur. Biz bu çalışmamızda onkolojik nedenle exitus olan hastaların son 3 ay içerisindeki tedavilerini incelemeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği’ nde takipliyken exitus olmuş hasta dosyaları incelendi. 2016-2019 yılları arasında exitus olan hastalar çalışmaya dahil edildi. Hastalar tanısından, hastalık evresinden, Eastern Coope-rative Oncology Group (ECOG) performans durumundan (PS) ba-ğımsız olarak çalışmaya dahil edildi.

Bulgular: Bu retrospektif çalışma için toplam 252 exitus dosyasın-dan veriler kabul edildi. Hastaların 78 (31%)’ i kadın iken, 174 (69%)’ ü erkekti. Hastaların ortalama tanı yaşı 61.9 ve ortalama exitus yaşı 62.5 idi. ECOG PS açısından incelendiğinde 27 (10.7%) hasta ECOG PS 1, 199 (78.9%) hasta ECOG PS 2 ve 26 (10.4%) hasta ECOG PS 3 tü. Son tedavi öncesi 221 (87.7%) hasta evre 4 idi. Hastaların son aldığı kemoterapi rejimi incelendiğinde 84 (33.3%) hasta tek ajan kemoterapi alırken 168 (66.6%) hasta kombinasyon kemoterapisi al-maktaydı. Hastaların son kemoterapisi ile exitusa kadar geçen ortala-ma süre 62.4 gün olarak hesaplandı.

Sonuç: Onkoloji pratiğinde tedavi kararında ve seçilen tedavinin şeklinin belirlenmesinde beklenen yaşam süresi değerlendirilmesi önem arz etmektedir. Bizim planladığımız hasta sayısı istatistiksel güç açısından 750 dir. Bu sayı ile yapacağımız istatistiksel çalışma daha fazla önem arz etmektedir.Anahtar Kelimeler: kemoterapi, exitus

S-19 İmmüno Onkoloji

İMMUN KONTROLNOKTA İNHİBİTÖRLERİNDE DOZ BELİRSİZLİĞİ: DÜŞÜK DOZLARDA ETKİNLİK AZALIYOR MU?

Fikret Arpacı1

1Liv Hospital Ankara

Son yıllarda onkolojide kulanıma giren immun kotrolnokta inhibi-törleri (İKİ) bazı kanserlerde anlamlı sağkalım uzamaları yapmıştır.Bu-gün endüstride 3000’den fazla İKİ üzerinde çalışmalar yapılmaktadır.Sınırlı kaynaklı ülkelerde İKİ’lerin ödeme kapsamında olma oranı al-ması gereken hastaların %5-10’u civarındadır.Standart kullanıma gir-miş olan bu ürünlerde doz ve maliyet 2 önemli sorundur.Sitotoksik ilaç çalışmalarında maksimal tolerans dozu (MTD) ve optimal dozu(OD) tesbit araştırmaları büyük bir önem arzederken;pembrolizumab,ipilimumab,atezoluzimab,durvalumab ve nivolumab çalışmalarında MTD ve OD belirsizdir.KEYNOTE-001 çalışmasında pembroluzimab’ın 1mg/kg dozunda T lenfositlerin IL-2 oluşturması ve PD-1 reseptör saturasyonunun %95 olduğu gösterilmiştir.Aynı çalışmada 0.5 ve 0.2mg/kg dozlarda saturasyonların %90 ve %80 olduğu gösterilme-sine karşın firmanın önerdiği doz önce 2mg/kg olarak belirlenmiş ve sonra da bu doz her hasta için 200mg olarak sabitlenmiştir.KEYNO-TE-002 ve 006 çalışmalarında 1-10mg/kg doz aralığında tümör ce-vabının değişmediği gösterilmesine karşın 2mg/kg dozun altında bir çalışma yapılmamıştır.Diğer taraftan pembroluzimabın klirensinin zamanla,özellikle ilk 5 ay içinde belirgin bir şekilde azaldığı ve plazma düzeyinin arttığı,dolayısıyla PD-1 reseptör saturasyonunun da arttığı gösterilmiştir.İKİ ile tedavileri kendi finanslarıyla yapılan ancak finan-

S-15 Destek Tedaviler

MÜZİK TERAPİSİNİN ANKSİYETE VE KEMOTERAPİ İLİŞKİLİ BULANTI-KUSMA ÜZERİNE OLAN ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ (PEGASUS-1)

Özgür Tanrıverdi1, Turan Karaoğlu2, Nil Fatma Aydemir31Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Muğla 2Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dönem 6 Öğrencisi, Muğla 3Güzel Sanatlar Lisesi, Muğla

Amaç: Müzik terapisinin grade 1 kemoterapi ilişkili bulantı-kusma tarifleyen ve infüzyonel fluourasil bazlı kemoterapi rejimi alan erken evre kolorektal kanserli hastalarda anksiyete ve kemoterapi ilişkili-bu-lantı kusma üzerine olan etkisinin gösterilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: 2014-2019 yılları arasında tek kollu,prospektif gözlem çalışmasıdır.Bulantı-kusmanın başka bir nedeni olmadığı belirlenmiş, öncesinde psikiyatrik ve kognitif herhangi bir hastalık/tedavi durumu olmayan, işitme sorunu bulunmayan, hastanede ya-tarak infüzyonel KT alan ve bir önceki kürlerinde en az bir kez grade 1 bulantı-kusma tecrübe eden toplam 32 erken evre kolorektal kan-serli hasta dahil edildi. Demografik ve klinik verilerini içeren çalışma formu,kemoterapi başlamadan önce durumluk ve sürekli kaygı ölçeği (STAI) ve Beck Depresyon Ölçeği, kan basınçları ve nabız sayısı baş-langıç ölçümleri idi. Günde 3 kez (sabah 9.00-10.00; öğlen 14.00-15.00; akşam 22.00-23.00), Mozart ve Beethoven’ın 2 eserinin tek-rarından ibaret 45 dakikalık hazır kayıt dinletisi bireysel kulaklıkla tek başına kaldıkları zaman dinletildi.Bu yöntem 2 hafta ara ile toplamda en az 3 kemoterapi seansı için tekrarlandı ve çalışmanın sonlandırıl-dığı son seansta ise Beck Depresyon Ölçeği de eklendi. İstatistiksel analiz SPPP v19 programı kullanılarak yapıldı, ki-kare, student t-testi, whitney U testi, tek değişkenli ve çok değişkenli regresyon analizi ya-pıldı.İstatistiksel anlamlılık için p değerinin <0,05 olması arandı.

Bulgular: Tüm hastaların yaş ortalaması 55±14 (yıl idi); hastaların 19’u erkek, 13’ü kadın idi ve erkekler ile kadınlar arasında anlamlı bir fark yoktu. Hastaların çoğunluğunu lise mezunu (n=21, %66), orta gelir seviyesi (n=23, %72), işçi emeklisi (n=19, %59), evli (n=28, %88) oluşturuyordu. Enstruman çalan, amatör veya profesyonel ola-rak sahne deneyimi olan hasta yoktu.Müzik tercihi en sık türkü (n=29, %91) idi. Hastaların başlangıç STAI skorları durumluk kaygı ölçeği için 76±8, sürekli kaygı ölçeği için 74±9 ve Beck Depresyon skoru ise 19±11 idi. Çalışmanın ilk yapıldığı kemoterapi seansında taburcu olurken hesaplanan STAI skorlarında başlangıç skorlara göre anlamlı oranda azalma olduğu (p=0,0015), kan basıncı ve nabızlarda anlam-lı düşüş olduğu (p=0,0027) saptandı. Müzik terapisinin uygulandığı kemoterapiler esnasında ve sonraki seanslarda grade 1 bulanı-kusma deneyimi yaşayan hasta olmadı. Müzik terapinsin ilk uygulandığı ke-moterapi seansı başlangıcı ile çalışmanın sonlandırıldığı son kür ta-mamlandığında yapılan ölçümlerde STAI, Beck Depresyon Ölçeği pu-anlarında belirgin düşüş olduğu (p=0,0005 ve p=0,00013), kan ba-sıncı ve nabız sayısı arasında anlamlı oranda fark geliştiği (p=0,00042 ve P=0,035) görüldü.

Sonuç: Müzik tercihlerine bakılmaksızın kemoterapi seansına en-tegre uygulanan klasik müzikle yapılan müzik terapisinin hastaların kemoterapi uyumlarını yan etki ve anksiyete düzeylerini düşürmek suretiyle artırabileceği kanısına varıldı.Anahtar Kelimeler: Müzik terapisi müzik terapisi, anksiyete, bulantı, kusma, kemoterapi, kanser

Kaynakça1 Rossetti A, et al. The Impact of Music Therapy on Anxiety in Cancer Patients

Undergoing Simulation for Radiation Therapy. Int J Radiat Oncol 2017; 99: 103-110 Stanczyk MM. Music therapy in supportive cancer care. Reports of Practical Oncology and Radiotherapy 2011; 16: 170-172.

28

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

histolojisi, önceki rejimler, tedavi hattı veya tedavi süresi ile ilgili her-hangi bir dışlama kriteri yoktur.

Bulgular: Çalışmada 42 ileri evre over kanseri hastası vardır. Has-taların ortanca yaşı 50’dir. BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları sırasıyla hastaların %52.4’ünde (n=22) ve %26.2’sinde (n=11) saptanmıştır. Hastaların çoğu (%88, n=37) seröz karsinomdur. Talazoparib tedavi basamağı 1 ile 10 arasındadır (ortanca 3). İlk üç basamakta ve üçüncü basamak sonrası talazoparib alan hastalar sırasıyla 22 (%52) ve 20’dir (%48). Platin tedavisi altında progresif hastalık 17 hastada (%40,5) bildirilmiştir. 38 hastanın yanıt değerlendirmesi yapılmıştır. Bu yoğun tedavi edilmiş hastalarda objektif yanıt oranı (ORR) %47,6 (n=20) ve hastalık kontrol oranı %64,3’dir (n=27). 5 hastada (%11.9) radyolo-jik olarak tam yanıt (CR) elde edilmiştir. Ortanca 13.7 aylık takipten sonra, 25 olay gerçekleşmiştir. Ortanca PFS 9.1 aydır (7.3-10.8 ay, %95 CI). İlk üç basamakta (n=22) ve ≥4. basamakta (n=20) tedavi alan hastalar için ortanca PFS sırası ile 10.6 ay (8.1-13.1 ay, %95 CI) ve 7.8 aydır (1,5-14 ay, %95 CI). Platin duyarlı (n=24) ve platin dirençli (n=17) hasta alt grupları için ortanca PFS sırasıyla 10 ay (7,9-12 ay, %95 CI) ve 5 aydır (0,9-9,2 ay, %95 CI) (p=0,005). Talazopa-rib tedavisi için ortanca OS’ye ulaşılmamıştır ancak tahmini 12 aylık OS oranı %75.9’dur. Hastaların %59.5’inde en az bir yan etki ve 15 hastada (%35.7) grade 3-4 toksisite görülmüştür. En sık görülen yan etki hematolojik toksisitedir. 16 hastada (%38.1) talazoparib tedavisi sırasında kan transfüzyonu gerektiren anemi ve/veya trombositopeni görülmüştür. Diğer yan etkiler arasında yorgunluk, bulantı, iştah azal-ması, diyare, transaminaz yükselmesi vadır. 12 hastada (%28.6) yan etki nedeniyle ilaç dozu azaltılmıştır.

Tartışma: Çalışmamız, yoğun tedavi almış BRCA mutant ileri evre over kanserli hastalarda olumlu gerçek yaşam PFS ve ORR sonuçları göstermiştir.

Anahtar Kelimeler: Talazoparib, Over Kanseri

S-22 Jinekolojik Kanserler

İNTERVAL DEBULKİNG YAPILAN OVER KANSERİNDE İLK BİYOPSİDEKİ PD-L1 VE TİL DÜZEYLERİ KT YANITI VE SAĞ KALIMI BELİRLER Mİ?

Türkan Aliyeva1, Burak Yasin Aktaş2, 5, Alp Usubütün3, Fatma Gündoğdu3, Deniz Can Güven2, Gürkan Güner2, Hakan Taban2, Mehmet Coşkun Salman4, Fatma Alev Türker2, Zafer Arık1

1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü Medikal Onkoloji Bilim Dalı 3Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı 4Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı 5Afyonkarahisar Devlet Hastanesi

Giriş: Over kanseri cerrahisinde son 20 yıldır “primer debulking cerrahisi mi veya neoadjuvan kemoterapi sonrası interval debulking cerrahisi mi tercih edilmelidir?” sorusu en büyük tartışma konuların-dan biridir. Prospektif çalışmalarda iki cerrahi seçeneğinin birbirlerine üstünlüğü gösterilmemiştir. Hangi hastanın neoadjuvan tedaviden fayda göreceğini predikte eden parametrelere ihtiyaç bulunmaktadır (1). Literatürde, over kanserinde PD-L1’in ekspresyonun ve TİL’lerin genel hasta grubunda prognostik olabileceği gösterilmiştir (2). Ancak bu parametrelerin neoadjuvan tedavi sonuçları ile ilişkisini inceleyen çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada neoadjuvan kemoterapi al-mış hastalarda tanı amaçlı alınmış ilk biyopsideki PD-L1 ve CD8+ TİL düzeyleri ile kemoterapi yanıt skoru ve hastalıksız sağkalım arasındaki ilişki incelenmiştir.

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakül-tesi Hastanelerinde 2010-2018 yılları arasında tanı alan ve neoadju-van kemoterapi verilen epitelyal over kanserli 45 hasta dahil edildi. Tümöre ait ilk biyopsideki PD-L1 ekspresyonu ve CD8+ tümör infiltre lenfosit (TİL) düzeyleri ölçüldü. İntratumoral CD8, PD-L1 veya Stro-mal CD8, PD-L1 değişkenleri ile Kemoterapi Yanıt Skorlaması (CRS)

sal yetersizlikten dolayı İKİ kullanımını kesen hastalarda elde edilmiş cevabın aylarca devam ettiğinin gözlemlenmesi de önemlidir.Bu göz-lemler şaşırtıcı değildir çünkü immunolojik reaksiyonun başlaması ve devamı için 100.000/kg gibi az sayıda T lenfositin aktivasyonu yeterli-dir.Benzer durum nivolumab için de geçerlidir.Nivolumab başlangıçta 3mg/kg önerilmesine karşın firma daha sonra her hasta için sabit bir doz olarak 240mg’ı belirlemiştir.İlginç olarak endüstri dışında yapılan küçük bir çalışmada 100mg sabit doz,3mg/kg standart dozla karşılaştı-rılmış ve toplam cevap ve stabil hastalık oranları farklı bulunmamıştır.Sonuç olarak İKİ’nin OD’ları belirsizdir.Sınırlı kaynakları olan ülkeler-de daha fazla sayıda hastayı umut veren İKİ tedavilerinden yararlan-dırmak ,finansal toksisiteyi azaltmak ve daha fazla hastayı ödeme kap-samına almak için;endüstri dışında özellikle derneklerin öncülüğünde önerilen dozların altında çalışmalar yapılması gereklidir. Anahtar Kelimeler: İmmun kontrolnokta inhibitörleri,doz,maliyet

KaynakçaSunumda belirtilecektir

S-21 Jinekolojik Kanserler

İLERİ EVRE OVER KANSERİNDE TALAZOPARİB TEDAVİSİNİN ETKİNLİĞİNİN İNCELENMESİ: TÜRKİYE ERKEN ERİŞİM PROGRAMI

Mehmet Ali Nahit Şendur1, Burcu Çakar2, Mutlu Hızal3, Oktay Aktepe4, Zafer Arık4, İsmail Ertürk5, Serkan Değirmencioğlu6, Cihan Erol1, Emrah Eraslan7, Semra Paydaş8, Necla Demir9, Gülcan Bulut10, Naziye Ak11, Metin Özkan12, Alper Sevinç13, Nuriye Özdemir14, Deniz Tural15, Mehmet Artaç16, Hacı Mehmet Türk17, Serkan Menekşe18, Sema Sezgin Göksu19, Fatih Köse20, Çağlayan Geredeli21, Meral Günaldı22, Atakan Demir23, Bülent Yalçın1, Erhan Gökmen2

1Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 2Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İzmir 3Ankara Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 4Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 5Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 6Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Denizli 7Ankara Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 8Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Adana 9Kayseri Acıbadem Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Kayseri 10Defne Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Hatay 11İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 12Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Kayseri 13Gaziantep Medical Park Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Gaziantep 14Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 15Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 16Necmettin Erbakan Üniversitesi, Meram Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Konya 17Bezmialem Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 18Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Manisa 19Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Antalya 20Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Adana 21Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıp Fakültesi, Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 22Medical Park Florya Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 23Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul

Giriş: BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları, DNA çift sarmal krıklarının onarım mekanizması eksikliğine neden olur. PARP inhibitörleri, platin bazlı kemoterapiye yanıt veren ileri evre over kanserinde plaseboya göre daha uzun progresyonsuz sağkalıma sahiptir. Talazoparib, PARP katalitik aktivitesini inhibe ederek, PARP1’i hasarlı DNA üzerinde ya-kalar ve BRCA1/2 mutasyonlu hücrelerde hücre ölümüne neden olur. Bu çalışmada, Türkiye’deki BRCA mutant over kanserli hastalarda talazoparib’in gerçek yaşam etkinlik ve güvenlik profilinin belirlenme-si amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Erken erişim programı ile talazoparib tedavisi alan BRCA1 veya BRCA2 mutasyonlu ileri evre over kanseri hastaları retrospektif olarak incelenmiştir. Türkiye’de 23 farklı onkoloji merke-zinden veriler toplanmıştır. Hasta yaşı, performans durumu, tümör

29

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

S-23 Jinekolojik Kanserler

METASTATİK SERVİKS KANSERİNDE SİSPLATİN-PAKLİTAKSEL-BEVASİZUMAB İLE KARBOPLATİN-PAKLİTAKSEL-BEVASİZUMAB’IN ETKİNLİĞİ

Yusuf İlhan1, Ali Murat Tatlı1, Fatih Teker2, Arif Hakan Önder3, Fatih Köse4, Cağlayan Geredeli5, Mustafa Karaağaç6, Muhammet Ali Kaplan7, Mevlüde İnanç8, Sabin Göktaş Aydın9, Ayşegül Kargı10, Hacı Arak2, Banu Öztürk3, Ali Ayberk Besen4, Oğuzhan Selvi5, Mustafa Korkmaz6, Zeynep Oruç7, Oktay Bozkurt8, Ahmet Bilici9, Selami Bayram3, Shute Ailia Dae4, Mustafa Özdoğan10, Hasan Şenol Coşkun1, Sema Sezgin Göksu1

1Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı, Antalya 2Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı, Gaziantep 3Sağlık Bilimleri Üniversitesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı, Antalya 4Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı, Adana 5Sağlık Bilimleri Üniversitesi Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi , İstanbul 6Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı, Konya 7Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı, Diyarbakır 8Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı, Kayseri 9Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 10Medstar Antalya Hastanesi Tıbbı Onkoloji, Antalya

Amaç: Sisplatin-paklitaksel ve bevasizumab (TP-B) kombinasyon tedavisi metastatik veya rekurren serviks kanserinde en sık kullanı-lan ve önerilen birinci basamak tedavilerden biridir. Sisplatin uygun olmayan hastalarda karboplatin-paklitaksel ve bevasizumab (TC-B) tedavisi de sıklıkla tercih edilmektedir. Bu çalışmada bu iki tedavi kombinasyonunun sağkalım üzerine etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Çalışmamız Türkiye’de toplam 10 farklı mer-kezde yapılmış ve daha önce metastatik dönem için tedavi almamış rekurren ya da de-novo metastatik serviks kanserlerli hastalar çalışma-ya dahil edilmiştir. Hastaların klinik ve demografik verileri retrospektif olarak kayıt edilmiş, median progresyonsuz sağkalım, median genel sağkalım verileri ve tedavi yanıt durumları analiz edilmiştir.

Sonuçlar: Çalışmaya dahil edilen toplam hasta sayısı 250 dir (108 hasta TP-B; 142 hasta TC-B). Median genel sağkalım TP-B ile 19.1 ay (95% CI, 13.0 to 25.1 ay) ve TC-B ile 18.3 ay (95% CI, 15.3 to 21.3 ay) olarak bulunmuştur. Numerik olarak sisplatin bazlı kombi-nasyon rejimi daha iyi olsa da; gruplar arasında istatiksel anlamlı fark gösterilememiştir (HR, 1.28; 95% CI, 0.91 to 1.80; p:0.15) (Şekil 1). Alt grup analizleri değerlendirildiğinde, karaciğer metastazı olan has-talarda median sağ kalım sisplatin ve karboplatin bazlı kombinasyon rejimleriyle sırasıyla 23,8 ay ve 10,0 ay olarak bulunmuş ve bu fark sisplatin-paklitaksel ve bevasizumab kombinasyonu lehine istastiksel anlamlı olarak daha iyi bulunmuştur (HR, 2.22; 95% CI, 1.00 to 5.14; p: 0.047) (Şekil 2). Objektif yanıt oranları değerlendirildiğinde gruplar arasında istatiksel bir fark olmamakla beraber, TP-B ile tedaviye tam yanıt oranları, TC-B tedavisine göre daha yüksek bulunmuştur (Sıra-sıyla, %33.6 ve % 17.9) (p:0.038).

Tartışma: De-novo metastatik veya recurren serviks kanserinde hem TP-B rejimi ve hem de TC-B rejimi etkin olarak kullanılabilir. Sisplatin bazlı kombinasyon tedavisi ile daha yüksek oranda hastada tam yanıt elde edilmiştir. Alt grup analizi dikkate alındığında özellikle karaciğer metastazı olan hastalarda sisplatin bazlı kombinasyon reji-minin daha etkin bir tedavi olacağı düşünülmektedir.Anahtar Kelimeler: Bevacizumab, metastatik serviks kanseri, sisplatin ve karboplatin,

değişkeni arasında ilişki olup olmadığı Fisher-Freeman-Halton kesin testi kullanılarak değerlendirildi. PFS, Kaplan-Meier analizi yapılarak hesaplandı.

Sonuç: Hastaların ortalama yaşı 61,6 idi. Hastaların 32’si (%71,1) evre III, 13’ü (%28,9) evre IV idi. İzlemde 21 (%46,7) hastada nüks izlendi, ortanca PFS 18 ay olarak hesaplandı. CRS değerlendirme so-nucunda 5 hastada CRS 1 (yanıt yok), 29 hastada CRS 2 (parsiyel yanıt), 11 hastada CRS 3 (tam yanıt) saptandı. 25 hastada düşük, 20 hastada yüksek ekspresyon intraepitelyal CD8+ düzeyleri saptandı. Stromal CD8+ düzey değerlendirilmesinde 10 hastada düşük eks-presyon, 35 hastada yüksek ekspresyon görüldü (Tablo 1). İntraepi-telyal PD-L1 ekspresyonu 20 hastada ≤ %1 (düşük ekpresyon), 15 hastada %1-10 arası (orta ekspresyon), 10 hastada ≥%10 (yüksek ekspresyon) olarak gösterildi. İntraepitelyal düşük ekspresyon PD-L1 grubunda 28 ay PFS saptanırken orta ekspresyon düzeyinde 17 ay ve yüksek ekspresyon düzeyinde 15 ay saptandı (p=0,028). İntraepitel-yal düşük ekspresyon PD-L1 grubundaki 20 hastadan 8’inde CRS 3 (tam yanıt) elde edilirken yüksek eksprese eden 10 hastadan 1’inde CRS 3 bulundu (p=0,005). Düşük stromal PD-L1 düzeyi olan 18 has-tanın 10’unda CRS 2 ve 3’ünde CRS 3 elde edilirken orta eksprese eden 17 hastanın 10’unda CRS 2, 7’sinde CRS 3, yüksek ekspres-yon gösteren 10 hastanın 9’unda CRS 2 ve 1’inde CRS 3 elde edildi (0,023). PD-L1 düzeyi yükseldiğinde kemoterapi yanıtının kötüleştiği gösterildi. Taanı amaçlı alınan biyopsideki intraepitelyal ve stromal PD-L1 ekspresyon düzeyinin interval debulking cerrahisi öncesinde kemoterapi yanıtını predikte edebileceği gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: over kanseri, neoadjuvan tedavi, PD-L1, tümör infiltre eden lenfosit

Kaynakça1. Chi, D.S., et al., Is the easier way ever the better way? J Clin Oncol, 2011.

29(31): p. 4073-5.2. Hamanishi, J., et al., Programmed cell death 1 ligand 1 and tumor-infiltrating

CD8+ T lymphocytes are prognostic factors of human ovarian cancer. Proc Natl Acad Sci U S A, 2007. 104(9): p. 3360-5.

Tablo 1. Hastaların Demografik ve Klinik Özellikleri

(N=45)

Yaş , mean (Min-Max) (yıl) 61,6+/-9,9

PFS , median ( ay ) 18

Ortalama takip süresi, median (ay 19

Tanı anında evre

Evre III 32 (%71,1)

Evre IV 13 (%28,9)

Grade

Yüksek grade 41 (%91,1)

Bilinmeyen 4 (%8,9)

Kemoterapi yanıt skoru

CRS 1 5 (%11,1)

CRS 2 29 (%64,4)

CRS 3 11 (%24,4)

İntraepitelyal CD8+

Düşük ekspresyon 25 (%55,6)

Yüksek Ekspresyon 20 (%44,4)

İntraepitelyal PD-L1 (birinci değerlendirme )

Düşük ekspresyon ( ≤ %1 ) 20 (%44,4)

Orta ekspresyon (%1-10) 15 (%33,3)

Yüksek Ekspresyon ( ≥ %10 ) 10 ((22,2)

Stromal PD-L1

Düşük ekspresyon ( ≤ %1 ) 10 (%22,2)

Yüksek Ekspresyon ( ≥ %10 ) 35 (%77,8)

Nüks

Var 21 (%46,7)

Yok 24 (%53,3)

30

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

S-24 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

PANKREAS KANSERİNDE SAĞKALIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER; TÜMÖR LOKALİZASYONUNUN TEDAVİ SONUÇLARI ÜZERİNE ETKİSİ VAR MIDIR?

Abdullah Sakin1, Suleyman Sahin2, Aysegul Sakin2, Muhammed Mustafa Atci3, Serdar Arici3, Nurgul Yasar3, Cumhur Demir3, Caglayan Geredeli3, Sener Cihan1

1Yüzüncü Yıl Üniversitesi 2Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi 3Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Bu çalışmada amacımız, opere pankreas duktal adenokarsi-nomunda (PDAK) sağkalımı etkileyen faktörleri ve primer tümör yeri-nin tedavi sonuçları üzerindeki olası prognostik etkilerini araştırmaktır.

Gereç ve Yöntem: 2008 - 2018 yılları arasında takip ve tedavi edilen opere PDAK’lu toplam 98 hasta çalışmaya dahil edildi. Metas-tatik veya lokal ileri evreler ve 18 yaş altı hastalar çalışma dışı bırakıl-dı. Hastalar primer tümör yerleşimine göre *baş veya *korpus/kuyruk olarak 2 gruba ayrıldı.

Bulgular: Çalışmaya, 66’sı (% 68.3) erkek ve 31’i (% 31.7) kadın olmak üzere toplam 98 hasta alındı. Ortanca yaş 62 yıl (35-82) idi. Primer tümör yerleşimi olarak, 74 (% 75.4) hasta *baş ve 24 (% 24.6) hasta *Korpus/kuyruk lokalize idi. Primer tümör yerleşimine göre *baş lokalize hastalarda ortanca hastalıksız sağkalım, 16.0 ay iken *Korpus/kuyruk lokalize hastalarda 13 aydı (p = 0.972). Ortanca Genel sağ-kalım ise, *baş lokalize hastalarda 25 ay iken *Korpus/kuyruk lokalize hastalarda 33 aydı (p = 0.698). Çok değikenli analizde tanı sırasında-ki karsinoembriyonik antijen(CEA) düzeyi (Tehlike oranı [TO]=1.09 %95 güven aralığı [GA]=1.01-1.18), evre III hastalık (TO=2.09 95% GA=1.16-4.35) ve adjuvan tedavi (TO= 0.20 %95 GA=0.09- 4.34) sağkalımı etkileyen faktörler olarak saptandı.

Tartışma ve sonuç: Çalışmamızda, Opere PDAK tanılı hastalarda, tanı anındaki yüksek CEA düzeyi ve evre III hastalık sağkalımı olum-suz yönde etkilerken, adjuvan tedavi verilmesi sağkalımı arttırdığı göz-lendi. Primer tümör yerleşiminin sağkalımı etkilemediği saptandı.Anahtar Kelimeler: pankreas kanseri, tümör yerleşimi, sağkalım, prog-noz, tedavi etkisi

Şekil 1:

Şekil 1: Genel Sağkalım Analizi

Şekil 2: Alt Grup Analizleri

31

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

ve %89.9cT3-4N(+)’tir. Ortanca 13.5 aylık (IQR: 8.5-20.5) takipten sonra ortanca genel sağ kalıma ulaşılamamıştır (%95 CI, NR-NR). Or-tanca hastalıksız sağ kalım 22.9 (%95 CI, 18.6-27.3) aydır. 24 ayda tahmini genel sağ kalım %62’dir. Preoperatif FLOT kemoterapisinin ortanca tedavi süresi 4 siklus (aralık: 1-12) ve adjuvan tedavide ise yine 4 siklustur (aralık: 0-8). Hastaların %93,7’si (n=413) opere edi-lebilirken, operasyon patolojisine ulaşılabilen hastalarda (n=402) R0 rezeksiyon oranı %86,6’dir. Hastaların %6.3’ü ameliyat olamamıştır. Tüm hastaların %23.8’inde tam patolojik yanıt (pCR) veya near-pCR elde edilmiştir. pCR’nin daha iyi genel ve hastalıksız sağkalım için bir prediktör olduğunu belirledik (sırasıyla OS ve DFS için p=0.033, p=0.030). En sık nüks yeri peritoneal karsinomatozisdir (%52.5). Hastaların %57,6’sında en az bir advers olay ve %23.6’sında grade 3-4 toksisite görülmüştür. En sık görülen yan etki nötropenidir (%26.1 herhangi bir grade, %11.8 grade 3-4).

Sonuç: Çalışmamızda ortanca sağ kalıma ulaşılamamıştır ve DFS 22.9 aydır. 2 yılda OS %62 ve ≤ypT1 %26.3’dir. pCR’nin OS ve DFS için prediktif gösterge olduğunu gösterdik. FLOT, güvenlik profili olumlu olan ve tolere edilebilir bir rejimdir.Anahtar Kelimeler: FLOT kemoterapisi, Perioperatif, Mide Kanseri

Kaynakça1. Al-Batran SE, Homann N, Pauligk C, Goetze TO, Meiler J, Kasper S, et al.

Perioperative chemotherapy with fluorouracil plus leucovorin, oxaliplatin, and docetaxel versus fluorouracil or capecitabine plus cisplatin and epirubicin for locally advanced, resectable gastric or gastro-oesophageal junction adenocarcinoma (FLOT4): a randomised, phase 2/3 trial. Lancet. 2019; 393(10184):1948-57.

S-27 Kolorektal Kanserler

HEDEFE YÖNELİK İLAÇLARLA TEDAVİ EDİLEN KOLOREKTAL KANSERLERDE SAĞKALIM SONUÇLARI: TEK MERKEZ GERÇEK YAŞAM DENEYİMİ

Şeniz Tutum1, Mehmet Ali Nahit Şendur1, Burak Bilgin2, Mutlu Hızal1, Cihan Erol1, M. Bülent Akıncı1, Didem Şener Dede1, Bülent Yalçın1

1Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Tıbbi Onkoloji 2Ankara Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi E.a.h, Tıbbi Onkoloji

Giriş: Hedefe yönelik tedaviler metastatik kolorektal karsinomda standart olarak kullanılmaktadır. Son zamanlarda başlıca tümör loka-lizasyonu olmak üzere prognostik olarak değerlendirilen birçok faktör bulunmuştur. Bu çalışmada herhangi bir tümör yerleşimine göre kul-lanılan hedefe yönelik tedavi etkinliğinin araştırılması hedeflenmiştir.

Gereç ve Yöntem: Metastatik kolorektal karsinom tanısı olan, birinci veya ikinci basamak tedavi olarak kemoterapi ile birlikte he-defe yönelik tedavi alan hastalar retrospektif olarak çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalar sağ ve sol kolon yerleşimine göre ayrılarak etkinlik açısından analiz edildi.

Sonuç: Çalışmaya 110 hasta dahil edildi. Tümör lokalizasyonu 30 hastada (%27,3) sağ kolonda, 47 hastada (%42,7) sol kolonda, 30 hastada (%27,3) rektumda iken 3 (%2,7) hastanın primer tümör lo-kalizasyonu belirtilmemişti. Tüm hasta grubunda genel sağkalım (GS) 40 ay olarak saptandı. sağ kolon yerleşimli 27 hastada medyan GS 28 ay iken, sol kolon yerleşimli 76 hastada medyan GS 40 ay olarak bulundu (p=0,346). Birinci basamak tedavi olarak hedefe yönelik te-davi alan hastalarda sağ kolon tümörlerinde anti-EGFR tedavi alan hastalarda progresyonsuz sağkalım (PS) 12 ay olarak saptanırken anti-VEGF tedavi alanlarda ise 8 ay olarak bulundu (p=0,139). Sol kolon tümörlerinde ise anti-EGFR tedavi alanlarda medyan PS 13 ay iken anti-VEGF tedavisi kolunda ise 12 ay olarak bulundu (p=0,404).

Tartışma: Tümör yerleşimi kolorektal kanserler için prognostik bir faktördür ve tedavi seçiminde göz önünde bulundurulmalıdır.Anahtar Kelimeler: kolorektal, antEGFR, anti-VEGF

S-26 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

GASTRİK VE GASTROÖZOFAGEAL BİLEŞKE KANSERLERİNDE PERİOPERATİF FLOT’UN ETKİNLİĞİ VE GÜVENLİĞİ: GERÇEK YAŞAM VERİSİ (TOG)

Cihan Erol1, Abdullah Sakin2, Tuğba Başoglu3, Ercan Özden4, Devrim Çubuk4, Mutlu Doğan5, Berna Öksüzoğlu5, Hasan Çağrı Yıldırım6, İrem Öner7, Melek Karakurt Eryılmaz8, Özgecan Dülgar9, Dinçer Aydın10, Neslihan Doğan11, Miraç Özen12, İlhan Hacıbekiroğlu12, Nuriye Özdemir13, Fatih Gürler13, Nail Paksoy14, Senem Karabulut14, Asude Aksoy15, Mutlu Hızal16, Seda Kahraman1, Erdem Şen17, Semra Paydaş18, Ebru Çılbır19, Feyza Fırat20, Nadiye Akdeniz21, Melike Özçelik22, Abdilkerim Oyman22, Naziyet Köse Baytemur23, Ramazan Acar24, Elvina Almuradova25, Bülent Karabulut25, Teoman Şakalar26, Hacı Arak27, Ezgi Değerli28, Sema Türker29, Özkan Alan30, Özlem Er31, Elif Şenocak Taşçı31, Nazan Demir32, Eyyüp Çavdar33, Serdar Turhal34, Didem Şener Dede1, Muhammed Bülent Akıncı1, Bülent Yalçın1, Fulden Yumuk3, Şuayip Yalçın6, Mehmet Ali Nahit Şendur1

1Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 2Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Van 3Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 4Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Kocaeli 5Ankara Dr.abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 6Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 7Konya Meram Devlet Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Konya 8Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Konya 9İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 10Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Kocaeli 11Giresun Üniversitesi Prof. Dr. A. İlhan Özdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Giresun 12Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Sakarya 13Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 14İstanbul Üniversitesi, Onkoloji Enstitüsü, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 15Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Elazığ 16Ankara Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 17Mehmet Akif Ersoy Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Çanakkale 18Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Adana 19Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 20İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Malatya 21Adıyaman Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Adıyaman 22Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 23Memorial Ankara Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 24Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 25Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İzmir 26Necip Fazıl Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Kahramanmaraş 27Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Gaziantep 28İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 29Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Zonguldak 30Tekirdağ Devlet Hastanesi , Tıbbi Onkoloji Kliniği, Tekirdağ 31Acıbadem Maslak Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 32Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Eskişehir 33Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Tekirdağ 34Anadolu Sağlık Merkezi, Tıbbi Onkoloji Kliniği

Amaç: FLOT (5-FU, LV, Oksaliplatin, Dosetaksel) kemoterapi reji-mi, metastatik hastalıkta, daha fazla tolere edilebilmesi, daha iyi yanıt oranları, genel sağkalım (OS) ve hastalıksız sağkalım (DFS) avantajı nedeniyle erken evre gastrik ve gastroözofageal bileşke (GEB) adeno-karsinomlarında perioperatif tedavide düşünülmüştür. Bu çalışmada, gastrik ve GEB kanserli hastalarda perioperatif FLOT rejiminin gerçek yaşamdaki etkinliğinin ve güvenliğinin araştırılması amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Türkiye’deki 34 farklı onkoloji merkezinden retrospektif olarak toplanan, perioperatif FLOT kemoterapisi ile tedavi edilen mide ve GEJ tümörlü hastaların verileri analiz edildi. Neoad-juvan tedavi amaçlı FLOT kemoterapisi başlayan tüm hastalar çalış-maya dahil edildi.

Bulgular: Çalışmada 441 hastanın verileri analiz edilmiştir. Has-talarım ortanca yaşı 60’tır. Tümör yerleşimleri GEB %46,3, korpus %26,3, antrum %24, fundus %3,4’tür. Radyolojik evreleme bilgisi olan 338 hastanın %0.9’u cT1-2N0, %4.7 cT1-2N(+), %4.4 cT3-4N0

32

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Tablo 1. Tanı grupları ve demografik özellikleri

S-29 Kolorektal Kanserler

METASTATİK KOLOREKTAL KANSERDE FOLFİRİ VE AFLİBERCEPT’İN PROGNOSTİK VE PREDİKTİF BELİRTEÇLERİ: GERÇEK YAŞAM VERİSİ (TOG)

Cihan Erol1, İrem Bilgetekin2, Duygu Bayır Garbioğlu3, Jamshid Hamdard4, Sinem Akbaş5, Mutlu Hızal6, Çağatay Arslan7, Alper Sevinç8, Ahmet Küçükarda9, Dilek Erdem10, Seda Kahraman1, Emre Çakır11, Aykut Demirkıran12, Sercan Ön13, İzzet Doğan14, Atike Pınar Erdoğan15, Sinan Koca16, Pınar Kubilay17, Orhan Önder Eren18, Ebru Çılbır19, Emir Çelik20, Murat Araz12, Deniz Tataroğlu Özyükseler21, Mahmut Emre Yıldırım21, Aykut Bahçeci22, Halil Taşkaynatan23, Abdilkerim Oyman24, Gülhan İpek Deniz25, Serkan Menekşe26, Engin Kut26, Ahmet Gülmez27, Abdullah Sakin28, Erdinç Nayır29, Ramazan Acar30, Erdem Şen31, Ali İnal32, Serdar Turhal33, Ali Osman Kaya34, Semra Paydaş35, Didem Taştekin14, İlhan Hacıbekiroğlu11, İrfan Çinçin9, Ahmet Bilici4, Nil Molinas Mandel5, Didem Şener Dede1, Muhammed Bülent Akıncı1, Berna Öksüzoğlu2, Doğan Uncu6, Bülent Yalçın1, Mehmet Artaç12, Mehmet Ali Nahit Şendur1

1Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 2Ankara Dr.abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 3Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Eskişehir 4İstanbul Medipol Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 5İstanbul Amerikan Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 6Ankara Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 7İzmir Medical Park Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İzmir 8Gaziantep Medical Park Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Gaziantep 9Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Edirne 10Samsun Medical Park Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Samsun 11Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Sakarya 12Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Konya 13Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İzmir 14İstanbul Üniversitesi, Onkoloji Enstitüsü, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 15Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Manisa 16İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 17Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 18Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Konya 19Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 20İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 21Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 22Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Gaziantep 23Necip Fazıl Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Kahramanmaraş 24Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 25Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 26Manisa Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Manisa 27İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Malatya 28Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Van

S-28 Kolorektal Kanserler

SİTOREDÜKTİF CERRAHİ-HİPERTERMİK İNTRAPERİTONEAL KEMOTERAPİ SONRASI SİSTEMİK KEMOTERAPİ UYGULAMANIN KATKISI VAR MI ?

Öztürk Ateş1, Bülent Aksel1, Mehmet Hadi Akkuş1, Mutlu Doğan1

1Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Suam

Giriş: Peritoneal karsinomatosiz (PK) periton tutulumu ile giden, primer (peritoneal mezotelyoma) ve sekonder (mide, kolon, ap-pendiks veya jinekolojik malignite) olarak değerlendirilen antitedir. Hastalarda beslenme problemi yaratarak malnütrisyon ve kaşeksiye yol açması ayrıca asit ile gitmesi önemlidir. Kötü prognozlu olup or-tanca sağkalımlar 6 ay civarındadır. PKli uygun vakalara sitoredük-tif cerrahi (SRC) ile hipertermik intraperitonela kemoterapi (HİPEC) uygulanması sağkalımlarda düzelme sağlanmıştır. Hipertermi tümör hücrelerini öldürücü özelliğe ayrıca kemoterapinin dokulara daha iyi penetrasyonunu sağlar. Peritoneal kanser indeksi (PKİ) cerrahi sıra-sında hastalığın yayılım göstergesidir. SRC tam yapılması ile HİPEC uygulaması ile sonuçlar daha başarılı olmaktadır. HİPEC sonrası siste-mik kemoterapi (KT) uygulaması tartışmalıdır. Tek merkez deneyimizi paylaşıyoruz

Gereç ve Yöntem: Ankara Onkoloji hastanesinde takipli ve peri-ton tutulumu olan sitoredüktif cerrahi sonrası HIPEC yapılmış hastalar çalışmaya alınmıştır. Çalışmanın etik kurul onayı vardır. 2013-2021 yılları arasında toplam 72 hasta çalışmaya alınmıştır. Mitomisin ve cisplatin 60 dk boyunca 42-42.5 C uygulanmıştır. Ortanca sağkalım ve progresyonsuz sağkalımlar kaplan meiyer ve log rank kullanılarak yapılmıştır.

Sonuçlar: Çalışmaya toplam 72 hasta alındı. Tabloda tanı grupları ve demografik özellikleri görülmektedir. En fazla over, kolon ve ap-pendiks olmak üzere, mide ve mezotelyoma yer almaktadır. Sağ he-mikolektomi hastaların 41( %57)sine ve optimal debulking 70 (%97) hastaya uygulanmıştır. Over kanserli hastaların 20si(%77) evre 3 iken kolon kanserli hastaların 18(%95) evre 4dür. HİPEC sonrası 66(%92) hastaya sistemik KT verilmiştir. Over kanserli hastaların büyük kısmına carboplatin ve paklitaksel verilirken kolon kanserli hastalara ise daha çok 5-FU bazlı ile beraber oxaliplatin (folfox veya xelox) verilmiştir. Nüks %55 hastada gelişmiştir. Tüm grupta ortanca PFS 21 ay (9-32)dır. Gruplara göre değerlendirdiğimizde over kanseri için ortanca PFS 20 (7-32) ay, kolon kanseri için 14 (4-23) ay, appendiks tümörü için ise ortanca PFS 35 (6-63) aydır. Ortanca sağkalım tüm grupta 52 (16-87) aydır. Over kanseri için 90 (30-149) ay, kolon kanseri için ise ortanca sağkalım 30 (20-39) aydır. Appendiks tümöründe 3 ölüm olduğu için ortanca sağkalım hesaplanamamıştır.

Tartışma:Appendiks, kolon ve rektum kanseri olan 117 hastanın değerlendirildiği bir çalışmada %59 hastaya komplete SRC yapılmış ve SRC-HİPEC uygulanan kolda ortanca sağkalım 21 ay bulunmuş-tur. 105 kolon kanserli randomize bir çalışmada palyatif KT karşılık SRC HIPEC karşılaştırmalı değerlendirmesinde ortanca sağkalım 12 ay karşı 22 ay bulunmuştur. Diğer bir çalışmada over kanserli has-talarda ortanca sağkalım 65 ay iken appendiks tümörlerinde 196 ay kadar bulunmuştur. Çalışmamızdaki veriler literatürle uyumludur. Sis-temik KT eklemenin faydası olduğunu düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Peritoneal karsinomatosiz, HİPEC

33

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

miştir ve uzak metastaz oranının hala % 30 kadar yüksek olduğu bildi-rilmiştir .Sistemik kontrolün lokal kontrol kadar iyi olmaması (muhte-melen mikrometastazların yetersiz kontrolünden dolayı) uzak metastaz kontrolü ve sağkalımın iyileştirilmesi için neoadjuvan tedavide yeni al-ternatif stratejilerin araştırılmasına neden olmuştur. Neoadjuvan KRT sonrası patolojik tam yanıt (pCR) olan hastalarda artmış sağkalım gö-rülmüştür. Birçok çalışma, pCR nin NKRT alan rektal kanser hastaları için önemli bir prognostik faktör olduğunu göstermiştir. Bu nedenle, pCR oranlarını artırmak için perioperatif tedavi stratejilerini değiştire-rek birçok çalışma yapılmıştır. Kemoterapi süresini uzatmak NKRT nin etkisini, pCR oranını arttırmanın ve sağ kalımı iyileştirmenin makul bir yolu olabilir. Biz de çalışmamızda cerrahiye kadar geçen sürede ek kemoterapinin tümör yanıtı ve sağkalım üzerine etkili olup olmadığını araştırdık. Takipli 163 lokal ileri rektum karsinom tanılı hasta verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Radyolojik olarak T3-T4 ve/veya N+ olan, neoadjuvan KRT sonrası operasyona kadar geçen sürede kemoterapi alan 107 hasta (grup 1) ile neoadjuvan KRT sonrası opere olan 56 hasta (grup 2) verileri karşılaştırıldı.Grup 1 hastalarda tümör ve lenf nodunda gerileme vardı ve pCR’leri Grup 2’ye göre anlamlı olarak yüksek bulundu (p: 0,005). Grup 1 hastalardan T3 olanların tam patolojik yanıtı, T4 e göre anlamlı olarak daha fazlaydı.NKRT ile cerrahi arasında geçen süre, pCR’li hastalarda anlamlı olarak daha uzundu (sırasıyla p: 0,012 ve: 0,008). Grup 1’i ortalama 70.6 ay iken, grup 2 nin 50 ay idi. Ancak aradaki fark istatistiksel olarak anlam-lı değildi (p:0.242). Grup 1 hastalarda patolojik tam yanıtı olan ve olmayan hastalarda ortalama sağkalım süresi sırasıyla 83.2 ay, 70.2 ay iken nükse kadar geçen süre sırasıyla 32.5 ay, 19.8 ay idi. Ancak bu farklılıklar istatistiksel olarak anlamlı değildi (sırasıyla p:0.159 ve p:0.580). Çalışmamızda NKRT den sonra neoadjuvan konsolidasyon kemoterapisinin eklenmesinin daha yüksek pCR oranlarına, sistemik kemoterapi rejimlerine artan uyuma ve anlamlı olmasa da daha uzun sağkalıma yol açabilecek güvenli bir yaklaşım olduğu gösterilmiştir. Neoadjuvan konsalidasyon kemoterapisi ile cerrahiye kadar geçen sürenin uzun olması pCR artırma avantajı yanında belki de hastayı cerrahisiz izleme şansı doğurabilecektirAnahtar Kelimeler: Rektum kanseri, konsolidasyon kemoterapisi, pa-tolojik tam yanıt

Kaynakça1. Garcia-Aguilar J, Chow OS, Smith DD, et. Effect of adding mFOLFOX6 after

neoadjuvant chemoradiation in locally advanced rectal cancer: a multicentre, phase 2 trial. Lancet Oncology 2015; 16(8) :957–66.

2. Cui J, Dou X, Sun Y, Yue J. Consolidation chemotherapy may improve pathological complete response for locally advanced rectal cancer after neoadjuvant chemoradiotherapy: a retrospective study. PeerJ 2020 8:e9513 DOI 10.7717/peerj.9513

3. Kim SY, Joo J, Kim TW, et al. A randomized phase 2 trial of consolidation chemotherapy after preoperative chemoradiation therapy versus chemoradiation therapy alone for locally advanced rectal cancer: KCSG CO 14-03. International Journal of Radiation Oncology_Biology_Physics 2018; 101(4): 889–99.

4. Kyung HL, Min SS, Jun BP, Jin SK, Dae YK, Ji YK. A Phase II Study of Additional Four-Week Chemotherapy With Capecitabine During the Resting Periods After Six-Week Neoadjuvant Chemoradiotherapy in Patients With Locally Advanced Rectal Cancer. Ann Coloproctol 2013; 29(5): 192-97.

5. Mojca T, Nina B, Erik B, et al. Total neoadjuvant treatment of locally advanced rectal cancer with high risk factors in Slovenia. Radiol Oncol 2019; 53(4): 465-72.

6. Marco MR, Zhou L, Patil S, et al. Consolidation mFOLFOX6 Chemotherapy after Chemoradiotherapy Improves Survival in Patients with Locally Advanced Rectal Cancer: Final Results of a Multicenter Phase II Trial. Dis Colon Rectum 2018; 61(10): 1146–55

29Mersin Medical Park Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Mersin 30Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 31Mehmet Akif Ersoy Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Çanakkale 32Mersin Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Mersin 33Anadolu Sağlık Merkezi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Konya 34Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 35Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Adana

Amaç: Metastatik kolorektal kanserli hastalarda okzaliplatin sonrası FOLFİRİ kemoterapi rejimine aflibercept eklenmesi ile sağkalım fay-dası sağlanmaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’de metastatik kolorektal kanserli hastalarda aflibercept tedavisinin prognostik ve prediktif be-lirteçlerinin bildirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Türkiye’den 35 onkoloji merkezinden 433 hasta retrospektif olarak incelenmiştir. Etkinliği etkileyen prognostik ve prediktif faktörler belirlenmiştir.

Bulgular: Hastaların büyük çoğunluğu iyi ECOG (0-1 % 89.5) performans durumuna sahiptir. % 58,9’unun primer tümörü opere, % 86,2’sinin RAS mutasyonu pozitif ve %18,2’sinde metakron metastaz mevcuttur. Ortanca PFS, metakron metastazı olan hastalarda, senk-ron metastazı olanlara göre (6,7’ye 4,8 ay, p=0,043) daha uzundur. Daha düşük ECOG performans skoru (0-1) olan hastalar, daha kötü ECOG performans durumu (2-3) olanlara göre daha iyi OS ve PFS sonuçlarına sahiptir (OS için p<0,001). Benzer şekilde, primer tümör rezeke edilen hastalarda OS ve PFS daha iyi bulunmuştur (OS için p<0,001). Karaciğer veya beyin metastazı olan hastalarda daha kötü OS ve PFS saptanmıştır. Nötrofil/lenfosit oranı, hipertansiyon öykü-sü, metastatik bölge sayısı, tümör yerleşimi, RAS durumu ve birinci basamakta bevacizumab kullanımı OS ve PFS üzerinde etkili bulun-mamıştır.

Sonuç: İkinci basamak tedavide FOLFİRİ ve aflibercept ile tedavi edilen, karaciğer ve beyin metastazları olan metastatik kolorektal kan-serli hastaların prognozu daha kötüdür. Sağ kalım sonuçları nötrofil/lenfosit oranından, metastatik bölge sayısından, tümör lokalizasyo-nundan, RAS durumundan ve birinci basamak tedavide bevasizumab kullanımından etkilenmemiştir.Anahtar Kelimeler: Aflibercept, metastatik kolorektal kanser, FOLFİRİ, klinik uygulama, prognostik belirteçler

Kaynakça1. Van Cutsem E, Tabernero J, Lakomy R, Prenen H, Prausova J, Macarulla T, et

al. Addition of aflibercept to fluorouracil, leucovorin, and irinotecan improves survival in a phase III randomized trial in patients with metastatic colorectal cancer previously treated with an oxaliplatin-based regimen. J Clin Oncol. 2012;30(28):3499-506.

S-30 Kolorektal Kanserler

LOKAL İLERİ REKTUM KANSERİNDE NEOADJUVAN KRT SONRASI KONSALİDASYON KEMOTERAPİSİ PATOLOJİK TAM YANITI ARTIRIYOR.

Atike Gökçen Demiray1, Arzu Yaren1, Uğur Sungurtekin2, Papatya Bahar Baltalarlı3, Neşe Demirkan4, Duygu Herek5, Burcu Yapar Taşköylü1, Gamze Gököz Doğu1, Serkan Değirmencioğlu1, Utku Özgen2, Halil Sağınç3, Umut Çakıroğlu1, Nail Özhan1, Canan Karan1, Burçin Çakan Demirel1, Tolga Doğan1, Melek Özdemir1

1Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji, Denizli 2Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi, Denizli 3Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyasyon Onkolojisi, Denizli 4Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Patoloji, Denizli 5Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji, Denizli

Lokal ileri rektum karsinomunun günümüzdeki standart tedavisi neoadjuvan eşzamanlı kemoradyoterapi (NKRT) sonrası total me-zorektal eksizyon ve postoperatif adjuvan kemoterapidir (KT). Lokal nüks oranları T3-T4 ve / veya nod pozitif olan hastalar için % 25 ila % 50 arasındadır. Neoadjuvan KRT ile lokal nüks riski anlamlı derecede azalmaktadır. Bununla birlikte, NCRT’nin sağkalım yararı gösterilme-

34

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

S-31 Kolorektal Kanserler

METASTATİK KOLOREKTAL KANSERDE İKİNCİ BASAMAKTA FOLFİRİ VE AFLİBERCEPT’İN ETKİNLİĞİ: GERÇEK YAŞAM VERİLERİ (TOG)

Cihan Erol1, Mehmet Ali Nahit Şendur1, İrem Bilgetekin2, Duygu Bayır Garbioğlu3, Jamshid Hamdard4, Sinem Akbaş5, Mutlu Hızal6, Çağatay Arslan7, Alper Sevinç8, Ahmet Küçükarda9, Dilek Erdem10, Seda Kahraman1, Emre Çakır11, Aykut Demirkıran12, Sercan Ön13, İzzet Doğan14, Atike Pınar Erdoğan15, Sinan Koca16, Pınar Kubilay17, Orhan Önder Eren18, Ebru Çılbır19, Emir Çelik20, Murat Araz12, Deniz Tataroğlu Özyükseler21, Mahmut Emre Yıldırım21, Aykut Bahçeci22, Halil Taşkaynatan23, Abdilkerim Oyman24, Gülhan İpek Deniz25, Serkan Menekşe26, Engin Kut26, Ahmet Gülmez27, Abdullah Sakin28, Erdinç Nayır29, Ramazan Acar30, Erdem Şen31, Ali İnal32, Serdar Turhal33, Ali Osman Kaya34, Semra Paydaş35, Didem Taştekin14, İlhan Hacıbekiroğlu11, İrfan Çinçin9, Ahmet Bilici4, Nil Molinas Mandel5, Didem Şener Dede1, Muhammed Bülent Akıncı1, Berna Öksüzoğlu2, Doğan Uncu6, Bülent Yalçın1, Mehmet Artaç12

1Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 2Ankara Dr.abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 3Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Eskişehir 4İstanbul Medipol Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 5İstanbul Amerikan Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 6Ankara Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 7İzmir Medical Park Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İzmir 8Gaziantep Medical Park Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Gaziantep 9Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Edirne 10Samsun Medical Park Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Samsun 11Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Sakarya 12Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Konya 13Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İzmir 14İstanbul Üniversitesi, Onkoloji Enstitüsü, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 15Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Manisa 16İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul

35

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

S-32 Kolorektal Kanserler

METASTATİK KOLOREKTAL KANSER TANILI 413 HASTANIN NGS (YENİ NESİL DİZİLEME) VERİLERİ; TEK MERKEZ DENEYİMİ

Ahmet Küçükarda1, İrfan Çiçin1

1Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Amaç: Metastatik kolorektal kanserde (mKRK) tümör dokusunda K-RAS, N-RAS ve BRAF mutasyonlarının varlığı, gerek tedavi yanıtı, gerekse sağ kalım üzerine prognostik etkisi mevcuttur. Bu üç ana gen dışında mKRK patogenezinde birçok genin daha yer aldığı bilinmekte-dir. Yeni nesil dizileme (NGS) yöntemi ile aynı anda, çok daha yüksek duyarlılık ve kısa sürede bu gen mutasyonlarının analizleri yapılabil-mektedir. Bu çalışmamızda, mKRK nedeniyle dokuda NGS incelemesi yapılan hastalarımızın mutasyon dağılımlarını sunmayı amaçladık.

Gereç ve Yöntem: mKRK tanısı biyopsi ile doğrulanmış, 2017-2021 tarihleri arasında DNA bazlı NGS yöntemi ile, 22 gen lokusunda 507 spot mutasyon analizi yapılan 413 hastanın verileri hasta takip dosyalarından elde edildi.

Bulgular: Mutasyon analiz sonuçlarında; 88 hastada (%21.3) hiç-bir gende mutasyon olmadığı tespit edildi (Pan-Wild). Yetmiş beş has-tada (%18.2) ise RAS ve BRAF mutasyonları negatif iken, diğer gen lokuslarında mutasyon olduğu görüldü. Tüm grupta en sık görülen mutasyonlar sırası ile; K-RAS %39.2, PIK3CA %15.2, EGFR %7.8, C-KIT %6.3, ERBB2 %3.8, BRAF %3.4, SMAD4 %3.1, NRAS %2.9 ve GNAQ %2.7 idi (Şekil 1). K-RAS mutasyonları en sık kodon 12 (%29.3) ve kodon 13 (%11.4) te iken N-RAS mutasyonları en sık ko-don 61 (%2.3) de izlendi. RAS mutant gruba en sık eşlik eden mu-tasyonlar sıtasıyla; PIK3CA %27.8, EGFR %9.3, C-KIT %7.9, GNAQ %5.1, ERBB2 %4.6, FBXW7 %4.2 ve SMAD4 %3.7 iken; RAS/BRAF wild hasta grubunda en sık eşlik eden mutasyonların ise sırasıyla; PIK3CA %11.7, EGFR %11, ERBB2 %5.5 ve SMAD4 %3.1 olduğu görüldü.

Sonuç: NGS testine ulaşılabilirliğin artmasıyla birçok tümör tipin-de olduğu gibi kolorektal kanserde de tedavi seçenekleri artış göster-mektedir. Mutasyonların tespiti ile hedefe yönelik ilaçların gelişimi hız kazanmakta, klasik tedavilere oranla hastaların prognozu iyileşmekte, sağ kalımları uzamaktadır. mKRK de RAS ve RAF mutasyonlarının dışındaki gen mutasyonlarının tespiti bireyselleştirilmiş tedavilere yön vermede önemli olacağını düşünmekteyiz.Anahtar Kelimeler: Metastatik kolorektal kanser, NGS, mutasyon ana-lizi

Şekil 1: mKRK tanılı 413 hastanın NGS mutasyon dağılımları

17Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 18Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Konya 19Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 20İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 21Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 22Dr. Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Gaziantep 23Necip Fazıl Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Kahramanmaraş 24Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 25Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, İstanbul 26Manisa Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Manisa 27İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Malatya 28Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Van 29Mersin Medical Park Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Mersin 30Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 31Mehmet Akif Ersoy Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Çanakkale 32Mersin Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Mersin 33Anadolu Sağlık Merkezi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Konya 34Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 35Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Adana

Amaç: Metastatik kolorektal kanserli hastalarda okzaliplatin ile tedavi sonrası progresyon gösteren hastalarda FOLFİRİ kemoterapi rejimine aflibercept eklenmesi ile sağkalım faydası sağlandığı göste-rilmiştir. Ancak rutin klinik uygulamanın sonuçları, randomize klinik çalışmalardan farklı olabilir. Çok merkezli retrospektif çalışmamızda metastatik kolorektal kanserli hastalarda ikinci basamak FOLFİRİ ve aflibercept kombinasyonunun etkinlik ve güvenliğini araştırmayı amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Türkiye’nin genelinde 35 onkoloji merkezinde takipli metastatik kolorektal kanseri olan ve ikinci basamakta FOLFİRİ ve aflibercept ile tedavi edilen toplam 433 hasta analiz edildi. Hasta-ların klinik ve patolojik özellikleri retrospektif olarak kaydedildi. Sağ-kalım (genel ve progresyonsuz sağkalım), yanıt oranları ve güvenlik verileri analiz edildi.

Bulgular: 433 hastanın ortanca yaşı 61’dir. Hastaların çoğu (% 87.5) birinci basamakta bevacizumab ve % 10.1’i anti-EGFR ajan-ları almıştır. Hastaların % 80’inde KRAS, % 18.6’sında NRAS ve % 6.4’ünde BRAF mutasyonları pozitiftir. FOLFİRİ ve aflibercept ile or-tanca tedavi süresi her ikisi için 6 siklustur. Ortanca OS 11,6 ay (% 95 CI, 10.6-12.6) ve ortanca PFS 6 aydır (% 95 CI, 5.5-6.5). RAS mutantı olan ve olmayan hastalarda ortanca OS, sırasıyla 11.9 (% 95 CI, 10.2-13.7) ve 11.5 (% 95 CI, 9.8-13.2) aydır (p=0.369). RAS mu-tantı olan ve olmayan hastalarda ortanca PFS, sırasıyla 6.2 (% 95 CI, 5.6-6.9) ve 6.0 (% 95 CI, 4.7-7.2) aydır (p=0.289). Hastalarda en iyi tümör yanıtı olarak % 4,6’sında tam yanıt ve % 30,6’sında kısmi yanıt alınmıştır. Hastaların % 33.4’ünde grade 1-2 toksisiteler görülürken, hastaların % 27’sinde grade 3-4 toksisiteler kaydedilmiştir. 8 hasta (% 2) tedavi toksisitesi nedeniyle ölmüştür. Hastaların % 6.7’sinde hi-pertansiyon gelişirken, hipertansiyon gelişimi genel ve progresyonsuz sağkalımı etkilememiştir.

Sonuç: Genel ve progresyonsuz sağkalım, rutin klinik uygulamada, köşe taşı çalışma olan faz III VELOUR çalışması ile benzerdir. Ancak, yanıt oranlarının daha yüksek ve yan etkinin ise daha düşük olduğu gözlenmiştir.Anahtar Kelimeler: Aflibercept, kolorektal kanser, gerçek yaşam verile-ri, ikinci basamak, klinik uygulama

Kaynakça1. Van Cutsem E, Tabernero J, Lakomy R, Prenen H, Prausova J, Macarulla T, et

al. Addition of aflibercept to fluorouracil, leucovorin, and irinotecan improves survival in a phase III randomized trial in patients with metastatic colorectal cancer previously treated with an oxaliplatin-based regimen. J Clin Oncol. 2012;30(28):3499-506.

36

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

taların demografik özellikleri, patoloji sonuçları (histolojik alt tipi, ER/PR durumu, HER2 durumu, PNİ/LVİ/ECE durumu, tümör derecesi) ve klinik bilgileri (metastaz bölgesi, tümör belirteçleri, tedavi planı) ile ilgili veriler retrospektif olarak tıbbi kayıtlardan derlenmiştir. Metabo-lomik analizleri için periferik kandan elde edilen serum örneklerinde LC-qTOF-MS (sıvı Kromatografisi-uçuş zamanlı kütle spektrometresi) ve GC-MS (gaz kromatografisi-kütle spektrometresi) analiz yöntemleri kullanılmıştır.

Bulgular: Çalışmaya dahil edilen toplam hasta sayısı 88 iken bun-lardan beyin metastazı olan grupta 33 hasta, beyin metastazı olmayıp diğer uzak organ metastaz ya da metastazları olan grupta 55 hasta bulunmaktadır. Her iki grup arasında demografik özellikleri, patolo-ji sonuçları ve klinik özellikleri açısından istatistiksel olarak anlamlı farklar görülmedi. Metabolomik analizlerin sonucuna baktığımızda ise GC-MS analiz yöntemiyle toplam 79 tane metabolit tanımlandı. Bu metabolitlerden 11 tanesinin (alanin, sfingozin, früktoz, fumarik asit, glisin, laktik asit, fenilalanin, piroglutamik asit, serin, treonin, valin) iki grup arasında anlamlı olarak farklı olduğu görüldü (p<0.05). LC-qTOF-MS analiz yöntemi ile çok sayıda metabolitle çalışılmış oldu, sonuçta iki grup arasında anlamlı farkın görüldüğü 47 metabolit sap-tandı. Metabolomik analizleriyle yapılan ROC analizinde metabolitle-rin beşli, onlu gruplar şeklinde değerlendirilmeleri yapıldığında beşli grupta AUC (Area Under Curve) 0,989, onlu grupta AUC 0,993, ola-rak saptandı. Beyin metastazı olan hastaları doğru tahmin etmek için yapılan modellemede beşli ve onlu metabolit grupları ile %94.6 ve %95.5 oranında doğru saptadığı gösterildi.

Sonuç: Çalışmamızda plazmadan saptanan metabolitlerle meme kanserli hastalarda beyin metastazlarını yüksek doğrulukta saptana-bileceği gösterilmiştir. Anahtar Kelimeler: Meme kanseri, metabolomik, metabolit, beyin metastazı

Şekil 1: Metastatik: beyin metastazı olan grup, kontrol: diğer uzak organ metastaz ya da metastazları olan grup

Şekil 2: Metastatik: beyin metastazı olan grup, kontrol: diğer uzak organ metastaz ya da metastazları olan grup

Şekil 3: Tüm ya da tek bir biyobelirteç modeli için oluşturulan ROC eğrileri grafiği

S-37 Meme Kanseri

CDK4/6 İNHİBİTÖRÜ PALBOCİCLİB’E BAĞLI ERİTROSİT İNDEX DEĞİŞİKLİKLERİ: MAKROSİTOZ ETKİNLİK PARAMETRESİ OLABİLİRMİ?

Necdet İsmail Hakkı Üskent1

1Anadolu Sağlık Merkezi,tıbbi Onkoloji Kliniği Gebze ,kocaeli

Giriş: Palbociclib kullananların %80’inde nötropeni, %24’ünde anemi ve %16’sında trombositopeni bildirilmiştir (1). Aneminin ka-rakteristiğini inceleyen araştırma yoktur. Literatürde bir yayında olgu-ların %46’sında Makrositoz geliştiği bildirilmiş ve bunu myelodisplazi ile açıklamışlardır (2). Biz 8 hastada eritrosit indekslerini takip ettik.

Bulgular: Palbociclib tedavisi altındaki 8 olgu takibe alındı.Or-talama bazal MCV değerinin 90.1(81.1-95.7), olguların tümünde 4. Kürde 0rtalama 13.6 artış göstererek median 103.7(99.7-110.7)’ye artış gösterdiği, median RDW değerinin de 44.4 f/L(39.9-55)’den or-talama 16.67 artış göstererek 61.07 f/L(53.5-76.5)’ye arttığı belirlen-di. 5-6. Kürlerden sonra MCV ve RDW değerlerinin plato yaptığı ve sabit seyrettiği gözlendi. Olguların 7’sinde periferik yaymada makro-eliptositoz,anisositoz ve megaplatelet saptanırken, 3’ünde nötrofiller-de hiposegmentasyon ve 4’ünde hipogranulasyon saptandı. MCV’si en az artış gösteren (3.7) olguda nötropeniler nedeni ile suboptimal kullanım saptandı. 2 Hastada trombositopeni ve 3 hastada anemi ge-lişti. Tüm hastalarda TSH,Folat, B12 düzeyleri ve Karaciğer fonksyon testleri normal bulundu. Kemik iliği çalışmalarımız sürüyor.

Sonuç: Palbociclib kullanan tüm hastalar makrositoz gelişimi açı-sından izlenmelidir. Diğer Makrositoz nedenleri ekarte edildiğinden geçici myelodisplazi olasıdır.Makrositoz oluşmayanlarda suboptimal tedavi gözden geçirilmelidir.Anahtar Kelimeler: Palbociclib, Makrositoz, Myelodisplazi

Kaynakça1. Finn RS. Palbociclib and Letrozole in Advanced Breast Cancer. N Eng J

Med.2016;375(20):1925-19362. Anampa.J. Macrocytosis and dysplasticanemia is associtaed with the CDK4/6

inhibitor palbociclib in metastatiic breast cancer.Haematologica 2018 Mar:e98-e102

S-39 Meme Kanseri

METASTATİK MEME KANSERLİ HASTALARDA PLAZMADAN METABOLOMİK YÖNTEMLERLE BEYİN METASTAZLARININ TESPİTİ

Özge Özer1, Emirhan Nemutlu2, Burak Yasin Aktaş3, Cemil Can Eylem2, Tuba Reçber2, Sedef Kır2, Ayşe Kars3, Sercan Aksoy3

1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Analitik Kimya Anabilim Dalı 3Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Medikal Onkoloji Bilim Dalı

Amaç: Bu çalışmada beyin metastazı olan meme kanseri hastala-rında metabolomik yöntemiyle metastazın erken tespiti için belirteç bulunması amaçlanmıştır. Benzer çalışmaların literatürde az bulunma-sı nedeniyle bu alanda ileri araştırmalara ışık tutması amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Araştırma için Hacettepe Üniversitesi Tıp Fa-kültesi Tıbbi Araştırmalar ve Yerel Etik Kurulundan izin alındı. Ça-lışmaya 2017-2018 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesi’nde meme kanseri tanısı ile takipli ve uzak organ metastazı olan 88 hasta dahil edildi. Çalışmaya dahil edilen hastalardan çalış-ma öncesi yazılı onamları alındı. Hastalar metastaz durumlarına göre beyin metastazı olanlar ve beyin metastazı olmayıp diğer uzak organ metastazları olan hastalar şeklinde iki grup olarak ele alınmıştır. Has-

37

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

(%38,7) veya üç basamaktan az tedavi görmüş hastalar randomize edilmişti . Bu çalışmada ortanca PS 8,6 aydı (4). Bizim çalışmamızda da ortanca PS bu sonuçla uyumluydu. Ayrıca EMBRACA çalışma-sında olduğu gibi ilk 3 sıra tedavi alan hasta alt grubu için 9,9 aydı. İlginç bir şekilde ortanca PS, EMBRACA çalışmasının aksine BRCA1 mutasyonu olan hastalarda daha uzundu. ORR, faz çalışmalarıyla kar-şılaştırıldığında daha düşüktü. İlacın güvenlik profili ve tolerabilitesi faz 3 EMBRACA çalışmasına oldukça benzerdi (4). BRCA mutasyonu olan ileri evre meme kanserli hastalarda Talazoparib tedavi alternatif-lerinden birisidir.Anahtar Kelimeler: Talazoparib, BRCA, meme kanseri, etkinlik, gerçek yaşam

Kaynakça1. Bray F, Ferlay J, Soerjomataram I, Siegel RL, Torre LA, Jemal A. Global cancer

statistics 2018: GLOBOCAN estimates of incidence and mortality worldwide for 36 cancers in 185 countries. CA Cancer J Clin. 2018;68(6):394-424.

2. Malone KE, Daling JR, Doody DR, Hsu L, Bernstein L, Coates RJ, et al. Prevalence and predictors of BRCA1 and BRCA2 mutations in a population-based study of breast cancer in white and black American women ages 35 to 64 years. Cancer Res. 2006;66(16):8297-308.

3. Lord CJ, Ashworth A. PARP inhibitors: Synthetic lethality in the clinic. Science. 2017;355(6330):1152-8.

4. Litton JK, Rugo HS, Ettl J, Hurvitz SA, Goncalves A, Lee KH, et al. Talazoparib in Patients with Advanced Breast Cancer and a Germline BRCA Mutation. N Engl J Med. 2018;379(8):753-63.

S-41 Meme Kanseri

HER2-POZİTİF MEME KANSERİ OLAN KADINLARDA NEOADJUVAN PERTUZUMAB VE TRASTUZUMABIN ETKİNLİĞİ VE GÜVENLİĞİ:TOG ÇALIŞMASI

Özlem Özdemir1, Baha Zengel2, Yaşar Yıldız3, Başak Oyan Uluç4, Devrim Çabuk5, Ercan Özden5, Derya Kıvrak Salim6, Semra Paydaş7, Atakan Demir8, Ömer Diker9, Kezban Nur Pilancı10, Özlem Uysal Sönmez11, Sezai Vatansever12, İzzet Doğan12, Ahmet Gülmez13, Burcu Çakar14, Pınar Gürsoy14, Mahmut Emre Yıldırım15, Murat Ayhan15, Nuri Karadurmuş16, Musa Barış Aykan16, Gökçen Tuğba Çevik17, Teoman Şakalar18, İlhan Hacıbekiroğlu19, Burcu Belen Gülbağcı19, Murat Dinçer20, Duygu Bayır Garbioğlu20, Yasemin Kemal21, Erdinç Nayır22, Halil Taşkaynatan23, Mesut Yılmaz24, Okan Avcı25, Murat Sarı26, Ezgi Çoban26, Muhammed Mustafa Atcı27, Selin Aktürk Esen28, Tuğba Akın Telli29, Fatih Karataş30, Ali İnal31, Hacer Demir32, Nurhan Önal Kalkan33, Cengiz Yılmaz1, Funda Taşlı34, Ahmet Alacacıoğlu3

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji , İzmir 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Genel Cerrahi, İzmir 3Katip Çelebi Üniversitesi İzmir Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi , Tıbbi Onkoloj, İzmir 4Acıbadem Altunizade Hastanesi, Tıbbi Onkoloji , İstanbul 5Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi , Tıbbi Onkoloji, Kocaeli 6Sağlık Bilimleri Üniversitesi Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji,Antalya 7Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Tıbbı Onkoloji, Adana 8Acıbadem Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, İstanbul 9Yakındoğu Üniversitesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, K. Kıbrıs 10Memorial Bahçelievler Hastanesi, Tıbbı Onkoloji, İstanbul 11Acıbadem Hastanesi Tıbbı Onkoloji, İstanbul 12İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji , İstanbul 13İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, Malatya 14Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, İzmir 15Kartal Dr. Lütfi Kırdar Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji , İstanbul 16Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, Ankara 17Uşak Üniversitesi Eğitim Araştıma Hastanesi , Tıbbı Onkoloji, Uşak 18Necip Fazıl Şehir Hastanesi, Tıbbı Onkoloji, Kahramanmaraş 19Sakarya Üniversitesi Eğitim Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, Sakarya 20Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, Eskişehir 21Medical Park Hastanesi, Tıbbı Onkoloji, Samsun 22Medical Park Hastanesi, Tıbbı Onkoloji, Mersin 23Özel Ege Şehir Hastanesi, Tıbbı Onkoloji, İzmir 24Bakırköy Dr. Sadi Konuk Hastanesi, Tıbbi Onkoloji , İstanbul 25Namık Kemal Üniversitesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, Tekirdağ

S-40 Meme Kanseri

İLERİ EVRE BRCA MUTANT MEME KANSERİNDE TALAZOPARİB TEDAVİSİNİN ETKİNLİĞİNİN İNCELENMESİ: TÜRKİYE ERKEN ERİŞİM PROGRAMI

Mehmet Ali Nahit Şendur1, Burcu Çakar2, Mutlu Hızal3, Emrah Eraslan4, Sercan Aksoy5, Semra Paydaş6, Necla Demir7, Fatma Şen8, Gülcan Bulut9, Kerem Oruç10, Başak Oyan Uluç11, Nuriye Özdemir12, Abdullah Sakin13, Dilek Erdem14, Metin Özkan15, Umut Dişel16, Ferhat Ekinci17, Nihat Öktem18, Ömer Fatih Ölmez19, Leyla Özer20, Umut Demirci21, Kerem Okutur22, Cihan Erol1, Bülent Yalçın1, Erhan Gökmen2

1Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Ankara 2Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, İzmir 3Ankara Şehir Hastanesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Ankara 4Ankara Abdurrahman Yurtaslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Ankara 5Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Ankara 6Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Adana 7Kayseri Acıbadem Hastanesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Kayseri 8Avrasya Hastanesi, Medikal Onkoloji Bölümü, İstanbul 9Defne Hastanesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Hatay 10İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, İstanbul 11Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, İstanbul 12Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Ankara 13Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Van 14Samsun Medical Park Hastanesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Samsun 15Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Kayseri 16Adana Acıbadem Hastanesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Adana 17Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, Manisa 18Medeniyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, İstanbul 19Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, İstanbul 20Acıbadem Atakent Hastanesi, Medikal Onkoloji Bölümü, İstanbul 21Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bölümü, İstanbul 22Memorial Bahçelievler Hastanesi, Medikal Onkoloji Bölümü, İstanbul

Giriş: Meme kanseri dünyada kadınlarda en sık görülen maligni-tedir (1). Meme kanseri hastalarının yaklaşık %5’inde BRCA mutas-yonları vardır (2). BRCA1 veya BRCA2 mutasyonları, DNA çift sarmal kırıklarını tamir eden mekanizmanın işlememesine neden olur. Tek zincir kırıklarını onaran ana yol ise Poli (ADP-riboz) polimeraz (PARP) enzimi tarafından düzenlenir (3). Talazoparib güçlü bir PARP inhibi-törüdür ve randomize, faz 3 EMBRACA çalışmasında BRCA mutant meme kanseri hastalarında progresyonsuz sağkalım (PS) avantajı gös-termiştir (4). Bu çalışmada, Türkiye’deki BRCA mutant meme kanse-ri hastalarında Talazoparib’in gerçek yaşamdaki etkinlik ve güvenlik profilini belirlemeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada erken erişim programı ile Talazo-parib tedavisi alan BRCA1 veya BRCA2 mutasyonlu ileri evre meme kanseri hastaları retrospektif olarak incelendi. Türkiye’den 24 farklı onkoloji merkezi çalışmaya dahil edildi. Hasta yaşı, performans duru-mu, tümör histolojisi, önceki rejimler, tedavi hattı veya tedavi süresi ile ilgili herhangi bir dışlama kriteri yoktu.

Sonuçlar: Çalışmaya 47 hasta (46 kadın ve bir erkek) alındı. Gru-bun ortanca yaşı 41,5 idi. Hormon pozitif hastalık %63,8 ve üçlü ne-gatif (TNBC) hastalık için %36,2 idi. BRCA1 ve BRCA2 mutasyonları sırasıyla hastaların %42,6’sında ve %48,9’unda görüldü. Hastaların %76,6’sında viseral, %12,8’inde MSS metastazı vardı. Platin bileşik-lerine önceki maruziyet %53,2 idi. Sadece 2 hasta Talazoparib’i birinci basamak tedavi olarak aldı ve hastaların toplam %48,9’u (n=23) te-daviyi ilk 3 basamakta aldı. Objektif yanıt oranı (ORR) %31,9 (n=15) ve hastalık kontrol oranı %61.7 (n=29) idi. Ortanca 13,6 aylık (min-maks. 6,5 - 21,5) takipten sonra, Talazoparib tedavisi için ortanca PS 6,5 aydı (5.0 - 8.1 ay, %95 GA). İlk üç basamakta tedaviyi alan hasta alt grubu için ortanca PS 9,9 aydı. Ortanca PS, BRCA1 (n=18) ve BRCA2 (n=21) hastaları için sırasıyla 12,6 ve 5,1 aydı. 12 aylık GS oranı %73,6 olarar bulundu. Hastaların %61,7’sinde en az bir yan etki ve 14 hastada (%29,8) derece 3-4 toksisite görüldü. En sık görü-len yan etki hematolojik sitotoksisite idi.

Tartışma: Çalışmamız, yoğun bir şekilde tedavi edilmiş, BRCA mu-tant ileri meme kanserli hastalarda Talazoparib ile olumlu PS ve ORR gösterdi. Faz 3 EMBRACA çalışmasına daha önce tedavi görmemiş

38

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Şekil 1: Trial Profile

S-42 Meme Kanseri

COVID-19 İLE ENFEKTE 82 MEME KANSERİ HASTA SERİSİ-TEK MERKEZLİ ÇALIŞMA.

Aysun Işıklar1, Gül Başaran1, Aykut Soyder1, Alper Sonkaya1, Mehmet Teomete1

1Altunizade Acıbadem Hastanesi, Meme Sağlığı Merkezi

Giriş: COVID-19 pandemisi tüm dünyayı etkisi altına aldı. Kanser hastalarının pandemiden daha fazla etkilendiğine dair genel bir gö-rüş vardır. Meme kanseri kadınlarda akciğer kanserinden sonra en sık görülen hastalıktır. Bu çalışmanın amacı meme kanseri hastalarında COVID-19 hastalığının seyrini görmektir.

Gereç ve Yöntem: Yılda yaklaşık 4000-4500 meme kanseri has-tasının takip edildiği merkezimizde son 1 yılda 82 hastada COVID-19 enfeksiyonu tespit edildi. Temmuz 2020’den Temmuz 2021’e kadar olan dönemde hastalıkla ilgili bilgiler kaydedildi.

Sonuçlar: Hastaların hepsi kadındı, ortalama yaş 49 (43-64) du. Hastalık evresine göre %85 erken ve lokal ileri evre, %15’i ileri evreydi. Tümörlerin %67’si hormon reseptör pozitif/ Her-2 negatif, %21’ü Her-2 pozitif ve %12’si üçlü negatif subtipinde idi. Hastala-rın yarısından azında ek hastalık vardı, en sık %19’da hipotiroidi, %7’de romatolojik rahatsızlık ve %6’da hipertansiyon bilidirildi. Son alınan endokrin tedaviden geçen süre <7 gün olanlar %63, <7 gün kemoterapi alanlar %10 ve akıllı ilaç alanlarda %10 du. Tanı için %86 hastada PCR testi, %7 hızlı antikor testi ve %7’de akciğer bilgisayarlı tomografisi yapılmıştır. Hastaların %56’sı acil serviste, %17’si pande-mi polikliniği, %5 onkoloji servisi ve %22 si evde sağlık hizmetleri ile tanı almıştır. Hastalık %73’ü hafif seyrederken, %27’de hastane yatışı gerekmiştir. Hastane yatışı gereken hastaların 25’i taburcu olmuş, 3 hasta da hayatını kaybetmiştir. Hayatını kaybeden 3 hastanın 3’ü de metastatik evre meme kanseri olan hastalardır.

Sonuç: COVID-19 enfeksiyonu geçiren meme kanseri hastaların-da metastatik olmak hastalık seyrini daha ciddi olarak etkilemektedir.Ancak daha anlamlı sonuçlar elde edebilmek için kontrol grubu içeren çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: Meme Kanseri, COVID-19, Pandemi

Kaynakça1. Jielin Wei, Mengjiao Wu, Jing Liu, Xu Wang, Pengfei Xia, Ling Peng, Yu

Huang, Cuiwei Liu, Zihan Xia, Chuang Chen, Yanxia Zhao. Characteristics and outcomes of COVID-19 infection in 45 patients with breast cancer: A multi-center retrospective study in Hubei, China,The Breast, 59,2021,102-109.

2. Zhang B, Xie R, Hubert SM, Yu Y, Zhang Y, Lei X, Deng W, Chen J, Li Y. Characteristics and Outcomes of 35 Breast Cancer Patients Infected With COVID-19. Front Oncol. 2020 Oct 21;10:570130.

l26Haydarpaşa Numune Eğitim Araştırma Hastanesi , Tıbbi Onkoloji, İstanbul l27Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, İstanbul a28Ankara Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, Ankara l29Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji , İstanbul k30Karabük Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, Karabük n31Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji, Mersin n32Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Tıbbi Onkoloji, Afyonkarahisar n33Van Yüzüncüyıl Üniversitesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloj, Van r34Sağlık Bilimleri Üniversitesi İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Patoloji, İzmir

Giriş: Çalışmamızda Her 2+ lokal ileri,inflamamtuar veya erken evre meme kanserli olguların tedavisine Pertuzumab eklenmesinin patolojık yanıt oranları ve yan etki profilinin değerlendirilmesi amaç-lanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Bu çalışma Türk Onkoloji Grubu (TOG) tara-fından yapılmış ve 32 merkez verisi toplanmıştır.

Bulgular: Çalışmamız multisentrik olup toplam 364 hasta dahil edilmiştir. Hastaların ortanca yaşı 49 yıldı (18-85). Moleküler dağı-lımı 215 (%60) Luminal B Her2+( ER + veya PR +, veya herikisi); 149 (%40)’i Her-2 zengin (ER ve PR negatitif) tipti. Tanı anında 286 hasta (%78) lokal ileri, 30 hasta (%8) inflamatuar,48(%12) erken ev-reydi. Neoadjuvan antrasiklin tedavi sonrası Pertuzumab,Trastuzumab,Taxane(Dosetalsel&Paklitaksel )bazlı tedavi alıp opere olan 226 hastada (%62) tam yanıt ,126 (%34) parsiyel yanıt alınırken 12(%3) hasta yanıtsızdı.Tam yanıt sayısı Dosetaksel+Trastuzumab+Pertuzumab kolunda 124 (%54) ,Paklitaksel+ Trastuzumab+Pertuzumab kolunda 102 (%45) olarak saptandı ve tam yanıt açısından gruplar arasında fark saptanmadı. Molekuler tip ile patolojık yanıt arasında anlamlı ilişki saptanmaz iken tam yanıt alınan hastalarda moleküler tip (her 2 grupta :101 ,lumınal b her 2 grubunda: 125 hastada patolojık tam yanıt alındı) ile sınırda anlamlılık saptandı p:0.062. Diğer yandan patolojık yanıt ile DCIS, MR fokalitesi,klinik evre, klinik T, çıkarılan lenf nodu sayısı arasında anlamlı ilişki saptandı p<0.05.Tam yanıt alı-nan 226(%62) hastada ise DCIS, tümör fokalitesi,çıkarılan lenf nodu ,ER statusu ile anlamlı ilişki saptandı p<0.05. Anemi ,bulantı,kusma ,myalji,alopesi ve mukozal inflamasyon anlamlı olarak Dosetaksel ko-lunda daha yüksekti p<0.05. Çalışmamızda başlangıç-bitiş eko değer-leri arasında istatitiksel fark saptanmadı.

Sonuç: Neoadjuvan kemoterapi (NACT) öncesi biyopside DCIS varlığı, pCR ile ilişkili saptandı ve NACT’ye yanıtın öngörülmesi için kritik bir faktör olabilir.Ayrıca tümör fokalitesi ; çıkarılan lenf nodu sa-yısı ve ER statusuna ek olarak pCR ile ilişkili saptandı. D+T+P kolu ile P+T+P kolu arasında patolojık yanıt açısından fark saptanmaz ike yan etki sıklığı Dosetaksel kolunda anlamı olarak daha yüksekti. Sonuç olarak pCR ile ilişkili klinikopatolojik değişkenleri ve radyolojik görüntüleme özelliklerini değerlendiren çalışmaların, cerrahi dışı te-davi yaklaşımlarının gelişiminde kritik rol oynayacağını düşünüyoruz.Anahtar Kelimeler: Her-2 positif meme kanseri, Neoadjuvant Pertuzu-mab -Trastuzumab, Patolojık tam yanıt , DCIS

Kaynakça1. Volders JH, Negenborn VL, Spronk PE, Krekel NMA, Schoonmade LJ, Meijer

S, et al. Breast-conserving surgery following neoadjuvant therapy-a systematic review on surgical outcomes. Cancer Res Treat 2018;168:1–12. [CrossRef]

2. Petruolo O, Sevilimedu V, Montagna G, Breast Le T, Morrow M, Barrio AV. How often does modern neoadjuvant chemotherapy downstage patients to breast-conserving surgery? Ann Surg Oncol 2021;28:287–94. [CrossRef]

3. Cortazar P, Zhang L, Untch M, Mehta K, Costantino JP, Wolmark N, et al. Pathological complete response and long-term clinical benefit in breast cancer: the CTNeoBC pooled analysis. Lancet 2014;384:164–72. [CrossRef]

4. Florido R, Smith KL, Cuomo KK, Russell SD. Cardiotoxicity From Human Epidermal Growth Factor Receptor-2 (HER2) Targeted Therapies. Journal of the American Heart Association 2017;6

5. Mauri D, Pavlidis N, Ioannidis JP. Neoadjuvant versus adjuvant systemic treatment in breast cancer: a meta-analysis. J Natl Cancer Inst. 2005;97(3):188-94.

39

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

S-44 Meme Kanseri

KALITSAL KANSERLERDE KLİNİK ÖNEMİ BİLİNMEYEN GENOMİK VARYANTLARIN FONKSİYONEL KARAKTERİZASYONU VE SINIFLANDIRILMASI

Sevdican Üstün Yılmaz1, Özkan Özdemir2, Nihat Buğra Ağaoğlu3, Özden Hatırnaz Ng4, Meltem Müftüoğlu5, Uğur Özbek6

1Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Medikal Biyoteknoloji Anabilim Dalı. 2Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Genomik Çalışmalar Anabilim Dalı. 3Ümraniye Eğitim Araştırma Hastanesi, Tıbbi Genetik Anabilim Dalı. 4Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı. 5Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Medikal Biyoteknoloji Anabilim Dalı. 6Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı.

Tüm kanserlerin %5-10’unu oluşturan kalıtsal kanserler, germ hattı mutasyonları ile bir sonraki kuşağa aktarılır ve genellikle daha erken yaşta ortaya çıkar. Genetik testlerle saptanan genetik taşıyıcılık; genetik danışmanlık, tarama ve koruma, riskli bireyin yaşam kalitesini iyileştirme, kanserin başlangıcı veya prognozunu öngörmede kullanı-labilmektedir.

Amerikan Tıbbi Genetik ve Genomik Örgütü ve Moleküler Pa-toloji Derneği (ACMG/AMP) kılavuzu genetik varyantları patojenik, muhtemel patojenik, klinik önemi bilinmeyen (variants of uncertain significance/ VUS), muhtemel iyi huylu ve iyi huylu olarak beş ana ka-tegoride sınıflandırılmasını önermektedir. Kılavuza göre dizi varyant-larını yorumlamak için hastalık ve popülasyon veri tabanları, in-siliko patojenite tahmin algoritmaları, segregasyon verileri ve fonksiyonel analiz sonuçları dikkate alınmaktadır. Bu kanıt kodlarında oluşan yetersizlikler ve araştırmacıların değerlendirme farklılığı yüzünden VUS’ları sınıflandırmak zordur.

Bu ihtiyaçlardan yola çıkarak çalışmamızda ATM, BRCA1, BRCA2 ve CHEK2 genlerinde yer alan yanlış anlamlı (missense) var-yantların klinik etkilerini belirlemek için hızlı, yüksek verimli, kolay uygulanabilir in-silico ve in-vitro fonksiyonel analiz akışı çalışmaları sürdürülmektedir.

Bu amaçla kalıtsal kanser yatkınlığı nedeniyle yeni nesil dizileme yöntemi kullanılarak gen paneli çalışılmış 913 hastada saptanan 1119 genetik varyant incelenmiştir. Bunların 129’u patojenik/muhtemel pa-tojenik, 549’u ise VUS olarak tespit edilmiştir. ATM, BRCA1, BRCA2 ve CHEK2 genlerinde tespit edilen VUS sayısı sırası ile 94, 12, 46 ve 67 tanedir.

VUS’ların in-siliko fonksiyonel karakterizasyonu için seçtiğimiz genlerdeki tüm yanlış anlamlı varyantlar gnomAD ve ClinVar veri tabanlarından alınmış; “patojenik olduğu bilinen”, “iyi huylu olduğu bilinen” ve “sağlıklı popülasyon verisi” olarak sınıflandırılmış ve en sık kullanılan varyant patojenite tahmin araçlarına anotasyonu sağlan-mıştır (SIFT, Polyphen-2, MutationTaster, PROVEAN, CADD, M-CAP, MetaLR, MetaSVM, REVEL, VEST-4, PIVOTAL, CADD, MVP ve MTR). Seçilen genlerde tespit edilen 219 VUS’un in-siliko karakteri-zasyonu her gen için yalnız istatistiksel karşılaştırmada anlamlı sonuç veren (p<0.05) tahmin araçları ile gerçekleştirilmiştir.

Çalışmanın devamında patojenite skoru yüksek varyantların in-vitro fonksiyonel analizleri, varyantın protein fonksiyonuna olan et-kisi, bilinen protein kristal yapı modelleri, varyant bölgesinin evrimsel korunmuşluk düzeyi, sekans ve protein 3 boyutlu yapısı üzerinden be-lirlenecektir. Varyant ilişkili protein katlanma farklılığına bağlı termal stabilite farklılıkları deneysel olarak gösterilecektir. Ek olarak, blotlama ile protein ekspresyonundaki olası değişiklikler ve kütle spektrometrisi ile varyant ilişkili proteom profilindeki farklılaşmalar incelenecektir.

Elde edilen verilerin birlikte analizi sonrası, varyantlar ACMG/AMP kılavuzu karar ağacına göre yeniden sınıflandırılacaktır.Anahtar Kelimeler: Genomik, Varyasyon, Meme, Over, Kalıtsal, Kan-ser, ATM, BRCA1, BRCA2, CHEK2

S-43 Meme Kanseri

26 GENLİK AİLESEL MEME KANSERİ (MK) PANELİ İLE TARANAN GENÇ (<40 YAŞ) MK HASTALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ.

Gül Başaran1, Aysun Işiklar2, Aykut Soyder1, Ahmet Yeşilyurt1, Kanay Yanarbaş4, Hülya Yazıcı3, Evrim Kadriye Tezcanli1, Mehmet Teomete2, Alper Sonkaya2

1Acibadem Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Acibadem Altunizade Hastanesi 3Çapa Tıp Fakültesi Temel Onkoloji 4Bilim Üniversitesi, Tıbbi Genetik Anabilim Dalı

Giriş: Medyan kadın yaşının 33 olduğu ülkemizde tüm MK has-talarının %35’inin içinde <50 yaş ve %17’ sinin <40 yaş olduğu ra-porlanmıştır. Genç yaş, ailesel MK genlerinde patojen varyant olma olasılığı artmaktadır.

Gereç ve Yöntem: Bölümümüzde ailesel MK taraması yapılmış olan <40 yaş hastalarımızın dosyaları incelenerek klinik, patolojik özellikleri not alındı ve sağkalım analizleri yapıldı.

Sonuçlar: 2013-2021 yılları arasında genetik test yapılan 730 MK hastasının 331’i (%)<40 yaş idi. Bu hastalardan 101’inde sada-ce BRCA1 ve 2; 229’ unda ise 26 genlik panel test yapılmıştı. Pa-nel şu genleri içeriyordu: ATM, ABRAXAS1, BARD1, BLM, BRCA1, BRCA2, BRIP1, CDH1, CHEK2, EPCAM, MEN1, MLH1, MRE11, MSH2, MSH6, MUTYH, NBN, PALB2, PMS2, PTEN, RAD50, RAD51C, RAD51D, STK11, TP53 ve XRCC2. Panel test %71 hasta-da tanıdan sonraki 1 yıl içinde istenmişti, tümöhastaların 16’sı metas-tatik evredeydi, 4’ü DKIS tanılıydı. Hastaların medyan yaşı 36 (22-40) idi, hepsi premenopozaldi. Hastaların %16’sında birinci, %33’ünde ikinci derece akrabalarda meme, over, prostat ve pankreas kanseri aile öyküsü vardı. Tümörlerin %57 si hormon reseptör pozitif/ Her-2 negatif, %24’ü Her-2 pozitif ve %19’u üçlü negatif subtipinde idi. On bir hastada seconder meme dışı geçirilmiş kanser tanısı vardı (2 lenfoma, 5 tiroid, 1 AML, 2 endometrium, 1 over ca). Dört hastada bilateral MK vardı. Hasta ve tümör özellikleri %44 hastada genetik test isteme kriterlerinden birini, %40’ında ikisini ve %16’sında >3 kriteri tutturuyordu. Toplam 54 (%23) hastada patojen varyanta rastlandı. Patojen varyantların 26’sı BRCA 1 veya 2; 28’i ise BRCA dışı genlerde idi. En sık rastlanan ilk beş PV BRCA 1 (n:14), BRCA 2 (n:11) ATM (n:8), CHEK2 (n:7) ve TP53 (n:6) genlerinde idi. BRCA 1 de PV olan hastaların 9’unun tümörü üçlü negatifti, 6 hastada iki gende PV bu-lunmaktaydı. Erken evre olan hastaların sağkalımlarına bakıldığında PV saptanmayan tümörlü hastaların (n:176) sağkalımı PV bulunanla-ra göre (n:54) daha kısa idi (p: 0.020). BRCA veya BRCA dışı PV olan iki grup arasında sağkalım farklı değildi.

Sonuç: Ailesel genetik zararlı mutasyon taşıyan hastalar için yeni hedefe yönelik ilaçların kullanılmaya başlanıldığı günümüzde hem erken hem de ileri evredeki MK hastalarında tarama kriterlerini taşı-yanlara test yapmak zorunlu hale gelmiştir. Kırk yaş altı hastalarda PV çıkma olasılığı yüksektir ve bunların yarısı BRCA dışı genlerde saptan-mıştır. PV olan hastaların sağkalımı daha kötü bulunmuştur.Anahtar Kelimeler: Genç meme kanseri, ailesel meme kanseri

Kaynakça

40

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Şekil 3: Çoklu gen testi yapılmış 913 hasta örneğinde yapılan analizde yer alan varyantların patojenite sınıflandırmasına göre dağılımları.

Tablo 1. ATM, BRCA1, BRCA2 ve CHEK2 genlerinde varyant dağılımı

GEN ADI/SINIFI VUS PATOJENİK İYİ HUYLU TOPLAM

ATM 94 10 25 129

BRCA1 12 26 24 62

BRCA2 46 20 15 81

CHEK2 67 3 5 75

S-45 Santral Sinir Sistemi Kanserleri

BEYİN MAGNETİK REZONANS GÖRÜNTÜLEMEDE TEMPORAL KAS ALANI ÖLÇÜMÜNÜN GLİOBLASTOME MULTİFORME PROGNOZU İLE İLİŞKİSİ

Osman Sütcüoğlu1, Orhun Akdoğan2, Zeynep Sezgi Erdal3, Nuriye Özdemir1, Ahmet Özet1, Murat Uçar3, Ozan Yazıcı1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı 2Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 3Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı

Giriş: Glioblastoma multiforme (GBM), yetişkinlerde en sık gö-rülen primer malign beyin tümörüdür. Hastaların sağ kalım süreleri değişkenlik göstermekte olup, temporal kas kalınlığının bir sakopeni ölçeği olabileceği ve sap kalımı predikte edebileceği öne sürülmüştür. Bu çalışmada yeni tanı konmuş GBM’li hastalarda temporal kas kalın-lığı (TKK) ve temporak kas alanı (TKA) ölçümü ile sağ kalım arasında-ki ilişkiyi göstermeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Glioblastome multiforme tanısı ile takip edilen ve tanı anında manyetik rezonans (MR) görüntüleri olan hastalar geri-ye dönük olarak değerlendirildi. Patolojik olarak GBM tanısı konfirme edilen, 18 yasşından büyük tüm hastalar çalışmaya dahil edildi. GBM tanısında herhangi bir cerrahi işlem öncesi TKK ve TKA kontrastlı ak-siyal boyunca T1 ağırlıklı MR görüntülerinde ölçüldü. Medyan genel sağkalım (mGSK) ve progresyonsuz sağkalım (mPSK), Kaplan-Meier yöntemi ile analiz edildi ve gruplar arasındaki farklılıkları belirlemek için log-rank testi kullanıldı. Kesme noktasını belirlemek için medyan TKK ve TKA kullanıldı.

Bulgular: Çalışmaya toplam 74 hasta dahil edildi. Hastaların ço-ğunluğunu erkekler (n:46, %62) oluşturmaktaydı. Hastaların %25’inin vücut kitle indeksi 30 kg/mm2’nin üzerindeydi. Vücüt kitle indeksi ile mGS arasında istatiksel anlamlı ilişki saptanmadı (p= 0.98). Temporal kas kalınlığı için medyan değer 6.6mm ve TKA alanı içinse 452 mm2 olarak hesaplandı. Tempral kas kalınlığı 6.6mm’nin altında olan has-taların mGSK ve mPSK süreleri sırasıyla 25.8 ay ve 18.3 ay iken, TKK >6.6 mm olan hastalarda bu süreler sırasıyla 15.8 ve 10.9 aydı (p= 0.29 ve p=0.21). Temporal kas alanı 452 mm2’nşn altında olan has-taların mGSK süresi 26.3 ay, TKA 452 mm2’den fazla olan grubun ise

Kaynakça1. AlHarthi, F. S., Qari, A.,(2020).Familial/inherited cancer syndrome: a focus on

the highly consanguineous Arab population.npj Genomic Medicine,5(1)2. Federici, G., Soddu, S.(2020).Variants of uncertain significance in the era of

high-throughput genome sequencing: a lesson from breast and ovary cancers. Journal of Experimental & Clinical Cancer Research,39(1),46.

3. Feliubadaló, L., Moles-Fernández, A.,(2021).A Collaborative Effort to Define Classification Criteria for ATM Variants in Hereditary Cancer Patients. Clin Chem,67(3),518-533.

4. Henrie, A., Hemphill, S. E.,(2018).ClinVar Miner: Demonstrating utility of a Web-based tool for viewing and filtering ClinVar data. Human Mutation,39(8),1051-1060.

5. Ho, D., Quake, S. R.,(2020).Enabling Technologies for Personalized and Precision Medicine. Trends Biotechnol,38(5),497-518.

6. Richards, S., Aziz, N.,(2015).Standards and guidelines for the interpretation of sequence variants: a joint consensus recommendation of the American College of Medical Genetics and Genomics and the Association for Molecular Pathology. Genetics in medicine: official journal of the American College of Medical Genetics,17(5),405-424.

7. Richter, S., Haroun, I.,(2013).Variants of unknown significance in BRCA testing: impact on risk perception, worry, prevention, and counseling. Annals of Oncology,24(suppl 8),viii69-viii74.

8. Yohe, S., Thyagarajan, B.(2017).Review of Clinical Next-Generation Sequencing. Arch Pathol Lab Med,141(11),1544-1557.

Şekil 1: Raporlanan varyantların ClinVar veri tabanına göre sınıflandırılması

Şekil 2: ACMG/AMP kılavuzunda yer alan kriterler, hastalık ve popülasyon veri tabanları ve in-siliko tahmin araçları ile varyantların sınıflandırılması

41

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Şekil 3: Temporal Kas Kalınlığı ve Genel Sağ Kalım

S-46 Sarkomlar

SİNOVYAL SARKOMLU OLGULARIN KLİNİKOPATOLOJİK ÖZELLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ, TEK MERKEZ DENEYİMİ

Ahmet Bilgehan Şahin1, Abdülkerim Duran1, Birol Ocak1, Adem Deligönül1, Erdem Çubukçu1, Türkkan Evrensel1

1Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi, Bursa

Amaç: Çalışmamızda sinoviyal sarkom (SS) tanısı alan hastaların demografik özelliklerinin, prognostik faktörlerin, tedavi modaliteleri-nin ve sağ kalımlarının incelenmesi amaçlandı.

Gereç ve Yöntem: 2000-2020 yılları arasında Bursa Uludağ Üni-versitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı’nda SS tanısı konulan 42 hasta dahil edildi. Bu hastaların klinikopatolojik özellikleri, aldığı tedavileri ve tedavi yanıtları retrospektif olarak incelendi.

Bulgular: Hastaların medyan yaşı 38,8 (16,0-82,1) yıldı. Hasta-ların yarısı erkekti. Hastaların %85,7’si tanı anında lokalize hastalığa sahipken 6 hasta tanı anında metastatikti. En sık alt extremitede lo-kalize tümör saptanırken (%45,2) onu üst ekstremite ve akciğer takip etmekteydi. En sık histopatolojik alt tip olarak monofazik SS saptandı (%57,1). 6 hastada alt tip belirlenemedi. Ortalama tümör boyutu 7,7 (1,5-17,0) cm’di. Hastaların 18 tanesine (neo)adjuvan kemoterapi verildi. 20 hasta adjuvan radyoterapi aldı. Tanı anı lokalize hastaların 18 tanesinde nüks saptandı. Bunlardan 8 hastada lokal nüks varken 3 hastada metastatik hastalığa sahipti. Lokal nüks olan hastaların 7’si takipte metastatik oldu. Rekürrenssiz sağ kalım tanı anı lokalize has-talarda 52,6 ay (%95 CI: 10,5-94,7) olarak saptandı. Kemoterapinin ve radyoterapinin lokal nükse etkisi yoktu. Sadece tümör boyutunun lokal nükse etkisi saptandı. 5 cm üzeri olan hastalarda daha fazla nüks görüldü (p=0,008). Metastatik hastalıkta ve adjuvan kemoterapide en sık doksorubisin ve ifosfamid kombinasyonları kullanılırken onu gemsitabin bazlı rejimler ve pazapanib takip etmekteydi. Median takip süresi 34,3 ay (5,6-175,5) aydı. Bütün hastaların toplam sağ kalımı 111 ay (%95 CI: 27,3-195,0) saptandı. Toplam sağ kalıma etkili tek faktör tümör boyutuydu (p=0,003).

Tartışma: SS özellikle erişkinde nadir görülen sarkomlardan olup yumuşak doku sarkomlarının %8’ini oluşturmaktadır. Genellikle genç erişkinlerde alt ekstremitelerinde kitle ile prezente olur. Grad, histopa-

14.6 ay idi (p= 0.06). Bu iki grup arasında mGSK süreleri arasında is-tatiksel fark olmasa da, TKA < 452 mm2 olan hasta grubunun mPSK süresinin daha uzun olduğu saptandı (21ay vs 15.3 ay, p= 0.018).

Sonuç: Temporal kas kalınlığı ve sağ kalım süreleri arasında ista-tiksel anlamlı ilişki saptanmamışken, temporal kas alan düşük olan hasta grubunda istatiksel olarak anlamlı seviyede mPSK süresinin kısa olduğu bulunuştur. Sonuçlarımız literatür ile farklılık göstermekte olup, bu durum ikinci basamak tedaviler ve cerrahi tipleri ile ilişkili olabilir. GBM hastalarında temporal kasın prognostik gücünü ortaya koymak için daha fazla hasta sayısını içeren prospektif çalışmalara ihtiyaç var-dır.Anahtar Kelimeler: santral sinri sistemi, sarkopeni, temporal kas, ka-şeksi, mortalite

Şekil 1: Temporal Kas Alanı ve Genel Sağ Kalım

Şekil 2: Temporal Kas Alanı ve Progresyonsuz Sağ Kalım

42

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

da 20.021±6.646,18 yaş üstünde 14.933±3.944 ay(p:0.540), ES’lerin erken evrelerde 18 yaş altı 52.467±12.119, 18 yaş üstünde 43.400±2.837 ay, ileri evrelerde 18 yaş altında 24.467±8.907,18 yaş üstünde 9.067±1.133 aydır (p:0.236). RMS’li vakalarda erken evrelerde 39000±3.337, ileri evrelerin 25.533±9.086 ay (p:0.014) olarak tespit edilmiştir. Osteosarkomlarda metastaz varsa sağkalım 14.933±7.090, metastaz yoksa 33.167±8.351 ay (p:0.025), ES’de metastaz varsa 12.233±5.051,metastaz yoksa 43.400±7.280 ay (p:0.000), RMS’de metastaz varsa 25.533±9.086, metastaz yoksa 36.500±5.777 ay (p:0.009) olarak tespit edilmiştir. Osteosarkomlar-da 18 yaş altı cerrahisi olanların 33.600±6.9.673 ay, olmayanların 4.867±8.063 ay, 18 yaş üstünde cerrahisi olanların 23.067±7.473, olmayanlarınsa 19.533 ay (p:0.601), ES’de 18 yaş altı cerrahi-si olanların 38.567±9.445 ay, olmayanlarınsa 27.333±3.368 ay, 18 yaş üstünde ise cerrahisi olanların 27.033±18.584, olmayan-larınsa 28.633±17.965 ay (p:0.689), RMS’de cerrahisi olanların 41.300±2.600 ay, olmayanlarınsa 25.533±9.822 ay (p:0.001) ola-rak tespit edilmiştir. Osteosarkomlu 18 yaş üzeri vakalarda KT alan-larda sağkalım 23.967±8.721, almayanlarda 8.267ay ; 18 yaş altı vakalarda KT alanlar 27.833±12.527, almayanlar 18.500 (p:0.238) ES’lerde vakaların genelinde KT alanların 31.100±3.667, almayanla-rın 60.867±41.696 ay (p:0.837) olup vaka sayısı KT almayanlar için yeterli değildir. RMS’de ise KT alanların 35.900±4.295, almayanların 7.033±0.00 ay (p:0.000) iken RT alanlarda sağkalım 36.500±8.733, almayanlarda ise 32.400±2.726 ay olarak saptanmıştır (p:0.741).

Sonuç-Tartışma: Tüm üç histolojik tipte de 18 yaş altı grupta sağkalım 18 yaş üzeri gruptan daha uzun olarak saptanmış, pediatrik grupta tedavilerin etkin olduğu görülmüş olup ek veriler sunulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Adölesan, Erişkin, Sarkom, Tedavi, Sağkalım

S-49 Sarkomlar

KAPOSİ SARKOMLU HASTALARIN UZUN DÖNEM TAKİP SONUÇLARI: TÜRK ONKOLOJİ GRUBU (TOG) ÇALIŞMASI

Mehmet Hadi Akkuş1, Mutlu Doğan1, Emre Hafızoğlu2, Muhammed Mustafa Atcı3, Eda Çalışkan4, Cengiz Karaçin1, Sema Sezgin Göksu5, Emre Çakır6, Perihan Perkin7, Abdussamet Çelebi8, Havva Yeşil Çınkır9, Muhittin Er10, Seda Kahraman11, Atakan Topçu12, Dinçer Aydın13, Naziyet Köse14, Fatih Selçuk Biricik15, Musa Barış Aykan16, Özkan Alan17, Serkan Menekşe18, Engin Kurt18, Teoman Şakalar19, Öznur Bal2, Abdullah Sakin3, Tuğba Yavuzşen4, Mustafa Karaağaç10, Efnan Algın2, Ömür Berna Çakmak Öksüzoğlu1

1Sbü Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 2Sbü Ankara Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 3Sbü Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 4Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 5Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 6Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 7Sbü Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 8Marmara Üniv Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 9Gaziantep Üniv Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 10Necmettin Erbakan Üniv. Meram Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 11Ankara Yıldırım Beyazıt Üniv. Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 12Bezmialem Vakıf Üniv. Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 13Kocaeli Derince Eah, Tıbbi Onkoloji Kliniği 14Ankara Memorial Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 15Koç Üniv Hastenesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 16Sbü Ankara Gülhane Eah, Tıbbi Onkoloji Kliniği 17Tekirdağ Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 18Manisa Şehir Hastenesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 19Kahramanmaraş Şehir Hastenesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Kaposi sarkomu lenfatik epitel hücrelerden köken alan ve nadir görülen bir mezenkimal tümördür (1). İmmunsüpresif hastalarda sıklığı artmakla birlikte etyopatogenezde en iyi bilinen etken HHV-8’dir (1,2). Nadir görülmesi nedeniyle merkezler arasında tedavi ve ta-

tolojik tip, tümör boyutu, füzyon tipi gibi birçok prognostik faktörle ilgili yayınlar olsa da tümör boyutu dışındaki faktörlerin sağ kalıma etkisi tartışmalıdır. Lokalize hastalıkta radyoterapinin lokal nüksü azal-tığına dair çalışmalar mevcut olmakla birlikte (neo)adjuvan kemote-rapinin sağkalıma etkisi tartışmalıdır. Lokal nüks sık görülmektedir. Çalışmamızda hastaların klinikopatolojik özellikleri literatürle uyum-luydu. Yine literatüre benzer şekilde radyoterapi ve kemoterapinin sağ kalıma etkisi gösterilemedi, sağ kalımı etkileyen tek faktör tümör boyutuydu.

Sonuç: Sinoviyal sarkomda cerrahi başta olmak üzere multidisipli-ner yaklaşım çok önemlidir. Lokal nüks açısından yakın takip edilme-lidir. Lokal nükse ve toplam sağ kalıma etkili en önemli faktör tümör boyutudur. Özellikle kemoterapinin etkinliği için randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: sinoviyal sarkom, yumuşak doku sarkomu, cerrahi, radyoterapi, kemoterapi

Kaynakça1. J. M. Coindre, New WHO classification of tumours of soft tissue and bone, vol.

32, no. 5 SUPPL. 2012.2. G. Mastrangelo et al., “Incidence of soft tissue sarcoma and beyond: A

population-based prospective study in 3 European regions,” Cancer, vol. 118, no. 21, pp. 5339–5348, 2012.

3. M. Haldar, R. L. Randall, and M. R. Capecchi, “Synovial sarcoma: From genetics to genetic-based animal modeling,” in Clinical Orthopaedics and Related Research, 2008, vol. 466, no. 9, pp. 2156–2167.

4. J. J. Lewis et al., “Synovial sarcoma: A multivariate analysis of prognostic factors in 112 patients with primary localized tumors of the extremity,” J. Clin. Oncol., vol. 18, no. 10, pp. 2087–2094, 2000.

5. L. Guillou et al., “Histologic grade, but not SYT-SSX fusion type, is an important prognostic factor in patients with synovial sarcoma: A multicenter, retrospective analysis,” J. Clin. Oncol., vol. 22, no. 20, pp. 4040–4050, 2004.

6. A. Ferrari et al., “Synovial sarcoma: A retrospective analysis of 271 patients of all ages treated at a single institution,” Cancer, vol. 101, no. 3, pp. 627–634, 2004.

7. H. Outani et al., “Localized synovial sarcoma: A single institutional study of 191 patients with a minimum follow-up of 5 years for survivors,” J. Surg. Oncol., vol. 119, no. 7, pp. 850–855, 2019.

8. S. Stacchiotti and B. A. Van Tine, “Synovial sarcoma: Current concepts and future perspectives,” J. Clin. Oncol., vol. 36, no. 2, pp. 180–187, 2018.

S-47 Sarkomlar

ADÖLESAN YAŞ GRUBU SARKOM VAKALARININ TEDAVİ ETKİNLİK FARKLILIKLARI

Berksoy Şahin1, Pınar Kum2, Sezgin Akyıldız3, Kıvılcım Eren Erdoğan4, Gülfiliz Gönlüşen4

1Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Kanser Kayıt Birimi 3Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 4Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı

Amaç: ÇÜTF Adölesan yaş grubu sarkomların yönetiminde Pediat-ri ve Erişkin Onkoloji disiplinlerinin tedavi etkinliklerini karşılaştırmak

Gereç ve Yöntem: Merkezimize 2013-2018 yılları arasında baş-vurmuş, osteosarkom,rabdomyosarkom (RMS) ve ewing sarkom (ES) veri kayıtlarına ulaşılarak verileri dökümante edilmiş ve istatistiksel olarak analiz (SPSS) edilmiştir.

Bulgular: 2013-2018 yılları arasında başvurmuş 57 osteosar-kom, 53 ewing sarkom, 39 rabdomyosarkom verisi olup osteosar-kom vakaların 18 yaş altı grupta 27(%47.4),18 yaş üzeri grupta ise 30 (%52.6) hasta, ES’de 18 yaş altı grupta 38(%71.7),18 yaş üze-ri grupta ise 15 (%28.3),RMS’de ise 18 yaş üzeri grupta 3 (%7.7) hasta bulunmaktadır. Osteosarkom vakalarının 14(%24.6)’‘ü, ES’de; 15(%28.3)‘i, RMS ise verisine ulaşılabilen 8(%20.5), ileri evredir. Osteosarkomların%74.1’inde KT, %9.1’i RT, %75’i cerrahi, ES’lerin %76.5 oranında KT, %34.1 RT, %67.3’i cerrahi ve RMS ‘nin %94.6’sında KT, %45.9’i RT, %62.2’sinin cerrahi tedavisi vardır. Sağ-kalımlar; Osteosarkomda erken evrelerde 18 yaş altı 41.100±11.973, 18 yaş üstünde 25.733±7.319 ay, ileri evrelerde 18 yaş altın-

43

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Şekil 2: Alttiplerde OS Eğrisi

Şekil 3: ECOG PS ve OS İlişkisi

Tablo 1. Hastaların klinikopatolojik özellikleri ve tedavi modaliteleri

Total n: 345/ (%)

Yaş 65±14.2 (18-96)

Cinsiyet, Erkek 267 (77.4)

ECOG PS

0 170 (49.3)

1 137 (39.7)

≥2 38 (11.0)

Viral marker

HbsAg, pozitif 11 (3.2)

AntiHbc total IgG, pozitif 32 (9.3)

Anti HCV, pozitif 3 (0.9)

Anti HIV, pozitif 23 (6.7)

Lokalizasyon

Alt ekstremite 211 (61.2)

Üst ekstremite 53 (15.4)

Alt ve üst ekstremite 31 (9.0)

Gövde 12 (3.5)

Baş-boyun 22 (6.4)

Diğer 16 (4.6)

Tip

Klasik 304 (88.1)

HIV ilişkili 23 (6.7)

Diğer immunsüpresif nedenler 18 (5.2)

Lokal tedavi modalitesi 244 (70,8)

kip açsından farklılıklar görülebilmektedir. Ülkemizde kaposi sarkomlu hastaların klinikopatolojik özelliklerinin yanısıra uygulanan tedavi mo-dalitelerinin etkinliği ve sağkalım sonuçlarına dair çok merkezli ret-rospektif bir çalışma yapılması planlanmıştır. Amaç kaposi sarkomlu hastalarımızın gerçek yaşam verisini sunmaktır.

Gereç ve Yöntem: 1992-2021 yılları arasında 19 merkezde ka-posi sarkomu tanısıyla takip edilen hastalar retrospektif olarak değer-lendirilmiştir. Hastaların demografik özellikleri, uygulanan tedaviler ve tedavi yanıtları hasta dosyalarından ve hastane kayıt sisteminden taranmıştır. Verisi yetersiz olan hastalar çalışma dışı bırakılmıştır. Uy-gun istatistiksel analizler yapılıp p (<0,05) istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir.

Sonuçlar: Çalışmaya 345 kaposi sarkomlu hasta dahil edilmiştir. Hastaların klinokopatolojik özellikleri ve tedavi modaliteleri tablo.1’de gösterilmiştir. Hastaların yaş ortalaması 65±14.2 olup hastaların çoğunluğu (267/345: 0,77) erkekti, yaklaşık yarısında (%49,3) tanı sırasında ECOG-PS değeri 0 idi. En sık görülen alttip klasik kaposi sarkomu (%88,1) olup en sık yerleşim yeri alt ekstremitelerdi (%61,2). Serolojik olarak HBsAg pozitiflik oranı %3,2 iken anti-HBcIgG pozi-tiflik oranı %9,3 ve anti-HCV pozitiflik oranı %0,9 idi. Lokal tedavi uygulanma oranı %70,7 (n:244) olup en sık tercih edilen yöntem tek başına cerrahiydi (n:129, %52.8). Sistemik tedavi uygulanma oranı ise %26,7(n:92) olup en sık uygulanan ajanlar paklitaksel (n:23, %25) ve vinkristin/bleomisin kombinasyonuydu (n:22, %23,9). HIV-ilişkili alttip oranı %6,7 idi. İmmünsupresyon ilişkili alttip oranı ise %5 idi. Medyan takip süresi 49 ay (95% CI: 43.9-54.8) olup tüm hastalar için medyan OS 165 aydı (95% CI: 97,8-232,1) (Şekil 1). Altgrup anali-zinde, klasik tipte ve ECOG-PS (0-1) olanlarda medyan OS anlamlı olarak daha uzun saptandı (p=0,004, p<0,001) (şekil 2,3).5 yıllık OS oranı tüm hasta popülasyonunda %73.1 idi.

Tartışma: Kaposi sarkomu ülkemizde orta yaş erkeklerde, sık-lıkla klasik tipte ve alt ekstremite lokalizasyonunda görülür. Alttip ve ECOG-PS anlamlı prognostik faktörler olarak belirlenmiştir. Kaposi sarkomu hepatit virüsleriyle doğrudan ilişkili olmamakla birlikte ça-lışmamızde hepatit seroprevelansı da değerlendirildiğinde hastaları-mızda %9,3 oranında antiHBcIgG pozitiflik oranı dikkat çekicidir. Bu konuda çalışmalara ihtiyaç vardır. Çalışmamızın çok merkezli Türkiye gerçek yaşam verisi olması ve uzun dönem takip sonuçları içermesi nedeniyle literatüre katkı sağlayacağı ve sonrasında bu alanda pros-pektif çalışmaların planlanmasına ışık tutacağı kanaatindeyiz.Anahtar Kelimeler: Kaposi sarkomu, HİV ilişkili kaposi sarkomu, im-munsüpresyon ilişkili kaposi sarkomu

Kaynakça1. Dogan M, Dogan L, Ozdemir F, et al. Fifty-one kaposi sarcoma patients. Clin

Trans Oncol 2010; 12: 629-33.2. Cetin B, Aktas B, Bal O, et al. Classic Kaposi’s Sarcoma: A review of 156 cases.

Dermatol sinica 2018; 36: 185-9.

Şekil 1: Genel Sağkalım Eğrisi

44

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

hasta kullanımına uygun olmadığı görüldü. Bu sonuçlar değerlendiril-diğinde hasta kullanımına sunulabilecek doğru bilgileri içeren mobil uygulamalara ihtiyaç olduğu düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Mobil uygulamalar, kanser, sistematik inceleme

Tablo

S-51 Temel Onkoloji

İLERLEMİŞ SOLİD ORGAN TÜMÖRLERİNDE KOMPLEKS MOLEKÜLER PROFİLLEME KULLANIMININ KLİNİK KARARA ETKİSİ

Ömer Fatih Ölmez1, Ahmet Bilici1, Özlem Er2, Alper Sevinç3, Tülay Akman4, Rüçhan Uslu4, Nil Molinas Mandel5, Şuayib Yalçın6, Gürbüz Görümlü4, Atakan Demir2, Süleyman Alıcı7, Fatih Selçuk Biricik8, Fatma Paksoy9, Sevil Bavbek5, Ali Osman Kaya10, Aziz Yazar7, Erdem Göker11, Gamze Gököz Doğu12, Metin Özkan13, Ahmet Özveren4, Bülent Orhan14, Fulden Yumuk15, Mehmet Alakavuklar4, Necdet Uskent16, Ulus Ali Şanlı11, Veli Berk17, Pınar Saip18

1Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Acıbadem Maa Üniversitesi Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 3Medical Park Gaziantep Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 4Kent Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 5Amerikan Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 6Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 7Acıbadem Maa Üniversitesi Altunizade Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 8Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 9Medikal Park Göztepe Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 10Medicana International Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 11Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 12Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 13Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 14Acıbadem Maa Üniversitesi Bursa Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 15Marmara Üniversitesi İstanbul Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 16Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 17Dünyam Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 18İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü

Giriş: Kanser tanı ve tedavisinde son yıllarda oldukça önemli bir yer tutmaya başlayan moleküler genetik profilleme rutin klinik pratiğe beklenilenden çok daha hızlı girmiştir. İlerlemiş solid organ tümörlü hastalarda tedavi kararına rehberlik etmesi için moleküler profilleme kullanımının klinik faydası bilinmemektedir. Amacımız bu yöntemin rutin pratikteki kullanımı ile ülkemizdeki medikal onkologların tedavi kararına yardımı, tedavi kararını değiştirme etkisi ve bunların klinik sonuçlara yansımasının değerlendirilmesidir.

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya toplam 18 farklı merkezden 27 he-kim katıldı. Farklı tümör tipleri doku örnekleri yeni nesil sekanslama (NGS), immünohistokimya ve diğer spesifik testlerin kombinasyonu-nu (Package Plus) kullanan OncoDeep platformu ile değerlendirildi. Ekim 2018 ile Ocak 2020 tarihleri arasında en az bir sıra tedavi almış 177 genetik profilleme yapılmış hasta çalışmaya dahil edildi. Çalış-ma için Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurul’undan onay alındı. Hasta verileri retrospektif olarak toplandı. Veriler IBM SPSS V.21 kullanılarak tanımlayıcı analiz yöntemleri ile değerlendirilerek analiz edildi.

Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 177 hastanın %53.1’i kadın (n=94), %46.9’u (n=83) erkekti. Tanı anındaki medyan yaş 54 (18-90) idi. En çok görülen tanı tipleri sırasıyla, %17.5 (n=31) akciğer kanseri, %14.7 (n=26) pankreas kanseri, %14.1 (n=25) meme kan-

Tablo 1. Hastaların klinikopatolojik özellikleri ve tedavi modaliteleri

Cerrahi 129 (37.4)

Cerrahi+RT 54 (15.7)

RT 40 (11.6)

Cerrahi+sistemik 21 (6.1)

Sistemik tedavi rejimleri 92 (26,7)

Vinkristin, bleomisin 22 (6.4)

Vinblastin 11 (3.2)

Paklitaksel 23 (6.6)

ABV 14 (4.1)

Lipozomal doksorubisin 7 (2.0)

IFN 11 (3.2)

Diğer 4 (1.2)

S-50 Temel Onkoloji

AKILLI TELEFONLARDA KULLANILANILAN KANSER UYGULAMALARI: SİSTEMATİK İNCELEME

Aydanur Aydın1, Ayla Gürsoy2

1Karadeniz Teknik Üniversitesi 2Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi

Mobil uygulamalar günümüzde popüler kullanım alanları olan ve günlük yaşamımızda bilgi edinmek haberleşmek için kullandığımız araçlardır. Bu araçlar günümüzün büyük bir bölümünü geçirdiğimiz kişisel verilerimizi paylaştığımız ürünler halinde varlığını yaşamımızda sürdürmektedirler. Her yıl 250’nin üzerinde mobil uygulamanın ge-liştirildiği ve kullanıma sunulduğu bilinmektedir. Sağlık kategorisi ile kullanıma sunulan ürünler, sağlık uygulamalarında davranış değişikli-ği oluşturmakta ve sağlığına ilişkin kullanılabilir bilgiyi kişinin parmak ucuna kadar hizmete sunmaktadır.

Bu araştırma, geliştirilen mobil uygulamaların kullanılma oranları ve hangi sağlık sorununa çözüm sunduğunu sistematik olarak incele-mek amacıyla gerçekleştirildi.

Sağlık kategorisinde kullanıma sunulan, Ocak-Haziran 2019 ara-sında yayınlanan, Google ve App store’dan ulaşılabilen mobil uygu-lamalar incelemeye dahil edildi. Mobil uygulamaları kanser ile ilgili olanları diğerlerinden ayırmak için “kanser”, “onkoloji” ve “meme kanseri” anahtar kelimelerinin hem Türkçe hem de İngilizce mağaza taramaları yapıldı. Taramalar tamamlandıktan sonra her iki tarama içinde tekrarlanan uygulamalar dışlanarak kullanılacak 707 mobil uy-gulamaya erişim sağlandı. Mobil uygulamalar içerikleri, geliştiricileri, indirme sayıları, kullanım oranları ve beğeni puanları dikkate alınarak değerlendirildi.

Erişim sağlanan uygulamaların 268 uygulamanın eğitim başlığı altında, tedavi planını ve planını sürdürmek için 76 uygulamanın ve iletişim amaçlı 12 uygulamanın kullanıldığı tespit edildi. Uygulama mağazasında eğitim için 235, tedavi planı ve düzen için 102, iletişim amaçlı 14 uygulamaya erişim sağlandı. Dergi, kongre, öğrenci bilgi-leri, kanser kılavuzları ve hasta bilgileri için tasarlanan uygulamalar eğitim başlığı altında değerlendirildi. Tedavi rejimi ve planı için ilaç yönetiminin radyolojik görüntüleme, diyet takibi, semptomlar ve bes-lenme ile ilgili olduğu belirlendi. İletişim uygulamalarının hem hasta hem de hekim-hasta etkileşimi için kullanıldığı görülmüştür. Mevcut uygulamaların sadece %8’inin ekibinde bir sağlık personeli olduğu be-lirlenirken uygulamalara ilişkin beğeni oranlarının ortalama 3.6±1.3 olduğu saptandı.

Akıllı telefonların uygulama mağazalarında sağlık kategorilerinde kanser ile ilişkili mobil uygulama sayısının oldukça fazla olduğu, ancak hasta ile iletişim sağlayan uygulamaların dışında hiçbir uygulamanın

45

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

altında 5 hasta dışındaki tüm hastaların testosteron düzeyi kastrasyon düzeyinde bulundu. Progresyon sonrası 35 (%27,3) hasta herhan-gi bir tedavi almazken; 27 (%21,1) hastaya kabazitaksel, 23 (%18) hastaya lutesyum tedavisi ve 12 (%9,4) hastaya dosetaksel tedavisi verildi.

Sonuç: Abirateron asetat ve prednizolon tedavisi, steroid kulla-nımının komorbid hastalık kontrolünü bozabileceği hastalarda da iyi tolere edilmiştir. Genel sağkalım ve progresyonsuz sağkalım sonuçları literatür verilerine göre kısmen daha iyi bulunmuştur.Anahtar Kelimeler: Prostat kanseri, kastrasyon dirençli, abirateron

Kaynakça1. Parker C., Gillessen S., Heidenreich A. et al. Cancer of the prostate: ESMO

Clinical Practice Guidelines for diagnosis, treatment and follow-up. Ann Oncol 2015; 26 (Suppl 5): v69-v77

2. Fizazi K1, Scher HI, Molina A, Abiraterone acetate for treatment of metastatic castration-resistant prostate cancer, Lancet Oncol. 2012 Oct;13(10):983-92

Tablo 1. Hastaların Klinik Özellikleri

N %

Medyan tanı yaşı (yıl) 66 (43-88)

Komorbiditeler

Diyabetes Mellitus 21 16,4

Hipertansiyon 49 38,2

Koroner Arter Hastalığı 32 25

Kalp Yetmezliği 9 7

Komorbiditesi Olmayan 48 37,5

Küratif prostat cerrahisi olan hastalar 26 20,3

Küratif radyoterapi verilen hastalar 28 21,9

Palyatif radyoterapi verilen hastalar 55 43

Kastrasyon yöntemi

Orşiektomi 31 24,2

Goserelin 36 28,1

Löprolid 59 46,1

Bilinmeyen 2 1,6

Tanı anındaki medyan PSA düzeyi (ng/ml) 61,18 ng/ml (2,5 – 13416)

Gleason Skoru

3+3 6 4,7

3+4 16 12,5

4+3 8 6,3

4+4 11 8,6

4+5 46 35,9

5+5 15 11,7

Bilinmeyen 26 20,3

Medyan dosetaksel kürü (kür sayısı) 6 (1-32)

Abirateron öncesindeki metastaz bölgeleri

Viseral metastaz 7 5,5

Kemik metastazı 108 84,4

Yumuşak doku metastazı 58 45,3

Abirateron ile progresyon sonrası verilen tedaviler

Kabazitaksel 27 21,1

Lutesyum tedavisi 23 18

Dosetaksel 12 9,4

Platin-Etoposid 10 7,8

Diğer tedaviler 15 11,9

Bilinmeyen 6 4,7

Herhangi bir tedavi almayan 35 27,3

seri, %9.6 (n=17) safra yolları kanseriydi. Hastaların %74’ü (n=131) tanı anında metastatikti. Moleküler profilleme analizi öncesi hastaların %32.6’sı (n=56) 1 sıra tedavi almışken geri kalan %67.4’ü en az 2 ve üstü sıra (medyan:2) tedavi almıştı. Test için numunenin yurt dışına gönderimi ile sonucun hekime ulaşması arasındaki medyan süre 14 gün (7-71) idi. Test sonucu ile hastaların %50,9’unda (n=87) klinis-yen tedavi kararını değiştirmişti. Seksen yedi hastanın tedavi kararın-da testin Package Plus bölümü sonuçlarının rolü %54.8 (n=46), NGS sonuçlarının rolü %33.3 (n=28), Package Plus ve NGS sonuçlarının birlikte rolü %11.9 (n=10) idi. Testin sonucu ile tedavi kararı değişen bu hastaların ilaçlarını temin etme şekli ise; %70.4’ü (n=57) kendi bütçesinden, %16.0’sı (n=13) sosyal güvenlik kurumu ile doğrudan, %11.1’i, (n=9) özel sağlık sigortası, , %1.2’si (n=1) temin edememiş, %1.2’si (n=1) endikasyon dışı başvurusu ile olmuştur. Tedavi yanıtla-rına bakıldığında hastalık kontrol oranının %30 olduğu ve 4 hastada (%4.6) da toksisite sebebi ile ilacının kesildiği görülmüştür. Bununla birlikte ocak 2020 itibari ile hastaların %64.4’ünün (n=56) hayatta olduğu tespit edilmiştir.

Tartışma ve Sonuçlar: Çalışmanın ilk sonuçları ülkemizde kanser hastaları için genetik profilleme testinin uygulanabilir olduğunu, NGS ve immünohistokimya birlikte kullanıldığında rutin pratikte medikal onkoloğun klinik kararını kolaylaştırdığı görülmektedir. Tedavi kararı değişen hastaların klinik fayda analizleri için daha uzun süre takip so-nuçları gelecekte sunulacaktır.Anahtar Kelimeler: genetik profilleme, yeni nesil sekanslama, hassas tıp, onkolojik tedavi kararı, moleküler onkoloji

Kaynakça1. Laes JF, Aftimos P, Barthelemy P, et al. The clinical impact of using complex

molecular profiling strategies in routine oncology practice. Oncotarget. 2018 Apr 17;9(29):20282-20293.

2. Stockley TL, Oza AM, Berman HK, et al. Molecular profiling of advanced solid tumors and patient outcomes with genotype-matched clinical trials: the Princess Margaret IMPACT/COMPACT trial. Genome Med. 2016 Oct 25;8(1):109.

S-52 Ürolojik Kanserler

KASTRASYON DİRENÇLİ METASTATİK PROSTAT KANSERİNDE ABİRATERON TEK MERKEZ DENEYİMİ

Hakan Taban1, Mustafa Erman2, Burak Yasin Aktaş1, Deniz Can Güven1, Sercan Aksoy1

1Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Medikal Onkoloji Bilim Dalı 2Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesi Prevantif Onkoloji Anabilim Dalı

Giriş: Dosetaksel sonrası progrese olan kastrasyon dirençli metas-tatik prostat kanserli (KDMPK) hastalarda tedavi seçenekleri abirate-ron asetat, enzalutamid ve kabazitakseldir. Abirateron asetat (AA), androjen hormonların sentezinde kritik olan CYP17 enziminin inhibi-törüdür ve günlük 10 mg prednizolonla birlikte kullanılır. Bu çalışmada hastanemizde KDMPK tanısıyla izlediğimiz hastalarda AA’ın etkinliğini değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Temmuz 2011-Haziran 2019 tarihleri arasında merkezimizde KDMPK tanısıyla AA ile izlenen 128 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi. Hastaların klinik verileri, tümör özellikle-ri ile AA’ın progresyonsuz sağkalıma ve genel sağkalıma etkisi analiz edildi.

Bulgular: Hastaların medyan tanı yaşı 66 (43-88); medyan AA başlanma yaşı ise 72 (49-91) olarak bulundu. Diyabet tanılı 21 (%16,4), hipertansiyon tanılı 49 (%38,2), kalp yetmezliği tanılı 9 (%7) hasta mevcuttur. Hastaların diğer klinik özellikleri tabloda ayrıntılı olarak verilmiştir. Abirateron asetat öncesinde bakılan medyan PSA 39,76 ng/ml (0,18-3400) olarak bulunurken, tedavi altında saptanan en düşük medyan PSA 20 ng/ml (0,04-1005) olarak saptandı. Sağka-lım analizinde, progresyonsuz sağkalım medyan 9,2 ay (%95 Güven Aralığı, 7,6-10,8) bulundu. Abirateron asetat sonrası medyan genel sağkalım ise 19,7 ay (%95 Güven Aralığı, 17-22,4) saptandı. Tedavi

46

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

%5’i ileri evre hastalığa sahiptir. Merastatik kastrasyon dirençli prostat kanserinin (mKDPK) tedavisinde androjen deprivasyon tedavisi, kemo-terapi, antiandrojen ajanlar, PARP inhibitörleri gibi ilaçlar kullanılabil-mektedir. Bu tedavi ajanlarına zaman içerisinde direnç gelişmektedir. Yapılan çeşitli çalışmalarda androjen reseptör varyant 7’nin (AR-V7) antiandrojen ilaçlara dirençle ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada da mKDPK tanılı hastalarda primer ile metastatik doku arasındaki AR-V7 koreleasyonun değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada mKDPK tanılı hastalarda primer ve metastatik dokuda AR-V7’nin, Real Time-Polymerase Chain Reac-tion (RT-PCR) yöntemi ile korelasyonun değerlendirilmiştir.

Bulgular: Çalışmaya 2004-2021 yılları arasında ÇÜTF Balca-lı Hastanesi Onkoloji polikliniğinde takip edilen 50 mKDPK hastası dahil edildi. Hastaların ortanca tanı yaşı 68 (45-87) ve tanı anında ortanca PSA değeri 120 (4-2090) ng/ml idi. Hastalar Gleason skoruna göre değerlendirildiğinde 8 (%16) hastanın 6, 14 (%28) hastanın 7, 11 (%22) hastanın 8, 10 (%20) hastanın 9 ve 7 (%14) hastanın ise 10 idi. Prostat parafin doku bloğuna bakılan hastaların 16’ünde (%38) AR-V7 RT-PCR pozitif saptanırken, metastaz parafin doku bloğuna bakılan hastaların 26’sında (%52) AR-V7 RT-PCR pozitif saptandı.

Sonuç: mKDPK’de kullanılan antiandrojen ajanlara dirençle ilişki-li olduğu bilinen AR-V7 primer ve metastatik doku arasında farklılık göstermektedir. AR-V7’nin mKDPK’de rolünün belirlenmesi için daha büyük çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: Arv-7, metastaz, prostat kanseri

S-55 Ürolojik Kanserler

SARKOMATOİD RENAL HÜCRELİ KARSİNOM TÜRKİYE GERÇEK YAŞAM VERİLERİ

Elvina Almuradova1, Tuğba Başoğlu2, Erdinç Nayır3, Serdar Karakaya4, Abdullah Sakin5, Mustafa Atçı5, Burcu Gülbağcı6, İlhan Hacıbekiroğlu6, Baran Akagündüz7, Melek Karakurt8, Hacı Arak9, Teoman Şakalar10, Dinçer Aydın11, Turgut Kaçan12, Yakup İriağaç13, Özkan Alan14

1Tınaztepe Galen Hastanesi; 2Niğde Ömer Halisdemir Eğitim Araştırma Hastanesi; 3Medikalpark Mersin Hastanesi; 4SBÜ. Ankara Dr. Abdurrahman Yurtaslan Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi; 5Okmeydanı Eğitim Araştırma Hastanesi 6Sakarya Üniversitesi; 7Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim Araştırma Hatsnesi 8Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi 9Gaziantep Üniversitesi 10Maraş Hastanesi; 11Derince Eğitim Araştırma Hatstanesi 12Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi 13Tekirdağ Nkü 14Tekirdağ Şehir Hastanesi;

Giriş: Sarkomatoid renal hücreli karsinom (sRCC) 1968 yılından-dan itibaren bilinmesine rağmen oluşum mekanizması, tedavi seçe-nekleri ve takibi ile ilgili literatürde kesin bir görüş mevcut değildir. Konvansiyonel tedavi şekilleri ve cerrahi genel anlamda bu tip rcc için başarısız olmuş ve 5 yıllık genel sağkalım sadece %23,5-%33’lere ulaşabilmiştir. Genomik analizler bu tip rcc de sürücü mutasyonları tespit edememiş olsa da, yüksek PD 1 ve PDL1 düzeyleri imunoterapi ajanları için umut vericidir. SRCC’ye yönelik yapılmış çalışma sayısı oldukca azdır. Tedavi ve takibinde ortak konsensusun olmadığı bu kanser tipinde Türkiye verisi olarak sRCC ‹leri araştırmayı hedefledik.

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Türkiyeden 12 merkezin verileri dahil edildi. Toplam 67 sRCC tanılı hasta verileri analiz edildi. Analiz için SPSS 22. versiyonu kullanıldı. Sağkalım analizleri Kaplan Meier’e göre hesplandı.

Sonuçlar: Demografrik özelliklere baktığımızda ortanca yaş 58 (aralık:19-80) olarak saptandı ve erkek cins üstünlük teşkil etti (%79,1). 57 hasta 1 seri, 24 hasta 2 seri, 10 hasta 3 seri tedavi almış. 26 hasta ilk seride, 10 hasta 2.seride, 4 hasta 3.seride progrese olmuş. Diğer hastalar stabil veya parsiyel yanıt vermiştir. Ortanca takip süresi-nin 17,5 aydı (aralık:2,2 ay-147,3 ay). Hastalar ortalama 1 seri tedavi ala bilmişlerdi. En sık görülen metastaz böçlgesi sırasıyla akciğer, lenf

S-53 Ürolojik Kanserler

METASTATİK PROSTAT KANSERİNDE ABİRATERON KULLANIMI İLE GERÇEK YAŞAM VERİLERİ; 5 FARKLI MERKEZOğuzhan Kesen1, Timuçin Çil1, Muhammed Ali Kaplan2, Gökşen İnanç İmamoğlu3, Mustafa Karaca4, Deniz Tural5, Esra Zeynelgil3

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi 3Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dışkapı Eğitim Araştırma Hastanesi 4Sağlık Bilimleri Üniversitesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi 5Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Prostat kanseri normal popülasyonda yaşam süresi uzatıkça görülme sıklığı artan bir hastalıktır. Ekstra gonadal androjen biyosen-tezi hastalık patogenezi ve tedaviye dirençte önemlı rol oynamaktadır. Bir androjen biyosentez inhibitörü olan abirateron asetat metastatik prostat kanserinin her aşamasında kullanılmaya başlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya metastatik prostat kanseri tanı-sı olup Ocak 2019-Eylül 2021 arasında abireteron asetat kullanılan hastalar 5 farklı merkezden dahil edilmiştir. Hastaların abirateron ase-tat tedavisi başlandıktan sonraki verileri analiz edilmiştir. Hastaların progresyonsuz sağkalım, genel sağkalım ve steroid ilişkili yan etkileri değerlendirmeye alınmıştır.

Bulgular: Çalışmaya 5 farklı merkezden 135 hasta dahil edilmiş-tir. Çalışmaya katılan hastaların yaş ortalaması 71,4 olarak saptan-mıştır (median:72 min:44 max:90). Hastaların tanı anındaki hastalık evreleri incelendiğinde %24 hastanın tanı anında lokal hastalığı olup %76 hastanın tanı anında metastatik hastalığı mevcut idi. Hastaların %33,1’i 1. basamakta, %53,2’si 2. basamakta, %10,5’i 3. basamakta, %1,6’sı 4. basamakta ve %1,6’sı 5. basamakta abirateron asetat teda-visini kullanmışlardır. Tanı anında %12 hastanın viseral metastazı olup % 88 hastanın yumuşak doku ve, veya kemik metastazı mevcuttu. Hastaların %19’4’ü 5 mg dozunda prednisolon kullanırken %80,6’sı 10 mg dozunda prednisolon kullanmıştır. Abiraterona en iyi PSA ya-nıt oranı ortalama 4,7. ayda gözlemlenmiştir. Tedaviyi 1. basamakta kullanan hastalarda 4,2 ay, 2. basamakta kullananlarda 4,5 ay ve 3. basamakta kullananlarda bu oran 6,4. ayda gözlemlenmiştir. Hastala-rın ortalama PSA düşüş yüzdesi %60,4 olarak saptanmıştır. Metastatik 1. basamakta abirateron asetat tedavisini kullanan hastalarda bu oran %89,6, 2. basamakta kullananlarda %53,5, 3. basamakta kullanan-larda %46,6, 4. basamakta kullananlarda %23,5 olarak saptanmıştır. Tedaviyi erken basamakta kullananlarda genel sağ kalım anlamlı ola-rak yüksek saptanmıştır (p=0,017). Hastalarda steroid ilişkili gözlenen yan etkilere bakıldığında %6,5 hastada yan etki gözlemlenmiştir. %3,1 hastada hipertansiyon, %0,8 hastada osteopeni, osteonekroz ve kilo alımı gözlemlenmiş olup çalışmaya alınan hastaların hiç birinin teda-visi steroid ilişkili bir yan etki sebebiyle kesilmemiştir.

Sonuç: Metastatik prostat kanseri hastalarında artık daha erken basamaklarda abirateron tedavisi verilmekte olup tedaviyi erken ba-samakta kullanmakla sağ kalım arasında ilişki bulunmuş olup tedaviyi alan hastalarda steroid ilişkili yan etkiler sanıldığının aksine sık göz-lemlenmemiştir.

Anahtar Kelimeler: prostat kanseri, abirateron asetat, steroid

S-54 Ürolojik Kanserler

METASTATİK KDPK’DE PRİMER İLE METASTATİK DOKU ARASINDAKİ ARV-7 KORELASYONUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

Ertuğrul Bayram1, Mustafa Gürbüz2, Mehmet Türker1

1Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji

Giriş: Prostat kanseri (PK), dünyada 1.276.106’ya yakın yeni vaka ve 358.989 yeni ölümle erkeklerde dünya çapında ikinci en sık kanser-dir. Tanı anında hastaların büyük çoğunluğu erken evrede iken, yaklaşık

47

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Tablo 2: Tedavi Özellikleri

Tablo 3: Çokdeğişkenkli analizler

S-56 Ürolojik Kanserler

RENAL HÜCRELİ KARSİNOMDA NİVOLUMAB + İPİLİMUMAB VE SUNİTİNİBİN KARŞILAŞTIRILDIĞI CHECKMATE 214 5.YIL TAKİP SONUÇLARI

Mustafa Erman1

1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Medikal Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Genel Bilgiler: Kalıcı tedavi yararını öngörmede kullanılan koşullu sağkalım, tedavinin başlangıcından itibaren geçen süreyi ifade eder ve dönüm noktalarında daha iyi prognostik bilgi sağlar. Check-

nodu ve kemiktler idi. Ortanca genel sağkalımın (GS) 23,8 ay (%95 güven aralığı: 16,7-30,9) olduğu görüldü. Hastaların yarısından fazla-sının metastatik evrede başvurduğu görüldü (%53,7) ve çokdeğişkenli analizlerde MSKCC skoru yüksek olan, evresi 4 olan ve tanı anında metastatik olan hastalarda bu parametrelerle sağkalım arasında an-lamlı fark olduğu saptandı.

Tartışma: sRcc hem karsinom, hem de sarkom kompanentleri içe-ren ancak her iki histolojiden çok farklı seyir gösteren ve kötü prog-nozla ilişkilendirilen tipdir. Daha önceki çalışmalardan bu hastaların genelde ileri evrede başvurduğu ve tanı yaşının ise 54-63 arası olduğu bilinmektedir. Araştırmamızda hastaların %53,7’si metastatik evrede tanı almıştı ve ortanca yaş 58 olarak hesaplandı. Kadın erkek oranının bazı yayınlarda 2:1, bazılarında 1,3 :1 olduğu bildirilmektedir. Bizim çalışmamızda da erkek/kadın oranı 4:1 olarak, erkeklerde bu histoloji-nin görülmesi daha fazlaydı. Bu hastaların standart RCC tedavilerine iyi yanıt vermediği bilinmektdir. Çalışmada hastalar ortalama sadece 1 hat tedavi alabilmişler. Sağkalımın 1 yıldan az olduğu bilinen bu tip RCC d bizim araştırmaya göre hastaların ortalama genel sağkalımı 23,8 ay diğer lerinden daha üstün olarak saptandı.

Sonuç: sRCC’lere ilişkin verilerin azlığı, geleneksel tedavilere ve-rilen yanıtların yetersiz kalması ve sRCC teşhisi konanlar için çok az seçenek bırakması nedeniyle, bu hastalığa sahip hastalar için biyoloji, teşhis ve etkili tedavi seçeneklerine yönelik sürekli araştırma ihtiyacını vurgulamaktadır.Anahtar Kelimeler: sarkomatoid, renal, kanser, karsinom

Kaynakça1. Mouallem NE, Smith SC, Paul AK. Sarcomatoid renal cell carcinoma: Biology

and treatment advances. Urol Oncol. 2018 Jun;36(6):265-271. doi: 10.1016/j.urolonc.2017.12.012.

2. Arnoux V, Lechevallier E, Pamela A, Long JA, Rambeaud JJ. Carcinomes rénaux à contingent sarcomatoïde [Sarcomatoid renal cell carcinoma]. Prog Urol. 2013 Jun;23(7):430-7. French. doi: 10.1016/j.purol.2013.01.003.

3. Debien V, Thouvenin J, Lindner V, Barthélémy P, Lang H, Flippot R, Malouf GG. Sarcomatoid Dedifferentiation in Renal Cell Carcinoma: From Novel Molecular Insights to New Clinical Opportunities. Cancers (Basel). 2019 Dec 31;12(1):99. doi: 10.3390/cancers12010099.

Tablo 1: Tanımlayıcı Özellikler

48

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

HEMŞİRELİK

HS-01 Hemşirelik

KANSER HASTALARINDA SEMPTOM RAPORLAMA SÜRECİNDE MOBİL UYGULAMALARIN KULLANIMI

Elif Sözeri Öztürk1, Sevinç Kutlutürkan1

1Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü

Hastaların bulundukları ortamdan hastalık ya da tedavi ilişkili semptomları bildirmeleri semptom raporlamadır. Web destekli uygu-lamalar ya da mobil uygulamalar semptom raporlama amacıyla kulla-nılabilir. Mobil uygulamaların, semptom raporlama ve raporlanan bu semptomlara yönelik olarak bakım ve tedavi uygulamalarının plan-lanması amacıyla kanserli hastalarda kullanımı oldukça yaygındır (Os-born et al., 2019, Richards et al, 2018, Davoodi et al., 2016). Bu uy-gulamalar; hastanın semptomu yaşadığında bildirmesi ve hızlı şekilde değerlendirilip semptom yönetiminin sağlanmasına katkı sağlayacağı için hasta, sağlık personeli ve sağlık sistemine pek çok avantajı bera-berinde getirir (Bash vd., 2016, Yount vd, 2014, Mooney vd., 2017). Özellikle hastaların mobil uygulama kullanarak, bulundukları ortam-dan kendi değerlendirmeleriyle semptom varlığını ortaya koymala-rı, daha güvenilir veriler elde edilmesini sağlar (Bash ve ark., 2007, Flores et al., 2012). Hastanın bulunduğu ortamdan, doğru semptom bilgisini almak sağlık personeline zaman kazandırır. Doğru zamanda ve hasta tarafından raporlanan semptomlara yönelik bakım ve tedavi uygulamalarını planlayacak olması, etkili müdahalelerin seçilmesine de olanak sağlar (Johansen et al., 2013, Egbring et al., 2016). Mo-bil uygulama ile semptom raporlamanın sağlık sistemine yapacağı en önemli katkı ise sağlık bakım uygulamaları ile teknolojinin bütünleş-mesidir. Bu bütünleşme hastanın semptom raporlarının sistematik bir şekilde toplanması ve kayıt edilmesiyle olur. Bununla birlikte, sağlık hizmetlerine başvuru yapılmaksızın hasta izlemin yapılması, semp-tomların hızlı ve etkili bir şekilde değerlendirilmesi, hastane başvuru-ları ve tekrarlı yatışların azalmasına olanak sağlar (Stark et al., 2012, Johansen et al., 2013, Egbring et al., 2016). Farklı kanser tanılı ve farklı kanser tedavileri alan hastalarla yapılan çalışmalarda, hastaların semptom raporlanması sağlanmıştır. Hastalar tarafından raporlanan semptomların kontrolünün sağlanması için hasta ziyareti, arama ya da e-mail ile hastalara geri bildirimde bulunulmuştur (Weaver vd., 2007, Falchook vd., 2016, Bae vd., 2018). Yapılan bu çalışmalarda mobil uygulama ile semptom raporlamanın; hasta memnuniyeti, öz yeterli-lik, semptom yükü ve yaşam kaliteleri vb. üzerine olumlu etkileri ne-deniyle kullanımın desteklenmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır (Yount vd., 2014, Bash vd., 2016, Egbring vd., 2016, Mooney vd., 2017).

Anahtar Kelimeler: Mobil uygulama, kanser, hemşirelik, bakım

HS-02 Hemşirelik

ONKOLOJİ ALANINDA VAKA YÖNETİMİNİN ÖNEMİ

Yağmur Ergin2, Serpil İsabetli2, Özlem Er1

1Acıbadem Maa Universitesi Maslak Hastanesi Tıbbi Onkoloji 2Acıbadem Maa Universitesi Maslak Hastanesi Hemşirelik Hizmetleri

Kanser, fiziksel bir hastalık olmanın yanı sıra psikososyal yönden de değerlendirilmelidir.Tedavilerin yan etkileri, bu semptomlarla baş etme süreci hasta ve yakınları için oldukça zorlayıcı olabilmektedir. Onkoloji hemşireliğinin amacı; toplumda kanseri önleme, hastaların ve ailelerin işlevlerini en üst düzeyde sürdürmelerini sağlama ve ya-şam kalitesini artırmaktır. Kanserin tanı ve tedavi sürecinin yanı sıra hastanın var olan durumu ve yaşadığı problemlere yönelik olan ba-

Mate 214 çalışmasında en az 5 yıllık takip (ortanca takip 67.7 ay) ile aRCC hastalarında koşullu sağkalım hesaplanmıştır.

Metodlar: Berrak hücreli aRCC’li hastalar N 3 mg/kg + I 1 mg/kg Q3Wx4, ardından N3 mg/kg Q2W tedavisi almak veya 4 hafta boyunca S 50 mg QD alıp 2 hafta tedavi almamak üzere randomize edilmişlerdir. Çalışmadaki sonlanım noktaları IMDC orta/kötü riskli (IP; primer), tüm (ITT; sekonder) ve iyi riskli (FAV; araştırma amaç-lı) hastalarda genel sağkalım (GS), progresyonsuz sağkalım (PFS) ve objektif yanıt oranı (ORR; RECIST v1.1 ile bağımsız radyoloji incele-mesine göre) olarak belirlenmiştir. İki yıl ve 3 yıllık dönüm noktalarının ötesinde 2 yıl genel sağkalım (cGS), progresyonsuz sağkalım (cPFS) veya devam eden yanıt (cDOR) olasılığı olarak tanımlanan koşullu sağkalım incelenmiştir.

Bulgular: ITT ve IP hastalarda S’ye kıyasla N+I ile üstün GS, PFS, ORR ve tam yanıt (TY) yararları korunmuştur ve bu yararlar FAV hastalardaki sonuçlarla birlikte özetlenmiştir (Tablo). Tüm zaman noktalarında ITT ve IP hastalarda S’ye kıyasla N+I ile tutarlı şekilde daha yüksek cGS, cPFS ve cDOR oranları gözlenmiştir (Tablo). N+I kolunda, 3 yıllık dönüm noktasında 2 yıl sağ kalma olasılığı (cGS) %81 (ITT), %79 (IP) ve %85 (FAV) olmuştur. Üç yıllık dönüm nok-tasında ek 2 yıl boyunca, progresyonsuz kalma olasılığı (cPFS) %89 (ITT), %90 (IP) ve %85 (FAV) olarak bulunmuştur. Üçüncü yılda yanıt vermeye devam eden N+I hastaları için, ilave 2 yıl daha yanıt verme-ye devam etme olasılığı (cDOR) %89 (ITT), %90 (IP) ve %85 (FAV) olmuştur. Uzun takip ile yeni güvenlilik sinyali ortaya çıkmamıştır.

Sonuçlar: Bu 5 yıllık analizde, N+I S’ye kıyasla kalıcı etkinlik ya-rarları göstermiştir. Koşullu sağkalım sonuçları 2 yıllık ve 3 yıllık dö-nüm noktalarında N+I ile kalıcı GS, PFS ve yanıt olasılığının artaca-ğını öngörmektedir.Anahtar Kelimeler : renal, nivolumab, birinci basamak, uzun dönem

Tablo.

49

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

oluşturulmuş “Hasta Bilgi Formu” ve “Edmonton Semptom Tanılama Ölçeği” kullanılmıştır.

Bulgular: Deney grubunun ağrı yönetimi ile ilgili verilen bilgileri hatırlama düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bu-lunmuştur. Deney grubunun bulantı yönetimi ile ilgili verilen bilgileri hatırlama düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bu-lunmuştur. Deney grubunun acil durumları hatırlama düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Her iki grup arasında semptom yaşama durumları incelendiğinde ağrı ve bulantı değişkenleri arasında anlamlı bir fark bulunmamışken; deney grubu-nun iyilik hali puan ortalaması kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Deney grubunun eğitim dökümanlarını okuma oranı kontrol gurubuna göre yüksek bulunmuştur.

Sonuç: Deney grubunun eğitim sonrası acil durum, ağrı ve bulantı yönetimini hatırlama düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı derece-de yüksek bulunmuştur. Deney grubu ve kontrol grubu arasında ağrı ve bulantı semptomları yaşama durumları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Deney grubunun iyilik hali puan ortalaması kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Deney grubu-nun eğitimde verilen broşürleri okuma oranları kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur.

Öneriler: Bu çalışmanın sonucunda elde edilen veriler doğrultu-sunda; hasta eğitiminde teach back yönteminin standart bir uygulama olarak kullanılması, hasta eğitiminde rol alan hemşirelerin teach back yöntemi hakkında bilgilendirilmesi ve benzer çalışmaların daha geniş örneklem grupları ile de yapılması önerilmektedir.Anahtar Kelimeler: Kemoterapi, Hasta eğitimi, Teach Back Yöntemi, Semptom Yönetimi

Kaynakça1. Bodenheımer, T. “Teach-Back: A Simple Technique to Enhance Patients’

Understanding”, American Academy of Family Physicians, 2018; 20-22.2. Brega, AG. ve ark. AHRQ Health Literacy Universal Precautions Toolkit, Agency

for Healthcare Research and Quaity Publication No.15-0023-EF. Rockville, MD:AHRQ; January 2015.

3. Peter, D. ve ark. “Reducing readmissions using teach-back: Enhancing patient and family education”, Journal of Nursing Administration, 2015, 45; 35-42.

4. Boyde, M. ve ark. “Self-care educational intervention to reduce hospitalisations in heart failure. A Randomised Controlled Trial”, Eur J Cardiovasc Nurs., 2018, 17(2); 178-185.

5. Press, VG. ve ark. “Teaching the Use of Respiratory Inhalers to Hospitalized Patients with Asthma or COPD: A Randomized Trial”, J Gen Intern Med. 2012, 27(10); 1317-1325.

6. Ahrens, SL. ve Wirges AM. “Using Evidence to İmprove Satisfaction with Medication Side-effects Education on a Neuromedical Surgical Unit”, J Neurosci Nurs. 2013, 45(5); 281-287.

7. Kelly, AM. ve Putney, L. “Teach Back Technique Improves Patient Satisfaction in Heart Failure Patients”, Heart Lung, 2015, 44(6); 556-557.

8. Centrealla-Nigro, AM. ve Alexander, C. “Using the Teach-Back Method in Patient Education to Improve Patient Satisfaction”, J Contin Educ Nurs, 2017, 48(1); 47-52.

9. Samuels-Kalow, M. ve ark. “Like a Dialogue:Teach Back in the Emergency Department”, Patent Educ Couns, 2016, 99(4); 549-554.

Şekil 1: Teach back: döngüyü kapatmak

kım desteği gözardı edilmemelidir. Onkoloji Vaka Yönetici Hemşiresi, Kronik Hastalık Bakım Modeli’ni benimseyerek semptomların takibi, hasta ve yakınlarının yönlendirilmesi, psiko-sosyal açıdan desteklen-mesi gibi konularda rol alır. Bu çalışmanın amacı hasta eğitimlerinin ve takiplerinin hastane yatışları ve gelişebilecek komplikasyonların üzerine etkisine dikkat çekmektir.

Çalışma Acıbadem Maslak Hastanesi Medikal Onkoloji-Güneş polikliniğinde Eylül 2018-Ağustos 2019 arasında yapılmıştır. Çalışma-ya katılan hastaların hepsi kanser tanısı almış ve sistemik tedavi planı yapılmış olan hastalardır. Tedavi süreci dış kurumda devam edenler çalışma dışı bırakılmış olup çalışmaya sadece tedavisi kurumumuzda devam eden hastalar dahil edilmiştir. Tedavi uygulanan tüm hastalara Medikal Onkoloji Hekimi ve Vaka Yönetici Hemşiresi tarafından;

-Tedavi öncesi yapılan tüm hazırlıklar-Tedavi sırasında uygulanan ilaçların etki-yan etkileri-Reçete edilen ilaçların kullanımı, etki-yan etkileri-Semptomlar ve semptom yönetimi-Acile başvurması gereken durumlar-Doktorunu ve hemşiresini bilgilendirmesi gereken durum-lar-Enfeksiyonlardan korunma yöntemleri-Beslenme başlıkları altında detaylı eğitim verildi.

Tedavi kür aralarında hastalar ile telefon ve/veya e-posta yolu ile iletişime geçilerek yan etkiler ile ilgili sorgulandı, ihtiyaç doğrultusunda semptomlara yönelik hususlarda gerekli tavsiyeler ve yönlendirmeler yapıldı. Hasta eğitimlerinde sözel ve yazılı dökümanlar kullanılmış olup, telefon ile iletişime geçildiğinde gerekli durumlarda eğitimler tekrarlandı. Hasta ve hasta yakınlarından alınan demografik bilgiler sistemde kayıtlı olup analizlerde bu bilgilerden de yararlanılmıştır.

Toplam 445 hasta değerlendirildi. 277 (%62) kadın, 168 (%37) erkek hasta başvurdu. Bu hastaların 131 (%29) ine kurumumuzda sistemik tedavileri uygulandı. Toplamda tedavi verilen 131 hastanın 13’üne (%9) sistemik tedavileri sürecinde enfeksiyon, iştahsızlık ve/veya oral mukozite bağlı beslenememe, diyare gibi nedenlerden has-tane yatışı yapıldı.

Tedavi ilişkili bulantı-kusma, iştahsızlık, beslenememe, oral muko-zit, diyare, enfeksiyon gibi durumlar hastaları olumsuz olarak etkile-mektedir. Tedavi sürecinde semptom yönetimi hastanın yaşam kalite-sini artırırken hastane yatışlarını azaltmaktadır.Hemşirelik bakımında özellikle kemoterapi nedeni ile ortaya çıkan komplikasyonları önleme, semptomları erken dönemde belirleme ve bu semptomları kanıta da-yalı olarak yönetme büyük önem taşımaktadır.Anahtar Kelimeler: kanser, hemşirelik, bakım

Kaynakça1. ÇELİK, G. H. T. (2016). Onkoloji hemşireliğinde semptom yönetimi.

Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 5(4), 93-100.2. UĞUR, Ö. (2014). Kanser hastasının semptom yönetimi. Turkish Journal of

Oncology/Türk Onkoloji Dergisi, 29(3).3. Bahar, A., Ovayolu, Ö., & Ovayolu, N. (2019). Onkoloji Hastalarında Sık

Karşılaşılan Semptomlar ve Hemşirelik Yönetimi. ERÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi, 6(1), 42-58.

HS-03 Hemşirelik

KEMOTERAPİ HASTALARINA TEACH BACK YÖNTEMİ İLE VERİLEN EĞİTİMİN SEMPTOMLARINA ETKİSİ

Esra Kara1, Asuman Kuşçu1

1Anadolu Sağlık Merkezi

Amaç: Bu çalışma kemoterapi alan kanser hastalarının yaşadığı semptomların kontrol altına alınmasında, hastalara verilen standart eğitim ve teach back yöntemi ile verilen eğitimin etkisini karşılaştırmak amacıyla yapılmıştır.

Gereç ve Yöntem: Bir gruba standart kemoterapi eğitimi verilir-ken (kontrol grubu, N=33) diğer gruba (deney grubu, N=33) teach back eğitim tekniği kullanılarak eğitim verildi. Eğitici tarafından evde telefon takibi ile semptom yaşama durumları ve bilgi düzeyleri kontrol grubu ile karşılaştırıldı. Verilerin toplanmasında araştırıcı tarafından

50

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

HS-05 Hemşirelik

ONKOLOJİ HEMŞİRELERİNİN MANEVİ BAKIM YETERLİLİĞİ VE MANEVİ BAKIM HİZMETLERİNE YÖNELİK DENEYİMLERİ

Remziye Semerci1, Neşe Uysal2, Gülcan Bağçivan3, Nurhan Doğan2, Melahat Akgün Kostak1, Esra Tayaz4, Hazal Özdemir Koyu5, Ferhan Çetin Eşref6, Nilgün Kunter6

1Trakya Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü 2Amasaya Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü 3Koç Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi 4Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü 5Selçuk Üniversitesi, Hemşirelik Fakültesi 6Hacettepe Üniversitesi, Onkoloji Hastanesi

Giriş: Kanser hastalarının hayatta kalmak ve iyileşmek için sade-ce kaliteli tıbbi tedaviye değil aynı zamanda psikososyal ve manevi bakıma da ihtiyacı vardır. Manevi bakım, hastaların yaşam kalitesini iyileştirmenin önemli bir parçasıdır. Onkoloji hemşireleri başta olmak üzere tüm profesyonellerin hastaların manevi ihtiyaçlarını kapsamlı bir şekilde değerlendirmesi gerekmektedir. Hemşireler kendilerini yeter-li buldukları kadar manevi bakımda da hastaları desteklemeli veya hastaları uzmanlara yönlendirebilmelidirler. Literatürde, hemşirelerin maneviyat ve manevi bakım algılarına dair çalışmalar bulunmakla bir-likte hemşirelerin manevi bakım hizmetlerini nasıl değerlendirdiği ve manevi bakım uygulamalarının değerlendirildiği çalışmaya rastlanma-mıştır. Bu çalışma, manevi destek hizmetlerinin onkoloji hemşireleri perspektifinden incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Bu amaç doğrultu-sunda araştırma soruları (a) Onkoloji hemşirelerinin manevi bakım yeterliliklerini etkileyen faktörler nelerdir? (b) Onkoloji hemşirelerinin manevi destek hizmetleri hakkında görüş ve deneyimleri nelerdir?

Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı tipteki çalışma Türkiye’de manevi bakım hizmetleri bulunan hastanelerde çalışan 123 onkoloji hemşiresi ile yürütülmüştür. Araştırma verileri “Anket Formu” ve “Manevi Bakım Yeterlilik Ölçeği” ile toplanmıştır. Veriler, tanımlayıcı istatistiksel testler ve parametrik olmayan testlerle analiz edildi.

Bulgular: Hemşirelerin yaş ortalaması 33.10±7.07, ortalama mesleki deneyim yılı 11.25±7.23 idi. Hemşirelerin %65,9’u lisans mezunuydu. Hemşirelerin %26,0’sı hasta/bakım verenlerin manevi bakım ihtiyaçlarını görüşme yöntemi ile değerlendirdiklerini, %30,1’i asta/bakım verenleri kendilerinin desteklediklerini ve %29,3’ü hasta ve yakınlarını manevi bakım hizmetlerine yönlendirdiğini belirtmiştir. Hemşirelerin %31,7’si manevi bakım uzmanlarının faaliyetlerinden bilmediğini bildirirken, faaliyetler hakkında bilgisi olan hemşirelerin çoğu bu hizmetlerin etkili olduğunu bildirmiştir. Hemşirelerin yaş ve iş deneyimi ile manevi bakım yeterlilik ölçeği ve alt boyut puan or-talamaları arasında anlamlı pozitif yönde korelasyon vardı (p<0.05). Onkoloji hemşirelerinin manevi bakım hizmetlerinin etkinliğini bildir-me durumları ve eğitim düzeyleri ile ölçek toplam ve alt boyut puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05).

Sonuç: Araştırma sonuçları, onkoloji hemşirelerinin manevi bakım uygulamalarının yetersiz olduğunu göstermektedir. Onkoloji hem-şirelerinin eğitim düzeyleri, yaşları, iş deneyimlerinin manevi bakım yeterlikleri üzerinde etkili olduğu belirlenmiştir. Hemşirelerin manevi bakımı uygulamak için daha fazla yetkinliğe ihtiyaç duydukları düşü-nülmektedir. Hemşirelerin maneviyatla ilgili bilgi ve becerilerini artır-mak, manevi bakım sunumunu kolaylaştırmak ve hastaların manevi ihtiyaçları konusunda farkındalıklarını artırmak için hemşirelik eğitim programlarına maneviyatın dahil edilmesi önerilmektedir.Anahtar Kelimeler: Manevi bakım, manevi bakım yeterliliği, kanser, onkoloji hemşireliği

HS-04

RADYOTERAPİ HASTALARIMIZDA YAN ETKİ PERFORMANS GÖSTERGELERİMİZ; TEK MERKEZ DENEYİMİÖzlem Topkaya1, Urguç Bulut1, Ayşegül Bay1, Esra Küçükmorkoç1, Menekşe Turna1, Rashad Rzazade1, Mehmet Doğu Canoğlu1, Hale Başak Çağlar1

1Anadolu Sağlık Merkezi

Giriş: Baş boyun ve meme radyoterapisi alan kanser hastalarında görülen yan etkilerin sıklığı ve derecesi yaşam kalitesini, tedavi süreçleri-ni etkileyerek maliyet artışına neden olmaktadır. Amacımız kliniğimizde hasta bakım kalitesini ve sonuçlarını değerlendirmek ve iyileştirmektir.

Yöntem: 2018-2019 tarihleri arasında kliniğimizde eşzamanlı baş boyun ve meme radyoterapisi alan hastaların yan etkileri prospektif de-ğerlendirilmiş, veriler retrospektif olarak incelenmiştir. 2018 de yan et-kilerin görülme oranını ölçmek için göstergeler belirlenmiş ve ölçümlen-miştir. Bölgelere özel radyoterapi broşürleri ve flayerleri oluşturulmuştur. Her hastaya tedavi öncesi spesifik yan etkiler ve tedavi sırasında dikkat edilmesi gerekenler ile ilgili vaka yöneticisi tarafından eğitim verilmiştir. Akut yan etki takibi RTOG/EORTC kriterlerine göre değerlendirilmiştir. Hastaların tedavi süresince kontrolleri haftalık doktor viziti ve haftada en az bir gün vaka yöneticisi/hemşire tarafından yapılmıştır.

Klinik Göstergelerimiz;i. Eş zamanlı kemoradyoterapi alan baş boyun hastalarında dis-

faji ve mukozit görülme oranı: Eş zamanlı kemoradyoterapi alan baş-boyun hastalarında grade 2 ve üzeri disfaji ve mukozit görülme ora-nı, veri analiz takip periyodu 6 ay ve hedef %30, ii. Cerrahi sonrası adjuvan radyoterapi uygulanan meme kanseri hastalarında akut rad-yodermit görülme oranı: Meme kanseri tanısıyla post-op radyoterapi uygulanan -meme ve göğüs duvarı ışınlanan- hastalarda grade 2 ve üzeri radyodermit görülme oranı, veri analiz takip periyodu 3 ay ve hedef %20 olarak belirlendi. 2019 yılında 2018 yılı sonucuna göre ek iyileştirmeler yapılmıştır. Bunlar; yan etki görülme oranını azaltmak için tedavi ve bakım protokolleri ile bölgelere özel yan etki değerlen-dirme haritaları oluşturulmuştur. Hemşire sayısı artırılmış ve hemşire-lere klinik yetkinlikler verilmiştir.

Bulgular: 2018 ve 2019 yılına ait hasta yan etki sonuçlarımızı kar-şılaştırdık. Eş zamanlı kemoradyoterapi alan baş boyun hasta sayımız 2018 de 36, 2019 da ise 24’dür. Cerrahi sonrası adjuvan radyoterapi alan meme kanseri hasta sayımız 2018 de 108, 2019 da ise 118 ‘dir. Hastaların takip edilme oranı %100 idi. Her iki yıla ait performans gösterge bulgularımız tablo 1-2’deki gibidir.

Sonuç: Sonuç olarak uygulama ile 2019 yılında 2018 yılına göre hasta takip süreçlerinde ve yan etki görülme oranlarında hedefin üs-tünde iyileşme olduğu gözlenmiştir. Yaptığımız işin ölçülmesi ve de-ğerlendirilmesi etkin ve verimli bir sağlık hizmeti sunulmasında önemli bir rol oynamaktadır.Anahtar Kelimeler: Radyoterapi, Baş boyun kanseri, Meme kanseri, Yan etki, Disfaji, Mukozit, Radyodermit

Şekil 1: Cerrahi Sonrası Adjuvan Radyoterapi Uygulanan Meme Kanseri Hastalarında Akut Radyodermit Görülme Oranı

Şekil 2: Eş zamanlı kemoradyoterapi alan baş boyun hastalarında disfaji ve mukozit görülme oranı

51

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

6. O’Driscoll, B.R., et al., A crossover study of short burst oxygen therapy (SBOT) for the relief of exercise-induced breathlessness in severe COPD. BMC pulmonary medicine, 2011. 11(23): p. 1-7.

7. Bausewein, C., et al., Effectiveness of a hand-held fan for breathlessness: a randomised phase II trial. BMC palliative care, 2010. 9(22): p. 1-8.

8. Barnes-Harris, M., et al., Battery operated fan and chronic breathlessness: does it help? BMJ supportive & palliative care, 2019. 0: p. 1-4.

Şekil 1: Çalışma Akış Şeması

Şekil 2: Araştırma Tasarımı

Şekil 3: Deney ve Kontrol Grubunun 14 Günlük MBS Puanı İzlemi

HS-06 Hemşirelik

AKCİĞER KANSERİ İLE İLİŞKİLİ DİSPNENİN YÖNETİMİNDE YÜZE FAN UYGULAMASININ ETKİSİ

Vildan Kocatepe1, Gülbeyaz Can2, Özlem Oruç3

1Acıbadem Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi,sağlık Bilimleri Fakültesi, Hemşirelik Bölümü 2İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa, Florence Nıghtıngale Hemşirelik Fakültesi 3İstanbul Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Palyatif Bakım Ünitesi

Giriş: Dispne yönetiminde kullanılan non farmakolojik yaklaşım-lardan biri yüze el fanı uygulamasıdır. Yüze el fanı uygulaması, trige-minal sinirin 2. ve 3. dalına soğutma ve hava akışı sağlayarak hastanın nefes darlığını azaltıp, aktivite toleransını arttırabilmektedir [1]. Çalış-manın amacı, akciğer kanseri ile ilişkili dispnenin yönetiminde yüze fan uygulamasının uzun süreli kullanımın etkisini değerlendirmekti.

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Ocak 2018 – Ocak 2019 tarihleri arasında palyatif bakım ünitesinde akciğer kanseri nedeniyle yatan 47 deney, 49 kontrol hasta alındı (Şekil 1). Deney grubundaki hastalara standart palyatif bakım uygulamalarına ek olarak 14 gün boyunca el fanı uygulaması yaptırıldı (Şekil 2). Veriler, Hasta Tanılama Formu, ECOG Performans Skalası, Yaşam Bulguları İzlem Formu, Modifiye Borg Skalası (MBS) ve FACIT-Pal Yaşam Kalitesi Ölçeği kullanılarak toplandı. Ayrıca hastaların solunum fonksiyon testleri ve kan gazı ana-lizleri değerlendirildi.

Bulgular: Yaş ortalaması 65,00±8,65 olan çalışma grubunu %86’sı erkek, %86,5’i evli, %57,3 ilköğretim mezunu olan hastalar oluşturdu (Tablo 1). Deney grubunun 1. Gün 7. Gün ve 14. Gün fan uygulaması sonrası dispne puanları arasında istatistiksel olarak anlam-lı bir fark vardı (p<0,01) (Tablo 2). 14. Gün deney ve kontrol grubu dispne puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (Z:-6,356; p:0,001) (Şekil 3). Deney grubunun 1. Gün 7. Gün ve 14. Gün fan uygulaması sonrası solunum sayısı, SpO2, kalp atım sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (p<0,01) (Tablo 3). 14. Gün deney ve kontrol grubu solunum sayısı (t:-1,931), SpO2 (Z:-3,819), kalp atım sayısı (t:-2,235) ve yaşam kalitesi (t:4,317) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (p<0,01 ).

Tartışma: Çalışmamızda yüze el fanı uygulamasının uzun süre-li kullanımda hastaların dispnesini azaltmada etkili olduğu görüldü. Kanser hastaları ile yapılan diğer çalışmalarda çalışmamızla benzer şekilde el fanı uygulaması, hastaların dispnelerini iyileştirmede etkili çıkmıştır [2-4]. KOAH hastaları ile yapılan üç farklı çalışmada ise el fanının etkisi gösterilememiştir [5-7]. KOAH hastaları ile yapılan çalış-malarda anlamlı farkların olmamasının sebebi bu hastalarda hiperinf-lasyon gelişmesi sebebiyle dispnenin azaltılamaması ile ilişkili olabilir. El fanının egzersiz sırasındaki dispneyi azalttığını ve egzersiz süresini arttırdığını gösteren çalışmalar da mevcuttur [8].

Sonuç: El fanı uygulaması uzun süreli kullanımda dispne şiddeti, solunum sayısı, kalp atım sayı, SpO2 değerini ve yaşam kalitesini iyi-leştirmede etkilidir. Solunum fonksiyonlarını ve kan gazı sonuçlarını iyileştirmede etkisi görülmemiştir.Anahtar Kelimeler: Palyatif bakım, akciğer kanseri, dispne, yüze fan uygulama, yaşam kalitesi

Kaynakça1. Morélot-Panzini, C., Fooling the brain to alleviate dyspnoea. 2017. 50: p. 1-3.2. Puspawati, N.L.P.D., R. Sitorus, and T. Herawati, Hand-held fan airflow

stimulation relieves dyspnea in lung cancer patients. Asia-Pacific journal of oncology nursing, 2017. 4(2): p. 162-167.

3. Kako, J., et al., Fan therapy is effective in relieving dyspnea in patients with terminally ill cancer: A parallel-arm, randomized controlled trial. Journal of pain and symptom management, 2018. 56(4): p. 493-500.

4. Galbraith, S., et al., Does the use of a handheld fan improve chronic dyspnea? A randomized, controlled, crossover trial. Journal of pain and symptom management, 2010. 39(5): p. 831-838.

5. Johnson, M.J., et al., A mixed-methods, randomized, controlled feasibility trial to inform the design of a phase III trial to test the effect of the handheld fan on physical activity and carer anxiety in patients with refractory breathlessness. Journal of pain and symptom management, 2016. 51(5): p. 807-815.

52

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Tablo 2. Yüze Fan Uygulamasının MBS Puanına Etkisi

Deney Grubu

Deney Grubu

Deney Grubu

Deney Grubu

Kontrol Grubu

Kontrol Grubu

MBS Puanı

n Uygulama Öncesi Ort±Ss

n Uygulama Sonrası Ort±Ss

n Ort±Ss Test Değeri/ p

1. Gün 47 6,00±1,16 74 4,63±1,12 49 5,33±1,14 Z:-2,604, p:0,009

7. Gün 35 5,63±1,19 35 3,91±1,26 33 5,64±1,19 Z:-4,793, p:0,001

14. Gün 32 4,67±1,05 32 3,06±0,95 33 5,53±0,98 Z:-6,356, p:0,001

p p:0,001 p:0,001 p:0,216

Tablo 1. Kişisel Özelliklerin Dağılımı

ToplamDeney (n=47)

Kontrol (n=49) Test Değeri/p

Yaş Min-Maks (Medyan)

42-85 (65) 42-85 (67) 47-79 (65) t:0,848 p:0,398

Ort±Ss 65,00±8,65 65,77±9,10 64,27±8,22

Cinsiyet Kadın 13 (13,5) 6 (46,2) 7 (53,8) χ2:0,047 p:0,828

Erkek 83 (86,5) 41 (49,4) 42 (50,6)

Medeni Durum

Evli 83 (86,5) 39 (47,0) 44 (53,0) χ2:0,952 p:0,329

Bekar 13 (13,5) 8 (61,5) 5 (38,5)

Eğitim Durumu

Okuryazar Değil

19 (19,8) 10 (52,6) 9 (47,4) χ2:1,812 p:0,404

İlköğretim 55 (57,3) 29 (52,7) 26 (47,3)

≥Ortaöğretim 22 (22,9) 8 (36,4) 14 (63,6)

Çalışma Durumu

Çalışıyor 2 (2,1) 0 (0,0) 2 (100,0) χ2:1,959 p:0,495

Çalışmıyor 94 (97,9) 47 (50,0) 47 (50,0)

Meslek Ev Hanımı 11 (11,5) 7 (63,6) 4 (36,4) χ2:2,497 p:0,325

Emekli 83 (86,5) 40 (48,2) 43 (51,8)

Serbest Çalışan

2 (2,1) 0 (0,0) 2 (100,0)

Gelir Durumu

Gelir < Gider 38 (39,6) 20 (52,6) 18 (47,4) χ2:0,340 p:0,560

Gelir ≥ Gider 58 (60,4) 27 (46,6) 31 (53,4)

Sağlık Güvencesi

Yok 8 (8,3) 4 (50,0) 4 (50,0) χ2:0,004 p:1,000

SGK 88 (91,7) 43 (48,9) 45 (51,1)

Tablo 3. Yüze Fan Uygulamasının Yaşam Bulgularına Etkisi

Deney Grubu Deney Grubu Deney Grubu Deney Grubu Kontrol Grubu Kontrol Grubun Uygulama Öncesi Ort±Ss n Uygulama Sonrası Ort±Ss n Ort±Ss Test Değeri/ p

Solunum Sayısı 1. Gün 47 25,74±5,53 47 24,04±4,7 49 24,82±5,03 t:-0,773, p:0,442

7. Gün 35 25,77±4,78 35 24±4,89 33 23,73±5,01 t:0,225, p:0,822

14. Gün 32 23,76±3,49 32 21,81±3,38 33 23,75±4,56 t:-1,931, p:0,058

p p:0,029 p:0,002 p:0,193

Oksijen Saturasyonu (%) 1. Gün 47 95,6±2,91 47 96,63±2,64 49 95,82±2,79 Z:-1,991, p:0,047

7. Gün 35 96,49±1,95 35 97,56±1,78 33 95,52±3,24 Z:-3,736, p:0,001

14. Gün 32 96,12±1,71 32 97,25±4,02 33 95,75±1,97 Z:-3,819, p:0,001

p p:0,521 p:0,001 p:0,604

Kalp Atım Sayısı (dk) 1. Gün 47 95,13±16,7 47 93,89±15,43 49 95,08±15,06 t:-0,380, p:0,705

7. Gün 35 93,63±16,74 35 92,38±14,87 33 95,33±14,33 t:-0,827, p:0,411

14. Gün 32 92,85±13,55 32 88,28±13,69 33 95,88±13,49 t:-2,235, p:0,029

p p:0,375 p:0,004 p:0,168

Sistolik Kan Basıncı 1. Gün 47 125±20,23 47 120,24±16,79 49 120,98±15,35 t:-0,225, p:0,823

7. Gün 35 120,74±15,46 35 116,41±15,57 33 121,03±16,33 t:-1,185, p:0,240

14. Gün 32 117,79±13,28 32 113,72±12,75 33 120,16±10,81 t:-2,178, p:0,033

p p:0,148 p:0,255 p:0,804

Diyastolik Kan Basıncı 1. Gün 47 71,34±11,52 47 69,33±9,66 49 69,92±10,52 t:-0,285, p:0,776

7. Gün 35 69,37±8,93 35 65,97±7,07 33 67,27±6,7 t:-0,773, p:0,442

14. Gün 32 68,82±7,05 32 66,41±7,00 33 66,66±5,25 t:-0,162, p:0,872

p p:0,576 p:0,576 p:0,576

53

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Yöntem: Çalışma Orijinal adı “Psychosocial Needs Inventory” olan “Psikososyal Gereksinim Envanteri”nin Türkçe geçerlik ve gü-venirlik çalışmasını kapsayan metodolojik bir çalışmadır. Çalışmanın örneklemini, Türkiye’nin İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırmasına (İBBS) göre 12 coğrafi bölgedeki hasta kapasitesi fazla olan bir dev-let, bir üniversite ve bir özel hastane olmak üzere toplam 32 hasta-nede primer meme, akciğer, mide ve kolorektal kanser tanısıyla ta-kibi yapılan hastalar oluşturmuştur. PGE’nin orijinali 48 maddeden oluştuğundan ilk ölçümde söz konusu hastanelerden rastgele seçilen 480 hastaya envanter uygulanmıştır. Tekrar test ölçümü 136 hastayla gerçekleştirilmiştir. PGE’nin kapsam geçerliği için uzman görüşlerinin uyumluluğu kapsam geçerlik oranı ve indeksi ile değerlendirilmiştir. Güvenirlik çalışmasında gerçekleştirilen test-tekrar test uygulamasında iki tekrar arasındaki uyum, toplam puan için Pearson korelasyon kat-sayısı ve sınıfiçi korelasyon katsayısı ile gösterilmiştir. Ölçeği oluşturan maddelerin madde analizi yapılarak, uyumsuz madde olup olmadığı gösterilmiştir. Ölçek ve alt boyutlarının iç tutarlılığı için Cronbach alfa katsayısı kullanılmıştır. PGE alt boyutlarının ve özgün yapıya uygun-luğun belirlenebilmesi için açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizinden yararlanılmıştır.

Bulgular: PGE’nin kapsam geçerliği kapsamında yararlanılan uz-manların görüşlerine göre kapsam geçerliğinin sağlandığı görülmüş-tür. PGE yapı geçerliği kapsamında gerçekleştirilen doğrulayıcı faktör analizi sonuçlarında elde edilen uyum indekslerinin PGE Önem ve PGE Tatmin alt boyutlarında kabul edilebilir sınırlarda bulunmuştur. Faktör analizleri sonucunda oluşan faktör yapısının, envanterin oriji-nalinden farklılık gösterdiği saptanmıştır. Oluşan yeni faktör yapısına göre PGE Önem ve PGE Tatmin alt boyut faktörleri; 1. Faktör- Duy-gusal ve osyal gereksinimler, 2. Faktör- Sağlık personeli ile etkileşime ve bilgi almaya yönelik gereksinimler, 3. Faktör- Spiritüel ve kendilik algısı ile ilgili gereksinimler, 4. Faktör- Destek gereksinimi ve 5. Faktör Günlük yaşamı sürdürme ile ilgili gereksinimler şeklinde oluşmuştur. PGE Önem ve Tatmin alt boyutlarının madde-toplam korelasyonları-nın orta-yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Çalışmada PGE Önem ve PGE Tatmin alt boyutları için elde edilen Cronbach’s alpha değer-lerinin 0.845-0.945 arasında değişmesi iç tutarlık güvenirliğinin yük-sek olduğunu göstermektedir.

Sonuç: Çalışma sonucunda PGE’nin Türk kültürüne uygun geçerli ve güvenilir bir ölçüm aracı olduğu ve kanser hastalarının psikosoyal gereksinimlerini belirlemek amacıyla kullanılabileceği belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Kanser, kanser hastası, psikososyal gereksinim, geçerlik, güvenirlik.

Kaynakça1. Thomas C, Morris S, Soothill K, et al. What are the psychosocial needs of cancer

patients and their main carers? Lancaster : The Institute for Health Research Lancaster University; 2001.

2. Alpar R. Uygulamalı İstatistik ve Geçerlik-Güvenirlik. Detay Yayıncılık, Ankara, 2016.

3. Devlet Planlama Teşkilatı. Türkiye İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması. http://www.dpt.gov.tr/bgyu/biid/ibbs.html. Alıntılanma tarihi: 01.05.2016.

HS-09 Hemşirelik

ONKOLOJİ HASTALARI İÇİN BİLGİLENDİRME, MOTİVASYON, EĞİTİM VE VERİ TOPLAMA APLİKASYONU

Gözde Yalçın1, Hakan Şat Bozcuk1, Hasan Mutlu1, Meliha Saatçı1

1Antalya Medicalpark Hastanesi

Amaç: Onkoloji hastalarının doğru bilgilere kolay yoldan ulaşma-sını sağlamak, dijital ortamdan ulaşılan bilgi kirliliğini azaltmak, teda-vi sürecinde karşılaşacağı riskleri, dikkat etmesi gereken yaşam tarzı önerilerini öğrenmesini ve kemoterapi eğitimlerini gerektiğinde tekrar-lamasını sağlamak, tedavi sürecinde verilen hatırlatıcılarla hastaların moral ve motivasyonunu kuvvetlendirmek, randevu ve tedavi gün-lerini hatırlatmak, hastalara gönderilen anket ve testlerle akademik

HS-07 Hemşirelik

ÇOCUKLARDA KEMOTERAPİYE BAĞLI OLUŞAN BULANTI VE KUSMANIN YÖNETİMİNDE İNTERAKTİF MOBİL APLİKASYON KULLANIMININ ETKİSİ

Remziye Semerci1, Melahat Akgün Kostak1

1Trakya Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Ab

Giriş: Kemoterapiye bağlı oluşan bulantı ve kusma çocuğun yaşam kalitesini olumsuz etkileyerek, tedaviye olan uyumunu bozabilmekte-dir. Bu nedenle bulantı ve kusmanın etkili bir şekilde yönetilmesi ve bu sürece çocukların dahil edilmesi önemlidir. Bu çalışmada, interaktif mobil bir aplikasyon geliştirilmesi ve bu aplikasyonun çocuklarda ke-moterapiye bağlı oluşan bulantı ve kusmanın yönetimine olan etkisi-nin incelenmesi hedeflenmektedir.

Gereç ve Yöntem: Randomize kontrollü ve prospektif çalışma, 8-18 yaş aralığında kemoterapi alan 57 (kontrol = 31; deney = 26) çocuk ve anneleri ile Ekim 2019- Ocak 2021 tarihlerinde bir üniversi-te hastanesinde yürütüldü. Çalışmada, çocukların kemoterapiye bağlı bulantı ve kusmalarını azaltmak amacıyla dikkati başka yöne çekme yöntemlerini içeren “5inD” adında mobil aplikasyon geliştirildi. Deney grubundaki çocukların yedi gün boyunca mobil aplikasyonu kullan-maları sağlandı. Veriler “Bilgi Formu” ve “Çocuklar için Uyarlanmış Rhodes Bulantı ve Kusma” ölçeği ile toplandı. Kemoterapinin birinci gününden itibaren yedi gün boyunca çocukların bulantı ve kusmaları hem çocuklar hem de anneleri tarafından günde iki kez değerlendirdi. Verilerin analizinde SPSS 24 programı kullanıldı.

Bulgular: Gruplara göre çocukların tanımlayıcı özelliklerinin da-ğılımı homojendi (p>0.05). Deney ve kontrol grubundaki çocukların ve annelerin çocukları için bildirdiği “Çocuklar için Uyarlanmış Rho-des Bulantı ve Kusma” ölçeği puan ortalamaları arasında istatistiksel anlamlı fark vardı (p<0.05). Gruplara göre annelerin ve çocukların bildirdikleri ölçek puan ortalamaları benzerdi (p>0.05). Annelerin ve çocukların bildirdikleri ölçek puan ortalamalarını; çocukların yaşı, aldıkları kür sayısı ve kemoterapi ilaçlarının emetojenik risk grubu et-kilemedi (p<0.05).

Sonuç: Deney grubundaki annelerin ve çocukların bildirdikle-ri bulantı-kusma sıklığı, kusma miktarı ve rahatsız etme durumunun daha az olduğu, interaktif mobil aplikasyon olarak geliştirilen 5inD’nin pediatrik onkoloji hastalarında kemoterapiye bağlı oluşan bulantı ve kusmayı azaltmada etkili olduğu bulundu. 5inD’nin pediatrik onkolo-ji kliniklerinde kemoterapinin ilk küründen itibaren bulantı ve kusma semptomunun yönetiminde kullanılması önerilmektedir.Anahtar Kelimeler: interaktif mobil aplikasyon, kemoterapi, bulantı ve kusma, pediatrik onkoloji, hemşirelik yönetimi

HS-08 Hemşirelik

PSİKOSOSYAL GEREKSİNİM ENVANTERİ TÜRKÇE GEÇERLİK-GÜVENİRLİK ÇALIŞMASI

Perihan Güner1, Duygu Hiçdurmaz2, Sevilay Karahan3, Figen İnci4, Nazmiye Kocaman Yıldırım5, Kadriye Sancı6

1Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi 2Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi 3Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi 4Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Niğde Zübeyde Hanım Sağlık Yüksekokulu 5Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi 6Onkofar

Amaç: Bu çalışmada, kanser hastalarının psikososyal gereksinimle-rini belirlemede kullanılabilecek bir ölçüm aracı olan Psikososyal Ge-reksinim Envanteri (PGE)’nin Türkçe geçerlik-güvenirlik çalışmasının gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır.

54

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

hastanın hemşirelik bakımına örnek teşkil edecek bir hemşirelik ba-kım planı oluşturulması amaçlanmaktadır. Vakada fiziksel, duygusal ve psikososyal semptomlara yönelik hemşirelik tanıları planlanmıştır. Saptanan bazı hemşirelik tanıları:Kemoterapi tedavilerine ve hastalık sürecine bağlı sosyal izolasyon. Anksiyeteye bağlı iletişimde bozulma. Çaresizlik duygusuna bağlı umutsuzluk. Hastalık ve tedavi yan etkileri-nin gerçek yada algılanan çevre değişikliğine bağlı anksiyete. Hastalık ve tedavinin etkilerine sekonder, rol ve sorumlulukları yerine getire-memeye bağlı aile başetmesinde yetersizlik. Kemoterapötik ajanların yan etkilerine bağlı yorgunluk. Sağlık durumunda ani değişime bağlı ölüm anksiyetesi riski. İlaç tedavisi nedeniyle gündüz uyumaya bağlı uyku düzeninde bozulma. Anahtar Kelimeler: İntrakardiak Sarkom, Leiomyosarkom, Hemşirelik Bakımı, Kemoterapi

Kaynakça1. Karpuz, V., İkitimur, B., Karpuz, H., Kalp tümörlerine genel bakış: Klinik ve

ekokardiyografik yaklaşım, Anadolu Kardiyak Dergisi, 2007; 7: 427-352. Ren, DY., Fuller ND., Gilbert, ZAB., Zhang, Y., Cardiac Tumors: Clinical

Perspective and Therapeutic Considerations, Curr Drug Targets , 2017;18(15):1805-180

3. NCCN Clinic Practice Guidelines,Soft Tissue Sarcoma, Version 4, 2019 62-64.4. Paraskevaidis, I.O., Michalakeas, C.A., Papadopoulos, C.H., Nana, A.M.,

Cardiac Tumors, International Scholarly Research Network, 2011;1-5.5. Agaimy, A., Rösch, J., Weyand, M., Strecker, T., Primary and metastatic cardiac

sarcomas: a 12-year experience at a German heart center, Int J Clin Exp Pathology. 2012; 5(9): 928-38

6. Ali, A.A., Shawaf, H.A., Khalaf, Y.A.,Stroke Caused by Left Ventricular Myxoma, The Divisions of Cardiology and Neurology,2011;57( 6):1.

7. Taşdemir, A.,Ceyran, H., Kontaş, O., Taşdemir, K., Primary Leiomyosarcoma in Left Ventricle : A Rare Case Presenataion, Erciyes Medical Journal, 2011; 33(3): 263-267.

8. Yazıcı, K., Tot Ş., Yazıcı, A., Erdem, P., Buturak, V., Okyay, Y., Şimşek, Y., Bedensel Hastalığı Olan Kişiler Arasında Psikiyatrik Yardıma İhtiyacı Olanlar Tanınabiliyor mu?, Klinik Psikiyatri 2003;6:27-31.

9. Phipps, S., Srivastava, DK., Repressive adaptation in children with cancer,Health Psychology, 1997;16 (6), 521-528.

10. Carpenito, J., Nursing Diagnosis.Hemşirelik Tanıları. Çeviren: Erdemir. F., 2010;57-529.

HS-11 Hemşirelik

MEME RADYOTERAPİSİ ALAN HASTALARDA AKUT RADYODERMİT SONUÇLARI

Özlem Topkaya1, Urguç Bulut1, Ayşegül Bay1, Esra Küçükmorkoç1, Menekşe Turna1, Hale Başak Çağlar1

1Anadolu Sağlık Merkezi

Amaç: Radyodermit meme RT uygulanan hastalarda en sık görü-len akut toksisitelerden biridir. Bu çalışma ile meme RT’si uyguladı-ğımız hastalarda radyodermit oranlarını ve RT fraksiyonasyonunun buna etkisini değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: 2017-2019 tarihleri arasında kliniğimizde meme kanseri tanısı ile küratif radyoterapi almış 300 hastanın yan etkileri prospektif olarak değerlendirildi, veriler retrospektif olarak derlendi. Hastalara ait bilgiler hasta dosyaları ve elektronik sistem verilerinden toplanmıştır. Tedavi öncesi tüm hastalara bu yan etkiler ve önlenmesi için gereknler ile ilgili bilgi verilmiştir. Lenfatik ışınlama yapılan hastalarda tedavi süresince kol egzersizleri uygulatılmıştır.Tüm hastalara profilaktik kremler başlanmıştır. Göğüs duvarı (GD) ya da meme RT konvansiyonel olarak 25 fraksiyonda toplam 50 Gy; hipof-raksiyone RT 16 fraksiyonda toplam 42,5 Gy RT uygulandı. Endikas-yonu olan hastalarda 5-8 fraksiyonda 10-16 Gy boost tedavisi verildi. Cilt yan etki değerlendirmesi haftada en az bir gün RTOG/EORTC ölçeğine göre doktor ve hemşire tarafından yapılmıştır. Radyodermit gelişen hastalar tedavi bitiminden 2 hafta sonra kontrol edilmiştir.

Bulgular: Toplam 300 hasta değerlendirilmiştir. Hastaların yaş or-talaması 51’dir. Komorbit hastalık varlığının oranı (DM, HT, Kollejen doku hastalığı) %21’dir. Performans (KPS) ortalaması 90’dır. Hasta-ların %75’ine (n:224) meme, % 25’ine (n:76) ise GD RT, %53’ünde

çalışmalar için veri toplamak, hastaların sonuçlarını depolayabileceği bir alan oluşturulmak.

Gereç ve Yöntem: 5 yatan 5 ayaktan hasta gözlemlenerek gün-lük yaşam ihtiyaçları belirlenip liste oluşturulmuştur. Ortak paydada buluşmak için 5 yatan ve 5 ayaktan hasta ile görüşmeler yapılıp bir liste daha oluşturulmuş ve aplikasyonda hastalara neler sunulacağına karar verilmiştir.

Bulgular: Hazırlanan iki listenin maddeleri ortak ihtiyaçları içerdiği için iki listede bulunan maddeler temel alınarak aplikasyon hazırlan-maya başlanmıştır.

Sonuç: Akıllı telefonlara yüklenebilir aplikasyonun poliklinik mu-ayenesine gelen her hastanın, uygun değil ise yakınının telefonuna aplikasyon yüklenmesi ve kullanımı ile ilgili kısa eğitim verilmesine karar verilmiştir. Kişiye özel bir profil oluşturulması, giriş yapma özelli-ği ile kullanıcılan aplikasyonu kullanma süreleri ve sıklığının ölçülebil-mesi hedeflenmiştir. Meme, akciğer, prostat, over, renal, baş-boyun, kolon, mide, pankreas, sarkom, maling melanom, beyin tümörü, karaciğer, safra yolları kanserlerinin hepsini kapsaması ve tanılarına göre hastaların gruplandırılabilmesi gerektiği saptanmıştır. Kullanılma-ya başlanan aplikasyonun amaçlanan tüm bilgileri hastalara sunması ve istenilen hasta gruplarına istenilen mesajların, anketlerin, testlerin gönderilerek veri toplanabilmesi amaçlanmıştır.Anahtar Kelimeler: Aplikasyon,kanser,kemoterapi eğitimi,veri toplama,yaşam kalitesi

HS-10 Hemşirelik

İNTRAKARDİYAK SARKOMU OLAN HASTANIN HEMŞİRELİK BAKIMI : OLGU SUNUMU

Esma Baker1, Ayşin Kayış1, Çağla Nur Dalman1, Semra İnan1, Leyla Özer1, Halime Ulu1, Ceren Uysal1

1Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi, Tıbbi Onkoloji

Kalp tümörleri ilk kez XVII. yüzyılda “kalbin polipleri” terimi al-tında tanımlanmıştır. İlk primer kalp tümörü Bodenheimer tarafından post mortem bir vaka olarak 1865 yılında gözlemlenmiş ve rapor edil-miştir. Kardiyak tümörler, genel görülme oranı ;%0,33 olan nadir kalp hastalıklarından biridir. Kalp sarkomları ise toplu olarak tüm yetişkin malignitelerinin yaklaşık %1’ini oluşturur. Aritmi, iletim sisteminde bo-zulma, kalp yetmezliği vb. gibi semptomlarla karşımıza çıkar. Genelde genel sağ kalımları 6 ila 12 ay arasında değişen kötü bir prognoza sahiptirler. Sarkomların histolojik alt tipleri tanımlanmıştır.Leiomyo-sarkomlar bunların en az görülen histolojik tiplerinden biridir. Primer sarkomların çoğu sağ kalp boşluğunda ve büyük damarlarda lokalize-dir, nadiren sol ventrikülde lokalizasyon gösterir. Tüm leiomyosarkom olgularını yarısı sol atriyumdan köken alır. Bu hastalarda hemşirelik yaklaşımı diğer olgulara göre farklılık gösterebilir. Sunduğumuz olgu da ise leiomyosarkomun yerleştiği sol ventrikülde nadir bir yerleşim yeridir. Bu nadir malign tümörler için tercih edilen tedavi cerrahi re-zeksiyon, kemoterapi ve radyoterapi kombinasyonudur. Olgu: S.B. 18 yaşında, bekar, öğrenci, kadın. Hastanın öz ve soy geçmişinde özellik olmayıp, ailenin yaşayan tek çocuğu olduğu öyküsünde öğrenilmiştir. Pnömoni tanısı ile hastaneye yatırılmıştır. Çekilen direkt grafide sağ parahiler kitle varlığı görülmüş ve tomografide sol atriyumda pulmo-ner vene uzanan kitle saptanmıştır. Hastaya intrakardiyak kitle rezeksi-yonu yapılmıştır. Patoloji sonucu leiomyosarkom ile uyumlu gelmiştir. Konsey kararı ile tekrarlama riski ve pulmoner vene invaze olduğu için; sağ alt lobektomi, sol atrium parsiyel rezeksiyonu, lenf medias-ten nodülü diseksiyonu yapılmıştır. Hastaya ağustos 2019’da Doxo-rubicin, holoxan, üremitexan ile kemoterapi tedavisine başlanmıştır. Bağımsızlık kazanma aşamasındaki bir hastanın hastaneye uzun sü-reli tedavi almak amacıyla gelmesi, hastada bedeninin kontrol altına alındığı duygusu ve öfke yaratabildiği bilinmektedir. Hastanın takibi sürecinde anksiyete, uyum bozukluğu, sosyal izolasyon gibidepresyon belirtileri gözlemlenmiştir. Bu çalışma ile intrakardiyak sarkomu olan

55

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Kaynakça1. Yıldırım, Y. (2015). Kanser Ağrısı. Içinde G. Can (Ed.), Onkoloji Hemşireliği (1.

Baskı, ss. 317–333). İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri.2. Webb, J. A., & LeBlanc, T. W. (2018). Evidence-based Management of Cancer

Pain. Seminars in Oncology Nursing, 34(3), 215–226.3. Eaton, L. H., Brant, J.M., Mcleod, K., & Yeh, C. (2017). Nonpharmacologic

Pain Interventions A review of evidence-based practices for reducing chronic cancer pain. Clinical Journal of Oncology Nursing, 21(3), 54–70.

4. Swarm, R. A., Paice, J. A., Anghelescu, D. L., Are, M., Bruce, J. Y., Buga, S., Gurski, L. A. (2019). Adult Cancer Pain, Version 3.2019, NCCN Clinical Practice Guidelines in Oncology. Journal of the National Comprehensive Cancer Network, 17(8), 977–1007.

HS-13 Hemşirelik

ORAL KEMOTERAPİ ALAN HASTALARIN TEDAVİYE UYUM DURUMLARININ BELİRLENMESİ

Fatma İlknur Çınar1, Canan Pörücü2, Eda Ünal3

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Gülhane Hemşirelik Fakültesi, Ankara 2Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 3Aksaray Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Aksaray

Amaç: Bu çalışmada oral kemoterapi alan hastaların tedaviye olan inanç ve uyumları ile yaşam kalitelerinin belirlenmesi amaçlanmak-tadır. Oral yolla kemoterapi uygulaması sosyal ve ekonomik alanda birçok avantaj sağlamaktadır. Kanserin uzun dönem kontrolünün sağlanması ile birlikte kronik bir hastalık olarak tedavi edilebilmesi ve oral formdaki yeni ilaçların geliştirilmesi sonucunda giderek yay-gınlaşmaktadır. Hastalarda tedavi kontrol hissi ve uygulama kolaylığı, tedavi merkezine ulaşım gibi sorunların getirdiği maddi, sosyal ve za-man kayıplarda azalma en önemli getirilerindendir. Oral kemoterapi ilaçlarının taşınabilir ve uygulamasının kolay olması, hastada bağım-lılık hissini azaltması da avantajları arasında sayılabilir. Dezavantajları ise emiliminin tam olmaması, kusma ile birlikte doz kaybının olması, ilaç-bitki-diyet etkileşimi olasılığı, ilaç kullanım şemasına uyum sorunu sayılabilir. Oral kemoterapi uygulamasında anahtar faktör hasta uyu-mudur. Hasta uyumu tedavi başarısını etkileyen en önemli faktördür. Hasta ve hasta yakınlarının eğitimi, izlemi ve desteği de uyumu ve tedaviye olan inancı etkileyen faktörlerdendir. Oral kemoterapi teda-visinin etkin ve başarılı yapılması sonucunda hastaların yaşam kalite-lerinin daha iyi olacağı bilinmektedir.

Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı tipteki bu çalışmanın örneklemini araştırmanın yapılmasının planlandığı tarihler arasında bir eğitim ve araştırma hastanesinin tıbbi onkoloji klinik ve polikliniğine başvuran, oral kemoterapi tedavisi alan ve araştırmaya katılmayı kabul eden hastalar (N=103) oluşturdu. Hastalardan toplanacak veriler için Has-ta Tanıtıcı Bilgi Formu, Oral Kemoterapi Uyum Ölçeği, Fonksiyonel Durum Ölçeği-Kanser ve İlaçlar Hakkında İnançlar Anketi kullanıldı.

Bulgular: Oral Kemoterapi Uyum Ölçeği puan ortalamaları ile İnançlar Anketi ve Fonksiyonel Durum Ölçeği puan ortalamaları arasındaki ilişkiler incelendi. Hastaların tedaviye uyum durumları ile inaçlar ölçeği alt grupları olan Genel Aşırı Kullanım ve Genel Zarar puanları arasında negatif yönde (sırasıyla p=0.009, p=0.029), Fonk-siyonel Yaşam toplam puanı ve onun alt grubu olan Fiziksel Fonksi-yon puanında pozitif yönde anlamlı korelasyon (sırasıyla p=0.030, p=0.028) olduğu saptandı. Uyumsuz grupta anlamlı derecede daha fazla evre 4 hastası olduğu tespit edildi (p=0.011).

Sonuç: Tedaviye uyumları düşük olan hastaların, doktorlar tarafın-dan reçete edilen ilaçların aşırı kullanıldığına ve ilaçların “zararlı”, “ba-ğımlılık yapıcı” olduklarına inançlarının daha güçlü olduğu, tedaviye uyumları yüksek olan hastaların fonksiyonel durumlarının ve yaşam kalitesinin daha iyi olduğu görülmektedir. Ayrıca evre 4 kanser hasta-larının tedaviye uyumunun düşük olduğu belirlenmiştir.Anahtar Kelimeler: Kanser, Oral kemoterapi, Uyum, İnanç, Fonksiyo-nel durum, Hemşirelik

periferik lenfatik ışınlama yapılmıştır. Meme RT alanların % 42’sinde hipofraksiyone RT, %58’inde konvansiyonel RT uygulanmıştır. Kon-vansiyonel RT alan bir hastada grade 3 radyodermit gelişmiştir. Meme RT alanlarda grade 2 ve üzeri radyodermit görülme oranı %20.5; GD RT alanlarda %25’tir. (Karşılaştırmalı İstatistikleri yapılacaktır.) Hipof-raksiyone meme RT alanlara grad 2 ve üzeri radyodermit görülme oranı %14.8; konvansiyonel meme RT alanlarda %38.4’tür. (Karşı-laştırmalı İstatistikleri yapılacaktır.) Radyodermit görülme zamanı şekil 2 deki gibidir. Radyodermit görülen hastaların %93’ünde tedaviden 2 hafta sonraki kontrollerde radyodermit grade 0 olarak kaydedilmiştir.

Sonuç: Sonuç olarak grade4 hiç görülmemiş, grade3 %1 görülmüş olup en sık yan etki grade1(%54) radyodermittir.Anahtar Kelimeler: Radyodermit, Meme kanseri, Radyoterapi.

Şekil 1: Radyodermit görülme zamanı

HS-12 Hemşirelik

KANSER AĞRISININ YÖNETİMİNDE HEMŞİRELİK MÜDAHALELERİ

Akile Karaaslan Eser1, Burcu İrem Mantar1, Burak Kılınç1, Gizem Naz Beyazıt1, Kübra Nur Seyhan1

1Başkent Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü

Giriş: Kanser hastalarının yeni tedavilerle birlikte yaşam ömrü uzarken, hastalık, çeşitli tedaviler ve komplikasyonlar nedeniyle ağrı yaşama durumunun da artacağı öngörülmektedir. Kanser ağrısı halen yaygın görülen ve yönetilmesinde güçlükler yaşanan semptomlar ara-sında yer almaktadır. Aktif kanser tedavisi alan hastaların üçte biri, ile-ri evre kanser hastalarının ise yarısından fazlasının ağrı yaşadığı belir-tilmektedir. Bu çalışmada, kanser ağrısının yönetimi ile ilgili literatürün taranması ve kanser ağrısının yönetimine yönelik randomize kontrollü hemşirelik araştırmalarının incelenmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Kanser ağrısının yönetimine yönelik hemşi-relik müdahalelerinin belirlenmesi amacıyla Ekim 2019-Ocak 2020 tarihleri arasında literatür taranmıştır. Literatür taramasında “cancer”, “nursing”, “pain management”, “evidence”, “evidence based”, “in-tervention’’, “clinical trial”, “cancer pain interventions” anahtar keli-melerinin farklı kombinasyonları ile Pubmed, Ovid, Cochrane, Scien-ce Direct, Web of Science online veri tabanları taranmıştır. Derlemeye dahil edilen makaleler: 1) Randomize kontrollü araştırma olma 2) Ya-zım dilinin İngilizce olması 3) 2009-2019 yılları arasında yayınlanmış olma ve 4) Tam metnine ulaşılabilme kriterlerine göre dahil edilmiştir. Kanser kaynaklı ağrı dışındaki ağrıların yönetimine yönelik olan ve hemşireler tarafından yapılmayan müdahaleler dışlanmıştır. Makale-ler, önce başlıklarına göre daha sonra tekrar eden makaleler dışlana-rak konuyla ilgili olduğu düşünülen makalelerin özetleri okunarak tam metnine erişilerek değerlendirilmiştir.

Sonuç: Online veri tabanları taranarak “1478” makale başlıklarına göre incelenmiştir. Makale başlıklarına göre konuyla ilgili olduğu dü-şünülen “176” makaleden tekrarlayan yayınlar dışlanarak “153” ma-kalenin özeti değerlendirilmiştir. Dahil edilme kriterlerini karşılayan 24 makalenin tam metnine erişilerek değerlendirilmiştir. Kanser ağrısının yönetimine yönelik hemşirelik müdahalelerinin; eğitim, danışmanlık ve izlem (n=9), refleksoloji (n=3), müzik (n=2), terapötik dokunma (n=2), egzersiz (n=2), masaj (n=1), reiki (n=1), koçluk (n=1), sanal gerçeklik (n=1) ile ilgili olduğu belirlenmiştir. Literatürde hemşireler tarafından yürütülen non-farmakolojik yöntemlerin ağrı yönetiminde kullanılabileceği belirtilse de kanıt düzeyi yüksek çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Anahtar Kelimeler: Kanser, hemşirelik, ağrı yönetimi, kanıt, kanıta dayalı, müdahale, klinik çalışma, kanser ağrısında müdahaleler

56

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Kaynakça1. Carter-Harris, L. (2015). Lung cancer stigma as a barrier to medical help-

seeking behavior: Practice implications. Journal of the American Association of Nurse Practitioners, 27(5), 240-245.

2. Cataldo JK, Jahan TM, Pongquan VL. Lung cancer stigma, depression, and quality of life among ever and never smokers. Eur J Oncol Nurs. 2012;16(3):264–269

3. Chapple, A., Ziebland, S., & McPherson, A. (2004). Stigma, shame, and blame experienced by patients with lung cancer: qualitative study. Bmj, 328(7454), 1470.

4. Cho, J., Choi, E. K., Kim, S. Y., Shin, D. W., Cho, B. L., Kim, C. H., ... & Park, J. H. (2013). Association between cancer stigma and depression among cancer survivors: a nationwide survey in Korea. Psycho-Oncology, 22(10), 2372-2378.

5. Cho, J., Smith, K., Choi, E. K., Kim, I. R., Chang, Y. J., Park, H. Y., ... & Shim, Y. M. (2013). Public attitudes toward cancer and cancer patients: a national survey in Korea. Psycho-Oncology, 22(3), 605-613.

6. Gonzalez BD, Jacobsen PB. Depression in lung cancer patients: the role of perceived stigma. Psycho-Oncology. 2012;21(3):239–246. doi: 10.1002/pon.1882.

7. MacDonald, L. D., & Anderson, H. R. (1984). Stigma in patients with rectal cancer: a community study. Journal of Epidemiology & Community Health, 38(4), 284-290.

8. Marlow, L. A., & Wardle, J. (2014). Development of a scale to assess cancer stigma in the non-patient population. BMC cancer, 14(1), 285.

HS-15 Hemşirelik

PORT KATETER BAKIMINDA KULLANILAN HEPARİNİN ETKİNLİK SÜRESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Ayşe Sarı1, Tuğba Sezer1, Serap Şahin Bölükbaşı1, Gülgün Sevimligül1, Sema Kılıç1, Serap Yıldız1, Birsen Yücel1

1Sivas Cumhuriyet Üniversitesi

Giriş:Kemoterapi uygulamalarında damar yolu açıklığının etkin bir şekilde sürdürülebilmesi kanser hastaları için hayati öneme sahiptir. Kemoterapi uygulaması yapan hemşirelerin port kateter komplikas-yonlarına ilişkin gerekli önlemleri alması, komplikasyonları erken fark etmesi, ve komplikasyon gelişme durumunda etkili girişimleri uygula-yabilmesi önemlidir. Hemşirelik bakım uygulamalarından biri de port kateterin tıkanıklığını önlemek amacıyla belirli aralıklarla port bakımı-nın yapılarak, fonksiyonelliğinin devam ettirilmesidir.

Amaç: Aktif olarak kullanılmayan port kateterin tıkanıklığını ön-lemek amacıyla düzenli bakımının yapılması önemlidir. Çalışmanın amacı, port kateter bakımında kullanılan heparinin kateter içerisindeki etkinlik (10-100IU/ml) süresinin belirlenmesidir.

Gereç ve Yöntem: Çalışma yarı deneysel özelliktedir. Çalışmanın evrenini, Ekim 2019 - Ekim 2020 tarihleri arasında Sivas Cumhuri-yet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji B.D. Ayaktan Kemoterapi Ünitesi’ne port kateter ba-kımı için başvuran 56 kanser hastası oluşturmuştur. Çalışma süresi içinde 13 hasta çalışma dışı bırakılmış ve çalışma 43 hasta ile tamam-lanmıştır. Port kateter bakımları heparin/salin (100IU/ml) ile yapılmış ve arkasından üçüncü ve altıncı hafta sonunda port kateter içinden aspire edilen sıvıdaki heparin oranına bakılmıştır. Çalışmamızın veri-leri GraphPad Prism7 paket programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Gruplar arasındaki farklılıkların belirlenmesinde One Way ANOVA ve çoklu karşılaştırmalarda Dunnett’s multiple comparison test, demog-rafik verilerin incelenmesinde tanımlayıcı istatistikler ve frekans tablo-ları kullanılmıştır.

Bulgular: Hastaların 20’si (%46,5) erkek, 23’ü (%53,5) kadın-dır. Port kateter süresi 4,62±2,69 yıldır. Eşlik eden hastalığı olan 17 (%39,5) kişiyken, eşlik eden hastalığı bulunmayan 26 (%60,5) kişi-dir. Eşlik eden hastalık durumu; hastaların %35,3’ünde (n=6) HT, %35,3’ünde (n=6) DM bulunmaktadır ve hastaların %20,9’u (n=9) antikoagülan kullanmaktadır. Port kateter bakımı sonrasında üçüncü ve altıncı haftada heparin miktarları azalmıştır. Üçüncü hafta heparin derişimleri (ortalama: 55,72 IU/ml) kontrole göre anlamlı bir azalış göstermezken, altıncı hafta heparin derişimleri (ortalama: 39,75 IU/ml) kontrole göre anlamlı oranda düşüş göstermiştir.

Kaynakça1. Sözeri E, Kutlutürkan S. Oral Kemoterapi Uygulamasında Anahtar Unsur: Hasta

Uyumu, Van Tıp Dergisi,2016,23(3):290-2932. Özkahraman A.,Orlu N.,Atalay HÖ.,Babadağ B.,Yılmaz H.,Dinçer M.,Alparslan

GB.,Oral Kemoterapi Alan Hastalarda Yaşanılan Güçlükler ve İlaç Uyumunun Değerlendirilmesi, Bakırköy Tıp Dergisi,2017,13(2)

3. Kav S. Onkoloji Hemşireliğinde Yeni Paradigma: Oral Ajanlar, Tedaviye Uyum ve Güvenli Kullanımda Hemşirenin Rolü,2015,1(7):1-7

4. Onkoloji Hemşireleri Derneği, Onkoloji Hemşireliği Kurs Kitabı,20175. Bordonaro S.,Romano F.,Lanteri E.,Cappuccio F.,Indorato R.,Butera

A.,D’Angelo A.,Ferrau F.,Tralongo P.,Effect of Structured, Active, Home-based Cancer-Treatment Program for The Management of Patients on Oral Chemotherapy, Patient Prefer Adherence,2014,25(8):917-23

6. Wong SF.,Bounthavong M.,Nguyen CP.,Chen T. Outcome Assessments and Cost Avoidance of an Oral Chemotherapy Management Clinic,J Natl Compr Cancer Network,2016,14(3):279-85

7. Zerillo JA., Goldenberg BA., Kotecha RR., Tewari AK., Jacobson JO., Krzyzanowska MK. , Interventions to Improve Oral Chemotherapy Safety and Quality:A Systematic Review,Jama Oncology, 2018,1;4(1):105-117.

8. Fernandez-Ribeiro F., Olivera-Fernandez R., Crespo-Diz C.,Adherence and Safety Study in Patients on Treatment with Capecitabine, Farm Hosp.,2017,1(2):204-221

HS-14 Hemşirelik

KANSERE YÖNELİK TOPLUMSAL TUTUMUN İNCELENMESİ

Kardelen Dolgunöz1, Perihan Güner2

1Koç Üniversitesi Hastanesi 2Prof. Dr., Koç Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi

Bu çalışmanın amacı, kansere yönelik toplumsal tutumun ve top-lumsal tutumun yordayıcılarının belirlenmesidir.

Tanımlayıcı olarak yapılan çalışma, 1022 kişi ile Google Survey programı kullanılarak online olarak yapılmıştır. Veri toplama aracı ola-rak “Kişisel Bilgi Formu” ve “Kansere İlişkin Tutumları (Kanser Etiketi) Ölçme Anketi- Toplum Versiyonu” kullanılmıştır. Verilerin analizinde, tanımlayıcı analizler, t testi, Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA), Kruskal Wallis Testi, Tukey HSD testi, Games-Howell ve lojistik regres-yon analizi kullanılmıştır.

Katılımcıların iyileşmenin imkansız olması/damgalama, ayrımcılık, ortaya çıkarma/yayma alt ölçeklerine ilişkin olumsuz tutum saptanma oranı sırasıyla %9.10, %3.03, 17.32 olarak belirlenmiştir. 18-28 yaş grubunda olan bireylerin diğer yaş gruplarına göre, evli olan bireyle-rin bekar olanlara göre, ortaokul ve altı eğitim düzeyine sahip olan bireylerin diğer eğitim düzeylerine göre, köy/kasabada yaşayan birey-lerin büyükşehirde yaşayan bireylere göre, ailede kanser nedeniyle kaybedilen bireyin var olduğu katılımcıların, olmayan katılımcılara göre ve kronik hastalığı olan bireylerin olmayanlara göre, iyileşmenin imkansız olması/damgalama alt ölçeğine yönelik olumsuz tutumlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Yaş, eğitim, kronik has-talık durumu ve yaşanılan yer değişkenlerinin iyileşmenin imkansız olması/damgalama alt ölçeğinin yordayıcıları oldukları saptanmıştır (p<0.05). Erkek olan bireylerin kadın olan bireylere, evli olan bireyle-rin bekar olan bireylere göre, 51 yaş ve üzerinde olan bireylerin 18-28 yaş grubunda olan bireylere göre, ortaokul ve altı eğitim düzeyine sa-hip olan bireylerin diğer eğitim düzeyine sahip bireylere göre ayrımcı-lık alt ölçeğine yönelik olumsuz tutumlarının daha yüksek olduğu sap-tanmıştır (p<0.05). Erkek olan bireylerin kadın olan bireylere göre, 51 yaş ve üzerinde olan bireylerin 40-50 yaş grubunda olan bireylere göre, bekar olan bireylerin evli olan bireylere göre ve kronik hastalığa sahip olan bireylerin olmayanlara göre ortaya çıkarma/yayma alt öl-çeğine yönelik olumsuz tutumlarının daha yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Sadece cinsiyet değişkeninin ortaya çıkarma/yayma alt öl-çeğinin yordayıcısı olduğu saptanmıştır (p<0.05).

Erkek olmanın, ortaokul ve altı eğitim düzeyine sahip olmanın, ileri yaşta olmanın, kronik hastalığa sahip olmanın ve köy/kasabada yaşamanın kansere yönelik olumsuz tutumu artırdığı söylenebilir. Anahtar Kelimeler: Kanser, tutum, damgalama, toplum

57

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

SÖZEL BİLDİRİLER

Sonuç: Venöz port kateter bakımında kullanılan heparinin etkin-liğinin altıncı haftanın sonunda devam ettiği ve port bakımının altı haftada bir yapılmasının uygun olduğu önerilebilir.Anahtar Kelimeler: Heparin, heparin etkinlik süresi, port kateter

HS-16 Hemşirelik

RADYOTERAPİ ALAN MEME KANSERİ KADINLARDA NEFES EGZERSİZİNİN YORGUNLUK VE UYKU KALİTESİ ÜZERİNE ETKİSİ

Fatma Gündogdu1, Sema Koçaşlı1, 2

1KTO Karatay Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu 2Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Giriş: Meme kanserinin tedavisinde cerrahi tedavi ve/veya kemo-terapi sonrası uygulanan radyoterapiye bağlı yaşanılan yorgunluk, meme kanseri hastalarında sık görülen ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli bir yan etkidir. Ancak yorgunluğun giderilme-sinde etkin bir ilaç tedavisi olmaması yorgunluğun yönetimini zorlaş-tırmaktadır. Literatürde yorgunluğun ve uykusuzluğun azaltılmasında derin nefes egzersileri önerilmekle birlikte, iki farklı yöntemle uygula-nan derin nefes egzersizinin radyoterapiye bağlı yorgunluk ve uyku-suzluk üzerine etkisini değerlendiren çalışmaya rastlanmamıştır.

Amaç: Bu araştırma radyoterapi uygulanan meme kanserli kadın-larda iki farklı yöntemle uygulanan nefes egzersizinin, yorgunluk ve uyku kalitesine etkisini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır.

Gereç ve Yöntem: Araştırma bir hastanenin radyasyon onkoloji ünitesinde, pranayama, derin nefes egzersizi ve kontrol grubu ile (her bir grupta 20 hasta) toplam 60 hastada randomize kontrollü çalışma olarak yürütülmüştür. Müdahale grubundaki hastalara her tedavi se-ansı sonrası 10 dakika derin nefes egzersizi yaptırılmıştır. Hastaların yorgunluk ve uykusuzluk VAS puanları haftalık (toplam 6 kez) olarak, Piper Yorgunluk Ölçeği ve Pitsburgh Uyku Kalitesi İndeksi ile radyo-terapi öncesi ve radyoterapi bitiminde olmak üzere iki kez değerlen-dirilmiştir.

Bulgular: Araştırma sonucunda, yorgunluğun radyoterapinin dör-düncü haftasında kontrol grubunda göre derin nefes egzersiz grubuna göre anlamlı şekilde arttığı saptanmıştır (p<0,05). Radyoterapinin üçüncü haftasında hem pranayama, hem derin nefes egzersiz grubun-da, kontrol grubuna göre uykusuzluk şiddetinin azaldığı belirlenmiştir (p<0,05). Radyoterapi öncesine göre dördüncü haftada ise prana-yama grubunda, kontrol grubuna göre uykusuzluk şiddetinin azaldığı tespit edilmiştir (p<0,05). Tedavi sonunda, tedavi öncesine göre, hem pranayama grubunda hem derin nefes egzersiz grubunda, uykusuz-luk şiddetinin azaldığı (p<0,05) saptanmıştır. Tedavi sonunda kontrol grubunda PUKİ öznel uyku kalitesi ve gündüz işlev bozukluğu alt bo-yut puanında olumsuz yönde (p<0,05), derin nefes egzersiz grubunda öznel uyku kalitesi alt boyutunda olumlu yönde etkilenme (p<0,05) olduğu saptanmıştır.

Sonuç ve Öneriler: Araştırma sonucunda, radyoterapi öncesine göre beşinci haftasında derin nefes egzersiz grubu ve pranayama gru-buna göre kontrol grubunda yorgunluğun ve uykusuzluğun arttığı be-lirlenmiştir. Kanser hastasına bakım veren hemşire ve diğer sağlık çalı-şanları tarafından, radyoterapiye bağlı yorgunluğun ve uykusuzluğun azaltılmasında hem pranayama, hem derin nefes egzersizlerinin has-talara öğretilmesi, pranayama ve derin nefes egzersizlerinin kliniklerde ve bireylerin evde uygulamalarına entegre edilmesi önerilmektedir.

Uygulamaya Katkısı: Derin nefes egzersizleri kolaylıkla öğrenile-bilir ve hem kliniklerde hem evde yan etkisi olmadan rahatlıkla kulla-nılabilecek egzersizlerdir.Anahtar Kelimeler: Anahtar Kelimeler: Hemşirelik, meme kanseri, nefes egzersizi, radyoterapi, uyku kalitesi, yorgunluk

Kaynakça1. Ağargün MY, Kara H, Anlar O. Pittsburgh uyku kalitesi indeksinin geçerliği ve

güvenirliği, Türk Psikiyatri Dergisi, 1996, 7, 107-115.2. Berger MA, Mooney K, Alvarez-Perez A et all. Cancer-Related Fatigue, Version

2.2015 NCCN Clinical Practice Guidelines in Oncology Collaborative Group, J Natl Compr Canc Netw., 2015,13(8): 1012–1039.

3. Can G. Meme Kanserli Hastalarda Yorgunluğun ve Bakım Gereksinimlerinin Değerlendirilmesi, Doktora Tezi, İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2001.

4. Chakrabarty J, Vidyasagar M, Fernandes D, Joisa G, Varghese P, Mayya S. Effectiveness of pranayama on cancer-related fatigue in breast cancer patients undergoing radiation therapy: A randomized controlled trial, Int J Yoga.,2015, 8(1):47-53.

5. Chandwani KD, Perkins G, Nagendra HR, Raghuram NV, Spelman A, Nagarathna R, Johnson K, Fortier A, Arun B, Wei Q, Kirschbaum C, Haddad R, G. Morris GS, Scheetz J, Chaoul A, Cohen L. Randomized controlled trial of yoga in women with breast cancer undergoing radiotherapy. J Clin Oncol., 2014,32:1058-1065

6. Mustian KM, Sprod LK, Janelsins M, Peppone LJ, Palesh OG, Chandwani K, Reddy PS, Melnik MK, Heckler C, Morrow GR. Multicenter randomized controlled trial of yoga for sleep quality among cancer survivors, Clin Oncol,. 2013, 31(26):3233-41.

POSTER BİLDİRİLER

59

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-001 Akciğer Kanser

TİMİK KARSİNOİD TÜMÖRE BAĞLI GELİŞEN PARANEOPLASTİK CUSHİNG SENDROMU

Aslı Bozdemir1, Canan Karan2, Nail Özhan2, Burçin Çakan Demirel2, Arzu Yaren2, Gamze Gököz Doğu2, Atike Gökçen Demiray2, Serkan Değirmencioğlu2, Burcu Taşköylü2

1Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Denizli 2Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Onkoloji Bilim Dalı, Denizli

Giriş: Ektopik Cushing Sendromu’na neden olan tümörler arasın-da en sık; küçük hücreli akciğer karsinomu, daha az sıklıkta ise pank-reas kanseri, hipernefroma ve tiroid medüller karsinomu gelmektedir. Bu olguda nadir görülen timik karsinoma bağlı ortaya çıkan ektopik Cushing Sendromu’nu sunmayı amaçladık.

Olgu: Altmış bir yaşında kadın hasta dış merkezde mediastinal kitle nedeni ile 19.10.2016’da opere edilmiştir. Patolojisi ‘timik ati-pik karsinoid tümör’ ile uyumlu, ki-67:%15, mitoz:8/10 saptanmıştır. Postoperatif Galyum ve FDG PET BT’de patolojik tutulum saptan-mamıştır. Ciltte yaygın hiperpigmentasyon, santral obezite nedeni ile ektopik cushing’den şüphenilen hastanın tetkiklerinde 24 saatlik idrar kortizol değeri:1200 ug/dl (referans aralığı 5-55 ug/24 saat), sabah serum ACTH:237 ng/L(referans aralığı 0-46 ng/L ) ve sabah serum kortizol:50 ug/dl (referans aralığı 6,2-19,4 ug/dl) saptanmıştır. Yapılan tetkiklerinde Hipofiz MR, Toraks BT’de herhangi bir patoloji saptan-mamıştır. Batın MR’da ise bilateral surrenallerde kitle lezyonu tespit edilmesi üzerine bilateral surrenalektomi uygulanmıştır. Sürrenal kitle patolojisi bilateral diffuz ve nodüler hiperplazi ile uyumlu gelmiştir. Hasta hidrokortizon, fludrokortizon tedavisi ile takibe alınmıştır Hasta Kasım 2019’da ciltte kararmada artış, halsizlik, kilo kaybı nedeni ile endokrinoloji polikliniğimize başvurdu. Malignite öyküsü olan has-tada mevcut kliniği de göz önüne alınarak Galyum PET-BT çekildi. Akciğerde sağ hiler kitle, parankimal metastatik nodüller ve yaygın kemik metastazı saptandı. Tümör FDG PET-BT’de de aynı metastatik lezyonlar izlendi. Hastanın serum ACTH değeri: >1250 ng/L ve sa-bah serum kortizolü:19 ug/dl saptandı. Endokrin-onkoloji konseyinde hastada metastatik timik karsinoid tümöre bağlı gelişen paraneoplastik ektopik Cushing Sendromu düşünüldü. Tedavide cisplatin+etoposid kemoterapi protokolü ve oktreotid tedavisi planlandı. Kemik metasta-zı için zolendronik asit başlandı. Hastanın tedavisi kliniğimizde halen devam etmektedir.

Sonuç: Timik karsinom nadir görülür ancak agresif seyirlidir. Tü-mörün bası etkisi ve endokrinopatiye bağlı çeşitli bulgular görülebilir. Cushing Sendromu da sık görülen endokrinopatilerden olup malign süreçlere eşlik edebileceği akılda tutulmalıdır.Anahtar Kelimeler: timik karsinoid tümör, cushing sendromu

Şekil 1: ciltte ve mukozalarda hiperpigmentasyon

P-002 Akciğer Kanser

GEMSİTABİN/KARBOPLATİN TEDAVİSİ İLE TAM YANIT ALINAN LOKAL İLERİ KHDAK: OLGU SUNUMU

Aykut Demirkıran1, Mustafa Karaağaç1, Melek Karakurt Eryılmaz1, Murat Araz1, Mustafa Korkmaz1, Shute Ailia Dae1, Mehmet Zahid Koçak1, Mehmet Artaç1

1Necmettin Erbakan Üniversitesi

Giriş: Tüm akciğer kanserlerinin %80-85’ini küçük hücreli dışı ak-ciğer kanseri (KHDAK) oluşturmaktadır. KHDAK’lerinin yaklaşık üçte biri lokal ileri evrede tanı alır. Lokal ileri evre heterojen hasta grubunu kapsar. Bu nedenle tedavisi en tartışmalı olan gruptur ve definitif te-davide standardize bir yaklaşım yoktur. Lokal ileri KHDAK’inde tedavi seçeneklerinden biri de indüksiyon kemoterapisi sonrasında cerrahi rezeksiyondur. Özellikle indüksiyon tedavisinden sonra patolojik tam yanıt alınan vakalarda sağkalım oranı daha yüksek bulunmuştur. Bu-rada indüksiyon kemoterapisinden sonra patolojik tam yanıt elde edi-len lokal ileri, inoperabl KHDAK vakasını sunmayı amaçladık.

Olgu: Ekim 2018 de 53 yaşında bir erkek hasta akciğerde kitle nedeniyle hastanemize başvurdu. Yaklaşık 2 ay önce pnömoni nede-niyle tedavi görmüştü. Toraks BT sinde sağ hiler kitle izlendi. Başvu-ru sırasında aktif şikayeti yoktu. 35 paket-yıl sigara kullanım öyküsü mevcuttu. PET-CT taramasında 34*28 mm boyutlarında sağ hiler kitle izlendi (Suv max: 30.04). Uzak metastaz bulgusu yoktu. Fiberoptik bronkoskopide sağ üst lob bronşunu tıkayan vejetatif tümoral lezyon izlendi. Patolojik incelemede skuamöz hücreli karsinom tanısı konul-du. Kan testlerinde anormallik izlenmedi. Tümör sağ pulmoner arterin distal kısmını çevrelediği için inoperabl kabul edildi ve neoadjuvan kemoterapi önerildi. Sisplatin elde edilemediği için hastaya gemsita-bin (gemsitabin 1000 mg/m² 1. Ve 8.gün, 21 günde bir) + karbop-latin [karboplatin AUC (area under curve) 5 8. Gün, 21 günde bir ] başlandı. 4 kür sonrasında Aralık 2018 de yapılan değerlendirmede toraks BT de tama yakın yanıt izlendi. Göğüs cerrahı tarafından sağ üst lobektomi ve mediastinel lenf nodu örneklemesi planlandı. Ope-rasyon esnasında sağ hilusta inflamasyon ve fibrozis izlendi. Patolojik değerlendirmede tam yanıt izlendi.

Sonuç: Lokal ileri KHDAK’inde indüksiyon tedavisinden sonra cerrahi rezeksiyon yaygın olarak uygulanmaktadır. Patolojik tam yanıt elde edildiğinde çok iyi prognoz beklenmektedir. Postoperatif dönem-de, komorbiditeler ve yetersiz iyileşme genellikle hastaların sistemik tedaviyi tolere etmesini zorlaştırır. Birçok çalışma N2 hastalığı olan hastalarda preoperatif tedavinin yararlı olduğunu göstermektedir. Di-ğer çalışmalar erken evre hastalığı olan hastalarda preoperatif teda-vinin faydalı olduğunu göstermektedir. Preoperatif tedavide sisplatin bazlı tedaviler sıklıkla kullanılmaktadır. Sisplatin alamayan hastalarda preoperatif tedavide gemsitabin/karboplatin tedavisi etkili ve güvenilir bir seçenektir.Anahtar Kelimeler: KHDAK, neoadjuvan kemoterapi, patolojik tam yanıt

Kaynakça1. Marulli G, Verderi E, Zuin A, Schiavon M, Battistella L, Perissinotto E, et al.

Outcomes and prognostic factors of non-smallcell lung cancer with lymph node involvement treated with induction treatment and surgical resection. Interact Cardiovasc Thorac Surg. 2014;19:256–62.

2. Chen AM, Jahan TM, Jablons DM, Garcia J, Larson DA. Risk of cerebral metastases and neurological death after pathological complete response to neoadjuvant therapy for locally advanced nonsmall-cell lung cancer; clinical implications for the subsequent management of the brain. Cancer. 2007;109:1668–75.

3. Depierre A, Milleron B, Moro-Sibilot D, Chevret S, Quoix E, Lebeau B, Braun D, Breton JL, Lemarié E, Gouva S, Paillot N, Bréchot JM, Janicot H, Lebas FX, Terrioux P, Clavier J, Foucher P, Monchâtre M, Coëtmeur D, Level MC, Leclerc P, Blanchon F, Rodier JM, Thiberville L, Villeneuve A, Westeel V, Chastang C. French Thoracic Cooperative Group. Preoperative chemotherapy followed by surgery compared with primary surgery in resectable stage I (except T1N0), II, and IIIa non-small-cell lung cancer. J Clin Oncol. 2002;20:247–53.

4. Non-small cell lung cancer with pathological complete response: predictive factors and surgical outcomes. Kayawake H1,2, Okumura N3, Yamanashi K1, Takahashi A1, Itasaka S4, Yoshioka H5, Nakashima T1, Matsuoka T1.

60

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

madı. Toraks bilgisayarlı tomografisinde (BT) ön mediastende orta hattın sağında sağ akciğere bası yapan en büyük çapı 100*50 mm ve 45 HU dansitesinde, PET CT de 8.7 FDG tutulumu olan medias-tinal tümör görüldü. Hastaya sternotomi yapılarak tümör total olarak rezeke edildi..Ayrıca akciğerde görülen subsantimetrik nodül çıkarıldı.Preoperatif ve postoperatif komplikasyon gelişmedi.Hasta yakın ta-kip ve tedavi amacıyla ekstube halde yoğun bakım ünitesinde 1 gün süreyle takip edildi ve postoperatif 5. gün taburcu edildi. Patoloji so-nucu cerrahi sınır intakt timik karsinom ve akciğerdeki nodül skuamöz hücreli karsinom olarak raporlandı.Tedavi paklitaksel karboplatin ve konkomitan radyoterapi olarak planlandı.Anahtar Kelimeler: Ön mediasten tümörü, Sternotomi ile timektomi, Timik karsinom

Şekil 1: Olgunun toraks BT’de koronal görüntü kesiti

P-004 Akciğer Kanser

NİVOLUMABA OLAĞANÜSTÜ YANITLI KÜÇÜKHÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERİ

Elvina Almuradova1, Murat Karateke1, Sercan Ön1, Şaziye Burçak Karaca1, Erdem Göker1, Ulus Ali Şanlı1

1Ege Üniversitesi Hastanesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı

57 Yaş bilinen kronik hastalığı olmayan, sigara içmeyen erkek hasta, öksürük ve kilo kaybı nedeniyle ege üniversitesine 06.2018 De baş vurdu. Başvuru sırasında paag de kitle görünmesi üzerine çekilen bt de mediastinel bilateral akciğerlerde patolojik boyutda lenf bezleri görüldü. Çekilen pet/bt de yaygın akciğer mediastinel lenf nodu tutu-lumu ve primerle uyumlu akciğer kanseri saptandı. Alınnan biyopsi küçükhücredışı akciğer kanseriyle uyumlu idi. Hastanın bakılan mu-tasyon analizi testleri: egfr, ros, alk, braf,met, negatif saptandı.Has-tanın kemoterapiyi de kabul etmemesi ve pdl-1 düzeyinin %85 üzeri olması nedeniyle il hat tedavi olarak nivolumab 08.2018 De başlandı. 6 Kür sonra bakılan değerlendirilmede primer kitle ve metastatik lez-yonlarda tam metabolik ve morfolojik regresyon görüldü. Tedaviye devam edildi ve şuan 46 kür tedavisini alan hasta tam yanıtlı olmakla birlikte immunoterapinin hiç bir yan etkisine saptanmadan tedavisine devam ediyor.Anahtar Kelimeler: immunoterapi, pdl-1,mutasyon

Şekil 1: Tedavi öncesi

Şekil 2: Tedavi sonrası

P-003 Akciğer Kanser

DEV TİMİK KARSİNOM OLGUSU

Ayten Güner Akbıyık1, Özgecan Dülgar2, Uluğ Mutlu2, Sinan Koca2, Nurver Özbay3, Ayşe Nur Toksöz Yıldırım3, Seval Ay2, Tahir Şevval Eren1

1İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim Araştırma Hastanesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı 2İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı 3İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim Araştırma Hastanesi Patoloji Anabilim Dalı

Giriş: Anterior mediyastinal tümörlerin büyük çoğunluğunu timik tümörler oluşturmaktadır. Timik karsinomlar, nadir tümörlerdir ve kötü bir prognoza sahiptirler,

Gereç ve Yöntem: Hasta polikliniğe göğüste geçmeyen ağrı ve nefes darlığı şikayetiyle başvurdu. Yapılan akciğer görüntülemesinde dev mediastinal kitle saptandı. Tümörün semptomların sebebi olduğu görüldü. Sternotomi ile ekstented timektomi planlandı.

Bulgular: Olgumuz bilinen hipertansiyon ve astım öyküsü olan 55 yaşında erkek hasta. Fizik muayene doğal. TA:117/78 mmHg, nabız: 95 (Aritmik,VES) SpO2:95 ve laboratuar testlerinde patoloji saptan-

61

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

terapi almış ilerlemiş küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) has-talarının tedavisi için dünya çapında birçok ülkede monoterapi olarak onaylanmıştır. Onay, bu aşamadaki faz II POPLAR ve faz III OAK çalışmalarında görülen klinik yarara dayanmaktadır. Bu çalışmalarda atezolizumab, PD-L1 durumundan bağımsız olarak, dosetaksele göre genel sağkalımı (OS) önemli ölçüde uzatmıştır.

66 yaşında metastatik akciğer adenokarsinomu tanısı alan kar-diyak trombüslü warfarin kullanan hastada atezolizumab tedavisinin etkinliğinin gösterilmesi amaçlandı.Kemoterapi sonrası progrese olan hastada atezolizumab tedavisi warfarin ile birlikte 10 ay kullanılmış olup tedavinin güvenirliliği ve yan etki profili gözlemlendi. .Vakamızda atriumda organıze trombusu ıcın warfarın alan hasta 10 ay düzenli EKO ve İNR takipleriyle birlikte PDL-1 inhibitörü Atezolizumab teda-visine devam etmiştir.Hastada herhangi bir komplikasyon gözlenme-miş olup INR’de uzama görülmemiştir.Anahtar Kelimeler: Atezolizumab, Metastatikküçük hücre dışı akciğer kanseri, kardiyak trombüs, warfarin kullanımı

Kaynakça1. Fehrenbacher L, Spira A, Ballinger M, vd. Daha önce küçük hücreli dışı akciğer

kanseri (POPLAR) ile tedavi edilen hastalarda Atezolizumab’a karşı dosetaksele karşı: çok merkezli, açık etiketli, faz 2 randomize kontrollü çalışma. Lancet. 2016

2. Zappa C, Mousa SA. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri: mevcut tedavi ve gelecekteki gelişmeler. Transl Akciğer Kanseri Arş. 2016

3. Alsaab HO, Sau S, Alzhrani R, vd. Kanser immünoterapisi için PD-1 ve PD-L1 kontrol noktası sinyal inhibisyonu: mekanizma, kombinasyonlar ve klinik sonuç. 2017;

4. Santini FC, Rudin CM. Küçük hücreli dışı akciğer kanserinin tedavisi için Atezolizumab. Uzman Rev Clin Pharmacol. 2017

P-007 Akciğer Kanser

VİNORELBİN İLE İNDÜKLENEN AKUT MYOKARD İNFARKTÜSÜ OLGU SUNUMU

Ferhat Ekinci1, Cumali Çelik1, Atike Pınar Erdoğan1, Ahmet Dirican1, Gamze Göksel1

1Celal Bayar Üniversitesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Vinorelbin semisentetik bir vinca alkaloidi olup biyolojik et-kisini tubuline bağlanarak gösterir ve mikrotubul oluşumunu engeller. Antitümör etkisi doz bağımlıdır. Klinik yarar sağlamak için en az 25 mg/m2 intravenöz ve 60 mg/m2 perioral haftada bir kullanılmalıdır. Özellikle küçük hücreli dışı akciğer, meme ve over kanserlerinde kul-lanılmaktadır. Burada kardiyak açıdan tüm tetkikleri yapıldıktan sonra ilk doz vinorelbin sonrası indüklenen akut myokard infarktüsü (MI) geçiren olgu paylaşılacaktır.

Olgu: 60 yaşında erkek hasta bilinen kronik hastalık öyküsü olma-yıp 2 yıl önce evre 3 B akciğer skuamöz hücreli karsinom (scc) tanısı ile küratif radyoterapi ve eş zamanlı sisplatin + etoposid verilmiş. Yak-laşık 1.5 yıl sonra nüks kitle ve plevral efüzyon saptanan ve palyatif radyoterapi verilemeyen hastaya ilk sıra karboplatin + gemsitabin, 2. Sıra dosetaksel tedavisi verilmiş. Sonrasında izlemde tekrar progrese olması üzerine tarafımızca devir alındı. Hastaya tedavi öncesi yapılan ekokardiyografi ve elektrokardiyografisinde iskemik bulgu görülmedi. Vinorelbin 3. Hat olarak 30 mg/m2 ilk doz intravenöz olarak verildi. Tedavi bitiminde hastada sağ yan ağrısı ve şiddetli bulantı gelişti. vi-tal değerleri alındı. Kan basıncı : 90/60 mmHg, kalp atımı: 50/dakika olarak ölçüldü. ilaç reaksiyonu ekarte edilemediği için prednizolon 40 mg intravenöz ve adrenalin 0,5 mg 5 dakikalık aralarla 3 kez yapıldı ancak semptomları toparlamadığı için atropin de 2 kez birer ampul yapıldı ve hasta acil servise devredildi. Çekilen EKG’sinde inferior derivasyonlarda ST yükselmesi (şekil) olması üzerine koroner yoğun bakıma alınan hastaya acil koroner girişim yapılarak RCA’ya stent ta-kıldığı öğrenildi.

Tartışma: Vinorelbinin yaygın yan etkileri sıklık sırasına göre nöt-ropeni (% 80), bulantı ve / veya kusma (% 20), febril nötropeni (% 9), trombositopeni (% 3), konstipasyon (% 4), nefrotoksisite (% 1)

P-005 Akciğer Kanser

EGFR VE ROS 1 MUTASYONU BİRLİKTELİĞİ OLAN METASTATİK AKCİĞER ADENOKARSİNOMLU OLGU SUNUMU

Erkan Erdur1, Özgen Ahmet Yıldırım1, Halis Yerlikaya1

1Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Adenokarsinom,akciğer kanserleri arasında en sık görülen histolojik alt tiptir. EGFR,ALK,ROS 1 mutasyonlarının ve bu hedef-lere yönelik tedavi ajanların keşfi günümüz küçük hücre dışı akciğer karsinomu tedavisinde yeni bir çağı başlatmıştır.Burada oldukça nadir görülen EGFR ve ROS 1 mutasyonunu birarada bulunduran bir olgu-nun takip ve tedavisini sunacağız

Olgu: R.D 68 yaşında 40 paket /yıl sigara içimi öyküsü olan erkek hasta .Baş dönmesi ve hemoptizi nedeniyle dış merkezde 03.2019 da değerlendiriliyor.PA akciğer grafisinde sol akciğerde kitle tespit edilmesi nedeniyle çekilen PET-BT incelemesinde sol akciğer üst lob anteriorda 6 cm kaviter kitle,kitle periferinde satellit nodüller, multipl mediastinal lenf nodları, surrenal ve beyin metastazını düşündüren bulgular tespit ediliyor.Beyin MRI incelemesinde sol frontal ve parietal bölgede en büyük boyutu 1 cm 3 adet kitle tespit ediliyor. Akciğerdeki kitleden yapılan tru-cut biyopsi sonucu akciğer adenokarsinom olarak olarak değerlendiriliyor. EGFR-ALK-ROS1 mutasyonları için örnek gönderiliyor ve WBRT uygulanıyor.EGFR mutasyonu mevcut olması nedeni ile hastaya 04.2019 da gefitinib başlanıyor. En son 10.2019 da yapılan PET-BT ve beyin MRI incelemeleri stabil hastalık olarak değerlendiriliyor. Aralık 2019 da hastanemiz acil servisine yemek yiyememe,bulantı, konuşma güçlüğü ve bacaklarını hareket ettireme-me şikayeti ile getiriliyor.Beyin MRI incelemesinde multipl metastatik kitleler tespit edilerek kliniğimize yönlendiriliyor. PET-BT inceleme-sinde akciğerdeki kitlede mediastinal lenf nodlarında progresyon ve yeni gelişen batın içi lenf nodları tespit edildi.Ek doz kranial RT dü-şünülmeyen hastaya steroid tedavisi başlandı ECOG PS:3-4 idi, likit biyopsi ile bakılan T790M mutasyonu negatif tespit edildi.Hastanın genel durumu yeni bir biyopsi yapılmasına uygun değildi. Hastanın elindeki ve dosyasındaki evraklarda ALK ve ROS 1 sonucu olmaması nedeniyle tetkik edilen laboratuar ile görüşülerek sonuçlarına ulaşıldı.Hastada EGFR mutasyonuna ek olarak ROS1 mutasyonu mevcuttu bu nedenle gefitinib kesilerek crizotinib tedavisi verildi.Tedavi başlan-gıcından 15 gün sonra hastanın poliklinik değerlendirmesinde ECOG PS:2 idi. Hasta tek başına mobilize olabiliyordu. Konuşma güçlüğü, bulantı kusma şikayeti ve beslenme sorunları gerilemişti.Hasta halen klinik yanıtlı bir şekilde tarafımızca takipli olup ara değerlendirmeleri planlanmaktadır.

Sonuç: ROS 1 küçük hücreli dışı akciğer kanseri vakalarının %1-2 sinde görülür ve genellikle EGFR ve ALK wild tip tümörlerde ortaya çıkmaktadır. EGFR ve ROS 1 mutasyonun birlikteliği oldukça nadirdir .Bu hastaların azlığı nedeniyle günümüzde, optimal tedavi şeması ile ilgili çalışma bulunmamaktadır. Anahtar Kelimeler: Anahtar Kelimeler:Küçük Hücre Dışı Akciğer Karsi-nomu, EGFR Mutasyonu, ROS 1 Mutasyonu

P-006 Akciğer Kanser

KARDİYAK TROMBÜSÜ OLAN METASTATİK AKCİĞER KANSERİ HASTASINDA ATEZOLİZUMAB DENEYİMİ

Erkan Kayıkçıoğlu1, Sait Kitaplı2, Elanur Karaman1

1RTE Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2RTE Üniversitesi Hastanesi Dahiliye Anabilim Dalı

Atezolizumab humanize anti PD-L1 monoklonal antikorudur,ayrıca PD-L1 ve B7-1 ilişkisini bloke eder. Atezolizumab, daha önce kemo-

62

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 1: Küçük hücreli dışı akciğer kanseri (SCC) olgusunda burun metastazı

P-009 Akciğer Kanser

KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ OLGUSUNDA ANTİ-HU İLİŞKİLİ PERİFERİK DUYUSAL NÖROPATİ

Hamza Uğur Bozbey1, Kayhan Ertürk1, Fatih Selçukbiricik1, Didem Tunalı1, Burçak Erkol1, Nil Molinas Mandel1

1Koç Üniversitesi Hastanesi

Anti-hu antikoru özellikle küçük hücreli kanserlerde periferik nö-ropati ve ensefalopati ile ilişkilendirilmiştir. 47 yaşında, bilinen bir kronik hastalığı olmayan hastamızın son üç aydır olan ve gittikçe ar-tan bacaklarda uyuşma ve karıncalanma şikayeti nedeniyle yapılan EMG’sinde periferik duyusal nöropati saptandı. Bu duruma sebep olabilecek kronik durumlar ekarte edildikten sonra bakılan anti-Hu antikoru pozitif saptandı. Paraneoplastik nöropati öntanısıyla çekilen PET-BT’de mediastinal lenf nodu pozitifliği dışında patolojik bulgu saptanmadı. Bronkoskopik lenf nodu biyopsisi yapıldı. Sonuç küçük hücreli akciğer kanseri olarak rapor edildi. Kranyal MRI’da milimetrik parankimal metastaz saptandı. Kemoterapi ve radyoterapi planlandı. İleri yaşta ani başlayan nöropatilerde paraneoplastik sendromlar akla gelmelidir. Anti-Hu pozitifliği altta yatan kanser tanısını destekleyici bulgu olarak ileri tetkik amaçlı kullanılabilir.Anahtar Kelimeler: Küçük Hücreli Akciğer Kanseri, Anti-Hu Antikoru, Periferik duyusal nöropati

ve nöropatidir (nöropatidir). Yaptığımız literatür taramasında yalnızca birkaç MI vakasının yayınlandığı görülmüştür. Vinorelbinin potansiyel kardiyotoksik etki yolu muhtemelen vazoaktif ajanların salınması veya doğrudan vazospastik etkileri ile miyokardiyal hücrelerin kendileri üzerinde toksik etkileri, parasempatik sinir sisteminin tahrip edilmesi veya in vitro ekstrinsik pıhtılaşma yolunun aktivasyonu ile olabileceği düşünülebilir. Bizim vakamıza akciğer SCC tanısı ile metastatik 3. hat kemoterapisi için vinorelbin tedavisi verildikten sonra akut inferior ST eleve MI tanısı konulmuştur. Hastamızın herhangi bir kardiyak has-talık öyküsü olmadığı gibi tedavi öncesi yapılan tüm kardiyak test ve muayeneler olağan saptanmış idi. Ancak mevcut durumun tam olarak tedavi ile ilişkili olduğunu gösterebilecek bir test olmadığı için kesin kanıtımız olamayacaktır. Hastanın ilk planda ilaç reaksiyonu olarak prezente olması MI ve pulmoner emboli gibi diğer ölümcül olabilecek nedenlere odaklanmamızı engellememesi anlamında vakamızı vurgu-lamak istedik.Anahtar Kelimeler: vinorelbin, miyokard infarktüsü, akciğer kanseri

Şekil 1: İnferior derivasyonlarda ST segment elevasyonu.

P-008 Akciğer Kanser

KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERİ (SCC) OLGUSUNDA BURUN METASTAZI

Halis Yerlikaya1, Özgen Ahmet Yıldırım1, Erkan Erdur1

1SBÜ Diyarbakır Gazi Yaşargil EAH

Akciğer kanserli hastaların önemli bir kısmı metastatik evrede tanı almaktadır. Akciğer kanseri kadınlarda meme kanserinden sonra er-keklerde ise prostat kanserinden sonra en sık görülen kanserdir. Mor-talite nedenleri içinde her iki cinsiyette ilk sıralarda yer almaktadır.

Kemik, Karaciğer ve Beyin sık görülen metastaz bölgeleri iken Bu-run metastazı çok nadir görülmektedir.

Olgu: 62 y, Erkek hasta. 80 paket/yıl sigara içim öyküsü mevcut. Dispne şikayeti nedeniyle yapılan değerlendirmede santral akciğer kit-lesi ve mediastinal lenf nodu tutulumu saptandı. Yapılan Bronkosko-pik Bx ile KHDAK (SCC) tanısı konuldu. Lokal ileri İn-operable kabul edilen hastaya uygulanan 3 kür indüksiyon kemoterapisi sonrası yanıt elde edilerek takibinde Definitif KRT uygulandı. Tedavi bitiminden 9 ay sonra Kemik ve Karaciğer Metastazı saptanan hastaya palyatif pla-tin bazlı KT başlandı.

Takiplerinde burun ucundan başlayıp, burun köküne doğru ya-yılan nodüler ülsere yer yer siyah kurutların bulunduğu, zaman za-man kanayan nodüler lezyon saptandı. Dermatolojiye konsülte edilen hasta uygulanan non-spesifik tedaviye cevap alınmayınca yapılan Bx sonucu Akciğer SCC Metastazı şeklinde raporlandı.

Akciğer kanserli olgularda nonspesifik tedaviye yanıt vermeyen lezyonlar metastatik bir lezyon açısından dikkatle değerlendirilmeli ve biyopsi yapılmalıdır. Anahtar Kelimeler: Akciğer kanseri, Burun Metastazı

63

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil: Kemik metastazının pet ve direkt grafide görüntüsü

P-011 Akciğer Kanser

ROS-1 POZİTİF AKCİĞER KANSERİNDE KRİZOTİNİB İLİŞKİLİ NEFROTİK SENDROM OLGUSU

Mustafa Ersoy1, Duygu Bayır1, Nazan Demir1, Lütfiye Demir1, Bülent Yıldız1, Murat Dinçer1

1Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbı Onkoloji

Giriş: Krizotinib, ALK pozitif küçük hücreli dışı akciğer kanserinde 2011; ROS1 pozitif küçük hücreli dışı akciğer kanserinde 2016 yılın-da FDA onayı almıştır. Krizotinibe bağlı GFR azalması veya renal kist oluşumu bilinen yan etkilerdir. Ancak izole nefrotik düzeyde proteinüri bildirilmiş bir yan etki değildir. Biz de ROS1 pozitif küçük hücreli dışı akciğer kanserinde krizotinibe bağlı 7gr/gün proteinürisi olan hastamı-zı sunmak istedik.

Olgu: 57 yaşındaki kadın hasta akciğer sağ üst lobda kitle; servikal, mediastinal multipl konglomere lenf nodları ve sağda plevral sıvı ile göğüs hastalıklarına başvurmuş. Biopsi sonucu akciğer adenokanseri saptanmış. Hastaya paclitaxel karboplatin tedavisi başlanmış. 5 kür sonunda parsiyel yanıt elde edilmiş. Hasta ROS1 pozitifliği saptanma-sı üzerine tarafımıza yönlendirildi. Hastanın bazal böbrek fonksiyonla-rı normaldi. 2x250 mg krizotinib tedavisi başlandıktan sonra kreatinin düzeyi 1.84 mg/dl’ye yükselmesi üzerine doz 1x250mg düşüldü. Doz reduksiyonu sonrası kreatinin düzeyi 1.2 mg/dl’ye geriledi. 2x250 mg dozuna çıkıldı. Kreatinin değerleri stabil seyretti. 3. aydaki yanıt değerlendirilmesinde PET CT de tam yanıt gözlendi. Ancak hastanın tedavi altında GFR azalması olmadan 6983 mg/gün proteinüri gelişti. Proteinüri nedeni olabilecek ek hastalık veya ilaç kullanımı olmayan hastanın tedaviye ara verilip nefroloji konsultasyonu istendi. Nefrolo-ji bölümü ilaca bağlı proteinüri düşünüp biopsi önermedi. Kontrolde proteinüri miktarı 2448mg/gün saptanan hastaya krizotinib 1x250 mg başlandı. Tedavi altında proteinüri düzeyinin stabil seyretmesi üzerine 2. haftada doz tekrar 2x250 mg çıkıldı. Doz yüksektildikten 1 hafta sonraki proteinüri miktarı 5789 mg/gün saptandı. Doz tekrar redükte edildi. Bu arada hastanın yeni gelişen kraniyal metastazları saptanma-sı nedenli kraniyal RT planlandı. 1x250mg krizotinib devam ediliyor.

Sonuç: VEGF yolağı üzerinden etkili tirozin kinaz inhibitörleri ile proteinüri gelişimi rutin olarak takip edilmektedir. Krizotinib gibi diğer tirozin kinaz inhibitörleriyle de protienüri gelişebileceği akılda tutulma-lı ve hastalar bu yönden de aralıklı olarak değerlendirilmelidir.Anahtar Kelimeler: Krizotinib, ROS1, proteinüri

Kaynakça1. Lin Y-T, Wang Y-F, Yang JC-H, Yu C-J, Wu S-G, Shih J-Y, et al. Development

of renal cysts after crizotinib treatment in advanced ALK-positive non–small-cell lung cancer. J Thoracic Oncol. 2014;9(11):1720–5. doi: 10.1097/JTO.0000000000000326.

P-010 Akciğer Kanser

İZOLE FALANKS METASTAZI İLE SEYREDEN AKCİĞER KANSERİ OLGUSU

Murat Zerey1, Özge Keskin1, Orhan Önder Eren1, Mehmet Sedat Durmaz2, Zeliha Esin Çelik3, Bahattin Kerem Aydın4, Özlem Ata1

1Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı 3Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı 4Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi Anabilim Dalı 5Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı

Giriş: akciğer kanseri sıklıkla kemik, karaciğer, sürrenal bezler ve beyine metastaz yapmaktadır. İzole falanks metastazı ise oldukça na-dirdir (1,2). burada tedavi sonrası nüksü izole falanks metastazı olarak saptanan akciğer kanserli bir olguyu tartışacağız.

Olgu : 66 yaşında kadın hasta Ocak 2016’da bir kaç aydır olan ök-sürük nedeniyle başvurdu. Toraks BT ‘ de sağ akciğer alt lobda 3*3 cm kitle lezyonu tespit edildi. Uzak metastazı olmayan olguya sağ alt lobektomi uygulanıyor. Patoloji sonucu papiller ve asiner komponent içeren adenokarsinom olarak rapor ediliyor. tömör boyutu 4x4x3 cm olarak rapor edildi. Hastaya adjuvan olarak 4 kür paklitaksel karbopla-tin kemoterapisi uygulandı. hasta mart 2018’de sağ el orta parmak orta kesiminde ağrı ve şişlik nedeniyle başvurdu. görüntülemelerde dest-rüktif ve ekspansil lezyon saptanması üzerine ortopedi konsültasyonu yapıldı. Lezyondan alınan biyopsi de infiltratif özellikte malin glandüler yapılar saptanarak karsinom metastazı olarak rapor edildi.Tüm vücut PET BT'de ek lezyon saptanmadı. Amputasyon önerilen hasta prosedü-rü kabul etmedi. Ağrısı olan hastaya palyatif RT uygulandı. zoledronik asit başlandı. hastaya yapılan mutasyon analizlerinde EGFR ekzon 19 delesyonu saptandı ve hastaya günlük 150 mg erlotinib başlandı. Aralık 2019 tarihli kontrolde tam metabolik yanıt tespit edildi.

Tartışma: Akciğer kanserinde soliter falanks metastazı gerek ilk tanıda gerekse de hasta takibinde nadir rastlanan bir durumdur. Ül-kemizden de bu nadir klinik tabloyla ilgili bildirim yapılmıştır(3). bu durumda lokal tedavi seçenekleri ön plana çıkmaktadır. cerrahi, rad-yoterapi ve analjezinin sağlanması önemlidir. olgumuz amputasyonu kabul etmediği için palyatif olarak radyoterapi uygulanmıştır. Hastada EGFR aktive edici mutasyonu olması nedeniyle anti-EGFR TKİ teda-visi kullanılmıştır. Yaklaşık 2 yıllık takipte progresyon saptanmamıştır. Anahtar Kelimeler: lung, cancer, phalanx, metastasis

Kaynakça1. Sumodhee S, Huchot E, et al. Radiotherapy for a phalanx bone metastasis of a

lung adenocarcinoma Case Rep Oncol. 2014 Oct 29;7(3):727-31.2. Peeters CM, Gosens T.Metastasis from lung carcinoma to the finger: A case

report. Acta Orthop Belg. 2019 Mar;85(1):86-903. Sahbaz S(1), Kilinç O et al. Sahbaz S(1), Kilinç O et al.[Distal phalanx metastasis

in operated bronchial carcinomaTuberk Toraks. 2004;52(4):378-81.

Şekil: Atipik gladüler malin yapılar H&E*200

64

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

5. Walop W, Chrétien M, Colman NC, Fraser RS, Gilbert F, Hidvegi RS, Hutchinson T, Kelly B, Lis M, Spitzer WO: The use of biomarkers in the prediction of survival in patients with pulmonary carcinoma. Cancer 1990, 65:2033-2046.

6. Okunaka T, Kato H, Konaka C, Yamamoto H, Furukawa K: Primary Lung Cancer Producing Alpha-Fetoprotein. Ann Thorac Surg 1992, 53:151-152.

7. Asamura H, Nakayama H, Kondo H, Tsuchiya R, Ono R, Noguchi M, Yoda H, Naruke T: AFP-producing squamous cell carcinoma of the lung in an adolescent. Jpn J Clin Oncol 1996, 26:103-106.

8. Yamagata T, Yamagata Y, Nakanishi M, Matsunaga K, Minakata Y, Ichinose M: A case of primary lung cancer producing alpha fetoprotein. Can Respir J 2004, 11(7):504-506.

P-013 Akciğer Kanser

KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KARSİNOMUNDA YENİ NESİL DİZİLEME YÖNTEMİ İLE TEDAVİ VE TEDAVİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Mustafa Togun1, İsmail Oğuz Kara1, Mahmut Büyükşimşek1, Atıl Bişgin1

1Çukurova Üniversitesi

Giriş: Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri tedavisinde hedefe yö-nelik tedavi ajanları konvasyonel tedavinin yanı sıra sıklıkla uygu-lanmaktadır. Bu çalışmada KHDAK’nin olası patogenezinde rol alan mutasyonların NGS ile tespiti ve prediktif özelliğe sahip hedef mu-tasyonlara yönelik uygun tedavi seçenekleri ile sitotoksik tedavi alan olguların bir yıllık izlemde progresyon ve sağ kalım üzerine etkilerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: İleri evre KHDAK olan 100 hasta çalışmaya dahil edildi ve bu hastaların gene profilleri kayıt edildi. Hastalar he-defe yönelik tedavi ve klasik kemoterapi olarak aldıkları tedaviye göre gruplandırıldı. Bir yıllık izlemde progresyon görülme oranları, progres-yonsuz sağ kalım süreleri ve sağ kalım süreleri incelendi.

Bulgular: EGFR mutasyonu %26 oranında saptandı. Bir yıllık sağ kalım oranı %53,1 idi. Hedefe yönelik tedavi alanlarda ortanca progresyonsuz sağ kalım süresi 11 ay, klasik kemoterapi alanlarda 7 aydı (p=0,001). Mutasyon saptanmayıp klasik kemoterapi alanlarda bir yıl içerisinde progresyon görülme oranı %77,6, hedefe yönelik te-davi alanlarda %61,1 ve direnç nedeniyle klasik kemoterapi alanlarda %94,6 idi.

Sonuç: Hedefe yönelik tedaviler klasik kemoterapi kombinasyon-ları ile karşılaştırıldığında küçük hücreli dışı akciğer kanserinde bir yıl-lık izlemde progresyonsuz sağ kalım süresini uzatmakta ve progresyon gelişme oranını azaltmaktadır.Anahtar Kelimeler: Küçük hücreli dışı akciğer kanseri, hedefe yönelik tedavi, tirozinkinaz inhibitörü

P-014 Akciğer Kanser

ADJUVAN HORMON TEDAVİSİ ALTINDA İKEN NON-SMOKER HASTADA GELİŞEN ALK POZİTİF AKCİĞER ADENOKARSİNOMU OLGU SUNUMU

Sema Ertürk1

1S.B.Ü. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Kanser tedavisinde yaşanan hızlı ve etkin gelişmeler sayesin-de her geçen gün hastaların sağkalım süresi belirgin şekilde uzamak-tadır. Uygulanan KT, RT veya kombine tedaviler; ikincil kanser risk artışını da beraberinde getirmektedir.Primer tümörden histopatolojik olarak farklı yeni bir malign hastalık saptanması ‹İKİNCİL KANSER' olarak tanımlanmaktadır. Primer meme karsinomu tanısı ile adjuvan hormonoterapinin dördüncü yılında saptanan ikincil primer akciğer adenokarsinomu olgusunu sunmayı amaçladık.

P-012 Akciğer Kanser

SERUM AFP YÜKSEKLİĞİ İLE SEYREDEN AKCİĞER KANSERİ

Mustafa Korkmaz1, Mustafa Karaağaç1, Melek Karakurt Eryılmaz1, Murat Araz1, Aykut Demirkıran1, Shute Ailia Dae1, Mehmet Zahid Koçak1, Mehmet Artaç1

1Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Alfa-fetoprotein, fetal karaciğerde ve yolk sacda üretilen bir protein türüdür ve fetal serumda tespit edilir. AFP, hepatosellüler kar-sinom ve germ hücreli tümörler için önemli bir tanısal tümör belirteci-dir. AFP üreten over kanseri ve mide kanseri bildirilmiştir. AFP üreten akciğer kanseri nadiren bildirildiği için, bu tip akciğer kanserinin klinik özellikleri hala belirsizdir. Bu sebeble, yakın zamanda karşılaştığımız AFP üreten primer akciğer skuamöz hücreli karsinom vakasını sun-duk.

Olgu: 22 yaşında erkek hasta öksürük, nefes darlığı, göğüs ağrısı şikayetleri ile hastaneye başvurmuş. Özgeçmişinde ve soygeçmişin-de özellik yoktu. Devamlı kullandığı ilaç yoktu. Sigara hiç içmemiş-ti. Vital bulguları stabildi. Fizik muayenesinde bilateral servikal ve supraklavikuler 2x1 cm’lik lenfadenopatileri mevcuttu. Sağ akciğere solunum sesleri azalmıştı. Diğer sistem muayenesi normaldi. Labora-tuar tetkiklerinde hemogram ve KCFT, BFT normaldi. AFP: 4351009, bHCG: 4,2, CEA:8,9 Ca19.9:121, LDH:1237 idi. Pet BT’de bilateral servikal ve supraklavikuler konglomere LAP, sağ akciğer alt lob sant-ralde 7,5*6 cm kitle, mediastinal yaygın konglomere LAP ve kemik iliği tutulumu izlendi. Beyin MR’ da metastaz yoktu. Skrotal USG’de patoloji izlenmedi. Sağ servikal lenfadenopati eksizyonel bx sonucu skuamöz hücreli karsinom metastazı olarak geldi. Patoloji preparat-ları 2. Merkezde tekrar değerlendirildi. 2. Patoloji raporuda squamöz hücreli karsinom metastazı olarak geldi. EGFR, ALK, ROS-1 negatif, PDL-1 %20 idi. Hastaya cisplatin etoposid kemoterapisi başlandı. Kemoterapi sonrası 1. haftada grad 3-4 nötropeni ve trombositpenisi oldu, G-CSF ve trombosit süspansiyonu ile destek tedavisi yapıldı. Sitopenilerin devam etmesi üzerine hematoloji konsültasyonu istendi ve kemik iliği aspirasyonu ve biyopsisi yapıldı. Kemik iliği patolojisi skuamöz hücreli karsinom metastazı, AFP pozitif olarak değerlendildi. Hastanın trombosit ve nötrofili destek tedavisi sonrası normale geldi. 2.kür kemoterapisi sonrası 1. haftada yine trombositopenisi gelişti ve replasman yapıldı. Ancak takiplerinde genel durum bozukluğu gelişen hasta exitus oldu.

Tartışma: Serum AFP seviyelerinin yükseldiğini gösteren yetiş-kinlerde, ayırıcı tanı gerektiren malign hastalıklar arasında karaciğer kanseri, germ hücre tümörleri ve metastatik akciğer kanseri ve ayırıcı tanı gerektiren benign hastalıklar akut veya kronik hepatit, karaciğer sirozu, ve konjenital biliyer atrezidir. AFP üreten akciğer kanserleri tüm akciğer kanserlerinin yaklaşık%2’sini oluşturduğu bildirilmiştir. Histo-lojik olarak, adenokarsinom AFP üreten akciğer kanserlerinin çoğun-dan sorumludur. Ayrıca, büyük hücreli karsinom, AFP üreten tüm akciğer kanserlerinin %25’ini oluşturur. Bu nedenle, adenokarsinom ve büyük hücreli karsinom, AFP üreten akciğer kanserinin neredeyse tüm vakalarını oluşturur, ancak nadiren AFP üreten skuamöz hücreli karsinom vakaları bildirilmiştir.Anahtar Kelimeler: alfafetoprotein, skuamöz hücreli karsinom, akciğer kanseri

Kaynakça1. Bergstrand CGQ, Czar B: Raper electrophoresis study of human total serum

protein with demonstration of a new protein fraction. Scand j Clin lab Invest 1957, 9:277-286.

2. Gitlin D, Perricelli A, Gitlin GM: Synthesis of arpha-fetoprotein by liver yolk sac and Gastrointestinal tract of human conceptus. Cancer Res 1972, 32:979-982.

3. Etarinov YS: Content of embryo-apecific alpha-globlin in fetal and neonatal sera and sera from adult humans with primary carcinoma of the liver. Fed Proc Transl Suppl 1966, 25:344-346.

4 Corlin RF, Tompkins RK: Serum alpha-fetoglobulin in a patient with hepatic metastasis from brobchogenic carcinoma. Am J Dig Dis 1972, 17:533-535.

65

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

metastazı saptanmıyor. Yapılan skrotal ultrasonografisinde kitlesel lez-yon izlenmiyor. Bakılan tümör marker değerleri normal saptanıyor. Hastaya bleomisin, etoposid ve sisplatin kombinasyon tedavileri baş-lanıyor. 3 kür sonrasında çekilen toraks bilgisayarlı tomografisinde iyi parsiyel yanıtı olan hastanın tedavisine radyoterapi ekleniyor. Radyo-terapi sonrasında takipleri devam eden hastamızın herhagi bir şikayeti bulunmamaktadır.

Tartışma: Mediastinal germ hücreli tümörler, tüm germ hücreli tü-mörlerin %2-5’ini oluşturmaktadır. Hastalık genç yaşta erkeklerde sık olarak açığa çıkmaktadır. Sıklıkla bası semptolarına bağlı açığa çıkan klinik bulgular ile başvurmaktadırlar. Bizim hastamızdada öksürük, nefes darlığı gibi semptomlar eşlik etmekteydi. Timik seminomu pri-mer gonadal germ hücreli tümör metastazından ayırt etmek amacıyla skrotal ultrasonografi ile değerlendirilmesi önerilir. Bizim vakamızda yapılan skrotal ultrasonografi bulgusu normal saptandı. Tanı anında vakaların %30-40’ı akciğere lokalizedir. Bizim vakamızda akciğer sı-nırlıydı. Tümör markerlarında beta HCG yüksekliği sadece %10 va-kada saptanmakta olup bizim vakamızdada normal saptandı. Timik smeinom kemosensitiv ve radyosensitiv bir hastalık olup tedavisinde germ hücreli tümör tedaviisnde kullanılan kemoterapi kombinasyon-ları uygulanmaktadır. Bizde vakamıza radyoterapi ve kemoterapi te-davisi uyguladık.

Anahtar Kelimeler: Timus, mediasten,germ hücreli tümör

P-017 Akciğer Kanser

KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ HASTALARDA DELTA-LİKE PROTEİN 3 İLE PROGNOZ, KLİNİK PARAMETRELER VE TEDAVİ YANITI İLİŞKİSİ

Gülşah Fidan Özkumur1, Sema Sezgin Göksu2, İrem Hicran Özbudak3, Ali Murat Tatlı2, Hasan Şenol Çoşkun2

1Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı 3Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı

Giriş: Küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK), tüm akciğer kanserle-ri içinde %13-15 arasında sıklıkta görülür, kısıtlı tedavi seçenekleri ve kötü prognozla ilişkilidir. Bir notch sinyal yolağı inhibitörü olan delta-like protein 3 (DLL3)’ün, KHAK’nde eksprese edildiği gösterilmiştir. Normal akciğer parakiminde ve malign olmayan hücrelerde ise DLL3 çok az oranda pozitif saptanmıştır; bu bulgu DLL3’ü potansiyel bir he-def haline getirmiştir. Ancak KHAK hastalarında DLL3 ekspresyonu-nun genel prevalansı ve hastaların etnik özellikleri ve diğer hasta özel-likleri ile ilişkisi belirsiz kalmıştır. Bu yüzden biz çalışmamızda, KHAK hastalarında immunohistokimyasal olarak DLL3 sıklığını saptamayı, DLL3 ekspresyon düzeyi ile hastaların klinik özellikleri ve hastalık prognozu arasındaki ilişkiyi göstermeyi planlandık.

Gereç ve Yöntem: Akdeniz Üniversitesi Medikal Onkoloji Polikliniği’ne Ocak 2008 ve Ekim 2017 tarihleri arasında başvuran ve primer veya metastatik doku örneğinden sınırlı veya yaygın evre küçük hücreli akciğer kanseri tanısı alan 60 hasta çalışmaya dâhil edilmiştir. Akdeniz Üniversitesi’nde patoloji preparatına ulaşılabilen ve patoloji preparatında boyanma için yeterli hücre olan hastaların tanı anı patoloji preparatları Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Bilim Dalı’nda incelenmiştir. Hastaların klinik verileri hasta dosyaları ve bilgisayar sisteminden retrospektif olarak elde edilmiştir.

Bulgular: DLL3 boyanma şiddeti hastaların %15’nde 0, %45’inde 1, %26,7’sinde 2 ve %13,3’ünde 3 olarak bulunmuştur. DLL3 boyan-ma yüzdesi <1 olan hasta sayısı 9 (%15), 1-49 arasında olan hasta sayısı 15 (%25) ve ≥50 olan hasta sayısı ise 36 (%60) olarak saptan-mıştır. DLL3 boyanma durumu, DLL3 boyanma yüzdesi ve şiddeti değerlendirildiğinde; hastaların yaşları, cinsiyet dağılımları, evreleri, sigara kullanım durumları, ilk sıra kemoterapi tedavisine yanıtları, ECOG performans skorları, kaç sıra kemoterapi aldıkları, tanı anın-da santral sinir sistemi metastazı olma durumları ile DLL3 arasında

Olgu: 62 yaş kadın hasta memede ele gelen kitle şikayeti ile baş-vurduğu dış merkezde ‘İnvaziv Duktal Karsinom’ tanısı ile sağ Modifi-ye Radikal Mastektomi operasyonu sonrası ağustos-2015 de adjuvant tedavi planlaması için kiniğimize refere edilmiş. Patoloji revizyonu ya-pılarak (İnvaziv Duktal Karsinom, pT3N1, ER:%100 pozitif, -PR:%30 pozitif, -AR:%70-80 pozitif,-cerb-B2 negatif, Kİ67:%15-20) Luminal-A olarak değerlendirilen hastaya ; 4 kür dd AC ardından Paklitaksel (175 mg/m2) uygulandı. Sağ göğüs duvarı ve bölgesel lenfatiklere 5000 cGy adjuvan RT tamamlandı. Ocak 2016 ‘ da adjuvan hor-monoterapi (Anastrazol 1 mg/gün) başlandı ve üç ay ara ile kontrol takibe başlandı. Mayıs 2019 ‹da ciddi nefes darlığı şikayeti ile klini-ğimize başvurdu. FM.de sol akciğerde dinlemekle yaygın ronküs ile beraber oksijen saturasyon düşüklüğü mevcuttu. Sol akciğer üst lobda belirgin dansite artımı saptanması üzerine kontrastlı toraks tomografi planlandı. Sol akciğer üst lob apiko-posterior segmentte 3,5x 4 cm kitle ve mediastinel özellikle sol hiler lenf nodu pozitif olarak değerlen-dirildi.Nüks-metastatik meme ca?/ ikincil primer ? öntanıları ile çekilen PET/CT’de: sol akciğerde konsolidasyon-atelektazi alanı içerisinde 62x49 mm hipermetabolik kitle ( SUV:29.0), bilateral parankimal multiple nodüler dansiteler (SUV:11.7), mediastende 2-4-10Rde mul-tiple, 5-6-7’de multiple yoğun hipermetabolik metastatik lenf nodları (SUV:36.5) ile L2 de fokal FDG tutulumu (SUV:13.8/ met?) olarak saptandı. İkincil primer tanısına yönelik yapılan EBUS ‹da sol akciğer üst lob girişinde endobronşial lezyon izlendi. Lezyondan fırça biyop-si ile subcarinal lenf nodu örneklemesi yapıldı.Patoloji sonucu tümör hücreleri TTF-1 ve Napsin A POZİTİF olup; AKCİĞER ADENOKAR-SİNOMU tanısı almıştır.

Obez (BMI: 35 kg/m2) ve hiç sigara öyküsü olmayan hastanın moleküler patoloji değerlendirmesinde ise; EGFR wild ve ROS1 füz-yon mutasyonu negatif; ALK ise POZİTİF olarak saptandı. Alektinib 2*600 mg/gün başlandı ve anastrazol tedavisine devam edildi. 2 aydır tedavisine devam etmektedir.

Sonuç: Onkoloji alanında yenilenen ve geliştirilen tedavi modalite-leri sayesinde yaşam süresi sevindirici olarak artmaktadır. Bu duruma paralel olarak ikincil kanser insidansında ileride yaşanacak artış sürp-riz olmamalıdır.Anahtar Kelimeler: Adenocarcinoma of Lung, neoplasms, second primary, EML4-ALK fusion protein, human

P-015 Akciğer Kanser

PRİMER MEDİASTİNAL TİMİK SEMİNOM OLGUSU

Tolga Köşeci1, Serdar Ata1, Oğuzhan Kesen1, Tuğçe Dönmez1, Berna Bozkurt Duman1, Timuçin Çil1

1Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Primer mediastinal seminom oldukça nadir olarak gözlenen bir tümör olup ekstragonadal germ hücreli tümörlerin %50-70 ini oluşturmaktadır. Genellikle genç erkek hastalarda gözlenmektedir. Tü-mör yavaş büyüme eğilimindedir. Vakaların yaklaşık olarak %30-40 ında tümör mediastene sınırlıdır. Tedaviye oldukça duyarlı bir tümör olup kemoterapi ve radyoterapi tedavi seçenekleri uygulanabilmekte-dir. Bizde kliniğimize başvuran, timik seminom tanısı alan ve kemo-terapi radyoterapi tedavileri uygulanan vakamızı sunmayı amaçladık

Olgu: Otuzbeş yaşında erkek hasta nefes darlığı, öksürük şikayet-leri ile başvuruyor. Hastanın yapılan fizik muayenesinde yer yer ron-kuslar saptanıyor. Özgeçmişinde özellik saptanmayan hastanın çekilen akciğer grafisinde mediastinal bölgede genişleme saptanması üzerine toraks bilgisayarlı tomogrofi çekiliyor. Toraks bilgisayarlı tomografisin-de sol akciğer üst loba yakın anterior mediasten yerleşimli 12 cm lik kitlesel lezyon saptanıyor. Tanısıal amaçlı hastada alınan biyopsi örne-ğinin değerlendirmesinde PLAP, CD117 ve OCT3/4 pozitif, kromog-ranin, sinaptofizin ve TTF-1 ise negatif saptanıyor. Mevcut bulgular sonucunda timik seminom tanısı alan hastaya evreleme amaçlı PET-bilgisayarlı tomografisi çekiliyor ve mediastende suv max:14.8 olan en geniş yerinde 12 cm ölçülen kitlesel lezyon izleniyor ve uzak organ

66

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

bölgelerinde ortaya çıkabilir. NET’ler için en sık tutulan bölge GI yolu iken, akciğer ikinci en sık tutulan bölgedir (2).

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir hastanesi onkoloji kliniğinde Akciğer nöroendokrin Tümör tanısı ile takipli olan 18 yaş ve üzerinde olan, verilerine eksiksiz ulasılabilen hastalar alındı. Retrospektif olarak hasta dosyaları inceledi. Hasta-lar metastatik, non-metastatik olarak 2 gruba ayrılarak yaş, cinsiyet, başvuru şikayetleri, sigara ile ilişkisi, karsinoid sendrom, grade, ki-67, cerrahi durumu, somatostain yanıt durumu açısından değerlendirildi.

Bulgular: Çalışmaya 12 (70.6%) kadın ve 5 (29.4%) erkek olmak üzere toplam 17 hasta alındı Ortalama takip süresi 60 daydı. Hasta-ların ortanca yaşı 52(35-83) idi. Metastatik hastalıkdaki yaş ortalması 70(35-83), non-metastatik hastalıktaki yaş ortalaması 48.5(42-63)saptandı. İstatiksel olarak bu fark anlamlıydı. Hastaların 7 (41%) tane-si tanı anında metastatik evrede idi. Hastaların en sık başvuru şikayeti nefes darlığı 6 (35.3%) ikinci sırada öksürük 4 (23.5%) saptandı. Baş-vuru şikayetleri açısından metastatik, non-metastatik grublar arasında istatistiki anlamlı fark saptanmadı. Hastaların çoğunluğu 16 (94.1%) sigara içmemekteydi. Karsinoid Sendrom metastatik 2 (11.8%), non-metastatik 1 (5,8%) hasta olmak üzere toplam 3 (17.6%) hastada sap-tandı. Hasta grupları arasında grade, Ki-67 açısından fark saptanma-dı. Oktreotid alan 4 (23.5%) hastanın 3 (60%)’ünde parsiyet yanıt,. Lanreotid kullanan 4 hastanın 3 (60%)’ünde stabil hastalık saptandı. Takip süresi boyunca exitus görülmedi. Hastaların kinik ve demogra-fik, patoloji, tedavi verileri Tablo 1 de özetlenmiştir.

Sonuç: Pulmoner nöroendokrin tümörler, iyi farklılaşmış tipik kar-sinoid tümörden orta dereceli atipik karsinoid tümöre, küçük hücreli karsinom ve büyük hücreli nöroendokrin karsinomdan oluşan yüksek dereceli nöroendokrin karsinomlara kadar tümörlerin morfolojik bir spektrumunu temsil eder (3). Akciğerin NET’lerinde temel yaklaşım cerrahidir. Rezeke edilemeyen akciğer NET’i ve karsinoid sendromu olan hastalar için oktreotid veya lanreotid gibi bir somatostatin analo-ğu (SSA) ile tedavi önerilmektedir. Biz kısıtlı sayıdaki hasta sayımızla klinik deneyimimizi paylaştık. Daha büyük hasta popülasyonları ile prospektif çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadırAnahtar Kelimeler: Nöroendokrin tömör, Akciğer tümörü, Ki-67

Kaynakça1. Yao JC, Hassan M, Phan A, Dagohoy C, Leary C, Mares JE, Abdalla EK,

Fleming JB, Vauthey JN, Rashid A, Evans DB. One hundred years after “carcinoid”: epidemiology of and prognostic factors for neuroendocrine tumors in 35,825 cases in the United States. J Clin Oncol 2008;26:3063-72.

2. Filosso PL; European Society of Thoracic Surgeons (ESTS); Neuroendocrine Tumors of The Lung Working-Group; Steering Committee, Asamura H, Brunelli A, Filosso PL, Garcia-Yuste M, Lim E, Papagiannopoulos K, Sarkaria I, Thomas P. Knowledge of pulmonary neuroendocrine tumors: where are we now? Thorac Surg Clin 2014;24:ix-xii.

3. Borczuk AC. Pulmonary Neuroendocrine Tumors. Surg Pathol Clin 2020;13:35-55

P-019 Akciğer Kanser

CİLT METASTAZI İLE PREZENTE OLAN BİR AKCİĞER KANSERİ VAKASI

Ahmet Gulmez1, Emin Tamer Elkıran1

1İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi

Müsinöz adenokarsinom, akciğer kanserleri içerisinde sık karşıla-şılmayan bir histolojik alt tiptir. Kliniko-patolojik özellikleriyle diğer his-topatolojik tipteki akciğer adenokarsinomlulardan farklıdır.1 Müsinöz adenokarsinom, akciğerin adenokarsinomları içerisinde nispeten zayıf bir prognostik grup olarak bilinir ve yüksek pulmoner nüks oranına sahiptir. 2 Primer visseral bir maligniteden görülebilen kutanöz me-tastaz ise nadir bir klinik olup insidansı 0,2% ile 10% arasında değiş-mektedir. 3

69 yaşında erkek hasta 2 yıl önce sol temporal bölge kafa de-risinde lezyon ile kliniğe başvurdu. Nodüler cilt lezyonunun boyutu

anlamlı ilişki bulunmamıştır. DLL3 boyanma yüzdesi düşük (<50) olan hastalarda, DLL3 boyanma yüzdesi yüksek (≥50) olan hastalara göre sağkalım süresinin daha uzun olduğu belirlenmiştir. DLL3 bo-yama şiddeti değerlendirildiğinde, en düşük sağkalım oranları DLL3 boyanma şiddeti 3 olan hastalarda görülmüştür. Sadece yaygın evre hastalığı olan hastalar değerlendirildiğinde de DLL3 ile sağkalım süre-si arasında negatif korelasyon gösterilmiştir.

Sonuç: DLL3 boyanma şiddeti ve yüzdesi ile klinik parametreler arasında ilişki gösterilemezken hem tüm gruplarda hem de yaygın evre hastalığı olan hastalarda sağkalım süresi ile DLL3 boyanma dü-zeyi arasında negatif ilişki gösterilmiştir. Bu bulgu DLL3 ile hastalık prognozu arasında ilişki olabileceğini düşündürmektedir.Anahtar Kelimeler: Küçük hücreli akciğer kanseri, delta-like protein 3, prognoz, sağkalım süresi

Şekil : DLL3 boyanma şiddeti 3 olan hastaların, diğer gruplardaki hastalara göre sağkalım süresi daha kısa saptanmıştır (p=0,015; Log-rank test).

Şekil: DLL3 boyanma yüzdesi yüksek (≥50) olan hastaların, DLL3 boyanma yüzdesi düşük (<50) olan hastalara göre sağkalım süresinin daha kısa olduğu belirlenmiştir (p=0,021; Log-rank test).

P-018 Akciğer Kanser

AKCİĞER NÖROENDOKRİN TÜMÖR TANILI HASTALARIN KLİNİK VE DEMOGRAFİK VERİLERİ: TEK MERKEZ DENEYİMİ

Mustafa Muhammed Atcı1, Abdullah Sakin1, Sener Cihan1

1Prof. Dr. Cemil Taşcıoğlu Şehir Hastanesi

Giriş: İyi diferansiye akciğer nöroendokrin (bronşiyal karsinoid) tümörleri (NET’ler), genellikle yavaş seyirli klinik davranış ile karakte-rize edilen nadir bir pulmoner neoplazm grubudur (1). Diğer karsinoid tümörler gibi, akciğer NET’lerinin de peptit ve amin üreten nöroen-dokrin hücrelerden türediği düşünülmektedir. NET’ler, timus, akciğer, gastrointestinal (GI) sistem ve over dahil olmak üzere vücudun çeşitli

67

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 1: lung adenocancer scalp of occipital region

Şekil 2: ung adenocancer left servical region

Şekil 3: lung adenocancer scrotal region

0.8x0.6x0.5 santimetre (cm) idi (Şekil 1). Lezyonun eksizyonel biyop-si sonucu müsinöz adenokarsinom olarak bildirildi. Hastada tanı anın-da B semptomu yoktu. Herhangi bir ek sistemik hastalığı olmayan 60 paket / yıl sigara öyküsü olan hastanın genel durumu ortaydı, ECOG (doğu kooperatif onkoloji grubu) skoru 1 idi. Ailede malignite öyküsü yoktu. Hayati vital bulguları normal değerlerdeydi. Fizik muayenede sol akciğerde daha belirgin olmak üzere her iki akciğerde solunum sesleri azalmıştı. Primer lezyon tespiti için alınan PET BT sonucuna göre; Sol hiler bölgede 3.6x2.8 cm’lik bir kitle lezyonu tespit edildi. Ek olarak; Hastanın karaciğerinde 1 cm büyüklüğünde lezyon ve sol iliyak, sol skapula ve 8. sağ kostada saptanan litik lezyonlar metastaz olarak rapor edildi. Floresan’da Situ Hibridizasyon’da (FISH) değer-lendirme; EGFR vahşi tip, ALK ve ROS-1 negatifti. Pemetrexed doso-taxel tedavisi ilk kemoterapi olarak planlandı. 6 seans pemetreksed ve dosotaksel kemoterapisinden sonra hasta stabil hastalık olarak aktif takibe alındı. Hastanın 4. Ay kontrollerinde karaciğerdeki lezyonla-rında progresyon gözlendi. Ek olarak hastanın fizik muayenesinde boyunda (Şekil 2) ve skrotal (Şekil 3) bölgesinde yeni cilt metastaz-ları tespit edildi. yeni gelişen cilt lezyon biyopsi sonucu da müsinöz adenokanser metastazı ile uyumlu tespit edildi. Progresyon nedeniyle vinorelbin tedavisi planlandı.

Kutanöz metastaz; lenfojen yayılma, intravasküler yayılma, tümö-rün direkt olarak yayılması ve cerrahi implantasyonla ortaya çıkabilir. 4 Akciğer kanserine bağlı kutanöz metastazlarda ise kutanöz metastaz tanısı konduktan sonra ortanca sağkalım süresi 2,9–4,9 ay arasındadır (5).

Akciğer kanserinin cilt metastazlarında oldukça kötü bir prognoz mevcutken; bizim sunmuş olduğumuz hastada ise tanı cilt metastaz tanısı sonrası 24 ay geçmiştir. Sonuç olarak klinik şüpheyle birlikte cilt lezyonu tespitinde olası malignensi açısından ek tanı yöntemleri kullanılmalı ve lezyon örneklemesi yapılmasıyla erken tanı olasılığı arttırılmalıdır.

Akciğer kanserinin cilt metastazı nadir görülmekle birlikte kötü bir prognoz belirtisidir. Cilt metastazları, derinin kanlanmasının düşük olması sebebi ile de sistemik tedaviden ciddi bir şekilde yarar sağla-yamaz.Anahtar Kelimeler: akciğer kanseri; müsinöz adenokanser; cilt metas-tazı

Kaynakça1. Liu Y, Zhang H-L, Mei J-Z, Guo Y-W, Li R-J, Wei S-D, Tian F, Yang L, Wang H.

Primary mucinous adenocarcinoma of the lung: A case report and review of the literature. Oncol Lett. 2017;14:3701–4.

2. Paulk A, Tavora F, Burke A. Pulmonary mucinous adenocarcinomas: a clinicopathologic series with emphasis on the prognostic significance of spread through alveolar spaces, and presence of solid growth component. Surg Exp Pathol. 2018;1:3.

3. Gupta V, Bhutani N, Marwah N, Sen R. Scalp metastasis as an initial presentation of lung adenocarcinoma : A case report and literature review. Int J Surg Case Rep. 2017;41:327–31.

4. Hwang DH, Sholl LM, Rojas-Rudilla V, Hall DL, Shivdasani P, Garcia EP, MacConaill LE, Vivero M, Hornick JL, Kuo FC, Lindeman NI, Dong F. KRAS and NKX2-1 Mutations in Invasive Mucinous Adenocarcinoma of the Lung. J Thorac Oncol. 2016;11:496–503.

5. Pajaziti L, Hapçiu SR, Dobruna S, Hoxha N, Kurshumliu F, Pajaziti A. Skin metastases from lung cancer: a case report. BMC Res Notes. 2015;8:139.

68

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

minde en önemli etiyolojik faktördür. Çalışmamızda MPM hastaları-nın klinik ve patolojik özelliklerinin sağkalıma etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Retrospektif olarak Ocak 2012 ile Şubat 2019 tarihleri arasında MPM tanısı ile kliniğimize başvurmuş 75 hasta çalış-maya dahil edildi. Hastaların yaş, cinsiyet, asbest maruziyeti, sigara kullanım öyküsü, klinik, histolojik ve patolojik özellikleri, klinik hastalık evresi, ECOG performans durumları ve tedaviye başlamadan önceki laboratuvar bulguları kaydedildi ve bu faktörlerin genel sağkalım sü-resi (OS) ve progresyonsuz sağkalım süresi (PFS) üzerindeki etkileri değerlendirildi.

Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 75 hastanın 43’ü (%42.7) ka-dın ve 32’si (%57.3) erkekti. Hastaların ortanca yaşı 63 (aralık 32-80 yaş) idi. Asbest maruziyeti 41 hastada (%54.7) mevcutken 24 hasta-da (%32) yoktu, 10 hastanın (%13.3) asbest hikayesine ulaşılama-dı. Hastaların 23’ünün (%30.7) sigara kullanma öyküsü mevcutken, 42’sinin (%56) sigara kullanım öyküsü yoktu, 10 hastanın (%13.3) sigara kullanma öyküsüne ulaşılamadı. Hastaların tanıda kliniğe en sık başvuru şikayeti sırasıyla dispne (%68), öksürük (%18.7) ve sırt ağrısıydı (%6.4). Hastaların %50.7’sinin patolojik alt tipi epiteloid, %6.7’sinin sarkomatoid, %1.3’ü ise bifazikti, %41.3’ünün patolojik alt tipi tespiti bilinmemektedir. Hastaların OS ve PFS’si sırası ile 14.9 ay ve 9.8 ay olarak bulundu. Sigara kullanan hastalarda ortalama OS 19.5 ay, sigara kullanım öyküsü olmayanlarda 17.8 ay olarak saptandı bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0.653). Asbest maruziyeti olan hastaların ortalama OS’si 19.8 ay, asbest maruziyeti olmayan hastaların OS’si 16.1 ay olarak bulundu, istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0.316). Çalışmamızda yaş arttıkça OS’de azal-ma (p=0.005), albümin değeri arttıkça OS’de artma (p=0.001) ve PFS’de artma tespit edilmiştir (p=0.001) (Tablo 1). Kadın ve erkek hastalar arasındaki OS arasında fark bulunamadı (p=0.719), ECOG Performans Skoru (PS) <2 olan hastaların, ECOG PS≥2 olan has-talardan OS’si (p=0.038) ve PFS’si (p=0.035) daha uzun bulundu. Histolojik alt tipi epiteloid tip olan hastaların, sarkomatoid ve bifazik tip hastalardan OS’si (p=0.043) daha uzun bulundu. Tanı anında kli-nik evre II olan hastaların OS’si, evre IIIB (p=0.035) ve evre IV olan hastalardan (p=0.015) daha uzun bulundu.

Sonuç: Malign plevral mezotelyoma hastalarının sağkalımını etki-leyen birçok faktör bulunmaktadır. Tüm dünyada bu konu üzerinde yapılan çalışmalarda, bu faktörler toplumlar arasında bile farklılık gös-terebilmektedir. Gelecekte PFS ve OS üzerine etki eden klinik ve pa-tolojik özellikleri araştıran daha fazla sayıda hasta içeren çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Anahtar Kelimeler: Malign Plevral Mezotelyoma, prognostik faktörler, asbest, sağkalım

Tablo 1: Nicel değişkenlerin sağkalım süreleri ile ilişkisi

P-020 Akciğer Kanser

DEFİNİTİF KEMORADYOTERAPİ İLE TEDAVİ EDİLEN AKCİĞER KANSERİ HASTALARINDA PROGNOSTİK BELİRTEÇLER

Ahmet Gulmez1, Alper Yeniçeri2, Hakan Harputluoglu1

1İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi; 2Hatay Hassa Devlet Hastanesi

Akciğer kanseri dünya çapında en sık görülen kanserdir. Dünyada her yıl 14,1 milyon yeni kanser vakasının olduğu ve 8,2 milyon insanın kanserden öldüğü tahmin edilmektedir. Bu vakaların 1,89 milyonunun (%12,9) akciğer kanseri olduğu ve her yıl 1,59 milyon (%19,4) kişinin akciğer kanseri nedeniyle hayatını kaybettiği tahmin edilmektedir [1]. Çalışmamızda, operasyon öyküsü olmayan lokal ileri küçük hücreli dışı akciğer karsinomu tanısı alan hastalarda çeşitli klinikopatolojik para-metrelerin DFS ve OS üzerine etkilerini araştırmayı amaçladık.,

Ocak 2011 Ocak – Aralık 2019 tarihleri arasında Tıbbi Onkolo-ji BD Kliniğine tanı ve tedavi amacıyla başvuran küçük hücreli dışı akciğer kanseri tanısı almış 99 hastanın dosyaları retrospektif olarak incelenmiştir. Toplam radyoterapi dozu değerlendirildiğinde ortalama 58.33 gray (Gy) dozda radyoterapi verildi. 60 Gy’den az alanlar birin-ci grup, 60 Gy ve üzeri alanlar ikinci grup olarak değerlendirildiğinde, grup 2’de toplam sağkalımın istatistiksel olarak daha uzun olduğu gö-rüldü (p=0,0048). Ortalama nötrofil-lenfosit oranı (NLR) 3.58 ±1.98 bulundu. Cut-off değeri 4.0 olarak alınıp birinci grupta 4’e kadar olan-lar ve ikinci grupta 4 ve üzeri olanlar incelendiğinde, NLO<4 olan grupta toplam sağkalım istatistiksel olarak daha uzun bulundu (n=45) (p=0.046). Ancak hastalıksız sağkalım üzerinde istatistiksel olarak an-lamlı bir etki gösterilememiştir (p>0.05). Albümin toplam protein ora-nı 0.44 ±0.05, minimum 0.31 ve maksimum 0.60 bulundu. Bu veri sağkalım analizinde istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05).

Çalışmamızda hastaların ECOG-PS, aldıkları radyoterapi dozu, tedavi öncesi WBC, NEU, NLO ve PLT parametrelerinin genel sağ-kalıma istatistiksel olarak anlamlı etkileri olduğu gözlendi. LYM ve yaş parametreleri hastalıksız sağkalım için istatistiksel olarak an-lamlıydı. Belirtilen cut-off değerleri kullanıldığında hastanın sağka-lımını ve prognozunu tahmin etmede faydalı olabileceği gözlendi. Prognozu ve sağkalımı tahmin etmek için nötrofil-lenfosit oranı gibi daha güncel göstergelere ihtiyaç vardır. Rutin laboratuvar testlerinin, anti-tümör bağışıklığı ve sistemik inflamatuar yanıt gösterdikleri için kemoterapilere verilen yanıtın değerlendirilmesinde öngörücü olduğu düşünülmektedir. Bu parametrelerin zaman içinde yönergeler aracılı-ğıyla rutin olarak kullanıldığı düşünülmektedir.Anahtar Kelimeler: Akciğer Kanseri, Defitinitif Kemoradyoterapi, Prog-nostik Belirteçler.

Kaynakça1. McGuire S. World Cancer Report 2014. Geneva, Switzerland: World Health

Organization, International Agency for Research on Cancer, WHO Press, 2015. Adv Nutr An Int Rev J. 2016;7:418–9.

P-021 Akciğer Kanser

MALİGN PLEVRAL MEZOTELYOMA HASTALARIMIZIN KLİNİK, PATOLOJİK ÖZELLİKLERİ VE BU FAKTÖRLERİN SAĞKALIM ÜZERİNE ETKİSİ

Ayhan Açlan1, 2, Özge Gümüşay2, 3, Osman Demir4

1Zile Devlet Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü, Tokat 2Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı., Tokat 3University Of California Helen Diller Family Comprehensive Cancer Center, San Francisco, California. 4Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalı, Tokat

Giriş: Malign plevral mezotelyoma (MPM) nadir görülen prognozu kötü bir hastalıktır ve asbest maruziyeti malign mezotelyoma gelişi-

69

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-023 Akciğer Kanser

AKCİĞER SKUAMOZ HÜCRELİ KARSİNOMUNDA TANIDAKİ KAVİTASYONUN PROGNOSTİK ÖNEMİ

Elanur Karaman1, Arife Ulaş2

1Özel Medikal Park Karadeniz Hastanesi 2Bursa Şehir Hastanesi

Giriş: Malign ve nonmalign birçok nedenle oluşabilen kavitas-yon, akciğer kanserlerinde %2-25 oranında görülebilmektedir. Skua-moz hücreli akciğer kanseri kavitasyonun en sık görüldüğü histolojik tiptir. Çalışmalarda kavitasyon varlığı kötü sağkalımla ilişkilendirilmiş-tir (1-5). Biz de çalışmamızda kavitasyon varlığının akciğer skuamoz hücreli karsinomlu hastalarda prognoza etkisini değerlendirdik.

Gereç ve Yöntem: 2019-2021 yılları arasında Bursa Şehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji polikliniğinde >18 yaş, 2. malignitesi olmayan, kanser tedavisi uygulanan, en az 6 ay takipli skuamoz hücreli akciğer kanserli hastalar retrospektif olarak incelendi. Sağkalım süreleri ve 6 ay-1 yıllık genel sağkalım oranları hesaplandı. Kavitasyon varlığının sağkalım üzerine etkisi değerlendirildi.

Bulgular: Çalışmamızda 15 kavitasyonu olan, 15 kavitasyonu olmayan toplam 30 hasta incelendi. Hastaların klinik ve demografik özellikleri Tablo 1’de gösterilmiştir. Kavitasyonu olanların hepsi erkekti, median yaş 62 (56-69), hastaların %46.7’si evre 2-3, %86.7’si nod 2-3 pozitif, ortalama tümör çapı 6.37cm ve medyan primer tümör SUV-max düzeyi 12.5(6.9-15.1) olarak saptandı. Kavitasyonu olmayan hastaların ise %93.3’ü erkekti, median yaş 65 (65-69), %60’ı evre 2-3, %60’ı nod 2-3 pozitif, ortalama tümör çapı 6.74 cm, ve medyan primer tümör SUV-max düzeyi 14(13-22.9) olarak geldi. Kavitasyonu olanların yaşlarının daha küçük olduğu ve primer tümör PET/BT SUV-Max düzeyinin kavitasyonu olmayanlarda daha yüksek olduğu görüldü (p=0.017, p=0.044). Kavitasyonu olan hastaların %33.3’ünde nüks, %53.3’ünde metastaz görülürken, kavitasyon olmayanların ise %53.3’ünde nüks ve %40’ında metastaz saptandı. Nüks ve metastaz açısından kavitasyonu olanlar ve olmayanlar arasında fark saptanmadı (p=0.709, p=0.714). Her iki grupta da hastaların %20’si hayatını kaybetti. Kavitasyon olanlarda medyan progresyonsuz sağkalım 13ay iken kavitasyonu olmayanlarda 11ay olarak bulundu (p=0.674). 6 aylık sağkalım oranı %84.9 ve 1 yıllık sağkalım oranı %72.8 olarak hesaplandı.

Sonuç: Skuamoz hücreli akciğer kanseri, hedefleyici mutasyon-ların azlığı ve genellikle ileri evrede tanı alması nedeni ile küçük hüc-reli dışı akciğer kanserlerinde kötü prognozlu hasta grubunu oluştur-maktadır. Patogenezi henüz tam net olarak anlaşılamamış kavitasyon varlığı agresif tümör büyümesine yol açan EGFR overekspresyonu ile ilişkilendirilmiştir (6). Bu durum hastalarda tanıda gecikme, kolay en-feksiyon, abse gelişimini tetikleyebilmekte ve hasta kliniği ile sağkalımı olumsuz etkileyebilmektedir (3,4). Ancak bazı çalışmalarda olduğu gibi bizim çalışmamızda da kavitasyon varlığı ile prognoz arasında iliş-ki gösterilememiştir (7). Bu konuda daha geniş ve kapsamlı çalışmalar yapılması gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: Skuamoz hücreli akciğer kanseri, prognoz, kavitas-yon, sağkalım

Kaynakça1. Wang M, Zhao J, Pan Y, et al. Do tumor cavitation and sex in resected stage I

non-small-cell lung cancer correlate with prognosis? World J Surg 2009;33:497–504.

2. Sugimoto Y, Semba H, Fujii S, et al. Clinical analysis of primary lung cancer with a thin-walled cavity to explain the mechanism of thin-walled cavity formation. Nihon Kokyuki Gakkai Zasshi 2007;45:460–4.

3. Koenigkam Santos M, Muley T, Warth A, et al. Morphological computed tomography features of surgically resectable pulmonary squamous cell carcinomas: impact on prognosis and comparison with adenocarcinomas. Eur J Radiol 2014;83:1275–81.

4. Gadkowski LB, Stout JE. Cavitary pulmonary disease. Clin Microbiol Rev 2008;21:305–33.

5. Honda O, Tsubamoto M, Inoue A, et al. Pulmonary cavitary nodules on computed tomography: differentiation of malignancy and benignancy. J Comput Assist Tomogr 2007;31: 943–9.

P-022 Akciğer Kanser

DENOSUMABA BAĞLI DERİN HİPOKALSEMİ OLGUSU

Efe Erbay1, Mehmet Uzun2, Eda Çalışkan Yıldırım2, Tuğba Yavuzşen2

1Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi,iç Hastalıkları Anabilim Dalı,izmir 2Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi,onkoloji Bilim Dalı,izmir

Giriş: Kemiğe metastazlar, birçok katı tümör türü için yaygın bir kanser tutulum bölgesidir.Bifosfonatlar ve denosumab gibi osteoklast inhibitörleri (antirezorptif ajanlar olarak da adlandırılır), çok çeşitli kanser türlerinden kemik metastazları olan hastalarda iskeletle ilgili olayların hem sıklığını hem de başlama süresini önemli ölçüde azaltır.Denosumab, RANK Ligand'a bağlanarak RANK reseptörünün oste-oklastlar üzerindeki aktivasyonunu engelleyerek osteoklastların kemik üzerindeki etkisini azaltmaktadırAtipikfemur kırıkları, hipokalsemi, enfeksiyon,Çene osteonekrozu gibi yan etkileri mevcuttur.Burada de-nosumaba bağlı ciddi hipokalsemi gelişmiş bir vaka sunacağız.

Olgu: 65 yaş bayan hasta öksürük,nefes darlığı şikayetleri ile baş-vurduğu merkezimizde akciğer adenokanser tanısı almıştır. Hastaya yapılan evreleme amaçlı görüntülemede yaygın kemik metastazları tespit ettik.Hedefe yönelik tedavi açısından çalışılan sürücü mutasyon analizi negatif olarak saptanan hastaya platin bazlı doublet kemote-rapi ve kemik metastazlarına yönelik denosumab tedavisi planladık.Hastanın tedavi öncesi bakılan D-vit düzeyi 6,17 ng/ml saptandı.Hastaya bu nedenle replasman amaçlı D vitamini ve kalsiyum tab-let tedavisi başlandı.Planlanan denosumab uygulanmasından 14 gün sonra acil servise halsizlik,çarpıntı,ellerde karıncalanma hissi,ciddi ağ-rılı kas krampları şikayeti ile başvuran hastanın kalsiyum değeri 5 mg/dl saptandı.Albumin değeri normaldi.Hastanın düzeltilmiş QT aralı-ğı>500 idi.Hasta kendisine reçete edilen D-vit ve kalsiyum ilaçlarını kullanmamış.Hasta denosumaba bağlı semptomatik hipokalsemi ka-bul edilerek iv kalsiyum replasmanı amaçlı servisimizde interne edildi.Hastanın kalsiyum seviyesinin normal referans aralığına gelmesi inatçı bir yükseliş trendiyle beraber yaklaşık 1 hafta sürdü.Hastanın taburcu-luğunda denosumab tedavisi normal vitamin D ve kalsiyum değerleri sağlanana kadar askıya alındı.

Tartışma: Solid tümörleri olan hastalarda D vitamini eksikliği ola-bilir, bu da ek kalsiyum ve vitamin D takviyesi olmaksızın bir osteoklast inhibitörü ile tedavi edilirlerse onları hipokalsemi riskine sokar(1,2).Hipokalsemi,denosumab alan hastalarda görülebilen bir yan etkidir.bu yan etki kemikteki osteoblastlar üzerinden aktive olan osteoklastik aktivitenin baskılanmsı sonucu gelişmektedir.bu etkinin görülme süresi kişiden kişiye değişmekle beraber kemik turnoverı üzerinden olduğu için görülmesi haftalar sonrasını bulabilir.Bizim olgumuzda bu süre 2 hafta idi. Herhangi bir kontrendikasyon yoksa (örn., tekrarlayan böb-rek taşı öyküsü), osteoklast inhibitörleri alan ve yeterli diyet alımı ol-mayan tüm hastalar, hipokalsemi riskini azaltmak için kalsiyum ve D vitamini takviyesi almalıdır. Tedaviye başladıktan sonraki altı ay içinde ciddi (derece 3/4) hipokalsemi, denosumab ile daha yaygındır. Ölüm-cül hipokalsemik olaylar riski nedeniyle denosumab tedavisi öncesi replasman tedavisinin ne kadar önemli olduğu gerçeğini vurgulamak adına bu vakamızı sunduk.Anahtar Kelimeler: denosumab,kemik metastazı,hipokalsemi

Kaynakça1. Wang-Gillam A, Miles DA, Hutchins LF. Evaluation of vitamin D deficiency in

breast cancer patients on bisphosphonates. Oncologist. 2008 Jul;13(7):821-7. doi: 10.1634/theoncologist.2008-0013. Epub 2008 Jul 9. PMID: 18614589.

2. Body JJ, Bone HG, de Boer RH, Stopeck A, Van Poznak C, Damião R, Fizazi K, Henry DH, Ibrahim T, Lipton A, Saad F, Shore N, Takano T, Shaywitz AJ, Wang H, Bracco OL, Braun A, Kostenuik PJ. Hypocalcaemia in patients with metastatic bone disease treated with denosumab. Eur J Cancer. 2015 Sep;51(13):1812-21. doi: 10.1016/j.ejca.2015.05.016. Epub 2015 Jun 17. PMID: 26093811.

70

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

kitle saptanması üzerine sol sürrenalektomi yapıldı, patolojisi az dife-ransiye adenokarsinom metastazı (keratin 7, TTF-1, napsin-A negatif) ile uyumluydu. Bu dönemde CEA,CA 19-9 normal, AFP 300 ng/ml saptandı. Ameliyat sonrası takipsiz hastanın 2021 PET-BT’sinde; ka-raciğer sol lobda 15 cm, hepatogastrik fossada 6,5 cm, sağ akciğerde 2,5 cm boyutunda patolojik 18F-FDG tutulumu olan kitleler saptan-dı. Bu dönemde CA 19-9 normal, AFP 1240 ng/mL, CEA:288 ng/mL geldi. Hepatit öyküsü olmayan, hepatit markerları negatif olan hastaya karaciğerdeki yeni lezyonu nedeniyle 2. primer kanser veya metastaz ayrımı açısından karaciğer tru-cut biyopsisi yapıldı. Patolo-jisi enterik tip akciğer adenokanser (CDX2 ile diffüz kuvvetli pozitif) metastazı olarak raporlandı. Bu patolojinin sürrenalektomi materya-lindeki tümör morfolojisiyle benzer olduğu görüldü. Hastaya 1.basa-mak karboplatin+paklitaksel kemoterapisi başlandı. Tedavisi devam ederken hasta septik şok nedeniyle kaybedildi.

Tartışma: AFP üreten akciğer kanseri ilk 1972’de Corlin ve ark. tarafından raporlanmıştır(4). Akciğer kanserlerinin sadece %2’sinde ve genelde az diferansiye akciğer adenokarsinomunda AFP üretimi görülebilmektedir(5). Karaciğer metastazı olan primer akciğer kanseri vakalarında da AFP yüksekliği görülebilmektedir ve AFP nin kaynağı-nın metastatik hücreleri çevreleyen rejenere olan hepatositler olduğu düşünülmektedir(4,6). Akciğer adenokarsinom varyantlarına baktığı-mızda, yüksek dereceli fetal adenokarsinom tanılı AFP düzeyi artmış vakalar mevcuttur(7). Fetal adenokarsinom, psödoglandüler faz sıra-sındaki (gestasyonel 8-16.hafta)fetal akciğere benzer(8,9). Bu olguda da hastada %40 fetal adenokarsinom saptanmış olup AFP yüksekliği bununla ilişkili olabilir. Primer akciğer kanserlerinde AFP yüksekliği nadir görülmekle birlikte; adenokanser varyantları ve eşlik eden kara-ciğer metastazlarında AFP yüksekliği görülebileceği akılda tutulmalıdır.Anahtar Kelimeler: alfa fetoprotein, AFP, adenokarsinom, fetal adeno-karsinom, enterik adenokarsinom

Kaynakça1. Gitlin D, Perricelli A, Gitlin GM. Synthesis of -fetoprotein by liver, yolk sac, and

gastrointestinal tract of the human conceptus. Cancer Res. 1972;32:979–82.2. McIntire KR, Waldmann TA, Moertel CG, et al. Serum alpha-fetoprotein in

patients with neoplasms of the gastrointestinal tract. Cancer Res. 1975;35:991–6.

3. Corlin RF, Tompkins RK. Serum alpha-fetoglobulin in a patient with hepatic metastasis from brobchogenic carcinoma. Am J Dig Dis. 1972;17:533–535.

4. Walop W, Chrétien M, Colman NC, Fraser RS, Gilbert F, Hidvegi RS, Hutchinson T, Kelly B, Lis M, Spitzer WO. The use of biomarkers in the prediction of survival in patients with pulmonary carcinoma. Cancer. 1990;65:2033–2046.

5. Tsung SH. Alpha-feto protein in lung cancer metastatic to the liver. Arch Pathol. 1975;99:267–9.

6. Nakatani Y, Kitamura H, Inayama Y. Pulmonary adenocarcinomas of the fetal lung type: a clinicopathologic study indicating differences in histology, epidemiology, and natural history of low-grade and highgrade forms. Am J Surg Pathol 1998;22:399–411.

7. Longo M, Levra MG, Capelletto E. Fetal adenocarcinoma of the lung in a 25-year-old woman. J Thorac Oncol 2008;3:441–3.

8. uzuki M, Yazawa T, Ota S. High-grade fetal adenocarcinoma of the lung is a tumour with a fetal phenotype that shows diverse differentiation, including high-grade neuroendocrine carcinoma: a clinicopathological, immunohistochemical and mutational study of 20 cases. Histopathology 2015;67:806–16.

P-025 Akciğer Kanser

AGRESİF SEYİRLİ AKCİĞER SCC OLGUSU

Eda Eylemer Mocan1, Ilgın Akbıyık1, Yüksel Ürün1, Güngör Utkan1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: akciğer kanseri tüm dünyada en sık görülen ve en çok ölüme sebebiyet veren malignitedir. 1980’lerin ortalarına kadar en sık görü-len alt grubu squamöz hücreli kanser (SCC) iken özellikle kadınlarda adenokanserin insidansı belirgin artmıştır ve en sık görülen alt grup halini almıştır.

Olgu: 61 yaşında erkek hasta mayıs 2021’de öksürük ve hemop-tizi şikayetleri çekilen toraks BT sinde sol akciğer alt lobu dolduran kitle, mediastinel lenf nodu izlenmiş. Fiberoptik bronkoskopi (FOB)

6. Onn A, Choe DH, Herbst RS et al. Tumor cavitation in stage I non-small cell lung cancer: epidermal growth factor receptor expression and prediction of poor outcome. Radiology. 2005;237:342–347.

7. Mouroux J, Padovani B, Elkaim D et al. Should cavitated bronchopulmonary cancers be considered a separate entity? Ann Thorac Surg. 1996; 61:530–532.

Şekil: Hastalardaki Genel Sağkalım Grafiği

Tablo 1. Kavitasyonu olan ve olmayan hastaların klinik, demografik ve patolojik özellikleri

Kavitasyonu Olanlar Kavitasyonu Olmayanlar

p

Yaş, n (%) ≤60 ve >60 6 (%40), 9 (%60) 0 (%0), 15 (%100) 0.017

Cinsiyet, n (%) erkek, kadın

15 (%0), 15 (%100) 14 (%93.3), 1 (%6.7) 1.000

ECOG performans statüsü n (%) 0-1, 2-3

11 (%73.3), 4 (%26.7) 8 (%52.3), 7 (%46.7) 0.449

Evre, n (%) Evre 2-3, Evre 4

7 (%46.7), 8 (%53.3) 9 (%60), 6 (%40) 0.714

Tümör boyutu, cm 6.1 (5.2-7.5) 7 (5.8-8.7) 0.383

Pozitif nod durumu, n (%) N0-1, N2-3

2 (%13.3), 13 (%86.7) 6 (%40), 9 (%60) 0.215

PET/BT SUV-Max düzeyi 12.5 (6.9-15.1) 14 (13-22.9) 0.044

Nüks, n (%) var, yok 5 (%33.3), 10 (%66.7) 7 (%53.3), 8 (%46.7) 0.709

Metastaz, n (%) var, yok 8 (%52.3), 7 (%46.7) 6 (%40), 9 (%60) 0.714

Ex, n (%) var, yok 3 (%20), 12 (%80) 3 (%20), 12 (%80) 1.000

P-024 Akciğer Kanser

ALFA-FETOPROTEİN ÜRETEN PRİMER AKCİĞER ADENOKARSİNOM OLGUSU

Duygu Ercan Uzundal1, Osman Sütçüoğlu1, Ozan Yazıcı1, Nuriye Özdemir1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Alfa-fetoprotein(AFP) karaciğer, yolk kesesi ve fetüsun gast-rointestinal sisteminden sentezlenen karsinoembriyonik proteinlerden biridir (1). Hepatoselüler kanser ve germ hücreli kanserlerde önemli tanısal bir belirteçtir. Literatürde AFP üreten mide, kolon, safra ke-sesi ve akciğer kanserleri nadir olarak görülmektedir(2,3). Biz de bu olguda AFP üreten primer akciğer adenokarsinom vakasını sunmayı amaçladık.

Olgu: 66 yaşında erkek hastaya sol akciğerinde kitlesi nedeniyle 2018’de sol üst lobektomi ve mediastinel lenf nodu diseksiyonu yapıl-dı. Patolojisi invaziv adenokarsinom olup tümör çapı 3.5 cm, cerrahi sınır negatif, tümörün %60 asiner adenokarsinom, %40 fetal adeno-karsinomdan oluştuğu görüldü. Asiner adenokarsinom alanlarında TTF-1, Napsin-A ve vimentin pozitif, kromagranin-A, sinoptofizin, CD56,CD10,PAX-2,PAX-8,p63 negatif; fetal adenokarsinom alanla-rında ise bunlar negatif saptandı. Lenf nodu tutulumu olmayan hasta evre I akciğer adenokarsinomu olarak değerlendirildi. Tümör marker-larından AFP:10 ng/mL idi. 2020’de sürrenalde metastaz ile uyumlu

71

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Olgu: 37 yaşında kadın hasta, 1992’de anterior mediastinal kitle ile opere edilerek timoma tanısı almıştır. Adjuvan tedavisiz izlemde iken 2012’de sol omuz ve kol ağrısı ile çekilen toraks BT’de ante-rior mediastende sol paravertebral alanda 8x7 cm solid kitle göz-lenmiş, yapılan biyopsi tip B2/B3 timoma ile uyumlu bulunmuştur. Anrezektabl olan kitleye radyoterapi ile eş zamanlı haftalık sisplatin uygulanmış ve belirgin yanıt alınmıştır. Kemoradyoterapi sonrası 4 kür sisplatin + adriamisin + siklofosfamid verilen hasta 03/2013’te izleme alınmıştır. 05/2013’te derin anemi nedeniyle yapılan kemik iliği biyopsi patolojisi eritroid seride belirgin azalma, timoma ilişkili saf eritroid seri aplaziyi destekler olarak raporlanmıştır. Semptomatik hastaya aralıklı eritrosit süspansiyonu desteği verilmiştir. 09/2014’teki toraks BT’de plevra metastazı saptanmış, tedavisiz yakın takip edilmiş-tir. Derin anemi nedeniyle 11/2015’te danazol başlanmış; ancak yanıt alınamamış ve 03/2016’da siklosporin + eritropoetin başlanmıştır. 09/2016’daki toraks BT’de mediastinal lenf nodları ile plevra metas-tazlarında 03/2016’ya göre belirgin büyüme gözlenmiş, progrese plev-ral lezyonlar için radyoterapi ile eş zamanlı kapesitabin uygulanmış, EPO kesilerek siklosporin ile devam edilmiştir. 01/2017’deki toraks BT’de plevra metastazlarında progres gözlenen ve anemisi de düzel-meyen hastanın siklosporin tedavisi kesilerek everolimus başlanmıştır. BT’deki hızlı progres nedeniyle everolimusa metronomik etoposid + siklofosfamid tedavisi de eklenmiş; ancak 02/2017’de febril nötrope-ni gelişmesi üzerine metronomik kemoterapi kesilerek 02/2017’den itibaren tek ajan everolimus ile devam edilmiştir. Everolimus altında transfüzyon ihtiyacında belirgin azalma ve subjektif yanıtı olan hasta-nın BT kontrollerinde stabil hastalık ile tedavisi dört buçuk yılı aşkın süredir devam etmektedir.

Tartışma: Everolimus oral mTOR inhibitörüdür. Timik epitelyal tümör biyolojisinde de mTOR yolağının aktif rol oynadığı bilinmek-tedir (8). Olgumuzda, everolimus ile toksisite olmaksızın elde ettiği-miz belirgin subjektif yanıt ve sağlanan hastalık kontrolü, platin-bazlı tedavi sonrası nüks hastalığın tedavisinde ve timoma ilişkili dirençli saf eritroid aplazinin kontrol altına alınmasında bu ajanın etkinliğini desteklemektedir.Anahtar Kelimeler: geç nüks timoma, saf eritroid aplazi, everolimus

Kaynakça1. Engels EA. Epidemiology of thymoma and associated malignancies. J Thorac

Oncol 2010; 5: S260-265.2. NCCN Guidelines Version 2.2018 Thymomas and Thymic Carcinomas.3. Kondo K. Optimal therapy for thymoma. J Med Invest 2008; 55 (1-2): 17-28.4. Okuma Y, et al. Key components of chemotherapy for thymic malignancies:

a systematic review and pooled analysis for anthracycline-, carboplatin- or cisplatin-based chemotherapy. J Cancer Res Clin Oncol 2015; 141 (2): 323-31.

5. Schmitt J, et al. The role of chemotherapy in advanced thymoma. J Thorac Oncol 2010; 5 (10 Suppl 4): S357-60.

6. Girard N. Chemotherapy and targeted agents for thymic malignancies. Expert Rev Anticancer Ther 2012; 12 (5): 685-95.

7. Zucali PA, et al. Phase II Study of Everolimus in Patients With Thymoma and Thymic Carcinoma Previously Treated With Cisplatin-Based Chemotherapy. J Clin Oncol 2018; 36 (4): 342-349.

8. Gabardi S, et al. Everolimus: a proliferation signal inhibitör with clinical applications in organ transplantation, oncology and cardiology. Pharmacotherapy 2010; 30: 1044-1056.

Şekil: 2017 - toraks BT

ile gönderilen sitoloji Squamoz hücreli kanser (SCC) gelmiş. O dö-nem çekilen beyin BT si normal sonuçlanmış. PET/BT sinde 10x10 cm’lik primer kitle ve lenf nodları dışında FDG tutulumu saptanma-mış. Evresi T4N2M0 olarak belirlenmiş. Bir ay sonra AÜTF göğüs cerrahisi bölümüne başvurmuş ve toraks BT’si tekrarlanmış. Haziran 2021’deki toraks BT sinde sol akciğer alt lobu dolduran kitle, Sol at-riumda trombüs ve kitle ayrımı yapılamayan yapı, Mediastende LAP, Solda az miktarda plevral efüzyon, Sol sürrenal bezde küçük nodüler lezyon saptanmış. Yapılan Ekokardiyografide (EKO) patoloji saptan-mamış. Kardiyak MR çekilmiş. Sol atriuma uzanım gösteren kitle sap-tanmış. Hasta metastatik akciğer SCC olarak tarafımıza yönlendiril-di. Poliklinik kontrolü sırasında yapılan muayenesinde sağ elde ince motor hareketlerde kayıp olması üzerine hastaya kranial BT ve MR planlandı. Her iki görüntülemede de Sol frontal ve oksipital bölgede metastatik iki kitle saptandı. Beyin cerrahisi operasyon düşünmedi. Radyasyon onkolojisi krainal metastazlara yönelik SRS uyguladı. Akciğerdeki primer kitle ve gros lenf nodları için de akciğere definitif kemoradyoterapi planlandı. RT eş zamanlı haftalık sisplatin ve pakli-taksel başlandı. Hasta kemoterapiden 5 gün sonra skleralarda ikter ile polikliniğe başvurdu. Tetkiklerinde total bilirübini 8 mg/dl olarak sap-tandı. Acil yapılan hepatobiliyer ultrasonunda karaciğerde büyüğü 2,5 cm ve Periampüller 3,5 cm koledoğa bası yapan metastatik lezyonlar saptandı. Hasta onkoloji servisine yatırıldı. 13.07.2021 tarihinde acil ERCP yapıldı ve koledoğa stent takıldı. Abdomen BT’si çekildi. Ba-tında yaygın metastatik lezyonlar, lenf nodları ve asit saptandı. Rad-yasyon onkolojisi yaygın metastazlar nedenli tedaviyi 12. fraksiyonda iken sonlandırdı. Hastaya doz redükte sisplatin ve gemsitabin kemo-terapisi başlandı. 1. ve 8. Günlerini sorunsuz aldı. Taburculuğundan 9 gün sonra genel durum bozukluğu ile acil servise başvuran hasta servise yatırıldı. Bir haftalık servis yatışında yapılan tüm müdahalelere rağmen eksitus oldu.

Tartışma: SCC tanısı alan çoğu hasta erken evrede tanı alır ve görece daha iyi prognoza sahiptir. Bizim vakamızın tanı anı itibariyle 3 aylık bir survisi oldu. Tanı anında lokal ileri iken takiplerinde hızla beyin metastazları ve sol atriuma invaze kitlesi gelişti. Definitif KRT sırasında da batında yaygın metastazları gelişti. Sunduğumuz olgu-da lokal ileri akciğer SCC’de beklenen seyirden daha agresif bir seyir gerçekleşmiştir.Anahtar Kelimeler: akciğer kanseri, squamos, metastaz, kardiyak me-tastaz

Kaynakça1. Dulmet-Brender E, Jaubert F, Huchon G. Exophytic endobronchial epidermoid

carcinoma. Cancer 1986; 57:1358.

P-026 Akciğer Kanser

EVEROLİMUS İLE KLİNİK YANITIN DÖRT YILIN ÜZERİNDE OLDUĞU GEÇ NÜKS TİMOMA & SAF ERİTROİD APLAZİ OLGUSU

Elif Berna Köksoy1, Emre Yekedüz1, Ender Kalacı1, Bengü Dursun1, Ilgın Akbıyık1, Sevinç Ballı1, Engin Eren Kavak1, Eda Eylemer Mocan1, Yüksel Ürün1, Güngör Utkan1, Filiz Çay Şenler1, Ahmet Demirkazık1, Hakan Akbulut1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Timoma, anterior mediastenin en sık primer tümörüdür (1). Klinik genellikle yavaş seyirlidir (2). Timomaya myastenia gravis, saf eritroid aplazi, hipogamaglobulinemi ve diğer otoimmün hastalıklar paraneoplastik olarak eşlik edebilmektedir (3). Metastatik hastalıkta, birinci basamak tedavide platin-bazlı kemoterapiler arasında sisplatin + adriamisin + siklofosfamid rejimi öne çıkmaktadır (2, 3, 4, 5). İkinci basamakta ise faz II çalışmalarla etkinliği değerlendirilen ajanlardan biri de everolimustur (2, 6, 7). Biz de bu olgu sunumunda everolimus ile yanıt süresinin dört yılı aştığı geç nüks timomalı bir olguyu tartış-mayı amaçladık.

72

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

ventrikül serbest duvarına bağlı uzun ekseni 2cm olan kitle kontrast ar-tışı olması nedeniyle metastaz olarak değerlendirildi.Hastanın kültürle-rinde herhangi bir mikroorganizma saptanmadı.Nadir lokalizasyonda tespit ettiğimiz bu hastamızı evre 4 metastatik bir olgu olarak kabul ettik.Tedavi öncesi görüntülemeleri kontrastlı BT ve PET-BT ile yapı-lan hastanın bu görüntülemelerde kardiak metastaz saptanmamıştı. Sürücü mutasyonları negatif olan ve PDL-1 düzeyi %5 tespit ettiğimiz hasta için immunoterapi planı yapıldı.

Sonuç: Primer malign kardiak tümörlerinin aksine,kardiak metas-taz daha yaygındır. Kanserden ölen 1900’den fazla hastanın en büyük otopsi serilerinden birinde, yüzde 8’inde kalbi içeren metastatik has-talık vardı (1). Kardiyak tutulum, hematojen metastazlardan, medias-tenden doğrudan invazyondan veya vena kava içine tümör büyümesi ve sağ atriyuma uzanmasından kaynaklanabilir.(2). Kalp metastazla-rının çoğu asemptomatiktir. Semptomatik olan hastalarda bizim has-tamızda da olduğu gibi daha çok konstitusyonel semptomlar,aritmiler görülmektedir. İnfektif endokardit klininğine benzer şekilde prezente olan bu hastada EKO ve MR sayesinde nadir yerleşimli kardiak me-tastaz varlığı tespit edilebilmiştir(3).Anahtar Kelimeler: Akciğer Kanseri,Metastaz,Endokardit

Kaynakça1. Silvestri F, Bussani R, Pavletic N, Mannone T. Metastases of

theheartandpericardium. G ItalCardiol. 1997 Dec;27(12):1252-5. PMID: 9470058.

2. Longo R, Mocini D, Santini M, Giannantoni P, Carillio G, Torino F, Auriti A, Marcello R, Lanzi G, Cortese F, Gasparini G. Unusualsites of metastaticmalignancy: case 1. Cardiacmetastasis in hepatocellularcarcinoma. J Clin Oncol. 2004 Dec 15;22(24):5012-4. doi: 10.1200/JCO.2004.10.198. PMID: 15611516.

3. Goldberg AD, Blankstein R, Padera RF. Tumorsmetastatictotheheart. Circulation. 2013 Oct 15;128(16):1790-4. doi: 10.1161/CIRCULATIONAHA.112.000790. PMID: 24126323.

Şekil 1: 1,8X1,5 cm boyutlarında sağ ventrikül içi kitlenin MR görüntüsü

P-029 Akciğer Kanser

1.SIRA KEMOTERAPİYE DİRENÇLİ EVRE 4 AKCİĞER ADENOKANSERDE PEMBROLİZUMAB İLE KÜRATİF SONUÇ

İsmail hakkı Necdet Üskent1, Derya Şen1

1Anadolu Sağlık Merkezi/johns Hopkins Medicine

Kontrol noktası PD-1 inhibitörü Pembrolizumab PD-L1 biyomar-ker %50 üzerinde KHDAK’de 1.sıra tedavide FDA, EMEA ve Türkiye Sağlık Bakanlığı tarafından onaylıdır.PD-L1 %1-50 arasında 2. Sıra tedavide kemoterapi ile kombine olarak FDA ve EMEA tarafından onay almıştır.

Şekil: 2019 - toraks BT

Şekil: 2021 - toraks BT

P-027 Akciğer Kanser

ATEŞ, ÇARPINTI, ARTRALJİ : KARDİYAK METASTAZ BELİRTİSİ OLABİLİR Mİ?

Mehmet Uzun1, Eda Çalışkan Yıldırım1, Aziz Karaoğlu1

1Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi,medikal Onkoloji Bilim Dalı,izmir

Giriş: Akciğer kanseri en ölümcül kanser türlerinden biridir. Tanı anında hastaların önemli bir kısmı metastatik aşamadadır. Adrenal, kemik, beyin, karaciğer akciğer kanserinin sıklıkla metastaz yaptığı bölgelerdir. Ender olarak da deri, bağırsak, kalp ve tiroid bezi metas-tazı yapabilir. Kalbe en sık metastaz yapan tümörlerden biri akciğer kanseridir. Sıklıkla perikardium ve epikardiuma metastaz yaparken nadiren myokardium, daha da nadir olarak endokardium tutulumları görülmektedir. Nadir bir metastaz olan endokard metastazlı akciğer adenokarsinom vakasını takdim ediyoruz.

Olgu: 63 yaş erkek hasta 2-3 aydır olan nefes darlığı,öksürük bal-gam şikayeti ile kliniğimize başvurdu.Hastanın yapılan toraks tomog-rafisinde sağ akciğer üst lob apikal segmentte 63x65x83mm boyutun-da kostal ve mediastinel plevraya uzun segment komşuluğu bulunan, hilusa uzanım gösteren spiküler kitlesel lezyon mevcuttu.Ayrıca me-diastende ve bilateral hiler alanda en büyüğü subkarinal alanda kısa aksı 14mm olan multipl lenf nodu mevcuttu.EBUS(Endobronşiyal ultrasonografi) eşliğinde yapılan biyopsi küçük hücre dışı akciğer ade-nokarsinom olarak raporlandı.Sistemik taramada başlangıçta uzak organ metastazı saptanmayan hasta lokal ileri evre (ct4N3MO) olarak kabul edildi ve 2 kür karboplatin+paklitaksel kemoterapi rejimi son-rası kemoradyoterapi(KRT) planı yapıldı.Hasta 2 kür kemoterapi son-rası 38C ateş, gezici artralji, çarpıntı şikayeti ile acil servise başvurdu. Ateş odağı açısından tüm kültürleri alınan hastada infektif endokardit ekartasyonu amacıyla yapılan ekokardiyografide sağ ventrikül duva-rına bir sapla bağlanmış myokard ekojenitesinde1,8*1,5 cm hareketli kitle izlendi. Ayrıcı tanı amaçlı kardiyak MR istenen hastanın MR ‘ı sağ

73

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil: sağ el 3. parmak orta falanksta metastaz

Şekil: sağ el 3. parmak orta falanksta metastaz,mr görüntüsü

Şekil: Kemik yapıları arasında atipik hücrelerin oluşturduğu malign gland yapıları (HEX200)

Olgumuz 11.04.2016 ‘da 70 yaşında iken sol akciğer üst lobda 75x53 mm çaplı kitle ve her iki akciğerde en büyüğü 33x20 mm çaplı parankimal metastazlar,supraklavikular, mediastinal,hilar ve prekari-nal metastazlar ile Adeno Ca, EGFR, ALK ve ROS-1 negatif, PD-L1 %10 pozitif tanısı almıştır. 8 Kür kemoterapiye(4XCisplatin+Gemcitabin+4X Cisplatin+Alimta) yanıt alınmayınca Monoterapi Pemb-rolizumab başlanmış ve tam yanıt sağlanmıştır. Daha sonra 24 kür Pembrolizumab idamesi yapılmıştır. Son kür 19.08.2018. Hastada bu tarihten beri nüks olmamış olup 5 yıldır tümör rekürensi olmadığından kür sağlandığı düşünülmektedir.Anahtar Kelimeler: Akciğer Adenokanser, Pembrolizumab, Kanser, Kemoterapi

P-030 Akciğer Kanser

AKCİĞER KANSERLİ BİR HASTADA SOLİTER FALANKS METASTAZI

Orhan Önder Eren1, Mehmet Murat Zerey1, Melek Çağlayan1, Bahattin Kerem Aydın3, Zeliha Esin Çelik4, Hamit Başaran2, Özlem Ata1

1Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Bilim Dalı 3Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi Bilim Dalı 4Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Bilim Dalı

Giriş : Küçük hücreli dışı akciğer kanserindekaraciğer,kemik,sürrenal ve beyin metastazlarına sıklıkla rastlanabilmektedir. izole falanks metastazı ise nadiren bildirilmektedir. burada EGFR mutant akciğer kanserli olguda saptanan izlole falanks metastazı olgusunu sunacağız.

Olgu: 71 yaşında kadın hastada öksürük nedeniyle 2016 yılında yapılan tetkiklerde sağ akciğer alt lobda kitle saptanmıştır. sağ alt lo-bektomi yapılan hastada akciğer adeno karsinomu, tümör boyutu 4 cm olarak tespit edilmiştir.hastaya adjuvan olarak 4 kür kt uygulan-dıktan sonra takibe alınmıştır.Şubat 2018’de sağ el orta falankstaağrı ve şişlik saptanan hastada yapılan görüntülemede yumuşak dokuya uzanım gösteren 2*1.5 cm lik lezyon saptanmıştır. Alınan biyopside adenokarsinom metastazı saptanmıştır. Tüm vücut pet bt ‘de ek tu-tulum saptanmayan hastaya yapılan tetkiklerde EGFR ekzon 19 de-lesyonu saptanmıştır. amputasyon önerilen hastanın kabul etmemesi üzerine palyatif radyoterapi verilmiştir.Erlotinib 150 mg başlanan has-tada 2.5 yıl sonra kemik lezyonunda progresyon saptanması üzerine amputasyon yapılmıştır. bu materyalden yapılan incelemede t790M mutasyonu saptanmamıştır. kemoterapiyi kabul etmeyen hastaya er-lotinib ile devam edilmiştir.Ağustos 2021’de baş ağrıs ve dengesizlik nedeniyle başvuran hastaya yapılan görüntülemelerde serebrum ve serebellumda metastazlar saptanmıştır. Hhasta palyatif radyoterapiye yönlendirilmiştir.

Tartışma: Literatürde akciğer kanserinden kaynaklanan izole fa-lanks metastazı nadiren bildirilmektedir (1,2,3). bu olgularda radyote-rapi, cerrahi ya da sistemik tedavilerle palyasyon sağlanabilmektedir. sunduğumuz olgu ilk tanıda amputasyonu kabul etmemiştir. radyo-terapi ve sonra EGFR-tki olan erlotinib ile 2 yıl süreyle progresyon geciktirilmiştir.SSS lezyonlarının yaygınlığı nedeniyle radyoterapi ile palyatif tedavi planlanmıştır. hastadan istenen likid biyopsi sonucuna göre ileri tedavisi plnlanacaktır.Anahtar Kelimeler: akciğer, kanser, falanks, soliter

Kaynakça1. Huang FX, Zhang N, Liu L, Zhang H. Metastasis of lung adenocarcinoma to the

fifth distal phalange of right hand. BMJ Case Rep. 2011 Sep 28;2011:2. Sahbaz S, Kilinç O, Vayvada H, Topçu A, Yörükoğlu K, Uçan ES. Opere bronş

karsinomlu hastada distal falanks metastazi [Distal phalanx metastasis in operated bronchial carcinoma]. Tuberk Toraks. 2004;52(4):378-81.

3. Garabet Diramerian L, Griffin E, Pendergrast K, Arsura E, Roberts M. Metastatic Lung Cancer to the Distal Finger Presenting as Osteomyelitis. Cureus. 2020 Nov 11;12(11):e11441. doi: 10.7759/cureus.11441. PMID: 33324524; PMCID

74

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil: Tanı gruplarına göre BAL sıvısında HMGB1 düzeyi

Şekil: BAL sıvısında HMGB1 düzeyi (ROC analizi)

Tablo 1. Hastaların genel özellikleri

Ortalama, Standart Sapma Medyan

YAŞ 59±15,2 64

ÜRE (MG/DL) 55,5 ± 39 42,4

CRE (MG/DL) 1,3±1,2 0,95

AST (U/L) 27,5± 21,6 20

ALT (U/L) 28,8 ± 25,5 19

ALBÜMİN 3,6±0,68 3,6

WBC (103/mm3) 10,2±3.36 9,25

NÖTROFİL 9,24±7 7

LENFOSİT 1,6±1.2 1,3

PLT (103/mm3) 262±100 264

HB (G/DL) 12,4± 2,7 12,6

MCV (fl) 84± 5 84

P-031 Akciğer Kanser

BRONKOALVEOLAR LAVAJ SIVISINDA ÖLÇÜLEN HMGB1 DÜZEYİNİN SİTOLOJİYE KATKISI VAR MIDIR?

Mustafa Yıldırım1, Özlem Nuray Sever1, Levent Elbeyli2, Necla Benlier3, Hülya Çiçek4, Ömer Aydın Yıldırım5

1Sanko Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABilim Dalı. Tıbbi Onkoloji Bölümü 2Sanko Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Bölümü 3Sanko Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Farmakoloji Bilim Dalı 4Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı. 5Özel Hatem Hastanesi İç Hastalıkları Bölümü

Giriş: Akciğer kanseri, kansere bağlı ölümlerin önde gelen nede-nidir. Erken tanı ve tedavi için yoğun araştırmalar devam etmektedir. Yüksek mobilite grubu kutusu 1 (HMGB1) proteini; anjiyogenezin teş-viki, apoptozun önlenmesi, invazyon ve metastazın teşvik edilmesi gibi inflamasyon ve karsinojenezde önemli işlevleri bulunan bir proteindir.

Gereç ve Yöntem: Özel Medicalpark Gaziantep Hastanesi Göğüs Cerrahisi kliniğinde akciğer patolojileri nedeniyle bronkoskopi yapı-lan hastalar çalışmaya alındı. Hasta dosyaları taranarak yaş, cinsiyet, bronkospik biyopsi, sitoloji sonuçları ve klinikopatolojik değerlendir-me sonuçları elde edildi. Akciğer patolojileri nedeniyle bronkoskopi yapılan hastalardan bronkoalveolar (BAL) sitoloji için alınan lavaj sıvısından örnekler elde edildi. Sitolojik değerlendirilmesi yapıldıktan sonra bu örneklerden HMGB1 düzeyleri ölçüldü. İstatistiksel analiz-ler SPSS for Windows 15.0 yazılımı kullanılarak yapıldı. Çalışmadan önce SANKO Üniversitesi Klinik Araştırmaları Etik Kurulundan onay alındı.

Bulgular: Ortalama yaşı 59±15,2 (Range 17-86) olan 33’ü (%34,7) kadın, 62’si (%65,3) erkek toplam 95 hasta çalışmaya alındı. Hastaların genel özellikleri Tablo 1’de gösterilmektedir. Final pato-loji sonuçları klinik bulgularla birlikte değerlendirildiğinde hastaların 29’unda (%30,5) primer akciğer kanseri, 12’sinde (%12,6) metastatik akciğer kanseri, 7’sinde KOAH ve 47’sinde pnömoni tanısı kondu. Klinikopatolojik tanı grupları arasında bronkoalveolar lavaj sıvısında ölçülen hmgb1 düzeyi açısından istatiksel anlamlı fark saptanma-dı (p=0,306, Şekil 1). Hastaların 54’ünde (%56,8) benign lezyon, 41’inde (%43,2) malign lezyon saptandı. Malign ve benign lezyon-lar açısından bronkoalveolar lavaj sıvısında ölçülen HMGB1 düzeyi açısından istatiksel anlamlı değildi (p=0,146). Lezyonların ayrımında sitoloji kullanıldığında sitoloji ile 88 (%92,6) malign, 7 (%7,4) benign olarak rapor edildi. Sitolojik sonuçlar ile bronkoalveolar lavaj sıvısında ölçülen HMGB1 düzeyi açısından istatiksel anlamlı değildi (p=0,819). Sitolojinin sensitivitesi %17, spesifitesi %100 doğruluk ise %74,7 ola-rak değerlendirildi. ROC analizi ile bronkoalveolar lavaj sıvısında öl-çülen hmgb1 düzeyinin tanısal değeri araştırıldığında ölçülen düzeyle-rin ROC eğrisinin altında kaldığı görülmektedir (Şekil 2).

Tartışma: Akciğer kanseri tanısında bronş lavajı sitolojisinin teş-histe ek yararının çok önemli düzeyde olmadığını savunan araştırma-ların yanında, karşıt görüşü içeren çalışmalar da bulunmaktadır. Son yıllarda birçok çalışma HMGB1 ile kanser gelişimi arasında bir ilişki olduğunu göstermiştir. Ancak HMGB1’in kanserin tanı ve prognozun-da henüz net bir önemi yoktur. KHDAK’de erken teşhisin hastalığın mortalitesini azaltmada çok önemli olduğu açıktır. Bu nedenle erken tanı için ideal bir belirteç arayışı devam etmektedir.

Sonuç: Çalışmamızda bronkoalveolar lavaj sıvısında HMGB1 dü-zeyleri ölçülmüş ancak tanısal değeri saptanmamıştır.Anahtar Kelimeler: Bronkoalveolar lavaj, KHDAK, HMGB1

75

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-032 Akciğer Kanser

SAĞ KORONER ARTER OKLÜZYONU İLE SAPTANAN METASTATİK PARAGANGLİOMA OLGUSU

Elif Berna Köksoy1, Emre Yekedüz1, Yüksel Ürün1, Güngör Utkan1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Paragangliomalar toraks, abdomen ve pelvisteki sempatik paravertebral ganglionlardaki ekstra-adrenal kromaffin hücrelerden kaynaklanan tümörlerdir (1). Paragangliomaların %10-17’si, non-kromaffin dokularda metastaz olarak tanımlanan malign potansiyel taşımaktadır (2). Herediter paraganglioma yatkınlık genlerinden olan Süksinat Dehidrogenaz beta subünitini kodlayan gende (SDHB) mu-tasyonu olan hastaların %40’ından fazlasında metastatik hastalık bil-dirilmektedir (2, 3, 4).

Olgu: 29 yaşındaki erkek hastanın 04/2021’de çarpıntı şikayetiyle yapılan Ekokardiyografisinde sağ atriyum dışında sağ koroner arter (RCA) komşuluğunda 5.9x3.7 cm büyüklüğünde kitle saptanmıştır. Yapılan koroner anjiografide RCA grade 3 kollaterallerle sol sistemden izlenmiş, RCA proksimalde total tıkalı olduğu segment komşuluğunda 52 x 32 mm boyutunda iyi kanlanan kitle izlenmiştir. Toraks BT’de ön mediastende çıkan aortayı 120 derece saran, aort ile pulmoner konus arasında, sağda üst atriyoventriküler bileşkeye de uzanan, 6,5x5x7cm boyutlarında ölçülen heterojen kitle lezyonu ile sol 5. kosta lateralinde kortikal ekspansiyona neden olan milimetrik litik alan, T9 vertebra sol transvers çıkıntısında ve T12 vertebra korpusunda litik lezyonlar görül-müştür. Kardiyak MRG ile değerlendirilen hastada sağ atriyum geniş, minimal perikardiyal effüzyon, ön mediastende çıkan aortayı saran, aort ile pulmoner konus arasında yerleşimli, sağda üst atrioventrikü-ler bileşkeye de uzanan ve sağ atriyumdan ayrık olarak seçilemeyen, 7.6x7.3 cm boyutlarında kitle lezyonu ile T9 vertebra sol transvers çıkıntısında metastaz? saptanmıştır. 18F-FDG PET/MR’de mediasten-de çıkan aorta ön komşuluğundan başlayarak sağ kalp boşluklarına uzanan yumuşak doku yapılanmasında SUVmax:41.7 tutulum; sağ humerus proksimalinde, sol skapulada, sol 5.kosta lateralinde,T8 ve 9.vertebralar sol transvers çıkıntılarında, T12, L2 ve L4 vertebralar korpuslarında, sol asetebular bölge ön kesiminde, sol iskium arka ke-siminde, sakrumda, koksikste ve sağ femur boynunda olmak üzere iskelet sisteminde multipl odakta fokal SUVmax:55.6 tutulumlar göz-lenmiştir. Profilaktik düşük molekül ağırlıklı heparin başlanan hastanın T9 seviyesindeki kitleden yapılan biyopsinin tanısal gelmemesi üze-rine mediastinal kitleden biyopsi alınmış ve patoloji paraganglioma olarak raporlanmıştır, Ki67 <%1 bulunan ve hormonal inaktif olan hastaya radyonüklid tedavi için değerlendirme planlanmıştır. Pato-lojide SDHB kaybı saptanan olgu, ailesel paraganglioma yönünden Tıbbi Genetik’e de yönlendirilmiştir.

Tartışma: Metastatik paragangliomada tedavi seçenekleri; sistemik tedavilerden CVD (siklofosfamid + vinkristin + dakarbazin) ya da temozolomid kemoterapileri, MIBG görüntülemesi pozitif olgularda I131-MIBG, somatostatin reseptör görüntülemesi pozitif olgularda da peptid reseptör radyonüklid tedavidir (5). Olgumuzda Ki67’nin %1’in altında olması nedeniyle sistemik kemoterapiden önce radyonüklid tedavi planlanmıştır.Anahtar Kelimeler: metastatik paraganglioma, SDHB kaybı, RCA oklüzyonu

Kaynakça1. Lenders JW, Duh QY, Eisenhofer G, Gimenez-Roqueplo AP, Grebe SK, Murad

MH, Naruse M, Pacak K, Young WF Jr; Endocrine Society. Pheochromocytoma and paraganglioma: an endocrine society clinical practice guideline. J Clin Endocrinol Metab. 2014 Jun;99(6):1915-42. doi: 10.1210/jc.2014-1498. PMID: 24893135.

2. Plouin PF, Fitzgerald P, Rich T, et al. Metastatic pheochromocytoma and paraganglioma: focus on therapeutics. Horm Metab Res. 2012;44:390 –399.

3. Brouwers FM, Eisenhofer G, Tao JJ, Kant JA, Adams KT, Linehan WM, Pacak K. High frequency of SDHB germline mutations in patients with malignant catecholamine-producing paragangliomas: implications for genetic testing. J Clin Endocrinol Metab. 2006 Nov;91(11):4505-9. doi: 10.1210/jc.2006-0423. Epub 2006 Aug 15. PMID: 16912137.

4. Amar L, Baudin E, Burnichon N, Peyrard S, Silvera S, Bertherat J, Bertagna X, Schlumberger M, Jeunemaitre X, Gimenez-Roqueplo AP, Plouin PF. Succinate dehydrogenase B gene mutations predict survival in patients with malignant pheochromocytomas or paragangliomas. J Clin Endocrinol Metab. 2007 Oct;92(10):38228. doi: 10.1210/jc.2007-0709. Epub 2007 Jul 24. PMID: 17652212.

5. NCCN Guidelines Version 3.2021. Neuroendocrine and Adrenal Tumors.

Şekil: Kemik metastazı PET-MRG

Şekil: Primer kitle PET-MRG

P-033 Akciğer Kanser

KÜÇÜK HÜCRELİ VE KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KANSERLERİNDE C-MYC VE EZH2 EKSPRESYONUNUN KLİNİK ÖNEMİ

Berkan Karadurmuş1, Vehbi Erçolak1, Emel Yaman Sezer1, Kadir Eser1, Rabia Bozdoğan Arpacı2

1Mersin Üniversitesi Tıbbi Onkoloji 2Mersin Üniversitesi Patoloji

Giriş: Akciğer kanserinde son dönemde keşfedilen etkin tedavi ajanlarına rağmen halen istenen sağkalım hedeflerine ulaşılamaması, yeni tedavi hedeflerine ve prognostik belirteçlere ilgiyi artırmaktadır. Histon modifiye edici enzimler içerisinde, en iyi tarif edilenlerden biri, histon metiltransferaz enhancer of Zeste Homolog 2 (EZH2)’ dir. EZH2 Polycomb-grup (Pc-G) proteinini içeren içeren üç komplexten Polycomb represif kompleks 2 (PRC2) ailesinin bir üyesidir ve PRC2’ nin diğer alt grupları ile beraber histon proteini 3 (H3)’ ün 27. lizin re-zidüsünün trimetilasyonunu (H3K27me3) katalize eder. Bu şekilde he-def genlerinin epigenetik olarak sessizleştirilmelerini düzenler. C-MYC genlerini içeren 8q24 bölgesi, malign dokularda en sık bulunan kro-mozomal amplifikasyon alanlarından biri için potansiyel bir terapötik hedeftir. C-MYC hücre döngüsü, çoklu genlerin ekspresyonunu dü-zenleyen bir transkripsiyon faktörünü kodlar. MYC bölgesinin düzen-siz amplifikasyonu ve ekspresyonu tüm insan kanserlerinin yaklaşık olarak %30’ unda görülür ve kötü prognoz ile ilişkilendirilmiştir. Bu çalışmada; Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne başvurmuş, akciğer kanseri ile takip edilen hastaların demografik ve klinik özellik-leri saptayarak, bu özellikler ile EZH-2 ve C-MYC ilişkisini ve de bun-ların prognostik önemi arasındaki ilişkiyi araştırmak amaçlanmıştır.

76

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo 1. Demografik ve Klinik Özellikler

Adenokarsinom Adenokarsinom SCC SCC KHAK KHAK p

Sayı Yüzde Sayı Yüzde Sayı Yüzde p

Evre Evre 1 9 14.8 3 8.1 0 0.0 0.604

Evre Evre 2 7 11.5 6 16.2 0 0.0 0.604

Evre Evre 3 20 32.8 15 40.5 0 0.0 0.604

Evre Evre 4 25 41.0 13 35.1 0 0.0 0.604

Evre Sınırlı Evre 0 0.0 0 0.0 11 33.3 0.604

Evre Yaygın Evre 0 0.0 0 0.0 22 66.7 0.604

Sağ/Sol Sağ 28 45.9 19 51.4 16 48.5 0.871

Sağ/Sol Sol 33 54.1 18 48.6 17 51.5 0.871

Lob Üst 34 55.7 23 62.2 22 66.7 0.393

Lob Alt 25 41.0 11 29.7 8 24.2 0.393

Lob Orta 2 3.3 3 8.1 3 9.1 0.393

Lokasyon Apikal 25 41.0 10 27.0 13 39.4 0.008

Lokasyon Santral 18 29.5 23 62.2 17 51.5 0.008

Lokasyon Periferik 18 29.5 4 10.8 3 9.1 0.008

Doku Akciğer 50 82.0 34 91.9 24 72.7 0.253

Doku Lenf Nodu 9 14.8 2 5.4 6 18.2 0.253

Doku Metastaz 2 3.3 1 2.7 3 9.1 0.253

Yöntem Tru-cut 34 55.7 28 75.7 29 87.9 0.003

Yöntem Eksizyonel 27 44.3 9 24.3 4 12.1 0.003

Sigara Kullanıyor 42 76.4 35 97.2 24 88.9 0.018

Sigara Kullanmıyor 13 23.6 1 2.8 3 11.1 0.018

KT Aldı 43 70.5 29 78.4 30 90.9 0.075

KT Almadı 18 29.5 8 21.6 3 9.1 0.075

Cinsiyet Kadın 11 18.0 3 8.1 10 30.3 0.056

Cinsiyet Erkek 50 82.0 34 91.9 23 69.7 0.056

Gereç ve Yöntem: 1 Ocak 2012-24 Nisan 2020 tarihleri arasın-da, Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine başvuran ve akciğer kanseri tanısı olan 131 hastanın dosyası retrospektif olarak incelendi ve parafin blokları EZH-2 ve C-MYC immünohistokimyasal belirteç-leri ile boyandı ve sonuçlar analiz edildi. C-MYC ve EZH için nükleer boyanma pozitif kabul edildi.

Bulgular: Kadın / erkek oranı 24/107, yaş ortalaması 63.4 ± 7.8 idi. Hastaların 61’ i adenokarsinom, 37’ si skuamöz hücreli karsinom, 33’ ü küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) idi. Hastalarımızın %77.1’ i sigara kullanıyordu. Küçük hücre dışı akciğer kanseri (KHDAK)’nin %38.8'i evre 4 iken, KHAK yaygın evre hastalık %66.7 idi. Ortanca toplam (OS) ve hastalıksız sağkalım (DFS), santral yerleşimli tümörler-de ve ileri evre tümörlerde daha kısaydı; KHDAK’de ileri evre tümörler daha kısa OS ve DFS ile ilişkiliydi. EZH-2 ekspresyonu ile DFS ve OS arasında ilişki bulunmadı. Güçlü C-MYC ekspresyonunun daha kısa OS ve DFS ilişkili olduğu saptandı. Skuamöz hücreli ve KHAK’nin, sağ akciğer tümörlerinin, tru-cut/iğne biyopsisi ile örnek alınan tümör-lerin daha yüksek oranda EZH-2 eksprese ettiği görüldü. Skuamöz hücreli akciğer kanserlerinin ve tru-cut/iğne biyopsisi ile örnek alınan tümörlerin daha yüksek oranda C-MYC ekspresyonuna sahip olduğu görüldü.

Sonuç: EZH-2 ve C-MYC ifadeleri patoloji örneklerinde immüno-histokimya ile tespit edilebilir. Özellikle C-MYC ekspresyonunun daha kısa hastalıksız ve toplam sağkalım ile ilişkili olduğu bulunmuştur. C-MYC’ yi hedef almak akciğer kanserli olgularda önemli bir tedavi seçeneği olabilir.Anahtar Kelimeler: Akciğer kanseri, EZH-2, C-MYC

Kaynakça1. Nikoloski G, van der Reijden BA, Jansen JH. Mutations in epigenetic regulators

in myelodysplastic syndromes. Int J Hematol 2012;95:8-16.2. Chang C-J, Yang J-Y, Xia W, et al. EZH2 promotes expansion of breast tumor

initiating cells through activation of RAF1-β-catenin signaling. Cancer cell 2011;19:86-100.

3. Feo S, Di Liegro C, Jones T, Read M, Fried M. The DNA region around the c-myc gene and its amplification in human tumour cell lines. Oncogene 1994;9:955-61.

4. Nguyen L, Papenhausen P, Shao H. The Role of c-MYC in B-Cell Lymphomas: Diagnostic and Molecular Aspects. Genes (Basel) 2017;8.

5. Kim NY, Pyo J-S. Clinicopathological significance and prognostic role of EZH2 expression in non-small cell lung cancer. Pathology-Research and Practice 2017;213:778-82.

6. Fan K, Zhang CL, Qi YF, et al. Prognostic Value of EZH2 in Non-Small- Cell Lung Cancers: A Meta-Analysis and Bioinformatics Analysis. Biomed Res Int 2020;2020:2380124.

7. Jiang R, Wang X, Jin Z, Li K. Association of Nuclear PIM1 Expression with Lymph Node Metastasis and Poor Prognosis in Patients with Lung Adenocarcinoma and Squamous Cell Carcinoma. J Cancer 2016;7:324-34.

77

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo 2. EZH2 ve C-MYC Boyanma Yüzdesi İle Demografik ve Klinik Özelliklerin İlişkisi

EZH2 Tümör Boyanma Yüzdesi Negatif

EZH2 Tümör

Boyanma Yüzdesi Negatif

EZH2 Tümör

Boyanma Yüzdesi

Az

EZH2 Tümör

Boyanma Yüzdesi

Az

EZH2 Tümör

Boyanma Yüzdesi

Orta

EZH2 Tümör

Boyanma Yüzdesi

Orta

EZH2 Tümör

Boyanma Yüzdesi Güçlü

EZH2 Tümör

Boyanma Yüzdesi Güçlü

p

C-MYC Tümör

Boyanma Yüzdesi Negatif

C-MYC Tümör

Boyanma Yüzdesi Negatif

C-MYC Tümör

Boyanma Yüzdesi Az

C-MYC Tümör

Boyanma Yüzdesi Az

C-MYC Tümör

Boyanma Yüzdesi

Orta

C-MYC Tümör

Boyanma Yüzdesi

Orta

C-MYC Tümör

Boyanma Yüzdesi Güçlü

C-MYC Tümör

Boyanma Yüzdesi Güçlü

p

Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % p Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % p

Patolojik Tanı Adeno 8 13,1 16 26,2 20 32,8 17 27,9 0,014 20 32,8 10 16,4 15 24,6 16 26,2 <0,001

Patolojik Tanı SCC 3 8,1 4 10,8 8 21,6 22 59,5 0,014 2 5,4 6 16,2 9 24,3 20 54,1 <0,001

Patolojik Tanı KHAK 8 24,2 4 12,1 5 15,2 16 48,5 0,014 26 78,8 2 6,1 3 9,1 2 6,1 <0,001

Evre KHDAK 1 0 0,0 4 33,3 4 33,3 4 33,3 0,609 6 50,0 2 16,7 3 25,0 1 8,3 0,135

Evre KHDAK 2 1 7,7 3 23,1 3 23,1 6 46,2 0,609 4 30,8 3 23,1 4 30,8 2 15,4 0,135

Evre KHDAK 3 4 11,4 6 17,1 13 37,1 12 34,3 0,609 7 20,0 4 11,4 8 22,9 16 45,7 0,135

Evre KHDAK 4 6 15,8 7 18,4 8 21,1 17 44,7 0,609 5 13,2 7 18,4 9 23,7 17 44,7 0,135

Evre KHAK Sınırlı 4 36,4 1 9,1 3 27,3 3 27,3 0,236 7 63,6 1 9,1 2 18,2 1 9,1 0,502

Evre KHAK Yaygın 4 18,2 3 13,6 2 9,1 13 59,1 0,236 19 86,4 1 4,5 1 4,5 1 4,5 0,502

Sağ/Sol Sağ 10 15,9 5 7,9 18 28,6 30 47,6 0,033 20 31,7 9 14,3 11 17,5 23 36,5 0,289

Sağ/Sol Sol 9 13,2 19 27,9 15 22,1 25 36,8 0,033 28 41,2 9 13,2 16 23,5 15 22,1 0,289

Lob Üst 12 15,2 12 15,2 16 20,3 39 49,4 0,081 31 39,2 9 11,4 15 19,0 24 30,4 0,720

Lob Alt 7 15,9 11 25,0 15 34,1 11 25,0 0,081 16 36,4 7 15,9 10 22,7 11 25,0 0,720

Lob Orta 0 0,0 1 12,5 2 25,0 5 62,5 0,081 1 12,5 2 25,0 2 25,0 3 37,5 0,720

Lokasyon Apikal 8 16,7 6 12,5 12 25,0 22 45,8 0,341 17 35,4 7 14,6 13 27,1 11 22,9 0,832

Lokasyon Santral 8 13,8 10 17,2 13 22,4 27 46,6 0,341 22 37,9 7 12,1 10 17,2 19 32,8 0,832

Lokasyon Periferik 3 12,0 8 32,0 8 32,0 6 24,0 0,341 9 36,0 4 16,0 4 16,0 8 32,0 0,832

Doku Akciğer 17 15,7 20 18,5 31 28,7 40 37,0 0,051 39 36,1 16 14,8 23 21,3 30 27,8 0,795

Doku Akciğer Dışı 2 8,7 4 17,4 2 8,7 15 65,2 0,051 9 39,1 2 8,7 4 17,4 8 34,8 0,795

Şekil Tru-cut 17 18,7 12 13,2 19 20,9 43 47,3 0,007 32 35,2 11 12,1 15 16,5 33 36,3 0,034

Şekil Eksizyon 2 5,0 12 30,0 14 35,0 12 30,0 0,007 16 40,0 7 17,5 12 30,0 5 12,5 0,034

Sigara Kullanıyor 13 12,9 17 16,8 28 27,7 43 42,6 0,191 34 33,7 15 14,9 19 18,8 33 32,7 0,110

Sigara Kullanmıyor 2 11,8 7 41,2 3 17,6 5 29,4 0,191 8 47,1 1 5,9 6 35,3 2 11,8 0,110

Cinsiyet Kadın 6 25,0 6 25,0 4 16,7 8 33,3 0,253 12 50,0 4 16,7 5 20,8 3 12,5 0,183

Cinsiyet Erkek 13 12,1 18 16,8 29 27,1 47 43,9 0,253 36 33,6 14 13,1 22 20,6 35 32,7 0,183

78

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo 3. Ortanca Hastalıksız Sağkalım ve Ortanca Toplam Sağkalım

Yaşam Süreleri Medyan (%95 Cl)

Log-Rank Ki-Kare Test Değeri

p Yaşam Süreleri Medyan (%95 Cl)

Log-Rank Ki-Kare Test Değeri

p

Tanı Adenokarsinom 10,053 1,52 0,468 22,111 1,986 0,370

Tanı SCC 9,298 1,52 0,468 14,45 1,986 0,370

Tanı KHAK 9,265 1,52 0,468 19,811 1,986 0,370

Cinsiyet Kadın 11,138 1,471 0,225 22,932 1,151 0,283

Cinsiyet Erkek 8,608 1,471 0,225 15,179 1,151 0,283

Sigara Kullanıyor 9,758 0,171 0,679 17,281 0,128 0,720

Sigara Kullanmıyor 11,762 0,171 0,679 26,021 0,128 0,720

Sağ/Sol Sağ 8,338 0,128 0,720 14,752 0,004 0,952

Sağ/Sol Sol 10,053 0,128 0,720 20,435 0,004 0,952

Lob Üst 8,608 5,576 0,062 14,752 5,321 0,07

Lob Alt 14,916 5,576 0,062 27,105 5,321 0,07

Lob Orta 3,975 5,576 0,062 5,848 5,321 0,07

Lokasyon Apikal 10,053 6,444 0,04 23,589 9,862 0,007

Lokasyon Santral 7,852 6,444 0,04 11,860 9,862 0,007

Lokasyon Periferik 16,033 6,444 0,04 28,452 9,862 0,007

Metastaz Yok 25,331 26,868 <0,001 - 31,125 0,001

Metastaz Var 4,830 26,868 <0,001 10,086 31,125 0,001

Evre(KHDAK) 1 - 28,225 <0,001 - 32,703 0,001

Evre(KHDAK) 2 - 28,225 <0,001 - 32,703 0,001

Evre(KHDAK) 3 15,080 28,225 <0,001 27,072 32,703 0,001

Evre(KHDAK) 4 4,830 28,225 <0,001 10,086 32,703 0,001

Evre(KHAK) Sınırlı Evre 16,296 5,698 0,017 28,879 3,435 0,064

Evre(KHAK) Yaygın Evre 7,852 5,698 0,017 11,729 3,435 0,064

EZH2 boyanma yüzdesi Negatif 6,932 7,424 0,06 13,897 6,217 0,102

EZH2 boyanma yüzdesi Az 11,368 7,424 0,06 24,838 6,217 0,102

EZH2 boyanma yüzdesi Orta 15,080 7,424 0,06 27,105 6,217 0,102

EZH2 boyanma yüzdesi Güçlü 7,162 7,424 0,06 13,109 6,217 0,102

EZH2 boyanma yüzdesi 30 ve altı 7,852 2,432 0,119 19,811 1,012 0,314

EZH2 boyanma yüzdesi 31 ve üzeri 10,415 2,432 0,119 18,825 1,012 0,314

EZH2 nükleer boyanma yoğunluğu Negatif 7,754 2,472 0,433 13,897 2,820 0,420

EZH2 nükleer boyanma yoğunluğu Hafif 7,852 2,472 0,433 19,811 2,820 0,420

EZH2 nükleer boyanma yoğunluğu Orta 12,649 2,472 0,433 28,025 2,820 0,420

EZH2 nükleer boyanma yoğunluğu Güçlü 8,608 2,472 0,433 14,752 2,820 0,420

C-MYC boyanma yüzdesi Negatif 11,860 8,543 0,036 23,852 10,294 0,016

C-MYC boyanma yüzdesi Az 9,298 8,543 0,036 17,281 10,294 0,016

C-MYC boyanma yüzdesi Orta 12,879 8,543 0,036 24,838 10,294 0,016

C-MYC boyanma yüzdesi Güçlü 4,665 8,543 0,036 10,086 10,294 0,016

C-MYC nükleer boyanma yoğunluğu Negatif 10,710 4,048 0,256 23,852 4,678 0,197

C-MYC nükleer boyanma yoğunluğu Hafif 11,860 4,048 0,256 22,111 4,678 0,197

C-MYC nükleer boyanma yoğunluğu Orta 11,762 4,048 0,256 27,105 4,678 0,197

C-MYC nükleer boyanma yoğunluğu Güçlü 7,162 4,048 0,256 13,240 4,678 0,197

79

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Olgu 2: Yeni tanı küçük hücre dışı akciğer kanseri olan 62 yaşında erkek hasta, nefes darlığı, yüz ve üst ekstremitede ödem, ses kısıklığı şikayetleri ile başvurdu. Hastaya toraks BT çekildi. Toraks görüntü-lemesi, süperior vena cava sendromu ile uyumlu olduğu gibi perife-rik ve peribronşial opasiteler ağırlıklı olarak COVİD-19 pnömonisiyle uyumlu saptandı. Enfeksiyon hastalıkları tarafından antiviral tedavi başlanılan hastaya VCSS nedeniyle acil kemoterapi ve metilpredni-zolon başlandı, hastanın izleminde oksijen ihtiyacı azaldı, şikayetleri geriledi, bu süreçte gönderilen COVİD PCR ve elisa IgG testleri negatif olarak sonuçlandı.

Sonuç: Pandemi sürecinde nefes darlığı, öksürük, ateş yakınma-ları olan hastalarda COVİD-19 tanısı akla gelmektedir, fakat vakaları-mızda olduğu gibi birçok akciğer kanseri komplikasyonu bu klinik ile prezente olabilir. COVİD-19 ile uyumlu klinik ve görüntülemesi olan malignite hastalarında VCCS gibi hayatı tehdit eden durumların da ayırıcı tanıda iyi değerlendirilmesi gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: COVİD-19, kanser, VCSS

Kaynakça1. Superior Vena Cava Syndrome in a Patient with Small-Cell Lung Cancer: A

Case Report https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5465747/2. Weekly epidemiological update on COVID-19 - 6 April 2021 https://www.who.

int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019/situation-reports3. Situation report-1 https://www.who.int/emergencies/diseases/novel-

coronavirus-2019/situation-reports4. Cancer patients in SARS-CoV-2 infection: a nationwide analysis in China https:/

pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/32066541/5. Coronavirus Disease 2019 (COVID-19): A Systematic Review of Imaging

Findings in 919 Patients https://www.ajronline.org/doi/full/10.2214/AJR.20.23034

P-036 Akciğer Kanser

ERLOTİNİB KULLANIMININ ERKEK FERTİLİTESİ ÜZERİNE OLAN ETKİLERİ: BİR VAKA SUNUMU

Özde Melisa Celayir1, Rahib Hasanov1, Faysal Dane1

1Altunizade Acıbadem Hastanesi

Günümüzde onkolojik tedavilerde hedefe yönelik ajanlar geniş yer almakta olup ilk basamak tedavilerden progresyon sonrası da dahil olmak üzere solid organ kanser tedavilerinde pek çok aşama-da kullanılmaktadır. Epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR) inhibisyonu sağlayan moleküller, hedefe yönelik tedavi ajanlarından olup klinik çalışmalarla kanser tedavisinde sağkalıma faydasını gös-termiştir. Epidermal büyüme faktörü (EGF), hücre içi EGFR aktivas-yonu sağlayarak hücre stimülasyonunu, proliferasyonunu ve migras-yonunu uyarır. Buradan yola çıkarak EGFR inhibisyonu ile malign hücrelerin anormal proliferasyonunu sağlayan protein etkisi bloke edilir. Erlotinib, EGFR’nin tirozin kiraz alanını inhibe ederek anti-tü-mör aktivitesini gösteren bir moleküldür. Metastatik küçük hücreli dışı akciğer kanserinde (KHDAK) EGFR exon 19 delesyonu veya exon 21 (L858R) mutasyonu varlığında kullanılabilmektedir. Bu sayede ma-lign hücrelerin progresyonunun durdurulması amaçlanmaktadır. Yan etki olarak sıklıkla cilt döküntüsü, diyare ve karaciğer fonksiyon testle-rinde yükselme görülebilir. Ancak bu ilaçların günlük pratikte üzerinde durulmayan erkek reprodüktif sistemi üzerine olan etkileri net değildir. Fizyolojik olarak EGF’nin testis gelişimi ve spermatogenez üzerine olan olumlu mitojenik etkileri bilinmektedir, kanser varlığı ile birlikte EGFR inhibisyonu ile hayvanlar üzerinde yapılan preklinik çalışmalar-da fertilizasyonun bozulmamasına dair net kanıtlar olmamakla birlikte insanlar üzerinde yeterli data yoktur. Biz bu raporda uzun süreli erlo-tinib kullanımı sırasında gelişen invivo fertilizasyon olgumuzu sunduk.

Otuz-altı yaşında erkek hasta beyin metastazı tespit edildikten son-ra metastatik KHDAK (adenokarsinom) tanısı aldı. Beyin metaztazına yönelik palyatif RT aldıktan sonra Medikal Onkoloji polikliniğinde de-ğerlendirildi. Yapılan moleküler incelemelerde EGFR exon 19 deles-yonu saptanarak Erlotinib 150 mg/gün oral başlandı. Kontrol görün-

P-034 Akciğer Kanser

METASTATİK KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİNDE LORLATİNİB DENEYİMİ

Alper Topal1, Ayşegül Dumludağ1, Çağlar Köseoğlu1, Musa Barış Aykan1, Nuri Karadurmuş1

1Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Anaplastik lenfoma kinaz (ALK), çeşitli tümör tiplerinde eks-prese edilebilen bir tirozin kinazdır. Küçük hücreli dışı akciğer kanse-rinde (KHDAK), kromozom 2 üzerindeki ALK gen lokuslarını içeren kromozomal yeniden düzenlemeler yaklaşık yüzde 5 vakada bulunur.

Olgu: 47 yaşında erkek hasta halsizlik, yorgunluk, öksürük, nefes darlığı ve kilo kaybı yakınmaları nedeniyle Ekim 2017’de başvurmuş-tur. sigara içme öyküsü mevcut değildir. Yapılan tetkiklerinde kronik hastalık anemisi ile uyumlu laboratuvar değerleri mevcuttur. Akciğer grafisinde sağ akciğer üst lobda opasite olması üzerine PET-BT is-tenmiştir. Yapılan değerlendirilmesinde primer kitlesi sağ akciğer üst lobda olan hastada karaciğer ve kemik alanlarında yaygın metastatik lezyonlar saptanmıştır. Biyopsisinde akciğer adenokanseri saptanan hastaya yapılan moleküler alt tiplendirme çalışmasında ALK mutasyo-nu saptanmıştır. Hastaya bu dönemde tedavi olarak alektinib 600 mg başlanmıştır. Mart 2018’de “tam cevap” durumuna ulaşılan hastada Aralık 2018’de progresyon saptanmıştır. Bu dönemde lokal tedavi-lerini tamamladıktan sonra hastanın tedavisine lorlatinib eklenmiştir. Ağustos 2019’de tama yakın yanıta ulaşılan hastada haziran 2020’de oligoprogresyon saptanmıştır. Lokal SBRT ile tedavi edilen hasta ha-len lorlatinib tedavisi ile takip altındadır.

Sonuç: Evre 4 Akciğer Adenokanseri vakalarında tanı anında moleküler profil analizi yapılmalıdır. ALK pozitif vakada mevcut ko-şullarda artık alektinib, lorlatinib, brigatinib gibi seçeneklerle uzamış sağkalım elde etmek mümkündür.Anahtar Kelimeler: akciğer kanseri, anaplastik lenfoma kinaz (ALK), lorlatinib

P-035 Akciğer Kanser

COVID-19 İLE MASKELENEN ONKOLOJİK SORUNLAR: VENA KAVA SÜPERİOR SENDROMLU İKİ OLGU

Muhammed Furkan Yeşil1, Hasan Çağrı Yıldırım1, Denizcan Güven1, Serkan Akın1

1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bilim Dalı, Ankara

Giriş: Son yılların en büyük halk sağlığı sorunu olan COVİD-19 pandemisi, kanser hastalarında artmış mortalite nedeniyle onkolojik bakımdan sorunlara neden olmaktadır. Bir diğer sorun ise özellikle akciğer kanseri hastalarında, COVİD-19 semptomlarının altta yatan hastalık ve ilişkili komplikasyonlarıyla benzerlik göstermesidir. Bu noktadan hareketle, merkezimize nefes darlığı ile başvuran ve toraks bilgisayarlı tomografisinde (BT) COVİD-19 ile uyumlu görünüm olan ancak vena kava süperior sendromu nedeniyle de acil tedavi ihtiyacı olan 2 vakamızı sunmak istedik.

Olgu 1: Yakın zamanda solunum sıkıntıları nedeni ile tetkik edilen ve toraks BT’de sağ akciğer üst lobda kitle, üst bronşa basan kitle saptanan 55 yaşında erkek hastanın akciğerden alınan biyopsisi kü-çük hücreli akciğer kanseri ile uyumlu saptandı. Hastanın çekilen PET-CT’sinde buzlu cam alanları, COVİD-19 pnömonisiyle uyumlu olarak değerlendirildi. Hastanın fizik muayenesinde boyunda ve yüzde şiş-lik, sırtta kolleteraller mevcut olup, vena kava süperior sendromu ile uyumlu görüldü. VCSS düşünülen hastaya cisplatin-etoposid kemote-rapisi ve metilprednizolon tedavisi başlandı, hastanın izleminde oksi-jen ihtiyacı ve şikayetleri geriledi, bu süreçte 3 kez gönderilen COVİD PCR ve elısa IgG testi negatif olarak sonuçlandı.

80

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

tülemelerinde tama yakın cevap saptanan hastanın tedavisine devam edildi. Takibinde PET-CT incelemesinde sol akciğer üst lobda para-mediastinal lezyonda hafif metabolik aktivite artışı nedeniyle lokal RT uygulandı. Tedavinin 19. ayında eşinde 33 haftalık spontan intraute-rin gebelik olduğu ve obstetrik kontrollerinin sorunsuz ilerlediği öğre-nildi. 38 hafta 2 günlük gebelik sağlıklı 3300 gr kız bebek doğumu ile sonuçlandı. Geriye yönelik incelemede kesintisiz kullanılan Erlotinib tedavisinin 11. ayında invivo fertilizasyonun gerçekleştiği düşünüldü.

EGF sağlıklı hücreler için mitojenik olup erkek reprodüktivitesinde testis gelişimi ve spermatogenez aşamalarında önemli rol oynamak-tadır. EGFR inhibisyonu nedeniyle erkek fertilitesi açısından oluşa-bilecek sonuçlar üzerine yapılan çalışmalar yeterli değildir. Bu olgu sunumunun amacı EGFR inhibisyonu yapan ajanları kullanan vaka-ların reprodüktivite olasılığı nedeniyle kontrasepsiyonun belirtilmesi, yine de beklenmeyen gebelik durumunda gebeliğin yakın takibinin yapılmasıdır.Anahtar Kelimeler: Erlotinib, Invivo fertilizasyon, EGFR

P-037 Akciğer Kanser

MEME METASTAZLI ROS-1 POZİTİF AKCİĞER ADENOKARSİNOMU: OLGU SUNUMU

Nijat Khanmammadov1, İzzet Doğan1, Nail Paksoy1, Melin Aydan Ahmed1, Anıl Yıldız1, Pınar Saip1, Adnan Aydıner1

1İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı

Giriş: Solid ve hematolojik kanserlerde meme metastazı nadir görülmektedir. Literatürde kanserli hastalarda memeye metastaz oranı %0,3-%1,3 aralığında bildirilmiştir. Bu bildiride ROS-1 pozitif metastatik akciğer adenokarsinomlu ve meme metastazlı bir vakayı sunmaktayız.

Olgu: 42 yaşında bilinen Polisitemia Vera hastalığı olan kadın hasta Ağustos 2018’de öksürük şikayeti ile Göğüs Hastalıkları klini-ğine başvurmuş. Sigara kullanım hikayesi olmayan hastanın Toraks BT’‘sinde sol akciğer alt lobda 13x11 mm lezyon saptanmış. İnce iğne aspirasyon biyopsisi adenokarsinom olarak raporlanmış. PET-CT’de sağ akciğer alt lobda 17 mm nodüler lezyon (SUVmax:3,85) saptanan hastaya Kasım 2018’de sağ alt lobektomi ve mediastinal lenf nodu örneklemesi yapılmış. TNM sınıflamasına göre T1aN0M0 olan has-ta takibe alınmış. Aralık 2020’de öksürük ve sağ memede kızarıklık şikayeti ile kliniğimize başvuran hastanın fizik muayenesinde sağ me-mede şişlik, kızarıklık ve sıcaklık artışı saptandı, aksilla muayenesinde ise lenfadenopati palpe edilmedi (Resim-1). PET-CT’de mediasten ve batın içinde yeni gelişen metastatik lenf nodları, sağ meme retroa-reolar bölgede 2,5x1,3 cm alanda artmış FDG tutulumu (SUDmax 4,8) saptandı. Meme USG’de sağ memede asimetrik ödem ve cilt kalınlaşma, Mamografide ise sağ meme cildinde diffüz ödem, asimet-rik genel trabeküler yoğunluk artışları tespit edildi. Sağ meme tru-cut biyopsi patoloji sonucu; Pansitokeratin(+), TTF-1(+), GATA-3(–), ER(-), PR(–), P40(-) olmak üzere akciğer adenokarsinom metastazı ile uyumlu olarak raporlandı. Mutasyon analizinde EGFR (-), ALK (-) ve ROS-1 (+) tespit edildi. Krizotinib 2x250 mg başlandı. Tedaviden 3 ay sonra yapılan değerlendirmede hastanın öksürük şikayeti azaldı ve sağ memede klinik olarak tam yanıt saptandı (Resim-2). Klinik ve rad-yolojik yanıtlı olan hastanın Krizotinib tedavisine devam edilmektedir.

Sonuç: Akciğer adenokarsinom kaynaklı meme metastazı vakala-rı genellikle hızlı büyüyen, ağrısız, sert ve düzgün sınırlıdır. Sıklıkla üst dış kadranda ele gelen kitle olarak saptanırlar ve yüzeysel yerleşimleri-ne rağmen genellikle cilt veya meme başı çekilmesi göstermezler. Lite-ratürde solid tümör kaynaklı kanserlerin memeye metastaz oranı çok düşüktür. Solid tümörlü 6668 hastanın dahil edildiği bir çalışmada bu oran %0,76 bulunmuştur. Bu vakalar sıklıkla malign melanom ve ak-ciğer kanserinden kaynaklanmakla birlikte daha az sıklıkla jinekolojik

ve genitoüriner sistem tümörlerinden kaynaklanır. Bizim olgumuzda literatürde ender vakalardandır.Anahtar Kelimeler: akciğer kanseri,meme metastazı,ROS-1, Krizotinib

Şekil 1: Krizotinib tedavisi öncesi meme metastazı görüntüsü (hasta onamı alınmıştır)

Şekil 2: Krizotinib tedavisi sonrası klinik tam yanıt (hasta onamı alınmıştır)

P-038 Akciğer Kanser

METASTATİK KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİNDE LORLATİNİB DENEYİMİ

Ramazan Acar1, Nuri Karadurmuş1

1SBÜ. Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara

Giriş: Anaplastik lenfoma kinaz (ALK), çeşitli tümör tiplerinde eks-prese edilebilen bir tirozin kinazdır. Küçük hücreli dışı akciğer kanse-rinde (KHDAK), kromozom 2 üzerindeki ALK gen lokuslarını içeren kromozomal yeniden düzenlemeler yaklaşık yüzde 5 vakada bulunur.

Olgu: 47 yaşında erkek hasta halsizlik, yorgunluk, öksürük, nefes darlığı ve kilo kaybı yakınmaları nedeniyle ekim 2017’de başvurmuş-tur. sigara içme öyküsü mevcut değildir. Yapılan tetkiklerinde kronik hastalık anemisi ile uyumlu laboratuvar değerleri mevcuttur. Akciğer grafisinde sağ akciğer üst lobda opasite olması üzerine PET-BT is-tenmiştir. Yapılan değerlendirilmesinde primer kitlesi sağ akciğer üst lobda olan hastada karaciğer ve kemik alanlarında yaygın metastatik lezyonlar saptanmıştır. Biyopsisinde akciğer adenokanseri saptanan hastaya yapılan moleküler alt tiplendirme çalışmasında ALK mutasyo-nu saptanmıştır. Hastaya bu dönemde tedavi olarak alektinib 600 mg başlanmıştır. Mart 2018’de “tam cevap” durumuna ulaşılan hastada Aralık 2018’de progresyon saptanmıştır. Bu dönemde lokal tedavi-lerini tamamladıktan sonra hastanın tedavisine lorlatinib eklenmiştir. Ağustos 2019’de tama yakın yanıta ulaşılan hastada haziran 2020’de oligopreogresyon saptanmıştır. Lokal SBRT ile tedavi edilen hasta ha-len lorlatinib tedavisi ile takip altındadır.

81

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Sonuç: Evre 4 Akciğer Adenokanseri vakalarında tanı anında moleküler profil analizi yapılmalıdır. ALK pozitif vakada mevcut ko-şullarda artık alektinib, lorlatinib, brigatinib gibi seçeneklerle uzamış sağkalım elde etmek mümkündür.Anahtar Kelimeler: Akciğer Kanseri, Lorlatinib, ALK

P-039 Akciğer Kanser

YAYGIN EVRE KÜÇÜK HÜCRELİ AKCİĞER KANSERİ TANILI VE TAM YANITLI HASTALARDA TORAKAL RADYOTERAPİNİN ETKİNLİĞİ

Ayşe Kötek Sedef1, Berna Akkuş Yıldırım2, Erkan Topkan2, Ahmet Taner Sümbül3

1Department of Radiation Oncology, Ersin Arslan Training And Research Hospital, Gaziantep, Turkey 2Department of Radiation Oncology, Baskent University Medical School, Adana, Turkey 3Department of Medical Oncology, Baskent University Medical School, Adana, Turkey

Giriş: Yaygın evreli küçük hücreli akciğer kanserli hastaların teda-visinde torasik radyoterapinin rolü için literatür verileri yetersizdir. Bu çalışmanın amacı, sistemik kemoterapiye tam yanıt veren ileri evre KHAK hastalarında torasik radyoterapinin etkinliğini incelemektir.

Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, hastane tabanlı retrospektif göz-lemsel vaka serisi çalışması olarak tasarlanmıştır. 2011-2020 yılları arasında Türkiye’de iki farklı onkoloji merkezinde yaygın evre küçük hücreli akciğer kanserli toplam 125 hasta tedavi edilmiştir. Demografik veriler ve kemoterapi sonuçları toplanmıştır. Platin-etoposid kombi-nasyon tedavisi sonrası hastalar tam yanıt verenler (grup 1) ve yanıt vermeyen hastalar (grup 2) olmak üzere 2 gruba ayrıldı.

Sonuçlar: Hastaların medyan yaşı 61 (38-81) olup, 112’si (%89,6) erkekti. Medyan takip süresi 12 aydı ve 98 (%78.4) hasta öldü. Prog-resyonsuz sağkalım (PFS) (yanıt veren hastalar için) ve genel sağka-lım (OS) sırasıyla 8 ve 13 ay olarak tahmin edildi. Platin etoposid kombinasyon tedavisine tam yanıtın ardından 20 hasta (%16) torasik radyoterapi aldı. 58 hasta (%46.4) profilaktik kranial radyoterapi aldı. Torasik radyoterapi alan hastalar, almayanlara göre daha iyi genel sağkalıma sahipti (sırasıyla 19’a karşı 12 ay ve p=0,002). Torasik radyoterapi alan hastaların PFS almayanlara göre daha iyi olduğu görüldü (sırasıyla 11’e karşı 8 ay ve p=0,01) Profilaktik kranyum rad-yoterapisi alan hastaların genel sağkalımları, almayanlara göre daha iyiydi. (sırasıyla 17’ye karşı 10 ay ve p=0,001)

Tartışma: Bu çalışmada, sistemik kemoterapiye tam yanıt veren ileri evre KHAK hastalarında torasik radyoterapinin sağkalım sonuçla-rını iyileştirebileceğini gösterdik.Anahtar Kelimeler: Küçük hücreli akciğer kanseri, torakal radyoterapi, tam yanıt

Kaynakça1. Govindan R, Page N, Morgensztern D, Read W, Tierney R, Vlahiotis A, Spitznagel

EL, Piccirillo J: Changing epidemiology of small-cell lung cancer in the United States over the last 30 years: analysis of the surveillance, epidemiologic, and end results database. J Clin Oncol. 2006 Oct 1;24(28):4539-44.

2. Miller KD, Siegel RL, Lin CC, Mariotto AB, Kramer JL, Rowland JH, Stein KD, Alteri R, Jemal A: Cancer treatment and survivorship statistics, CA Cancer J Clin. 2016 Jul;66(4):271-89. doi: 10.3322/caac.21349. Epub 2016 Jun 2.

3. Jett JR, Schild SE, Kesler KA, Kalemkerian GP. Treatment of small cell lung cancer: diagnosis and management of lung cancer, 3rd edn: American College of Chest Physicians evidence-based clinical practice guidelines. Chest 2013; 143: e400S–19.

4. Früh M, De Ruysscher D, Popat S, et al. Small-cell lung cancer (SCLC): ESMO Clinical Practice Guidelines for diagnosis, treatment and follow-up. Ann Oncol 2013; 24: 99–105.

5. Horn L, Mansfield AS, Szczsna A, et al. First-line atezolizumab plus chemotherapy in extensive-stage small cell lung cancer. N Engl J Med 2018;379:2220-9.

P-040 Akciğer Kanser

EGFR POZİTİF EVRE IV KHDAK TANILI HASTALARDA İLK SERİ TEDAVİDE PRİMER LEZYONA TORASİK RADYOTERAPİ SONUÇLARI İYİLEŞTİRİR

Ayşe Kötek Sedef1, Berna Akkuş Yıldırım2, Erkan Topkan2, Ahmet Taner Sümbül3

1Dr. Ersin Arslan Research And Training Hospital, Department Of Radiation Oncology, Gaziantep,turkey 2Department Of Radiation Oncology, Baskent University Medical School, Adana, Turkey 3Department Of Medical Oncology, Baskent University Medical School, Adana, Turkey

Giriş: Metastatik EGFR mutant KHDAK hastalarının tedavisinde torasik radyoterapinin rolü literatür verileri yetersizdir. Bu çalışmanın amacı, kemoterapi veya TKI ile tedavi edilen metastatik EGFR mutant KHDAK hastalarında upfront torasik radyoterapinin etkinliğini ince-lemektir. .

Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, hastane tabanlı retrospektif göz-lemsel vaka serisi çalışması olarak tasarlanmıştır. 2014-2020 yılları arasında Türkiye’de iki farklı onkoloji merkezinde takip edilen me-tastatik EGFR mutant küçük hücreli dışı akciğer kanserli toplam 141 hasta bu çalışmaya dahil edildi.

Sonuçlar: Hastaların ortanca yaşı 63 (aralık 35-91) idi. EGFR mutasyon sonuçları sırasıyla 82 (%58,2), 56 (%39,7) ve 3 (%2,1) hastada Ekson 19 delesyonu, ekson 21 mutasyonu ve ekson 18 mu-tasyonu idi. Medyan takip süresi 22 aydı ve takip sırasında 94 (%33,3) hasta öldü. Tüm hastalar için medyan genel sağkalım (OS) 26 ay ve progresyonsuz sağkalım (birinci basamak tedavi için) (PFS) 10 aydı. 32 (%22,6) hastada primer tümör bölgesine radyoterapi uygulandı. Primer tümör bölgesine radyoterapi alan hastalar, almayanlara göre daha iyi genel sağkalıma sahipti (sırasıyla 31’e karşı 23 ay ve p=0,02) Ön ayarda TKI alan hasta grubunda da sağkalım avantajı görüldü (sırasıyla 33’e karşı 23 ay ve p= 0.05).

Tartışma: Bu çalışmada, EGFR mutasyonlarını barındıran ile-ri evre IV KHDAK hastalarında EGFR-TKI tedavisi ile kombinasyon olarak primer lezyona önceden yapılan torasik radyoterapinin sonucu iyileştirebileceğini gösterdik.Anahtar Kelimeler: KHDAK, EGFR mutasyonu, Torasik Radyoterapi

Kaynakça1. Detterbeck FC, Boffa DJ and Tanoue LT. The new lung cancer staging system.

Chest 2009; 136:260-71.2. Molina JR, Yang P, Cassivi SD, et al. Non-small cell lung cancer: epidemiology,

risk factors, treatment, and survivorship. Mayo Clin Proc 2008;83:584-94.3. Kalemkerian GP, Narula N, Kennedy EB, Biermann WA, Donington J, Leighl

NB, et al. Molecular Testing Guideline for the Selection of Patients With Lung Cancer for Treatment With Targeted Tyrosine Kinase Inhibitors: American Society of Clinical Oncology Endorsement of the College of American Pathologists/International Association for the Study of Lung Cancer/Association for Molecular Pathology Clinical Practice Guideline Update. J Clin Oncol 2018;36:911–9. [PubMed: 29401004]

4. Cho J, Chen L, Sangji N, Okabe T, Yonesaka K, Francis JM, et al. Cetuximab response of lungcancer-derived EGF receptor mutants is associated with asymmetric dimerization. Cancer Res 2013;73:6770–9. [PubMed: 24063894]

5. NCCN Clinical Practice Guidelines in Oncology. Non-Small Cell Lung Cancer (NSCLC) Version 2.2021-December 15-2020. NCCN.org.

P-041 Baş Boyun Kanseri

NADİR GÖRÜLEN BİR OLGU :LARİNKS KARSİNOSARKOMU

Fatma Buğdaycı Başal1, İrem Bilgetekin1, Cengiz Karaçin1, Ayşe Ocak Duran1, Ülkü Yalçıntaş Arslan1, Necati Alkış1, Berna Öksüzoğlu1

1SBÜ Dr Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Primer larinks karsinosakomu oldukça nadir görülen malign bir tümördür. Skuamöz hücreli kanserin malign bir varyantı olduğu

82

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

tir. Klinik tecrübenin az olduğu kanser tiplerinden biri olan göz kapağı sebase bez karsinomu kemoterapisi ve klinik izleminin literature katkı sağlayacağını düşünmekteyiz.Anahtar Kelimeler: Göz kapağı sebase bez karsinomu, kemoterapi

P-046 Baş Boyun Kanseri

NADİR BİR TÜMÖRÜN NADİR BİR METASTAZI; TÜKRÜK BEZİ KANAL TÜMÖRÜNÜN KOLON METASTAZI

Tolga Doğan1, Burçin Çakan Demirel1, Melek Özdemir1, Canan Karan1, Burcu Yapar Taşköylü1, Atike Gökçen Demiray1, Serkan Değirmencioğlu1, Arzu Yaren1, Gamze Gököz Doğu1

1Pamukkale Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Tükrük bezi tümörleri nadir görülür. Baş-boyun tümörlerinin %6-8 ini oluşturmaktadır. Her ne kadar etyolojide baskın bir sebep görülmesede radyasyon, viral enfeksiyonlar( ebv,hıv,hpv), sigara po-tansiyel sebeplerdendir. Çoğu karşımıza ağrısız kitle ile gelir. Tükrük bezinin uzak metastazları nadirdir. En sık akciğer (%63) olmak üzere kemik(%31), karaciğer (%14) beyin(%7) cilt(%4) diğer en sık uzak metastaz yerleridir.

Olgu: 55 yaş erkek, 40 paket/yil sigara öyküsü olan hastanin ko-morbiditesi yoktu. Soygeçmisinde özellik yok idi. Şubat 2017’de bo-yun sol yaninda şişlik şikayeti ile geldi. Çekilen pet ct’de sol parotis bezi bezinde 1,5 cm nodüler lezyon (suv 6.2) Primer tmr ile uyumlu. Bilateral servikal zincirde multipl lap., Mediastende prevasküler alan-da subsantimetrik boyutlu lenf nodlari(suv:3.2) Saptandi. Sol parotis bezinden yapilan tru-cut bx(mart 2017): tükrük bezi kanal karsino-mu olarak geldi. Patolojisinde sitokeratin 7,19 (+), androjen rec(+), gcdfp15(+) olan hastaya mediastinoskopi önerildi. Hasta kabul etme-di. Evre 4 olarak değerlendirilen hastaya 6 kür dcf verildi. Tam yanitli olarak değerlendirildi. Kbb tarafindan operasyona uygun görülmeyen hasta mediasten ve her iki servikal lenf nodlarina 60 gy rt aldi. Takip-lerinde nüks gelişen hasta 4 kür cisplatin-5fu-cetuximab aldi. Tedaviye yanitli olarak değerlendirildi. 1 Yil sonra çekilen pet’te servikal, me-diasten, axiller lenf nodlarinda progresyon saptanan hastadan axiller lenf nodundan bx alindi. Tükrük bezi kanal karsinomu met.İle uyumlu geldi. Tümör mutasyon yükü yüksek saptandiği için immünoterapi planlandi. Hastanin doku biyopsisinden gönderilen foundation sonu-cuna uygun şekilde diş merkezde 2 kür ipilimumab-pembrolizumab-endoxan tedavisi aldi. Yanit alinamayan hastaya cobimetinib tedavisi başlandi. Grad 3-4 dermatit,lenfödem gibi yan etkiler nedeniyle hasta tedaviye devam edemedi. Bu arada takipteyken karin ağrisi şikaye-tiyle başvurduğu acil polikliniğinde akut batin(perfore apandisit?) Ne-deniyle opere oldu. Hastaya sağ hemikolektomi uygulandi. Patolojisi tükrük bezi kanal karsinomu metastazi olarak gelen hasta halen car-boplatin-paklitaksel tedavisi almaktadir.

Olgumuzda olduğu gibi tükrük bezi kanal tümörleri de büyük tükrük bezlerinin duktal epitelinden kaynaklanan tükrük bezi tümör-lerinin yüksek grade’li nadir görülen bir alt gurubudur. Majör tükrük bezi tümörlerinin sadece <1.8% Tükrük bezi kanal tümörleridir. En sık parotis bezinde(%72), sonrada submandibular bezde (%18) gö-rülür. Ortalama tanı yaşı 66’dır. 50 Yaş altı hastalar nispeten daha iyi prognozludur. Hastalar genellikle boyun lenf nodu metastazı ile karşımıza çıkarlar. Bu tümörler sıklıkla lokal hastalıkta radikal boyun disseksiyonu ve takibinde adjuvan RT ile tedavi edilirler. Metastatik olanlarda sistemi tedavi seçenekleri kullanılmaktadır. Günlük pratiği-mizde çok sık görmediğimiz bu tümör tipinin sıradışı uzak metastazı olan kolon metastazını hatırlatarak, bu tümörlerin agresif davranışına dikkat çekmek istedik.Anahtar Kelimeler: tükrük bezi kanal tümörü, tükrük bezi tümörleri

Kaynakça1. M. Guzzo, S. Di Palma, C. Grandi, R. Molinari Salivary duct carcinoma: clinical

characteristics and treatment strategies. Head Neck, 19 (1997), pp. 126-133

için sarkomatoid SCC (squamous cell carcinoma)şeklinde de adlan-dırılır. İnsidansı 6-7 dekatlarda pik yapar ve erkek cinsiyette kadına oranla 12 kat daha fazla görülür. Etyolojide kronik sigara içiciliği, al-kol tüketimi ve radyasyon maruziyeti yer almaktadır. Sıklıkla vokal kord lokalizasyonludur. Agresif tümörler olmalarına rağmen; obstrüktif semptomlarla (ses kısıklığı, nefes darlığı, yutma güçlüğü, öksürük, ağ-rılı yutkunma vb.) erken dönemde başvuru nedeniyle erken evrede tanı konulması iyi prognoza katkıda bulunur. Biz burada ses kısıklığı nedeniyle opere edilen patoloji sonucu primer larinks kaynaklı karsi-nosarkom olarak raporlanan olgumuzu sunmayı amaçladık.

Olgu: 59 yaşında erkek hasta ses kısıklığı nedeniyle tetkik edildi. Özgeçmişinde esansiyel hipertansiyon,koroner arter hastalığı ve 60 paket/yıl sigara içme öyküsü mevcuttu . Hastanın boyun tomografi-sinde trakea lümeni anteriorunda 9x11 mm polipoid oluşum gözlendi. Evreleme amaçlı yapılan PET BT görüntülemesinde larinkste tiroid kartilaj düzeyinde anteriorda lümen içine polipoid uzanımlı boyutu 1.2 x 0.7 cm lezyonda (Suv maks:7.71), sağ vokal kordda izlenen asimetrik kalınlaşma ve subglottik düzeyde anterior duvarda (Suv-maks:7.40) olan patolojik artmış 18-FDG tutulumu saptandı. Larin-goskop aracılığıyla larinkste sağ vokal korddan 2 cm’lik polipoid lez-yon eksizyonel biyopsi ile çıkarttıldı. Biyopsi sonucu osteoklast tipi dev hücreler içeren sarkomatoid karsinom karsinosarkom ile uyumlu ola-rak sonuçlandı. Patolojik olarak immünhistokimyada SMA ve S100 ile fokal ekspresyon saptandı ve polipoid büyüme paterni ve yüzey epi-telinde atipi bulguları mevcuttu. Postoperatif MRI görüntülemesinde rezidü bulgusu saptanmayan hasta multidisipliner tümör konseyinde tedavi planı için görüşüldü ve hastaya radyoterapi verilmesine karar verildi. Hastanın tedavisi ve takibi devam etmektedir.

Sonuç: Larinks karsinosarkomu nadir görülmektedir. Tedavide standart bir protokol yoktur. Semptomatik olması nedeniyle erken ev-rede saptanmaktadır. Primer tedavisi cerrahidir ancak erken evrede de olsa kontrlateral lenf nodu metastazı yapmaya eğilimli olduğundan literatür bilgileri ışığında tedavide cerrahinin postoperatif radyoterapi ile kombinasyonu önerilmektedir.Anahtar Kelimeler: Karsinosarkom, Larinks, Prognoz, Tedavi

P-042 Baş Boyun Kanseri

LOKAL İLERİ GÖZ KAPAĞI SEBASE BEZ KARSİNOM OLGUSU

Hamza Uğur Bozbey1, Nil Molinas Mandel1

1Koç Üniversitesi Hastanesi

Sebase bez karsinomu göz kapağında meibomian veya Zeis be-zinden kaynaklanır. Göz kapağı malign tümörlerinin %1-5’ini oluştu-rur. Başlangıçta şalazyon veya kronik blefarokonjonktivit ile karışması nedeniyle doğru tanı ve uygun tedavi gecikebilir. Primer tedavisi cer-rahidir. Esas olarak komşuluk yoluyla yayılır. Uzak organ tutulumu nadir olmakla birlikte lenfatik ve hematojen yolla olur. 69 yaşındaki olgumuzda ilk olarak 7 yıl önce sol göz kapağında lokal tedaviye ce-vap vermeyen tekrarlayan blefarit öntanısıyla yapılan biyopsi sonucu tanı koyulmuş. Lokal eksizyon sonrası 6 ay sonra nüks gelişmiş. Tekrar eksize edilmiş. Takiplerinde 1 yıl kadar önce tekrar lokal nüks olması üzerine lokal eksizyon tekrarlanmış. Son eksizyon sonrası yaklaşık 3 cm çapında gözü kapatan lokal nüks ve solda daha belirgin her iki servikal sert, ağrısız, fikse lenf nodları gelişen hastada sol servikal lenf nodu biyopsisi yapıldı. Sebase karsinom metastazı olarak değerlendi-rildi. Bunun üzerine sistemik yayılımı araştırmak üzere çekilen PET-BT’de sağ gözde lokal tümör, her iki servikal lenf nodlarında metas-taz şüpheli lezyon saptandı. Lokal ileri hastalık olarak kabul edildi ve 5-Fluorourasil ve sisplatin kemoterapisi başlandı. 3 kür sonrası lokalde ve lenf nodlarında beligin klinik regresyon gelişti. Yanıt değerlendirme amaçlı çekilen servikofasyal MRI’da regresyon saptandı. Bu aşamada radyoterapi ve eş zamalı kemoterapi (sisplatin) planlandı. Tedavisi de-vam eden olgunun kısa ve uzun dönemli sonuçları ayrıca bildirilecek-

83

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

2. Okuma Y, Hosomi Y, Takahashi S, Maeda Y, Okamura T and Hishima T: Response to cytotoxic chemotherapy in patients previously treated with palliative-intent chemotherapy for advanced thymic carcinoma. Clin Lung Cancer 16: 221-227, 2015.

3. Palmieri G, Buonerba C, Ottaviano M, et al.: Capecitabine plus gemcitabine in thymic epithelial tumors: final analysis of a Phase II trial. Future Oncol 10: 2141-2147, 2014.

Şekil 1A

Şekil 1B

P-048 Baş Boyun Kanseri

RETROMOLAR TRİGON KERATİNİZE SKUAMÖZ HÜCRELİ KARSİNOM: OLGU SUNUMU

Melike Nur Ünal1, Tarık Salman 2, Ahmet Alacacıoğlu2, Yüksel Küçükzeybek2, Yaşar Yıldız2, Seray Saray2, Osman Bütün2, Demet Arıkan Etit 3, Ercan Pınar4

1İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi, İç Hastalıkları Kliniği 2İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 3İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi, Tıbbi Patoloji 4İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Kliniği

Giriş: Retromolar trigon (RMT) maligniteleri oral kavite maligni-teleri içerisinde nadir görülür (1). Genellikle kötü prognozludur (2). RMT; üçgen şeklinde, tabanı son molar dişin distal yüzeyinden pos-terior mandibular alveolusa uzanan ve apeksi tüber maksillada olan bir bölgedir. Lateral sınırı koronoid proses, medial sınırı ise anterior tonsiller plikalardır (3). Bu tümörler hızla kas, sinir, yumuşak damak, ağız tabanı, parafaringeal alan gibi çevre dokulara yayılır ve genellikle ileri evrede tanı alır (4). Kemik invazyonu kötü prognoz göstergesidir (5). Burada bahsedilecek olan hasta; ileri evrede saptanan retromolar trigon keratinize skuamöz hücreli karsinom olgusudur.

Olgu: Dış merkezde nazofarinks kanseri, undiferensiye tip tanısı alan 49 yaş erkek hasta, 6 kür küratif kemoradyoterapi (sisplatin+ yoğunluk ayarlı radyoterapi (IMRT)) sonrası merkezimizde tedavisiz takip edilmekteydi. Takiplerini aksatan hasta ağız içinde yara şikâyeti ile tekrar merkezimize başvurdu. Hastanın 70 paket/yıl sigara kullanı-mı öyküsü mevcuttu. Endoskopik bakısında nazofarenkste kitle imajı görülmedi. Oral bakısında sağ son molar diş hizasında görülen ülse-revejetan kitleden biyopsi alındı ve patoloji sonucu retromolar trigon zon, keratinize skuamöz hücreli karsinom olarak raporlandı. PET-BT’de sağ RMT düzeyinde 28x18mm boyutlu, artmış tutulum göste-ren primer tümör alanı ile uyumlu görünüm (SUVmax:12.5) izlendi. Evreleme sonrası hastaya tümör eksizyonu, segmental mandibulekto-

2. Vijayvel Jayaprakash 1, Mihai Merzianu, Survival rates and prognostic factors for infiltrating salivary duct carcinoma; Head Neck . 2014 May;36(5):694-701.

3. El-Naggar AK, Chan JKC, Grandis JR, et al. World Health Organization Classification of Tumours of Head and Neck, IARC, Lyon 2017

4. Eric R. Carlson, DMD Salivary Gland Malignancies, Oral Maxillofacial Surg Clin N Am 31 (2019) 125–144

P-047 Baş Boyun Kanseri

İLERİ EVRE TİMİK KARSİNOM OLGUSUNDA PLATİN VE ANTRASİKLİN SONRASI GEMSİTABİN VE KAPESİTABİN İLE BAŞARILI TEDAVİ

Elif Şenocak Taşçı1, İbrahim Yıldız1

1Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Acıbadem Atakent Hastanesi

Giriş: Timik karsinomlar, timik epitelyal tümörlerin %5-36’sını oluşturur(1). Timomalara göre farklı moleküler profil, yüksek metas-taz olasılığı ve kemoterapiye daha az yanıt ile karakterizedir. Yaklaşık %50’si ileri evrede tanı alır.Antrasiklin bazlı rejimler veya paklitaksel/karboplatin, tekrarlayan ve inoperabl timik karsinom için 1. sırada önerilmektedir.Tedavi görmüş hastalar için kurtarma veya ikinci ba-samak kemoterapi hakkında yeterli araştırma yoktur.Biz de, üçüncü sırada gemsitabin-kapesitabin tedavisine yanıt veren bir timik karsi-nom vakası sunduk.

Olgu: 33 yaş erkek hasta bilgisayarlı tomografide mediastende kitle saptanması üzerine başvurdu.Kitle biyopsi sonucu (CK19, p40 ve PD-L1 pozitif) skuamöz hücreli timik karsinom olarak raporlandı.Has-tada unrezektabl lokal ileri hastalık olduğu görüldü. İlk seri karboplatin ve paklitaksel tedavisi başlandı.Dört kür sonra yapılan görüntüleme-lerde primer tümörde boyutu artışı, bilateral akciğer ve mediastinal lenf nodlarında metastazlar saptandı.İkinci basamakta siklofosfamid, doksorubisin ve sisplatin uygulandı.Altı kür sonra stabil yanıt gözlendi.Takipte nefes darlığında artma nedeni ile yapılan pozitron emisyon to-mografisinde, tüm vucutta yaygın metastazlar görüldü. Üçüncü basa-mak kemoterapi olarak gemsitabin ve kapesitabin uygulandı.Dört kür gemsitabin-kapesitabin tedavisinden sonra, hem plevral yüzeylerde, akciğerlerde, karaciğerde, sol adrenal bezde hem de iskelet sistemin-deki lezyonlarda tam metabolik yanıt ve mediastinal lezyonlarda da tama yakın metabolik yanıt görüldü(Şekil 1A ve B).Tedavi altında 1,5 yıldır tama yakın yanıt devam etmektedir.

Sonuç: Antrasiklin/platin bazlı kemoterapiler, %60-90 yanıt oranıyla timomanın 1. basamak tedavisinde kullanılmaktadır.Küçük retrospektif çalışmalara bakıldığında bu yanıt %25’e düşmektedir(2).Dirençli olgularda kemoterapinin klinik yararı belirsiz iken, standart bir kurtarma tedavisi yoktur.Yüksek orotat fosforibosil transferaz ekspres-yonu ve nispeten düşük timidilat sentaz ekspresyonu kombinasyonu, 5-FU ilaçları timik karsinomda etkin kılmaktadır.Gemsitabin ve in vivo enzimatik olarak 5-FU’ya dönüştürülen kapesitabin arasındaki siner-ji preklinik modellerde gösterilmiştir.Gemsitabin-kapesitabin ile timik epitelyal tümör hastalarında yapılan bir faz II çalışmanın sonucunda medyan progresyonsuz sağkalım 11 ay, 1 yıllık ve 2 yıllık sağkalım oranları %80 ve %67 idi(3). Çalışmaya katılan 15 hastanın sadece 3’ünde timik karsinom olması olgumuzu önemli kılmaktadır.Çalışma-da gemsitabin-kapesitabin rejimi timik karsinomlara karşı bir kurtarma tedavisi olarak etkili ve alternatif rejimler düşünüldüğünde olumlu bir toksisite profiline sahipti.Bizim çalışmamızda, üçüncü sırada gemsi-tabin-kapesitabin tedavisi ile tama yakın metabolik yanıt alınan bir timik karsinom olgusu sunulmuştur.Gemsitabin-kapesitabin kurtarma tedavisi için etkin bir seçenek olabileceğinden olgumuz timik kanser hastalarının tedavisine yeni bir bakış açısı sağlayabilir.Anahtar Kelimeler: timik skuamoz karsinom, salvaj tedavi, gemsitabin, kapesitabin, toksisite

Kaynakça1. Wick MR, Scheithauer BW, Weiland LH and Bernatz PE: Primary thymic

carcinomas. Am J Surg Pathol 6: 613-630, 1982.

84

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-049 Baş Boyun Kanseri

ADJUVAN TEDAVİ ALMIŞ DİL SCC HASTALARINDA, NÖTROFİL-LENFOSİT VE TROMBOSİT-LENFOSİT ORANLARININ SAĞKALIM ÜZERİNE ETKİSİ

Selin Aktürk Esen1, Doğan Uncu1

1Ankara Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji

Giriş: Dil squamoz hücreli karsinomu (SCC), oral kavite kanserleri ve orofarinks kanserleri grupları içerisinde değerlendirilen baş boyun kanserleridir. Geçtiğimiz dekatta insidansı önemli ölçüde artmıştır. Yaşlı popülasyonda hastaların %70’ini erkekler oluştururken, 45 yaş altında bu oran % 50-65’e düşmektedir. Sigara, alkol, travma, çevre-sel faktörler ve HPV suçlanan etiyolojik faktörler arasındadır. Birçok araştırma grubu, farklı solid tümörlerde nötrofil-lenfosit oranı (NLR), platelet-lenfosit oranı (PLR) gibi periferik kan inflamatuar paramet-relerinin öngörücü ve prognostik rolünü araştırmıştır. Bu çalışmada non-metastatik, opere edilmiş ve ardından adjuvan tedavi almış dil SCC hastalarında, tanı anındaki NLR ve PLR değerleri ile sağ kalım arasındaki ilişki araştırılmıştır.

Gereç ve Yöntem: Dil SCC tanısı ile 2009-2021 tarihleri arasında hastanemiz tıbbi onkoloji bölümünde takipli, post-operatif adjuvan tedavisini tamamlamış 27 hasta dosyası retrospektif tarandı. Yaş, cin-siyet, ECOG-PS, tümör lokalizasyonu, sigara içiciliği ve tanı anındaki hemogram parametreleri not edildi. Hastaların hemogram paramet-relerinden NLR ve PLR değerleri hesaplandı. Veriler SPSS istatistik programı kullanılarak analiz edildi.

Sonuçlar: Hastaların ortalama takip süresi 4,2 yıl idi. Hastaların 13’ü kadın, 14’ü erkekti. Tümör lokalizasyonu, 6 hastada (%22,2) dil 2/3 ön kısmı, 19 hastada (%70,4) dil kökü ve 2 hastada (%7,4) her iki bölge idi. Nüks görülen hastalarda, nüks görülmeyen hastalara göre NLR ve PLR değerleri istatistiksel anlamlı ölçüde yüksekti (sırasıyla p=0,048; p=0,012) (Tablo 1). DFS için yapılan tek değişkenli ana-lizde, sigara ve PLR; çok değişkenli analizde PLR prognostik faktör olarak tespit edildi (Tablo 2). NLR ve PLR için optimal kesme değerini bulmak için ROC analizi kullanıldı. NLR için kesme değeri 2,34 olarak [AUC 0,72 (%95 CI:0,530-0,920), p=0,047, sensitivite %64, spesi-fite % 61], PLR için kesme değeri 138,27 olarak [AUC 0,78 (%95 CI:0,595-0,966), p=0,013, sensitivite %78, spesifite % 76] bulun-du. Hastalar NLR<2,34 ve ≥2,34 olmak üzere ve PLR <138,27 ve PLR ≥138,27 olmak üzere ikişer gruba ayrıldı. Hastalıksız sağ kalım (DFS), NLR ≥2,34 olan grupta 13,6 (8,7-18,6) ay iken, NLR <2,34 olan grupta medyana ulaşmamıştı (p=0,194) (Şekil 1). DFS, PLR ≥138,27 olan grupta 11,8 (6,1-17,6) ay iken, PLR <138,27 olan grupta medyana ulaşmamıştı (p=0,016) (Şekil 2).

Tartışma ve Sonuç: Bu çalışmada DFS, dil SCC hastalarında, preoperatif PLR <138,27 olanlarda, PLR ≥138,27 olanlara göre, an-lamlı ölçüde yüksek bulunmuştur. NLR <2,34 olan hastalarda, NLR ≥2,34 olanlara göre, numerik olarak artmış DFS tespit edilmekle bir-likte, bu değer istatistiksel anlamlılığa ulaşmamıştır. Bu durum, hasta sayısının azlığına bağlanmıştır. Dil SCC hastalarında basitçe hesapla-nabilecek inflamatuar parametreler olan NLR ve PLR’nin prognostik önemini belirlemek için, daha geniş hasta sayıları ile yapılacak çalış-malara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: dil squamoz hücreli karsinom, prognostik indeksler, nötrofil lenfosit oranı, platelet lenfosit oranı

mi, rekonstrüksiyon ve trakeotomi yapıldı. Tümör makroskopik ola-rak 28*10 mm boyutunda değerlendirildi. Çevredeki kas, kemik ve perinöral dokularda invazyon saptandı. Lenfovasküler invazyon sap-tanmadı. Hasta tedavisiz takibe alındı. Perinöral invazyonu olan has-tanın takibinde yüzün sağ tarafında ciddi ağrı ve sağ temporal bölgede hipoestezi şikayeti gelişti. Operasyon sonrası 6. ayda istenen kontrol PET-BT’de sağ RMT orjinli, oral kaviteye açılmış, submandibuler ala-na uzanan, metabolik boyutu yaklaşık 4x4x6 cm olan; nüks malignite lehine hipermetabolik infiltratif lezyon saptandı. Hasta inoperable ola-rak değerlendirildi. Daha önce radikal radyoterapi öyküsü olan hasta-ya radyoterapi planlanamadı ve hasta tekrar kliniğimize yönlendirildi. Hastaya sisplatin, 5-fluororasil ve setuksimab başlanması planlandı. Hasta operasyon sonrası gelişen enfeksiyöz süreçler nedenli planlanan kemoterapiyi alamadan hayatını kaybetti.

Tartışma ve Sonuç: Oral kavite maligniteleri, maligniteler içeri-sinde mortalite oranı açısından önemli yer tutar (5). RMT tümörleri diğer oral kavite maligniteleri ile karşılaştırıldığında genellikle ileri ev-rede saptanır ve daha kötü prognozlu seyreder. Tanı anındaki tümör yayılımına göre tedavide cerrahi operasyonlar, radyoterapi, kemote-rapi ya da kombine tedavi tercih edilebilir (5). RMT maligniteleri hızlı progresyon gösterdiğinden şüpheli lezyonlardan mutlaka biyopsi alın-malı ve vakit kaybetmede uygun tedavi seçeneği belirlenerek tedaviye başlanmalıdır.Anahtar Kelimeler: Retromolar trigon, oral kavite, skuamöz hücreli kanser

Kaynakça1. Rizvii ZH, Alonso JE, Kuan EC, St John MA, Treatment outcomes of patients

with squamous cell carcinoma of the retromolar trigone, Laryngoscope, Dec;128(12):2740-2744, 2018.

2. Hao SP, Tsang NM, Chang KP,Chen CK,Huang SS, Treatment of squamous cell carcinoma of the retromolar trigone, Laryngoscope, Jun;116(6):916-20, 2006.

3. Faisal M, Abbas T, Khaleeq U, Adeel M, Anwer AW, Hussain R, Jamshed A. Treatment Outcomes of Rare Retromolar Trigone Squamous Cell Carcinoma Using Combined Modalities. Cureus. 2017 May 1;9(5):e1203.

4. Horta R, Nascimento R, Silva A, Amarante J. The Retromolar Trigone: Anatomy, Cancer Treatment Modalities, Reconstruction, and a Classification System. J Craniofac Surg. 2016 Jun;27(4):1070-6

5. Byers RM, Anderson B, Schwarz EA, Fields RS, Meoz R. Treatment of squamous carcinoma of the retromolar trigone. Am J Clin Oncol. 1984 Dec;7(6):647-52

Şekil: Retromolar trigon, skuamöz hücreli karsinom

85

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo 2. DFS için tek değişkenli ve çok değişkenli analiz

Tek değişkenli analiz

Çok değişkenli analiz

HR (%95 CI) p-değeri HR (%95 CI) p-değeri

Cinsiyet

Kadın 0,386 0,256

Erkek 0,62 (0,21-1,8) 0,5 (0,11-2,19)

ECOG-PS

0 1 0,308 1 0,240

1 0,33 (0,83-1,35) 1,95 (0,53-7,13)

2 0,54 (0,15-1,95) 3,58 (0,81-15,83)

Tanı yaşı 1,01 (0,98-1,05) 0,361 1,01 (0,96-1,07) 0,619

Sigara

Yok 1 0,032* 0,042*

Var 1,93 (0,68-5,66) 3,3 (1,04-10,49)

NLR 1,54 (0,96-2,45) 0,070 1,07 (0,58-2) 0,809

PLR 1,02 (1-1,03) 0,006* 1,02 (1,01-1,04) 0,002*

P-050 Baş Boyun Kanseri

METASTATİK ÖZEFAGUS SKUAMÖZ HÜCRELİ KANSERDE NİVOLUMAB DENEYİMİ

Alper Topal1, Ayşegül Dumludağ1, Çağlar Köseoğlu1, Musa Barış Aykan1, Nuri Karadurmuş1

1Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı

Giriş: Özofagus kanseri gastrointestinal sistem kanserlerinin %7’sini oluşturmaktadır. Histolojik alt tip olarak en sık yassı hücreli karsinom (SCC) ve adenokarsinom görülmektedir. Hastaların %50-60’ı tanı anında lokal ileri veya metastatik evrededir. En sık akciğer, karaciğer ve kemiğe metastaz yapmaktadır. Biz burada metastatik özofagus kanseri tanılı ve nivolumab altında uzun süredir takip altında olan olguyu sunmayı amaçladık.

Olgu: 26 yaşındaki kadın hasta disfaji, odinofaji ve kilo kaybı ne-deniyle Şubat 2016’da başvurmuştur. Sigara öyküsü pozitif olan has-tanın yapılan tetkiklerinde demir eksikliği anemisi ve malnüstrisyon ile uyumlu laboratuvar değerleri mevcuttu. Çekilen PET/CT’de özefagus üst 1/3’lük kısımda kitle, servikal vertebralarda metastaz ve boyun-da yaygın lenf nodu metastazları saptanmıştır. Hastadan endoskopik biyopsi yapılmıştır. Biyopsi sonucu skuamöz hücreli karsinom olarak sonuçlanan hastaya sistemik kemoterapi başlanmıştır. Devamında eş zamanlı kemoradyoterapi de alan hastanın kontrollerinde progresyon saptanması üzerine hastaya endikasyon dışı Nivolumab başvurusu yapılmıştır. Başvurusu olumlu sonuçlanan hastaya Mart 2017’de Ni-volumab 180mg/21gün şeklinde başlanmıştır. Temmuz 2017’de tama yakın cevap elde edilen hasta, Ağustos 2021’e kadar Nivolumab al-tında progresyonsuz takip edilmiştir. Hasta halen Nivolumab tedavisi ile takip altındadır.

Sonuç: Metastatik özafagus SCC hastalarında sistemik kemotera-pi sonrası progrese olan hastalarda, ikinci basamak tedavi olarak, bir PD-1 inhibitörü olan Nivolumab’ın iyi bir alternatif olacağı unutulma-malıdır. PD-1 inhibitörleri ile metastatik özefagus SCC hastalarında uzamış sağkalım elde etmek mümkündür.Anahtar Kelimeler: özefagus kanseri, PD-1 inhibitörleri, nivolumab

Şekil 1: PLR'ye göre hastalıksız sağ kalım analizi

Şekil 2: NLR'ye göre hastalıksız sağ kalım analizi

Tablo 1. Nüks olan ve nüks olmayan hastaların klinik ve laboratuvar özellikleri

Nüks Yok Nüks Var

Median (Min;Max) N (%) Median (Min;Max) N (%) p-değeri

Tanı yaşı (yıl) 51 (28;83) 56 (31;74) 0,375

Cinsiyet 5 (%38,5) 8 (%57,1) 0,430

8 (%61,5) 6 (%42,9)

EGOG-PS 0 6 (%46,2) 4 (%28,6) 0,190

1 6 (%46,2) 6 (%42,9)

2 1 (%7,7) 4 (%28,6)

Tümör lokalizasyonu

4 (%30,8) 2 (%14,3) 0,856

7 (%53,8) 12 (%85,7)

2 (%15,4) 0 (%0)

Sigara Yok 3 (%23,1) 7 (%50) 0,239

Var 10 (%76,9) 7 (%50)

Adjuvan tedavi RT 1 (%7,7) 4 (%28,6) 0,257

KRT 12 (%92,3) 10 (%71,4)

NLR 2,09 (0,33- 3,9) 3,58 (0,72-4,67) 0,048*

PLR 110,91 (79,03-205,8) 155 (107,78-223,44) 0,012*

86

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 1: Hastanın muayene görüntüsü

Şekil 2: Hastanın preop petbt’i görüntüsü

Şekil 3: Hastanın postop petbt’i görüntüsü

P-051 Cilt Tümörleri ve Melanoma

TİMOMAYI TAKLİT EDEN METASTATİK MALİGN MELANOM OLGU SUNUMU

Cumali Çelik1, Ferhat Ekinci1, Atike Pınar Erdoğan1, Ahmet Dirican1, Gamze Göksel1

1Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji

Giriş: Malign melanom (MM) genellikle erken evrede ciltte fark edi-len nevüsler sonucu eksizyonel biopsi ile tanı alır. MM tüm deri kan-serlerinin % 4’nü oluştururken, deri kanserine bağlı ölümlerin % 80’ni oluşturmaktadır. MM nöral krest kaynaklı ve melanositlerden köken almasından dolayı deri, solunum sistem ve üst gastrointestinal siste-min kombine organ ve dokularının mukozal membranlarını ve gözün üveal dokusu da dahil olmak üzere nöral krest hücrelerinin migrasyo-nunun olduğu bölgelerde gelişebilir. Metastatik MM görülmesi sık kar-şılaşılan bir durum değildir. Burada MM ve larinks kanserli bir hastada mediastende görülen ve timomayı taklit eden bir vaka sunulmaktadır.

Olgu: 60 yaşında 40 paket yıl sigara öyküsü olan erkek hasta 7 yıl önce karın üst bölgesinde renk değişikliği olması üzerine dermatoloji-ye başvuru sonrası yapılan eksizyon sonucu MM olarak raporlanmış. Hastaya 1 ay adjuvan interferon tedavisi verilmiş. 2 yıl önce de er-ken evre larinks kanseri (T1BN0M0 ) tanısı konulması üzerine küratif radyoterapi (RT) almış. Hastanın takipleri sırasında mediastende kitle görülmesi nedeniyle timoma düşünülerek opere edilmiş (Şekil 1). Pa-toloji raporu metastatik MM olarak sonuçlanması üzerine tarafımıza yönlendirilmiş. Operasyon sonrası çekilen pozitron emisyon tomogra-fisinde (PET) operasyondan önce çekilen ile kıyaslandığında medias-tinal lenf nodlarının kaybolduğu görüldü (Şekil 2). Hasta kliniğimize başvurduğun da yapılan fizik muayenesinde sırt bölgesinde 0,5 cm boyutlarında deriden hafif kabarık nevüs fark edildi ve plastik cerrahi-ye yönlendirilerek eksize edildi (Şekil 3).

Tartışma: Hastamız 7 yıl önce MM nedeniyle adjuvan tedavi ve 2 yıl önce de larinks kanseri tanısı ile de küratif RT almış. Timomalar ise mediastinal neoplazmların yaklaşık %20’sini oluşturur. Çoğu timo-ma hastası hastamızda olduğu gibi 40-60 yaşları arasında kadın ve erkeklerde benzer insidanslarda görülür. Timoma lı bir hastanın pre-zentasyonu çoğunlukla insidental olarak çekilen bir görüntüleme ya da tümörün lokal bası etkilerine bağlı gelişen nefes darlığı, frenik sinir basısına bağlı ses değişikliği yada göğüs ağrısı şeklinde olur. Hastanın ses kısıklığı ile beraber mediastinal kitle olması timomayı düşündür-müş ancak patolojik doku örneği metastatik MM olarak raporlanmış. MM’ların uzak metastazları deriden subkutanöz yumuşak dokulara, akciğere, karaciğere, beyne ve diğer organlarda görülmektedir. Hasta-mızda ise mediastinel lenf bezine metastaz olarak prezente olmuştur. Yapılan literatür taramasında mediastinel izole metastaza rastlanmadı-ğı için paylaşmak istedik.Anahtar Kelimeler: Metastatik Malign Melanom, Timoma

87

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

8. Serrano C, Sánchez G, del Mar Serrano M, Linares J, Dulanto C, Naranjo R. Nódulos y placas violáceas en escroto y muslo. Actas Dermosifiliogr 2005;96:127-9.

9. Tela UM, Ibrahim AG, Abubakar AS, WaruGoni B, Musa AB, Waziri A. Localised Primary Kaposi’s sarcoma Of the Scrotum: A Rare Presentation. IOSR-JDMS 2014;13:83-5.

10. Yenice MG, Varnalı E, Şeker KG, Kavak A, Tuğcu V. Scrotal Kaposi’s Sarcoma in HIV-negative patient: a case report and review of the literatüre. Turk J Urol 2018; 44(2): 182-4.

Şekil 1: Dermiste iğsi hücreli nodüler tümör (H&E: 100X)

Şekil 2: Yer yer yarık benzeri hal alan vasküler yapılar, tümör içerisinde ekstravaze eritrositler, hemosiderin yüklü makrofajlar ve plazma hücreleri (H&E: 400X)

Şekil 3: Tümör hücrelerinde nükleer granüler HHV8 pozitifliği (HHV8: 400X)

P-052 Cilt Tümörleri ve Melanoma

HIV NEGATİF SKROTAL KAPOSİ SARKOM: BİR OLGU

Demet Işık Bayraktar1, Güzin Demirağ1, Deniz Bayçelebi2

1Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıbbi Onkoloji 2Ondokuz Mayıs Üniversitesi Patoloji

Giriş: Kaposi sarkomu (KS) human herpes virus 8 (HHV-8) ile iliş-kili düşük dereceli anjioproliferatif bir hastalıktır. Dört alt gruba ayrılır: daha çok orta veya yaşlı grupta görülen klasik tip, endemik tip (güney Afrika’da AIDS’in epidemik görüldüğü bölgede görülür, Afrikan tip olarak da adlandırılabilir), iyatrojenik (immünsupresif tedavi altında gelişen) ve epidemik (AIDS ilişkili) tip. Klasik kaposi sarkomu sıklıkla yaşlı erkek hastalarda ve özellikle ayakta olmak üzere distal ekstre-mitelerde görülür. Dermatolojik bulguları farklı morfolojilerde olabilir. Akciğer, karaciğer, kemik, kemik iliği gibi visseral organ tutulumu ol-dukça nadirdir(1).

Olgu: 71 yaşında erkek hasta, skrotal bölgede semptomatik olma-yan 2 adet ciltten kabarık kırmızı-mor lezyonları olması üzerine baş-vurdu ve bu lezyonlardan alınan biyopsi sonucu kaposi sarkomu ola-rak raporlandı. Mikroskopik incelemesinde dermiste nodül oluşturan iğsi oval hücrelerden kurulu tümör izlendi (Şekil 1) Tümör, içerisinde yer yer yarık benzeri hal almış prolifere vasküler yapılar, ekstravaze eritrositler, hemosiderin yüklü makrofajlar ve plazma hücreleri gözlen-di (Şekil 2). İmmünhistokimyasal çalışmada tümör hücrelerinde nük-leer granüler HHV-8 pozitifliği dikkati çekti (Şekil 3) D2-40 ve CD 31 pozitif, S-100 negatifti. Taban ve yan cerrahi sınırlarda tümör devam ediyordu. PET BT’de sistemik yayılım yoktu. Anti HIV negatif saptan-dı. Skrotal lezyonlar eksize edildi. Patolojisi kaposi sarkom, tümör ev-resi olarak raporlandı. Cerrahi sınırlar pozitif olduğu için tekrar eksize edildi. Sınırlı cilt tutulumu olduğu için bu dönemde hasta kemoterapi veya radyoterapi almadı. Takiplerinde skrotal lezyonlarda lokal rekür-rens oldu ve yeniden eksize edilerek takibe alındı. En son PET BT de bir öncekine göre değişiklik saptanmadı.

Tartışma ve Sonuç: Kaposi sarkomu ilk olarak 1872 de Moritz Kaposi tarafından tanımlanmıştır(2). Kaposi sarkomu ile HIV ilişkisi iyi bilinmektedir. Bir diğer ilişkili faktör ise HHV-8 dir. Bizim hasta-mızda HHV-8 pozitifliği mevcuttu. Nadir olarak iç organ tutulumu da olabilir(3). Urogenital sistem kaposi sarkomun etkilediği nadir yerler-dendir. Urogenital sistem içinde en sık penis tutulumu görülür. Skrotal tutulum daha nadirdir. Bizim vakamız dışında literatürde HIV pozitif ve HIV negatif toplam 8 vaka bildirimi yapılmıştır(4-11). HIV negatif 4 vaka olup bizim vakamız da HIV negatifti. Kaposi sarkomun tedavi seçenekleri total eksizyondan kemoterapiye, kriyoterapi, laser ablas-yon ve elektrokoter gibi lokal tedavilerden radyoterapiye kadar deği-şebilmektedir. Bizim vakamızda sınırlı bir cilt tutulumu olduğu için cilt eksizyonları ile takip edilmiş, yayılım gözlenmediği için sistemik tedavi uygulanmamıştır. Sonuç olarak skrotal kaposi sarkom nadir görülen vasküler bir neoplazmdır. Sınırlı lezyonlarda lokal tedaviler ile başarılı sonuçlar alınmaktadır. Hızlı ilerleyen, sistemik yayılımı olan sempto-matik vakalarda sistemik tedaviler uygulanabilmektedir.Anahtar Kelimeler: Kaposi sarkoma, skrotum, HHV-8

Kaynakça1. Caponetti G, Dezube BJ, Restrepo CS, Pantanowitz L. Kaposi sarcoma of the

musculoskeletal system: a review of 66 patients. Cancer 2007; 109:1040.2. Braun M. Classics in oncology. Idiopathic multiple pigmented sarcoma of the

skin by Kaposi. CA Cancer J Clin 1982;32:340-7.3. Schwartz RA, Micali G, Nasca MR, Scuderi L. Kaposi sarcoma: a continuing

conundrum. J Am Acad Dermatol 2008;59:179-208.4. Vyas S, Manabe T, Herman JR, Newman HR. Kaposi’s sarcoma of scrotum.

Urology 1976;8:82-5. [CrossRef]5. Turan H, Uslu E, Erdem H, Başar F. Kaposi sarcoma of scrotum: A Case Report.

Abant Med J 2013;2:254-5.6. Gümüşay O, Şen TA, Alıcı O, Takcı Z, Kabalay IE, Kaya SU, et al. Kaposi

Sarcoma in HIV Negative Patient. Journal of Gaziosmanpasa University Faculty of Medicine 2014;7:241-5.

7. Johnson DE, Chica J, Rodriquez LH, Luna M. Kaposi’s sarcoma presenting as scrotal ulcerations. Urology 1977;9:686-8.

88

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

6. Lens M, Bataille V, Krivokapic Z. Melanoma of the small intestine. Lancet Oncol 2009;10:516-21.

7. Blecker D, Abraham S, Furth EE, Kochman ML. Melanoma in the gastrointestinal tract. Am J Gastroenterol 1999;94:3427-33.

8. Hadjinicolaou AV, Hadjittofi C, Athanasopoulos PG, Shah R, Ala AA. Primary small bowel melanomas: fact or myth? Ann Transl Med 2016;4:113.

Şekil 1: a. İnce barsak mukozasını siffüz infiltre eden tümör (HEx100), b. Belirgin nükleollü, orta büyük çapta pleomorfik tümör hücreleri (HEx400)

Şekil 2: a. Tümör hücrelerindesox-10 ifadesi (HEx200), b. Tümör hücrelerinde HMB-45 ifadesi (HEx200)

P-055 Cilt Tümörleri ve Melanoma

EKSİZE EDİLEMEYEN BAZAL HÜCRELİ KARSİNOM HASTASINDA VİSMODEGİB DENEYİMİMİZ

Gökhan Karakaya1, Yusuf İlhan2, Mustafa Serkan Alemdar2, Ali Murat Tatlı2, Sema Sezgin Göksu2, Hasan Şenol Coşkun2

1Mardin Devlet Hastanesi 2Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi

Giriş: Bazal hücreli karsinom en yaygın kanserdir ; melanom dışı deri kanserlerinin yaklaşık% 80’i bazal hücreli karsinomlardır. Bazal hücreli karsinomların çoğu çeşitli cerrahi yöntemlerle kolayca tedavi edilmesine rağmen, bu lezyonlar bazen cerrahi veya radyasyon tera-pisine (lokal olarak ilerlemiş bazal hücreli karsinom) artık uygun ol-mayan ileri bir duruma ilerler veya nadirende uzak metastaz yaparlar. Hedhegog sinyallemesindeki değişiklikler, bazal hücreli karsinomun patogenezinde rol oynamaktadır. Vismodegib, bazal hücreli karsinom (BCC) ile ilişkili olan Hedgehog (Hh) yolunun sınıfının ilk, oral mole-kül inhibitörüdür. Bizde burada alt göz kapağı yerleşimli görme kaybı riski nedeniyle cerrahi ve radyoterapi tedavilerine uygun olmayan hastamızda vismodegib denyimimizi paylaştık.

Olgu: Hastamız 68 yaşında erkek hasta ve komorbid bir hastalığı yoktu. Hastanın 12 yıl önce sol alt göz kapağında lezyon nedeniyle kitle eksizyonu yapılmıştı. O dönem ki patoloji sonucu bazal hücre-li karsinom ile uyumluydu. Hasta sol göz kapağında yeniden ortaya çıkan ve son dönemde giderek büyüyen, görmesini etkileyen kitle lezyonu ile başvurdu (Şekil 1). Mevcut lezyondan plastik cerrahi ta-rafından biyopsi yapıldı. Patoloji sonucu: bazal hücreli kanser olarak geldi. Hastanın mevcut lezyonun için MR çekildi. MR da sol orbita iç kantus-alt göz kapağından kaynaklanan ve göz içine doğru uzanım gösteren kitle lezyonu görüldü. Plastik cerrahi ve göz hastalıkları tara-fından operasyon için değerlendirildi. Ancak mevcut lezyonun cerrahi olarak çıkarılması enükleasyon gerektirmesi ve hastanın görme kaybı riski nedeniyle uygun bulunmadı. Hasta radyasyon onkolojis tarafın-dan değerlendirildi ve radyoterapiye bağlı da görme kaybı riski oldu-ğu belirtildi. Hasta onkoloji konseyinde değerlendirilerek vismodegib

P-053 Cilt Tümörleri ve Melanoma

PRİMER İNCE BARSAK MALİGN MELANOMU: OLGU SUNUMU

Demet Işık Bayraktar1, Seda Gün2, Murat Derebey3

1Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Bilim Dalı 3Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bilim Dalı

Giriş: Malign melanom melanositlerin bulunduğu epitelinden kö-ken alır. Mukozal melanom kutanöz olandan daha kötü bir prognoza sahiptir. Mukozal melanom nadir görülür tüm melanomların yaklaşık %1’ini oluşturur. Başlıca yerleşim yerleri baş-boyun (%55), anorektal (%24), vulvovajinal (%18) bölgelerdir. Nadiren de üriner trakt, me-sane ve ince barsaklardadır. Tedavide mukozal melanomda önerilen, hastalıksız sağkalımı sağlamak açısından teknik olarak mümkünse geniş lokal eksizyonun uygulanmasıdır. 5 yıllık sağkalım oranı kuta-nöz melanomda %80 iken, bu oran mukozal melanomda %25 ‘ler civarındadır.

Olgu: 69 yaşında erkek hasta ileus tablosu ile tetkik edilirken ter-minal ileumda tıkayıcı kitle saptanması üzerine ileri incelemeye alındı. PET BT de pelvik bölgede mesane superioru komşuluğundaki barsak ansına ait kitlede diffüz artmış FDG tutulumu, abdomende FDG po-zitif lenf nodları (malignite lehine ) saptandı. Tıkayıcı kitleye yönelik rezeksiyon-anastomoz operasyonu uygulandı. Tümöral yapı ekspansif büyüme paterni göstermiş olup yer yer serozal yüzeyi erode etmekle birlikte serozal yüz intakttı. Histolojik incelenmede mukozası ülsere ince barsak duvarını tam kat infiltre eden iri veziküler çekirdekli, belir-gin çekirdekçikli geniş eozinofilik sitoplazmalı pleomorfik hücrelerden kurulu tümöral oluşum izlendi (Şekil 1-2). İmmünohistokimyasal ça-lışmada hücreler HMB 45 ve SOX-10 ile pozitif boyandı (Şekil 3-4). Eksize edilen 9 adet lenf nodunda metastaz gözlenmedi. İleal -jejunal rezeksiyon patolojisi sonucu malign melanom olarak raporlandı. Post operatif PET BT’de pelvik bölgede postoperatif değişiklikler görüldü. Kutanöz melanoma ait bir bulgu saptanmadı. Göz muayenesinde bir patoloji saptanmadı. Hasta medikal tedavi verilmeden takibe alındı.

Tartışma ve Sonuç: İnce barsak melanomlarının büyük bir bölü-mü primer kutanöz lezyondan metastaz şeklinde görülmektedir. Na-diren de gastrointestinal traktta primer lezyon olarak görülür. Bu yer-leşim sıklıkla anorektal bölgede (anal kanal: %31,4, rektum: %22,2) olup ince barsakta %2,3 ve kalın barsaklarda %0,9 oranında ortaya çıkabilmektedir. İnce barsaklarda melanosit varlığı ve ince barsaklarda primer melanom gelişimi henüz net olarak açıklanamamıştır. Melano-mun metastaz mı yoksa primer mi olduğu histopatolojik olarak değer-lendirilerek anlaşılması zordur. Primer intestinal melanomun prognozu hızlı büyümesi ve agresif olması nedeniyle metastazdan daha kötüdür. Bu tümörün agresif seyirli olmasının yanı sıra geç tanı konulması ve zengin vasküler ve lenfatik yatağa bağlı olarak tümörün hızlı büyümesi prognozun kötü olasının nedenleri arasındandır. Cerrahi primer ince barsak melanomu için ana tedavi seçeneği olmakla birlikte cerrahi sı-nırların intakt olması ve bölgesel lenf nodlarının eksize edilmesi de çok önemlidir. Bu hastalarda sistemik adjuvan tedavinin sınırlı bir etkinliği vardır ve kemoterapiye yanıt oranları düşüktür.Anahtar Kelimeler: mukozal melanom, ince barsak malign melanomu

Kaynakça1. Chang AE, Karnell LH, Menck HR. The National Cancer Data Base report on

cutaneous and noncutaneous melanoma: a summary of 84,836 cases from the past decade. The American College of Surgeons Commission on Cancer and the American Cancer Society. Cancer 1998; 83:1664.

2. Cress RD, Holly EA. Incidence of cutaneous melanoma among non-Hispanic whites, Hispanics, Asians, and blacks: an analysis of california cancer registry data, 1988-93. Cancer Causes Control 1997; 8:246.

3. Lotem M, Anteby S, Peretz T, et al. Mucosal melanoma of the female genital tract is a multifocal disorder. Gynecol Oncol 2003; 88:45.

4. Carvajal RD, Spencer SA, Lydiatt W. Mucosal melanoma: a clinically and biologically unique disease entity. J Natl Compr Canc Netw 2012; 10:345.

5. Cheung MC, Perez EA, Molina MA, Jin X, Gutierrez JC, Franceschi D, et al. Defining the role of surgery for primary gastrointestinal tract melanoma. J Gastrointest Surg 2008;12:731-8.

89

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

limumab sonrasında progresyon gelişmesi dabrafenib ve trametinib tedavisi başlanıyor. Ekim 2019 a kadar hedefe yönelik tedavi ile yanıt alınsa da hasta nöbet ve intrakranial metastaz ile geliyor. Radyoterapi sonrasında nivolimumab ve ipilimumab kombinasyonu planlanırken overde hızlı progrese kitle nedeniyle opere ediliyor ve patoloji netice-sinde o da melanom metastazı olarak belirleniyor. Hasta genel durum bozukluğu batında yaygın asit nedeniyle servisimizde izlenirken Aralık 2019 da vefat ediyor.

Sonuç: Şeffaf hücreli sarkom ilk zamanlarda histopatolojik benzer-lik nedeniyle yumuşak dokunun melanomu olarak adlandırılmaktay-dı. Hastaların çoğunluğu üçüncü veya dördüncü dekadda tanı almak-ta. Çoğunlukla alt ekstremitede yerleşmekle birlikte nadirde olsa baş boyun, gastrointestainal traktus ve lomber vertebrada görülebilmekte-dir.Bizim hastamızda tümörün yerleşimi, hastanın yaşı daha çok şeffaf hücreli sarkom ile uyumluydu. Melanom için ise kemik dokusu atipik başlangıç yeriydi. Şeffaf hücreli karsinom nadir görülmekle birlikte malign melanom ile benzer özelliklere sahip olduğu ve ayırıcı tanıda akılda bulunması gerektiği unutulmamalıdır. Spesifik sitogenetik ano-mali arada kalınan vakalarda yol göstericidir.Anahtar Kelimeler: şeffaf hücreli, melanom, sitogenetik

Kaynakça1. Segal NH, Pavlidis P, Houghton AN Classification of clear-cell sarcoma as a

subtype of melanoma by genomic profiling. J Clin Oncol. 2003;21(9):1775.2. Zucman J, Delattre O, Thomas G, EWS and ATF-1 gene fusion induced by

t(12;22) translocation in malignant melanoma of soft parts. Nat Genet. 1993;4(4):341.

3. Rodríguez-Martín M, Sáez-Rodríguez M, Herrera AM. Clear cell sarcoma: a case mimicking primary cutaneous malignant melanoma. Indian J Dermatol. 2009;54(2):168-72.

4. Dim DC, Cooley LD, Miranda RN. Clear cell sarcoma of tendons and aponeuroses: a review. Arch. Pathol. Lab. Med. 2007 Jan;131(1):152-6.

5. Schaefer IM, Hornick JL. Diagnostic Immunohistochemistry for Soft Tissue and Bone Tumors: An Update. Adv Anat Pathol. 2018 Nov;25(6):400-412

6. Mavrogenis A, Bianchi G, Ruggieri P. Clinicopathological features, diagnosis and treatment of clear cell sarcoma/melanoma of soft parts. Hippokratia. 2013 Oct;17(4):298-302.

P-057 Cilt Tümörleri ve Melanoma

TEMOZOLOMİD KULLANIMINA SEKONDER GELİŞEN KOLESTAZ TABLOSU: NADİR VAKA SUNUMU

Şafak Yıldırım Dişli1, Ali Caner Özdöver1, Eyyüp Ayas1, Feyyaz Özdemir1

1Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Malign melanom, melanositlerin malign tümörü olup, tüm kanserler içerisinde yaklaşık %1.5-2.5 oranında görülmektedir. Hasta-lar genellikle erken evrede teşhis edilse de, ileri evrede tanı alan has-talar da bulunmatadır[1]. Melanom tedavisinde kemoterapinin düşük etkinliği olduğu bilinse de ülkemizde, metastatik BRAF(-) olan hasta grubunda ilk basamak tedavi olarak temozolomid kullanılabilmekte-dir. Biz metastatik BRAF(-) birinci basamakta temozolomid tedavisi alıp kolestaz tablosu gelişen olguyu takdim edeceğiz.

Olgu: Daha önce bilinen kronik rahatsızlığı ve düzenli ilaç kullanı-mı olmayan 63 yaşında kadın hasta, sağ parailiak bölgede bulunan 63*57 mm lenfadenopatiden yapılan biyopsi ile malign melanom ta-nısı aldı. BRAF(-) saptanan hastaya ilk basamak tedavi olarak temo-zolomid tedavisi başlandı. Temozolomid 5 gün kullandıktan sonra bu-lantı, iştahsızlık, genel durum bozukluğu şikayetleri ile acil servise baş-vuran hastanın pansitopenisi saptanması üzerine servis yatışı yapıldı. Hastanın yatış tetkiklerinde lökosit:390 x103/µL nötrofil:20 x103/µL hemoglobin:9.3 g/dL platelet:15 x103/µL ALT:69 U/L AST:42 U/L GGT:197 U/L alkalen fosfataz:185 U/L total bilirubin:3.0 mg/dL direkt bilirubin:0.8 mg/dL saptandı. Hastanın tedavisi düzenlenerek takibe alındı. Takiplerinde bilirubin değerleri progresif artış gösteren hasta-nın yapılan batın mrı ve mrcp tetkikinde ‘karaciğer boyutu normal, konturları düzgün, intrahepatik ve ekstrahepatik safra yolları normal, hepatik ve portal venöz sistem doğal’ olarak değerlendirildi. Hasta

150 mg dozunda 1x1 başlandı. Hastamızın takiplerinde gözündeki lezyonun belirgin küçüldüğü ve görmesinin düzeldiği saptandı (Şekil 2). Hastamız tedavinin dördüncü ayında olup, herhangi bir advers olay görülmedi ve takiplerine devam ediliyor.

Tartışma: Bazal hücreli karsinom sıklıkla cerrahi yada radyoterapi yöntemleri ile rahatlıkla tedavi edilebilmektedir. Ancak yerleşiim yeri nedeniyle cerrahi ve radyoterapiye uygun olmayan, lokal ileri yada metastatik hastalarda son yıllarda vismodegib önemli bir tedavi seçe-neği haline gelmiştir. Bizde vismodegib ile advers olay yaşamadan iyi tedavi yanıtı aldığımız hastamızı paylaşmak istedikAnahtar Kelimeler: Bazal hücreli kanser, Cerrahi, Radyoterapi, Vismo-degib

Şekil 1 Şekil 2

P-056 Cilt Tümörleri ve Melanoma

ŞEFFAF HÜCRELİ SARKOM İLE AYIRIMI ZOR YAPILAN MALİGN MELANOM VAKASI

Sercan Ön1, Murat Karateke1, Elvina Almuradova1, Burcu Çakar1, Şaziye Burçak Karaca1

1Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Şeffaf hücreli sarkom nöral krest hücrelerinden kaynaklanan nadir görülen bir yumuşak doku kanseridir.Çoğunlukla alt ekstremite-de tendon kılıflarından veya aponevrozlarından kaynaklanır.Histolojik olarak malign melanom ile birçok benzerlikleri vardır. Melanin, HMB-45 ve S-100 pozitifliği her iki tümörde de bulunur.Gen ekspresyon profili de benzer özellikler göstermektedir. Ancak sitogenetik olarak çoğu şeffaf hücreli sarkomda translokasyon (12;22) (q13-14;q12) sap-tanır.Şeffaf hücreli sarkom nadir de görülse maling melanom ile karı-şabileceği ve ayırımında zorluk yaşanabileceği akılda tutulmalıdır.Bu amaçla kliniğimizde takip ettiğimiz melanom ve şeffaf hücreli sarkom ayrıcı tanısında zorluk yaşanan bir vakayı sunmak istedik.

Olgu: 41 yaşında kadın hasta, Mart 2018 de sol ayak bileğinde şişlik ve ağrı şikayetiyle doktora başvuruyor.Çekilen ekstremite MRG: Sol tibia distalinde malign natürde olabilecek 4 cm kitle saptanıyor. Hastaya bunun üzerine tru-cut biopsi yapılıyor. Patoloji: Melanositik Diferansiasyon Gösteren Malign Tümör. Tanı sonrasında çekilen PET-BT de uzak metastaz yok.Hasta EÜTF Tıbbi Onkoloji Kliniği konse-yinde değerlendiriliyor. Yaşı, yerleşim yeri ve ESWR-1 gen füzyonu değerlendirilememesi nedeniyle şeffaf hücreli sarkom olarak değerlen-dirilip tedavisi başlanıyor Ekim 2019’da. İkinci kür tedavi sonrasında karın ağrısı şikayetiyle çekilen batın tomografisinde ileal ansta invaji-nasyon ve solid lezyonlar saptanması üzerine hasta acil operasyona alınıyor. Patoloji sonucunda malign melanom metastazı kabul ediliyor ve hastanın tedavisi nivolimumab ile değiştirliyor. Bu esnada pato-loji sonucunda BRAF V600E muastayonu saptanıyor. Altı kür nivo-

90

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

gelmektedir. Tüm melanom vakalarının %1’i mukozal melanomdur. Bu hastalık vücudun güneş görmeyen bölgelerinde meydana gelmek-tedir.

Olgu: Tıbbi onkoloji kliniğine damağında koyu renkli ağrılı yara şikayeti ile başvuran 58 yaşında hastaya yapılan gingival biyopsi ma-lign melanom olarak raporlandı. Evreleme amaçlı yapılan PET-BT tetkikindeher iki servikal büyüğü 3.3 cm olan ve SUV tutulumu 16.7 olan metastatik lenf nodları ve abdominal bölgede çölyak ve sol pa-raaortik bölgede büyüğü 1.6 cm ve SUV tutulumu 28 olan metastatik lenf nodları saptandı. BRAF ve c-kit mutasyonları negatif gelen has-taya metastatik ilk sıra tedavide temozolamid başlandı. Tedavi altında karın ağrısı şikayeti artan hastaya yapılan 3. ay kontrolünde PET-BT tetkikinde abdominal metastatik lenf nodlarında aşikar progresyon gö-rüldü. Bunun üzerine metastatik ikinci sıra tedavi olarak hastaya nivo-lumab 3 mg/kg dozundan başlandı. İmmünoterapinin birinci yılında abdomen tomografide safra kesesinde polip görüldü. 8x6 mm polip takibe alındı. Ancak 14x12 mm olması sonrası kolesistektomi yapıldı ve malign melanom metastazı ile uyumlu geldi. Cerrahi sonrası başka lezyon olmaması nedeniyle tedaviye devam edildi. Hasta halen tedavi altında olup aktif şikayeti mevcut değildir.

Sonuç ve Tartışma: Safra kesesine metastaz oldukça nadir bir durum olmakla beraber safra kesesi malign melanom tanısı da olduk-ça nadirdir ve primer safra kesesi kanserlerinin yaklaşık %50-60 civarı safra kesesi malign melanomudur.Anahtar Kelimeler: melanom, safra kesesi, metastaz

Şekil 1: Safra kesesi metastazı intraoperatif makroskopik görünümü

Şekil 2: Boyun BT malign LAP görüntüsü

Gastroenteroloji bölümüne konsülte edildi. Hastada temozolomidin çok nadir görülen (<%1) yan etkisi olan kolestaz düşünüldü. Yatı-şının 10.gününde total bilirubin:28 mg/dL direkt bilirubin:15 mg/dL ALT:108 U/L AST:118 U/L tespit edildi. Hastanın medikal tedaviye rağmen progresif seyreden bilirubin değerleri yatışının 28.gününde total bilirubin:40 mg/dL direkt bilirubin:28 mg/dL olarak tespit edildi. Takiplerinde pansitopenisi düzelmeyen genel durum bozulan hasta yatışının 29.gününde exitus oldu.

Sonuç ve Tartışma: Evre IV malign melanom hastalarında, or-tanca sağ kalım 8-9 ay, 3 yıllık sağ kalım ise %15’in altında gösteril-miştir[2]. Metastatik malign melanomda, ülkemizde ilk basamak te-davi olarak uygulanabilen temozolomid tedavisi alan hastalarda veya temozolomid tedavisi uygulanan diğer kanser hastalarında nadir de olsa kolestaz tablosu gelişebileceği ve bu durumun hasta için hayati olabileceği akılda tutulmalıdır.Anahtar Kelimeler: temozolomid, kolestaz

Kaynakça1. Youl, P., et al., Melanoma in adolescents: a case controlstudy of risk factors in

Queensland, Australia. International journal of cancer, 2002. 98(1): p. 92-982. Suhag, V. and P. Vats, Shiftingparadigms in themanagement of metastatic and

unresectable melanoma. Advances in Modern OncologyResearch, 2017. 3(4): p. 162-165

P-058 Cilt Tümörleri ve Melanoma

MİDE METASTAZLI MELANOM OLGUSU

Yakup Düzköprü1, Ebru Çılbır1, Gökşen İnanç İmamoğlu1

1Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH, Tıbbi Onkoloji, Ankara

Giriş: Solid tümörlerin mide metastazları nadir olarak görülmekte-dir. Sıklıkla eşlik eden başka metastazlar da olduğu için kötü prognoz ile ilişkilidir. Melanomun gastrointestinal metastazları arasında en sık mide metastazı olsa bile genel olarak nadir olarak karşımıza çıkar. Biz de mide metastazı gelişen melanom vakamızı sunmak istedik

Olgu: 55 yaşındaki erkek hastanın kafa cildinde temporal bölgede gelişen nevüs benzeri lezyon 2 yıl önce eksize edilmiş ve patoloji raporu melanositik nevüs olarak raporlanmış. Takipte 2 yıl sonra aynı bölgede nüks gelişmesi üzerine tekrar eksize edildi ve patolojisi melanom olarak raporlandı. Hastaya adjuvan interferon tedavisi verildi. Adjuvan teda-visi tamamlandıktan 3 yıl sonraki takiplerinde dispeptik yakınmaları ol-ması üzerine yapılan endoskopide midede diffüz, dağınık 2-5 mm ara-sında kabarık nodüler lezyonlar görüldü. Yapılan endoskopik biyopsi sonucu melanom metastazı olarak raporlandı. Hastaya Temozolamid başlandı ve BRAF gen mutasyonu bakıldı. BRAF gen mutasyonu pozitif olan hastada dabrafenib+trametinib tedavisine geçildi.

Sonuç: Mide metastazları az görülse de özellikle dispeptik yakın-maları olan veya melena gibi gastrointestinal kanama bulguları ile başvuran melanom tanılı hastalarda melanom metastazı akılda tutul-malıdır.Anahtar Kelimeler: melanom, metastaz, mide

P-059 Cilt Tümörleri ve Melanoma

SAFRA KESESİNE METASTAZ YAPAN NADİR BİR MALİGN MELANOM VAKASI, OLGU SUNUMU

Ali Caner Özdöver1, İsmail Saygın3, Arif Burak Çekiç2, Evren Fidan1

1KTÜ Farabi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2KTÜ Farabi Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı 3KTÜ Farabi Hastanesi Patoloji Anabilim Dalı

Giriş: Kutanöz melanoma bakıldığında dünya genelinde yaklaşık 324 bin vaka görülmekte ve melanoma bağlı 57 bin ölüm meydana

91

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil: Vismodegib tedavisi sonrası lezyonun dışarıdan görünümü

P-061 Cilt Tümörleri ve Melanoma

MEDİKAL ONKOLOJİ POLİKLİNİĞİNE SEVK EDİLEN KUTANÖZ MELANOM HASTALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Ferhat Ferhatoğlu1, Zeynep Altan Ferhatoğlu2

1Başakşehir Çam ve Sakura Şehir Hastanesi 2İstanbul Üniversitesi-cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Giriş: Dermatoloji pratiğindeki en önemli hastalık olarak karşımıza çıkan kutanöz melanom; dermatoloji, plastik cerrahi ve tıbbi onkolo-jinin esas olduğu multidisipliner bir yaklaşım gerektirir. Bu çalışmada medikal onkolojiye sevk edilen kutanöz melanom hastalarını değer-lendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Çalışma, retrospektif olarak kutanöz melano-ma hastalarında klinik ve histopatolojik özellikleri değerlendirmeye yönelik tasarlandı. Haziran 2020 - Eylül 2021 tarihleri arasında me-dikal onkoloji polikliniğine başvuran kutanöz melanom hastalarının dosyaları incelendi. Yaş, cinsiyet ve eğitim durumunu içeren demog-rafik veriler kaydedildi. Aile öyküsü, lezyondan ilk şüphelenen kişi ve lezyonu fark ettikten sonra hekime başvurana kadar geçen süre anam-nezden elde edildi. Tümör lokalizasyonu ve hastalığın evresi kaydedil-di. Tümörün histopatolojik özellikleri göz önüne alındığında histolojik alt tip, Breslow tümör kalınlığı, Clark invazyon seviyesi, büyüme fazı tipi ile ülserasyon, nörotropizm, damar invazyonu, mikrosatellit, reg-resyon, tümör içi ve çevresi lenfosit infiltrasyonu olup olmadığı ince-lendi ve öncül lezyonlar değerlendirmeye alındı. Sentinel lenf nodu diseksiyonu yapılan olguların sonuçları kaydedildi. Hastaların almakta olduğu tedaviler değerlendirildi.

Bulgular: Dosya kayıtlarından 27 hastanın bilgileri tarandı. Orta-lama tanı yaşı 49±3 idi. Kadın/erkek oranı 1.25 saptandı. Hastaların %84,6’sında neoplazi lehine aile öyküsü yoktu. Çocukluk çağında büllü güneş yanığı olan hasta oranı %29,6 idi. Lezyon lokalizasyonu %33.3 ile en sık alt ekstremiteydi. Lezyondan ilk şüphelenen kişinin en sık kendisi veya yakınının olduğu görüldü (%81,4). Lezyon fark edildikten sonra 1 hafta içinde doktora başvurma süresi %33,3 idi. Hastalık evresi en sık lokal (%63) olarak bulundu. Histolojik alt tip en sık yüzeyel yayılan melanom idi. Breslow kalınlığı 2 mm altında saptanma oranı %27,7 idi. Lenf nodu biyopsisi hastaların %63’üne uygulanmıştı. Ki-kare analizinde Büllü güneş yanığı geçmişi olan has-talarda lezyonda doktor tarafından şüphelenmenin daha sık olduğu görüldü (p=0,017). Breslow kalınlığı 2 mm’nin altında olanlarda Bir hafta içinde başvurunun, erken evre hastalığın (sırasıyla p=0,008 ve 0,023); 2 mm ve üstü olanlarda ise ülserasyon ve lenf nodu disseksi-yonunun (sırasıyla p=0,011 ve 0,008) daha sık olduğu görüldü.

Sonuç: Kutanöz melanom geç farkedildiğinde mortal sonuçlar do-ğurabilen agresif bir hastalıktır. Bu nedenle erken tanı hastalığın prog-nozu açısından çok önemlidir. Düşük hasta sayısına rağmen serimizde büllü güneş yanığı olan hastaların daha sık doktor kontrolüne gittikleri, süphe durumunda hızlı başvurunun Breslow kalınlığı ile anlamlı ilişkisi

P-060 Cilt Tümörleri ve Melanoma

VİSMODEGİB İLE YANITLI AGRESİF SEYİRLİ NÜKS BAZAL HÜCRELİ KARSİNOM OLGU SUNUMU

Ferhat Ekinci1, Atike Pınar Erdoğan1, Gamze Göksel1

1Celal Bayar Üniversitesi

Giriş: Derinin en sık görülen kanser tipi olan Bazal hücreli karsi-nom (BHK) yavaş büyüme paternine sahip lokal invaziv karakterde ancak çok nadiren metastaz yapan malign kutanöz bir tümördür. En önemli etyolojik neden güneş ışığına kronik maruziyettir. Bu nedenle de hastamızda da olduğu gibi baş-boyun ve kollar gibi güneş gören yerlerde sıklığı artmaktadır. Ana tedavisi cerrahi olmakla beraber ino-perable veya metastatik olgularda radyoterapi, kemoterapi ve hedge-hog yolak inhibitörleri kullanılabilmektedir. Beyin ve kemik dokulara invaze agresif seyirli ancak vismodeib ile iyi yanıt alınan olgumuzu literatüre katkı sağlamak için sunmak istedik.

Olgu: 45 yaşında kadın hasta 10 yıl önce kulak arkasında çıkan kitle nedeniyle plastik cerrahi polikliniğine başvurmuş. Alınan biyopsi bazal hücreli karsinom olarak sonuçlanması üzerine lezyon eksize edil-miş. Ancak cerrahi sınırda tümör devam etmesi nedeniyle operasyona ek olarak kemo-radyoterapi almış. Hasta yapılan tedavilerin ardından plastik cerrahi tarafından izleme alınmış. 10 yıl sonra tekrar aynı böl-gede yakınmaların başlaması nedeniyle hastalık nüksü düşünülmüş. Yapılan biyopsi ile de teyit edilmiş. Ancak çekilen görüntülemelerde boyun sağ yanında sağ yanakta, kulak yolu anteriorunda ve posteri-orunda, mastoid kemikte litik invazyona neden olan kitlesel lezyon ile uyumlu görünüm saptanması üzerine multi disipliner deri konseyinde değerlendirilen hasta mevcut haliyle inoperable olarak kabul edildi. Medikal onkoloji olarak hastaya neo adjuvan amaçlı 2 kür karboplatin (4 AUC) ve dosetaksel (75 mg/m2) tedavisi verildi. Ancak beklenen yanıt alınamadığı için vismodegib 150 mg/gün başlandı. Yakın takibe alınan hastanın lezyonlarında klinik ve radyolojik olarak belirgin yanıt alındığı gözlendi (Şekil 1 ve 2). Hasta vismodegib tedavisini halen kullanmakta olup takipleri devam etmektedir.

Tartışma: BHK yönetiminde uygulanacak tedavinin seçiminde hasta yaşı, lezyon sayısı ve boyutları, tümörün morfolojik görünümü ile tümörün primer veya rekürren olması ve anatomik yerleşimi dik-kate alınsa da temelde cerrahi tedavi önceliklidir. Hedgehog sinyal yolağı üzerinde etkisini gösteren vismodegib ise metastatik ve lokal ileri evre BHK hastaların tedavisinde yeni bir tedavi seçeneği olarak görünmektedir. Yapılan faz 1 ve 2 çalışmalarda lokal ileri hastalıkta ya-nıt oranları %43 ila 60 arasında değişmektedir. Hastamız 10 yıl sonra nüks eden baş boyun bölgesinde lokalize olmakla birlikte kemik ve beyin zarına invaze ve inoperable olarak kabul edilen bir prezentas-yonda idi. Bu nedenle başlanan vismodegib ile 2.5 yıldır yanıtlı ve takibi devam etmektedir.Anahtar Kelimeler: Bazal hücreli kanser, Vismodegib, Hedgehog

Şekil: Vismodegib tedavisi öncesi lezyonun dışarıdan görünümü

92

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

2. siklus tedavi sonrası cildinde dirsekler, dizler, ve bacak bölgesinde yaygın krutlu hiperemik döküntüleri gelişti (Şekil 1). İlaç kullanımı, yabancı madde alımı öyküsü olmayan hasta Cildiye ile konsülte edil-di. Hastada kemoterapi ile ilişkili grad 2 eritematöz ilaç reaksiyonu düşünüldü. Destek tedavisi ve topikal steroidler ile 2 hafta içinde dö-küntülerinde iyileşme görüldü.

Sonuç: Kanseri olan hastalarda tümöre bağlı ve tedavi ile ilişkili dermatolojik lezyonlar ortaya çıkabilmektedir. Hastalarda kullanılan diğer ilaçlar ve önceden var olan cilt hastalığı sorgulanmalıdır. En-feksiyon, metastatik tümör tutulumu, paraneoplastik sendrom, greft versus host hastalığı veya nutrisyonel bozukluk açısından incelenme-lidirler. Taksanlara bağlı cilt reaksiyonları hipersensitivite reaksiyo-nundan, ekstrvazasyon reaksiyonuna, cilt toksisitelerinden (makular papüler erüpsiyonlar, raş, fotosensitivite, püstüler erüpsiyonlar, pal-mo-plantar eritrodiyastezi, ödem) alopesiye, tırnak değişikliklerin-den yaşamı tehdit eden erithema multiforme, toksik epidermal nek-roliz, Stevens-Johnson sendromu ve ilaç ilişkili lupus eritematozis olarak karşımıza çıkabilmektedir. Hastalarda ayırıcı tanı yapıldıktan sonra Cildiye uzmanı ile görüşülerek tedavi düzenlenmeli, reaksiyo-nun şiddetine göre kemoterapiye ara verilmeli ya da kalıcı olarak kesilmelidir.Anahtar Kelimeler: kemoterapi, eritematöz cilt reaksiyonu, dosetaksel

Kaynakça

1. Chidharla, A. and Kasi, A., 2019. Cancer, Chemotherapy Acral Erythema (Palmar-Plantar Erythrodysesthesia, Palmoplantar Erythrodysesthesia, Hand-Foot Syndrome). In StatPearls [Internet]. StatPearls Publishing.

2. Sibaud, V., Lebœuf, N.R., Roche, H., Belum, V.R., Gladieff, L., Deslandres, M., et. al, 2016. Dermatological adverse events with taxane chemotherapy. European Journal of Dermatology, 26(5), pp.427-443.

3. Trudeau ME. Docetaxel (Taxotere): an overview of first-line monotherapy. Semin Oncol. 1995;22:17–21.

4. Poikonen P, Sjostrom J, Klaar S, et al. Skin toxicity as a risk factor for major infections in breast cancer patients treated with docetaxel. Acta Oncol. 2004;43:190–5.

Şekil: Dirseklerde grad 2 eritematöz cilt reaksiyonu

olduğunu gördük. Kutanöz melanomun erken tanınması için özellikle risk faktörlerne sahip sağlıklı bireylerin eğitilmesi oldukça önemlidir.Anahtar Kelimeler: Melanom, kutanöz, metastaz

P-062 Cilt Tümörleri ve Melanoma

PYODERMA GANGRENOZUM SKARINDA GELİŞEN CİLT MALİGNİTESİ İLE İLİŞKİLİ PARANEOPLASTİK SENDROM

Emir Çelik1, Nilay Şengül Samancı1, Nebi Serkan Demirci1, Fuat Hulusi Demirelli1

1İstanbul Üniversitesi-cerrahpaşa, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Piyoderma gangrenozum lezyonu skar dokusu lokalizasyo-nunda gelişen cilt skuamöz hücreli karsinoma (cSHK) eşlik eden pa-raneoplastik hiperkalsemi ve lökositoz olgusunu sunmayı amaçladık.

Olgu: 40 yaş erkek hastaya 2010 yılında ülseratif kolit ve piyo-derma gangrenozum tanısı kondu. Ülseratif kolit nedeniyle uygulanan J-pouch cerrahi prosedürü sonrası sağ bacağın ön yüzündeki piyoder-ma gangrenozum skar dokusu ile tam düzeldi. Mayıs 2018’de sağ ba-cakta yer alan skar dokusu lokalizasyonunda yeni ülsere lezyon gelişti. Cilt punch biyopsi sonucunda cSHK tanısı konuldu. Laboratuvar bul-guları içinde ciddi hiperkalsemi (kemik metastazı olmadan) ve hiper-lökositoz (sistemik enfeksiyon olmadan) yer aldı. Sistemik evrelemede akciğer parankim metastazı görüldü. Sistemik tedaviye başlamadan progresif hastalık nedeniyle hasta kaybedildi.

Sonuç: Paraneoplastik lökositoz/hiperkalsemi sendromu cSHK seyri sırasında nadiren görülür. Bu klinik tablo prognozu kötüleştir-mektedir. Literatürde ilk defa piyoderma gangrenozum skarında ge-lişen cSHK ve paraneoplastik lökositoz/hiperkalsemi birlikteliği olan olguyu bildirdik.Anahtar Kelimeler: Cilt skuamöz hücreli karsinom, paraneoplastik sendrom, hiperkalsemi, hiperlökositoz

P-063 Destek Tedaviler

KEMOTERAPİ İLİŞKİLİ ERİTEMATÖZ CİLT REAKSİYONU, OLGU SUNUMU

Elanur Karaman1, Sait Kitaplı2, Erkan Kayıkçıoğlu1

1Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş: Kanseri olan hastalarda tümöre bağlı ve tedavi ile ilişkili der-matolojik lezyonlar ortaya çıkabilmektedir. Kemoterapiye bağlı eritem, hastalarda kemoterapiden sonra el avuç içlerinde, bazen dizlerde, dirseklerde ve başka yerlerde ortaya çıkan kızarıklık, şişme, uyuşma ve deskuamasyon ile karakterize cilt reaksiyonudur. Biz kliniğimizde dosetaksel kemoterapisi sonrası eritematöz cilt toksisitesi gelişen olgu-muzu sunmayı amaçladık.

Olgu: ME, 69 yaşında erkek hastaya Kasım 2015’te Gleason 4+4:8/10, perinöral invazyon pozitif prostat adenokarsinomu tanısı kondu. Tanı total PSA sı 29 olan, metastazı bulunmayan hastaya pros-tat lojuna radyoterapi uygulanarak, LHRH (leuprolid 3 ayda 1) teda-visi başlandı. Total PSA 4,75’e kadar gerileyen hastanın takiplerinde PSA progresyonu (total PSA:54,52ng/mL, total testosteron 17,5ng/dL) gelişti ve hastada yaygın kemik metastazları ve akciğerde nodül-ler saptandı. Kastrasyon dirençli metastatik prostat karsinomu tanısı konan hastaya performans statüsünün iyi olması ve komorbiditesi bulunmaması üzerine dosetaksel+prednizon ve denosumab tedavisi başlandı. İlk siklus tedavi sonrası total PSA 25’e gerileyen hastanın

93

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo 1. Hastaların demografik özellikleri ve karaciğer enzim yüksekliği etiyolojisi

CİNSİYET ERKEK (no: 26) KADIN (no: 146)

YAŞ (ortalama) 60.4 51.1

MEME KANSERİ 6 133

SARKOM (5 Liposarkom, 4 Leiomyosarkom, 2 Alveolar Rabdomyosarkom, 1 Anjiosarkom, 1 Sarkomatoid tip RCC)

7 6

DİĞER ( 7 Küçük Hücreli Akciğer Kanseri, 4 Hepatosellüler Kanser, 2 Tiroid Kanseri, 1 Timus Karsinomu, 1 Adrenal Bez Tümörü, 1 Mide Kanseri, 1 Endometrium Kanseri, 1 Nazaofarenks Kanseri, 1 Özefagus Kanseri, 1 Prostat Kanseri)

13 7

KCFT Yüksekliği Etiyolojisi

Hepatit B Reaktivasyonu 0 0

Karaciğer Metastazı(progresyon) 2 13

Karaciğer Embolizasyonu 1 2

Herbal Kullanımı 0 2

Radyofrekans Ablasyon 0 1

Hepatik Ven Trombozu 0 1

Kardiyak Konjesyon 0 1

P-068 Destek Tedaviler

COVID-19 PANDEMİSİNİN PALYATİF KLİNİĞİNDE YATAN ONKOLOJİ HASTALARINA ETKİSİ

İsmail Beypınar1, Zeynep Irmak Kaya2

1Eskişehir Şehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji Birimi 2Eskişehir Şehir Hastanesi İç Hastalıkları Birimi

SARS-CoV-2, glikoproteinler tarafından oluşturulan tek sarmallı RNA küresel virüs sivri uçlarıdır. MERS, SARS-CoV-1 ve SARS-CoV-2 (COVID-19) dahil olmak üzere insanları enfekte eden koronavirüs-lerin yedi alt tipi vardır. Türkiye’de 11 Mart’ta bildirilen ilk vakanın ardından Sağlık ve İçişleri Bakanlığı seyahat kısıtlamaları, trafik kısıt-lamaları, sosyal mesafeli evler ve merkezi karantina gibi bazı düzenle-meleri kamuoyuna duyurdu. Bazı çalışmalar kanser hastaları arasında tedavi kesintileri olduğunu göstermiştir. Her ne kadar kanser hasta-larının COVID-19 enfeksiyonundan ölme riski artmış olsa da, bakım standardının kesintiye uğraması nedeniyle bu grubu başka bir zarar da etkileyecektir. Yandaş hasar, teşhis prosedürlerinin gecikmesi, tedavi planlarındaki değişiklikler, hastaneden erken taburculuk ile ilgili ola-bilir. Zararın kesin etkisi gelecekte anlaşılacaktır. Olası bir etki, hastalı-ğın, özellikle doğrudan kansere bağlı ölümle ilgili olacak olan ‘tedavi edilebilirden tedavi edilemez’ durumuna yükseltilmesiyle ilgili olabilir.

Bu çalışmada, Türkiye’de pandeminin başlamasından 1 yıl önce ve sonra kanser hastalarının tanı, evre ve prognoz gibi özelliklerinde meydana gelen değişiklikleri değerlendirmeyi amaçladık.

Palyatif yataklı servis tedavisine başvuran hastaların kayıtları ge-riye dönük olarak incelendi. Yaş, cinsiyet, teşhis durumu, tedavi türü, gelen ve giden hizmet ve tarihler kaydedildi. Kayıtlar 11 Mart 2019 ile 11 Mart 2021 arasını kapsıyordu. Çoklu yatışı olan hastalarda ilk yatış değerlendirildi.. Yeterli hasta kaydı olmayan hastalar çalışma dışı bırakıldı.

Hastalar, COVID-19 öncesi ve sonrası dönem arasında metasta-tik hastalık açısından benzerdi. (p=0,26) Metastaz oranları sırasıyla %76,2 ve %70,9 idi. Popülasyonun pandemi öncesi ve pandemi son-rası tanısı benzerdi ve pandemi sonrasında spesifik bir kanser türü gözlenmedi. (p=0,72)

Radyolojik olarak kanser teşhisi konan hasta oranında artış göz-lendi. COVID-19 öncesinde kanser için radyolojik kanıtlar %9,1 iken, COVID-19 pandemisinde hastaların yüzde 16,2’sinde doku biyopsisi yapılmamıştı.

P-067 Destek Tedaviler

HBSAG(-) VE ANTİ-HBC IGG(+) SOLİD TÜMÖRLÜ DOKSORUBİSİN KULLANAN HASTALARDA ANTİVİRAL PROFİLAKSİ GERÇEKTEN GEREKLİ Mİ?

Muzaffer Uğraklı1, Ali Öz2, Engin Hendem1, Mehmet Zahid Koçak1, Murat Araz1

1Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş : Güncel klavuzlar; HbsAg negatif ve Anti-Hbc IgG pozitif doksorubisin tedavisi alan hastalarda akut hepatit B reaktivasyon ris-kini orta dereceli (%1-10) olarak belirtmektedir. Ancak referans alınan çalışmalara bakıldığında bu çalışmaların çoğunun hematolojik malig-niteleri kapsadığı, solid tümörlü hasta sayısının ise daha az olduğu görülmektedir. Buna rağmen doksorubisin ile ilişkili reaktivasyon riski iki grup hastalık için de benzer olarak kabul edilmekte ve antiviral profilaksi kullanımı önerilmektedir. Çalışmamızda solid tümörlü ve HbsAg (-) Anti-Hbc IgG (+) hastalarda doksorubisin kullanımına bağlı reaktivasyon oranını ve antiviral profilaksinin gerekli olup olmadığını araştırmayı hedefledik.

Gereç ve Yöntem: 2015 ve 2020 tarihleri arasında N.E.Ü. Meram Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji arşivine kayıtlı dosya verileri retrospektif olarak tarandı. Çalışmaya HbsAg(-) ve Anti-HbcIgG(+), doksorubi-sin almış ve sonrasında en az 6 aylık karaciğer enzimi takibi yapılmış tüm solid kanserli hastalar dahil edildi. HbsAg(+), 18 yaş altında ve hematolojik malignitesi olanlar çalışmaya dahil edilmedi. 1653 hasta dosyası incelendi ve dahil edilme kriterlerine uyan toplam 172 hasta-nın dosya verileri analiz edildi.

Bulgular: HBsAg(-)/Anti-HbcIgG(+) hasta oanı %20.5 idi. Me-dian yaş 53.1 olup hastaların %15.1 erkek, %84.9 kadındı. Hasta popülasyonunun % 80.8’i meme kanseri (139 hasta), %7.5’i sar-kom (13 hasta) ve %11.6’sı diğer solid kanserlerden (20 hasta) oluş-maktaydı. (Tablo-1 de demografik verileri özetlenmiştir). Hastaların sadece %12.2’sine (21 hasta) antiviral tedavi başlanmıştı, ancak bu hastaların hiç birinin bazal HBV-DNA düzeyi bakılmamıştı. Hasta-ların tedavi sonrasında karaciğer enzim takip süreleri ortalama 16 aydı. Bu takip süreci içinde sadece 23 hastada (% 13.37) karaciğer fonksiyon testlerinde normal değerin 3-10 katı (4 hasta), 10-20 katı (18 hasta), 20 katında fazla artış (1 hasta) mevcuttu. Karaciğer en-zim yüksekliğinin nedenlerine bakıldığında hiçbir hastada hepatit B reaktivasyonu gelişmemişti (Tablo 1’de karaciğer enzim yüksekliği nedenleri belirtilmiştir).

Sonu: Çalışmamızda, antiviral profilaksi almamasına ragmen doksorubisinli kemoterapi alan 151 solid tümörlü hastalarımızın hiç-birinde hepatit B reaktivasyonu görülmedi. Rehberler HbsAg(-) ve Anti-HbcIgG (+) olup doksorubisin tedavisi uygulananlarda profi-laksi önermekle birlikte; çalışmalarda bu gruptaki hastaların çoğun-lukla lösemi, lenfoma ve multipl myelom gibi hematolojik kanser-lerden oluştuğu ve rituximab gibi B lenfosit fonksiyonunu etkileyen tedavi alanları kapsadığı görülmektedir. Bizim çalışmamız, solid organ kanserleri bu hasta grubunda hepatit B reaktivasyon riskinin belirtilenden daha düşük olduğunu ve bu nedenle antiviral profi-laksinin gerekmeyebileceğini gösterse de, daha kesin önerilerde bu-lunmak için geniş hasta popülasyonunu içeren çalışmalar yapılması gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: doksorubisin, solid tümör, hepatit b alevlenme, HbsAg negatif Anti-Hbc IgG pozitif

Kaynakça1. Hoofnagle JH. Reactivation of hepatitis B. Hepatology 2009; 49: 156-65.2. Lok AS, MCMahon BJ. Chronic hepatitis B: update 2009. Hepatology 2009;

50: 661-2.3. Perrillo RP, Gish R, Falck-Ytter YT. American Gastroenterological Association

Institute technical review on prevention and treatment of hepatitis B virus reactivation during immunosuppressive drug therapy. Gastroenterology 2015; 148: 221-44.

94

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

mektir.kemoterapi öncesi iyi değerlendirme yapılmalı,büyüme faktör-lerinin uygun süre ve dozda kullanımı konusunda hassas davranılma-lıdır. Maliyeti düşürme açısından ayaktan febril nötropeni konusunda protokol geliştirilmesi yararlı olabilir. Sonuçta proc.yüksekliği, yoğun bakım yatışı ve sepsisin yatış süreci ve maliyeti arttırdığını gördük.Anahtar Kelimeler: febril nötropeni, maliyet,yatış süreci;

Kaynakça1. Freifeld AG, Bow EJ, Sepkowitz KA, et al. Clinical practice guideline for the use

of antimicrobial agents in neutropenic patients with cancer: 2010 update by the infectious diseases society of america. Clin Infect Dis 2011;52:e56-93.

2. Catic T, Mekic-Abazovic A, Sulejmanovic S. Cost of Febrile Neutropenia Treatment in Bosnia and Herzegovina. Materia socio-medica 2016;28:112-5.

3. Tai E, Guy GP, Dunbar A, Richardson LC. Cost of Cancer-Related Neutropenia or Fever Hospitalizations, United States, 2012. Journal of oncology practice 2017;13:e552-e61.

4. Ihbe-Heffinger A, Paessens BJ, von Schilling C, et al. Management of febrile neutropenia--a German prospective hospital cost analysis in lymphoproliferative disorders, non-small cell lung cancer, and primary breast cancer. Onkologie 2011;34:241-6.

5. Tai E, Guy GP, Dunbar A, Richardson LC. Cost of Cancer-Related Neutropenia or Fever Hospitalizations, United States, 2012. J Oncol Pract 2017;13:e552-e61.

Tablo 1.Procalsitonin ile yatış süreci ve fatura arasında ilişki.

prokalsitonin yatış süresi (gün) fatura

normal sayı 22 mean 8,59 (0-24) mean 3506 (1788-6205)

yüksek sayı 17 mean 11,06 (2-18) mean (69339 1003-30027)

Tablo 2.

Yoğun bakım yatışı yatış süresi maliyet

evet sayı 8 mean 13,88 (7-20) mean 9975 (4924-30207)

hayır sayı 31 mean 8,58 (0-24) mean 3460 (1003-7015)

P-070 Destek Tedaviler

COVID-19 ENFEKSİYONU TANISI ALAN ONKOLOJİ HASTALARININ;KLİNİK, LABORATUVAR VE TEDAVİ SONUÇLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Burcu Yapar Taşköylü1, Tuğba Sarı1, Atike Gökçen Demiray1, Serkan Değirmencioğlu1, Gamze Gököz Doğu1, Arzu Yaren1, Ahmet Ergin1, Esin Avcı1, Canan Karan1, Burçin Çakan Demirel1, Tolga Doğan1, Melek Özdemir1

1Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi

Giriş: Aktif kanser tedavisi alan hastalar COVİD-19 enfeksiyonu için riskli hasta grubunu oluşturmaktadır. Sitotoksik tedavi, hedefe yö-nelik tedavi veya immunoterapi alan kanser hastalarında COVİD-19 enfeksiyonunun klinik seyrinin farklılık gösterip göstermediği hakkın-da yeterli bilgi birikimi bulunmamaktadır. Bu çalışmada; kliniğimizde aktif tedavi alan ve COVİD-19 enfeksiyonu geçiren kanser hastaları-nın, koronavirüs enfeksiyonunun klinik seyri sırasında, lenfosit sayı-sı, LDH düzeyi, nötrofil lenfosit oranı (NLR), trombosit lenfosit oranı (PLR), CRP albumin oranı (CRP/Alb), LDH/albümin oranı ve aldıkları tedavilerin sonuçları retrospektif olarak değerlendirilmiş ve klinik takip sırasında faydalı olabilecek prognostik belirteçlerin saptanması amaç-lanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı'nda Eylül 2020-Nisan 2021 tarihleri arasında aktif tedavi alan kanser hastaları çalışmaya dahil edildi. Bu tarihler arasında evreleri 3-4 olan 1363 hasta parenteral tedavi aldı ve 60 has-tada COVİD-19 enfeksiyonu tespit edildi. NLR, PLR, CRP/Albümin, LDH/albümin oranlarının kesme noktaları ROC analizi ile elde edildi. Kesme noktası NLR için 4,21, PLR için 0,19, CRP/Alb için 5,76, LDH/albümin için 73,1 olarak kabul edildi. Mortalite üzerine etkili faktörler Kaplan-Meier analiz yöntemi kullanılarak yapıldı.

Hastalar pandemi öncesi ve sonrası taburculuk yeri açısından de-ğerlendirildiğinde istatistiksel olarak farklılık gözlendi. Post-hoc ana-lizde anlamlılığın çıkış oranları arasındaki farka bağlı olduğu kabul edildi.

Hastalar palyatif yatış öncesi alınan onkolojik tedavi açısından değerlendirildiğinde anlamlı farklılık gözlendi. (p=0,002) Farkın ana nedeni, pandemi sonrası onkolojik tedaviye aday olmayan hasta oranlarının artmasıydı.

Bu çalışmada pandemi sonrası radyolojik olarak kanser tanısı alan ve palyatif bakım hizmetlerinde tedavi gören kanser hastalarında bir eğilim gözlemledik. Ayrıca performans düşüklüğü öncesi herhangi bir onkolojik tedavi almayan hastalarda da anlamlı artış gözlendi.Anahtar Kelimeler: COVID-19, Kanser, Palyatif Bakım, Mortalite

P-069 Destek Tedaviler

SOLİD KANSERLİ HASTALARDA FEBRİL NÖTROPENİNİN MALİYET VE YATIŞ SÜRESİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ.

Naile Novruzova1, Özge Keskin5, Nazlım Aktuğ Demir2, Lütfi Demir3, Mehmet Murat Zerey4, Özlem Ata4, Orhan Önder Eren41Özel Farabi Hastanesi İç Hastalıkları Polikliniği Konya 2Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı 3Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı 4Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 5Bahrain Oncology Center,king Hamad University Hospital

Febril nötropeni, yaşamı tehdit edebilen önemli bir enfeksiyon hastalığıdır (1,2). Morbidite ve mortalitenin yanısıra bu tablonun önemli bir maliyet oluşturduğu bilinmektedir(1-5). Çalışmamızda Selçuk Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Kliniğinde 2019 eylül- 2020 mart ayı içerisinde kemoterapi alan solid tümörlü hastalarda gelişen febril nötropeni epizotlarının neden olduğu hasta yatışı ve maliyetleri ince-lenmiştir. Çalışmamıza dahil edilen toplam 39 febril nötropenili has-tanın yaş ortalaması 59.67± 11.23, min- max 24- 77’ dir. Hastaların 19’u (%48.7) erkek, 20’si (% 51.3) kadın idi.Çalışmaya dahil edilen hastaların 9 (%47,4) erkek ve 9 (%45,0) kadında komorbid hasta-lık olmadığı, 7 (%36,8) erkek’de hipertansiyon, 5 (%26,3) erkek’de diyabet, 4 erkek’de (%21,1) kronik obstruktif akciğer hastalığı ve 2 (%10,5) erkek’de koroner arter hastalığı olduğu görülmüştür. Aynı za-manda 10 (%50.0) kadın hastada hipertansiyon, 6 (% 30.0) kadın’da diyabet, 5 (%25.0) kadın’da kronik obstruktif akciğer hastalığı ve 2 (%10.0) kadın’da koroner arter hastalığı olduğu görülmüştür.Hasta-ların serviste yatış süreçleri ortalama 9.67±4.91, min-max:0-24 gün olarak tespit edildi. Hastaların MASCC skoru hesaplandığında, 20 (%51.3) hastanın düşük riskli, 19 (%48.7) hastanın da yüksek riskli ol-duğu saptandı. Takip edilen hastaların yatış süreci boyunca ortalama fatura maliyeti 5000,33±4651,60 tl, min-max:1003-30207 tl arasın-da değişmektedir. MASCC skoru yüksek ve düşük olan 2 grup hasta-ların yatış süreci arasında anlamlı fark yoktur(p=0.062), fatura maili-yeti arasında istatiksel olarak anlamlı fark olduğu görüldü (p=0.031).Yapılan çalışmada procalsitonin yüksek olanlarda yatış süreci ve (p= 0.016) fatura maliyeti arasında orta düzeyde ilişki vardır (p=0.03)(tablo 1). Yoğun bakıma yatışı ile yatış süresi (p=0.003) ve fatura mailiyeti arasında yüksek korelasyon (p< 0.001) var olduğu görül-dü (tablo2). Çalışmamızda sepsis olan hastaların yatış süresi arasında ilişki olduğu (p=0.016), aynı zamanda fatura maliyeti arasında ilişki olduğu görüldü ( p=0.002). Yaptığımız prospektif çalışmada ortalama maliyeti 5000 ytl, yatış süresini ise 9 gün olarak bulduk. Hasta başına maliyet ve yatış süresi literatür verileriyle kıyaslandığında kabul edile-bilir düzeyde görünmektedir. Ancak febril nötropeninin mortalite ve morbidite yaratabilmesi de göz önünde bulundurulduğunda önemli bir sağlık sorunu olduğu ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde100’ün üzerin-de kemoterapi merkezi olduğu,yüzbinlerce hastaya milyonlarca siklus kemoterapi verildiği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu da ortalama maliyeti 5000 tl ve yatış süresi ortalama 9 gün olan binlerce hasta de-

95

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo: Ankette yer alan sorulara örnekler

P-072 Destek Tedaviler

TIBBİ ONKOLOGLARIN COVID-19 PANDEMİSİNDE G-CSF KULLANIMIYLA İLGİLİ KLİNİK PRATİKTEKİ DEĞİŞİKLİKLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Hakan Taban1, Burak Yasin Aktaş2, Deniz Can Güven1, Hasan Çağrı Yıldırım1, Feride Yılmaz1, Serkan Yaşar1, Metin Demir3, Serkan Akın1, Saadettin Kılıçkap4

1Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü, Medikal Onkoloji Bilim Dalı 2Afyon Devlet Hastanesi, Tıbbi Onkoloji 3Erzurum Şehir Hastanesi 4İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji

Giriş: Covid-19 enfeksiyonunun pandemi ilan edilmesiyle birlikte tedavi rehberlerinde yapılan değişikliklerden biri de febril nötropeni profilaksisi için uygulanan G-CSF’lerin kullanımının genişletilmesidir. Bu çalışmada, Covid-19 pandemisiyle birlikte Türkiye’deki tıbbi on-kologların G-CSF kullanımındaki değişikliklerini ve febril nötropenili veya nötropenik covid hastalarında G-CSF uygulanmasındaki yakla-şımlarını değerlendirdik.

Gereç ve Yöntem: Anket çalışması olan bu çalışma, 24 Ocak – 15 Şubat 2021 tarihleri arasında elektronik ortamda Türkiye’de çalışan tıbbi onkoloji hekimlerine uygulandı. Katılımcılara pandemi öncesi ve sonrası G-CSF kullanımları ile ilgili yaklaşımlarını sorgulayan toplam-da 29 soru soruldu. Veriler SPSS 22 programı ile değerlendirildi.

Bulgular: Çalışmaya katılan 119 tıbbi onkolog içinde erkeklerin oranı %58.8’dir. Katılımcılar arasında tıbbi onkolojide 10 yılın üzerin-de çalışma tecrübesi olanlar %32.8; 3-10 yıl arasında çalışma tecrübe-si olanlar %30.2; 3 yıl ve altında çalışma tecrübesi olanlar ise %36.9 düzeyindedir. Katılımcıların %72’sinin pandemide G-CSF kullanımın-da genel olarak artış yaptığı, %28’inin ise belirgin bir değişik yapma-dığı saptandı. Pandemi döneminde kısa etkili G-CSF’lerin uygulama zamanında %10.9 oranında değişikli yapıldığı; uzun etkili G-CSF’lerin yapılma zamanında büyük oranda (%95.8) değişiklik olmadığı izlen-di. Solid tümörü nedeniyle kemoterapi alan grad 2 nötropenisi olan Covid-19 testi pozitif ve/veya Toraks BT’si Covid ile uyumlu olan has-tada en sık yaklaşım (%45.8) G-CSF’siz izlem; grad 3 nötropeni duru-munda (%47.1) ve grad 4 nötropeni durumunda (%73.5) düzeyinde mutlaka G-CSF uygulanması olarak saptandı. Katılımcıların 63’ünün

Bulgular: Hastalarımızın medyan yaşı 60 (sınırlar 19-82 ) idi. Has-talarımızın 37'si (%61.7) altmış beş yaş altında, 23'ü (%38.3) altmış beş yaşın üzerinde idi. Yirmi dört hasta (%40) evre 3, 36 hasta (%60) evre 4 idi. Kırkiki hasta (%70) sitotoksik kombinasyon tedavisi, 12 hasta (%20) hedefe yönelik ve immünoterapi, 6 hasta (%10) sitotok-sik monoterapi almakta idi. Hastalarımızdan 2 ‹si (%3.3) nötropenik idi. NLR oranı 21 hastada (%35), PLR oranı 39 hastada (%60), CRP/Alb oranı 52 hastada (%86.7), LDH/Alb 24 hastada (%40) kesme değerine göre yüksek saptandı. Yirmi beş hastaya (%41.7) hastane-ye yatış yapıldı, 20 hastada (%33.3) yoğun bakımda ihtiyacı gelişti.Yirmi hasta (%33.3) tedavilere yanıt vermeyip exitus oldu. Kanserin evresinin (p=0.028), lenfopeninin (p<0.001), LDH yüksekliğinin (p=0.002), NLR yüksekliğinin (p<0.001), LDH/Alb oranı yüksekli-ğinin (p<0.001) mortalite üzerine etkili faktörler olduğu tespit edildi. Multivariet analiz yapıldığında da evre, NLR, LDH/Alb oranlarınında mortalite üzerine etkili faktörler olarak saptandı.

Sonuç: Aktif kanser tedavisi alan hastalarda COVİD-19 enfeksiyo-nunun klinik seyrine kanser evresinin, nötrofil lenfosit oranının, LDH/albümin oranının etkili olduğunu saptadındı. Aldıkları tedavilerin COVİD-19 enfeksiyonunun klinik seyrini etkilemediği görüldü. Kan-ser hastalarında COVİD-19 enfeksiyonunun seyrinde nötrofil lenfosit oranının, LDH/albümin oranının önemli prognostik belirteçler olduğu kanısındayız.Anahtar Kelimeler: Kanser, COVİD-19, NLR, LDH/Alb

P-071 Destek Tedaviler

COVID-19 PANDEMİSİNİN İLK AYLARINDA TIBBİ ONKOLOG OLMAK: ALGI, BEKLENTİLER VE ENDİŞELERÖzgür Tanrıverdi1

1Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Muğla

Giriş: COVID-19 pandemisinde medikal onkologlar hem kendi alanlarında hem de COVID-19 sağlık hizmetlerinde aktif olarak ça-lıştılar. Bu süreçte hastalarının sadece kanserle ilgili tıbbi ihtiyaçlarını karşılamak için değil, aktif veya teletıp entegresi ile onları COVID-19 mortalitesinden korumak için de çaba sarf ettiler. Bu çalışma, örtük sorular kapsamında medikal onkologların hem pandemi sürecine ba-kış açısını hem de mesleklerini ve pandemi sürecindeki tükenmişlikle-rini belirlemeyi amaçlamaktadır.

Gereç ve Yöntem: Bu araştırma, pandeminin dünya çapında be-lirsizliğe ve yıkıcı sonuçlara yol açtığı Nisan ve Ağustos 2020 arasında gerçekleştirildi. Çalışmaya etik kurul ve idari izinler tamamlandıktan sonra başlandı. Türk Tıbbi Onkoloji Derneği’ne kayıtlı 760 tıbbi on-kologa e-posta veya telefon yoluyla hatırlatma yapılarak ankete katıl-maları istendi.

Bulgular: Katılımcı sayısı 397 idi. Yaş ortalaması 47±11 (dağılım 34-68 yıl), onkoloji pratiğinde ortalama çalışma süresi 9±7 (dağılım 1 - 18 yıl) idi. Katılımcıların çoğu kadın (%59), akademik unvana sa-hip (%61), evli (%79) idi. Çalıştığı kurumda en az 2 medikal onkolog bulunanların oranı %67 ve multidisipliner konseyi olanların oranı ise %72 idi. Günlük ortalama hasta sayısı 40±11 (dağılım 31- 67) idi. Katılımcıların %85’i COVID-19 salgını hakkında yeterli bilgiye sahipti. Pandemi sürecinde hastalarına, meslektaşlarına ve ailelerine hastalık bulaştırma endişesi yaşayanların oranı %85 idi. Buna karşın kendileri için hastalık kaygısı olduğunu belirtenlerin oranı %35 idi. Pandemi sürecinin kendilerini tükettiğini belirtenlerin oranı %75, bilimsel ve-rimliliğin düşeceğinden endişe edenlerin oranı %67, onkolojiye bağlı mesleki verimliliğin düşeceğinden endişe duyanların oranı ise %76 olarak saptandı. Bir hobisi olup da bırakmak zorunda kalanların oranı %92 idi. Pandemi öncesi dönemle karşılaştırıldığında, kendini tüken-miş olarak görenlerin oranı %86 idi.

Sonuç: Pandemi döneminde medikal onkologların tükenmişlik düzeylerinin arttığı, sevdikleri ve hastaları için daha fazla endişe duy-dukları belirlendi. Bu çalışmanın ana verileri ile pandemi sürecinin devamında veya benzeri durumlarda tükenmişlikle başa çıkma yön-temlerinin geliştirilmesinin uygun olacağı sonucuna varılabilir.Anahtar Kelimeler: COVID-19, Pandemi, Tükenmişlik, Tıbbi Onkolog

96

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Anahtar Kelimeler: meme kanseri, setron, emezis

Kaynakça1. Roila F, Ruggeri B, Ballatori E. Aprepitant versus dexamethasone for preventing

chemotherapy-induced delayed emesis in patients with breast cancer: a randomized double-blind study. J Clin Oncol. 2014 Jan 10;32(2):101-6.

2. Hesketh PJ, Younger J, Sanz-Altamira P. Aprepitant as salvage antiemetic therapy in breast cancer patients receiving doxorubicin and cyclophosphamide. Support Care Cancer. 2009 Aug;17(8):1065-70.

3. Araz M, Karaagac M, Korkmaz L. The compliance with antiemetic guidelines of Turkish medical oncologists. A survey study of Turkish Oncology Group. Curr Probl Cancer. 2019 Aug;43(4):344-353.

Şekil: Anti emetik formu 1. sayfa

(%52.1) febril nötropenili kovid pozitif (PCR veya radyolojik olarak) hasta tecrübesinin olduğu ve 11 (%17.1) katılımcının G-CSF sonrası bazı hastalarında solunumsal bulgularda kötüleşme yaşadığı saptandı. Ayrıca katılımcıların %37.1’inin febril nötropenisi olan kovid pozitif hastalarda G-CSF’in solunumsal bulgularda kötüleşmeye yol açabile-ceğini düşündüğü görüldü.

Tartışma: Covid-19 pandemisinde hem kısa etkili hem de uzun etkili G-CSF kullanımlarında genel olarak artış olduğu, G-CSF’lerin uygulanma zamanları ile ilgili kısmi bir değişiklik olduğu saptanmıştır. Literatürde nötropenik covid-19 enfeksiyonlu hastalarda G-CSF’ın solunumsal bulgularda kötüleşmeye yol açtığına dair vaka raporla-rı şeklinde veriler mevcuttur. Febril nötropenisi olan covid-19 pozitif hastalarda ise katılımcıların büyük bir kısmı G-CSF’ın mutlaka veril-mesi gerektiğini veya verdiğini bildirmiştir.

Sonuç: Covid-19 pandemisinde tıbbi onkologların G-CSF kulla-nımında artış olduğu görülmüştür. Nötropenik Covid-19 pozitif has-talarda G-CSF kullanımının solunumsal bulgularda kötüleşmeye yol açabileceği kaygısının önemli bir düzeyde olduğu saptanmıştır. Bu durumun geniş hasta sayısı içeren çalışmalarla değerlendirilmesi ge-rekmektedir.Anahtar Kelimeler: Covid-19, G-CSF, nötropeni, pandemi

P-073 Destek Tedaviler

ANTRASİKLİN İLE TEDAVİ EDİLEN MEME KANSERLİ HASTALARDA BULANTI VE KUSMA KONTROLÜ-PROSPEKTİF ÇALIŞMA

Orhan Önder Eren1, Ozlem Sönmez2, Dilek Erdem3, Muslu Kazım Körez4, Jalan Ergönenç Şerbetçigil5, Başak Oyan2

1Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Acıbadem Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 3Samsun Özel Medikal Park Hastanesi 4Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyoistatistik Anabilim Dalı 5Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş : antrasiklinler meme kanserinin adjuvan ve palyatif teda-visinde önemli rolü olan ajanlardır. bulantı ve kusma antrasiklinlerin önemliyan etkilerindendir(1,2). Hekimler arasında antiemetik tedavi-de yaklaşım farkları olabilmektedir(3). bu çalışmamızda 3 merkezde antrasiklin tedavisi verilen meme kanserli hastalarda kullanılan teda-vileri ve hastalar tarafından bildirilen sonuçları irdelemeyi planladık.

Gereç ve Yöntem: çalışma 3 merkezde planlanmıştır. yeditepe üniversitesi tıp fakültesi, Sakarya eğitim araştırma hastanesi ve sam-sun özel medikal park hastanesi tıbbi onkoloji kliniği. ilk kür antrasiklin tedavisini alan hastalardan daha önce hazırlanmış bir formu doldur-maları istenmiştir. çalışma için yeditepe üniversitesi etik kurulundan onam alınmıştır.

Sonuçlar: bu sunumda bazı ön sonuçları payşlaşmayı planladık (Tablo 1). Çalışmaya 3 merkezden toplam 121 hasta katılmıştır. hasta-larda anti emetik tedavi ike erken fazda yaklaşık %70 oranında kont-rol sağlanabilirken geç fazfa bu oranlar %30’lara kadar düşmektedir. hastaların %85’i 3‘lü kombine tedavi almıştır. lorazepam ve antihis-taminik alan hastalarda gecikmiş fazda kontrol şansının arttığı tespit edilmiştir. palanosetron verilen grupta gecikmiş fazda kontrolün daha iyi sağlandığı, akut fazda ise anlamlı fark olmadığı tespit edildi.kurtar-ma ilacı kullanma oranının yaklaşık %15, acile bulantı kusma nede-niyle başvuru sıklığının yaklaşık %10 olduğu belirlendi. deksametazo-nun 1. günden sonra kullanımı gecikmiş fazda kontrolü arttırmaktadır. Sonuçlar daha detaylı analizlerle ilerde paylaşılacaktır.

Tartışma : Çalışmanın yapışdığı dönemde (2015) çoğu merkez-de 3 ‘lü prptokol reçete edildi görülmektedir. ancak özellikle gecikmiş fazda tatminkar bulantı ve kusma kontrolünün sağlanamdığı görül-müştür.lorazepam ve / veya antihistamin eklenmesi ve deksametazon tedavisinin 1 günden fazla kullanımı bulantı kusma kontrolünde fay-dalı görünmektedir.

97

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-075 Destek Tedaviler

TIBBİ ONKOLOJI SERVİS YATIŞ SÜRESİNİ ÖNGÖRMEDE HEMOGLOBİN, ALBÜMİN, LENFOSİT VE TROMBOSİT KOMBİNASYONUNUN DEĞERİ

Osman Sütcüoğlu1, Oktay Ünsal1, Volkan Aslan1, Burcu Ulaş Kahya1, Gözde Tahtacı1, Nuriye Özdemir1, Aytuğ Üner1, Nazan Günel1, Ahmet Özet1, Ozan Yazıcı1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Kanser hastalarının tedavi sürecinde birçok kez hastane ya-tışı gerekmekte ve yatış sürecinin doğru yönetimi morbidite ve morta-lite oranlarını azaltmaktadır. Bunun yanında hastane yatış süresini ve mortaliteyi predikte eden belirteçler oldukça kısıtlıdır. Onkoloji hasta-sının yatış süresini, tedavi geçmişi, nutrisyonel durumu, tedavi ilişkili akut ve kronik toksisiteler gibi birçok faktör etkilemektedir. Hemoglo-bin, albümin, lenfosit ve trombosit (HALP) skoru, kolayca hesapla-nabilen, sistemik inflamasyon ve beslenme durumunun bir belirteci olarak kabul edilmiştir. Biz de bu çalışmada, HALP skoru ile onkoloji servis yatışı süresindeki ilişkiyi incelemeyi hedefledik.

Gereç ve Yöntem: Ocak 2020- Mart 2020 tarihleri arasında Gazi üniversitesi Tıbbi Onkoloji Kliniğine yatırılan hastalar çalışmaya dâhil edilmiştir. Hasta verileri onkoloji hasta dosyalarından ve hastane işle-tim sistemi üzerinden toplanmıştır. Hastaların yatış günü bakılan tam kan sayımı ve biyokimya sonuçları ile HALP skoru hesaplanmıştır. HALP skoru şu formüle göre hesaplandı: hemoglobin (g/L) x albümin (g/L) x lenfositler (/L)/trombosit (/L). Çalışmaya dâhil edilme kriterleri, 18 yaşından büyük olmak, patolojik olarak konfirme edilen kanser tanısı olmak ve her nedenle olursa olsun 1 günden daha fazla onkoloji servisinde yatıyor olmak olarak belirlenmiştir. Girişimsel işlemler için yatan hastalar çalışmaya dâhil edilmemiştir. Aynı hastanın, farklı ya-tışları analize dâhil edilmiştir.

Bulgular: 60 günlük süre içerisinde toplam 135 hasta servise yatırılmıştır. Bu hastaların medyan yatış süreleri 7 gün olarak hesap-lanmıştır. Hastaların medyan yaşı 60 iken, hastaların %65’inin erkek popülasyon oluşturmaktadır. Kanser türlerine bakıldığında, en çok ya-tış gereken hasta grubu akciğer kanseri (n=23,%17) ve sarkomlardır (n=15, %11). En sık yatış nedeni ise enfeksiyon (n=35, %25) olmuş-tur ve pulmoner enfeksiyonlar saptanabilen en sık enfeksiyon odağı olmuştur. Tüm hastaların HALP skoru hesaplanmış ve medyan HALP skoru değeri 15.1 olarak saptanmıştır. Hastalar medyan HALP değe-rine göre iki gruba ayrılmıştır. Hem düşük, hem de yüksek HALP gru-bunda yatış süresince 6 hasta ex olmuştur. HALP skoru < 15.1 olan hasta grubunun medyan yatış süresi 7 gün iken, bu süre HALP skoru >15.1 olan hasta grubu için 5 gün olarak hesaplanmıştır (p = 0.016).

Sonuç: Çalışmamız, HALP skorunun kanser hastalarının yatış sürelerinin saptanmasında prediktif bir değere sahip olduğunu gös-termiştir. Daha fazla hasta içeren ve prospektif çalışmalar ile HALP skorunun etkinliği değerlendirilmesi, bu skorlama sisteminin rutin on-koloji pratiğinde kullanımını sağlayabilir.Anahtar Kelimeler: destek tedavi, mortalite, yatış süresi, maliyet, kan-ser

Şekil: Anti emetik formu 2. sayfa

Tablo 1: Anti emetik çalışma ön sonuçlar

98

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo 2. Hastaların aşı durumları

Aşı durumu Aşı durumu

Hiç aşı olmayanlar 45 (17,6) 2 doz Biontech 70 (27)

1 doz Sinovac 6 (2,3) 2 doz Sinovac ve 1 doz Biontech 40 (15,4)

1 doz Biontech 18 (6,9) 3 doz Sinovac 25 (9,7)

2 doz Sinovac 52 (20) 2 doz Sinovac ve 2 doz Biontech 3 (1,1)

P-078 Epidemiyoloji

COVID-19 PANDEMİSİNİN DİĞER YÜZÜ: ONKOLOJİ ALANINDA ERKEN TANI VE TEDAVİ İÇİN YILARDIR YAPILAN UĞRAŞLAR BOŞA MI GİTDİ?

Elvina Almuradova1, Denis Çetin2, Mustafa Murat Mıdık2, Burçak Karaca2

1Tınaztepe Galen Hastanesi 2Ege Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bilimdalı

Giriş: 31 Aralık 2019’da Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Çin ofisi Wuhan şehrinde etiyolojisi bilinmeyen pnömoni vakalarını bildirmiş ve 7 Ocak 2020’de yeni bir koronavirüs olduğunu ilan etmişti (1,2,3).Türkiye’deki ilk COVID-19 vakası 11 Mart 2020’de ve Temmuz 2021’e kadar görüldü.Virüse karşı spesifik bir tedavi olmaması ne-deniyle hükümetler çözümü karantinada gördü.Hastanelerin ayakta tedavi hizmetleri hem bulaşma riskini hem de sağlık sistemine aşırı yüklenme riskini azaltmak için sınırlandırılmıştır (5). Türkiyede de Acil olmayan hastane yatışlarının ve elektif ameliyatların ertelenmesi, yoğun bakım kapasitelerinin artırılması, sosyal yaşamın kısıtlanması, ulusal karantina ile şehirlerarası seyahat bu önlemlerden bazılarıy-dı(4). Bu çalışmada COVID-19 salgınının teni tanı kanser vakaları üzerinde etkilerini araştırdık.

Gereç ve Yöntem: Şubat 2019-Mart 2021 tarihleri arasında Tıb-bi Onkoloji Anabilim Dalı’na başvuran yeni tanı almış 1060 kanser hastasının verileri geriye dönük olarak incelendi. İstatistik:Veriler IBM SPSS v.25.0 yazılımı ile analiz edildi.

Sonuçlar: 1060 hastanın 711’i (%54 kadın, %46 erkek) pande-mi öncesi ve 349’u (%48,4 kadın, %51,6 erkek) pandemi grubuy-du (p<0,001).Grupların kanser türleri karşılaştırıldığında, akciğer ve merkezi sinir sistemi (MSS) kanserleri dışındaki tüm türlerde düşüşler gözlendi (Tablo 1). Pandemide akciğer kanserinde %10,3 (p=0,001) ve CNS kanserinde %50 (p=0,09) artış kaydedildi. Pandemi sırasında başvurularda en fazla düşüş görülen kanserler nöroendokrin tümörler (NET) (%80), malign melanom (%66.7), meme (%63.5) ve prostat kanserleri (%62.5) oldu. Azalan kanserler arasında meme kanserin-de sadece %63,5’lik bir azalma istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,025).Grupların evreleri karşılaştırıldığında pandemide evre 1 ve 4’te anlamlı artışlar ve evre 3’te azalma bulundu (p<0.05).Ortanca TTI, pandemi öncesi grupta 29 gün (aralık, 1 ila 415) ve pandemi grubunda 28 gün (aralık, 1 ila 353) idi (p=0,451). Medikal tedavide gecikmenin en sık nedenleri pre-epidemik dönemde cerrahi kompli-kasyonlar (%52,9) ve muayeneler (%15,8) ve pandemi döneminde cerrahi komplikasyonlar (%43) ve pandemi (%25) idi (Tablo 2).

Tartışma: COVID-19 salgınının ilk yılında yeni teşhis edilen kanser başvurularında %50,9 oranında azalma olduğunu gösterdik.Çalış-mamızda pandemi öncesi döneme göre anlamlı olarak daha yüksek olan hastaların %41,5’inin pandemide metastatik evrede başvurduğu belirlendi. pandemideki TTI, pandemi öncesi dönemdeki ile hemen hemen aynı bulunmuştur. Bunun nedeni ülkemizde hem sıkı karan-tina döneminde hem de takip eden aylarda onkoloji/hematoloji kli-niklerinin hizmet vermeye devam etmesi olabilir.Başvuruda gecikme nedenleri incelendiğinde ikinci en sık nedenin pandemi (%25) olduğu görüldü.Anahtar Kelimeler: covid, kanser

Şekil 1: HALP skoru ve Hastane Yatış Süresi

P-077 Epidemiyoloji

COVID-19 ENFEKSİYONU GEÇİREN SOLİD KANSER TANILI HASTALARIN AŞILANMA DURUMLARI: TEK MERKEZ DENEYİMİ

Oktay Ünsal1, Ozan Yazıcı1, Nuriye Özdemir1, Ahmet Özet1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara

Giriş: Dalgalar şeklinde ilerleyen COVID-19 pandemisi sürecinde aşılanmanın önemi iyi bilinmektedir. Ülkemizde iki farklı aşı uygulan-maktadır. Çalışmamızın amacı daha önce COVID-19 enfeksiyonu ge-çirmiş solid kanserli hastalarda aşılanma oranlarını incelemektir.

Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda merkezimizde Haziran 2020 ile Ocak 2021 arasında COVID-19 PCR testi pozitif olan ve COVID po-zitifliği öncesi öncesi aşısız olan solid kanserli hastaların COVİD pozi-tifliği sonrası aşı olma durumları değerlendirildi. COVID-19 PCR testi pozitif olan ve aşı verilerine ulaşılabilen hastaların kanser alt tipleri, aşı tipleri ve aşılanma oranları incelendi.

Sonuçlar: Çalışmaya COVID-19 PCR testi pozitif olan 725 hasta dahil edildi. Bu hastalardan aşı verilerine ulaşılabilen 259 hasta de-ğerlendirildi. Hastaların demografik özellikleri Tablo 1’de verilmiştir. Aşı verilerine ulaşılan hastalar arasında (n=259) aşı olmuş en büyük grubu meme kanseri tanısı olan hastalar oluşturmaktaydı. Hastaların %17,6’sı (45 kişi) hiç aşı olmamıştı. Bir doz aşı olan hastaların oranı %9,2 ve 2 doz aşı olan hastaların oranı %47 idi (Tablo 2).

Tartışma: Çalışmamızda daha önce COVID-19 PCR testi pozitif olmasına rağmen, takiplerinde aşı olmayan solid kanserli hasta oranı %17,6 gibi yüksek bir oranda bulunmuştur. Özellikle mortalitesi daha yüksek ve immünsüprese olan bu grup hastalarda aşı konusunda eği-timin yoğunlaştırılması, poliklinik şartlarında hastaların daha ayrıntılı bilgilendirilmesi önem taşımaktadır.Anahtar Kelimeler: Covid-19, Kanser ve aşı, Sinovac, Biontech

Tablo 1. Hastaların demografik özellikleri

Parametre Değer (n=) (%)

Yaş- median (yıl) 61 (18-92)

Cinsiyet (Kadın) 149 (%57,5)

Kanser alt tipi Meme Kanseri 65 (%25,1)

Gastrointestinal Kanserler 64 (%24,7)

Akciğer Kanseri 46 (%17,8)

Genitoüriner Kanserler 37 (%14,3)

Diğer 47 (%18,1)

99

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

görülen kanser tipi meme kanseri iken 2. en sık görülen kanser tipi akciğer kanseri olarak saptandı Hastaların genel özellikleri ve verilen antikanser ilaçlar Tablo 1’de özetlenmiştir. Hastalarda medyan takip süresi 22,5 ay iken medyan genel sağkalım süresi 35±7,2 (%95 CI 20,8-49,1) ay olarak hesaplandı (Tablo 2). Ejeksiyon fraksiyonu (EF) £%30, %31-40 ve ³%41 olarak hastalar sınıflandırıldığında sağkalım-ları açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmadı. 65 yaş ve altındaki hastalarda genel sağkalım 65 yaş üstü hastalara göre sayısal olarak daha fazlaydı (sırasıyla 52 ve 23 ay) ve bu fark istatistiksel anlamlılığa yakındı (p=0,060). Akciğer kanseri tanısı olan hastalarda genel sağ-kalım diğer kanser tanıları olan hastalara göre istatiksel olarak anlamlı düşük saptandı (sırasıyla 14 ve 52 ay; p<0,001) (Şekil 1).

Sonuç: Kalp yetmezliği ile kanser birlikteliği hastaların onkolojik tedavi seçeneklerini kısıtlayan bir faktördür. Bu nedenle hastalarda kardiyotoksisitesi olmayan ilaçlara öncelik verilmektedir (1). Sakarya ilinde tek merkez analizimizde kalp yetmezliği olan kanser hastalarının genel sağkalımını etkilemesi beklenen KY evresi ve hasta yaşı genel sağkalımda anlamlı oranda değişiklik yapmadılar. Tüm kanserler ara-sında da en yüksek mortalite oranına sahip olan akciğer kanseri, kalp yetmezliği olan hastalar arasında da mortalitesi en yüksek olan kanser olarak yerini korumaktadır(2).Anahtar Kelimeler: kardiyakonkoloji, sakarya

Kaynakça1. Herrmann J. Adverse cardiac effects of cancer therapies: cardiotoxicity and

arrhythmia. Nat Rev Cardiol [Internet]. 2020;17(8):474–502. Available from: http://dx.doi.org/10.1038/s41569-020-0348-1

2. Mattiuzzi C, Lippi G. Current cancer epidemiology. J Epidemiol Glob Health. 2019;9(4):217–22.

Tablo 1: Hastaların genel özellikleri

Kaynakça1. Patt D, Gordan L, Diaz M, Okon T, Grady L, Harmison M, et al. Impact of

COVID-19 on Cancer Care: How the Pandemic Is Delaying Cancer Diagnosis and Treatment for American Seniors. JCO Clin Cancer Informatics. 2020;1059–71.

2. Kaufman HW, Chen Z, Niles J, Fesko Y. Changes in the Number of US Patients with Newly Identified Cancer before and during the Coronavirus Disease 2019 (COVID-19) Pandemic. JAMA Netw Open. 2020;3(8):e2017267.

3. Dinmohamed AG, Visser O, Verhoeven RHA, Louwman MWJ, Nederveen FH van, Willems SM, et al. Fewer cancer diagnoses during the COVID-19 epidemic in the Netherlands. Lancet Oncol. 2020;21:750–1.

4. Parasa S, Reddy N, Faigel DO, Repici A, Emura F, Sharma P. Global Impact of the COVID-19 Pandemic on Endoscopy: An International Survey of 252 Centers From 55 Countries. Gastroenterology [Internet]. 2020;159(4):1579-1581.e5.

5. Stahel PF. How to risk-stratify elective surgery during the COVID-19 pandemic? Patient Saf Surg. 2020;14:1–4.

P-079 Epidemiyoloji

2019, 2020 VE 2021 YILLARINDA MERKEZİMİZE BAŞVURAN KANSER OLGULARINDA KALP YETMEZLİĞİ OLAN HASTALARIN DEĞERLENDİRMESİ

Miraç Özen1, Ayşe Demirci1, Deniz Kaptan Özen2

1Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Yenikent Devlet Hastanesi, Kardiyoloji Bilim Dalı

Giriş: Bu çalışmada merkezimize başvuran kanser hastalarından kalp yetmezliği (KY) olan olguların genel özellikleri, bu hastalara ver-diğimiz anti-kanser tedaviler ve hastaların sağkalımlarının değerlendi-rilmesi amaçlandı.

Gereç ve Yöntem: Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onko-loji Kliniğine 2019, 2020 ve 2021 yıllarında başvuran, KY ve kanser tanıları olan olguların verileri retrospektif olarak incelendi. SPSS v22 ile bu veriler analiz edildi. Sağkalımlar Kaplan Meier ile hesaplandı.

Bulgular: 2019 yılında 1250, 2020 yılında 1095 ve 2021 yılında 780 yeni tanı kanser hastası merkezimize başvurdu. Bu hastalarda yapılan ilk EKO değerlendirmesinde KY saptanan hasta sayısı 58’di ve anti-kanser tedavi verdiklerimizin sayısı 50’ydi. Anti-kanser te-davi alan KY hastalarının yaş ortalaması 67 iken, 31’i erkek (%62), 19’u kadın (%38) hastalardan oluşmaktaydı. KY hastalarında en sık

100

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

nılan ilaç öyküsü yoktu. Vücudunun başka bölgelerinde yaşlılığa bağlı cilt hiperpigmentasyonları dışında bir cilt bulgusu yoktu.Dermatoloji muayenesi sonrası yapılan cilt punch biyopsisinde vitiligo benzeri lezyonlar,melanosit ve melanin pigmenti kaybı saptandı. Topikal kor-tikosteroid tedavisinin etkisiz olması üzerine hastanın lezyonları teda-visiz takip edildi. Vitiligo benzeri lezyonlar sonrası 6.ayında hastanın cilt lezyonları stabil ve renal hücreli karsinoma alınan dramatik yanıt devam etmektedir.

Sonuç: Vitiligo benzeri lezyonlar bazen anti-PD-1 tedavisi alan ma-lign melanom hastalarında gözlenir ve normal melanosit antijenlerine karşı çapraz reaksiyona bağlı geliştiği düşünülür. Melanomlu hastalar-da, vitiligo benzeri depigmentasyon, anti-PD-1 tedavisinin başlangı-cından itibaren 2 ile 15 (medyan, 4-5) ay arasında başlar ve genellikle tedaviye yanıt ve iyi klinik sonuçlarla ilişkilidir. Renal hücreli karsinom tanısıyla Nivolumab tedavisi verilen hastalarda bu durum çok nadir bildirilmiştir. Nivolumab tedavisi sırasında vitiligo benzeri lezyonlar ge-lişen nadir bir metastatik ve tedaviye dramatik yanıtı olan renal hücreli karsinom olgusunu sunduk.Anahtar Kelimeler: Nivolumab, Renal Hücreli Karsinom, Vitiligo

Şekil: Vitiligo benzeri cilt lezyonları

Tablo 2: Takip süreleri ve sağkalımlar

Şekil 1: Akciğer kanseri ve diğer kanserlerin genel sağkalım eğrisi

P-080 İmmüno Onkoloji

METASTATİK RENAL HÜCRELİ KARSİNOMDA NİVOLUMAB İLE İNDÜKLENEN VİTİLİGO BENZERİ LEZYONLAR: OLGU SUNUMU

Aykut Özmen1, Mesut Yılmaz1, Deniz Tural1, Gökmen Umut Erdem1

1Bakırköy Dr.sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Programlanmış hücre ölümü-1’i (PD-1) bloke eden tama-men insanlaştırılmış bir monoklonal IgG4 antikoru olan Nivolumab renal hücreli karsimomda ilk sıra tedavilere yanıtsız hastalarda kul-lanılmaktadır. Vitiligo benzeri depigmentasyon, PD-1 inhibitörleri ile immünoterapi alan melanom hastalarında iyi tanımlanmış otoimmun bir olaydır ancak RCC de nadir olarak bildirilmiştir. 2 sıra tedavi son-rası progrese olan ve nivolumab tedavisi sırasında vitiligo benzeri lez-yonlar gelişen nadir bir metastatik renal hücreli karsinom olgusunu sunduk.

Olgu: Daha önceden bilinen Diyabetes Mellitus ve Esansiyel hiper-tansiyon dışında bilinen bir hastalığı olmayan 63 yaşında erkek hasta, 2015 yılında metastatik renal hücreli karsinom tanısı konuldu. Periton batın içi ve mediastinal lenf bezi tutulumu mevcut olan hasta Evre 4 olarak değerlendirildi.Parsiyel nefrektomi sonrası ilk basamak inter-feron tedavisi uygulandı ancak karaciğer toksisitesi gelişmesi üzerine 2.basamak sunitinib tedavisine geçildi. Sunitinib tedavisinin 16.ayın-da batın içi lenf bezlerinin büyümesi ve inguinal bölgede yeni metas-tatik lezyonlar gelişmesi üzerine progrese hastalık olarak değerlendiril-di. Ağustos 2018 tarihinde Nivolumab 3 mg/kg tedavisine başlandı. 3.ayda batın içi ve mediastinal lenf nodlarında tama yakın regresyon ve inguinal lenf nodlarında kısmi regresyon ile tedaviye dramatik ya-nıt izlendi. Nivolumab tedavisinin 9.ayında Ağustos 2019 da hastada yüz,aksiller bölge ve kollarda lokalize vitiligo benzeri lezyonların geliş-tiği gözlendi. Hastanın özgeçmiş ve soygeçmişinde vitiligo,otoimmun hastalık,yakın zamanda radyasyona maruziyet öyküsü ve yeni kulla-

101

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

olduğu cilt toksisitesi

Şekil: Nivolumab tedavisi sırasında gelişen makulopapüler lezyonların olduğu cilt toksisitesi

P-082 İmmüno Onkoloji

NİVOLUMAB TEDAVİSİ İLE İYİ YANITLAR: OLGU SUNUMLARI

Nadiye Akdeniz1, Zuhat Urakçı1, Muhammet Ali Kaplan1, Mehmet Küçüköner1, Zeynep Oruç1, Oğur Karhan1, Yasin Sezgin1, Senar Ebinç1, Erkan Bilen1, Serdar İleri1, Abdurrahman Işıkdoğan 1

1Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı, Diyarbakır

Giriş: İmmün checkpoint inhibitörleri, kanser tedavisinde yeni te-davi modaliteleri olup özellikle böbrek kanseri, melanom, küçük hücre dışı akciğer kanseri ve Hodking lenfomada etkinlikleri gösterilmiştir. Ancak diğer kanser türlerinde etkinlikleri ile ilgili veriler kısıtlı olup bu konuda birçok klinik çalışma devam etmektedir. Burada, nivolumab tedavisi ile iyi yanıt alınan nazofarenks karsinomu ve malign plevral mezotelyoma tanılı iki olgu sunumu yapılmıştır.

Olgu 1: Kırk altı yaşında erkek hasta, Eylül 2015’te baş ağrısı ve servikal lenfadenomegali ile başvurdu. Biopsi sonucu non keratini-ze yassı hücreli nazofarenks karsinomu ile uyumlu bulundu. Primer kemoradyoterapi sonrası adjuvan dosetaksel sisplatin verilip tam ya-nıt ile takibe alındı. Hastanın Kasım 2017 değerlendirmelerinde lenf nodu, akciğer ve kemik metastazı ile nüks saptandı. Hastaya Gemsi-tabin, Sisplatin ve bifosfonat tedavileri başlandı, kemik iliği toksisitesi nedeni ile doz modifikasyon ve tedavide ertelemeler yapıldı, Ağustos 2018’de yapılan değerlendirmede karaciğer ve kemik metastazları saptandı. Hastaya Nivolumab tedavisi başlandı. Altı kür verildikten sonra yapılan değerlendirmede karaciğer lezyonlarının kaybolduğu ve kemik lezyonlarının yanıtlı olduğu görüldü. Takiplerde grade 2 pnömonitis ve hipotiroidi yan etkileri gelişmiş olup medikal tedavi ile kontrol altına alınabildi. Hastanın Nivolumab tedavisi 17. ayında tam yanıt ile devam etmektedir (Şekil 1).

Olgu 2: Altmış altı yaşında erkek hasta, Aralık 2018’de nefes darlığı ve plevral effüzyon ile başvurdu. Biopsi sonucu epitelyal tip malign plevral mezotelyoma ile uyumlu bulundu. İnoperable olarak değerlendirilen hastaya Pemetrexed ve Sisplatin tedavileri başlandı. Progresyonda Gemsitabin ve Sisplatin tedavileri verildi. Mayıs 2019 değerlendirmelerinde progresyon gösteren yaygın plevral kalınlaşma alanları, mediasten lenf nodları ve lenfanjitik yayılım saptanması üze-rine hastaya Nivolumab tedavisi başlandı. Takiplerde immünoterapi ilişkili yan etki görülmedi. Altı kür verildikten sonra yapılan değerlen-dirmede tama yakın cevap elde edilen hastanın Nivolumab tedavisi 8. ayında devam etmektedir (Şekil 2).

Tartışma: Kanser tedavisinde son yıllarda immünoterapi ajan-larının kullanımı ile büyük ilerlemeler sağlanmıştır. Özellikle böbrek kanseri, melanom, küçük hücre dışı akciğer kanseri ve Hodking lenfo-madaki etkinlik dışında, diğer kanser türlerinde de bizim olgularımızda

P-081 İmmüno Onkoloji

NİVOLUMABIN FARKLI KANSER TİPLERİNDE CİLT TOKSİSİTESİNİN RETROSPEKTİF DEĞERLENDİRİLMESİ: TEK MERKEZ DENEYİMİ

Fatma Gül Odabaş1, Aysun Akbey1, Gamze Dural1, Havva Ören1, Özlem Baysoy1, Olcay Erdoğan1, Ayşe Öğmen1, Şahinde Akbulut1, Devrim Alagöz1, Gamze Gököz Doğu1, Arzu Yaren1, Serkan Değirmencioğlu1, Gökçen Demiray1, Burcu Taşköylü1, Canan Karan1, Burçin Çakan1

1Pamukkale Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: İmmunoterapi pek çok solid tümör tedavisinde son dönem-de kullanılan etkili bir tedavi yöntemidir. İmmünoterapinin yan etki-lerinden en sık göüleni cilt toksisitesidir. Biz de merkezimizde çeşitli kanser türlerinde uyguladığımız PDL-1 inhibitörü olan Nivolumabın yan etkilerinden cilt toksisitesini ve cilt toksisitesi gelişen hastalarda H1 veH2 reseptör antagonistleri ile yapılan premedikasyonun etkinliğini değerlendirdik.

Gereç ve Yöntem: Ocak 2015-Ekim 2019 tarihleri arasında Pa-mukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Kliniğine başvuran hastalardan Nivolumab tedavisi alan hastaların cilt toksisiteleri dosya-larından retrospektif olarak incelendi. İstatistik analizi SPSS 22 paket programı ile yapıldı.

Bulgular: Çalışmaya verilerine ulaşılan 65 hasta dahil edil-di. Hastalara 2 haftada bir Nivolumab 3 mg/kg olarak uygulandı ve 34 (%52.3) hastaya tek ajan olarak tedavi verilmişti. Hastaların 23’ü(%35.4) kadın, 42’si (%64.6) ise erkekti. Median yaş değeri 56 yıl(29-85 yıl) olarak hesaplandı. 65 hastanın 17’sinde (%26.2) uy-gulama sırasında cilt toksisitesi (yüzde kızarma, raş, kaşıntı, vücutta kızarıklık ve döküntü) gelişti. Bu hastaların 7’si kadın, 10’u erkek olup, median yaş 53 yıl(sınırlar 35-77 yıl) olarak hesaplandı. Cilt toksisitesi gelişmesinden sonra hastaların tedavisine premedikasyon ( H1 veH2 reseptör antagonistleri) eklendi. Premedikasyon uygulamasından son-ra 17 hastanın sadece 1 tanesinde reaksiyonun devam ettiği görüldü.

Tartışma: İmmünoterapinin uygulanması sırasında en sık görülen yan etkileri cilt toksisitesidir. Kemoterapi öncesinde uygulanan preme-dikasyonda steroid tedavisinin etkinliği değiştirmediği bilinmektedir. Ancak, immünoterpi öncesi steroid premedikasyonunun immünotera-pinin etkinliğini etkileyip etkilemediği konusunda tartışmalı çalışmalar bulunmaktadır. Biz bu çalışmada, tedavi etkinliğini etkilemeden, en azından Nivolumab öncesi H1 ve H2 reseptör antagonistlerinin cilt reaksiyonlarını önlediğini gösterdik. Steroid kullanımı ile ilgili bilgiler netleşene kadar hastaların immünoterapi öncesi premedikasyonunda H1 ve H2 reseptörlerinin kullanabileceğini düşünmekteyiz.Anahtar Kelimeler: Nivolumab, reaksiyon,tedavi

Şekil: Nivolumab tedavisi sırasında gelişen makulopapüler lezyonların

102

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

simetrik sinovit (RS3PE) tanısı koyduk. Günlük 10mg prednizolon tedavisi başladık. Hastanın semptomları steroid tedavisine dramatik yanıt verdi. Pazopanib tedavisine devam ettik. Hastayı romatoloji po-liklinik kontrolüne gelmek üzere günlük 10mg prednizolon tedavisi ile taburcu ettik.

Tartışma ve Sonuç: Olgumuz pembrolizumab ve/veya pazopanib tedavisine ikincil RS3PE tanısı alan literatürdeki ilk vakadır. İmmüno-terapatik ilaçların ve anjiogenez inhibitörlerinin kullanımının artması nedeniyle kas-iskelet sistemi ilişkili advers olaylarla daha sık karşılaşıl-maktadır. Bu advers olaylar kronik hastalıklara dönüşebileceğinden, erken tanınması ve romatoloji konsültasyonu yapılması onkologların klinik pratiği için önem arz etmektedir.Anahtar Kelimeler: Pembrolizumab, Pazopanib, tekrarlayıcı seronegatif pitting ödemli simetrik sinovit, İmmünoterapi

Kaynakça1. Ardolino L and Joshua A. Immune checkpoint inhibitors in malignancy.

Australian prescriber 2019; 42: 62-67. 2019/05/03. DOI: 10.18773/austprescr.2019.012.

2. van der Graaf WT, Blay JY, Chawla SP, et al. Pazopanib for metastatic soft-tissue sarcoma (PALETTE): a randomised, double-blind, placebo-controlled phase 3 trial. Lancet (London, England) 2012; 379: 1879-1886. 2012/05/19. DOI: 10.1016/s0140-6736(12)60651-5.

3. Rosen LS, Jacobs IA and Burkes RL. Bevacizumab in Colorectal Cancer: Current Role in Treatment and the Potential of Biosimilars. Targeted oncology 2017; 12: 599-610. 2017/08/13. DOI: 10.1007/s11523-017-0518-1.

4. Kwok G, Yau TC, Chiu JW, et al. Pembrolizumab (Keytruda). Human vaccines & immunotherapeutics 2016; 12: 2777-2789. 2016/07/12. DOI: 10.1080/21645515.2016.1199310.

5. Cella D and Beaumont JL. Pazopanib in the treatment of advanced renal cell carcinoma. Therapeutic advances in urology 2016; 8: 61-69. 2016/02/03. DOI: 10.1177/1756287215614236.

6. Suttle AB, Ball HA, Molimard M, et al. Relationships between pazopanib exposure and clinical safety and efficacy in patients with advanced renal cell carcinoma. British journal of cancer 2014; 111: 1909-1916. 2014/10/29. DOI: 10.1038/bjc.2014.503.

7. Abdel-Wahab N, Shah M and Suarez-Almazor ME. Adverse Events Associated with Immune Checkpoint Blockade in Patients with Cancer: A Systematic Review of Case Reports. PLoS One 2016; 11: e0160221. 2016/07/30. DOI: 10.1371/journal.pone.0160221.

Şekil 1: Pitting ödem

Şekil 2: Yumuşak doku şişliği

olduğu gibi, iyi yanıt alınan olgular olabilmektedir. Bu konuda daha fazla hasta sayısı ile ileri klinik çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Anahtar Kelimeler: Nivolumab, nazofarenks kanseri, malign plevral mezotelyoma

Şekil 1: Nazofarenks karsinomlu hastanın Nivolumab tedavisi öncesi ve sonrası PET CT görüntüleri

Şekil 2: Malign Plevral Mezotelyoma tanılı hastanın Nivolumab tedavisi öncesi ve sonrası PET CT görüntüleri

P-083 İmmüno Onkoloji

PEMBROLİZUMAB VE/VEYA PAZOPANİB TEDAVİSİNE İKİNCİL PİTTİNG ÖDEMLİ SİMETRİK SİNOVİT GELİŞEN RENAL HÜCRELİ KARSİNOM OLGUSU

Onur Baş1, Aral Özbek1, Deniz Can Güven3, Oktay Aktepe3, Levent Kılıç2, Neyran Kertmen3, Mustafa Erman3

1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Romatoloji Bilim Dalı 3Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: İmmünoterapatik ilaçlar ve anjiogenez inhibitörleri renal hücreli karsinom için güncel tedavi seçeneklerindendir ve klinik pratik-te sıklıkla kullanılmaktadırlar. İmmünoterapatik ilaçlar bağışıklık siste-minin aktivasyonu nedeniyle; anjiyogenez inhibitörleri ise anjiyogenez inhibisyonu nedeniyle çeşitli advers olaylara neden olurlar.

Olgu: 60 yaşında erkek hasta her iki elde olan şişlik ve kızarık-lık nedeniyle kliniğimize başvurdu. Metastatik renal hücreli karsinom nedeniyle KEYNOTE-679 çalışması kapsamında pembrolizumab te-davisi başlamıştık.6 kür pembrolizumab tedavisi sonrasında yapılan kontrolde akciğer metastazı saptamıştık. Bunun üzerine hastanın teda-visini pazopanib olarak değiştirmiştik. Pazopanib tedavisinin 6.ayında hastanın her iki elinde de şişlik ve kızarıklık gelişti. Romatoid faktör, anti-nükleer antikor ve anti siklik sitrüllenmiş peptid negatifti. Yapılan eklem ultrasonografisinde akut tenosinovit saptadık. Hastaya Roma-toloji konsültasyonu ile birlikte tekrarlayıcı seronegatif pitting ödemli

103

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-086 İmmüno Onkoloji

NİVOLUMAB TEDAVİSİNE İKİNCİL DEMİYELİNİZAN POLİNÖROPATİ GELİŞEN AKCİĞER KANSERİ OLGUSU

Yasin Ayar1, Onur Baş1, Deniz Can Güven2, Şuayip Yalçın2

1Hacettepe Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Hacettepe Tıp Fakültesi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: İmmünoterapi, akciğer kanseri için yeni bir tedavi seçene-ğidir ve klinik uygulamada yaygın olarak kullanılmaktadır. Fakat im-münoterapi T-hücre aktivasyonuna neden olduğundan, immün aracılı advers olaylara sebep olabilmektedir. Burada, akciğer kanseri olan bir hastada nivolumaba bağlı nadir görülen akut demiyelinizan polinöro-pati olgusunu sunuyoruz.

Olgu: 66 yaşında erkek hastaya şiddetli öksürük ve kilo kaybı yakınmaları ile metastatik yassı epitel hücreli akciğer kanseri tanı-sı konuldu. PD-L1 düzeyleri %90 olan hastada, birinci basamak kemoterapi+nivolumab tedavisi başlandı. Hasta ilk nivolumab dozundan bir hafta sonra, alt ekstremitelerde güçsüzlük ve yürüme güçlüğü ile kliniğimize başvurdu. Derin tendon refleksleri hipoaktifti. Kraniyal, MRG, spinal MRG ve lomber ponksiyon sonucu dâhil labo-ratuvar ve radyolojik incelemelerin tümü normaldi. Elektromiyografi (EMG), demiyelinizan polinöropati açısından ile uyumlu bulundu. Beş gün boyunca günde 1 gr olmak üzere pulse steroid tedavisi başlandı. İdame tedavisine günlük 1 mg/kg metilprednizolon ile devam edildi. İyileşmenin yavaş olmasından dolayı beş günlük intravenöz immü-noglobulin (IVIG) tedavisi eklendi. IVIG tedavisinden bir hafta sonra hastanın alt ekstremite kuvveti düzelmeye başladı. Hasta şuan steroid azaltma şeması ve devamlı fizik tedavi ile takip edilmektedir.

Tartışma ve Sonuç: İmmünoterapiye bağlı nörolojik yan etkiler iki ana grupta sınıflandırılabilir: Periferik sinir sistemi (PSS) ve merkezi sinir sistemi (CSS) ilişkili advers olaylar. Periferik sinir sistemi ile ilgili advers olaylar daha yaygındır ve semptomları daha spesifiktir. Pitozis, ekstremite güçsüzlüğü ve ekstremitelerde uyuşukluk ana semptomlar-dır. En iyi bilinen PSS ilişkili advers olaylar miyasteni ve miyozittir, ancak hastamızdaki gibi demiyelinizan nöropati de ortaya çıkabilir. Nadir olmalarına rağmen, nörolojik immün aracılı advers olaylar te-davi sırasında önemli bir sorundur ve immünoterapi alan hastalarda her zaman akılda tutulmalıdır.Anahtar Kelimeler: Nivolumab, İmmünoterapi, Nörolojik immün ilişkili advers olay, Demiyelinizan polinöropati .

Kaynakça1. Ardolino L and Joshua A. Immune checkpoint inhibitors in malignancy.

Australian prescriber 2019; 42: 62-67. 2019/05/03. DOI: 10.18773/austprescr.2019.012.

2. Pardoll DM. The blockade of immune checkpoints in cancer immunotherapy. Nat Rev Cancer 2012; 12: 252-264. 2012/03/23. DOI: 10.1038/nrc3239.

3. Baseri B, Samra B, Tam E, et al. An Exceptional Responder to Nivolumab in Metastatic Non-Small-Cell Lung Cancer: A Case Report and Literature Review of Long-Term Survivors. Case Rep Oncol Med 2019; 2019: 1816472. 2019/12/31. DOI: 10.1155/2019/1816472.

4. Zeng T, Qin Q, Bian Z, et al. Clinical efficacy and safety of anti-PD-1/PD-L1 treatments in non-small cell lung cancer (NSCLC). Artificial cells, nanomedicine, and biotechnology 2019; 47: 4194-4201. 2019/11/13. DOI: 10.1080/21691401.2019.1687499.

5. Cuzzubbo S, Javeri F, Tissier M, et al. Neurological adverse events associated with immune checkpoint inhibitors: Review of the literature. European journal of cancer (Oxford, England : 1990) 2017; 73: 1-8. 2017/01/09. DOI: 10.1016/j.ejca.2016.12.001.

6. Mohn N, Beutel G, Gutzmer R, et al. Neurological Immune Related Adverse Events Associated with Nivolumab, Ipilimumab, and Pembrolizumab Therapy-Review of the Literature and Future Outlook. Journal of clinical medicine 2019; 8 2019/10/28. DOI: 10.3390/jcm8111777.

P-084 İmmüno Onkoloji

NİVOLUMAB TEDAVİSİNE İKİNCİL MİNİMAL DEĞİŞİKLİK HASTALIĞI GELİŞEN ANAPLASTİK TİROİD KANSERİ OLGUSU

Ruveyda Ayasun1, Taha Koray Şahin1, Deniz Can Güven1, Arzu Sağlam Ayhan2, Tolga Yıldırım3, Ömer Dizdar1

1Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü, Medikal Onkoloji Bilim Dalı, Ankara, Türkiye 2Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye 3Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Nefroloji Bilim Dalı, Ankara, Türkiye

Giriş: İmmün kontrol noktası inhibitörleri, son yıllarda onkolojik tedavilerin önemli bir parçası haline gelmiştir. Melanom, renal hücreli kanser ve küçük hücreli dışı akciğer kanseri tedavisinde hasta sonuçla-rını önemli ölçüde iyileştirerek ruhsat alan bu ajanlar, tedavi seçenek-lerinin kısıtlı olduğu birçok nadir tümörde de kullanılmaya başlanmış-tır. İmmün yanıtı güçlendirerek anti-tümöral etki gösteren bu ajanlar, vücudun diğer sistemlerinde de immün aktivasyonuna neden olarak yan etkiler olışturmaktadır. İmmün-ilişkili advers olaylar olarak adlan-dırılan bu yan etkiler en sık cilt, gastrointestinal, hepatik ve endokrin sistemi etkilerken, böbrekler nadiren bu advers olaylardan etkilenmek-tedir. Renal immün-ilişkili adves olaylar en sık tübülointerstitisyel nefrit olarak ortaya çıkarken, nefrotik sendrom da nadiren görülebilmekte-dir. Biz burada anaplastik tiroid kanseri nedeniyle nivolumab tedavisi alırken nefrotik sendrom gelişen bir hasta ve yönetimini paylaşacağız.

Olgu: 59 yaşında erkek hasta, kliniğimize boyunda büyüyen kitle şikayeti ile başvurdu. İğne biyopsisi anaplastik tiroid kanseri ile uyumlu olan hastaya total tiroidektomi ve lenf nodu disseksiyo-nu yapıldı. Cerrahi sonrası paklitaksel ve karboplatin tedavi pro-tokolü ile takip edilirken 2. ayda boyunda dramatik progresyonu olan hastaya BRAF V600E mutasyonunun pozitif olması nedeniyle dabrafenib+trametinib başlandı. Bu tedavinin ikinci ayında parsiyel yanıt görüldü ancak hastalık 4. ayda servikal lenf nodlarında büyüme ve akciğerde gelişen nodüllerle progrese oldu. Literatürdeki vakalara dayanarak hastanın tedavisine nivolumab eklendi. Nivolumab tedavi-sinin 2. ayındaki görüntülemelerinde stabil hastalık görülen hastada, 1 ay sonra pretibial ödem ve kilo artışı görüldü. Yirmi dört saatlik idrar-da 6.3 gr/gün proteinüri görülen hastaya renal biyopsi yapıldı. Patoloji sonucu minimal değişiklik hastalığı ile uyumlu olan hastaya 1 mg/kg prednizolon tedavisi başlandı. Steroid tedavisi 4 hafta sonra azaltıl-maya başlandı. Nivolumab tedavisinin kesildiği 1.5 aylık periyotta hastanın servikal lenf nodları ve akciğerdeki nodüllerinde progresyon izlendi. Proteinürinin gerilemesi sonrası, hastanın tedavi seçenekleri-nin kısıtlı olması nedeniyle nivolumab tedavisine devam edildi. Hasta 3 ay sonra progresif hastalık nedeniyle ağrı palyasyonu için hospitalize edildi. Bu dönemde şiddetli baş ağrısı nedeniyle çekilen bilgisayarlı tomografisinde görülen intrakraniyal kanama nedeniyle exitus oldu.

Tartışma: Bu vaka bildiriminde tiroid kanserinde nivolumaba se-konder minimal değişiklik hastalığı gelişimi, literatürde ilk kez sunul-maktadır. İmmünoterapi alan hastalarda ani gelişen ödem ve protei-nüri gibi durumlarla karşılaşıldığında, renal immün-ilişkili yan etkiler-den biri olan nefrotik sendrom her zaman akılda tutulmalıdır. Hasta sonuçlarının iyileştirilmesi için hastalarda ivedilikle steroid tedavisine başlanması gerektiği unutulmamalıdır.Anahtar Kelimeler: anaplastik tiroid kanseri, BRAFV600E mutasyonu, immünoterapi, nivolumab, minimal değişiklik hastalığı

Kaynakça1. Daanen RA, Maas RJH, Koornstra RHT, Steenbergen EJ, van Herpen CML,

Willemsen A. Nivolumab-associated nephrotic syndrome in a patient with renal cell carcinoma: a case report. J Immunother. 2017;40:345–8.

2. Kitchlu A, Fingrut W, Avila-Casado C, et al. Nephrotic syndrome with Cancer immunotherapies: a report of 2 cases. Am J Kidney Dis. 2017;70:581–5.

3. Kidd JM, Gizaw AB. Ipilimumab-associated minimal change disease. Kidney Int 2016; 89: 720

4. Bickel A, Koneth I, Enzler-Tschudy A et al. Pembrolizumab associated minimal change disease in a patient with malignant pleural mesothelioma. BMC Cancer 2016; 16: 656.

104

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo 2: Tümör tipine göre görülen yan etkiler

P-088 İmmüno Onkoloji

İMMÜNOTERAPİ SONRASI İLK 30 GÜNLÜK MORTALİTE ORANI

Osman Sütcüoğlu1, Ayşegül Yıldız2, Seher Yıldız Tacar3, Deniz Can Güven4, Gökhan Uçar5, Nuri Karadurmuş6, Fatih Yıldız2, Emrah Eraslan2, Doğan Uncu5, Deniz Tural2, Aytuğ Üner1, Nazan Günel1, Nuriye Özdemir1, Saadettin Kılıçkap4, Ömür Berna Öksüzoğlu2, Ahmet Özet1, Ozan Yazıcı1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı 2Dr. Abdurrahman Yurtaslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı 3Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı 4Hacettepe Ünivestesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı 5Ankara Şehir Hastanesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı 6Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: İmmünoterapiye bağlı ölümcül yan etkiler, randomize klinik çalışmalar ve gerçek yaşam verileri ile bilimsel literatüre sunulmakta-dır. Randomize kontrollü klinik çalışmalarda ölümcül irAE'lerin insi-dansında (%0 ila %3) değişkenlik vardır (1,2). Bu çalışmanın amacı, en az bir doz immünoterapi alan ve ilk doz immünoterapiden sonraki 30 gün içinde ölen hastalarda, tedavi amacı ve kanser türünden ba-ğımsız olarak, ölüm nedenlerini belirlemektir. Çalışmanın ikinci amacı, immünoterap öncesi, kanser türünün ve hastaların özelliklerini değer-lendirmek ve immünoterapi komplikasyonlarını azaltmak için alınma-sı gereken profilaktik önlemleri belirlemektir.

Gereç ve Yöntem: Altı üçüncü basamak sevk hastanesinde im-münoterapi ile tedavi edilen toplam 1432 hastanın verileri geriye dönük olarak analiz edildi. Solid kanser tipi, tedavi amacı ve tedavi hattı ne olursa olsun, en az 1 doz immünoterapi alan ve ilk doz im-münoterapiden sonraki 30 gün içinde ölen 18 yaş üstü tüm hastalar çalışmaya dâhil edildi.

Bulgular: Hastaların 34'ünün (%2) ilk doz immünoterapiyi takip eden 30 gün içinde öldüğü belirlendi. Palyatif tedavi alan 34 hastada ölüm meydana geldi ve bu hastaların çoğu (%88) ikinci veya daha sonraki tedavi basamağında immunoterapi almıştı. İlk 30 gün için-de ölen hastaların tanıları incelendiğinde en sık görülen tanı malign melanom (%40) olup, bunu akciğer kanseri (%24) ve renal hücreli karsinom (%20) izlemekteydi (Tablo 1). En sık ölüm nedeni hastalık progresyonu ve tromboembolik olaylardı. İmmünoterapi sonrası ilk 30 gün içinde ölen bu hasta grubunun sadece %18'inde (n=6) im-mün yan etkiler saptandı.

Sonuç: Mevcut çalışmanın ön sonuçları, immünoterapinin ölümcül yan etkileriyle karşılaşılabilecek hasta popülasyonunu tanımlamak için bazı ipuçları verebilir.Anahtar Kelimeler: immünoterapi, fatal yan etki, mortalite, profilaksi, immun yan etki

P-087 İmmüno Onkoloji

İMMUNOTERAPİYE BAĞLI GÖRÜLEN YAN ETKİLER TEK MERKEZ DENEYİMİ

Burçin Çakan Demirel1, Burcu Yapar Taşköylü1, Melek Özdemir1, Tolga Doğan1, Canan Karan1, Atike Gökçen Demiray1, Serkan Değirmencioğlu1, Arzu Yaren1, Gamze Gököz Doğu1

1Pamukkale Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Bağışıklık kontrol noktaları, otoimmüniteyi önlemek için ba-ğışıklık sisteminin doğal dengesinin bir parçasıdır ve kanser hücreleri tarafından bağışıklık tepkisini bastırmak için kullanılır. Bağışıklık kont-rol noktası inhibitörleri (ICI’ler), tümör hücrelerinin T hücreleri tarafın-dan tespit edilmesinden ve öldürülmesinden kaçınmasına izin veren proteinleri (yani PD-1, PD-L1 ve CTLA-4) bloke eder. ICI tedavisinin önemli bir dezavantajı, herhangi bir organı veya dokuyu etkileyebilen bağışıklıkla ilgili yan etki (irAE) potansiyelidir. Biz de bu çalışmada ICI alan hastalarda görülen yan etkileri değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Ekim 2016 - Mart 2021 tarihleri arasında Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim dalı’nda nivolumab tedavisi alan 15 hasta çalışmaya alındı. Olgulara ait yaş, cinsiyet, evre, uygulanan tedavi ve yan etkileri ile ilgili prognostik bil-giler retrospektif olarak hasta dosyalarından ve hastane bilgi işlem sis-teminden kaydedildi.

Bulgular: Hastalarımızın medyan yaşı 56 (sınırlar 32-87 ) idi. Has-talarımızın 12’si (%80) elli yaş üzerinde idi. Çalışmamıza dahil edilen 15 hastanın 5’inde deri malign melanomu, 4’ünde akciğer malign neoplazmı, 3’ünde böbrek malign neoplazmı, 1’inde timus malign neoplazmı, 1’inde larinks malign neoplazmı, 1’inde malign mesane neoplazmı. En sık görülen immünoterapi yan etkisi hipotiroidi (%26) oldu. Onu vitiligo (%20) ve hepatotoksisite (%20) takip etti. Kombine tedavi (gemsitabin+ nivolumab) alan 3 hastadan birinde cilt toksisi-tesi diğerinde ise böbrek toksisitesi gelişti. Görülen diğer yan etkiler; 2 hastada Pnömonit, 1 hastada kolit ve 1 hastada oküler toksisiteydi.

Sonuç: İmmünoterapi ile ilişkili erken ve geç toksisitelerin ayrıntılı bir şekilde anlaşılması ve bunların yönetimi, tedavinin güvenli kullanı-mı için esastır. Ciddi yan etkilerin önlenmesine ve hemen tanınmasına dayalı toksisiteyi azaltmak için stratejiler şu anda klinik kullanım için mevcuttur. Ayrıca, yeni nesil immünoterapi ajanlarının devam eden gelişimi, bu ilaçların toksisitelerini azaltırken kür oranını artırma fırsatı sağlar. Anahtar Kelimeler: immunotherapy, immune checkpoint blockade, immune related adverse events

Tablo 1: Hasta Özellikleri

105

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-089 İmmüno Onkoloji

SARKOPENİ VE OBEZİTENİN METASTATİK RCC HASTALARINDA İMMÜNOTERAPİ TEDAVİSİNİN ETKİNLİĞİNİ ÖNGÖRMEDEKİ ROLÜ,

Volkan Aslan1, Osman Sütçüoğlu1, Oktay Ünsal1, Ozan Yazıcı1, Nuriye Özdemir1, Aytuğ Üner1, Gözde Tahtacı1, Nazan Günel1, Hüseyin Koray Kılıç1, Ahmet Özet1

1Gazi Üniversitesi Medikal Onkooji

Giriş: Bu çalışmanın amacı, immünoterapi başlanmış olan metas-tatik RCC’ li hastalarda tedavi yanıtı, uzun vadeli prognoz ve advers olaylar dahil olmak üzere immünoterapi öncesi radyolojik olarak tes-bit edilen bazal vücut kompozisyonu, sarkopeni, obezite, subkutan yağ doku alanı ile immünoterapinin klinik sonuçları arasındaki ilişkiyi değerlendirmektir.

Gereç ve Yöntem: ICI ile tedavi edilmiş mRCC hastaları dahil edildi. BT ve PET/BT görüntüleri ICI tedavisi öncesi görüntülerden seçildi. Kas kütlesini tahmin etmek için üçüncü lomber vertebranın (L3) kesitsel bir BT görüntüsü seçildi, Sarkopeni İndeksi (SI) L3 SMA (cm2)/boy (m2) olarak hesaplandı. Deri altı adipoz dokusu (SAT) aynı lomber kesit alanlarından (cm2) olarak ölçüldü boya göre oranlanarak cm2/m2 olarak raporlandı. Sarkopenik obezite BMI ≥30 ve sarkopeni olması olarak tanımlandı.

Sonuçlar: Toplam 22 hasta, 17 erkek, 5 kadın . Hastaların median yaşı 64 tü. Hastaların çoğunluğunu ECOG 0-1 hastalar oluşturuyordu (17 hasta). 5 hasta ECOG 2 idi. Hastaların yarısı 3.basamak tedavi olarak immunoterapi almıştır. İmmun yan etki nedeniyle ex olan hasta olmamıştır. Sarkopenik grupta median PFS 8,1 ay iken, sarkopenik ol-mayan grupta bu süre 4.7aydı (p= 0.18). Sarkopenik grupta median OS’ye ulaşılamazken, sarkopenik olmayan grupta bu süre 12.1 aydı (p= 0.34). BMI < 25 olan grupta median PFS 8.1 ay iken, BMI >25 olanda 4,6 aydı (p=0.14), BMI <25 olan grupta median OS ulaşıla-mazken, BMI>25 olanda 12.1 aydı (p=0.64). (Median kas alanı) SAT 53 cm2/m2 idi. SAT<53 cm2/m2 olanlarda median OS hesaplanama-mışken, >53 cm2/m2 olanların 11,9 aydı. (p=0,56) SAT <53 cm2/m2 olanın PFS median 8.1, SAT >53 cm2/m2 olanların 3.4 aydı (p=0,10)

Tartışma: ICI ile tedavi edilen melanomlu ve ilerlemiş küçük hüc-reli dışı akciğer kanserli hastalarda sarkopeni kötü sağkalım sonuç-ları ve yanıt oranları ile ilişkilendirilmiştir (1,2) .İmmünoterapi almış mRCC hastalarında yapılan bir retrospektif çalışmada radyolojik ola-rak ölçülmüş artan adipozitenin iyi prognozla ve artan miyosteatosisin kötü sağkalım sonuçları ile ilişkili olabileceği öne sürülmüştür (3). Bi-zim çalışmamızda literatür verilerinin çoğunluğunun aksine sarkope-nik grupta, obez grupta ve radyolojik adipozitenin fazla olduğu grupta sağkalım avantajı gösterilemedi, istatiksel olarak rakamsal farklılık ol-sada iki grup arasında fark yoktu. Artan BMI’nin, NSCLC, melanom ve mRCC dahil olmak üzere ICI’ler ile tedavi edilen hastalarda olumlu bir prognostik faktör olduğu gösterilmiştir (4,5). Bizim hasta grubu-muzda BMI >25 olan ve SAT median değerin üzerinde saptanan has-talarda literatür verilerinin çoğunluğunun aksine daha kötü sağkalım sonuçları elde edildi. Krn inflamasyon bulgularınıda ekleyerek daha büyük hasta popülasyonunda ve daha fazla hasta verisi ile kapsamlı bir çalışma planlamaktayız.

Sonuç: Sonuç olarak sarkopeni ve sarkopenik obezite 2-3 line im-munoterapi alan RCC hastalarında tek başına immunoterapi yanıtını ön görememektedir.Anahtar Kelimeler: immünoterapi, renal hücreli karsinom, sarkopeni, obezite

Kaynakça1. Daly LE, Power DG, O’Reilly A ve ark. Metastatik melanomlu hastalarda vücut

kompozisyon parametrelerinin ipilimumab toksisitesi ve sağkalım üzerindeki etkisi . Br J Kanser 2017; 116 :310–317. [ PMC ücretsiz makale ] [ PubMed ] [ Google Akademik ]

2. Shiroyama T, Nagatomo I, Koyama S et al. PD-1 inhibitörleri ile tedavi edilen ilerlemiş küçük hücreli dışı akciğer kanserli hastalarda sarkopeninin etkisi: Bir ön retrospektif çalışma . Bilim Temsilcisi 2019; 9 :2447.

106

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

duğunun ve %28’i şiddetli yorgunluğun hipofizit, tiroidit ve adre-nalit gibi bağışıklıkla ilgili endokrinopatilerle ilişkili olabileceğinin farkındaydı.%24’ü tiroiditin doğru yaklaşımı biliyordu. %66’sı oto-immün hemolitik aneminin anemini nedeni olabileceğinin,%61’i ICI’lerin emetojenik olmadığının,%92’si saç dökülmesinin ICI’lerin yaygın bir yan etkisi olmadığının farkındaydı. Katılımcılara IRAE tanı ve tedavisinde kendilerine olan güvenlerini değerlendirmek için sorduğumuz sorularda, başlangıçta %50’si kendilerine 3 puan verir-ken anketin sonunda %37’si toksisiteleri tanımada kendisine 1 puan verirken,%34’ü de tedavi yönetiminde 1 puan verdi.

Tartışma:Mevcut gelişmeler ve immünoterapinin artan kullanımı ile IRAE insidansı artmaktadır. Anketimiz iç hastalıkları asistanları arasında farkındalığın az olduğunu gösteriyor. Çoktan seçmeli sorular daha kafa karıştırıcıydı ve %50’den fazla doğru yanıtlanan soru oranı 3/9’du. Kendilerine verdikleri puanlamadan da yola çıkarak bu ko-nuda bilgi eksikliği olduğunu söyleyebiliriz. Bu hastaların dahiliye ve acil polikliniklere olan sık başvurularını da düşünürsek IRAE ilişkli tok-sisitelerin daha iyi yönetilmesi için farkındalığın artırılması ve gerekli eğitimlerin verilmesi gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: İmmün ilişki yan etki (İRAE), immunoterapi, far-kındalık

P-091 İmmüno Onkoloji

NİVOLUMAB VERİLEN BİR OLGUDA 4. YILDA BÜLLÖZ PEMFİGOİD

Orhan Önder Eren1, Melek Çağlayan1, Mehmet Murat Zerey1, Gülcan Saylam Özipek1, Özlem Ata2

1Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Bilim Dalı

Giriş : PD-1 inhibitörü tedavisi sırasında kutanöz toksisite ile sıklık-la karşılaşılabilmektedir. bu yan etkiler sıklıkla kolay yönetilebilir ola-rak karşımıza çıkmaktadır. Büllöz pemfigoid ise daha az sıklıkla rast-lanan bir tablodur. burada nivolumab tedavisi sırasında ortaya çıkan büllöz pemfigoidli bir olguyu sunacağız.

Olgu: 67 yaşında kadın hasta, 2013 yılında öksürük nedeniyle ya-pılan tetkiklerinde bilateral alciğer metastazları saptanmıştır. sağ böb-rekte 55*46 mm lezyon saptanan hasta nefrektomi yapıldıktan sonra onkoloji kliniğine sevk edilmiştir. böbrek patolojisi şeffaf hücreli karsi-nom olarak rapor edilmiştir. palyatif sunitib başlanan hastada 2016 yılında progresyon saptanması üzerine nivolumab başlanması plan-landı. 6. doz nivolumab sonrası toraks bt ‘de akciğer lezyonlarında regresyon saptanmıştır. Temmuz 2020’de göğüs ön duvarında eritemli döküntüler gelişen hasta dermatoloji bölümü ile konsülte edildi. alı-nan cilt biyopsisinde büllöz pemfigoid saptanan hastaya lokal sterodli kremler önerildi. nivolumab tedavisine iyi cevap vermesi nedeniyle devam edildi.Temmuz 2021 tekrar benzer lezyonları oluşan ve sayı-ca artan lezyonlar nedeiyle tekrar dermatolioji ile konsülte edilerek biyopsi yapıldı.tekrar alınan biyopside büllöz pemfigoid saptanması nedeniyle nivolumab kesilerek sistemik steroid tedavisi verildi.lezyon-larda gerileme olması nedeniyle 1. ay sonunda sistemik steroid te-davisi kesilerek tekrar nivolumab başlandı. 2 doz nivolumab sonrası lezyonlarda kötüleşme gözlenmedi.

Tartışma: kutanöz yan etkilere anti -PD1 inhibitörü tedavisi sı-rasında sıklıkla ve tedavinin erken dönmelerinde rastalanılmaktadır. Büllöz pemfigoid ise PD-1 inhibitörleri ile nadiren görülebilen yan etkidir. çoğu vakada ilk 6-8 ayda görülmektedir. bizim olgumuz teda-vinin 4. yılında ortaya çıkması nedeniyle özellik göstermektedir. olgu topikal tedaviden çok sistemik tedaviye yanıt vermiştir. bu noktada standart bir tedavi yaklaşımı bulunmamaktadır. hastamızda iyi yanıt olması nedeniyle tekrar nivolumab başladık. takibine göre tedavinin devam edip etmeyeceğine karar vereceğiz.Anahtar Kelimeler: PD-1, immünoterapi, büllöz pemfigoid

3. Martini, D. J., Olsen, T. A., Goyal, S., Liu, Y., Evans, S. T., Magod, B. L., ... & Bilen, M. A. (2021). İmmün Kontrol Noktası İnhibitörleri Alan Metastatik Renal Hücreli Karsinom Hastalarında Klinik Sonuçların Radyografik Biyobelirteçleri Olarak Vücut Bileşimi Değişkenleri. Frontiers in oncology, 11, 2689.

4. Kichenadasse G, Miners JO, Mangoni AA, Rowland A, Hopkins AM, Sorich MJ. İleri Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanseri için Bağışıklık Kontrol Noktası İnhibitör Tedavisi ile Vücut Kitle İndeksi ve Genel Hayatta Kalma Arasındaki İlişki. JAMA Oncol (2020) 6(4):512–8. 10.1001/jamaoncol.2019.5241

Şekil 1: Sarkopeni genel sağkalımSarkopeni ve OS arasındaki ilişkinin Kaplan-Meier grafiği.

P-090 İmmüno Onkoloji

İÇ HASTALIKLARI ASİSTANLARININ İMMÜN CHECK-POİNT İNHİBİTÖRLERİ (ICI) İLE İLİŞKİLİ İMMÜN TOKSİSİTE FARKINDALIĞI

Nihan Şentürk Öztaş1, Gülin Alkan1, Ezgi Değerli1, Sümeyra Derin1, Hande Turna1, Mustafa Özgüroğlu1

1İstanbul Üniversitesi-cerrahpaşa,cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Giriş: İmmun check-point inhibitörleri (ICI), sitotoksik T-lenfosit antijen 4 (CTLA-4) ve programlanmış hücre ölümü 1 (PD-1) veya ligandı 1 (PD-L1) gibi bağışıklık sistemi düzenleyicilerini bloke ede-rek tümöre karşı endojen bağışıklık yanıtını arttıran ajanlardır.ICI’ler pek çok kanser türünde genel sağkalımı artırmakta ve buna bağlı olarak kullanımları hızla artmaktadır. ICI’lerin geleneksel kemotera-pilerden farklı olarak immün ilişkili advers olaylar (IRAE) olarak ad-landırılan otoimmün benzeri yan etkileri vardır. Bu çalışma, İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa,Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde iç hastalıkları asistanlarının IRAE farkındalığını değerlendirmek için yapılmış bir an-ket çalışmasıdır.

Gereç ve Yöntem: IRAE’lerin tanı ve tedavisi ile ilgili çoktan seç-meli ve evet/hayır şeklinde toplamda 18 sorudan oluşan web tabanlı bir anket gerçekleştirdik.Katılımcılardan anketin başında ve anketin sonunda iRAE’leri tanıma ve tedavi etme konusunda kendilerine 1’den 5’e kadar puan vermesini istedik.Toplamda 53 yanıt analiz edil-di.

Sonuçlar: Katılımcıların %43’ü kutanöz toksisitelerin en sık görülen,%67’si nefrotoksisitenin nadir görülen IRAE’lerden biri ol-duğunun farkındaydı.%75’i immünoterapinin immün aracılı kolit gelişimi ile ilişkili olduğunun ve %45’i immün-ilişkili kolitin antibi-yotiklerle tedavi edilmediğinin farkındaydı.%28’i hepatotoksisitenin klinik prezentasyonunu doğru tanıdı ve %30’u uzun süreli steroid kullanımının gerekli olduğunun farkındaydı.%56’sı pnömonitin bilgisayarlı tomografide nonspesifik buzlu cam dansitesinde görül-düğünün ve %18’i grade 1 pnömonide steroidin kullanılmadığının farkındaydı.%75’i yorgunluğun yaygın, ancak genellikle hafif ol-

107

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-092 İmmüno Onkoloji

İMMÜN DENETİM NOKTASI İNHİBİTÖRÜ ALAN İLERİ EVRE DİYABETİK KANSER HASTALARINDA METFORMİN KULLANIMININ PROGNOSTİK ÖNEMİ

Emre Yekedüz1, 2, Satı Coşkun Yazgan3, Göktürk Karataş3, Elif Berna Köksoy1, 2, Ahmet Demirkazık1, 2, Filiz Çay Şenler1, 2, Hakan Akbulut1, 2, Güngör Utkan1, 2, Yüksel Ürün1, 2

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Ankara Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsü 3Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş: Diyabetik hastalarda uzun süreli hiperglisemik durumun kansere karşı immünitede olumsuz etkileri olduğu bilinmektedir.[1] Bu hastalarda, mevcut diyabet tedavilerinin etkinliği sayesinde, serum kan şekeri düzeyleri normal seviyelerde tutulabilse de insülin diren-ci ve hücresel düzeydeki hiperglisemik ortamın tümör immünitesini etkilediği düşünülmektedir.[2] Bu bağlamda, kan şekeri monitorizas-yonu ile glisemik durumun takip edilmesi kanser immünitesi hakkın-da fikir verici olmayabilir. Bu çalışmada tip 2 diabetes mellitus (DM) tedavisinde temel anti-diyabetik tedavi olan metformin kullanımının diyabetik hastalardaki kronik hiperglisemik durumu göstermesi açı-sından bir belirteç olabileceği düşünülerek, immün denetim noktası inhibitörü (İDİ) alan metastatik kanser hastalarındaki prognostik rolü değerlendirilmiştir.

Gereç ve Yöntem: Araştırmaya Ankara Üniversitesi Tıp Fakül-tesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı’nda ileri evre kanser hastalığı nedeni ile takipli olan ve İDİ alan hastalar dahil edildi. Hastalar İDİ başlama anındaki metformin kullanımı varlığına göre 2 gruba ayrıldı.

Bulgular: Araştırmaya 83 hasta dahil edildi. Ortanca yaş 60 yıl (Çeyrekler Arası Aralık (ÇAA):54-68) olarak belirlendi. Hastaların çoğu erkekti (%66,3). 35 (%42,2) hastada böbrek hücreli kanser, 43 (%51,8) hastada malign melanoma ve 5 (%6) hastada küçük hüc-re dışı akciğer kanseri mevcuttu. 58 (%69,9) hasta nivolumab, 20 (%24,1) hasta ipilimumab ve 5 (%6) hasta pembrolizumab tedavisi aldı. 22 (%26,5) hasta İDİ başlandığında metformin kullanmaktaydı. Metformin kullanan hastalarda GSK ve PSK metformin kullanmayan-lara göre daha kısaydı (GSK için 5,9 aya karşı 13,2 ay, p=0,015; PSK için 4,4 aya karşı 8,3 ay, p=0,005). Çok değişkenli analizlerde, karış-tırıcı faktörler dışlandıktan sonra (kanser alt tipi, diabetes mellitus tanı-sı, kemik ve/veya karaciğer metastazı) metformin kullanımı GSK için bağımsız bir risk faktörüydü (Hazard Oranı (HR): 2,96; %95 Güven Aralığı (GA): 1,58-5,54; p=0,001). Benzer şekilde PSK için de yapılan çok değişkenli analizlerde, karıştırıcı faktörler dışlandıktan sonra (DM tanısı) metformin kullanımı PSK için bağımsız bir risk faktörüydü (HR: 2,07; %95 Güven Aralığı (GA): 1,23-3,48; p=0,006). Metformin alan ve almayan grupta yan etki oranları benzerdi (p=1,000).

Sonuç: Araştırmamızda İDİ alan ve eş zamanlı metformin kulla-nan hastalarda sağ kalım daha kötüydü. Metformin alan ve almayan hastalarda toksisite oranları her iki grupta benzer olarak bulunduğu için metformin toksisitenin sağ kalımı olumsuz etkilediği söylenemez. Metformin kullanma ihtiyacı olan hastaların kronik hiperglisemiye maruz kaldıkları göz önüne alınırsa, bu durumun tümör immünitesi üzerindeki olumsuz etkisinin İDİ yanıtlarını da etkilediği söylenebilir. Daha çok hasta dahil edilerek ve hipergliseminin İDİ alan hastalardaki tümör mikroçevresinde oluşturdukları değişikler hücresel düzeyde de-ğerlendirilerek moleküler ek hedefler belirlenebilir.Anahtar Kelimeler: immünoterapi, metformin, prognoz

Kaynakça1. Rodrigues Mantuano N, Stanczak MA, Oliveira IA et al. Hyperglycemia

Enhances Cancer Immune Evasion by Inducing Alternative Macrophage Polarization through Increased O-GlcNAcylation. Cancer Immunol Res 2020; 8: 1262-1272.

2. Duan W, Shen X, Lei J et al. Hyperglycemia, a neglected factor during cancer progression. Biomed Res Int 2014; 2014: 461917.

Kaynakça1. Lopez AT, Geskin L. A Case of Nivolumab-Induced Bullous Pemphigoid: Review

of Dermatologic Toxicity Associated with Programmed Cell Death Protein-1/Programmed Death Ligand-1 Inhibitors and Recommendations for Diagnosis and Management. Oncologist. 2018 Oct;23(10):1119-1126

2. Carlos G, Anforth R, Chou S ve ark. case of bullous pemphigoid in a patient with metastatic melanoma treated with pembrolizumab. Melanoma Res. 2015 Jun;25(3):265-8

3. Naidoo J, Schindler K, Querfeld C ve ark.. Autoimmune Bullous Skin Disorders with Immune Checkpoint Inhibitors Targeting PD-1 and PD-L1. Cancer Immunol Res. 2016 May;4(5):383-9.

Şekil 1: Büllöz pemfigoid tedavi öncesi görüntü

Şekil 2: Büllöz pemfigoid tedavi sonrası görüntü

108

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 1:

P-095 İmmüno Onkoloji

İMMÜNOTERAPİ UYGULANAN HASTALARDA İNFLAMASYON VE HEMOGRAM PARAMETRELERİYLE TEDAVİ YANITI VE SAĞKALIM İLİŞKİSİ

İrem Uğurlu1, Ayşe Demirci1

1Sakarya Eğitim Araştırma Hastanesi Tıp Fakültesi

Giriş: Son yıllarda, immün kontrol noktası blokajı (ICB) tedavi-si, renal hücreli karsinom (RHK), malign melanom (MM) dahil olmak üzere birçok malignitede umut verici anti-tümör sonuçlar göstermiştir. Terapötik yanıtları ve prognozu öngören ucuz ve hazır biyobelirteçle-re ihtiyaç vardır. Artan sistemik immün-inflamasyon İndeksi (Sİİ) ve sistemik inflamasyon response indeks (SİRİ) birçok malignitede kötü prognoz ve tedaviye cevap ile ilişkilidir. Çalışmamızda immunoterapi alan RHK, MM, akciğer kanseri gibi tanıları olan malignite hastaların-da SİRİ, Sİİ ile tedaviye cevap ve sağkalım ilişkisi araştırılmıştır.

Gereç ve Yöntem: Merkezimizde Ocak 2010 ile Haziran 2021 tarihleri arasında immunoterapi alan hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Sİİ, nötrofilxtrombosit/lenfosit; SİRİ, nötrofilxmono-sit/lenfosit formülü ile hesaplandı.

Bulgular: İmmunoterapi alan 40 hastanın 16’sı MM, 16’sı RHK, 2’si akciğer adeno kanser, 3’ü akciğer skuamöz hücreli kanser,1’i mesane kanseri, 1’i nazofarenks kanseri tanılıydı. Tüm hastaların medyan yaşı 62,6, %87’si evre 4, %29’u ECOG 0 idi. Hastaların ge-nel özellikleri tablo 1’de özetlenmiştir. 35 hasta nivolumab, 1 hasta ipilimumab+nivolumab, 3 hasta pembrolizumab, 1 hasta atezolizu-mab almıştı. SİRİ ve Sİİ için yapılan ROC analizinde hasta sayısı yeter-li olmadığı için cutoff değeri hesaplanamadı. Median SİRİ 1,42x109/L (0,05-9,36) ve Sİİ 705,98x109/L (25,49-4936,45) idi. Kaplan meier yöntemi ile yapılan sağkalım analizinde SİRİ değeri 1,42x109/L al-tında olan hastalarda progresyon sayısı az olduğu için PFS sonucuna ulaşılamadı, SİRİ değeri 1,42x109/L üzerinde olan hastalarda median PFS 4 aydı (p=0,234). SİRİ değeri 1,42x109/L altında olan hastalar-da OS 18 ay, üzerindekilerde 10 aydı (p=0,153) (Şekil 1a,1b). Sİİ de-ğeri 705,98x109/L altında olan hastalarda median PFS 7ay, üzerinde olan hastalarda 4 aydı (p=0,133). Sİİ değeri 705,98x109/L üzerinde olan hastalar için OS 10 ay iken, altında olanlarda yeterli ölüm olma-dığı için medyan OS’ye ulaşılamadı (p=0,026) (Şekil 2a,2b). Tedavi yanıtına göre yapılan analizde SİRİ ve Sİİ ile ilgili anlamlı ilişki bulu-namadı.

Tartışma-Sonuç: Sİİ ve SİRİ immunoterapi alan maligniteli has-talarda sağkalımı ve tedavi yanıtını öngörmede kolay ulaşılabilir, gi-rişimsel olmayan ve kullanışlı bir belirteç olabilir. Literatürdeki diğer bazı çalışmalarda Sİİ ve SİRİ’nin prognostik önemi olduğu belirtilse de çalışmamızda SİRİ sağkalımı ve tedavi yanıtını öngörmede anlamlı bulunmamışken, Sİİ’nin genel sağkalımı öngördüğü izlenmiştir (1,2). Çalışmamız Sİİ’nin daha kullanışlı bir belirteç olduğunu düşündür-mekle beraber daha geniş hasta sayısı ile analiz yapılması gerekmek-tedir.Anahtar Kelimeler: immunoterapi, sistemik immün inflamasyon indek-si, sistemik inflamasyon response indeks

Şekil 1:

P-093 İmmüno Onkoloji

CRP/ALBUMİN ORANININ İMMÜN DENETİM NOKTASI İNHİBİTÖRÜ ALAN METASTATİK KANSER HASTALARINDAKİ PROGNOSTİK ROLÜ

Emre Yekedüz1, 2, Satı Coşkun Yazgan3, Elif Berna Köksoy1, 2, Hakan Akbulut1, 2, Filiz Çay Şenler1, 2, Ahmet Demirkazık1, 2, Güngör Utkan1, 2, Yüksel Ürün1, 2

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Ankara Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsü 3Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş: Kronik inflamasyon kanserin oluşum ve ilerlemesinde önem-li bir role sahiptir. İnflamasyon belirteçlerinin yüksek olmasının kötü prognostik faktör olduğu birçok kanser türünde gösterilmiştir.[1-3] Bu araştırmada immün denetim noktası inhibitörü alan ileri evre kanser hastalarında CRP/albumin oranın sağ kalım ile ilişkisi değerlendiril-miştir.

Gereç ve Yöntem: Araştırmaya Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı’nda ileri evre kanser nedeni ile takipli olan ve immün denetim noktası inhibitörü alan hastalar dahil edildi. Has-talar tedavi öncesindeki bazal CRP/albumin oranı ortanca değerine göre hastalar 2 gruba ayrıldı. Birincil sonlanım noktası genel sağ kalım GSK, ikincil sonlanma noktası progresyonsuz sağ kalım (PSK) idi.

Bulgular: Araştırmaya 75 hasta dahil edildi. Ortanca yaş 60 (Çey-rekler Arası Aralık (ÇAA):53-69) olarak belirlendi. 29 (%38,7) hastada böbrek hücreli kanser, 41 (%54,7) hastada malign melanoma ve 5 (%6,6) hastada küçük hücre dışı akciğer kanseri mevcuttu. 53 hasta (%70,6) nivolumab, 18 (%24) hasta ipilimumab ve 4 (%5,4) hasta pembrolizumab tedavisi aldı. CRP/albumin oranı düşük ve yüksek olan gruplarda sırasıyla 37 (%49,3) ve 38 (%50,7) hasta mevcuttu. CRP/albümin oranı yüksek olan grupta GSK ve PSK, CRP/albümin oranı yüksek gruba göre daha kısaydı (GSK için 14,4 aya karşı 7,3 ay, p=0.010; PSK için 9,3 aya karşı 4,5 ay, p=0,025). Karıştırıcı faktörler dışlandıktan sonra (karaciğer metastazı) yapılan çok değişkenli analiz-de CRP/albümin oranı hem GSK hem de PSK için bağımsız bir risk faktörüydü (GSK için Hazard Oranı (HR): 1,87; %95 Güven Aralığı (GA): 1,06-3,29; p=0,029, PSK için HR: 1,81; %95 Güven Aralığı (GA): 1,08-3,01; p=0,022).

Sonuç: CRP/albümin oranı immün denetim noktası inhibitörü alan ileri evre kanser hastalarında bağımsız bir prognostik belirteçtir.Anahtar Kelimeler: immünoterapi, biyobelirteç, inflamasyon

Kaynakça1. Araki T, Tateishi K, Sonehara K et al. Clinical utility of the C-reactive

protein:albumin ratio in non-small cell lung cancer patients treated with nivolumab. Thorac Cancer 2021; 12: 603-612.

2. Jung J, Lee H, Heo JY et al. High level of pre-treatment C-reactive protein to albumin ratio predicts inferior prognosis in diffuse large B-cell lymphoma. Sci Rep 2021; 11: 2674.

3. Allin KH, Nordestgaard BG. Elevated C-reactive protein in the diagnosis, prognosis, and cause of cancer. Crit Rev Clin Lab Sci 2011; 48: 155-170.

109

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

vaka saptanmamıştır (2). Vakamız nüks serviks adenokarsinom olup kolon metastazı yapmıştır.

Olgu: 44 yaşında kadın hasta, bilinen hipertansiyon haricinde ko-morbid hastalığı yok. 60 paket/yıl sigara öyküsü var. Mayıs 2017’de kondülom saptanan hastanın HPV testi pozitif gelmiş. Kolposkopik endoservikal örneklemesinde adenokarsinom tanısı alan hastaya hastanemiz Jinekolojik Onkoloji bölümünde Ağustos 2017’de Tip III HİSTEREKTOMİ + BSO + PELVİK LND yapılmış. Patoloji sonucu endoservikal adenokarsinom ve reaktif lenf nodları saptanmış. Has-taya o dönem adjuvan eksternal radyoterapi verilmiş. Aralık 2017’de tedavileri biten hasta izleme alınmış. Kontrollerine düzenli olarak gel-meyen hasta, karın ağrısı şikayeti ile jinekoloji polikliniğine başvuru-yor. Serviks kanseri öyküsü sebebiyle muayenesi yapılan, muayenede herhangi bir patolojik bulgu saptanmayan hastanın tümör markerları isteniyor. Ca 125 düseyi yüksek saptanan hastaya ileri tetkik amaçlı PET CT isteniyor. Hasta görüntüleme sonucuyla Jinekolojik Onkoloji Konseyine sunuldu. PET CT’de pelvis sol kadranda hipermetabolik lezyon görüldü,yorum olarakta kolon ca? nüks serviks ca? şeklinde raporlandı. Uzak organ tutulumu yoktu. Hastaya konseyde operasyon kararı verildi. Kasım 2019’da opere edilen hastanın operasyonunda rektumdan 20cm proksimalde sigmoid kolonda, intraluminal yaklaşık 5cm’lik kitle palpe edildi. Bunun üzerine operasyona genel cerrahi ekibi çağrıldı. Genel cerrahi ekibi tarafından sigmoid kolon ve total rektum mezosu rezeksiyonu yapıldı. Patoloji sonucunda malign epitel-yal tümör metastazı (kolon segmental rezeksiyon) ve reaktif lenf bez-leri (0/11), yorum olarakta tümör histolojik olarak ‘’adenokarsinom’’ morfolojisindedir.’’ Endoservikal adenokarsinom tanılı olguda kolon-daki tümörün incelenmesinde histopatolojik ve immunhistokimyasal bulgular öncelikle servikal karsinom metastazını düşündürür nitelikte-dir’’ şeklinde resmi raporu çıktı.

Sonuç: Serviks kanserleri gelişmiş ülkelerde önemli bir halk sağlığı sorunudur. Ülkemizde de giderek yaygınlaşmaktadır. Serviks kanserle-rinin progresyonu; yani metastaz ya da rekürrensleri özellikle ilk iki yıl-da görülmekte ve kötü prognoz göstermektedir. Serviks kanserlerinin uzak organ tutulumları daha çok paraaortik bölge ve akciğerlerdir (3). Vakamızda olduğu gibi GIS metastazı çok nadir görülmektedir. Serviks adenokarsinomların GIS metastazı ise literatürde yoktur. Adenokarsi-nom GIS malignitelerinde sık görüldüğü için ayırıcı tanıda detaylı bir patolojik ve immünohistokimyasal inceleme gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: Serviks kanseri, adenokarsinom, kolon

Kaynakça1. Global cancer statistics 2018: GLOBOCAN estimates of incidence and mortality

worldwide for 36 cancers in 185 countries.2. Squamous cell carcinoma of cervix origin with rare metastasis to the colon.

Lelchuk A1, Morin N2, Bain K2.3. Recurrent squamous cell carcinoma of cervix after definitive radiotherapy. Hong

JH, Tsai CS, Lai CH, Chang TC, Wang CC, Chou HH, Lee SP, Hsueh S Int J Radiat Oncol Biol Phys. 2004;60(1):249.

Tablo 1. immunoterapi alan malignite hastalarının genel özellikleri ve yanıt oranları

Tümü n=40 SIRI<1,42 n=20 SIRI>1,42 n=20 p değeri SII<705 n=20 SII>705 n=20 P değeri

Ortalama yaş, yıl 62,6 61,7 63,6 0,797 62,2 63,1 0,755

Evre (%) 3 4 5 (12,5) 35 (87,5) 2 (10) 18 (90) 3 (15) 17 (85) 0,500 2 (10) 18 (90) 3 (15) 17 (85) 0,500

ECOG (%) 0 1 2 3 29 (72,5) 6 (15,0) 4 (10,0) 1 (2,5)

17 (85) 1 (5) 2 (10) 0 (0) 12 (60) 5 (25) 2 (10) 1 (5) 0,210 16 (80) 2 (10) 2 (10) 0 (0)

13 (65) 4 (20) 2 (10) 1 (5)

0,577

Cinsiyet (%) K E 13 (32,5) 27 (67,5) 8 (40) 12 (60) 5 (25) 15 (75) 0,250 7 (35) 13 (65) 6 (30) 14 (70) 0,500

LDH (U/L) 178,5 177 180 0,705 170 204 0,342

Alb (g/L) 3,7 4,0 3,4 0,033 4 3,4 0,022

CRP (mg/L) 7,9 7,9 14,9 0,571 7,1 9,2 0,361

3. ay yanıt oranı (%) 35 57,1 37,5 0,240 53,8 41,2 0,491

PFS, ay 5 7 4 0,234 7 4 0,133

OS, ay 18 18 10 0,153 NR 10 0,026

Kaynakça1. Shang, J., Han, X., Zha, H., Tao, H., Li, X., Yuan, F., Chen, G., Wang, L.,

Ma, J., & Hu, Y. (2021). Systemic Immune-Inflammation Index and Changes of Neutrophil-Lymphocyte Ratio as Prognostic Biomarkers for Patients With Pancreatic Cancer Treated With Immune Checkpoint Blockade. Frontiers in oncology, 11, 585271. https://doi.org/10.3389/fonc.2021.585271

2. Zhong, J. H., Huang, D. H., & Chen, Z. Y. (2017). Prognostic role of systemic immune-inflammation index in solid tumors: a systematic review and meta-analysis. Oncotarget, 8(43), 75381–75388. https://doi.org/10.18632/oncotarget.18856

Sekil 1: a. SİRİ OS grafiği, 1b SİRİ PFS grafiği

Şekil 2: a. Sİİ OS grafiği, 2b Sİİ PFS grafiği

P-098 Jinekolojik Kanserler

NÜKS SERVİKS ADENOKARSİNOMU, KOLON METASTAZI: OLGU SUNUMU

Murat Keser1

1S.B.Ü İzmir Tepecik Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Serviks kanserleri kadınlarda en sık görülen kanserler ara-sında 4. sıradadır. Histolojik olarak %70 kadarı skuamöz hücreli karsinomlardan, %10-20’si adenokarsinomlardan oluşmaktadır (1). Serviks kanserlerinin gastrointestinal sistem (GIS) metastazları olduk-ça nadirdir. Literatürde genellikle skuamöz hücreli karsinomun GIS metastazları vardır ancak serviks adenokarsinom GIS metastazlı bir

110

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

5. Fangusaro J, Gururangan S, Jakacki RI, Kaste SC, Goldman S, Pollack IF, et al. Bevacizumab-associated osteonecrosis of the wrist and knee in three pediatric patients with recurrent CNS tumors. J Clin Oncol. 2013;31(2):e24-7.

Şekil 1: Osteonekroz alanı MR görüntüsü koronal kesit

Şekil2 : Osteonekroz alanı MR görüntüsü aksiyal kesit

P-100 Jinekolojik Kanserler

OVER KANSERLİ HASTADA NADİR BİR BAŞ AĞRISI NEDENİ: VARİCELLA ZOSTER ENSEFALİTİ

Ender Kalacı1, Elif Berna Köksoy1, Emre Yekedüz1, Bengü Mantı Dursun1, Sevinç Ballı1, Yüksel Ürün1, Filiz Çay Şenler1, Güngör Utkan1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Varisella zoster virüs (VZV), primer suçiçeği enfeksiyonun-dan sonra nöronlarda latent kalabilen nörotropik bir virüstür. VZV’nin reaktivasyonu nadiren VZV ensefaliti gibi nörolojik komplikasyonlara neden olabilir (1). Burada over kanseri tedavisi almakta iken VZV en-sefaliti gelişen bir olguyu sunuyoruz.

Olgu: 47 yaşında kadın hasta, karın ağrısı şikayetiyle hastanemize başvurdu. Hastanın bilinen Behçet hastalığı, ankilozan spondilit (AS) ve migren tanıları vardı. Karın ağrısı nedeni ile yapılan değerlendir-mesinde peritonitis karsinomatoza, bilateral overde kitle lezyonları ve patolojik intraabdominal lenf nodları saptandı. Alınan ince iğne aspi-rasyon biyopsisinde genital sistemden kaynaklanan seröz papiller kar-sinom infiltrasyonu saptandı. Üç kür neoadjuvan karboplatin + pak-litaksel sonrası opere edildi. Post-operatif üç kür adjuvan karboplatin + paklitaksel uygulandıktan sonra tedavisiz izleme alındı. Adjuvan ke-moterapi sonlandıktan yedi ay sonra, PET/BT’de nüks saptandı. Pe-gile lipozomal doksorubisin + karboplatin + bevacizumab başlandı. 3. kür tedaviden 15 gün sonra baş ağrısı, fotofobi ve fonofobi yakın-ması olmaya başladı. Takiplerinde hiç yüksek ateşi olmadı. Nörolojik muayenesinde patolojik bulgu saptanmadı. Yapılan değerlendirmede pansitopeni ve CRP yüksekliği saptandı (Bkz. Tablo 1). Kranial bilgisa-yarlı tomografide patolojik bulgu saptanmadı. Gadolinyumlu kontrast madde ile kraniyal manyetik rezonans görüntüleme (MRG) çekildi. Leptomeningeal milimetrik nodüler kontrastlanmalar ve bu alanlara

P-099 Jinekolojik Kanserler

BEVASİZUMAB İLİŞKİLİ FEMUR BAŞI AVASKÜLER NEKROZU

Pınar Kubilay Tolunay1, Emre Yekedüz1, H. Yusuf Yıldız2, Güngör Utkan 1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı 2Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı

Giriş: Vasküler endotelyal büyüme faktörü (VEGF) ve izoformları tü-mör anjiyogenezinde rol oynar, çeşitli kanserlerde aşırı eksprese edildiği bilinmektedir ve tedavi hedefi olarak kullanılır. Bevasizumab tüm insan VEGF izoformlarını hedefleyen monoklonal immunglobulin G1 anti-korudur. Sadece bevasizumab kullanımı ile ya da kemoterapi, steroid, bisfosfonat kombinasyonları ile çene osteonekrozu gelişimi çok sayıda olguda bildirilse de iskelet sisteminde spontan gelişen osteonekroz ile antianjiyojenik tedavi ilişkisinin gösterildiği vaka nadirdir. Burada over kanseri nedeniyle bevasizumab kullanılan hastada gelişen femur başı avasküler nekrozu (osteonekrozu) vakası sunulmaktadır.

Olgu: 65 yaşında kadın hasta Ocak 2012’primer peritoneal karsi-nom tanısı ile TAH+BSO ve omentektomi yapılarak sonrasında 6 kür karboplatin ve paklitaksel kemoterapisi almış. Aralık 2016’da perito-neal implantlar ile nüks görülmüş, cerrahi ve HIPEK yapılmış. Ara-lık 2017’de yeni peritoneal implantlar saptanmış ve Nisan 2018’de karboplatin, paklitaksel ve bevasizumab (7.5 mg/kg) başlanmış. 4 kür sonrasında abdomen mr ile yanıt değerlendirilen hastada omental yumuşak doku lezyonlarında tama yakın gerileme görülmüş. 9 kür karboplatin, paklitaksel ve bevasizumab sonrasında tek ajan olarak 7.5 mg/kg dozunda 21 günde bir bevasizumab ile tedaviye devam edilmiş. Takibinde bevasizumab altında grade 1 hipertansiyon dışında yan etki görülmemiş olan hastanın Kasım 2019’da yapılan kontrolün-de kalçada ağrı şikayeti olması üzerine ortopedi ile konsulte edilerek sağ kalça eklemi direkt grafileri ve MR çekildi. Sağ femur başında er-ken evre avasküler nekroz sahasına ait fokal kemik infarktı saptandı. Bevasizumab kullanımı haricinde risk faktörü olmayan hastada ilaç başlandıktan 19 ay sonra gelişen femur başı osteonekrozu bevasizu-mab ilişkili olarak değerlendirildi. Mevcut durumunda ortopedi açısın-dan girişim planlanmadı ve hasta takibe alındı.

Tartışma: Bevasizumabın sık görülen yan etkileri hipertansiyon, proteinüri, hemoraji, yara iyileşmesinde gecikme ve tromboembolik olaylardır. Daha nadir görülen yan etkilerin patogenezi halen anla-şılmaya çalışılmaktadır. Osteonekroz steroid ya da bisfosfonat kulla-nanlarda daha önce sık olarak bildirilmiştir. Bevasizumab ya da diğer anti-VEGF ajanlar ile de bildirilen osteonekroz vakaları vardır ancak bunlar da çoğunlukla çene osteonekrozu şeklinde görülmüştür. Anti-VEGF tedavilerle kombine bisfosfonat kullanımı ile osteonekroz sıklığı arttığı bilinmektedir. Uzun dönem anti-VEGF maruziyeti ile normal dokularda vaskülarizasyonda azalma ve hipoperfüzyon ortaya çıkıyor olabilir. VEGF anjiyogenezdeki rolünün yanı sıra osteogenik diferansi-asyon ve kemik yapımında da görev almaktadır, inhibisyonu ile fizyo-lojik strese dayanıklığı azalmış kemik gelişimi olabilir. Klinisyenler anti VEGF tedavi alan hastalarda eklem-kemik ağrısının sadece hastalık progresyonu göstergesi olmadığının, tedavi ile ilişkili komplikasyonlar nedeniyle ortaya çıkabileceğinin farkında olmalıdır.Anahtar Kelimeler: Bevasizumab, yan etki, osteonekroz, avasküler nekroz

Kaynakça1. Mir O, Coriat R, Gregory T, Ropert S, Billemont B, Goldwasser F. Avascular

necrosis of the femoral head: a rare class-effect of anti-VEGF agents. Invest New Drugs. 2011;29(4):716-8.

2. Malizos KN, Karantanas AH, Varitimidis SE, Dailiana ZH, Bargiotas K, Maris T. Osteonecrosis of the femoral head: etiology, imaging and treatment. Eur J Radiol. 2007;63(1):16-28.

3. Shim K, MacKenzie MJ, Winquist E. Chemotherapy-associated osteonecrosis in cancer patients with solid tumours: a systematic review. Drug Saf. 2008;31(5):359-71.

4. Guillet M, Walter T, Scoazec JY, Vial T, Lombard-Bohas C, Dumortier J. Sorafenib-induced bilateral osteonecrosis of femoral heads. J Clin Oncol. 2010;28(2):e14.

111

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-101 Jinekolojik Kanserler

PLATİN DUYARLI NÜKS OVER KANSERİNDE BEVASİZUMABLI KEMOTERAPİ KOMBİNASYONLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

Öztürk Ateş1, Fatih Tay1, Mustafa Büyükkör1, Veli Sunar2

1Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Suam 2Aydın Atatürk Devlet Hastanesi

Giriş: Over kanseri 5. sırada görülen ve kansere bağlı en sık gö-rülen jinekolojik malignitedir. Platine sensitive nükste bevasizumabın platinli kemoterapi ile kombinasyonunda PFS faydası gösterilmiştir. Bevasizumabın platinle kombinasyounda paklitaksel,lipozomal doxo-rubisin ve gemsitabinli kombinasyonlar kullanıyoruz. Bu kombinas-yonların etkinlik ve toksisitelerini değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: çalışma retrospektif olup 2006-2021 yılları arasında platine sensitivenüksü olan ve bevasizumablı kemoterapi kombinasyonları almış 91 hastayı kapsamaktır. etik kurul onayı an-kara onkoloji hastanesinde alınmıştır. Gemsitabin-Carboplatine-Beva-sizumab (CGB)li kolda hastalar 21 günde bir gemsitabin 1000 mg/m2den 1 ve 8. Gün carboplatine 4AUCden 1. Gün ve bevasizumab da 7.5mg/kgdan almıştır. Carboplatine-Paklitaxel-Bevasizumab (CPB)li kolda hastalar 21 günde bir carboplatine 5-6 AUC, paklitaksel 175mg/m2den ve bevasizumab 7.5 mg/kgdan almıştır. Carboplatine- Lipozomal Doxorubisin bevasiumab (CLDB) kolunda ise hastalar 28 günde bir olmak üzere LD 30mg/m2den, carboplatini 5AUCden, be-vasizumabı da 7.5 mg/kgdan 21günde bir aldılar.

Sonuçlar: Çalışmaya toplam 88 hasta alındı. demografik özellik-ler ve toksisiteler Tabloda görülmektedir. GCB grupta 24 hasta, CPB grupta 43 hasta, LDCB grupta 21 hasta vardı. Ortalama tanı yaşı CGB, CPB ve LDCB gruplarında sırasıyla 57, 53 ve 50 olup aralarında bir fark vardır. Tüm gruplarda en sık ovarian kaynaklı malignite görüldü . Figo evre 3 olan hasta GCB, CPB ve LDCB gruplarında sırasıyla %75, %70 ve %81’dir. Çoğu high grade seröz karsinom olup CLDB kolun-da istatiksel anlamlı şekilde low gared seröz karsinom daha fazladır. neMedian takip süresi 40 (11-207) aydır. İdame bevasizumab alan hasta oranları CPB, CGB ve CLDB kollarında sırasıyla %24, %46 ve %47dir. En iyi yanıt oranları olarak ORR CPB kolunda %87 iken CGB ve CLDB kollarında ise sırasıyla %83 ve %90dır. Median PFS GCB ve LDCB lı kollarda 12 ay, CPB lı grupta ise 13 ay olarak değer-lendirilmiştir. Ayrıca median sağkalımlar GCB kolda51 ay iken CPB ve LDCB lı kollarda sırasıyla 90 ve 46 ay olarak değerlendirilmiştir (şekil). Toksisitelerde en sık grade 1-2 düzeyinde anemi, trombositoni ve nötropeni görülmüştür. Ayrıca hematolojik toksiste haricinde Hi-petansiyon, allerji ve proteinüri ve tromboz da görülmüştür (tablo).

Tartışma : Oceans çalışmasında bevasizumab carboplatin ve gem-sitabin ile kombine kullanılması ile carboplatine gemsitabine göre ORR da (79 vs 57) ve PFS ( 12 ay 8 ay) de fayda sağlamıştır. Ayrıca hipertansion (%17 vs %1) ve proteinüri (%9 vs %1) ve SSS dısı ka-nama %6 vs %1 dir. Sunulan bu çalışmada da benzer ORR ve PFS oranları görüldü. Her ne kadar sunulan çalışmada grup özellikleri çok homojen olmasa da gruplar arasında benzer ORR ve PFS oranlarına sahipler. Grade 1-2 trombositopeni CPB kolda istatiskel anlamlı şekil-de daha yüksek bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: over kanseri, platine sensitif nüks, bevasizumab

komşu beyin parankiminde FLAIR sekanslarda az sayıda hiperintens odak izlendi . Kraniyal görüntüleme bulguları ön planda leptomenin-geal metastaz ile uyumlu olarak değerlendirildi. Beyin omurilik sıvısı (BOS) örneklemesi yapıldı (Tablo 2). BOS’ta VZV polimeraz zincir reaksiyonu testi pozitif saptandı. VZV ensefaliti tanısı ile günde 3 kez 10 mg/kg intravenöz asiklovir başlandı. BOS incelemesinden iki gün sonra hastanın sağ meme cildinde herpes zoster ile uyumlu veziküler döküntüler ortaya çıktı. Asiklovirin üçüncü gününden sonra baş ağrı-sı, fotofobi ve fonofobi yakınmaları belirgin olarak azaldı. Tedavinin 14. gününde asiklovir kesildi ve yeniden BOS değerlendirmesi yapıldı (Tablo 2).

Tartışma: VZV ensefaliti, VZV enfeksiyonu geçiren hastaların %0,1’inden azında görülen nadir bir komplikasyondur (1). Çok çeşitli klinik ve radyolojik bulgularla ortaya çıkabilir (2). VZV’ye karşı hüc-resel immünitenin bozulması VZV ensefalitinde en önemli risk faktörü olarak kabul edilmektedir (1, 3).

Sonuç: VZV ensefaliti solid organ malignitelerinin tedavisi sırasın-da nadir görülen bir komplikasyondur. Tıbbi onkologlar, açıklanama-yan nörolojik klinik tablolarda bu nadir tanıyı akıllarında tutmalıdır.Anahtar Kelimeler: Varisella zoster virüs, Varisella zoster virüs ensefali-ti, Over karsinomu

Kaynakça1. Kennedy PG, Mogensen TH. Determinants of neurological syndromes caused

by varicella zoster virus (VZV). J Neurovirol. 2020;26(4):482-95.2. Nagel MA, Gilden D. Neurological complications of varicella zoster virus

reactivation. Curr Opin Neurol. 2014;27(3):356-60.3. Kim ST, Park KH, Oh SC, Seo JH, Shin SW, Kim JS, et al. Varicella zoster

virus infection during chemotherapy in solid cancer patients. Oncology. 2012;82(2):126-30.

Tablo 1. Serum Laboratuvar Değerlendirme

Lökosit Sayısı 1,68 (4.5-11.0)

Trombosit Sayısı 64 (150-400)

Hemoglobin 10.4 g/dl (11.7-16)

Nötrofil Sayısı 0.92 (1.8-7.7)

Lenfosit Sayısı 0.40 (1.5-4.0)

C-reaktif protein 130,5 mg/l (0-5)

Tablo 2. Beyin Omurilik Sıvısı Değerlendirmesi

İlk BOS örneklemesi: Asiklovir öncesi

İkinci BOS örneklemesi: Asiklovir Sonlandığı gün

Üçüncü BOS örneklemesi: Asiklovir Sonlandıktan yedi gün sonra

Açılış basıncı (cm/H2O)

8 18 10

Lökosit sayısı / Mononükleer hücre oranı

170 / %100 45 / %100 77 / %100

BOS protein (15-45) / Serum protein (6.6-8.3) (mg/dl)

160 / 6,59 191 / 6,82

BOS glukozu (40-70) / Eş zamanlı serum glukozu (mg/dl)

66 /112 45 /108

BOS IgG Indeksi (0-0.77)

0.589

BOS Sitolojik incelemesi

Yoğun lenfoplazmositik hücre proliferasyonu mevcut, Neoplazi saptanmadı

Lenfoplazmositik hücre proliferasyonu mevcut, Neoplazi saptanmadı

Lenfoplazmositik hücre proliferasyonu mevcut, Neoplazi saptanmadı

112

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-102 Jinekolojik Kanserler

PLATİN DİRENÇLİ METASTATİK OVER KANSERİNDE PEMBROLİZUMAB DENEYİMİ

Sercan Ön1, Ahmet Anıl Özlük1, Damla Günenç1, Erdem Göker1

1Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilimdalı

Giriş: Over kanseri en sık görülen ve en sık mortaliteye sebep olan jinekoojik malignitedir. Operasyon ve kemoterapi ana tedaviyi oluş-turmasına rağmen hastaların önemli bir kısmı nükslerle izlenmektedir. Son dönemde PARP inhibitörleri tedavide kullanıma girmiştir. Pemb-rolizumab programmed death (PD)-1 monoklonal antikoru olup 2017 yılında mikrosatellit instabilitesi olan ve standart tedavilere dirençli olan solid tümörlerin tedavisinde kullanıma girmiştir. Over kanserinde mikrosatellit instabilite %2 civarında saptanmıştır (1). Biz de kliniği-mizde takip ettiğimiz platin refrakter, çoklu hat kemoterapi almış teda-vi seçeneklerini tüketmiş mikrosatellite instabilitesi olan bir hastamızda pembrolizumab deneyimimizi paylaştık.

Olgu: 61 yaşında kadın hasta 2017 yılında karında şişlik yakınma-sı ile yapılan tetkiklerinde peritonomatozis karsinomatoza saptanıyor. Alınan asit örneklemesinde malign sitoloji saptanıyor. Over kanseri olarak değerlendirip neoadjuvan kemoterapi yapılıyor ardından ope-re ediliyor. Patoloji yüksek dereceli seröz karsinom olarak sonuçlanır-ken platin temelli tedavisi adjuvan olarak da verilerek tedavisi tamam-lanıyor. Bakılan genetik analizinde BRCA mutasyonu saptanmıyor. Altı ay sonra nüks hastalık gelişmesi üzerine tekrar platin bazlı kemo-terapi başlanıyor ancak 3 ay sonunda progresyon gelişmesi üzerine platin refrakter olarak kabul ediliyor. Sırasıyla dosetaksel,lipozomal doksorubisin, tamoksifen,oral etoposid ve paklitaksel tedavileri aldı. Son olarak 4 ay haftalık paklitaksel tedavisi alırken nöropati nedeniyle tedavi toleransı azaldı, CA 125 progresyonu gelişti ve karın ağrısı şi-kayetinde artış oldu. Bu esnada operasyon patolojisinden gönderilen NGS sonucunda MSI-High olarak saptandı. Bunun üzerine pembro-lizumab 200 mg/gün 3 haftada bir olarak başlandı. Pembrolizumab başlamadan önce yapılan görüntülemesinde iliak ve abdominal aort komşuluğunda ve portal alanda metastatik lenf nodları ile, peritoneal yağ planlarında kirlilik saptanmıştır. Yapılan biyokimyasal analizinde CA 125:1040 u/ml saptandı. En son ağustos 2021’de 6.kür pembro-lizumab tedavisini alan hastanın CA 125’i 160 u/ml ye geriledi. Klinik olarak karın ağrısı regrese oldu. Yapılan görüntülemesinde ise parsiyel yanıt elde edildi.

Sonuç: Over kanserinde son dönemde tedavi seçenekleri artmakla birlikte hastaların çoğunluğu nükslerle gitmekte ve tedavilere direnç gelişmektedir. Over kanserinde MSI %2 civarında saptanmakla birlikte endometroid alt grupta bu oran %20’lere kadar çıkabilmektedir (1). Klinik çalışmalarda objektif yanıt oranları %40’a kadar çıkmaktadır ve hastalık yanıt süreleri çoğunlukla 6 aydan uzundur (2). Biz de seröz kanser alt tipinde mikrosatellit instabilitesi düşük oranda görülse de te-davi seçeneklerini tüketmiş hastamızda NGS ile MSI saptadık. Güncel tedavi kılavuzlarında tümör agnostik olarak pembrolizumab MSI-High solid tümörlerde önerilmektedir. Bu nedenle metastatik hastalıkta tüm solid tümörlerde tedavi seçeneği olarak değerlendirilmelidir.Anahtar Kelimeler: Ovarian Neoplasms, Microsatellite Instability

Kaynakça1. C.Fraune, J.Rosebrok, R.Simon. High homogeneity of MMR deficiency in

ovarian cancer. Gynecologic Oncology Volume 156, Issue 3, March 2020, Pages 669-675

2. L.Marcus, S.J. Lemery FDA Approval Summary: Pembrolizumab for the Treatment of Microsatellite Instability-High Solid Tumors. Clinical Cancer Research February 19,2020

Şekil 1:

Tablo 1:

113

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

3. Zylberberg B, Dormont D, Madelenat P, Daraï E. Relapse after more than 20 years of follow-up for epithelial ovarian carcinoma.Obstet Gynecol 103: 1082-1084, 2004.

4. Menczer J, Schreiber L, Peled O, Levy T. Very late recurrence (after more than 20 years) of epithelial ovarian carcinoma: case report and literature review. Arch Gynecol Obstet 291: 1199-1203,2015.

5. Inoue E, Yotsumoto T, Inoue Y, et al. Mediastinal metastasis from ovarian serous carcinoma 29 years after initial treatment. Respir Med Case Rep 29: Article ID 101003, 2020.

6. Testelmans D, Van Raemdonck D, Amant F, De Wever W, Verbeken E, Nackaerts K. Late recurrent ovarian carcinoma metastatic to the thoracic wall. Acta Clin Belg 65: 354-356, 2010.

P-105 Jinekolojik Kanserler

MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ METASTAZI SAPTANAN JİNEKOLOJİK KANSERLERDE PROGNOSTİK FAKTÖRLERİN ARAŞTIRILMASI

Naziye Ak1, 2, Pınar Mualla Saip1

1İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Yozgat Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji

Jinekolojik kanserden köken merkezi sinir sistemi (MSS) metas-tazı, hastalığın çok nadir ve geç bir bulgusudur. 1999 ve 2019 yılları arasında jinekolojik orijinli tömürü histolojik olarak konfirme edilmiş ve hastalık seyrinde MSS metastazı saptanan 47 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların çoğunda epitelyal over kanseri 31 (%76.6) vardı. Hastaların tanı anındaki dağılımı Tablo 1'de özetlenmiştir. Çok değiş-kenli analiz sonuçlarına göre ekstrakraniyal metastaz varlığı (p=0.002), Eastern Cooperative Oncology Group (ECOG) performans durumu ≥3 olması (p=0.005), sadece MSS metastazı tedavisine yönelik pal-yatif bakım verilip sistemik tedaviye uygun olmayan hastalık tespit edilmesi (p=0.037) ve tedavisiz aralık (metastazdan önceki son ke-moterapi tarihi ile metastaz arasındaki süre) <6 ay (p=0.013) olması kötü sağkalım ile ilişkili bağımsız faktörlerdi. Histolojik alt tipe göre sağkalım eğrileri Figür 1’de sunulmuştur. Olumlu prognostik faktörlere sahip CNS metastazı olan hastalar, agresif ve uzun vadeli tedavi stra-tejileri için uygun adaylar olarak kabul edilir.Anahtar Kelimeler: Merkezi sinir sistemi metastazı, jinekolojik kanser, beyin metastazı, prognostik faktörler

Tablo 1: Hastaların tanı anındaki hastalık demografikleri (n=47)

P-103 Jinekolojik Kanserler

20 YIL SONRA RELAPS GELİŞEN GEÇ NÜKS EPİTELYAL OVER KANSERİ: İKİ OLGU SUNUMU

Sena Ece Davarcı1, Hacer Demir1, Suphi Aydın2, Furkan Kaya3, Gülsüm Şeyma Yalçın4, Meltem Baykara1

1Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı 3Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı 4Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı

Giriş:Epitelyal over kanserlerinde nüksler çoğunlukla ilk sekiz yılda ortaya çıkmakta olup geç nüksler nadirdir1,2. Biz de 20 yıldan geç nükslerin oldukça nadir olması nedeni ile 29 ve 21 yıl sonra başvuran iki geç nüks epitelyal over kanseri olgusunu paylaşmak istedik.

Olgu 1:49 yaşında kadın hasta 3 aydır artan boyunda, sağ memede, kolda şişlik ve nefes darlığı nedeniyle Göğüs Cerrahisi Bölümü’ne başvurmuş. Toraks BT’de sağ akciğerde paramediasti-nel, trakeayı %50 dolduran, superior vena cavaya invaze kitle, vena cava superior sendromu (VCSS) ve plevral efüzyon saptanması üzerine bronkoskopik biyopsi, tüp torakostomi uygulanıp sitolojik örnekleme sonrası acil palyatif radyoterapi başlanmış. Patoloji sonu-cu over seröz karsinom metastazı saptanan hastanın 29 yıl önce dış merkeze ait evraklarında; Evre IIIC seröz papiller kist adenokarsinom nedeni ile TAH+BSO operasyonu sonrası 6 kür karboplatin-pakli-taksel kemoterapisi aldığı ve second look operasyonunda rezidüel hastalık olmadığı görüldü. Radyoterapiden sonra başlanan karbop-latin-paklitaksel kemoterapisine parsiyel yanıtı olması nedeni ile 3 kür daha devamı planlandı.

Olgu 2: 78 yaşında kadın hastada 23 yıl önce karında şişlik nedeni ile dış merkezde yapılan ultrasonografide (USG) bilateral overde kit-le ve batında yaygın asit saptanmış. Asit sitolojisi malign olan hasta neoadjuvan 3 kür sisplatin-paklitaksel sonrası TAH+BSO+BPPLND operasyonu olmuş. Patoloji sonucu over seröz papiller adenokarsi-nom olan hasta 6 kür sisplatin-paklitaksel sonrası remisyonda takip-liyken ikinci yılda sol kadranda 80x60 mm kistik lezyon saptanmış. Aspirasyon sonucu malign saptanan hasta 6 kür sisplatin-paklitaksel kemoterapisi alıp 21.02.2001’de sekonder sitoredüksiyon operasyo-nu olmuş. 4 kür karboplatin-paklitaksel kemoterapisi sonrası takibe alınmış. Şubat 2021’de sağ inguinal 4 cm lenf nodu (LAP), batın MR’da multipl LAP metastazları saptanmış. LAP biyopsi sonucu over seröz karsinomu saptanması üzerine kliniğimize başvuran hasta 6 kür karboplatin-paklitaksel kemoterapisi sonrası parsiyel yanıtlı olması ve tedaviye devam etmek istememesi üzerine takibe alındı.

Tartışma: İnvaziv over kanserinde 20 yıldan sonra nüks oldukça nadir olup PubMed veri tabanında bildirilmiş 8 olgu olup hepsi seröz karsinomdur. Bu olguların ilk tanı yaşı 22 ile 50 ve nüks süresi 21 ile 41 yıl arasında değişmektedir1-6. Bizim olgularımız da benzer şekilde seröz karsinomdur. İlk olgu VCSS ile başvurup bronkoskopik biyopsi ile tanı alan ilk vakadır. İkinci olgu ise ilk tanıdan 2 yıl sonra nüks gelişip sekonder sitoredüksiyon operasyonu sonrası 21 yıl remisyonda seyredip ikinci nüksü 21 yıl sonra olan tek vakadır. İnvaziv over kan-serinde geç nüksler oldukça nadir olup VCSS gibi beklenmedik klinik tablolar ile karşımıza çıkan vakalarda mutlaka ayırıcı tanıda over kan-seri de düşünülmelidir. Küratif tedavi sonrası asemptomatik olup nüks ve rezidü bulgusu olmayan vakalarda uzatılmış izlem, geç nükslerin erken tespitinde faydalı olacaktır. Anahtar Kelimeler: geç rekürrens, over karsinomu, vena cava superior sendromu

Kaynakça1. Otsuka I, Shoji K. Paraaortic node recurrence 25 years after removal of epithelial

ovarian carcinoma. J Obstet Gynaecol Res 42:1609-1612, 2016.2. Chiba M, Goto T, Sato W, et al. Extremely Late Recurrence of Ovarian

Carcinoma Diagnosed by an Endoscopic Ultrasound-guided Fine-needle Biopsy. Intern Med. 2021 Jan 15;60(2):247-250.

114

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

düşünülen ancak ayırıcı tanıda fırsatçı enfeksiyonlara bağlı apse dü-şünülmesi önerilen multiple kitlesel lezyonlar görüldü. Kraniyal radyo-terapi planlandı. Takiplerinde genel durumu kötüleşen hasta tanıdan yaklaşık 10 ay sonra eksitus oldu.

Tartışma: Serviks küçük hücreli NEK; agresif seyreden, kötü prog-nozlu ve tedavisinde multimodal bir yaklaşım gerektiren nadir görülen bir malignitedir.Anahtar Kelimeler: Serviks kanseri, Nöroendokrin karsinom

P-107 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

TEKRARLAYAN DERİN VEN TROMBOZLARI VE PULMONER EMBOLİYLE GELEN NADİR BİR FİBROLAMELLAR HEPATOSELLÜLER KARSİNOM OLGUSU

Ayşe İrem Yasin1, Hakan Şentürk2, Hacı Mehmet Türk1, Cumali Karatoprak3

1Bezmialem Vakıf Üniversitesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Medikal Onkoloji Bilim Dalı,istanbul 2Bezmialem Vakıf Üniversitesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Gastroenteroloji Bilim Dalı,istanbul 3Bezmialem Vakıf Üniversitesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı,istanbul

Giriş: Fibrolamellar hepatosellüler karsinom (FL-HCC) nadir gö-rülen, genellikle non-sirotik, sağlıklı, genç erişkinlerde ortaya çıkan bir malignitedir (1). FL-HCC’nin kemoterapi yanıtı minimaldir. Tümör rezeksiyonuyla 5 yıllık genel sağkalım sonuçları ise %58-82 arasında-dır (2,3). Hastalar %42 karın ağrısı, %24 bası semptomları, %23 kilo kaybıyla prezente olmaktadır.Nadir olarak trombozla prezente olan olgular da bildirilmiştir (4,5). Bildiğimiz kadarıyla bu vaka pulmoner emboli ve ekstremitelerde multipl trombozla prezente olan ilk FL-HCC vakasıdır.

Olgu: 32 yaşında kadın senkop geçirmesi nedeniyle acile getirilmiş. Özgeçmişinde bir yıl önce sol kolda derin ven trombozu (dvt) saptan-dığı ve bu nedenle varfarin kullandığı öğrenildi. Hasta ilacı bir süre kullandıktan sonra bırakmış ve iki ay önce bu kez sol bacakta şişlik ve nefes darlığı şikayetiyle başvurmuş. Alt ekstremite doppler usg de sol bacakta akut dvt ve bt pulmoner anjiografide pulmoner embo-li saptanarak hastaya tekrar varfarin başlanmış. Taburculuk sonrası hasta varfarini düzensiz kullanmış ve INR kontrolü de yaptırmamış. Bunun dışında ilaç kullanımı, sigara ve alkol öyküsü bulunmamak-taydı. Soygeçmişinde özellik yoktu.Fizik muayenesinde genel durum orta, şuuru açık, koopere, oryante, vital bulguları stabildi.Batın sağ üst kadranda hassasiyet ve ele gelen kitle tespit edildi, splenomegali görülmedi.Laboratuar tetkiklerinde Hg: 3,31 g /dl, Hct: 9.81 %, INR: 21.99, aPTT: 71,5 sn, LDH: 3928 U/l, Vitamin b12: 84 pg /ml, Folat: 1,6 ng /ml saptandı.2 ay önceki başvurusunda gönderilen trombofi-li panelinin negatif olduğu görüldü. Batın tomografisinde karaciğer sol lobda segment 2 düzeyinden başlayarak segment 3 e uzanan ve karaciğer inferiorundan kaudale pankreas başı inferior komşuluğuna dek uzanımı bulunan en geniş yerinde 100x82x54 mm boyutlarında lobüle konturlu heterojen kontrastlanma gösteren içerisinde inferiorda nodüler kalsifikasyon içeren kitle lezyonu görüldü. Batın MR da fib-rolamellar HCC ile uyumlu görünüm saptandı. Hastanın AFP düzeyi normal sınırlarda saptandı.Hasta konseyde tartışıldı ve cerrahi kararı verildi.Operasyon sonrası değerlendirmede Evre 1B FL-HCC olarak kabul edilen hastanın trombozları maligniteye bağlı düşünüldüğün-den antikoagülan kesildi ve yıllık MR takibi önerisiyle taburcu edildi. Takibi 1 yıldır devam eden hastada herhangi bir tromboz, kanama ve anemiye rastlanılmadı.

Sonuç :Kansere bağlı tromboz, malignitelerde sık görülen bir mortalite nedenidir.Tekrarlayan atipik yerleşimli trombozla başvuran hastalarda kardiyak, hematolojik ve romatolojik hastalıkların yanın-da mutlaka maligniteler de akılda tutulmalıdır. Zamanında tanı ko-nulamadığında hastalar tekrarlayan trombozlar, pulmoner emboli veya gereksiz ve uygunsuz antikoagülan kullanımına bağlı kanama,

Şekil 1: Primer bölgeye göre sağkalım sonuçları

P-106 Jinekolojik Kanserler

NADİR GÖRÜLEN BİR SERVİKAL MALİGNİTE: SERVİKS KÜÇÜK HÜCRELİ NÖROENDOKRİN KARSİNOM

Mustafa Özgür Arıcı1, Esma Uğuztemur1, Tahir Yerlikaya1, Serkan Enki1, Esin Avşar1, Murat Koçer1, Oya Malbora2

1Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği 2Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği

Giriş: Serviksin küçük hücreli nöroendokrin karsinomu (NEK), ser-vikal kanserlerin nadir görülen ancak agresif seyreden bir alt tipidir.

Olgu: Karın ağrısı ile başvuran 38 yaşında kadın hastada saptanan servikal kitleden yapılan biyopsi patolojisi küçük hücreli NEK olarak raporlanmış. Tüm abdomen MR’da pelviste 125x100 mm kistik kom-ponent içeren solid kitle ve serviks sağ yarımından pelvik alana eg-zofitik uzanan 60x42 mm serviksteki kitlenin metastazı veya senkron over tümörü olabilecek başka bir kitle saptanmış. Pelvik alanda 2 cm derinlikte serbest sıvı görülmüş. Serviksten egzofitik uzanan kitle kom-şuluğunda iliak vasküler yapılara komşu metastatik LAP olabilecek 27 mm’lik bir lezyon saptanmış. PET-BT’de, Abdomen MR’da bah-sedilen pelvik kitle (SUVmax:7,0) ve serviksten pelvik alana uzanan kitle (SUVmax:22,5) ile birlikte intraabdominal metastatik LAP’lar görülmüş. Hastanın ünitemize başvurusunda ECOG PS 1-2 ve ba-tın sol alt kadranı dolduran yaklaşık 10x8 cm kitle mevcuttu. CA-125 60,4 geldi. Kraniyal MR normaldi. Yaygın Evre Serviks Nöroendokrin Karsinom (İntraabdominal lenf nodu metastazı) olarak değerlendiri-len hastaya Sisplatin 75 mg/m2/gün 1. gün + Etoposid 100 mg/m2/gün 1.2.3.gün/21 günde bir kemoterapisi başlandı. 3 kür sonra çekilen PET-BT ve Abdomen MR parsiyel yanıt ile uyumlu gelen ve klinik olarak da kitlesi küçülen hastanın kemoterapisi 6 küre tamamlandı. 6. kür sonrası karın ağrısı ve vaginal kanaması mevcuttu. Çekilen PET-BT’sinde L3 vertebra düzeyinde boyut ve metabolik aktivitede artış olan 18x15 mm aortokaval (SUVmax:11,8) ve 20x17 mm sağ internal iliak (SUVmax:12) metastatik lenf nodları ve uterus serviks düzeyinde boyut ve metabolik aktivitesi artmış 56x44 mm düzensiz sınırlı kitle (SUVmax:11,0; Primer kitle) görüldü. Progresif hastalık le-hine yorumlanan hastaya radyokemoterapi (haftalık Cisplatin 40 mg/m2/gün ile eş zamanlı) başlandı. 4 hafta radyokemoterapi alan hasta acil servise dengesizlik, bulantı, kusma şikayetleri ile başvurdu. Krani-yal BT ve MR’da beyinde öncelikle kistik metastaz ile uyumlu olduğu

115

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-111 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

METASTATİK PANKREAS KANSERİ İLE İLİŞKİLİ VENA CAVA SUPERİOR SENDROMU

Metin Pehlivan1

1İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Pankreas kanseri kötü prognozludur. Tanı anında hastaların yalnızca %20’si rezeke edilebilir evrede iken(1) %50’sinden fazlasın-da metastaz bulunmakta(2) %10’undan azı 5 yıl yaşamaktadır. 2030 yılında ABD’de kanser ile ilişkili ölümlerin 2. sırasında olması bek-lenmektedir(3). Son yıllarda sağkalımda bir iyileşme sağlanamamıştır. İsviçre’de yapılan bir çalışmada hastaların %76’sında karaciğer me-tastazı %9.4’ünde nonregional lenf nodu metastazı saptanmıştır(4). Pankreas kanserinin vena kava superior sendromuna yol açması daha önce bildirilmemiştir.

Gereç ve Yöntem: 63 yaşında kadın hastaya Ekim 2016'da ka-rın ağrısı nedeniyle yapılan görüntülemelerinde pankreas başında 3 cm çaplı kitle saptanmış ve pankreas adenokarsinomu tanısı konmuş. Neoadjuvan kemoradyoterapi uygulanmış ve Gemox verilmiş. PET-CT'de tam yanıt olması üzerine Mayıs 2018'de opere edilmiş ve ad-juvan Gemsitabin başlamış. Ekim 2017'ye kadar Gemsitabin verilmiş sonrasında 6 ay Kapesitabin verilmiş ve batın MR'ında nüks veya me-tastaz olmayınca tedavi kesilmiş. Yaklaşık 6 ay sonra öksürük ve nefes darlığı şikayeti gelişmesi üzerine toraks BT çekilmiş ve mediastende en büyüğü sağ alt paratrakeal alanda 35x35 mm boyunda lenf nodları saptanmış. Bronkoskopi yapılmış ve alınan örnek CK7+ CDX2- CK 20- TTF-1- adenokarsinom gelmiş. Örnek az miktarda olduğu için daha fazla inceleme yapılamamış. PET-CT çekilmiş ve mediastende sağ alt paratrakeal, pretrakeal ve prekarinal alanda trakea ve arkus aortaya bitişik SUV-MAX'ı 12.5 olan LAP'lar ve solda alt juguler se-viyede SUV-MAX'ı 6.1 olan LAP saptanmış. Yüzde şişlik, supraklavi-küler alanda dolgunluk, pelerin tarzında ödem ve kollateral oluşumu üzerine vena kava superior sendromu kabul edilmiş, Deksametazon ve Furosemid eşliğinde Radyoterapi uygulanmış. 2. primer olup olma-dığı konusunda tekrar biyopsi yapılması, radyoterapiden sonrası bi-yopsinin diagnostik açıdan yeterli bilgi vermeyeceği için düşünülmedi ve CK7+ CDX2- CK 20- TTF-1- olması üzerine pankreas kanserinin metastazı düşünülerek ilk seride iyi cevap verdiği için Gemox rejimi tekrar başlandı.

Tartışma: Daha önce pankreas kanseri ile ilişkili vena kava superi-or sendromu bildirilmediği için hastanın mevcut durumunun 2. primer kansere bağlı olup olmadığı konusunda tereddütte kaldık. Tekrar pa-tolojik inceleme istedik fakat doku çok az olduğu için ilave çalışma ya-pılamadı. Radyoterapi sonrası fibrozis gelişmiş olacağı için lenf nodu eksizyonu düşünmedik.

Sonuç: Pankreas kanseri kötü prognozlu bir hastalıktır. Hastaların yaklaşık %10’unda nonregional lenf nodu metastazı geliştiği bildirilmiş fakat pankreas kanserinin vena cava superior sendromuna neden ol-duğu bildirilmemiştir. Bu nedenle malignite geçmişi olan bir hasta me-diastinal lenf bezlerinde tutulum ile geldiğinde metastaz mı yoksa 2. bir primer mi olduğu ile ilgili patolojik inceleme gerekmektedir. Sağlıklı bir patolojik inceleme için olabildiğince fazla doku alınması önemlidir.Anahtar Kelimeler: pankreas kanseri, vena kava superior sendromu

Kaynakça1. Pancreatic cancer Terumi Kamisawa, Laura D Wood, Takao Itoi, Kyoichi Takaori2. Pancreatic cancer: optimizing treatment options, new, and emerging targeted

therapies E lena Gabriela Chiorean Andrew L Coveler Department of Medicine, Division of Oncology, University of Washington, Seattle, WA, USA

3. New Horizons in the Treatment of Metastatic Pancreatic Cancer: A Review of the Key Biology Features and the Most Recent Advances to Treat Metastatic Pancreatic Cancer Helena Verdaguer & Alvaro Arroyo1 & Teresa Macarulla

4. Prognostic value of site-specific metastases in pancreatic adenocarcinoma: A Surveillance Epidemiology and End Results database analysis Hani Oweira, Ulf Petrausch, Daniel Helbling, Jan Schmidt, Meinrad Mannhart, Arianeb Mehrabi, Othmar Schöb, Anwar Giryes, Michael Decker, Omar Abdel-Rahman

hipovolemik şok gibi nedenlerle hayatını kaybedebilir. Özellikle genç yaşta ortaya çıkan ve altta yatan neden bulunamayan trombozlarda FL-HCC gibi malignitelerin akılda tutulması faydalı olacaktır.Anahtar Kelimeler: Derin ven trombozu, fibrolamellar hepatosellüler karsinom, pulmoner emboli

Kaynakça1. Simon E.P., Freije C.A., Farber B.A., Lalazar G. Transcriptomic characterization

of fibrolamellar hepatocellular carcinoma. PNAS. 2015;112:E5916–E5925.2. Hemming A.W., Langer B., Sheiner P. Aggressive surgical management of

fibrolamellar hepatocellular carcinoma. J. Gastrointest. Surg. 1997;1:342–346.3. Trevisani F. Etiologic factors and clinical presentation of hepatocellular

carcinoma. Cancer. 1995;75(9):2220–2232.4. Bhagat M., Kembhavi S., Qureshi S.S. Fibrolamellar hepatocellular carcinoma

with extensive vascular thrombosis. J. Cancer Res. Ther. 2015;11:493–4945. Jairo A. Espinosa, Alex Merlo, Jr., Mohamed-Omar Arafeh, and Gitonga

Munene . An unusual case of jaundice: Biliary tumor thrombus in fibrolamellar hepatocellular carcinoma. Int J Surg Case Rep. 2017; 36: 50–54.

P-109 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

PERİAMPÜLLER KANSERLERDE ADJUVAN GEMSİTABİN VE KAPESİTABİN REJİMİ: TEK MERKEZ DENEYİMİ

İbrahim Çil1, Abdilkerim Oyman1, Melike Özçelik1

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Pankreas başı, ekstrahepatik safra yolları(EHSY) ve ampul-la vateri(AV)’den köken alan periampüller kanserler nadir görülen ve kötü prognozlu tümörlerdir. Pankreas kanserlerinde adjuvan gemsita-bin kapesitabin kullanımının faydası faz 3 çalışma ile gösterilmiş ol-masına karşın, daha nadir görülen EHSY ve AV tümörlerinde belli bir standart yoktur. Biz de çalışmamızda bu tümörlerin klinikopatolojik özelliklerinin yanı sıra, bu gemsitabin kapesitabin rejiminin etkinliğinin değerlendirilmesini amaçladık.

Gereç ve Yöntem: SBÜ Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniğine 2016-2020 yılları arasında başvuran, ope-re olmuş pankreas başı, ekstrahepatik safra yolu ve ampulla vateri karsinomu tanısıyla adjuvan gemsitabin kapesitabin tedavisi almış 15 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastaların klinikopatolojik özellikleri ret-rospektif olarak hasta dosyalarından elde edildi.

Bulgular: Hastaların 10’u erkek, 5’i kadındı. Medyan yaş 62 idi (40-81). 8 hastada ECOG performans skoru(ECOG PS) 0, 6 hastada ECOG PS:1, 1 hastada ECOG PS:2 idi. Primer tümör lokalizasyonu 8 hastada (%53.3) ekstrahepatik safra yolu, 6 hastada pankreas başı (%40), 1 hastada ise ampulla vateri (%6.7) idi. Lenf nodu metastazı 11 hastada (%64) mevcutken, 4 hastada (%36) yoktu. Rezeksiyon tipi 13 hastada R0 iken (%86.7), 2 hastada R1(%13.3) idi. Hastalara uygulanan medyan gemsitabin-kapesitabin kür sayısı 6 (2-8) saptan-dı. 8 hastada adjuvan kemoterapiye ek olarak radyoterapi uygulandı. Median hastalıksız sağkalım 9 ay(1-33) olarak bulundu. Univariate analizde anlamlı prognostik faktör saptanmadı.

Sonuç: Adjuvan gemsitabin kapesitabin’in kısa dönem gerçek ya-şam verileri, literatür verileri ile benzerlik göstermektedir. Kısa dönem sonuçlarına rağmen, özellikle daha nadir görülen EHSY ve AV tü-mörlerinin adjuvan tedavisinde de iyi bir alternatif gibi görünmektedir.Anahtar Kelimeler: adjuvan, gemsitabin, kapesitabin, periampüller,

Kaynakça1. Comparison of adjuvant gemcitabine and capecitabine with gemcitabine

monotherapy in patients with resected pancreatic cancer (ESPAC-4): a multicentre, open-label, randomised, phase 3 trial. Neoptolemos JP et al. European Study Group for Pancreatic Cancer. Lancet. 2017 Mar 11;389(10073):1011-1024.

2. Prognostic Factors and the Role of Adjuvant Treatment in Periampullary Carcinoma: a Single-Centre Experience of 95 Patients. Baghmar S, Agrawal N, Kumar G, Bihari C, Patidar Y, Kumar S, Chattopadhyay TK, Panda D, Arora A, Pamecha V. J Gastrointest Cancer. 2019 Sep;50(3):361-369.

3. Updated therapeutic outcome for patients with periampullary and pancreatic cancer related to recent translational research. Buanes TA. World J Gastroenterol. 2016 Dec 28;22(48):10502-10511

116

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Olgu: 55 yaşında erkek hasta kaşıntı ve ara sıra olan karın ağrısı şikayetleri ile tetkik edilirken çekilen batın tomografisinde pankreas baş gövde bileşkesi lokalizasyonunda başlangıç gösteren ve kranialde karaciğer sol lobuna indentasyon gösteren, mide antrumunu anteri-ora deplase eden, boyutları yaklaşık 6*5 cm olarak ölçülen, solid ve kistik komponentler içeren lobule konturlu kitle saptanmıştır. Bunun üzerine hastaya endoskopik ultrasonografi yapılmış ve pankreas başı seviyesinde antruma, bulbusa ve safra kesesine bası yaparak itilmeye neden olan, ölçülebilir çapı yaklaşık 72*40 mm olan, büyük kısmı so-lid görünümde ancak yer yer kistik alanlarda gözlenen kitlesel lezyon görülmüştür. Bunun üzerine genel cerrahi tarafından hastaya pankre-as başı koruyucu subtotal pankreatektomi + splenektomi+ kolesistek-tomi operasyonları yapılmıştır. Patoloji sonucunda pankreas yerleşimli gastrointestinal stromal tümör raporlandırılmıştır. Tümör çapı 5.7 cm, 50 büyük büyütme alanında 5’den fazla mitoz saptanmıştır. Hasta-nın uzak metastaz taramasında metastazı olmaması ve Armed Forces Institute of Pathology (AFIP) skoruna göre risk analizi yapıldığında yüksek riskli tümör olarak değerlendirilmesi üzerine hastaya adjuvan imatinib tedavisi başlanmıştır. Hastanın adjuvan tedavisinin 6.ayı bit-miş olup remisyonda olarak tedavisi sürdürülmektedir.

Tartışma: Ekstra-gastrointestinal stromal tümörler literatürde ol-dukça sınırlı sayıda bulunmaktadır. Pankreas yerleşimli GIST olgula-rında cerrahi sonrası adjuvan tedavi halen tartışmalıdır, ancak non-gastrik yerleşimli GIST olgularının rekürrens risklerinin gastrik yerle-şimli olgulara göre daha yüksek olması ve AFIP skoruna göre yüksek riskli tümör özelliği olması nedeniyle biz hastamızda adjuvan imatinib tedavisini başladık. Bu vakalarla ilgili bilgiler uzun dönem takip sonuç-ları geldikçe daha da artacaktır.Anahtar Kelimeler: AFIP, GIST, Pankreas

P-114 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

İMATİNİB İLE İLİŞKİLİ KEMOZİS GELİŞEN MİDE GASTROİNTESTİNAL STROMAL TÜMÖR OLGUSU

Nazım Can Demircan1, Tuğba Akın Telli1, Tuğba Başoğlu Tüylü1, Rukiye Arıkan1, Özlem Ercelep1, Faysal Dane1, Perran Fulden Yumuk1

1Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul

Giriş: İmatinib c-kit hedefli bir oral tirozin kinaz inhibitörü olup opere yüksek riskli gastrointestinal stromal tümörlerin (GİST) adjuvan tedavisinde standart olarak kullanılmaktadır. Başta periorbital ödem olmak üzere oküler yan etkiler imatinib tedavisinde sık görülebilmek-tedir. Kemozis, konjonktivanın ödemi olarak tanımlanabilir ve imati-nib ile ilişkili olarak çok nadir gelişmektedir. Burada adjuvan imatinib altında kemozis gelişen bir mide GİST olgusu sunulacaktır.

Olgu: Bilinen benign prostat hiperplazisi ve diyabetes mellitus ta-nıları olan 63 yaşında erkek hasta bir gün önce başlayan kanlı kusma ve siyah renkli dışkılama ile hastanemizin acil servisine başvurdu. Üst gastrointestinal sistem endoskopisinde mide korpusunda üzeri ülserli submukozal kitle izlendi, buradan kanama izlenmesi üzerine sklerote-rapi ve hemoklips yapıldı. Ertesi gün laparoskopik wedge gastrektomi yapılan hastanın patolojisi CD117, CD34 ve DOG1 pozitif olup iğsi hücreli GİST olarak raporlandı. En geniş tümör çapı 6,5 cm ve mitoz 16/50 büyük büyütme alanı olarak bildirilen hasta yüksek riskli olarak değerlendirildi. Postoperatif 1. ayda çekilen FDG PET-BT’de maligni-te lehine tutulum saptanmadı. Yüksek riskli olması nedeniyle hasta-ya 3 yıl süre ile 400 mg/gün imatinib tedavisi planlandı. Takiplerinde bilgisayarlı tomografilerinde nüks ya da uzak metastaz lehine bulgu izlenmedi. Tedavinin 11. ve 12. aylarında ilaca bağlı tekrarlayan grad 1 trombositopeni ve nötropeni nedeniyle tedaviye dört kez birer hafta ara verildi, sonrasında ilaca tekrar başlandı. Tedavinin 16. ayından itibaren sitopenileri nedeniyle imatinib 300 mg/gün dozuna azaltıldı. Tedavinin 19. ayında sol gözde kızarıklık ve şişlik gelişen hasta oftal-moloji bölümüne konsülte edildi (Şekil 1). Muayenesinde sol sklera hemorajik olarak izlenen hastada imatinibe bağlı kemozis düşünüldü

Şekil 1: Hastanın PET-CT görüntülemesi

Şekil 2: Hastanın boynundaki ödem ve kollateraller

P-112 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

PANKREAS YERLEŞİMLİ GASTROİNTESTİNAL STROMAL TÜMÖR : NADİR BİR OLGU

Mustafa Serkan Alemdar1, Hasan Şenol Coşkun1

1Akdeniz Üniversitesi Hastanesi

Giriş: Gastrointestinal stromal tümör(GIST) mezenkimal kökenli malignitedir. Tüm maligniteler içinde nadir görülmekle birlikte gast-roistestinal sistemin en sık görülen mezenkimal kökenli tümörüdür. Gastrointestinal sistemde görülen tümörlerin yaklaşık %1-2’sini oluş-turmaktadır. GIST, intersisyel Cajal hücrelerinden köken almaktadır. Vakaların yaklaşık %70-80’inde C-KIT proto-onkogen mutasyonu, %10’unda platelet derived growth factor receptor(PDGFR) mutasyo-nu saptanmaktadır.. GIST’lerin yaklaşık %90’ı mide ve ince barsak kökenli olmakta, %10 kadarı kolon ve rektum yerleşimli olarak gö-rülmektedir. Nadiren bu tümörler safra kesesi, pankreas, omentum, retroperiton yerleşimli olarakta görülebilmektedir, bu durumda extra-gastrointestinal stromal tümör olarak tanımlanmaktadır. Literatürde pankreas yerleşimli GIST olgusu oldukça az sayıda yer almaktadır. Biz de Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji kliniğimizde takip ettiğimiz pankreas yerleşimli GIST vakasını sunmak istedik.

117

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

ne edildiğinde metastatik mide kanserinde aktif olduğu gösterilmiş-tir(1,2).İrinotekanla yapılan çalışmalarda metastatik mide kanserinde progresyonsuz sağkalım 4-5 ay,genel sağkalım ise 10-11 ay civarı ola-rak tespit edilmiştir(3). Metastatik mide kanserinde seçilmiş olgularda metastazektominin sağkalımı arttırabileceği bilinmektedir. Bu vakada sistemik tedavi ve metastazektomi ile nüks sonrası 5 yıllık sağkalım elde edilmiştir.Anahtar Kelimeler: mide kanseri, folfiri, metastazektomi

Kaynakça1. Dank M(1), Zaluski J, Barone C, Valvere V, Yalcin S, Peschel C, Wenczl M,

Goker E, Cisar L, Wang K, Bugat R. Ann Oncol. Randomized phase III study comparing irinotecan combined with 5-fluorouracil and folinic acid to cisplatin combined with 5-fluorouracil in chemotherapy naive patients with advanced adenocarcinoma of the stomach or esophagogastric junction. 2008 Aug;19(8):1450-7.

2. Guimbaud R(1), Louvet C(2), Ries P(2), Ychou M(2), Maillard E(2), André T(2), Gornet JM(2), Aparicio T(2), Nguyen S(2), Azzedine A(2), Etienne PL(2), Boucher E(2), Rebischung C(2), Hammel P(2), Rougier P(2), Bedenne L(2), Bouché O(2). J Clin Oncol. 2014 Nov 1;32(31):3520-6. Oct 6. Prospective, randomized, multicenter, phase III study of fluorouracil, leucovorin, and irinotecan versus epirubicin, cisplatin, and capecitabine in advanced gastric adenocarcinoma: a French intergroup study.

3. Kanagavel D(1), Fedyanin M(1), Tryakin A(1), Tjulandin S(1).Second-line treatment of metastatic gastric cancer: Current options and future directions.World J Gastroenterol. 2015 Nov 7;21(41):11621-35.

4. Gadde R(1)(2), Tamariz L(2), Hanna M(1), Avisar E(1)(3), Livingstone A(1)(3) et al. Metastatic gastric cancer (MGC) patients: Can we improve survival by metastasectomy? A systematic review and meta analysis. J Surg Oncol. 2015 Jul;112(1):38-45.

Şekil 1: Peritonda implant

Şekil 2: Peritona metastaz yapmış adenokarsinom

Şekil 3: Tedaci sonrası implantta regresyon

ve ilaca 10 gün ara verildi, oftalmoloji tarafından ketotifen ve predni-zolon oftalmik solüsyon önerildi. Kontrol vizitinde göz bulguları tama-men düzelen hastaya imatinib 300 mg/gün dozunda tekrar başlandı (Şekil 2).

Sonuç: İmatinib tedavisi alan GİST olgularında gözde ödem ve kızarıklık gelişmesi durumunda kemozis ayırıcı tanıda düşünülmelidir. İmatinib ile ilişkili kemozisin tedavisinde lokal etkili ajanlar dışında ila-ca ara verilmesi bulgularda düzelme sağlayabilir.Anahtar Kelimeler: Gastrointestinal stromal tümör, imatinib, kemozis

Şekil 1: İmatinib tedavisinin 19. ayında sol gözde gelişen şişme ve kızarıklık (kemozis).

Şekil 2: 10 gün süre ile imatinibe ara verildikten ve lokal tedavi aldıktan sonra sol gözdeki bulguların gerilediği gözlendi.

P-115 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

FOLFİRİ TEDAVİSİ İLE UZUN DÖNEM SAĞKALIM ELDE EDİLEN METASTATİK MİDE KANSERİ OLGUSU

Orhan Onder Eren1, Özge Keskin1, Murat Zerey1, Emine Uysal2, İsmail Harmankaya3, Özlem Ata1

1Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı 3Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı

Giriş: Metastatik mide kanseri oldukça kötü prognoza sahiptir. etastaz saptandıktan sonra bekelenen yaşam süresi 1 yıldan kısadır. Burada folfiri rejimi ile uzun süreli sağ kalım elde edilen metastatik mide kanserli bir olguyu tartışacağız.

Olgu: 75 yaşında erkek hastada 2014 yılında kilo kaybı nede-niyle yapılan tetkiklerde mide antrumda 4 cm’lik ülserevejetan kitle saptanmıştır. Biyopsi sonucu adenokarsinom olarak raporlanan has-tada uzak metastazı saptanmaması nedeniyle cerrahi uygulanmıştır.Patoloji sonucu T2N2 mide adenokarsinomu olarak rapor edilmiştir.Hastaya kapesitabin ile eş zamanlı kemoradyoterapi ve sonrasında adjuvan kapesitabin kemoterapisi verilmiştir.Tedavinin bitiminden 4 ay sonra yapılan görüntülemelerde asit ve peritoneal karsinomtozis saptanmıştır (Şekil 1). Hastaya tedavi olarak 2 haftada bir folfiri rejimi (infüzyonel 5 fu, folinik asit ve irinotekan) uygulanmıştır. 2 kür kemo-terapi sonrası yapılan görüntülemelerde abdominal lezyonlarda tama yakın gerileme tespit edilmiştir (Şekil 2).Hastaya bu tedavi toksiste ve progresyon gelişmemesi nedeniyle 2019 mayıs ayına kadar devam edildi. Bu tarihte hastada umblikus düzeyinde yaklaşık 3 cm implant saptandı. Multidisipliner tümör konseyinde tartışılan hastaya bu lez-yona yönelik cerrahi önerildi. Söz konusu lezyona laparoskopik ola-rak rezeksiyon yapıldı. Kitle patolojisi ‘ mide kaynaklı adenokarsinom metastaz’ olarak rapor edildi (Şekil 3). Hastaya folfiri tedavisi devam edildi. Aralık 2019 itibariyle hastalıkta progresyon saptanmadı.

Tartışma: Metastatik mide kanserinde sağkalım sıklıkla 1 yılın al-tındadır.İrinotekan özellikle floropirimidin ya da sisplatin ile kombi-

118

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 2: jejunumda epidermoid karsinom infiltrasyonu

Şekil 3: jejunal kitle MRG enterografi grafisi görüntüsü

P-117 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

MİDE LENFOEPİTELYOMA BENZERİ KARSİNOM OLGUSU

Selver Işık1, Fatma Yalçın Müsri2

1Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Medikal Onkoloji 2Batman Medikalpark, Medikal Onkoloji

Lenfoid stromanın eşlik ettiği gastrik karsinom, Lenfoepitelyoma Benzeri Karsinom veya Medüller Karsinom olarak da adlandırılmak-tadır. Vakaların %80’den fazlasında Epstein-Barr virüs (EBV) ile ilişkili olduğu görülmektedir. EBV’ nin karsinogenezdeki rolü tartışmalıdır, fakat tümör çevresi, noninvaziv (displazi) alanlarında EBV bulunabil-diğinden, karsinogeneziste erken evrede yer aldığını göstermektedir. Klasik histolojiye sahip EBV-enfekte gastrik karsinomlar dışlandığında tüm gastrik karsinomların %8’ini oluştururlar.

Vakamız, BG 35 yaşında kadın hastadır. Mide ağrısı şikayeti ile mayıs 2019 da Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine baş-vurmuştur. Yapılan endoskopide mide antrumda 6*5*2 cm ülsere lez-yon saptanmıştır. Biyopsi sonucu adenokarsinoma ile uyumlu gelmesi üzerine hastaya haziran 2019’da total gastrektomi ve d2 disseksiyon uygulanmıştır. Tümör çapı 3,5*2,5*1 cm, muskuler tabaka invaze,

P-116 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

ÖSEGAUS KANSERLİ OLGUDA TEDAVİDEN 5 YIL SONRA SAPTANAN JEJUNUM METASTAZI

Orhan Onder Eren1, Özge Keskin1, Murat Zerey1, Meryem İlkay Eren Karanis2, Ragıp Ortaç3, Mustafa Koplay4, Özlem Ata1

1Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Meram Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Patoloji Bilim Dalı 3Mikro Patoloji Laboratuarı 4Selçuk Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı

Giriş: Ösefagus kanseri sıklıkla akciğer, karaciğer ve lenf nodlarına metastazı yapmaktadır(1). burada tanıdan 5 yıl sonra jejunuma meta-satz yapmış ösefagus epidermoid kanserli bir olguyu sunacağız.

Olgu: 55 yaşında erkek hasta, birkaç aydır olan yutma güçlüğü ne-deniyle Mayıs 2014’te başvuruyor. Yapılan tetkiklerde ösefagus 32.cm ‘de 1 cm. boyutunda ülserevejetan kitle saptanıyor. Buradan alınan biyopsi sonucu ‘epidermoid karsinom' olarak rapor edildi (Şekil 1). Tedavi kabul etmeyen hasta 1 yıl sonra tekrar artan yutma zorluğu ne-deniyle başvuruyor. tekrarlanan endoskopi’de kitlenin 5 cm boyutuna ulaştığı saptanıyor. Cerrahi tedaviyi kabul etmeyen hastaya paklitaksel ve karboplatin ile eş zamanlı olarak küratif radyoterapi uygulanmıştır. Hasta daha sonra düzenli olarak kontrollerini yaptırmamıştır. Hasta 2019 mart ayında birkaç aydır olan karın ağrısı nedeniyle tekrar baş-vurdu. Görüntülemede jejunal düzeyde kısmı obstrüksiyon oluşturan kitle izlendi (Şekil 2). Üst endoskopi ve kolonoskopi’de kitle saptan-madı.Takibinde ileus gelişen hasta acil olarak opere edildi. Laparoto-mide jejunumda obstrüksiyon saptanarak palyatif rezeksiyon yapıldı. patoloji sonucu ‘epidermoid karsinom olarak rapor edildi. Hastaya cerrahi sonrası palyatif amaçlı olarak 6 kür TCF kemoterapisi uygulan-dı. Hastanın Ocak 2020’de yapılan kontrollerinde progresyon bulgusu saptanmadı.

Tartışma : Ösefagus kanseri sıklıkla akciğer karaciğer ve lenf nod-larına metastazı yapmaktadır (1). Ancak bir çok atipik metastaz ol-gusuna da rastlanabilmektedir. ösefagus kanserine bağlı metastazlar sıklıkla ilk 2 yılda gelişmesine rağmen sunduğumuz olguda ilk tanıdan 5 yıl sonra jejunal metastaz tespit edilmiştir. Shaheen ve arkadaşları-nın sunduğu yaklaşık 200 vakalık seride atipik gastrointestinal sisitem metastazlarına olguların %4’ünde rastlanmıştır (2). Olgumuzda lokal ve sistemik tedavi sonrasınds takipte ilk 6 ayda progresyon gelişmediği izlenmiştir.Anahtar Kelimeler: ösefagus kanseri, jejunum, ileus

Kaynakça:1. Wu SG(#)(1), Zhang WW(#)(2), He ZY(2), Sun JY(2), Chen YX(3), Guo L(4).

Sites of metastasis and overall survival in esophageal cancer: a population-based study.Cancer Manag Res. 2017 Dec 6;9:781-788.

2. Shaheen O(1), Ghibour A(1), Alsaid B(1)(2). Esophageal Cancer Metastases to Unexpected Sites: A Systematic ReviewGastroenterol Res Pract. 2017:1657310.

Şekil 1: p63 + epidermoid ca

119

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-119 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

PANKREASIN OSTEOKLASTİK DEV HÜCRELİ TÜMÖRÜ: NADİR VAKA

Tuğba Başoğlu 1, Nazim Demircan1, Rukiye Arıkan1, Tuğba Akın Telli1, Özlem Ercelep1, Kadriye Ebru Kaçar2, Faysal Dane1, Perran Fulden Yumuk1

1Marmara Üniversitesi Tıbbi Onkoloji 2Marmara Üniversitesi Patoloji

Giriş: Pankreasın osteoklastik dev hücreli tümörü tüm pankreas tümörleri içinde %1’den az oranda görülmektedir. Histopatolojik ola-rak kemiğin dev hücreli tümörlerinde olduğu gibi osteoklast benzeri hücreler ile histiosit benzeri sarkomatoid karsinom hücreleri içerir. İm-munprofilleme ile agresif sarkomatoid karsinomlardan ayırt edilirler. Pankreasın duktal adenokarsinomuna göre daha iyi prognozlu ve yavaş seyirlidir. Amacımız pankreasın nadir görülen osteoklastik dev hücreli tümörü ile ilgili deneyimizi paylaşmaktır.

Olgu: 60 yaşında erkek hasta, 1aydır olan karın ağrısı ve kilo kaybı ile kliniğimize başvurdu. BT’de pankreas baş kısmında 2,7cm kistik içerikli kitle saptandı. Whipple operasyon patolojisi osteoklastik dev hücreli indiferansiye pankreas karsinomu olarak raporlandı(pT2N0, grad4, ki67%40, perinöral-lenfatik-vasküler invazyon yok). Takibin-de postoperatif gelişen batın içi apse tedavisinin uzaması nedeniyle adjuvan KT almadı. Tanı tarihinden bir yıl sonra halsizlik, iştahsızlık şikayetleri ve laboratuvarda CA 19-9 yüksekliği (CA 19-9:116) neden-li çekilen PET/BT’de operasyon lojunda nüks ve akciğerde multiple milimetrik metastazlar saptandı. Metastatik birinci seri gemsitabin KT başlandı. 3 kür KT sonrası klinik,radyolojik ve marker yanıtı olma-sı (CA 19-9:32) nedenli tedavi 6 küre tamamlandı. 6 kür sonunda sağ hemitoraksta artmış FDG tutulumu olan masif plevral efüzyon ve intestinal anslarda hipermetabolizma saptandı. Laboratuvarda CA19-9 yüksek (CA 19-9:57) idi. Hastaya 2.seri KT önerilmesine rağmen hasta önceki kemoterapi toleransının iyi olmaması nedeniyle tedaviyi reddetti. Destek tedavisi ile kliniğimizde takibi devam etmektedir.

Tartışma: Pankreasın osteoklastik dev hücreli tümörü ile ilgili lite-ratürde sınırlı sayıda vaka bildirimi mevcut olup, ortanca sağkalım 1 yıl civarındadır. Bununla birlikte 10 yıla varan sağkalım bildirileri de mevcuttur. Radyolojik olarak büyük kistik kitleler şeklinde görülürler. Bildirilen ortanca tümör çapı 9 cm’dir. Daha büyük kitleler olmaları-na rağmen daha az invazyon yapma eğilimindedirler. Histopatolojik olarak sarkomatoid malignensiler içinde değerlendirilirler. İmmunpro-fillendirmesi (CD68+,EMA+, p53-, Pankeratin-,ki67 düşük) ile diğer sarkomlardan ayırt edilirler.

Sonuç: Osteoklastik hücrelerin pankreasa yoğun kemotaksis gös-termesi, pankreasta artmış kemokin ligandı olması ile açıklanır. Bu da bu tip tümörlerin duktal adenokarsinomlardan daha immunojenik olduğunu düşündürmektedir. Nadir görülen bir histolojik tip olması nedeniyle tedavi seçenekleri ile ilgili kesin görüş birliği yoktur. Cer-rahi rezeksiyon halen tek küratif seçenektir. Adjuvan kemoterapi ve radyoterapinin rolü net belirlenememiştir. Sonuç olarak pankreasın osteoklastik dev hücreli tümörü duktal adenokarsinomlardan farklı klinik seyre ve biyolojiye sahiptir. Moleküler patogenezlerinin daha iyi anlaşılması ve tedavisi ile ilgili görüş birliği sağlanabilmesi için daha uzun takip süreleri ve daha fazla deneyim oluşması gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: osteoklast, pankreas kanseri, osteoklastik dev hüc-re, CD68

Kaynakça1. Undifferentiated Carcinoma with Osteoclastic Giant Cells of the Pancreas:

Clinicopathological Analysis of 38 Cases Highlights A More Protracted Clinical Course than Currently Appreciated. Takashi Muraki et al. Am J Surg Pathol. 2016 September ; 40(9): 1203–1216. doi:10.1097/PAS.0000000000000689.

T2N0 az differansiye lenfoepitelyoma benzeri karsinom olarak patolo-ji raporlanmıştır. EBV: negatif olarak tespit edilmiştir ve Mikrosatellik İnstabilite saptanmamıştır. Postoperatif görüntülemelerde uzak metas-tazı olmayan hastanın CEA düzeyi 0,67 ng/ml, CA19-9 düzeyi 4,79 ng/ml olarak tespit edilmiştir. Risk faktörleri olarak 50 yaş altı olması ve az differansiye adenokarsinom olması sebebiyle hastaya FUFA ve FUFA+RT tedavisi verildi. Son kemoterapisini ekim 2019 da alan hasta tedavisiz izlenmektedir.Anahtar Kelimeler: mide kanseri, lenfoepitelyoma benzeri karsinom, adenokarsinom

P-118 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

SAFRA KESESİNİN NADİR TÜMÖRÜ: ŞEFFAF HÜCRELİ KARSİNOM

Tolga Köşeci1, Ahmet Ziya Bayhan1, Selver Kır1, Berna Bozkurt Duman1, Timuçin Çil1

1Adana Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbı Onkoloji Kliniği

Giriş: Safra kesesinin kanserlerinde en sık gözlenen histopatolo-jik alt tipi adenokanserlerdir. Safra kesesinin şeffaf hücreli karsinomu oldukça nadir görülmektedir. Safra kesesine metastaz yapan şeffaf hücreli karsinomdan ayırtetmek oldukça zor olmakla birlikte öncelikle böbreklere yönelik değerlendirme yapılması önerilmektedir. Bizde saf-ra kesesi perforasyonu şüphesi ile operasyona alınan ve şeffaf hücreli safra kesesi karsinomunu tanısı alan vakayı sunmayı amaçladık.

Olgu: Yetmiş yaşında erkek hasta karın sağ üst kısmında ani başla-yan ağrı şikayeti ile acil servise başvuruyor. Hastanın yapılan fizik mu-ayenesinde sağ üst kadranda hassasiyet ve ateşi 38.50C saptanıyor. Bakılan laboratuvar değerlerinde beyaz küre yüksekliği ve normok-rom normositer anemi saptanıyor. Yapılan tüm batın ultrasonografide safra kesesi duvar kalınlığında artış ve serbest sıvı saptanması üzerine tüm batın bilgisayarlı tomografi çekiliyor ve safra kesesi duvar kalınlı-ğında artış ile birlikte perforasyon şüphesi olarak raporlanıyor. Ayrıca tanımlanan bölgeye komşu karaciğer parankiminde hipodens lezyon-lar izleniyor. Acil şartlarda cerrahiye alınan hastanın intraoperatif safra kesesinde ve karaciğer parankiminde kitlesel lezyon saptanıyor. Her iki lezyondan biyopsi alınıyor ve alınan örneğin immünohistokimyasal boyanmasında, CEA, sitokeratin 7, sitokeratin 19, MUC5 ile pozitif boyanma saptanırken vimentin, PAX8, heppar ile negatif boyanıyor. Mevcut bulgularla safra kesesinin berrak hücreli karsinomu tanısı ko-nuluyor. Evreleme amaçlı çekilen görüntülemesinde karaciğer paran-kiminde metastatik lezyonlar izleniyor. Tümör markerlarından CEA ve CA-19-9 yüksek saptanıyor. Metastatik safra kesesi berrak hücreli tümör tanısı ile sisplatin ve gemsitabin kombinasyon tedavisi başla-nıyor. Yapılan ara değerlendirmede radyolojik olarak stabil hastalığı saptanan, tümör markerları gerileyen hastanın tedavisine kliniğimizde devam edilmektedir.

Tartışma: Safra kesesinin şeffaf hücreli kanseri oldukça nadir ola-rak görülmektedir. Hastalık kadınlarda daha sık olarak görülür. Bizim hastamız ise erkekti. Safra kesesine metastaz yapan şeffaf hücreli karsinomdan ayırt etmesi oldukça zor olmakla birlikte mutlaka böb-reklerin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bizim hastamıza yapılan görüntülemede ise böbreklerde kitlesel lezyon izlenmedi. İmmünohis-tomkimyasal olarak CEA ve sitokeratin 7 pozitif olması diğer berrak hücreli karsinomlardan ayırt etmede yardımcı olmaktadır. Böbreğin şeffaf hücreli karsinomlarında CEA negatif olarak saptanmakta olup PAX8 ve vimentin pozitif boyanır. Bizim vakamızda ise PAX8 ve vi-mentin ile negatif boyanma saptandı. Çok nadir olarak gözlenen bir hastalık olması nedeni ile adjuvan ve metastatik hastalık tedavi konu-sunda net bir bilgi bulunmamaktadır. Anahtar Kelimeler: safra kesesi, şeffaf hücreli karsinom, metastaz

120

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-121 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

PANKREAS KANSERİ TEDAVİ TAKİBİNDE GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ SEÇİMLERİMİZ

Seval Ay1, Özgecan Dülger1, Rukiye Arıkan2, Deniz Tataroğlu Özyükseler3

1İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği 2Marmara Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Kliniği 3Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Pankreas kanseri her iki cinsiyette de kansere bağlı ölüm-lerde dördüncü sırada yer almaktadır. Küratif tek yöntem operasyon olsa da tanı anında hastaların yaklaşık %85'i opere edilemeyecek, lo-kal ileri veya metastatik evrelerde teşhis edilir. Tedavi yanıt takibinde görüntüleme yöntemleri olarak bilgisayar tomografi (BT) ve pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET BT) sıklıkla tercih edilmektedir. Biz görüntüleme yöntemi seçimlerimizle sağkalım para-metreleri arasındaki ilişkiyi araştırdık.

Gereç ve Yöntem: 2018-2020 tarihleri arasında Prof Dr Süley-man Yalçın Şehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji kliniğine başvuran metas-tatik pankreas kanseri tanılı 182 hasta tarandı. Hastaların aldığı teda-viler ve tedavi seçimlerine göre yanıt izleme için seçilen görüntüleme yöntemleri ile hastalıksız sağ kalım (PFS) ve genel sağkalım (OS) süre-leri arasındaki ilişki Kaplan-Meier eğrisi ile değerlendirdi.

Bulgular: Çalışmaya 101’i erkek 81’i kadın 182 lokal ileri ve me-tastatik pankreas kanseri hastası tarandı. Yüz üç hasta (%56,6) FOL-FİRİNOX (FFX) ile tedavi edilirken; yetmiş dokuz (%43,4) hasta gem-citabine + nab-paklitaksel (GNP) ile tedavi edilmişti. BT ile yanıt takip edilen toplam 67 hastada 20 hasta (%29) GNP ile tedavi edilmektey-ken; 47 hasta (%71) FFX ile tedavi almaktaydı. PET CT ile takip edi-len 115 hastanın dağılımı 59 hasta (%51) GNP, 56 hasta (%49) FFX tedavisi almıştı. Tedavi seçimleri ile görüntüleme yöntemleri arasında anlamlı bir fark bulunmaktaydı (p: 0.004). Hastaların hastalıksız sağ kalımları (9.8 ay vs 8.5ay) (p: 0.05) iken genel sağkalım dağımı ise (16.4 ay vs 13.6 ay) (p: 0.196) idi.

Sonuç: Metastatik ve lokal ileri pankreas kanseri tedavi yanıt gö-rüntülemesinde BT ve PET CT seçimlerinde hastalıksız sağ kalım an-lamlı fark göstermekteyken genel sağ kalımda bir fark göstermediği gözlendi. PET CT ile takibin erken tedavi değişimlerine neden ola-bileceğine ve cost effective takip yöntemlerinin seçilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Pankreas kanseri, PET CT, BT, FFX, GNP

Şekil 1: Metastatik ve lokal ileri pankreas kanseri hastalarında görüntüleme yöntemlerine göre hastalıksız sağkalım grafisi

P-120 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

METASTATİK PANKREAS KANSERİNDE NÖTROFİL/ALBÜMİN ORANININ PROGNOSTİK ÖNEMİ

Yakup Ergün1, Gökhan Uçar1, Yusuf Açıkgöz1, Merve Dirikoç1, Selin Aktürk Esen1, Efnan Algın1, Öznur Bal1, Doğan Uncu1

1Ankara Şehir Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü, Ankara,türkiye

Giriş: Son yıllarda inflamatuar parametrelerin prognostik etkisine yönelik birçok araştırma yapılmaktadır. Pankreas kanserinde de bir-çok inflamatuar belirteç araştırılmış olup artmış inflamatuar yanıtın iyi prognozla ilişkili olduğu görülmüştür. Nötrofil/Albümin oranı (NAO) son zamanlarda araştırılan yeni bir inflamatuar belirteçtir. Biz de çalış-mamızda metastatik pankreas kanseri tanılı hastalarda NLO’nun genel sağkalım üzerine etkisini araştırdık.

Gereç ve Yöntem: 2010-2018 yılları arasında metastatik pank-reas kanseri tanısıyla polikliniğimize başvuran hastaların verileri ret-rospektif olarak analiz edildi. Ortanca NAO değerine göre hastalar düşük-NAO ve yüksek-NAO olacak şekilde 2 gruba ayrıldı. NAO ile Sağ kalım ilişkisi Long-rank testi kullanılarak Kaplan-Meier yöntemi ile analiz edildi. Çok değişkenli analiz için Cox regresyon testi kullanıldı. Tek değişkenli analizde p<0.1 olan değişkenler çok değişkenli analiz ile değerlendirildi.

Bulgular: Çalışmaya toplam 90 hasta alındı. Hastaların ortanca yaşı 63 yıl (aralık; 41-84) olup %71’I erkekti. Ortanca NAO 1.41 idi. Ortanca NAO değerine göre hastalar 2 gruba ayrıldığında bazal hasta özellikleri açısından gruplar arasında fark yoktu. Çalışmamızın ortanca takip süresi 6 aydı. NAO-düşük olan grupta genel sağkalım yüksek olan gruba göre anlamlı olarak daha yüksekti (sırasıyla; 7.8 ay vs. 3.7 ay, p= 0.02). Çok değişkenli analiz sonrası NAO’nun prognostik etki-sini yitirdiği gözlendi (HR:0.69, %95 GA 0.42-1.13, p= 0.14)

Sonuç: Metastatik pankreas kanserinde Nötrofil/Albümin oranının bağımsız prognostik faktör olmadığı görüldü.Anahtar Kelimeler: pankreas kanseri, nötrofil, albumin, oran, prog-nostik

Şekil 1: Genel sağkalım eğrileri

121

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

gözlenmiştir. Bu örnek ile birlikte, sistemik tedavi yanıtı iyi olan oligo-metastatik hastalarda lokal tedavilerin önemi ve sağkalıma katkısının altını çizmek istemekteyiz.Anahtar Kelimeler: Özofagus kanseri, metastatik, kemoterapi, radyof-rekans ablasyon, radyoterapi, remisyon, sağ kalım

Kaynakça1. Sung H, Ferlay J, Siegel RL, Laversanne M, Soerjomataram I, Jemal A, et

al. Global Cancer Statistics 2020: GLOBOCAN Estimates of Incidence and Mortality Worldwide for 36 Cancers in 185 Countries. CA Cancer J Clin. 2021;71(3):209-49.

2. Niederhuber JE, Armitage, J. O., Doroshow, J. H., Kastan, M. B., & Tepper, J. E. Abeloff’s Clinical Oncology. Sixth edition ed. Philadelphia: Elsevier; 2020.

3. Network NCC. Esophageal and Esophagogastric Junction Cancers (Version 4.2021) 2021 [Available from: https://www.nccn.org/professionals/physician_gls/pdf/esophageal.pdf.

4. Rice TW, Gress DM, Patil DT, Hofstetter WL, Kelsen DP, Blackstone EH. Cancer of the esophagus and esophagogastric junction-Major changes in the American Joint Committee on Cancer eighth edition cancer staging manual. CA Cancer J Clin. 2017;67(4):304-17.

Şekil 1: Nisan 2014 BT görüntülemesi

P-123 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

KEMİK VE KAS METASTAZI İLE TANI ALAN HEPATOSELLÜLER KANSER OLGUSU

Osman Fırat Duran1, Sevinç Ballı1, Bengü Dursun1, Ilgın Akbıyık1, Elif Berna Köksoy1, Hakan Akbulut1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü

Olgu:46 yaş erkek hasta,sol ön kolda ağrılı,hiperemik,yaklaşık 8x6 cm boyutunda kitle nedeniyle ortopedi kliniğine başvurdu.Hbe negatif kronik hepatit B virus (HBV) enfeksiyonu dışında bilinen ek hastalığı ve düzenli medikasyonu mevcut değildi.45 paket/yıl siga-ra kullanımı ve 50 gram/hafta alkol tüketimi mevcuttu. Laboratuvar tetkiklerinde AST:151(0-50) U/L, ALT:72 (0-50) U/L, ALP: 225 (40-130) U/L, GGT:205(10-71) U/L,total bilirubin 1,41(0,1-1,2) mg/dL, albumin 31,5(35-52) g/dL, INR 1.3(0,85-1,11) platelet 222 (150-400) x109/L, kreatinin 0.8(0.7-1.2) mg/dL Hbsag 5016 COI +, Anti-Hbs 38.74 IU/L +, HBV DNA 801171 IU/mL +, alfa feto protein(AFP) 6897 (0-7) ng/ml, ölçüldü. Manyetik rezonans(MR) görüntülemesinde sol ön kol proksimalinde, tüm kas kompartmanlarına invazyon göste-ren 101-64 mm boyutlarında, ulnaya kortikal destrüksiyon oluşturan lezyon görüldü. Histopatoloji sonucu, heppar +, glipican CD10+ si-nuzoid büyüme paterni gösteren HSK ile uyumlu tümoral doku olarak raporlandı. Abdomen bilgisayarlı tomografisinde(BT), karaciğer(KC) konturları nodüler, segment 7-8 bileşkesinde subkapsüler alanda sağ hepatik ven, inferior vena kava düzeyine uzanmakta olan 5x4 cm bo-yutunda lezyon görüldü (Şekil 2). Pozitron emisyon tomografi(PET) BT’de ise sol ön kol proksimal kesimde ve KC segment 4, 6 ve 7’de hipodens lezyonlar ve her iki akciğerde metabolik aktivite artışı gös-termeyen, malignite düşündürür nodüller görüldü.Child-A6 siroz olan hastaya ön koldaki kitleye yönelik 3900 cGy/13 fraksiyon eksternal radyoterapi (RT) uygulandı. RT ile eş zamanlı sorafenib(800 mg/gün) tedavisine başlandı. Sorafenib tedavisinin 5.gününde grade 3 hepatotoksisite(AST 627 U/L, ALT 137 U/L, ALP 253 U/L, GGT 162 U/L,total bilirubin 4.48 mg/dL) ve masif asit gelişmesi sebebiyle tedavi kesildi. Takipte asit ilişkili selülit ve spontan bakteriyel peritonit enfek-siyonları gelişen hasta, tanısının 2.ayında kaybedildi.

Şekil 2: Metastatik ve lokal ileri pankreas kanseri hastalarında görüntüleme yöntemlerine göre genel sağkalım grafisi

P-122 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

KEMOTERAPİ, RADYOTERAPİ VE RF ABLASYON İLE UZUN SÜRELİ TAM YANIT İZLENEN METASTATİK ÖZOFAGUS KANSERİ OLGUSU

Ilgın Akbıyık1, Eda Eylemer Mocan1, Sevinç Ballı1, Engin Eren Kavak1, Bengü Dursun1, Ender Kalacı1, Emre Yekedüz1, Elif Berna Köksoy1, Yüksel Ürün1, Filiz Çay Şenler1, Ahmet Demirkazık1, Hakan Akbulut1, Güngör Utkan1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Özofagus kanseri, GLOBOCAN 2020 verilerine göre dün-yadaki 9. en sık kanserdir ve kanserler arasındaki en sık 6. mortalite nedenidir (1). Skuamoz hücreli özofagus kanseri, sigara, alkol tüketimi ve çeşitli beslenme alışkanlıkları ile ilişkilendirilmektedir (2). Tedavide lokorejyonel hastalıkta cerrahi, neoadjuvan kemoradyoterapi (KRT) sonrası cerrahi veya definitif KRT önerilmekte olup, tedavi multidisip-liner yaklaşımla planlanmalıdır. Metastatik hastalıkta ise palyatif teda-viler önerilmekte olup, hastanın performans durumuna göre tek ajan veya kombinasyon kemoterapileri tedavide kullanılmaktadır. Palyatif tedavide ikinci basamakta da uygun şartlarda immün kontrol noktası inhibitörleri alternatif tedaviler olarak değerlendirilebilir (3).

Olgu: 53 yaşındaki erkek hastanın Mart 2013’te disfaji ile başvu-rusunda, özofagusta kitle saptanmıştır. Yapılan biyopsi sonucunda patolojisi yassı hücreli karsinom ile uyumlu gelen hastanın tedavi baş-langıcındaki görüntülemelerinde karaciğerde metastazla uyumlu lez-yonlar saptanmıştır. Hastaya Mart 2013’te palyatif olarak Dosetaksel-Sisplatin-5-Florourasil (DCF) rejimi başlanmıştır. Sekiz kür DCF te-davisi Ekim 2013’te tamamlanan hastanın BT görüntülemelerinde karaciğerdeki lezyonların önemli bir kısmı kaybolmuş, 2 tanesi ise boyutları gerilemekle birlikte sebat etmiştir. PET-BT ise metabolik tam yanıtla uyumlu olarak değerlendirilmiştir. Bunun üzerine Ocak-Mart 2014 arasında primer tümöre RT uygulanmıştır. Nisan 2014’teki BT görüntülemelerinde karaciğerde 3 adet yeni gelişimli lezyon saptan-mış (Şekil-1) ve bu lezyonlara yönelik olarak radyofrekans ablasyon uygulanmıştır. Bu tedavi sonrası çekilen PET-BT’de ise yeniden meta-bolik tam yanıt saptanmıştır. Bu tarihten günümüze kadar herhangi bir tedavi almayan hastanın daha sonraki görüntüleme ve endoskopile-rinde nüks bulgusu saptanmamıştır. Hastanın Ağustos 2021 itibarıyla remisyonda izlemine devam edilmektedir.

Tartışma: Özofagus yassı hücreli karsinomunda, uzak metastazı olan hastalarda beklenen beş yıllık sağ kalım %20’nin, 10 yıllık sağ kalım ise %10’un altındadır (4). Sunduğumuz olguda ise tanıdaki mul-tipl karaciğer metastazlarına rağmen sekiz yılın üzerinde bir sağkalım

122

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-124 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

İYİLEŞEN MİDE ÜLSERİNDEN METASTATİK MİDE ADENOKANSER TANISI ALAN OLGU

Eda Eylemer Mocan1, Emre Yekedüz1, Yüksel Ürün1, Güngör Utkan1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Primeri bilinmeyen maligniteler tüm malignitelerin %4-5 ini oluşturmaktadır. Bunların da yaklaşık %70’ini adenokanser oluştur-maktadır. Klinik prezentasyonu sıklıkla karaciğer, akciğer, lenf nodu ve kemik tutulumlarıyla olmaktadır (1).

Olgu: 24 yaş kadın hasta gözlerde sararma, bacaklarda morarma, kilo kaybı ve gece terlemesi nedeni ile sağlık kuruluşuna başvurmuş. Başvurusundan 4,5 ay önce doğum yapma öyküsü dışında ek özel-liği olmayan hastada derin anemi (HB:3,2), hiperbilirubinemi (Total bilirübin:8 mg/dl, indirekt hakimiyeti), hipofibrinojenemi, d-dimer yüksekliği olunca AÜTF hematoloji bölümüne sevk edilmiş. DIK (dis-semine intravasküler koagülasyon) tablosunda olan hastaya 2 hafta-da 66 ünite TDP (taze donmuş plazma), 2 ünite eritrosit replasmanı yapılmış. Eritrosit replasmanına rağmen hemoglobin yükselmemiş. Hastanın palpable olan skalen lenf nodundan lenfoma ön tanısıyla eksizyonel biyopsi yapılmış. Az diferansiye adenokarsinom metastazı ile uyumlu gelmesi üzerine hasta tarafımıza refere edildi. Fizik muaye-nesinde ikter, sol inferior servikal 2*2 cm kısmen hareketli, ağrısız LN ve skalen LN biyopsisi insizyon skarı dışında özellik yoktu. 05/07/2021 tarihinde çekilen FDG PET’te vücutta yaygın patolojik lenf nodları mevcuttu. Primer odak tarama amaçlı yapılan üst GIS endoskopisinde Mide korpus antrum bileşkesi büyük kurvaturda 1.5-2 cm' lik iyileşmiş ülsere ait olabilecek fibrotik çekilme alanı izlendi. Multipl biyopsiler alındı. Gönderilen tümör markerları CA19-9>10.000 U/ml, CEA:124 ng/ml olarak sonuçlandı. Immünhistokimya (IHK) ve mide biyopsi so-nuçları çıkana kadar, primeri bilinmeyen adenokanser tanılı hasta DIK tablosunda olması nedenli ön planda pankreatikobilier sistem kaynak-lı olabileceği düşünüldü ve redükte dozlarda Cisplatin ve gemcitabin kemoterapisi başlandı. Tedavi sonrasında hastanın bilirübin, d-dimer seviyelerinde düşme gözlemlendi. Yapılan periferik yayması tanı anın-daki ile karşılaştırıldığında hemolizin azalmış olduğu görüldü. Replas-man ihtiyaçları azaldı. Midedeki iyileşmekte olan ülserden alınan pa-toloji sonucu mide adenokarsinom olarak geldi. LN den yapılan IHK çalışması da mide metastazı olarak doğrulandı. Cisplatin tedavisinden fayda gören hastaya DCF (Docetaksel, cisplatin, 5-FU) kemoterapisi-ne geçildi. İlk kürünü cisplatin + 5-FU olarak aldı. Bilirünleri normale geldi, ES, TDP, Kriyoglobulin replasman ihtiyacı kalmadı.

Tartışma: Primeri bilinmeyen adenokarsinom dikkatlice, şüphele-nilen her odağın araştırılmasını gerektiren klinik bir durumdur. Bizim hastamızın klinik prezentasyonu DIK ve yaygın lenf nodu tutulumuy-du. Üst GIS endoskopisinde midede iyileşmekte olan ülserden alınan biyopsi sonucu ile mide adenokarsinom tanısı aldı. Bu vaka, iyileş-mekte olan bir mide ülserinin metastatik bir adenokanser olabileceğini gösterdi.Anahtar Kelimeler: DIK, adenokanser, mide, ülser

Kaynakça1. Greco FA, Hainsworth JD. Cancer of unknown primary site. In: Principles and

Practice of Oncology, 10th ed, DeVita VT Jr, Lawrence TS, Rosenberg SA (Eds), Wolters Kluwer, Philadelphia, PA 2015. p.1720.

Tartışma:Hepatoselüler karsinom (HSK), 2020 yılında Dünya’da en sık görülen 7.kanser olup,kanser ile ilişkili mortalitenin akciğer(AC) ve kolorektal kanserden sonra 3.sık nedenidir (1).HSK’lı hastalarda ekstrahepatik metastaz(EHM) görülme oranı %13.5-42 iken tanı anın-da EHM %5-15 tir.En sık metastaz AC, lenf nodu,kemik ve adrenal bezde görülmekte2 iken vaka bildirimi düzeyinde yumuşak doku me-tastazı vardır (3-4).HSK’nin iskelet metastazı, diğer kanserlere kıyasla daha azdır ve nadir görülen bir birincil sunum şekli olarak kabul edi-lir (4).Vakamız da iskelet metastazı ile birlikte nadir görülen bir HSK prezentasyonu göstermektedir.HSK’de EHM özellikle kemik metastazı ile tanı görülse de, viral hepatit hikayesi olan hastalarda ön tanılar arasında olmalıdır. EHM’ı olan HSK’lı hastalarda beklenen ortalama yaşam süresi 8.1 aydır. Performans durumu, Child-Pugh sınıflaması, intrahepatik lezyonun sayısı ve boyutu, makroskobik damar invaz-yonu, semptomatik EHM kötü prognozu işaret etmektedir (2).Ayrıca intrahepatik lezyonların tedavisinin, bu hastalarda sağkalımı arttırdığı gösterilmiştir (6).Anahtar Kelimeler: hepatosellüler kanser,ekstrahepatik metastaz, ke-mik metastazı,kas metastazı

Kaynakça1. Sung H, Ferlay J, Siegel RL, Laversanne M, Soerjomataram I, Jemal A, Bray

F. Global Cancer Statistics 2020: GLOBOCAN Estimates of Incidence and Mortality Worldwide for 36 Cancers in 185 Countries. CA Cancer J Clin. 2021 May;71(3):209-249

2. Uchino K, Tateishi R, Shiina S, Kanda M, Masuzaki R, Kondo Y, Goto T, Omata M, Yoshida H, Koike K. Hepatocellular carcinoma with extrahepatic metastasis: clinical features and prognostic factors. Cancer. 2011 Oct 1;117(19):4475-83.

3. S, Ananthkumar. (2017). Hepatocellular Carcinoma with Multiple Soft tissue Metastasis-A Rare Case Report. Journal of Hepatology and Gastrointestinal disorders. 03. 10.4172/2475-3181.1000156.

4. Rastogi, A., Bihari, C., Jain, D., Gupta, N.L. and Sarin, S.K. (2013), Hepatocellular carcinoma presenting with multiple bone and soft tissue metastases and atypical cytomorphological features—A rare case report. Diagn. Cytopathol., 41: 640-643

5. Ruiz-Morales J.M., Dorantes-Heredia R., Chable-Montero F., Vazquez-Manjarrez S., Mendez-Sanchez N., Motola-Kuba D. Bone metastases as the initial presentation of hepatocellular carcinoma: two case reports and a literature review. Ann. Hepatol. 2014;13(6):838–842.

6. Aino H, Sumie S, Niizeki T, Kuromatsu R, Tajiri N, Nakano M, Satani M, Yamada S, Okamura S, Shimose S, Shimose S, et al: Clinical characteristics and prognostic factors for advanced hepatocellular carcinoma with extrahepatic metastasis. Mol Clin Oncol 2: 393-398, 2014

Şekil 1: Sol ön koldaki lezyonun X-ray görüntüsü

Şekil 2: Abdomen BT’de karaciğerdeki lezyon görüntüsü

123

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-126 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

İLERİ EVRE PANKREAS KANSERİNDE FOLFIRİNOX BAŞARISIZLIĞI SONRASI GEMSİTABİNE BAZLI TEDAVİLERİN ETKİNLİĞİ

Osman Sütcüoğlu1, Funda Yılmaz2, Selin Aktürk Esen3, Cihan Erol4, Emrah Yıldız2, Aytuğ Üner1, Gökhan Uçar3, Didem Şener Dede4, Ahmet Özet1, Ömür Berna Öksüzoğlu2, Nuriye Özdemir1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi 2Dr. Abdurrahman Yurtaslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi 3Ankara Şehir Hastanesi 4Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi

Giriş: İleri pankreas kanseri (APC), kötü prognozlu bir kanserdir. APC'li hastaların ilk basamak tedavisi için modifiye FOLFIRINOX (mFX) veya Gemcitabine-NabPaclitaksel (GN) gibi kombinasyon tedavileri önerilir. Modifiye FX, yaygın olarak kullanılan bir birin-ci basamak tedavi rejimidir ve gemsitabin bazlı tedavilerin mFX'ten sonra ilerleyen hastalıktaki etkinliğine ilişkin net bir veri yoktur. Bu çalışmadaki amacımız, birinci basamak mFX alan ve progresyon olan hastalarda ikinci sıra gemsitabin bazlı tedavilerin etkinliğini değerlen-dirmektir.

Gereç ve Yöntem: Ankarada dört merkezde, ileri evre pankreas kanseri tanısı ile birinci basamak tedavide mFX alan hastaların verileri değerlendirildi. FOLFİRİNOX tedavisi sonrası progrese olan, ikinci ba-samak tedavide gemsitabin bazlı tedavi alan hastaların verileri geriye dönük olarak analiz edildi. Çalışmanın dahil edilme kriterleri; patolojik olarak konfirme edilmiş pankreas adenokanseri tanısına sahip olmak, ≥18 yaş olmak ve ikinci basamak tedavi olarak en az 1 kür gemsitabin bazlı kemoterapiyi tamamlamış olmak olarak belirlendi.

Bulgular: Çalışmaya toplam 64 hasta dahil edildi. Hastaların or-tanca yaşı 55 iken, hastaların %45'inde ECOG performans skorunun ≥ 2 olduğu saptandı (Tablo 1). Birinci basamak tedavide mFX tedavi-sinin medyan uygulaması 6 kür iken, mFX ile medyan progresyonsuz sağkalım (PFS) ise 5.1 ay olarak belirlendi. İkinci basamak tedavi-de hastaların %72'si GN tedavisi almıştı. Hastaların gemsitabin bazlı tedaviye maruziyeti medyan 3 kür iken, medyan PFS 2.3 ay olarak hesaplandı. Tanıdan itibaren medyan genel sağkalım(mGSK) 19.3 ay, ikinci bazamak gemsitabin bazlı tedaviye başlandıktan sonra mGSK 6.4 ay olarak hesaplandı. İkinci basamak tedavide GN alan hastaların mGSK süresi 3.8 ay iken, gemsitabin bazlı diğer tedavi alan grupta mGSK 8.0 ay olarak hesaplanmıştır (p: 0.092).

Sonuç: Ardışık tedavilerle pankreas kanserinde uzamış sağkalım tespit edilmiştir. Ancak, mFX'ten sonra gemsitabin bazlı ikinci basa-mak tedavinin, PFS'nin oldukça kısa olduğu bulunmuştur. Gemsi-tabin-NabPaklitaksel tedavisinin, diğer gemsitabin bazlı tedavilere üstünlüğü gösterilememiştir. FOLFIRINOX sonrası gemsitabin bazlı tedavilerin etkinliğini ve toksisitesini göstermek için ek çalışmalara ih-tiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: pankreas, folfirinox, nabpaklitaksel, progresyon, sağ kalım

P-125 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

MALİGN PERİTONEAL MEZOTELYOMA VAKASI VE METAKRON GELİŞEN KARACİĞER NÖROENDOKRİN KARSİNOM TANISI

Nadiye Akdeniz1

1Adıyaman Üniversitesi, Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Birimi, Adıyaman, Türkiye

Giriş: Malign peritoneal mezotelyoma (MPM), mezotelyomaların %10-15’ini oluşturmakta olup, median sağkalım yaklaşık 1 yıldır. Vis-seral organ ve lenf nodu metastazı nadirdir. Karaciğerin primer nö-roendokrin tümörleri ise oldukça nadir görülmektedir. Burada MPM tanısı ile tedavi edilen, takiplerde metakron karaciğer nöroendokrin karsinomu saptanan vaka sunulmaktadır.

Olgu: Yetmiş üç yaşında bayan hasta, Ağustos 2017’de karında şişkinlik şikayeti ile başvurdu. Batında asit saptanması üzerine tetkik edildi. Endoskopi ve kolonoskopide patoloji saptanmadı. Pozitron emisyon tomografisi ve bilgisayarlı tomografide (PET-CT), batında maksimum standart uptake (SUVmax) değeri 2,3 olan asit, komşulu-ğunda SUVmax 5,9 olan peritoneal kalınlaşma alanları ve ayrıca batın ön duvarda SUVmax 10 olan omental kek ile uyumlu görünüm izlen-di. Periton biopsi sonucu epiteloid tip malign mezotelyoma ile uyumlu bulundu. PanCK, vimentin, kalretinin, WT-1 pozitif, CEA negatif sap-tandı. Lokalize hastalık nedeni ile hastaya cerrahi kararı alındı ve total omentektomi ve peritonektomi yapıldı. Daha sonra hastaya sisplatin (75 mg/m²) ve pemetrexed (500 mg/m²) kombinasyon tedavisi veril-di. Altı kür sonra görüntülemelerde rezidü tümör saptanmayan hasta takibe alındı. Ocak 2021 tarihli kontrol batın ultrasonografide, karaci-ğerde yeni ve metastaz ile uyumlu lezyon saptanması üzerine dinamik üst batın manyetik rezonans görüntüleme istendi. Karaciğer segment 7’de 3x3,6 cm T1A hipointens ve T2A hiperintens, erken arteryal fazdan itibaren kontrast tutulumu gösteren kitlesel lezyon saptandı. PET-CT değerlendirmesinde karaciğer süperior-posterior kesiminde subkapsüler yerleşimli 3,1 cm SUVmax 3,2 olan kitle ve segment 7’de 1,1 cm 2 ayrı nonmetabolik nodüler lezyon saptandı. Ayrıca kara-ciğer sol lob inferior-posterior komşuluğunda, infrahepatik yerleşimli lenfadenopati olarak değerlendirilen 2,1 cm SUVmax 6 olan lezyon izlendi. Karaciğerde düşük SUVmax tutulumu nedeni ile Galyum PET istendi ancak tutulumun olmadığı görüldü. Karaciğer lezyonundan biopsi alındı. Nöroendokrin karsinom ile uyumlu olup, Sinaptofizin, Kromogranin A ve CD56 ile diffüz boyanma izlendi, CK5/6, Kalreti-nin, WT-1, Pan CK ve LCA ile boyanma izlenmedi. Ki67 değeri %95 idi. Cerrahiye uygun bulunmaması üzerine hastaya 3 kür karboplatin (AUC 5, 1. gün) ve etoposid (100 mg/m², 1-3. günler) kombinasyon tedavisi verildi. PET CT ile yanıt değerlendirmede önceki lezyon ve lenf nodunda boyut ve SUVmax artışı olup progresyon izlendi. Pla-tin refrakter hastalık olarak değerlendirilip tek ajan irinotekan tedavisi başlandı. Hastanın tedavisi devam etmektedir.

Sonuç: Malignite tanısı alıp radikal tedaviler sonrası takipli has-talarda, atipik yerleşimli yeni lezyonlarda ikinci primer malignitelerin akılda bulundurulması ve biopsi ile doğrulanması, doğru bir tedavi planı için daha yararlı olabilmektedir.Anahtar Kelimeler: Malign Peritoneal Mezotelyoma, Nöroendokrin Karsinom, Metakron Tümörler

124

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-127 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

TAM KAN SAYIMI PARAMETRELERİ İLE İLERİ EVRE MİDE KANSERLİ HASTALARIN PROGNOZUNU TAHMİN EDEBİLİR Mİ?

Osman Sütcüoğlu1, Abdülkadir Fincan2, Fatih Gürler1, Bediz Kurt İnci1, Nuriye Özdemir1, Ozan Yazıcı1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı 2Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş: Metastatik mide kanseri, kötü prognozlu yaygın bir hastalık-tır. Bu yaygın hastalıkta prognozun basit bir tam kan sayımı ile tahmin edilmesi birçok çalışmada ilgi görmüştür. Ancak çalışmaların sonuçları birbiriyle uyumsuzdur. Bu çalışmanın amacı ileri evre mide kanserli hastalarda tam kan sayımı parametreleri ile hastalık prognozu arasın-daki ilişkiyi değerlendirmektir.

Gereç ve Yöntem: 2009- 2019 tarihleri arasında ileri evre mide kanserli hastalarının dosyaları geriye dönük olarak değerlendirildi. Hastaların herhangi bir tedavi almadan önce kan sayımlarına bakıldı. Bu çalışmada tam kan sayımından elde edilen ve literatürde tanım-lanan tüm parametreler değerlendirildi; Nötrofil lenfosit oranı(NLR), trombosit lenfosit oranı(PLR), monosit lenfosit oranı(MLR), sistemik immün-enflamasyon indeksi(SII), hemoglobin, lenfosit ve trombosit sayısı. Hastalar ortanca NLR, PLR, MLR ve SII değerlerine göre iki alt gruba ayrıldı.

Bulgular: İleri evre mide kanserli toplam 105 hasta çalışmaya dahil edildi. Düşük NLR grubundaki hastalarda medyan sağkalım 14.6 ay iken, NLR yüksek olan hastalarda medyan sağkalım 7.9 aydı (p=0.008). Düşük PLR ve MLR gruplarında medyan sağkalımlar 12.7 ve 14.6 aydı; ancak yüksek PLR ve MLR'de medyan sağkalımlar sıra-sıyla 8.2 ve 7.9 aydı (p=0.019, p=0.06). SII ile anlamlı bir ilişki yoktu (p=0,375). Çok değişkenli analiz, NLR'nin genel sağkalımın bağımsız bir belirleyicisi olduğunu gösterdi.

Sonuç: Tam kan sayımından elde edilen parametreler NLR’nin, ileri evre mide kanserli hastalarda umut verici bir prognostik belirteç olabileceğini göstermektedir.Anahtar Kelimeler: immunoloji, mide kanseri, prognoz, biyobelirteç

Şekil 1: NLR, PLR, MLR, SII ve Genel Sağkalım

Şekil 1: İkinci Basamak Tedaviler ve Genel Sağ Kalım

Şekil 3: İkinci Basamak Tedaviler ve Progresyonsuz Sağ Kalım

125

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

resif hastalık bildirilmiştir. Alt grup analizinde kapesitabinin en çok pankreatik alt grupta etkili olduğu gösterilmiştir (4). Özellikle kombi-nasyon tedavilerinin getirebileceği yan etki potansiyelinden çekinilen olgularda, ileri yaştaki hastalarda metronomik kapesitabin seçeneği metastatik iyi differansiye pankreatik NET’li olgularda tedavi alterna-tifi olarak değerlendirilmelidir.Anahtar Kelimeler: metastatik pankreatik nöroendokrin tümör, metro-nomik kapesitabin

Kaynakça1. NCCN Guidelines version 3.2021. Neuroendocrine and Adrenal Tumors.2. Lu Y, Zhao Z, Wang J, Lv W, Lu L, Fu W, Li W. Safety and efficacy of combining

capecitabine and temozolomide (CAPTEM) to treat advanced neuroendocrine neoplasms: A meta-analysis. Medicine (Baltimore). 2018 Oct;97(41):e12784. doi: 10.1097/MD.0000000000012784. PMID: 30313101; PMCID: PMC6203503.

3. Bajetta E, Catena L, Procopio G, De Dosso S, Bichisao E, Ferrari L, Martinetti A, Platania M, Verzoni E, Formisano B, Bajetta R. Are capecitabine and oxaliplatin (XELOX) suitable treatments for progressing low-grade and high-grade neuroendocrine tumours? Cancer Chemother Pharmacol. 2007 Apr;59(5):637-42. doi: 10.1007/s00280-006-0306-6. Epub 2006 Aug 26. PMID: 16937105.

4. Bongiovanni A, Riva N, Calpona S, Ricci M, Gunelli E, Liverani C, La Manna F, De Vita A, Monti M, Severi S, Pieri F, Amadori E, Galassi R, Cavaliere D, Zaccaroni A, Tartaglia A, Lunedei V, Gardini A, Mercatali L, Amadori D, Ibrahim T. Metronomic capecitabine in gastroenteropancreatic neuroendrocrine tumors: a suitable regimen and review of the literature. Onco Targets Ther. 2014 Oct 20;7:1919-26. doi: 10.2147/OTT.S68573. PMID: 25364262; PMCID: PMC4211616.

P-129 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

PANKREATİK NÖROENDOKRİN TÜMÖRLERDE ANATOMİK LOKALİZASYONUN SAĞ KALIMA ETKİSİ

Sümeyra Derin1, Nihan Şentürk Öztaş1, Gülin Alkan1, Ezgi Değerli1, Zeynep Hande Turna1

1İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Giriş:Pankreatik nöroendokrin tümörler adacık hücrelerinden kö-ken alan endokrin pankreasın nadir tümörlerindendir. Nöroendokrin tümörler için çok sayıda prognostik belirteç bulunmaktadır. İleri tümör evresi, yüksek grade, tümör boyutunun büyük olması, lenf nodu pozi-tifliği, pozitif cerrahi sınır, vasküler invazyon pozitifliği, organ metastazı olması ve ileri yaş kötü prognoz ile ilişkilendirilmiştir. Tümörün fonk-siyonel olması ve tümör belirteçlerinin düşük olması ise iyi prognostik faktörler olarak bulunmuştur. Çalışma sonuçları farklılık göstermekte olup efektif prognostik faktörlere ihtiyaç duyulmaktadır. Pankreatik duktal adenokarsinomda tümörün pankreas içindeki yerleşimi prog-noz ile ilişkili bulunmuştur. Çalışmamızda pankreatik nöroendokrin tümörlerde primer tümörün anatomik lokalizasyonunun sağ kalım üzerine etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: 2002-2021 yılları arasında metastatik pankre-atik nöroendokrin tümör tanısı olan 24 hasta çalışmaya dahil edildi. Hasta dosyaları retrospektif olarak tarandı. Tümörün histopatolojik özellikleri, tümör lokalizasyonu, olguların demografik özellikleri, uygu-lanan tedaviler ve genel sag kalım süreleri kaydedildi. Bu faktörlerin sağ kalım üzerine etkisi analiz edildi.

Bulgular: Hasta özellikleri değerlendirildiğinde iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmadı. Primer tümörü baş lokalizasyonunda olan hastalarda median OS 47 ay, gövde/ kuyruk lokalizasyonunda olanlarda median OS 61 ay olarak tespit edildi. (p = 0.322) Cox multivaryant analizlerde tümör lokalizasyonunun OS için bağımsız bir prognostik faktör olduğu gösterilemedi. (hazard ratio: 0.60 95% CI 0.21-1.6) (p = 0.33)

Sonuç: Pankreatik duktal adenokanserlerde primer tümörü baş lo-kalizasyonunda olanlarda sağ kalım süreleri daha uzun bulunmuştur. Pankreatik nöroendokrin tümörlerin degerlendirildigi bu çalışmada ise gövde/kuyruk lokalizasyonunda tümörü olan hastalarda sağ kalım süreleri daha uzundur. İkisi de aynı organ kaynaklı tümörler olmasına rağmen histoljik alt tipe göre ortaya çıkan bu farklılık, daha büyük

Şekil 2: NLR, PLR, MLR kombinasyonları ve Genel Sağkalım

P-128 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

METASTATİK PANKREATİK NÖROENDOKRİN TÜMÖRLÜ OLGUDA İKİNCİ BASAMAKTA LANREOTİD VE METRONOMİK KAPESİTABİN ETKİNLİĞİ

Elif Berna Köksoy1, Emre Yekedüz1, Ender Kalacı1, Bengü Dursun1, Ilgın Akbıyık1, Sevinç Ballı1, Engin Eren Kavak1, Eda Eylemer Mocan1, Yüksel Ürün1, Filiz Çay Şenler1, Ahmet Demirkazık1, Hakan Akbulut1, Güngör Utkan1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Nöroendokrin tümörler (NET), diffüz endokrin sistemden köken alan tümörlerdir. En sık gastrointestinal, bronkopulmoner, timik ve pankreatik yerleşimli olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Yönetimle-rinde, tümörün evresi, Ki-67 ve mitotik indeks gibi tümör derecesi-ni (grade) belirleyen faktörler, tümörün differansiasyon durumu ve fonksiyonel olup olmaması önem taşımaktadır (1). Burada, oktreotid altında progres olan metastatik pankreatik NET’li olgumuzda, ikinci basamakta farklı bir somatostatin analoğu ile birlikte metronomik doz-da kapesitabin ile elde ettiğimiz yanıtı tartışmayı amaçladık.

Olgu: 51 yaşındaki erkek hastanın karın ağrısı ile 04/2019’da ya-pılan BT’sinde pankreas kuyruk kesiminde 27x21 mm kitle ile kara-ciğerde büyüğü segment V’te 25x24 mm multipl metastatik lezyonlar saptanmıştır. Karaciğer metastazından alınan biyopsi patolojisi iyi differansiye NET metastazı, Ki-67: %10 olarak raporlanmış, bazal kromogranin A düzeyi 577,6 ng/ml (0-100) bulunmuştur. 05/2019’da yapılan Ga-68 DOTATATE PET/BT’de pankreas kuyruk kesimindeki kitlede SUVmax: 43,5 ve karaciğerde her iki lobda izlenen metastatik kitlelerde SUVmax: 50,2 tutulum raporlanmıştır. Hastaya 05/2019’da oktreotid başlanmış, 08/2019’deki kontrol BT stabil bulunmuştur. Oktreotid altında 08/2020’de yapılan BT’de karaciğer metastazların-da progresyon izlenmesi üzerine lanreotid’e geçilmiş ve aynı zamanda kapesitabin 500 mg/gün başlanmıştır. 12/2020’de yapılan BT stabil hastalık ile uyumlu olan hastada son görüntüleme 07/2021’de yapıl-mış olup lanreotid ve metronomik kapesitabin altında herhangi bir yan etki olmaksızın 12 aydır stabil hastalık ile izlem devam etmektedir.

Tartışma: Metastatik iyi differansiye grade 1-2 pankreatik NET’lerin tedavisinde somatostatin analogları, hedefe yönelik ajan-lardan everolimus ile sunitinib, sitotoksik kemoterapi ajanlarından streptozosin, temozolomid, kapesitabin, 5-fluorourasil, okzaliplatin ve peptid reseptör radyonüklid tedavi öne çıkan modalitelerdir (1). Metastatik iyi differansiye NET’lerde kapesitabinin temozolomid ya da okzaliplatin ile kombine etkinliğinin gösterildiği çalışmalar ışığında günlük pratikte bu ajanlar ile birlikte kapesitabin 1500-2000 mg/m²/gün 14 gün süreyle kullanılmaktadır (2, 3). Metronomik kapesitabin çalışmaları ise oldukça sınırlı sayıdadır. Metronomik kapesitabinin so-matostatin analogları ya da başka kemoterapiler sonrası progres olan metastatik gastroenteropankreatik NET’li 10 hastada 3x500 mg/gün dozunda tek ajan olarak değerlendirildiği bir çalışmada, 5 hastada parsiyel radyolojik yanıt, 4 hastada stabil hastalık ve 1 hastada prog-

126

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-133 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİNDE TAKİP EDİLEN NÖROENDOKRİN TÜMÖRLÜ HASTALARIN RETROSPEKTİF İNCELENMESİ

Eda Eylemer Mocan1, Emre Yekedüz1, Elif Berna Köksoy1, Güngör Utkan1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Nöroendokrin neoplaziler (NEN), gastroenteropankreatik sistem başta olmak üzere, birçok organda gelişebilen, diffüz endok-rin sistemden köken alan neoplazilerdir. Sınıflandırmaları evre, diffe-ransiyasyon, grade, ki67 proliferasyon indeksi, mitoz hızı ve köken aldıkları dokulara göre yapılmaktadır (1). Tedavileri evrelerine ve his-tolojik özelliklerine göre değişiklik gösterir. İyi diferansiye, fonksiyonel NEN’lerde semptom kontrolü sağlamak için somatostatin analogla-rı (oktreotid, lanreotid) kullanılır. Metastatik hastalıkta Somatostatin analogları altında progresyon durumunda radyonüklid tedaviler, VEGF inhibitörleri, mTOR inhibitörleri, temozolomid, kapesitabin kullanılabilmektedir. Metastatik kötü differansiye nöroendokrin karsi-nomlarda ise platin + etoposid kombinasyonu öne çıkmaktadır.

Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda, Ankara Üniversitesi Tıp Fakül-tesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı'nda takipli, 2004-2021 yılları arasında metastatik NEN tanısı almış hastaların demografik özelliklerini, tümör-le ilişkili bulgularını ve somatostatin analogları ile tedavi sonuçlarını retrospektif olarak sunuyoruz.

Bulgular: Toplam 28 metastatik NEN’li hasta retrospektif olarak incelendi. Hastaların 16 (%57.1)’sı kadın, 12 (%42,9)’si erkekti. Me-dian yaş 56,5 idi (çeyrekler arası aralık 49,25 yıl - 63,50 yıl). En sık tümör lokalizasyonu 17 (%60,7) hasta ile pankreastı (Tablo 1). Has-taların 13 (%46,4)’ü grade 3 tümör ile tanı aldı. 12 (%42.9) hastada tümörün Kİ-67 değeri %3-20 arasındaydı. 21 (%75) hastada karaci-ğer metastazı vardı. 25 (%89,3) hastaya oktreotid, 3 hastaya lanreo-tid (%10,7) tedavisi verildi. 10 (%35,7) hastaya cerrahi yapılırken 18 (%60,3) hastaya cerrahi tedavi uygulanmadı (Tablo 2). Çalışmamızda hastaların median sağkalımı 76,5 ay olarak hesaplandı (GA%95 46 ay-107 ay).

Sonuç: Çalışmamızda saptadığımız 76,5 aylık median sağkalım sü-resi literatür ile uyumludur (2). Yine literatür ile benzer olarak primer kitle bizim çalışmamızda da pankreas yerleşimliydi (3). Çalışmamızın en önemli kısıtlılıkları, hasta sayımızın sınırlı oluşu ve retrospektif bir çalışma olduğundan kayıtlara erişimde sorunlar yaşanmasıydı.Anahtar Kelimeler: nöroendokrin tümör, proliferasyon indeksi, oktreo-tid, lanreotid, somatostatin

Kaynakça1. Klimstra DS, Kloppell G, La Rosa S, Rindi G. Classification of neuroendocrine

neoplasms of the digestive system. In: WHO Classification of Tumours: Digestive System Tumours, 5th ed, WHO Classification of Tumours Editorial Board (Ed), International Agency for Research on Cancer, Lyon 2019. p.16.

2. Anja R, Hans HM et al. Placebo-Controlled, Double-Blind, Prospective, Randomized Study on the Effect of Octreotide LAR in the Control of Tumor Growth in Patients With Metastatic Neuroendocrine Midgut Tumors: A Report From the PROMID Study Group, J Clin Oncol 27:4656-4663.

3. Martyn E. Caplin, D.M. et al. Lanreotide in Metastatic Enteropancreatic Neuroendocrine Tumors, N Engl J Med 2014;371:224-33

hasta popülasyonunda ek faktörlerin de değerlendirildiği çalısmalar ile doğrulandığında yeni tedavi yaklaşımlarının oluşmasına katkı sağ-layabilir.Anahtar kelimeler: pankreatik nöroendokrin tümör, prognostik faktör, anatomik lokalizasyon

Kaynakça1. Benetatos N, Hodson J, Marudanayagam R, Sutcliffe RP, Isaac JR, Ayuk J,

Shah T & Roberts KJ. Prognostic factors and survival after surgical resection of pancreatic neuroendocrine tumor with validation of established and modified staging systems. Hepatobiliary and Pancreatic Diseases International 2018 17 169–175.

2. Han X, Xu X, Ma H, Ji Y, Wang D, Kuang T, Wu W, Song B, Li G, Jin G et al. Clinical relevance of different WHO grade 3 pancreatic neuroendocrine neoplasms based on morphology. Endocrine Connections 2018 7 355–363.

3. Gao Y, Gao H, Wang G, Yin L, Xu W, Peng Y, Wu J, Jiang K, Miao Y. A meta- analysis of Prognostic factor of Pancreatic neuroendocrine neoplasms. Sci Rep. 2018 May 8;8(1):7271

4. Lee L, Ito T, Jensen RT. Prognostic and predictive factors on overall survival and surgical outcomes in pancreatic neuroendocrine tumors: recent advances and controversies. Expert Rev Anticancer Ther. 2019 Dec;19(12):1029-1050. doi: 10.1080/14737140.2019.1693893. Epub 2019 Nov 27.

5. Ling Q, Xu X, Zheng SS & Kalthoff H. The diversity between pancreatic head and body/tail cancers: clinical parameters and in vitro models. Hepatobiliary and Pancreatic Diseases International 2013 12 480–487.

Tablo 1. Hasta Bilgileri ve Özellikleri

Tümör lokalizasyonu Baş Gövde/Kuyruk p değeri

Yaş 58.3( ±10.6) 48.6 (±10.5) 0.780

Kadın 6 (%43) hasta 6 (%60) hasta 0.408

Erkek 8 (%57) hasta 4 (%40) hasta

ECOG PS 0 9 (%64) hasta 3 (%30) hasta 0.118

ECOG PS 1 4 (%29) hasta 7 (%70) hasta

ECOG PS 2 1 (%7) hasta

Gastrinoma 1 hasta 0.34

İnsülinoma 1 hasta

Non-Fonksiyonel 13 (%92 )hasta 9 (%90) hasta

Tümör boyutu ≤2 3 hasta 1 hasta 0.68

Tümör boyutu >2 9 (%64) hasta 8 (%80) hasta

Ki 67 <%3 3 hasta 0.034

Ki 67 %3-%20 2 hasta 8 (% 57) hasta

Ki 67 >%20 4 (% 40) hasta 1 hasta

Mitoz <2 1 hasta 3 hasta 0.345

Mitoz 2-20 2 hasta 3 hasta

Mitoz >20 2 hasta

Grade 1 3 hasta 0.128

Grade 2 4 hasta 1 hasta

Grade 3 2 hasta 5 hasta

PNİ 2 hasta 1 hasta 0.565

Vİ 2 hasta 0.207

KC metastazı 13 (%93) hasta 7 (% 70) hasta 0.139

Cerrahi 4 (% 29) hasta 4 (% 40) hasta 0.558

LND 3 (%21) hasta 3 (% 30) hasta 0.633

Somatostatin analoğu 10 (% 71) hasta 4 (% 40) hasta 0.124

Kemoterapi 4 (% 29) hasta 6 (% 60) hasta

PRRT 8 (% 57) hasta 6 (% 60) hasta 0.889

127

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Olgu: 67 yaşında erkek hastada kilo kaybı,yutma güçlüğü,kusma şikayeti ile genel dahiliye kliniğimizde malignite açısından tetkik edilir-ken çekilen toraks ve abdomen BT sonucunda akciğerde 5 mm’lik no-düller saptandı.Non-spesifik olmakla birlikte malignite ekarte edilemez şeklinde yorumlandı.Daha sonra yapılan endoskopide özofagogastrik bileşkeden kardiyaya uzanım gösteren kitlesi tespit edildi.Patolojisi intestinal tip Adenokarsinom olarak sonuçlanan hastaya evreleme amaçlı PET/CT planlandı.Özefagus distal kesiminde malign kitlesel lezyon(SUVmax:7,1),her iki akciğerde yer alan milimetrik nodüllerin bazılarında hafif düzeyde artmış F-18 FDG tutulumu (SUVmax: 1,1) izlendi. SUVmax değer düşük olmasına rağmen metastaz açısından şüpheli olarak görüldü.Hastanın tedavi sürecini ve planını değiştirecek bu soru işaretini aydınlatmak adına göğüs cerrahisi tarafından hastaya VATS eşliğinde sol akciğer üst lob wedge rezeksiyon yapılmış olup pa-toloji sonucu mide adenokarsinomunu metastazı olarak sonuçlandı.Hasta onkolojik açıdan metastatik olarak değerlendirildi.HER-2 pozi-tif olan hastaya modifiye de gramon+Sisplatin+Trastuzumab tedavisi planlandı.6 mm den küçük nodüller için için daha fazla takip gerekli değildir ancak şüphe varlığında ileri inceleme mutlaka gereklidir.

Sonuç: Mide kanserinin cerrahi öncesi evrelemesinde 18F-FDG PET/BT’nin tanısal gücü BT’ye göre düşük olmakla birlikte kıyasla-nabilir düzeydedir.Bölgesel lenf nodlarının değerlendirilmesinde, du-yarlılığının yüksek olması nedeni ile BT’de şüpheli lenf nodu saptanan hastaların değerlendirilmesinde yararlı olabilir. Diğer histolojik alt tip-lere göre düşük düzeyde 18F-FDG tutulumu izlenen taşlı yüzük hücreli karsinomalı ve erken evre mide kanserli vakaların cerrahi öncesi evre-lemesinde 18F-FDG PET/BT’nin rolü sınırlı görünmektedir.FDG PET, yanlış pozitif ve yanlış negatif bulgular verebilir. Boyutu ≤8 mm olan nodüller ve saf buzlu cam nodülleri de PET’te yalancı negatif olabilir.Vakamızda da olduğu gibi 8 mm ve altı FDG tutmayan nodüllerde her zaman şüpheci olmakta yarar vardır.Anahtar Kelimeler: Mide kanseri, kanser evrelemesi, pozitron emisyon tomografi/bilgisayarlı tomografi

P-135 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

EZH2 VE INI-1 MARKERLARININ HEPATOSELLÜLER KANSERDE BOYANMA SIKLIĞI, PROGNOZ ÜZERİNE ETKİSİ VE PREDİKTİF DEĞERİ

Mehmet Mutlu Kıdı1, Ertuğrul Bayram1, Berksoy Şahin1

1Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: HSK, genellikle altta yatan bir kronik hepatit veya siroz zemi-ninde gelişen tek veya çok sayıda nodüllerle seyreden primer malign karaciğer hastalığıdır. HSK moleküler patogenezi oldukça kompleks ve heterojen bir kanserdir. HSK moleküler patogenezi genetik ve epi-genetik değişikliklerin katıldığı çok basamaklı bir süreçtir. HSK henüz patogenezi tam olarak aydınlatılmamış bir malignitedir. Patogenezini anlayabilmek için çok sayıda epigenetik ve genetik çalışmalar yapıl-maktadır. Biz de EZH2 ve INI-1 ekspresyon düzeyinin HSK epigeneti-ğindeki önemini anlamayı amaçladık..

Gereç ve Yöntem: 2011-2019 yılları arasında ÇÜTF’ nde takip edilen patolojik tanısı bulunan 103 HSK’ li vaka seçildi. EZH2 ve INI-1 immunohistokimya yöntemi ile değerlendirildi.

Bulgular: 2011-2019 yılları arasında Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’ nde takip edilen patolojik tanısı bulunan 103 HSK’ li vaka incelendi. Hastaların median yaşı 68 (min17- max 89) idi. İmmuno-histokimya yöntemi ile bakılan EZH2, 45 (% 43,7) hastada pozitif bo-yanma gösterdi, 58 (% 56,3) hastada boyanma gözlenmedi. INI-1 ise 92 (%89,3) hastada pozitif boyanma gösterdi, 11 (% 10. 9) hastada boyanma gözlenmedi. Retrospektif olarak değerlendirlen hastaların 32’ si yaşıyordu, 71’i ölü idi. EZH2 pozitif grupta ki hastaların mPFS 5 negatif grup mPFS 9 ay hesaplandı (p=0,012), toplam sağkalım analizine bakıldığında pozitif grup mOS 8 negatif grup mOS 27 ay olarak hesaplandı (p=0,012). Lokorejyonel ve/veya sorafenib HSK’ de bir tedavi seçeneği olduğu için lokorejyonel ve lokorejyonel artı

Tablo 1: Tümör lokalizasyonu, tanı anında tümöral grade, Kİ-67 proliferasyon indeksi

Tablo 2: Metastaz bölgeler ve tedavi modaliteleri

P-134 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

MİDE ADENOKANSER OLGUSUNDA SUV MAX’I DÜŞÜK METASTATİK LEZYON

Yavuz Altunlu1, Mehmet Uzun2, Aziz Karaoğlu2

1Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, izmir 2Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, medikal Onkoloji Bilim Dalı, izmir

Giriş: Mide kanseri,dünyada kansere bağlı ölümlerin yaygın bir nedenidir.Tanı için hastanın klinik öyküsü ve klinik muayenesinin yanı sıra nükleer tıp araçları da gereklidir. [ 18 F] FDG PET / CT kanser hastalarında evreleme, yeniden evreleme, tedaviye yanıtın değerlen-dirilmesi için yaygın olarak kullanılmaktadır. BT ile karşılaştırıldığında lenf nodu evrelemesindeki etkinliği düşüktür. Bu yüzden genel görüş preoperatif evreleme için tek başına kullanımından ziyade BT ile bir-likte değerlendirilmesi lehinedir. PET/BT de ölçülen maksimum stan-dart uptake (SUVMax) değerleri lezyonların metastatik olup olmama ihtimali hakkında yorum yapılmasını sağlar.Bu yazıda SUVmax değeri düşük olan bir lezyonun mide adenokanser metastazı olarak sonuç-lanmasını ele aldık.

128

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-136 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

BEYİN VE KEMİK METASTAZLARI OLAN HEPATOSELLÜLER KARSİNOM TANILI OLGU

Mehmet Murat Zerey1, Orhan Önder Eren1, Melek Çağlayan1, Abdussamet Batur2, Serdar Uğraş3, Farise Yılmaz4, Özlem Ata1

1Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Radyoloji Anabilim Dalı 3Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Patoloji Anabilim Dalı 4Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Nükleer Tıp Anabilim Dalı

Giriş: Hepatosellüler karsinom tanılı hastalarda beyin metastazı yaklaşık %1 oranında nadiren görülmektedir. Hepatosellüler karsi-nomda beyin metastazının saptanması oldukça kötü prognoz ile iliş-kilidir. Diğer kanser türlerinde görülen beyin metastazlarının aksine hepatosellüler karsinom beyin metastazlarında intraserebral hemo-raji daha fazla saptanmaktadır. (1) Hepatosellüler karsinomda kemik metastazları da nadiren görülmektedir. Kemik metastazı insidansı %3 -%20 arası bildirilmekle birlikte spinal metastazlar %0.2 ile %2 ara-sında saptanmaktadır. Kemik metastaz varlığı kötü prognoz ile ilişkili kabul edilmektedir. (2) Bu vakada hastanemizde tanı anında yaygın beyin ve kemik metastazları saptanan hepatosellüler karsinom tanılı hasta sunulmaktadır.

Olgu: Bilinen Diyabetes Mellitus, Hipertansiyon, Koroner Arter Hastalığı ve Romatoid Artrit tanıları olan 72 yaşındaki erkek hasta bir haftadır olan baş ağrısı ve sırt ağrısı şikayetleriyle Beyin ve Sinir Cerrahisi polikliniğine başvurmuş. Baş ağrısı için çekilen beyin man-yetik rezonans görüntülemesinde; sağ insular korteks düzeyinde bir adet, sağ frontal lob ve sağ parietal lobta birer adet ve sol temporal lob posteriorunda bir adet beyin metastazı saptanılmış. Akut nöroşi-rurjik cerrahi girişim düşünülmeyen hastaya çekilen PET- BT’de FDG tutulumu olan karaciğerde kitle, boyunda ve mediastende yaygın lenf nodları, sternumda, kostalarda, vertebralarda, pelviste, humerus ve femurda yaygın kemik metastazları saptanmış. Tıbbi Onkoloji polikli-niğimize yönlendirilen hastanın karaciğerdeki kitlesinden yaptırılan bi-yopsinin patoloji sonucu hepatosellüler karsinom ile uyumlu görüldü. Beyin metastazlarına ve bazı kemik metastazlarına radyoterapi verildi. Romatoid artrit ve kardiyak hastalık öyküsü olan hastadan romatoloji ve kardiyoloji bölümlerinden onay alınarak gemsitabin oksaliplatin tedavisi verildi. 1. Kür gemsitabin oksaliplatin tedavisi sonrası hasta kemoterapiyi tolere edememesi nedeniyle tedavisi kesildi. Child-Pugh skoru Child A olan hastaya sorafenib tedavisi başlandı. Sorafenib te-davisini iki ay kullanan takibinde herhangi ciddi bir yan etki görülme-yen hastanın dış merkezde multiorgan yetmezliği nedeni ile eksitus olduğu öğrenildi.

Sonuç: Hepatosellüler karsinomda beyin ve kemik metastazları çok nadir görülmekle birlikte prognozu oldukça kötü etkilemektedir. Beyin metastazı saptanan hastalarda genel sağkalım 1 ila 4.5 ay ara-sında görülmektedir. Beyin metastazlarının tedavisinde cerrahi, rad-yoterapi, sistemik kemoterapi, immünoterapi ve hedefleyici tedaviler yer almaktadır. (1,3) Kemik metastazlarına yönelik optimal tedavi stratejileri henüz netlik kazanmasa da sorafenib tedavisi ön planda yer almaktadır. (2)

Anahtar Kelimeler: Hepatosellüler karsinom, beyin metastazı, kemik metastazı

Kaynakça1. Brain metastases from hepatocellular carcinoma: recent advances and future

avenues Shanshan Wang, Anqiang Wang, Jianzhen Lin, Yuan Xie, Liangcai Wu, Hanchun Huang, Jin Bian, Xiaobo Yang, Xueshuai Wan, Haitao Zhao, Jiefu Huang Oncotarget. 2017 Apr 11; 8(15): 25814–25829. Published online 2017 Feb 25. doi: 10.18632/oncotarget.15730

2. Bhatia, R., Ravulapati, S., Befeler, A. et al. Hepatocellular Carcinoma with Bone Metastases: Incidence, Prognostic Significance, and Management—Single-Center Experience. J Gastrointest Canc 48, 321–325 (2017). https://doi.org/10.1007/s12029-017-9998-6

3. Jiang, XB., Ke, C., Zhang, GH. et al. Brain metastases from hepatocellular carcinoma: clinical features and prognostic factors. BMC Cancer 12, 49 (2012). https://doi.org/10.1186/1471-2407-12-49

sorafenib tedavisi alan hasta grupları birlikte analiz edildi. EZH2 po-zitif grup hastaların mPFS 4, negatif grubun mPFS 14 ay hesaplandı (p=0,014). Pozitif grubun mOS 16, negatif grubun mOS 41 ay he-saplandı (p=0,077).

Sonuç: EZH2’ nin mutasyonu ya da aşırı ekspresyonu birçok kanserle Ilişkilendirilirken INI-1 proteini tüm hücre tiplerinde exprese edilir. INI-1 ekspresyon kaybı çeşitli malignitlelerle ilişkilendirilmiştir.Bir birleri ile zıt ilişki gösterdiğini düşündüğümüz markırları boyadık ama INI-1’in hepatosellüler kanser hücrelerinde yüksek oran da pozitif boyanması hipotezimizle uyuşma göstermedi. EZH2 pozitif gruptaki hastalar istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde daha kısa yaşam süresi gösterdi. Yaptığımız çalışma EZH2’ nin evreden bağımsız olarak prog-nozu kötüleştirebileceğiniceğini işaret etmektedir. Evreden bağımısız olarak hastalığın gidişatı hakkında bilgi verebilir. Biz bu çalışmamızda hasta popülasyonumuz yetersiz olduğu için EZH2’nin prediktif etkinli-ğini net gösterecek hasta çoğunluğuna ulaşamadık. Ancak bu çalışma devam eden bir çalışmadır. Gözüken o ki EZH2 hem tirozin kinaz in-hibitörleri hem de immunoterapi ile ilgili predikte edici rolü olacaktır. Yaptığımız çalışmaya benzer literatürde çalışma olmayıp bu konu ile ilgili prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır. Çalışmamızın faz II çalışma-sında olan EZH2 inhibitörünün (tazemetostat) HSK’ li hastalarda kul-lanımına öncü olması da umut edilmektedir.Anahtar Kelimeler: EZH2, INI-1, HSK

Şekil 1: EZH2 ekspresyonuna göre toplam sağkalım analizi

Şekil 2: EZH2 expresyonuna göre progresyonsuz sağ kalım grafiği

Şekil 3: Lokorejyonel ve Lokorejyonel artı Sorafenib Tedavisi Alan Hastaların EZH2 Ekspresyon Durumuna Göre Sağkalım Analizi

129

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tartışma ve Sonuç: GIST‘lerde prognoz,primer ortaya çıkan yer, tümör boyutu ve mitotik aktiviteyle ilişkilendirilmiştir. Primeri mide kaynaklı olan GİST‘ler daha iyi prognoza sahipken, mitotik aktivite-si yüksekse kötü prognozlu olma eğilimindedir. Hastaların geneline bakıldığında yaklaşık %10-20’si metastatik hastalıkla başvurmaktadır.En yaygın görülen metastaz bölgeleri, KC, omentum ve peritondur.GIST’ler nadiren abdominal lenf nodlarına veya extraabdominal metastaz yaparlar. Perikardiyal metastazlar ise literatüre bakıldığında çok daha nadir görülür. Olgumuzun GİST’lerin nadir görülen kardi-yak metastazları açısından literatüre katkı sağlayacağı düşünülmüştür. Ayrıca olgumuzun tedavi ve takibi, benzer klinik seyirli hastaların izle-minde yol gösterici olacaktır. Anahtar Kelimeler: GİST,metastaz,perikardiyal metastaz,

Kaynakça1. Rubin BP, Fletcher JA, Fletcher CD. Molecular Insights into the Histogenesis and

Pathogenesis of Gastrointestinal Stromal Tumors. Int J Surg Pathol 2000; 8:5.2. Miettinen M, Lasota J. Gastrointestinal stromal tumors--definition, clinical,

histological, immunohistochemical, and molecular genetic features and differential diagnosis. Virchows Arch 2001; 438:1.

3. Miettinen M, Sarlomo-Rikala M, Lasota J. Gastrointestinal stromal tumors: recent advances in understanding of their biology. Hum Pathol 1999; 30:1213.

4. Reith JD, Goldblum JR, Lyles RH, Weiss SW. Extragastrointestinal (soft tissue) stromal tumors: an analysis of 48 cases with emphasis on histologic predictors of outcome. Mod Pathol 2000; 13:577.

5. Medeiros F, Corless CL, Duensing A, et al. KIT-negative gastrointestinal stromal tumors: proof of concept and therapeutic implications. Am J Surg Pathol 2004; 28:889.

6. Beltran MA, Cruces KS. Primary tumors of jejunum and ileum as a cause of intestinal obstruction: a case control study. Int J Surg 2007; 5:183.

7. Tran T, Davila JA, El-Serag HB. The epidemiology of malignant gastrointestinal stromal tumors: an analysis of 1,458 cases from 1992 to 2000. Am J Gastroenterol 2005; 100:162.

8. DeMatteo RP, Lewis JJ, Leung D, et al. Two hundred gastrointestinal stromal tumors: recurrence patterns and prognostic factors for survival. Ann Surg 2000; 231:51.

P-139 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

DEV POSTERİOR MEDİASTİNAL KİTLE OLGUSU: NÖROFİBROMATOZİS TİP 1 ZEMİNİNDE GELİŞEN GASTROİNTESTİNAL STROMAL TÜMÖR.

Volkan Aslan1, Ozan Yazıcı1, Nuriye Özdemir1, Ahmet Özet1

1Gazi Üniversitesi Medikal Onkoloji

Özet: Gastrointestinal Stromal Tümörler çoğunlukla midede loka-lizedir ve özofageal GİST oldukça nadirdir. Çeşitli genetik bozukluklar GİST gelişme riskini artırır, bunların en yaygın olanı NF-1’dir. Nöro-fibromatozisli hastada gelişen posterior mediasteal GİST olgusu henüz bildirilmemiştir.

Olgu: 48 yaşında erkek hasta yaklaşık 2 yıldır var olan progresif dispne ve son aylarda ortaya çıkan disfaji şikayeti ile başvurdu. Hasta-nın fizik muayenesinde ECOG performans durumu 1 olup, tüm göv-dede cilt ile aynı renkte yaygın nodüller sütlü kahverengi görünümde makuler cilt lezyonları mevcuttu (Şekil 1). Torakal bilgisayarlı tomog-rafide (BT) posterior mediasten yerleşimli 11 x 14x12 cm boyutlarında kistik, lobüle kontur kitle saptandı (Şekil 2). Kitle yemek borusuna ve her iki akciğerde basıya neden olmaktaydı. Posterior mediastinal kit-le ön tanısıyla postero lateral torakotomi yapıldı, dev semisolid kitle komşu vertebra, yemek borusu, perikard ve alt pulmoner venden di-seke edildi. Makroskopik değerlendirmede tümör 13,5× 10 cm olarak ölçüldü ve kapsülsüz yapıdaydı. Patolojik incelemede iğsi hücreleri izlendi (Şekil 3).Hafif atipi içeriyordu ve mitotik index 3/50 idi. Tü-mör hücrelerinin immünohistokimyasal analizi GIST ile uyumluydu. (CD117 ve CD34 diffüz pozitif (Şekil 3), S-100, SMA, DESMİN, EMA ve DOG-1 negatif; Ki67 indeksi %1, SDH-A ve SDH-B kaybı gözlen-medi). Hastaya deri biyopsisi yapıldı ve nörofibrom olarak raporlandı.Genetik inceleme ile NF-1 tanısı doğrulandı. Yüksek riskli olarak de-ğerlendirilen hastaya adjuvan imatinib tedavisi başlandı.

Şekil 1: Sağ parietal lobda metastaz

P-137 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

GASTROİNTESTİNAL STROMAL TÜMÖRÜN PERİKARDİYAL METASTAZI : OLGU SUNUMU

Tülay Yıldız1, Sercan Ön 2, Damla Günenç2, Bülent Karabulut2

1Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Gastrointestinal stromal tümörler (GIST), nadir görülen tü-mörler olup, primer gastrointestinal tümörlerin %1-2 sini oluşturur.Na-dir görülmesine rağmen gastrointestinal traktın en sık görülen mezen-kimal tümörüdür.GIST‘ler tipik olarak mide ve ince bağırsaktan köken almakla birlikte, omentum, mezenter, kolon ve özefagustan da köken alabilirler.Çoğu GIST, KIT veya trombosit kaynaklı büyüme faktörü reseptör alfa‘da mutasyonlar içerir.GIST’lerin çoğu, karaciğer(KC) ve abdominal kaviteye metastaz yapmaktadır.Extraabdominal metastaz-lar ise nadir olmakla birlikte daha çok akciğer ve kemik metastazlarına rastlanır.Bu olguda perikardiyal metastazı olan GIST tanılı hastadan bahsedeceğiz.

Olgu: 46 yaş kadın.Karında şişlik ve halsizlikle başvurdu.Fizik muayenede batında ele gelen kitle nedenli yapılan görüntüleme-de KC,dalak ve mideyi doldurup inferiora iten 20 cmlik kistik kitle saptandı. Epitelyal tümör belirteçleri negatif olan hasta rezektable mezenkimal kitle ön tanısıyla opere edildi. Tümör patolojisi GIST’le uyumlu,tümör en büyük boyutu 20 cm, kapsül intakt, 50 büyük bü-yütmede 15 mitoz,ki67 %20, AFIP kriterlerine göre yüksek riskli bu-lundu. Periton ve over metastazı saptandı. Kliniğimize başvuran has-taya imatinib 400 mg/gün başlandı. 3. yıl sonunda nüks lezyon sap-tanmaması nedeniyle tedavi kesildi. 2 yıl sonraki görüntülemelerde peritoneal implantlar ve prekardiyak alanda perikarda invaze 5 cmlik metastatik kitle saptandı. Nüks açısından yüksek riskli olan hasta doku biyopsisini kabul etmedi. Metastatik GIST nüksü düşünülerek hastaya imatinib 400 mg/gün tekrar başlandı. Kontrol görüntülemede perito-neal implantlarda boyutsal parsiyel regresyon ve prekardiyak lezyon-da da parsiyel morfolojik yanıt elde edildi. İmatinibe devam edildi. Pandemi nedenli takibi aksayan hasta, ağustos 2021’de nefes darlığı ile başvurdu. Yapılan görüntülemede minimal perikardiyal efüzyon ve prekardiyak kitlenin 6 cm‘ye progrese olduğu görüldü. EKO’da kalp yetmezliği dışlandı. Klinik, kitle progresyonuna bağlandı.Cerrahi ek-sizyona uygun bulunmayan hastanın imatinib tedavisi kesildi. Eylül 2021’de sunitinib 37,5 mg/gün başlandı. Radyolojik yanıt değerlen-dirmesi henüz yapılmadı.

130

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 3

P-140 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

MİDE TAŞLI YÜZÜK HÜCRELİ ADENOKARSİNOM OLGUSUNUN İZOLE KEMİK İLİĞİ METASTAZI

Nurhan Önal Kalkan1, Mihrap Gürel Sezer2, Mehmet Naci Aldemir1, Umut Çakıroğlu1

1Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bilim Dalı 2Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş: Mide adenokarsinomun nadir bir alt tipi olan taşlı yüzük hüc-reli karsinom genel olarak kötü prognoza sahip olduğu bildirilmektedir (1). Bu kanserin en belirgin patolojik bulgusu taşlı yüzük şekilli hüc-reler ve intraselüler musin birikimidir Mide taşlı yüzük hücreli ade-nokarsinomun izole kemik iliği metastazı oldukça nadir olup sıklıkla birlikteliğinde batın içi implantlar ve visseral organ metastazları eşlik etmektedir (2). Bizim vakamız mide taşlı yüzük hücreli kanserinin geç ve olağandışı bir metastaz vakası olması sebebi ile sunulmaktadır.

Olgu: 37 yaşında erkek hasta yeni gelişen nefes darlığı, halsizlik ve çabuk yorulma şikayetleri üzerine hastaneye başvurdu. Tetkiklerinde Hb:6 mg/dl,WBC:5850µ/L,Nötrofil:3940 µ/L,Trombosit sayısı:31.000/ µL,AST:25 IU/L,,ALT:35 IU/L,,ALP:531 IU/L, LDH:1526 IU/L,Total Billürbin:1 mg/dl olarak saptandı .Hastanın CA 19-9 ve CEA değer-leri normal aralıkta idi. Hastanın anamnezinde 5 yıl önce mide taşlı yüzük hücreli adenokarsinom tanısı nedeni ile subtotal gastrektomi ve lenf nodu disseksiyonu uygulandığı öğrenildi. Operasyon patolojisi pT4N2BM0 olan hastaya adjuvan tedavi olarak 6 kür Kapesitabin ve Oksaliplatin (XELOX) tedavisi uygulanmış.Hastanın malignite öyküsü ve bisitopeni varlığı nedeni ile yeniden evreleme amaçlı çekilen PET BT de, rezidü mide dokusunda yaygın kalınlaşma ve artmış 18F-FDG tutulumu izlenmektedir(SUVmax: 14.8) . Aksiyel ve apendiküler is-kelet sisteminde yaygın sklerotik değişiklikler ve heterojen tarzda pa-tolojik 18F-FDG tutulumu saptandı(SUV max:9.0).Hastaya yapılan endoskopide nüks lehine bulgu saptanmayıp mide kardiyada gastrit ile uyumlu hiperemik ödemli görünüm mevcuttu. Hastanın kemik iliği biyopsisinde,CK 7 pozitif, CK20 negatif, CDX2 fokal pozitif, HER-2 negatif,mide taşlı yüzük hücreli adenokarsinomun metastazı olarak raporlandı. Tümörün immünohistokimyasal olarak incelenmesinde MMR protein ekspresyon kaybı yoktu. Hasta metastatik mide kanseri olarak kabul edildi. Hastaya öncelikle trombosit ve eritrosit süspansi-yonu replasmanından sonra hastanın genç ve fit hasta olması sebebi Dosetaksel,Sisplatin,Fluorourasil (MDCF) tedavisi başlandı.Hasta 2 kür kemoterapi sonrası kan replasman ihtiyacı azaldı ve şikayetlerinin gerilemesi üzerine tedavisine devam edilme kararı alındı.

Sonuç: Mide taşlı yüzük hücreli adenokarsinomun izole kemik ili-ği metastazı oldukça nadir görülmektedir. Olgumuzu özellikli yapan 5 yıl önce taşlı yüzük hücreli mide adenokarsinomu nedeni ile opere

Tartışma: Hastamızın en önemli özelliği NF1 zemininde gelişen dev bir posterior mediastinal GİST olgusu olmasıdır. NF1 ile ilişkili GIST'ler çoktur ve genellikle düşük derecelidir ve tipik olarak jejunum, ileum, duodenum ve mideyi etkiler (1). literatürde posterior medias-tinal GİST olgusu oldukça nadirdir. Yakın tarihli bir literatür tarama-sında, posterior mediastinal kitle tanısından sonra 12 GİST olgusunun bildirildiği bir çalışmada, en çok özefagus kaynaklı ve 2 olgu mide kaynaklıdır. Çoğunlukla yaşlılarda ortaya çıktığı ve dev kitleler olarak ortaya çıktığı bildirilmiştir (2). Bizim olgumuzda mediastinal kitlenin daha genç yaşta dev boyutlara ulaşabilmesi dikkat çekicidir. Bildiğimiz kadarıyla, mevcut hasta literatürde NF-1 temelinde gelişen posterior mediastinal GİST tanısı alan ilk olgudur. Özofagus GIST'lerinin nadir olması nedeniyle optimal cerrahi yöntem belirsizdir. Genellikle daha küçük tümörlerde (2-5 cm) enükleasyon önerilirken, 9 cm'den büyük GİST'lerde özofajektomi önerilmektedir (3). Bizim olgumuzda özofa-gus invazyonu yoktu ve özofagus cerrahisine gerek kalmadan dev kitle total olarak çıkarıldı.

Sonuç: Burada nörofibromatozis tip 1'e bağlı gelişen ve son derece nadir görülen posterior mediastinal kitle tanısı alan erişkin bir GİST ol-gusu sunulmaktadır. Bu hastaların tedavi algoritması henüz net olarak ortaya konulmamıştır.Anahtar Kelimeler: Dev Posterior Mediastinal Kitle, Nörofibromatoz Tip 1, Gastrointestinal Stromal Tümör.

Kaynakça1. Andersson J, Sihto H, Meis-Kindblom JM, Joensuu H, Nupponen N, Kindblom

L-G. NF1-associated gastrointestinal stromal tumors have unique clinical, phenotypic, and genotypic characteristics. The American journal of surgical pathology. 2005;29(9):1170-6.

2. Yin X, Shen C, Yin Y, Cai Z, Chen Z, Zhang B. Giant gastric stromal tumor mimicking as a posterior mediastinal mass: a case report and literature review. Medicine. 2018;97(41)

3. Jiang P, Jiao Z, Han B, Zhang X, Sun X, Su J, et al. Clinical characteristics and surgical treatment of oesophageal gastrointestinal stromal tumours. European journal of cardio-thoracic surgery. 2010;38(2):223-7.

Şekil 1

Şekil 2

131

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

idi. Hastaların %7.4'ünde tam yanıt saptandı. Grade 3-4 toksisiteler arasında nötropeni (%44,6), lökopeni (%27,6), nöropati (%12,7) ve yorgunluk (%9,5) en sık gözlenen toksisitelerdi.

Tartışma: Bu çalışmadaki bulgular ışığında FLOT rejimi mMK’nin birinci basamak tedavisinde etkili ve güvenli tedavi seçeneklerinden biri olmakla birlikte bu konuda daha çok hasta sayısının olduğu ran-domize prospektif klinik çalışmalara ihtiyaç vardırAnahtar Kelimeler: mide kanseri, FLOT, kemoterapi, metastaz, ilk seri

P-142 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

ORBİTAL METASTAZ İLE TANI KONULAN MİDE ADENOKARSİNOM VAKASI

Umut Çakıroğlu1, Mehmet Naci Aldemir1, Nurhan Önal Kalkan1, Cansel Ziyanak2

1Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş: Mide kanserinin orbital metastazları çok nadirdir. Orbital metastazlara bağlı oküler semptomlar ekimoz, konjonktival hemo-raji, oküler ağrı, göz kapağında şişlik, diplopi, oküler hareketlerde kısıtlılık, propitozis ve görmede bulanıklıktır. Orbital metastaza bağlı olan okuler bulgular primer lezyonun bulgu vermesinden önce gö-rülmektedir.

Olgu: Gözde ağrı, görmede bulanıklık şikayetleri ile başvuran 71 yaşındaki erkek hastanın yapılan muayenesinde sol gözde ekzoftal-mus ve göz çevresinde yoğun konjesyon, primer pozisyonda mediale deviye duruş saptandı. Çekilen orbita MR’da orbital kitle saptandı. Biyopside metastatik karsinom gelmesi üzerine sistemik tarama amaçlı çekilen PET/BT’de sol orbital bölge posterior kesimi dolduran yakla-şık 5,3x3,9 cm boyutlarında kitlesel lezyon, boyunda ve mediastende birkaç adet lenf nodunda, her iki akciğerde subsantimetrik birkaç adet nodüler lezyonda, mide korpusu küçük kurvatur seviyesini ve mide distal kesimi yaygın tarzda tutan duvar kalınlaşma alanlarında, en büyüğü yaklaşık 3,5 cm çapında olmak üzere abdomende perigast-rik, paraaortik, aortakaval, perikaval alanda, superior frenik bölgede, abdominopelvik yağ doku içerisinde ve her iki inguinal bölgede izle-nen multipl lenf nodlarında, en belirgini sağ uyluk posteromedialinde olmak üzere tüm vücutta kas doku içerisinde multipl hipermetabolik lezyon alanları, her iki sürrenal bezde izlenen hafif kalınlaşma alanla-rında ve karaciğerde en büyüğü yaklaşık 6,8 cm çapında olmak üzere her iki lobda izlenen multipl lezyon alanlarında yoğun artmış FDG tutulumları saptandı. Hastanın laboratuvar bulgularında CEA:266 ng/ml; CA 19-9: 14,8 IU/ml; LDH: 363 IU/L ve ALP: 274 IU/L olması dışında patolojik bir bulgu yoktu. Hastanın tanı sonrası dönemde ge-lişen bulantı, kusma ve oral alım bozukluğu olması nedeniyle yapılan endoskopisinde incisuradan başlayan pilora kadar uzanan 5-6 cm’lik ülserovejetan kitle lezyonu saptandı. Patolojisi adenokarsinom; orta derecede diferansiye glandüler yapıdaki tümöral odaklarla birlikte taşlı yüzük hücreli benzeri daha az diferansiye odaklar olarak raporlandı. Gözde şiddetli ağrısı olması nedeniyle cerbB2(Negatif; Skor 0) olan olguya öncelikle palyatif radyoterapi ardından sistemik tedavi plan-landı.

Tartışma: En sık görülen orbital metastazların primerlerine göre dağılımı toplumlardaki kanserlerin dağılımına göre değişmektedir. Li-teratüre baktığımızda hepatosellüler karsinom ve mide karsinomlarına bağlı orbital metastazlar Japonya’da ABD ve Avrupa’ya göre daha sık görülmektedir. Hepatosellüler kanser, nöroblastoma ve mide kan-serinde orbital metastaza bağlı olan okuler bulgular primer lezyonun bulgu vermesinden önce görülmektedir. Nöroblastoma ve lenfomalar sıklıkla bilateral orbital metastazlara neden olurlar. Metastatik hastalık-ta primer tedavi sistemik tedavi olmakla birlikte semptom kontrolü için palyatif radyoterapi öncelikli tedavi olabilmektedir.Anahtar Kelimeler: Orbital Kitle, Mide kanseri, Metastaz

edilen hastanın takibininde izole kemik iliği metastazı şeklinde nüks olmasıdır.Anahtar Kelimeler: Gastric cancer, Signet ring cell carcinoma,Bone marrow metastases

Kaynakça1. Maehara Y, Sakaguchi Y, Moriguchi S, et al. Signet ring cell carcinoma of the

stomach. Cancer 1992;69:1645–502. Kim HS, Yi SY, Jun HJ, et al. Clinical outcome of gastric cancer patients with

bone marrow metastases. Oncology 2007;73:192-7

Şekil 1: Kemik iliği biyopsisinin taşlı yüzük hücreli infiltrasyonu

P-141 Kolorektal Dışı Gastrointestinal Kanserler

METASTATİK MİDE KANSERİNİN BİRİNCİ BASAMAK TEDAVİSİNDE 5-FU, OKSALİPLATİN VE DOSETAKSEL (FLOT) REJİMİNİN ETKİNLİĞİ

Nail Paksoy1, İzzet Doğan1, Senem Karabulut1, Didem Taştekin1

1İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü, Tıbbi Onkoloji

Giriş: Metastatik mide kanserinin (mMK) prognozu kötüdür ve medyan sağkalım genellikle bir yıldan kısadır. Fluorourasil, Lökovo-rin, oxaliplatin ve docetaxel (FLOT) rejiminin lokal ileri MK’nin neo-adjuvan tedavisinde etkili olduğu gösterilmiştir. Ancak, mMK'deki FLOT rejiminin etkinliğine ilişkin veriler sınırlıdır. Bu çalışma, mMK’de FLOT rejiminin güvenliğini ve etkinliğini değerlendirmeyi amaçlamaktadır.

Gereç ve Yöntem: İnsan epidermal büyüme faktörü reseptörü-2 (HER2) negatif mMK’li hastaların klinikopatolojik verilerini retrospek-tif olarak değerlendirdik. Tüm hastalara iki haftada bir FLOT rejimi (5-fluorouracil: 2,600 mg/m2 24 saat infüzyon, lökovorin: 200 mg/m2, oxaliplatin: 85 mg/m2, dosetaxel: 60 mg/m2) uygulandı. Sağka-lım analizi için Kaplan-Meier yöntemi kullanıldı.

Bulgular: Çalışmaya 94 hasta dahil edildi. Hastaların %63.4'ü er-kek idi, Ortanca yaşı 58 (min-maks: 27-78) yıldı. Primer tümör yerle-şimleri mide (%72.3) ve gastroözofageal bileşke (%27.7) idi. Objektif yanıt oranı (ORR) hastaların %64,8'inde gözlendi. Medyan genel sağ-kalım (OS) 13.5 (%95 GA: 9.2-17.8) ay iken, progresyonsuz sağka-lım (PFS) 7 (%95 GA: 5.7-8.3) aydı. Bir yıllık sağkalım oranı %53.6

132

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya yeni tanı konulmuş, daha önceden kemoterapi ya da radyoterapi tedavisi almamış kolorektal kanserli 64 olgu ile 64 sağlıklı birey alındı. 18 yaş altı, 70 yaş üstü hastalar ve kan-ser tedavisi alan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Serum EPCAM ve VCAM-1 düzeylerinin kolorektal kanser evresi, diferansiyasyon dere-cesi, lenfovasküler ve perinöral invazyon varlığı, lenf nodu tutulumu ve metastaz ile ilişkisi araştırıldı. İstatistiksel inceleme, SPSS 19.00 programı kullanılarak yapıldı. Hesaplanan p<0.05 düzeyleri istatistik-sel olarak anlamlı kabul edildi.

Bulgular: Serum VCAM-1 ve EPCAM seviyesi açısından karşılaş-tırıldığında; hasta grubunda serum VCAM-1 seviyesi kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti (p=0.001). Kanserin diferansiyasyon derecesine göre sınıflandırıldığında, hasta grubundaki serum EPCAM ve VCAM-1 düzeylerindeki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulun-madı (sırasıyla p=0.229, p=0.477). Kolorektal kanser tanılı hastalar kanserin evresi, lenfovasküler ve perinöral invazyon varlığı, lenf nodu tutulumu ve metastaz durumu açısından değerlendirildiğinde; EPCAM düzeyleri açısından fark anlamlı olarak saptandı (sırasıyla p=0.001, p=0.008, p=0.003, p=0.004, p<0.001). Bu parametrelerle VCAM-1 seviyeleri arasında bir korelasyon saptanmadı (sırasıyla p=0.795, p=0.923, p=0.342, p=0.438, p=0.389).

Sonuç: Bu çalışmada EPCAM düzeyinin kanserin prognostik fak-törleri ile ilişkili olduğu görülmüş; ancak sağlıklı grupla karşılaştırıl-dığında tanısal yararı saptanamamıştır. VCAM-1 düzeyi ise, kontrol grubuna göre yüksek saptanmasına rağmen kanserin prognostik fak-törleri ile ilişkili bulunmadı. Kolorektal kanserde EPCAM ve VCAM-1’ in tek başına belirteç olarak kullanılmasının yeri halen belirsizliğini ko-rumaktadır. Hücre adezyon moleküllerinin kolorektal kanserde efektif kullanılması için daha detaylı çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: Kolorektal kanser, prognoz, VCAM-1, EPCAM

P-145 Kolorektal Kanserler

METASTATİK KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARDA PET-BT’DE YAĞ DOKU DAĞILIMI VE AKTİVİTESİNİN PROGRESYONSUZ SAĞKALIMLA İLİŞKİSİ

Tuba Karaçelik1, Buğra Kaya2, Mustafa Karaağaç1, Murat Araz1, Melek Karakurt Eryılmaz1, Hakan Bozcuk3, Mehmet Artaç1

1Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı 3Medikal Park Antalya Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Son zamanlarda yapılan çeşitli çalışmalarda vücut kitle in-deksi ve adipoz doku miktarının kanser hastalarının klinik seyrini et-kileyebileceği ortaya konmuştur. Bizde bu çalışmada metastatik kolo-rektal kanserli hastalarda PET-BT görüntülerini yeniden değerlendire-rek adipoz doku miktarı ve tümörün metabolik aktivitesinin prognozla ilişkisini araştırmayı amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza merkezimizde 2010-2018 yılları arasında metastatik kolorektal tanısı bulunan ve PET-BT çekilmiş 83 hasta dahil edildi. Hastaların dosyaları ve laboratuvar sonuçları retros-pektif olarak incelendi. Yağ doku dağılımı ve metabolik aktivitesinin belirlenmesi için PET-BT görüntüleri yeniden değerlendirildi. Subku-tan yağ doku (SAT) ve visseral yağ doku (VAT) hacmi ve metabolik aktivitesi ölçüldü. Tümör dokusundaki en yüksek SUV max. (tümör SUV max) değerlerine bakıldı. Yağ doku ve tümör FDG tutulumunun progresyonsuz sağ kalımla ilişkisi incelendi.

Bulgular: Çalışmaya alınan 83 hastanın 69’unda izlem sırasında progresyon görüldü. Ortalama progresyonsuz sağ kalım (PFS) süresi 11,03 aydı (%95 CI: 9,11-12,95). Tek değişkenli analiz sonuçlarına göre cinsiyet (p=0.073), komorbidite (p=0.003) ve tümör SUV max (p=0.014) PFS ile anlamlı ilişki gösterdi. Bu faktörlerin çoklu değiş-ken analizinde cinsiyet (p=0,05) ve tümör SUV max (p=0,036) PFS üzerinde etkiliydi. VAT volüm (p=0,983), VAT dansite (p=0,938), VAT suv mean (p=0,227) ve SAT volüm (p=0,355), SAT dansite

Kaynakça1. Goto et al. Metastasis of advanced gastric cancer to the extraocular muscle:

a case report. Journal of Medical Case Reports (2019) 13:107 https://doi.org/10.1186/s13256-019-2031-x

2. Celebi et al. Iris metastasis of gastric adenocarcinoma. World Journal of Surgical Oncology (2016) 14:71. DOI 10.1186/s12957-016-0840-6

3. Chekrine et al. Ocular metastasis heralding gastric adenocarcinoma. La Revue de médecine interne 31 (2010) e14–e16

4. Amemiya et al. Metastatic orbital tumors in Japan: A review of the literature. Ophthalmic Epidemiology 2002, Vol. 9, No. 1, pp. 35–47

5. Yan et al. Metastatic orbital tumors in southern China during an 18-year period. Graefes Arch Clin Exp Ophthalmol (2011) 249:1387–1393. DOI 10.1007/s00417-011-1660-6

P-143 Kolorektal Kanserler

MUİR-TORRE SENDROMU OLGUSU

Hamza Uğur Bozbey1, Kayhan Ertürk1, Fatih Selçukbiricik1, Nil Molinas Mandel1

1Koç Üniversitesi Hastanesi

Muir-Torre Sendromu nadir görülen, otozomal dominant geçişli bir kanser sendromudur. 57 yaşındaki olgumuz sağ göz kapağında sebase karsinom nedeniyle opere olan ve sonrasında akciğer ve ka-raciğer metastazları saptanan bir hastadır. Metastatik karaciğer lez-yonlarından yapılan biyopsi kolorektal kanser metastazı ile uyumlu bulundu. Bunun üzerine yapılan kolonoskopide rektumda tümör saptandı. Metastatik rektum kanseri kabul edilen hastaya kapesita-bin, oksaliplatin ve bevasizumab başlandı. Tedavi ile radyolojik yanıt alındı. Rektum kanseri (57 y) klinik tanısı ile göz kapağında sebase tümör (55 y) ve ailede kanser (anne ve teyzede Akciğer ca (70y, 69 y) öyküsü nedeniyle ayırıcı tanıda Lynch sendromu varyantı olan Mu-ir-Torre Sendromunun incelenmesi amacıyla MLH1 ve MSH2 genle-rinde kopya sayısına bağlı patojenik değişimlerine bakıldı. Delesyon veya duplikasyon saptanmadı. MLH1 ve MSH2 genlerinde kopya sayısı değişimi saptanmadı. Bununla birlikte MLH1 geninde c.32C>T klinik önemi bilinmeyen değişimi heterozigot olarak saptandı. MLH1 regülatör mutasyonları Muir-Torre Sendromu ile ilişkilendirildi. Teda-visi halen devam eden hastanın aile bireylerine 40 yaşında itibaren kolonoskopi ile senelik tarama önerildi. Hastamızda olduğu gibi göz kapağı tümörü gibi nadir tümörlerde akla genetik kanser sendromları gelmelidir. Bu durum hem hasta sağkalımı hem de aile bireylerinin taranması açısından önemli ve gereklidir. Anahtar Kelimeler: Muire-Torre sendromu, sebase karsinom, kolorektal karsinom

P-144 Kolorektal Kanserler

KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARDA EPCAM VE VCAM-1 SEVİYELERİNİN KLİNİK ÖNEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Hüseyin Engin1, Elif Güner Kahraman1

1Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Hücresel adezyon molekülleri (CAM), bazı malign tümör-lerde tanı ve prognoz belirteci olabilir. Literatürde adezyon molekül-lerinin epitelyal tümörler ile ilişkisi hakkında çeşitli çalışmalar vardır. Bu çalışmada kolorektal kanser tanılı hastalarda sağlıklı popülasyona göre serum VCAM-1 ve EPCAM düzeylerinin saptanması ve kolorek-tal kanser arasında ilişki olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Daha önceki çalışmalarda bu iki parametre beraber değerlendirilme-miştir.

133

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

özellikleri ve yerleşim yerine göre Armed Forces Institute of Pathology (AFIP ) skoru risk analizi yapılmış ve yüksek riskli olarak değerlendiril-miştir. Yüksek riskli tümör olması nedeniyle hastaya adjuvan imatinib tedavisi başlanması planlanmıştır.

Tartışma: Literatüre baktığımızda kolon yerleşimli GIST vakaları oldukça nadir olarak görülmektedir. Bu nedenle tedavi yönetimleri vaka bildirilerinden ya da küçük vaka serilerinden elde edilen bilgilerle yapılmaktadır. Nongastrik yerleşimli GIST olgularının gastrik yerleşim-li olgulara göre rekürrens açısından daha yüksek riske sahip oldukları bilinmektedir. Bu nedenle post operatif dönemde AFIP skoruna göre adjuvan tedavi endikasyonu daha sıklıkla konulmaktadır. Biz de klini-ğimizde takip ettiğimiz kolon yerleşimli GIST vakasını median tanı ya-şına göre daha genç yaşta saptanmış olması hem de lokalizasyonunun nadir olması sebebiyle sunduk.Anahtar Kelimeler: AFIP, GIST, İmatinib,

P-148 Kolorektal Kanserler

NADİR BİR OLGU: PRİMER REKTAL KORYOKARSİNOM

Tuğba Akın Telli1, Nazım Can Demircan 1, Özkan Alan1, Tuğba Başoğlu Tüylü1, Rukiye Arıkan1, Özlem Ercelep1, Ali Emre Atıcı2, Rabia Ergelen3, İpek Erbarut Seven4, Nalan Akgül Babacan1, Serap Kaya1, Faysal Dane1, Perran Fulden Yumuk1

1Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul 2Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, İstanbul 3Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi, Radyoloji Anabilim Dalı, İstanbul 4Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim Araştırma Hastanesi, Patoloji Anabilim Dalı, İstanbul

Giriş: Koryokarsinom genellikle kadınlarda trofoblastik dokudan ve erkeklerde gonadal germ hücrelerinden köken alan nadir bir tü-mördür. Extra-genital koryokarsinom ise başta gastrointestinal sistem olmak üzere akciğer, mediasten ve ürogenital sistem gibi pek çok bölgede görülebilmektedir. Primer kolorektal koryokarsinom oldukça nadir görülen bir neoplazi olup literatürde sadece 18 vaka bildirilmiş-tir. Bu tümörler genellikle kötü prognozludur ve adenokarsinom ile ilişkilidir.

Olgu: 36 yaşında kadın hasta 10 gündür olan vajinal kanama ve karın ağrısı şikayeti ile başvurdu. Abdominal USG’de uterus posterio-runda Douglas poşunu dolduran 6x5 cm heterojen kitle ve sol overde 3 cm lezyon görüldü. Abdominal MRI’da uterus posteriorunda 7x6 cm hipervaskuler kitle tespit edildi (Şekil 1A). Hastanın bakılan beta-hCG düzeyi belirgin olarak artmıştı (40508 IU/L). Diğer tümör belirteçleri normal aralıktaydı. Hastaya total abdominal histerektomi ve bilateral salpingo-ooferektomi yapıldı, ancak ameliyat sırasında kitlenin rek-tuma da yapışık olması nedeniyle perfore oldu. Vaka genel cerrahi bölümüne de konsülte edildi ve rektum low anterior rezeksiyon ve lenf nodu diseksiyonu yapıldı. Cerrahi spesmende 9x8 cm uterusun kas ta-bakasını invaze eden primer rektum kitlesi ve 5x3,5 cm sol overi infiltre eden tümör mevcuttu. Patolojik tanı adenokarsinom komponenti de içeren primer kolonik koryokarsinom olarak geldi, evresi T4bN1aM1 (AJCC 2017) olarak raporlandı. Spesmenin %10’u adenokarsinom (Şekil 2A) ve %90’ı koryokarsinomdan (Şekil 2B) oluşmaktaydı. Cer-rahi sonrası bakılan beta-HCG düzeyinin çok yüksek olması üzerine (99500 IU/L) çekilen abdomen MRI’da karaciğerde en büyüğü seg-ment 8’de olmak üzere multiple metastazlar tespit edildi (Şekil 1B). Hastaya BEP protokolü (bleomisin, sisplatin, etoposit) başlandı. 3 kür sonrası beta-HCG düzeyi normale döndü (6 IU/L). Abdomen MRI’da karaciğer metastazlarının boyutları değişmeksizin kontrast tutulumun-da belirgin azalma olmuştu (Şekil 1C). Ancak bleomisine bağlı grad 2 pulmoner toksisite ve sisplatine bağlı refrakter hipomagnezemi ve hipokalemi olması üzerine kemoterapi kesildi. Birkaç hafta sonra has-ta ateş ve solunum sıkıntısı nedeniyle acil servise başvurdu. Toraks BT’de bilateral retiküler opasite olması üzerine bleomisin toksisitesi düşünülerek 80 mg/gün metilprednizolon başlandı. Ayrıca yüksek ateş

(p=0,227), SAT suv mean (p=0,378) değerleri PFS ile anlamlı ilişki göstermedi. Tümör SUV max değeri <11.5 olan hastalarda median PFS 9.2 ay iken, ≥ 11.5 olan hastalarda median PFS 12.6 ay bulundu (p=0.14).

Sonuç: Metastatik kolorektal kanserli hastalarda tümör dokusun-daki en yüksek SUV max değerinin progresyonsuz sağkalımla ilişkisi gösterildi. Yağ doku dağılımı ve tutulumunun progresyonsuz sağkalım-la ilişkili olmadığı görüldü. Bu konuda daha doğru sonuçlara ulaşmak için prospektif kontrollü çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: Kolon kanseri, prognoz, PET SUV, Yağ doku akti-vitesi

Şekil 1: Komorbiditenin progresyonsuz sağkalımla ilişkisi

P-147 Kolorektal Kanserler

KOLON YERLEŞİMLİ GASTROİNTESTİNAL STROMAL TÜMÖR : NADİR BİR OLGU

Mustafa Serkan Alemdar1, Sema Sezgin Göksu1

1Akdeniz Üniversitesi Hastanesi

Giriş: Gastrointestinal stromal tümör(GIST) mezenkimal kökenli malignitedir. Tüm maligniteler içinde nadir görülmekle birlikte gast-roistestinal sistemin en sık görülen mezenkimal kökenli tümörüdür. Gastrointestinal sistemde görülen tümörlerin yaklaşık %1-2’sini oluş-turmaktadır. GIST’lerin yaklaşık %90’ı mide ve ince barsak kökenli olmakta, tüm vakaların %1’i kadarı da kolon yerleşimlidir. Median tanı yaşı 60’dır. Kolon yerleşimli GIST’lerde en sık klinik prezentas-yon gastrointestinal kanama olup istestinal obstrüksiyon, karın ağrısı, perforasyon, karın ağrısı diğer klinik belirti ve bulgular olarak görül-mektedir. GIST’in temel tedavisi erken evrede cerrahidir. Biz de Ak-deniz Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji kliniğimizde takip ettiğimiz kolon yerleşimli GIST vakasını literatürde nadir olması nedeniyle sun-mak istedik.

Olgu: 37 yaşında kadın hasta, karında şişkinlik hissi, kabızlık ve ka-rın ağrısı olması üzerine hastanemiz acil servisine başvurmuştur. Acil serviste yapılan batın tomografisinde transvers kolonda 8 cm segment boyunca invajinasyon izlenmiş olup, invajinasyon sahası içinde 5 cm çapında ölçülen, içinde ve cidarında birkaç adet milimetrik kalsifikas-yonu olani mezenterden kaynakladığı düşünülen hiperdens solid kitle lezyonu izlenmiş, kitle proksimalinde kalan çıkan kolon belirgin dilate olarak saptanmıştır. Hastaya genel cerrahi tarafından obstrüksiyon bulguları olması nedeniyle segmenter kolon rezeksiyonu yapılmıştır. Post operatif patoloji raporunda gastrointestinal stromal tümör, kolon yerleşimli olarak belirtilmiştir. Tümör boyutu 6.5 cm olup, 50 büyük büyütme alanında (BBA) 4 mitoz saptanmıştır. Hastaya ameliyat son-rası uzak metastaz açısından değerlendirmek üzere PET-CT tetkiki ya-pılmış olup patolojik tutulum saptanmamıştır. Tümörün histopatolojik

134

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

niden patologlarla görüşüldü. Hastanın tanısı nöroendokrin karsinom ( grade 3 ), karaciğer metastastazı, 30/32 lenf nodu metastazı ve ki 67:%70 olara raporlandı. Hastanın tedavisi sisplatin+etoposid olarak düzenlendi. İlk kürü verildi. Kt sonrası kontrolde genel durumu stabil-di. Takip tedavilere gelmek üzere hasta kontrole çağrıldı.

Sonuç: hastanın mevcut bulguları değerlendirildiğinde acil şartlar-da opere olmamış olsaydı. Kolonoskopik biyopsi sonucu adenokarsi-nom telkin ettiği için hasta asıl etkili olan kemoterapisini alamayacaktı. Bu durum bize doğru tanı ve tedavinin önemini bir kez daha vurgu-lamaktadır.Anahtar Kelimeler: kolon kanseri nöroendokrin karsinom

Şekil: Karaciğer Metastaz

P-150 Kolorektal Kanserler

MEME METASTAZI İLE SEYREDEN KOLON ADENOKARSİNOMU VAKASI

Ender Kalacı1, Elif Berna Köksoy1, Ilgın Akbıyık1, Eda Eylemer Mocan1, Engin Eren Kavak1, Hakan Akbulut1, Ahmet Demirkazık1, Güngör Utkan1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Kolon kanseri vakalarının %20’sinde tanı anında metastatik hastalık saptanmaktadır. En sık metastaz bölgeleri karaciğer, akciğer, lenf nodları ve peritondur (1). Kolon kanserinin seyrinde meme me-tastazı çok nadir olarak görülebilmektedir, literatürde bugüne kadar 60 kadar vaka bildirilmiştir (2). Burada meme metastazı ile seyreden bir kolon adenokanseri vakasını sunmayı amaçladık.

Olgu: Daha önceden bilinen kronik hastalığı olmayan 57 yaşında erkek hastaya Şubat 2018’de karaciğer ve periton metastazı ile kolon adenokarsinomu tanısı aldı. İleus nedeni ile acil opere edildi. Cerrahi sonrası FOLFOX+Bevacizumab başlandı, 6 kür tedavi sonrası parsi-yel yanıt elde edildi ve karaciğerdeki üç metastatik lezyona lokal teda-vi uygulandı. Yaklaşık 3 ay sonra Şubat 2019’da progresyon nedeni ile 6 kür FOLFİRİ uygulandı, parsiyel yanıt izlendi. Takiplerinde akci-ğer, umbilicus çevresi ve inguinal bölgedeki metastatik lezyonlara lo-kal tedaviler uygulandı. Eylül 2020’de akciğerde progresif metastatik nodüller ve sağ meme üst dış kadranda yeni gelişimli bir kitle saptan-dı. Sağ meme üst dış kadrandaki kitleden alınan biyopsi kolon ade-nokarsinomu metastazı ile uyumlu saptandı. FOLFİRİ+Bevacizumab başlandı. 5 kür sonra sağ aksilladaki metastatik lenf nodlarında prog-resyon nedeni ile kemoterapi kesildi ve RT uygulandı.

Tartışma: Kolon adenokarsinomunun memeye metastaz yapması çok nadirdir. Bu klinik tablo neredeyse her zaman yaygın metastatik hastalığın seyrinde görülür ve kötü prognozla ilişkili olabileceği düşü-nülmektedir(2). Memeye metastaz çok nadir bir durum olduğu için

ve CRP düzeyinden dolayı pnömoni açısından antibiyotik tedavisi ve-rildi. Bu sırada bakılan beta-HCG de hastalık progresyonunu destek-leyecek şekilde artmıştı (1820 IU/L). Hasta tanıdan 5 ay sonra yoğun bakım ünitesinde solunum yetmezliğinden exitus oldu.

Tartışma: Primer rektal koryokarsinom çok nadir görülen bir tü-mör olmakla beraber, agresif seyrinden dolayı hızlı bir şekilde teda-vi başlamak hastanın sağ kalımını uzatmak açısından çok önemlidir. Sistemik kemoterapi tedavinin köşe taşıdır ancak halen standart bir tedavi rejimi bulunmamaktadır. Bu yüzden tedavi seçimi baskın olan histoloji ve klinik deneyime dayanmaktadır.Anahtar Kelimeler: koryokarsinom, kolorektal, kemoterapi

Şekil 1: Abdominal MRI. A) Tanıda uterus posteriorundaki hipervasküler kitle B) Kemoterapi öncesi karaciğer segment 8’deki 3,4x3,9 cm lezyon C) Kemoterapi sonrası karaciğer lezyonundaki kontrast tutulumunda azalma

Şekil 2: A) Adenokarsinom komponenti (H&E x20) B) Koryokarsinom komponenti (H&E x20) C) ßhCG (IHC x20)

P-149 Kolorektal Kanserler

DOĞRU TANI DOĞRU TEDAVİ

Zafer Ufuk Cinkara1, Mustafa Altınbaş1, Esra Zeynelgil1, Özlem Aydın İsak1, Perihan Perkin 1

1Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Olgu: Şikayeti: karin ağrisi kilo kaybi. Klinik seyir; hasta 63 yaşın-da erkek daha önceden sistemik hastalık öyküsü yok. Sigara öyküsü mevcut. Hasta kilo kaybı ve karın ağrısı ile tetkik edilmiş. Dış merkez-de yapılan kolonoskopide çekumda kitle tespit edilmiş. Alınan biyosi malign epital tümör olarak raporlanmış. Hasta ileri tetkik ve tedavi için geldi. Hastanın patoloji blokları yetersizdi. Yeniden biyopsi ve evreleme tomografileri planlandı. Kolonoskopik biyopsi tekrarlandı. Bu arada batın içinde büyümüş lenf nodları karaciğerde metastatik odaklar ve çekum düzeyinde 7 cm boyutlarında kitleler tespit edildi. Hasta kolonoskopi yapıldığı günün akşamında akut batın bulguları ile genel cerrahi tarafından acil şartlarda opere edildi. Perforasyon ne-deniyle. Preop alınan kolonoskopik biyopsi adeno karsinom olarak raporlamıştı. Post op gönderilen spesmenler nöroendokrin karsinom (grade 3) olarak değerlendirildi. Hastanın iki ayrı patoloji raporu ye-

135

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

soru işaretini oluşturmaktadır (6). Çalışmamızın en önemli kısıtlılığı hasta sayısının az olmasıdır.Anahtar Kelimeler: kolorektal kanser, setuksimab, metastaz

Kaynakça1. Xie YH, Chen YX, Fang JY. Comprehensive review of targeted therapy for

colorectal cancer. Signal Transduct Target Ther. 2020;5(1):22.2. Benson AB, Venook AP, Al-Hawary MM, Arain MA, Chen YJ, Ciombor KK,

et al. Colon Cancer, Version 2.2021, NCCN Clinical Practice Guidelines in Oncology. J Natl Compr Canc Netw. 2021;19(3):329-59.

3. Xu J, Ma T, Ye Y, Pan Z, Lu D, Pan F, et al. Surgery on primary tumor shows survival benefit in selected stage IV colon cancer patients: A real-world study based on SEER database. J Cancer. 2020;11(12):3567-79.

4. Ahmed S, Leis A, Fields A, Chandra-Kanthan S, Haider K, Alvi R, et al. Survival impact of surgical resection of primary tumor in patients with stage IV colorectal cancer: results from a large population-based cohort study. Cancer. 2014;120(5):683-91.

5. Gootjes EC, Bakkerus L, Ten Tije AJ, Witteveen PO, Buffart TE, Bridgewater JA, et al. The value of tumour debulking for patients with extensive multi-organ metastatic colorectal cancer. Eur J Cancer. 2018;103:160-4.

6. Kanemitsu Y SK, Mizusawa J, Hamaguchi T, et al. Primary Tumor Resection Plus Chemotherapy Versus Chemotherapy Alone for Colorectal Cancer Patients With Asymptomatic, Synchronous Unresectable Metastases (JCOG1007; iPACS): A Randomized Clinical Trial. Journal of Clinical Oncology. 2021, February 9;39(10):1098-107.

Şekil 1

P-153 Kolorektal Kanserler

GEBELİĞİN 2. TRİMESTERİNDE TANI ALAN REKTUM KANSERİ OLGUSU

Serkan Enki1, Tahir Yerlikaya1, Selami Bayram1, Murat Koçer1

1Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, antalya

Giriş: Gebelikte kanser görülme sıklığı %0,07 ile %0,1 arasında değişmektedir. Bunlar arasında kolorektal kanserler 13000 canlı do-ğumda bir sıklıktadır. Gebelikte kanser tanısal ve terapötik zorluklarla ilişkilidir .Bu olguda, gebeliğin 2.trimesterinde tanı alıp tedavisi yapı-lan rektum kanseri vakasını sunuyoruz.

Olgu: 30 yaşında 24 haftalık gebe ishal ve kanlı dışkılama şikayet-leri ile sağlık kuruluşuna başvurusunda tetkik edilmiş. Soy geçmişinde; dayısında ve babasında kolon kanseri, annesinde mide kanseri hika-yesi mevcut. Yapılan alt gis endoskopisinde anorektal sınırdan 1-1.5 cm düzeyinde başlayan, 6 cm kadar rektumda uzanan, luminal geçişi belirgin daraltan sert ve frajil yapıda kitle lezyonu saptandı. Yapılan biyopsi patolojisi rektal adenokanser olarak saptandı. Evreleme tet-kikinde PAAC normal,tüm batın MR’da anorektal sınırdan 2 cm pro-ximalden başlayarak sol lateral duvardan proximale ilerleyen duvar kalınlaşması, rektosigmoid bileşkede duvarı sirküler saran kalınlaşma-sı mevcut olup yaklaşık 6.5 cm kraniokaudal uzanım göstermektedir.

doku tanısı ile primer meme kanserinden ayırt edilmesi uygun tedavi planlanması açısından önemlidir.Anahtar Kelimeler: Metastatik kolon adenokarsinomu, meme metas-tazı

Kaynakça1. Qiu M, Hu J, Yang D, Cosgrove DP, Xu R. Pattern of distant metastases in

colorectal cancer: a SEER based study. Oncotarget. 2015;6(36):38658-66.2. Balhareth A, AlQatari AA, Aldulaijan F, Joudeh A. Colonic mucinous

adenocarcinoma with secondary in the breast: A case report and literature review. Int J Surg Case Rep. 2020;76:364-71.

P-152 Kolorektal Kanserler

SENKRON METASTATİK KOLOREKTAL KANSERLERDE PRİMER TÜMÖR VARLIĞININ SETUKSİMAB TEDAVİ YANITINDAKİ ETKİSİ

Elif Sertesen1, Emre Yekedüz2, 3, Elif Berna Köksoy2, 3, Yüksel Ürün2, 3, Güngör Utkan2, 3

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 3Ankara Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsü

Giriş: Kolorektal kanser (KRK) tanısı alan hastaların % 25’i tanı anında metastatikken, %20’sinde takiplerde metastaz gelişmektedir (1). Metastatik KRK (mKRK)’de cerrahi primer tedavi modalitesi de-ğildir. Seçilmiş hasta grubunda primer tümör rezeksiyonu (PTR) ile birlikte metastazektomi önerilmektedir. mKRK’de küratif amaçlı olma-yan PTR, kanama ve obstruksiyon gibi komplikasyonların yönetimin-de yer almaktadır (2). Literatürde PTR’in hastaların genel sağ kalımı (GSK) ve progresyonsuz sağ kalımı (PSK) üzerindeki etkisini gösteren çalışmalarda fikir birliği bulunmamaktadır. Bu çalışmada primer tü-mör varlığının setuksimab içeren tedavileri alan hasta gurubunda GSK ve PSK üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif kohort çalışmasında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı’nda takipli, RAS mutasyonu açısından yaban tip, senkron mKRK tanısı ile setuksimab içeren kombinasyon tedavisi alan hastalar dahil edilmiştir. Hastalar, PTR yapılmış olanlar ve olmayanlar olmak üzere 2 gruba ayrılmıştır. Birincil sonlanım noktası GSK, ikincil sonlanma noktaları PSK’dir.

Bulgular: Çalışmaya 111 hasta dahil edildi. Hastaların ortanca yaşı 56 (Çeyrekler Arası Aralık (ÇAA):50-63) idi. Hastaların 79’u (%71,2) erkekti. Çalışmaya dail edilen hastaların 58’inin (%52,3) ECOG performans durumu 0-1 idi. PTR 64 (%57,7) hastaya uygu-lanmıştı. Hastaların 59’unda (%53,2) primer tümör sol kolondayken, 52’sinde (%46,8) rektumdaydı. Hastalarda en sık görülen metastatik bölge karaciğerken (%83,3), setüksimab ile birlikte kullanılan en sık kombinasyon rejimi FOLFİRİ (%62,2) idi. Hastaların 29’una (%26,1) metastazektomi uygulanırken, 33 (%29,7) hastada acil cerrahi ihtiyacı gelişmişti. Tedavi yanıtını ilk radyolojik değerlendirmesinde hastaların %48,7’sinde hedef lezyonlarda gerileme tespit edildi. Tüm popülas-yonda medyan PSK 8 ay iken GSK 33 ay idi. Alt grup analizlerinde PTR yapılan ve yapılmayan gruplarda PSK sırasıyla 7,9 ve 9,0 ayken, GSK sırasıyla 39,0 ve 27,9 aydı. GSK açısından gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,002). Çoklu değişkenli ana-lizde (metastazektomi, ECOG performans durumu, acil cerrahi ve PTR’ye göre düzeltme yapıldığında) PTR yapılmamış olan hastalar daha kısa GSK’a sahipti (Hazard Oranı (HR): 2,31; %95 GA:1,44-3,72; p<0,001).

Sonuç: Bildiğimiz kadarıyla bu çalışma, setuksimab tedavisi alan mKRK hastalarında PTR varlığının etkisini araştıran ilk çalışmadır. mKRK’de PTR yapılması komplikasyonların erken önlenerek acil cer-rahi ihtiyacının azalması, tümör yükünün azalması nedeniyle mevcut sistemik tedavilere yanıtın ve toleransın artmasını sağlayarak GSK’da uzama sağlayabilir (3-5). Ancak cerrahi sonrasında sistemik tedavinin gecikmesi bu hasta grubunda PTR yapılması üzerindeki en önemli

136

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

rın setuksimab tedavisi öncesinde bakılan NLR değeri (27,1 ay vs. 17,1ay, P=0,045), setuksimab tedavisi öncesinde bakılan MPV değeri (16,1 ay vs. 25,9 ay, P=0,023), setuksimab tedavisi öncesinde ba-kılan MCV değeri(12,8 ay vs. 26 ay, P=0,019), setuksimab tedavisi 3.ayında bakılan MPV değeri (15,2 ay vs. 27,7 ay, P=0,003), akciğer metastazı varlığı (21,9 ay vs. 24,5 ay, P=0,021), periton metastazı varlığı(14,3 ay vs. 26 ay, P=0,034), kemik metastazı varlığı(14,7 ay vs. 25,3 ay, P=0,021), hastaların 3.ayda bakılan radyoloji yanıtları, tedavi kesilme nedenleri, setuksimab tedavisi öncesinde (17,4 ay vs. 28,3 ay, P=0,010) ve sonrasında (17 ay vs. 31 ay, P=0,001) bakılan laboratuar değerlerinde anemi varlığı GSK ile ilişkili olarak saptandı. Yapılan çok değişkenli analizlerde 3.ayda yapılan radyolojik değerlen-dirilmede progrese hastalığa sahip olan hastagrubunun GSK değeri ile kısmi yanıt saptanan hasta grubu arasında istatistiksel olarak an-lamlı farklılık saptandı (Hazard Oranı (HR):16,5; %95 Güven Aralığı (GA):2,7-98,8; p=0,002). Çok değişkenli analizde diğer değişkenler ile GSK arasında istatistiksel olarak anlamlı sonuç elde edilemedi.

Sonuç: Ortalama trombosit hacmi, nötrofil lenfosit oranı ve orta-lama eritrosit hacmi setuksimab tedavisi alan kolorektal kanser has-talarında tek değişkenli analizde prognostik öneme sahip olsa da çok değişkenli analizlerde anlamlı bir etki görülemedi. Hasta sayısının az olması bu duruma neden olmuş olabilir.

Anahtar Kelimeler: Kolon kanseri, nötrofil lenfosit oranı, ortalama korpusküler hacim, ortalama trombosit hacmi, setuksimab

Kaynakça1. NCCN, NCCN Guidelines in Oncology, Colon Cancer, in NCCN Guidelines in

Oncology. January 21,2021, NCCN: https://www.nccn.org. p. 198.2. Mantovani, A., et al., Cancer-related inflammation. nature, 2008. 454(7203): p.

436-444.

P-155 Kolorektal Kanserler

RAS MUTANT VE DMMR METASTATİK KOLON KANSER TANILI OLGUDA PEMBROLİZUMAB DENEYİMİ

Murat Karateke1, Ahmet Anıl Özlük1, Sercan Ön1, Damla Günenç1, Elvina Almuradova1, Ulus Ali Şanlı1

1Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Metastatik kolorektal kanserli olgularda farklı serilerde % 3,5- 5,5 oranında dMMR saptanmaktadır. dMMR solid tümörler, di-ğerlerine oranla çok daha fazla mutasyon barındırmaktadır. Bu du-rum, klinik pratikte güncel immunoterapi yaklaşımları açısından kolay ulaşılabilir bir öngördürücü olarak kullanılmaktadır. dMMR tümöre sa-hip kolorektal kanserli olgularda eş zamanlı RAS mutasyonu varlığın-da immünoterapi yanıtı, az sayıda ki alt grup verileri nedeni ile henüz netlik kazanmış durumda değil. Bu bildiride dMMR ve RAS mutant metastatik kolorektal kanserli olgumuzda üçüncü hatta yüz güldürücü pembrolizumab deneyimimizi paylaşıyoruz.

Olgu: 50 yaş,erkek. Eylül 2019 da akut batın kliniği ile acil servis başvurusunda yapılan değerlendirmede çekumda tam obstruksiyona yol açan kitle tespit edilen hastaya acil sağ hemikolektomi uygulan-dı. Post-op patoloji raporu ile pT4N1M0, az diferansiye, müsinöz diferansiasyon gösteren, lvi nun gözlendiği adeno kanser tanısı aldı.Adjuvan XELOX tedavisi önerilen olgu tedaviyi kabul etmedi. Kasım 2019 da karın ağrısı ile başvuruda yapılan değerlendirmede erken pe-riton metastazı ve lokal nüks saptandı. İleri IHK ve moleküler analizde; KRAS mutasyonu(Ekzon2, kodon 12 de GGT>GAT mutasyonu) ve dMMR(msh 2 ve 6 da kayıp) tespit edildi. 1. hat dört kür XELOX + Bevacizumab sonrası klinik ve marker yanıtı sub-optimaldi. Radyo-lojik olarakta progrese hastalık kabul edildi. 2. hat FOLFIRI + Zif-aflibercept altı kür sonrası progresyon devam ediyordu.3. hatta hasta isteği ve bürokratik olur ile Pembrolizumab tedavisi planlandı. 4 kür Pembrolizumab sonrası klinik, marker ve radyolojik olarak belirgin ya-nıtlı olan olgunun Temmuz 2020’ den bu yana Pembrolizumab ile;

Hasta nonmetastatik rektum kanseri olarak yorumlandı, öncelikle sis-temik kemoterapi verilmesi, akabinde doğumun gerçekleştirilmesi, ke-moradyoterapi ve tümöre yönelik cerrahi yapılması planlandı. Bu ha-liyle 26 haftalık gebe ; nonmetastatik rektum adenokanserli olguya fol-fox6 rejimi başlandı. Her siklusta obstetrik muayene ile gebelik kontrol edildi. Problem rastlanılmaması üzerine fetüsün pulmoner gelişimi de gözetilerek gebeliğin 33. Haftasına kadar planlanan sistemik tedavi-si verildi(toplam 3 kez). 33.haftada yapılan muayeneleri sonrasında sezeryan ile sağlıklı doğum gerçekleştirildi. Hastanın gebelik sonrası yapılan uzak organ taramalarında (BT,alt abdomen MR) metastaz yok idi. Lokal tümörün varlığı tespit edildi. Bu haliyle neoadjuvan kemo-radyoterapi verildi(eş zamanlı kapesitabin ile birlikte ).Radyoterapi bi-timinden 6 hafta sonra MR ile cerrahi açıdan değerlendirme planlandı .Bu süre içinde 2 siklus daha folfox6 rejimi verildi. Bundan sonraki süreçte hastaya 2 hafta sonra çekilecek MR sonucu ile cerrahi ve ad-juvan kemoterapisi planlanmaktadır.

Tartışma: Gebelikte kolorektal kanser nadirdir. 2.Trimesterde rastlanılan kanserlerin tanı, tedavi ve takibi zorluklar teşkil etmekte-dir. Kanserin ;gebeliğin belirti ve semptomları ile maskelenmesi, tanı araçlarının uygulanmasının kısıtlı olması ve gebelikte kemoterapinin verilmesi başlıca zorlu konular olup deneyim gerektirmektedir. Ge-nellikle gebeliğin ilk trimesterinde tanı koulan kanserlerde hastalığın tedavi ve yönetimi anne ve çocuk için yaratacağı risklerden ötürü gebeliğin sonlandırılması ve sonrasında kanser tedavisinin yapılması önerilmektedir. Gebeliğin 2.trimesterinde kanser tanısı alan hastalarda fetal kontrol yapılarak hastalığın primer tedavisi ile beraber akciğer maturasyonu olduğu zaman doğumun gerçekleştirilmesi önerilir. Te-davide bu hastaların büyük bir kısmının cerrahi rezeksiyondan önce neoadjuvan kemoradyasyona ihtiyacı vardır.Anahtar Kelimeler: gebelik,rektum kanseri

P-154 Kolorektal Kanserler

SETUKSİMAB TEDAVİSİ ALAN RAS WİLD TYPE METASTATİK SOL KOLON KANSER HASTALARINDA NLR, MCV, MPV’NİN SAĞ KALIM İLE İLİŞKİSİ

Maide Özel1, Elif Berna Köksoy2, 3, Emre Yekedüz2, 3, Yüksel Ürün2, 3, Güngör Utkan2, 3

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 3Ankara Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsü

Giriş: Kolorektal kanser kadın ve erkek cinsiyette en sık rastlanan 3.kanser olmakla birlikte en sık ölümlere neden olan 3.kanserdir [1]. Sistemik inflamatuar yanıtın karsinogenez ve kanser progresyonu ile ilişkisini açıklayan çok sayıda çalışma mevcuttur [2]. Bu çalışmada, sistemik inflamatuar yanıt belirteçlerinden olan NLR, MPV, MCV la-boratuvar parametrelerinin setuksimab tedavisi alan kolorektal kanser hastalarında sağ kalım üzerindeki etkinliğinin değerlendirilmesi amaç-lanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Araştırmaya Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji bölümünde takipli setuksimab tedavisi alan ve K-RAS ve/veya N-RAS mutasyonu olmayan ve sol kolon yerleşimli metastatik kolorektal kanser hastaları dahil edildi. Dahil edilen hasta-ların setuksimab tedavisi öncesinde bazal ve setuksimab tedavisinin 3.ayında bakılan MPV, MCV, NLR laboratuvar parametreleri incelen-di. Hastalarda NLR değeri için belirlenen sınır değer diğer yapılan ça-lışmalar baz alınarak “3” olarak belirlendi. MPV için belirlenmiş olan sınır değer ise çalışmamıza dahil edilen hastaların MPV değerlerinin ortanca değeri olan “8,5” olarak belirlendi.

Bulgular: Araştırmaya toplamda 50 hasta dahil edildi. Hasta-ların ortalama yaşı 57,7 yıl (30-80 yaş arası) olarak izlendi. Hasta-ların %82’si (n=41) senkron metastatik hastalığa sahip olmak ile birlikte, %18’inde (n=9) takiplerinde metastaz geliştiği görüldü. Ge-nel sağ kalım (GSK) 18,9 aydır. Tek değişkenli analizlerde, hastala-

137

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-157 Kolorektal Kanserler

ERKEN VE GEÇ BAŞLANGIÇLI METASTATİK KOLOREKTAL KANSER HASTALARINDA REGORAFENİB ETKİNLİĞİ VE YAN ETKİ PROFİLİ

Emre Yekedüz1, 2, Satı Coşkun Yazgan3, Elif Berna Köksoy1, 2, Yüksel Ürün1,

2, Güngör Utkan1, 2

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Ankara Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsü 3Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş: Kolorektal kanser (KRK) ileri yaş grubunun hastalığı olarak kabul edilse de özellikle son yıllarda, 50 yaş altında KRK görülme sıklı-ğı artmaktadır.[1, 2] Erken ve geç başlangıçlı KRK hastalarında, genel sağ kalım (GSK) ve progresyonsuz sağ kalımı (PSK) karşılaştıran ça-lışmalarda farklı sonuçlar mevcuttur.[1, 3] Bu çalışmada regorafenibin etkinlik ve yan etki profilinin erken ve geç başlangıçlı metastatik KRK kanser hastalarında karşılaştırılması amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif kohort çalışmasında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı’nda takipli ve me-tastatik KRK tanısı ile regorafenib başlanmış hastalar dahil edilmiştir. Hastalar, tanı anındaki yaşlarına göre; 50 yaş altındaki hastalar er-ken başlangıçlı, 50 yaş ve üzerindeki hastalar geç başlangıçlı olarak 2 gruba ayrılmışlardır. Birincil sonlanım noktası GSK, ikincil sonlanma noktaları PSK ve yan etki profilidir.

Bulgular: Araştırmaya 76 hasta dahil edildi. Hastaların ortanca yaşı 59 (Çeyrekler Arası Aralık (ÇAA):52-65) idi. Erken ve geç başlangıçlı hasta sayısı sırasıyla 15 (%19,7) ve 61 (%80,3) idi. Araştırmaya da-hil edilen hastaların 44’ü (%57,9) erkek hastaydı. ECOG performans skoru 0 ya da 1 olan hasta sayısı 59 (%77,6) iken, 50 (%65,8) hastada eşlik eden en az bir komorbid hastalık mevcuttu. KRAS, NRAS ya da BRAF mutasyonu olan hasta sayıları sırasıyla 42 (%55,3), 7 (%9,2), 2 (%2,6) olarak tespit edildi. Tüm hastalar için tahmini ortanca takip süresi 6,1 ay olarak hesaplandı. Ortanca GSK, erken başlangıçlı KRK hastalarında (5,3 ay; %95 Güven Aralığı (GA): 1,9-8,7) geç başlangıç-lı hastalara göre (7,9 ay; %95 GA: 5,1-10,7) daha kısaydı (p=0,007). Karıştırıcı faktörler (ECOG performans skoru, tümör lokalizasyonu, histolojik tip, eşlik eden komorbidite varlığı) dışlandıktan sonra yapı-lan çok değişkenli analizde erken başlangıçlı KRK hastalarında ölüm riski daha yüksekti (Hazard Oranı (HR): 2,15; %95 GA:1,12-4,14; p=0,02). Ortanca PSK, erken başlangıçlı hastalarda geç başlangıçlı hastalara göre daha kısa iken aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,1). Herhangi bir derecedeki yan etki, erken başlangıçlı hastalarda %53,3 iken geç başlangıçlı hastalarda %54,1 idi (p=0,9). Derece 3-5 yan etkiler erken başlangıçlı grupta %40 hastada görü-lürken geç başlangıçlı grupta %21,3 hastada görüldü ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,1).

Sonuç: Erken ve geç başlangıçlı KRK hastaları farklı genomik profillere sahiptir.[2, 4] Hedefe yönelik tedaviler ile elde edilen farklı sağ kalım oranları, farklı genomik alt yapıların varlığı ile açıklanabilir. Araştırmamızda PSK, erken başlangıçlı KRK hastalarında geç başlan-gıçlı hastalara göre daha kısa olsa da aradaki fark istatistiksel anlamlı değildi. Hasta sayısının az olması bu sonuca neden olmuş olabilir. Bu çalışma sonuçları itibari ile daha fazla hasta sayısı ile yapılacak pros-pektif çalışmalara öncülük edebilir.Anahtar Kelimeler: erken kolon kanseri, regorafenib, metastaz

Kaynakça1. Blanke CD, Bot BM, Thomas DM et al. Impact of young age on treatment

efficacy and safety in advanced colorectal cancer: a pooled analysis of patients from nine first-line phase III chemotherapy trials. J Clin Oncol 2011; 29: 2781-2786.

2. Hofseth LJ, Hebert JR, Chanda A et al. Early-onset colorectal cancer: initial clues and current views. Nat Rev Gastroenterol Hepatol 2020; 17: 352-364.

3. Lieu CH, Renfro LA, de Gramont A et al. Association of age with survival in patients with metastatic colorectal cancer: analysis from the ARCAD Clinical Trials Program. J Clin Oncol 2014; 32: 2975-2984.

4. Lieu CH, Golemis EA, Serebriiskii IG et al. Comprehensive Genomic Landscapes in Early and Later Onset Colorectal Cancer. Clin Cancer Res 2019; 25: 5852-5858.

klinik, marker(CEA> Temmuz 2020:99 - Eylül 2021: 4) ve radyolojik olarak tam yanıt ile izlemi devam etmekte.

Sonuç: İmmun-checkpoint inhibitörleri ile tedavide yanıt öngördü-rücüleri hakkında karşılanmamış ihtiyaç devam etmektedir. Kolorektal kanserler özelinde izole dMMR olgularda bu konu daha net verilere sahipken beraberinde var olan ek mutasyonların etkisi üzerine çalış-malar devam etmektedir.Bu etkenler üzerine devam eden araştırmalar klinik uygulamalarında daha etkin ve güvenli olmasını sağlayacaktır.Anahtar Kelimeler: immünoterapi, MMR deficiency, dMMR, K-RAS mutasyonu, kolorektal kanser, pembrolizumab

P-156 Kolorektal Kanserler

KONTROLSUZ GÜLME ŞEKLİNDE ORTAYA ÇIKAN CİSPLATİNE BAĞLI REVERSİBIL ENSEFALOPATİ SENDROMU

Derya Şen 1, İsmail Hakkı Necdet Üskent1

1Anadolu Sağlık Merkezi/johns Hopkins Medicine

Birçok solid kanserin tedavisinde altın standard olan Cisplatinin ematojenik,renal,polinöropatik ve işitme üzerine olan yan etkileri iyi bilinmektedir. Son yıllarda nadir bir yan etki olarak Posterior Rever-sibıl Ensefalopati Sendromu(PRES) gelişen olgular literatürde yer almaya başlamıştır.PRES kliniko-radyolojik bir antite olup Cisplatin uygulaması sonrası beyin posterior dolaşımındaki geçici bozulmala-ra bağlı bir dizi nörolojik belirtinin ortaya çıkması ve spontan düzel-mesi ile kendisini belli eder. Semptomlar genellikle başağrısı,görme bozukluğu,konfüzyon,uygunsuz gülme veya ağlama,tutarsız konuşma ve epileptik nöbet şeklinde olabilmektedir.PRES’in gerçek patogene-zi açık olmamakla birlikte endotel hasarına bağlı,kapiller sızma,kan beyin barierinin kırılması, axonal şişme ve vasojenik ödem olarak düşünülmektedir.Bir şekilde beyin otoregülasyonu geçici olarak bo-zulmaktadır.

Olgumuz metastatik Kolanjiokarsinomlu 39 yaşında Romanyalı bir kadındır. 2016’da sol hepatektomi olduktan sonra 2019’da akciğerde metastazları çıkmış,GEMOX ve Streotaktik radyoterapiler ile metas-tazlar kontrol altına alınmıştır.Temmuz 2021’de sağ femur bonunda patolojik fraktür oluşmuş ve sağ kalçaya bipolar protez konulmuş ve arkasından RT uygulanmıştır. Sonrasında Cisplatin+Gemcitabine te-davisine geçilen hasta ilk kürünü Romanya’da almış ve tedavi sonrası kontrolsüz gülme krizine girdiğini, görmesinin bozulduğunu ve anlam-sız konuştuğunu raporlamıştır. 08.09.2021 Tarihinde 2. Kürü verilen hastaya tedavi bitiminden hemen sonra aynı semptomlar ortaya çıktı.Gülme krizi ve anlamsız konuşma bir saat kadar devam ettikten son-ra tedavisiz düzeldi. İlk kürde 8. Gün uygulanmış olan Gemcitabin sonrası herhangi bir yan etki gözlenmediğinden bu etki Cisplatin yan etkisi olarak düşünülmüştür.Anahtar Kelimeler: Kanser, Cisplatin, kolanjiokarsinom, Reversibıl Ensefalopati, Sendrom

Kaynakça1. Zahir, M.N et al. Cisplatin induced posterior ....J.Med.Case Rep.2012; 6:

409 Pedroja R. Posterior Reversıble Encepholapath Syndrom; AReview Crit Care&Shoch(2009) 12: 135-143

2. Hinchey J, Chaves C, Appignani B, Breen J, Pao L, Wang A, et al. A reversible posterior leukoencephalopathy syndrome. N Engl J Med 1996;334:494-500.

138

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

bir grup haricinde tedavi toksisitesinin yönetilebilir olduğu gözlendi ve sağkalım oranlarının benzer olduğu saptandı. Hasta sayısının azlığı ve retrospektif dizayn nedeni ile bu verilerin daha geniş katılımlı çalışma-lar ile doğrulanması gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: kolon kanseri, kemoterapi toksisitesi, nüks, yaşlı hastalar

P-159 Kolorektal Kanserler

MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ OLARAK LOKAL VE LOKAL ILERİ REKTUM KANSERLİ HASTALARIN TEDAVISINDE GERÇEK YAŞAM VERİLERİMİZ

Nurullah İlhan1, Buğra Öztosun1, Engin Erdemoğlu1, Sinan Koca1

1İstanbul Medeniyet Üniversitesi Prof Dr Süleyman Yalçın Şehir Hastahanesi

Giriş: Rektum kanserinde, daha uzun sağkalım sonuçlarının gös-terilmesi ve rektum cerrahisindeki avantajları nedeniyle neoadjuvan tedavi sonrası elde edilen patolojik yanıt oranları ve neoadjuvan ted-vılerın progresyonsuz sağ kalıma etkileri önemli bir hedef haline gel-miştir. Bu çalışmamızda Medeniyet Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı olarak lokal ve lokal ileri evre rektum kanseri hastalarımızın teda-vısındeki gerçek yaşam verılerımızi sunmayı amaçladık

Gereç ve Yöntem: Polikliniğimize 2016-2019 yılları arasında baş-vuran 51 lokal ileri rektum kanseri hastasının kayıtları geriye dönük olarak incelendi. Yaş,komorbidite,klinik evre ve uygulanan tedavi seçenekleri kaydedildi. Tüm bu özellikler ile tedavi sonrası patolojik yanıt ve progresyonsuz sağkalım arasındaki ilişki araştırıldı.

Bulgular: Hastaların tanı anındaki medyan yaşı 65 (54/73) idi.Kli-nik olarak nod pozitif hastalarımızın oranı %48 olup tanı anında klınık olarak evre 1 hasta oranı %9.8 evre 2 hasta oranı %35.3 ve evre 3 hasta oranı %44.1 idi.Hastaların %36.7 si neoadjuvan tedavi almaz-ken neoadjuvan tedavi verılen hastalarımızn oranı %63.3 idi Hastala-rın %73.5 i long course krt (28 fraksıyonda 50.4 Gy RT ile Eş zamanlı 5Fu bazlı kemoterapi)alırken %14.7 si total neoadjuvan(oxalıplatın ve 5fu bazlı kemoterapi sonrası long course krt)tedavisi aldı hastaların tedaviye yanıt oranları modifiye ryan skorlama sistemi ile hesaplan-dı buna göre Neoadjuvan tedavi alan hastalarımızın %6.5 inde tam yanıt(modifiye ryan skor=0) %35.5 de tama yakın yanıt(modifiye ryan skor=1)%32.3 de kısmi/kötü yanıt(modifiye ryan skor=2) ızlen-di hastaların neoadjuvan tedavı almasıyla hastalığın progresyonsuz sağkalımı arasında anlamlı ilişki bulunamadı

Sonuç:Çalışmamızda polikliniğimize başvuran lokal ileri rektum kanseri hastalarında neoadjuvan tedavinin patolojik cevap üzerine etkili olduğu progresyonsuz sağkalım üzerine etkisini araştırmak için daha fazla hasta sayısına ihtiyaç olduğu anlaşılmıştır Çalışmamızın kı-sıtlılıkları ise retrospektif dizaynı, hasta popülasyonunun heterojen ve az olmasıdır.Anahtar Kelimeler: Anahtar Kelimeler:long course krt, modifiye ryan skorlama sistemi, oxalıplatın

P-160 Kolorektal Kanserler

KRK HASTALARININ SAĞLIK SORUMLULUKLARI VE SAĞLIK KURULUŞUNA GEÇ BAŞVURUYU ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN BELİRLENMESİ

Pınar Kalkışım1, Fatma Arıkan2

1Akdeniz Üniversitesi Hastanesi 2Akdeniz Üniversitesi

Giriş: Bu çalışma kolorektal kanser hastalarının sağlık sorumluluk-larını ve sağlık kuruluşuna geç başvuruyu etkileyen faktörleri belirle-mek amacı ile tanımlayıcı ve kesitsel olarak yapılmıştır.

Şekil 1:

P-158 Kolorektal Kanserler

65 YAŞ ÜSTÜ OPERE KOLON KANSERLİ HASTALARDA ADJUVAN KEMOTERAPİNİN ETKİNLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Engin Hendem1, Murat Araz1, Mehmet Zahid Koçak1, Melek Karakurt Eryılmaz1, Mustafa Karaağaç1, Mehmet Artaç1

1Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi

Giriş: Opere kolon kanserli yaşlı hastalar, toksisite ve etkinlikle ilgili endişeler nedeniyle genç hastalara göre daha az adjuvan kemoterapi alırlar. Ancak, adjuvan tedavi çalışmalarında yaşlı hastalarla ilgili ve-riler oldukça sınırlıdır. Bu nedenle biz, bu çalışmamızda opere kolon kanserli yaşlı hastalarda adjuvan tedavi sonuçlarımızı değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: 2010-2019 yılları arasında Tıbbi Onkoloji arşi-vimizde kayıtlı dosya verileri retrospektif olarak tarandı. Çalışmaya 65 yaş ve üstü evre 2-3 opere kolon kanserli hastalar dahil edildi. Primer tümörü rektum olanlar, de novo metastatik olanlar ve 65 yaş altında-ki hastalar dahil edilmedi. Toplamda 521 hasta dosyası incelendi ve dahil edilme kriterlerine uyan 53 hastanın dosya verileri analiz edildi.

Bulgular: 53 hastanın 16’sı (%30,2) kadın, 37’si (%69,8) erkek idi. Ortalama tanı yaşı 70,8±4,7 idi. Evre 2 hasta sayısı 31(%58.5), evre 3 hasta sayısı 22 (%41,5) idi. 39 (%73,6) hasta adjuvan teda-vi almıştı. Kulanılan kemoterapi rejimleri FUFA (%22,6), kapesitabin (%11,3), FOLFOX (%30,2) ve XELOX (%11,3) idi. Adjuvan tedavi verilen hastaların sadece %17’sinde (5 hasta) tedavi erken sonlandı-rılmıştı. En sık tedaviyi kesme nedeni grade 2-3 nörolojik toksisite (3 hasta) idi. Bir hastada pulmoner emboli nedeni ile tedavi sonlandırıl-mışken, bir hasta ise kendi isteği ile tedaviyi bırakmıştı. Gelişen diğer grade 1-2 yan etkilere bağlı (%20 anemi, %3.8 nefrotoksisite ve %1.9 ishal) tedavi sonlandırılmasına ihtiyaç duyulmadan doz modifikasyo-nu ile tedaviye devam edilmişti. Hastaların %9.4’ ünde (5 hasta) uzak metastaz, %3.8’inde (2 hasta) lokal nüks gelişmişti. Progrese olan 7 hastanın (%17.9) tamamı adjuvan tedavi almıştı. 5 yıllık PFS oranı %42,4 (%95Cl :22,5-55,3), 5 yıllık OS oranı %75,2 (%95Cl: 60,7-92,6) idi. Adjuvan kemoterapi alan ile almayan grubun OS ve PFS’leri karşılaştırıldığında istatiksel anlamlı fark saptanmadı.

Sonuç: Çalışmamızda, 65 yas ve üstü hastalarımızda en çok geli-şen ve tedavi sonlandırılmasına neden olan toksisite grade2-3 nörolo-jik toksisite idi. Diğer yan etkilerin büyük çoğunluğu kolay yönetilebilir toksisitelerdi. Bu nedenle, yaşlı popülasyonda kemoterapiye bağlı hasta kırılganlığı endişe nedeni olsa da, bizim çalışmamızda, küçük

139

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

düşük-orta amplitüdlü tremor olarak değerlendirildi.Kalsiyum ve mag-nezyum infüzyon sonrasında semptomları dramatik düzelen hastanın uykuya meyil olması ve GKS progresif kötüleşmesi nedeniyle acil servise nakledildi. Acilde yapılan değerlendirmede, kraniyel MR ve tomografide frontal lobda metastaz ile uyumlu hemorajik kitle lezyon saptandı.Bilinç durumu giderek bozulan hasta yoğun bakıma sevk edildi ve yoğun bakım takiplerinde 2 gün sonrakardiyopulmonerar-rest oldu.

Sonuç: Oksaliplatinin klasik akut ve kronik toksisiteleri yanısıra na-diren hipereksitabilite tablolalarına neden olabilmektedir. Mevcut tab-lo gerek okzaliplatin ilişkili bu nadir yan etkinin tanısı ve yönetimine ışık tutarken; kraniyel metastazın da mevcut tabloyu taklit edebilece-ğini ortaya koymaktadır.

Anahtar Kelimeler: okzaliplatin, hipereksitabilite, beyin metastazı

P-162 Kolorektal Kanserler

METASTATİK KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARDA PD-L1 VE TIL DÜZEYLERİ İLE KEMOTERAPİ YANITI VE SAĞKALIM İLİŞKİSİ

Elvin Chalabiyev1, Selma Yeni2, Feride Yılmaz1, Hasan Çağrı Yıldırım1, Deniz Can Güven1, Ömer Dizdar1, Şuayib Yalçın1, Cenk Sökmensüer2, Zafer Arık1

1Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü, Ankara, Türkiye 2Hacettepe Üniversitesi Patoloji Anabilim Dalı, Ankara, Türkiye

Giriş: Bu çalışmada Bevacizumab ve Setuksimab alan metastatik kolorektal kanser hastalarında, primer veya metastatik dokularda PD-L1 ekspresyonu ve tümör infiltre eden lenfosit (TIL) düzeyleri immun-histokimyasal olarak değerlendirilerek kemoterapiye yanıt ve sağkalım ile ilişkisi araştırıldı.

Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 18 yaş ile 80 yaşları arasında, metastatik kolorektal kanser tanısı olan ve ilk basamak tedavide ke-moterapiye ek olarak Bevacizumab veya Setuksimab tedavisi verilen hastalar dahil edildi. Hastalara ait patoloji örnekleri immunhistokimya metodu ile Patoloji Anabilim Dalı’nda boyandı.

Bulgular: Çalışmaya dâhil edilen hastalar kemoterapi + Beva-cizumab ve kemoterapi + Setuksimab olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Ortanca progresyonsuz sağkalım süresi her iki grupta 15 ay saptandı. Kemoterapiye yanıt oranları her iki grupta benzerdi. Yapılan IHC de-ğerlendirme sonucunda birinci grupta 9 hastada (%25,0) düşük dü-zeyde, 27 hastada ise (%75,0) yüksek düzeyde CD8+ TIL ekspresyo-nu görüldü. İkinci grupta ise 11 hastada (%33,3) düşük düzeyde, 22 hastada ise (%66,7) yüksek düzeyde peritümöral CD8+ TIL ekspres-yonu görüldü. Her iki grupta yüksek ve düşük peritümöral CD8+ TIL düzeyleri ile PFS arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki bulun-madı (birinci grupta p=0,918, ikinci grupta p=0,184). Aynı zamanda her iki grupta peritümöral CD8+ TIL düzeyleri ile kemoterapiye yanıt arasında ilişki olmadığı gösterildi (birinci grupta p=0,546, ikinci grup-ta p=0,990). Yapılan IHC değerlendirme sonucunda birinci grupta 28 hastada (%77,8) PD-L1 ekspresyon görülmezken, 6 hastada ( %16,7 ) düşük-orta düzeyde PD-L1 ekspresyonu ve 2 hastada (%5,6) yük-sek düzeyde PD-L1 ekspresyonu görüldü. İkinci grupta ise 30 hastada (%90,0) PD-L1 ekspresyonu görülmezken, 3 hastada (%9,1) düşük-orta düzeyde PD-L1 ekspresyonu görüldü ve hiçbir hastada yüksek düzeyde PD-L1 ekspresyon görülmedi. Birinci grupta (kemoterapi + Bevacizumab) tümöral PD-L1 ekspresyonu ile PFS arasında istatis-tiksel açıdan anlamlı ilişki bulunmazken ( p=0.436 ), ikinci grupta ise (kemoterapi + Setuksimab ) PD-L1 ekspresyon varlığının daha kısa PFS ile ilişkili olduğu görüldü (16 ay ve 6 ay, p<0,001). Birinci grupta tümöral PD-L1 ekspresyonu ile kemoterapiye yanıt arasında istatistiksel anlamlı ilişki bulunamadı (p=0,149), ancak ikinci grupta tümöral PD-L1 ekspresyonu ile kemoterapiye yanıt arasında istatistik-sel açıdan sınırda anlamlı ilişki olduğu görüldü (p=0,070).

Sonuç: Evre IV kolorektal kanser hastalarında PD-L1 ekpresyon varlığında kemoterapiye eş zamanlı setuksimab kullanımın daha kısa

Gereç ve Yöntem: Çalışmanın örneklemini Akdeniz Üniversite-si Hastanesi Onkoloji Polikliniği ve Onkoloji Kliniği’nde takip edilen, araştırmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan 144 kolorektal kanser hastası oluşturmuştur. Çalışmanın verileri Mayıs 2019-Mart 2021 ta-rihleri arasında toplanmıştır. Verilerin toplanmasında Hasta Tanıtım Formu ve Sağlık Sorumlulukları Ölçeği kullanılmıştır.

Bulgular: Hastaların cinsiyet, çalışma durumu, fiziksel aktivite düzeyi, kanser olma ihtimalini düşünme durumlarına göre hastaların sağlık sorumluluklarında anlamlı farklılık (p<0.05) olduğu belirlen-miştir. En sık görülen semptomlar dışkıda kan görme (%33.6), karın ağrısı (%29.9) ve kabızlık (%17.17) olarak bulunmuştur. Sağlık ku-ruluşuna başvurmama nedenleri sırasıyla; semptomların bekleyince geçeceği düşüncesi (%35.4), rektal kanamayı hemoroid varlığıyla ilişkilendirme (%16.7) ve semptomları önemli görmeme (%16) ol-duğu belirlenmiştir. Dışkıda kan görme ve ağrı semptomlarının erken başvuruyla, gastrointestinal problemlerin, abdomende değişikliğin ve kabızlığın geç başvuruyla ilişkili olduğu ortaya konmuştur.

Sonuç: Kolorektal kanser hastalarında kadınların erkeklere oran-la, çalışmayanların ise emekli ve çalışanlara oranla sağlıkları ile ilgili sorumlulukları yüksektir. Erkeklerin sağlık kuruluşuna geç başvuru oranlarının yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle ulusal alanda kolorektal kanser taramalarına dikkat çekilmesine, hemşirelerin kolo-rektal kanser tarama ve erken tanı süreçlerine ilişkin toplumu bilinç-lendirmede proaktif rol olması önerilmektedir.Anahtar Kelimeler: Kolorektal kanser, geç başvuru, sağlık sorumluluğu, hemşirelik

P-161 Kolorektal Kanserler

OKSALİPLATİN İLİŞKİLİ HİPEREKSİTABİLİTE TABLOSUNU TAKLİT EDEN BEYİN METASTAZI

Nilgün Akgöz1, Aslı Alkan2, Ece Dilan Bozkurt1, Özgür Tanrıverdi3, Ali Alkan3

1Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Muğla 2Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı, Yoğun Bakım, Muğla 3Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Muğla

Amaç: Oksaliplatin, çeşitli malignitelerde klinik aktiviteye sahip platin bileşiğidir. Okzaliplatinin doz sınırlayıcı toksisitesinörotoksisite-dir. İki farklı formda ortaya çıkar; tedaviden sonraki saatler veya gün-ler içinde ortaya çıkan akut, geçici semptomlar ve kronik, kümülatif periferik nöropati.Akut, geçici semptomlar periferik duyusal ve motor nöron aşırı duyarlılığından kaynaklanır; kümülatif, kalıcı semptomlar kronik periferik duyusal nöropatiye bağlıdır.Burada oksaliplatininfüz-yonu sırasında tremor şeklinde hipereksitasyon atakları sonrası genel durum bozukluğu görülen hasta sunulmuştur.

Olgu: Bilinen komorbid hastalığı bulunmayan 64 yaş erkek has-ta; metastatik çekumadenokarsinom ile takipliydi.FOLFOX- Bevaci-zumab ve folfiri tedavileri altında progresyon görülen hasta bir süre Regorafenib ile izlendi. Ancak grad 3 toksisite nedeniyle tedavi kesildi. Hastaya okzaliplatin 130mg/m2 ve kapesitabin 2x1000mg/m2, 2 haf-ta süreyle, 3 haftada bir planlandı. 2. Kür tedavi planı ile başvuran hastanın aktif şikayeti yoktu. KT öncesi vital bulgular stabil; kan tetkik-lerinde patoloji görülmeyen hastaya feniramin 45mg, deksametazon 16mg, Lansoprazol 30mg ile premedikasyon sonrası okzaliplatinin-füzyonu başlandı. 2 saatlik planlanan infüzyonun 1. saatinde dört ekstremitede istemsiz atımlar başladı. Üst ve alt ekstremitelerde olan atımlar öncelikle tremor şeklinde başlayıp, özellikle üst ekstremitede proksimale doğru ilerledi. İstemsiz kasılmalar esnasında ateş, ağrı kay-dedilmedi. Okzaliplatin ilişkili hipereksitabilite olarak değerlendirilen hastanın tedavisi durduruldu. Ek doz feniramin ve 8mg dekzameta-zon yapıldı. Ayrıca 1 g Kalsiyum gukonat ve 1 g Magnezyum Sülfat uygulandı. Nöroloji tarafından düzensiz irregüler orta-yüksek frekanslı

140

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 1: DFS ile lenf grupları arasındaki izdüşüm analizi

Şekil 2: OS ile lenf grupları arasındaki izdüşüm analiz

P-164 Kolorektal Kanserler

LOKAL İLERİ REKTUM KANSERİNDE PRATİĞİMİZ DEĞİŞİYOR: TOTAL NEOADJUVAN TEDAVİ SONRASI AMELİYATSIZ İZLEM

Fatih Selçukbiricik1, Emre Özoran2, Yasemin Bölükbaşı3, Uğur Selek3, 6, Nil Molinas Mandel1, 5, Emre Balık2, Dursun Buğra2, 4

1Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı 3Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı 4VKV Amerikan Hastanesi, Genel Cerrahi 5VKV Amerikan Hastanesi, Tıbbi Onkoloji 6VKV Amerikan Hastanesi, Radyasyon Onkolojisi

Giriş: Lokal ileri rektum kanserinin (LİRK) tedavisinde non ope-ratif management (NOM) yaklaşımı, total neoadjuvan tedavi (TNT)sonrasında klinik tam yanıt( kTY) saptanan hastalarda cerrahinin olası

PFS ve kemoterapiye daha kötü yanıt ile ilişkili olabileceği görüldü. Geniş ölçekli prospektif çalışmalarla desteklenmesi halinde bu grup hastalarda kemoterapiye eşzamanlı Bevacizumab tedavisinin daha etkili olabileceğini düşünmekteyiz.Anahtar Kelimeler: Bevacizumab, setuksimab, PD-L1,CD 8+TIL, metastatik kolorektal kanser

P-163 Kolorektal Kanserler

EVRE III KOLOREKTAL KANSERLERDE LENF NODU POZİTİFLİK ORANININ PROGNOSTİK ÖNEMİ

Kübra Erdoğan1, Nisbet Yılmaz2, Osman Sütçüoğlu1, Ozan Yazıcı1, Ahmet Erdoğan3, Nuriye Özdemir1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Ankara Şehir Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği 3Kahramanmaraş Elbistan Devlet Hastanesi Genel Cerrahi Kliniği

Giriş: Kolorektal kanserler, tüm dünyada sık görülen ve mortalitesi yüksek kanserlerdendir. Bu kanserler ile ilgili birçok prognostik faktor tanımlanmıştır. Bunlardan bir tanesi de lenf nodu pozitiflik oranıdır. Bu çalışmanın amacı, Evre III kolorektal kanserlerde lenf nodu pozitif-lik oranının (LNPR) prognostik önemini ortaya koymaktır.

Gereç ve Yöntem: Ocak 1998 ile Mayıs 2014 tarihleri arasında kolorektal kanser tanısı ile opere edilip adjuvan kemoterapi alan, evre III hastaların kayıtları retrospektif olarak incelendi. Çalışmanın dahil edilme kriterleri, >18 yaş olmak, patolojik olarak konfirme edilmiş adenokanser tanısı olmak ve en az bir kür adjuvan kemoterapi al-mış olmak olarak belirlendi. Yetersiz dosya verisi olan, takibi bırakan ve neoadjuvan tedavi alan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Hastaların demografik özellikleri, tümör lokalizasyonu, yapılan ameliyatın tipi, lenfovasküler invazyon durumu, patoloji tipi, diferansiasyonu, TNM evresi, çıkarılan pozitif ve toplam lenf nodu sayısı, lenf nodu pozitiflik oranı (LNPR), serbest tümör nodülü varlığı, almış oldukları kemote-rapi rejimi, kür sayısı, radyoterapi alıp almadığına dair veriler incelen-di. Hastalar literatüre benzer şekilde lenf nodu pozitiflik oranına göre 0-0,20 arası olanlar 1. grup, 0,21-0,50 arası olanlar 2. grup ve 0,51-1 arası olanlar şeklinde üç gruba ayrıldı.

Bulgular: Çalışmaya 263 hasta dâhil edildi. Hastaların 163’ü (%61,9) erkek iken, yaş ortalaması 61 idi. Tümör lokalizasyonlarına bakıldığında en sık rektum (%48,7) kanserli hastaların olduğu gözlen-di. Çıkarılan lenf nodu sayıları incelendiğinde, hastalardan ortalama 17,46 (±11,55) lenf nodu çıkarıldığı görüldü. Pozitif lenf nodu sayı-sı ortalaması 3,48 (±5,13) idi. Hastalar lenf nodu pozitiflik oranına göre; 1.grup 163 (%62) hasta, 2.grup 66 (%25,1) hasta ve 3.grup 34 (%12,9) hasta şeklinde idi. DFS ve OS ile lenf nodu grupları arasın-daki ilişki tek değişkenli analizde incelendiğinde; LNPR arttıkça nük-sün ve mortalitenin istatistiksel olarak anlamlı şekilde arttığı gözlendi (p<0,001). Hastalıksız sağ kalım süresi ortalama 65,2(±46,07) ay (min=6, max=223) idi. Genel sağ kalım süresi ortalama 70,9(±44,4) ay (min=6, max=223) idi. Çok değişkenli analiz sonuçlarına göre de DFS ve OS ile LNPR grupları arasındaki ilişki [sırasıyla (p=0,030), (p=0,019)] istatistiksel olarak anlamlı bulundu (Şekil 1, 2).

Sonuç: Opere evre III kolorektal kanserlerde lenf nodu pozitiflik oranın hastalıksız sağ kalım ve genel sağ kalım üzerine, etkili bir prog-nostik faktörtör.Anahtar Kelimeler: Kolorektal kanser, Prognoz, Lenf nodu pozitiflik oranı

141

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tartışma: Tıbbi uygulamada böbrek metastazları nadiren görülür. Soliter renal kitle olarak ortaya çıkan olgularda metastazın primer re-nal karsinomdan ayırt edilmesi için mümkün olduğu ölçüde biyopsi is-tenmesi gerekmektedir. Düşüncemiz takiplerinde farklı lokalizsyonlar-da kitle ile prezente olan ve yine tipik olmayan metastaz bölgelerinden de biyopsi yapılması yönündedir. Patolojik destek tedavi kararımızı daha rasyonel vermemiz husunda yol göstereci olacağından önce-liklendirilmelidir. Literatürde nadir görülen renal metastazların ana kaynakları akciğer, meme, sindirim sistemi tümörleri, melanomlar ve lenfomalardır. Teşhisde, görüntüleme modaliteleri (CT taraması, MRI, ultrason) yol göstericidir.Tedavi primer tümör ile aynıdır; nefrektomi seçilmiş olgularda bir seçenek olabilir.Anahtar Kelimeler: renal metastaz, kolorektal kanser

Kaynakça1. Tomita M, Ayabe T, Chosa E, Nakamura K. Isolated Renal Metastasis from Non-

Small-Cell Lung Cancer: Report of 2 Cases. Case Rep Surg. 2015;2015:357481–357481. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar]

2. Zhou C, Urbauer DL, Fellman BM, Tamboli P, Zhang M, Matin SF, Wood CG, Karam JA. Metastases to the kidney: a comprehensive analysis of 151 patients from a tertiary referral centre. BJU Int. 2016;117(5):775–782. [PMC free article] [PubMed] [Google Scholar

Şekil 1: Renal kitle tomografi görüntüsü

Tablo 1. Tümör markerlarının değişimi

15.10.2020 03.05.2021 27.07.2021

CEA 2.18 3.29 22.9

CA19.9 18 29.9 403

CA125 17.48 26.27 15

CA15.3 10.9 12.22 12.2

P-166 Kolorektal Kanserler

TANI ANINDA BEYİN METASTAZI OLAN KOLON KARSİNOMU TANILI OLGU

Melek Çağlayan1, Orhan Önder Eren1, Mehmet Murat Zerey1, Hakan Cebeci2, Halil Özer2, İsmail Harmankaya3, Pınar Karabağlı3, Özlem Ata1

1Selcuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Selcuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji Anabilim Dalı 3Selcuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı

Giriş: Kolorektal (KRK) kanserler, dünyada en sık görülen üçüncü kanser türüdür ve insidansı yaşla birlikte artmaktadır. Kolorektal kan-sere bağlı beyin metastazları nadirdir (%2-3). Genellikle hastalığın ileri evrelerinde ortaya çıkarlar ve prognozları kötüdür. Bizde kendi klini-ğimizde takip ettiğimiz tanı esnasında beyin metastazı(BM) olan kolon kanserli hastamız ile ilgili deneyimimizi sunmak istedik.

erken ve uzun dönem morbidite, mortalite ve organ kaybından kaçın-mayı sağlamaktadır. Amacımız LİRK hastalarında TNT sonrası kTY değerlendirmesi yapılıp NOM ile izlenilen hastaların sağ-kalım, lokal veya sistemik nüks değerlendirilmesinin yapılmasıdır.

Gereç ve Yöntem: Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşlarına başvuran LİRK hastalarına TNT sonrası tedavi yanıtı; MRI, PETCT ve endos-kopi ile değerlendirildi. Görüntüleme ve endoskopik yanıta göre kTY saptanıp NOM ile takip edilen hastaların sağ-kalım, lokal veya siste-mik nüks değerlendirilmesi yapıldı.

Bulgular: 2014-2021 yıllarında VKV Sağlık kuruluşlarında 270 LİRK (T3N+) hastasından kriterlere uyan 201 hasta TNT aldı. kTY saptanan 53( %26) hasta NOM protokolüne alındı. NOM yapılan hastaların 2 tanesinde izlemde (%3) regrowth görülmüş ve hastala-ra kurtarma cerrahisi yapılmıştır. Bir hastada uzak metastaz gelişmiş, kurtarma cerrahisi yapılamamış ve yeniden sistemik tedavi almıştır. Ortalama takip süresi 33 aydır. Aynı dönemde NOM önerilip kabul etmeyen ve total mezorektal eksizyon yapılan hastalarla NOM yakla-şımında olan hastaların pTY ile kTY arasında sağkalım açısından fark saptanmamıştır.

Sonuç: NOM, özellikle total neoadjuvan tedavi sonrası, sfinkterin ve rektum fonksiyonlarının korunabildiği, lokal nükslerde kurtarma cerrahisine imkan veren, seçilmiş hastalarda; yakın takip ve hasta uyumuyla uygulanabilecek umut verici, pratiğimizi değiştirecek bir yaklaşımıdır.Anahtar Kelimeler: Rektum Kanserinde Ameliyatsız İzlem

P-165 Kolorektal Kanserler

NADİR METASTAZ BÖLGESİ OLARAK BÖBREK : OLGU SUNUMU

Duygu Bayır Garbioğlu1, Nazan Demir1, Gözde Ağdaş1, Murat Dinçer1

1Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi

Giriş: Böbrek kan akımı kardiyak debinin yaklaşık %25’ini oluş-turmasına, neticede günlük 180 litre kanın böbreklerden süzülmesine rağmen, klinik uygulamada böbreğin sekonder tümörleri oldukça na-dirdir [1]. Otopsi serilerindeki insidansın metastatik tümörlü hastaların %2,36-12,6’sı arasında olduğu tahmin edilmektedir [2], ancak klinik olarak saptanan renal metastazların prevalansı çok daha düşüktür. Biz de lokal ileri rektum kanseri tanısı ile takipte iken kontrol görüntüle-melerinde renal kitle saptanan olgumuzu nadir de görülse böbreğin sekonder tümörlerinin primer böbrek tümörlerinden ayrımının yapıl-masının tedavi kararında oldukça önemli olması sebebi ile sunmak istedik.

Olgu: 43 yaşında kadın hasta, neoadjuvan kemoradyoterapi sonrası opere evre 3 rektum adenokarsinom tanısı ile adjuvan xe-lox kemoterapisi 6 kür uygulandıktan sonra takibe alındı. İlk iki yıl takiplerinde patolojik bulgu saptanmayan hastanın tanıdan sonraki ikinci yıl kontrolünde tümör marker yüksekliği tespit edilmesi üzerine (tablo-1 de özetlenmiştir) yapılan tomografi görüntülemelerinde sağ böbrek anterior orta kesimde hipoekoik nodüler lezyon (Şekil 1) ve karaciğerde multiple kitle tespit edildi. İkinci primer metastatik renal hücreli karsinom? rektum kanseri metastazı ayırıcı tanı yapılabilmesi için sağ böbrek ve karaciğerden biyopsi planlandı. Renal kitle biyopsi; immunhistokimyasal olarak neoplastik hücrelerde CK20 yaygın pozi-tif, CDX2 fokal pozitif, CK7 ve PAX8 negatif saptanmış olup bulgular kolorektal adenokarsinomunu destekler şeklinde yorumlandı. Rektum metastazı yönünde tanısı şekillenen hastanın güncel patoloji prepa-ratlarından ras profili çalışıldı. Kras exon 2 mutasyonu saptanan ve braf wild olan hastaya Folfiri+bevacizumab kemoterapisi başlandı. Beraberinde kronik alt ekstremite derin ven trombozu olması ancak pulmoner embolisinin olmaması sebebi ile düşük molekül ağırlıklı heparin eşliğinde tedavinin devamı planlandı. Kemoterapi rejimi ile klinik fayda sağlanan hastanın 3. kür sonrası görüntüleme sonuçları beklenmektedir.

142

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 2: Serebellar metastaz

P-167 Kolorektal Kanserler

KOLOREKTAL KANSERLİ HASTALARDA RAS MUTASYONU İLE BEDEN KİTLE İNDEKSİ VE DİABETES MELLİTUS ARASINDAKİ İLİŞKİ

Metin Sökmen1, Emre Yekedüz2, 3, Mustafa Gürbüz4, Elif Berna Köksoy2, 3, Yüksel Ürün2, 3, Güngör Utkan2, 3

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 3Ankara Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsü 4Ağrı Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Kolorektal kanser uzun yıllardır erkeklerde en sık 3. kanser, kadınlarda ise en sık 2. kanser olma özelliğini korumaktadır. Pek çok kanser türünden farklı olarak gelişmiş ülkelerdeki insidans ve mortalite oranları gelişmemiş ülkelere göre daha yüksektir. Son yıllarda pek çok bölgede insidans oranın artışı dikkat çekmektedir. Bunun temel nede-ni olarak diyet alışkanlıklarındaki değişim, obezitedeki artış ve yaşam tarzı değişiklikleri gösterilmektedir. Patogenezde en önemli onkogen olan RAS mutasyonunu ile bu risk faktörlerinin ilişkisi hakkında yeterli veri bulunmamaktadır. Bu nedenle bu çalışmada tip 2 diabetes melli-tus ve obezite ile RAS mutasyonu arasınsaki ilişkinin ortaya konması amaçlandı.

Gereç ve Yöntem: Araştırmaya, Ankara Üniversitesi Tıp Fakül-tesinde 2010-2020 yılları arasında kolorektal kanser tanısı ile izlenen RAS mutasyonu çalışılmış olgular dahil edildi. Hasta dosyaları, kemo-terapi protokolleri, laboratuvar, patoloji ve radyoloji raporları incele-nerek araştırma ile ilgili hasta demografik özellikleri, klinik ve patolojik özellikler ve sağ kalım verilerine ulaşıldı.

Bulgular: Toplam 1061 kolorektal kanser tanılı hastanın verileri incelendi. Kayıtlarına tam ulaşılan 422 hasta araştırmaya dahil edildi. Hastaların %46’sında (n=194) RAS mutasyonu saptandı. Diabetes mellitus ve obezite sırasıyla hastaların %22 ve %19,4’ünde mevcuttu. Hastaların RAS mutasyonu durumu ile 65 yaşın altında ya da üzerin-de olma durumu karşılaştırıldığında; RAS mutasyonu olan grupta 65 yaş üzeri hasta oranı, RAS mutasyonu olmayan gruptaki orana göre istatistiksel olarak anlamlı oranda daha fazla bulundu (p=0,03). Dia-betes mellitus ile RAS mutasyonu durumuna bakıldığında, mutasyon

Olgu: Karın ağrısı şikayeti ile gelen 48 yaşında erkek hastanın yapı-lan batın tomoğrafisinde(BT) karaciğerde multiple metastatik lezyon-lar ve çıkan kolonda duvar kalınlık artışı saptanmış. Toraks BT’sinde multiple metastatik nodüller lezyonlar saptanmış olup yapılan karaci-ğer trucut biyopsi sonucu kolon adenokarsinom metastazı ile uyumlu olarak gelen hasta tıbbi onkoloji polkliniğimize başvurdu. Tümör be-lirteçleri CA19.9 : 2770 U/ml, CEA(karsinoembriyojenik antijen ): 347 ng/ml saptandı. Baş dönmesi şikayeti nedeniyle çekilen kranial MRG ( magnetik rezonans görüntüleme)’ında sağ serebellar hemisferde bü-yüğü 3 cm boyutunda 2 adet metastatik kitle saptandı. Kolon perfo-rasyonu nedeniyle opere oldu. Sonrasında beyin metastazı nedeniyle kitle rezeksiyonu yapıldı. Patoloji sonucu adenokarsinom metastazı olarak raporlandı. Tüm beyin bölgesine yönelik eksternal radyoterapi uygulandı. KRAS mutant, Mikrosatellit stabil saptandı. Radyoterapi sonrasında hastaya 2 kür FOLFOX-BEVACİZUMAB rejimi uygulandı. Yapılan tetkiklerinde progresyon ve sağ böbrek toplayıcı sisteminde yeni ortaya çıkan hidronefroz saptandı. Sağ nefrostomi, antegrad DJ stent takıldı. Sonrasında tedavi değişikliği yapılarak 4 kür FOLFİRİ-Af-libercept kemoterapi rejimi uygulandı. Kontrol görüntülemeleri stabil hastalık olarak değerlendirildi. İzleminin 10. Ayında olan hastanın ta-kip ve tedavisi devam edilmektedir.

Tartışma: Beyin metastazları (BM) erişkinlerde en sık görülen int-rakraniyal neoplazmlardır, ancak nadiren kolorektal kanserden kay-naklanırlar. DDR( DNA hasarı cevabı ) genlerindeki beyin metastazına özgü mutasyonlar ve yüksek mikrosatellit instabilite (MSI) seviyeleri, KRK’nin beyin metastazında DDR’nin önemini desteklemektedir (1). Beyin metastazı saptanan hastalarda yüksek Karnofsky performans durumu, ekstrakraniyal hastalığın olmaması, düşük BM sayısı ve cer-rahi tedavi uygulama olasılığı gibi birçok olumlu prognostik faktör ta-nımlanmıştır (2). Beyin metastazı gelişen kolorektal kanserli hastalar-da cerrahi rezeksiyon, radyoterapi, antiangiogenik tedavi sağ kalıma katkıda bulunmaktadır (2,3).Anahtar Kelimeler: kolorektal kanser, beyin metastazı

Kaynakça1. Sun J, Wang C, Zhang Y, Xu L, Fang W, Zhu Y, Zheng Y, Chen X, Xie X, Hu

X, Hu W, Zheng J, Li P, Yu J, Mei Z, Cai X, Wang B, Hu Z, Shu Y, Shen H, Gu Y. Genomic signatures reveal DNA damage response deficiency in colorectal cancer brain metastases. Nat Commun. 2019 Jul 18;10(1):3190. doi: 10.1038/s41467-019-10987-3. PMID: 31320627; PMCID: PMC6639368.

2. Mege D, Sans A, Ouaissi M, Iannelli A, Sielezneff I. Brain metastases from colorectal cancer: characteristics and management. ANZ J Surg. 2018 Mar;88(3):140-145. doi: 10.1111/ans.14107. Epub 2017 Jul 7. PMID: 28687024.

3. Chahine G, Ibrahim T, Felefly T, El-Ahmadie A, Freiha P, El-Khoury L, Khalife-Saleh N, Saleh K. Colorectal cancer and brain metastases: An aggressive disease with a different response to treatment. Tumori. 2019 Oct;105(5):427-433. doi: 10.1177/0300891618765541. Epub 2018 Mar 22. PMID: 29714653.

Şekil 1: Karaciğerde metastatik lezyonlar

143

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

her iki böbrek periferinde yumuşak dokuda suvmax 10 ve sağ sürre-nal bezde suv max5.1 olan patolojik 18F-FDG tutulumları saptandı.Kemik iliği biyopsisi yapıldı.Laboratuar değerleri normaldi. İPİ skoru 4 olup, santral sinir sistemi (SSS) tutulum riski 5 puan ile yüksek risk grubuna girmekteydi (3,4). Ann Arbor sınıflamasına göre bilateral böbrek çevresi yumuşak doku tutulumu ve sağ sürrenal tutulum olma-sı sebebi ile evre 4 hastalık kabul edildi ve servise yatırılarak R-CHOP tedavisi başlandı. SSS proflaksisi planlandı.

Tartışma: NHL; köken aldığı hücre çeşidi, exprese edilen myc, bcl-2, bcl-6 gibi farklı bir dizi hedef genler ve hücrelerin aktive immünfe-notip veya germinal merkezli fenotip gibi hücre orijinine bağlı olarak farklı davranış paternlerine sahip olan heterojen bir grup hastalıktır (5,6). Lontos ve ark. yapmış olduğu 2017 yılında yayınlanan 1264 ÜSL hastasının incelendiği retrospektif çalışmada vakaların %70,8 inin böbrek 2. sırada ise %25.9 ile mesane yerleşimli olduğu görül-müş ve üreter yerleşimli lenfomanın 20 hasta ile %1.6'sını oluşturduğu saptanmıştır. 5 yıllık Kanser ilişkili yaşam,60 yaşından küçük olanlarda daha uzun saptanmıştır (7). Hastamız agresif B hücreli lenfoma gru-bunda olup, yaş >60, İPİ skoru 4, MSS tutulma riski skoru 5 olması sebebi ile yüksek riskli hastalık grubunda kötü prognoza sahiptir.

Sonuç: Extranodal yerleşimli NHL'nın yüzde verilemeyecek sevi-yede nadir görülen ve literatürde çok az sayıda vaka sunumları olarak bildirilmiş olan primer üreter tutulumlu agresif B hücreli lenfoma tanılı hastayı sunmak istedik.Anahtar Kelimeler: primer extranodal lenfoma, üreter tutulumu

Kaynakça1. Anderson T, Chabner BA, Young RC, et al. Malignant lymphoma. 1. The

histology and staging of 473 patients at the National Cancer Institute. Cancer 1982; 50:2699.

2. Castillo JJ, Winer ES and Olszewski AJ: Sites of extranodal involvement are prognostic in patients with diffuse large b-cell lymphoma in the rituximab era: An analysis of the surveillance, epidemiology and end results database. Am J Hematol 89(3): 310-314, 2014

3. International Non-Hodgkin’s Lymphoma Prognostic Factors Project. A predictive model for aggressive non-Hodgkin’s lymphoma. N Engl J Med. 1993;329:987–994. PMID: 8141877.

4. Savage KJ, Zeynalova S, Kansara RR, et al. Validation of a Prognostic Model to Assess the Risk of CNS Disease in Patients with Aggressive B-Cell Lymphoma. Blood 2014;114:394.

5. Lenz G, Wright G, Dave SS, et al. Stromal gene signatures in large-B-cell lymphomas. N Engl J Med. 2008;359:2313–2323. PMID: 19038878.

6. Hans CP, Weisenburger DD, Greiner TC, et al. Confirmation of the molecular classification of diffuse large B-cell lymphoma by immunohistochemistry using a tissue microarray. Blood. N Engl J Med. 2004;103:275–282. PMID: 14504078.

7. Lontos K, Tsagıannı A,Msaouel P, et al.Primary Urinary Tract Lymphoma: Rare but Aggressive, Antıcancer Research 37: 6989-6996 (2017)

P-169 Lenfoma ve Hematolojik Kanserler

NADİR GÖRÜLEN OBSTRÜKTİF SARILIKLA SEYREDEN BİR MALİGNİTE:KARACİĞERE METASTATİK PERİAMPULLER BÖLGE MYELOİD SARKOM OLGUSU

Sevinç Ballı1, Osman Fırat Duran1, Bengü Dursun1, Ender Kalacı1, Elif Berna Köksoy1, Hakan Akbulut1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji

Olgu: 68 yaşında erkek hasta 15 gündür olan sarılık,ateş ve kilo kaybı ile geldi.Karaciğer fonksiyon testlerinde direkt bil.11 mg/dL; ALP, GGT, AST, ALT yüksek izlendi. MRCP’de koledok 14 mm; KC parankiminde çok sayıda metastatik lezyon izlendi. ERCP yapıldı, pa-pil intramural kısmı belirgin,orifis 2 cm,ülserovejetan kitle ile infiltre idi. Stent takıldı, biyopsi alındı.Patoloji malign tümoral infiltrasyon idi.İHK’da PanCK, CK7, CK20, CK19, CEA, sinaptofizin, kromogranin, LCA negatifti. Sistemik BT’de pankreas unsinat proces düzeyinde duodenum 3. kıtası ile net ayrımı yapılamayan hipodens lezyon ile peripankreatik yağ dokuda çok sayıda LAP izlendi. Dinamik pankreas BT’de periampuller yerleşimli 3.5 cm heterojen kontrastlardan kitle ile peripankreatik yağ dokuda büyüğü 2 cm bir kısmı nekrotik çok sayıda

olan hastaların %17’sinde, mutasyon olmayan hastaların %26’sın-da diabetes mellitus tanısı saptandı (p=0,022). Hipertansiyon ile RAS mutasyonu durumuna bakıldığında, mutasyon olan hastaların %39’unda, mutasyon olmayan hastaların %26’sında hipertansiyon tanısı saptandı (p=0,015). Diğer taraftan RAS mutasyonu olan ve ol-mayan kolorektal kanser tanılı hastalar arasında boy uzunluğu, vücut ağırlığı, beden kütle indeksi, vücut yüzey alanı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı.

Sonuç: Kolorektal kanser tanısı almış hastalarda RAS onkogenin-de mutasyon varlığında diabetes mellitus bulunma ihtimali daha azdır. Beden kitle indeksi ile RAS mutasyonu arasında ilişki bulunamamıştır. Araştırmamızda ayrıca RAS mutasyonu olanlarda hipertansiyon tanı-sının daha fazla olduğu görülmüştür. Araştırmamız diabetes mellitus ve hipertansiyon varlığının RAS mutasyonu ile arasındaki etyopato-genez ilişkisini ortaya koymamaktadır. Ancak kolorektal kanser tanılı hastalarda yapılması planlanan çalışmalarda RAS mutasyon varlığı için diabetes mellitus ve hipertansiyon tanısı, hastaların gruplandırıl-masında önemli bir parametre olarak göz önüne alınmalıdır.Anahtar Kelimeler: Kolon, rektum, kanser, diabetes mellitus, obezite, hipertansiyon

Kaynakça1. Bray F, Ferlay J, Soerjomataram I, Siegel RL, Torre LA, Jemal A. Global cancer

statistics 2018: GLOBOCAN estimates of incidence and mortality worldwide for 36 cancers in 185 countries. CA Cancer J Clin. 2018;68(6):394-424.

2. Islami F, Goding Sauer A, Miller KD, Siegel RL, Fedewa SA, Jacobs EJ, et al. Proportion and number of cancer cases and deaths attributable to potentially modifiable risk factors in the United States. CA Cancer J Clin. 2018;68(1):31-54.

3. Lega IC, Kapur A, Leung F, Zahedi A. Type 2 Diabetes in Older Adults in Long-Term Care Homes: An Educational Intervention to Improve Diabetes Care. Can J Diabetes. 2020;44(5):407-13 e3.

4. Ma Y, Yang W, Song M, Smith-Warner SA, Yang J, Li Y, et al. Type 2 diabetes and risk of colorectal cancer in two large U.S. prospective cohorts. Br J Cancer. 2018;119(11):1436-42.

5. Harada S, Morlote D. Molecular Pathology of Colorectal Cancer. Adv Anat Pathol. 2020;27(1):20-6.

P-168 Lenfoma ve Hematolojik Kanserler

AGRESİF B HÜCRELİ PRİMER ÜRETER LENFOMA OLGUSU

Bilgin Karaalioğlu1, Emre Yekedüz1, Ender Kalacı1, Bengü Dursun1, Ahmet Demirkazık1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Non-Hodgkin Lenfoma (NHL) progenitör veya olgun B ve T lenfosit hücreleri,nadiren natural killer hücrelerinden köken alan heterojen bir grup malignitedir. Tanı anı ve takibi sırasında %50 extranodal invazyon görülse de %10-35 kadarı özellikle cilt,ince barsak,mide tutulumu olmak üzere primer extranodal NHL'dır (1). Primer genitoüriner(GÜS)sistem lenfomaları tüm extranodal lenfo-maların %8.4’ünü oluşturmakta bunlar arasında sadece primer üriner sistem lenfomalarının(ÜSL) literatürde az sayıda vaka sunumu ola-rak bildirildiği bilinmektedir (2). Bu olguda,sol yan ağrısı sebebi ile doktora başvuran tetkik sonuçlarında son derece nadir görülen üreter tutulumlu Agresif B hücreli primer extranodal lenfoma tanısı almış 69 yaşında kadın hasta sunulmaktadır.

Olgu: 69 yaşında kadın hasta sol yan ağrısı sebebi ile aralık 2019 da acil servise başvurmuş.Fizik muayenesinde ECOG performans skorunun 2 olması ve kostavertebral açı hassasiyeti dışında bir özellik yoktu. Üriner taş protokollü bilgisayarlı tomografi ardından yapılan üreteroskopide mesane içinde ve sol distal üreter seviyesinde multiple taş, sol üreter ve kalix içinde çok sayıda papiller yapı görülüp biyop-si alınmış. Patoloji sonucu;Agresif yüksek dereceli B hücreli lenfoma tutulumu gösteren sol üreter mukoza örneği, aktive immün fenotip ile uyumlu, CD20 ve bcl-2 yaygın kuvvetli pozitif, myc negatif, prolife-rasyon indexi %80 olarak raporlandı. Pozitron emisyon tomografide

144

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-170 Lenfoma ve Hematolojik Kanserler

YÜKSEK DERECELİ B HÜCRELİ LENFOMADA ALINAN TAM YANIT: UZAMIŞ COVID-19’A MI YOKSA TEK KÜR R-CHOP TEDAVİSİNE Mİ BAĞLI?

Feride Yılmaz1, Serkan Yaşar1, Meltem Çağlar Tuncalı2, Serkan Akın1

1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü, Medikal Onkoloji Bilim Dalı 2Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp Bilim Dalı

Giriş: Yüksek dereceli B hücreli lenfomalar, yüksek mitotik indeks varlığı ve Ki-67 proliferasyon oranı ile morfolojik olarak agresif len-fomalar olarak sınıflandırılır. Morfolojik olarak olduğu kadar klinik olarak da agresif davranış sergilerler ve COVID-19 enfeksiyonu bu hastalarda mortaliteyi artıran önemli bir faktördür. Büyük bir meta-analizde, 60 yaş ve üzeri hastalarda, 60 yaş altı hastalara göre önemli ölçüde artmış ölüm riski olduğu görülmüştür (1). Güncel bir çalışma-da B hücre deplesyon tedavisi alan hastalarda uzun süreli COVID-19 enfeksiyonunun daha yüksek ölüm riski ve düşük sağkalımla ilişkili olduğu bulunmuştur (2). Buna karşılık, hematolojik malignitelerde COVID-19 enfeksiyonunun onkolitik etkisinin gözlemlendiği bazı va-kalar da bildirilmiştir (3,4). Bu vakamızda, uzun süreli COVID-19 en-feksiyonundan sonra tam yanıt elde ettiğimiz yüksek dereceli B hücreli lenfoma tanılı ileri yaş bir hastayı sunmaktayız.

Olgu: 81 yaşında kadın hasta karın ağrısı şikayeti ile başvurdu. Özgeçmişinde astım ve hipertansiyon mevcut olup aile öyküsünde önemli bir hastalık yoktu. Fizik muayenesinde sol üst kadranda ve umblikal bölgede ele gelen şişlik saptandı. Bilgisayarlı Tomografisin-de (BT), lenfoproliferatif hastalığı düşündüren patolojik lenf nodları, akciğer ve karaciğer parenkim tutulumu olarak görüldü. Evreleme için FDG-PET/BT (Fludeoksiglukoz- Pozitron emisyon Tomografi) yapıldı. Boyun, toraks, abdominopelvik bölgede, çoğu konglomere olan bir-çok lenf nodlarında, her iki akciğerde çok sayıda paranimal nodülde, kolon ve ince barsak duvarı ile sol humerusa komşu lezyonda aktif hastalıkla uyumlu yaygın FDG tutulumları vardı (Şekil 1). Onkoloji servisine alınan hastada pankreas başı seviyesindeki en büyük lezyon-dan biyopsi yapıldı. Biyopsisi yüksek dereceli B hücreli lenfoma ola-rak raporlandı ve ilk kür R-CHOP (rituksimab, siklofosfamid, vinkristin ve prednizolon) tedavisi verildi. Hasta taburcu olduktan sonra ikinci kür kemoterapi için geldiğinde ateş ve halsizlik şikayetiyle acil servise sevk edildi. COVID-19 PCR (Polimeraz Zincir Reaksiyonu) testi pozi-tif bulundu. Enfeksiyon tedavisine başlandı. Tedavisinin 24. gününde interim FDG-PET/BT yapılmasına karar verildi. Görüntülemesinde tam bir metabolik yanıt tespit edildi. 26. günde PCR testi negatif çıktı ve hasta ikinci kür R-CHOP tedavisini almak üzere onkoloji servisine alındı.

Sonuç: Hastamızda ilk kemoterapi kürü öncesi yüksek tümör yükü göz önüne alındığında standart dozlarda tek kürde tam metabolik ya-nıtın sağlanması mümkün görünmemektedir. İkinci kür tedaviye ka-dar herhangi bir immünsüpresif tedavi almamış olan hastamızda tam metabolik yanıta önemli ölçüde katkıda bulunan faktörlerden birinin SARS-CoV-2 enfeksiyonu olduğu sonucuna varılabilir. Bu gözlem so-nucunda COVID-19 enfeksiyonu olan hastalarda immün yanıt tetikle-nerek olası bir antitümör etki elde edilebilir. Antitümör etkisine neden olan spesifik bir mekanizma henüz tanımlanmamıştır ve daha fazla araştırma bu konuyu aydınlatabilir.Anahtar Kelimeler: lenfoma, covid-19, uzamış covid, antitümör etki, onkolitik etki, yüksek dereceli b hücreli lenfoma

Kaynakça1. Vijenthira, A., et al., Outcomes of patients with hematologic malignancies and

COVID-19: a systematic review and meta-analysis of 3377 patients. Blood, 2020. 136(25): p. 2881-2892.

2. Dulery, R., et al., Prolonged in-hospital stay and higher mortality after Covid-19 among patients with non-Hodgkin lymphoma treated with B-cell depleting immunotherapy. Am J Hematol, 2021.

3. Pasin, F., et al., Oncolytic effect of SARS-CoV2 in a patient with NK lymphoma. Acta Biomed, 2020. 91(3): p. ahead of print.

4. Challenor, S. and D. Tucker, SARS-CoV-2-induced remission of Hodgkin lymphoma. Br J Haematol, 2021. 192(3): p. 415.

lenf nodu izlendi.Kontrol kanları total bil.:1,52 direkt bil.:1,38 AST:88 ALT:81 ALP:463 GGT:368 LDH:382 Amilaz: 465 Lipaz:653 CRP:79 CEA:1,65 Ca 19-9: 86 Hb:13,5 WBC:12,34 PNL:9.71 PLT:522.000 idi. Takibinde 38,6 ateş oldu. Patolojisi tekrar edildi. İHK’da epitelyal, nöroendokrin markerlar negatif; CD34 ile difüzyon kuvvetli pozitifti. Bu bulgularla vasküler tümör, hematolenfoid neoplazi düşünüldü. Pe-riferal kanda atipik hücre, lökostaz izlenmedi. BT’lerde peripankreatik yağ doku dışında LAP yoktu ancak tekrarlayan ateş,hızlı progres mye-loid sarkom ile uyumlu idi. Tetkik süresince hepatik yetmezlik tablosu derinleşen hasta kaybedildi.

Tartışma: Myeloid sarkom(MS) immatür myeloid hücrelerden oluşan extrameduller solid kitlelerdir (1). Granülositik sarkom, mye-loblastom olarak da adlandırılabilir. MS;de novo veya AML, myelop-roliferatif neoplazi, MDS ile birlikte, kemik iliği nakli sonrası relaps ile görülebilir (2). AML’lerin %2-8 inde MS görülür, MS %15-35 i AML ile eş zamanlı izlenir %50 si AML’yi takiben ortaya çıkar (3). MS görülme yaşı değişken, 1-81 yaş vaka bildirimleri vardır. En sık lenf nodları, cilt, yumuşak dokular tutulurken SSS, meme, GÜS, GİS de bildiril-miştir (4,5). İzole, nonlösemik MS; periferal kanda veya kemik iliğin-de tutulum olmadan izlenen de novo tablodur. İnsidansı 2/1000000 dur. Literatürde olgu sunumları ve küçük retrospektif vaka serileri ola-rak yer alır (4). İzole MS’larda hepatobiliyer sistem en nadir tutulan yerlerden biri, semptomları obstruktif sarılık bulgularıdır. MEDLİNE veritabanından 1966-2014 arasındaki 48 hepatobiliyer MS vakadan sadece 8 hasta de novo izole MS idi (6). Duodenal ampuller bölge ise çok daha nadir olup 1 vaka bildirimi vardır (7). Nonlösemik MS ların %75-86 sı yanlış tanı almaktadır (8). İHK tanıda önemli, en çok kullanılan markerlar immatur CD34, CD117, myeloid MPO, CD15, CD33 ve monositik lizozim, CD14, CD64, CD11c, CD68, CD1639. MS prognoz kötü,sağkalım aylarla sınırlıdır. Hızla AML’ye dönüşebilir veya AML’ye dönüşmeden hasta organ yetmezliğinden kaybedilebilir. Hızlı tanı kemoterapi ve devamında hematopoetik kemik iliği nakli şansı sağlar. Bu nedenle kliniğin düşündürdüğü ilk olası tanılar dışında nadir görülebilecek sebepler de akılda tutulmalı İHK daha geniş ve etkin kullanılmalıdır.Anahtar Kelimeler: Myeloid sarkom, periampuller kanser, obstruktif sarılık

Kaynakça1. Swerlow SH,Campo E,Harris NL,Jaffe ES,Pileri SA,Stein H,Thiele J,Vardiman

JW. WHO Classification of Tumours of Haematopoietic and Lymphoid Tissues. fourth. Lyon, France: IARC press;2008

2. Magdy M.Abdel Karim N,Eldessouki I,Gaber O,Rahouma M, Ghareeb M.Myeloid sarcoma.Oncol Res Treat.2019.42(4):224-9

3. Batia Avni,M,Maya Koren-Michowitz,MD.Myeloid sarcoma:current approach and therapeutic options Ther Adv Hematol (2011)2(5) 309-316

4. Neiman RS,Barcos M,Berard C,Bonner H,Mann R,Rydell RE, Bennett JM.Granulocytic sarcoma: a clinicopathologic study of 61 biop- sied cases.Cancer 1981; 48: 1426-1437

5. Suh Y.K., Shin H.J.C.(2000) Fine-needle aspiration biopsy of granulocytic sarcoma.Cancer 90: 364–372

6. Norsworthy, K. J., Bhatnagar, B., Singh, Z. N., & Gojo, I. (2016). Myeloid Sarcoma of the Hepatobiliary System: A Case Series and Review of the Literature. Acta Haematologica, 135(4),241–251

7. Li X, Huang C, Li Y. Obstructive jaundice caused by myeloid sarcoma in duodenal ampulla. Dig Liver Dis. 2019 Feb;51(2):321

8. Gonzalez-Vela, M.C., Val-Bernal,J.F.,Mayorga,M., Cagigal, M.L., Fernandez, F., &MAzorra, F.(2006). Myeloid sarcoma of the extrahepatic bile ducts presenting as obstructive jaundice. APMIS,114(9),666–668.

9. Pileri SA, Orazi A, Falini B. Myeloid sarcoma. Swerdlow SH, Campo E, Harris NL, Jaffe ES, Pileri SA, Stein H, Thiele J, eds. WHO Classification of Tumours of Haematopoietic and Lymphoid Tissues. Revised 4th edition. Lyon, France:IARC Press;2017.167-168

145

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil: Miliyer Benzeri Tutulum

Şekil: Miliyer Benzeri Tutulum

P-172 Meme Kanseri

MEME KANSERİ CERRAHİSİ SONRASI SEMPTOM YÖNETİMİNDE İNOVATİF YAKLAŞIM: MOBİL UYGULAMA ÖRNEĞİ

Aydanur Aydın1, Ayla Gürsoy2

1Karadeniz Teknik Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi 2Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi

Mobil uygulamalar, günlük yaşamımızda kolay ulaşılabilen, yaşa-mımızı kolaylaştıran bilgi içeren ve bilgiye ulaşımda aktif kullanılan de-ğerli araçlardır. Mobil uygulamanın günlük yaşamımızda olduğu gibi sağlık sorunlarına ilişkin bilgiye ulaşmada kullanıldığı görülmektedir. Sağlık sorunları için kurgulanan mobil uygulama sayısı son günlerde artan bir ivme kazanmakta ve bireylere destek ürün oluşturmada et-kin kullanımı ile popülerliğini korumaktadır. Sağlık sorunlarına çözüm sunan mobil uygulamaların tasarlanması ve oluşturulması aşamala-rında sağlık personelinin görev almadığı görülmektedir. Bu durumda sağlık personelince hazırlanmayan teknolojik ürünün sağlık sorunun çözümünde kullanılamadığı, ayrıca doğru bilgiyi içermediğinden yanlış yönlendirmelere neden olabildiği görülmektedir. Bu sorunları önleyebilmek amacıyla meme kanserli hastaların yaşayabilecekleri semptomları yönetebilmeleri sağlayabilmek adına mobil bakım des-tek ürünü oluşturuldu. Ürünün oluşturma süreci mobil uygulamanın içeriğinde yer alacak semptomların belirlenmesi ve içeriğinin oluştu-

Şekil 1: Tanı anındaki FDG-PET/BT ile COVID-19 enfeksiyonu sonrası FDG-PET/BT'nin karşılaştırılması (tanı anında 1A, 2A ve 3A; COVID-19 enfeksiyonundan sonra 1B, 2B ve 3B)

P-171 Meme Kanseri

TRASTUZUMAB DERUXTECAN PROGRESYONU SONRASI ATİPİK MİLİYERBENZERİ MİKROHEMORAJİK KRANYAL METASTAZLI MEME KANSERİ OLGUSU

Alper Sevinç1, Akif Şirikçi1, 2

1Medicalpark Gaziantep Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü 2Medicalpark Gaziantep Hastanesi, Girişimsel Radyoloji Bölümü

41 yaşında bayan hasta 2018 yılında meme kanseri tanısı ile opere edildi. Hastanın histopatolojik tanısı grade32 infiltratif duktal karsinom olarak saptanmıştı. İmmünohistokimyasal incelemede öst-rojen %80 (+++), progesteron %80 (+++), CERB B2 (+++), ve E-Cadherin (+) ekspresyonu bulunmuştu. Tümör T2N1M0 olarak ev-relendirilmişti. Hasta neoadjuvan olarak 4 kür Adriamisin + Siklofos-famid ve 4 kür de Dosetaksel/Trastuzumab almıştı. Daha sonra opere edilerek sol radikal mastektomi uygulandı. Takiben sol göğüs duvarı lenfatiklere 25 fraksiyonda 50 Gy küratif radyoterapi verildi. Kontrol PET-BT kemik metastazı saptanınca vinorelbine/trastuzumab başlan-dı ancak progresyon saptanınca TDM-1 başlandı. 6. Kür kontrolün-de beyin metastazı saptandı. Radyoterapi verildikten sonra hastaya trastuzumab deruxtecan başlandı. PET-BT’de regresyon saptandı an-cak kranyal MR’da yeni lezyon görülmesi üzerine tedavi durduruldu. Hastanın nörolojik muayenesinde limbik ensefalit olduğu düşünüldü. Kranyal MR’da miliyer-benzeri mikrohemorajik metastazlar saptandı.Anahtar Kelimeler: meme kanseri trastuzumab deruxtecan

146

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 2: mobil uygulama sekme örneği

Şekil 3: mobil uygulama ana sayfa

P-173 Meme Kanseri

METASTATİK MEME KARSİNOMUNDA BİYOPSİNİN ÖNEMİ

Elanur Karaman1, Sait Kitaplı2, Erkan Kayıkçıoğlu1

1Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji 2Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş: Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir. Hormon reseptör pozitifliği ile karakterize Luminal A ve B, HER-2 pozitif ve bazal benzeri alt tiplere sınıflanmaktadır. Hastalığın seyri ve progno-zu ve uygulanan tedaviler alt tiplere göre değişmektedir. Tümörlerde zamanla gelişen mutasyonlar sonucu histolojik değişiklikler gelişebil-diği bilinmektedir. Biz metastatik hormon pozitif HER-2 negatif meme kanseri tanısıyla izlediğimiz ve hormon tedavisine direnç gelişen has-

rulması, mobil uygulamanın içeriğinde yer alacak animasyon karakte-rinin oluşturulması, video ve metin seçeneklerinin mobil tabanlı ürüne yerleştirilmesi ve kullanıcılara sunulmasını içermektedir. Uygulamanın içeriği metin olarak hazırlandı ve hastalara sunuldu. Hastalardan alı-nan tüm görüşler metin üzerinde düzenlendi ve animasyon karakteri için hazır hale getirildi. Mobil uygulama; metin içeriğinin yazı, resim, video ve ses donanımlarına sahip olmasının yanında online destek/danışmanlık hizmeti de sunmaktadır. Mobil uygulamanın her sorun için ayrı bir ara yüzünün olması, her ara yüzde tek soruna ilişkin me-tin ve animasyon içeriğinin olması sağlandı. Bu ara yüzler renklerle birbirinden ayrıldı ve yaşanabilecek sorunlar dönemler halinde grup-landı. Animasyon videoları ilgili bölüme girildiğinde üst bölümde yer alması ve metin içeriğini telefonun kaydırılan sayfa yüzünde olması sağlandı. Videoların tamamlanmadığı durumda ilgili sekmeden hasta-nın soru sormasına engel olundu ve böylelikle önce önerilen bilgilerin dinlenilmesine imkan tanındı. Hastaların videoları izleme zamanları ve soruların takip edilmesine imkan tanımak için yönetici paneli oluş-turuldu. Yönetici panelinden izlenmeyen videolar takip edilerek hasta-lara uyarı mesajları gönderildi. Kullanıcı adı ve parola ile hasta girişleri sağlanarak tüm veriler uçtan uca şifreleme yapılarak gizliliği sağlandı. Bu düzenlemelerden sonra hasta kullanımına sunuldu. Hastaların ya-şayabilecekleri sorunların yönetimi için kullanmasını beklenen uygula-ma hem sorun videolarının izlenme sayısı hem de alınan danışmanlık ile etkili bir ürün oluğunu göstermektedir. Teknolojik ürünlerin tasar-lanma sürecinde daha önce benzer ürünlerin kullanımının olmaması bariyer olduğu düşüncesini oluştursa da toplumun böyle ürünlerin kullanımına ilişkin açık görüşlü olduğu ve desteklediği söylenebilir. Anahtar Kelimeler: mobil app, meme kanseri, semptom yönetimi, kanser cerrahisi

Kaynakça1. Semple JL, Sharpe S, Murnaghan ML, Theodoropoulos J, Metcalfe KA (2015).

Using a mobile app for monitoring post-operative quality of recovery of patients at home: a feasibility study. JMIR mHealth and uHealth 3(1): 18.

2. Payne HE, Lister C, West JH, Bernhardt JM (2015). Feb 26. Behavioral functionality of mobile apps in health interventions: a systematic review of the literature. JMIR Mhealth Uhealth 3(1): e20. 10.2196/mhealth.3335.

3. Brown J KH (2018). Usability of Alzheimer’s mHealth Applications. Journal of Best Practices in Health Professions Diversity: Education, Research & Policy 11(1): 503-507.

4. Conway N, Campbell I, Forbes P, Cunningham S, Wake D (2016). Dec. mHealth applications for diabetes: User preference and implications for app development. Health Informatics J 22(4): 1111-1120. 10.1177/1460458215616265.

5. Kallander K, Tibenderana JK, Akpogheneta OJ, Strachan DL, Hill Z, ten Asbroek AH, Conteh L, Kirkwood BR, Meek SR (2013). Jan 25. Mobile health (mHealth) approaches and lessons for increased performance and retention of community health workers in low- and middle-income countries: a review. J Med Internet Res 15(1): e17. 10.2196/jmir.2130.

Şekil 1: mobil uygulama içerik örneği

147

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-175 Meme Kanseri

FASİYAL PARALİZİNİN BEKLENMEDİK MALİGN SEBEBİ

Hamza Uğur Bozbey1, Nil Molinas Mandel1

1Koç Üniversitesi Hastanesi

Meme kanserinin kranial metastazları; kemik, dura veya beyin parankimine olmaktadır. Semptomlar ve tedavi metastazın lokalizas-yonuna göre değişmektedir. Olgumuz sağ periferik fasiyal paralizi ile başvurdu. 68 yaşında kadın hasta 2012’de lokal ileri meme kanseri nedeniyle opere olmuş ve adjuvan kemoradyoterapi almış. Hormon reseptörü pozitif olması nedeniyle anastrazol başlanmış. Anastrazol altında 07/2019’da hastada sağ periferik fasiyal paralizi gelişmiş. Kranyal MRI’da kafa tabanı ve kalyaryumda kemik metastazları ve sağ fasiyal sinir genikulat gangliyonda metastaz saptandı. PET-BT’de yaygın kemik metastazları ve bilateral servikal, supraklavikular, medi-astinal ve batın içi metastatik lenf nodları saptandı. Palpabl olan sup-raklavikular lenf nodundan biyopsi yapıldı. HER-2 negatif, hormon reseptörleri pozitif meme kanseri metastazı saptandı. Anastrazol ke-sildi. Kapesitabin ve denosumab başlandı. Kafatabanına ve genikulat gangliyona radyoterapi yapıldı. 3 ay sonraki kontrol Kranyal MRI’da genikulat gangliyondaki lezyonun gerilediği görüldü. PET-BT’de tüm lezyonlarda regresyon saptandı. Hastanın fasyal paralizisi kısmen dü-zeldi. Tedavinin beşinci ayında denosumab ve kapesitabin tedavisine devam ediliyor. Taraf bulgusu veren nörolojik semptomlarda öncelikle beyin ve dura metastazı akla gelmekle birlikte kranyal ya da periferik sinirlerin gangliyon metastazları da akla getirilmelidir. Literatürde sı-nırlı bilgi olup vakamızda radyoterapi ve kemoterapinin etkili olduğu-nun görülmesi tedavi için yol gösterici olacaktır.Anahtar Kelimeler: Meme kanseri, metastaz, fasiyal paralizi, genikulat gangliyon

P-176 Meme Kanseri

TRİPLE NEGATİF OPERE MEME KANSERİ ZEMİNİNDE GELİŞEN VE PLATİN TEDAVİSİNE YANITLI HİGH GRADE SARKOM

İbrahim Karadağ1, Sedef Çakar2, Serdar Karakaya1, Ömür Berna Çakmak Öksüzoğlu1

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dr. A. Y. Ankara Onkoloji Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dr. A. Y. Ankara Onkoloji Hastanesi, İç Hastalıkları Kliniği, Ankara

Giriş: Meme sarkomları nadir görülen tümörler olup tüm meme malignitelerinin <%1’ini ve tüm sarkomların <%5’ini oluştururlar (1). Sekonder meme sarkomları çoğunlukla meme veya diğer intratorasik malignitelerde EBRT sonrası ortaya çıkmaktadır. Radyasyona bağlı meme sarkomlarınanda en sık görülen histolojik alt tipler anjiyosar-kom, undiferansiye pleomorfik sarkom, leiomyosarkom ve liposar-komdur (2). Yapılan çalışmalarda sarkom gelişme riskinin radyotera-piden sonra 5 yıl içinde başladığı ve 5-10 yılda pik yaptığı saptanmıştır (3). Biz de radyoterapiden 5 yıl sonra gelişen bir high grade sarkom vakasını sunmak istedik.

Olgu: 2012 yılında triple negatif meme ca tanısı alıp modifiye ra-dikal mastektomi sonrası adjuvan 4 kür siklofosfamid/adriamisin + 4 kür Docetaksel sonrasında operasyon alanına radyoterapi tedavisi verilip takibe alınan 60 yaşında kadın hastanın kasım 2018 tarihinde operasyon lojunda FM de sert fikse 5 cm kitle ve yaygın cilt tutulumu, pet ct’de sağ meme opere op lojunda sağ parasternal 68x28 mm yu-muşak doku lezyonu (suv:37.7) saptandı. Patoloji raporunda ön plan-da sarkom olabileceği belirtilmekle birlikte triple negatif metaplastik karsonom ekarte edilemedi. Klinik olarak hızlı progresyon nedeniyle karboplatin + paklitaksel tedavisi başlandı. 6 kür sonrası iyi klinik ya-

tamızda, metastazektomi sonrası HER-2 pozitifliğini saptadığımız ol-gumuzu sunmayı amaçladık.

Olgu: HA, 47 yaşında premenapozal kadın, 8 yıl önce sol meme kanseri nedeniyle MRM operasyonu geçirdi. Lokal ileri (T1N3M0) triple negatif meme kanseri tanısı aldı. Adjuvan kemoterapi (4 sik-lus AC,4siklus Dosetaksel) ve radyoterapi sonrası takibe alındı. 5 yıl sonra kemik metastazları saptanan hastanın opere olduğu dönemdeki patoloji preparatları yeniden incelendi. Hormon reseptörleri pozitif (ER%20 PR%20) ve cERB B2 negatif olarak geldi. Semptomatik ve tümör yükü yüksek olan hastaya kemoterapi (paklitaksel karboplatin) uygulandı. 6 siklus tedavi sonrası tam yanıt elde edilen hasta tamok-sifen ile takibe alındı. Hormon tedavisi 5. ayında kemik metastazları progrese olan hastaya aromataz inhibitörü+ LHRH başlandı. Hasta-dan BRCA mutasyonu çalışıldı, negatif geldi. Aromataz inhibitörü ve LHRH’ın 5. ayında progresyon gözlendi. Hasta hormon dirençli kabul edildi ve yeniden kemoterapi tedavisi başlandı. Başlangıçta haftalık paklitaksel tedavisine yanıt alındığı görülen hastanın takiplerinde ke-mik metastazlarının yanı sıra sol overde 3,5 cm SUV 3,6 FDG tutan lezyon saptandı (Şekil 1). Ca 125: 22,6 (normal), Ca 15,3: 152 (yük-sek) olan hastaya Kadın Doğum ile görüşülerek, hastanın da isteği üzerine TAH+BSO operasyonu yapıldı. Patoloji sonucu meme kar-sinomu metastazı ile uyumlu, ER%90+ PR%90+ Cerb B2 (+++) olarak raporlandı. Hastanın tedavisi antihormonal fulvestrant ve anti HER-2 tedavisi olacak şekilde düzenlendi ve takibe alındı.

Sonuç: Primer tümörde hormon reseptörü (östrojen reseptörü ve progesteron reseptörü) ve HER-2 reseptörü durumunun belirlenme-si, meme kanseri alt tiplerini, klinik sonucunu ve tedavi seçimini ta-nımlamak için önemlidir. Tümör içi heterojenite, gelişen mutasyonlar, primer tümör ve metastazları arasında biyolojik özelliklerde değişik-likler oluşturabileceği için, metastazlara biyopsi yapılması önerilmek-tedir1-2. Metastazektomi seçilmiş vakalarda palyasyon, küratif ya da tanısal amaçlı uygulanabilmektedir3. Tümörün histolojik tipi ile klinik davranışının farklılık göstermesi, progresyon gösteren lezyona biyopsi/ tümör eksizyonu yapılması konusunda hekimlere uyarıcı olmalıdır.Anahtar Kelimeler: Meme Kanseri, Metastaz, Eksizyonel Biyopsi

Kaynakça1. Criscitiello, C., André, F., Thompson, A.M., De Laurentiis, M., Esposito, A.,

Gelao, L., et.al, 2014. Biopsy confirmation of metastatic sites in breast cancer patients: clinical impact and future perspectives. Breast Cancer Research, 16(2), p.205.

2. Vignot S, Besse B, Andre F, Spano JP, Soria JC. Discrepancies between primary tumor and metastasis: a literature review on clinically established biomarkers. Crit Rev Oncol Hematol. 2012;84:301–313.

3. Khan SA1, Stewart AK, Morrow M. Does aggressive local therapy improve survival in metastatic breast cancer? Surgery 2002; 132 (4): 620-7.

Şekil 1: Sol overde 3,5 cm FDG pozitif lezyon

148

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

ardından 6 kür CAF kemoterapisi uygulanmış. Parsiyel yanıt elde edil-mesi sonrası hastaya, hormon reseptör pozitifiği olduğu için letrozol başlanmış. Yaklaşık sekiz yıl, endokrin tedavi ile hastalıksız sağkalım elde edilmiş. Hastada 2018 yılının Mayıs ayında sağ memede nüks lezyon saptanmış. Yapılan sistemik değerlendirmede uzak metastaz saptanmaması üzerine hastaya cerrahi tedavi önerilmiş. Sosyal ne-denlerle operasyonu geciken hastaya, uzak metastaz bulunmaması üzerine 2019 yılının Haziran ayında sağ modifiye radikal mastektomi ve aksiller diseksiyon uygulanmış. Postoperatif patolojisinde östrojen reseptörü %80 pozitif, progesteron reseptörü %80 pozitif, HER2 ne-gatif, grad 2, çıkartılan 16 lenf nodu reaktif ve pT2pN0pMx olarak ra-porlanmış. Bu sonucun ardından hastanın letrozol tedavisine devam edildi. Ekim 2019 tarihinde yapılan son PET-BT değerlendirmesinde nüks yada metastaz saptanmadı. Hipofiz bezi metastazı ile tanı ko-nulan hastada 11 yıla ulaşan genel sağkalım süresi elde edilmiş olup hastanın takip ve tedavisi devam etmektedir.

Sonuç: Müsinöz meme kanseri, invaziv duktal karsinomun çok na-dir görülen bir histolojik alt tipidir. Genel olarak çok iyi bir klinik seyre sahip olan bu hastalarda, lenf nodu metastazı ve uzak metastazlar da diğer alt tiplere göre daha az görülmektedir. Bizim hastamızda çok sık görülmeyen bir durum olan tanıda, metastatik müsinöz meme kanse-ri mevcuttu. Metastazektomi, primere yönelik cerrahi, kemoterapi ve endokrin tedavinin farklı dönemlerde uygulandığı multimodal yakla-şım ile hastamızda uzun süreli sağkalım elde edildi. Metastatik evrede tanı konulsa dahi müsinöz meme kanserinde, doğru zamanda doğru tedavi ile uzun süreli hastalıksız sağkalım ve genel sağkalım elde edile-bileceğini bir kez daha görmüş olduk.Anahtar Kelimeler: Endokrin tedavi, kemoterapi, meme kanseri, müsi-nöz adenokarsinom

Kaynakça1. Marrazzo E et al. Mucinous breast cancer: A narrative review of the literature

and a retrospective tertiary single-centre analysis. Breast. 2019 Nov 11;49:87-92. doi: 10.1016/j.breast.2019.11.002.

2. Li CI. Risk of mortality by histologic type of breast cancer in the United States. Horm. Cancer 2010;1:156e65.

3. Bae SY, Choi MY, Cho DH, Lee JE, Nam SJ, Yang JH. Mucinous carcinoma of the breast in comparison with invasive ductal carcinoma: clinicopathologic characteristics and prognosis. J Breast Cancer 2011;14:308e13.

4. Di Saverio S, Gutierrez J, Avisar E. A retrospective review with long term follow up of 11,400 cases of pure mucinous breast carcinoma. Breast Canc Res Treat 2008;111:541e7.

P-179 Meme Kanseri

TRİPL NEGATİF GİBİ DAVRANAN LUMİNAL B MEME KANSERİ VAKASI

Mustafa Altınbaş1, Doğan Yazılıtaş2, Gökşen İnanç İmamoğlu2, Tülay Eren2, Esra Zeynelgil2, Hayriye Şahinli2, Ebru Çılbır2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eah Tıbbi Onkoloji Kliniği – Ankara 2Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eah Tıbbi Onkoloji Kliniği – Ankara

Giriş:Histopatolojik tanısı Luminal B olan ancak klinik olarak tripl negatif gibi davranan meme kanserli vakayı takdim etmek istedik.

Olgu: Kadın hasta, 46 yaşında. Sol memede yeni ortaya çıkan, meme USG’de 16x13 mm kitle (BIRADS 5) Tıbbi Onkoloji Poliklini-ğine başvurdu. USG’de aksiler lenf bezi yoktu. Haziran 2018’de tru-cut biyopsi infiltratif karsinom. ER:%5, PR:%5, cErbb:0, Ki67:%70 ve grad 3. Karın USG: patolojik bulgu yok. EKO: normal. Kontrastlı kranial MR: normal. Tüm vücut kemik sintigrafisi: patolojik tutulum yok. Hastaya Temmuz 2018’de sol MRM yapıldı. Patoloji raporu: in-vaziv karsinom, grad 3, tümör çapı 7.4 cm. Metastatik lenf nodu 13 (en büyük çap 3 cm ve ekstra kapsüler uzanım var, non-metastatik lenf nodu 5. Cerrahi sınırlar negatif. Hasta adjuvan 4 kür CA (siklofosfa-mid, adriamisin) ve 11 hafta paklitaksel kemoterapisi (KT) aldı (nö-ropati gelişti). Ardından Ocak 2019’da adjuvan 25 seans radyoterapi (RT) ve adjuvan 20 mg/gün tamoksifen başlandı. Adjuvan RT’den 2 ay sonra (Mayıs 2019) hastada bulantı-kusma, görme bozukluğu ge-

nıt alındı. Hastanın genel cerrahi tarafından operasyon açısından inop olarak değerlendirilmesi üzerine tedaviye devam edildi. 12 kür sonrası cilt tutulumu tamamen gerileyen ve primer kitlede küçülme olan hasta patoloji konseyinde yeniden değerlendirildi ve high grade yumuşak doku sarkomu düşünüldü. Anjiosarkom ve metaplastik komponent dışlandı. Cerrahi açıdan değerlendirilmesi için yeniden cerrahi kon-seyde değerlendirilmesine karar verildi.

Tartışma: Genel olarak meme sarkomlarının karsinomlarına oran-la daha kötü prognozu vardır. Meme sarkomlarında ortalama 5 yıllık sağkalım % 63.5 civarında seyretmektedir (4). Literatürde radyoterapi sonrası gelişen sekonder sarkomların primer meme sarkomlarına göre prognozunun daha kötü seyrettiği belirtilmektedir (5). Klinik prospek-tif randomize çalışmalar olmamakla birlikte yapılabiliyorsa cerrahi ve özellikle high grade, 5 cm ve üzerindeki tümörlerde kemoterapi te-davinin temelini oluşturmaktadır (6). Özellikle daha önce antrasiklin alan hastalarda taksan bazlı rejimler sıklıkla kullanılmaktadır. Biz de vakamızda karboplatin ve paklitaksel kombinasyonuyla etkin bir yanıt elde ettik.

Sonuç: Sekonder meme sarkomları nadir görülen agresif davra-nışlı tümörler olup tanı ve tedavi multidispliner bir yaklaşımla yönetil-melidir. Etkin tedavi stratejileri belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: Radyoterapi, Sarkom, Triple Negatif Meme Kanseri

Kaynakça1. Pollard SG, Marks PV, Temple LN, et al. Breast sarcoma. A clinicopathologic

review of 25 cases. Cancer 1990;66:941–4.2. Mery CM, George S, Bertagnolli MM, et al. Secondary sarcomas after

radiotherapy for breast cancer: sustained risk and poor survival. Cancer 2009;115:4055–63.

3. Huang J, Mackillop WJ. Increased risk of soft tissue sarcoma after radiotherapy in women with breast carcinoma. Cancer 2001;92:172–80.

4, Adem C, Reynolds C, Ingle JN, et al. Primary breast sarcoma: clinicopathologic series from the Mayo Clinic and review of the literature. Br J Cancer 2004;91:237–41

5. Luini A, Gatti G, Diaz J, et al. Angiosarcoma of the breast: the experience of the European Institute of Oncology and a review of the literature. Breast Cancer Res Treat 2007;105:81–5.

6. Zelek L, Llombart-Cussac A, Terrier P, et al. Prognostic factors in primary breast sarcomas: a series of patients with long-term follow-up. J Clin Oncol 2003;21:2583–8.

P-178 Meme Kanseri

HİPOFİZ BEZİ METASTAZI İLE TANI KONULAN UZUN SAĞKALIM SÜRELİ MÜSİNÖZ MEME KANSERİ: NADİR BİR OLGU

Melih Şimşek1

1Yozgat Şehir Hastanesi

Giriş: Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türü olup büyük çoğunluğunu invaziv duktal karsinom oluşturmaktadır. Kolloid meme kanseri olarak da bilinen müsinöz adenokarsinom, invaziv duk-tal karsinomun çok nadir görülen histolojik bir alt tipidir. Müsinöz kar-sinom; saf ve mikst tip olarak ikiye ayrılmakta ve tüm meme kanserle-rinin %2-3’ünü saf müsinöz karsinom tipi oluşturmaktadır. Postmeno-pozal kadınlarda daha sık görülmektedir. Sıklıkla hormon reseptörleri pozitif, HER2 negatif ve düşük gradlıdır. Diğer alt tiplere göre daha iyi bir klinik seyre sahip olup olguların %15’inden azında metastatik hastalığa rastlanmaktadır. Biz de multimodal tedavi yaklaşımı ile uzun süreli sağkalım elde edilen bir olguyu paylaşmayı amaçladık.

Olgu: Bilinen herhangi bir hastalığı olmayan 61 yaşındaki kadın hastaya, Temmuz 2009’da hipofizde kütle lezyon nedeniyle eksizyonel biyopsi yapılmış. Patolojisi grad 1, östrojen ve progesteron reseptörü pozitif, HER2 negatif müsinöz karsinom olarak rapor edilmiş. Sistemik evrelemede sağ memede primer lezyon, bilateral akciğerlerde me-tastatik nodüller ve sağ sürrenal bezde metastaz saptanan hastaya, kütlenin eksize edildiği hipofizer alana yönelik palyatif radyoterapinin

149

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

edildiğinde uzun süreli hastalıksız sağkalım elde etme şansına sahip olduğunu göstermektedir.Anahtar Kelimeler: meme kanseri, beyin metastazı, uzun sağkalım

P-181 Meme Kanseri

HER2 POZİTİF ERKEK MEME KANSERİ: NADİR BİR OLGU

Mustafa Serkan Alemdar1, Ali Murat Tatlı1

1Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji

Giriş: Erkek meme kanseri, erkeklerde görülen kanserlerin %1’den azını oluşturmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda insidansı giderek artmaktadır. Genellikle 7. dekadta pik yapmaktadır. Kadın meme kanserlerine göre daha ileri evrede saptanmakta ve çoğunlukla düşük gradeli ve hormon reseptör pozitiftir. Her2 pozitifliği düşüktür. Genel olarak erkek meme kanserinde 5 yıllık ve 10 yıllık genel sağkalım sıra-sıyla %60 ve %40’dır. Kadın meme kanserlerinden elde edilen bilgiler kullanılarak erkek meme kanserlerinde tedavi kararları verilmektedir. Kadınlarda Her2 pozitifliğinde Her2 blokajı sıklıkla kullanılmakta iken erkek meme kanserinde Her2 blokajı kullanımı ile ilgili bilgiler oldukça sınırlıdır. Her2 pozitif erkek meme kanserİ literatürde çok az sayıda bu-lunmaktadır. Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji kliniğinde takip ettiğimiz ve tedavisini planladığımız Her2 pozitif erkek meme kanseri hastasını nadir bir vaka olması nedeniyle sunmak istedik.

Olgu: 69 yaşında erkek hasta sol memesinde ele gelen kitle olması üzerine tetkik edilmiştir. Hastaya yapılan meme ultrasonografisinde sol memede yaklaşık 2*1 cm boyutlarında solid lezyon saptanmış-tır. Bunun üzerine meme tru-cut biopsi yapılmıştır. Biopsi sonucu invaziv duktal karsinom, Östrojen reseptörü(ER) %80, Progesteron reseptörü(PR) negatif, cerbb2 negatif, Ki 67 %30 olarak raporlandı-rılmıştır. Evrelendirme amacıyla PET-CT çekilmiştir. PET-CT’de sol memede yaklaşık 1.5 çaplı hipermetabolik kitle lezyonu ve sol aksiller alanda kısa aksı yaklaşık 1.8 cm olan hipermetabolik metastatik lenf nodu ile uyumlu lenf nodu izlenmiştir. Bu bulgularla hastaya genel cerrahi tarafından sol modifiye radikal mastektomi ve sol aksiller lenf nodu disseksiyonu uygulanmıştır. Patoloji raporunda invaziv duktal karsinom, grade 3, tümör çapı 2.6 cm, ER %90, PR %50, cerbB2 +3, Ki 67 %50, 5 adet aksiller lenf nodu metastazı saptanmıştır. Bu sonuçlarla hastaya 4 kür Adriamisin-Siklofosfamid (AC) kombinasyo-nu sonrası 4 kür Dosetaksel- Trastuzumab kombinasyon tedavisi ve Trastuzumab 17 küre tamamlanması, radyoterapi ve hormonal tedavi şeklinde adjuvan tedavi planlandı. Hasta şu anda 2. kür AC tedavisini almıştır, takibi ve tedavisi onkoloji kliniğimizde devam etmektedir.

Tartışma: Her2 pozitif erkek meme kanseri oldukça nadir görül-mektedir. Literatürde Her2 pozitif erkek meme kanserinin adjuvan te-davisi ile ilgili bilgiler oldukça sınırlıdır. Vaka bildirileri şeklinde veriler bulunmaktadır. Tedavi yönetimleri kadın meme kanserlerinden elde edilen sonuçlarla yapılmaktadır. Erkek meme kanseri vaka sayısı az olduğu için randomize çalışma yapmak zordur. Bu nedenle vaka bildi-rilerinden elde edilen sonuçlar değerli olup, vaka sayıları arttıkça bilgi birikimimiz artacaktır.Anahtar Kelimeler: Erkek, Her2, Trastuzumab

lişti. Akabinde nefes darlığı, ateş ve öksürük-balgam şikayetleri oldu. Pnömoni öntanısı ile hospitalize edildi. Haziran 2019’da çekilen beyin MR’ında yaygın metastatik odaklar saptandı ve kraniyal palyatif RT verildi. Hastaya, genel durumu düzelince verilmek üzere palyatif KT (kapesitabin) planlandı. Temmuz 2019 başında genel durumu bozu-lan ve şikayetleri nüks eden hasta pnömoni tanısı ile tekrar hastaneye yatırıldı. Tedaviye cevap vermeyen ve genel durumu hızla bozulan hastanın solunum desteği olması üzerine Yoğun Bakıma sevk edildi ve 7 gün sonra ex olduğu haberi geldi (13.07.2019).

Tartışma: Hasta, ER ve PR pozitifliği %5, luminal B meme kanseri. Ki67 %70, grad 3 ve premenpozal. Muayenede T: 3x2 cm palpabl, postop 7.4 cm ve metastatik lenf bezi 13. Hastaya adjuvan KT, RT ve-rildi ve tamoksifen başlandı. Tripl negatif meme kanserini çağrıştırarak beyin, karaciğer ve akciğer metastazı ortaya çıktı. Kemik metastazı ol-madı. Tek taraflı görme, çift görme ve baş ağrısı gibi semptomlar oldu. Anti-ödem tedavisi ve RT ile semptomlar geriledi. Pnömoni atakları oldu. Yoğun antibiyotik tedavisine rağmen solunum yetmezliği, hava açlığı ilerledi ve yoğun bakım ihtiyacı ortaya çıktı. ER ve PR pozitifliği %1’in üzerinde olduğunda Reseptör pozitif kabul edilir ve etkinliği az da olsa hormon tedavisine duyarlıdır. Adjuvan tedavi durumunda re-septör pozitifliği %20’in altında ise etkinlik pek beklenmez. Tripl nega-tif meme kanserinin prognozu kötüdür ve hızla progrese olur, visseral metastaz ve de beyin metastazı yapar. Tripl negatif meme kanserinden bildiğimiz kötü prognozun bu dramatik seyirde belirleyici olduğunu düşünüyoruz.

Sonuç: Adjuvan tedavilere rağmen klinik olarak hızla progrese olan ve kısa sürede kaybettiğimiz meme kanserli hastamızın tripl ne-gatif gibi davranış sergilediğini gözlemledik. ER ve PR düşük, Ki67 oranı yüksek premenopozal hastanın tripl negatif olabileceğinin unu-tulmamasında yarar vardır. Anahtar Kelimeler: Meme kanseri, luminal B, tripl negatif, metastaz, prognoz

Kaynakça1. Tran B, Bedard PL. Luminal-B breast cancer and novel therapeutic targets.

Breast Cancer Research 13(221): 2011. DOI:doi.org/10.1186/bcr29042. Arslan Ç, Altundağ MK. Tripl negatif meme kanserinde sistemik tedavi

seçenekleri (Üçlü negatif meme kanseri). İçinde: Mustafa ALTINBAŞ (ed). Kanser. Ankara, DNT Ortadoğu Yayıncılık. 2016;488-494.

3. Santana-Davila R, Perez EA. Treatment options for patients with triple-negative breast cancer. BMC Journal of Hematology & Oncology 3(42): 2010. DOIhttps://doi.org/10.1186/1756-8722-3-42

4. Li H, Han X, Liu Y,et al. Ki67 as a predictor of poor prognosis in patients with triple negative breast cancer. Oncology Letters 9 (1):149-152, 2014. doi.org/10.3892/ol.2014.2618 Print ISSN: 1792-1074

P-180 Meme Kanseri

MEME KANSERİ BEYİN METASTAZI OLAN HASTADA ARDIŞIK TEDAVİLER İLE SAĞLANAN UZUN SAĞKALIM:OLGU SUNUMU

Olçun Ümit Ünal2, Dilek Aslan1, Mustafa Değirmenci2, Gönül Demir3, Mihriban Erdoğan3, Osman Fikret Sönmez1

1Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroşirurji Bölümü 2Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü 3Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkoloji Bölümü

İleri evre meme kanseri olan hastalarda, muhtemelen diğer or-ganlarda metastatik büyümenin kontrolüne yönelik daha iyi terapötik yaklaşımlar nedeniyle, beyin metastazlarının görülme sıklığı artmak-tadır. Beyin metastazlarının oluşumu yaşam kalitesini ciddi şekilde etkiler ve kötü prognozla ilişkilidir. Bu yazıda meme kanseri beyin metastazlı 39 yaşında bir kadının klinik vakasını tanımladık. Hastaya aralık 2013’te beyin metastazı tanısı aldı ve yaklaşık 72 aydır ardışık tedaviler(sırasıyla radyoterapi, kemoterapi, cerrahi) ile tedavi edil-mektedir. Halen yaşam kalitesi kabul edilebilir, ECOG Performans Durumu 1 ve nöro-bilişsel işlev bozukluğu yaşamamıştır. Bulgularımız, meme kanserinde beyin metastazı gelişen hastaların, agresif tedavi

150

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-183 Meme Kanseri

ANTRASİKLİN TOKSİSİTESİ: DEKSRAZOKSAN İLE NEREYE KADAR?

Serkan Keskin1, Şenay Cansu Arman1, Nejla Kırmızılar1, 2, Mustafa Teoman Yanmaz1, Şebnem İzmir Güner2

1Memorial Şişli Hastanesi, Tıbbi Onkoloji 2Memorial Şişli Hastanesi, Hematoloji

Giriş: Meme kanseri tedavisinde antasiklinler en önemli ajanlar-dan birisidir. Genellikle adjuvan tedavi döneminde kullanılmaktadır. Maksimal antrasiklin dozu 450-500 mg/m2’dir. Metastatik dönemde birçok tedavi ajanı mevcut olmasına karşın kimi meme kanseri va-kalarında antrasiklinler önemli/yegâne bir tedavi seçeneği olarak ye-rini korumaktadır. 4-6 kürden fazla kullanımı için kardiyotoksisite en önemli doz sınırlayan toksisitedir. Antrasiklinler kardiyotoksisiteye; oluşturdukları Fe3+ kompleksleriyle kalp kasında mitokondriyal ha-sar yaparak ve tümöral dokuda bulunan Topoizomeraz 2α yanında kalp kasındaki Topoizomeraz 2β’yı da bloke ederek neden olmaktadır. Deksrazoksan ise Fe3+ ile bağlanıp serbest radikallerin oluşmasını en-gelleyerek ve Topoizomeraz 2β’yi bloke ederek kardiyak hasarın oluş-masına engel olmaktadır. Metastatik dönemde olup çoklu kemoterapi-lere refrakter bir hastada antrasiklinler ile elde edilen tedavi cevabının 900 mg/m2’ye (toplam 1500 mg) kadar sürdürülmesi ve kardiyak problem yaşanmaması nedeni ile vakamız sunulmaktadır.

Olgu: Elli yedi yaşında kadın hasta meme kanseri nedeni ile Ocak 2014 tarihinde opere olduktan sonra 4 kür Doxorobucin/Siklofosfa-mid ve ardından 12 kür Paclitaksel rejimi ile adjuvan tedavi gördü. Kemoterapisi 16.07.2014 tarihinde tamamlandı. Radyoterapi ve ar-dından Anastrozol ile tedavine devam edildi. Takiplerinde sağ boyun, sırt bölgesinde ele gelen lezyonlar nedeni ile değerlendirildi. PET-CT (Aralık 2016) çekiminde metastazlar tespit edildi. Takip tedavilerinde Fulvestrant, Gemsitabin, Paclitaksel/Carboplatin, Everolimus/Exe-mestan, Vinorelbin kullanıldı. Mevcut ajanlara kısa süreli ve geçici yanıtlar elde edilebildi. Progreson sonrası Deksrazoksan koruması ile Doxorobucin/Siklofosfamid rejimi tekrar başlandı. 13 kür tedavi ile tümör markerleri normale gelen ve PET-CT’si negatif olan hastanın kemoterpisi kesilerek takip edilmeye başlandı.

Sonuç: Antrasiklinler meme kanserinde en sık kullanan ajanlardan biridir. Literatürlerde doz artımıyla kardiyak toksitenin artacağı bildiril-se de daha düşük dozlarda bile kardiyak yan etiklerin olduğu gözlen-miştir. Metastatik meme kanserinde birçok tedavi seçeneği olmasına rağmen Antrasiklinler Deksrazoksan ile kombine edilip kardiyak yan etkilerin önüne geçilerek ileri basamak tedavilerde kullanılabilecek te-davi ajanı olarak yerini korumaktadır.Anahtar Kelimeler: Meme kanseri, antrasiklin, kardiyotoksisite, deks-razoksan

P-184 Meme Kanseri

METASTATİK MEME KANSERİNDE 2. SERİ ANTRASİKLİN BAZLI TEDAVİNİN ETKİNLİĞİ VE GÜVENLİĞİ

Metin Pehlivan1

1İstanbul Tıp Fakültesi; İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü

Giriş: Meme Kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir. Metas-tatik hastalıkta tümörün biyolojisine göre hormonal tedavi, anti her2 tedavi de kullanılabilirken kemoterapi de seçkin bir tedavi yöntemi-dir. Neoadjuvan, adjuvan tedavide yada metastatik hastalığın tedavi-sinde antrasiklin kullanılan hastalarda; 2. seri antrasiklin bazlı tedavi (2.ABT) kullanılabilmektedir. Çalışmamda 2. ABT etkinliğini ve gü-venliğini inceledim.

Gereç ve Yöntem: Ocak 2018- Temmuz 2021 arasında İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsünde tedavi görmüş meme kanseri has-taları retrospektif olarak incelenmiş ve 2. ABT alan hastaların demog-rafik özellikleri, tümör biyolojileri, opere olup olmadıkları, kümülatif

P-182 Meme Kanseri

SİSTEMİK TEDAVİYE TAM YANIT VEREN METASTATİK MEME KANSERLİ OLGUDA TEDAVİ ALTINDA ORTAYA ÇIKAN İKİNCİ PRİMER MEME KANSERİ

Perihan Perkin1, Mustafa Altınbaş1, Doğan Yazılıtaş1, Özlem Aydın İsak1, Zafer Ufuk Cinkara1, Esra Zeynelgil1, Gökşen İnanç İmamoğlu1, Ebru Sarı1, Hayriye Şahinli1, Tülay Eren1

1Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş : Sistemik tedaviye tam yanıt vermişken idame tedavi altında aynı memede ikinci primer meme kanseri gelişen metastatik meme kanserli olguyu farklı seyri nedeniyle sunmak istedik.

Olgu: Sol memede ele gelen kitle nedeniyle başvuran hastanın mammografisinde sol memede BIRADS5 kitle lezyonu, sol aksillada lenfadenopatiler saptandı. Memedeki kitleden alınan tru-cut biyopsi sonucu invaziv karsinom, ER%80, PR%50 kuvvetli pozitif, cerbB2 skoru 3, ki67 %25, aksiller lenf nodu biyopsisi tanısal değildi. Evre-leme amaçlı çekilen PET/CT sonucunda sol meme üst iç kadrandaki kitlede, sol aksillar, retropektoral, prekaval lenf nodlarında, sol iliak kemikte artmış tutulum saptandı. Metastatik meme kanseri tanısı ile hastaya dosetaksel, trastuzumab, pertuzumab tedavisi başlandı. 3 kür tedavi sonrası çekilen PET/CT sonucunda primer kitle, lenf nodları ve kemiklerdeki tutulumların tamamen kaybolduğu görüldü tam ya-nıt olarak değerlendirildi ve tedavi 6 küre tamamlandı. Trastuzumab, pertuzumab idame ve hormonoterapi ile tedavinin devamı planlandı. Ancak hasta yirmi gün sonra yine sol memede farklı bir alanda ele gelen kitle nedeniyle tekrar başvurdu. Hastaya tekrar PET/CT çekildi, sonucunda sol meme areola posterior kesiminde 3x2.5cm boyutla-rında düzensiz sınırlı dansite artımlarında artmış tutulum saptandı ve karşılaştırmalı değerlendirmede bu oluşumların yeni geliştiği belirtildi. Bunun üzerine tek lezyon dışında kemoterapiye çok iyi yanıt veren olguda transforme olduğu ya da yeni ortaya çıktığı düşünülen kitlenin cerrahi olarak çıkarılmasına karar verildi. Post-operatif patoloji sonu-cunda ER % 60 orta şiddette pozitif, PR %10 zayıf pozitif, cerbB2 skor 2, ki67%3-5 olarak raporlandı. CerbB2 FISH sonucu henüz çıkmadı. Genel Cerrahi ile konseyde değerlendirilen hastada yeni ortaya çıkan lezyonun aynı memede ikinci bir primer tümör olduğu düşünüldü. Daha düşük hormon reseptör pozitifliği ve ki67 indeksi bunu doğrular nitelikteydi. Hastaya antrasiklin, siklofosfamid içeren kemoterapi veril-mesi, sonrasında anti-HER2 tedavisine ve hormonoterapisine devam edilmesi planlandı.

Tartışma: Hormon reseptörü pozitif olan, visseral metastzzı ol-mayan, daha iyi seyirli olacağı öngörülen metastatik meme kanserli hastada cerbB2 pozitifliği de olması nedeniyle başlanan sistemik teda-viye tam yanıt gelişmiş fakat hem anti-HER2 tedavisi hem hormono-terapisi devam ederken hastada farklı ikinci bir primer meme tümörü gelişmiştir. Bu hastada tedavi edilmesi gereken iki ayrı hastalık olduğu düşünülebilir. Metastatik olan, kemoterapiye yanıt veren hastalık için trastuzumab pertuzumab 1 yıla tamamlanması, hormonoterapinin kemoterapi bitiminde devam etmesi, lokal ileri olan ikinci malignite için de cerrahi tedavi sonrası adjuvan kemoterapi ve hormonoterapi uygun yaklaşım olarak değerlendirilmiştir .Anahtar Kelimeler: Metastatik meme kanseri, ikinci primer

151

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-185 Meme Kanseri

HER-2 POZİTİF MEME KANSERİ HASTALARINDA NEOADJUVAN PERTUZUMABIN ETKİNİĞİ

Baran Akagündüz1

1Erzincan Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Amaç: Neoadjuvant tedavi triple negatif ve Her-2 pozitif meme kanserinde axilla ve meme koruyucu, olması bakımından giderek standart tedavi haline gelmektedir. Özellikle T3, axilla pozitif hastalık-da ülkemiz şartlarında endikasyon dışı onam ile kullanılmaktadır. Ça-lışmamızda neoadjuvan pertuzumab, transtuzumab kemoterapi alan pertuzumabın patolojik yanıta etkisini değerlendirmek amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Erzincan Mengücek Gazi Eğitim ve Araştır-ma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Polikliniği’nde takip edilen, her-2 pozitif, neoadjuvan kemoterapi alan ve sonrasında opere edilen 36 meme kanserli hastanın operasyon sonrası Miller-Payne gradeleme (MPG) sistemine göre patolojik yanıt oranlarını değerlendirildi.

Bulgular: Çalışmamızda yer alan 36 hastanın ortanca yaşı 39 (26-60) olarak bulundu. Hastaların 30 (%83)’ünde MPG kemoterapi yanıt sınıflamasına göre grade 5 (tam yanıt-%100), 4(%11.3) hastada pa-tolojik yanıt grade 4 (%90-%100), 2 (%5.6) hasta ise patolojik yanıt grade 3(30-90%) olarak değerlendirildi. Hastaların tümü neoadjuvan tedavi olarak antrasiklin ve siklofosfamid içeren kemoterapi rejimini (4 kür) ve sonrası haftalık paklitaksel ile birlikte trastuzumab ve pertu-zumab tedavisini (4 kür) almış ve operasyon sonrası trastuzumab ile tedavileri bir yıla tamamlanmıştır. 36 hastanın 16 (44%) ‘si endokrin duyarlı olup 20 (%56) hastada ise endokrin reseptör pozitifliği olmak-sızın her-2 pozitifliği görülmüştür. MPG sitemine göre grade 3-4 olarak yanıt veren 6 hasta östrojen ve progesteron reseptör expresyon oranı %60 üzeri pozitif olan hastalardı.

Tartışma: Pertuzumab, Neosphere ve Tryphaena çalışmalarının sonuçlarıyla neoadjuvan aşamasında da onaylandı. Bu iki çalışmada patolojik tam yanıt oranları %39.3 ve %56.2 iken kendi merkezimizde daha yüksek oranları gözlemledik. Patolojik yanıtın yüksek saptanma-sında ülkemizde geri ödeme kapsamında klinik T3 ve axilla pozitif hastaların dahil edilmiş olması düşünülmektedir. Bu çalişmamız daha geniş hasta popülasyonları ile prospektif olarak değerlendirilmelidir.Anahtar Kelimeler: meme neoadjuvant, pertuzumab, etkinlik

Kaynakça1. Gianni L, Pienkowski T, Im YH, Roman L, Tseng LM, Liu MC, Lluch A,

Staroslawska E, de la Haba-Rodriguez J, Im SA, Pedrini JL, Poirier B, Morandi P, Semiglazov V, Srimuninnimit V, Bianchi G, Szado T, Ratnayake J, Ross G, Valagussa P. Efficacy and safety of neoadjuvant pertuzumab and trastuzumab in women with locally advanced, inflammatory, or early HER2-positive breast cancer (NeoSphere): a randomised multicentre, open-label, phase 2 trial. Lancet Oncol. 2012 Jan;13(1):25-32. doi: 10.1016/S1470-2045(11)70336-9. Epub 2011 Dec 6. PMID: 22153890.

2. Schneeweiss A, Chia S, Hickish T, Harvey V, Eniu A, Hegg R, Tausch C, Seo JH, Tsai YF, Ratnayake J, McNally V, Ross G, Cortés J. Pertuzumab plus trastuzumab in combination with standard neoadjuvant anthracycline-containing and anthracycline-free chemotherapy regimens in patients with HER2-positive early breast cancer: a randomized phase II cardiac safety study (TRYPHAENA). Ann Oncol. 2013 Sep;24(9):2278-84. doi: 10.1093/annonc/mdt182. Epub 2013 May 22. PMID: 23704196.

antrasiklin dozları, yan etkiler ve progresyonsuz ile toplam sağkalım-ları incelenmiştir.

Sonuçlar: Çalışmaya 18 hasta alınmıştır. Hastaların hepsi kadındır. 2 hastanın komorbid hastalıkları mevcuttur (psöriazis ve iskemik kalp hastalığı). Hastaların ortalama yaşı 54.2’dir (35-70) 10 hasta inva-ziv duktal karsinom (%55), 1 hasta invaziv lobüler karsinom (%5.5), 4 hasta (%22.2) miks histoloji (invaziv duktal+lobüler) mevcuttur. 2 hasta (%11.1) her2+++ iken, 3 hasta (%16.6) triple negatiftir. 16 hasta (%88.8) opere edilmiştir (mastektomi yada meme koruyucu cerrahi ve aksiller küretaj yada slnb). 5 hasta (%27.7) metastatik hastalıkla prezente olurken, 13 hasta (%72.2) lokal yada lokorejyo-nel hastalıkla prezente olmuştur. Bu 13 hasta ortalama 57.9 ay son-ra metastatik olmuştur (12-198). 2. antrasiklin bazlı tedaviden önce hastaların 15’inin (%83.3) ECOG performans skoru 0 ya da 1’dir. 2. ABT öncesi 1 hasta dışındaki bütün hastalar post menapozaldir. 2. ABT öncesi kalp yetmezliği nedeniyle tedavi gören hasta yoktur. 13 hastanın EF değerleri saptanabilmiş bu değerleri %53-75 arasında değişmektedir. 2. ABT olarak 3 hasta (%16.6) tek ajan doksorubicin alırken 15 hasta (%83.3) doksorubicin ile siklofosfamid kombine ola-rak 3 haftada 1 almıştır. 17 hasta kardiyoprotektif olarak deksrazoksan almıştır. Hastalar ortalama 3.5 kür (2-9) 2. seri antrasiklin bazlı tedavi almıştır. 1 hastada (%5.5) tam metabolik yanıt, 2 hastada (%11.1) parsiyel yanıt 7 hastada (%38.8) stabil yanıt elde edimiştir. 1 hastada (%5.5) grade 3 trombositopeni görülüp tedavi stoplanmış, 17 hastada tedaviyi kesmeyi gerektiren yan etki olmamıştır. Kontrol EKO 6 has-tada bakılmış EF değerleri %52-65 arasında değişmekte iken klinik olarak hiçbir hasta kalp yetmezliği görülmemiştir. 2. ABT ile ortalama 4.9 ay (2-16) progresyonsuz 7.9 ay (2-20) toplam sağkalım elde edil-miştir. 5 hasta progresyon sonrası tedavi almıştır. 10 hasta (%55.5) ex olurken, 8 hasta (%44.4) hayattadır.

Sonuç: Metastatik meme kanserinde 2. ABT kullanımı hastalara progresyonsuz ve toplam sağkalım katkısı sağlayan, deksrazoksan ile beraber kardiyak açıdan güvenli bir tedavi yöntemidir. Hangi hasta alt grubunda daha faydalı olacağını tespit etmek için daha yüksek sayıda hasta içeren çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: meme kanseri, metastatik hastalık, antrasiklin, deksrazoksan

Şekil: 2. ABT PFS

Şekil: 2. ABT OS

152

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

4. Barda, N., et al., Safety of the BNT162b2 mRNA Covid-19 Vaccine in a Nationwide Setting. New England Journal of Medicine, 2021.

5. Riad, A., et al., Prevalence and Risk Factors of CoronaVac Side Effects: An Independent Cross-Sectional Study among Healthcare Workers in Turkey. J Clin Med, 2021. 10(12).

6. Özütemiz, C., et al., Lymphadenopathy in COVID-19 Vaccine Recipients: Diagnostic Dilemma in Oncologic Patients. Radiology, 2021. 300(1): p. E296-E300.

7. Eshet, Y., et al., Prevalence of Increased FDG PET/CT Axillary Lymph Node Uptake Beyond 6 Weeks after mRNA COVID-19 Vaccination. Radiology, 2021. 300(3): p. E345-E347.

8. Erişim adresi: https://www.sbi-online.org/Portals/0/Position%20Statements/ 2021/SBI-recommendations-for-managing-axillary-adenopathy-post-COVID-vaccination.pdf.

P-187 Meme Kanseri

BRCA MUTASYONLU HASTALARIN KLİNİKOPATOLOJİK ÖZELLİKLERİ

Elif Şahin1, Devrim Çabuk1, Merve Gökbayrak2, Naci Çine2, Ercan Özden3, Mustafa Seyyar1, Muhammed Ali Kaypak1, Yağmur Çakmak1, Ulaş Işık4, Umut Kefeli1, Kazım Uygun1

1Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Genetik Anabilim Dalı 3Şırnak Devlet Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 4Kocaeli Devlet Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: On yedinci kromozomda bulunan BRCA1 ve 13. kromo-zomda bulunan BRCA2 mutasyonları herediter meme kanserlerinde en çok saptanan mutasyonlardır (1). Meme ve over kanserlerinin çoğu sporadik olsa da, yaklaşık olarak meme kanseri(MK)’nde %6, over kanseri(OK)’nde %16 kadar sıklıkta BRCA 1/2 mutasyonu bulunur (2). BRCA mutant tümörlerin spesifik morfolojik ve immunohisto-kimyasal bulguları vardır.1 Bu çalışmanın amacı, Kocaeli Üniversitesi Tıbbi Onkoloji kliniğinde takipli BRCA mutant MK ve OK hastalarının klinikopatolojik özelliklerini analiz etmektir.

Gereç ve Yöntem: NCCN Meme Kanseri Genetik Değerlendir-me Kriterlerini karşılayan MK ve OK hastalarına BRCA mutasyon testi önerildi. BRCA 1/2 genlerinin mutasyon analizi, Yeni Nesil Dizileme (Next generation sequencing; NGS) ile yapıldı ve büyük genomik re-arranjmanların varlığı MLPA (Multiplex Ligasyon-bağımlı Prob Amp-lifikasyonu) ile araştırıldı. Patojenik BRCA 1/2 mutasyonlu MK ve OK hastalarının klinikopatolojik özellikleri retrospektif olarak incelendi.

Bulgular: BRCA mutasyon testi bakılan 220 hastadan 29’unda patojenik BRCA 1 veya 2 mutasyonu saptandı. Yirmi dokuz hastanın 15’i (%52) BRCA1 mutasyonuna sahipti. Medyan yaş 42 (25-63) idi ve 20 hasta premenapozaldi. On üç hasta (%45) 40 yaş altındaydı. On sekiz hastanın birinci veya ikinci derece akrabalarında BRCA-ilişkili olabilecek malignite öyküsü vardı. İki hastada sadece OK, bir hastada MK ve OK, bir hastada farklı zamanlarda MK, kolon ve tükrük bezi kanseri, diğer hastalarda (n:25) yalnızca MK saptanmıştı. OK’li hastaların üçü de evre 3c ve hormon reseptörü pozitif seröz karsino-ma sahipti. 3 hastada bilateral MK vardı. MK olan hastaların %67’si (n:18) erken evre, %30’u (n:8) lokal ileri evre, bir hasta ise tanı anında metastatik idi. İki hastanın hormon reseptör ve Her-2 amplifikasyon durumu bilinmiyordu. Kalan 25 hastanın %48’i (n:12) hormon resep-törü pozitif, %44’ü (n:11) tripl negatif, %8’i (n:2) Her-2 pozitif tümöre sahipti. BRCA1 mutasyonu taşıyıcılarında 9 hasta tripl negatif iken, BRCA2 taşıyıcılarında yalnızca iki hasta tripl negatifti.

Tartışma-Sonuç: BRCA 1/2 mutasyonları hastalarımızın %13’ünde görüldü. Mutasyon taşıyıcılarının çoğu genç-orta yaş, er-ken evre ve hormon reseptörü pozitif hastalığa sahipti. Patojenik mu-tasyonların ve klinikopatolojik özelliklerinin tanımlanması, hastaların klinik yönetimi ve mutasyon taşıyıcı aile üyelerinde MK ve OK’nin önlenmesi açısından önemlidir.Anahtar Kelimeler: BRCA1, BRCA2, Breast Neoplasms, Ovarian Ne-oplasms

P-186 Meme Kanseri

CORONAVAC (SİNOVAC) AŞISI SONRASINDA REAKTİF AKSİLLER LENFADENOPATİ GELİŞEN İKİ MEME KARSİNOMU OLGUSU

Elif Şahin1, Muhammed Ali Kaypak1, Büşra Yaprak Bayrak2, Furkan Çalışkan3, Arzu Serpil Arslan3, Mustafa Seyyar1, Yağmur Çakmak1, Devrim Çabuk1, Umut Kefeli1, Kazım Uygun1

1Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Patoloji Anabilim Dalı 3Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji Anabilim Dalı

Giriş: Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir. Kötü prognostik faktörlerin çokluğuna göre %30-70’e varan oranda nükse-debilir.1 Dünya genelinde 5,18 milyar doz COVID-19 aşısı yapılmıştır.2 Bu aşılar sonrası -gençlerde, kadın cinsiyette ve 2.dozdan sonra daha sık olmak üzere- aksiller lenfadenopati (LAP) görülebilir.3-5 Burada, aşı sonrası şüpheli aksiller LAP gelişen iki meme ca olgusu sunulacaktır.

Olgu 1: Sol lumpektomi + sentinel lenf nodu biyopsisi (SLNB) yapılan 43 yaşında kadın hastada; invaziv meme karsinomu (ca), pT1N0, her 2 pozitif saptandı. Adjuvan tedavi sonundaki (18.06.21) meme ultrasonu (mUSG) kontrolünde sol aksillada 15x11 mm, hilusu seçilemeyen, metastaz kuşkulu LAP görüldü. Enfeksiyon bulgusu yok-tu. Hemogram, CRP, Ca 15-3, viral markerlar normaldi. 10.05.21'de sol kola 2.doz Sinovac aşısı yaptırdığı öğrenildi. LAP’ye trucut bx ya-pıldı; bening fibroadipoz doku, lenfosit infiltrasyonu izlendi (Bknz Şe-kil1, A-B). 27.08.20’de kontrol mUSG’de kitle/LAP saptanmadı.

Olgu 2: Kırk dört yaşındaki kadın hastaya, 10.01.20’de bilateral subkutan mastektomi + bilateral SLNB yapıldı. pT1N0 Luminal A özellikte invaziv lobuler ca saptandı. Postoperatif tamoksifen başlandı. Kontrol mUSG’de (02.07.2021) sol aksillada 4x1,5 cm boyutlu, hi-lus ekojeniteleri seçilen ancak asimetrik kortikal kalınlaşma gösteren LAP izlendi. Enfeksiyon bulgusu yoktu. Hemogram, CRP, Ca 15-3, viral markerlar normaldi. 08.05.2021’de sol kola 2.doz Sinovac aşısı yaptırdığı öğrenildi. 02.07.21’de LAP’ye trucut bx yapıldı; fibroadi-poz doku izlendi. (Bknz Şekil1, C-D). 14.07.21 tarihinde mUSG ile değerlendirilen hastada LAP kaybolmuştu. 09.08.2021’de BioNTech aşısının 1.dozunu yaptırdığı öğrenilen hastanın 27.08.21’de yapılan mUSG’sinde; kitle/LAP yoktu.

Tartışma: Deltoid kasa yapılan aşılar sonrası ipsilateral aksiller LAP gelişebilir.6 Aksiller hassasiyet/şişlik görülme sıklığı BioNTech aşısında %2.43, Sinovac aşısındaysa %0.9 olarak raporlanmıştır.5,6

Asemptomatikler çalışmaya alınmadığından, gerçek LAP sıklığı daha fazla olabilir. PET/BT ile yapılan bir çalışmada bu oran %29 bulunmuş ve LAP’lerin aşı sonrası 10.haftaya kadar görülebileceği bildirilmiş-tir.7 Olgularda Sinovac 2.dozu sonrası sırasıyla 6 ve 8. haftada LAP saptandı, 16. ve 10. haftada LAP’lerin kaybolduğu görüldü. Aşı olan meme kanserli hastada aksiller LAP gelişirse, kişiye özel plan yapılma-lıdır. Hasta yaşı, performansı, isteği, görüntüleme ve klinikopatolojik bulguların ciddiyeti vb faktörler birlikte düşünülerek risk durumuna göre karar verilmelidir. Meme Görüntüleme Derneği önerilerine göre; tarama görüntülemeleri COVID-19 aşılarından önce veya en az 4-6 hafta sonra yapılmalı, aşı sonrası aksiller LAP saptanırsa 4-12 hafta sonra kontrol yapılmalıdır. Kontrolde LAP’nin gerilememesi duru-munda biyopsi planlanabileceği belirtilmiştir.8

Sonuç: Meme kanserli hastalarda görülen aksiller LAP’lerde aşı öyküsü sorgulanmalıdır. Aşı sonrası LAP saptanan hastalarda risk du-rumuna göre takip kararı verilebilir. Anahtar Kelimeler: Meme kanseri, COVID-19 aşıları, lenfadenopati

Kaynakça1. Cardoso, F., et al., Locally recurrent or metastatic breast cancer: ESMO Clinical

Practice Guidelines for diagnosis, treatment and follow-up. Annals of Oncology, 2010. 21(Supplement 5): p. v15-v19.

2. Erişim adresi : https://ourworldindata.org/covid-vaccinations?country=OWID_WRL.

3. Adin, M.E., et al., Association of COVID-19 mRNA Vaccine With Ipsilateral Axillary Lymph Node Reactivity on Imaging. JAMA Oncology, 2021. 7(8): p. 1241.

153

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

3. Boyd KP, Korf BR, Theos A. Neurofibromatosis type 1. J Am Acad Dermatol 2009;61:1–14.

4. Sorensen SA, Mulvihill JJ, Nielsen A. Long-term follow-up of von Recklinghausen neurofibromatosis: Survival and malignant neoplasms. N Engl J Med 1986; 314: 1010-1015.

5. Giordano SH. Update on locally advanced breast cancer. Oncologist 2003; 8: 521-30.

Şekil 1

Şekil 2

Kaynakça1. Jouhadi H, Tazzite A, Azeddoug H, Naim A, Nadifi S, Benider A. Clinical and

pathological features of BRCA1/2 tumors in a sample of high-risk Moroccan breast cancer patients. BMC Research Notes 2016;9(1). DOI: 10.1186/s13104-016-2057-8.

2. Kurian AW, Ward KC, Howlader N, et al. Genetic Testing and Results in a Population-Based Cohort of Breast Cancer Patients and Ovarian Cancer Patients. Journal of Clinical Oncology 2019;37(15):1305-1315. DOI: 10.1200/jco.18.01854.

P-188 Meme Kanseri

MEME KANSERİ TANISI ALMIŞ İKİ NÖROFİBROMATOZİS TİP-1 OLGUSU

İsmail Selimoğlu1, Cansu Akyel1, Mehmet Uzun2, Tuğba Yavuzşen2

1Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı

Giriş: En sık görülen nörokutanöz hastalık olan nörofibromatozis (NF-1) tip 1 otozomal dominant geçişli olup, sıklığı 1/3000-1/4000 olarak bildirilmektedir[1].NF-1 geni 17.kromozomun 11p12 bölgesin-de Nörofibromin olarak adlandırılan tümör supresör proteini kodla-maktadır (2). Multisistemik hastalık olup çeşitli bulgularla karşımıza gelebilir (Tablo 1) (3). Meme kanseriyse kadınlarda en sık görülen kanser olup, NF-1 olgularına nadiren eşlik etmektedir (4,5). Burada NF-1 tanılı iki olguda saptadığımız meme kanseri sunulmuştur.

Olgu 1: 43yaşında NF-1 tanılı(nörofibrom ve Lumbal vertebralar-da skolyoz) (Şekil 1,2) sağ memede ele gelen 6x3 cm lezyon ve sağ axillar lenf nodu(LN) nedeniyle yapılan tru-cut biyopsi sonucu mikst türde invaziv meme karsinomu(invaziv duktal karsinom+invaziv lobu-ler karsinom+invaziv mikropapiller karsinom derece 3-östrojen resep-tör (ER)-diffüz pozitif, progesteron reseptör (PR)-%80 pozitif, c-erbb2 pozitif) tanısı alan ve lokal ileri kabul edilen hasta neoadjuvan 4kür siklofosfamid+epuribicin ve dosetaksel tedavisi alıp adjuvan radyote-rapi ve hormonoterapi ile izlenip 2018 yılında LN’dan nüks sonrası 7 kür dosetaksel+kapesitabin tedavisi aldı. 07.2018’de cilt biyopsisinde de nüks saptanınca gemsitabin-vinorelbine verildi. Takibinde 5kür eri-bulin sonrası haftalık paklitakselle izlenirken progrese olan ve kardiyak tamponad, plevral effüzyon gelişen hastanın plevral biyopsi sonucu metastaz ile uyumlu gelmesi üzerine exemestan+everolimus tedavisi başlandı. Akabinde solunum sıkıntısı nedeniyle interne edilip doxo-rubicin başlandı ve semptomları gerileyen hastanın takibine devam edilmekte.

Olgu 2: 64 yaşında NF-1 tanılı(nörofibrom+aile öyküsü)(görsel 3) kitle nedeniyle sağ modifiye radikal mastektomi yapılan kadın hasta-da invaziv duktal karsinom(T4N3, ER%30, PR%4, c-erbb2 negatif) saptandı.4 kür siklofosfamid ve doksorubicin ardından dosetaksel ve radyoterapi uygulandı. Arimidex başlandı.Hormonoterapiyle izle-minde akciğerde ve pelviste metastaz saptanınca dosetaksel sonrası Aromasin verildi. Akciğerde progresyon nedeniyle kapesitabini tolere edemeyen hastaya paklitaksel verildi. Mayıs 2021’de Fulvestrant ve Ribosiklib başlanan hastanın izlemine devam edilmekte.

Sonuç: Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanser olmakla birlikte NF-1 sendromuna çok nadir eşlik etmektedir.Ancak vakala-rımızın ikisinde de NF-1’e eşlik eden meme kanseri saptanmış olup metastatik seyir sıralı kemoterapi ihtiyacı dikkat çekmektedir. Bu ol-gularımızla, NF-1 tanılı hastalarda taramalarda daha dikkatli olunması gerektiği ve eşlik eden malignitelerde metastatik seyre dikkat çekmek amaçlanmıştır.Anahtar Kelimeler: Neurofibromatosis Type 1, Breast Neoplasms, Breast Cancer

Kaynakça1. Kresak JL, Walsh M. Neurofibromatosis: A Review of NF1, NF2, and

Schwannomatosis. J Pediatr Genet 2016;5:98–104.2. Abramowicz A, Gos M. Neurofibromin in neurofibromatosis type 1 - mutations

in NF1gene as a cause of disease. Dev Period Med 2014;18:297–306.

154

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Olgu: 22 yaşında karaciğer ve kemik metastatik meme kanseri ta-nısı koyulan, hormon reseptörleri negatif, cERBB2 3+ olan hastaya, ilk basamak tedavi olarak Pertuzumab-Trastuzumab-Docetaxel kom-binasyon tedavisi ve aylık zolendronik asit tedavisi başlandı. Altı kür tedaviden sonra tam remisyon olarak değerlendirildi. Pertuzumab-trastuzumab ve zoledronik asit ile tedaviye devam edildi. Trastuzumab ve pertuzumab tedavisinin üçüncü ayında bilateral kalça ağrısı gelişti. Kalça manyetik rezonans görüntüleme bilateral evre 4 avasküler nek-roz olarak raporlandı (Şekil 1). Osteonekrozun etiyolojisine dair kesin bir kanıt olmamasına rağmen zoledronik asidin en önemli risk faktörü olduğu düşünüldü ve zoledronik asit kesildi. Hasta, avasküler nekroz riskini artırabilecek steroid gibi başka tedaviler almamıştı. Bilateral kalça protezi operasyonu gerçekleştirildi. Zoledronik asit kesildikten bir yıl sonra hastada diz ağrısı ve yürüme güçlüğü gelişti. Her iki dizde osteonekroz saptandı. Bifosfonat tedavisi 1 yıl önce kesilmesine rağ-men devam eden osteonekrozun etiyolojisi net olarak belirlenemedi ve hastanın mevcut pertuzumab-transtzumab tedavisine devam edil-di. Hasta pertuzumab ve trastuzumab dışında herhangi bir ilaç kul-lanmadı. Takibinde hastada 2 yıl sonra omuz ağrısı gelişti. Görüntüle-mede her iki humerus başında avasküler nekroz tespit edildi. 3 yıldır pertuzumab ve trastuzumab dışında herhangi bir tedavi almayan ve malignitesi tam yanıt ile takip edilen hasta tekrarlayan osteonekroz nedeniyle ortopedi ile tekrar değerlendirildi ve ortopedi tarafından protez tedavisi önerildi.

Sonuç: Trastuzumab ve pertuzumab ile osteonekroz arasındaki ilişki net olarak bilinmemektedir. Kemik metastatik meme kanserli 97 hastayı değerlendiren bir çalışmada, trastuzumabın zoledronik asit te-davisi ile kombine kullanımının zoledronik asit ile ilişkili çene nekrozu için bir risk faktörü olduğu bulunmuştur. Trastuzumab veya pertuzu-mabın osteoklastlar üzerinde doğrudan etkisi yoktur. Bunun yanında, anti-VEGF etkisi olan bazı moleküllerin (bevacizumab, aflibercept) osteonekroza neden olabileceği gibi anti-rezorptif ilaçların da olduğu gösterilmiştir. Trastuzumabın anti-VEGF etkileri olduğu bilinmektedir. Her iki ilacın birlikte kullanımı ile anti-VEGF etkisinin güçlenmesi bi-zim olgumuzda osteonekrozdan sorumlu olabilir. Hastanın farklı ek-lemlerde ilerleyen osteonekrozlarının yanında, meme kanserinin klinik tam yanıtlı olması tedaviyi hem durdurmayı hem de devam ettirmeyi zorlaştırmaktadır.Anahtar Kelimeler: meme kanseri, HER-2, pertuzumab, transtuzumab, osteonekroz

Şekil 1: MR incelemede bileteral evre 4 avasküler nekroz

Şekil 3

Tablo 1. Nörofibromatozis Tip-1 Tanı kriterleri*

Puberte öncesi 5mm, puberte sonrası 15 mm’den büyük 6 veya daha fazla sütlü kahve lekesi

Koltukaltı veya kasık bölgesinde çillenme

İki adet nörofibrom veya bir adet plexiform nörofibrom

Optik yolak gliomu

Kemik lezyonu/deformitesi

En az iki iris hamartomu(Lisch nodülü)

NF-1 tanısı konulmuş birinci derece akraba

*Bu kriterlerden en az iki tanesi olmalıdır.

P-189 Meme Kanseri

SİSTEMİK ANTİ-HER2 TEDAVİSİ BÜYÜK EKLEM OSTEONEKROZLARINDAN SORUMLU OLABİLİR Mİ?

Aslı Altınbezer1, Osman Sütcüoğlu2, Muhammet Baybars Ataoğlu3, Ozan Yazıcı2

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı, 3Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi Anabilim Dalı

Giriş: Anti HER2 tedavilerinin en önemli yan etkisi kardiyotoksi-sitedir ve diğer yan etkiler genellikle kolayca yönetilebilir. Anti-HER2 tedavisinin, bifosfonat ilişkili osteonekroz riskini artırabileceğine dair vaka raporları ve retrospektif çalışmalar mevcuttur. Bu olgu sunu-munda, tedavi altında herhangi bir çene nekrozu olmaksızın kalça, diz ve omuz eklemlerinde osteonekroz gelişen HER-2 pozitif metastatik meme kanserli bir hasta sunulmaktadır.

155

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-191 Meme Kanseri

MEME KANSERİNDE NEOADJUVAN KEMOTERAPİ SONRASI KLİNİK VE PATOLOJİK YANITLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ: TEK MERKEZ DENEYİMİ

Elif Yüce1, Celal Alandağ2, Serdar Karakullukçu3, Halil Kavgacı4

1Karaman Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji 2Sivas Numune Hastanesi Tıbbi Onkoloji 3Bayburt Halk Sağlığı Merkezi 4Karadeniz Medikal Park Hastanesi Trabzon

Giriş: Meme kanseri dünyada 2. sıklıkta görülen kanser türüdür ve kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en sık sebeplerinden biridir.(1) Lokal ileri evrede tedaviye neoadjuvan kemoterapi (NAKT) ile baş-lamanın bir çok faydası mevcuttur. NAKT, tümörün downstaging’ini sağlar. Meme ve aksillaya geniş cerrahi yapılmasını engelleyerek has-taların yaşam kalitesini arttırır.(2) NAKT ile patolojik tam yanıt (pCR) elde edilmesi hastalığın prognozu ile ilgili önemli bilgiler verir. Özellikle pCR elde edilemeyen triple negatif ve HER2 pozitif alt gruplarda re-kürrens riski yüksektir.(3)

Gereç ve Yöntem: Bu bir retrospektif çalışmadır. Çalışmamıza KTÜ tıp fakültesinde Aralık 2009 ile Ocak 2019 arasında meme kan-seri tanısı ile NAKT alan 127 hasta dahil edilmiştir. Hastaların tanı anındaki klinik, patolojik özellikleri, aldığı tedavilerin süresi ve çeşitlili-ği, tedaviye klinik yanıt oranları, operasyon çeşidi ve patolojik yanıtla-rı dosya kayıtlarından retrospektif olarak incelenmiştir.

Bulgular: Ortalama yaş 50.32 ± 12.3 (min. 27, maks. 79) idi. Hastaların 125’i (%98.4) kadın, 2’si (%1.6) erkekti. 125 kadın hasta-nın 54’ü (%42.5) premenapozal, 71’i (%55.9) postmenapozaldi. 111 (%92.5) hasta invaziv duktal karsinom, 6 (%5) hasta invaziv lobuler karsinom, 3 (%2.5) hasta nadir histolojik alt tiplerdendi. Tanı anında T evresi bilinen 114 hastanın 80’i (%70.2) ≤T2, 34’ü (%29.8) >T2 idi, lenf nodu tutulumu bilinen 119 hastanın 99’unda (%83.2) lenf nodu tutulumu vardı, 20’sinde (%16.8) tutulum yoktu. Moleküler alt tipi bilinen 105 hastanın 23’ü (%21.9) luminal A, 58’i (%55.2) lumi-nal B, 14’ü (%13.3) HER2+, 10’u (%9.5) triple –‘ti. 127 hastanın 97’si (%76.4) 6 aylık neoadjuvan kemoterapiyi tamamlamamıştı. 30 (%23.6) hasta neoadjuvan kemoterapiyi tamamlamıştı. 56 (%44.1) hasta neoadjuvan kemoterapiye antrasiklin + taksan kombinasyonu ile, 30 (%23.6) hasta antrasiklin + siklofosfamid kombinasyonu ile, 26 (%20.5) hasta HER2 hedefli rejimler ile, 7 (%5.5) hasta platin + taksan kombinasyonu ile ve 8 (%6.3) hasta diğer rejimler (FEC, TC ve tek başına taksan) ile başlamıştı. 16 hasta neoadjuvan tedavide 2. grup kemoterapiye geçmişti. Bunların 9’u tek başına taksan (%56.3), 4’ü (%25) taksan + platin kombinasyonu ve 3’ü (%18.8) HER2 hedefli rejimler almıştı. Klinik yanıt oranları değerlendirildiğinde 27 (%21.3) hastada tam yanıt, 76 (%59.8) hastada parsiyel yanıt, 21 (%16.5) hastada stabil hastalık, 3 (%2.4) hastada progresif hastalık iz-lendi. Patolojik yanıt değerlendirmesinde 24 (%18.9) hastada patolo-jik tam yanıt görülürken, 103 (%81.1) hastada rezidü tümör mevcuttu.

Sonuç: Meme kanseri tedavisinde NAKT uygulamasının faydaları gösterilmeye başladığından beri kullanım sıklığı giderek artmakta ve kullanılan rejimlerin çeşidi ve süresi değişmektedir. Önce kemoterapi ile başlamanın geniş cerrahilerin önüne geçmesi ile meme kanserli hastalarda yaşam kalitesinin artacağı ve pCR oranlarının artması ile de sık görülen bu kanserin prognozunun daha iyi olacağı görüşün-deyiz. Anahtar Kelimeler: meme kanseri, neoadjuvan kemoterapi, klinik yanıt, patolojik tam yanıt

Kaynakça1. Ferlay J, Colombet M, Soerjomataram I, Mathers C, Parkin DM, Piñeros M, et

al. Estimating the global cancer incidence and mortality in 2018: GLOBOCAN sources and methods. Int J Cancer [Internet]. 2019 Apr 15 [cited 2021 Mar 14];144(8):1941–53. Available from: https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1002/ijc.31937

2. Mamtani A, Barrio A V., King TA, Van Zee KJ, Plitas G, Pilewskie M, et al. How Often Does Neoadjuvant Chemotherapy Avoid Axillary Dissection in Patients With Histologically Confirmed Nodal Metastases? Results of a Prospective Study.

P-190 Meme Kanseri

AGRESİF KLİNİK SEYİRLİ GEN ÜÇLÜ NEGATİF MEME KANSERİ OLGUSU

Tahir Yerlikaya1, Serkan Enki1, Banu Öztürk1

1Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi

Giriş: Meme kanseri, melanom dışı cilt kanseri dışında kadınlarda en sık görülen kanserdir ve kadınlarda kanserden ölümlerin önde ge-len nedenidir. Dünya genelinde tüm kadınların %12’sinde yaşamları boyunca meme kanseri gelişme ihtimali vardır. Üçlü negatif meme kanseri (TNMK) (ER, PR, HER2 ekspresyonu olmyan tümörler) meme kanseri vakalarının %15-20’sini oluşturmakta ve özellikle agresif bir alt tipidir. Hastamız lokal ileri evrede verilen neoadjuvant tedavilere yanıt vermeyen ve agresif klinik seyir gösteren genç TNMK olgusudur.

Olgu: Sol memede hızla büyüyen kitle ile başvuran 29 yaşındaki kadın hastanın FM’de sol meme şiş ödemli cilt sert ödemli ve kızarık-tı. Meme USG’de sol meme ÜDK’da 55x50 mm kitle, sol aksillada 33x12 mm lenf nodu saptandı. Patoloji; invaziv meme karsinomu, grade 3, ER-,PR-, Cerb-B2 -, ki67:%40 raporlandı. 18F-FDG PET-BT’de; sol memede multiple, hipermetabolik kitleler ( SUVmax:22,4), sol aksillada büyüğü 16,5x22,5 mm (SUVmax:12,7) metastatik LN ve sol parasternalde 8 mm (SUVmax:3,7) lenf bezleri, metastaz ile uyum-lu lezyonları mevcut olup uzak organ tutulumu saptanmadı. Kranial MR normaldi. Neoadjuvan 4 kür doxorubisin siklofosfamid sonrası yanıt alınamayan hastaya 4 kür karboplatin paklitasel uygulandı an-cak kemoterapi sonunda kitlede ağrılı büyüme cilt bulgularında artış oldu. Hasta acil olarak tuvalet mastektomi yapıldı ve patoloji sonu-cu; Miks tip invaziv meme Ca (duktal+lobüler) pT4bN3a, grade3, HR(-), Cerb-B2(-) olarak raporlandı. Hastada BRCA1-2 VE PD-L1 negatif olarak raporlandı. Ancak daha postoperatif yara iyileşmesi ta-mamlanmadan hastada ciltte yaygın nüks lezyonlar gelişti. Hastaya cisplatin+gemcitabin başlandı, göğüs duvarına palyatif radyoterapi uygulandı. İki kür sonrası operasyon alanında cilt lezyonları arttı, karşı memede inflamatuar meme kanseri görünümü ve plevral efüzyon ge-lişti. Sağ meme biyopsi sonucu invaziv lobuler karsinom, HR-CerbB2- olarak raporlandı. Hastaya dosetaksel+kapesitabin başlandı.

Tartışma ve Sonuç: TNMK, diğer meme kanseri alt tipleri ile kar-şılaştırıldığında oldukça invaziv ve erken nüks oranı yüksektir. Hastalar genellikle ameliyattan sonraki 5 yıl içinde nükseder ve genel prognozu çok kötüdür. TNMK, endokrin tedavisine ve hedefe yönelik tedavile-re karşı duyarsızdır ve TNMK için yalnızca çok sınırlı tedavi rejimleri mevcuttur ve genellikle zayıf etkilidir. Bizim hastamızda tüm biyolojik belirteçler negatif olup, sistemik kemoterapiye refrakter bir patolojiye sahipti. Tanıdan itibaren henüz 9 ay geçmiş olmasına rağmen hasta-lık hızlı bir seyir göstermiştir. Halen tedavisi devam etmektedir. Üçlü negatif meme kanseri olgularının her ne kadar kemoterapi yanıtları iyi olsa da neoadjuvant tedavi esnasında yakın izlenmeleri ve tedavi yanıtsızlığında ivedilikle tedavi değişikliği ve cerrahi uygulanmalıdır. Olgumuzda olduğu gibi PDL1 negatif, BRCA 1-2 negatif ve sistemik kemoterapiye dirençli olgularda yeni tedaviler (Sacituzumab govite-can gibi) ümit vaat etmektedir. Anahtar Kelimeler: Meme Kanser, Üçlü Negatif

Şekil: Cilt metastaz

156

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-193 Meme Kanseri

POSTMENOPOZAL MEME KANSERİ HASTALARINDA ADJUVAN AROMATAZ İNHİBİTÖRLERİNİN VÜCUT KİTLE İNDEKSİNE GÖRE SAĞKALIMA ETKİSİ

Elif Şahin1, Özlem Şafak2, Devrim Çabuk1, Ercan Özden3, Ulaş Işık4, Umut Kefeli1, Kazım Uygun1

1Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Tekirdağ Çorlu Devlet Hastanesi, İç Hastalıkları Kliniği 3Şırnak Devlet Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 4Kocaeli Devlet Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Obezite, premenapozal kadınlarda meme kanseri (MK) riski-ni azaltırken, postmenapozal kadınlarda MK riskini artırır.1,2 Bu risk artışının periferik yağ dokusunda androjenlerin östrojene dönüşmesi ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Aromataz inhibitörleri (Aİ) olan let-rozol ve anastrozol, bu dönüşümü engelleyerek MK nüksünü önleyen ilaçlardır.3 Çalışmamızda postmenopozal MK hastalarında adjuvan letrozol ile anastrozolün vücut kitle indeksi(VKİ)’ne göre sağkalıma etkisini karşılaştırdık.

Gereç ve Yöntem: Kocaeli Üniversitesi Tıbbi Onkoloji kliniğinde MK tanısı ile takipli, tanı anında metastatik olmayan ve adjuvan Aİ verilen 352 postmenopozal kadın hastanın verileri retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların yaş, menopoz yaşı, parite sayısı, aile öykü-sü, sigara içme öyküsü, klinikopatolojik özellikleri ve tedavileri kay-dedildi. Hastalıksız sağkalım (HSK) ve genel sağkalım (GSK) süreleri ay olarak hesaplandı. Dünya Sağlık Örgütü’nün kriterlerine göre tanı anında VKİ 18,5-24,9 kg/m2 olanlar normal; 25-29,9 kg/m2 olan-lar kilolu; 30-39,9 kg/m2 olanlar obez; >40 kg/m2 olanlar morbid obez olarak kabul edildi. Çalışmanın sonlanım noktaları HSK ve GSK ile VKİ’nin buna etkisi olarak belirlendi. Hastalar tanı anındaki VKİ, CA15-3 değeri, paritesi, aile öyküsü, sigara kullanım öyküsü, evresi, aldığı adjuvan hormonoterapiye göre sınıflandırıldı.

Bulgular: Çalışmaya katılan 352 hastanın 56 (%16)’sında nüks gelişti, 57 (%16) hasta exitus oldu. Anastrozol verilen hastalar arasın-da sırasıyla ortanca HSK ve GSK süresi 53 ay (%95 CI; 31,00-76,50) ve 59 ay (%95 CI; 37,75-81,25) saptandı. Sırası ile 2 yıllık HSK ve GSK oranı %94 ve %96 olarak bulunurken; 5 yıllık HSK ve GSK oranı %81 ve %89 olarak bulundu. Letrozol verilen hastalar arasında ortan-ca HSK ve GSK süresi 65 ay (%95 CI; 37,00- 94,00 ) ve 68 ay (%95 CI; 41,00-95,00) saptandı. Sırası ile 2 yıllık HSK ve GSK oranı %95 ve %98 olarak bulunurken; 5 yıllık HSK ve GSK oranı %89 ve %86 olarak bulundu. Anastrozol ve letrozol verilen hastalar arasında HSK ve GSK farkı saptanmadı (p>0.05). VKİ’ne göre HSK ve GSK’da fark yoktu (p>0.05). Anastrozol ve letrozol verilen gruplar arasında VKİ ‘ne göre de HSK ve GSK açısından anlamlı fark bulunmadı (p>0.05).

Tartışma ve Sonuç: Çalışmamızda anastrozol ve letrozol veri-len gruplar arasında VKİ’ne göre sağkalım farkı yoktu. Tanı anında-ki VKİ’nin de sağ kalıma anlamlı etkisi bulunmadı. Ancak literatürde obezitenin, MK için kötü prognostik bir faktör olduğu ve VKİ’ne göre Aİ etkinliğinde farklar olabileceği belirtilmiştir.4,5 ATAC ve BIG 1-98 çalışmaları postmenopozal hastalarda Aİ’nin tedaviye etkisini incele-miş; Aİ tüm VKİ değerlerinde tamoksifene üstün bulunmuş, zayıf has-talarda anastrozol daha üstün bulunmuştur.6 ABCSG-6a çalışmasın-da ise kilolu ve obezlerde uzatılmış Aİ tedavisinin ek faydası olmadığı ortaya konulmuştur.7 VKİ’ne göre Aİ’lerinin etkisindeki değişimi ince-lemek için daha büyük hasta gruplarında yapılan prospektif randomi-ze çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: Aromatase Inhibitors, Obesity, Body Mass Index, Breast Neoplasms

Kaynakça1. Eliassen, A.H., et al., Adult Weight Change and Risk of Postmenopausal Breast

Cancer. JAMA, 2006. 296(2): p. 193.2. Renehan, A.G., et al., Young adulthood body mass index, adult weight gain

and breast cancer risk: the PROCAS Study (United Kingdom). British Journal of Cancer, 2020. 122(10): p. 1552-1561.

3. Kharb, R., et al., Aromatase inhibitors: Role in postmenopausal breast cancer. Arch Pharm (Weinheim), 2020. 353(8): p. e2000081.

Ann Surg Oncol [Internet]. 2016 Oct 1 [cited 2021 Mar 14];23(11):3467–74. Available from: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/27160528/

3. Shannon C, Smith I. Is there still a role for neoadjuvant therapy in breast cancer? [Internet]. Vol. 45, Critical Reviews in Oncology/Hematology. Crit Rev Oncol Hematol; 2003 [cited 2021 Mar 14]. p. 77–90. Available from: https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/12482573/

P-192 Meme Kanseri

ERKEN EVRE MEME KANSERİ SUBTİPLERİNİN COVİD-19 ENFEKSİYONU MORBİDİTESİ VE HASTANE YATIŞI ÜZERİNE ETKİSİ

Oktay Ünsal1, Ozan Yazıcı1, Nuriye Özdemir1, Aytuğ Üner1, Gözde Tahtacı1, Nazan Günel1, Ahmet Özet1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara

Giriş: Covid-19 pandemisinden en çok etkilenen gruplardan biri de kanser hastalarıdır. Daha önce Covid-19 enfeksiyonu geçiren meme kanserli hastaların, moleküler alt tipine göre seyrini retrospektif değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza merkezimizde temmuz 2020 – ocak 2021 arasında Covid-19 PCR testi pozitif olan ve Covid aşısı olmayan meme kanserli hastalar alınmıştır. Hastaların moleküler alt tipleri, hastane yatış durumları, re-covid ve mortalite oranları ince-lenmiştir. Nüks/Metastatik meme kanserli hastalar çalışma dışı bıra-kılmıştır.

Sonuçlar: Covid-19 PCR testi pozitif olan 146 meme kanserli has-ta analiz edildi. Bu hastalardan nüks/metastatik olan veya verilerine tam ulaşılamayan 48 hasta çalışma dışı bırakıldı. Analiz edilen 98 has-tanın demografik verileri ve moleküler alt tip dağılımı tablo 1’de veril-miştir. En sık moleküler alt tip %35,7 (35) ile Luminal A grubundaydı. Toplam 18 (%18,3) hasta Covid-19 enfeksiyonu nedeniyle değişken sürelerde hastanede yatarak tedavi görmüştür. Moleküler alt tiplere göre hastane yatış dağılımları Tablo 2’de gösterilmiştir. Hastanede ya-tarak izlenen hastaların sayısı moleküler alt tiplere göre karşılaştırıldı-ğında sayısal farklılıklar olsa da istatistiksel anlamlı değildi (p=0,188). Hastane yatışı gerektiren 18 hastanın 2’sinde takiplerde yoğun bakım desteği gerekmişti ve hastalardan 1 (%1) tanesi Covid-19 ilişkili se-beplerden ex olmuştur. Ayrıca hastalardan 5’i (%5,1) Covid-19 reen-feksiyonu nedeniyle takip edilmiştir.

Tartışma: Çalışmamızda erken evre meme kanseri moleküler alt tiplerinin Covid-19 enfeksiyonu seyrinden benzer etkilendiği sonucu çıkmıştır.Anahtar Kelimeler: Covid-19, Meme kanseri, Moleküler subtipler

Tablo1. Hastaların demografik özellikleri

Parametre Değer (n=) (%)

Yaş- median (yıl) 52 (30-80)

Cinsiyet (Kadın) 96 (%98)

Moleküler alt tipi Luminal A 35 (%35,7)

Luminal B 25 (%25,5)

HER2 + 30 (%30,6)

Triple - 8 (%8,2)

Meme Kanseri Evresi Evre 1 22 (%22,5)

Evre 2 61 (%62,2)

Evre 3 15 (%15,3)

Tablo 2. Moleküler alt tiplere göre yatarak tedavi gören meme kanserli hasta dağılımı

Grup (n=) (%)

Luminal A Luminal B HER2 + Triple - Toplam p değeri

Yatış Hayır 29 (%36,2) 23 (%28,8) 21 (%26,2) 7 (%8,8) 80

Evet 6 (%33,3) 2 (%11,1) 9 (%50) 1 (%5,6) 18 0,188

157

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

3. Morimoto Y, Miyawaki K, Seki R et al. Risk factors for venous irritation in patients receiving vinorelbine: a retrospective study. Journal of Pharmaceutical Health Care and Sciences volume 4, Article number: 26 (2018)

4. Real World Drug Outcomes. Vinorelbine tartrate and skin rash: a study of 28 users. http://www.ehealthme.com/

5. Mohammad MM, Syrigos KN, Saif MW. Association between Rash and a Positive Drug Response Associated with Vinorelbine in a Patient with Primary Peritoneal Carcinoma. Case Rep Dermatol Med. 2013; 2013: 825717. doi: 10.1155/2013/825717

Şekil 1

Şekil 2- 3

4. Ewertz, M., et al., Obesity and Risk of Recurrence or Death After Adjuvant Endocrine Therapy With Letrozole or Tamoxifen in the Breast International Group 1-98 Trial. Journal of Clinical Oncology, 2012. 30(32): p. 3967-3975.

5. De Azambuja, E., et al., The effect of body mass index on overall and disease-free survival in node-positive breast cancer patients treated with docetaxel and doxorubicin-containing adjuvant chemotherapy: the experience of the BIG 02-98 trial. Breast Cancer Research and Treatment, 2010. 119(1): p. 145-153.

6. Goodwin, P.J., Obesity and endocrine therapy: host factors and breast cancer outcome. Breast, 2013. 22 Suppl 2: p. S44-7.

7. Jakesz, R., et al., Extended Adjuvant Therapy With Anastrozole Among Postmenopausal Breast Cancer Patients: Results From the Randomized Austrian Breast and Colorectal Cancer Study Group Trial 6a. JNCI Journal of the National Cancer Institute, 2007. 99(24): p. 1845-1853.

P-194 Meme Kanseri

VİNORELBİNE BAĞLI YAYGIN CİLT TOKSİSİTESİ-NADİR BİR OLGU

Mehmet Hadi Akkuş1, Tuncay Koç1, Mutlu Doğan1, Ömür Berna Çakmak Öksüzoğlu1

1Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eah

Giriş: Vinorelbin, başta küçük hücreli dışı akciğer ve meme kan-seri olmak üzere birçok kanserde kullanılan vinka alkoloidi grubu bir kemoterapi ajanıdır. Hematolojik toksisite, karaciğer enzim yüksekliği, nörotoksisite ve enjeksiyon yeri reaksiyonu sık görülen yan etkileridir (1). Yaygın cilt toksisitesi ise nadir görülen bir yan etkidir (1). Biz me-tastatik meme kanseri tanısıyla vinorelbin ve trastuzumab ile takip et-tiğimiz bir olguda gelişen grade 3 cilt toksisitesi üzerinden vinorelbine bağlı cilt toksisitesine değinmeyi amaçladık.

Olgu: 48 yaşında kadın hasta; mart 2015’te hormon ve HER2 po-zitif meme kanseri tanısı ile opere edilen hastaya, takiplerinde gelişen metastatik hastalık nedeniyle çoklu basamak tedavi verildi. En son ha-ziran 2021’de vinorelbin ve trastuzumab tedavisine başlanan hastanın 4. uygulama sonrası vücudunun büyük bir kısmını kaplayan, kaşıntılı, döküntüler gelişti. Cilt toksisitesi grade 3 olarak değerlendirildi (Şekil 1,2,3). Daha önce trastuzumab dahil, aldığı tedavilerde cilt toksistesi gelişmeyen hastanın cilt toksisitesinin vinorelbine bağlı olduğu düşü-nüldü. Hastanın cilt lezyonlarına yönelik topikal tedavi başlandı ve vinorelbin tedavisine ara verildi. İki hafta sonraki kontrolünde cilt lez-yonları grade 1‘e gerileyen hasta, vinorelbini almak istemediğinden vinorelbin tedavisi kesildi.

Tartışma: Vineorelbin kullanımında; nötropeni (%85), lökopeni (%83) anemi (%77), AST yüksekliği (%54) nörotoksisite (%44), bu-lantı-kusma (%34), asteni (%27), alopesi (%12-30) sık görülen yan etkilerdir (1). Cilt toksisitesi, vinorelbin vezikan bir kemoterapotik olduğundan, genellikle enjeksiyon yeri irritasyonu şeklinde ortaya çıkmaktadır. Hastaların %12-38’inde lokal reaksiyonlar görülebil-mektedir (2.3). Yaygın cilt lezyonları ise pazarlama sonrası bildirilen ve nadir görülen bir yan etkidir (1). Bir çalışmada tek ajan olarak veya kombinasyon tedavisinde vinorelbin alan hastaların %2’sin-de çeşitli düzeylerde cilt döküntüsü geliştiği; büyük çoğunluğunda (%66) ilk ayda %33’ünde ise 1-6. ay arasında ortaya çıktığı, altıncı aydan sonra hiçbir hastada yeni döküntü gelişmediği belirtildi (4). Cilt döküntüleri, nadir görüldüğünden standart bir tedavi veya prof-laksisi bilinmemektedir. Hastada yaygın cilt döküntüleri nedeniyle tedaviye ara verildi ve topikal steroid tedavisi başlandı. Vinorelbine bağlı cilt toksisitesi ve yanıt oranları arasında ilişki olduğunu belirten bir vaka bildirimi olmasına rağmen literatürde bu konuda yeterli veri olmadığını gördük (5). Anahtar Kelimeler: vinorelbin, meme kanseri, cilt toksisitesi,

Kaynakça1. https://www.accessdata.fda.gov/drugsatfda_docs/label/2020/020388s037lbl.pdf2. Herzog TJ, Powell MA, Rader JS, Gibb RK, Lippmann L, Coleman RL,

Mutch DGGynecol Oncol. 2008 Dec; 111(3):467-73. Navelbine (vinorelbine) [prescribing information]. Parsippany, NJ: Pierre Fabre Pharmaceuticals Inc; January 2020.

158

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

4. Parmigiani G, Chen S, Iversen ES, Jr., Friebel TM, Finkelstein DM, Anton-Culver H, et al. Validity of models for predicting BRCA1 and BRCA2 mutations. Ann Intern Med. 2007;147(7):441-50.

5. Cropper C, Woodson A, Arun B, Barcenas C, Litton J, Noblin S, et al. Evaluating the NCCN Clinical Criteria for Recommending BRCA1 and BRCA2 Genetic Testing in Patients With Breast Cancer. J Natl Compr Canc Netw. 2017;15(6):797-803.

6. Beck AC, Yuan H, Liao J, Imperiale P, Shipley K, Erdahl LM, et al. Rate of BRCA mutation in patients tested under NCCN genetic testing criteria. Am J Surg. 2020;219(1):145-9.

Tablo 1. Hastaların Genel Özellikleri

Özellik Toplam N=636

BRCA Positif N=139

BRCA Negatif N=497

P

Ortanca tanı yaşı 41 (18-71) 40 (21-71) 42 (18-71)

Cinsiyet 0.71

Kadın 629 138 491

Erkek 7 1 6

Histoloji 0.40

IDC (%) 418(65.7) 98(70.5) 320(64.4)

ILC (%) 23(3.6) 2(1.4) 21(4.2)

Mikst (%) 99(15.6) 19(13.7) 80(16.1)

DCIS (%) 16(2.5) 2(1.4) 14(2.8)

Diğer (%) 68(10.7) 13(9.4) 55(11.1)

Bilinmiyor (%) 12(1.9) 5(3.6) 7(1.4)

Aile öyküsü <0.001

Var (%) 350(55) 96(69.1) 254(51.1)

Yok (%) 204(32.1) 21(15.1) 183(36.8)

Bilinmiyor-Yetersiz 82(12.9) 22(15.8) 60(12.1)

Tablo 2. BRCA Sonuçlarına Göre NCCN Kriterlerinin Sıklığı

Özellik Toplam N=636

BRCA Pozitif N=139

BRCA Negatif N=497

P

BRCA positif aile bireyi 2(0.3) 1(0.7) 1(0.2) 0.39

Tanı yaşı ≤45 420(66) 92(66.2) 328(66) 0.97

BRCA ilişkili ikinci primer 101(15.9) 30(21.6) 71(14.3) 0.037

Tanı ≤50 yaş ve ailede ≥1 meme kanseri

201(31.6) 59(42.4) 142(28.6) 0.002

Tanı ≤50 yaş ve aile öyküsü bilinmiyor veya yetersiz

82(12.9) 22(15.8) 60(12.1) 0.24

Tanı ≤60 yaş ve TNBC 145(22.8) 52(37.4) 93(18.7) <0.001

Ailede ≤50 yaş tanı alan ≥1 meme kanseri

83(13) 36(25.9) 47(9.5) <0.001

Ailede ≥2 meme kanseri 132(20.8) 50(36) 82(16.5) <0.001

Ailede ≥1 over kanseri 68(10.7) 26(18.7) 42(8.5) 0.001

Ailede ≥2 pankreas ve/veya prostat kanseri

75(11.5) 13(9.4) 62(12.5) 0.31

Ailede ≥1 erkek meme kanseri

4(0.6) 1(0.7) 3(0.6) 0.88

Erkek meme kanseri 7(1.1) 1(0.7) 6(1.2) 0.71

Tablo 3. Her bir NCCN Kriterinin Tek Başına Mutasyon Saptama Oranı

Özellik BRCA Positif BRCA Negatif PPV P*

Tanı yaşı ≤45 7 104 %6.3 0.32

BRCA ilişkili ikinci primer 2 12 %14.3 0.62

Tanı ≤50 yaş ve ailede ≥1 meme kanseri

1 11 %8.3 1

Tanı ≤50 yaş ve aile öyküsü bilinmiyor veya yetersiz

1 14 %6.7 1

Tanı ≤60 yaş ve TNBC 1 15 %6.3 1

Ailede ≤50 yaş tanı alan ≥1 meme kanseri

1 6 %14.3 0.54

Ailede ≥2 meme kanseri 4 18 %18.2 0.44

Ailede ≥1 over kanseri 1 3 %25 0.37

Ailede ≥2 pankreas ve/veya prostat kanseri

3 16 %15.8 0.56

Erkek meme kanseri 0 3 %0 N/A

Toplam 21 202 %9.4 0.95

P-195 Meme Kanseri

MEME KANSERİ HASTALARINDA BRCA TESTİ İÇİN NCCN KRİTERLERİNİN İNCELENMESİ

Rıdvan Fevzi Değirmenciler1, Burak Yasin Aktaş2, Hakan Taban2, Deniz Can Güven2, Gürkan Güner2, Hasan Çağrı Yıldırım2, Metin Demir3, Neyran Kertmen2, Zafer Arık2, Ömer Dizdar2, Ceren Damla Durmaz4, İbrahim Şahin5, Hanife Saat5, Sercan Aksoy2

1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Medikal Onkoloji Bilim Dalı 3Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Medikal Onkoloji Bilim Dalı 4Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Genetik Anabilim Dalı 5Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Genetik Anabilim Dalı

Meme kanseri hastalarında, herediter nedenlerin %5-10 sıklıkla bulunduğu belirtilmektedir, bu herediter nedenlerden en sık sapta-nan BRCA1/2 genlerinin mutasyonlarıdır.1 National Comprehensive Cancer Network (NCCN), meme kanseri olan belirli hasta grupların-da BRCA1/2 genlerinin incelenmesini önermektedir.2 Bu çalışma ile, Türk meme kanseri hastalarında NCCN kriterleri temel alındığında BRCA1/2 genlerinde mutasyon saptama olasılığını belirlemek amaç-lanmıştır. Çalışmamız, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji Kliniğinde takip edilmekte olan ve NCCN klavuzu doğrultu-sunda BRCA1/2 genlerinin analizi yapılan meme kanseri hastalarını içeren retrospektif bir kohort çalışmasıdır. Her bir NCCN kriterinin tek başına BRCA1/2 mutasyonu saptama oranının istatistiksel an-lamlılığını değerlendirmek için daha önce risk modellerinde belirtilmiş eşik değer olan %10 esas alınarak Chi-square ve Fisher’s exact testi kullanıldı.3,4 Test edilen 636 meme kanseri hastasından 7 tanesi er-kek hastaydı, tüm kohortun ortanca tanı yaşı 41 idi, 350 hastanın ailesinde BRCA1/2 ilişkili malignite öyküsü vardı (Tablo 1). Patojenik BRCA1/2 mutasyonu 139 (%21.9) hastada bulunmaktaydı. Ailede meme veya over kanseri öyküsü, üçlü negatif meme kanseri tanısı ve ikinci primer kanser varlığı patojenik BRCA1/2 mutasyonu bulunan hastalarda, mutasyonu olmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha sık bulundu (Tablo 2). Tek bir kriter nedeniyle tetkik edilen 223 hastanın 21 (%9.4) tanesinde patojenik mutasyon vardı (Tablo 3). Tek kriter olarak, ≤45 yaşta tanı aldığı için tetkik edilen hastalarda %6.3 (7/111) patojenik mutasyon bulunuyordu. İki kriteri karşılayan hastalarda mutasyon sıklığı %18.6 (42/226) iken, iki kriter-den daha fazlasını karşılayan hastalarda %40.6 mutasyon bulunuyor-du ancak bu yüksek oran sadece aile öyküsü olan hastalarda mev-cuttu. Aile öyküsü kriterlerinden herhangi birini karşılayan hastalarda %27.4, karşılamayan hastalarda %10.3 mutasyon sıklığı vardı ve fark istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0.001). Aile öyküsü bulunmayıp tek bir kriter nedeniyle tetkik edilen hastalarda sadece %6.9 (10/144), iki kriteri karşılayan hastalarda %18.4 (9/49) ikiden fazla kriteri kar-şılayan hastalarda ise %18.2 (2/11) oranlarında mutasyon vardı, aile öyküsü olan hastalarda bu oranlar sırası ile %15.6 (10/64), %17.3 (24/139) ve %42.2 (62/147) saptandı. Bu çalışma, NCCN önerile-ri doğrultusunda BRCA1/2 gen analizi istendiğinde, mutasyon sap-tama oranının tüm meme kanseri hastalarından daha sık olduğunu göstermektedir. Literatürdeki diğer çalışmalardan daha yüksek sıklıkta mutasyon saptanmasının nedeni çalışmamızda tetkik edilen hastaların kuvvetli aile öyküsü bulunması olabilir.5,6 Klinisyenlerin, NCCN öne-rileri içerisinde aile öyküsü kriterlerini kullanarak gen analizi istemesi oldukça maliyet etkin görünmektedir.Anahtar Kelimeler: Breast cancer; BRCA; NCCN; Family history

Kaynakça1. Newman B, Austin MA, Lee M, King MC. Inheritance of human breast cancer:

evidence for autosomal dominant transmission in high-risk families. Proc Natl Acad Sci U S A. 1988;85(9):3044-8.

2. Daly MB, Pilarski R, Yurgelun MB, Berry MP, Buys SS, Dickson P, et al. NCCN Guidelines Insights: Genetic/Familial High-Risk Assessment: Breast, Ovarian, and Pancreatic, Version 1.2020. J Natl Compr Canc Netw. 2020;18(4):380-91.

3. Antoniou AC, Hardy R, Walker L, Evans DG, Shenton A, Eeles R, et al. Predicting the likelihood of carrying a BRCA1 or BRCA2 mutation: validation of BOADICEA, BRCAPRO, IBIS, Myriad and the Manchester scoring system using data from UK genetics clinics. J Med Genet. 2008;45(7):425-31.

159

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

5. Petrelli F, Ghidini A, Pedersini R, Cabiddu M, Borgonovo K, Parati MC, et al. Comparative efficacy of palbociclib, ribociclib and abemaciclib for ER+ metastatic breast cancer: an adjusted indirect analysis of randomized controlled trials. Breast Cancer Res Treat 2019; 174:597–604.

P-197 Meme Kanseri

COVID-19 PANDEMİSİNDE TANISAL BİR ZORLUK: GEMSİTABİN İLİŞKİLİ ŞİDDETLİ AKCİĞER TOKSİSİTE VAKASI

Zeynep Özge Öztürk1, Hakan Taban2, Engin Çeşmeci1, Sercan Aksoy2

1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Medikal Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Gemsitabin meme, akciğer ve pankreas kanseri gibi solid tümörlerin tedavisinde sıklıkla kullanılan bir ajan olup en sık yan etkisi miyelosüpresyondur. Hastaların yaklaşık dörtte birinde ilaç ilişkili dispne gelişmesine rağmen şiddetli akciğer toksisitesi oldukça nadirdir. Ağır Covid-19 pnömonisi ile benzer klinik bulgularla sey-retmesi, pandemi döneminde bu ciddi toksisitenin saptanmasında zorluğa yol açmaktadır. Burada, pandemi döneminde acil servise ağır Covid-19 pnömonisi bulguları ile başvuran izleminde gemsi-tabin ilişkili şiddetli akciğer toksisite tanısı koyduğumuz bir vakayı sunmayı amaçladık.

Olgu: Postmenopozal hormon reseptörü pozitif metastatik meme kanseri tanısıyla takipli 61 yaşında kadın hasta acil servise iki gündür olan ve giderek artan dispne, ateş ve genel durum bozukluğu ile baş-vurdu. Takipneik, taşikardik, hipotansif ve siyanotik görünümde olan hastaya çekilen toraks BT’de yaygın buzlu cam opasiteleri izlendi. Co-vid-19 PCR testi negatif olan ama BT bulgularıyla covid pnömonisi dışlanamayan, klinik sepsis tablosundaki hasta favipravir, piperasilin tazobaktam ve steroid tedavileri başlanarak yoğun bakımda izleme alındı. Gönderilen 6 covid-19 PCR testi ve solunum yolu viral paneli negatif olan hastada covid ve viral pnömoni tanısından uzaklaşıldı. Hastaya 2 hafta öncesinde meme kanserine yönelik gemsitabin te-davisi başlanılması ve son tedavisini acil servise başvurusundan iki gün önce alması nedeniyle toraks BT bulguları radyoloji bölümü ile tekrar değerlendirildi. Mevcut klinik ve radyolojik bulgular gemsita-binin akciğerde yaptığı toksisite ile uyumlu olarak değerlendirilerek hastaya gemsitabine bağlı şiddetli akciğer toksisitesi tanısı konuldu. Yoğun bakımda dönüşümlü olarak non-invaziv mekanik ventilasyon ve high flow oksijen desteği ile birlikte steroid tedavisi uygulanan has-tada izleminin 5. gününde oksijen ihtiyac belirgin azalma izlendi. Ta-kibinde oksijen ihtiyacı kalmayan hasta başvurusunun 18. gününde taburcu edildi.

Sonuç: Covid-19 pandemisinde ağır pnömoni kliniği ile başvuran hastalarda Covid-19 pnömonisi ilk düşünülmesi gereken tanı olmak-la birlikte, özellikle kanser hastalarında gemsitabin gibi akciğer hasarı yapabilecek ilaçların toksisitesinin de akılda tutulmasının gerekliliğini düşünüyoruz.Anahtar Kelimeler: Akciğer toksisitesi, covid-19, gemsitabin, meme kanseri

Kaynakça1. Van Putte BP, Hendriks JM, Romijn S, De Greef K, Van Schil PE. Toxicity and

efficacy of isolated lung perfusion with gemcitabine in a rat model of pulmonary metastases. Thorac Cardiovasc Surg. 2006;54(2):129-33.

2. Pagès PB, Derangere V, Bouchot O, Magnin G, Charon-Barra C, Lokiec F, et al. Acute and delayed toxicity of gemcitabine administered during isolated lung perfusion: a preclinical dose-escalation study in pigs. Eur J Cardiothorac Surg. 2015;48(2):228-35.

P-196 Meme Kanseri

KARACİĞER TOKSİSİTESİ GELİŞEN METASTATİK MEME KANSERİNDE ARDIŞIK CDK4/6 İNHİBİTÖRÜ KULLANIMI

Emre Çakır1, Cemil Bilir2

1Sakarya Üniversitesi Tıbbi Onkoloji 2Medikalpark Pendik Hastanesi Tıbbi Onkoloji

Giriş: Meme kanseri Dünya çapında en yaygın ve 2. en sık ölüm sebebi olan kanserdir. Dünya çapında 2020 yılında 2.3 milyon meme kanseri tanısı konulmuş ve meme kanserinden 680000 ölüm meyda-na gelmiştir (1). Meme kanseri mortalitesi tarama çalışmaları ve CDK 4/6 inhibitörleri gibi hedefe yönelik yeni tedavilerin keşfiyle beraber azalmaktadır(2). Bu vakamızda ribosiklib altında karaciğer enzim yük-sekliği gelişen hastamıza yaklaşımımızı sunduk.

Olgu: Hipertansiyon dışında ek hastalığı olmayan 72 yaşında kadın hasta. 2013 yılında meme kanserinden dolayı opere olmuş.Operasyon patolojisi invaziv duktal karsinom(İDK) ER:%90 PR:%65 HER2:skor1 ki67:%30-35 olarak yorumlanmış. Adjuvan 4 kür AC sonrası adjuvan RT ile devam edilmiş. Takiben adjuvan letrozol teda-visi 2019 yılında tamamlanmış. Hasta tarafımıza Temmuz 2020 tari-hinde sırt ağrısı şikayetiyle başvurdu.CA 15-3 :160 olarak tespit edil-mesi üzerine hastada yüksek ihtimalle metastaz düşünülerek PETCT çekildi. PETCT sonucunda multipl kemik metastazı ve multipl karaci-ğer metastazı tespit edildi. Hastadan yapılan re-biyopsi ilk patoloji ile uyumlu olması üzerine hastaya fulvestrant (500 mg 28 günde bir) ve ribosiklib(600 mg 1*1 ) başlandı.2 hafta sonra yapılan değerlendiril-mesinde grade3 karaciğer enzim yüksekliği, grade 2 bulantı kusma ve grade 2 nötropeni tespit edildi. Tedaviye bu dönemde ara verildi.3 hafta sonra karaciğer enzim yüksekliği grade1 seviyesine gerileyin-ce tekrardan ribosiklib başlanıldı.1 hafta sonra yapılan tetkiklerinde grade 3 karaciğer enzim yüksekliği olması üzerine tedavi tamamen stoplandı. Tedaviye karaciğer enzim yüksekliği grade1 derecesine gerilemesi üzerine palbosiklib ile devam edildi. Takip eden dönemde hastanın karaciğer enzim yüksekliği tespit edilmedi.Yanıt değerlendiril-mesinde belirgin parsiyel yanıt tespit edildi. Hasta kliniğimizde yanıtlı olarak takip edilmektedir.

Tartışma: Metastatik meme kanserinin yönetimi 1.Ve 2.basama-ğa CDK 4/6 inhibitörlerinin eklenmesiyle dramatik olarak değişmiş durumdadır (3-4). Farklı CDK inhibitörlerinin çeşitli CDK proteinle-rine afiniteleri farklıdır. Bu afinitelerine göre toksisite profilleri deği-şebilmektedir. 3 ajanın karaciğer toksisitelerinde de farklılık vardır(5).PALOMA3 çalışmasında %4 hasta grade1-2, %3 hasta grade3 ve 2 vakada hepatik yetmezlik ve karaciğer ilişkili ölüm rapor edildi. MO-NALEESA çalışmasında ribosiklib plus letrozol grubunda sırasıyla gra-de3 ve grade 4 olarak %9.3,%5.7 oranında karaciğer enzim yüksekliği tespit edilmiş. MONARCH-3 çalışmasında abemasiklib %3.8 grade 3 AST,%0 grade4 AST;%5.8 grade3ALT, %0.6 grade 4ALT yüksekliği ile ilişkilendirilmiş.

Sonuç: Sonuç olarak CDK4-6 inhibitörleri meme kanserinde teda-vide önemli bir basamaktır. Bu ilaçlardan grade 4 toksisiteler dahi olsa vazgeçmememiz gerekmektedir. Bu ilaçların herbiri CDK proteinlerine farklı bağlanmalarından dolayı biz toksisitelerin örtüşemeyebileceğine inanmaktayız. Bu tarz toksisite yaşadığımız hastalarda ardışık CDK4-6 inhibitörlerini kullanmak her zaman akılda tutulmalıdır.Anahtar Kelimeler: Meme kanseri, CDK4/6 inhibitörleri, Karaciğer toksisitesi, ribosiklib

Kaynakça1. World Health Organisation/Breast Cancer2. National Cancer İnstute Surveillance, Epidemiology, and Result Programs3. Finn RS, Martin M, Rugo HS, Jones S, Im SA, Gelmon K. et al. Palbociclib and

letrozole in advanced breast cancer. N Engl J Med 2016; 375:1925–19364. Hortobagyi GN, Stemmer SM, Burris HA, Yap Y-S, Sonke GS, PaluchShimon

S, et al. Ribociclib as first-line therapy for HR-positive, advanced breast cancer. N Engl J Medi 2016; 375:1738–1748.

160

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

da, ikinci primer malignite kadar metastaz olasılığının da akılda tutul-ması gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: Meme kanseri, metastaz, renal pelvis

P-199 Meme Kanseri

HORMON DUYARLI MEME KANSERİ TANISIYLA TAMOKSİFEN KULLANAN HASTALARDA SİTOKROM P450 CYP2D6 ENZİM DÜZEYLERİNİN İLAÇ DİRENCİ GELİŞMESİNDEKİ ROLÜ

Gökhan Çelenkoğlu1

1S.B.Ü. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kl

Giriş: Hormon duyarlı premenapozal kadın hastalarda kullanılan tamoksifenin metabolize olduğu sitokrom P450 CYP2D6 enzim dü-zeylerinin ilaç direnci gelişmesindeki önemini araştırmak.

Giriş: Tamoksifen premenapozal er veya pr pozitif meme kanseri olan hastaların tedavisinde yaklaşık 50 yıldır ilk hedefe yönelik altın standart ilaç olarak halen yaygın olarak kullanılmaktadır.Tamoksifen karaciğerde sitokrom P450 enzimi ile metabolize olmaktadır. Farmo-kogenetik hastaların genetik yapılarında bulunan varyasyonlar nedeni ile ilaçlara verdikleri yanıtlardaki değişiklikleri inceler.En sıkj yan etki oluşturan ilaçlar polimorfik enzimlerle metabolize olmaktadır.Tamok-sifen de en çok polimorfizm gösteren sitokrom P450 enzim izoformla-rından biri olan CYP2D6 ile metabolize olmaktadır.Bu polimorfizmler enzim aktivitesini değiştirerek hastalar arasında enzimin farklı çalışma-sına sebep olmaktadır. Bu sebeple hastalar standart tedavi dozlarına farklı yanıt verirler.

Gereç ve Yöntem: S.B. ANKARA E.A.H.'Onkoloji kl.'de toplam 12 hastadan alınan kan örnekleri genetik laboratuvarında Luminex® 200TM Sistem cihazında xTAG® CYP2D6 KİT V3 kitleri ile test edildi.

Tartışma ve Sonuç: Hastalarımızda yapmış olduğumuz analiz sonucu 12 hastanın 11 tanesinde CYP2D6 polimorfizmi normal me-tabolizer olarak bulundu.Bir tanesinde ise fenotipi belli değildi.Bu so-nuçlarla tamoksifen kullanan hastalarımızın CYP2D6 enziminin nor-mal düzeyde olduğunu böylece de ilaç için herhangi bir doz ayarlama-sı gerekmediğini gördük. Eğer CYP2D6 enzim düzeyi düşük saptanan hastamız olsaydı, ilacın metabolize edilme hızı yavaş olduğundan yan etkilerini azaltmak için dozunu azaltmak gerekecekti. CYP2D6 enzim düzeyi yüksek olsaydı ilaç hızlı metabolize olacağından dozu yetersiz kalacaktı ve doz arttırmaya gidilecekti. Literatürde de CYP2D6 poli-morfizm düzeylerine bakılarak tamoksifen kullanan hastalarda etkinlik ile ilgili çalışmaların yapıldığını ve enzim düzeyi ile yan etki arasında ilişki olduğunun gösterildiğini saptadık.Anahtar Kelimeler: meme kanserı, tamoksıfen ılaç dırencı

Tablo 1

HASTANIN ADI YAŞI CİNSİYETİ GENOTİP FENOTİP

T.K. 48 K 1/41 NORMAL METABOLİZER

S.A. 45 K 1/41 NORMAL METABOLİZER

E.H.U. 31 K 1/35 NORMAL METABOLİZER

N.T. 48 K 2/2 NORMAL METABOLİZER

Z.K. 71 K 1/2 NORMAL METABOLİZER

A.K. 57 K 1/41,DUP FENOTİPİ BELLİ DEĞİL

Ş.N. 54 K 1/41 NORMAL METABOLİZER

G.D. 47 K 1/10 NORMAL METABOLİZERV

G.Y. 50 K 1/2 NORMAL METABOLİZER

S.A. 56 K 1/5 NORMAL METABOLİZER

M.M.. 58 K 2/41 NORMAL METABOLİZER

S.K. 50 K 2/4 NORMAL METABOLİZER

Şekil 1: Hastanın toraks BT ve akciğer grafisi kesitleri. 1, 2 ve 3 numaralı toraks BT kesitlerinde subplevral alanların korunduğu yaygın buzlu cam opasiteleri izlenmektedir. (Kesitlerdeki hareket artefaktı, hastanın dispneik olması bağlı nefes tutamaması nedeniyle olmuştur.) 4 numarada tanıda çekilen portabl akciğer grafisinde akciğerde havalanmada belirgin azalma ve yaygın opasiteler; 5 numaradaki tanıdan 4 hafta sonra çekilen akciğer grafisinde ise akciğer bulgularında belirgin düzelme izlenmektedir.

P-198 Meme Kanseri

MEME KANSERİ OLGUSUNDA RENAL PELVİS METASTAZI

Ayşe İrem Yasin1, Abdallah Tm Shbair1, Atakan Topçu1, Melih Şimşek1, Mesut Şeker1

1Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Medikal Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul

Giriş: Meme kanseri metastazlarının yaygın bölgeleri arasında ke-mikler, akciğer, beyin ve karaciğer bulunur. Memeden böbrek metas-tazı nadirdir. Kemik ve sol renal pelvise metastaz yapan bir meme kanseri olgusu sunulacaktır.

Olgu: 58 yaşında kadın hastaya sağ memede malign kitle nedeniy-le meme koruyucu cerrahi ve aksiller lenf nodu diseksiyonu yapıldı. Patoloji sonucu pT2pN2a invaziv duktal karsinom olarak raporlandı. ER %95 +, PR %20 + ifadesini ve HER2 +++ saptandı. PET-CT’de metastazla uyumlu bulgu saptanmadı. Adjuvan dört kür siklofosfamid + epirubisin, dört kür paklitaksel+trastuzumab ve adjuvan radyote-rapi uygulandı. Ardından anastrazol başlandı ve trastuzumab tedavisi bir yıla tamamlandı.Haziran 2017’de CA 15-3 takip sırasında yüksek bulundu; PET-CT, frontoparietal kemik ve L2 vertebrada metastaz-ları tanımladı. Hastaya fulvestrant başlandı. Ocak 2018’de batın bil-gisayarlı tomografisi (BT) çekildi; BT’de sol renal pelviste kalınlık ve proksimal üreter duvarında artış saptandı ve sol proksimal üreterde obstrüksiyona neden olan zıt bir yumuşak doku kitlesi gözlendi. Bu görüntüleme bulguları transizyonel hücreli karsinom düşündürmek-teydi. Sol nefroüreterektomi yapıldı ve patoloji sonucu meme kanseri-nin renal pelvis metastazı ile uyumlu saptandı. İmmünohistokimyada ER %60 +, PR ve HER2’nin negatif bulundu. Hastaya ekzemestan başlandı. Tedavinin altıncı ayında beyin metastazı gelişen hasta siste-mik tedavi başlanamadan kaybedildi.

Tartışma ve Sonuç : Meme kanserinden renal metastaz tanısı radyolojik incelemelerle zordur ve sıklıkla biyopsi veya nefrektomi gerektirmektedir. En sık görülen metastatik böbrek tümörleri paterni iki taraflı multipl kitleler şeklinde olmaktadır. Hastamızdaki radyolo-jik bulgular transizyonel hücreli karsinom ile uyumlu olmasına karşın patoloji meme kanseri metastazı olarak saptandı. Bilinen malignitesi olan olgularda beklenmeyen bölgelerde saptanan tümöral oluşumlar-

161

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 1: 02.2020 - toraks BT

Şekil 2: 09.2019 - toraks BT

P-201 Meme Kanseri

MEME KANSERİ OLGUSUNDA RENAL PELVİS METASTAZI

Atakan Topçu1, Abdallah Tm Shbair1, Ayşe İrem Yasin1, Melih Şimşek1, Mesut Şeker1

1Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul

Giriş: Meme kanseri metastazlarının yaygın bölgeleri arasında ke-mikler, akciğer, beyin ve karaciğer bulunur. Primer meme kanserinin böbrek metastazı nadirdir. Kemik ve sol renal pelvise metastaz yapan bir meme kanseri olgusu sunulacaktır.

Olgu: 58 yaşında kadın hastaya sağ memede malign kitle nedeniy-le meme koruyucu cerrahi ve aksiller lenf nodu diseksiyonu yapıldı. Patoloji sonucu pT2-pN2a invaziv duktal meme karsinomu olarak ra-porlandı. ER %95 +, PR %20 + ve HER2 +++ saptandı. PET-BT' de metastazla uyumlu bulgu saptanmadı. Adjuvan 4 kür siklofosfamid + epirubisin tedavisinin ardından 4 kür paklitaksel + trastuzumab ve adjuvan radyoterapi tedavileri uygulandı. Takibinde anastrazol baş-landı ve trastuzumab tedavisi bir yıla tamamlandı. Haziran 2017’de rutin takipte CA 15-3 düzeyi progrese oldu ve çekilen PET-BT’de fron-toparietal kemik ve L2 vertebrada metastazlar saptandı. Hastaya bu aşamada fulvestrant tedavisi başlandı ve takibe alındı. Takipte ocak

P-200 Meme Kanseri

LETROZOL İLİŞKİLİ MEDİASTİNAL LENFADENOPATİLER VE PULMONER NODÜLLER

Elif Berna Köksoy1, Emre Yekedüz1, Ender Kalacı1, Hakan Akbulut1, Ahmet Demirkazık1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Bir aromataz inhibitörü olan Letrozol ilişkili en sık görülen yan etkiler artralji, osteoporoz, flushing, terleme, hiperkolesterolemi, kilo alma, ödem, bulantı, halsizlik olarak sayılabilir (1). Burada, adju-van letrozol tedavisinin yaklaşık 6. ayında ortaya çıkan ve hızlı prog-resyon gösteren mediastinal lenfadenopatiler ve pulmoner nodüllerin letrozolün kesilmesiyle gerilediği bir olguyu tartışmayı amaçladık.

Olgu: 43 yaşında, kadın hasta 02/2018’de sol memedeki kitleden yapılan biyopsi ile ER negatif, PR %10 pozitif invaziv meme karsi-nomu tanısı almıştır. Lokal ileri evredeki hastaya neoadjuvan üç kür kemoterapi sonrası 05/2018’de sol segmental mastektomi + aksiller disseksiyon yapılmıştır. Patoloji: “metaplastik (mezenkimal-kondroid differansiasyon gösteren) karsinoma, tümör çapı 28 mm, grade 3, ER negatif, PR negatif, cerbB2 negatif, Kİ67 %70, 1/20 metastatik lenf nodu, neoadjuvan kemoterapi yanıtı lehinde değerlendirilebilecek bulgu izlenmemiştir” olarak raporlanmıştr. Adjuvan kemoterapi sonra-sı 11-12/2018’de adjuvan radyoterapi uygulanmış ve postmenopozal olan hastaya 01/2019’da adjuvan letrozol başlanmıştır. 06/2019’da çekilen toraks BT’de mediastende 11,5 mm.lik birkaç lenf nodu izle-nen hastanın 09/2019’daki kontrol toraks BT’sinde 06/2019’a göre mediastinal ve her iki hiler, büyüğü sağ paratrakeal 21 mm kısa akslı lenfadenopatilerin boyut ve sayılarında belirgin artış ile her iki akci-ğerde büyüğü sol alt lob superior segmentte 6 mm çapında olmak üzere birkaç nodülde de boyut artışı saptanmıştır. 11/2019’da yapı-lan EBUS sitolojisi malignite yönünden negatif, non-nekrotizan gra-nülomatöz lenfadenit olarak raporlanmıştır. ER negatif olan hastada, PR için biyopsideki %10’luk pozitifliğin biyopsi yeniden değerlendir-mesinde ve operasyon materyalinde doğrulanamaması nedeniyle 11/2019’da letrozol kesilmiştir. 02/2020’deki toraks BT’de akciğer-lerdeki nodüller ve mediastinal lenfadenopatilerde belirgin gerileme izlenmiş; 09/2020’deki toraks BT’de de sol akciğer üst lobdaki no-dül kaybolmuş, mediastendeki lenf nodları belirgin küçülmüştür (en büyüğü prevasküler alanda 8x2 mm). 07/2021’de yapılan toraks BT, 09/2020 ile benzerdir.

Tartışma: Bildiğimiz kadarıyla, literatürde letrozol altında gelişen ve ilacın kesilmesiyle gerileyen lenfadenopati ve pulmoner nodül daha önce bildirilmemiştir. Adjuvan letrozol tedavisinin yaklaşık 6. ayında ortaya çıkan ve hızlı progresyon gösteren mediastinal lenfadenopati-ler ve pulmoner nodüller, insidental olarak saptanmıştır. Herhangi bir semptomu ve bulgusu olmayan hastada spesifik enfeksiyon etkenleri, otoimmün hastalıklar dışlanmış; alınan biyopsinin non-nekrotizan gra-nülomatöz lenfadenit olarak gelmesi üzerine sarkoidoz yönünden de değerlendirilmiş ve tablo bununla da uyumlu bulunmamıştır. Letrozol kesildikten 3 ay sonraki BT’de radyolojik görünüm büyük oranda ge-rilemiştir. Hastalarda radyolojik progresyon düşündüren durumlarda benign nedenlerin yanı sıra beklenmedik ilaç ilişkili patolojiler de akıl-da tutulmalıdır.Anahtar Kelimeler: letrozol, lenfadenopati, pulmoner nodül

Kaynakça1. Uptodate. Letrozole: Drug information. Lexicomp.

162

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

şılaştırmayı amaçladık. Palbosiklibin pilot çalışması olan PALOMA ile benzer 12 aylık PFS elde ettik (1,2). 12 aylık PFS’de palbosiklib ile rakamsal üstünlük olsa da ribosiklib ile arasında istatiksel anlamlı bir fark saptanmadı. Yine ORR ve RR’de de palbosiklib lehine istatiksel anlamlı bir üstünlük olsa da hasta sayımızın az olması nedeni ile mev-cut karşılaştırmayı geniş hasta gruplarında yapmak uygun olacaktır.Anahtar Kelimeler: CDK 4/6 inhibitörleri, palbosiklib, ribosiklib

Kaynakça1. Rugo HS, Diéras V, Gelmon KA, et al. Impact of palbociclib plus letrozole on

patient-reported health-related quality of life: results from the PALOMA-2 trial. Ann Oncol. 2018;29:888–894. doi: 10.1093/annonc/mdy012

2. Serra F, Lapidari P, Quaquarini E, et. all. Palbociclib in metastatic breast cancer: current evidence and real-life data. Drugs Context. 2019; 8: 212579. doi: 10.7573/dic.212579

Tablo 1: Hastaların genel özellikleri

Şekil 1: Tüm hastaların OS ve PFS eğrileri

2018' de çekilen batın bilgisayarlı tomografisi (BT)’de sol renal pelvis-te kalınlık artışı ve sol proksimal üreterde obstrüksiyona neden olan yumuşak doku kitlesi gözlendi. Bu görüntüleme bulguları böbreğin primer transizyonel hücreli kanserini düşündürmekteydi. Sol nefroü-reterektomi yapıldı ve patoloji sonucu primer meme kanserinin renal pelvis metastazı ile uyumlu geldi. İmmünohistokimyada ER %60 +, PR ve HER2 negatif saptandı. Hastaya ekzemestan tedavisi başlandı ve tedavinin altıncı ayında beyin metastazı ile progresyon gelişti ve hasta sistemik tedavi başlanamadan kaybedildi.

Tartışma ve Sonuç : Primer meme kanserinin renal metastazına radyolojik incelemelerle tanı koymak zordur ve sıklıkla biyopsi veya nefrektomi gerektirebilmektedir. En sık görülen metastatik böbrek tümörü paterni iki taraflı multipl kitleler şeklinde olmaktadır. Hasta-mızdaki radyolojik bulgular transizyonel hücreli karsinom ile uyum-lu olmasına karşın patoloji sonucu meme kanseri metastazı olarak saptandı. Bilinen malignitesi olan olgularda beklenmeyen bölgelerde saptanan tümöral oluşumlarda ikinci primer malignite kadar metastaz olasılığının da akılda tutulması gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: Meme kanseri, metastaz, renal pelvis

P-202 Meme Kanseri

HORMON RESEPTÖRÜ (+) HER2 (-) METASTATİK MEME KANSERİ TEDAVİSİNDE CDK4/6 İNHİBİTÖRÜ: TEK MERKEZ DENEYİMİ

Burcu Gülbağcı1, Ayşe Demirci1

1Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Bu çalışmada merkezimizde CDK4/6 inhibitörü ile tedavi edilen metastatik meme kanseri hastalarının verilerinin incelenmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi On-koloji Kliniğinde takip edilen meme kanseri tanılı hastalardan CDK4/6 inhibitörü tedavisi alan olguların verileri retrospektif olarak incelen-miştir. Sağkalım analizi için Kaplan Meier yöntemi kullanıldı.

Bulgular: CDK 4/6 inhibitörü tedavisi alan toplam 73 hastanın ortalama yaşı 59’du. Hastaların 53’ü (%73) ribosiklib, 20’si (%27) palbosiklib tedavisi almış; 2 hasta tedaviye abemasiklib ile başlayıp ribosiklib ile devam etti. Eş zamanlı hormonoterapi olarak 1 hasta tamoksifen, 2 hasta anastrazol, 4 hasta eksemestan, 33 hasta fulvest-rant ve 33 hasta letrozol aldı. Bir hastamız erkek meme kanseri olup ribosiklib+letrozol+LHRH analoğu tedavisini almıştı. Hastalarımızın %41’i metastatik 1. basamakta, %30’u 2. basamakta CDK4/6 inhi-bitörü tedavisi almış iken %29’u 3. ve daha ileri basamaklarda te-davi almıştır. Bir hastamız ise 6. basamakta palbosiklib+fulvestrant tedavisini almakta olup, mevcut tedavisi ile 11 aylık progresyonsuz sağkalım (PFS) elde edildi. Tablo-1’ de tüm hastaların genel özellik-leri özetlendi, genel özellikler açısından ribosiklib ve palbosiklib alan hastalar arasında istatistiksel anlamlı farklılık olmadığı görüldü. Yeteri kadar olay (ölüm) olmadığı için medyan genel sağkalıma (OS) ula-şılamadı. Medyan PFS 15 ay (%95 CI; 8-22 ay) olarak hesaplandı (Şekil 1). İki hasta abemasiklib ile başlayıp ribosiklib ile devam ettiği için analiz dışı bırakıldı. Ribosiklib ve palbosiklib alan hastalarda ye-teri kadar ölüm olayı olmadığı için medyan OS’ye ulaşılamadı; 12 aylık OS’ler sırasıyla %67 ve %79 olup aralarında istatistiksel anlamlı fark yoktu (p=0,274). Ribosiklib ve palbosiklib alan hastalarda yeterli sayıda progresyon olmadığı için medyan PFS’ye ulaşılamadı; 12 ay-lık PFS sırasıyla %65 ve %76 olarak hesaplandı (p=0,131) (Şekil 2). Ribosiklib ve palbosiklib alan hastaların yanıt oranları (ORR ve RR) karşılaştırıldığında palbosiklib lehine istatiksel olarak anlamlı bir fark saptandı (p=0,018) (p=0,028) (Tablo 2).

Sonuç: Hormon reseptörü (+) HER2(-) metastatik meme kanseri tedavisinde CDK 4/6 inhibitörleri, ülkemizde geri ödeme kapsamına alınması ile birlikte klinik pratiğimizde önemli bir yere gelmiştir. Bu çalışmamızda kliniğimizin deneyimlerini incelemeyi ve literatür ile kar-

163

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

rinde endometrium duvar kalınlığında artış izlendi.Ca-125 değeri de kontrol edilen hastanın Ca-125 değerinin yüksek olduğu görüldü. To-tal abdominal histerektomi + bisalfingooferektomi cerrahisi yapılan hastanın endometrial patolojisi lobuler meme karsinomu metastazı ile uyumlu değerlendirildi. Tamoksifen kesilerek tedavisine letrozol ile devam edildi. Takibinde kemik metastazları gelişen hastanın mevcut tedavisine zolendronik asit eklendi.Stabil hastalık olarak halen izlemi-ne devam edilmektedir.

Olgu 2: 69 yaşında kadın hastaya eylül 2018’de meme kanseri nedeni ile sağ mastektomi ve aksiller lenf nodu diseksiyonu yapıl-dı.Patolojisi ILC,grade II,%95 ER(+), %90 PR(+), CERB B2(-). Kİ 67:%13, metastatik lenf nodu (4/4) olarak değerlendirildi. Evre IIB ile uyumlu olan ekim 2018 de izole kemik metastazı olan hastaya adju-van radyoterapi sonrası zolendronik asit ve tamoksifen başlandı. Ekim 2019 vajinal kanama sonrası yapılan küretajda endometrium metas-tazı ile uyumlu değerlendirildi, hastaya cerrahi planlanmadı. Pozitron emisyon tomografiside kemik lezyonlarında progres izlenen hastada; tamoksifen kesildi anastrazole geçildi. Takibinde lenf nodlarında da progres olan; fulvestranta ve devamında progres olması ile haftalık paklitaksele geçildi. Halen paklitaksel tedavisi ile izlemine devam edil-mektedir. Ektrajinekolojik kanserlerin uterin metastazları nadir olarak görülmekle birlikte son yıllarda artan vaka bildirimleri invaziv lobuler kanserlerde farklı etyogenetik gelişimi nedeni ile endometrial, uterin metastaza eğilimi olduğunu düşündürmektedir. Bu konuda çalışma yapılmasına ihtiyaç olmakla birlikte ILC lerde remisyon takibinde en-dometrial metastaz gelişimi açısından dikkatli olunmalıdır.Anahtar Kelimeler: İnvaziv Lobuler Meme Kanseri, Endometrium, Metastaz, Uterin Metastaz

Kaynakça1. Sung H, Ferlay J, Siegel RL, Laversanne M, Soerjomataram I, Jemal A, Bray

F. Global Cancer Statistics 2020: GLOBOCAN Estimates of Incidence and Mortality Worldwide for 36 Cancers in 185 Countries. CA Cancer J Clin. 2021 May;71(3):209-249. doi: 10.3322/caac.21660. Epub 2021 Feb 4. PMID: 33538338.

2. Harris M, Howell A, Chrissohou M, Swindell RI, Hudson M, Sellwood RA. A comparison of the metastatic pattern of infiltrating lobular carcinoma and infiltrating duct carcinoma of the breast. Br J Cancer. 1984 Jul;50(1):23-30. doi: 10.1038/bjc.1984.135. PMID: 6331484; PMCID: PMC1976917.

3. Mazur MT, Hsueh S, Gersell DJ. Metastases to the female genital tract: analysis of 325cases. Cancer. 1984; 53(9): 1978-1984.

P-204 Meme Kanseri

HORMON RESEPTÖR POZİTİF HER2 NEGATİF METASTATİK MEME KANSERİNDE RİBOSİKLİB+HORMONOTERAPİ KOMBİNASYONU:TEK MERKEZ DENEYİM

Funda Yılmaz1, Fatih Gürler1, Ömür Berna Çakmak Öksüzoğlu1

1SBÜ. Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Metastatik hormon reseptörü (HR) pozitif ve HER2 negatif metastatik meme kanserinde ribosiklib ve endokrin tedavi kombinas-yonu alan hastaların gerçek yaşam verilerinin incelenmesi amaçlan-mıştır.

Gereç ve Yöntem: Çalışma Mayıs 2020 ile Eylül 2021 tarihleri arasında Tıbbi Onkoloji Kliniği’nde de denovo veya rekürren metas-tatik meme kanseri tanısı alan ve ribosiklib ve hormonoterapi kom-binasyonu ile tedavi edilen HR(+) ve HER2 (-) metastatik meme kanseri hastalarını dahil edildiği retrospektif gözlemsel bir çalışmadır. Hastaların demografik özellikleri ve yan etki profilleri incelenip tanım-layıcı istatistikleri yapılmıştır.

Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 40 hastanın medyan tanı yaşı 51(29-76) olarak saptanmıştır. Hastaların % 35 i (n:14) premeno-pozal veya perimenopozal, %65’i (n:26) postmenopozal idi. Hasta-ların, %35’inin (n:14) tanıda metastazı yokken, 65’i (n: 26) tanıda metastatik idi. Yüzde %40’ında (n:16) viseral metastaz, %85’inde (n:

Şekil 2: Ribosiklib ve palbosiklib alan hastaların OS ve PFS eğrileri

Tablo 2. RR ve ORR oranları

Ribosiklib Palbosiklib p değeri

Yanıt durumu, %

Tam+parsiyel+stabil (RR) 67 94 0,028

Tam+parsiyel+stabil (RR) Tam+parsiyel (ORR) 56 88 0,018

12 aylık OS, % 67 79 0,274

12 aylık PFS, % 65 76 0,131

P-203 Meme Kanseri

ENDOMETRİUMA METASTAZ YAPMIŞ İNVAZİV LOBULER KANSER VAKA SERİSİ

Sevinç Ballı1, Bengü Dursun1, Filiz Çay Şenler1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü

Giriş: Meme kanseri akciğer kanserinden sonra en sık görülen 2.kanser olup,kadınlarda kanser nedenli ölümlerin en sık nedenini oluşturur1. En sık metastaz yerleri kemik,akciğer ve karaciğerdir.An-cak invaziv lobuler karsinom (ILC) daha az görülen histolojik alt tip olmakla beraber serozal yüzeyler,over,meninksler ve gastrointestinal trakta metastaz eğilimi vadır2. Meme kanserinin endometrial metas-tazı oldukça nadir olup yine lobuler histolojik alt tipte vaka bildirim-leri vardır. Kumarın 63 vaka içeren bir ekstragenital uterin metastaz serisinde %42,9 unda primer meme ilişkili saptanmıştır3. Bu seride myometriumun daha çok tutulduğu gözlenmekle birlikte, endometrial küretajlarda tümör infiltrasyonu izlenmiştir. Bizim de paylaşacağımız 2 invaziv lobuler kanser vakamızda takibinde endometrial metastaz gelişmiştir.

Olgu 1: 56 yaşında kadın hastaya 2013 yılında bilateral meme kanseri nedeni ile bilaterel mastektomi ve aksiller lenf nodu diseksiyo-nu yapıldı. Patolojisi ILC, evresi T2N3M0 olarak değerlendirildi. Adju-van 4 kür siklofosfamid+adriamisin ve 4 kür taksan sonrası adjuvan radyoterapi uygulandı. Estrojen reseptörü kuvvetli pozitif olan hastaya tamoksifen başlandı. Tamoksifen tedavisinin 4.yılında karsinoembri-yonik antijen yüksekliği nedeni ile araştırılan hastanın görüntüleme-

164

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo 2. Yan etkiler

Toksisite, n (%) Grade 3-4 Tüm Gradeler

Nötropeni 16(%40) 29(%73)

Trombositopeni 1(%3) 2(%5)

Hepatotoksisite 3(%8) 7(%17)

EKG değişimi 1(%3) 1(%3)

Halsizlik 1(%3) 4(%10)

Tablo 3. Tedavi maruziyeti

Parametreler

Medyan takip süresi, ay (min-maks) 9,4(0,8-14,7)

Medyan tedavi süresi, ay(min-maks) 8,4(0,8-14,7)

≥1 doz azaltımı, n (%) 10(%30)

Toksisite nedenli tedavi kesilmesi, n (%) 3(%8)

P-205 Meme Kanseri

ERKEK MEME KANSERLİ OLGULARDA TEK MERKEZ PROGNOSTİK DEĞERLENDİRME

Hakan Arif Önder1

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji

Giriş: Erkeklerde meme kanseri nadirdir; tüm primer meme kan-serli hastaların %1’ini oluşturur. Az sayıda hasta olmasına bağlı olarak hasta deneyiminin az olması ve kadın meme kanserli olgularla bazen benzer bazen de farklı şekilde ilerleyen onkolojik doğası olması ne-deniyle meme kanserinde kullanılan Nottingham Prognostik İndeksi (NPI) az sayıda da olsa kliniğimizde ki Erkek Meme kanserli (EMK) olgularımızda bakmak istedik.

Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda kliniğimizde 2016-2020 yılla-rı arasında tanı konulup takip ve/veya tedavi ettiğimiz 18 tane EMK hastamızı inceledik. Hastalarımızın genel demografik bilgileri yanında, aldıkları tedavileri, laboratuvar ve patoloji değişkenlikleri ile sağ kalım sonuçları incelendi. Elde edilen laboratuvar sonuçları ile hesaplanan inflamatuar indeks ve patolojik sonuçlarla elde edilen NPI ile hastalar ayrı ayrı olarak değerlendirildi. Nottingham Prognostik İndeksi (NPI) şu formüle göre hesaplandı: NPI = [0.2 × S ] + N + G , burada S =cm cinsinden boyut, N = tutulan lenf düğümlerinin sayısı ve G = tümör derecesi. Bilinen NPI üç prognostik grup olarak tanımlanıyor-du: NPI ≤ 3.4 için 'iyi', 3.4 < NPI ≤ 5.4 için 'orta' ve NPI > 5.4 için 'kötü' olarak kabul edildi. İnflamatuar indeksler nötrofil-lenfosit oranı (NLR), trombosit-lenfosit oranı (PLR) ve lenfosit-monosit oranı (LMR) olarak hesaplandı.

Sonuç: Hasta sayımız yeterli olmadığı için ayrıntılı istatistiksel ana-liz yapılmamış olsa da hastalarımızı tek tek incelediğimizde; 18 has-tamızın tam olarak yarısının 65 yaş üstü olduğunu gözlemledik. Yaş aralığı 51-86). Hastalarımızın 10’u metastatik ve 8’i lokal ve lokal ileri idi. Hastalar için hesaplanan İnflamatuar indekslerden NLR, PLR ve LMR ortalamaları sırasıyla 3.17, 2,01 ve 2.74 idi. NPI’ya göre hasta-ları grupladığımızda ise 4 hasta iyi, 9 hasta orta ve 5 hasta kötü olarak gruplandırıldı. 13 hastamız kemoterapi alırken sadece hormonal teda-vi alan 5 hastamız vardı. Tüm hastalarımızdan 10 ‘unda progresyon görüldü (Progresyon süresi minimum-max: 2 ay-96 ay). 8 hastamızı kaybettik (Sağ kalım süresi min-ma: 5 ay-102 ay) olarak saptandı.

Tartışma: Sonuç olarak hesaplanan İnflamatuvar indeks ve NPI ile diğer demografik, laboratuvar ve klinik sonuçlar arsında anlamlı olabilecek ilişkiler belirlendi. Yaş ile hem İnflamatuar indekslerin hem de NPI değerlerinin doğru orantılı ilişkisi saptandı.18 hastadan kay-bettiğimiz 8 inde başlangıçta ki İnflamatuar index oranları yaşayan hastalarımıza göre yüksek iken, Progresyon gösteren 10 hastada ise NPI düzeyleri yüksek saptandı. Bu açıdan İnflamatuar index sağ kalım

%34) non-visseral metastaz mevcuttu. Ribosiklib öncesi metastatik basamakta hastaların %87’si (n:35) tedavi almamıştı, %5’i (n:2) 1 basamak, %3’i (n:1) 2 basamak ve %5’i (n:2) 3 basamak ve üstünde tedavi almıştı. Hastaların %80’inde (n:32) hormon direnci yokken, %20’si (n:8) sekonder hormon direnci olan hastalardı. Hastaların %85’i (n:34) ribosiklible kombine aromataz inhibitörü, %15’i (n:6) fulvestrant aldı (Tablo 1) . En sık grade 3-4 yan etki %40 (n:16) ile nötropeni saptanmıştır. Bir (%3) hastada grade 3 QTc uzaması gö-rülmüştür. Hastaların medyan takip süresi 9,4(0,8-14,7) ay, medyan ribosiklib tedavi süresi 8,4(0,8-14,7) ay olarak saptanmıştır (Tablo 2). Hastaların %25’inde (n:10) progresyon görülmüştür. Ortanca prog-resyonsuz sağkalım (PFS) verilerine henüz ulaşılamamıştır. Beş hasta (%13) eksitus olmuştur.

Tartışma ve Sonuç: Çalışmada etkinlik değerlendirmesi açısından takip süresi henüz kısadır. Yan etki profili literatürle benzerlik göster-mekte olup hastaların yaklaşık yarısında ciddi nötropeni gözlenmiştir.Anahtar Kelimeler: Metastatik Meme Kanseri, Ribosiklib, CDK4/6 inhibitörü

Şekil: Metastatik HR+ HER2- meme kanseri hastalarında ribosiklib+hormonoterapi tedavisi ile progresyonsuz sağkalım(PFS) (A), ve genel sağkalım(OS) (B)Kaplan-meier eğrileri

Tablo 1. Hastaların klinikopatolojik özellikleri

Değişken

Hasta sayısı, n (%) 40

Medyan yaş, yıl (min-max) 51(29-76)

Yaş ≥65, n (%) 6(%15)

Yaş <65 yaş, n (%) 34(%85)

Tanıda Premenopozal veya Perimenopozal, n (%) 14(%35)

Tanıda Postmenopozal, n (%) 26(%65)

Tanıda Non-metastatik, n (%) 14(%35)

Tanıda Metastatik, n (%) 26(%65)

Visseral metastatik, n (%) 16(%40)

Non-Visseral metastatik, n (%) 34(%85)

Patolojik Grade 1, n (%) 1(%3)

Patoloji Grade 2, n (%) 16(%40)

Patolojik Grade 3, n (%) 8(%20)

Ribociklib öncesi Sadece neoadjuvan veya adjuvan tedavi alan, n (%)

9(%22)

Ribociklib öncesi metastatik hastalıkta kemoterapi alan, n (%) 4(%10) 4(%10) 27(68)

Ribociklib öncesi tedavi almamış, n (%) 4(%10) 27(68)

Metastatik hastalıkta daha önce aldığı tedavi almamış, n (%) 35(%87)

Metastatik hastalıkta daha önce 1 basamak tedavi almış, n (%) 2(%5)

Metastatik hastalıkta daha önce 2 basamak tedavi almış, n (%) 1(%3)

Metastatik hastalıkta daha önce 3 ve üstü basamak tedavi almış, n (%)

2(%5)

Hormonoterapi direnci yok, n (%) 32(%80)

Sekonder hormonoterapi direnci olan, n (%) 8(%20)

Aromataz inhibitörü ile kombine, n (%) 34(%85)

Fulvestrant ile kombine, n (%) 6(%15)

165

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

3. Gu M, Zhai Z, Huang L, et al. Pre-treatment mean platelet volume associates with worse clinicopathologic features and prognosis of patients with invasive breast cancer. Breast Cancer 2016;23:752–60.

4. Stefan Handtke,Thomas Thiele. Large and small platelets—(When) do they differ? Journal of Thrombosis and Haemostasis. 2020;18:1256–1267

5. Jung-Soo P, Jin Hee S, Guhyun K. Diagnostic and prognostic roles of the mean platelet volume in malignant tumors: a systematic review and meta analysis. Platelets 2016, 27: 8, 722- 728

6. Lal I, Dittus K, Holmes CE. Platelets, coagulation and fibrinolysis in breast cancer progression. Breast Cancer Res 2013;15:207.

7. Li et al.Platelet Volume Is Reduced In Metastasing Breast Cancer: Blood Profiles Reveal Significant Shifts. Cancer Management and Research 2019 Oct 24;11:9067-9072.

8. Tanriverdi, O. et al. The mean platelet volume may predict the development of isolated bone metastases in patients with breastcancer: a retrospective study of the Young Researchers Committee of the Turkish Oncology Group (TOG). J BUON 21, 840–850(2016).

P-207 Meme Kanseri

ADO-TRASTUZUMAB EMTANSİN TEDAVİSİ İLE UZUN SÜRELİ YANIT GÖRÜLEN BİR METASTATİK MEME KARSİNOMU OLGUSU

Elif Şahin1, Mustafa Seyyar1, Muhammed Ali Kaypak1, Yağmur Çakmak1, Devrim Çabuk1, Umut Kefeli1, Kazım Uygun1

1Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Meme kanseri (MK) kadınlarda en sık görülen kanserdir ve kanserden ölümlerin önde gelen nedenidir. Beş yıllık sağ kalım erken evrede %99’un üzerinde iken, metastatik meme kanseri (MMK) için bu oran %27’dir. MMK’de ortalama survi 2-3 yıldır.1 Her-2 pozitif MMK'de ise ortalama 45 ay sağ kalım vardır.2 Ado-trastuzumab em-tansine (T-DM1), anti-her 2 monoklonal antikoru olan trastuzumab ile mikrotübül inhibitörü olan emtansinin birleşmesiyle oluşmuş bir antikor-ilaç konjugatıdır. Burada T-DM1 tedavisi ile uzun süreli yanıt alınan bir MMK olgusu sunulacaktır.

Olgu: Premenapozal 45 yaşındaki kadın hastaya 2011 yılında sağ lumpektomi + aksiller lenf nodu disseksiyonu yapıldı. pT2N2 olarak evrelenen invaziv duktal karsinom (İDK) morfolojisindeki tümöründe ER: %10, PR: %20, her-2: +++ idi. Hastaya adjuvan 3 kür siklofos-famid + adriamisin + fluorourasil ve 3 kür dosetaksel + trastuzumab verildi. Meme ve aksillaya radyoterapi (RT) uygulanmasının ardından tamoksifen ve leuprolid başlandı. Devam eden adjuvan trastuzumab tedavisi 1 yıla tamamlanarak kesildi. Mayıs 2015’te sağ meme + ak-sillada nüks ve bilateral akciğer metastazları saptandı. Sağ memedeki kitlenin tru-cut biyopsisinde (tBx) ER(-), PR(-), her-2:+++ İDK nüksü saptandı. Hormon tedavi kesilerek, 21 hafta paklitaksel + trastuzu-mab verildi. Grade 3 nöropati gelişmesi ve hastalığın stabil seyret-mesi üzerine paklitaksel kesilerek idame 21 günde 1 trastuzumab ile tedaviye devam edildi. Aralık 2016’da mediasten ve boyundaki yeni gelişen multipl lenf nodları progresyon ile uyumlu değerlendirildi ve T-DM1 tedavisi başlandı. Üç kür sonrası pozitron emisyon bilgisayarlı tomografisi (PET/BT) metabolik tam yanıt (mTY) ile uyumlu geldi. T-DM1 devam edildi. Kasım 2018’de sol akciğer üst lobda 11 mm nodül saptandı ve bu nodüle 5x10 gray RT verildi. Mayıs 2021’deki PET/BT’de sol akciğer üst lob lingulada 17 mm metastatik nodül iz-lendi. Bu nodüle tBx yapıldı; ER(-),PR(-), her-2:+++ MK metastazı olarak raporlandı. Tek akciğer metastazına yönelik 5x10 gray RT uy-gulandı. Hasta halen mTY ile T-DM1 tedavisine devam etmekte olup en son 78. T-DM1 kürünü almıştır. Yaklaşık 5 yıllık tedavi süresince aralıklı grade 1 trombositopeni, asteni ve transaminazlarda artış dışın-da T-DM1’e bağlı bir yan etki gelişmemiştir.

Tartışma ve Sonuç : T-DM1 her 2 pozitif MMK tedavisinde tek ajan olarak kullanılan etkin bir tedavidir. Medyan progresyonsuz sağ-kalım (progresyon free survival: PFS) T-DM1’in 2.seride kullanıldığı EMILIA çalışmasında 9,6 ay; 3.seri ve sonrasında kullanıldığı TH3RE-SA çalışmasında ise 6,2 ay olarak saptanmıştır. Literatürde, T-DM1 ile yaklaşık 3 yıl progresyonsuz giden bir vaka bildirilmiştir.3 Daha

açısından fikir verebileceği, NPI’nın da progresyon açısından önemli bir parametre olabileceği düşünüldü. Daha ayrıntılı analiz yapılabil-mesi ve bu belirteçlerin klinik faydasının gösterilmesi için daha büyük bir örneklem boyutu ile çalışmalarda doğrulanmalıdır.Anahtar Kelimeler: Erkek Meme, NPI, İnflamatuar İndex

Kaynakça1. van der Pol CC, Lacle MM, Witkamp AJ, et al. Prognostic models in male breast

cancer. Breast Cancer Res Treat. 2016;160(2):339-346. doi:10.1007/s10549-016-3991-9

2. Miao H, Verkooijen HM, Chia KS, et al. Incidence and outcome of male breast cancer: an international population-based study. J Clin Oncol. 2011;29(33):4381-4386. doi:10.1200/JCO.2011.36.8902

3. Todd JH, Dowle C, Williams MR, et al. Confirmation of a prognostic index in primary breast cancer. Br J Cancer. 1987;56(4):489-492. doi:10.1038/bjc.1987.230

4. Ji Y, Wang H. Prognostic prediction of systemic immune-inflammation index for patients with gynecological and breast cancers: a meta-analysis. World J Surg Oncol. 2020;18(1):197. Published 2020 Aug 7. doi:10.1186/s12957-020-01974-w

P-206 Meme Kanseri

NÜKS VEYA METASTATİK MEME KANSERLİ HASTALARDA ORTALAMA TROMBOSİT HACMİ (MPV) NİN PROGNOSTİK ÖNEMİ

Sıla Gökdere1, Filiz Çay Şenler 1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji

MPV(ortalama trombosit hacmi) hemogram parametrelerinden biridir ve trombosit büyüklüğünün en sık kullanılan ölçüsüdür. Trom-bositler, kanser progresyonu ve metastazında önemli bir role sahiptir. Trombosit fonksiyonları, trombosit boyutuyla doğrudan ilişkilidir. Li-teratürde, MPV ‘nin meme kanseri de dâhil olmak üzere, farklı kan-ser türlerinde prognostik öneminin araştırıldığı birçok klinik çalışma bulunmaktadır. MPV değerinin metastatik meme kanserli hastalar-da prognostik önemi belirsizdir. Bu çalışmada, nüks veya de novo metastatik meme kanserli hastalarda MPV’nin prognostik önemini araştırmak amaçlanmıştır. 2010-2019 yılları arasında Ankara Üniver-sitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı’nda nüks veya de novo metastatik meme kanseri ile takipli 18 yaş ve üzeri 200 kadın hasta retrospektif olarak değerlendirilmiştir. MPV cut-off değeri 10.5 fl ola-rak alınmış ve MPV değeri 10,5 fL altında olan hastalarda ortanca sağkalım 48 ay (%95 GA: 38.2-57.8) bulunurken, MPV değeri 10,5fL ve üzerinde olan hastalarda ortanca sağkalım 108 ay (%95 GA: 26.2-189.8) olarak bulunmuştur. Tedavi öncesi yüksek MPV düzeyi ile ge-nel sağkalım arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır (p=0.693). MPV düzeyi ortalamaları ise kötü prognostik özellikler olarak kabul edilen santral sinir sistemi metastazı, HER 2 ekspresyon pozitifliği, ER nega-tifliği, birden fazla bölgeye metastaz olan hastalarda anlamlı olarak daha düşük saptanmıştır (sırasıyla p=0.044, p=0.026, p=0.035 ve p=0.037). Ancak bu durumun genel sağkalım üzerinde etkisi görül-memiştir. MPV cut-off değeri 10.5 fL olarak alındığında yaş, menopoz durumu, tümörün immünpatolojik özellikleri (ER, PR, HER-2 duru-mu), metastaz yeri ve sayısı, nüks olanlarda nükse kadar geçen süreye (erken nüks için ≤ 2 yıl, geç nüks için > 2 yıl) bakıldığında iki grup arasında farklılık görülmemiştir. Bu çalışmanın sonuçlarına göre, teda-vi öncesi MPV düzeyi nüks ya da metastatik meme kanserinde açık bir prognostik öneme sahip değildir.Anahtar Kelimeler: Ortalama trombosit hacmi, metastatik meme kan-seri, prognoz

Kaynakça1. Chen X, et al. Prognostic and clinicopathological significance of pretreatment

mean platelet volume in cancer: a meta-analysis. BMJ Open.2020 Oct 27;10(10)2. Takeuchi H, Abe M, Takumi Y, et al. The prognostic impact of the platelet

distribution width-to- platelet count ratio in patients with breast cancer. PLoS One 2017;12:e0189166.

166

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

ve 4 yan etki hiç gözlenmezken yan etkiye bağlı doz redüksiyonu %65 hastada yapılmıştı.

Anahtar Kelimeler: her pozitif meme kanseri, lapatinib, kapesitabin

Şekil 1.

Tablo 1. Lapatinib-Kapesitabin(L+K) alan Her2+ metastatik meme kanserli hastaların demografik ve klinik verileri

Özellikler Özellikler Hasta grubu

Yaş (yıl) (mean±st.d.) Yaş (yıl) (mean±st.d.) 45,7 (29-62)

Median takip süresi (ay) (min-max) Median takip süresi (ay) (min-max)

67.5 (23,3-234,8)

Median PFS (ay) (min-max) Median PFS (ay) (min-max)

5,03 (3,3-6,7)

Median OS (ay) (min-max) Median OS (ay) (min-max)

16.06 (7,5-24,6)

De-novo metastaz (n) Hayır 29 (%71,9)

De-novo metastaz (n) Evet 9 (28,1)

Primere cerrrahi (n) Hayır 7 (21,9)

Primere cerrrahi (n) Evet 25 (78,1)

T evresi (n) T0 1 (3,1)

T evresi (n) T1 4 (12,5)

T evresi (n) T2 10 (31,3)

T evresi (n) T3 6 (18,8)

N evresi (n) N0 7 (21,9)

N evresi (n) N1 4 (12,5)

N evresi (n) N2 5 (15,6)

N evresi (n) N3 7 (21,9)

Grade (n) Grade 1 2 (6,3)

Grade (n) Grade 2 13 (40,6)

Grade (n) Grade 3 4 (12,5)

L+K kaçıncı basamakta verildi (n) 1 3 (9,4)

L+K kaçıncı basamakta verildi (n) 2 10 (31,3)

L+K kaçıncı basamakta verildi (n) 3 13 (40,6)

fazla PFS bildiren bir olguya rastlanmamıştır. Olgumuzda ise 2.seride sadece T-DM1 tedavisi ile yaklaşık 5 yıllık PFS sağlanmış olup (2 kez, tek ve küçük lenf nodu metastazı saptanıp RT alması haricinde) mTY olarak takibine devam edilmektedir.Anahtar Kelimeler: Metastatik meme kanseri, Her2, Ado-Trastuzumab Emtansin

Kaynakça1. Wang R, Zhu Y, Liu X, Liao X, He J, Niu L. The Clinicopathological features and

survival outcomes of patients with different metastatic sites in stage IV breast cancer. BMC Cancer 2019;19(1). DOI: 10.1186/s12885-019-6311-z.

2. E.Gobbini ME, V. Dieras et al. Time trends of overall survival among metastatic breast cancer patients in the real-life ESME cohort. European Journal of Cancer 2018;96:17-24. DOI: 10.1016/J.EJCA.2018.03.015.

3. Manthri S, Singal S, Youssef B, Chakraborty K. Long-time Response with Ado-trastuzumab Emtansine in a Recurrent Metastatic Breast Cancer. Cureus 2019;11(10):e6036. DOI: 10.7759/cureus.6036.

P-208 Meme Kanseri

HER-2 POZİTİF MEME KANSERİNDE LAPATİNİB-KAPESİTABİN TEDAVİSİNİN ETKİNLİK VE GÜVENİLİRLİĞİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Muhammed Muhiddin Er1, Melek Karakurt Eryılmaz1, Mustafa Korkmaz1, Mehmet Zahid Koçak1, Mehmet Artaç1

1Necmettin Erbakan Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji

Giriş: Her-2 over ekspresyonu meme kanserli hastaların yaklaşık %20’ sinde görülür ve hastalığın progresyonunu ve ölüm riskini ar-tırır. Her-2 yolağını bloke eden ajanlarla bu hasta grubunda tedavi başarısı artmıştır. Trastuzumab HER-2’ nin ekstrasellüler domainine karşı geliştirilmiş bir monoklonal antikor olup hem erken evre hem de metastatik HER-2 pozitif meme kanserinin tedavisinde anahtar komponentdir. Lapatinib (L) EGFR-1 ve HER-2’ yi inhibe eden bir tirozin kinaz inhibitörüdür ve trastuzumaba direnç geliştiren hastalar-da kapesitabin (K) ile kombinasyonu HER-2 pozitif metastatik meme kanserinde uygun bir seçenektir. Biz de hastalarımızda bu ilaç kombi-nasyonunun etkinliğini ve yan etki profilini gerçek yaşam verileri ile değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: 2010- 2020 tarihleri arasında N.E.Ü Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji arşivine kayıtlı dosya verileri retros-pektif olarak tarandı. Çalışmaya Her-2 pozitif metastatik meme kanse-ri tanısı olup L+K kombinasyonu alan hastalar dahil edildi. Bu tedavi ile elde edilen genel sağkalım (OS) ve progresyonsuz sağkalım (PFS) süreleri analiz edildi.

Bulgular: 32 hasta çalışmaya dahil edildi. Median takip süremiz 67.5 ay idi. 9 (%28.1) hasta de-novo metastatikti ve 25 (%78,1) has-tanın primerine cerrahi yapılmıştı. L+K hastaların en sık 3.seri anti-HER2 tedavisiydi ve bu tedavi ile en sık elde edilen yanıt stabil yanıt olup ardından parsiyel yanıt idi (%37,5 ve %33,4). Median PFS 5,03 ay ve median OS 16.06 ay idi. Kapesitabin için %62,5 hastada, lapa-tinib için % 65,6 hastada doz redüksiyonu yapılmıştı. Kapesitabin için 2000, 2500 ve 3000 mg doz en iyi tolere edilen dozlardı. 11 (%65,6) hasta 1250 mg, 9 (%28,1) hasta 1000 mg lapatinibi tolere etti. Sadece 1 hastada lapatinib 750 mg dozda verildi. Tedavi boyunca 3 (%9,4) hastada grade 3-4 yan etki gelişti. En sık gelişen grade 1-2 yan etki sı-rasıyla ishal (%28), bulantı-kusma (%15,6), halsizlik (%15,6), el-ayak sendromu (%18,8) ve dermatit (%18,8) idi. Hematolojik yan etkiler-den nötropeni ve trombositopeni ise nadir olup hastaların %3.1’ inde grade 1-2 düzeyindeydi. Hastaların hiç birinde kardiyotoksisite geliş-medi. L+K’ nın en sık kesilme nedeni hastalık progresyonu (%62,5) idi. Univariate regresyon analizinde L+K’ yı 3. sıra olarak başlamak 1. sıra olarak başlamaya göre PFS’ yi anlamlı olarak azalttı (HR:5.4 Cl %: 1,12-26,5, p=0.035).

Sonuç: Bizim çalışmamızda L+K alan hastaların median PFS ve OS 5.03 ve 16.06 ay tespit edildi. Tedavi iyi tolere edilmişti, grade 3

167

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

ve MYC genleri normal paternde saptandı, BCL6’nın tutulduğu trans-lokasyon gösterildi. Bu bulgular lezyonun diffüz büyük B hücreli len-foma (DLBCL) ile uyumlu olduğunu gösterdi. Hastaya 4 kür R-CHOP (Rituximab,) Siklofosfamid, doksorubisin, vinkristin ve prednizon ke-moterapi rejimi başlandı. İlk siklus gebeliğin 22. haftasında, 4. siklus ise 31.haftada idi. Tek ajan Rituximab tedavisi de iki kez uygulandı. Sezaryen sonrası üst ve alt karın Bilgisayarlı Tomografi çekildi. Karın içi tutulum yoktu. Toraks BT taraması da normal bulgularda saptandı. Lezyon veya patolojik servikal lenfadenopati yoktu. Doğumdan sonra iki kez intratekal metotreksat uygulandı. Hasta ayrıca 2 hafta boyunca 10 fraksiyon radyoterapi aldı. 6 ay sonra gebelikte yapılamayan ilk FDG PET-BT yapıldı. Artmış FDG tutulumu saptanmadı. Doğumda bebek sağlıklıydı ve lenfopenisi yoktu.

Tartışma: PBL’nin en yaygın histolojik alt tipi, tüm PBL vakaları-nın %50’sini temsil eden diffüz büyük B hücreli lenfomadır (DLBCL). Daha az görülen prezentasyonlar foliküler lenfomalar (%15,5), MALT lenfoma (%12,2), Burkitt veya Burkitt benzeri tümörlerdir (%10,3).(5) Histolojik olarak Burkitt tipi lenfoma olan genç kadınlarda gebelik veya doğum sonrası dönemde ortaya çıkan hızla büyüyen bilateral meme kitleleri ile kendini gösteren nadir görülen bir başka tablo daha vardır. PBL tedavisi cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ve immünotera-piyi içerir, ancak en iyi yaklaşım için hala konsensüs yoktur. Kemote-rapi, tek başına veya diğer tedavi seçenekleriyle birlikte standart teda-vidir. CHOP (Siklofosfamid, doksorubisin, vinkristin ve prednizon) en çok kabul gören kemoterapi prosedürüdür.(5) Mastektominin hasta-ların sağkalım veya nüks oranlarına hiçbir faydası gösterilmemiştir.(5)Anahtar Kelimeler: meme lenfoması, gebelik, bilateral meme kanseri

Kaynakça1. Domchek SM, Hecht JL, Fleming MD, Pinkus GS, Canellos GP. Lymphomas of

the breast. Cancer 2002;94(1):6-13. DOI: 10.1002/cncr.10163.2. Raj SD, Shurafa M, Shah Z, Raj KM, Fishman MDC, Dialani VM. Primary and

Secondary Breast Lymphoma: Clinical, Pathologic, and Multimodality Imaging Review. RadioGraphics 2019;39(3):610-625. DOI: 10.1148/rg.2019180097.

3. Jeanneret-Sozzi W, Taghian A, Epelbaum R, et al. Primary breast lymphoma: Patient profile, outcome and prognostic factors. A multicentre Rare Cancer Network study. BMC Cancer 2008;8(1):86. DOI: 10.1186/1471-2407-8-86.

4. Lyou CY, Yang SK, Choe DH, Lee BH, Kim KH. Mammographic and sonographic findings of primary breast lymphoma. Clin Imaging 2007;31(4):234-8. (In eng). DOI: 10.1016/j.clinimag.2007.02.028.

5. Jennings WC, Baker RS, Murray SS, et al. Primary breast lymphoma: the role of mastectomy and the importance of lymph node status. Ann Surg 2007;245(5):784-9. (In eng). DOI: 10.1097/01.sla.0000254418.90192.59.

P-210 Meme Kanseri

MEME KANSERİ VE PARAGANGLİOMA BİRLİKTELİĞİ

Oktay Ünsal1, Güldal Esendağlı2, Kürşat Dikmen3, Ozan Yazıcı1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara 2Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı, Ankara 3Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, Ankara

Giriş: Paraganglioma, adrenal dışı yerleşimli sempatik veya para-sempatik zincirin nadir görülen nöroendokrin tümörüdür. Literatür-de farklı kanserlerle birlikteliğiyle ilgili vakalar bildirilmiştir. Bu yazıda meme kanserli ve takiplerinde paraganglioma tanısı da alan olgu su-nulacaktır.

Olgu: 57 yaşında kadın hasta, 2016 yılında rutin meme görüntüle-melerinde sol memede BI-RADS 4A lezyon saptanıyor. Özgeçmişinde multinodüler guatr nedeniyle opere olduğu ve levotiroksin sodyum 100 mcg kullandığı öğrenildi. Aile öyküsü de olan hasta biyopsi için yönlendirildi. Biyopsi yapılan ve sonucu meme kanseri ile uyumlu ge-len hastanın evreleme amaçlı çekilen görüntülemelerinde uzak tutulu-mu yoktu. Takiplerde lumpektomi ve sentinal lenf nodu örneklemesi yapılan hastanın patoloji sonucu T1N0 olarak raporlandı. Moleküler alt tipi Luminal A ile uyumluydu. Hastaya 25 gün Radyoterapi tedavi-si uygulandı. Sonrasında tamoksifen 2x10 mg başlandı. Remisyonda takip edilen hastanın 2019 yılı haziran ayı batın ultrasonografi gö-

Tablo 1. Lapatinib-Kapesitabin(L+K) alan Her2+ metastatik meme kanserli hastaların demografik ve klinik verileri

L+K kaçıncı basamakta verildi (n) 4 6 (18,8)

L+K’ye en iyi yanıt (n) Parsiyel yanıt 11 (%33,4

L+K’ye en iyi yanıt (n) Stabil yanıt 12 (%37,5)

L+K’ye en iyi yanıt (n) Progresyon 9 (%28,1)

Kapesitabin doz redüksiyonu (%) Hayır 37,5

Kapesitabin doz redüksiyonu (%) Evet 62,5

Lapatinib doz redüksiyonu (%) Hayır 34,4

Lapatinib doz redüksiyonu (%) Evet 65,6

L+K kesilme nedeni (n) Progresyon 20 (62,5)

L+K kesilme nedeni (n) Exitus 3 (9,4)

L+K kesilme nedeni (n) Yan etki 3 (9,4)

L+K kesilme nedeni (n) Kendi isteğiyle 1 (3,1)

L+K kesilme nedeni (n) Halen kullanıyor 5 (15,6)

Grade 1-2 yan etki (%) İshal 28

Grade 1-2 yan etki (%) Bulantı Kusma 15,6

Grade 1-2 yan etki (%) Halsizlik 15,6

Grade 1-2 yan etki (%) El ayak sendromu 18,8

Grade 1-2 yan etki (%) Dermatit 18,8

Hematolojik yan etki grade 1-2 (%) Anemi 3,1

Hematolojik yan etki grade 1-2 (%) Trombositopeni 3,1

P-209 Meme Kanseri

GEBE HASTADA BİLATERAL TUTULUMLU PRİMER MEME LENFOMASI OLGU SUNUMU

Burhan Sami Benli1, Nartan Demirok1, Hasan Çağrı Yıldırım2, Deniz Can Güven2, Serkan Akın2, İbrahim Barışta2

1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Medikal Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Primer Meme Lenfoması (PBL), tüm meme malignitelerinin %0.04 ila %1’ini temsil eden nadir görülen bir neoplazmdır.(1) PBL kadınları erkeklerden çok daha fazla etkiler ve tek taraflı olma eğili-mindedir. (2,3) PBL başvuru şikayetleri genellikle meme karsinomu ile benzerdir. Sıklıkla ele gelen ağrısız kitle, lokal inflamasyon bulguları ve ele gelen lenfadenopati görülebilir.(3) Diffüz büyük B hücreli lenfo-ma, PBL’nin en yaygın histolojik alt tipidir. Tedavi seçenekleri arasın-da kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi ve cerrahi yer alır. CHOP (Siklofosfamid, doksorubisin, vinkristin ve prednizon) en çok kabul gören kemoterapi rejimidir ancak halen standart bir tedavi yaklaşımı yoktur(5) Bilateral tutulumu olan bir gebede primer meme lenfoması olgusunu sunuyoruz.

Olgu: 35 yaşında gebe kadın memede kitle şikayeti ile kliniğimi-ze başvurdu. Ultrason, her iki memede de yüksek olasılıkla malign olarak tanımlanmış (BI-RADS 5) lobüle heterojen lezyonların yanı sıra sağ aksiller bölgede kortikal kalınlaşma ile birden fazla lenf nodu gösterdi.Hem sağ hem de sol memedeki lezyonların kor biyopsileri yapıldı. Örnek CD20, BCL2, BCL6 ve MUM1 için pozitifti ve Ki-67 indeksi %90’ın üzerinde saptandı. FISH çalışmasından sonra, BCL2

168

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Anahtar Kelimeler: Everolimus, İlaç ilişkili Pnömoni, Meme Kanseri,

Kaynakça1. Hasskarl J. Everolimus. Recent Results Cancer Res. 2018;211:101-123. doi:

10.1007/978-3-319-91442-8_8.2. Willemsen AE, Grutters JC, Gerritsen WR, van Erp NP, van Herpen CM,

Tol J. mTOR inhibitor-induced interstitial lung disease in cancer patients: comprehensive review and a practical management algorithm. Int J Cancer 2015;138(10):2312e21.

3. Atkinson BJ, Cauley DH, Ng C, Millikan RE Mammalian target of rapamycin (mTOR) inhibitor-associated non-infectious pneumonitis in patients with renal cell cancer: predictors, management, and outcomes. BJU Int. 2014 Mar;113(3):376-82. doi: 10.1111/bju.12420.

4. Sułkowska K, Palczewski P, Miszewska-Szyszkowska D, Durlik M, Gołbiowski M, Małkowski P. Early everolimus-induced pneumonitis in a renal transplant recipient: A case report. Ann Transplant. 2012;17(4):144-148

5. Velioglu A, Eyuksel E, Cimsit C, et al. Late pulmonarytoxicity associated with Everolimus in a renal transplant patient andreview of the literature. E Exp Clin Transplant. 2018 Aug;16(4):491-494.

6. Bellmunt J, Szczylik C, Feingold J, Strahs A, Berkenblit A: Temsirolimus safety profile and management of toxic effects in patients with advanced renal cell carcinoma and poor prognostic features. Ann Oncol 2008;19:1387-1392

Şekil 1: Tedavi öncesi

Şekil 2: Tedavi sonrası

P-212 Meme Kanseri

BRCA1-2 MUTASYONLU MEME KANSERİ OLGULARININ RETROSPEKTİF ANALİZİ

Emre Çakır1, Ayşe Demirci1

1Sakarya Üniversitesi Tıbbi Onkoloji

Giriş: Tümör supresör genler olan BRCA1 ve BRCA2 genlerinde mutasyonlar özellikle meme ve over kanseri gelişme riskini arttırmak-tadır (1). BRCA1 mutasyonu taşıyan kadınların %55-72’ sinde ve BRCA2 mutasyonu taşıyan kadınların %45-69’unda meme kanseri gelişmektedir (2-3). BRCA1 ve 2 mutasyonları içeren genetik faktör-ler tüm meme kanserlerinin %5-10’ undan sorumludur (4). Herediter BRCA1-2 gen mutasyonları otozomal dominant kalıtılır ve genetikle ilişkili kanserlerin %50’ sinden sorumludur(5).

Gereç ve Yöntem: 2010-2021 arası Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji kliniğinde takipli 2000 meme kanseri tanılı hastaların dosyaları retrospektif olarak tarandı. BRCA mutasyonu taşı-yan hastaların demografik ve verileri dosya ve bilgisayar kayıtlarından incelendi. SPSS ile bu veriler analiz edildi.

Bulgular: Verilerine ulaşılan 22 hastanın median yaşı 40,5 (In-terquartile range [IQR]: 30-55). Hastaların 14 (%63,6)’ü BRCA1, 8 (%36,4)’i BRCA2 mutasyonu taşıyordu.Histolojik olarak en yaygın tip invaziv duktal karsinom(%90.9) olarak tespit edildi ve bunu inva-ziv lobuler karsinom(%4.5) ve mikst tip(%4.5) izledi. 9 hasta (%40,9) östrojen reseptörü (ER) ve/veya progesteron reseptörü (PR) pozitif, 13 (%59,1) hasta triple negatif idi. Herhangi bir hastada HER2 po-

rüntülemesinde karaciğerde 25x20 mm kitle tespit edildi ve hepatik adenom? şeklinde raporlandı. Yapılan üst abdomen dinamik MR gö-rüntülemesinde de kitle benzer şekilde raporlandı. Yakın takipli izlem kararı alındı. Boyutları minimal artış gösteren kitlenin 2020 yılı ekim ayındaki boyutu 41x35 mm idi. PET-BT görüntülemesinde FDG tutu-lumu yoktu. Tamoksifen ilişkili olabileceği düşünülerek bu dönemde tamoksifen kesilerek letrozol tedavisi başlandı. 2021 yılı şubat ayında lezyonun boyutu 45x40 mm idi ve artmaya devam ediyordu. İlgili branşla görüşülerek kitlenin eksizyon planı yapıldı. Patoloji sonucu pa-raganglioma ile uyumlu geldi. Primerine yönelik çekilen Galyum 68 DOTA-TATE PET-BT’sinde patolojik tutulum saptanmadı. Hasta biyo-kimyasal ve genetik testler için yönlendirildi. Meme kanseri açısından remisyonda takibine devam edilmektedir.

Sonuç: Literatürde farklı kanserlerle birlikteliği bildirilen paragang-liomanın meme kanseri ile birlikteliğini içeren olgumuz sunulmuştur.Anahtar Kelimeler: Meme Kanseri, Paraganglioma

P-211 Meme Kanseri

EVEROLİMUS TEDAVİSİ SONRASI GELİŞEN İNTERTİSYEL PNÖMONİ

Hasan Hüseyin Gürbeden1, Ahmet Şükrü Alparslan1, Arsenal Sezgin Alikanoğlu1, Banu Öztürk 1

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: 49 yaşında kadın metastatik inaziv meme karsinomu tanılı hasta evrolimus tedavisine başlandıktan yaklaşık 13 ay sonra son-ra nefes darlığı, öksürük şikayetleri ile polikliniğimize başvurmuştur. Yapılan tetkikler sonrası everolimusa bağlı intertisyel pnömoni tanısı konulmuş olan bu olgu literatür eşliğinde sunulmuştur. Everolimus, mTOR (rapamisinin memeli hedefi) serin/treonin kinaz sinyal iletim yolunun bir protein kinaz inhibitörüdür. Everolimus solid organ trans-plantasyonu sonra organ rejeksiyonunun önlenmesi, renal hücreli karsinom, pankreasın nöroendokrin tümörleri ve meme kanserinde hormon pozitif her2 negatiflerde ve tuberosklerozlu hastaların teda-visinde kullanılabilmektedir.(1) İlaca bağlı yan etkiler arasında ise bu vakada olduğu gibi enfeksiyoz olmayan pnömoni ve ayrıca stomatit, böbrek yetmezliği, hiperglisemi, hiperlipidemi, sitopeniler gibi yan et-kiler bildirilmiştir.(2)

Olgu: 49 yaşında kadın hasta 3 yıldır metastatik meme ca tanı-sıyla takipli iken kemik metastazlarında progresyon saptanması üze-rine, exemestan ve everolimus tedavisi başlanmasına karar verilmiş. Hastaya exemestan, everolimus tedavisi başlandıktan 13 ay sonra ise nefes darlığı ve öksürük şikayeti ile polikliniğimize başvurmuştur. Has-tanın yapılan muayenesinde önceki takiplerinden farklı olarak genel durumu orta hafif solgun görünümde, her iki akciğer bazallerde ral +/+ saptanmıştır. Vitalleri; ateş: 36,6, tansiyon: 130/80, nabız: 76/dakika, solunum sayısı 20/dakika, parmak ucu oksijen saturasyonu: 93 olması üzerine tetkikleri istenmiştir. Çekilen toraks tomografisinde (Şekil 1) her iki akciğer alt loblarda diffüz karakterde buzlu cam ate-nüasyon alanlarında artış saptanmıştır. Hastada olası diğer sebepler ekarte edilmiş ve everolimus kullanım öyküsü olan hastada everoli-mus ilişkili intertisyel pnömoni düşünülmüştür. Hastanın ilacı kesilip, 1 mg/kg günden prednizolon tedavisi başlanmış. Takiplerinde hastanın belirtileri gerilemiş olup prednisolon tedavisi 50 gün içerisinde azal-tılarak sonlandırılmıştır. Tedavi kesildikten 3 ay sonra çekilen toraks tomografisinde(Şekil 2) ise tama yakın yanıt alındığı görülmüştür.

Tartışma: Yukarıdaki anlattığımız vaka da olduğu gibi mTOR inhi-bitörü bu yeni nesil anti-neoplastik ilaçların kullanımı artmakla birlikte gelişebilecek olası yan etkilere karşı da dikkatli olunmalıdır. Özellikle intertisyel pnömoni yüksek prevelansta görülebilmesi, nadirde olsa mekanik ventilatör ihtiyacına varan klinik kötüleşme ve geç ortaya çıkabilmesi nedeniyle everolimus alan hastaların olası yan etkiler açı-sından düzenli olarak vizitlerinde klinik ve radyolojik olarak değerlen-dirilmesi unutulmamalıdır. (6)

169

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 2

Şekil 3

P-213 Meme Kanseri

LAKRİMAL BEZ METASTAZI İLE TANI ALAN BİR MEME KANSERİ OLGUSU

Mehmet Hadi Akkuş1, Ömür Kaman1, Mutlu Doğan1, Berna Çakmak Öksüzoğlu1

1Ankara Onkoloji EAH

Giriş: Lakrimal bez tümörleri nadir tümörlerdir ve bu tümörle-rin malign olanlarının yaklaşık %60’ını adenoidkistik tümörler oluş-turmaktadır (1). Lakrimal bezin metastastazları ise oldukça seyrek ve daha çok sporadik vakalar şeklinde görülmektedir. Meme kanseri göze en sık metastaz yapan malign tümördür ve genellikle koroidal bölgeye metastaz yapmaktadır (2,3). Biz lakrimal bez metastazı ile meme kan-seri tanısı almış bir vaka sunucağız.

Olgu: 56 yaşında kadın hasta, başvurusundan yaklaşık 1 yıl önce sağ göz kapağında şişlik gelişmiş. Hastaya semptomatik tedavi veril-

zitifliği tespit edilmedi. Median ki67 %32,50 (%8,50-60) idi. Tümör 10 (%45,5) hastada sağ, 11 (%50) hastada sol ve 1(%4,5) hastada bilateral yerleşimliydi. 2 hastada metakron meme kanseri, 1 hastada takipte rabdomyosarkom tespit edildi. Evre 1-2-3-4 hasta oranları sı-rasıyla 8(%36,4), 9(%40,9), 5(%22,7) ve 0 olarak tespit edildi. Med-yan takip süresi 22(IQR: 15,5-41,5) ay idi. Toplam 2 hasta ölmüştü ve 1 hastada uzak metastaz gelişmişti. Yeterli olay (ölüm) olmadığı için medyan genel sağkalım (OS) ve median uzak metastazsız sağkalım (DMFS) hesaplanamadı (Şekil 1 ve 2). BRCA1 ve BRCA2 mutasyonu olanları OS açısından kıyasladığımızda aralarında anlamlı fark yoktu (p=0,291, logrank) (Şekil 3). BRCA 2 mutant grupta ölüm olmadığı için ortalama ya da ortanca hesaplanamadı.

Sonuç: BRCA mutasyonu taşıyan meme kanseri daha erken yaşta ortaya çıkar. Türkiye’ den yapılan bir analizde meme kanserinin orta-ya çıktığı median yaş 51 olarak tespit edilmiştir (6). BRCA mutasyonu taşıyan bizim popülasyonumuzdaki median yaş standart popülas-yondan daha düşüktü. Triple negatif meme kanseri standart popü-lasyonda %10-20 oranında görülürken bizim çalışmamızda bekledi-ğimiz üzere daha yüksek olarak tespit edildi (7). Asya ırkında BRCA2 mutasyonu BRCA1 mutasyonundan daha fazladır (8). Kafkas ırkında ise BRCA1 BRCA2‘den daha yaygındır . Bizim çalışmamızda Türkiye popülasyonunda yapılan çalışmayla benzer bir şekilde BRCA1 mutas-yonu hakimiyeti vardır.Anahtar Kelimeler: BRCA1, BRCA2, meme kanseri

Kaynakça1. Rosen EM,Pishvaian MJ.Targeting the BRCA1/2 tumor suppressors.Curr Drug

Targets. 2014 Jan;15(1):17-312. Kuchenbaecker KB,Hopper JL, Barnes DR, et al. Risks of breast,ovarian,and

contralateral breast cancer for BRCA1 and BRCA2 mutation carriers. JAMA 2017; 317(23):2402–2416.

3. ChenS, ParmigianiG. Meta-analysis of BRCA1 and BRCA2 penetrance.Journal of Clinical Oncology 2007; 25(11):1329–1333.

4. Valencia OM, Samuel SE,Viscusi RK, RiallTS,N eumayer LA, Aziz H. The Role of Genetic Testing in Patients With Breast Cancer: A Review. JAMA Surg. 2017 Jun 01;152(6):589-594.

5. Petrucelli N, Daly MB, Pal T. BRCA1- and BRCA2-Associated Hereditary Breast and Ovarian Cancer. In: Adam MP, Ardinger HH, Pagon RA, Wallace SE, Bean LJH, Mirzaa G, Amemiya A, editors. GeneReviews® [Internet].University of Washington,Seattle; Seattle (WA): Sep 4, 1998.

6. Özmen V, Özmen T, Doğru V : Breast Cancer in Turkey:An analysis of 20.000 patients with breast cancer . Eur J Breast Health 15 : 141 - 146, 2019

7. Perou CM. Molecular stratification of triple-negative breast cancers. Oncologist. 2011;16(Suppl 1):61–70.

8. Kwong A, Wong LP, Wong HN, Law FB, Ng EK, Tang YH, Chan WK, Suen DT, Choi C, Ho LS, Kwan KH, Poon M, Wong TT, Chan K, Chan SW, Ying MW, Chan WC, Ma ES, Ford JM, West DW (2009) Clinical and pathological characteristics of Chinese patients with BRCA related breast cancer. Hugo J 3(1–4):63–76

Şekil 1

170

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

içerisinde %1.4-3 arasında görülmektedir. Prognozunun kötü olduğu-na dair araştırmalar mevcttur(1).Literatüre bakıldığında olgu sunumu şeklinde az sayıda çalışma bildirilmiştir. Bizde 57 yaşında memenin glikojen zengin meme karsinomu saptanan ve parsiyel mastektomi uygulanan bir kadın hastayı bu bilgiler ışığında değerlendiridik.

Olgu: 59 yaş kadın bilinen koroner arter hastalığı, hipertansiyon ve, HBV taşıyıcılığı tanıları olan hasta sol memede ele gelen kitle sebe-bi ile tarafımıza başvurdu. Fizik muayenesinde sol meme üst dış kad-randa cilde invaze olmayan yaklaşık 2x2 cm boyutunda sert,ağrısız kitle tespit edildi. Her iki aksilla muayenesinde ele gelen yapılan pato-lojik bulguya rastlanmadı. Soygeçmişinde bir kardeşi renal hücreli kar-sinom, diğer kardeşi hepatoselüler karsinom tanılı idi. Mamografide; sol meme üst dış kadranda mikrokalsifikasyon içeren 21x20 mm bo-yutunda opasite izlendi.Aksillada patolojik lenf noduna rastlanmadı. Akciğer grafisi ve batın ultrasonugrafisinde patolojik bulguya rastlan-madı. Tru-cut yapılan biyopsi sonucu invaziv duktal karsinom sonuç-lanması üzerine hastaya sol parsiyel mastektomi uygulandı. Sentinel lenf nodu biyopsisi negatif sonuçlandı.Patolojik inceleme sonucunda; makroskopik olarak tümör 2x2x1,5 cm boyutlarında idi. İmmünohis-tokimyasal boyamalarda östrojen reseptörü, progesteron resptörü po-zitif, Cerb-b2,snaptofizin ve kromogranin negatif olarak saptandı. Tanı Glikojen zengin özellikler gösteren invaziv meme karsinomu olarak değerlendirildi.Hasta ameliyat sonrası bakılan tüm vücut tomografide lokal nüks yada uzak organ metastazı saptanmadı. Tedavi öncesin-de oncotype önerildi ancak mali sebeplerden dolayı yaptırılamadı. Bunun üzerine hastaya kemoterapi,hormonoterapi ve radyoterapi planlandı. Postoperatif 1 yıllık takiplerinde nüks yada uzak metastaz saptanmadı.

Sonuç: Memenin glikojenden zengin karsinomu nadir görünmekte olup memede en sık görülen morfolojik yapı berrak sitoplazmalıdır (1). Ortalama görülmem yaşı 57 olup çoğu tümör 2-5 cm arasında-dır(2). Bizim olgumuz 57 yaşında olup tümör çapı 2 cm olarak ölçüldü.Bu tümör akciğer,endometrium,serviks böbrek ve tükürük bezlerinin clear cell karsinomları ile benzer karakteristik özellikler barındırır(3) . Hormon reseptörleri ile kuvvetli ekspresyon gösteren düşük dereceli tümörlerdir(4). Genel olarak bu tümörler agresif seyredebilirler(1). Bi-zim vakamızdada hormon reseptörleri pozitif iken c-erbB2 reseptörü negatif tespit edildi.Glikojen zengin meme karsinomu nadir görülen meme karsinomlarından olup sağ kalım ve patolojik özellikleri açısın-dan literatürde sınırlı sayıda bilgi mevcuttur. Olgumuzda yaklaşık 1 yıl-dır nüks ve metastaz saptanmadı. Bu tümörlerin seyrini ve tedavisinin tanımlandırılabilmesi için daha fazla olguya ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: meme karsinomu, glikojenden zengin meme kar-sinomu

Kaynakça1. M M Hayes 1, J D Seidman, M A Ashton Glycogen-rich clear cell carcinoma

of the breast. A clinicopathologic study of 21 cases. Am J Surg Pathol 1995 Aug;19(8):904-11. doi: 10.1097/00000478-199508000-00005.

2. Andrew M Hanby & Clare walker Tavassoli FA, Devilee P: Pathology and Genetics: Tumours of the Breast and Female Genital Organs. WHO Classification of Tumours series - volume IV. Lyon, France: IARC Press. Breast Cancer Research volume 6, Article number: 133 (2004)

3. Rosen PP. Glycogen -rich carcinoma.Rosen’s Breast Pathology.Lippincot-Raven 2001:557-9.

4. Christos Markopoulos 1, Dimitris Mantas, T Philipidis, Efstatios Kouskos, Zoi Antonopoulou, Ml Hatzinikolaou, Helen Gogas World J Surg Oncol. Glycogen-rich clear cell carcinoma of the breast. 2008 Apr 29;6:44. doi: 10.1186/1477-7819-6-44.

miş. Ancak şikayetlerinde düzelme olmayan propitozis ve göz kapa-ğı düşüklüğü gelişen hastaya orbita MR çekilmiş. Orbita Mr’ında sağ lakrimal bez düzeyinde, lateral rektus kasından sınırlandırılamayan yaklaşık 30*22*11 mm kitle tespit edilen hasta opere edilmiş (Resim 1,2). Patoloji sonucu malign epitelyal tümör olarak raporlanan has-tanın immunhistokimyasal boyamalarında ER:%80, PR: %2, CerB2 skoru 0, GATA 3 ile yaygın boyanma, E-cadherin belirgin ekspresyon kaybı görülmüş. Bulgular meme lobüler karisnom metastazı ile uyum-lu olarak değerlendirilmiş. Patoloji sonucu ile bize başvuran hastanın yapılan değerlendirilmesinde sağ memede kitle tespit edildi. Yapılan biyopsi sonucu invaziv lobüler karsinom olarak raporlandı. Her iki patoloji sonucu birbiri ile uyumlu değerlendirilen hastaya metastatik meme karsinomu tanısı ile tedavi başlandı

Tartışma: Kanser hastalarında, orbita yaygın olmayan bir metas-taz yeridir. Genellikle hastaların %1’den daha azında orbita metastazı tespit edilmektedir. Ancak otopsi serilerinde bu oranın daha yüksek olduğu belirtilmektedir (4). Orbitaya metastaz yapan tümörlerin ba-şında meme kanseri gelmektedir. Orbita metastazları sıklıklagöz küre-sine ve en çok da koroide olmaktadır. Ekstra oküler orbita metastazları ise tüm orbita metastazlarının %2-11’ini oluşturmaktadır (5). Ekstra oküler orbital bir yapı olan lakrimal gland metastazları oldukça nadir ve vaka bazında bildirilmektedir. Bu metastazlar genellikle hastamızda da olduğu gibi göz kapağında şişme, düşüklük ve propitozisle bulgu vermektedir. Ancak nadir bir tutulum yeri olduğundan sıklıkla ilk aşa-mada lakrimal bez enfeksiyonu, kisti veya taşı düşünülmektedir. Özel-likle metastatik hastalarda göz kapağı şişliği ve düşüklüğü durumunda metastaz açısından dikkatli olmak gerekmektedir. Ancak vakamızda da olduğu gibi kanser tanısı olmayan hastalarda lakrimal bez metasta-zı ile kanser tanısı almak oldukça nadir görülen bir durumdur.Anahtar Kelimeler: Lakrimal bez metastazı, Meme kanseri, Orbita metastazı,

Kaynakça1. von Holstein SL, Therkildsen MH, Prause JU et al. Lacrimal gland lesions in

Denmark between 1974 and 2007. Acta Ophthalmol. 2013 Jun; 91(4):349-54.2. Mejía-Novelo A, Alvarado-Miranda A, Morales-Vázquez F et al. Ocular

metastases from breast carcinoma. Med Oncol. 2004; 21(3):217-213. Shields CL, Shields JA, Gross NE et al. Survey of 520 eyes with uveal

metastases. Ophthalmology. 1997 Aug; 104(8):1265-76.4. Orbital tumors. Zeynel A. Karcioglu; with 482 illustrations, 276 in color. New

York : Springer, c2005. ISBN:038721321X5. Char DH, Miller T, Kroll S. Orbital metastases: diagnosis and course. Br J

Ophthalmol. 1997;81 (5): 386-90. doi:10.1136/bjo.81.5.386

Şekil 1-2

P-214 Meme Kanseri

GLİKOJENDEN ZENGİN MEME KARSİNOMU; OLGU SUNUMU

İldem Gedik1, Tarık Salman1, Ahmet Alacacıoğlu1, Yüksel Küçükzeybek1, Utku Oflazoğlu1, Yaşar Yıldız1, Çiğdem Dinçkal1, Mehmet Eren Kalender1

1İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştrıma Hastanesi

Giriş: Meme karsinomları içerisinde memenin glikojen zengin karsinomu oldukça nadir görülmektedir(1).Tüm meme karsinomları

171

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

2. Mamtani A, Barrio AV, King TA, Van Zee KJ, Plitas G, Pilewskie M, El-Tamer M, Gemignani ML, Heerdt AS, Sclafani LM, Sacchini V, Cody HS 3rd, Patil S, Morrow M. How Often Does Neoadjuvant Chemotherapy Avoid Axillary Dissection in Patients With Histologically Confirmed Nodal Metastases? Results of a Prospective Study. Ann Surg Oncol. 2016 Oct;23(11):3467-3474. doi: 10.1245/s10434-016-5246-8. Epub 2016 May 9. PMID: 27160528; PMCID: PMC5070651.

P-216 Meme Kanseri

Lİ-FRAUMEN SENDROMLU ADOLESAN MEME KANSERİ VAKASI

Şendağ Yaslıkaya1, Ertuğrul Bayram1, Mehmet Türker1, Semra Paydaş1

1Çukurova Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Genç erişkin ve adolesan yaş grubu (15-39 yaş arası) (AYA) olarak tanımlanmaktadır. AYA grubu kanserleri, ileri yaş meme kan-serli hastalara göre daha agresif ve daha kötü prognozludur. Daha büyük boyutlarda kitle, yüksek grade, düşük hormon reseptör düzeyi ve yüksek HER-2 ekspresyonu izlenmektedir(1).Tüm meme kanserle-rinin % 10 undan azını ailesel meme kanserleri oluşturmaktadır. P53 mutasyonu, tüm meme kanserlerinin %1 inden azını oluşturan Li-Fraumeni Sendromu (LFS) ile karakterizedir. Biz 15 yaşında lokal ileri HER-2 pozitif meme kanseri olan, P53 mutasyonu ile LFS tanısı alan, ikili HER-2 blokajı ile neoadjuvan tedavide beklenmedik şekilde tam yanıt elde edilmiş AYA grubu olgumuzdan bahsetmek istedik

Olgu:15 yaşında kadın sağ memede ele gelen kitle ile başvurdu. Ailesinde annesinde bilateral meme kanseri, teyzesinde ve kuzeninde meme kanseri öyküsü vardı. Meme USG’de; sağ meme 16x27 mm BIRADS-6 kitle saptandı. MRI’de sağ memede 2x2,5 cm kitle ve sağ axilller 1,5 cm metastatik lenf nodu saptandı. Biyopsi patolojisi; HER-2 (+) invaziv duktal karsinom olarak raporlandı. Evreleme görüntüle-melerinde uzak metastaz saptanmadı. Aile öyküsü yüksek olan genç yaş hastada yapılan genetik inceleme ile Li-Fraumeni Sendromu ile uyumlu saptandı. Hastaya 4 kür antrasiklin bazlı kemoterapi, sonra-sında 4 kür ikili anti-HER blokajı neoadjuvan tedavileri uygulandı. Tedavi sonrasında tam yanıt elde edildi.

Tartışma: Meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir ve ilerleyen yaşla birlikte sıklığı artmaktadır. 2021 SEER verilerine göre, median tanı yaşı 63 olup, en sık % 26 ile 65-74 yaşları arasında sap-tanmaktadır. AYA grubunda en sık görülen kanser %15 ile meme kan-seri 2.sırada yer almaktayken, en sık ölüme sebep kanser olarak ilk sıradadır. Türkiye’de ise Globocan çalışması verilerine göre AYA yaş grubunda meme kanser insidansı 100.000 de 5,8 olarak saptandı (2) BRCA 1/2 ve p53 mutasyonları en sık genetik mutasyonlardır. P53 mutasyonu ilişkili Li-Fraumeni Sendromu (LFS) sıklıkla HR negatif ve HER-2 pozitif histolojidedir (3). P53 mutasyonu meme kanserin-de kötü gidişatı gösterebilen prognostik bir belirteçtir (3). P53 eks-presyonu aynı zamanda hastalara verilecek sistemik tedaviye yanıtın prediktif bir göstergesidir (4).P53 mutasyonu olması alkilleyici ajanlar ve antrasiklinlere dirence neden olmaktadır. Microtubul stabilazörleri p53’ ten bağımsız olarak etki etmeleri sebebi ile LFS ‘lu hastalarda potansiyel bir tedavi seçeneği oluşturmaktadır (5). Bizim olgumuzda da uygulanan tedavi rejiminde docetaksel mevcuttu. Neoadjuvan ikili HER-2 blokeri 20 yaş altında kullanımı ile bilgimiz kısıtlıdır. LFS hastasında neoadjuvan ikili HER-2 tedavide uygulanmış, tam yanıt alınmıştır.Anahtar Kelimeler: Adolesan, Neoadjuvan, sendrom

Kaynakça1. Anders CK, Johnson R, Litton J, et al. Breast cancer before age 40 years.

Semin Oncol 2009;36:237-49.- Fredholm H, Eaker S, Frisell J, et al. Breast cancer in young women: poor survival despite intensive treatment. PLoS One 2009;4:e7695.

2. Ferlay J, Shin H, Bray F, et al. GLOBOCAN 2008 v2.0, Cancer Incidence and Mortality Worldwide: IARC CancerBase No. 10 [Internet]. Lyon, France: International Agency for Research on Cancer; 2010. Available online: http://globocan.iarc.fr, Accessed April 5, 2013.).

P-215 Meme Kanseri

MEME KANSERİNDE NEOADJUVAN KEMOTERAPİ SONRASI AKSİLLA PATOLOJİK YANITLARININ VE CERRAHİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Cengiz Yılmaz1, Baha Zengel2, Özlem Özdemir1, Demet Kocatepe Çavdar3

1S.B.Ü. İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği 2S.B.Ü. İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı 3S.B.Ü. İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi Patoloji Anabilim Dalı

Giriş: Meme kanserinde neoadjuvan kemoterapinin (NAKT) amaçlarından biri, hastayı aksiller diseksiyondan kurtarmak ve len-födem riskini azaltmaktır (1). Ancak NAKT sonrası aksilla patolojik yanıtı moleküler alt tiplere göre farklılıklar gösterebilmektedir (2). Bu çalışmada, NAKT almış hastalarda moleküler alt tiplerine göre, aksiller patolojik tam yanıt oranlarını araştırmak ve aksilla cerrahilerini değer-lendirmek hedeflendi.

Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışmaya, aksillanın malign olduğu patolojik olarak gösterilmiş ve optimal NAKT sonrası opere olmuş, 99 meme kanserli hasta dahil edildi. Hastalar moleküler alt tip-lerine göre; Luminal A (LA), LB-Her2(-), LB-Her2(+), Her2 zengin ve triple negatif (TN) olmak üzere 5 gruba ayrıldı. Hastaların NAKT son-rası aksilla lenf nodlarının patolojik tam yanıtlı olup olmadığına ba-kıldı. Aksillaya yapılan cerrahi işlemler; tek başına sentinel lenf nodu biyopsisi (SLNB), SLNB sonrası aksiller diseksiyon (AD) ve direkt AD olmak üzere 3 gruba ayrıldı. Moleküler alt tiplere göre; aksilla patolojik tam yanıt oranlarına, aksiller cerrahi durumlarına ve AD yapılan has-talarda neden AD’ye ihtiyaç duyulduğuna bakıldı.

Bulgular: Hastaların (99 hasta), %11’i LA, %42’si LB-Her2 (-), %25’i LB-Her2 (+), %10’u Her2 zengin, %11’i TN idi. Hastaların %38’inde aksilla patolojik tam yanıtlı idi. Moleküler alt tipler ile ak-silla patolojik tam yanıt arasında istatistiksel anlamlı ilişki saptandı (p<0,0001). LA grupta (11 hasta) aksillada patolojik tam yanıt sap-tanmadı (%0). Her2 zengin grupta (10 hasta) %100 patolojik tam yanıt gözlendi. LB-Her2 (-) grupta %19, LB-Her2(+) grupta %52, TN grupta ise %64 patolojik tam yanıt saptandı. Aksilla cerrahisi de-ğerlendirildiğinde %36 hastaya sadece SLNB, %43 hastaya SLNB sonrası AD ve %20 hastaya direkt AD yapılmıştı. Sonuçta hastaların %36’sı SLNB (33 hasta) ve %64’üne (63 hasta) AD yapılmıştı. LA grupta %91 AD (10 hasta) ve %9 SLNB (1 hasta) yapılmıştı. SLNB yapılan tek hastada AD endikasyonu var iken post-op kalp yetmezliği ve arrest hikayesi olması nedeni ile AD’dan vazgeçilip radyoterapiye yönlendirilmişti. LB her2 negatif grupta %29, LB-Her2 pozitif grupta %48, Her2 zengin grupta hepsi tam yanıtlı olmasına rağmen %50, TN grupta %54 hastaya tek başına SLNB yapılmıştı. AD yapılan has-taların (63 hasta) %52 sinde SLNB’de malign lenf nodu saptanması nedeni ile AD, %16’sında SLNB’de lenf nodu bulunamadığından AD ve %32 hastaya ise direkt AD (20 hasta) yapılmıştı.

Sonuç: Meme kanserinde NAKT sonrası aksilla patolojik yanıtı moleküler alt tiplerlerle ilişkilidir. LA meme kanserinde aksillada pa-tolojik tam yanıt elde edilmesi ve hastanın aksiller diseksiyondan kur-tulması zor gözükmektedir. Diğer taraftan optimal tedaviyi almış Her2 zengin hastalara aksilla patolojik tam yanıt oranı çok yüksek oldu-ğundan direk AD yapılmamalı ve SLNB düşünülmelidir. Bu konuda operasyonu yapacak hekimin farkındalığı sağlanmalı ve gereksiz AD yapılmamalıdır.Anahtar Kelimeler: meme kanseri, neoadjuvan kemoterapi, axilla, moleküler alt tip, patolojik yanıt

Kaynakça1. Boughey JC, Suman VJ, Mittendorf EA, Ahrendt GM, Wilke LG, Taback B,

Leitch AM, Kuerer HM, Bowling M, Flippo-Morton TS, Byrd DR, Ollila DW, Julian TB, McLaughlin SA, McCall L, Symmans WF, Le-Petross HT, Haffty BG, Buchholz TA, Nelson H, Hunt KK; Alliance for Clinical Trials in Oncology. Sentinel lymph node surgery after neoadjuvant chemotherapy in patients with node-positive breast cancer: the ACOSOG Z1071 (Alliance) clinical trial. JAMA. 2013 Oct 9;310(14):1455-61. doi: 10.1001/jama.2013.278932. PMID: 24101169; PMCID: PMC4075763.

172

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Kaynakça1. Li SG, Li L. Targeted therapy in HER2positive breast cancer. Biomedical

reports. 2013;1(4):499-505.2. Varga Z, Noske A, Ramach C, Padberg B, Moch H. Assessment of HER2 status

in breast cancer: overall positivity rate and accuracy by fluorescence in situ hybridization and immunohistochemistry in a single institution over 12 years: a quality control study. BMC cancer. 2013;13(1):1-9.

3. Mittendorf EA, Wu Y, Scaltriti M, Meric-Bernstam F, Hunt KK, Dawood S, et al. Loss of HER2 amplification following trastuzumab-based neoadjuvant systemic therapy and survival outcomes. Clinical Cancer Research. 2009;15(23):7381-8.

4. Pizzuti L, Barba M, Mazzotta M, Krasniqi E, Maugeri-Saccà M, Gamucci T, et al. The prognostic relevance of HER2-positivity gain in metastatic breast cancer in the ChangeHER trial. Scientific reports. 2021;11(1):1-10.

5. Hirata T, Shimizu C, Yonemori K, Hirakawa A, Kouno T, Tamura K, et al. Change in the hormone receptor status following administration of neoadjuvant chemotherapy and its impact on the long-term outcome in patients with primary breast cancer. British journal of cancer. 2009;101(9):1529-36.

Şekil 1: Anti HER-2 tedavi öncesi (solda) ve sonrası (sağda) PET/BT görüntüleri.

P-218 Meme Kanseri

TRASTUZUMAB BİYOBENZERİ MYL-1401O’NUN HER2-POZİTİF MEME KANSERİNDE GERÇEK YAŞAM VERİLERİ

Kadir Eser1, Emel Yaman Sezer1, Vehbi Erçolak1, Ali İnal2, Halil Çelik1, Esra Eroğlu1

1Mersin Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Mersin Şehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü

Giriş: Trastuzumab biyobenzeri Myl-1401O ile, insan epidermal büyüme faktörü reseptörü 2 (HER2)-pozitif metastatik meme kanseri (MMK) hastalarında yapılan klinik çalışmalarda referans trastuzumab (RTZ) ile benzer etkinlik ve karşılaştırılabilir güvenlik verisi gösteril-miştir. Bu çalışmada Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Mersin Şe-hir Hastanesi’nde takipli HER2-pozitif non-metastatik meme kanseri (NMMK) ve MMK hastalarında, neoadjuvan, adjuvan ve palyatif 1-2. basamak tedavisinde Myl-1401O ile RTZ’nin, tek-ikili HER2 hedefli tedavisinin karşılaştırmasının ilk gerçek yaşam verilerini sunmaktayız.

Gereç ve Yöntem: Retrospektif olarak Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Mersin Şehir Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümü’ndeki

3. Azim HA Jr, Michiels S, Bedard PL, et al. Elucidating prognosis and biology of breast cancer arising in young women using gene expression profiling. Clin Cancer Res 2012;18:1341-51.).

4. Hasebe T, Iwasaki M, Akashi-Tanaka S, Hojo T, Shibata T, Sasajima Y, Kinoshita T and Tsuda H: p53 expression in tumorstromal fibroblasts forming and not forming fibrotic foci in invasive ductal carcinoma of the breast. Mod Pathol 23: 662-672, 2010.

5. Nandikolla AG, Venugopal S, Anampa J. Breast cancer in patients with Li-Fraumeni syndrome - a case-series study and review of literature. Breast Cancer (Dove Med Press). 2017;9:207-215. Published 2017 Mar 23. doi:10.2147/BCTT.S134241

P-217 Meme Kanseri

ÇOKLU HAT KEMOTERAPİ SONRASI HER-2 DURUMU POZİTİFLEŞEN MEME KANSERİ : OLGU SUNUMU

Damla Günenç1, Ulus Ali Şanlı1, Bülent Karabulut2

1Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İzmir, Türkiye 2Özel Kent Hastanesi Tıbbi Onkoloji, İzmir, Türkiye

Meme kanseri tedavisi tümör yüzey marker durumuna göre deği-şiklik göstermektedir. Bu yüzey markerlarının en önemlilerinden birisi de insan epidermal büyüme faktör reseptörü-2 (HER-2) dir ve meme kanseri hastalarının %14-25’inde pozitif olarak bulunmaktadır. (1, 2) Bu olgu sunumunda tanı anında HER-2 negatif olan ve çoklu hat tedavi sonrasında HER-2 pozitif saptanan hastanın progresyon son-rasında tedavi yanıtı ile ilgili klinik deneyimimizi paylaşmak istedik.

33 yaşında kadın; 2018 temmuzda memede kitle ile tetkik edi-lirken de-novo metastatik triple negatif meme kanseri tanısı aldı.Tanı anında aksiller lenf nodları ve karaciğer metastazları saptandı. İlk hat tedavi olarak 4 kür doxorubisin, siklofosfamid ardından kontrol PET/BT de memedeki tek lezyon dışında tam metabolik yanıt alınarak teda-vi haftalık paklitaksel olarak devam edildi. 3 ay sonra karaciğerde yeni gelişen lezyonlar saptandı. Sırası ile 2. hat gemsitabin+carboplatin, 3. hat oral kapesitabin, 4. hat eribulin ve yeni gelişen kemik metastaz-ları sonrası denosumab alan hastada tüm lezyonlarda tekrar progres-yon izlendi. Hastadan moleküler değişim için değerlendirilmek üzere re-biyopsi planlandı. Bu esnada hastanın 5. hat tedavisi vinorelbin olarak planlandı. Karaciğer biyopsisinden yapılan immuno-histokim-yasal boyamalarda ER %10 (+1), PR %10 (+2), CerbB2 %100 (+3) bulundu. Hızla anti-Her2 tedavi planlanarak tedavisi değiştirildi. 6. hat tedavisi pertuzumab + trastuzumab + dosetaksel + denosumab olarak başlandı. 6 kür sonrası yanıt değerlendirmesinde çekilen PET/BT’de sağ memedeki lezyon morfolojik ve metabolik yanıtlı, aksiller LAP’lar regrese, karaciğerde büyüğü 3 cm çapa ulaşan tamamı non-metabolik nodüller ve hemen hemen tamamı sklerotik hale gelmiş tam metabolik yanıt gösteren kemik metastazları izlendi. (Figure 1.) Tedavi başlangıcında bakılan CA 15-3 değeri 338 U/mL iken takipte tamamen normale dönerek 6.68 u/mL’ye geriledi. Hasta şu an hala idame trastuzumab + pertuzumab + denosumab + tamoksifen teda-visi ile izlenmekte.

Tümörün HER2 durumunu belirlemek için kullanılan yöntemler arasındaki diskordans, yanlış negatiflik ve tümör heterojenitesi hasta-lık seyrinde alınan biyopsiler arasında moleküler sonuç farklılıklarına neden olabilir. (2) Bu durumun bir başka sebebi ise kemoterapinin selektif olarak HER-2 negatif tümörün yükünü azaltarak HER-2 po-zitif bileşenin büyümesine izin vermesi ve ilerleyen hat tedavilerde kemoterapiye yanıt vermeyen HER2 pozitif odaklarda progresyonla sonuçlanması olabilir. Anti-Her2 tedavi sonrası Her2 pozitif tümörlerin negatifleşmesi ile ilgili veriler daha sık olarak karşımıza çıksa ve yayın-lansa da tersi durumun gerçekleşmesi de olasıdır. (3-5) Klinisyenin bu durumun farkında olması de-novo metastatik olarak prezente olan bir hastanın 6. hat tedavisinde oldukça iyi klinik yanıtlar alınarak hastaya sağkalım açısından ciddi oranda fayda sağlayacak yeni tedavi olanak-larının sunulmasını sağlamıştır.Anahtar Kelimeler: meme kanseri, HER-2, kemoterapi, moleküler değişim

173

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-219 Meme Kanseri

SMART SENDROMU: VAKA RAPORU

Saliha Bozkurt1, Berna Toprak1, Hasan Çağrı Yıldırım1, Şafak Parlak1, Deniz Can Güven1, Neyran Kertmen1, Kader Karlı Oğuz1, Ömer Dizdar1

1Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri

Giriş: SMART (Stroke-like migraine attacks after radiation therapy) sendromu, kranial radyoterapinin geç ve nadir görülen bir kompli-kasyonudur.1 Semptomları subakut başlangıçlı migren tipi baş ağrısı, nöbet, fokal nörolojik defisitlerdir.2 Genellikle geri dönüşümlüdür3 Vaka serisinde % 27 hastada laminar kortikal nekroz sekeli saptandı. 3 MRG tanı ve diğer etiyolojik nedenlerin dışlanması için gereklidir. MRG paterni: radyoterapi almış bölgede, difüzyon kısıtlılığının eşlik edebildiği, unilateral ve posterior kortikal-subkortikal hiperintensite, giriform(kortikal ve leptomeningeal) gadolinyum tutulumudur.1,3 De-finitif tedavisi olmamakla birlikte, kortikosteroid nörolojik defisitlerde iyileşme sağlayabilir.

Olgu: 65 yaşında, kadın hasta. 5 yıl önce meme kanseri tanısı ile kemoterapi sonrası cerrahi yapılmış ve radyotetapi uygulandı. 3 yıl sonra kranial MR’da sol parietooksipital bölge ve sağ serebellar hemis-ferde metastatik lezyonlar saptandı. Sol oksipital kavite ve sağ serebel-lar lezyona 6 fraksiyonda 30 Gy SBRT sonrası MR’da metastazlarda küçülme olduğu görüldü. 2 yıl sonra metastazlarda artış saptandı. 12 fraksiyonda 30 Gy WBRT sonrası MR’da sol hemisfer lezyonlarında-ki kontrastlanmada belirgin azalma saptandı. Birkaç ay sonra, 2 gün önce gelişen sağ taraflı güçsüzlük, sağ kol ve bacakta epizodik myok-lonik atımlar, denge kaybı, konuşma güçlüğü ile başvurdu. Kranial MR ve MR anjiografide yeni gelişen sol parietooksipital kortikal dif-

hastaların dosyalarını ve medikal sistem bilgilerini inceledik. Toplam-da 225 Her2 (+)hastanın verisini inceledik. Bunlardan 161 hastanın non-metastatik, 64 hastanın metastatik olduğunu belirledik. Myl-1401O veya RTZ ile kombine tedavilerde, 95 hastanın neoadjuvan [docetaksel+pertuzumab veya sadece taxan (docetaksel/paklitaksel )], 66 hastanın adjuvan (docetaksel/paklitaksel), 64 hastanın palya-tif 1. basamak (docetaksel+pertuzumab) veya 2. basamakta sadece taxan (docetaksel/paklitaksel ) tedavisi aldığını tespit ettik. Primer sonlanım noktası NMMK’de patolojik tam cevap (pCR) ve MMK’de progresyonsuz sağkalım (PFS)’dır. Toplam cevap oranı (ORR), has-talık kontrol oranı (DCR), ilaç reaksiyonu ve kardiyak güvenlik ikincil sonlanım noktasıdır.

Bulgular: Neoadjuvan tedavi alan NMMK hastalarında Myl-1401O ve RTZ karşılaştırıldığında benzer pCR oranları görülmüştür. MMK’de median takip süresi Myl-1401O ve RTZ’de sırasıyla 18,5ay ve 32,8 aydır ve 2 grup arasında median PFS açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır [23,0 (9,8-36,1) aya karşı 23,0 (17,0-28,9)ay, %95 güven aralığında p: 0,156]. İki grup arasında ORR, DCR, ilaç reaksiyonu ve kardiyak güvenlik profili bakımından da istatistiksel anlamlı fark gözlenmemiştir.

Sonuç: Bu gerçek yaşam verisi çalışmamız literatürde ilk olup, bi-yobenzer trastuzumab olan Myl-1401O’nun HER2-pozitif NMMK ve MMK hastalarında kemoterapi ile kombine tek veya ikili HER-2 he-defli neoadjuvan, adjuvan veya palyatif tedavide benzer etkinlik, ilaç reaksiyonu ve kardiyak güvenlikte olduğu gösterilmiştir.Anahtar Kelimeler: meme kanseri, trastuzumab, biyobenzer, Myl-1401O

Kaynakça1. Rugo HS, Barve A, Waller CF, et al. Heritage: a phase III safety and efficacy trial

of the proposed trastuzumab biosimilar Myl-1401O versus Herceptin. J Clin Oncol 2016; 34(18 Suppl.): LBA503–LBA503.

2. Bae SJ, Kim JH, Ahn SG, et al. Real-World Clinical Outcomes of Biosimilar Trastuzumab (CT-P6) in HER2-Positive Early-Stage and Metastatic Breast Cancer. Frontiers in Oncology 2021; Vol. 11:1-9

3. Hester A, Gaß P, Fasching PA et al. Trastuzumab Biosimilars in the Therapy of Breast Cancer – “Real World” Experiences from four Bavarian University Breast Centres. Geburtsh Frauenheilk 2020; 80: 924-931

4. Miller EM, Schwartzberg LS. Biosimilars for breast cancer: a review of HER2-targeted antibodies in the United States. Ther Adv Med Oncol 2019, Vol.11: 1-9

174

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-220 Meme Kanseri

İNVAZİV DUKTAL MEME KARSİNOMUNUN PANKREAS METASTAZI: OLAĞANDIŞI TANISAL TUZAKLARI OLAN BİR OLGU

Zekiye Küçükoğlu Geneş1, Güldal Esendağlı2, Osman Sütcüoğlu3, Berkay Şimşek2, Ahmet Özet3

1Gazi Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Gazi Üniversitesi Patoloji Anabilim Dalı 3Gazi Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Pankreasın çoğu tümörü primer pankreas tümörleridir. Di-ğer organ malignitelerinin pankreas metastazı nadirdir ve başlıca renal hücreli karsinom, küçük hücreli dışı akciğer kanseri ve kolon karsino-munu içerir. Meme kanseri pankreasa metastaz yapan tümörlerin sa-dece %5’ini oluşturur. Bu olgu sunumunda, pankreas metastazı olan bir meme kanserli hastanın atipik prezentasyonunu sunmayı amaç-ladık.

Olgu: Evre IIA meme kanseri teşhisi konan 42 yaşındaki hasta, ameliyat sonrası adjuvan kemoterapi ve radyoterapiyi tamamladı. Tanının 11. yılında pankreasta 3 cm’lik tümör saptandı ve pankrea-tektomi yapıldı. Dış merkezde patoloji sonucu pankreas adenokanseri olarak raporlanması üzerine hastaya adjuvan gemsitabine-kapesitabi-ne kombinasyon tedavisi verildi. Sonrasında karaciğer ve periton me-tazları gelişen hastaya cerrahi uygulandı ve patolojik değerlendirmesi meme kanseri metaztazı ile uyumlu olarak raporlandı. Pankreas kanse-ri tanısı konan ancak nüks intraabdominal meme kanseri metastazları saptanan hasta, patoloji-onkoloji klinik konseyinde tüm arşivlenmiş materyaller ile yeniden değerlendirildi. Bu arada hastanın pankreatek-tomi örneğinden alınan doku blokları patoloji bölümümüze konsülte edildi ve pankreastaki infiltratif tümör ER (+), PR (+), GATA-3 (+) ve mamaglobin (+) olması nedeniyle invaziv lobüler meme karsinomu metastazı olarak değerlendirildi.Hasta palyatif tedavi ile meme kanseri tanısın 16.yılında izlenmektedir.

Sonuç: Bu vaka, özellikle tedavi seyri beklenenden farklı ilerliyor-sa, multidisipliner bir ekiple olası bir kanser metastazının primerini bulmak açısından açık fikirli olmanın önemini vurgulamaktadır.Anahtar Kelimeler: meme kanseri, metastaz, immunohistokimya, tanı-sal değerlendirme, kemoterapi

Şekil: Pankreas metastazının patolojik değerlendirilmesi

füzyon kısıtlılığı ve sol posterior serebral arterde dilatasyon saptandı. Perfüzyon BT’de serebral kan akımı ve hacminde artış ve posterior serebral arterin sol hemisferdeki ortalama geçiş zamanında azalma tespit edildi. SMART sendromu tanısı ile 16 mg/gün Deksametazon ve antiepileptik tedavi başlandı. Tedavi sonrası nöbetler kontrol altına alındı ancak bilinç bozukluğu devam etti. 1 ay sonra aspirasyon son-rası arrest olan hastada kontrol görüntüleme yapılamadı.

Tartışma: Patofizyolojisinin radyasyon ile gelişen vaskülopatiye bağlı kan-beyin bariyerinde hasar 4,5 ve trigeminovasküler sitemdeki etkilenme olduğu düşünülmektedir. 4,5 50 Gy üzeri radyasyon dozu ile ilişkilidir. 5,6 Vakamız 50 Gy üzeri radyasyon tedavisi almıştı. Va-kamızda; kortikal kontrastlanma olmaksızın hafif kortikal diffüzyon kısıtlılığı ve perfüzyon artışı mevcuttu. Vaka raporlarında BT, MR7, SPECT ve PET’te perfüzyon artışı bildirilmişti. 8 Posterior reversible ensefalopati sendromu (PRES), benzer klinik tablo ile prezente olur. Giral kontrast tutulumu görülebilir ancak bilateraldir.9 Pulse steroid tedavisi sonrası semptomlarda parsiyel veya tam düzelme görülen va-kalar bildirilmiştir. 1 Vakamızda ileri evre malignensi nedeniyle, yük-sek doz steroid tedavisine rağmen beklenen fayda görülmedi.

Sonuç: SMART sendromu, radyoterapi öyküsü olup nörolojik de-fisit gelişen hastalarda düşünülmelidir. Doğru ve erken tanı, invaziv yaklaşımlardan kaçınmak ve uygun tedavi ile sekel lezyonların önlen-mesi için önemlidir.Anahtar Kelimeler: SMART sendromu, radyoterapi

Kaynakça1. Di Stefano AL, Berzero G, et al. Stroke-like events after brain radiotherapy: a

large series with long-term follow-up. Eur J Neurol 2019;26:639-50.2. Singh AK, Tantiwongkosi B, et al. Stroke-like migraine attacks after radiation

therapy syndrome: Case report and review of the literature. Neuroradiol J 2017;30:568-73.

3. Black DF, Morris JM, et al. Stroke-like migraine attacks after radiation therapy (SMART) syndrome is not always completely reversible: a case series. AJNR Am J Neuroradiol 2013;34:2298-303.

4. Black DF, Bartleson JD, et al. SMART: stroke-like migraine attacks after radiation therapy. Cephalalgia 2006;26:1137-42.

5. Farid K, Meissner WG, et al. Normal cerebrovascular reactivity in Stroke-like Migraine Attacks after Radiation Therapy syndrome. Clin Nucl Med 2010;35:583-5.

6. Bartleson JD, Krecke KN, et al. Reversible, strokelike migraine attacks in patients with previous radiation therapy. Neuro Oncol 2003;5:121-7.

7. Nar Senol P, Gocmen R, Karli Oguz K, Topcuoglu MA, Arsava EM. Perfusion imaging insights into SMART syndrome: a case report. Acta Neurol Belg 2015;115:807-10.

8. Pruitt A, Dalmau J, et al. Episodic neurologic dysfunction with migraine and reversible imaging findings after radiation. Neurology 2006;67:676-8.

9. Smirniotopoulos JG, Murphy FM, et al. Patterns of contrast enhancement in the brain and meninges. Radiographics 2007;27:525-51.

Şekil: Heterojen T2 hiperintensite(ince ok) (a, T2WI)kontrast tutulumu(b, postkontrast T1WI) diffüzyon kısıtlılığı yok(c, d; DWI ve ADC haritalaması) perfüzyon artışı yok(f, CBF haritalaması). Sol parietooksipital kortikal hafif hiffüzyon kısıtlılığı(kalın ok). PCA dilatasyonu(e, siyah ok). Dİffüzyon kısıtlılığı olan alanlarda perfüzyon artışı(f, CBF haritalama)

175

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 1

Şekil 2

P-224 Santral Sinir Sistemi Kanserleri

TEMOZOLOMİDE EXPERİENCE İN AN ADULT PATİENT WİTH GANGLİOGLİOMA

Ekin Yavaş1, Nilgün Akgöz2, Ece Dilan Bozkurt2, Fatma Nur İpek3, Özgür Tanrıverdi4, Ali Alkan4

11. Muğla Sıtkı Koçman University School Of Medicine 22. Muğla Sıtkı Koçman University School Of Medicine, Department Of Internal Medicine 33. Ege Pathology Laboratory 44. Muğla Sıtkı Koçman University School Of Medicine, Department Of Internal Medicine, Division Of Medical Oncology

Introduction: Gangliogliomas(GGs) are rare glioneuronal tumors, accounting for approximately 1.3% of all primary brain tumors. They are composed of neoplastic glial and dysplastic neuronal elements.Gangliogliomas are defined as WHO grade I tumors GGs can occur anywhere in the CNS, including the cerebrum, cerebellum, thalamus, spinal cord, hypothalamus, lateral ventricle, or brainstem, but they are most commonly found in the temporal lobe, up to 85% of the cases. Because they are rare and the experience in adult patients are limited, there is no specific guideline recommendations for the management of GGs. Here, we presented a GG case successfully managed with temozolomide.

P-223 Santral Sinir Sistemi Kanserleri

PİNEALOBLASTOM; YETİŞKİNDE NADİR BİR SANTRAL SİNİR SİSTEMİ TÜMÖRÜ

Abdussamet Çelebi1, Tuğba Akın Telli1, Selver Işık1, Rukiye Arıkan1, Alper Yaşar1, Özlem Ercelep1

1Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, İstanbul

Giriş: Pinealoblastomlar (PB’ler), epifiz bezinin nadir ve agresif maligniteleridir. Erken çocukluk döneminde daha sık olmakla beraber yetişkinlerde çok nadiren teşhis edilirler. Pineal bezden kaynaklanan en yaygın maligniteler germ hücreli tümörler, pineal parankimal tü-mörler ve gliomlardır. Pineal parankimal tümörler, erişkinlerde tüm merkezi sinir sistemi (CNS) tümörlerinin sadece %0,5’ini oluşturmak-tadırlar (1). 2016 WHO sınıflandırmasında, grade I pineositomlardan en agresif grade IV PB’a kadar uzanan heterojen bir hastalık grubunu temsil ederler (2). Bu bildiride, kurumumuzda tedavi gören erişkin bir PB olgusu anlatılmaktadır.

Olgu: 27 yaşında kadın hasta, Nisan 2016’da üç aydır devam eden baş ağrısı şikâyeti ile yapılan kranial MR’da pineal bez sağ lateral komşuluğunda, lateral ventriküle uzanan 2x1.5 cm kitle saptanması üzere subtotal kitle eksizyonu yapıldı. Patolojisi “pinealoblastoma” grade IV, Ki-67 %30 olarak raporlandı. Hastanın taramalarında spi-nal, intrakranial ya da sistemik yayılım izlenmedi. Adjuvan radyo-terapi (kraniospinal 36Gy, tümör lojuna boost ile 52Gy) uygulandı. Adjuvan radyoterapi definitif doza çıkılamadığı için stereotaktik tedavi (Gamma Knife radyocerrahisi) ile tamamlandı. Ağustos 2017’de kra-nial görüntülemelerinde sağ temporal yerleşimli serebral seeding tespit edilmesi üzere lezyona yönelik gamma knife radyocerrahisi uygulan-dı. Mart 2018’de sol gözde görme kaybı gelişmesi, kranial MR’da sağ lateral ventrikülde yayılım gösteren 33x10mm rezidü/relaps tümör ve sağ temporal lobdan frontal loba uzanan 19 mm rezidü?/relaps? iz-lenmesi üzere 4 kür carboplatin + etoposid kemoterapisi aldı. Tedavi sonrası kranial MR’da her iki lezyonda %20-30 küçülme izlendi ve hasta takibe alındı. Şubat 2020’de baş ağrısı artan hastanın kranial MR’da pineal bölge komşuluğunda 2,5x1cm rezidü/relaps lehine iz-lenmesi üzere opere edilerek posterior fossa kitle eksizyonu yapıldı. Post operatif rezidüsü de izlenmesi üzere gamma knife radyocerrahi sonrasında 5 kür carboplatin + etoposid kemoterapisi uygulandı. Te-davi sonrası yakınması olmayan, ECOG performans skoru 0-1 olan, dönem dönem denge kaybı ve yürüme zorluğu dışında şikayeti ol-mayan hastanın kontrol kranial MR’da rezidü lehine bulgu izlenmedi. Mart 2021’de artan denge kaybı, yürüme güçlüğü nedeniyle çekilen kranial MR’da beyin sapı, klivus sol lateral, kraniovertebral bileşkede yeni lezyonlar ve eski lezyonlarında da progresyon izlenen hastaya tekrar gammaknife radyocerrahi uygulandı. Ardından vinkristin + siklofosfamid + mesna kemoterapisi planlandı ve kliniğimizde kemo-terapisini almaktadır.

Sonuç: Bu vakada da görüldüğü üzere PB; yetişkin dönemde, na-dir görülen bir yaş grubunda da ortaya çıkabilen, merkezi sinir siste-minin agresif bir malignitesidir. Literatür kanıtlarının azlığına rağmen, mevcut vakada, teknik olarak mümkün olduğunda cerrahi, adjuvan RT ve kemoterapi tedavi seçenekleri optimal strateji ile uygulanmış ve 5 yılı aşan sağkalım izlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: pineal bez tümörleri, yetişkin hasta

Kaynakça

1. Al-Hussaini M, Sultan I, Abuirmileh N, Jaradat I, Qaddoumi I: Pineal gland tumors: experience from the SEER database. J Neurooncol. 2009, 94:351-358.

2. Louis DN, Perry A, Reifenberger G, et al. The 2016 World Health Organization classification of tumors of the central nervous system: a summary. Acta Neuropathol. 2016, 131:803-820.

176

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-225 Santral Sinir Sistemi Kanserleri

YÜKSEK GRADLI GLİAL TÜMÖRLÜ HASTALARIN KLİNİK VE SAĞKALIM SONUÇLARI

Mukaddes Yılmaz1, Mahmut Uçar1, Eda Erdiş2, Birsen Yücel2

1Cumhuriyet Üniversitesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı, Sivas 2Cumhuriyet Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı, Sivas

Giriş: Yüksek gradlı beyin tümörlü hastaların klinik özelliklerini, sağkalım sonuçlarını değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem: Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi hasta-nesi Onkolji Merkezine 2007 ile 2019 yılları arasında başvuran yüksek gradlı beyin tümörü tanısı almış hastaların dosyaları retrospektif olarak incelenmiştir. Hastaları tanımlayıcı testler, Kaplan Meier, Cox regres-yon analizi, student t veya Mann Witney U testi yapılmıştır.

Bulgular: Yüksek gradlı ( grad 3 ve 4) glial tümörlü toplam 157 hasta değerlendirildi. Bu hastaların %64’ü erkekti (n=100). Hasta-ların çoğunluğunda grad 4 tümör vardı (105 hasta, %67). Medyan yaş 55 (8-84)’ti. Hastaların %80’i (n=126) kemoradyoterapi (KRT), %17’si (n=26) radyoterapi (RT) almış, %3’ü (n=5) ise KRT ya da RT alamamıştır. Adjuvan kemoterapiyi %51 (n=80) hastanın aldığı tesbit edilmiştir. Planlanan tedaviyi %18 hasta (n=29) tamamlaya-mamıştır. Hastaların diğer demografik ve klinik özellikleri tablo 1’de özetlenmiştir. Radyoterapi ya da kemoradyoterapi alırken çoğunlukla grad 1-2 yan etkiler tesbit edilmiştir (Tablo 2). Medyan takip süresi 10.5 ay (1-239 ay) olup takipte hastaların %39 (n=61)’unda 1. nüks, %10 (n=15)’unda 2. nüks, %2 (n=3)’ünde 3. nüks tesbit edildi, %8 (n=12) hastada radyonekroz izlenmiştir. Medyan sağkalım 13 ay olup 2 yıllık sağkalım %52, 5 yıllık %16 olarak izlenmiştir. Grad 3 ve orta hattı geçmeyen tümör olması, gros total rezeksiyon yapılmış olması, 50 yaş ve altında olmak, Ki67’nin %22 ve altında olması, 60 Gy ve üzeri RT dozu almış olmak, planlanan tedaviyi tamamlaması, adjuvan kemoterapi almış olması ve ECOG performans skorunun iyi olma-sı tek değişkenli analizde sağkalımı etkileyen iyi prognostik faktörler olarak değerlendirilmiştir (Tablo 3). Çok değişkenli analizde ise orta hattı geçen tümör olması, adjuvan kemoterapi almamış olmak, ECOG performans skorunun 2 ve üzerinde olması ve Ki67 %22’nin üzerinde olması sağkalımı etkileyen bağımsız kötü prognostik faktörler olarak tesbit edilmiştir (Tablo 4). Hastaların bağımsız prognostik faktörlere göre sağkalım eğrileri verilmiştir (Şekil 1,2,3,4)

Sonuç: Çalışmamızda hastalarda standart tedavilere uyumun ve tedaviyi tamamlama oranlarının iyi, yan etki profilinin tolere edilebi-lir olduğunu tesbit ettik. Grad 3 ve orta hattı geçmeyen tümöre sahip performansı iyi olan genç hastalarda, planlanan tedaviyi tamamlamış olmasının, adjuvan kemoterapi almış olmasının ve 60 Gy ve üzeri RT almış olmasının sağkalımı olumlu etkilediğini gördük. Bu hastalarda te-davi seçeneklerinin ve klinik özelliklerinin belirleyici etkinliğini görmek için daha büyük hasta grubuyla yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: glial tümör, yüksek grad, klinik özellikler, sağkalım

Şekil 1: Hastaların Ki67 durumuna göre genel sağ kalım eğrisi

Case: A 56 year-old male patient presented with a history of he-adache, dizziness, numbness in fingers and face. He had no comor-bidities. The neurological examination and laboratory work-up were normal. The cranial magnetic resonance imaging (MRI) revealed a 7.0 × 6.0 × 4.2 cm in the right temporal lobe. The resection of the lesion yielded a mass with malignant glial component and the features of pilocytic astrocytoma with degenerative changes and desmoplasia. There was no mitotic activity in hypercellular areas. The neoplastic gli-al cells were immunoreactive for glial fibrillary acidic protein (GFAP), immunoreactive for synaptophysin, and the Ki67 proliferation index was 3%. The pathology was consistent with a diagnosis of a gangli-oglioma (Figure-1). The postoperative MRI showed an evidence of relapse or residual tumor measuring 58x34x54 mm. The patient was treated with radiotherapy as adjuvant therapy. The follow-up MRI scan showed a partial response (30x31x6mm). Unfortunately, he was lost to follow- up. The MRI after 6 months later, the lesion progressed (65x31x43mm). The progressive lesion was inoperable and was not suitable for re-irradiation. In the light of the previous experience in literature, the patient was treated with temolomide 200 mg/m2/day for 5 days, every 28-day cycle. The MRI after 3 cycles showed a reg-ression. The MRI, 12-months after the initiation of therapy, revealed a stable disease. The patient is still under temozolomide therapy without any grade 3-4 toxicities and neurological symptoms.

Conclusion: There is limited data and experience about GG in literature. Our case provided data for this rare entity in adults.Key Words: Temozolomide, ganglioglioma

Figure 1: Tumor composed of neoplastic neurons with neoplastic glial fibrillary background (A, HE, X10), prominent capillary network (B, HE, X10), and disorganized multinuclear dysplastic ganglion cells (C, HE, X40).

177

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

RT/KRT alırken izlenen akut yan etkiler (RTOG* skorlamasına göre)

Grade 1-2 Grade 3-4

Cilt 58 (48) -

Santral sinir sistemi 36 (23) 2 (1)

Wbc 2 (2) 2 (3)

Platelet 15 (10) 6 (4)

Sağkalımı etkileyen prognostik faktörler (Tek değişkenli analizde)

Tek değişkenli analiz 2 yıllık OS (%)

5 yıllık OS (%)

Median OS (ay)

p değeri

Cinsiyet Erkek Kadın 50 57 17 13 11 13 0.704

Yaş ≤50 (n=53) >50 (n=104) 69 44 30 7 24 9 <0.001

Grade Grade 3 Grade 4 65 46 33 6 22 10 0.001

Ki67 ≤%22 (n=57) >%22 (n=58) 63 46 32 - 29 11 0.001

Eşlik eden hastalık Yok Var 52 55 18 17 13 12 0.306

Tümör yerleşim yeri Supratentorial İnfratentorial

53 17 15 - 13 4 0.503

Multisentrisik tümör Yok Var 55 34 18 5 - - 0.173

Orta hattı geçen tümör Yok Var 55 45 19 6 14 10 0.035

Cerrahi Biopsi Subtotal rezeksiyon Total rezeksiyon

34 50 76

- 14 33 3 11 34 0.001

Adjuvan tedavi Yok RT KRT 20 49 53

- 24 11 1 13 13 0.317

Adjuvan kemoterapi Yok Var 30 71 12 17 4 21 0.001

RT doz Gy <60 (n=35) ≥60 (n=115) 16 61 6 15 2 15 0.001

Planlanan RT/KRT Tamamlamış (n=123) Tamamlayamamış (n=29)

62 11 19 - 16 12 0.001

ECOG performans durumu ECOG 0 (n=39) ECOG 1 (n=36) ECOG 2 ve üzeri (n=56)

71 58 28

37 6 - 25 16 4 0.001

P-226 Sarkomlar

KARDİYAK TROMBÜS METASTAZI OLAN DÜŞÜK DERECELİ ENDOMETRİAL STROMAL SARKOM, OLGUSU

Elanur Karaman1, Sait Kitaplı2, Erkan Kayıkçıoğlu1

1Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş: Endometrial stromal sarkom tüm uterin malignitelerin % 0.2’sini ve primer uterin sarkomların %15-26’sını içeren nadir bir ne-oplazmdır. Nüks ve metastazlar genellikle pelvis ve akciğere olmak-tadır (1). Biz nadir görülmesi nedeniyle ilk operasyondan 8 yıl sonra kardiyak tümör trombüsü şeklinde metastaz yapmış düşük dereceli endometrial stromal sarkom olgusunu sunmayı amaçladık.

Olgu: ZS, 52 yaşında premenapozal kadın hastaya 8 yıl önce dü-şük dereceli endometrial stromal sarkom tanısı ile TAH+BSO operas-yonu uygulandı. Mitoz 1/10 büyük büyütme alanı saptandı. 9,5 cm tümörü olan hastada cerrahi sınırlar negatif, lenfovasküler invazyon pozitifti. Hastaya adjuvan tedavi verilmedi. Takiplerinde solunum sı-kıntısı gelişen hastaya çekilen ekokardiyografide EF %65, subkostal boşlukta vena kava inferiordan sağ atriuma uzanan trombüs imajı, sağ atriumda 3,5x2,5 cm hareketli kitle, trombüs? izlendi. Düşük de-receli endometrial stromal sarkom tanısı olan hastanın çekilen görün-tülemelerinde sağ atriumdan vena kava inferiora uzanan trombüs, sol adneksiyal alanda 4,5x4,5 cm kalın septalı kistik lezyon izlendi (Şekil 1). Hastaya kardiyak tümör rezeksiyonu operasyonu yapıldı. Patoloji sonucu low grade endometrial stromal sarkom metastazı geldi. İmmü-nohistokimyasal incelemede ER (+), CD 10(+) Aktin(-) CD117 (-) CD34 fokal (+) HHV 8(-) ve Ki67%5 geldi. Sol overdeki kistik kitle için Kadın Doğum ile görüşülen hastaya debulking operasyonu yapıl-dı. Omentum ile mesane arasında yapışıklıklar izlendi ve yapışıklıklar arasında psödokistler görüldü.belirgin kitle saptanmayan hastadan

Şekil 2: Hastaların tümörün orta hattı geçip-geçmemesine göre genel sağ kalım eğrisi

Şekil 3: Hastaların adjuvan kemoterapi alıp almamasına göre genel sağ kalım eğrisi

Hastaların demografik ve klinik özellikleri

Hasta sayısı n=157 (%)

Cinsiyet Erkek Kadın 100 (64) 57 (36)

Median Yaş 55 (8-84)

Komorbidite Hipertansiyon Diabetes mellitus Kalp hastalığı 45 (29) 35 (22) 23 (15) 6 (4)

ECOG performans durumu ECOG 0 ECOG 1 ECOG 2 ve üzeri

39(30) 36 (27) 56 (43)

Grade Grade 3 Grade 4 52 (33) 105 (67)

Medyan Ki67 %22 (0-93)

Multisentrisik tümör 24 (15)

Orta hattı geçen tümör 40 (25)

Tümör yerleşim yeri Supratentorial İnfratentorial 149 (95) 8 (5)

Medyan tümör çapı 5 cm (0,6-9 cm)

Cerrahi Biopsi Subtotal rezeksiyon Gross total rezeksiyon 34 (22) 90 (57) 33 (21)

Median RT dozu 60 (50-60) Gy

RT cihazı LİNAC Tomoterapi 102 (65) 55 (35)

Planlanan RT/KRT Tamamlamış Tamamlayamamış 128 (82) 29 (18)

RT/KRT sırasında exitus 17 (11)

RT/KRT ara verilmesi 11 (7)

178

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

literatürde az sayıda vaka ile sınırlıdır. Biz burada, nivolumab tedavisi ile tam yanıt elde edilen bir metastatik KS olgusunu sunuyoruz.

Olgu: Hipotiroidi dışında dahili hastalığı olmayan 82 yaşındaki erkek hasta, 4 hafta önce fark ettiği uyluk posteriorundaki pruritik lezyonlar ile kliniğimize başvurdu. Punch biyopsi ile klasik KS tanısı konuldu. HIV için yapılan ELISA testi negatifti. Abdomen BT’de sağ inguinal multipl lenfadenopatiler görülen hastaya, primer kitle ve lenf nodlarına radyoterapi uygulandı. Radyoterapiden 4 ay sonra yapı-lan görüntülemelerinde lokal nüks saptandı. Interferon tedavisini ka-bul etmeyen hasta, ilaçsız izleme alındı. Takiplerin 1. yılında prostat kanseri tanısı da alan hasta, kemik metastazları nedeniyle androjen deprivasyon tedavisi (ADT) ile izlenmeye başladı. İzlemde ilk KS ta-nısından 4 yıl sonra, midede KS lezyonları ve yeni kemik metastazları saptandı. Yeni kemik lezyonlarının, PSMA tutmaması ve PSA progres-yonu olmaması nedeniyle kemik metastazları KS ile uyumlu bulundu. Hastaya sistemik kemoterapi önerildi ancak performans çekinceleri ile hasta ve yakınları tarafından kabul edilmedi. Hasta immünoterapi kullanmak istediğini belirtti ve nivolumab 180 mg/2 hafta dozundan başlandı. On iki kür nivolumab tedavisi sonrası PET-BT’de tam meta-bolik yanıt görülen hastanın immünoterapisi kesildi. Hasta, tedaviden 6 ay sonra halen remisyonda izlenmektedir.

Tartışma: Kaposi sarkomunda ICI tedavisinin etkinliği konusunda-ki verilerimiz yetersizdir ancak tümörün viral neoantijenlerle birlikteliği göz önüne alındığında, ICI tedavisi KS’de potansiyel bir tedavi alter-natifi olabilir. Hastamızda olduğu gibi, kemoterapi toleransı iyi olma-yacağı düşünülen KS hastalarında immünoterapi tedavisi bir seçenek olarak akılda tutulmalıdır.Anahtar Kelimeler: Kaposi Sarkoma, Anti-PD1 Immunoterapi, İmmun Kontrol Noktası İnhibitörü

Kaynakça1. Stiller CA, Trama A, Brewster DH, et al. Descriptive epidemiology of KS in

Europe. Report from the RARECARE project. Cancer Epidemiol 20142. Saller, J., Walko, C. M., Millis, S. Z., et al. Response to Checkpoint Inhibitor

Therapy in Advanced Classic Kaposi Sarcoma: A Case Report and Immunogenomic Study JNCCN 2018

3. Pourcher V, Desnoyer A, Assoumou L, Lebbe C, Curjol A, MarcelinAG, et al. Phase II trial of lenalidomide in HIV-infected patients with previously treated Kaposi’s sarcoma: results of the ANRS 154 lenakap trial. AIDS Res Hum Retroviruses 2017

4. Paydas S, Bagir EK, Deveci MA, Gonlusen G. Clinical and prognostic significance of PD-1 and PD-L1 expression in sarcomas. Med Oncol 2016

5. Beldi-Ferchiou A, Lambert M, Dogniaux S, et al. PD-1 mediates functional exhaustion of activated NK cells in patients with Kaposi sarcoma. Oncotarget 2016

6. Host, K.M., Jacobs, S.R., West, J.A., Zhang, Z.G., Costantini, L.M., Stopford, C.M., Dittmer, D.P., Damania, B., 2017. Kaposi’s sarcoma-associated herpesvirus increases PD-L1 and proinflammatory cytokine expression in human monocytes.

7. Abiko K, Matsumura N, Hamanishi J, Horikawa N, Murakami R, Yamaguchi K, Yoshioka Y, Baba T, Konishi I, Mandai M. 2015. IFN-gamma from lymphocytes induces PD-L1 expression and promotes progression of ovarian cancer. Br J Cancer Host KM, Jacobs SR, West JA, Zhang Z,Costantini LM, Stopford CM, Dittmer DP,Damania B. 2017. KSHV increases PD-L1 and proinflammatory cytokine expression inhuman monocytes.

biyopsiler alınarak batın yıkaması yapıldı. Patoloji sonucu konjesyon, hafif kronik inflamasyon geldi. hormon reseptörleri pozitif hasta letro-zol 2,5 mg/gün TB ile takibe alındı. Asemptomatik olan hastanın sol overdeki kistik lezyonun izlem döneminde stabil olduğu görüldü.

Sonuç: endometrial stromal sarkomlar morfolojik atipi ve prolife-ratif aktivitelerine göre düşük dereceli ve yüksek dereceli olarak sınıf-landırılmaktadırlar. Genellikle iyi prognoza sahip düşük dereceli en-dometrial stromal sarkomların yaklaşık % 50’sinde ilk tedaviden yıllar sonra nüks veya metastaz tespit edilebilmektedir. Nüks ve metastaz geliştiğinde ana tedavi cerrahi olup, östrojen ve progestin reseptörleri-nin varlığı nedeniyle hormonal tedaviden fayda görmektedirler.Anahtar Kelimeler: düşük dereceli endometrial stromal sarkom, kardi-yak trombüs, metastaz

Kaynakça1. Asada, Y., Isomoto, H., Akama, F., Nomura, N., Wen, C.Y., Nakao, H., Murata,

I., Toriyama, K. and Kohno, S., 2005. Metastatic low-grade endometrial stromal sarcoma of the sigmoid colon three years after hysterectomy. World journal of gastroenterology: WJG, 11(15), p.2367.

2. Norris HJ, Taylor HB. Mesenchymal tumors of the uterus. I. A clinical and pathological study of 53 endometrial stromal tumors. Cancer. 1966;19:755–66.

3. Leath CA, 3rd, Huh WK, Hyde J, Jr, Cohn DE, Resnick KE, Taylor NP, et al. A multi-institutional review of outcomes of endometrial stromal sarcoma. Gynecol Oncol. 2007;105:630–4.

4. Bodner K, Bodner-Adler B, Obermair A, Windbichler G, Petru E, Mayerhofer S, et al. Prognostic parameters in endometrial stromal sarcoma: a clinicopathologic study in 31 patients. Gynecol Oncol. 2001;81:160–5.

Şekil 1: Sol overde kistik lezyon

P-227 Sarkomlar

ANTİ-PD1 İMMÜNOTERAPİ TEDAVİSİ İLE TAM YANIT ELDE EDİLEN METASTATİK KAPOSİ SARKOMA OLGUSU

Engin Çeşmeci1, Deniz Can Güven2, Burak Yasin Aktaş2, Sercan Aksoy2

1Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Kaposi sarkomu (KS), insan herpesvirus 8 (HHV-8) ile ilişkili olan ve en sık immünsupresif hastalarda görülen anjiyoproliferatif bir malignitedir. Özellikle ileri yaş hastalarda, immünsupresyon ve HIV ile ilişkisiz klasik KS vakaları da görülmektedir. Klasik KS vakalarının çoğu alt ekstremitelerde kutanöz lezyonlar ile tanı almakta ve indolen bir se-yir göstermektedir. İleri evre vakalarda ise sistemik kemoterapi başlıca tedavi seçeneğidir. Son dönemde viral neoantijenler içeren bu tümör-lerde immün kontrol noktası inhibitörlerinin (ICI) kullanılabileceği fikri ortaya atılmıştır ancak bu konudaki tecrübe son derece yetersiz olup

179

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

evresi pT3 olarak belirlenmiştir. Operasyon sonrası çekilen Toraks BT’si normal sınırlarda iken Abdomen BT’de ise iliak ven komşuluğunda 12 mm çaplı bir adet lenfadenopati saptanmıştır. Ocak 2019’da yapılan PET-BT’de mediastende ve abdomende lenf nodlarında, her iki akci-ğerde ve sağ skrotumda patolojik aktivite artışları saptanmıştır. Mer-kezimize başvuran hastaya 6 kür Vinkristin-Adriamisin-Siklofosfamid (VAC) verilmiştir. Tedavi sonrası Mayıs 2019’da çekilen PET-BT’de ise sağ skrotumda ve sol hiler bölgede öncekine göre boyutları ve aktivite tutulumları azalmış iki lezyon dışında normal 18F-FDG tutulumu sap-tanmış, hasta remisyonda kabul edilmiştir (Şekil 1). Haziran 2019’da muayenede sağ skrotal kitle saptanan hastaya Temmuz 2019’da nüks kitle eksizyonu yapılmıştır. Ağustos 2019’da yapılan PET-BT’de, her iki akciğerde yaygın multipl odakta, mediastinal ve intraabdominal lenf nodlarında patolojik 18F-FDG tutulumları görülmüş, takibinde hasta-ya 6 kür İfosfamid-Mesna-Etoposid (İME) verilmiştir (Şekil 2). Tedavi sonrası Aralık 2019’da çekilen PET-BT’de akciğerlerde birkaç odakta düşük düzeyde fokal 18F-FDG tutulumları ile subkarinal alanda ve bila-teral hiler bölgede hafif fokal artmış aktivite birikimleri gözlenmiştir. Her iki akciğerde, mediastende ve abdomende lenf nodlarında tanımlanan aktivite birikimlerinin gerilediği dikkati çekmiş, tedavi yanıtı ile uyumlu olarak değerlendirilmiştir (Şekil 3). Hasta; Tıbbi Onkoloji, Radyasyon Onkolojisi, Nükleer Tıp bölümleri ile birlikte değerlendirilmiş ve hasta-nın yüksek doz kemoterapi ve otolog kök hücre naklinden fayda görme-yeceği kararına varılarak izleme alınması, nüks durumunda kurtarma kemoterapisi için değerlendirilmesi planlanmıştır.

Tartışma: Erişkin çağdaki rabdomyosarkomlarda, çeşitli vaka seri-lerinde 5-yıllık sağkalım %21-%56 arasında bildirilmiştir (2). En önemli prognostik faktörler hasta yaşı, tümör boyutu, hastalığın yaygınlığı ve cerrahi sınır durumudur. Çocuklarda görülen rabdomyosarkomların aksine, histolojik alt tip ve sağkalım arasında ilişki saptanmamıştır (3). Paratestiküler rabdomyosarkomlarda ise lokalize hastalıkta kombine tedavilerle 5-yıllık sağkalım %94,6 iken, metastatik hastalıkta bu oran %22,2 olarak gözlenmiştir (4). Hastamızda da literatürle uyumlu ola-rak, erken nüks ve metastazlar gözlenmiştir. 1. basamak VAC sonrası çok erken dönemde sistemik progres olması, 2. basamak İME ile elde edilen parsiyel yanıtın uzun süreli olmayacağını düşündürmektedir.Anahtar Kelimeler: Rabdomyosarkom, Embriyonel, Nüks, Erişkin, Sarkom

Kaynakça1. Goldblum J. Enzinger and Weiss’s Soft Tissue Tumors. 2014, p. 601. New York,

USA: Mosby-Elsevier.2. Ferrari A, Dileo P, Casanova M, Bertulli R, Meazza C, Gandola L, et al.

Rhabdomyosarcoma in adults. A retrospective analysis of 171 patients treated at a single institution. Cancer. 2003;98(3):571-80.

3. Hawkins WG, Hoos A, Antonescu CR, Urist MJ, Leung DH, Gold JS, et al. Clinicopathologic analysis of patients with adult rhabdomyosarcoma. Cancer. 2001;91(4):794-803.

4. Ferrari A, Bisogno G, Casanova M, Meazza C, Piva L, Cecchetto G, et al. Paratesticular rhabdomyosarcoma: report from the Italian and German Cooperative Group. Journal of clinical oncology. 2002;20(2):449-55.

Şekil 1: Mayıs 2019 tarihli PET-BT

Şekil 2: Ağustos 2019 tarihli PET-BT

Şekil 1: 12 kür nivolumab sonrası yanıt değerlendirme FDG PET BT

Şekil 2: Tedavi Öncesi Tümör Yükü Değerlendirme FDG PET BT

P-228 Sarkomlar

ERKEN DÖNEMDE NÜKS EDEN SKROTAL YERLEŞİMLİ YETİŞKİN EMBRİYONEL RABDOMYOSARKOM OLGUSU

Ilgın Akbıyık1, Okay Kılınç2, Elif Berna Köksoy1, Yüksel Ürün1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş: Rabdomyosarkomlar, çocuklukta sık görülen tümörlerden olmakla birlikte, erişkinlerde nadirdir. Yumuşak doku sarkomları eriş-kin çağdaki malignitelerin %1’ini, rabdomyosarkomlar ise tüm yumu-şak doku sarkomlarının %2-5’ini oluşturur (1).

Olgu: 21 yaşındaki erkek hastaya Eylül 2018’de sağ testiste kitle ile başvurusunda orşiektomi yapılmıştır. Kitlenin patolojisi, embriyonel tip rabdomyosarkom ile uyumlu olarak değerlendirilmiş; çevre dokulara ve spermatik korda invazyonu olan ve cerrahi sınırı pozitif bulunan kitlenin

180

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 1

Şekil 2: Kontrast sonrası alının T1 ağırlıklı görüntülerde kitlenin süperior solid komponentinde kontrast tutulumu izlenmekte

P-231 Sarkomlar

ALVEOLAR SOFT PART SARKOM (ASPS): OLGU SUNUMU

Mustafa Başak1, Deniz Tataroğlu Özyükseler2, Hatice Odabaş2, M. Emre Yıldırım2

1Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi 2SBÜ. Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş – AMAÇ: Tüm yumuşak doku sarkomlarının içinde %1’den az görülür. ASPS’nin, der(17)t(X:17)(p11;p25) translokasyonu ile ASPL–TFE3 füzyon geni oluşumuyla gerçekleştiği artık bilinmekte-dir. Sıklıkla kadınlarda görülmektedir (%60). En sık uyluk ve kalçada lokalizedir (çocuklarda baş boyun yerleşimi anlamlı sıklıkta). Indolan bir seyri olmasına karşın geç ve yaygın metastazla karakterizedir. En yaygın metastaz bölgeleri akciğer ve kemik; nadiren meme gibi atipik bölgelere de metastaz yapabilmektedir. Adjuvan kemoterapinin yararı gösterilememiş ancak radyoterapinin lokal nüksü azaltıcı rolü olabile-ceği düşünülmektedir. Genel sağkalım oranları 2 yılda %70, 5 yılda %60, 10 yılda %38, 20 yılda ise %15’tir.

Olgu: 29 Yaşında erkek hasta sol bacakta çap artışı ve ağrı ne-deniyle başvurmuştur. Kitle nedeniyle sol uyluk medial eksizyonu yapılan hastanın patolojik incelemesinde Alveolar Soft Part Sarkom (Tm: 9.5 cm, yaygın vaskuler invazyon mevcut, cerrahi sınır: negatif) olarak geldi. Operasyon sonrası çekilen PET- CT de her iki akciğerde milimetrik FDG tutmayan metastaz lehine multipl nodüller görülmesi nedeniyle konsey kararıyla birinci seride IMA başlanan hastanın 3 kür sonrası kontrolünde akciğerdeki metastazların progrese olması üzerine

Şekil 3: Aralık 2019 tarihli PET-BT

P-229 Sarkomlar

PRİMER KARDİYAK SİNOVYAL SARKOM: VAKA SUNUMU

Mehmet Murat Zerey1, Abidin Kılınçer2, Orhan Önder Eren1, Özge Keskin1

1Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Radyoloji Anabilim Dalı

Giriş: Sinovyal sarkom, yumuşak doku sarkomları arasında yakla-şık %10 sıklıkta saptanan nadir görülen bir tümördür. Primer kardiyak sinovyal sarkom ise çok daha nadir görülmekte olup, kardiyak sar-komların yaklaşık %5’ini ve tüm kardiyak tümörlerin <%1’ini oluş-turmaktadır. Hastalar halsizlik, çarpıntı, nefes darlığı gibi spesifik ol-mayan şikayetlerle başvurmaktadır. Bu vakada hastanemizde primer kardiyak sinovyal sarkom tanısı konulan hasta sunulmaktadır.

Olgu: 34 yaşında erkek hasta iki aydır olan efor dispnesi nedeniyle kardiyoloji polikliniğine başvurmuş. Yapılan ekokardiyografisinde pe-rikardda kitle saptanması üzerine toraks mediasten manyetik rezonans görüntülemesi (MRG) yapılmış. Toraks-mediasten MRG’de perikard içerisinde en geniş boyutları 98x85x113 mm ölçülen kistik ve solid komponenti olan lezyon saptandı. Lezyonun içerisinde bazıları yoğun içerikli bazılarında seviyenlenme bulunan kistik alanlar mevcuttu. Bu alanın süperiorunda yaklaşık 3x6 cm boyutunda T2 sekansında hipo-intens kontrast tutulumu gösteren solid alanlar izlenmişti. Kitle düzgün konturlu olup sağ ventrikül ve sağ atriuma belirgin bası etkisi izlenmiş-ti. Perikardda kalınlığı 2.5 cm’ye ulaşan effüzyon ve sağ hemitoraksta 3 cm’ye ulaşan effüzyon gözlenmişti. Yapılan frozen incelemede ma-lignite görülmesi üzerine hastaya mediastinal tümör eksizyonu yapıl-dı. Patoloji sonucu intraperikardiyal alanda iğsi hücreli monofazik tip sinovyal sarkom olarak geldi. Hastaya çekilen FDG- PET/BT’de (flu-rodeoksi glukoz pozitron emisyon tomografi) metastaz saptanmadı. Hastaya adjuvan ifosfomid, mesna, adriamisin kemoterapisi verildi. Sonrasında tedavisiz izleme geçildi.

Sonuç: Sinovyal sarkom daha çok genç erişkin ve çocuklarda ekstremitelerde görülmekle birlikte nadir de olsa primer olarak kalp-te de görülebilmektedir. Primer kardiyak sinovyal sarkomda tümörün basısına ve hızlı proliferasyonuna bağlı ölüm bildirilmiştir. Literatür-de kardiak sarkomlarla embolik olayların birlikte olduğu vakalar ta-riflenmiştir. Cerrahiye uygun hastalarda öncelikle tam rezeksiyon ile tümör çıkarılmalıdır. Rezeksiyon sonrası hastaya kemoterapi ve/veya kemoradyoterapi verilmektedir. Adjuvan tedavi ile rekürrens riski azalmaktadır. Primer kardiyak sinovyal sarkomda tedavi stratejileri geliştirme ve özellikle hedefleyici tedavi konusunda çalışmalar devam etmektedir. Anahtar Kelimeler: sinovyal sarkom, kardiak tümör, mediasten

Kaynakça1. Case report - Cardiac general Primary cardiac synovial sarcoma. Muhammad

Talukdera, Lyle Joycea, Randolph Marksb, Keith Kaplan. Interactive CardioVascular and Thoracic Surgery 11 (2010) 490–492

2. Infiltrating Cardiac Synovial Sarcoma Presenting as Acute Cerebrovascular Accident Kelechukwu U. Okoro, Matthew D. Roby,David C. Sane,and Robert E. Budin. Case Reports in Medicine Volume 2017

3. Primary cardiac synovial sarcoma that was continuous with the mitral valve caused severe thrombocytopenia: a case report Zhang et al. Journal of Cardiothoracic Surgery (2019) 14:30

181

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-232 Sarkomlar

PRİMER DALAK ANJİOSARKOMU OLGUSU

Mustafa Serkan Alemdar1, Sema Sezgin Göksu1

1Akdeniz Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji

Giriş: Dalak anjiosarkomları splenik vaskuler endotelden kaynak-lanan agresif seyirli nadir görülen malign mezenkimal tümördür. Yu-muşak doku sarkomlarının %1’den daha azını oluşturmaktadır. Ge-nellikle 40 yaşından sonra tanı konulmakta olup cinsiyetler arasında görülme sıklığı açısından farklılık bulunmamaktadır. Çoğunlukla dalak rüptürüne bağlı akut batın semptomları ile tanı konulmaktadır. Ancak bazı vakalar radyolojik tetkikler sırasında insidental olarakta saptana-bilir. En sık semptom karın ağrısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Sple-nektomİ uzun dönem hastalıksız sağkalım sağlama potansiyeli olan tek küratif tedavi yöntemidir. Adjuvan kemoterapi ve radyoterapiye çok yüksek oranda direnç bulunmaktadır. Prognozu oldukça kötü olup vakaların yaklaşık %80’i 6 aydan daha kısa yaşamaktadır. Akde-niz Üniversitesi Hastanesi’nde takip ettiğimiz dalak anjiosarkom tanılı hastamızı nadir görülmesi ve median sağkalım süresinden daha uzun süredir takibimizde olması nedeniyle sunmak istedik.

Olgu: 64 yaşında kadın hasta Mart 2018 tarihinde sol yan ağrısı şikayetleri olması ve eşlik eden anemi bulgusu olması üzerine tetkik edilmiş, batın tomografisi çekilmiştir. Batın tomografisinde dalak pa-rankiminde en büyüğü yaklaşık 8.5 cm ulaşan multipl yer yer birbi-riyle birleşmeye eğilimli hipodens solid lezyonlar izlenmiştir. Hastaya genel cerrahi tarafından Nisan 2018’de tanısal amaçla splenektomi yapılmıştır. Splenektomi patolojisinde yüksek dereceli anjiosarkom raporlandırılmıştır. Hastaya metastaz taraması için yapılan PET-CT’de sağ aksiller subsantimetrik multiple hipermetabolik lenf nodları gözlenmiştir(SUVmax:8.6, metastaz?), anterior mediastende büyüğü-nün kısa aksı 8 mm olan hipometabolik ve minimal hipermetabolik lenf nodları ve sol akciğerde öncelikle benign lezyon olarak değer-lendirilen nodüler lezyon izlenmiştir(SUVmax:3.5, reaktif/metastaz?). Bu sonuçlarla hastaya İfosfamid-Mesna-Adriamisin tedavisi 6 kür verilmiştir. Hastaya 4. kür sonunda PET-CT çekilmiş ve daha önceki lezyonlarda tedavi yanıtı ile uyumlu değişiklikler olması üzerine tedavi 6 küre tamamlanmıştır. Mayıs 2019’da hastanın kontrol amaçlı çeki-len tomografilerinde akciğerde nodüler lezyonun boyutunda artış ve karaciğerde yeni hipodens nodüler lezyon saptanması üzerine PET-CT çekilmiştir. PET-CT’de metastaz ile uyumlu yeni kemik lezyonları olması üzerine progresyon olarak değerlendirilmiştir. Hastaya mevcut bulgularla Haziran 2019’da Gemsitabin-Dosetaksel tedavisi başlan-mıştır, Kasım 2019’da tedavi 6 küre tamamlanmıştır. Hastanın takiple-ri kliniğimizde devam etmektedir.

Tartışma: Dalak anjiosarkomları oldukça agresif seyirlidir. Patoge-nezi bilinmemektedir. Tüm tedavilere rağmen median genel sağkalım 6 aydan kısadır. Erken tanı ve tedavi oldukça önemlidir. Bizim vaka-mızda cerrahi sonrası 2 basamak kemoterapi ile median genel sağka-lımın üzerine çıkılmış olması nedeniyle sunduk.Anahtar Kelimeler: Anjiosarkom, Dalak, Splenektomi

P-233 Sarkomlar

NADİR GÖRÜLEN PARATESTİKÜLER LİPOSARKOM VAKASI

Özde Melisa Celayir1, Fatih Selçukbiricik1, Hamza Uğur Bozbey1, Buket Bayram1, Nil Molinas Mandel1

1Koç Üniversitesi, Tıbbi Onkoloji Bölümü

73 yaşında erkek hasta sol testiste ağrılı şişlik şikayeti ile başvurdu. Fizik muayenede sol testis dışında yaklaşık 15x10x5 cm büyüklüğün-de kilte palpe edildi. USG’de sol ekstra testiküler düzgün sınırlı, hipo-ekoik kitle ile uyumlu görünüm saptandı. Skortal MRG’de sol hemisk-

sunitinib tedavisine geçildi. İlk operasyondan 8 ay sonra operasyon lojunda nüks nedeniyle hasta tekrar opere edildi. Üçüncü basamak tedavi olarak gemsitabin+dosetaksel başlandı, 3 kür sonrası akciğer metastazlarında progresyon olması üzerine hastaya endikasyon dışı onayla pazopanib tedavisi başlandı. Tedavinin 20. ayında tam yanıtlı olarak takipte iken kranial metastaz gelişti. Bu bölgeye lokal radyote-rapi uygulandı.

Bulgular: Patoloji; Alveolar Soft Part SarkomSonuç: Hastalık kranial radyoterapi sonrası sistemik olarak kontrol

altında olduğundan halen pazopanib tedavisi tedavinin 22. ayında devam etmektedir. Alveolar Soft Part Sarkom nadir görülen bir durum olmasının yanında öngörülemeyen bir klinik seyre sahip olabilmekte-dir.Anahtar Kelimeler: Alveolar Soft Part Sarkom, Pazopanib

Şekil 1

Şekil 2

182

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

gelişerek NPA protokolü uygulanması, effüzyonlarına yönelik boşaltıcı ve azaltıcı müdahalelere;tüm destek tedavilere rağmen exitus oldu.

Tartışma: DKYHT, tanımlanmasından bu yana artan olgu sayıla-rına rağmen nadir bir hastalık olduğundan ayırıcı tanıda lenfomalar ve diğer küçük mavi yuvarlak hücreli tümörlerle karışabilmektedir.Tanısıyla birlikte tedavisinde de zorluklar mevcuttur.Agresif gidişli DKYHT tedavisinde kemoterapi,tümör debulking,total abdominal pelvik radyasyon tedavisi,HİPEC,yüksek doz kemoterapi kullanılabil-mekle beraber hala kısa sağkalımlar sağlanabilmektedir. En iyi sağka-lım kombine tedavi modaliteleri ile elde edilir.Hastalığın tanı sürecinde farkındalığın artmasına ve tedavi sürecinde de sağkalımı arttıran yeni tedavi yaklaşımlarına ihtiyaç bulunmaktadır.Anahtar Kelimeler: desmoplastik küçük yuvarlak hücreli tümör,sarkom,ewing,nadir

Kaynakça1. Two autopsy cases of desmoplastic small round cell tumor.Yamamoto Y,

Nishijima-Matsunobu A, Hiroshima Y, Enomoto K, Inoue M, Muto O, Suzuki M, Nanjo H, Shibata H, Omori Y.Pathol Int. 2020 Jan 15. doi: 0.1111/pin.12897

2. A case of submandibular desmoplastic small round cell tumor: Diagnostic and management approaches to an atypical presentation of a rare tumor.Rubinstein JD, Gupta A, Szabo S, Pressey JG.Pediatr Blood Cancer. 2020 Jan 11:e28178. doi: 10.1002/pbc.28178.

3. Schildhaus HU, Evert M. [Round-cell sarcomas]. Pathologe. 2019 Jul;40(4):366-380. doi: 10.1007/s00292-019-0633-0. Review. German.

4. Can we cure patients with abdominal Desmoplastic Small Round Cell Tumor? Results of a retrospective multicentric study on 100 patients.Honoré C, Delhorme JB, Nassif E, Faron M, Ferron G, Bompas E, Glehen O, Italiano A, Bertucci F, Orbach D, Pocard M, Quenet F, Blay JY, Carrere S, Chevreau C, Mir O, Le Cesne A; French Network for Rare Peritoneal Malignancies (RENAPE), French Sarcoma Clinical Network (NETSARC).Surg Oncol. 2019 Jun;29:107-112. doi: 10.1016/j.suronc.2019.04.002. Epub 2019 Apr 15

5. A national analysis of patterns of care and outcomes for adults diagnosed with desmoplastic small round cell tumors in the United States.Gani F, Goel U, Canner JK, Meyer CF, Johnston FM.J Surg Oncol. 2019 Jun;119(7):880-886. doi: 10.1002/jso.25426. Epub 2019 Mar 6.

P-235 Sarkomlar

BEYİN VE DUODENUM METASTAZLI UTERİN LEIOMYOSARKOM TANILI OLGU

Eren Engin Kavak1, Eda Eylemer Mocan1, Elif Berna Köksoy1, Güngör Utkan1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Uterin leiomyosarkom, uterus düz kaslarından köken alan nadir görülen agresif bir tümördür. Tanı anında evresi ne olursa ol-sun diğer kanser türlerine göre rekürrens sıklığı yüksektir (1). Sıklıkla akciğer, karaciğer, abdomen ve pelvise metastaz yapar (2). Kemik ve beyin metastazı oldukça nadir görülür.

Olgu: 59 yaşında kadın hasta nisan 2018 tarihinde vajinal kanama nedeniyle kadın hastalıkları bölümünde değerlendirilip opere oldu. TAH+BSO+PELVİK LENF NODU DİSEKSİYONU+OMENTEKTOMİ yapıldı. Patolojisi uterin leiomiyosarkom olarak geldi. Eş zamanlı çe-kilen toraks BT sinde de metastaz saptandı. IMA (ifosfamid, mesna, adriyamisin) tedavisi başlandı. 4 kür sonrası yapılan görüntülemele-rinde akciğerdeki metastazları progrese olması üzerine Gemsitabin + Docetaksel kemoterapisine geçildi. 4 kür sonrası yapılan tomografik görüntülemelerinde akciğerdeki metastatik nodüller stabil olarak sap-tandı ve kemoterapi 8 küre tamamlandı. Çekilen görüntülemelerin-de akciğerdeki nodüller stabil olarak değerlendirildi. Takiplerinde 4 ay sonra akciğer metastazlarında boyut artışı saptandı ve pazopanib tedavisine geçildi. tedavi altında ken 4 ay sonra çekilen görüntüle-melerinde akciğerdeki metastazlarda miks yanıt belirlendi ve tedaviye devam edildi. DVT ile komplike oldu ve düşük molekül ağırlıklı hepa-rin (DMAH) başlandı. Pazopanib ve DMAH tedavilerini alıyorken üst GIS kanama ile komplike oldu. Pazopanib ve DMAH kesildi. Yapılan endoskopisinde duodenum 2. Kısmında 3 cm lik kitle saptandı. Bi-yopsisi leiomyosarkom olarak sonuçlandı. Eş zamanlı gelişen baş ağ-

rotumda en geniş boyutu CC 98 mm, AP 50mm olan lobule konturlu kontrastlı serilerde hafif periferik heterojen ve kistik komponentleri bulunan lezyon izlenmektedir sonucu alındı. 27.12.2018 tarihinde sol yüksek orşiektomi ve kitle eksizyonu operasyonu yapıldı. Histopato-lojik değerlendirmede desmin ve MDM2 (SPM14) pozitif, SMA (1A4) membranöz patternde pozitif bulundu, Myosarkomatöz farklılaşma gösteren yüksek dereceli dediferansiye paratestiküler liposarkom ile uyumlu sonuç alındı. 6 kür Dosetaksel + Gemsitabin tedavisi veril-di. 27.07.2019 tarihinde yapılan Toraks BT’de en büyüğü sağ alt lob apikal segmentte 12 mm ölçülen her iki hemitoraksta multiple metas-tatik nodül saptanması üzerine 6 kür Adriamisin + Ifosfamide tedavisi verildi. 10.12.2019 tarihinde yapılan kontrol görüntülemelerde sol di-afragma krusu komşuluğunda yeni gelişen malign karakterde lezyon, sol frenik zincir ve parakardiak alanda progrese lenfadenopatiler ve progrese plevral metastazlar saptanması üzerine Trabectidin tedavisi-ne geçildi. Hasta 2. Trabectidine tedavisi 30.01.2019 tarihinde verildi. Paratestiküler liposarkom oldukça nadir görülen bir paratestiküler sar-kom tipidir. Liposarkom ayırıcı tanısı yapıldıktan sonra agresif tedavi verilmesi prognozu iyileştirebilir.Anahtar Kelimeler: Paratestiküler liposarkom, dediferansiye liposar-kom

P-234 Sarkomlar

NADİR GÖRÜLEN DESMOPLASTİK KÜÇÜK YUVARLAK HÜCRELİ TÜMÖR OLGUSU

Seray Saray1, Utku Oflazoğlu1, Yaşar Yıldız1, Yakup Boyraz2, Ahmet Alacacıoğlu1, Yüksel Küçükzeybek1, Tarık Salman1

1İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı

Giriş: DKYHT ilk kez 1989 yılında tanımlanmış immünohistokim-yasal olarak epitelyal, mezenkimal ve nöral diferansiyasyon bulguları gözlenen küçük undiferansiye hücre gruplarıyla karakterize nadir bir neoplazmdır. Birçok malignite ile histopatolojik ortak özellikleri ne-deniyle ayırıcı tanısı zor olabilir.Karakteristik translokasyon t(11; 22)EWSR1-WT1 gösterilmesi tanıda yardımcıdır.Sıklıkla genç erişkin er-kek ve çocuklarda peritoneal tutulumla giden agresif bir malignite ol-duğundan hızlı tanı ve tedavisi önemlidir.Aşağıda kliniğimizde takipli olgumuz sunulmaktadır.

Olgu: 18 yaş bilinen kronik hastalığı olmayan erkek hasta 2 aydır olan karında şişlik,ağrı ve göğüs ağrısı şikayetleri ile hastanemiz da-hiliye kliniğine yatırıldı.Görüntülemelerinde batında yaygın assit, sağ parakardiyak alanda 33x25 mm,porta hepatiste 9 cm çaplı lenfadeno-pati lehine solid kitleler, karaciğer sağ lobda metastatik kitleler,bilateral internal mammarian zincirde,mediastende paraaortakaval multipl lenfadenopatiler ve peritonitis karsinomatoza saptanan olgunun periton biyopsisi yapılarak ‘Malign Yuvarlak Hücreli Tümör’ tanısı kondu.Geniş immünohistokimyasal panel uygulandı ve CyclinD1 ile SOX11 pozitifliği saptandı fakat materyal alt tip tayini için yetersiz görüldü.Hematoloji ve onkoloji kliniklerimizce değerlendirilen hasta-ya rebiyopsi,lenf nodu biyopsisi planlamıştı fakat agresif klinik gidişi nedeniyle ve resmi tatil nedenli patoloji sonuçlanamadığından lenfo-ma ön tanısıyla CHOP kemoterapisi verildi.Sonrasında ikinci periton trucut biyopsi sonuçlanarak hasta ‘Desmoplastik Yuvarlak Hücreli Tümör ’ tanısı aldı.SYT-SS18 ve EWSR-FLi yeniden düzenlenmesi saptanmadı;lenfoma paneli, myogenin ve myoD1 negatif saptandı.Lenfoma ve diğer yuvarlak hücreli sarkomlar ekarte edildi.Karakteris-tik translokasyon t (11; 22) EWSR1-WT1 gösterildi. Hastaya kesin tanı sonrası İE-VAC kemoterapi protokolü (İfosfamid,Etoposid,Vinkristin,Doksorubisin,Siklofosfamid )uygulanmaya başlandı.2 kür VAC 2 kür İE protokolü süresince, kliniği ve görüntülemeleri stabil gitmekte olan hasta, hızlı bir klinik kötüleşme sonrası nötropenik ateş tanısı alarak yatırıldı.İzlemde hızlı bir progresyon,yaygın assit ve plevral effüzyon

183

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

metastatik osteosarkomda; regorafenib plasebo ile karşılaştırılmış ve mPFS sırasıyla 16 ve 4 hafta olarak izlenmiştir. 2.a yda ise regora-fenib alan hastaların %65’i progresyonsuzdur[7]. Benzer SARC024 çalışmasında,regorafenib alan hastaların mPFS’si 3.6 aydır [8]. Re-gorafenib ile parsiyel yanıt oranları sırasıyla %7.6 ve %13.6’tür. Re-gorafenibin sitotoksik kemoterapiden sonra tekrarlayan,metastatik osteosarkomlu hastalarda klinik olarak anlamlı antitümör aktivitesi ve hastalık progresyonunu geciktirmedeki olumlu etkisi gösterilmiştir. Regorafenib, metastatik osteosarkomlu hastalarda hastalık seyrinde daha erken kullanılmak üzere değerlendirilebilir.Anahtar Kelimeler: metastatik osteosarkom, regorafenib,

Kaynakça1. Berger, M.et al.,Phase 2 trial of two courses of cyclophosphamide and etoposide

for relapsed high-risk osteosarcoma patients (Cancer (2009) 115,(2980-2987)). Cancer, 2009.

2. Song,B.S,et al.Gemcitabine and docetaxel for the treatment of children and adolescents with recurrent or refractory osteosarcoma: Korea Cancer Center Hospital experience. Pediatric blood & cancer, 2014. 61(8)

3. DuBois,S.G,et al.,Phase I and pharmacokinetic study of sunitinib in pediatric patients with refractory solid tumors: a children’s oncology group study. Clinical Cancer Research, 2011.

4. Pacey,S.,et al.Efficacy and safety of sorafenib in a subset of patients with advanced soft tissue sarcoma from a Phase II randomized discontinuation trial. Investigational new drugs, 2011.

5. Mir,O.,et al.Safety and efficacy of regorafenib in patients with advanced soft tissue sarcoma (REGOSARC): a randomised, double-blind, placebo-controlled, phase 2 trial. The lancet oncology, 2016.

6. Chen,D.et al.A systematic review of vascular endothelial growth factor expression as a biomarker of prognosis in patients with osteosarcoma. Tumor Biology, 2013.

7. Duffaud,F.,et al.Efficacy and safety of regorafenib in adult patients with metastatic osteosarcoma: a non-comparative, randomised, double-blind, placebo-controlled, phase 2 study. The lancet oncology, 2019.

8. Davis,L.E., et al.Randomized double-blind phase II study of regorafenib in patients with metastatic osteosarcoma. Journal of Clinical Oncology, 2019.

Şekil 1: Regorafenib Öncesi PET-CT

rısı ve kusma şikayetleri nedenli çekilen kranial MR görüntülemesinde Serebellum solunda 14 mm çapında nodüler lezyon, Sol mandibula başında ve sağ parietal kemikte milimetrik nodüler lezyonlar, Sağda pterigoid kaslar içinde, solda posterior paraspinal metastaz lehine de-ğerlendirlen lezyonlar, Sağda verteks düzeyinde frontoparietalde lep-tomeningal alanda kontrastlanan nodüler lezyonlar izlendi. posterior fossada kitlesi olan semptomatik hasta beyin cerrahisi tarafından ope-re edildi. Patolojsi leiomiyosarkom ile uyumlu geldi. Hastaya trabec-tedin tedavisi planlandı. ECOG performans skoru 3-4 olan hastaya sistemik kemoterapi verilemeden, hasta ex oldu.

Tartışma: uterin leimyosarkom vakalarında duodenum ve beyin-de kitlesel metastazlar oldukça nadir görülür. Bizim vakamızda iki me-tastaz bölgesi de hastada belirgin semptom yaratmıştı ve semptamlara yönelik endoskopik ve cerrahi işlemler uygulandı.Anahtar Kelimeler: uterus, leimyosarkom, metastaz, beyin, duodenum

Kaynakça1. D’Angelo E, Prat J. Uterine sarcomas: a review. Gynecol Oncol 2010; 116:131.

P-236 Sarkomlar

REGORAFENİB İLE TEDAVİ EDİLEN NÜKS METASTATİK OSTEOSARKOM OLGUSU

Bengü Dursun1, 2, Sevinç Ballı1, 2, Ender Kalacı1, 2, Ilgın Akbıyık1, 2, Emre Yekedüz1, 2, Engin Eren Kavak1, 2, Eda Eylemer Mocan1, 2, Elif Berna Köksoy1, 2, Hakan Akbulut1, 2, Ahmet Demirkazık1, 2, Filiz Çay Şenler1, 2, Güngör Utkan1, 2, Yüksel Ürün1, 2

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Ankara Üniversitesi Kanser Araştırma Enstitüsü

Giriş:Metastatik osteosarkomda birinci basamak tedaviyi takiben tekrarlayan hastalık için standart bir yaklaşım yoktur.İkinci basamak ve sonrasında kullanılan kemoteröpatik ajanlarla median progresyon-suz sağkalım 4 aydan az,objektif yanıt oranları ise %3-29 arasındadır.[1, 2] Anti-VEGFR inhibitörlerinin kemik sarkomlarındaki aktivitesi çeşitli çalışmalarda göstermiştir.[3-5] Burada Regorafenib ile parsiyel metabolik yanıt sağlanmış bir metastatik osteosarkom olgusunu su-nuyoruz.

Olgu: 28 yaşında erkek hasta,2006 yılında sol femur distalinden kitle eksizyonu sonucu konvansiyonel osteosarkom tanısı almıştır.Has-tada adjuvan tedavi (sisplatin, adriamisin, bleomisin, aktinomisin-d, siklofosfamid, metotreksat) aldıktan 7 yıl sonra sağ femur proksima-linde nüks ve multipl kemikte metastaz izlenmiştir. Tekrar sisplatin ve adriamisin aldıktan sonra 2015’te sağ distal femur rezeksiyonu, 2016’da sol distal femur rezeksiyonu, 2017’de sağ femur kitle eksizyo-nu yapılmıştır. 2018’de çoklu sol akciğer metastatektomi, 2019’da sağ akciğerden çoklu metastatektomi yapılmıştır. 2020’de her iki uyluk-ta osteosarkom nüksü ve sol akciğerde progresif nodüller izlenmiştir.Hastada COVID -19 enfeksiyonundan dört ay sonra düşük EF kalp yetmezliği gelişmiştir. Kardiyolojik açıdan kemoterapi riski nedeniy-le hastaya 04.2021’de regorafenib 160 mg/gün tedavisi başlanmış-tır. 1. kür sonunda LDH’nın düşme eğilimde olduğu, ALP’nin ılımlı progresif olduğu görülmüştür. Grade 3-4 toksisite izlenmemiştir. 2.kür sonunda yapılan PET-CT’de; sol uyluk orta kesimdeki lezyonun ak-tivitesinin azalmış olduğu (SUVmax:5.7 önceki 13.4), sağ skapulaki ve sol akciğerdeki lezyonların aktivitesinin belirgin derecede gerilediği izlenmiştir. Regorafenib altında metabolik parsiyel yanıt izlenen hasta-nın tedavisine 5 aydır devam edilmektedir.

Tartışma: Osteosarkomlar heterojen histolojik,genetik ve mole-küler özellikler göstermektedir. Teröpatik stratejilerin geliştirilmesine rağmen, osteosarkomların heterojen nadir kanserlerden olması, son kırk yılda sağkalımın neden iyileşmediğini açıklamaktadır. Rekürren metastatik hastalıkta optimum tedavi üzerine bir konsensus yoktur. Osteosarkomda yüksek VEGF ekspresyonunun kötü prognozla ilişkili olduğuna dair veriler bulunmaktadır[6]. Bu temelde,antianjiyogenik aktiviteye sahip Regorafenib araştırılmıştır. REGOBONE çalışmasında

184

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tartışma ve Sonuç: Mezotelyoma, mezenkimal bir neoplazdır ve periton, plevra ve perikardı döşeyen seröz hücrelerden kaynaklanır.BKPM ise bu neoplazm spekturumunda yer alan nadir ve benign pro-liferatif bir hastalıktır. Kadınlarda 5 kat daha sık görülmektedir. Pa-togenezi net değildir ancak cinsiyet, hormon, cerrahi öyküye sahip olmak suçlanan başlıca durumlardır. Perioperatif tanı koymak zordur. Spesifik bir belirteç ve gürüntüleme bulgusu yoktur. Bizim olgumuzda olduğu gibi nadir de olsa PET/CT maling neoplazilere benzer hiper-metabolik görünümler gösterebilmektedir. En uygun tedavi komp-let cerrahi rezeksiyondur. Ancak olguların %50’sinde ilk 5-27 ayda rekürens gelişmektedir. Sonuç olarak, BKPM nadir kistik proliferatif bir neoplazidir. Sadece olgu bildirimleri olup tanı ve tedavi klavuzu mevcut değildir. PET-CT bulguları enflamasyon nedeniyle pozitif olsa bile nihai tanı histopatolojik inceleme ile konmaktadır. Cerrahi sonrası rekürens nedeniyle yakın takip önerilmektedir.Anahtar Kelimeler: Benign kistik peritoneal mezotelyoma, FDG-PET/CT,

Şekil 1: Aksiyal kontrastlı BT görüntüleri . A) sağ ön duvarda mezenterde lineer ve retiküler hiperdansiteler mevcut. Ayrıca sol böbrek alt polde 7 cm kistik görünüm görünmektedir. B). Pelvik bölgede serbest mai mevcut.

Şekil 2: Hastanın Aksial 18-FDG PET/CT görüntüleri. A) Fokal-diffuz18-FDG tutulumu mezenterik alanda ve mide posterior duvarda görülmektedir. B) 18-FDG tutulumu omentumda ve anterior abdomen duvarın posteriorunda yumuşak doku düzensizlikleri şeklinde görülmektedir.

Şekil 3: Hastaya ait patolojik preparatları ve immünhistokimyasal boyaları. (A, × 200) CD68 (B, × 200), mikroskopik olarak kistik yapılar, benign görünümlü mezotel hücreler görülmektedir. H&E (C-D, X200)

Şekil 2: Regorafenib Sonrası PET-CT

P-237 Sarkomlar

FDG-PET/CT BULGULARI İLE BENİGN KİSTİK PERİTONEAL MEZOTELYOMA: BİR VAKA SUNUMU

Hacı Arak1

1Gaziantep Üniversitesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş:Benign kistik peritoneal mezotelyoma(BKPM), genelde do-ğurganlık yaştaki kadınlarda veya daha önce abdominal cerrahi öykü-sü olan hastalarda görülen nadir benign kistik proliferatif bir neopla-zidir. Standar bir tanı ve tedavi protokülü yoktur. PET-CT ‘de nadiren enflamasyon nedeniyle pozitif bulgular görülebilmekte. Bilinen en iyi tedavi cerrahi rezeksiyondur.

Olgu: 67 yaşında kadın hasta 6 aydır başlayan karında şişlik, ka-rında ağrı, kilo kaybı ve iştahsızlık nedeniyle başvurmuş. Bilinen kro-nik hastalığı yok. 10 yıl önce miyom nedeniyle TAH+BSO olmuş. Muayenesinde grad-3 assiti dışında pozitif bulgusu yok. Laboratuar testlerinde sedim:103mm/h crp:80 mg/L albümin ve hemoglobin alt sınırda olup prokalsitonin ve diğer laboratuar testler normal. Assit örnekleme sonucu eksüdatif(non-portal) özelikteydi. Anemi ve kilo kaybı nedeniyle yapılan gastroskopi ve kolonoskopi sonucu normaldı. Batın BT’de ; batında belirgin assit, sol böbrek alt polde 7 cm kist, mezenterde belirgin kirlenme bulguları mevcuttu (Şekil 1). Hastanın şikayetleri nedeniyle malignite şüphesi devam ettiğiden FDG-PET/CT istendi. PET/CT’de; özellikle batın üst yarısında ve mide posteriyorun-da omental-mezenterik ve peritoneal alanlarda fokal ve diffüz hetero-jen hipermetabolik FDG tutulumları gözlendi (Şekil 2). Multidisipliner yaklaşımla hastaya cerrahi yapılmasına karar verildi. Cerrahisinde omentektomi, peritonda ve yağ dokusunda görülen lezyonlar eksize edildi. Yapılan immünhistokimyasal değerlendirmelerden sonra nihai patoloji sonucu; benign multikistik peritoneal mezotelyoma olarak ra-por edildi (Şekil 3).

185

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Review of the Literature. Genes Chromosomes Cancer. 2020 Apr; 59(4): 217–224.

4. Mounir Yahyaoui, Mohammed Benhammou and all.. Sclerosing epithelioid fibrosarcoma: rare and serious. Pan Afr Med J. 2020; 36: 131.

5. Ajay Popli,Rajat Mahajan,Tarush Rustagi, Saransh Gupta, Vivek Verma and Hemant Gupta. Sclerosing Epithelioid Fibrosarcoma of the Coccyx: A Case Report and Review of Literature. Cureus. 2018 Apr; 10(4): e2407.

6. L Boudová 1, M Michal, Z Kinkor, V Bencík, K Husek, P Mukensnabl, M Rousarová. Sclerosing epithelioid fibrosarcoma. Cesk Patol. 2001 Nov;37(4):158-62.

7. Wei-wei Hu 1, Ri-quan Lai, Jian Wang, Xiao-dong Feng, Guang-min Li. Sclerosing epithelioid fibrosarcoma: a clinicopathologic study of eight cases. Zhonghua Bing Li Xue Za Zhi. 2004 Aug;33(4):337-41.

8. Elsa Arbajian, Florian Puls, In-depth Genetic Analysis of Sclerosing Epithelioid Fibrosarcoma Reveals Recurrent Genomic Alterations and Potential Treatment Targets. Clin Cancer Res. 2017 Dec 1;23(23):7426-7434.

Şekil 1

Şekil 2

P-239 Sarkomlar

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ ONKOLOJİ BÖLÜMÜ GİST DENEYİMİ

Ilgın Akbıyık1, Eda Eylemer Mocan1, Ender Kalacı1, Elif Berna Köksoy1, Güngör Utkan1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Gastrointestinal stromal tümörler (GİST), gastrointestinal sistemden köken alan sarkomların yaklaşık %80’ini oluşturmaktadır (1). GIST’lerin %95’i immünohistokimyasal olarak KIT tirozin kinaz reseptörü (CD117) pozitiftir ve bu bulgu tanısal olarak da önem ta-şımaktadır. GIST’lerin %75-80’inde aktive edici KIT gen mutasyon-ları saptanmakta ve bu bir tedavi hedefi olarak kullanılmaktadır.

P-238 Sarkomlar

NADİR BİR OLGU: SKLEROZAN EPİTELOİD FİBROSARKOM

Melin Aydan Ahmed1, Meltem Ekenel1, Mert Başaran1, Ayça İribaş Çelik2, Evşen Apaydın Arıkan3

1İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü, Medikal Onkoloji 2İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü, Radyasyon Onkolojisi 3İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı

Giriş: Sklerozan Epiteloid fibrosarkom (SEF) ilk kez 1995’te Meis Kindblom tarafından tanımlanan, yumuşak doku sarkomlarının nadir görülen, yavaş seyirli ancak agresif ve metastaz riski yüksek bir tü-rüdür. Daha çok yumuşak dokudan kaynaklanmakla birlikte primer kemik kökenli de olabilir. Patolojik tanısı osteosarkom, Ewing sarko-mu ve karsinomlar ile karışabilmesi nedeniyle zordur. Histolojik olarak yoğun kollojen matriks içine gömülü monomorfik epiteloid hücreler ile karakterizedir, MUC4 pozitifliği tanısaldır. Kemik dışı tutulumlarda ESWR1/CREB3L1 füzyonu tanımlanmıştır. Low grade fibromiksoid sarkom(LGFMS) ile genetik temelleri benzerdir ve hibrid olarak gö-rülebilir. Bu hibrid grup için ESWR1/CREBL2 füzyonu bildirilmiştir. Radyolojik olarak kemikte destrüksiyona yol açan kitle veya litik lez-yonlar ile karakterizedir.

Olgu: 46 yaşında erkek hasta. Ocak’ta kalça ağrıları başlayan, nisanda şikayetlerine boyun, omuz, sırt ağrısı eklenen hasta birçok kez hastaneye başvurmuş, skolyoz başlangıcı denilerek egzersiz ve analjezik önerilmiş. Haziranda artan ağrıları ve yürümekte zorlan-maya başlaması üzerine İstanbul Tıp Fakültesine başvuran hasta-nın tetkiklerinde anemi (hgb:11 g/dl), akut faz yüksekliği (crp:93 mg/L, fibrinojen: 504 mg/dl, ferritin:700 ng/ml), karaciğer enzim yüksekliği (ALT:130U/L, AST: 120U/L LDH:1600U/L, ALP:600U/L GGT:760U/L) saptandı.Hastaya boyun, toraks, batın BT çekildi. Ka-raciğerde metastazla uyumlu multipl lezyon ve sağ inguinalde 5x3 cm yumuşak doku dansitesinde lezyon görüldü. PET BT’de sağ inguinal bölgede izlenen düzensiz sınırlı lezyonda malign karakterde tutulum (SUDmax:11.2), karaciğerde heterojen aktivite dağılımı, segment 5 ve 6’da en büyüğünün çapı 2.5 cm ulaşan nodüler lezyonlar (SUD-max:13), aksiyel ve apendeküler iskelette kemik iliğine uyan alanda, yaygın çok sayıda hipermetabolik odak (sudmax:16) saptandı, görü-nümün organ tutulumu ile seyreden lenfoproliferatif malign patolojiler ile ilgili olabileceği raporlandı. Görüntülemelerinde torakal ve lomber vertebralarında, bilateral femur ve humeruslarda litik lezyonlar görül-dü (Şekil 1). Hastaya sağ inguinal eksizyonel biyopsi yapıldı ve pa-tolojisi hibrid LGFMS/SEF olarak raporlandı (Şekil 2). Tedavi olarak adriamisin ve ifosfomid rejimi ile ağrı palyasyonu amacıyla dorsolom-ber alana radyoterapi başlandı. SEF/LGFMS’de ESWR1/CREB3L2 füzyonu bildirildiği için hastamızdan da genetik inceleme istendi, so-nuçlar beklenmektedir.

Sonuç: Literatürde bildirilen SEF vakalarının çoğu yumuşak doku kaynaklıdır, kemikten kaynaklananlar daha nadirdir. En sık metastaz yeri akciğerdir. Kemoterapinin etkinliği düşüktür. Mümkünse cerrahi tedavi önerilmektedir. SEF ve LGFMS’de gen füzyon varyantları ör-tüşmekle birlikte SEF daha agresiftir,kemik metastazı daha sıktır. Hib-rid SEF/LGFMS tanısı alan hastamızın tüm vertebral kolon, her iki fe-mur, humerus ve kostalarındaki tutulumla birlikte karaciğerde multipl metastazları mevcuttur. Literatürde bu kadar yaygın hastalık tutulumu olan başka hastaya rastlanmamıştır.Anahtar Kelimeler: sklerozan, epiteloid, fibrosarkom

Kaynakça1. J M Meis-Kindblom L G Kindblom, F M Enzinger. Sclerosing epithelioid

fibrosarcoma. A variant of fibrosarcoma simulating carcinoma. Am J Surg Pathol. 1995 Sep;19(9):979-93.

2. Laura M Warmke, Jeanne M Meis. Sclerosing Epithelioid Fibrosarcoma: A Distinct Sarcoma With Aggressive Features. Am J Surg Pathol. 2021 Mar 1;45(3):317-328.

3. Yusuke Tsuda, Brendan C. Dickson and all. Clinical and Molecular Characterization of Primary Sclerosing Epithelioid Fibrosarcoma of Bone and

186

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo 2: Tümörlerde sistemik tedavi ihtiyacı

Tablo 3: Metastaz/nüks durumu ve uygulanan lokal tedaviler

Şekil: Tedavi sırasında kalsiyum düzeyi

P-241 Sarkomlar

OLGU SUNUMU: İNTRAKARDİYAK SARKOMU OLAN HASTANIN HEMŞİRELİK BAKIMI

Ayşin Kayış1, Çağla Nur Dalman1, Semra İnan1, Leyla Özer1, Halime Ulu1, Ceren Bacıoğlu1, Esma Baker1

1Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi

Kardiyak tümörler, genel görülme oranı <%0,33 olan nadir kalp hastalıklarından biridir. Kalp sarkomları ise toplu olarak tüm yetişkin malignitelerinin yaklaşık %1’ini ve pediatrik malignitelerin %15'ini oluşturur. Bu tanı genellikle asemptomotik bir hastalıktır. Aritmi, iletim sisteminde bozulma, kalp yetmezliği vb. gibi semptomlarla karşımıza çıkar. Genelde genel sağ kalımları 6 ila 12 ay arasında değişen kötü bir prognoza sahiptirler. Sarkomların histolojik alt tipleri tanımlanmış-tır. Ortak alt tipleri farklılaşmamış pleomorfik sarkomu, liposarkom ve leimyosarkom olarak ayrılabilir. Leiomyosarkomlar bunların en az görülen histolojik tiplerinden biridir. Primer sarkomların çoğu sağ kalp boşluğunda ve büyük damarlarda lokalizedir, nadiren sol ventrikülde lokalizasyon gösterir (<%5). Tüm leiomyosarkom olgularını yarısı sol atriyumdan köken alır. Bu hastalarda hemşirelik yaklaşımı diğer olgu-lara göre farklılık gösterebilir. Sunduğumuz olgu da ise leiomyosarko-mun yerleştiği sol ventrikülde nadir bir yerleşim yeridir.

Olgu: S.B. 18 yaşında, bekar, öğrenci, kadın. Hastanın öz ve soy geçmişinde özellik olmayıp, ailenin yaşayan tek çocuğu olduğu öykü-sünde öğrenilmiştir. Pnömoni tanısı ile hastaneye yatırılmıştır. Hastaya çekilen direkt grafide sağ parahiler kitle varlığı görülmüş ve 10.04.2019 tarihinde onkoloji bölümüne yönlendirilmiştir. Onkoloji bölümünde hastaya çekilen tomografide sol atriyumda pulmoner vene uzanan kitle saptanmıştır. Hasta Kardiyovasküler cerrahisine konsülte edilmiş-

Çeşitli PDGFRA (%5-8), BRAF, NRAS, KRAS, SDH-2 mutasyonları, NTRK ve FGFR gen füzyonları da KIT mutasyonu bulunmayan diğer GİST’lerde saptanmıştır ve bu mutasyonların bazıları tedavi direnci ile ilişkilidir (2, 3). Başta imatinib olmakla birlikte Sunitinib, Sorafenib, Regorafenib, Ripretinib, Nilotinib ve nadir görülen mutasyonlara yö-nelik diğer tirozin kinaz inhibitörleri (TKI) tedavide önerilmektedir (3). Bu çalışmada, lokal ve metastatik GİST tedavisi ve takibi açısından tek merkez deneyimi sunulmuştur.

Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada, Ankara Üniversitesi Tıp Fakül-tesi Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı’nda takipli GİST hastalarının uygun kayıt ve verilerine ulaşılabilenleri retrospektif olarak incelenmiş, hasta-ların demografik özellikleri, tümörle ilişkili bulguları ve tedavileri kayıt altına alınmıştır.

Bulgular: 2009-2021 yılları arasında kliniğimizde takip edilen 31 hastada toplam 32 tümör kayıt altına alındı. Hastaların ortanca yaşı 58’di (Çeyrekler arası aralık (ÇAA):54-67). Hastaların 17 (%55)’sı er-kek, 14 (%45)’i kadındı. Hastaların 13’ü (%41) Evre I hastalıkla tanı almıştı. En sık tümör lokalizasyonu 19 (%59) tümör ile mideydi (Tablo 1). Tümör boyutu bilinen 29 hastada ortanca tümör boyutu 6 santi-metreydi (ÇAA: 2,1-10,0). Tümörlerin %53’ünde mitoz hızı 50 büyük büyütme alanında (BBA) 5 ve altında olarak değerlendirildi (Tablo 1). Adjuvan, neoadjuvan veya palyatif olarak sistemik tedavi uygulanan hastalık oranı %59 (n=19) olarak saptandı (Tablo 2). Bu hastaların tamamı imatinib 400 mg tedavisi alırken, 6 hasta imatinib 600 mg, 3 hasta imatinib 800 mg, 5 hasta sunitinib, 4 hasta sorafenib, 4 hasta regorafenib, 1 hasta nilotinib tedavisi aldı. Hastaların 11’inde metas-taz veya nüks gelişti. Bu hastalara uygulanan lokal tedavilerin dağılımı Tablo 3’te gösterilmiştir.

Sonuç: Bu çalışmada kliniğimizdeki GİST hastalarının takibi ve yö-netimi üzerine genel bir çerçeve çizilmiştir. Literatürde ve uluslararası kılavuzlarda önerildiği şekilde progresyon riski orta ve yüksek olan hastalara adjuvan imatinib tedavisi uygulanırken, metastaz ve nüks durumunda yine sistemik tedavi ve sınırlı nükslerde mümkün olan du-rumlarda sıklıkla lokal tedaviler uygulanmıştır (1, 3). Çalışmamızın en önemli kısıtlılığı hasta sayısının sınırlı olması ve retrospektif bir çalışma olduğundan kayıtlara erişimde sorunlar yaşanmasıdır.Anahtar Kelimeler: Gastrointestinal stromal tümörler, tirozin kinaz inhibitörü, adjuvan, metastatik, imatinib

Kaynakça1. Niederhuber JE, Armitage, J. O., Doroshow, J. H., Kastan, M. B., & Tepper, J.

E. Abeloff’s Clinical Oncology. Sixth edition ed. Philadelphia: Elsevier; 2020.2. Corless CL, Barnett CM, Heinrich MC. Gastrointestinal stromal tumours: origin

and molecular oncology. Nat Rev Cancer. 2011;11(12):865-78.3. Network NCC. Gastrointestinal Stromal Tumors (GIST) (Version 1.2021) 2021

[Available from: https://www.nccn.org/professionals/physician_gls/pdf/gist.pdf.

Tablo 1: Tümörlerde evre, lokalizasyon ve mitoz sayısı dağılımı

187

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

lup, mayis 2019 da operasyon alanında nüks saptanan hastaya neo-adjuvan radyoterapi verilmiş ve lokal eksizyon yapılmış. Nüks malign mezenkimal tümör tanılı hastaya adjuvan 3 kür gemsitabin ve dose-taksel kemoterapisi verilmiş. Mart 2021’de sol bacakta nüks nedeniyle tekrar opere edilen nüks malign mezenkimal tümör, yüksek dereceli “mikzoid/yuvarlak hücreli liposarkom olan hastaya, postop cerrahi sınır pozitifliği nedeniyle lokal radyoterapi verildi. Haziran 2021 de karın ağrısı olan hastaya karın ağrısı etyolojisi ve metastaz açısından pet bt çekildi. Pet BT’de peritoneal tümöral nodüler lezyonlar üzerine periton biyopsisi yapıldı. Biyopsi raporu yüksek dereceli “mikzoid/yu-varlak hücreli liposarkom olarak raporlandı. Yaygın periton metastazı olan hastanın rezeksiyon şansı olmaması üzerine kemoterapi planlan-dı. İMA protokolü (ifosfamid+mesna+adriamisin) başlandı. Hasta halen kemoterapi tedavisini almaktadır.

Sonuç: Miksoid tip liposarkomların peritoneal metastazı literatür-de nadirdir. Semptomatik olmamakla birlikte, hastalarda görülen non spesifik karın ağrısı gibi semptomlarda da metastaz akılda tutulmalı-dır. Tedavide birincil ve etkin tedavi cerrahidir. Cerrahinin yanında kemoterapi ve radyoterapi de nüks ve metastatik hastalıkta bir diğer seçenektir. Miksoid tip liposarkomlar belli aralıklarla BT ve MR, PET gibi görüntüleme ile kontrol edilmeli ve lokal ve uzak nüks yakından takip edilmelidir. Uzak metastaz tespit edildiğinde adjuvan radyoterapi ve kemoterapinin etkin olduğu akılda bulundurulmalıdır.Anahtar Kelimeler: Myxoid Liposarcoma, Round Cell Liposarcoma, therapy (TH),Peritoneum

Kaynakça1. Nadir bir olgu: Retroperitoneal liposarkom,Yeni Üroloji Dergisi - The New

Journal of Urology 2018; 13 (3): 72-752. Sırtta Dev Metastatik Miksoid Liposarkom: Olgu Sunumu, Türk Plastik

Rekonstrüktif Ve Estetik Cerrahi Dergisi - 2012 Cilt 20 / Sayı 23. Liposarkom: Multimodalite Yönetimi ve Geleceğe Yönelik Tedaviler,Surg Oncol

Clin N Am -2016 Ekim;25(4):761-73.

Şekil 1: PET BT görütüsü

Şekil 2: PET BT görüntüsü

tir. Kardiyovasküler cerrahi hekimleri tarafında 28.06.2019 tarihinde intrakardiyak kitle rezeksiyonu yapılmıştır. Patoloji sonucu leiomyo-sarkom ile uyumlu gelmiştir. Onkoloji konseyinde görüşülen vakada tümörün tekrarlama riski ve pulmoner vene invaze olduğu saptandığı için göğüs cerrahisi tarafından 2.operasyonu 18.07.2019 tarihinde yapılan ameliyatta sağ alt lobektomi, sol atrium parsiyel rezeksiyo-nu, lenf mediasten nodülü diseksiyonu yapılmıştır. Hasta 21.08.2019 tarihinde kemoterapi tedavisine başlanmıştır. Hastanın tedavi proto-kolü: 1. kür Doksorubisin+ Haloxan-Uromıtexan+Uromıtexan teda-visi uygulanmıştır. 1. Kürden itibaren kardiyak toksisiteyi minimuma indirmek için deksrazoksan tedavisi eklenmiştir. Bağımsızlık kazanma aşamasındaki bir hastanın hastaneye uzun süreli tedavi almak ama-cıyla gelmesi, hastada bedeninin kontrol altına alındığı duygusu ve öfke yaratabildiği bilinmektedir. Hastanın takibi sürecinde anksiyete, uyum bozukluğu, sosyal izolasyon gibi depresyon belirtileri gözlem-lenmiştir. Bu nadir malign tümörler için tercih edilen tedavi cerrahi rezeksiyon ve radyo/veya kemoterapinin bir kombinasyonudur (6-7). Bununla birlikte çoğu durumda ve iyi huylu kardiyak tümörlerin ak-sine cerrahi rezeksiyonu hala kalp sarkomları olan birçok hasta için palyatif bir stratejidir. Bu nedenle hızlı ve kesin bir teşhis zorunludur ve bireysel hastalarda hemşirelik yaklaşımı diğer olgulara göre farklılık gösterebilir.Anahtar Kelimeler: sarkom, hemşirelik bakımı, intrakardiyak sarkom, kemoterapi, onkoloji

Kaynakça1. Karpuz, V., İkitimur, B., Karpuz, H., Kalp tümörlerine genel bakış: Klinik ve

ekokardiyografik yaklaşım, Anadolu Kardiyak Dergisi, 2007; 7: 427-352. Ren, DY., Fuller ND., Gilbert, ZAB., Zhang, Y., Cardiac Tumors: Clinical

Perspective and Therapeutic Considerations, Curr Drug Targets, 2017; 18(15):1805-180

3. NCCN Clinic Practice Guidelines,Soft Tissue Sarcoma, Version 4, 2019 62-64.4. Paraskevaidis, I.O., Michalakeas, C.A., Papadopoulos, C.H., Nana, A.M.,

Cardiac Tumors, International Scholarly Research Network, 2011;1-5.5. Agaimy, A., Rösch, J., Weyand, M., Strecker, T., Primary and metastatic cardiac

sarcomas: a 12-year experience at a German heart center, Int J Clin Exp Pathology. 2012; 5(9): 928-38

6. Ali, A.A., Shawaf, H.A., Khalaf, Y.A.,Stroke Caused by Left Ventricular Myxoma, The Divisions of Cardiology and Neurology,2011;57( 6):1.

7. Taşdemir, A.,Ceyran, H., Kontaş, O., Taşdemir, K., Primary Leiomyosarcoma in Left Ventricle : A Rare Case Presenataion, Erciyes Medical Journal, 2011; 33(3): 263-267.

8. Yazıcı, K., Tot Ş., Yazıcı, A., Erdem, P., Buturak, V., Okyay, Y., Şimşek, Y., Bedensel Hastalığı Olan Kişiler Arasında Psikiyatrik Yardıma İhtiyacı Olanlar Tanınabiliyor mu?, Klinik Psikiyatri 2003;6:27-31.

9. Phipps, S., Srivastava, DK., Repressive adaptation in children with cancer,Health Psychology, 1997;16 (6), 521-528.

10. Carpenito, J., Nursing Diagnosis. Hemşirelik Tanıları.Çeviren: Erdemir.F., 2010;57-529.

P-242 Sarkomlar

LİPOSARKOMUN NADİR BİR METASTAZI: PERİTON

Şerife Sivridemir1, Muhammed Fatih Sağıroğlu1, Efe Hasdemir1, Samed Rahatlı1

1Başkent Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı, Ankara

Giriş: Liposarkom, yağ dokusundan kaynaklanan mezenkimal malign bir tümördür. Miksoid/yuvarlak hücreli liposarkom (miksoid li-posarkom), tüm liposarkomların %30-40'ını oluşturmakla birlikte sık-lıkla alt ekstremitede yerleşim göstermektedir. Daha az olarak retrope-ritoeal alanda ve gövdede de görülmektedir. İntraperitoneal metastaz, adrenal bez ve pankreas metastazı,retroperiton metastazı ile karşılaştı-rıldığında nadirdir. Miksoid liposarkom için tedavi ;negatif rezeksiyon sınırları ile tümörün geniş lokal eksizyonudur. Adjuvan radyoterapi ve kemoterapi, metastatik hastalıkta rezeksiyonla tedavi edilemeyen ve rekürrens gösteren hastalarda uygulanmaktadır. Miksoid liposarko-mun periton metastazı olan nadir bir vakayı sunmak amaçlanmıştır.

Olgu: 63 yaşında erkek hasta, 2012 yılında sol bacakta şişlik sap-tanan ve opere edilen hastaya malign mezenkimal tümör tanısı konu-

188

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

tetkikleri ve fizik muayenesinde bir özellik yokmuş. Skrotal USG’de; sağ skrotumda 68x52 mm solid kitle tespit edilmiş. Metastaz saptan-mayan hastaya, Mayıs 2015 ‘de negatif cerrahi sınırla sağ radikal orşi-ektomi yapılmış. Patolojisi; paratestiküler yaygın mixoid alanlar içeren iyi diferansiye LPS olarak raporlanmış. Adjuvan 6 kür epirubisin (75 mg/m2 /21 gün) verilmiş. Şubat 2017’de sağ inguinalde gelişen 2.5 cm lenfadenopati eksize edilmiş. Patolojisi mixoid LPS olarak gelmiş. Adjuvan radyoterapi (RT ) (60 GY, 30 fraksiyon) verilmiş. Takiplerin-de Eylül 2017, Ağustos 2018 ve Haziran 2019’da sırasıyla orşiektomi loju, penis kökü ve orşiektomi lojunda olmak üzere gelişen nüksler eksize edilmiş. Her üç patoloji de mixoid LPS ile uyumluymuş. Şubat 2020’de penis kökünde nüks ve kemik metastazı tespit edilmiş. Nüks kitle eksize edilerek, tarafımıza yönlendirilmiş. Patolojisi mixoid LPS ile uyumlu gelen hastaya, konseyde değerlendirilerek, 5 kür gemsita-bin- dosetaksel (900 mg/m2 D1-D8, 100 mg/m2 D8 / 21 gün ) verildi. Kemoterapi (KT) sonrası Haziran 2020 PET-CT’de sırtta yaygın ciltal-tı ve mesane sağında kitle tespit edildi. 6 kür İMEt rejimi uygulandı. Kontrol görüntülemede; kemik ve sırttaki lezyonlarda progresyon ve orşiektomi lojunda nüks saptandı. Nüks kitle eksize edildi. Patolojisi iyi diferansiye mixoid LPS ile uyumluydu. Kliniği stabil olduğundan, cerrahi sonrası takibe alındı. Mayıs 2021’de klinik progresyon olması üzerine endikasyon dışı onamla eribulin (1,4 mg/m2 ( D1-D8 / 21 gün) başlanan hasta, en son 5. kür tedavisini aldı.

Tartışma: Miksoid LPS, LPS’un en yaygın tiptir ve tüm LPS’ın yaklaşık yarısını oluşturur. En sık 40- 60 yaş arasında görülür. Mik-soid varyantlarının çoğunda t(12;16) anomalisi vardır. Miksoid LPS, orta derece agresiftir ve lokal olarak tekrarlama eğilimindedir. Nadi-ren uzak metastaz yapar ve tüm LPS’ın en radyosensitif tipidir (1,2). Lokal kontrol tam değilse miksoid LPS için adjuvan RT önerilir. Bu yaklaşım, lokorejyonel nüks insidansını azaltabilir (3). Literatürde bili-dirilen, paratestiküler mixoid LPS vakası 200 kadardır. Nadir de olsa reküren paratestüküler mixoid LPS bildirilmesine rağmen, rekürrens nedeniyle 6 kez opere edilmiş vaka bildirilmemiştir.

Sonuç: Paratestiküler mixoid LPS nadir görülen bir tümör olma-sına rağmen tekrarlama riski oldukça yüksektir. Adjuvan RT ve KT rekürrens riskini azaltmakla birlikte, optimal tedavinin radikal küratif cerrahi olduğu unutulmamalıdır. Daha yüz güldürücü sonuçlar için, yeni tedavi hedeflerinin belirlenmesine ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: Miksoid Liposarkom, Paratestiküler, Rekürren

Kaynakça1. McFadden, D. W.: Myxoid liposarcoma of the spermatic cord. J Surg Oncol, 40:

132, 19892. Rosenberg, A.: Bones, joints and soft tissue tumors. In: Robbins Pathologic

Basis of Disease, 6th ed. Edited by R. S. Cotran, V. Kumar and T. Collins. Philadelphia: W. B. Saunders Co., p.1215, 1999

3. Bauer, J. J., Sesterhenn, I. A. and Costabile, R. A.: Myxoid liposarcoma of the scrotal wall. J Urol, 153: 1938, 1995

P-246 Sarkomlar

NADİR BİR OLGU: BİR TÜMÖR, ÜÇ FARKLI P53 MUTASYONU

Elif Şenocak Taşçı1, İbrahim Yıldız1, Leyla Özer1, Rumeysa Atabey1

1Mehmet Ali Aydınlar Üniversitesi Acıbadem Atakent Hastanesi, Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Hepatik anjiyosarkom (PHA), karaciğerin nadir görülen pri-mer malign mezenkimal tümörüdür. Tüm primer karaciğer malignite-lerinin sadece %0.1-2’sini oluşturur, nadir olmasına rağmen karaciğe-rin en sık görülen primer malign mezenkimal tümörüdür(1). Yaklaşık 1-6 ay medyan sağkalım ile kötü bir prognoza sahiptir. Tanı çoğunluk-la ileri bir aşamada konur ve bu küratif cerrahinin yapılmasını zorlaş-tırır. Uzak metastaz çok sıktır ve en sık metastaz yeri akciğerler, dalak ve kemiktir.Burada karaciğer nakli sonrası doğal karaciğerde gelişen primer hepatik anjiyosarkomlu bir olguyu sunuyoruz.

Olgu: 15 yıl önce kriptojenik siroz nedeniyle karaciğer nakli ya-pılan takrolimus immünsüpresyonu altında 55 yaşında erkek hasta,

P-243 Sarkomlar

NADİR BİR OLGU: MESANE EWİNG SARKOMU

Melin Aydan Ahmed1, Mert Başaran1, Meltem Ekenel1

1İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü, Medikal Onkoloji

Giriş: Ewing Sarkomu küçük yuvarlak hücreli, agresif bir tümör-dür. Hemen hemen her kemik ve yumuşak dokudan gelişebilmekle birlikte vakaların çoğu kemik kaynaklıdır. Mesane kaynaklı Ewing sarkomu ise çok nadirdir, bugüne dek 19 vaka bildirilmiştir. Berrak hücreli endometrium kanseri de endometrium kanserlerinin %5’inden azını oluşturan agresif seyirli bir malignitedir. Hastalar genellikle ileri evrede tanı almaktadır. P53 mutasyonu ve miyometrial invazyon kötü prognoz ile ilişkilidir.

Olgu: Kronik bir hastalığı olmayan 48 yaşında obez kadın hasta, kesik kesik idrar yapma ve idrar yaparken zorlanma ile 2013 yılında üroloji polikliniğine başvurmuştur. Mesane tabanında 32*43*40mm kitle saptanmış ve biyopsi raporu Ewing sarkomu olarak sonuçlanmış-tır. Bunun üzerine tarafımıza yönlendirilen hastaya sistemik tarama amaçlı çekilen tomografilerde ve PET BT’de mesane dışında bir tu-tuluma rastlanmadı. VAC/İE tedavisi başlanan hastanın, 3 kür sonrası yapılan batın MR ve sistoskopisinde kitllesinin tamamen kaybolduğu görüldü. Hastaya radyoterapi uygulandı ve kemoterapisi bir yıla ta-mamlanlandı. Takiplerinin 6. yılında çekilen batın MR’da endometrial kaviteyi dolduran ve vajene uzanan yeni bir kitle lezyon görüldü. Jine-kolojik onkoloji konseyinde değerlendirilen hastaya total abdominal histerektomi ve bilateral ooferektomi yapıldı ve endometriumun ber-rak hücreli karsinomu tanısı kondu. Hastanın miyometrium invazyonu minimal, östrojen resptörü (ER) pozitif, Napsin A pozitif, progesteron reseptörü (PR) negatif olarak raporlandı. P53 mutasyon ile uyumlu boyandı. Sistemik taramalarında metastazı saptanmadı ve tekrar ya-pılan sistoskopisinde mesane normal olarak görüldü. Paklitaksel ve karboplatin başlanan hastadan BRCA1 ve BRCA 2 mutasyonu gön-derildi.

Sonuç: Çok nadir görülen mesane ewing karsinomu tanısıyla teda-vi alan, takiplerinin 6. yılında yine endometrium kanserleri arasında nispeten daha az görülen berrak hücreli karsinom gelişen vakamızın tedavisi devam etmektedir.Anahtar Kelimeler: mesane, ewing, endometrium

Kaynakça1. Hui-Zhi Zhang, Su-Ying Wang, Xiao-Han Shen. Ewing sarcoma of urinary

bladder occurring simultaneously with high grade papillary urothelial carcinoma. Pathology. 2020 Aug;52(5):612-615.

2. Y. Okada, S. Kamata, T. Akashi, et al.Primitive neuroectodermal tumor/Ewing’s sarcoma of the urinary bladder: a case report and its molecular diagnosis. Y. Okada, S. Kamata, T. Akashi, et al. Int J Clin Oncol, 16 (2011)

3. Eman Abdulfatah, Sharif Sakr et al. Clear Cell Carcinoma of the Endometrium: Evaluation of Prognostic Parameters in a Multi-institutional Cohort of 165 Cases. Int J Gynecol Cancer

P-245 Sarkomlar

ÇOKLU REKÜRREN PARATESTİKÜLER MİXOİD LİPOSARKOM VAKASI

Ruhper Çekin1, Serdar Arıcı2

1Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi 2Şişli Hamidiye Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Mixoid liposarkom (LPS) skrotal kavitenin oldukça nadir bir tümörüdür. Lokalize LPS için standart tedavi negatif sınırla eksizyon olmasına rağmen, paratestiküler LPS için henüz spesifik bir tedavi önerisi yoktur. Biz de bu bildiride çoklu rekürren bir paratestiküler mi-xoid LPS vakası sunmayı planladık.

Olgu: 42 yaşında erkek hasta, Nisan 2015’de kasıkta ağrı şikayetiy-le üroloji polikliniğine başvurmuş. Özgeçmiş, soygeçmiş, labaratuvar

189

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

kitlesi, sağ psoas majör kası içerisinde 5x4 cm kitlesi ve ingüinal alan-da patolojik lenfadenopatisi saptanmış. Sternum ilişkili kitlesi cerrahi rezeksiyon ile çıkartılan hasta için literatür gözden geçirildi. Konvan-siyonel kemoterapi seçenekleri kısıtlı olan hastalık için tirozin kinaz inhibitörü olarak pazopanib kullanımına ilişkin başarılı vaka sunumları baştan değerlendirildi. Endikasyon dışı onam alınarak pazopanib 400 mg 1x2 pozolojisinde başlandı. Hastaya takiplerinde oligoprogresyon nedeniyle SBRT uygulamaları ile yönetim uygulandı. Pazopanib 1 yıl kullanımı ile en iyi yanıtı parsiyel cevap olan ancak sonrası aşi-kar progresyonu olan hastaya pembrolizumab başlandı. Hasta halen pembrolizumab tedavisi ile takip altındadır.

Tartışma: Malign granüler hücreli tümör, klinik seyri, biyolojisi ve tedavi seçenekleri açısından yeterince anlaşılmayan, nadir görülen bir hastalıktır. Bu durumda bir moleküler profilleme tahlili kullanılmamış olsa da, bir gen tahlilinin standart bakım olarak kabul edilmesi için hedef hasta popülasyonunda doğrulanması gerekir. Vakamızda lite-ratürde olumlu örneği olması ve yumuşak doku sarkomlarında yeri olması nedeniyle pazoapanib başlanmış ve yanıt alınmıştır. Ne yazık ki, malign granüler hücreli tümör tedavisini değerlendiren klinik çalış-malar, nadir görülmesi nedeniyle mevcut değildir.

Anahtar Kelimeler: Pazopanib, granüler hücreli tümör

P-248 Sarkomlar

FRİEDREİCH ATAKSİ İLE TAKİPLİ HASTADA GELİŞEN DESMOPLASTİK KÜÇÜK YUVARLAK HÜCRELİ TÜMÖR VAKASI

Abdülkadir Koçanoğlu1, Yakup Düzköprü1, Doğan Yazılıtaş1, Mustafa Altınbaş1

1SBÜ Ankara Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Friedreich ataksi otozomal resesif kalıtılan ve herediter atak-siler içerisinde en sık görülen bir nörodejenaratif hastalıktır.(1) Has-talık klasik olarak progresif yürüme bozukluğu, ataksi, derin tendon refleksinin kaybı, disartri ve kardiyomyopati ile ortaya çıkmaktadır.(2) Friedreich ataksi’nin malignite ilişkisi ile ilgili az sayıda yayın vardır.(3,4) Friedreich ataksi’de frataxin proteinini kodlayan genlerde kusur mevcuttur. Fraxatin proteininin DNA tamiri ile ilişkili olduğu ile ilgili hayvan deneylerine dayanan çalışmalar vardır.(5) Biz bu yazıda fried-reich ataksi tanısıyla takipli bir hastada ortaya çıkan bir desmoplastik küçük yuvarlak hücreli tümör vakasını sunmak istedik.

Olgu: Yaklaşık 10 yıldır friedreich ataksi nedeniyle takipli,26 yaşın-da erkek hasta karın ağrısı şikayeti ile merkezimize başvurmuş. Batın içerisinde ve pelviste büyüğü 22 cm çok sayıda kitle ve karaciğerde büyüğü 5 cm çok sayıda metastaz saptanması üzerine yapılan biyop-si ile desmoplastik küçük yuvarlak hücreli tümör tanısı konulmuştur. Hipertrofik kardiyomyopatisi olan, metastazları nedeniyle karaciğer rezervi düşük, bası nedeniyle oral alımı bozuk olan hastaya haftalık cisplatin+ paklitaksel başlandı . Hastanın 6. hafta kemoterapi sonrası bilüribin ve KCFT’si geriledi. Oral alımı nispeten düzeldi. Takiplerinde radyolojik olarak stabil seyretti. Hastada 33. haftada klinik ve radyo-lojik olarak progresyon saptanması üzerine pazoponib başlandı. Has-tanın halen kliniğimizde takip ve tedavisi devam etmektedir.

Sonuç: Friedreich ataksi ile malignite ilişkisi olduğu düşünülse de tam olarak izah ve ispat edilememiş bir durumdur. Bu vakada karşı-mıza çıkan Friedreich ataksi ile seyrek görülen bir sarkom olan des-moplastik küçük yuvarlak hücreli tümör birlikteliği bu ilişkinin varlığını destekleyen bir gözlemsel veri olması nedeniyle dikkat çekmektedir.

Anahtar Kelimeler: Friedreich ataksi, malignite, dezmoplastik küçük yuvarlak hücreli tümör

Kaynakça1. Harding A. The Hereditary Ataxia and Related Disorders Edinburgh: Churchill

Livingstone, 1984.

MRI görüntülemelerinde en büyüğü 3cm olan multipl karaciğer kitlesi ve vertebra metastazları saptanması nedeniyle kliniğimize başvurdu. Karaciğer biyopsi sonucu malign vasküler tümör, vertebra lezyonu metastatik anjiyosarkom olan hasta karaciğer nakli sonrası gelişen he-patik anjiyosarkom olarak kabul edildi. Hastaya 6 kür adriamisin-ifos-famid tedavisi uygulandı. 3 kürden sonra kısmi yanıt, 6 kür sonunda stabil hastalık elde edildi. Pazopanib tedavisi ile devam edilen hastada 6 kür sonra progresyon saptandı. 3 aylık paklitaksel-bevacizumab te-davisi sonrası tekrar progresyon görüldü. Tekrar karaciğer biyopsisi yapıldı ve iyi diferansiye karaciğer anjiyosarkom tanısı doğrulandı. ICE rejimi başlanan hastada yanıt olmasına rağmen miyelosupresyon nedeniyle tedavi durduruldu. Alternatif tedavi endikasyonları açı-sından yeni nesil dizileme (NGS) çalışıldı. Periferik kan cDNA’sında TP53’te 3 farklı patojenik mutasyon (P.VAL272MET, P.TYR234CYS ve P.ARG249SER) saptandı ancak hasta 3 ay sonra yaşamını yitirdi.

Sonuç: PHA vakalarının çoğunda bilinen bir etiyoloji yoktur. Ko-don 179, 249 ve 255’te görülen A:T→ T:A transversiyonu vinil klorür ilişkili PHA TP53 genlerinde yaygındır(2). Bizim olgumuzda, 249. ko-donda G:T→ T:G transversiyonu saptanmasına rağmen, 3 mutasyo-nun hiçbiri A:T→ T:A transversiyonu değildi.C.747G>T mutasyonu; P.ARG249SER hepatosellüler karsinomda somatik bir mutasyon ola-rak rapor edilmiştir ve çoğunlukla aflatoksin maruziyeti ile ilişkilidir. Olgumuzda bilinen bir vinil klorür ve aflatoksin maruziyeti yoktu. 3 farklı p53 mutasyonu, farklı birincil kanser klonlarını gösterebilir.Likit biyopsiler, geleneksel kanser biyopsilerine yeni bir alternatiftir. Kan-serin erken saptanmasında, hedeflenebilir mutasyonların belirlenme-sinde, tümör heterojenliğinin saptanmasında, tedavi yanıtının izlen-mesinde rol oynarlar, ancak kanser tanı ve tedavisinde kullanımları henüz tam olarak oturmamıştır. Biz de tedavi amaçlı hastaya özgü hedeflenebilir mutasyonları belirlemek amacıyla likit biyopsi kullandık ancak TP53 geninde 3 farklı mutasyonun ortaya çıkması geleneksel hitopatolojik biyopsi ile doğrulanmamasına rağmen, ctDNA analizinin ek tanı ortaya koyabileceğini gösteren kanıtlayıcı bir olgudur.Anahtar Kelimeler: Likit biyopsi, TP53 mutasyonu, hepatik anjiyosar-kom

Kaynakça1. Mani H, Van Thiel DH. Mesenchymal tumors of the liver [viii.]. Clin Liver Dis.

2001;5(1):219–57.2. Chen JM, Smith SJ, Marion MJ, Pincus MR, Brandt-Rauf PW. Common

conformational effects in the p53 protein of vinyl chloride-induced mutations. J Protein Chem. 1999;18(4):467-72.

P-247 Sarkomlar

MALİGN GRANÜLER HÜCRELİ TÜMÖRDE PAZOPANİB TECRÜBESİ: OLGU SUNUMU

Musa Barış Aykan1, Nuri Karadurmuş1

1Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji

Giriş: Schwann hücre türevi olduğu düşünülen granüler hücreli tü-mörler tipik olarak deri, yumuşak doku ve mukozal yüzeylerde ortaya çıkar. Granüler hücreli tümörlerin büyük çoğunluğu iyi huylu bir klinik seyir izlemektedir. Malign granüler hücreli tümörler son derece nadir-dir ve granüler hücreli tümörlerin %2’sinden azını temsil eder. Her ne kadar metastaz varlığı malignite teşhisi için tek kesin kriteri temsil etse de, benign, atipik ve malign granüler hücreli tümörleri ayırt etmek için histolojik kriterler mevcuttur. VEGFR-1, VEGFR-2 ve VEGFR-3’ün güçlü bir reseptör tirozin kinaz inhibitörü olan ve son zamanlarda ileri yumuşak doku sarkomlarının tedavisi için onaylanan Pazopanib, artan VEGFA ekspresyonu nedeniyle kullanılmaktadır. Vasküler endo-telyal büyüme faktörü (VEGF) yolu, konakçıda anjiyogenez ve tümör büyümesi, istilası ve metastazı için kritik öneme sahiptir.

Olgu: 35 yaşında kadın hasta sol diz popliteal fossa kitlesi nede-niyle opere edildikten sonra granüler hücreli tümör tanısı almıştır. Takiplerinde nüks nedeniyle değerlendirilen hastanın sternum ilişkili

190

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

nokortikal karsinom nedeni ile gemsitabin-kapesitabin kemoterapisi başlanan ve sonrasında PRES sendromu gelişen ve destek tedavi ile sekelsiz iyileşen bir hastamızı sunmak istedik.

Olgu: 19 yaşında kadın amenore ve kıllanma artışı şikayetleri ile başvurdu. Bilinen hastalığı olmayan hasta da sağ surrenalde kitle tespit edildi ve Cushing Sendromu tanısı konularak adrenelektomi yapıldı.Patolojisi yüksek dereceli adrenal kortikal karsinom olarak ra-porlandı.Adjuvan mitotan başlandı.1 yıl sonra karaciğer ve akciğer metastazları tespit edilmesi üzerine hastaya sisplatin-etoposid-adria-misin-mitotan başlandı. 6 kür tedavi sonrasında yanıtlı idi ve idame oral endoksan-etoposid başlandı. Progresyonda gemsitabin-kapesita-bin başlandı.2.kürden 3 gün sonra hasta ani gelişen vücutta kasılma, bilinç kaybı nedeni ile yakınları tarafından acil servise getirildi. Bilin-ci kapalı olan ve oryante-koopere olmayan hastanın hemodinamisi stabildi ve GKS:11 olarak bulundu.Nöbeti devam eden hasta entübe edildi.Bilgisayarlı tomografi (BT): Her iki oksipital beyaz cevherde lü-sensi artışı mevcuttu. Takiben manyetik rezonans görüntüleme (MRG) çekildi. Sol frontal lobda, bilateral parietookspitotemporal loblarda özellikle posterior da belirgin olmak üzere ve ponsta kortikal-subkorti-kal T2 FLAIR intensite artışı izlendi(Şekil-1). Hasta 1 gün entübe takip edildikten sonra extübe edildi ve tekrar nöbet olmadı. Extübasyon sonrasında GKS:15 olarak hesaplandı. Yaklaşık 15 gün sonra polik-liniğe başvuran hastanın aktif nörolojik şikayeti yoktu. Kontrol beyin MRG de mevcut bulguların belirgin regrese olduğu görüldü. İlaç ilişkili PRES sendromu düşünülen hastanın kemoterapisi devam edilmedi. Takiplerinde yaklaşık 2 ay sonra progresyon ve takiben gelişen septik şok nedeni ile hasta exitus oldu

Sonuç: PRES klinikte baş ağrısı, bilinç değişikliği gibi semptomlar ile karşımıza çıkabilen,parietal ve oksipital bölgelerde daha belirgin olmak üzere yaygın serebral ödem ile karakterize genellikle spontan düzelen bir klinik tablodur. Bu vaka;gemsitabin-kapesitabin sonrasın-da bilinç değişikliği ve nöbet ile prezente olmuş ve kısa sürede destek tedavi ile düzelmiş bir PRES olgusudur.Özellikle platinler, gemsitabin, vinkristin gibi ajanlar, anti-VEGF ajanlar, sunitinib,pazopanib gibi ti-rozin kinaz inhibitörleri kullanımı sonrasında bildirilmiş PRES olguları mevcuttur.Sonuç olarak;pratikte sıklıkla kullandığımız bu ajanlar son-rasında gelişecek nörolojik semptomları olan hastalarda PRES send-romunun da akılda tutulması ve erken dönemde tanınması; vakaların büyük kısmının destek tedavi sonrasında tam ve sekelsiz olarak iyile-şebilmesi nedeni ile oldukça önemlidir.Anahtar Kelimeler: Posterior reversibl ensefalopati sendromu (PRES),adrenokortikal karsinom,kemoterapi

Şekil 1:

2. Harding AE. Friedreich’s ataxia: A clinical and genetic study of skin, 90 families with an analysis of early diagnostic criteria and intrafamilial clustering features. Brain 1981; 104: 589–620

3. DePas,T.,Martinelli,G.,DeBraud,F.,Peccatori,F.,Catania,C.,Aapro,M.S.and Goldhirsch, A.(1999) Friedreich’s ataxia and intrathecal chemotherapy in a patient with lymphoblastic lymphoma. Ann.Oncol.10,1393

4. Kidd,A.,Coleman,R.,Whiteford,M.,Barron,L.H.,Simpson,S.A. and Haites, N.E. (2001) Breast cancer in two sisters with Friedreich’s ataxia. Eur.J.Surg.Oncol.27, 512–514

5. Thierbach R.,Drewes G.,Fusser M., Voigt A.,Kuhlow D. et al.The Friedreich’s ataxia protein frataxin modulates DNA base excision repair in prokaryotes and mammals Biochem.J.(2010)432,165–172

P-250 Sarkomlar

PARANEOPLASTİK LÖKOSİTOZ İLE PREZENTE OLAN ALK(+) İNFLAMMATUAR MYOFİBROBLASTİK TÜMÖR: OLGU SUNUMU

Mehmet Türker1, Şendağ Yaslıkaya1, Ertuğrul Bayram1, Yasemin Aydınalp Camadan1, Semra Paydaş1

1Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: İnflamatuar miyofibroblastik tümör (İMT), iğsi hücreler içe-ren nadir bir neoplazmdır ve nadiren metastaz yapan bir ara malignite olarak kabul edilir. Çocuklarda ve genç erişkinlerde ortaya çıkma eği-liminde olan, ortalama yaşı 9 ila 10 yıl arasında değişen çok nadir bir mezenkimal neoplazmdır. İMT vakalarının yaklaşık üçte birinde anap-lastik lenfoma kinaz (ALK) geninde kromozomal yeniden düzenleme mevcuttur. Geniş bir seride solid tümörlerde lökositoz %20 civarında saptanmıştır. Lökositozun etiyolojisi %69 oranında hematopoietik bü-yüme faktörleri ile ilişkili bulunmuş ve kötü prognozla ilişkilendirilmiştir.

Olgu: Ciddi lökositoz ile prezente olan ALK inhibitörüne dramatik yanıt veren bir ALK(+) IMT vakasını sunuyoruz. 26 yaşında kadın hastanın nefes darlığı nedeniyle tetkik edilmesi sonrası BK 95 K/µL saptandı. Kemik iliği biyopsisi non-diagnostik olan hastanın akciğerde ve sol atriumda da kitle saptanması üzerine kitle eksizyonları yapıldı. Operasyonlar sonrası BK 30 K/µL seviyesine geriledi. Histopatolojik olarak ALK(+) İMT saptanan hastaya krizotinib başlandı. Tedavi son-rası hastanın kliniğinde ve BK seviyelerinde dramatik düzelme görül-dü. Takip eden süreçte sitemik metastazlarda tama yakın yanıt varken kranyal metastazları gelişti ve hastaya alektinib başlandı ve RT verildi. Hasta halen stabil olarak takip edilmektedir.

Tartışma: Bu olgu paraneoplastik G-CSF salgılayan literatürdeki ilk İMT vakasıdır. Paraneplastik lökositozun kötü prognoz ile ilişkili olduğu bilindiğinden lökositozu olan veya agresif seyir göstereceği düşünülen ALK(+) İMT vakalarında alektinib iyi bir tercih olabilir. ALK(+) olgularda ALK-TKİ’lerinin kısa sürede dramatik yanıt verdik-leri bilinmektedir. Olgumuzda klinik olarak kısa sürede yanıt ile birlikte BK sayısının da hızla normale dönmesi, ALK (+) olgularda paraneop-lastik bulguların da hızla düzeleceğini telkin etmektedirAnahtar Kelimeler: inflamatuar myofibroblastik tümör, anaplastik len-foma kinaz

P-253 Temel Onkoloji

GEMSİTABİN-KAPESİTABİN KOMBİNASYON KEMOTERAPİSİ SONRASINDA GELİŞEN POSTERİOR REVERSİBLE ENSEFALOPATİ SENDROMU (PRES):

Yusuf İlhan1, Sema Sezgin Göksu1, Ali Murat Tatlı1, Hasan Şenol Coşkun1

1Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Posterior reversibl ensefalopati sendromu (PRES);etyoloji de çeşitli faktörlerin rol oynadığı ve genellikle spontan düzelen klinik bir tablodur.Ani gelişen baş ağrısı, bilinç değişikliği ve nöbet gibi semp-tomlarla başvururlar. Etyoloji de hipertansiyon,vaskülitler, immunsup-resif ajanlar,sitotoksik kemoterapiler sayılabilir. Biz bu vakada adre-

191

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

düzeyi / CRP oranının (BCO) solid kanser tanılı hastalarda sağkalım süresine etkisi, sağkalım süresini belirlemede prediktif biyobelirteç ola-rak incelenmesi, yüksek ve düşük riskli hastaları ayırt ettiriciliği amaç-lanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümünde 2016-2019 yılları arasında izlenen 344 kanser hastası çalışmaya dahil edildi. Hastaların verileri retrospektif incelen-di ve BCO değerleri hesaplandı.Hasta gruplarındaki BCO değerleri incelenerek, roc analizi ile cut off değerleri saptandı ve risk grupları belirlendi. Cut off değerlerine göre grupların sağkalımları longrank test ile karşılaştırıldı. Tüm istatistik değerlendirmelerde p<0.05 anlamlılık sınır değeri olarak kabul edildi.

Bulgular: Çalışmaya dahil edilen 344 hastanın median yaşı 60,9 (27-88), erkek/kadın oranı 1,09/1 (E=180, K=164) ‘di. Hastaların 174’ ü (%50,6) erken evre, 170’i (%49,4) ileri evreydi. Hastaların %86,6’ sının( n=298) ECOG performans skoru 0-1, %13,4’ ünün (n=46) ise ECOG performans skoru 2 ve üstüydü. En sık metastaz böl-gesi %21,5 oranıyla (n=74) lenf nodu olup, hastalarında %17,4’ünde (n=60) karaciğer, %13,4’ünde (n=46) kemik, %11,3’ünde (n=39) periton, %11’inde (n=38) akciğer, %3,5’inde (n=12) sürrenal, %2,3’ ünde (n=8) beyin, % 1,7’sinde (n=6) plevra, %0,3’ünde (n=1) over, %0,3’ünde (n=1) kemik iliği metastazı saptandı. Tüm grupta BCO’ ının roc analizine göre cut off değeri 3,5 olarak hesaplandı, BCO de-ğeri bu değerin altında olanlarda ileri evre hastalık riski 2,1 kat daha fazlaydı (%95 GA;(1,4-3,2)) p <0,001). BCO’ı ile mortalite ilişkisine bakıldığında, BCO’ı roc analizine göre cut off değeri 3,8’in altında olan hastalarda mortalite 2 kat daha fazla olup bu istatiksel olarak anlamlıydı (%95 GA; (1,4-3,3)p <0,001)(Şekil-1). Yüksek riskli (BCO <3,8, n=188) hastaların %63,8’i, düşük riskli (BCO≥3.8, n=156) hastaların ise %45,5’i ex oldu (p <0,001). Yüksek risk grubundaki hastaların ortanca genel sağ kalımı 42.8±1.4 ay (% 95 GA; (40.1-45.5)), düşük risk grubundaki hastaların ortanca genel sağ kalımı 51.5±1.3 ay (% 95 GA; (49.0-54.0)), tüm grupta ortanca genel sağ kalım ise 46.8±1.0 aydı (% 95 GA; (44.8-48.7))(p<0,001). Yüksek ve düşük risk grubundaki hastalara ait sağ kalım eğrisi Şekil-2’de gös-terildi. Tüm grupta ölen hastalarda median BCO ‘ı 2,6 (0,1-125), ya-şayan hastalarda ise BCO’ı 4,4 olduğu görüldü (p<0,001).

Sonuç: B12/ CRP oranı basit, ucuz ve uygulanabilir bir belirteç olup, heterojen bir gruptan oluşan hasta grubumuzda elde ettiğimiz sonuçlara göre BCO’ının prognostik belirteç olarak kullanılabileceği, hasta populasyonu genişletilip, homojen hasta gruplarından oluşan çalışmalar planlandığında daha anlamlı sonuçlar elde edileceği düşü-nülmektedir.Anahtar Kelimeler: B12 düzeyi, B12/CRP Oranı (BCO), C-Reaktif Protein (CRP), Sağkalım, Solid Kanser, Prediktivite

Şekil 1: B12/CRP değerinin mortaliteyi öngörmedeki tanı değeri (ROC analizi)

P-255 Temel Onkoloji

ONKOLOJİ HASTA NAVİGATÖRÜ

Derya Şen 1, Nagehan Dönergöz1, İsmail Hakkı Necdet Üskent1, Banu Sarıtaş1

1Anadolu Sağlık Merkezi/johns Hopkins Medicine

Kanser hasta navigasyonu (PN) programlarının, kanser bakımı-na erişimi ve kullanımını artırdığı farklı çalışmalarda gösterilmiştir.Değerinin artan kanıtlarına rağmen, kanser hasta navigasyonu ev-rensel olarak anlaşılmamış veya sağlanamamıştır.Hasta navigasyo-nunun, kanser bakım süreci boyunca sağladığı görevleri; eğitim ve erişim,tarama,teşhis ve evreleme,tedavi,hayatta kalma ve yaşam sonu olarak tanımlıyoruz.Görevler, kanser hizmetlerinin anlaşılır, kullanıla-bilir, erişilebilir, uygulanabilir kılmak için potansiyellerine göre düzen-lenir.

Hasta navigatörleri beş programda benzer görevleri yerine getir-seler de, onları özel kılan yaklaşımları; topluluk kültürü ve çalışma or-tamındaki farklılıklarıdır.

Geç evre hastalık, önerilen tedaviyi tamamlayamama ve sonuç olarak kanserden ölme iki kanser insidansı, morbidite ve sağkalımdaki farklılıkları kısmen lojistik, yapısal ve sosyo-kültürel engellerden kay-naklanmaktadır.

Bir kanser hastası navigatörü, bakımın önündeki gerçek ve algı-lanan engelleri belirlemeye ve çözmeye yardımcı olmak için eğitilmiş, hastaların bakım önerilerine uymasını ve böylece kanser sonuçlarını iyileştirmesini sağlamak üzere eğitilmiş bir kişidir.Kanser bakımı sürek-liliği terimi, bir kişinin kanseri önlemek ve kontrol etmek için belirlenen aşamaları tanımlamak için kullanılır. Süreklilik bazen önlemeden yaşa-mın sonuna kadar doğrusal olarak tasvir edilir. Örneğin, semptomları hafifletmek ve yaşam kalitesini iyileştirmek için sağlanan palyatif ba-kım, tarihsel olarak darülaceze tarafından sağlanan ve sınırlı prognozu olan terminal hastaları hedefleyen bakımla ilişkilendirilmiştir.Sürekli-liğe adaptasyonumuz altı aşamadan oluşur: eğitim ve sosyal yardım, tarama, teşhis ve evreleme, tedavi, hayatta kalma ve yaşamın sonu.

Anadolu Sağlık Merkezi’nde uluslararası hastaların hasta naviga-törü pozisyonundaki görevimi yaklaşık 3 yıldır yapmaktayım.Görevim; Ülkesine giden hastaların tıbbi süreçlerini takip etmek,yönlendirme yapmak ve gerekirse hastaneye davet etme şeklinde uzaktan takip sü-recim var.Hastanede olan hastalarında yatış-tedavi alma ve girişimsel süreçlerinin takibini yapmaktayım.Bu göreve başladıktan sonra süre-cin hasta tarafından tıbbi ekibin bir parçası olduğumu hissettirmek, sü-reçlerinde aktif şekilde görev aldığımı bilmeleri ve sizi yakından takip ediyorum izlenimini hastaya yansıtmak oluyor.

Bir yıl içerisinde ülkesinden bulunan hastalara 3000 binden fazla mail yoluyla geri dönüş sağlandı.Soruları yanıtlandı, süreçleri takip edildi,gereken tedavi önerileri yapıldı ve hastaneye gelmesi gerekenler davet edildi.Takipler sırasında da daha önce gözden kaçan ve hasta için risk oluşturabilecek olaylar saptandı ve engellendi.Anahtar Kelimeler: Navigatör, Kanser, Hasta, Onkoloji,Patient

P-256 Temel Onkoloji

SOLİD KANSER TANILI HASTALARDA B12/ C-REAKTİF PROTEİN ORANININ (BCO) SAĞKALIM ÜZERİNE PREDİKTİF DEĞERİ

Merve Keskinkılıç1, Elif Çetin Başaran2, Tuğba Yavuzşen1

1Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2İzmir Bornova Türkan Özilhan Devlet Hastanesi

Giriş: Kanser hastalarında sağkalım süresinin tahmini, hastaların izleminde ve tedavi kararlarında önem arz etmektedir. Bu amaçla bir-çok prognostik araç geliştilmiştir. Bu çalışmayla serum B12 vitamin

192

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

forse ederek sıvı akışını sağlayabilmektedir. Nitekim olguda damar yıkama sıvısı serbest olarak akmamış ancak cihaz eşliğinde gönderile-bilmişti. Ayrıca ExV geliştiğinde el bileği gibi eklem bölgelerinde saat gibi takılar, basınç ya da sürtünme ile yara seyrinde olumsuz etki gös-terebilir. Klinikte sağlık personeli öncelikle ExV gelişimini engellemeli veya özellikle infüzer kullanımında erken saptama yönünden dikkatli olmalıdır.

Anahtar Kelimeler: Kemoterapi, Dosetaksel, Ekstravazasyon

Kaynakça1. Kreidieh F.Y.,Moukadem H.A., Saghir N.S. Overview, prevention and

management of chemotherapy extravasation. World J Clin Oncol. 2016; 7(1): 87–97.

2. Barutca S., Kadikoylu G., Bolaman Z., Meydan N., Yavasoglu I. Extravasation of paclitaxel into breast tissue from central catheter port. Support Care Cancer 2002; 10(7): 563–565.

3. Reyes-Habito C.M., Roh E.K. Cutaneous reactions to chemotherapeutic drugs and targeted therapy for cancer: Part II. Targeted Therapy. J Am Acad Dermatol. 2014; 71(2): 217.e1-217.e11.

4. Docetaxel [prescribinginformation] Sanofi-Aventis U.S. LLC; Bridgewater, NJ: 2010.

5. Zhu J.J., Fu J.F., Yang J., Hu B., Zhang H., Yu J.H. Rat injury model of docetaxel extravasation. Biomed Rep 2014; 2(5): 649-652.

Şekil 1A: Ekstravazasyona bağlı enflamasyon (KT sonrası 3. Gün)

Şekil 1B: Eklem bölgelerinde kullanılan aksesuarların iyileşmeye olumsuz

Şekil 2: B12/CRP cut-off değerine göre yüksek risk ve düşük risk grubundaki hastaların survival analizi (Kaplan-Meier analizi)

P-257 Temel Onkoloji

OLGU SUNUMU: DOSETAKSEL EKSTRAVAZASYONU: ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİDİR

Ömer Faruk Akgül1, Ali Aytaç1, Sabri Barutca1

1Uzman Doktor, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Profesör Doktor, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Kemoterapi (KT) ekstravazasyonu (ExV), intravenöz (i.v.) KT uygulamalarında, merkez bağımlı olarak %0,1-6 arasında görülen lokal bir komplikasyondur. Ekstravazasyon gelişiminin önlenmesi en önemli noktadır. Tedavide lokal yaklaşımlar, topikal veya sistemik an-tienflamatuar ajanlar ve varsa spesifik antidotlar kullanılır. Dosetaksel gibi taksan grubu KT ajanları ExV ile doku nekrozu oluşturabilir.(1-4) Bu bildiride prostat kanserli bir hastada dosetaksel ExV ve klinikte az bilinen, ancak önemli bazı ayrıntıların belirtilmesi amaçlanmıştır.

Olgu: Ellidört yaşında, prostat kanserli hekim-hasta, el sırtından uygulanan i.v. dosetaksel tedavisinde rahatsızlık hissetmemişti. Teda-vi sonrasında damar yolu yıkama amaçlı 50cc %0.9 serum fizyolojik mayi serbest olarak gitmedi ve bilek eklemi pozisyonu ile de durum değişmedi. Sıvı infüzere bağlandığında ise sorunsuz uygulandı. Teda-vi ardından katater çekildiğinde bandajların altında hafif bir şişlik ve kızarıklık görüldü. Tedaviden 2-3 gün sonra infüzyon bölgesinde hafif-orta şiddette enflamasyon bulguları gelişti. (Şekil 1A) Hasta, ilgili böl-geyi irrite ettiği için kol saati kullanamadı. (Şekil 1B) Topikal heparino-id, analjezik, antienflamatuar ve nemlendirici tedaviler ile lezyon stabil seyretti. Lezyon 5-6 haftalık bir süreçte hafif bir hiperpigmentasyon bırakarak regresyona uğradı. (Şekil 2)

Tartışma: Klinik onkolojide KT ExV iatrojenik bir yan etki olup, sitotoksik ajanın özellikleri, ExV miktarı, infüzyon bölgesi ve süresi, sağlık personelinin tecrübesi gibi risk faktörleri mevcuttur. İrritan ajan-lar, lokal ve damar trasesinde enflamatuar reaksiyona neden olurken; vezikan ajanlar, hafif eritem, ödem ve bül oluşumundan, ülserasyon ve nekroza dek değişen lezyonlara sebep olurlar. Dosetaksel klinik on-kolojide yaygın kullanılan ve vezikan potansiyel taşıyan taksan sınıfı bir KT ajanıdır.(1-4) Dosetaksel ExV ile ratlarda doku nekrozunun da indüklenebileceği gözlenmiştir.(5)

Sonuç: Bu bildiride, sunulan olgu aracılığıyla bazı ayrıntıların vur-gulanması gereği duyulmuştur. Öncelikle damar yolu için uygulanan intraket üzerindeki bandaj, özellikle asker, sporcu gibi ağrı eşiği yüksek bireylerde ve kısa süreli tedavilerde hasta hekim de olsa minimal sızın-tıların fark edilmesine engel olabilir. Sunulan olgu uzakdoğu sporları yapmıştı ve yaklaşık 1-1,5 saat infüzyon ile minimal ExV gelişmişti. Kullanılan infüzyon pompaları tam sağlıklı olmayan damar yolundan

193

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

19x11 mm boyutlarında birkaç adet, pankreas kuyruk komşuluğunda 21x 14 mm boyutta olmak üzere lenf nodları tespit edilmişti. Bunun üzerine yapılan pankreas biopsi patoloji sonucu: üreteyal karsinom metastazı olarak değerlendirildi. Yapılan literatür araştırmasında üre-telyal karsinomum pankreas metastazı nadir olarak görülmektedir. Üretelyal karsinomun metastatik özelliklerinin karşılaştırıldığı 150 ki-şilik bir çalışmada; en sık metastaz oranı 104 hasta ile lenf nodları olarak tespit edilmişken, sadece 1 hastada pankreas metastazı tespit edilmiştir. (Shinagare AB, Ramaiva NH,Metastatic pattern of bladder cancer: correlation with the characteristics of the primary tumor AJR Am J Roentgenol.2011 Jan;196(1):117-22. )Anahtar Kelimeler: üretelyal karsinom, pankreas metastazı, nadir me-tastaz

Şekil 1: üretelyal karsinom pankreas metastazı

P-259 Ürolojik Kanserler

PROSTAT KANSERLİ VAKADA PSMA PET POZİTİFLİĞİ SAPTANAN ATİPİK CİLTALTI LEZYONU

Çağlayan GeredeliOkmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş: Prostat kanseri tüm dünyada erkeklerde en sık görülen kan-serlerdir. Hastaların 75-80% si tanı anında lokalize hastalığa sahiptir. Lokal hastalıkta tedavi seçenekleri radikal prostatektomi ve radyote-rapidir. Tedavi sonrası takiplerde PSA önemli yer tutmaktadır ancak PSA nüksü gelişen hastaların büyük bir kısmında hastalığa ait rad-yolojik kanıt saptanmaktadır. PSMA PET kullanımının yaygınlaşması sonucu bu hastalarda lezyon saptama oranlarında ciddi bir artış göz-lenirken, atipik vakarda karşımıza çıkabilmektedir.

Olgu: 73 yaş erkek hasta, 10 yıl önce Gleason skoru 3+4 prostat adenokanseri tanısı ile definitif radyoterapi almış. Takiplerinde 2 ay arayla ölçülen ardışık PSA değerininde 0.2 ng/ml yükselme olması üzerine hastaya PSMA PET yapıldı. PSMA PET sonuçlarında lokal nüks, L3 vertebral metastaz ve posterior torako-dorsal bölgede cilt al-tında PSMA tutulumu saptandı. Boyun bölgesinden yapılan eksizyo-nel biyopsi sonucunda dermatofibrosarkoma protuberans saptandı.

Sonuç: PSMA PET, PSA düzeyleri düşük de olsa biyokimyasal nüks gelişen hastalarda düşünülmelidir. Bununla birlikte PSMA PET sonuçları değerlendirilirken şüphelenilen vakalarda diğer kanser türle-rinde de PSMA tutulumu olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.Anahtar Kelimeler: PSMA PET, Prostat kanseri, dermatofibrosarkoma protuberans

etkisinin canlandırılması

Şekil 2: Ekstravazasyon sonrası 30.gün, rezidü hiperpigmentasyon

P-258 Ürolojik Kanserler

ÜRETELYAL KARSİNOMUN NADİR BİR METASTAZ PREZENTASYONU

Burçin Çakan Demirel1, Canan Karan1, Nail Özhan1, Burcu Yapar Taşköylü1, Atike Gökçen Demiray1, Serkan Değirmencioğlu1, Arzu Yaren1, Gamze Gököz Doğu1

1Pamukkale Üniversitesi Tıbbi Onkoloji

51 yaşında kadın hasta 4 aydır devam eden cilt döküntüleri nede-niyle tetkik edilirken çekilen batın BT’de: mesane sağ lateral duvarda 53x16 mm boyutunda yumuşak doku lezyonu ve eşlik eden her iki parailiyak,inguinal bölgede, paraaortik alanlarda lenfadenopatiler tespit edilmiş. Bunun üzerine yapılan TUR-mesane işlemi sonucunda patolojisi yüksek dereceli invaziv üretelyal karsinom olarak yorumlan-mış (pT2). Hasta polikliniğimize sistemik tedavi için başvurmuş olup 9 kür gemsitabin-cisplatin tedavisi aldı. Takibinde çekilen PET/BT’de progresyon lehine yorumlanmış olup haftalık paklitaksel tedavisine başlandı. Kontrolde istenen tüm abdomen MR görüntüleme prog-resyon lehine yorumlanmıştı. Üçüncü basamakta vinflunin tedavisi başlandı. Altı kür vinflunin tedavisi sonrası çekilen tüm abdomen MR görüntüleme stabil olarak değerlendirildi. Üç kür daha vinflunin teda-visi sonrasında batındaki lenfadenopatilere 26 gün RT verildi. Onsekiz kür vinflunin tedavisi verilen hasta 6 kürde 1 yapılan değerlendirme-lerde stabil olarak değerlendirildi. Beş kür daha vinflunin tedavisi ve-rilen, toplamda 33 kür vinflunin tedavisi alan hastanın yapılan batın BT’sinde; pankreas baş kesimi komşuluğunda 21x16 mm, portal hilus komşuluğunda 16x 7mm, mezenterde 14x11 mm boyutlarında lenf nodları tespit edilmiş. Lenf nodlarının boyutlarında artış ve nodlarda belirginleşme izlendi. Hastanın vinflunin tedavisi sonrasında progres-yonsuz sağ kalımı yaklaşık 33 ay idi. Ürotelyal karsinomlu hastalarda idame tedavisi olarak vinflunin etkinliğinin araştırıldığı çok merkezli,randomize,kontrollü,faz-2 bir çalışmada (MAJA;SOGUG 2011/02), vinfulinin alan hastalarda progresyonsuz sağ kalım 6.5 ay iken destek tedavisi alan hastalarda 4.5 ay olarak bulunmuştur. (Garcia Donas J, Font A. Maintenance therapy with vinflunine plus best supportive care versus best supportive care alone in patients with advanced urothe-lial carcinoma with a response after first-line chemotherapy (MAJA; SOGUG 2011/02): a multicentre, randomised, controlled, open-label, phase 2 trial. Lancet Oncol. 2017 May;18(5):672-681a.)

Tüm abdomen MRG: pankreas başı komşuluğunda parankimden net sınırı ayırt edilemeyen 20x14 mm boyutunda kitle (metastaz?), aynı düzeyde portal ven posterior komşuluğuna uyan lokalizasyonda

194

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

özellikte lenf nodları görüldü. Hastaya başlanan dosetaksel (75 mg/m2) tedavisi sonrası PSA değeri: 3.3 ng/mL’ye geriledi. Kemoterapi-den 1 yıl sonra anüri, metabolik asidoz, kreatinin progresyonu ge-lişen hasta acil hemodiyaliz (HD) sonrası haftada 2 gün rutin HD programına alındı. PSA: 6.2 ng/ml’ye yükseldi. Kemoterapi sonrası çekilen yeni kemik sintigrafisinde dosetaksel öncesi ile kıyaslandığın-da lezyonlarda progresyon görüldü. Başlanan 2. basamak enzaluta-mid (160 mg/gün) sonrası PSA değeri 3.1 ng/ml’ye kadar gerileyen hastanın kemik sintigrafileri stabil yanıtlı olarak değerlendirildi. Has-tada ilaca bağlı yan etki gelişmedi.

Tartışma: Son dönem böbrek yetmezliği ve HD hastalarında enzalutamid kullanımı kontrendike olmamakla birlikte bu konuda yeterli veri ve çalışma olmaması nedeniyle netlik kazanmamış bir durumdur. İlk olarak 2018’de yayınlanan bir olgu sunumunda, has-tada toksik etki gözlenmemiş ve hasta başarı ile tedavi edilmiştir. Olgumuzda da hipertansiyon, diyare, artralji gibi yan etkilerin olma-ması, toksisiteye rastlanmaması, PSA regresyonu ve bir yıl boyunca stabil yanıtlı seyretmesi nedeniyle doz redüksiyonu yapılmamıştır. Enzalutamid gibi yeni tedavi ajanları, hemodiyalize giren ve son dönem böbrek yetmezlikli hastalarda multidisipliner olarak değer-lendirilmesi ve izlenmesi gereken güncel çalışmalarla kullanım sıklığı artabilecek ilaçlardır.Anahtar Kelimeler: Enzalutamid, Kronik Böbrek Yetmezliği, Prostat Kanseri

P-261 Ürolojik Kanserler

PROSTAT KARSİNOMUNDA ENZALUTAMİD VE DEKSAMETAZON İLE TEDAVİ

Hüseyin Salih Semiz1, Elif Atağ Akyürek2, Aziz Karaoğlu3

1SBÜ. İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği 2Şanlıurfa Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği 3Dokuz Eylül Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü

Giriş: Prostat karsinomunda tanıdan bir süre sonra tüm hastalar-da kastrasyon direnci (CRPC) gelişmektedir. mCRPC’de ilk sağ kalım katkısı gösterilen tedavi dosetaksel prednisolon (DP) olmakla birlikte abirateron (AA) ve enzalutamid (ENZA) gibi hormonal tedavilerin DP öncesi ve sonrası sağ kalım avantajı gösterilmiştir. PC’de tercih edilen steroid prednisolon iken bir çalışmada, mCRPC hastalarında deksa-metazonun prednisolona göre sağ kalım avantajı sağladığı gösteril-miştir. Biz burada enzalutamid tedavisine deksametazon eklemenin hastalık kontrolüne katkısını aktarmak istedik.

Olgu: 77 yaşında erkek hasta. Hipertansiyon dışında hastalık öy-küsü yok. 2005’te prostat adenokarsinomu tanısı konulmuş(Gleason 5+4=9). Prostat lojuna radikal RT verilmiş (lokalize hastalık). PSA artışı nedeniyle (PSA:11 ng/ml) (2010) orşiektomi yapılmış ve takibe alınmış. Orşiektomiden 3 yıl sonra (2013-2014) PSA artışı (PSA: 255 ng/ml) ve yeni gelişen kosta ve vertebra metastazları nedeniyle dose-taksel 6 kür uygulanmış. Kemoterapi sonrası PSA: 0,37 ng/ml. Bika-lutamid ile takibe alınan hasta PSA artışına rağmen (PSA: 16 ng/ml) (2016 Ağustos) asemptomatik olması nedeniyle takibe alınıyor. 2017 Eylül ayında rektal kanama nedeniyle yapılan kolonoskopide rek-tumda saptanan kitleden alınan biyopsi prostat karsinomu invazyo-nu. Hastaya 10/2017’de enzalutamid 160 mg/gün başlandı. Kontrol muayenesinde tedavi başlangıcından 1 hafta sonra rektal kanamanın kesildiği öğrenildi. İlaç toksisitesi yok. 11/2017 PSA: 8,38 ng/ml. Ocak 2018’de PSA artışı başladı (16,8 ng/ml). Klinik ve radyolojik olarak stabil (Tüm vücut BT ve kemik sintigrafisi). Tedaviye devam edildi. Nisan 2018’de yeni gelişen asemptomatik tek femur metastazına RT verilerek enzalutamid devam edildi. Tedaviye aynı zamanda deksa-metazon 1 mg/gün p.o. eklendi (Nisan 2018). Temmuz 2018’de, PSA: 39 ng/ml, klinik stabil, radyolojik olarak stabil. Mart 2019 klinik olarak stabil, PSA 81 ng/ml. Mayıs 2019’da PSA 46 ng/ml iken tedavileri hastanın isteği üzerine kesildi. Ağustos 2019’da halsizlik, iştahsızlık ve lekelenme tarzı rektal kanama, PSA: 53 ng/ml. Hasta Lu-177 tedavisi

Şekil: Torakodorsal cilt altı PSMA PET tutulumu

Şekil: Torakodorsal cilt altı PSMA PET tutulumu

P-260 Ürolojik Kanserler

KRONİK BÖBREK YETMEZLİKLİ PROSTAT KANSERİ HASTASINDA ENZALUTAMİD DENEYİMİ

Gamze Göksel1, Ferhat Ekinci1, Cumali Çelik1, Atike Pınar Erdoğan1, Ahmet Dirican1

1Celal Bayar Üniversitesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği, Manisa

Giriş: Enzalutamid, metastatik kastrasyon dirençli prostat kanseri tedavisinde ilk basamakta kullanılan tedaviler arasında yer alan and-rojen reseptör blokörüdür. En sık görülen yan etkileri hipertansiyon, artralji, yorgunluk ve diyaredir. Son dönem böbrek yetmezliğinde ve hemodiyaliz hastalarında kullanımı ve doz azaltımı ile ilgili yeterli ça-lışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada hemodiyalize giren ve enzalu-tamid alan hastamızı sunduk.

Olgu: 76 yaş erkek hasta 8 yıl önce prostat kanseri tanısı alarak goserelin ve bikalutamid tedavileri ile izlenmiş. Özgeçmişinde nef-rolitiazise sekonder bilateral grade 2 hidronefroz ile takip edildiği ve postrenal zeminde kronik böbrek yetmezliği geliştiği öğrenildi. Fi-zik bakıda patolojik muayene bulgusu saptanmadı. Laboratuvarda PSA: 19 ng/mL, BUN: 100 mg/dL, kreatinin: 2.41 mg/dL, GFR:25.6, olarak saptandı. Kemik sintigrafisinde; her iki omuz ekleminde, sol humerus üst ve orta kesiminde, tüm vertebral kolon boyunca, her iki hemitoraks kostalarında multiple, sol sakroiliak eklemde, sağ iliak kanatta, sağ femur 1/3 üst kesiminde yoğun, sol femur 1/3 üst kesi-minde ve orta kesiminde fokal tc-99m MDP tutulumu izlendi. Batın MRG’de; iliak bölge ve obturator fossa düzeyinde multipl patolojik

195

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

deki somatik malignite komponenti intestinal tip adenokarsinomla uyumluydu. Postoperatif PET BT görüntülemesinde artmış patolojik 18-FDG tutulumu saptanmadı. Hasta onkoloji konseyinde konuşuldu ve takibe alındı.

Sonuç: Hastalık prognozunda TNM sınıflaması ve risk kategorisi önemlidir. Malign komponentinden nüks riski açısından dikkatli takip yapılmalıdır. Literatür bilgileri ışığında sarkom komponentinde dokso-rubisin bazlı rejimler, adenokarsinom komponentinde 5-fluorourasil bazlı tedavilerin kullanımı önerilse de, histoloji spesifik hedefli tedavi açısından daha fazla çalışmaya gereksinim vardır.Anahtar Kelimeler: Somatik transformasyon, Tedavi, Teratom

P-264 Ürolojik Kanserler

OPERASYONU KABUL ETMEYEN LOKAL İLERİ PROSTAT KANSERİ VAKASININ SEYRİ

Mustafa Altınbaş1, Özlem Aydın İsak2, Esra Zeynelgil2, Perihan Perkin2, Ufuk Cinkara2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara 2Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara

Olgu: Erkek hasta, 70 yaşında, kronik böbrek hastalığı (KBH) ne-deniyle Dahiliye Polikliniğinde izlenirken disüri, noktürisi olan hastada PSA yüksekliği dikkati çekmiştir. USG’de prostat bezi 37 gr ölçülmüş-tür. Ürolojide yapılan biyopsi sonucu Gleason skoru 3+3=6 gelen hasta prostat adenokanseri tanısı almıştır (25.07.2018).

Özgeçmiş: KBH, KOAH, D.m. ve safra kesesinde taş hastalığı anamnezi olan ve koroner kalp hastalığı nedeniyle ByPass operasyo-nu geçirmiştir.

Tedavi: Ürolojinin prostat kanseri için operasyon önerisini kabul etmemiştir. Kardiyoloji ve Anestezi Bölümleri hastayı operasyon için yüksek riskli bulmuşlardır. Hastaya Radyasyon Onkolojisi defini-tif radyoterapi (RT) verildi. RT sonrası PSA değeri 6.21’den 0.08’e düştü. Hastaya Tıbbi Onkoloji Kliniğince total androjen blokajı (ADT) başlandı. Önce bir hafta bikalutamid 50 mg tbl 1x1 (flair fenomenini önlemek için) ve sonra LH-RH analoğu başlandı ve 3 ay ara ile teda-vi sürdürüldü. Adı geçen tedaviyle düşmüş olan PSA’larda stabilite sağlandı ve de yükselme olmadı (Tablo 1). Hastanın total testosteronu LH-RH tedavisi altında kastre düzeye (<20 ng/dl) indi ve tedaviyle hastanın kastre hali devam etti.

Tartışma: Opere olamayan hasta (medikal inoperabl veya hasta-nın istememesi) lokal ileri prostat kanserinde lokal definitif radyoterapi (RT) ve total androjen blokajı (ADT) etkili bir tedavi seçeneğidir. Bizim vakamız definif RT ve total ADT ile başarılı bir şekilde tedavi edilmiştir ve etkin tedavi cevabı yaklaşık 2 yıldır devam etmektedir.

Sonuç: Prostat adenokanseri olan hastamız hormon duyarlıdır ve semptomsuzdur. Hastamız halen total ADT tedavisi ile tedavi ve takip edilmektedir. ANAHTAR KELİMELER: Prostat kanseri, hormon tedavisi, LH-RH analoğu, definitif radyoterapi

Tablo 1: PSA ve total testosteron takibi

TARİH PSA DEĞERLERİ (ug/L) TOTAL TESTOSTERON DEĞERİ (ng/dl)

25.06.2018 6.21 -

09.10.2018 0.08 -

06.02.2019 0.01 -

29.04.2019 - 10

24.07.2019 <0.008 7

12.11.2019 <0.006 5.24

için değerlendirildi, PSMA PET’te sadece prostat lojunda tutulum ol-duğundan tedaviye uygun bulunmadı. Hastaya 2 haftada bir 50 mg/m2 dosetaksel tedavisi başlandı. Tedavinin 6. küründe PSA 2 ng/ml, klinik ve radyolojik açıdan stabil olarak takip ediliyor.

Tartışma ve Sonuç: Bu hasta ile üç önemli klinik noktaya değin-mek istedik. Birincisi; enzalutamid ile kullanımı zorunlu olmamakla birlikte enzalutamide deksametazon eklenmesi sağ kalım yararı sağ-layabilir. İkinci nokta; tek başına PSA artışı klinik ve radyolojik olarak stabil seyreden hastalarda mevcut tedaviyi değiştirmek için bir gerekçe değildir. Üçüncü ve son olarak da enzalutamid tedavisiyle oldukça hız-lı klinik yanıtlar elde etmek mümkündür.Anahtar Kelimeler: prostat, enzalutamid, deksametazon

Kaynakça1. Nicholas D James, Matthew R Sydes, Noel W Clarke et al. Addition of docetaxel,

zoledronic acid, or both to first-line long-term hormone therapy in prostate cancer (STAMPEDE): survival results from an adaptive, multiarm, multistage, platform randomised controlled trial. The Lancet, Volume 387, Issue 10024, 2016, Pages 1163-1177. doi: 10.1016/S0140-6736(15)01037-5.

2. Oliver Sartor, Silke Gillessen. Treatment sequencing in metastatic castrate-resistant prostate cancer. Asian J Androl. 2014 May-Jun; 16(3): 426–431. Published online 2014 Mar 18. doi: 10.4103/1008-682X.126378.

3. Maines, F., et al., Sequencing new agents after docetaxel in patients with metastatic castration-resistant prostate cancer. Crit Rev Oncol/Hematol (2015), doi: 10.1016/j.critrevonc.2015.07.013

4. United States Food and Drug Administration. Clinical pharmacology and biopharmaceutics review: xtandi (enzalutamide). 2012. Available at: https://www.accessdata.fda.gov/drugsatfda_docs/nda/2012/203415Orig1s000ClinPharmR.pdf. Accessed: January 21, 2019.

5. Venkitaraman R, Lorente D, Murthy V. A Randomised Phase 2 Trial of Dexamethasone Versus Prednisolone in Castration-resistant Prostate Cancer. European Urology 67 ( 2015 ) 673 – 679. doi: 10.1016/j.eururo.2014.10.004.

6. K. Nishimura, N. Nonomura, Y. Yasunaga et al. Low doses of oral dexamethasone for hormone-refractory prostate carcinoma. Cancer. 2000 Dec 15; 89(12): 2570–2576.

P-263 Ürolojik Kanserler

SOMATİK TİP MALİGNİTE İÇEREN TERATOM OLGUSU

İrem Bilgetekin1, Fatma Buğdaycı Başal1, Cengiz Karaçin1, Ayşe Ocak Duran1, Ülkü Yalçıntaş Arslan1, Necati Alkış1, Berna Öksüzoğlu1

1SBÜ Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Teratomlarda somatik malign transformasyon oldukça nadir görülür. Daha kötü prognozludur. Primer tümör lokalizasyonu testis olup; çok nadiren mediasten, pineal bez ve retroperitoneal yerleşim de gözlenebilir. Malign transformasyon çok nadir olduğundan, lezyon-ların tedavisine yönelik net bir yaklaşım yoktur. Malign komponent sarkom, karsinom ya da her ikisi beraber olabilir. Agresif cerrahi rezek-siyon potansiyel kürabl tedavi olarak düşünülür. Tedavi yönetiminde cerrahi sonrası rezidü hastalık durumunda rezeksiyonu önem arz eder. Genellikle malign somatik trasformasyonlu germ hücreli tümörler kemorezistanstır. Rutin sisplatin bazlı kemoterapilere direnç gözlenir. Kemoterapi içerdiği maligniteye göre uyarlanabilir. İntestinal adeno-karsinom komponenti içeren de 5-fluorourasil bazlı tedaviler katkı sağlayabilir. Biz burada somatik tip malignite içeren teratom olgumuzu sunmayı amaçladık.

Olgu: 60 yaşında erkek hasta sağ testiste ağrılı şişlik farketmesi üzerine tetkik edildi. Özgeçmişinde esansiyel hipertansiyon, koroner arter hastalığı ve 40 paket/yıl sigara içme öyküsü mevcuttu. Yapılan abdomen MRI görüntülemesinde sağ testiste 20x16 mm kontrast tutan lezyon tesbit edildi. Evreleme amaçlı yapılan toraks ve batın tomografisinde metastaz bulgusuna rastlanmadı. Tümör markerları normal sınırlardaydı. Hastaya sağ orşiektomi yapıldı. Testis dokusu-nun bir kenara itildiği 2x2x1,8 cm boyutunda kısmen sert lezyonel alan saptandı. Spermatik kord, epididim ve tunika albuginea intakttı. Patoloji sonucu somatik tip malignite içeren teratom olarak raporlan-dı. İmmünohistokimyada CDX2 ve CK20 ile invaziv alanlarda pozitif boyanma izlenirken, Ki67 si %80 olarak saptandı. Teratom içerisin-

196

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

P-266 Ürolojik Kanserler

YÜKSEK RİSKLİ METASTATİK KASTRASYON NAİF PROSTAT KANSERİNDE İNFLAMATUVAR PARAMETRELERİN PROGNOSTİK DEĞERİ

Özgen Ahmet Yıldırım1, Erkan Erdur1, Halis Yerlikaya1

1Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Prostat kanserinde modern tedavi trendi yaşam beklentisi 5-10 yılın üzerinde olan hastalarda erken ve çoklu patogenez yolak-larının blokajıdır. Ancak ülkemizde kısmen maliyet kısmen de multidi-sipliner kooperasyon eksikliği sebepli çok yakın zamanda dahi halen metastatik prostat kanseri hastalarının tedavisi kastrasyon ile sınırlı kalabilmektedir. Son dekadın retrospektif verilerine baktığımızda izole kastrasyon tedavisi ile izlenmiş ciddi bir hasta havuzu ile karşılaşyoruz. Bu verilerde benzer risk grubunda olduğu halde, farklı progresyon-suz sağ kalım göstermiş hastalar dikkatimizi çekti. Prognostik kestirim açısından prediktif değeri olabilecek ve poliklinik pratiğinde sıklıkla uygulanabilecek faktörler bulmayı hedefledik. Bu faktörlerin bulun-ması ile tanı ve erken tedavi safhasında hastalık seyrinin agresif olup olmayacağı ve uygulanacak tedavilerin seçimi ile ilgili bize yol gösterip gösteremeyeceği hususunu incelemeyi amaçladık

Gereç ve Yöntem: Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma hastanesine 01.2010 – 01.2020 yılları arası başvurmuş 649 hastadan 60-70 yaş aralığında tanıda performans skoru 0-1 olan, gleason skoru 4+4 olup, 4 den fazla kemik metastazı olan, viseral metastazı olma-yan, tanı psa değeri >20 olan ve sadece kastrasyon tedavisi almış, kastrasyonda testosteron düzeyi <20 olarak sağlanmış, progresyon gelişmiş; 28 hasta tesbit edildi. Bu hastaların kastrasyon tedavisinde prostat spesfik antijen (PSA) progresyonuna kadar geçen süre kayde-dildi. Hastaların biyokimya kayıtlarından LDH düzeyi, CRP/albümin ve nötrofil/lenfosit oranları kaydedildi.

Sonuçlar: Median yaş 64.5, median PSA:88, median PFS: 11 ay olarak sonuçlandı. PFS’yi etkileyen faktörler açısından yapılan tek değişkenli analizde yüksek LDH, CRP/albumin ve Nötrofil/lenfosit oranları kısa PFS ile anlamlı ilişkili bulundu (Tablo 1). Çok değişkenli analizde LDH ve CRP/albumin değerleri anlamlı bulundu (Tablo 2). (p<0.001)

Tartışma: Çalışmamızda aynı risk grubunda olan az sayıda has-tada yukarıdaki parametrelerin PFS ile anlamlı ilişkili olduğu tesbit edildi. Nötrofilik lökomoid reaksiyonun ve akut faz yüksekliğinin tü-mör proliferasyonu ve yükü ile ilişkisi iyi bilinmekle beraber standart risk klasifikasyonunda aynı dilimde olan hastalarda prognoz açısından değerli olabileceğini düşündük. Elbette hasta sayısının sınırlı oluşu ve tek merkez verisi olması anlamlılık açısından pozitif seçilim riskinde artış meydana getirmektedir. Daha fazla hasta ve merkezde yapılacak değerlendirmeler ile daha güvenilir verilere ulaşılacaktır.Anahtar Kelimeler: prostat kanseri, kastrasyon, progresyonsuz sağ kalım

Kaynakça1. Siegel, R.L.; Miller, K.D.; Jemal, A. Cancer statistics, 2018. CA Cancer J. Clin.

2018, 68, 7–30.2. Montgomery RB, Mostaghel EA, Vessella R, et al. Maintenance of intratumoral

androgens in metastatic prostate cancer: a mechanism for castration-resistant tumor growth. Cancer Res. 2008;68(11):4447–54

3. Kantoff PW, Higano CS, Shore ND, et al. Sipuleucel-T immunotherapy for castration-resistant prostate cancer. N Engl J Med. 2010;363(5):411–22.

4. Parker C, Nilsson S, Heinrich D, et al. Alpha emitter radium-223 and survival in metastatic prostate cancer. N Engl J Med. 2013;369(3):213–23.

5. Petrylak DP, Tangen CM, Hussain MHA, et al. Docetaxel and estramustine compared with mitoxantrone and prednisone for advanced refractory prostate cancer. N Engl J Med. 2004;351(15):1513–20.

6. James ND, de Bono JS, Spears MR, et al. Abiraterone for prostate cancer not previously treated with hormone therapy. N Engl J Med. 2017;377(4):338–51

7. James ND, Sydes MR, Clarke NW, et al. Addition of docetaxel, zoledronic acid, or both to first-line longterm hormone therapy in prostate cancer (STAMPEDE): survival results from an adaptive, multiarm, multistage, platform randomised controlled trial. Lancet. 2016;387(10024):1163–77

P-265 Ürolojik Kanserler

TOTAL ANDROJEN BLOKAJI (ADT) İLE TÜMÖR KONTROLU SAĞLANAN METASTATİK PROSTAT KANSERİ VAKASI

Mustafa Altınbaş1, Esra Zeynelgil2, Özlem Aydın İsak2, Perihan Perkin2, Ufuk Cinkara2

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eah Tıbbi Onkoloji Kliniği – Ankara 2Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eah Tıbbi Onkoloji Kliniği, Ankara

Olgu: Erkek hasta, 66 yaşında, ağız kuruluğu ve noktüri şikayeti ile yapılan tetkiklerinde 22.05.2018 tarihinde prostat adenokanseri (Gle-ason skoru 4+4=8 ve 4+5=9) tanısı aldı. PSA 37.07 geldi. Bel ağrısı olması üzerine çekilen PSMA-PET’de prostat glandında (SUV-maks 24.48), bölgesel konglomere LAP’lar (SUV-maks 19.24) ve kemik ya-pılarda (T12, sağ iliak) (SUV-maks 18.37) artmış aktivite arştı izlendi.

Tedavi: Metastatik prostat kanseri olması üzerine hastaya total and-rojen blokajı (ADT) başlandı. Önce bir hafta bikalutamid 50 mg tbl 1x1 ve sonra LH-RH analoğu 3 ay ara ile başlandı. İliak kemiklere pal-yatif radyoterapi (RT) aldı. Kalsiyum 11.72 mg/dl geldi ve Zoledronik asit 3 mg s.c. (kreatinin klerensi 40 mg/dl) uygulandı ve bir yıl olunca asemptomatik olması üzerine sonlandırıldı.

Tablo: PSA TAKİBİ: Total testosteron düzeyi 01 ila 7.27 ng/dl ara-sında seyretti (Tablo 1) ve 20’nin altında saptanarak hastanın kastre olduğu belirlendi. Kalsiyum düzeyi 10 mg/dl düzeyine indi. Hastamız-da hastalık ve semptom kontrolü yaklaşık 2 yıldır sağlanmış durum-dadır.

Tartışma: Metastatik prostat adenokanseri uzunca bir süre hormo-na duyarlıdır ve total androjen blokajı (ADT) ile başarıyla tedavi edile-bilir. Bu tedavi kesintisiz progresyona kadar devam ettirilir. Progresyon geliştiğinde veya hasta kastrasyona dirençli hale geldiğinde dosetaksel ve kabazitaksel ile kemoterapi başarı göstermiş tedavi seçeneklerinde-dir. Progrese hastada enzalutamid veya abirateron veya apalutamid da başarı getiren tedavi seçeneklerindedir.

Sonuç: Hasta halen aktif, hiçbir semptomu yok. PSA düzeyi 3’lere inmiş durumda. Total androjen blokajı (ADT) ile hastalık kontrolü sağ-landı. Hastanın tedavisi başarı ile yapıldı ve takibi devam ediyor. Anahtar Kelimeler: Metastatik prostat kanseri, hormon tedavisi, LH-RH analoğu, total androjen blokajı

Kaynakça1. Mustafa Altınbaş. Prostat kanseri. İçinde: Mustafa ALTINBAŞ (ed). Kanser.

Ankara, DNT Ortadoğu Yayıncılık. 2016;737-743.2. Christianson D, Shahab N. Prostat kanseri. In: Perry MC, Anderson CM, Doll

DC,et al. (eds; Sezer Sağlam, Türkçe çeviri). 1. Baskı. Philadelphia-İstanbul, Lippincott Williams & Wilkins – İstanbul Medikal Yayıncılık 2010; 155-161.

Tablo 1. PSA Takibi

TARİH PSA DEĞERLERİ (ug/L)

24.05.2018 37.07

05.02.2019 6

09.07.2019 5.3

25.11.2019 3.38

25.12.2019 3.33

28.02.2020 2.96

197

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Kaynakça1. Sarıcı H, Telli O, Eroğlu M. Bilateral testicular germ cell tumors Turk J Urol. 2013

Dec;39(4):249-52. doi: 10.5152/tud.2013.0622. Siniakov BS A case of metastasis of seminoma to the palatine tonsil Vestn

Otorinolaringol. 1963 May-Jun;25:99-1013. Kuznetsova NS. A rare case of metastasis of seminoma into the palatal tonsil

Vestn Otorinolaringol. 1961 Nov-Dec;23:90-2. Russian.

P-268 Ürolojik Kanserler

ÜLSERE CİLT METASTAZI İLE PROGRESE OLAN ÜRETELYAL KARSİNOM OLGUSU

Ferhat Ferhatoglu1, Mert Başaran1

1İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Transisyonel hücreli karsinom olarak da adlandırılan ürelte-yal karsinom renal pelvis, üreter, mesane ve üretradan kaynaklanan tümörlerin %95’ini oluşturmaktır1. Erkek/Kadın oranı 3/1 olup 70 yaş civarlarında hastalık pik yapmaktadır2. 5 yıllık sağ kalım lokalize hastalıkta %88.9 iken uzak metastaz olması durumunda %16.5’e ge-rilemektedir3. Üretelyal karsinomun cilt metastazı oldukça kötü prog-nozlu olup sağ kalım 1 yıldan kısadır4. Bu nedenle kliniğimizde takip edilen yaygın metastazları yanı sıra ülsere cilt metastazı ile progrese olan üretelyal karsinom olgusu sunumayı uygun bulduk.

Olgu: 84 yaşında erkek hasta; idrarından kan gelmesi nedeniyle yapılan görüntülemesinde sağ böbrek alt polde 4 cm solid lezyon gö-rüldü ve parsiyel nefrektomi uygulandı. pT3N1N0 olarak evrelenen hasta takibe alındı. 8 ay sonra lokal nüks nedeniyle operasyon plan-lanan hasta corona pandemisi nedeniyle opere olamadı. 6 ay takip-siz kalan hasta PET/BT değerlendirmesinde karaciğerde, sağ böbrek lojunda, sol renal hiler seviyede ve batın orta hattında 7 cm çapında ülsere cilt lezyonunun da eşlik ettiği multiple metastazlar ile başvurdu. Gemsitabin/karboplatin kemoterapisi planlanan hastanın takipleri de-vam etmektedir.

Tartışma ve Sonuç: Üretelyal karsinomda cilt metastazı %0.73 ile oldukça nadir görülmektedir5. Yayımlanan diğer olgu sunumlarında bizim olgumuzda olduğu gibi cilt metastazlarının progresyonla beraber ortaya çıktığı dikkat çekmektedir. Sonuç olarak cilt metastazı hastalı-ğın ilerleyen dönmlerinde ortaya çıkmakta ve kötü prognozla ilişkili görünmektedir.Anahtar Kelimeler: Metastaz, karsinom, ülser

Kaynakça1. Al-Husseini MJ, Kunbaz A, Saad AM, et al. Trends in the incidence and mortality

of transitional cell carcinoma of the bladder for the last four decades in the USA: a SEER-based analysis. BMC cancer. 2019;19:46.

2. Andreassen BK, Aagnes B, Gislefoss R, Andreassen M, Wahlqvist R. Incidence and Survival of urothelial carcinoma of the urinary bladder in Norway 1981-2014. BMC cancer. 2016;16:799.

3. Munoz JJ, Ellıson LM. Upper Tract Urothelıal Neoplasms: Incıdence And Survıval Durıng The Last 2 Decades. Journal of Urology. 2000;164:1523-1525.

4. Truong H, Parsons TM, Trabulsi EJ. Cutaneous metastasis of micropapillary urothelial carcinoma. Urology. 2015;85:e7-8.

5. Mueller TJ, Wu H, Greenberg RE, et al. Cutaneous metastases from genitourinary malignancies. Urology. 2004;63:1021-1026.

Tablo 1. PFS yi etkileyen faktörler- Univariate Analiz

p HR %95 Güven Aralığı

YAŞ 0.57 0.96 0.84-1.09

PSA 0.79 1.04 0.9-1.08

PERFORMANS 0.011 0.24 0.08-0.72

LDH <0.001 1.007 1.004-1.011

CRP/ALBUMİN <0.001 1.14 1.067-1.228

NÖTROFİL/LENFOSİT <0.001 1.29 1.143-1.467

Tablo 2. PFS yi etkileyen faktörler- Multivariate Analiz

p HR %95 Güven Aralığı

PERFORMANS 0.17 3.548 0.567-22.18

LDH 0.004 1.007 1.002-1.011

CRP/ALBUMİN 0.025 1.169 1.020-1.340

NÖTROFİL/LENFOSİT 0.156 1.219 0.927-1.603

P-267 Ürolojik Kanserler

TONSİL TUTULUMU İLE PREZENTE OLAN TESTİKÜLER NON SEMİNATÖZ GERM HÜCRELİ TÜMÖR VAKASISerdar Karakaya1, İbrahim Karadağ1, Mehmet Hadi Akkuş1, Sedef Çakar2, Necati Alkış1

1Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dr. A.Y. Ankara Onkoloji Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 2Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dr. A.Y. Ankara Onkoloji Hastanesi, İç Hastalıkları Kliniği

Giriş: Testiküler germ hücreli tümörlerin %95’i gonad yerleşimli olarak prezente olurlar(1). Daha nadir olarak gözlenen ektragonadal germ hücreli tümörler özellikle retroperiton ve mediasten kaynaklı ol-makla beraber daha nadir olarak karciğer, kemik vb. ve vakamızda olduğu gibi tonsil kaynaklı olarak da saptanabilir. Bizde nadir olarak görülen tonsil yerleşimli non seminatöz germ hücreli vakamızı sunmak istedik.

Olgu: 51 yaşında erkek hasta boyunda şişlik ve nefes darlığı şi-kayeti ile merkezimize başvurdu. Yapılan fizik muayenede sağ tonsil üzerinde beyaz renkli ülsere kitle ve pelvik bölgede ele gelen kitle dı-şında pozitif muayene bulgusu saptanmadı. Yapılan görüntülemelerde boyun MRI’da orofarenksde sağda daralmaya neden olan 2,5x2x3 cm kontrast tutan kitle ve komşuluğunda 12x7 mm boyutunda lenf nodları saptandı. PET’de ise MRI’daki lezyon 15,76 fdg tutulumu gözlendi ve batında mesane ve ince bağırsak komşuluğunda sınırı net ayırt edilemeyen kalınlığı 2,5 cm düzensiz sınırlı 9,5x7,5x9,2 cm kaviter lezyon SM:15,76 saptandı. Hastaya tonsil ve pelvik kitleden biyopsi yapıldı. Patoloji yolk sac tümörü olarak raporlandı. İki biyopsi patolojisi karşılaştırıldığında aynı morfolojiye sahip olduğu belirtildi. Hastaya tedavisi başlandı.

Tartışma: Ekstra gonadal germ hücreli tümörler gonadal germ hücreli tümörlere göre daha nadir gözlenmektedir. Yerleşim yerleri ön-celikli olarak retroperiton ve mediasten olsada daha az sıklıkla akciğer, karaciğer, intrakranial, kemik, tonsil vb yerleşimler literatürde bildiri-miştir.literatürde bildirmiş olan tonsil yerleşimli germ hücreli tümörler daha çok seminom kaynaklıdır (2-3). Bizim vakamızı tonsil yerleşimli non seminatöz germ hücreli tümör olması ilginç kılmaktadır. Tonsil yerleşimli kitlelerde germ hücreli tümörlerde akılda bulundurulmalıdır.Anahtar Kelimeler: non seminom testis tümör, ekstratestiküler, tonsilla

198

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

yan hastaya kitlenin çıkarılması ve patolojik tanı için distal subtotal pankreatektomi yapıldı. Patoloji sonucu Renal Hücreli Karsinom me-tastatazı olarak raporlandı. Klinikte değerlendirilen hastaya pazopanib 800 mg tedavisi başlandı. Takiplerinde evre 1 HT gelişmesi nedeniyle 10 mg amlodipin başlandı ve tansiyonu kontrol altına alındı. TSH:23 mIU/L’ye kadar yükselen hastaya levotiroksin 25 mcg başlanıp takipte 50 mcg ye çıkılarak TSH:3,65 mIU/L’ye gelecek şekilde kontrol sağlan-dı. Hastanın kliniğimizde takip ve tedavisi devam etmektedir.

Sonuç: Pankreatik metastazlar pankreas malignitelerinin % 5’in-den azı oluşturmakta olup primer pankreatik kitlelerden ayrımı zor olmaktadır(3). Kitlelerin erken tespiti ve doku tanısının hızlı konma-sı hastanın tedaviye erken başlaması için önem arzetmektedir. Gü-nümüzde hedefleyici tedaviler ile hastalar birçok tedavi seçeneğine kavuşmuştur. Soliter metastazlı ve kontrendikasyonun olmadığı du-rumlarda cerrahi tedavi seçeneği öncelikli olarak düşünülebilir. Son olarak atipik metastazlarla karşımıza gelebilen RCC için sıkı ve yakın takibin olası metastazları daha semptom gelişmeden erken yakalamak açısından önem arzettiğini hatırlatmak istedik.Anahtar Kelimeler: RCC, pankreas metastazı

Kaynakça1. Roland CF, van Heerden JA. Nonpancreatic primary tumors with metastasis to

the pancreas. Surg Gynecol Obstet 1989;168: 345-347.2. Skinner DG, Colvin RB, Vermillion CD, Pfister RC, Leadbetter WF. Diagnosis

and management of renal cell carcinoma. A clinical and pathologic study of 309 cases. Cancer 1971;28: 1165-1177.

3. Dong, J., Cong, L., Zhang, T.-P., & Zhao, Y.-P. (2016). Pancreatic metastasis of renal cell carcinoma. Hepatobiliary & Pancreatic Diseases International, 15(1), 30–38. doi:10.1016/s1499-3872(16)60052-8

P-270 Ürolojik Kanserler

KASTRASYONA DİRENÇLİ PROSTAT KANSERİNDE VÜCUT KİTLE İNDEKSİNİN YENİ ANTİ-ANDROJEN TEDAVİLERİNİN TEDAVİ SONUÇLARINA ETKİSİ

Osman Sütcüoğlu1, Ozan Yazıcı1, Nuriye Özdemir1, Aytuğ Üner1, Ahmet Özet1

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi

Giriş: Yüksek vücut kitle indeksine (VKI) sahip olan prostat kanser-li hastaların, düşük veya normal VKI'e sahip olan hastalara göre daha kötü prognoza sahip olabileceği gösterilmiştir. Ancak prostat kanseri tedavisinde kullanılan yeni nesil hormonal tedavilerin, VKİ ile ilişkisi net olarak bilinmemektedir. Bu çalışmada, enzalutamid ve abireteron asetat (AA) tedavisi alan, kastrasyona dirençli prostat kanseri (CRPC) tanılı hastaların VKİ ile tedavi yanıtları arasındaki ilişkinin değerlendi-rilmesi amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: 2016-2019 yılları arasında CRPC tanısı ile abiereron asetat veya enzalutamid tedavisi başlanan hastaların veri-leri geriye dönük olarak incelendi. VKİ <18 olanlar zayıf, 18-25 arası olanlar normal, 25-30 arası olanlar fazla kilolu ve 30'dan büyük olan-lar obez olarak sınıflandırıldı.

Bulgular: Çalışmaya toplam 53 hasta dahil edildi. Hastaların ço-ğunluğu 70 yaşın altındaydı ve yine hastaların çoğunluğunun ECOG performans durumu 0-1 idi. Yaş <70 (n:30, %57) veya ECOG 0-1 (n:42, %79) genel sağkalım ile ilişkili değildi (p =0.197 ve p=0.063). 33 hasta enzalutamid, 20 hasta AA kullandı. Abireteron asetat kulla-nan hastaların medyan genel sağkalım (mOS) süresi 28 ay iken, enza-lutamid kolundaki mOS 53 aydı (p=0.50). Hastaların çoğunun (n:23, %43) 25-30 arasında VKİ olduğu görüldü. VKİ 18-25 olan grupta mOS 28 ay iken, VKİ 25-30 ve >30 arasında olan grupta sırasıyla 37.3 ay ve 34.6 ay idi (p<0001) (Şekil I).

Sonuç: Bu çalışmada, yüksek VKI'li hastaların genel sağkalımının daha uzun olduğu saptanmış olup, kesin kararlar vermek için yetersiz-dir. Aynı tedavi hattında tedavi gören ve benzer tümör yüküne sahip daha fazla hastayı içeren bir çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: prostat, hormonal tedavi, obezite, malnütrisyon, palyatif tedavi

Şekil 1: PET/BT’de yoğun FDG tutulumunun eşlik ettiği cilt metastazı (üst) ve sağ renal lojda nüks ile uyumlu kitle lezyon (alt).

Şekil 2: Karın alt kadran orta hatta 8x5 cm boyutlarında, sağlam dokudan keskin sınırlarla ayrılmış, tabanında sarımsı fibrotik ve nekrotik görünümün olduğu ülseratif lezyon izlenmektedir.

P-269 Ürolojik Kanserler

PANKREAS METASTAZIYLA GELEN RCC VAKASI

Yakup Düzköprü1, A.kadir Koçanoğlu1, G. İnanç İmamoğlu1, Doğan Yazılıtaş1, Mustafa Altınbaş1

1Dışkapı Yıldırım Beyazıt EAH, Tıbbi Onkoloji

Giriş: Pankreas, diğer primer kanserlerden metastazların az görül-düğü bir yer olup pankreas metastazları, tüm pankreas maligniteleri-nin %5’inden azını oluşturur (1). Renal Hücreli kanserde (RCC), lenf düğümlerine, akciğere, karaciğere ve kemiklere metastazların yanı sıra, tiroid bezi ve pankreas gibi nadir bölgelere metastaz eğilimi art-mıştır( 2). Biz de nadir görülen pankreas metastazlı primer RCC tanılı vakamızı sunmak istedik.

Olgu: Yaklaşık 10 yıldır DM öyküsü olan hastaya 2018 yılında dış merkezde böbrekte kitle nedeniyle sol radikal nefrektomi yapılmış ve hastanın patolojisi berrak hücreli RCC olarak raporlanmış. Son-rasında tedavisiz izleme alınan hastanın takiplerinde Ocak 2021’de pankreas gövde kısmında 3 cm’lik kitle görüldü. Sistemik evreleme amaçlı bakılan torakoabdominal tomografisinde başka lezyonu olma-

199

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

(Tablo 1). OS kemoterapi kolunda daha uzun olsa da istatistiki anlam saptanmamıştır (p>0.05).

Tartışma : MKPRK tanılı hastalarda Dosetaksel, Enzalutamid, Abirateron günlük pratikte 1. basamak tedavide kullanılmakta ve güncel kılavuzların kategori 1 önerileri içinde yer almaktadır. Çalışma-mızda 2 grup arasında PSA yanıt oranlarında, PFS ve OS sürelerin-de istatistiki anlamlı fark saptanmadı. Çalışmamızda saptanan genel sağkalımın AA pivotal çalışmaları olan PREVAIL ve COU-AA-302 çalışmalarına göre daha kısa olmasının hasta seçimine -pivotal ça-lışmalarda asemptomatik ve hafif semptomu olan hastaların alınmış olmasına- bağlı olabileceği düşünüldü (3,4). Günlük pratikte tedavi seçiminin hasta bazında değerlendirilerek yapılması uygun olacaktır. Çalışmamızın kısıtlılıkları retrospektif olması, hasta sayısının az olması, hasta seçiminin randomize yapılmamış olması olarak belirtilebilir.Anahtar Kelimeler: Kastrasyon Dirençli Metastatik Prostat kanseri, Dosetaksel, Abirateron, Enzalutamid

Kaynakça1. The Global Cancer Observatory, 2021 Prostate Source: Globocan 2020 https://

gco.iarc.fr/today/data/factsheets/cancers/27-Prostate-fact-sheet.pdf2. Tannock IF, de Wit R, Berry WR, Horti J, Pluzanska A, Chi KN, et al. Docetaxel

plus Prednisone or Mitoxantrone plus Prednisone for Advanced Prostate Cancer. New England Journal of Medicine. 2004;351(15):1502-12.

3. Beer TM, Armstrong AJ, Rathkopf DE, Loriot Y, Sternberg CN, Higano CS, et al. Enzalutamide in Metastatic Prostate Cancer before Chemotherapy. New England Journal of Medicine. 2014;371(5):424-33.

4. Ryan CJ, Smith MR, Fizazi K, Saad F, Mulders PF, Sternberg CN, et al. Abiraterone acetate plus prednisone versus placebo plus prednisone in chemotherapy-naive men with metastatic castration-resistant prostate cancer (COU-AA-302): final overall survival analysis of a randomised, double-blind, placebo-controlled phase 3 study. Lancet Oncol. 2015;16(2):152-60.

Şekil 1: Genel Sağkalım

Şekil 2: Progresyonsuz Sağkalım

Şekil 1: Vücut Kitle İndeksi ve Genel Sağ Kalım

P-271 Ürolojik Kanserler

KASTRASYON DİRENÇLİ METASTATİK PROSTAT KANSERİNDE İLK TERCİH : KEMOTERAPİ Mİ? YENİ NESİL ANTİ ANDROJEN TERAPİ Mİ?

Buğra Öztosun1, Nurullah İlhan1, Engin Erdemoğlu1, Seval Ay Ersoy1, Sinan Koca1, Mahmut Gümüş1

1İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği

Giriş : Prostat kanseri erkeklerde Dünya’da 2. en sık görülen ve 6. en sık ölüme yol açan kanserdir(1). Metastatik prostat kanserinde me-dikal kastrasyon hastalığın tüm sürecinde tedavinin standart basama-ğıdır. Kastrasyon direnci gelişen durumlarda Dosetaksel ve yeni nesil anti androjen terapiler (AA) olan Enzalutamid ve Abirateron’un 1. ba-samak tedavide kullanımlarının sağ kalımı artırdığı gösterilmiştir(2-4). Buna karşı, hangi tedavinin hangi hasta grubunda verileceği net de-ğildir. Bu çalışmada metastatik kastrasyon dirençli prostat kanserinin (MKRPK) 1. basamak tedavisinde AA ve kemoterapinin etkinliğinin kıyaslanması amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Çalışmamız 2017- 2020 yılları arasında MKRPK tanısıyla kliniğimizde 1. basamak tedavi alan hastaların dosyalarının retrospektif olarak taranmasıyla yapılmıştır. Çalışmamıza prostat kan-seri nedeniyle kemoterapi ve/veya AA tedavisi almamış, sadece And-rojen Deprivasyon Terapisi almakta iken progrese olan hastalar dahil edilmiştir. Hastalar kemoterapi alanlar ve AA alan hastalar olarak iki gruba ayrılarak klinik özellikleri, PSA yanıt oranları, Gleason skorları, progresyonsuz sağkalım süreleri(PFS) ve genel sağkalım süreleri(OS) gibi değişkenler değerlendirilmiştir. İstatistiki analizler SPSS v.22 kulla-nılarak yapılmış, p<0,05 olanlar anlamlı kabul edilmiştir.

Bulgular : Çalışmaya 62 hasta dahil edildi. 42 hasta birinci basa-mak tedavide Dosetaksel kemoterapisi, 20 hasta Enzalutamid veya Abirateron tedavisi almaktaydı. Hastaların yaş ortalamaları kemote-rapi kolunda 64,22±6,26, AA kolunda 66,15±7,99 saptanmış olup, ortalamalar arasında istatistiki fark saptanmadı(p>0.05). 2 grup arasında Gleason skoru ve diğer klinik özellikler benzer olarak tes-pit edildi(p>0.05). Hastaların PSA yanıt oranları kemoterapi kolun-da %77,9±22, AA kolunda %73,78±22, PFS kemoterapi kolunda 10,29±8,8 ay, AA kolunda 10,09±7,99 ay ve OS kemoterapi ko-lunda 14,92±9,93 ay, AA kolunda 8,25±6,69 ay olarak tespit edildi

200

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

raciğerden sentezlenir ve serum değeri protein durumunu ve organ fonksiyonlarını gösterir. Alkalen fosfataz (ALP) ise vücudun farklı bölgelerinden sentezlenen ve yıllar öncesinde bir tümör belirteci ola-rak kullanılan bir enzimdir. Serum albümin ALP oranı (AAPR) farklı kanserlerde çalışılan ve kötü prognozla ilişkili olduğu düşünülen bir orandır. Daha önce RCC tanılı hastalarda immünoterapi için kulla-nılmış ancak TKİ tedaviler için kullanılmamıştır. Literatürdeki benzer çalışmalarda AAPR oranı 0.45 olarak alındığı için çalışmamızda da uygulanmıştır.

Gereç ve Yöntem: 2016-2020 yılları arası KTÜ Farabi Hastanesi’ne başvuran 60 metastatik RCC tanılı hasta çalışmaya alın-mıştır. Hastalara tanı anında bakılan AAPR ile sağkalım ilişkisi incelen-miştir. değişkenlerin sağkalıma etkisi için Kaplan Meier analizi ve Cox Regresyon analizi yapılmıştır. p değeri <0,05 anlamlı kabul edilmiştir.

Sonuç: Toplam 54 hasta incelenmişdi. Bunlardan 33’ü sunitinib 21’i pazopanib alan hastalardı. Genel sağkalım (OS) analizi için cox regression analizi yapıldı ilk sıra tedavileri ve AAPR etkisi incelendi-ğinde sunitinib alan hastalarda medyan OS 35 aya 92 ay olarak (p değeri <0,08) istatistiksel anlamlı bulundu. Progresyonsuz sağkalım 2 (PFS2) incelemesinde immünoterapi alan hastalar, AAPR<0.5 ve ilk sıra tedavide sunitinib alan hastalarda sağkalım istatistiksel anlam-lı saptandı. Modelin p değeri 0,034 olarak istatistiksel anlamlı kabul edildi.

Tartışma: Renal hücreli karsinom tanısına yönelik küçük bir has-ta grubu incelenmiş olup retrospektif bir çalışma yapılmıştır. Ayrıca serum ALP metastatik dokulardan ve tümör hücreleri tarafından üre-tilebilmektedir. Literatüre bakıldığında daha önce immünoterapilerle birlikte incelenmiş olup çalışmamızda TKİ tedavilerle ilişkisi incelen-mek istenmiştir. Basit bir test olması itibariyle önce metastatik hastalık-lar sonraki dönemlerde adjuvan tedaviler için yol gösterici olabileceği düşünülmüştür.Anahtar Kelimeler: karsinom renal hücreli, sunitinib, ALP

Şekil 1: TKİ AAPR Kaplan Meier eğrisi

Tablo 1. Genel bilgiler

Faktör Cinsiyet Toplam

kadın erkek

yaş<60 6 (21.4) 22 (78.6) 28 (100)

yaş>60 8 (30.8) 18 (69.2) 26 (100)

immünoterapi var 4 (20) 16 (80) 20 (100)

immünoterapi yok 10 (29.4) 24(70.6) 34 (100)

AAPR<0.5 7 (23,3) 23 (76,7) 30 (100)

AAPR>0.5 7 (29.2) 17 (70.8) 24 (100)

Tablo 1. Klinik ve Tedavi yanıt değerlerinin kıyaslanması

Özellikler Dosetaksel (n=42) Enzalutamid ve Abirateron (n=20)

p

Yaş 64,2 ± 6,16 66,15 ± 7,99 0,29

Gleason 8,62 ± 1,16 8,4 ± 0,99 0,32

PSA yanıt oranı %77,9 ± 22 %73,78 ± 22 0,45

Progresyonsuz Sağkalım 10,29 ± 8,8 10,09 ± 7,99 0,90

Genel Sağkalım 14,92 ± 9,93 8,25 ± 6,69 0,10

P-272 Ürolojik Kanserler

EVRE IV MESANE KANSERİNDE TROPOMİYOZİN RESEPTÖR KİNAZ (TRK) EKSPRESYONU

Emre Akar1, Halil Fırat Baytekin2, Öykü Dila Gemci2, Selçuk Şahin3, Serdar Altınay2, Deniz Tural1

1Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Tıbbi Onkoloji Kliniği 2Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Patoloji Kliniği 3Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Üroloji Kliniği

Giriş: Evre IV mesane kanseri tedavi seçeneklerinin kısıtlı olduğu ve kötü prognoza sahip bir hastalıktır. TRK reseptörleri ve mutasyonları karsinogenezisle ilişkilendirilmiştir ve larotrektinib ve entrektinib gibi anti-TRK tedavi modalitelerinin solid tümörlerde etkinlikleri yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Bu çalışmada evre IV mesane kanserinde TRK reseptörlerinin ekspresyonunun immünohistokimyasal olarak araştırılması amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Evre IV mesane kanseri tanısıyla takip edilen hastaların arşivlenmiş sistektomi materyallerindeki tümör dokularında anti-pan TRK antikoru (EPR17341) ile TRK ekspresyonu immünohis-tokimya ile saptanmıştır. Hastaların klinik ve patolojik verileri hasta dosyaları ve hastane kayıtları üzerinden retrospektif olarak taranmıştır.

Bulgular: Ortanca yaşı 62 (35-81) olan 55 erkek (%91.7) ve 5 kadın (%8.3) toplam 60 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastaların genel sağkalımı 49.5 ay, sistektomi sonrası progresyonsuz sağkalım 19 ay olarak bulunmuştur. Hastalardan 2’sinde (%3.3) immünohis-tokimyasal olarak TRK ekspresyonu tespit edilmiştir. Non-neoplastik üroteliyum, T ve B lenfositler, stroma ve kas doku TRK ekspresyonu açısından negatif olarak saptanmıştır.

Sonuç: TRK ekspresyonu mesane kanserinde oldukça düşük oranda görülmektedir. Bu bulgu diğer sık görülen kanser türlerindeki TRK ekspresyon frekansı ile uyumludur. İleri evre mesane kanserinin kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımları açısından TRK dahil olmak üzere diğer sinyal yolakları ve karsinogenezis molekülleri açısından araştırıl-ması gerekmektedir.Anahtar Kelimeler: Üroteliyal mesane kanseri, TRKA, TRKB, TRKC

P-273 Ürolojik Kanserler

RENAL HÜCRELİ KARSİNOM HASTALARINDA İLK SIRA TKİ TEDAVİSİ İLE ALBUMİN/ALP ORANI İLE SAĞKALIM İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ

Ali Caner Özdöver1, Atila Yıldırım1, Evren Fidan1

1KTÜ Farabi Hastanesi

Giriş: Amerika’da yıllık 13680 ve Avrupa’da 31590 vaka renal hücreli karsinom nedeniyle kaybedilmektedir. Metastatik ranal hüc-reli karsinom (RHK) ilk basamak tedavisinde sunitinib ve sorafenib gibi tirozin kinaz inhibitörleri (TKİ) kullanılabilmektedir. Albümin ka-

201

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

50 PSA düşüşü, 8 (%16) hastada %1-25 PSA düşüşü mevcut idi. 6(%12) hastada ise PSA yanıtı yok veya PSA progresyonu vardı. Ya-nıt değerlendirme amacıyla kullanılan PSMA-PET BT incelemesinde 26(%52) hastada parsiyel remisyon, 20(%40) hastada stabil hastalık, 4(%8) hastada ise progresif hastalık mevcut idi. Tedavi sürecinde gö-rülen nonhematolojik en sık yan etki 15(%30) hastada görülen ağız kuruluğu idi. 13(%26)hastada görülen halsizlik bunu takip etmekte idi. Hastaların 8(%16)’inde bulantı kusma, 6(%12) hasta ise AST-ALT yüksekliği görüldü. Bu yan etkilerin tamamı grade 1 idi. Hematolojik yan etkilere bakıldığında grd 1-2 anemi 17(%34) hastada, grd 3 ane-mi 6(%12) hastada görüldü. Hastaların 10(%12)’sinde grd 1-2 nötro-peni görülürken, 16(%32)’sinde grd 3 nötropeni, 2(%4) hastada ise grd 4 nötropeni gelişti. Hastaların 2(%4)’si febril nötropeni nedeniyle hastaneye yatırıldı. Hastaların 6 (%12)’sında grd 1-2 trombositopeni, 10(%20)’unda grd 3 trombositopeni 16(%32)’sında grd 4 trombo-sitopeni mevcuttu. Retrospektif olarak değerlendirilen 43 aylık takip süresi içinde 21(%42) hasta kaybedilmişti. 177Lu-PSMA-617 tedavisi ile 43 aylık takip sonunda elde edilen genel sağkalım %58 ortanca progresyonsuz sağkalım 13,5 aydı (3.1-34,2 ay)

Sonuç: 177Lu-PSMA-617 radioligand tedavisi metastatik KDPK’lı hastalarda uygulanabilir ve etkili bir tedavi seçeneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Tedavi sırasında hematolojik toksisiteler sık görülse de büyük çoğunluğu yakın takip ile yönetilebilir yan etkilerdir. Heyecan verici yanıt oranları bu tedavinin gelecekte daha sık başvurulan bir tedavi yöntemi olacağını göstermektedir.Anahtar Kelimeler: Prostat Kanseri, 177Lu-PSMA-617, Radioligand Tedavi

Kaynakça1. Siegel D.A, O’Neil M.A, Richards T.B, Prostate Cancer Incidence and Survival,

by Stage and Race/Ethnicity — United States, 2001–2017. Morbidity and Mortality Weekly Report October 16, 2020 / 69(41);1473–1480

2. Lee DJ, Cha EK, Dubin JM, et al. Novel therapeutics for the management of castration-resistant prostate cancer (CRPC). BJU Int 2012;109:968.

3. Ruigrok EAM, van Weerden WM, Nonnekens J, de Jong M: The future of PSMA-targeted radionuclide therapy: an overview of recent preclinical research. Pharmaceutics. 2019, 11:560.

Şekil 1: S.C, 65 yaşında, tedavi öncesi ps :3, tedavi öncesi PSA :1852ng/mL, yaygın lenf nodu ve kemik metastazları mevcut, 4. basamak tedavi olarak 177Lu-PSMA-617 tedavisi aldı(alttaki gama görüntü). 6 kür 177Lu-PSMA-617 tedavi sonrası PSA:8 ng/mL ps:1, (üstteki gama görüntü)

P-274 Ürolojik Kanserler

BİFOSFONAT İLİŞKİLİ ÇENE OSTEONEKROZUNUN NEDEN OLDUĞU SPONTAN PATOLOJİK KIRIK

Nilay Şengül Samancı1, Emir Çelik2

1İstanbul Eğitim Araştırma Hastanesi 2İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Giriş: Metastatik neoplazm ilişkili kemik hastalıklarının tedavisi gibi pek çok hastalığın tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bifos-fonatların yüksek dozda intravenöz uygulamaları nedeni ile ilaca bağlı bir yan etki olarak çenelerde osteonek- roz oluşabilmektedir. Lezyon-lar kendiliğinden oluşabildiği gibi bir enfeksiyon ve diş çekimi genellik-le olayı hızlandırmaktadır. Bu yazıda zoledronik asit sonrası patolojik mandibula kırığı oluşan bir hasta sunulmuştur

Olgu: 83 yaşında erkek hasta 1 hafta önce sol submandibuler böl-gede ağrılı şişlik ve sağ mental sinirde hipoestezi şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Özgeçmişinde 13 yıl önce prostat kanseri teşhisi konmuştu. Bilateral bilateral orşiektomi yapıldı ve radyoterapi uygulandı. 10 yıl sonra (Prostata özgü membran antijeni-Pozitron emisyon tomogra-fisi) PSMA-PET taramasında çoklu kemik metastazı (asetabulum ve lomber vertebra) bulundu. Çenelerde hiçbir metastaz belgelenmemiş-ti. Abirateron 1000 mg/gün, prednizolon 10 mg/gün ve zolendronik asit 4 mg ayda bir intravenöz başlandı. Kemik metastazı ilerleyince tedavisi 21 günde bir Dosetaxel 75 mg/m2 olarak değiştirildi ve zo-ledronik asit aylık olarak devam etti. Zoledronik asit 3 yıldır kesintiye uğramadı. Fizik muayenesinde mandibulanın sol tarafına ve intraoral olarak basıldığında çok az ağrı vardı, sağ mandibular molar bölgesin-de kemik açığa çıkmış bir çekim yuvası ve çevre dokularda şiddetli inflamasyon görüldü. Panoramik radyografi çekildi ve patolojik kırık teşhisi kondu . Hasta ameliyata alındı.

Tartışma: Kanser hastalarında, bifosfonat kullanımı kemik me-tastazının ciddi iskeletsel komp- likasyonlarını azaltır. Bu nedenle, diş hekimleri ve onkologlar hastanın bifosfonat tedavisine başlamadan önce tüm gerekli dental tedavilerini tamamlama yönünde koruyucu olmalıdırlar. Anahtar Kelimeler: Bifosfonat, Patolojik Kırık, Kanser

P-275 Ürolojik Kanserler

METASTATİK KASTRASYON DİRENÇLİ PROSTAT KANSERLİ HASTALARDA İLERİ BASAMAK TEDAVİDE 177LU-PSMA-617 : TEK MERKEZ DENEYİMİ

Erkan Erdur1

1Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi

Giriş: Günümüzde mevcut tedavi seçenekleri ile metastatik prostat karsinomlu hastalarda 5 yıllık sağkalım yaklaşık %30 dur (1). Metas-tatik prostat kanserli hastalarda kastrasyon duyarlı dönemden kastras-yon dirençli döneme geçiş neredeyse kaçınılmazdır (2) PSMA hedefli radioligand tedavilerden olan 177Lu-PSMA-617 bu dönemde kullanı-labilen ve umut vaad eden yeni bir tedavi ajanıdır (3).

Gereç ve Yöntem: Ocak 2018 ve temmuz 2021 yılları arasında Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Bölümünde takip ve tedavi edilen 2. Basamak ve üstü tedavi seçeneği olarak 177Lu-PSMA-617 kullanılmış 50 metastatik kastrasyon direnç-li prostat kanseri (KDPK) tanısına sahip hastanın verileri retrospektif olarak değerlendirildi.

Bulgular: Ortanca yaş 66 (aralık: 56-79) idi. Hastaların 36(%72)’sında kemik metastazları varken 17(%34)’sinde viseral me-tastaz, 34 (%68)’ünde lenf nodu metastazı vardı. Hastaların 4(%8)’ü 2. basamakta, 29(%58)’u 3. basamakta, 17 (%34) hasta ise 4 basa-mak tedavide 177Lu-PSMA-617 almış idi. Hastalara ortanca 3.6 kür (aralık:1-6 kür) 177Lu-PSMA-617 tedavisi uygulandı. Ortanca total doz 180 mci idi. İlk tedavi sonrası 12 hafta da yapılan değerlendirmede 15(%30) hastada %50 ve üstü PSA düşüşü, 21(%42) hastada %25-

202

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo 2. Toksisite

n %

Nonhematolojik

Ağız Kuruluğu 15 30

Halsizlik 13 26

Bulantı Kusma 8 16

AST ALT Yüksekliği 6 12

Hematolojik

Anemi

Grd 1-2 17 34

Grd-3 6 12

Nötropeni

Grd 1-2 10 20

Grd 3 16 32

Grd 4 2 4

Trombositopeni

Grd 1-2 6 12

Grd 3 10 20

Grd 4 16 32

P-278 Ürolojik Kanserler

MESANE KANSERİ VE STABİL PROSTAT KANSERİ OLAN VAKA

Özlem Doğan1, Esra Zeynelgil1, Gökşen İnanç İmamoğlu1, Tülay Eren1, Mustafa Altınbaş1, Yakup Düzköprü1

1Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim Araştırma Hastanesi, Ankara

Giriş: Mesane kanseri insidansı 100.000’de 25-32 ve prostat kan-seri insidansı 100.000’de 60’dır. Sigara içimi, boyalar ve ailesel yat-kınlık bu kanserler için risk faktörüdür. Mesane ve prostat kanserleri sıklıkla birlikte görülebilir.Tedavi altında prostat kanseri ve 11 ay sonra ortaya çıkan mesane kanseri vakamızı sunmak istedik.

Olgu: Vakamız, 80 yaşında erkek hasta, Performans statüsü PS = 1, regüle koroner arter hastalığı ve hipertansiyonu var,Ocak 2015’de hastada PSA 65,8 gelmesi üzerine Üroloji Bölümü tarafından tetkik edildi. Üriner USG’de prostat sol lateralinde düzensizlik görüldü, pros-tat heterojen yapıda idi. Eş zamanlı patolojik lenfadeopatiler saptandı. Hastaya TUR-P yapıldı ve tüm vücut kemik sintigrafisinde (TV-KS) c7 ve simfizis pubiste metastaz saptandı. Hastamız T4 N1 M1 pros-tat kanseri tanısı aldı. Gleason skoru 9 (5+4) idi. Maksimal androjen blokajı (eligard 22.5 s.c./3 ay + casodex 50 mg tbl/gün) başlanan hastanın PSA’ları hızla düştü ve Mayıs 2018’de 8.02 değerine indi. Ocak 2018’de makroskopik hematürüsü gelişen hastanın sistosko-pisinde mesane sol yan duvarda solid tümör oluşumu gözlemlendi. TUR-MT yapılan hastada yüksek dereceli malign epitelyal tümör geldi (T2G3). Mart 2018’de Re-TUR-MT yapıldı ve progresiv üreteryal kar-sinom geldi (muskularise invaze). Temmuz 2017’de sistoskopide me-sane boynunu saran ve sağ yan duvara uzanan solid papiler oluşum gözlendi. Eylül 2017’de Re-TUR-MT’da progresyon saptandı. Kasım 2017’de BT’de mesane sağ üreter orifisini oblitere eden 65 x 33 mm kitle izlendi. Yeni çekilen BT’de bilateral eksternal iliak arter çevresin-de 6 cm çaplı lenf nodları saptandı. Hastaya progresiv mesane kanseri için sisplatin + gemsitabin kombinasyon kemoterapisi başlandı. Üç kür kemoterapi sonrası palyatif RT alacak. Halen tedavisi devam et-mektedir.

Şekil 2: M.T, 69 yaşında,tedavi öncesi ps:2, tedavi öncesi PSA:785ng/mL, yaygın kemik metastatik,3. basamak tedavi olarak 177Lu-PSMA-617 tedavisi aldı(alttaki PSMA-PET BT görüntüsü), 5 kür 177Lu-PSMA-617 tedavi sonrası PSA:22 ng/mL ps:1, (üstteki PSMA-PET BT görüntüsü)

Tablo 1. Hastaların Genel Özellikleri

n %

Performans Skoru

Ecog 0 16 32

Ecog 1 30 60

Ecog 2 4 8

Gleason Skoru

Gleason 6 9 18

Gleason 7 18 36

Gleason 8-10 22 44

Belirsiz 1 2

Aldığı Küratif Tedavi

Cerrahi 9 18

Radyoterapi 19 38

Metastaz Bölgesi

Kemik 36 72

Viseral 17 34

Lenf Nodu 34 68

Önceki Tedavi Basamağı

En Az Bir Basamak Kemoterapi 32 64

En Az Bir Basamak Hormonoterapi 44 88

Lutesyum Tedavi Basamağı

2.Basamak 4 8

3. Basamak 29 58

4.Basamak 17 34

PSA Yanıtı

>%50 Azalma 15 30

%25-50 Azalma 21 42

%1-25 Azalma 8 16

Stabl Yanıt/Artış 6 12

PSMA Pet BT Yanıtı

Parsiyel Regresyon 26 52

Stabil Yanıt 20 40

Progresyon 4 8

203

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Kaynakça1. SEER Stat Fact Sheets: Kidney and Renal Pelvis Cancer. Bethesda, MD: National

Cancer Institute; Available at: http://seer.cancer.gov/statfacts/html/kidrp.html. Accessed November 9, 2018.

2. Thompson RH, Ordonez MA, Iasonos A, et al. Renal cell carcinoma in young and old patients--is there a difference? J Urol 2008; 180:1262.

3. Siegel RL, Miller KD, Fuchs HE, Jemal A. Cancer Statistics, 2021. CA Cancer J Clin 2021; 71:7.

4. Capitanio U, Montorsi F. Renal cancer. Lancet 2016;387:894–906.

P-280 Ürolojik Kanserler

GERİATRİK KASTRASYON DİRENÇLİ PROSTAT KANSERİ HASTALARINDA 1. BASAMAK DOCETAKSEL TEDAVİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Duygu Bayır Garbioğlu1, Nazan Demir1, Murat Dinçer1

1Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi

Giriş: 2004 yılında TAX 327 ve SWOG9916 çalışmaları ile Doce-takselin metastatik kastrasyon dirençli prostat kanseri tedavisinde sağ-kalım faydasının gösterilmesi üzerine bu hasta grubunda Docetaksel 1. Basamak tedaviler arasında yerini almıştır (1,2). Prostat kanserinin geriatrik popülasyonda daha sık görüldüğü göz önünde bulundurul-duğunda kemoterapi ilişkili toksisite profili önem kazanmaktadır.

Giriş: Kliniğimizde takip ettiğimiz 1. Basamak docetaksel tedavi-si alan kastrasyon dirençli geriatrik grup prostat kanseri hastalarında sağkalım süreleri ile kemoterapi rejimi ilişkili yan etkilerin değerlendi-rilmesi amaçlandı .

Gereç ve Yöntem: Bir üniversite hastanesinde takip edilmiş olan 107 metastatik prostat kanseri hastasının dosyaları retrospektif ola-rak tarandı .Kastre rezistan dönemde 1. Basamak tedavide docetaksel kemoterapisi verilen 65 yaş ve üzeri 40 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar 75 yaş üzeri ve 75 yaş altı gruplara ayrılarak demografik özel-likleri, tümör özellikleri, radyolojik /psa progresyonsuz sağkalım(pfs), genel sağkalım süreleri(os), tedavi ilişkili gözlenen yan etkiler ve son-raki basamak tedavi rejimleri değerlendirilmesi için istatistiki inceleme yapıldı.

Bulgular: Çalışmadaki hastaların median genel sağkalım süresi 47 ay (SD:34,3; 13-80) median psa progresyonsuz sağkalım süresi 8,4 ay (SD:9,8; 1,37-21) idi. Kastrasyona kadar geçen ortanca süre 27 ay (SD:24; 3,77-112) bulundu. Hasta özellikleri ve hastalık ilişkili değişkenler Tablo 1’de özetlendi.1. basamak tedavide verilen median docetaksel kür sayısı 6 (2-18) idi. 18 hastaya primer gcsf desteği veril-mişti. 28 hastada 1. Basamak tedavi sonrası psa yanıtı alınmış olup, bu hastaların 22’sinde yanıt %50 ve üzerinde idi. Kemoterapi ilişkili herhangi bir grade 3 ve üzeri sitopeni hastaların %70 inde gözlendi. 15 hasta ya 2. Seri tedavi olarak kemoterapi veya androjen reseptör blokorü/androjen sentez inhibitörü verildi. Takiplerinde 14 hasta lütes-yum tedavisi aldı. Median lütesyum tedavi kürü 2 (1-13) idi ve lütes-yum tedavisine %70 hastada stabil yada parsiyel yanıt alınmıştı.Genel sağkalım süresi 75 yaş altı hastalarda 38 ay (%95CI:25-50) iken 75 yaş üstü hastalarda 70 ay ( %95 CI: 33-107) idi . Progresyonsuz sağ-kalım sürelerinde mediana ulaşılamadığı için hesaplanamadı. Kemo-terapi ilişkili sitopeni sıklığı yaş gruplarında farklı değildi. Komorbidite yükü ile sağkalım arasında fark bulunmadı. Tanıda bakılan ve 1. Seri tedavi öncesi bakılan median psa değerine göre değerlendirme yapıl-dığında psa median altı grupta daha iyi pfs ve os sürelerine ulaşılmıştı.Tedavi sonrası psa yanıtının olması, gleason skorunun 8 ve altında olması, tanıda metastaz olmaması daha uzun genel sağkalım süreleri ile ilişkili bulunmuştur.

Sonuç: Her ne kadar klinik çalışmalara alınan hasta gruplarının tedavi sonuçları gerçek yaşam verileri ile bire bir örtüşmese de; iyi seçilmiş fit geriatrik hasta grubunun docetaksel tedavisini tolere ede-bildiği ve klinik fayda sağlandığı görülmektedir. .Anahtar Kelimeler: prostat kanseri, geriatrik populasyon, kemoterapi

Sonuç: Prostat kanseri düşük riskli olmasına karşılık bizim vaka-mızda olduğu gibi tanı anında metastatik olabilir ve en sık metastaz yeri kemiklerdir. Mesane kanseri ise yapılan TUR-MT’ye rağmen sık-lıklça nüks eder ve invaziv hale gelir. Mesane kanseri yoğun tedavilere karşın hızlı seyir gösterir ve prognozu kötüdür . Mesane kanserinde eşzamanlı prostat kanseri görülme oranı %17-70 oranı ile oldukça yüksektir . Prostat kanseri tanı anında evre 4 olmasına karşılık yavaş seyirli ve tedavilere cevap verebilen kronik bir hastalıktır. Bizim hasta-mızda olduğu gibi evre 4 olup remisyona giren prostat kanseri vakaları olabilir. Mesane kanseri ise hızlı seyirli olup tedavi başarısızlık oranı daha yüksektir ve hızla progrese olur ve de semptomatik seyreder. Bu nedenle birlikte görüldüğünde yaşam kalitesini etkileyen ve prognozu belirleyen kanser mesane kanseridir. Mesane kanseri ve prostat kan-seri birlikteliği sıktır. Bizde bu vakamızda prostat kanseri ve mesane kanseri birlikteliğini sunmak istedik.Anahtar Kelimeler: Prostat kanseri, mesane kanseri, çift primer

P-279 Ürolojik Kanserler

METASTATİK RENAL HÜCRELİ KARSİNOM TANILI HASTALARIN DEMOGRAFİK VE KLİNİK ÖZELLİKLERİ

Mustafa Seyyar1, Elif Şahin1, Muhammed Ali Kaypak1, Yağmur Çakmak1, Umut Kefeli1, Devrim Çabuk1, Kazım Uygun1

1Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Renal hücreli karsinom (RCC), renal neoplazmların yaklaşık % 80-85’inden sorumludur. Renal korteksten kaynaklanan RCC’ler tüm kanserlerin yaklaşık % 3,8’ini oluşturur (1). RCC genellikle 6. ile 8.dekat arasında görülür ve medyan tanı yaşı 64’tür (2). RCC erkek-lerde kadınlara göre 2 kat daha fazla görülmektedir (3). Tanı anında vakaların yaklaşık %17’si metastatik hastalık olarak ortaya çıkmakta-dır (4). Burada kliniğimizde takip edilen metastatik RCC tanılı hasta-ların verilerini sunacağız.

Gereç ve Yöntem: 01/01/2018 ile 01/09/2021 tarihleri arasında Kocaeli Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Kliniğinde takip edilen metastatik RCC tanılı hastaların verileri elektronik bilgi sistemi ve hasta dosyaları taranarak retrospektif olarak incelendi. Sürekli değişkenler ortalama ve medyan olarak, kategorik değişkenler ise sayı ve yüzde olarak be-lirtildi.

Bulgular: Hastalarımızın 53’ü (%78) erkek, 15’i (%22) kadındı. Tüm hastaların yaş ortalaması 63,85 (35-89), medyan yaş 63 idi. Hastalarımızın 30’u (%44) tanı anında metastatik iken 38’i (%56) tanı anında lokal hastalık olarak saptanmıştır. RCC alt tiplerine baktığımız-da; berrak hücreli 62 (%91,1), papiller 5 (%7,4) ve kromofob 1 (%1,5) hasta olarak bulundu. Hastaların metastaz yerlerine bakıldığında; 27 (%39,7) akciğer, 7 (%10,3) akciğer ve kemik, 7 (%10,3) kemik, 7 (%10,3) lokal nüks saptanmıştır. Kalan 20 (29,4) hastada akciğer, ka-raciğer, kemik, sürrenal ve beyinden en az ikisini içeren çoklu organ metastazı saptanmıştır. İlk basamak tedavi olarak hastaların 29’una (%42,6) pazopanib, 39’una (%57,4) sunitinib başlanmıştır. Hastaların 23’ü (%33,8) progrese olmuştur. Bu hastaların 9’u (%39,1) pazopa-nib kullanırken 14’ü (%60,9) sunitinib kullanırken hastalık progres-yonu gelişmiştir. Progrese olan hastaların 16’sına nivolumab, 7’sine aksitinib başlanmıştır. Bu hastaların da 6’sında progresyon gelişmiş olup 3. basamak tedaviye geçilmiştir. Hastalarımızın 16’sı (%23,5) te-davi sürecinde ex olmuştur.

Sonuç: RCC’de sağkalımı belirleyen en önemli faktör evredir. Evre 1 RCC’de 5 yıllık sağ kalım %90’ın üzerinde iken, evre 4 RCC’de %12 civarındadır. Metastatik RCC’de relapsların büyük bir kısmı 3 yıl içerisinde gelişmektedir. RCC insidansı ve mortalitesi tüm dünyada artış gösterdiği için özellikle metastatik hastaların takibine özen gös-terilmelidir.Anahtar Kelimeler: Renal hücreli karsinom, metastaz, evre

204

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

olup eAML ile uyumlu sonuçlandı. Hastanın TSC gen mutasyonu negatif olduğu görüldü. Takiplerinde hastanın Haziran 2014’ te sağ yan ağrısı olması nedeni ile yapılan abdomen bilgisayarlı tomografide (BT) sağ böbrekte 4x3 cm çapında kitle saptandı. Hastaya sağ parsiyel nefrektomi yapıldı ve patolojisi eAML ile uyumlu sonuçlandı. Bilateral AML tanılı hastanın Nisan 2016’ daki görüntülemelerinde karaciğerde segment 6-7’ de 10 cm, segment 7’ de 5 cm, segment 2’ de ise 1 cm boyutunda kitleler (Şekil 2) saptanması üzerine hastaya Eylül 2016’ da karaciğer segmentektomi yapıldı. Patoloji sonucu AML ile uyumlu sonuçlandı. Hastanın takiplerinde Aralık 2019’ da yapılan abdomen BT’de sağ böbrekte 3,7 cm ve 6,5 cm boyutunda iki adet yeni gelişen lezyon saptanması üzerine hastaya yeniden sağ parsiyel nefrektomi yapıldı. Patoloji sonucu kromofob renal hücreli karsinom ve eAML ile uyumlu sonuçlandı. Şubat 2020’ de hastaya everolimus 10 mg baş-landı. Tedavinin 3. ayında kontrol görüntülemelerinde karaciğer ve sağ böbrekteki AML’ların boyutlarında regresyon saptandı. Everolimus tedavisinin 16. ayında Haziran 2021’ deki değerlendirmemizde, stabil yanıtın halen devam ettiği görüldü.

Sonuç: Epiteloid anjiyomiyolipomlar en sık renal kaynaklı olup, TSC ile birliktelik gösteren, malign transformasyonun gerçekleşebil-diği ve mTOR inhibitörlerinin tedavide kullanılabildiği nadir görülen yumuşak doku tümörleridir. TSC ile birlikte görülen renal AML’lar genellikle bilateral olup, everolimus tedavisine daha uzun süre yanıt vermektedirler. Bizim vakamız TSC negatif sonuçlanmasına rağmen bilateral renal kitlesi olması ve everolimus tedavisiyle alınan yanıtın halen devam etmesiyle beklenenden farklı bir prezentasyon göster-mektedir. Anahtar Kelimeler: Anjiyomiyolipom (AML), Epiteloid Tip Anjiyomi-yolipom (eAML), Everolimus, Renal

Kaynakça1. Güneş M, Keleş MO, Öztürk Mİ, Epiteloid Tip Renal Anjiyomiyolipom. Düzce

Tıp Dergisi 2010; 12(1):73-752. Nelson CP, Sanda MG, Contemporary diagnosis and management of renal

angiomyolipoma. J Urol. 2002;168(4 Pt 1):1315.3. Martignoni G, Pea M, Rocca PC, Bonetti F, Renal pathology in the tuberous

sclerosis complex. Pathology. 2003 Dec;35(6):505-12.4. Guo G, Gu L and Zhang X (2021) Everolimus in Invasive Malignant Renal

Epithelioid Angiomyolipoma. Front. Oncol. 10:610858. doi: 10.3389/fonc.2020.610858t

Şekil 1: Sol böbrekte anjiyomiyolipom

Kaynakça1. Tannock IF, de Wit R, Berry WR, Horti J, Pluzanska A, Chi KN, Oudard S,

Théodore C, James ND, Turesson I, Rosenthal MA, Eisenberger MA; TAX 327 Investigators. Docetaxel plus prednisone or mitoxantrone plus prednisone for advanced prostate cancer. N Engl J Med. 2004 Oct 7;351(15):1502-12. doi: 10.1056/NEJMoa040720. PMID: 15470213.

2. Petrylak DP, Tangen CM, Hussain MH, Lara PN Jr, Jones JA, Taplin ME, Burch PA, Berry D, Moinpour C, Kohli M, Benson MC, Small EJ, Raghavan D, Crawford ED. Docetaxel and estramustine compared with mitoxantrone and prednisone for advanced refractory prostate cancer. N Engl J Med. 2004 Oct 7;351(15):1513-20. doi: 10.1056/NEJMoa041318. PMID: 15470214

Tablo 1: Hasta özellikleri

P-281 Ürolojik Kanserler

NADİR GÖRÜLEN VE EVEROLİMUS TEDAVİSİNE YANITLI MALİGN EPİTELOİD ANJİYOMİYOLİPOM OLGUSU

Merve Keskinkılıç1, Aziz Karaoğlu1

1Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Anjiyomiyolipomlar (AML) en sık böbrekten kaynaklanmak-la birlikte karaciğer, lenf nodu, akciğer gibi diğer organları da tuta-bilen, toplumun %0,2’ den azını, renal tümörlerin yaklaşık %1’ ini oluşturan genellikle benign nadir yumuşak doku tümörlerdir (1). Kla-sik, epiteloid ve kistik olmak üzere 3 histolojik varyantı mevcut olup, epiteloid tip nadir görülen ve klasik tipin aksine malign transformasyo-na uğrayan alt tipidir (2). Sporadik, tuberoskleroz kompleksi (TSC) ve sporadik akciğer lenfanjioleiomyomatozis ile birlikte görülebilmektedir (3). Patofizyolojiye bakıldığında, mTOR yolağının anormal aktivasyo-nu, AML’ nin büyümesine ve proliferasyonuna neden olmaktadır (4). Bu nedenle epiteloid tip AML (eAML) tedavisinde mTOR inhibitöleri kullanılabilmektedir. Biz de bilateral renal eAML nedeni ile parsiyel nefroktomi yapılan ve sonrasında everolimus tedavisi ile takip ettiği-miz genç kadın olgumuzu paylaşmayı amaçladık.

Olgu: Bilinen ek hastalığı olmayan 35 yaşında kadın hastanın, Ka-sım 2013’ te sol yan ağrısı olması nedeni ile yapılan görüntülemede sol böbrekte 7,5 cm boyuunda kitle (Şekil 1) saptandı. Hastaya Aralık 2013’ te sol parsiyel nefrektomi yapıldı ve patolojisi HMB45 pozitif

205

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

zünden gelen son, belki de benim ilk kez asker babamdan gördüğüm gözyaşı. Prostat kanserinden kaybettiğim babamın anısına

Anahtar Kelimeler: Prostat CA, Tıbbi onkoloji uzmanı

P-283 Ürolojik Kanserler

ON BİR YIL SONRA TEŞHİS EDİLEN SPONTAN REGRESE OLMUŞ GERM HÜCRELİ TÜMÖR OLGUSU

Ergin Aydemir1, Osman Sütcüoğlu2, İpek Işık Gönül3, Metin Onaran3, Ozan Yazıcı2

1Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı 2Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onkoloji Bilim Dalı 3Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı 4Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı

Giriş: Testis tümörü genç erkeklerde en sık görülen solid kanserler-den biridir. Literatürde çeşitli vakalarda «burned-out» testiküler semi-nom fenomeni bildirilmiştir. Bu olgulara tanı genellikle metastaz son-rası koyulur ve hem metastazın hem de primer tümörün kendiliğinden gerilediği gösterilmiştir.

Olgu: 11 yıl önce sol supraklavikuler bölgedeki lenf nodu eksize edilen hastaya malign teratom tanısı koyulmuştur. Tanı anında 28 yaşında olan hastaya sistemişk görüntüleme ve primerine yönelik ek cerrahi önerilmiş, fakat hasta takiplerine gelmemiştir. Karın ağrısı nedeniyle 2020 yılında polikliniğimize başvuran hastanın, abdomen tomografisinde 4 cm ve 6 cm çaplarında yumuşak doku lezyonları saptanmıştır. Retroperitonelal lenf nodu eksizoyunu ve sol orşiektomi operasyonu uygulanmıştır. Patolojik değerlendirmede skar alanları ve regrese germ hücreli teratom odakları saptanmıştır. Sistemik kemote-rapi almayan hastanın, cerrahi materyallerinde canlı tümör dokusu saptanmaması üzerine ek tedavi önerilmedi. Hastanın bir yıllık taki-binde nüks saptanmadı.

Sonuç: Patofizyolojisi henüz kesinlik kazanmayan bu nadir feno-menin, hastanın immün yanıtı ile ilişkili olduğuna dair kanıtlar mevcut olup, ek çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: teratom, immunoloji, spontan regresyon, burned-out

Şekil 2: Karaciğerde multiple anjiyomiyolipomlar

P-282 Ürolojik Kanserler

PROSTAT KANSERİNDEN ÖLEN BABAMLA BİR TIBBİ ONKOLOJİ UZMANI OLARAK YAŞADIKLARIM

Gökhan Çelenkoğlu1

1S.B. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi

2008 yılının Aralık ayında Ankara’da çalıştığım hastanede 79 ya-şındaki babama rutin kan tetkikleri isterken beni şeytan mı dürttü bile-mem Tpsa ve Spsa’da istedim. Sonuçlar öğleden sonra gecikerek çıktı ve beni nükleer tıp laboratuvarından telefonla arayarak babanız da prostat ile ilgili bir rahatsızlık var mı diyerek sorduktan sonra sonucunu onayladılar. Tpsa değeri 10,6 idi. Beynim bunun ne demek olduğunu o an algılayamadı. Korku ve endişe ile üroloji doktoru arkadaşımla ko-nuştum Benign prostat büyümelerinde de bu yüksekliğin olabileceğini söyleyince bir miktar içim rahatladı. Babama idrar yapmada şikayetin var mı diye sorduğumda gecede 1-2 kez idrara çıktığını söyledi.

Sonrası yılbaşı tatili geçti. Soğuk karlı bir Ankara gününde büyük bir üniversite hastanesinin üroloji bölümünde bir profesör babamı muayene etti. Yeniden tetkikler istedi. Tpsa evet yine yüksek çıkmıştı. Mesane için fleksible sistoskopi yaptı. Mesane önemli o da normal dedi. Sonra bizi odasına aldı. Babamım yüzüne bakarak amca sen 80 yaşına gelmişsin bu yaşta prostat kanseri de olsan seni biyopsi ya da ameliyat şu an etmem. Sana prostatını küçülten, idrar yapmanı ko-laylaştıracak ilaçlar vereceğim dedi. Babam sert mizaçlı asker kökenli birisiydi. Yüzüme o bakışını unutamam. Ürkek bir korku ifadesiyle çık-tığımızda bu doktor ne diyor ben kanser miyim şimdi diye bana sordu.

Baba yok şüphesi olabilir diye söyledi diye lafı yuvarladım. Ama inanmadı bence.

Hikaye burada başladı zannederken 2011 Mayıs ayının 12’si sabah 6’da Gökhan buraya çabuk gel bir bak dediğinde klozetin içi idrar ve kan doluydu. Karnına annemle baktığımda göbeğinin üzerin-de kasnak şeklinde büyük bir sertlik elimize geldi. Hemen hastanenin acil servisinde üroloji doktoru sonda taktı. Hiç unutmam sabah 7 ‘de gitmiştik. Akşam 5’de eve sondayla geldiğimizde yaklaşık 11 lt. idrar çıkmıştı. Karnının şişmesin, idrar yapamamasını saklamış bizden.

Bundan sonrası muhtelif hastaneye yatmalar, ameliyatlar,prostat kanseri çıkan patoloji raporları.Sonrasında benim onu daha konforlu yaşatmak için yıllarca umutsuz çırpınışlarım.

2014 Kasım ayının 24’ü saat 21:15 (Öğretmenler günü). Annem emekli öğretmen. Benim babamla son vedalaşmam.18 aydır taşıdı-ğı idrar sondası, nefes almada güçlük çektiği için açılan trakeostomi tüpü, parenteral beslenme portu ve kasığından iflas eden böbrekleri için yapılan hemodializ cihazı ve onun takıldığı yerdeki ödemli lenf sızması. Bırak beni artık uğraşma benle demesi ve sol ela renkli gö-

206

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Gereç ve Yöntem: Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği olarak, metastatik (evre 4) ürotheliyal sistem transiz-yonel hücreli kanserli 10 hastada, 3-6 siklüs birinci basamak platin-bazlı kemoterapi sonrası dokümente edilmiş ilerlemiş hastalıkta vinflu-nine tedavisini uyguladık. Hastalar, platin-bazlı kemoterapi sonrası ilk 6 hafta içinde vinflunine tedavisini aldılar. Bu çalışmada ki amacımız; vinflunine etkinliğini ve yan etki güvenilirliğini analiz etmek ve pay-laşmaktır.

Sonuç: Metastatik mesane kanser tanısı olan birinci basamak pla-tin-bazlı kemoterapi sonrası ilerlemiş hastalığı dokümente edilmiş 10 hastada vinflunine tedavisini uyguladık. Tedavinin etkinliğini, ortala-ma genel sağkalım (OS), 7.5 ay ile literatür verileri ile uyumlu bulduk. Tedavinin yan etki güvenilirliğini, herhangi bir beklemediğimiz yan etki ve ilaca bağlı ölümle karşılaşmamış olmamız nedeniyle iyi ola-rak değerlendirdik. Tedaviye bağlı en çok karşılaştığımız yan etkiler; grad 3 ve üzeri nötropeni (%25), kabızlık (%50) ve halsizlik (%70) olmuştur.Anahtar Kelimeler: Ürotheliyal sistem transizyonel hücreli kanser; Me-tastatik hastalık; Vinflunine

P-286 Ürolojik Kanserler

SUNİTİNİBE BAĞLI PANSİTOPENİ OLGUSU

Mustafa Seyyar1, Elif Şahin1, Muhammed Ali Kaypak1, Yağmur Çakmak1, Umut Kefeli1, Devrim Çabuk1, Kazım Uygun1

1Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Renal hücreli karsinom (RCC), renal neoplazmların yaklaşık % 80-85’inden sorumludur. RCC tüm kanserlerin yaklaşık % 3,8’ini oluşturur (1). Sunitinib; VEGFR, PDGFR, c-KİT, RET, CSF-1R ve FLT-3 dahil olmak üzere çok hedefli bir oral multikinaz inhibitördür (2). Sunitinib metastatik RCC tedavisinde ilk basamakta kullanılan ajan-lardan biridir. Sunitinibin en sık görülen yan etkileri; yorgunluk, gast-rointestinal problemler, miyelosupresyon, hipertansiyon ve cilt reaksi-yonlarıdır. Miyelosupresyon olarak; anemi, lökopeni, nötropeni, trom-bositopeni ve lenfopeni görülmektedir. Burada sunitinibe bağlı ortaya çıkan pansitopeni olgusunu sunmayı amaçladık. 65 yaşında erkek hasta 6 yıl önce böbrekte kitle nedeniyle opere olmuş. Patolojik tanısı RCC olarak sonuçlanmış. RCC tanısı aldıktan 1 yıl sonra lokal nüks ve batın içi implant nedeniyle metastatik hastalık olarak kabul edilip suni-tinib 1x50 mg 4 hafta kullanıp 2 hafta ara verecek şekilde başlanmış. İlaç başlanmadan önce bakılan hemogramda herhangi bir patoloji saptanmamış. Tedavinin 1. yılında grade 2 trombositopeni nedeniy-le tedaviye ara verilmiş. Trombositopeni düzeldikten sonra tedaviye aynı dozdan devam edilmiş. Tedavinin 5. yılında; WBC:3500x103/µL, nötrofil:1270x103/µL, hg:10.1 g/dL, trombosit:88000x103/µL saptandı. Periferik yayma, B12, folat, ferritin, TSH, viral markırlar, indirekt ve direkt coombs testlerine bakıldı. Herhangi bir patoloji sap-tanmayan hastada mevcut pansitopeni durumu sunitinibe bağlandı. Tedaviye ara verilmesi sonrası pansitopeni düzeldi. Sunitinib dozu 37.5 mg’a düşürülerek tedaviye devam edildi. Sunitibe bağlı miye-losupresyon genellikle hafiftir, geçicidir ve tek seride görülür. İlacın kullanılmadığı dönemde genellikle düzelir. Düzelmediği takdirde ara vermek hatta ciddiyetine göre doz düşürmek veya kesmek gerekebilir. Sunitibe bağlı hematolojik advers olaylar her zaman görülebilir. Klinis-yenlerin bu durumların farkında olmaları ve düzenli hematolojik izlem yapmaları önerilir. Anahtar Kelimeler: Sunitinib, pansitopeni, RCC

Kaynakça1. SEER Stat Fact Sheets: Kidney and Renal Pelvis Cancer. Bethesda, MD: National

Cancer Institute; Available at: http://seer.cancer.gov/statfacts/html/kidrp.html. Accessed November 9, 2018.

2. Oudard S, Beuselinck B, Decoene J, et al. Sunitinib for the treatment of metastatic renal cell carcinoma. Cancer Treat Rev 2011;37(3):178-84.

P-284 Ürolojik Kanserler

KASTRASYONA DI RENCLI METASTATIK PROSTAT KANSERI NDE ABIRATERON ASETAT GERÇEK YAŞAM VERİLERİMİZ

Engin Erdemoğlu1, Nurullah İlhan1, Buğra Öztosun1, Sinan Koca1, Mahmut Gümüş1

1İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Göztepe Prof. Dr. Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi

Amaç:. Abiraterone asetat androjen üretim yolağında rol oynayan CYP17 enzim blokeri bir ajan olup mKDPK tedavisinde kullanılmakta-dır. Bu çalışmanın amacı, kliniğimizde mKDPK için abiraterone asetat kullanan hastalarımızın gerçek yaşam verilerinin saptanmasıdır.

Gereç ve Yöntem: 2017 – 2020 yılları arasında mKDPK tanısıyla abiraterone asetat kullanan 27 hasta retrospektif değerlendirildi. Tanı anındaki patolojik özellikler, metastaz durumu, abiraterone asetat öncesi ve sonrası PSA düzeyi, abiraterone asetat öncesi nötrofil ve lenfosit değerleri abiraterone asetat öncesi tedavi geçmişi, abiraterone asetat ile elde edilen en iyi psa yanıt gibi bilgiler hasta dosyaların-dan elde edildi. Çalışmaya dahil edilen tüm hastalarda Progresyon-suz sağkalım (PFS) abiraterone asetat başlandığı tarihten progresyon gelişen tarihe kadar olan süre olarak hesaplandı. İstatistiksel analizler SPSS v22.0 kullanılarak yapıldı.

Bulgular: Çalışmaya dahil edilen hastaların medyan yaşı 68,4 (54,2 – 83.7) idi. Gleason skoru ≥8 olan 24 (%88.9) hasta saptan-dı.10 (%37) hastada abiraterone asetat birinci basamak tedavi olarak, 17 (%63) hastada ikinci basamak tedavi olarak uygulanmıştı.,medyan PFS 9,2 ay olarak hesaplandı. Abiraterone asetat ile elde edilen en iyi yanıt 20 (%74,1) hastada parsiyel yanıt ve 2 (%7,4) hastada stabil hastalık olarak saptandı. 4 hastada (%14,8) progresyon izlendi. Has-taların tedavi öncesi ortalama nötrofil/lenfosit oranı 3,61 di, Hastala-rımızın nötrofil/lenfosit oranı ile pfs arasında anlamlı ilişki bulunama-dı. hastalarımızn en ıyı psa yanıtı durumunda değerlendırılen tedavi öncesi ölçülen psa değerıne göre en ıyı psa yanıtı %50 nın üzerinde olan hasta sayısı 19 (%70,3) ;%50 ve altında yanıt elde ettiğimiz hasta sayısı 8 (% 29,7) idi Gleason skoru ile pfs arsında istatistiksel açıdan ilişki gösterildi. (p: 0,006)

Tartışma ve Sonuç: Çalışmamızda PSA yanıtı olan mKDPK ta-nılı olgularda abiraterone asetatın pfs ye olumlu katkısı bulunmuştur. Çalışmamızda abiraterone asetatın mKDPK tedavisinde etkili bir ajan olduğu gösterilmiştir. Çalışmamızın kısıtlılıkları ise retrospektif dizaynı, hasta popülasyonunun heterojen ve az olmasıdır.Anahtar Kelimeler: Metastatik Kastrasyon Dirençli Prostat Kanseri, abiraterone asetat,

P-285 Ürolojik Kanserler

ÜROTHELİYAL SİSTEMİN METASTATİK TRANSİZYONEL HÜCRELİ KANSERİNDE VİNFLUNİNE KULLANIMI, VAKA SERİSİ

Fatma Aydoğan1

1Sarıyer Etfal Eğitim ve Araştırma hastanesi

Giriş: Vinflunine, bir mikrotübül inhibitörü olarak, ürotheliyal sis-temin metastatik transizyonel hücreli kanserinin ikinci basamak teda-visinde Türkiye’ de onay almış ve kullanılmaktadır. Birinci basamak platin-bazlı kemoterapi rejimi sonrası ilerlemiş hastalığı olan veya pla-tin-bazlı kemoterapi intoleransı gelişmiş hastada ikinci basamak teda-vi olarak uygulanmaktadır. Literatürde; ürotheliyal sistemin ileri evre transizyonel hücreli kanserinde birinci basamak platin-bazlı tedaviye yanıtlı veya stabil yanıtlı hastada, 6 siklüsten fazla platin-bazlı kemote-rapiyi toksisite nedenli uygulama zorluğundan, vinflunine idame teda-vi olarak uygulanan çalışmaları vardır.

207

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil 2: El ayak sendromunun ayak lezyonu

Şekil 3: El ayak sendromunun el lezyonu

P-290 Akciğer Kanser

EGFR VE ROS-1 MUTASYON BİRLİKTELİĞİ SAPTANAN AKCİĞER KANSERİ OLGUSU

Fatma Paksoy Türköz1

1Özel Göztepe Medikal Park Onkoloji Hastanesi

Giriş: Küçük hücreli dışı akciğer kanseri halen tüm dünyada en sık kanser ilişkili ölüm nedenidir. Prognozu cerrahi, kemoterapi ve radyo-terapiye rağmen çoğu zaman kötüdür. Moleküler yolakların anlaşılma-sıyla geliştirilen EGFR, ALK, ROS1, KRAS, BRAF, MET mutasyonla-rını hedefleyen tirozin kinaz inhbitörleri ile tedaviler umut vaat etmek-tedir. EGFR mutasyon sıklığı %15-62 ve ROS1 füzyon sıklığı %1-2 civarındadır. Bu genlerin aynı bireyde birlikte bulunması oldukça na-dirdir. Literatürde en sık EGFR ve KRAS birlikteliği bildirilirken, EGFR ve ROS1 birlikteliği yalnız vaka sunumları şeklindedir. Bu çalışmada EGFR ve ROS1 mutasyon birlikteliği saptanan bir olgu sunulmuştur.

P-287 Ürolojik Kanserler

ERKEN YAŞTA TANI ALAN RCC OLGUSUNDA SUNİTİNİBE BAĞLI GEÇ GELİŞEN EL AYAK SENDROMU

Mustafa Seyyar1, Elif Şahin1, Muhammed Ali Kaypak1, Yağmur Çakmak1, Umut Kefeli1, Devrim Çabuk1, Kazım Uygun1

1Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Renal hücreli karsinom (RCC), renal neoplazmların yaklaşık % 80-85’inden sorumludur ve tüm kanserlerin yaklaşık %3,8’ini oluş-turur (1). Sunitinib; VEGFR, PDGFR, c-KİT, RET, CSF-1R ve FLT-3 dahil olmak üzere çok hedefli bir oral multikinaz inhibitördür (2). Metastatik RCC tedavisinde ilk basamakta kullanılan ajanlardan biri-dir. Sunitinibin en sık görülen yan etkileri; yorgunluk, gastrointestinal problemler, miyelosupresyon, hipertansiyon ve cilt reaksiyonlarıdır. El ayak sendromu; el ve ayaklarda eritem, ödem, dizestesi, yanma ve ağrı ile karekterize kutanöz bir deri reaksiyonudur. Burada sunitibe bağlı ortaya çıkan grade 4 el ayak sendromu olgusu sunmayı amaç-ladık. 28 yaşında erkek hastaya mediastende multipl lenfadenopati nedeniyle yapılan biyopsi RCC metastazı olarak sonuçlandı. Tedavi öncesi bakılan kan tetkiklerinde herhangi bir patoloji saptanmadı. Hastaya sunitinib 1x50 mg 4 hafta kullanıp 2 hafta ara verecek şekilde başlandı. İlk kontrolünde TSH dışında klinik veya laboratuvar olarak bir patoloji saptanmadı. TSH: 9,48 mIU/L olması üzerine levotiroksin 1x25 mg başlandı. Hastanın 3. ay kontrolünde ayaklarının üzerine ba-samayacak durumda grade 4 el ayak sendromu mevcuttu (Şekil 1-3). TSH:111 mIU/L olarak sonuçlandı. Grade 4 cilt toksisitesi nedeniyle sunitinib kesildi. Hastanın kontrol görüntülemesinde progresyon ol-ması üzerine 2. seri tedavi olarak nivolumaba geçildi. Sunitinibe bağlı gelişen kutanöz yan etkiler içinde klinik açıdan en önemlisi el ayak sendromudur. El ayak sendromu sunitinibe bağlı genellikle ilk teda-vinin 2 ile 4. haftasında ortaya çıkar. Bu vaka; RCC median tanı yaşı 64 iken, 28 yaşında RCC tanısı alması ve sunitinibe bağlı beklenenin aksine geç dönemde tedavi bıraktıracak düzeyde cilt toksisitesi nede-niyle sunulmaya değer bulunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Sunitinib, el ayak sendromu, RCC

Kaynakça1. SEER Stat Fact Sheets: Kidney and Renal Pelvis Cancer. Bethesda, MD: National

Cancer Institute; Available at: http://seer.cancer.gov/statfacts/html/kidrp.html. Accessed November 9, 2018.

2. Oudard S, Beuselinck B, Decoene J, et al. Sunitinib for the treatment of metastatic renal cell carcinoma. Cancer Treat Rev 2011;37(3):178-84.

Şekil 1: El ayak sendromunun ayak lezyonu

208

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

HEMŞİRELİK

PH-02 Hemşirelik

AKCİĞER KANSERLİ BİR HASTADA ANTİ PD-1 ANTİKORU TEDAVİSİ SONRASI OLUŞAN OPTİK NÖRİT VE KÖRLÜK

Derya Şen1, Necdet Üskent1, Meltem Hale Alpsan Gökmen1, Kenan Civelek1

1Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi/john Hopkins Medicine

Giriş: Kontrol Noktası İnhibitörleri, birçok malign tümör tedavisin-de kullanım alanı bulmaktadır. Hem Anti- CTLA-4 antikoru (Sitotoksik T-Lenfosit İlişkili Antijen-4) hem de anti PD-1(Programlı Ölüm) veya Anti-PD-L1 (Programlı Ölüm Ligantı) antikorları ile tedavide T lenfosit stimulasyonu sağlanırken otoimmun yan etkiler de gelişebilmektedir. Bu yan etikler arasında optik nörit ender olarak görülmektedir (1,2,3). Bu bildiride bir PD-1 antikoru olan nivolumab kullanımı sonrası sap-tanan bir optik nörit olgusu sunulacaktır.

Olgu: 64 yaşında erkek hasta Ekim 2013 tarihinde IIIB evresinde akciğer yassı epitel hücreli karsinom ile hastaneye başvurdu. Hasta-ya sisplatin etopozid ile eşzamanlı radyoterapi verildi. Tam yanıt elde edildi. Racatumomab idame tedavisine alındı. 18 ay uygulandı. Ni-san 2016 tarihinde progresyon saptandı. Yeni biyopsi preparatlarında PDL-1 %5 oranında pozitif bulundu. Başlanan sisplatin pemetreksed tedavi ile parsiyel yanıt elde edildi ve nivolumab tedavisi başlandı. Nivolumab tedavisi ile tam yanıt elde edildi. 14 günde bir 12 uygu-lama yapıldı. Yorgunluk ve diyare semptomlarının artması üzerine nivolumab kesildi. Ağrılı metastazlarına SBRT yapıldı. Ocak 2019 tarihinde nivolumab tekrar başlandı. 3 kür sonrası ani görme kaybı oluştu. Nörolojik ve Oftalmolojik incelemeler sonucu optik disklerin bilateral olarak ödemli olduğu, venöz konjesyon gösterdiği, retinal venlerin,koroidal dolaşımın ve parankimin ise normal olduğu gös-terildi. MR incelemede optik sinirlerde Godalinium kontrast madde tutulumu gösterilirken beyinde metastaz saptanmadı. IVIG ve metilp-rednisolon tedavisi sonrası görme silüet şeklinde ve parmak sayma derecesine kadar düzeldi. İnfliximab uygulandı. Görmede daha fazla düzelme olmadı. Hasta Haziran 2019 sonunda karaciğer metastazları-nın progresyonu ile eksitus oldu.

Sonuç: Hastada immun tedaviler ile uzun süreli sağkalım sağlan-mıştır. Daha önce rocatumomab da kullanılan bu olguda, hastalığın tekrarlama döneminde PD-1 inhibitörünün yeniden kullanılması ile çok nadir bir komplikasyon olan optik nörit ortaya çıkmıştır. Literatür-de PD-1 inhibitörlerine bağlı tek bir olgu olarak bildirilen bu yan etki, nadir de olsa, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir morbidite olarak bilinmesi ve farkına varılması gereken bir durumdur.Anahtar Kelimeler: Akciğer Kanseri, PD-1 Antikoru, Optik Nörit

Kaynakça1. Sotaro M. Takuji Kurimato,Kaori Ueda. Optic Neuritis Possibly Induced by Anti-

PD-L1 Antibody Treatment in a Patient withh Non-Small Cell Lung Carcinoma. Case Rep Ophthalmol.2018 May-Aug;9(2):348-356

2. Postow A.M.Immune- Related Adverse Events Associated with Immune Check Point Blockade. New England Journal of medicine 378(2),158-168,2018

3. Kroschinsky F. New Drugs,New Toxicities:Severe Side Effects of Modern Targeted and Immunotherapy of Cancer. Critical care 21(1),89,2017

Olgu: Yaygın vücut ağrısı ile başvuran 71 yaşında kadın hastaya yapılan tetkiklerde; toraks ve abdomen tomografisinde sağ akciğer alt lobda 26mm spiküle konturlu nodül ve multipl kemiklerde litik lez-yonlar tespit edildi. Çekilen PET-BT’de sağ akciğer alt lob superior segmentte 24x20mm spiküle konturlu nodül (suv-max: 11,9), medias-tende 7-10-11R no.lu lenfatik istasyonlarda en büyüğü 15x7mm LAP (suv-max: 6,3), solda belirgin, bilateral sürrenal glandlarda nodüler kalınlaşma (suv-max: 6,1) ve iskelet sisteminde metastaz ile uyumlu hipermetabolik multipl litik lezyonlar (suv-max: 13,7) saptandı. Trans-torasik biyopsi sonucu küçük hücreli dışı karsinom, adenokarsinom lehine şeklinde geldi. Evreleme amaçlı çekilen beyin MR ‘da korpus kallozumda ve supratentoryal alanda dağınık yerleşimli, en büyüğü 5mm olan multipl nodüler lezyonlar, sağ frontal kemikte 25x12 mm boyutlu ekspansil kitle, leptomeningeal tutulum saptandı. Yapılan moleküler çalışmada; EGFR; Ekson 21 L858R ve ROS1 pozitifliği saptandı. Hastaya önce tüm beyin radyoterapisi uygulandı, ardından erlotinib 150 mg/gün tedavisi başlandı. Parsiyel tedavi yanıtı ile 8 ay erlotinib tedavisi alan hastanın çekilen kontrol PET BT’de mediastinal LAP’larda ve kitlede progresyon, yeni gelişen plevral efüzyon, iskelet sisteminde yaygın görünümde çoğu yeni gelişmiş hipermetabolik gö-rünümde metastaz alanları tespit edildi. Hastaya 2.basamak krizotinib tedavisi başlandı. Klinik yanıt gözlenmedi, tedavinin 2.ayında pnömo-ni gelişen hasta solunum yetmezliği nedeni ile kaybedildi.

Tartışma: Ekson 19 ve L858R mutasyonu olan hastalar EGFR tirozin kinaz inhibitörleri (erlotinib, gefitinib, afatinib ve osimertinib) ile belirgin fayda görürken, ROS1 pozitif hastalar krizotinib, lorlatinib ve entrectinib tedavilerinden fayda görürler. Literatürü taradığımızda, 1.basamak tedavide EGFR hedefli tedaviler de, ALK hedefli tedavi-ler de kullanılmış olup, sıklıkla EGFR hedefli tedavilerle daha yüksek yanıt oranları saptanmıştır. Bizim hastamızda erlotinib öncelikli tercih edilmiş ve parsiyel yanıt görülmüştür. Mutasyon birlikteliği olan has-talarda henüz yeterli klinik veri ve optimal tedavi rejimi belli olmayıp, ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: akciğer kanseri, EGFR, ROS1, erlotinib, krizotinib

Kaynakça1. Zhu YC, Xu CW, Ye XQ, Yin MX, Zhang JX, Du KQ, Zhang ZH, Hu J. Lung

cancer with concurrent EGFR mutation and ROS1 rearrangement: a case report and review of the literature. Onco Targets Ther. 2016;15;9:4301-5. doi: 10.2147/OTT.S109415.

2. Zhuang X, Zhao C, Li J, Su C, Chen X, Ren S, Li X, Zhou C. Clinical features and therapeutic options in non-small cell lung cancer patients with concomitant mutations of EGFR, ALK, ROS1, KRAS or BRAF. ROS1 rearrangement coexists with EGFR mutation in non-small-cell lung cancer. Cancer Med. 2019;8(6):2858-2866. doi: 10.1002/cam4.2183.

3. Chen R, Yang J, Zhang X, et al. ROS1 rearrangement coexists with EGFR mutation in non-small-cell lung cancer. J Clin Oncol. 2015;33(Suppl):[abstr e19003].

209

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Şekil: Reseptörü Bloke Eden Antikor

Şekil: Yan Etkiler

PH-04 Hemşirelik

KANSER HASTASI YAKINLARINDA ÖLÜME KARŞI TUTUM VE DİNİ BAŞA ÇIKMA İLİŞKİSİ

Hayati Kalpakcı 1, Serdar Eriköz1, Zeliha Ünal 1, Pınar Kubilay Tolunay1, Filiz Çay Şenler1

1Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Kanser tanısı kişinin kendisi ve ailesi için yıkıcı bir olaydır, fiziksel problemlerin yanı sıra psikolojik, sosyal, varoluşsal yönden çe-şitli sorunları beraberinde getirmektedir. Hastalar için olduğu kadar aileleri için de kanser tanısı aldıktan sonraki süreç stres, depresyon, anksiyete kaynağı olmaktadır. Stres ve kriz anlarında yüce bir güce inanmak ve sığınmak ölüm ve ölümden sonrası ile ilgili korkuları azal-tabilir. Dünyada ve ülkemizde hasta ve ailesini hedefleyen palyatif bakım örgütlenmesinde manevi bakım hizmetleri de yer almaktadır. Ancak bu konuda hasta ve yakınlarının dini başa çıkma yöntemlerine ilişkin yeterli bilgi ve araştırma verisi yoktur. Bu çalışmada kanser has-talarının yakınlarında ölüme karşı tutum ile olumlu veya olumsuz dini başa çıkma arasındaki ilişkiyi belirlemek amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbı Onko-loji polikliniğine başvuran veya Tıbbı Onkoloji servisinde yatmakta olan kanser tanısı almış, metastatik evrede olan hastaların yakınlarına dini başa çıkma ölçeği ve ölüme karşı tutum ölçeği uygulanmış ve demografik verileri kaydedilmiştir.

Sonuçlar: Çalışma toplam 38 hasta yakını ile yapılmıştır. Katı-lımcıların 25’i kadın (%65.8), 13’ü erkektir (%34.2). Kadınların yaş ortalaması 50.39, erkeklerin 51.1, tüm popülasyonun 50.61’dir. Kan-ser hastalarının yaş ortalaması 60.05, kadın katılımcılarda 61.12, er-keklerde 58’dir. Kadınlar ile erkekler karşılaştırıldığında ölüm korkusu puan ortalaması kadınlarda erkeklere göre anlamlı olarak yüksektir (p=0.038). Halen kemoterapi alan hastaların yakınlarında ölüm kor-kusu puanları daha düşüktür (p=0.01). Daha önce yakınını veya ar-kadaşını kanserden kaybetmiş olma durumu, medeni durum, kronik hastalık varlığı ile ölçek puanları arasında anlamlı ilişki kurulamamıştır. Onkolojiye ilk kez gelenlerde ölüm korkusu puanları daha düşüktür

PH-03 Hemşirelik

UZUN DÖNEM NİVOLUMAB ALAN HASTADA YAN ETKİ PROFİLİ: OLGU SUNUMU

Günay Erol1, Elif Diri1, Didem Tunalı1, Yasemin Aydın1, Fatih Selçukbiricik1

1Koç Üniversitesi Hastanesi

Olgu: 2011 yılında renal kitle nedenli opere olan ve renal hücreli karsi hücreli karsinom tanısı alan hasta tedavisiz takipte iken hastamız-da 2013 yılında akciğer metastazı gelişti.Hastaya pazopanib tedavisi başlandı ancak venöz tromboz gelişmesi üzerine tedavi Everolimus ile değiştirildi. Everolimus tedavisi altındayken pnömonit gelişen has-tanın everolimus tedavisi kesildi ve Mayıs 2016’da Nivolumab teda-visine geçildi. Tedavisinin 5. ayında (Ekim 2016) hipertroidi nedenli yapılan tiroid ultrasonografisinde tiroidit ile uyumlu bulgular saptan-dı. Hastanın endokrinoloji ile konsultasyonunda TRab-1 pozitif olup anti-TPO ve anti-TG negatif saptandı. Bu veriler Nivolumab’ın Graves benzeri hipertroidism tablosu yaratması ile ilişkili bulunmuştur. Hasta-nın takibinde hipertroidi ardından hipotroidi gelişti. Hipotroidi geliş-mesi üzerine tedavisi tiroid homon replasmanı ile düzenlenen olgunun troid stimulan hormon (TSH) değereleri Kasım 2016’da 86 mIU/Liken replasman tedavisi ile Şubat 2017’de 1.3 mIU / L değerlerine geriledi.Hasta enson Ocak 2020’de görüldü ve replasman tedavisiyle normal TSH değerlerinde ve semptomsuz olarak takip edilmektedir

Tartışma: Nivolumab kullanan hastalar ile yapılan bir çalışmada en sık görülen yan etkinin halsizlik olduğu ve hastaların %33’ünde halsizlik olduğu görülmüştür, ancak grad 3-4 düzeyinde halsizlik bu çalışmada sadece %2 olarka rapor edilmiştir(11). Bizim hastamızda ise grade 1 halsizlik gözlenmiştir.Diğer en sık yan etkilerden bulantı ve kaşıntı ise Motzer ve ark.’nın çalışmasında %14 oranında gözlenmiş olup bizim hastamızda bulantı ve kaşıntı gözlenmemiştir.İmmünote-rapi kullann ahastalarda görülen endokrin yan etkilerin incelendiği sistematik incelemde Nivolumaba bağlı hipotroidism (yüksek TSH ile birlikte) görülme sıklığı %6.5 ve tirotoksikoz % 2.5 olarak belirtilmiştir (12). Bizim hastamızda ise Graves benzeri hipertroidism tablosu ile önce hipertroidism ardından troid hormon replasmanı gerektiren hi-potrodism gözlenmiştir.

Sonuç: Kanser hastalarının tedavi sürecinde tedaviye bağlı yaşa-nan yan etkilerin erken tanılanması ve yönetimi tedavinin devamlılığı açısından son derece önemlidir. Onkoloji hemşireleri tedavi planlan-ması, uygulanması ve takibi sırasında hastalar ile her aşamada birlikte olup hastayı yakından takip ederek ayrıntılı değerlendirme ile olası yan etkileri tanımlamakta ve hemşirelik bakımı ile yönetmektedir. Kla-sik kemoterapi ajanlarına göre göreceli yeni olan ve yan etki profili çok iyi bilinmeyen immünoterapi alan hastaların takibinde olası yan etkilerin (halsizlik, anemi, diyare, troidit pnömonit, hipofizit) erken tanımlanması ve kontrolü açısındna hemşirelik bakımı önem arz et-mektedir. Bu nedenle bu yeni tedavi ajanlarına ilişkin onkoloji hem-şirelerinin eğitim alması, ilaç etki ve yan etkilerinin farkında olması ve bu hastaların hemşirelik bakımına yan etki profilini ayrıntılı olarak değerlendirme ve yönetimini dahil etmesi önerilmektedir.Anahtar Kelimeler: İmmünoterapi,Renal Hücreli Karsinom,Yan Etkiler

Kaynakça1. Ferlay J, Soerjomataram I, Dikshit R, et al. Cancer incidence and mortality

worldwide: sources, methods and major patterns in GLOBOCAN 2012. Int J Cancer 2015; 136:E359-E386

2. Fisher R, Gore M, Larkin J. Current and future systemic treatments for renal cell carcinoma. Semin Cancer Biol 2013; 23:38-45

3. National Comprehensive Cancer Network. NCCN Clinical Practice Guidelines in Oncology: kidney cancer. Fort Washington, PA: National Comprehensive Cancer Network, 2015. Version 3.2015

4. Escudier B, Porta C, Schmidinger M, et al. Renal cell carcinoma: ESMO Clinical Practice Guidelines for diagnosis, treatment and follow-up. Ann Oncol 2014; 25: Suppl 3:iii49-iii56

5. Hamanishi J, Mandai M, Iwasaki M, et al. Programmed cell death 1 ligand 1 and tumor-infiltrating CD8+ T lymphocytes are prognostic factors of human ovarian cancer. Proc Natl Acad Sci U S A 2007; 104:3360-3365

210

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Tablo 1. Popülasyonun Genel Özellikleri

Hastanın Halen Kemoterapi Alma Durumu Alıyor 33 86.8

Almıyor 5 13.2

Kanser Nedeniyle Akraba-Arkadaş Kaybı Evet 20 52.6

Hayır 18 47.4

Şehirde/İlçede/Köyde Yaşama Şehir 31 81.6

İlçe 4 10.5

Köy 3 7.9

Onkolojiye İlk Başvuru Evet 12 31.6

Hayır 26 68.4

Kronik Hastalık Varlığı Evet 12 31.6

Hayır 26 68.4

Tablo 2. Cinsiyet Özelinde Karşılaştırmalar

Kadın Erkek

Ortalama Ortalama p

Yaş 50 51 0.867

Hastanın yaşı 61 58 0.485

Ölüm korkusu 4.04 2.912 0.038

Ölümden kaçınma 3.888 3.523 0.484

Tarafsız kabullenme 5.36 5.338 0.968

Yaklaşım kabullenme 4.692 4.815 0.772

Kaçış kabullenme 3.952 3.123 0.053

Pozitif dini başa çıkma 24 22.615 0.411

Negatif dini başa çıkma 5.52 5.154 0.7

PH-06 Hemşirelik

KEMOTERAPİ ALAN KANSERLİ HASTALARIN ANKSİYETE, DEPRESYON VE DİSTRES YAŞAMA DURUMLARI

Nazime Akaltun1, Adem Deligönül1, Erdem Çubukçu1, Türkkan Evrensel1

1Uludağ Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı

Giriş: Bu çalışmanın amacı kanser tanısı almış ve kemoterapi teda-visi gören hastalarda distres, anksiyete ve depresyon yaşama durum-larını incelemektir.

Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel olarak yapılan çalışma-nın örneklemini 18 yaş üstü, kanser tanısı almış, bir üniversite hasta-nesinin tıbbi onkoloji bölümünde ayaktan kemoterapi tedavisi almak-ta olan 100 birey oluşturmaktadır. Hastalara kişisel bilgi formu, Distres Termometresi (DT), Hastane Anksiyete ve Depresyon Skalası (HADS) uygulandı. Değerlendirmede SPSS 22 paket programında yüzdelik, ortalama, standart sapma, t testi, ANOVA ve pearson korelasyon kat-sayısı yöntemi kullanılmıştır.

Bulgular: DT’ye göre hastaların %76’sının yüksek stres (≥4) yaşa-dığı, %24’ünün düşük stres (<4) yaşadığı belirlenmiştir. HAD ölçeğine göre HAD-Anksiyete alt boyutu açısından hastaların %25’inin 10 ve üzeri olduğu, HAD-Depresyon alt boyutu açısından %69’unun 7 ve üzeri olduğu belirlenmiştir. DT ve HAD skalaları arasında pozitif bir korelasyon vardır. Bayanlarda, (18-35 yaş arası) genç hastalarda ve (0-30) gündür kemoterapi tedavisi görenlerde anksiyete puan ortala-maları anlamlı derecede yüksek bulunmuştur.

(p=0.021). Eğitim durumu değerlendirildiğinde yükseköğretim me-zunları ile okur yazar ve eğitimli olmayanlar arasında pozitif dini başa çıkma tutumunda anlamlı farklılık saptanmıştır. Okur yazar ve eğitimli olmayanlarda yüksek öğretim mezunlarına göre pozitif dini başa çık-ma puanları yüksektir (p=0.021) Ölüm korkusu ile negatif dini başa çıkma arasında pozitif korelasyon saptanmıştır (p=0.047). Tarafsız ka-bullenme ve yaklaşım kabullenme ile pozitif dini başa çıkma arasında pozitif korelasyon saptanmıştır (p<0.005 ve p=0.003).

Tartışma: Çalışmalarda cinsiyetin ölüme ve terminal dönemdeki hastaya bakım vermeye ilişkin tutumu etkileyen bir etmen olduğu, kadınların kişilik özellikleri gereği daha fazla empatik davranmaları nedeniyle ölüm anksiyetesi yaşadıkları ve ölümden kaçındıkları be-lirtilmektedir. Araştırmamızda ölüm korkusu alt boyutu puan ortala-masının kadınlarda anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Hasta yakın-larına ölüm korku ve tutumlarına yönelik kişisel davranış geliştirme ve yaşam sonu bakım sorunları ile baş edebilme konusunda destekleyici eğitim verilmesi ile hem hastaların hem de hasta yakınlarının yaşam-larına katkı sağlanabilir.Anahtar Kelimeler: Kanser hastası yakını, metastatik, ölüme karşı tu-tum, dini başa çıkma

Kaynakça1. Braam, A. W., Schrier, A. C., Tuinebreijer, W. C., Beekman, A. T. F., Dekker, J. J.

M., & de Wit, M. A. S. (2010). Religious coping and depression in multicultural Amsterdam: A comparison between native Dutch citizens and Turkish, Moroccan and Surinamese/Antillean migrants. Journal of Affective Disorders, 125(1-3), 269–278. https://doi.org/10.1016/j.jad.2010.02.116

2. Sönmez Benli, S, Yıldırım, A . (2017). Hemşirelerde Yaşam Doyumu ve Ölüme Karşı Tutum Arasındaki İlişki. Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 6 (4), 167-179 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/gumussagbil/issue/32215/368461

3. Pearce, M. J., Singer, J. L., & Prigerson, H. G. (2006). Religious Coping among Caregivers of Terminally Ill Cancer Patients: Main Effects and Psychosocial Mediators. Journal of Health Psychology, 11(5), 743–759. https://doi.org/10.1177/1359105306066629

4. Khanjari, S., Oskouie, F., & Langius-Eklöf, A. (2012). Lower Sense of Coherence, Negative Religious Coping, and Disease Severity as Indicators of a Decrease in Quality of Life in Iranian Family Caregivers of Relatives With Breast Cancer During the First 6 Months After Diagnosis. Cancer Nursing, 35(2), 148–156. doi: 10.1097/ncc.0b013e31821f1dda

Tablo 1. Popülasyonun Genel Özellikleri

Sosyo Demografik Özellikler n %

Cinsiyet Kadın 25 65.8

Erkek 13 34.2

Medeni Durum Evli 35 92.1

Bekar 1 2.6

Dul 2 5.3

Eğitim Durumu Okur yazar ve eğitimli değil 10 26.3

Lise altı eğitimli 10 26.3

Lise ve dengi mezunu 6 15.8

Yüksek öğretim mezunu 12 31.6

Çalışma durumu Çalışan 12 31.6

Emekli 10 26.3

Ev hanımı 16 42.1

Aylık Hane Geliri <1900 tl 2 5.4

1900-3999 tl 22 59.5

4000-5999 tl 12 32.4

>6000 tl 1 2.7

Hastaya Yakınlık Durumu Eşi 21 58.3

Çocuğu 12 33.3

Kardeşi/Ablası/Abisi 2 5.6

Hastanın anne/babası 1 2.8

Hastanın Bakımını Yapan Kişi Olup Olmadığı Evet 36 94.7

Hayır 2 5.3

211

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

Sonuç: Hastaların yarısından fazlasının oral kemoterapi tedavisi-ne uyumu kötüdür. Hastaların oral kemoterapiye uyumunu etkileyen faktörlerin belirlenmesi ve uyumu arttıracak yönde iyileştirilmesi, has-talara verilen oral kemoterapi eğitiminin etkinliğinin değerlendirilmesi ve sürekliliğinin sağlanması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Oral kemoterapi, ilaç uyumu, eğitim

PH-09 Hemşirelik

MEME KANSERİ TANILI HASTADA ALAN HASTALARDA ORAL MUKOZİT VE HEMŞİRELİK BAKIMI OLGU SUNUMU

Özgür Geleş2, Nermin Albayrak2, Ömer Fatih Ölmez1, Ahmet Bilici1, Özcan Yıldız1, Özgür Açıkgöz1

1Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı 2Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Kemoterapi Ünitesi

Giriş: Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi, kanserli hücrele-rin çoğalmasını ve gelişmesini önlerken hızlı bölünebilme özelliğine sahip oral mukoza epitel hücrelerinin büyüme ve olgunlaşmasını da baskılayarak primer mukozal bariyeri bozmaktadır. Kanser tedavisine bağlı gelişen oral mukozit; ağrı, beslenmede yetersizlik, kilo kaybı ve tedavinin ertelenmesi gibi birçok soruna yol açan ve hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen önemli bir sorundur. Mukozitle bir-likte çiğneme, yutma ve konuşmada güçlükler yaşanır, inflamasyon, ödem ve ağız içinde lezyonlar gelişir. Kanser tedavisi için yapılan çalış-malarda bitkisel ürünlerin kemoterapi ve radyoterapi tedavilerine ek olarak uygulandığı gözlemlenmektedir.

Olgu: 48 yaşında S .Ç isimli metastatik Meme Ca tanılı hasta 2015 yılından beri mevcut tanı ile takip altında. Hastanın takiplerinde nüks gelişmesi nedeni ile 2018 yılından beri düzenli aralıklarla kemotera-pi tedavisi almakta. Hastanın 01.12.2019 tarihinde başlamış olan S.Ç kemoterapi tedavisinden sonra grade 3 oral mukozit yan etkisi gelişmiş. Hasta grade 3 mukozit sonrası, yemek yiyemediğini, halsiz olduğunu ve konuşmakta zorlandığını ifade etti. Hastaya takip eden medikal onkolog tarafından benzidamin hidroklorür gargara, bikarbo-natlı gargara, antifungal nistatin gargara, sükralfat süspansiyon içine lidokain ve glutamin toz başlanmış. Ancak tüm bu tedavilere rağmen oral mukozit gerilememiş ve şikayetleri devam etmiş. Hasta bu süreçte sadece çorba içebildiğini, ağızdan yemek yiyemediğini ve sadece sıvı gıdaları aşırı ağrılı şekilde yutabildiğini ifade etmiştir. Şikayetlerinin geçmemesi üzerine daha önce oral mukozit deneyimi olup toz karan-fil ve beyaz şap karışımından fayda gören arkadaşının önerisi ile bu karışımı 1 su bardağı ılık suya 1 çay kaşığı her birinden ilave ederek düzenli olarak kullanmaya başlamış. Hasta fayda gördüğünü kemote-rapi sırasında bize ifade etmesi üzerine ilgili hekime bilgi verildi. Heki-min mevcut karışımı kullanmasında sakınca olmadığı yönünde görüşü üzerine hasta takibe alındı. Hastanın ağız bakım tedavisi tarafımızca günlük fotoğraflanarak ve şikayetleri not edilerek 3 günlük kayıt altına alındı. Gün be gün şikayetleri azalan, yeme içmesi artan ve perfor-mansı düzelen hasta, tedavinin 3. günü grade 1 seviyesine geriledi

Sonuç: Tedavi sürecindeki hastanın kullanmış olduğu ağız bakım kürü oral mukozit yaraları grade 3 olan evre grade 1 evresine inmiştir. Bu gözlemler sonucunda gelecek yıl içerisinde lokal etik kurul onayı sonrası vaka kontrol çalışması planlanmaktadır .Anahtar Kelimeler: mukozit, kemoterapi, destek tedavisi

Sonuç: Kanser hastalarının büyük çoğunluğu tanı anından itibaren tedavi süresi boyunca distres yaşamaktadır. Hastaların distresi arttıkça anksiyete ve depresyon düzeyleride artmaktadır. Bu yüzden tedavi-ye uyum zorlaşmakta, yaşam kalitesi bozulmakta hastaneye yatışlar ve tedavi maliyetleri artmaktadır. Ayaktan kemoterapi merkezlerinde hastanın distresinin yaşam bulgusu gibi değerlendirilerek rutin olarak ölçülmesi, psikolojik sorun yaşayan hastaların gözden kaçmaması, tespit edilmesi ve yönlendirilmesi için faydalı olacakdır. Yine özellikle yeni tanı alan hastalara ünitenin tanıtılması, işleyişin anlatılması, teda-vi protokolü ve yan etkilerine bağlı eğitim verilmesinin distresi azalt-mada etkili olacağı unutulmamalıdır.Anahtar Kelimeler: Kemoterapi, kanser, distres, anksiyete, depresyon

PH-08 Hemşirelik

KANSER HASTALARININ ORAL KEMOTERAPİ İLAÇLARINA UYUMUNUN DEĞERLENDİRİLMESİ

Nazime Akaltun1, Hicran Yıldız2, Fatma Tekeli1, Saliha Macun1, Birol Ocak1, Erdem Çubukçu1, Türkkan Evrensel1

1Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi 2Uludağ Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi

Giriş: Araştırma, kanser hastalarının oral kemoterapi ilaçlarına uyumunun ve bunu etkileyen faktörlerin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır.

Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki araştırmanın evrenini 2019 yılında bir üniversite hastanesinin onkoloji kliniğinde tedavi gö-ren tüm oral kemoterapi alan hastalar, örneklemini ise, bu hastalar arasından araştırmaya katılmayı kabul eden 100 hasta oluşturmuştur. Verilerin toplanmasında, araştırmacılar tarafından oluşturulan sosyo-demografik özellikler ve hastanın tıbbi durumuna ve oral kemoterapi kullanımına ilişkin soruları içeren genel bilgi formu ile 2015 yılında Bağçıvan ve Akbayrak tarafından geçerlik ve güvenilirliği yapılan “Oral Kemoterapi Uyum Ölçeği(OKUÖ)” kullanılmıştır. Beşli likert tipi ölçekten alınabilecek en düşük puan 19, en yüksek puan 95’tir. Top-lam puanın 84 ve üzerinde olması tedaviye uyumun iyi, 83 ve altın-da olması tedaviye uyumun kötü olduğunu göstermektedir. Verilerin değerlendirilmesinde, SPSS 22.0 programında ortalamalar, yüzdelik-ler, Kruskal Wallis testi ve Mann-Whitney U testi testi kullanılmıştır. Çalışmanın yapılabilmesi için gerekli kurum izninin yanı sıra, Bursa Uludağ Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Yayın Etik Kurulu’ndan etik kurul onayı alınmıştır.

Bulgular: Hastaların %51’i 46-60 yaş aralığında, %44’ü kadın, %84’ü evli ve %55’i ilkokul mezunudur. Hastaların%22’sinin tıbbi tanısı kolon kanseri ve %20’si beyin tümörüdür. %40’ının tanı sü-resi 7 ay-1 yıl arasındadır. %49’u 3 ay ve 3 aydan az süredir oral kemoterapi kullanmaktadır. %60’ı kanser hastalığına yönelik başka tedavi kullanmamaktadır. %74’ünün kanser dışında kronik herhan-gi bir hastalığı bulunmamaktadır. %61’i oral kemoterapi kullanımı konusunda eğitim almıştır. Hastaların %57,4’ü bu eğitimi hekimden aldığını ve %67,2’si aldığı eğitimi yeterli bulduğunu ifade etmiştir. %92’si ilaçlarını önerilen kür programına uygun olarak kullandığını, %44’ü ilaçlarını oda ısısında sakladığını, %5’i ilaçlarını ezerek veya kırarak kullandığını, %25’i ilaçlarını almayı unuttuğunu belirtmiştir. Hastaların %50’si evde ilaçlarını almaya yardım eden biri olduğu-nu, %18’i bu kişinin ilaç saatini hatırlatma ve beslenme konusunda yardımcı olduğunu ifade etmiştir. Hastaların OKUÖ toplam puan ortalaması 82,05±7,59’dir ve %52’nin tedaviye uyumun kötü oldu-ğu belirlenmiştir. Öğrenim düzeyi, ilaçlarını küre uygun şekilde alma durumu, ilaçlarını almayı unutma durumu, evde oral kemoterapi almaya yardım eden birinin olması oral kemoterapiye uyumu etki-lemektedir (p<0.05).

212

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

POSTER BİLDİRİLER

ile çaresizliğe katkıda bulunur); akciğer kanseri hakkında bilgi eksikliği; tütün kullanımı ve algılanan kişisel sorumluluk (akciğer kanserinin bir “sigara içen hastalığı” olarak etiketlenmesi) dur.

Akciğer Kanserinde Stigmanın Etkileri: Hastalar tarafından damgalanmanın algılanması, hastalıkla yaşayan bireylerin kendi ken-dini suçlama, utanç, anksiyete, depresyon ve izolasyon gibi psiko-sosyal sorunlar yaşamasına neden olabilir. Bununla birlikte, hastalık bildiriminde ve tedavide gecikme, semptom deneyiminde artma, dü-şük bakım ve yaşam kalitesi de damgalanmanın olumsuz sonuçları arasındadır.

Sonuç: Araştırmalar, stigmanın akciğer kanseri hastaları tarafından diğer hasta gruplarına göre daha fazla tecrübe edildiğini göstermek-tedir. Damgalamanın çok düzeyli rolünü anlamak ve ele almak, ak-ciğer kanseri önleme, kontrol ve tedavisinin sağladığı tüm faydaları gerçekleştirmek için gelecekteki çalışma için çok önemli bir alandır. Eşgüdümlü, disiplinler arası ve iyi kavramsallaştırılmış psikososyal müdahaleler, akciğer kanseri bağlamında damgalanmayı azaltma ve klinik bakım ile yaşam kalitesini artırma potansiyeline sahiptir.Anahtar Kelimeler: Akciğer, kanser, akciğer kanseri, stigma

Şekil: Mukozit tedavisi öncesi 0. gün

Şekil: Mukozit tedavisi sonrası 1.gün

Şekil: Mukozit tedavisi sonrası 3.gün

PH-10 Hemşirelik

AKCİĞER KANSERİ STİGMASI

Kamile Kırca1, Sevinç Kutlutürkan2

1Kırıkkale Üniversitesi 2Ankara Üniversitesi

Giriş: Akciğer kanseri, dünya çapında kansere bağlı ölümlerin en sık nedenlerinden birisidir. Kanser tanısının konması ve tedaviye başlanması birey ve ailenin, fiziksel, emosyonel, soysal ve ekonomik dengelerini bozmakta, yaşamdan doyum almalarını engellemekte ve yaşam kalitesini azaltmaktadır. Akciğer kanserli hastalarda rahatsızlık verici ve kötü sağlık sonuçları ile ilişkili bir diğer durum ise stigmadır. Stigmatizasyon (damgalama) bazı hasta gruplarına karşı toplumun tavır almasından onların toplumdan dışlanmasına kadar giden dav-ranışlar bütünüdür.

Akciğer Kanserinde Stigmaya Neden Olan Faktörler: Diğer damgalanmış hastalıklarda olduğu gibi, akciğer kanserli hastaların damgalanmasına katkıda bulunan çok sayıda faktör vardır. Bunlar; akciğer kanserinde düşük sağ kalım oranı (düşük hayatta kalma oranı, bu hastalığın bir “ölüm cezası” olduğu algısına katkıda bulunur. Bu, akciğer kanserinin çok olumsuz, umutsuz bir görünümü ile sonuçlanır ve insanlar bununla ilgili tartışmalardan rahatsızlık duyar); semptom-ların geç başlaması (erken teşhis etmeyi zorlaştırır sağ kalım oranına

YAZAR DİZİNİ

214

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

YAZAR DİZİNİ

AAcar, Ramazan 22, 31, 32, 34, 80Açıkgöz, Özgür 21, 211Açıkgöz, Yusuf 120Açlan, Ayhan 68Ağaoğlu, Nihat Buğra 39Ağdaş, Gözde 141Ahmed, Melin Aydan 80, 185, 188Ak, Naziye 21, 23, 28, 113Akagündüz, Baran 21, 23, 46, 151Akaltun, Nazime 210, 211Akar, Emre 200Akbaş, Sinem 32, 34Akbey, Aysun 101Akbıyık, Ayten Güner 60Akbıyık, Ilgın 70, 71, 121, 125, 134, 179, 183,

185Akbulut, Hakan 71, 107, 108, 121, 125, 134,

143, 161, 183Akbulut, Şahinde 101Akdeniz, Nadiye 21, 23, 31, 101, 123Akdoğan, Orhun 23, 40Akgöz, Nilgün 139, 175Akgül, Ömer Faruk 192Akın, Serkan 79, 95, 144, 167Akıncı, M. Bülent 31Akıncı, Muhammed Bülent 31, 32, 34Akkuş, Mehmet Hadi 32, 42, 157, 169, 197Akman, Tülay 44Aksel, Bülent 32Aksoy, Sercan 36, 37, 45, 158, 159, 178Aksoy, Asude 21, 23, 31Aktaş, Burak Yasin 28, 36, 45, 95, 158, 178Aktepe, Oktay 28, 102Akyel, Cansu 153Akyıldız, Sezgin 42Akyol, Murat 21Akyürek, Elif Atağ 194Akyürek, Nalan 22, 23Alacacıoğlu, Ahmet 37, 83, 170, 182Alagöz, Devrim 101Alakavuklar, Mehmet 44Alan, Özkan 21, 31, 42, 46, 133Alandağ, Celal 155Albayrak, Nermin 211Aldemir, Mehmet Naci 130, 131Alemdar, Mustafa Serkan 88, 116, 133, 149, 181Algın, Efnan 23, 42, 120Alıcı, Süleyman 44Alikanoğlu, Arsenal Sezgin 168Aliyeva, Türkan 28Alkan, Gülin 106, 125Alkan, Aslı 139Alkan, Ali 139, 175Alkış, Necati 81, 195, 197Almuradova, Elvina 31, 46, 60, 89, 98, 136Alparslan, Ahmet Şükrü 168Altınay, Serdar 200Altınbaş, Mustafa 134, 148, 150, 189, 195, 196,

198, 202Altınbezer, Aslı 154Altunlu, Yavuz 127Arak, Hacı 21, 23, 29, 31, 46, 184Araz, Murat 22, 32, 34, 59, 64, 93, 132, 138Arıcı, Mustafa Özgür 114Arıcı, Serdar 188Arık, Zafer 28, 139, 158Arıkan, Rukiye 116, 119, 120, 133, 175Arıkan, Fatma 138Arıkan, Evşen Apaydın 185Arici, Serdar 30Arman, Şenay Cansu 150Arpacı, Fikret 27

Arpacı, Rabia Bozdoğan 75Arslan, Ahmet Melih 19Arslan, Ülkü Yalçıntaş 81, 195Arslan, Arzu Serpil 152Arslan, Çağatay 32, 34Artaç, Mehmet 28, 32, 34, 59, 64, 132, 138, 166Aslan, Dilek 149Aslan, Volkan 97, 105, 129Ata, Özlem 63, 73, 94, 106, 117, 118, 128, 141Ata, Serdar 65Atabey, Rumeysa 188Ataoğlu, Muhammet Baybars 154Atcı, Muhammed Mustafa 21, 23, 27, 30, 37, 42,

46, 66Ateş, Öztürk 32, 111Atıcı, Ali Emre 133Avcı, Esin 94Avcı, Okan 37Avşar, Esin 114Ay, Seval 60, 120Ayar, Yasin 103Ayas, Eyyüp 89Ayasun, Ruveyda 103Aydemir, Ergin 205Aydemir, Nil Fatma 27Aydın, Aydanur 44, 145Aydın, Yasemin 209Aydın, Suphi 113Aydın, Bahattin Kerem 63, 73Aydın, Sabin Göktaş 29Aydın, Dinçer 23, 31, 42, 46Aydıner, Adnan 21, 23, 80Aydoğan, Fatma 206Ayhan, Arzu Sağlam 103Ayhan, Murat 21, 23, 37Aykan, Musa Barış 37, 42, 79, 85, 189Aytaç, Ali 192

BBabacan, Nalan Akgül 133Bacıoğlu, Ceren 186Bağçivan, Gülcan 50Bağır, Emine Kılıç 19Bahçeci, Aykut 21, 32, 34Baker, Esma 54, 186Bal, Öznur 42, 120Balık, Emre 140Ballı, Sevinç 21, 71, 110, 121, 125, 143, 163, 183Baltalarlı, Papatya Bahar 33Barışta, İbrahim 167Barutca, Sabri 192Baş, Dilşat 26Baş, Onur 102, 103Başak, Mustafa 180Başal, Fatma Buğdaycı 81, 195Başaran, Gül 38, 39Başaran, Mert 185, 188, 197Başaran, Elif Çetin 191Başaran, Hamit 73Başoğlu, Tuğba 21, 31, 46Batur, Abdussamet 128Bavbek, Sevil 44Bay, Ayşegül 50, 54Bayçelebi, Deniz 87Bayhan, Ahmet Ziya 119Bayır, Duygu 63Baykara, Meltem 113Bayrak, Büşra Yaprak 152Bayraktar, Demet Işık 87, 88Bayram, Buket 181Bayram, Ertuğrul 21, 23, 46, 127, 171, 190Bayram, Selami 29, 135Baysoy, Özlem 101

Baytekin, Halil Fırat 200Baytemur, Naziyet Köse 23, 31Bekmez, Esma Türkmen 21Benli, Burhan Sami 167Benlier, Necla 74Berk, Veli 44Besen, Ali Ayberk 29Beyazıt, Gizem Naz 55Beypınar, İsmail 93Bilen, Erkan 101Bilgetekin, İrem 23, 32, 34, 81, 195Bilgin, Burak 21, 23, 31Bilici, Ahmet 21, 29, 32, 34, 44, 211Bilir, Cemil 159Bir, Ferda 19Biricik, Fatih Selçuk 21, 24, 42, 44Bişgin, Atıl 64Boyraz, Yakup 182Bozbey, Hamza Uğur 62, 82, 132, 147, 181Bozcuk, Hakan Şat 53Bozcuk, Hakan 132Bozdemir, Aslı 59Bozkurt, Ece Dilan 139Bozkurt, Saliha 173Bozkurt, Ece Dilan 175Bozkurt, Oktay 29Bölükbaşı, Serap Şahin 56Bölükbaşı, Yasemin 140Buğra, Dursun 140Bulut, Urguç 50, 54Bulut, Gülcan 28, 37Bütün, Osman 83Büyükkör, Mustafa 111Büyükşimşek, Mahmut 64

CCamadan, Yasemin Aydınalp 190Can, Gülbeyaz 51Can, Alper 21Caner, Burcu 21Canoğlu, Mehmet Doğu 50Cebeci, Hakan 141Celayir, Özde Melisa 79, 181Cesur, Ezgi 20Chalabiyev, Elvin 139Cihan, Sener 30, 66Cinkara, Zafer Ufuk 134, 150Cinkara, Ufuk 195, 196Civelek, Kenan 208Coşkun, Hasan Şenol 29, 88, 116, 190

ÇÇabuk, Devrim 37, 152, 156, 165, 203, 206, 207Çağlar, Hale Başak 50, 54Çağlayan, Melek 73, 106, 128, 141Çağlıyan, Gülsüm Akgün 19Çakan, Burçin 101Çakar, Burcu 28, 37, 89Çakar, Sedef 147, 197Çakır, Emre 32, 34, 42, 159, 168Çakıroğlu, Umut 33, 130, 131Çakmak, Refika Yorulmaz 22Çakmak, Yağmur 152, 165, 203, 206, 207Çalışkan, Furkan 152Çalışkan, Eda 42Çavdar, Demet Kocatepe 171Çavdar, Eyyüp 21, 31Çekiç, Arif Burak 90Çekin, Ruhper 188Çelebi, Abdussamet 42, 175Çelenkoğlu, Gökhan 160, 205Çelik, Ayça İribaş 185

215

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

YAZAR DİZİNİ

Çelik, Cumali 61, 86, 194Çelik, Emir 21, 32, 34, 92, 201Çelik, Halil 172Çelik, Zeliha Esin 63, 73Çeşmeci, Engin 159, 178Çetin, Denis 98Çevik, Gökçen Tuğba 37Çılbır, Ebru 31, 32, 34, 90, 148Çınar, Fatma İlknur 55Çınkır, Havva Yeşil 42Çiçek, Hülya 74Çiçin, İrfan 25, 35Çil, İbrahim 115Çil, Timuçin 46, 65, 119Çinçin, İrfan 32, 34Çine, Naci 152Çoban, Ezgi 37Çoşkun, Hasan Şenol 65Çubuk, Devrim 31Çubukçu, Erdem 41, 210, 211

DDae, Shute Ailia 29, 59, 64Dalman, Çağla Nur 54, 186Dane, Faysal 79, 116, 119, 133Davarcı, Sena Ece 113Dede, Didem Şener 31, 32, 34, 123Değerli, Ezgi 31, 106, 125Değirmenci, Mustafa 149Değirmenciler, Rıdvan Fevzi 158Değirmencioğlu, Serkan 19, 28, 33, 59, 82, 94,

101, 104, 193Deligönül, Adem 41, 210Demir, Atakan 28, 37, 44Demir, Cumhur 30Demir, Gönül 149Demir, Hacer 37, 113Demir, Lütfi 94Demir, Lütfiye 63Demir, Metin 95, 158Demir, Nazan 31, 63, 141, 203Demir, Nazlım Aktuğ 94Demir, Necla 28Demir, Osman 68Demirağ, Güzin 87Demiray, Atike Gökçen 19, 21, 33, 59, 82, 94,

104, 193Demiray, Gökçen 101Demircan, Nazım Can 116Demircan, Nazim 119Demirci, Ayşe 99, 108, 162, 168Demirci, Nebi Serkan 21, 92Demirci, Umut 37Demirel, Burçin Çakan 33, 59, 82, 94, 104, 193Demirelli, Fuat Hulusi 92Demirkan, Neşe 33Demirkazık, Ahmet 21, 22, 71, 107, 108, 121,

125, 134, 143, 161, 183Demirkıran, Aykut 21, 32, 34, 59, 64Demirok, Nartan 167Deniz, Gülhan İpek 32, 34Derebey, Murat 88Derin, Sümeyra 106, 125Diker, Ömer 37Dikmen, Kürşat 167Dilege, Şükrü 20Dinçer, Murat 37, 63, 141, 203Dinçkal, Çiğdem 170Diri, Elif 209Dirican, Ahmet 61, 86, 194Dirikoç, Merve 120Dişel, Umut 37Dişli, Şafak Yıldırım 89

Dizdar, Ömer 103, 139, 158, 173Doğan, İzzet 32, 34, 37, 80, 131Doğan, Mutlu 31, 32, 42, 157, 169Doğan, Neslihan 31Doğan, Nurhan 50Doğan, Özlem 202Doğan, Tolga 33, 82, 94, 104Doğu, Gamze Gököz 19, 33, 44, 59, 82, 94, 101,

104, 193Dolgunöz, Kardelen 56Dönergöz, Nagehan 191Dönmez, Tuğçe 65Duman, Berna Bozkurt 65, 119Dumludağ, Ayşegül 79, 85Dural, Gamze 101Duran, Abdülkerim 41Duran, Ayşe Ocak 81, 195Duran, Osman Fırat 121, 143Durmaz, Mehmet Sedat 63Durmaz, Ceren Damla 158Dursun, Bengü 71, 121, 125, 143, 163, 183Dursun, Bengü Mantı 110Dülgar, Özgecan 31, 60, 120Düzköprü, Yakup 90, 189, 198, 202

EEbinç, Senar 101Ekenel, Meltem 185, 188Ekinci, Ferhat 37, 61, 86, 91, 194Elbeyli, Levent 74Elkıran, Emin Tamer 66Ellez, Halil İbrahim 21Engin, Hüseyin 132Enki, Serkan 114, 135, 155Er, Muhammed Muhiddin 166Er, Özlem 44Er, Muhittin 42Er, Özlem 31Eraslan, Emrah 28, 37, 104Erbay, Efe 69Ercelep, Özlem 116, 119, 133, 175Erçolak, Vehbi 75, 172Erdal, Zeynep Sezgi 40Erdem, Gökmen Umut 100Erdem, Dilek 21, 23, 32, 34, 37, 96Erdemoğlu, Engin 138, 199, 206Erdiş, Eda 176Erdoğan, Atike Pınar 61, 86, 91, 194Erdoğan, Bülent 25Erdoğan, Kübra 140Erdoğan, Olcay 101Erdoğan, Ahmet 140Erdoğan, Mihriban 149Erdoğan, Kıvılcım Eren 42Erdoğan, Atike Pınar 21, 32, 34Erdur, Erkan 61, 62, 196, 201Eren, Orhan Önder 63, 73, 96, 106, 117, 118,

128, 141, 180Eren, Tahir Şevval 60Eren, Tülay 148, 150, 202Eren, Orhan Önder 32, 34, 94Eren, Önder 23Ergelen, Rabia 133Ergin, Ahmet 94Ergin, Yağmur 48Ergün, Yakup 23, 120Eriköz, Serdar 209Erkol, Burçak 62Erman, Mustafa 45, 47, 102Eroğlu, Esra 172Erol, Cihan 21, 28, 31, 32, 34, 37, 123Erol, Günay 209Er, Özlem 48

Ersoy, Mustafa 63Ersoy, Seval Ay 199Ertürk, Kayhan 62, 132Ertürk, İsmail 22Ertürk, Kayahan 24Ertürk, İsmail 23, 28Ertürk, Sema 64Erus, Suat 20Eryılmaz, Melek Karakurt 31, 59, 64, 132, 138,

166Esen, Selin Aktürk 37, 84, 120, 123Esendağlı, Güldal 167, 174Eser, Akile Karaaslan 55Eser, Kadir 75, 172Eşref, Ferhan Çetin 50Evrensel, Türkkan 41, 210, 211Eylem, Cemil Can 36

FFerhatoglu, Ferhat 91, 197Ferhatoğlu, Zeynep Altan 91Fırat, Feyza 31Fidan, Evren 90, 200Fincan, Abdülkadir 124

GGarbioğlu, Duygu Bayır 32, 34, 37, 141, 203Gedik, İldem 170Geleş, Özgür 211Gemci, Öykü Dila 200Geneş, Zekiye Küçükoğlu 174Geredeli, Cağlayan 28, 29, 30, 193Gökbayrak, Merve 152Gökdere, Sıla 165Göker, Erdem 44, 60, 112Gökmen, Meltem Hale Alpsan 208Gökmen, Erhan 28, 37Gökmen, İvo 21Göksel, Gamze 61, 86, 91, 194Göksu, Sema Sezgin 28, 29, 42, 65, 88, 133, 181,

190Gökyer, Ali 25Gönlüşen, Gülfiliz 42Gönül, İpek Işık 205Görümlü, Gürbüz 44Gulmez, Ahmet 66, 68Gülbağcı, Burcu 46, 162Gülbağcı, Burcu Belen 37Gülmez, Ahmet 21, 23, 32, 34, 37Gültürk, İlkay 24Gümürdülü, Derya 19Gümüş, Mahmut 199, 206Gümüşay, Özge 68Gün, Seda 88Günaldı, Meral 28Gündogdu, Fatma 28, 57Günel, Nazan 97, 104, 105, 156Günenç, Damla 112, 129, 136, 172Güner, Perihan 53Güner, Gürkan 28, 158Güner, Perihan 56Güner, Şebnem İzmir 150Gürbeden, Hasan Hüseyin 168Gürbüz, Mustafa 21, 22, 46, 142Gürler, Fatih 22, 31, 124, 163Gürsoy, Ayla 44, 145Gürsoy, Pınar 21, 37Güven, Deniz Can 21, 22, 28, 45, 79, 95, 102,

103, 104, 139, 158, 167, 173, 178

216

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

YAZAR DİZİNİ

HHacıbekiroğlu, İlhan 31, 32, 34, 37, 46Hacıoğlu, Muhammet Bekir 25Hafızoğlu, Emre 42Hamdard, Jamshid 32, 34Harmankaya, İsmail 117, 141Harputluoglu, Hakan 68Hasanov, Rahib 79Hasdemir, Efe 187Hendem, Engin 21, 93, 138Herek, Duygu 33Hızal, Mutlu 21, 23, 28, 31, 32, 34, 37Hiçdurmaz, Duygu 53

IIşık, Selver 118, 175Işık, Ulaş 152, 156Işıklar, Aysun 38, 39

İİleri, Serdar 101İlhan, Nurullah 138, 199, 206İlhan, Yusuf 29, 88, 190İmamoğlu, Gökşen İnanç 46, 90, 148, 150, 198,

202İnal, Ali 32, 34, 37, 172İnan, Semra 54, 186İnanç, Mevlüde 29İnci, Bediz Kurt 124İnci, Figen 53İpek, Fatma Nur 175İriağaç, Yakup 21, 23, 46İsabetli, Serpil 48İsak, Özlem Aydın 134, 150, 195, 196

KKaçan, Turgut 46Kaçar, Kadriye Ebru 119Kahraman, Elif Güner 132Kahraman, Seda 23, 31, 32, 34, 42Kahya, Burcu Ulaş 97Kalacı, Ender 71, 110, 121, 125, 134, 143, 161,

183, 185Kalender, Mehmet Eren 170Kalkan, Nurhan Önal 37, 130, 131Kalkışım, Pınar 138Kaman, Ömür 169Kapdağlı, Murat 20Kaplan, Muhammet Ali 29, 46, 101Kara, Esra 49Kara, İsmail Oğuz 64Karaağaç, Mustafa 22, 29, 42, 59, 64, 132, 138Karaalioğlu, Bilgin 143Karabağlı, Pınar 141Karabulut, Bülent 31, 129, 172Karabulut, Senem 31, 131Karaca, Şaziye Burçak 60, 89Karaca, Burçak 98Karaca, Mustafa 46Karaçelik, Tuba 132Karaçin, Cengiz 42, 81, 195Karadağ, İbrahim 147, 197Karadurmuş, Berkan 75Karadurmuş, Nuri 22, 37, 79, 80, 85, 104, 189Karahan, Sevilay 53Karakaş, Yusuf 21Karakaya, Gökhan 88Karakaya, Serdar 46, 147, 197Karakullukçu, Serdar 155Karakurt, Melek 46

Karaman, Elanur 61, 69, 92, 146, 177Karan, Canan 19, 33, 59, 82, 94, 101, 104, 193Karanis, Meryem İlkay Eren 118Karaoğlu, Aziz 72, 127, 204Karaoğlu, Turan 27Karaoğlu, Aziz 194Karapınar, Kemal 20Karataş, Göktürk 107Karataş, Fatih 37Karateke, Murat 60, 89, 136Karatoprak, Cumali 114Kargı, Ayşegül 29Karhan, Oğur 101Kars, Ayşe 36Katgı, Nuran 21Kavak, Engin Eren 71, 121, 125, 134, 182, 183Kavgacı, Halil 155Kaya, Serap 133Kaya, Buğra 132Kaya, Zeynep Irmak 93Kaya, Furkan 113Kaya, Ali Osman 32, 34, 44Kayıkçıoğlu, Erkan 61, 92, 146, 177Kayış, Ayşin 54, 186Kaypak, Muhammed Ali 152, 165, 203, 206, 207Kefeli, Umut 152, 156, 165, 203, 206, 207Kemal, Yasemin 37Kertmen, Neyran 102, 158, 173Kesen, Oğuzhan 46, 65Keser, Murat 109Keskin, Özge 63, 94, 117, 118, 180Keskin, Serkan 150Keskinkılıç, Merve 23, 191, 204Khanmammadov, Nijat 80Kıdı, Mehmet Mutlu 127Kılıç, Hüseyin Koray 105Kılıç, Sema 56Kılıç, Levent 102Kılıçkap, Saadettin 21, 22, 23, 95, 104Kılınç, Burak 55Kılınç, Okay 179Kılınçer, Abidin 180Kır, Selver 119Kır, Sedef 36Kırca, Kamile 212Kırmızılar, Nejla 150Kitaplı, Sait 61, 92, 146, 177Koca, Sinan 32, 34, 60, 138, 199, 206Kocatepe, Vildan 51Koç, Tuncay 157Koçak, Mehmet Zahid 59, 64, 93, 138, 166Koçanoğlu, Abdülkadir 189, 198Koçaşlı, Sema 57Koçer, Murat 114, 135Koplay, Mustafa 118Korkmaz, Mustafa 23, 29, 59, 64, 166Korkmaz, Taner 23Kostak, Melahat Akgün 50, 53Koyu, Hazal Özdemir 50Köksoy, Elif Berna 71, 75, 107, 108, 110, 121,

125, 126, 134, 135, 136, 137, 142, 143, 161, 179, 182, 183, 185

Körez, Muslu Kazım 96Köse, Fatih 29Köse, Naziyet 42Köse, Fatih 28Köseoğlu, Çağlar 79, 85Köstek, Osman 25Köşeci, Tolga 65, 119Kubilay, Pınar 32, 34Kula, Osman 25Kum, Pınar 42Kunter, Nilgün 50Kurt, Engin 42

Kuşçu, Asuman 49Kut, Engin 21, 32, 34Kutlu, Yasin 23Kutlutürkan, Sevinç 48, 212Küçükarda, Ahmet 25, 32, 34, 35Küçükmorkoç, Esra 50, 54Küçüköner, Mehmet 101Küçükzeybek, Yüksel 83, 170, 182

MMacun, Saliha 211Malbora, Oya 114Mandel, Nil Molinas 20, 21, 32, 34, 44, 62, 82,

132, 140, 147, 181Mantar, Burcu İrem 55Menekşe, Serkan 21, 28, 32, 34, 42Mıdık, Mustafa Murat 98Mirili, Cem 19Mocan, Eda Eylemer 70, 71, 121, 122, 125, 126,

134, 182, 183, 185Mustafayev, Fatma Nihan Akkoç 23Mutlu, Hasan 53Mutlu, Uluğ 60Müftüoğlu, Meltem 39Müsri, Fatma Yalçın 118

NNart, Deniz 21Nayır, Erdinç 32, 34, 37, 46Nemutlu, Emirhan 36Ng, Özden Hatırnaz 39Novruzova, Naile 94

OOcak, Birol 41, 211Odabaş, Fatma Gül 101Odabaş, Hatice 180Oflazoğlu, Utku 170, 182Oğuz, Kader Karlı 173Okutur, Kerem 37Onaran, Metin 205Orhan, Bülent 44Ortaç, Ragıp 118Oruç, Zeynep 29, 101Oruç, Kerem 37Oruç, Özlem 51Oyan, Başak 21, 96Oyman, Abdilkerim 31, 32, 34, 115

ÖÖğmen, Ayşe 101Öğüt, Betül 23Öksüzoğlu, Berna 23, 31, 32, 34, 81, 195Öksüzoğlu, Ömür Berna Çakmak 42, 104, 123,

147, 157, 163, 169Öktem, Nihat 37Ölmez, Ömer Fatih 37, 44, 211Ön, Sercan 32, 34, 60, 89, 112, 136Önder, Hakan Arif 164Önder, Arif Hakan 29Öner, İrem 31Öngen, Nilay 26Ören, Havva 101Öz, Ali 93Özbay, Nurver 60Özbek, Aral 102Özbek, Uğur 39Özbudak, İrem Hicran 65Özcan, Erkan 23Özçelik, Melike 115

217

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

YAZAR DİZİNİ

Özçelik, Melike 31Özden, Ercan 31, 37, 152, 156Özdemir, Feyyaz 89Özdemir, Melek 33, 82, 94, 104Özdemir, Nuriye 22, 23, 28, 31, 37, 40, 70, 97,

98, 104, 105, 123, 124, 129, 140, 156, 171, 198

Özdemir, Özkan 39Özdoğan, Mustafa 29Özdöver, Ali Caner 89, 90, 200Özel, Maide 136Özen, Miraç 31, 99Özen, Deniz Kaptan 99Özer, Halil 141Özer, Leyla 54, 186, 188Özer, Özge 36Özer, Leyla 37Özet, Ahmet 22, 23, 40, 97, 98, 104, 105, 123,

129, 156, 174, 198Özgen, Utku 33Özgün, Mehmet Alpaslan 23Özgüroğlu, Mustafa 106Özhan, Nail 19, 33, 59, 193Özipek, Gülcan Saylam 106Özkan, Metin 28, 37, 44Özkumur, Gülşah Fidan 65Özlük, Ahmet Anıl 112, 136Özmen, Aykut 100Özoran, Emre 140Öztaş, Nihan Şentürk 106, 125Öztop, İlhan 23Öztosun, Buğra 138, 199, 206Öztürk, Banu 155Öztürk, Elif Sözeri 48Öztürk, Zeynep Özge 159Öztürk, Banu 29Öztürk, Akın 21Özveren, Ahmet 44Özyükseler, Deniz Tataroğlu 32, 34, 120, 180

PPaksoy, Fatma 44Paksoy, Nail 21, 23, 31, 80, 131Parlak, Şafak 173Paydaş, Semra 19, 21, 28, 31, 32, 34, 37, 171,

190Pehlivan, Metin 115, 150Perkin, Perihan 42, 150, 195, 196Pınar, Ercan 83Pilancı, Kezban Nur 21, 37Pörücü, Canan 55

RRahatlı, Samed 187Reçber, Tuba 36Rzazade, Rashad 50

SSaat, Hanife 158Saatçı, Meliha 53Sağınç, Halil 33Sağıroğlu, Muhammed Fatih 187Sahin, Suleyman 30Saip, Pınar 80Saip, Pınar Mualla 113Saip, Pınar 44Sakin, Abdullah 21, 23, 30, 31, 32, 34, 37, 42,

46. 66Sakin, Aysegul 30Salim, Derya Kıvrak 37Salman, Tarık 170, 182

Salman, Mehmet Coşkun 28Samancı, Nilay Şengül 92, 201Sancı, Kadriye 53Saray, Seray 83, 182Sarı, Ayşe 56Sarı, Ebru 150Sarı, Tuğba 94Sarı, Murat 37Sarıcı, Ahmet Murat 24Sarıtaş, Banu 191Saygın, İsmail 90Sedef, Ayşe Kötek 81Selçukbiricik, Fatih 20, 23, 62, 132, 140, 181,

209Selek, Uğur 20, 140Selimoğlu, İsmail 153Selvi, Oğuzhan 29Semerci, Remziye 50, 53Semiz, Hüseyin Salih 194Sertesen, Elif 135Seven, İpek Erbarut 133Sever, Özlem Nuray 74Sevimligül, Gülgün 56Sevinç, Alper 28, 32, 34, 44, 145Seyhan, Kübra Nur 55Seyyar, Mustafa 152, 165, 203, 206, 207Sezen, Duygu 20Sezer, Emel Yaman 75, 172Sezer, Tuğba 56Sezer, Mihrap Gürel 130Sezer, Ahmet 21Sezgin, Yasin 101Shbair, Abdallah 21, 160, 161Sivridemir, Şerife 187Sonkaya, Alper 38, 39Soyder, Aykut 38, 39Sökmen, Metin 142Sökmensüer, Cenk 139Sönmez, Osman Fikret 149Sönmez, Ozlem 26, 96Sönmez, Özlem Uysal 37Sunar, Veli 111Sungurtekin, Uğur 33Sümbül, Ahmet Taner 81Sütcüoğlu, Osman 23, 40, 70, 97, 104, 105, 123,

124, 140, 154, 174, 198, 205

ŞŞafak, Özlem 156Şahin, Ahmet Bilgehan 41Şahin, Berksoy 42, 127Şahin, Elif 152, 156, 165, 203, 206, 207Şahin, Taha Koray 103Şahin, Selçuk 200Şahin, İbrahim 158Şahinli, Hayriye 148, 150Şakalar, Teoman 21, 23, 31, 37, 42, 46Şanlı, Ulus Ali 44, 60, 136, 172Şeker, Mesut 160, 161Şen, Derya 72, 208Şen, Erdem 22, 31, 32, 34Şen, Fatma 37Şendur, Mehmet Ali Nahit 21, 23, 28, 31, 32,

34, 37Şenler, Filiz Çay 71, 107, 108, 110, 121, 125, 163,

183, 209Şenler, Filiz Çay 22Şentürk, Hakan 114Şerbetçigil, Jalan Ergönenç 96Şimşek, Melih 148, 160, 161Şimşek, Berkay 174Şirikçi, Akif 145

TTaban, Hakan 45, 95Taban, Hakan 28, 158, 159Tacar, Seher Yıldız 24, 104Tahtacı, Gözde 97, 105, 156Tanju, Serhan 20Tanrıverdi, Özgür 27, 95, 139, 175Taşçı, Elif Şenocak 31, 83, 188Taşkaynatan, Halil 19, 32, 34, 37Taşköylü, Burcu 101Taşköylü, Burcu Yapar 19, 21, 33, 59, 82, 94, 104,

193Taşlı, Funda 37Taştekin, Didem 32, 34, 131Tatlı, Ali Murat 21, 23, 29, 65, 88, 149, 190Tay, Fatih 111Tayaz, Esra 50Tekeli, Fatma 211Teker, Fatih 29Telli, Tuğba Akın 21, 23, 37, 116, 119, 133, 175Teomete, Mehmet 38, 39Tezcanli, Evrim Kadriye 39Togun, Mustafa 64Tolunay, Pınar Kubilay 110, 209Topal, Alper 79, 85Topçu, Atakan 21, 42, 160, 161Topkan, Erkan 81Topkaya, Özlem 50, 54Toprak, Berna 173Tunalı, Didem 62, 209Tuncalı, Meltem Çağlar 144Tural, Deniz 23, 24, 28, 46, 100, 104, 200Turhal, Serdar 21, 22, 31, 32, 34Turna, Hande 106Turna, Menekşe 50, 54Turna, Zeynep Hande 125Tutum, Şeniz 31Türk, Hacı Mehmet 28, 114Türker, Mehmet 46, 171, 190Türker, Fatma Alev 28Türker, Sema 31Türköz, Fatma Paksoy 21, 207Tüylü, Tuğba Başoğlu 22, 116, 133

UUçar, Gökhan 120, 123Uçar, Mahmut 176Uçar, Murat 40Uçar, Gökhan 104Uğraklı, Muzaffer 93Uğraş, Serdar 128Uğurlu, İrem 108Uğuztemur, Esma 114Ulaş, Arife 69Ulu, Halime 54, 186Uluç, Başak Oyan 37Uncu, Doğan 32, 34, 84, 104, 120Urakçı, Zuhat 101Uskent, Necdet 44Uslu, Rüçhan 44Usubütün, Alp 28Utkan, Güngör 70, 71, 75, 107, 108, 110, 121,

122, 125, 126, 134, 135, 136, 137, 142, 182, 183, 185

Uygun, Kazım 152, 156, 165, 203, 206, 207Uysal, Ceren 54Uysal, Emine 117Uysal, Neşe 50Uzun, Mehmet 69, 72, 127, 153Uzundal, Duygu Ercan 70Uzunoğlu, Sernaz 25

218

Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021

YAZAR DİZİNİ

ÜÜnal, Melike Nur 83Ünal, Olçun Ümit 149Ünal, Eda 55Ünal, Çağlar 23Üner, Aytuğ 97, 104, 105, 123, 156, 198Ünlü, Ahmet 19Ünsal, Oktay 97, 98, 105, 156, 167Ürün, Yüksel 70, 71, 75, 107, 108, 110, 121, 122,

125, 137, 179, 183Ürün, Yüksel 135, 136, 142Üskent, İsmail Hakkı Necdet 36, 72, 137, 191Üskent, Necdet 23, 208Üstündağ, Sedat 25

VVatansever, Sezai 37

YYalçın, Bülent 28, 31, 32, 34, 37Yalçın, Gözde 53Yalçın, Gülsüm Şeyma 113Yalçın, Bülent 21, 23Yalçın, Şuayib 31, 44, 103, 139Yaman, Şebnem 23Yanarbaş, Kanay 39Yanmaz, Mustafa Teoman 150Yaren, Arzu 19, 33, 59, 82, 94, 101, 104, 193Yasar, Nurgul 30Yasin, Ayşe İrem 114, 160, 161Yaslıkaya, Şendağ 171, 190Yaşar, Alper 175Yaşar, Serkan 95, 144Yavaş, Ekin 175Yavuz, Ömer 20

Yavuzşen, Tuğba 42, 69, 153, 191Yazar, Aziz 44Yazgan, Satı Coşkun 107, 108, 137Yazıcı, Ozan 22, 23, 40, 70, 97, 98, 104, 105, 124,

129, 140, 154, 156, 167, 198, 205Yazıcı, Hülya 39Yazılıtaş, Doğan 148, 150, 189, 198Yekedüz, Emre 71, 75, 107, 108, 110, 121, 122,

125, 126, 135, 136, 137, 142, 143, 161, 183

Yeni, Selma 139Yeniçeri, Alper 68Yerlikaya, Halis 61, 62, 196Yerlikaya, Tahir 114, 135, 155Yeşil, Muhammed Furkan 79Yeşilyurt, Ahmet 39Yıldırım, Atila 200Yıldırım, Ayşe Nur Toksöz 60Yıldırım, Berna Akkuş 81Yıldırım, Eda Çalışkan 69, 72Yıldırım, Hasan Çağrı 21, 31, 79, 95, 139, 158,

167, 173Yıldırım, Mustafa 74Yıldırım, Mahmut Emre 32, 34, 37, 180Yıldırım, Nazmiye Kocaman 53Yıldırım, Özgen Ahmet 61, 62, 196Yıldırım, Ömer Aydın 74Yıldırım, Tolga 103Yıldız, Anıl 80Yıldız, Ayşegül 104Yıldız, Bülent 63Yıldız, Emrah 123Yıldız, Fatih 104Yıldız, Hicran 211Yıldız, H. Yusuf 110Yıldız, İbrahim 83, 188Yıldız, Özcan 211Yıldız, Serap 56

Yıldız, Tülay 129Yıldız, Yaşar 170, 182Yıldız, Yaşar 37, 83Yılmaz, Cengiz 37, 171Yılmaz, Farise 128Yılmaz, Feride 95, 139, 144Yılmaz, Funda 123, 163Yılmaz, Mesut 24, 37, 100Yılmaz, Mukaddes 176Yılmaz, Nisbet 140Yılmaz, Sevdican Üstün 39Yumuk, Perran Fulden 21, 23, 116, 119, 133Yumuk, Fulden 22, 31, 44Yüce, Elif 155Yücel, Birsen 56, 176Yücel, Şebnem 21

ZZengel, Baha 37, 171Zerey, Mehmet Murat 73, 106, 128, 141, 180Zerey, Murat 63, 117, 118Zerey, Mehmet Murat 94Zeynelgil, Esra 134, 150, 202Zeynelgil, Esra 148, 195, 196Zeynelgil, Esra 46Zeynelgil, Esra 21Ziyanak, Cansel 131