İran'ın İncisi Horasan

24
İRAN'IN İNCİSİ:HORASAN FEYZA BURHANLI ÖZET Horasan,tarihte İran'ın kuzeydoğusunda yer alan çok geniş bir coğrafi bölgenin adı idi.Gümümüzde bölgenin toprakları 3 parçaya ayrılmış olup Merv (Mari),Nesa ve Serahs yöresi Türkmenistan; Belh ve Herat yöresi Afganistan;kalan kısmı da İran sınırları içinde ulunmaktadır.En geniş kesim İran'ın elindedir ve adı geçen 2 devletle İran'ın diğer eyaletlerinden Mazenderan,Simnan,Yezd, Kirman,Belucistan ve İran'la çevrilidir.Horasan eyaletinin 1996 sayımına göre nüfusu 6.047.661'dir. 1 Horasan'ı Grek coğrafyacıları İskender'in fetihleri sırasında tanımışlar ve Belh-Merv civarına Baktria (Baktriana),Herat taraflarına Aria,Nişabur dolaylarına da Parthia adını vermişlerdi. İslam coğrafyacılarına göre genellikle Horasan doğudan Huttel (Tacikistan'da Kul'ab çevresi),Gur (Orta Afganistan) ve kısmen Sicistan (Sistan);güneyden Deştilut ve Kirman ile Rey arasındaki Fars toprakları; batıdan Deştikevir'in batı kısmı ve Taberistan ile Cürcan;kuzeyden de Türkmenistan'ın bir bölümü,Harizm ve Maveraünnehir tarafından çevrilmiş geniş bir alandır. Ayrıca bu geniş alan ''ümmühat'' denilen Nişabur,Merv,Herat ve Belh merkezleri etrafında yer alan 4 büyük bölge olarak da tasvir edilir. 2 1 İslam Ansiklopedisi, s.234 2 İbn Havkal,s.430;Yakut,II,351;Hududu'l alem ,s.325

Transcript of İran'ın İncisi Horasan

İRAN'IN İNCİSİ:HORASAN

FEYZA BURHANLI ÖZET

Horasan,tarihte İran'ın kuzeydoğusunda yer alan çok geniş bircoğrafi bölgenin adı idi.Gümümüzde bölgenin toprakları 3 parçayaayrılmış olup Merv (Mari),Nesa ve Serahs yöresi Türkmenistan;Belh ve Herat yöresi Afganistan;kalan kısmı da İran sınırları içindeulunmaktadır.En geniş kesim İran'ın elindedir ve adı geçen 2devletle İran'ın diğer eyaletlerinden Mazenderan,Simnan,Yezd,Kirman,Belucistan ve İran'la çevrilidir.Horasan eyaletinin 1996sayımına göre nüfusu 6.047.661'dir.1

Horasan'ı Grek coğrafyacıları İskender'in fetihleri sırasındatanımışlar ve Belh-Merv civarına Baktria (Baktriana),Herattaraflarına Aria,Nişabur dolaylarına da Parthia adını vermişlerdi.

İslam coğrafyacılarına göre genellikle Horasan doğudan Huttel(Tacikistan'da Kul'ab çevresi),Gur (Orta Afganistan) ve kısmenSicistan (Sistan);güneyden Deştilut ve Kirman ile Rey arasındakiFars toprakları; batıdan Deştikevir'in batı kısmı ve Taberistan ileCürcan;kuzeyden de Türkmenistan'ın bir bölümü,Harizm veMaveraünnehir tarafından çevrilmiş geniş bir alandır.

Ayrıca bu geniş alan ''ümmühat'' denilen Nişabur,Merv,Herat veBelh merkezleri etrafında yer alan 4 büyük bölge olarak da tasviredilir.2

1 İslam Ansiklopedisi, s.234

2 İbn Havkal,s.430;Yakut,II,351;Hududu'l alem ,s.325

GİRİŞ

Horasan ismi Eski Farsça'da hur (Güneş) ve asan (ayandoğan,gelen) kelimelerinden meydana gelmiştir ve ''Güneş'indoğduğu yer,Güneş ülkesi,doğu bölgesi''anlamını taşımaktadır.İsim muhtemelen Sasaniler zamanında ortaya çıkmıştır.

Ebu'l Fida Iraklılar'ın arasındaki ayrışmayı bu konuda şöyle der:''Iraklılar der ki;Horasan Rey'den Güneş'in doğduğu yer kadardır.Bazıları ise Cebel-i Hulvan'dan Güneş'in doğduğu yere kadardırderler.''

Horasan'ın kuzeyi dağlıktır;dağlar,güneydoğu istikametinde ve 2silsile halinde Kuzey Afganistan'daki Benditürkistan,Sefidkuh veHindikuş dağlarına ulaşır.Dağlık bölgenin güneyinde,batıda Irak-ıAcem'e kadar giden Deştikevir çeşitli kum oluşumları ile batıdanHorasan'a girişi engeller.Bu çölün güneyinde yükselen sıra tepeonu daha güneydeki Deştilut'tan ayırır.Burada da çöller veNemekzar gibi tuz havzalarına rastlanır.Kuzeyde geniş ve birbirinebitişik,güneyde küçük ve birbiriyle bağlantısı olmayan birçok vahavardır.Bu kapalı havzaların ortasında Kuhistan eyaletini teşkil edenKain ve Bircend bölgeleri vardır.

Kara iklimi özellikleri gösteren Horasan'da genel olarak su çokkıttır.Yalnız kuzeyde sürekli esen nemli rüzgarlar sebebiyledağlara önemli miktarda yağmur düşer. Deştilut ve Deştikevir'deçöl iklimi hakimdir;buralara ve yakınlarında gündüz çok sıcakgece aşırı soğuktur. Bölgenin önemli 2 nehri, kuzeydeki dağlardançıkıp Hazar Denizi'ne dökülen Etrek ve Cürcan'dır.Mureh,Rudişur, Herirud ve Keşfirud düzenli bir rejime sahipolmayan, çöllerle tuzlu bataklıklarda kaybolan önemsiz nehirlerdirve sularının tuzluluğundan dolayı sulamada kullanılmazlar.Çöllerlebataklıkların çevresi tarıma elverişli değildir.

Kuzeyde nispeten düzenli bir yağış rejiminin bulunması,buradakivadi ve yamaçlarda tarım yapılmasına ve hayvancılığa imkanvermektedir.Dağlara düşen yağmur suları,yer altı su sistemleriylefazla kayba uğramadan dağ eteklerindeki alüvyonlu ovalarda yeralan tarım alanlarına ulaştırılır;ayrıca kuyulardan da büyük ölçüdefaydanılır.

HORASAN'IN SİYASİ TARİHİ

Horasan,İran ve Orta Asya arasında sınır bölgesi olmasıdolayısıyla tarihte çeşitli devletlerin idaresi altına girmiştir.Ahameni (Pers) İmparatorluğu'nun hakimiyetinde iken M.Ö330'daİran'la birlikte İskender tarafından Merv'e kadar ele geçirildi.Tarihikaynaklarda bazı Horasan şehirlerinin İskender tarafındankurulduğu söylenir.

M.Ö 1.yy 'ın başlarından itibaren Sakalar,Kuşanlar ve Parthlar'ınmücadelelerine sahne oldu ve sonuçta Sakalar ile Parthlar arasındapaylaşıldı.224ten sonra Parthlar'ı yıkarak Sasani İmparatorluğu'nukuran I.Erdeşir'in eline geçti.Sasaniler'in 4 eyaletinden biri olanHorasan Faryab, Buhara, Garcistan ve Baverd bölgelerindenmeydana geliyor ve bir vali tarafından yönetiliyordu.3

Horasan'a sürekli ve etkili akınlar Hz.Osman devrinde başladı.Yeni halifenin Basra valisi tayin ettiği Abdullah b.Amir yerineZiyad b.Ebih'i vekil bırakarak doğuya doğru yürüdü.

3 Ya'kubi, Tarih, I, 176

652 yılında kumandanlarından Ahnef b. Kays,Kirman ve Tabeseynyolu ile girdiği Horasan'da Toharistan'a kadar uzanan topraklarızaptederken kendisi de Nişsabur'u ele geçirdi ve bu şehirdeHorasan'ın ilk mescidini yaptırdı.Abdullah b. Amir ve Ahnef b.Kays'ın hoşörülü tutumları,Horasan'ın diğer şehirlrdeki Sasanivalilerinin ve mahalli hükümdarların İslam hakimiyetini kabuletmelerine sebep oldu.Ahnef b. Kays ve Abdullah b. Amir'ingayretleriyle Horasan süratle fethedilmiş ve Makdisi'ye göre halkıda aynı süratle müslüman olmuştur.4

Hz.Ali döneminde çıkan iç karışıklıklar sebebiyle devletinHorasan üzerindeki hakimiyeti azalınca bölge halkı sık sık merkeziidareye karşı ayaklanmalar başladı.Sonunda komşuları olanTürkler,Soğdlular ve hatta Çinliler'den yardım alan isyancılarNişabur'dan müslümanları çıkardılar.

Muaviye iktidara gelir gelmez Abdullah b. Amir'i tekrar Basra veHorasan valiliğine tayin etti. Fakat yine de zaman zamanayaklanmalar oluyor ve bazı Horasan şehirleri müslümanlarınhakimiyetinden çıkıyordu.Emevi hakimiyeti boyunca genişHorasan ve Sistan eyaletlerinin idaresi öncelikle Basra valilerinebırakılmıştı ve yöneticileri genellikle Temim ve Bekr'e mensupKaysiler'den meydana gelen Basra askerleri arasından seçiliyordu.Mühelleb b. Ebu Sufre'den sonra 2 oğlu Yezid ile Mufaddal daHorasan valiliğinde bulunmuştu.5

4 Ahsenü't-tekasim, s. 2935 Belazuri, s. 607 ; Taberi, VI, 320-355

Müslümanların Horasan'daki hakimiyetlerini dış tehditlerden çok,buraya yerleşmiş Yemenliler'i temsil eden Ezdliler ile KuzeyArapları'nı temsil eden Temim ve Abdülkays arasındaki ihtilaf vemücadeleler tehlikeye sokuyordu.6 Bu durum,Emevi halifelerininhakimiyetini zaafa uğrattığı gibi müslümanların Maveraünnehirdeki kontrollerini de aksattı ve kısa sürede Horasan Emevialeyhtarı faaliyetlerin merkezi haline geldi.Merv'de bulunanAbbasi ailesi ve mensupları ve diğer muhalifler ihtilal hareketininorganizasyonunda önemli bir rol oynadılar.

Horasan'daki bu gelişmeler sırasında ayaklanmaya dini birmuhteva kazandırmak için; ''Horasan yiğit yatağıdır;Allah birkavme gazap edince,üzerlerine Horasanlılar'ı gönderir'';''Cahiliyyeve İslam döneminde Horasan'dan hiçbir ordu çıkmamıştır ki zafereulaşmadan geri dönmüş olsun'';''Horasan tarafından kara bayraklargörüldüğü zaman onları karşılaşmaya gidiniz,zira bunların içindemehdi vardır.''gibi hadisler uydurulmuş,hatta Ebu Müslim'in mehdiolduğu inancı yayılmaya çalışılmıştır.Muhtemelen Emevitaraftarları da,''Deccal doğudan,Horasan denilen bir yerdençıkacak ve yüzleri çekiçle dövülmüş kalkan gibi olan bir kavimona uyacaktır.''gibi hadisleri uydurmuşlardır.7

Emeviler'in takip ettiği siyaset bölgedeki mevaliyi,özellikle İranlımüslümanları iktidardan soğutmuştu.

6 Ya'kubi, II, 333; Mes'udi, III, 354-3557 Yakut, II, 351-353; ayrıca bk. Kandemir,s.37,38,43,46,47,174

İlk Abbasi halifeleri Horasanlılar'ı kendilerine verdikleri desteksebebiyle taraftarları ve yardımcıları olarak korudular8 ;onlara yenirejimin temel dayanağını meydana getirdikleri için IX.yy'ınortalarına kadar hilafet ordsunda ve saray hizmetlerinde yerverdiler.

822 yılında,Me'mun'un hilafete gelişinde büyük yardımını gördüğüiçin Horasan valiliğine tayin ettiği Tahir b. Hüseyin bağımsızlığınıilan etti.Her ne kadar Abbasi halifeleri onu ve oğullarınıkendilerine bağlı valiler gibi görmeyi sürdürmüşlerse de Tahirilerdenilen bu sülale Horasan'ı yarım yüzyıldan fazla bir müddetmüstakil bir devlet olarak yönetmiştir.Tahiriler Horasan'ın refahseviyesini yükseltmek için büyük bir gayret göstermişlerdir.Abdullah b.Tahir'in su hakları ve bölgenin sulama sistemine dairbir kitap yazdırması bu gayretin delilidir.Kitabu'l-Kuniy adındakibu eser , Gazneli tarihçi Gerdizi'ye göre 2 asır sonra dahikullanılmaktaydı.

X.yy'ın sonlarına doğru Horasan Gazneliler'in eline geçti ve1036'da Selçuklular'ın Ceyhun'u aşarak buraya girmesine kadaronların hakimiyetinde kaldı.Horasan'ın zenginliği,Gazneliler'infetih faaliyetleri için önemli bir kaynak oluşturmuştu.Fakat alınanölçüsüz vergiler ve peş peşe gelen kıtlık yılları Gazneli yönetiminihalkın gözünden düştü.Dandanakan Savaşı'nın (1040) ardndanHorasan bütünüyle Selçuk toprağı haline geldi ve 100 yıldan uzunbir süre devletin en önemli eyaleti olarak barış ve sükun içindeyaşadı.

8 Makdisi, s. 293

Önce Çağrı Bey'in daha sonra Alparslan ve Melikşah'ınyönetiminde kalan bölge, Merv'i başşehir seçen Sencer'in 60 yılsüren idaresinde de refah düzeyini korudu.Fakat bu durum onunsaltanatının son yıllarında değişti.Doğu'dan gelen kalabalık Oğuzgöçerlerinin uygun otlaklara sahip olan Horasan bölgesineyerleşmeleri ve merkezi yönetimle ters düşmeleri (1153) birsavaşla sonuçlandı ve yenilen sultan 3yıl boyunca Oğuzlar'ınelinde esir kaldı.

Bütün Doğu İslam alemini tehdit eden Cengiz istilasına ilk maruzkalan yerlerden biri Horasan oldu.Moğollar'ın eline düşen şehirleryağmaya uğradı;özellikle Merv ve Nişabur gibi istilacılara karşıdirenen şehirlerde katliam ve tahribat korkunç boyutlara ulaştı.9 Buistila hareketi halkın göç etmesine,nüfusun iyice azalmasına vebütün üretim mekanizmasının bozulmasına, konulan keyfi veyüksek vergiler de geriye kalan halkın daha fazla fakirleşmesineyol açtı. Ayrıca istilanın bölgeye sürdüğü yeni göçebelerlekatliamdan kurtulan yerli halk arasında ortaya çıkananlaşmazlıklar içtimai huzursuzluklara sebep oldu.

XVI.yy'ın başlarında Horasan yeni gelişmelere sahne oldu.Bölgetoprakları önce Şeybani Han'a bağlı Özbek göçebeleri tarafındanişgal edildi.Bu sırada Safevi Devleti kurulmuş ve sınırlarınıdoğuya doğru genişletme çabasına girmişti.Şah İsmail 1510'daŞeybani Han'ı öldürdü ve Horasan'ı ele geçirdi.Ancak ÖzbeklerleSafeviler arasındaki mücadele devam etti;bazı sınır şehirleri 2 güçarasında devamlı şekilde el değiştirdi.

9 İbnü'l Esir, XII, 390-393, Ata Melik Cüveyni (trc.Boyle), I, 163-164

Safeviler, özellikle I. Abbas döneminde Şiiliğin yayılması içinbüyük gayret gösterdiler. Osmanlılar'la olan münasebetler birŞii-Sünni mücadelesi haline gelince Şah Abbas,onların idaresialtındabulunan Kerbela ve Necef gibi kutsal sayılan yerlereŞiiler'in ziyaret maksadıyla gitmelerini önlemek için Horasan'daİmam Ali er-Rıza'nın türbesini ön plana çıkararak Meşhed'i başlıcaziyaret merkezlerinden biri haline getirdi. Hz.Ali'nin kabrininbulunduğuna inanılan Belh yakınındaki Mezar-ı Şerif 'e de önemverildi.XVIII.yy'da Horasan yoğun kabile mücadelelerine sahneoldu.1739'da Hive Hanı İlbars Han'ın Horasan'ı yağmalamasınınardından ertesi yıl Hive'yi işgal eden Nadir Şah Meşhed'i merkezedinerek Horasan'ı elde tutmmaya çalıştı ve bu maksatla bölgeyeyeni Şii göçebeler yerleştirdi.

Nadir Şah'ın ölümünden sonra (1747) Belh, Herat, Meşhed veNişabur Afganlı Ahmed Şah Abdali'nin kontrolüne geçti(1750).Ancak Kaçar sülalesi 1779'da iktidarı ele aldıktan sonraHorasan üzerinde yeniden kontrolü sağladı.Fakat İran'ın Herat içinXIX.yy'ın başından itibaren ortaya çıkan Afgan emirlerine karşıverdiği mücadele,bu ülkenin Afgan topraklarına doğrugenişlemesini istemeyen İngiltere'nin müdahalesine yol açtı.Bumüdahale sonucu 1857'de bir anlaşma yapıldı ve İran taleplerindenvazgeçerek Herat'tan çekildi.1872'de İngiliz-Afgan-İran sınırkomisyonu tarafından İran-Afganistan sınırı çizildi.Böylece İran'ınertesi yıl Hive'yi ve 1884'te Merv'i ele geçirerek harabeye çevirenRuslar'a karşı müdahale imkanı kalmamış oluyordu. İran-Afganistan arasındaki sınır tartışmaları, güneyde Sistan'ın sınırkabul edildiği 1934-1935'teki nihai çözüme kadar devam etti.

HORASAN'IN SOSYAL VE KÜLTÜREL HAYATI

1)Toplum Yapısı:

Horasan, göç ve istila yolları üzerindeki bir kavşak noktasındabulunduğundan değişik ırklardan meydana gelen bir nüfusasahiptir.Burası aynı zamanda eski yerleşim alanlarına ve medenigelişmelere sebep olmuştur. Hindistan ve İran'a yayılanHint-Avrupa kökenli Ari ırkın ortaya çıktığı yer Horasan'dır.Hunlar'a ve Göktürkler'e bağlı çeşitli Türk boyları, Araplar veCengiz istilasından sonra Moğollar da Horasan'a yerleşentopluluklar arasındadır.

Buradaki ilk müslümanlar, genel olarak Irak şehirlerinden veözellikle Basra'dan bölgeyi fethetmek üzere yollanan Arapaskerleriydi.Merkezi şehirlerde ve stratejik kalelerde bulunanterkedilmiş evlere veya kendileri için kurulan mahallelere,kamplara yerleştirilen bu insanların büyük bir çoğunluğu yineIrak'tan geliyordu.Doğu bölgelerine,özellikle de Horasan'a göçeden kabile unsurlarının asıl kaynağını Arap Yarımadasıoluşturuyorve çeşitli kabileler izin almaya gerek duymaksızınBasra Körfez'ini geçerek doğuya ulaşıyorlardı.DolayısıylaHorasan'daki Arap nüfusu hakkında divan listelerine dayanılarakyapılan değerlendirmeler güvenilir değildir. O zamanlarda bölgedemevcut olan Araplar'ın sayısı tahminlerden çok daha fazlaolmaktadır.

İslam coğrafyacıları Horasan halkının mütenasip vücudasahip,zeki,çalışkan,güzel ahlak sahibi,cömert,cesur,hak ve adaletpeşinde koşan,terbiyeli,nazik ve en önemlisi de din ile ilme düşküninsanlar olduğunu bildirirler.10

Günümüzde halk genellikle yerleşik nüfus ve göçebeler olarak2'ye ayrılır. Kuzeybatıda Göklen ve Yamut Türkmenleri, Bucnurdve Kuçan çevresinde Kürtler, Meşhed'in güneydoğusundaCemşidiler,güneybatıda Haydariler,güneydoğuda da Belucilerçoğunluktadır;bölgede Hezareler'e de rastlanır.İran,Arap ve Türkasıllı hükümdarların kuzeydoğu sınırlarını korumak için özelbirlikler kurarak Horasan'a yerleştirmeleri ve son zamanlarda İranşahlarının politik sebeplerle Luriler gibi bazı grupları buraya iskanetmeleri etnik yapıdaki karışıklığı daha da arttırmıştır;şehirlerdeYahudiler ve Çingeneler de vardır.

Etnik yapıdaki karışıklık Horasan'da farklı dillerin konuşulmasınaortam hazırlamıştır; X.yy'da Arapça, Farsça, Türkçe yaygındı.Makdisi,bölgedeki şehir halklarının Farsça'yı kullanış biçimihakkında bilgi vermektedir.Buna göre Nişabur,Tus,Nesa,Büst veBelh halkı Heratlılar'dan daha fasih konuşuyorlardı.11

Horasan halkını İbn Fakih şöyle anlatmıştır: ''Horasan, havasıgüzel, suyu tatlı, toprağı sağlam ve meyvesi lezzetli bir yerdir.Ahalisi işlerini sağlam yapar. Vücutları tam, boyları uzun veyüzleri güzeldir.Bunlar ticaret erbâbı olduğu kadar hikmet, ilim ve

10 Makdisi, s. 298, 301, 336; Yakut, II, 353-35411 Ahsenü't-tekasim, s. 334-335

fıkha ehildirler. Komşuları, düşmanların en kahramanı, dinitibarıyla en kaba, müşkillere karşı en dayanıklı, ekmek ve nimeteen ziyâde saygılı olan Türklerdir. Horasan ahalisi Türklerinberisinde Müslümanların siperidir.''

2)Ekonomik Hayatı:

Bu topraklarda buğday,pirinç,safran,tütün,yer fıstığı,pamuk ve meyve yetiştirilir.Göçebeler koyun,keçi,deve ve at beslerler;yün vekıllar halı,kilim ve şal imalinde kullanılır.

Klasik İslam kaynaklarında Horasan'da imal edilen kağıt,dokumave çömlek kadar bölgede çıkarılan bazı madenlere de dikkatçekilir.Hududu'l-alem müellifi ve Makdisi burada çıkarılanaltın,gümüş,demir,firuze ve neftten söz ederler.12 Bugün Horasan'ınen önemli toprak altı zenginliği zümrüt ve diğer kıymetli taşlarlabirlikte Nişabur yakınlarında çıkarılan firuzedir; ayrıcademir,bakır,kurşun,antimon,kömür ve mermer ocakları vardır.Bölgenin en önemli ihraç maddelerini zamk, firuze, yün,kıl,deri,halı ve pamuklu dokuma teşkil eder.

12 Ahsenü't-tekasim, s. 303

Coğrafi konum itibarıyle gelişen transit ticaret de bölgeye önemlibir gelir sağlamıştır.Makdisi'nin verdiği bilgiler bu durumunSamaniler devrinde de dürdüğünü göstermektedir.Ona göreHorasan X.yy'da gelişmiş bir iktisadi yapıya sahipti.Nişabur,Nesa,Ebiverd,Tus,Herat,Merv her türlü dokuma ve ipek üretimininmerkeziydi.Debusiye ile Vezar'da dokunan ve ''vezariye''denilenelbiseler Bağdat'ta Horasan dibası adıyla meşhur olmuştu.Keçe,kilim ve halı imalatı gelişmişti.Nesa ve Ebiverd'in tilki kürklerişöhret olmuştu.

Garcüşşar ve Tus'ta altın,gümüş; Belh'te kükürt ve kurşun çıkarılıyordu.Tirmiz ve Belh'in sabunu her tarafa yayılmıştı. Serahs ve Merv'de hububat üretimi yapılıyordu.Nesa,Ebiverd, Belh,Merv çevreleri susam, pirinç, ceviz,badem ,zeytin, nar, çekirdeksiz üzüm,kavun,karpuz,fıstık vb. Yetiştirtirilen başlıca yerlerdi.

Hayvancılık gelişmişti;göçebeler koyun ve sığır besliyorlardı. Süt, peynir ve yağ boldu.Fergana ve Harizm bölgeleri gibi Horasan da Türk köle ve cariyelerinin getirildiği bir yerdi.Bu iktisadi gelişme, Horasan'dan toplanan vergilerin 40 milyon dirhemin üstüne çıkmasına sebep olmuştur ki bu meblağ Irak'ın haracı ile birlikte Abbasiler'in bütün gelirlerinin yarısına tekabül ediyordu.13

13 C.Zeydan, II, 127

Bağdat'ta yalnız Horasan mallarının satıldığı bir çarşı bulunuyordu. Gerek Tahiriler,gerek Samaniler devrinde bölgenin kültür seviyesi yükselmiş,ilmi ve edebi hayatta canlanma görülmüştür.14

3)Horasan'da Dinler ve Dini Faaliyetler

Yahudilik,Nesturilik,Ortodoksluk,Zerdüştilik,Maniheizm,Budizm,Şamanizm gibi din ve mezheplerin yayılıp geliştiği Horasan'ıntarihte İslam mezhep ve tarikatları açısından önemli bir yeri vardır.Kaynakların verdiği bilgilere göre bölgede Emeviler ve Abbasilerdöneminde başta Hariciler olmak üzere Mürcie,Şia,Mu'tezile veKeramiyye gibi çeşitli mezhepler faaliyet göstermiştir.BuradaHaricilik Nafi' b. Ezrak'ın Basra'dan Ahvaz'a çekilmesiylebaşlamış,onun öldürülmesinden sonra Ubeydullah b. Meymun et-Temimi ve arkasından Katari b.Fücae gibi şahıslarla devametmiştir.Emeviler döneminde Hariciler'in daha çok Necedat veSealibe,Abbasiler dönemide ise Acaride kolları bölgede etkiliolmuş ve çeşitli isyanlar çıkarmışlardır.

Bölgedeki Şiiler'in faaliyetleri, özellikle Zeydiyye fırkasımensuplarının Emevi zulmünden buraya kaçması ile başlamış veçeşitli yerleşim merkezlerinde taraftar toplamıştır.Ebu Müslim'inliderliğindeki Abbasi davetine kısmen destek veren ŞiilerAbbasiler'in iş başına gelmesinden sonra tasfiye edilmişler,HalifeMe'mun'un 8.imam sayılan Ali er-Rıza'yı veliaht tayin etmesiyletekrar güç kazanmışlardır.Aşırı fırkalardan İsmailiyye'ninfaaliyetleri ise IX.yy'ın ortalarından itibaren Abdullah b.Meymun

14 İbn Havkal, s. 434, 436, 453; Makdisi, s. 323-340

el-Kaddah'ın bölgeye gönderdiği dailerle başlamış ve gizli biçimdeyürütülen propagandalarla mezhep belli ölçüde yayılma imkanıbulmuştur.

Mu'tezile mezhebinin kurucusu Vasıl b. Ata yetiştirdiğitalebelerden Hafs b. Salim'i görüşlerini yaymak üzere bölgeyegöndermiş,ancak Hafs bazı faaliyetlerde bulunmuşsa da başarılıolamamıştır.Mezhebin bölgedeki asıl faaliyetleri Me'mundöneminde başlamış,onun hocası kabul edilen Sümame b. Eşresçeşitli çalışmalar yürütmüştür.X.yy'ın başlarına kadar bölgedeyetişmiş en büyük Mu'tezili alimi Ebu'l-Kasım el-Ka'biolmuş,Büveyhiler döneminde ise Mu'tezililer'in fikirlerinibenimseyenler nispeten artmıştır.

İman-amel münasebeti konusunda Hariciler'den, imamethususunda Şia'dan,büyük günah işleyenlerin durumu hakkında daMu'tezile'den ayrılıp fikir özgürlüğü,adalet ve hoşgörü esasınadayalı bir iman anlayışı geliştiren Mürcie aynı zamanda yenifethedilen bölgelerde ortaya çıkan siyasi, içtimai ve iktisadiproblemlere çözüm üretmeye çalıştığı için Maveraünnehir'lebirlikte Horasan'da kolaylıkla yayılmış, hatta bölgeninİslamlaşmasında başlıca faktörlerden biri olmuştur.

Horasan,Hanefi mezhebinin yayıldığı,görüşlerinin öğretildiği vehükümlerinin uygulandığı ilk bölgelerin başında gelir.Mezhebineğitim,ifta ve kaza faaliyetlerinin sıkı biçimde yürütüldüğü,Hanefifakihlerinin en yoğun bulunduğu şehir özellikle bu mezhebin

yayılma dönemi boyunca Belh olmuş ve bu sebeple Horasanbölgesinde yaşayan Hanefi fakihlerine genellikle Belh meşayihiadı verilmiştir.Belh meşayihinin çalışmalrı bir dönemHorasan'ındaki fıkhi faaliyetleri temsil eder.(Fıkıh eserlerinde yeryer 'Horasan Meşayihi' tabiri de geçmekte ancak bu ifadeninliteratürde yaygınlaşmadığı görülmektedir.)

4)Horasan'da İlmi ve Edebi Çalışmalar

Horasan'da dini ilimlerin tarihinde çok önemli bir yeresahiptir.Burada Kur'an ilimleri sahasındaki ilk faaliyetleri Mervkadılığı yapan tabiinden Yahya b.Ya'mer el-Advani başlatmıştır.Arap dilinin yanı sıra dini ilimlerde, özellikle kıraatte dikkat çekenİbn Ya'mer, mushafa ilk noktalama işaretlerini koyanlar arasındaanılır.

Bir tefsirinin olduğu bildirilen Mukatil b.Hayyan ile tefsirtarihinde Kur'an'ın tamamını baştan sona açıklayan ve eserigünümüze gelen ilk müfessirlerden Mukatil b. Süleyman daHorasan'ın erken dönem tefsir alimlerindendir.

Horasan'daki Kur'an ilimleri ve tefsir sahasındaki faaliyetlersonraki dönemlerde daha da gelişmiş ve bu bölgeden birçok kıraatve tefsir alimi yetişmiştir.Bunlar arasında İbn Mihran en-Nisaburi,İbn Habib en-Nisaburi, Sa'lebi , Hiri , mutasavvıf Abdulkerim b.Hevazin el-Kuşeyri , Vahidi , Ferra el-Begavi ve Nizameddinen-Nisaburi gibi isimler sayılabilir.

Horasan bölgesi hadis ilmi açısından da çok önemli merkezleresahiptir.Buralardaki ilk faaliyetler Büreyde b.Husayb,Ebu Berzeel-Eslemi, Hakem b.Amr el-Gıfari, Abdurrahman b.Semüre el-Abşemi, Kusem b.Abbas el-Haşimi, Abdurrahman b.Ya'mer ed-Dili gibi fetihler sırasında bölgeye gelen ya da yerleşen sahabilertarafından başlatılmıştır.

Maveraünnehir'deki Buhara ve Nesa'da yetişen Buhari ile Nesai dedikkate alınırsa Kütüb-i Sitte'nin dördü Horasan Bölgesi'ndeyazılmıştır ve hatta bu bağlamda hadis ilminde bir HorasanEkolü'nden söz etmek mümkündür. Ayrıca Horasan'lı muhaddis vefakihlerin hadis ilmine dair bazı kavramları yaygın şeklinden farklıkullandıkları da bilinmektedir;mesela merfu hadis karşılığındahaber, mevkuf hadis karşılığında da eser terimini tercihetmişlerdir.

Horasan tasavvuf tarihi açıısndan da önemli bir konumasahiptir.Fetihlerden kısa bir süre sonra Belh,Nişabur ve Mervşehirlerinde ortaya çıkan ilk tasavvufi hareket yaygınlıkkazanmıştır.O dönemde, VII.yy'dan itibaren ''zühhad'' adı verilenve dikkat çekenleri Fudayl b. İyaz,İbrahim b. Edhem,Bişr el-Hafi,Şakik-i Belhi,Hatim el-Esam,Ahmed b.Harb,Muhammed b.Eslemet-Tusi olan sufilerin yoğun faaliyetlerine rastlanmaktadır.

IX.yy'dan itibaren İslam dünyasında ortaya çıkan tasavvufiakımların en önemlileri Haris el-Musahibi'nin temsil ettiği BağdatEkolü ile Hamdun el-Kassar'ın temsil ettiği Nişabur (Horasan)Ekolü idi. Bunlardan birincisinde daha ziyade tevhid ve marifet,ikincisinde melamet ve fütüvvet konuları üzerinde durulmuştur.

Bunların dışında Horasan'da yetişen ilk sufiler şunlardır:Ahmed b.Hadraveyh el-Belhi,Bayezid-i Bistami,Ebu Hafs el-Haddad, EbuTurab en-Nahşebi , Ebu Abdullah es-Siczi , Muhammed b. Fazlel-Belhi,Selh b.Abdullah et-Tüsteri,Mimşad ed-Dineveri,Yusuf b.Hüseyin er-Razi,Ebu Bekir b.Tahir el-Ebheri.

Horasan Melametiyyesi'nin tasavvuf anlayışı daha sonra pek çoksufi tarafından benimsenerek devam ettirilmiştir.Bunlar arasındaİbn'ül-Arabi,Evhadüddin-i Kirmani,Fahreddin-i Iraki,SadreddinKonevi ve Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi isimlerbulunmaktadır.Kaynaklarda sık sık Horasan Erenleri tabirimelamet anlayışıni benimseyen sufiler için kullanılmıştır.

Aşıkpaşazade Tarihi'nde Osmanlı Devleti'nin kuruluşu sırasındafaaliyet gösterdiği belirtilen 4zümreden Abdalan-ı Rum'u,M.FuadKöprülü'nün tespitlerine göre Horasan Erenleri oluşturmuştur.XIV.yy kaynaklarında ''Abdal'' veya ''Baba'' lakaplarıyla anılan budervişler topluluğu ilk fetihlere iştirak ederek büyük yararlıklargöstermişlerdir.Bunlar arasında Abdal Musa,Abdal Murad,KumralAbdal,Geyikli Baba gibi Türkmen babaları bulunmaktadır.Horasan bölgesinde yaygın tarikatlar arasında Yeseviyye'nin deayrı bir önemi vardır.

İran tarihinde önemli bir yeri olan Horasan,sadece ilk bağımsızİran devletlerinin kuruluduğu bölge değil aynı zamanda İranedebiyatının da en parlak döneminin yaşandığı yerdir ve yüzyıllarboyunca önemini kaybetmeyen şaheserlerin sahibi büyük şairleri

yetiştirmiştir. Bunlar arasında ilk büyük İran şairi Rudeki(ö.329/940-41),dünyada destan türünün en ünlü üstadı diye bilinenve Şahname ile İran'da o yıllarda unutulmuş olan milli duygularıdirilten Firdevsi,Gazneli Sultan Mahmud hakkındaki mersiyyesive onun fetihleri üzerine kaleme aldığı kasidelerle tanınan Ferruh-iSistani,yine bu dönemin en başta gelen şairlerinden gelen Unsurive nihilist düşüncelerini dile getirdiği rubaileriyle büyük bir ünyapan Ömer Hayyam'ı saymak gerekir.

Horasan Arap dili ve edebiyatı açısından da önem taşır;burada çoksayıda edip ve şair yetişmiştir.Bölgeye fethedilmesinden sonraBasra'dan Ezd,Bekir b.Vail,Temim,Kays Aylan ve Abdülkays baştaolmak üzere çeşitli kabilelere mensup askerler yetişti.Bunlarınarasında Cahiliyye devrinden beri süregelen kabile tassubunuorada da yaşattılar.Gerek kabileler arası çatışmalar gerekse yerlihalkla yapılan savaşlar ve isyasi hizipleşmeler şiirlere yansıdı.

Horasan bölgesinde şailerden başka Arap dili ve edebiyatı alanındadeğerli eserler vermiş birçok alim ve edip yetişmiştir; bunlarınbaşlıcaları kronolojik olarak şöyle sıralanabilir:Arap dili, Kur'anve hadislerdeki garib ve nadir kelimelere dair telif ettiği el-Garibu'l-Kur'an ve Garibu'l-hadis adlı eserleriyle tanınan EbuUbeyd Kasım b.Sellam el-Herevi (ö.224/838);Tezhibu'l luga adlıhacimli sözlüğün sahibi Ebu Mansur Muhammed b.Ahmed el-Ezheri; el-Muhit adlı sözlüğü yazan lugat alimi,edip,şair veBüveyhi Veziri Sahib b.Abbad et-Talekani;el-Vesata beyne'l-Mütenebbi ve Husumih adlı edebi eleştirinin müellifi edip ve şair,Cürcan Kadısı Ebu'l-Hasan el-Cürcani;Kur'an ve hadislerdeki

garib kelimelere dair el-Garibeyn'i yazan Ebu Ubeyd Ahmedb.Muhammed el-Herevi bu isimlerden bazılarıdır.

HORASAN'IN DÖRT TEMEL TAŞI OLANŞEHİRLER

1)HERAT

Kazvinî’nin Moğol istilasıyla birlikte tahrip gördüğünü belirttiğiHerat, Horasan’ın en önemli şehirlerindendir. GünümüzdeAfganistan’ın önemli yerleşim birimlerinden birisi olan bu eskişehir X. yüzyılda iç içe iki sur ile çevriliydi.Şehrin halkı hakkındabilgi vermeyen İbn Havkal, kalesi ve kapıları hakkında detaylıbilgi vermiştir. Şehrin içinde ve çevresinde su kaynaklarıbulunmaktadır. Dolayısıyla zirai üretim hem şehir ve çevresinde,hem de bu idari merkeze bağlı bölgelerde geniş olarakyapılmaktadır.Şehrin camileri ise hayli öğrenci çekmektedir ki; İbnHavkal bu camileri Belh’inkilerle kıyaslamakta ve şöyledemektedir: “Bu mescitlerde, Şam ve Suğur mescitlerindeki gibifakihler ve Kur’ân erbâbından kalabalıklar bulunur.”

2)BELH

Belh, Yakûbî’ye göre Horasan’ın en büyük şehridir. İslam fütûhatıdöneminde zaman zaman Merv’in yerine bölgenin başkentliğini de

yapan şehir,kuzey-güney istikametinde ilerleyen ticaret yollarınıntam kavşak noktasında yer almıştır. Bölgede önce Türklerle Farslararasında sonra da Türklerle Araplar arasında uzun hakimiyetmücadeleleri olmuştur.X. Yüzılın başında şehrin etrafı iç içe ikisurla çevrilidir. İki sur arasında beş fersahlık bir mesafe vardır. Buaralık işlenmiş arazi ve çiftliklerle doludur. Ayrıca şehirdenbahseden her kaynakta belirtilen “Nevbahar” buradadır. Nevbahargeniş, büyük ve özellikli bir yapıdır. Heykeller, kıymetli taşlar veipek kumaşlarla süslüdür. Bölge halkı buraya MüslümanlarınKâbe’ye gösterdiği saygı gibi saygı göstermektedirler.Her çeşitticaretin yapıldığı, her taraftan malın geldiği ve etrafı bağlar vebahçelerle dolu bu şehirde, aynı zamanda canlı bir ilmi hayatınolduğunu anlıyoruz. İbn Havkal bu durumu şöyle ifade etmektedir:“Ahalisi ilim ehlidir. Buradaki ahalide edeb, fıkıhta dikkat-i nazarve derin ilimleri tetkik hevesi çok güçlüdür.

3)NİŞABUR

Nişabur’un gelişip parlaması Tahirîlerin (821-875) bu şehrikendilerine başkent yapmalarından sonra olmuştur.Şehir budönemde ilim ve edebiyatın yanında canlı bir ticaretin merkeziolmuştur.Bu nedenle İbn Havkal şehrin pazarlarından,çarşılarından uzun uzadıya bahsettikten sonra sözü bölgede hayatiöneme sahip su kanallarına getirmektedir: “Bu şehrin sularınınçoğu kanallardandır. Evlerin altından akar ve şehrin dışındakitarlalarında açığa çıkar”.İbn Havkal’a göre, canlı bir ticarete veüretime sahip olan bu şehirde üretilen bez çeşitleri, çok kıymetlipamuklu ve ipek elbiseler, üst sınıfların tercih ettiği yüksek birstandarttadır ve İslam ülkelerinin dışına bile ihraç edilmektedir.

4)MERV

Merv, Mervüşşahcan da denilen eski bir şehirdir. Tuzlu ve kumludüz bir ovada kurulu olan şehir, Müslümanların fethinden sonrauzun süre bütün bu bölgelerin merkezi olarak kaldı. Yakûbî, şehirhalkının Acem ve Araplardan oluştuğunu belirtmektedir.BugünTürkmenistan’ın en büyük şehri olan Merv’dir. şehirde ciddi birtarım ve sanayi üretimi bulunmaktadır.“Horasan kumaşları diyemeşhur olan kaliteli kumaşlar burada dokunurdu.”Merv çevresindePamuk ve İpek üretimi yapılmaktadır.Bölgede zirai üretimdekullanılabilecek su kaynakları sınırlı olduğundan suyun temini,dağıtımı ve kullanılması için ciddi bir sular idaresininoluşturulmuştur.Bir insan kitlesini çalıştıran sular idaresininbaşkanı,bölgenin eminyet amirinden daha önemliydi.İnb Havkal,Merv'in su kaynakları hakkında bilgi verdikten sonra su dağıtımınışöyle açıklar: ''Su taksimatı Merv suyunun taksim oldu köy olanZerk'ten başlar.Her mahalle ve her sokak için bu nehirden küçükbir su yolu açılmıştır.Bu nehir üzerine ağaçtan bir tahta konulmuşKimse bunu ne artırabilir ne de eksiltebilir.Her topluluğun içeceğisu muayyen miktar üzerine gelir.Su çoğalırsa giden su da çoğalırazalırsa herkesin hissesi toptan azalır.Su hususunda kimsenindiğerinden rüchaniyeti yoktur.Bu nehri idare etmek için ayrı biremir vardır.''

SONUÇ

Bu bölgede yaşayan nüfusun bir kısmının, nitelikli veya niteliksiz,hep birlikte batıya, Anadolu’ya göçtüğünü ve kısa sürede buradaileri düzeyde bir medeniyet oluşturduğunu düşünürsek Horasan’ınve oradan gelen nitelikli insanların bizim açımızdan neden önemlioldukları daha iyi anlaşılacaktır. Nitekim Halil İnalcık'ın şu sözleriİran'ın, Horasan'ın bizim için ne kadar önemli olduğunu vurgular:''Türkler Orta Asya’dan Anadolu’ya İran koridorlarından geçerekgelmişlerdir. İran’ı görmeden Anadolu’yu anlayamazsınız.Edebiyatımız,genel kültürümüz,mimarimiz İran'sız anlaşılmaz.

KAYNAKÇALAR

İslam Ansiklopedisi, ''Horasan'' maddesi

Prof.Dr.Selahattin Samur,İslam Coğrafyacılarına Göre Horasan;Yeri ve X.yy'daki Durumu

Haşim Şahin-Yunus Arifoğlu,Selçuklu Öncesi Dönemde Horasan:Coğrafi Konum,İktisadi Yapı ve Şehirler

Peter B. Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş, Ötüken Neşriyat,Ankara, 2002

V. V. Barthold,Moğol İstilasına Kadar Türkistan,Kervan Yayınları,İstanbul,1981

A Master Thesis By Galımcan Adılcanov,Islam As A Part OfKazak Identity And Chokan Valıkhanov,Ekim,2004