Hazar Denizi

22
GİRİŞ Hazar Denizi yaklaşık 371.000 km karelik bir alanı kapsayan, denizlerle ve okyanuslarla nehir-kanal şebekesi dışında herhangi bir doğal bağlantısı bulunmayan bir tuzlu su kitlesidir. Volga ve Don nehirlerinin kollarına eklenen kanallar aracılığıyla Karadeniz ve Baltık Denizi’ne bağlanmıştır. Hazar Denizi kıyılarının kuzeyden güneye uzunluğu yaklaşık 1.200 km olup, doğudan batıya genişliği de 210 km ile 490 km arasında değişmektedir. Hazar Denizi’ne 10 büyük akarsu dökülmektedir. Uzun yıllar boyunca sürekli düşme gösteren Hazar’ın su seviyesi 1977’den sonra aniden yükselmeye başlamıştır. Ortalama su seviyesi 1977’den bu yana yaklaşık 2 metre yükselmiştir ve halen de her yıl 10-15 cm yükselmektedir. Bu durum ciddi ekonomik zararlara neden olmuştur. Kıyı şeridindeki bir çok köy su altında kalmış ve balıkçılıkta ciddi kayıplar olmuştur. Kazakistan’daki alanlar yavaş yavaş su altında kalmakta ve bu durum ciddi sorunlar doğurmaktadır. Kazakistan’ın kuzey kıyı şeridindeki 1000’in üzerinde petrol kuyusu bu yüzden işe yaramaz hale gelmiştir ve bu kuyulardan Hazar’a petrol sızmaktadır. Hazar havzası doğal kaynaklar açısından oldukça zengindir. Hazar’da balıkçılık önemli bir gelir kaynağıdır. Bölge dünya havyar ihtiyacının yüzde 90’ını karşılamaktadır (Bilici, 1998:43). Bunun yanısıra Hazar’da 163 milyar varil petrol ve 17.6 milyar metreküp doğalgaz rezervi vardır. Bu da 1996 rakamlarıyla dünya petrol rezervlerinin yüzde 16’sı ve dünya doğalgaz rezervlerinin yüzde 12’sine denk gelmektedir. 1991’e kadar Hazar’a tartışmasız olarak sadece Çarlık Rusyası/ Sovyetler Birliği ve İran kıyıdaş devletler olmuştur. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra onun halefi durumundaki Azerbaycan, Kazakistan, Rusya ve Türkmenistan kıyıdaş devlet durumuna gelmiş ve böylece İran’la birlikte kıyıdaş devletlerin sayısı beşe yükselmiştir. Yeni kıyıdaş devletlerle birlikte Hazar’ın hukuksal statüsü tartışmaları da gündeme geldi. Zengin petrol ve doğalgaz yatakları dolayısıyla Hazar sadece kıyıdaş devletlerin değil tüm dünyanın ilgi alanı olmuştur. Hazar’ın hukuksal statüsünün belirlenmesi konusu esasen 1994 yılından 1

Transcript of Hazar Denizi

GİRİŞ

Hazar Denizi yaklaşık 371.000 km karelik bir alanı kapsayan,denizlerle ve okyanuslarla nehir-kanal şebekesi dışında herhangibir doğal bağlantısı bulunmayan bir tuzlu su kitlesidir. Volga veDon nehirlerinin kollarına eklenen kanallar aracılığıylaKaradeniz ve Baltık Denizi’ne bağlanmıştır. Hazar Denizikıyılarının kuzeyden güneye uzunluğu yaklaşık 1.200 km olup,doğudan batıya genişliği de 210 km ile 490 km arasındadeğişmektedir. Hazar Denizi’ne 10 büyük akarsu dökülmektedir.

Uzun yıllar boyunca sürekli düşme gösteren Hazar’ın suseviyesi 1977’den sonra aniden yükselmeye başlamıştır. Ortalamasu seviyesi 1977’den bu yana yaklaşık 2 metre yükselmiştir vehalen de her yıl 10-15 cm yükselmektedir. Bu durum ciddi ekonomikzararlara neden olmuştur. Kıyı şeridindeki bir çok köy su altındakalmış ve balıkçılıkta ciddi kayıplar olmuştur. Kazakistan’dakialanlar yavaş yavaş su altında kalmakta ve bu durum ciddisorunlar doğurmaktadır. Kazakistan’ın kuzey kıyı şeridindeki1000’in üzerinde petrol kuyusu bu yüzden işe yaramaz halegelmiştir ve bu kuyulardan Hazar’a petrol sızmaktadır.

Hazar havzası doğal kaynaklar açısından oldukça zengindir.Hazar’da balıkçılık önemli bir gelir kaynağıdır. Bölge dünyahavyar ihtiyacının yüzde 90’ını karşılamaktadır (Bilici,1998:43). Bunun yanısıra Hazar’da 163 milyar varil petrol ve 17.6milyar metreküp doğalgaz rezervi vardır. Bu da 1996 rakamlarıyladünya petrol rezervlerinin yüzde 16’sı ve dünya doğalgazrezervlerinin yüzde 12’sine denk gelmektedir.

1991’e kadar Hazar’a tartışmasız olarak sadece ÇarlıkRusyası/ Sovyetler Birliği ve İran kıyıdaş devletler olmuştur.Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra onun halefi durumundakiAzerbaycan, Kazakistan, Rusya ve Türkmenistan kıyıdaş devletdurumuna gelmiş ve böylece İran’la birlikte kıyıdaş devletlerinsayısı beşe yükselmiştir. Yeni kıyıdaş devletlerle birlikteHazar’ın hukuksal statüsü tartışmaları da gündeme geldi. Zenginpetrol ve doğalgaz yatakları dolayısıyla Hazar sadece kıyıdaşdevletlerin değil tüm dünyanın ilgi alanı olmuştur. Hazar’ınhukuksal statüsünün belirlenmesi konusu esasen 1994 yılından

1

itibaren uluslararası bir sorun haline gelmiştir. AzerbaycanHükümeti Eylül 1994’te Amerikan ve Avrupalı şirketlerinoluşturduğu bir konsorsiyumla 8 milyar dolarlık bir anlaşmaimzalamıştır. Pek çok yorumcu tarafından “Yüzyılın Anlaşması”olarak nitelendirilen bu girişim ile Bakü’ye bitişik kıyılardakiGüneşli, Çırak ve Azeri sahalarından 4 milyar varil petrolçıkartılması öngörülmektedir. Bu üç sahanın üç yıllık dönemde 511milyon ton ham petrol üreteceği umulmaktadır. Azerbaycan Eylül1994 tarihli petrol anlaşmasından sonra 1995 ve 1996 yıllarındauluslararası konsorsiyumlarla sonuçlandırdığı üç ayrı anlaşmadaha imzalamıştır. Azebaycan’ı Tengiz petrol sahasının ihaleleriile Kazakistan takip etmiştir. Diğer kıyıdaş devletlerden Rusyave İran ise bu ihalelere tepki göstererek Hazar’ın statüsüsorununu sürekli olarak gündemde tutmaya başlamışlardır.

Bu durum Hazar’ın statüsünün belirlenmesinde uluslararasıhukukun yanında siyasi ve ekonomik unsurları da devreyesokmuştur. Bu yüzden her kıyıdaş devlet kendi hukuksal tezinioluştururken diğer kıyıdaş devletlerin yanında üçüncü devletlerinde desteğini almaya çalışmaktadır.

Hukuksal statüsünün belirlenmesi açısından ilk olarakHazar’ın bir göl mü yoksa bir deniz mi olduğunun saptanmasıgerekmektedir. Hazar deniz olarak kabul edildiği taktirde, 1982Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (BMDHS) göre, herkıyıdaş devletin karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomikbölgesinin olması gerekmektedir.

Hazar göl olarak kabul edilirse, bu durumda ulusalsınırların belirlenmesinde iki yöntem ortaya çıkmaktadır.Bunlardan birincisi Hazar’ın tamamen ulusal sektörlere bölünmesi,ikincisi ise ortak kullanımdır.

Statü sorununu çözüme kavuşturmada öncelikle Hazar’a ilişkinyapılmış antlaşmalar, ikinci olarak da bölgesel yapılageliş(teamül) kuralları büyük önem taşımaktadır. Uluslararası hukuktaHazar için örnek teşkil edebilecek benzer durumlar da sorununçözümüne yardımcı olacaktır.1

1 Dergi Makalesi: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt:53, Ocak-Aralık 1998, No:1-4. http://scolakoglu.homestead.com/files/hazarm.htm

2

SSCB'nin dağılmasından bu yana statüsü konusunda görüşbirliği sağlanamayan Hazar Denizi hakkında önemli gelişmeleryaşanıyor. Türkmenistan Devlet Başkanı Saparmurad Niyazov bütündünyayı ilgilendiren ve Türk dünyasının en önemli meseleleriarasında yer alan Hazar'ın statüsü ve Hazar'dan faydalanmakonularında bir çözüm planı hazırladı.

DG- Türkmenistan Devlet Başkanı Niyazov'un söz konusuönerisini 23 Nisanda Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat'ta Rusya,Azerbeycan, Türkmenistan, İran ve Kazakistan'ın katılımıyladüzenlenecek zirve toplantısında açıklanacağı belirtiliyor.Dünyanın 3. büyük petrol ve doğalgaz yataklarını barındırdığıtahmin edilen Hazar Denizi'nin paylaşımı Sovyetler Birliği'nindağıldığı 1991 yılından bu yana, bütün enerji piayasalarını veAvrasya dengelerini doğrudan etkileyen bir konu. Rusya ve Azerbeycan denizi ortalayan çizgilerle bölünmesiniistiyor. İran ise bu durumda en az payı alacağından karşıçıkıyor. SSCB döneminde Hazar'da büyük avantaja sahip olanİran'ın eşit veya nispi paylaşıma razı edilmesi kolay görünmüyor.

Avrasya bölgesinde denize çıkışı olmayan en büyük su kütlesiHazar'ın Basra Körfezi ve Sibirya'daki rezervlerden sonra enbüyük petrol ve gaz rezervlerine sahip olduğu tahmin ediliyor.1991'e kadar iki devletin kıyısının bulunduğu Hazar Denizi,Sovyet kıyı petrol çıkarımında da en büyük paya sahipti. Hazarpetrolü İran için Basra Körfezi rezervleri ilekarşılaştırıldığında, coğrafi koşullar ve bölgesel güç dağılımınedeni ile çok önemli olmadığından, Sovyet donanması ve petroltesisleriyle Hazar Denizi Sovyet kontrolü altındaydı.

Hazar'ın statüsü konusunda SSCB ve İran arasında 1921ve 1940 yılları arasında iki anlaşma imzalandı. Bu anlaşmalar ileHazar'da, deniz üzerinde nispeten istikrarlı bir güç paylaşımısağlandı. Ancak SSCB'nin dağılması ile bu anlaşmalar pratiktegeçersiz hale geldi.

Hazar'da bugün Rusya ve İran'ın yanı sıra Azerbaycan,Kazakistan ve Türkmenistan da kıyıdaş ülke. Hazar'a kıyıdaşlıkülkelere Batılı sermaye ve uluslararası güvenlik şemsiyesininyolunun açılmasında yardımcı olurken, bölge istikrarını da hem

3

zorunlu hem de zorlu hale getirdi.Bir taraftan Rusya'nın ekonomikbağımsızlık arayışındaki bölge ülkelerine bakış açısı, diğertaraftan Sovyet ardılı cumhuriyetlerin birbiri ile sorunlarıHazar'ın nihai statüsüne kavuşmasını engelledi. Hazar'ın statüsüözellikle petrol aramaları ve üretimi projeleri açısından hayatiönem taşıyor. Pek çok petrol kuyusunun geleceği doğrudan denizinkazanacağı statüye bağlı.

Azerbaycan'ın kıyılarından 120 mil açıktaki petrolünçıkartılmasıyla ilgili Batılı şirketlerle Azerbaycan'ınimzaladığı sözleşmeler için de statü sorunu geçerli. SözleşmelerHazar'ın bir deniz olarak tek taraflı kullanımını ortaya koyuyor.Aynı zamanda Türkmenistan kendisine ait olarak gördüğü Hazar'ınorta kısmındaki petrol sahalarında Azeri-İngiliz petrol işletmetaleplerini yasadışı ilan etti.

Rusya, 5 Ekim 1994'te BM'ye başvurarak, BM Genel KurulundanHazar'ın hukuki rejimi sorununun gündemine alınmasını istedi.Rusya, denizin ortak mülkiyeti ilkesinin Hazar için de geçerliolmasını istiyor ve kıyı devletlerinin tek taraflı eğiliminikınıyor.

Rusya'nın memorandumunda yer alan "Hazar Denizi ile ilgilitek taraflı bir eylem hukuk dışıdır ve yasal düzeni yenidenkurmak ve tek taraflı eylemlerin sonuçlarını gidermek içingerekli ve uygun önlemleri alma hakkını saklı tutan RusyaFederasyonu'nca tanınmayacaktır. Önemli maddi zarar dahil buolayları bütün sorumluluğu tek taraflı eyleme kalkışanlarınolacaktır ve bu devletler Hazar Denizi'nin hukuki durumunu veuluslararası antlaşmalardan doğan yükümlülüklerini göz ardı etmişolacaktır." İfadesi Moskova'nın tutumunda ne kadar ısrarlıolduğunu da ortaya koyuyor.2

HAZAR DENİZ Mİ?

Hazar bir deniz, yarı deniz veya kapalı bir denizolarak tanımlanırsa, 1982 Sözleşmesi uygulanacak. Sözleşmeuygulandığı zaman da her bir kıyıdaş devlet deniz karasularına,bitişik bölgelere, özel ekonomi bölgelerine ve kıta sahanlığınakendi bölgesindeki doğal kaynaklarını işleme hakkıyla beraber

2 http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/turk_dunyasi/20020419_01.html4

bölecek. Hazar'ın deniz olduğunun kabul edilmesi halinde beşulusal bölgeye bölünebilir.

HAZAR GÖL MÜ?

Hazar bir göl olarak tanımlanırsa uluslararası sınır gölüstatüsünü kazanacak. 1981 Sözleşmesi konu dışı kalır.Uluslararası hukukta sınır gölleri için geçerli bir yöntem veyakural yok. Bu durumda Hazar'da bütün kıyıdaş devletlerinsahillerinden eşit uzaklıkta çizilen merkez hattıyla ve bu merkezhattı üzerindeki kara sınırlarının son noktasından çizilen birdikey hatla ulusal bölgelere ayrılabilir. O takdirde devletlerinsınırları göl üzerindeki sınır çizgisi boyunca devletlerintopraklarına ilgili bölümlerin eklenmesiyle geçer. Devletlerin bubölümler üzerindeki doğal kaynakları çıkarma hakları sınırçizgisine kadar olan göl sularını kapsar. Sınır gölü konusundaABD ve Kanada arasında Büyük Göller, Fransa ve İsviçre arasındaCenevre Gölü örnekleri var.

Bu arada bazı ara formüller de mümkün. Her bir kıyıdaş

devlet, 12 millik kara sularına sahip olması ve gölün gerikalanının ortak kullanımına açık olması tercih edilebilir. Aynışekilde Hazar'ın yüzeyinin ve sahanlığının, yani altının veüstünün de farklı uzlaşmalarla paylaşımı da olabilir.3

Hazar’ın Statüsü İle İlgili Devletlerin Görüşleri:

RUSYA

Rusya'nın Hazar'da gördüğü en önemli sorun üç eski SovyetCumhuriyeti ile petrol antlaşmaları imzalayan batılı petrolşirketleri. Bölgesinde ikinci plana itilmeyi istemeyen Rusyaaçıkça dile getirmese de tepkili. Rus nüfuzunun bölge üzerindeartan Amerika'nın etkisi karşısında hızla azalmaya başlamasından

endişe ediyor.

3 http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/turk_dunyasi/20020419_01.html5

Moskova'nın bu yaklaşımı, 13 Mayıs 1997 de İstanbul'dadüzenlenen Karadeniz Ekonomik İşbirliği Konseyi toplantısındasomutlaştı. Toplantı çerçevesinde ele alınan Hazar'ın kirlenmesikonusuna ABD ve Özbekistan gibi ülkelerin masada olması Rusya'nınmemnuniyetsizliğini ortaya koymasına yol açtı. Rusya ayrıcadevletler düzeyindeki Hazar sorununda petrol şirketlerinin

müdahil olmasını doğru bulmuyor.

ABD'nin "Hazar bölgesi, ABD'nin stratejik çıkarlarıolan bir bölgedir" açıklaması ve Bakü-Ceyhan'daki ısrarı,Kremlin'de "Rusya güvenlik sistemine saldırı" olarakyorumlanıyor.Rusya'nın Hazar'ı bir deniz olarak kabul etmek istememesinin birnedeni de Hazar'ı açık denizlere bağlayan su yollarının Hazar'ındeniz olarak kabul edilmesi durumunda uluslararası su yollarıolarak tanınacağı ve Hazar'ın uluslararası denizciliğe açık halegelebileceği kaygısı. Rusya açısından bunun kabulü mümkün değil.Çünkü bir su havzasını deniz olarak tanımlanmasında temel ilke;havzanın kapalı denizlerle, su yollarıyla, açık denizlerle direktya da başka türlü bağlantısının olması. Hazar'ın böyle birbağlantısı olmadığı için deniz olarak kabul edilemez. Yapaykanallar ve nehirler uluslararası hukukun konusu olmadığı içinHazar 1982 Sözleşmesine konu olamaz.

Moskova bu nedenle Hazar'da, kara sularında, bitişikbölgelerde, özel ekonomik bölgelerde veya kıta sahanlığında kıyıdevletlerinin yetkisi konsepti uygulanamayacağında ısrarlı.Rusya, Hazar'ın 1921 yılına kadar bir iç su havzası olarakdeğerlendirildiği, ama kara su hudutlarının belirlenmesi sorunuhiçbir zaman gündeme getirilmediği için tercihini "gölden" yanakullanıyor. İran ve SSCB Hazar'ı deniz olarak

değerlendirmemişti.

Rusya'nın çıkarlarına en uygun olan seçenek, Hazar'ınulusal bölgelere bölünmemesi. Moskova, böyle bir paylaşım olursa,Türkmenistan ve İran'la ortak sınırını kaybedecek. Kazakistan-İran sınırı da olmayacak. Rusya, ortak kullanım sayesindeHazar'ın ekolojik açından kurtarılabileceğine ve özellikle somonbalığı gibi doğal kaynakların hızla tükenmesinin

6

engellenebileceğine inanıyor. Ortak paylaşım ayrıca havyarın eşitpaylaşımını sağlayacak.4

AZERBAYCAN

Azerbaycan Hazar’ın bir “sınır gölü” olduğu düşüncesindenhareketle, orta hat (median line) esasına göre beş ulusal sektörebölünmesini savunmaktadır. Azerbaycan Hazar’ın sularının ve denizdibinin tamamen taksim edilerek, egemenlik alanlarına bölünmesinive her ülkeye ait alanda mülkiyet ve egemenlik ilkelerine dayalıolarak o ülke mevzuatının geçerli olmasını savunmaktadır.

Azerbaycan ikinci bir teklif olarak Hazar’a “açık deniz”

statüsünün uygulanabileceğini ileri sürmektedir. Bu durumdaHazar’a 16 Kasım 1994’te yürürlüğe giren 1982 BMDHS’ninuygulanmasını istemektedir. Böylece her kıyıdaş devlet 12 millikkarasuları, 200 mil veya daha fazla kıta sahanlığı ve 200 millikmünhasır ekonomik bölgeye sahip olacaktır.

Azerbaycan açısından önem taşıyan nokta Hazar’ın göl veyadeniz statüsünde tanınmasından çok, kıyı ülkelerinin denizüzerinde münhasır yetkilerini kullanabileceği ulusal egemenlikalanlarına bölünmesidir. Ancak Hazar’ın hukuksal statüsü kesinolarak belirleninceye kadar, Azerbaycan her kıyı devletinin kendibölgesinde kalacak petrol ve doğalgaz rezervleriniişletebilmesini savunmaktadır. Azerbaycan, 6 Temmuz 1998’de Rusyave Kazakistan’ın imzaladıkları ve Hazar’ın deniz tabanını bölenanlaşmayı olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi. Ancak Bakü, bupaylaşımı yeterli bulmayıp deniz tabanının üstündeki tüm sukütlesinin de ulusal sektörlere bölünmesi gerektiği görüşünütekrarladı.5

Ayrıca, Azerbaycan'ın bu konuda özel bir yeri var. ÇünküAzerbaycan, 1901 yılında dünya petrol üretiminin yarısınısağlamış bölgenin en eski petrol üreticisi. Aynı zamandaAzerbaycan konunun tek Kafkas ülkesi ve Batıya en yakın olankıyıdaş ülkedir.. Her ne kadar Azerbaycan'ın üretim kapasitesi Sovyetyönetimi altında sürekli azalmış olsa da, bugün Hazar'daki en4 http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/turk_dunyasi/20020419_01.html5 http://scolakoglu.homestead.com/files/hazarm.htm

7

aktif oyuncu. Petrol rezervleri 40 milyar varil düzeyinde tahminedilen Azerbaycan, Eylül 1994 tarihinde 11 uluslararası şirketle7,4 milyar dolarlık "yüzyılın antlaşmasını" imzaladı. AzerbaycanRusya'nın 45 millik kara suyu önerisini ret etti. ÇünküAzerbaycan'ın mineral kaynakları 45 millik bölgenin ilerisindebulunuyor ve Rusya'nın öneriyi buna dikkat ederek yaptığıgörüşüne sahip.6

KAZAKİSTAN

Kazakistan ve Azerbaycan’ın görüşleri karşılaştırıldığında,Azerbaycan’ın Hazar’ın tümüyle ulusal sektörlere bölünmesinisavunurken, Kazakistan’ın deniz yatağının paylaşılması, Hazar’ınsularının ise belirli bir münhasır yetki alanı dışında ortakkullanılmasını benimsediği görülmektedir .

Kazakistan ve Azerbaycan arasındaki bu küçük tutumfarklılığı Kazakistan’ın Rusya ile Temmuz 1998’de anlaşmaimzalamasını kolaylaştırmıştır. Kazakistan, deniz tabanınıntamamen bölünmesini kabul ederken su kütlesinin ortakkullanılmasını kabul etmekle, Hazar’ı bir sınır gölü olarakdeğerlendirdiği izlenimi vermektedir. Çünkü Hazar’a deniz hukukuuygulansaydı, kıyı devletlerinin tam egemenliğinin olduğu 12millik karasuları dışında, 200 millik veya karşı kıyıdaş devletinsınırına kadar münhasır ekonomik bölgeye sahip olacaktı.

Azerbaycan gibi Kazakistan da Hazar'ın ulusal sektörlerebölünmesini savunuyor ve ortak mülkiyet istemiyor. Kazakistan daPrimakov'un 45 millik önerisinden memnun olmadı. Tahminlere göreKazakistan'ın Hazar'da en zengin rezervlere yani 10 milyar tonpetrol ve 2 trilyon m. Doğalgaz rezervine sahip. Kazakistansorunlu demografik yapısı ve Rusya ile kopması mümkün olmayanbağları nedeniyle Hazar konusunda daha çok gelişmelerigözlemlemeyi ve dikkatle not etmeyi tercih ediyor.7

İRAN

Rusya gibi İran da Hazar’ın ulusal sektörlere bölünmesineşiddetle karşı çıkmaktadır. İran, Hazar’ın bir göl olduğunu ve

6 http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/turk_dunyasi/20020419_01.html7 http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/turk_dunyasi/20020419_01.html

8

beş kıyıdaş devlet tarafından ortaklaşa kullanılması gerektiğinisöylemekte ve üçüncü devletlerin Hazar’dan yararlanmasına karşıçıkmaktadır. Azerbaycan ve Kazakistan’ın Hazar’ın kaynaklarınıtek taraflı olarak işletmesini de eleştirmektedir . İran’a göre1940 Antlaşması 10 millik kıyı şeridi dışında ortak kullanımilkesini benimsemiştir. İran, ortak kullanıma ilişkin olarakHazar’ın 12 ulusal sektöre bölünmesini önermektedir. VanceOwen’ın 10 kantonluk Bosna planına benzeyen bu öneri, çok karışıkve uygulanması oldukça zordur.

İran uzun süre, Rusya’nın tezini desteklemekle birlikteTemmuz 1998’de imzalanan Rusya-Kazakistan Anlaşması ile İran veRusya’nın Hazar’daki yolları ayrılmıştır. İran, Rusya veKazakistan’ın Hazar’ın deniz dibini paylaşmalarını Mayıs 1998’deBM nezdinde protesto etmiştir (BBC, 1998c:11). İran buprotestosunda, Hazar’ın beş kıyı devletinin rızası olmaksızınpaylaşılmasının kabul edilemeyeceğini ve tüm eski Sovyetcumhuriyetlerinin Sovyetler Birliği ve İran arasında yapılan 1921ve 1940 antlaşmalarıyla bağlı olduğunu bildirmiştir. Ayrıca İran,Türkmenistan ile 7 Temmuz 1998’de (Rus-Kazak Anlaşması’ndan birgün sonra) ortak bir bildiri yayınlayarak Moskova ve Astana’nınimzaladıkları anlaşmayı reddetmiş ve Hazar’ın ancak tek hukuksalstatüsü olabileceğini, kaynakların da adil ve eşit bölüşülmesigerektiğini belirtmiştir.

İran, Rusya Federasyonu’nun bu politika değişikliği ile,Hazar’a ilişkin politikasında yalnız kalmıştır. İran’ın bugünRusya ile uzlaştığı tek noktanın Hazar’dan boru hattıgeçirilmemesi olduğu söylenebilir. Diğer kıyıdaş ülkelerin statükonusunda bir uzlaşmaya varmaları halinde, İran’ın bu gelişmenindışında kalamayacağı düşünülmektedir. Ancak Rusya ile birliktebir çok sorunlar yaratarak Hazar’daki petrol yataklarınınişletilmesini güçleştirebilecektir.

Aslında hukuksal açıdan İran’ın iddiaları güçlü değildir.Çünkü, İran 1991’den önce 10 millik kendi kıyı şeridi dışındakialanı fiilen Sovyetler Birliği’nin kullanımına terk etmiştir.Bugün Azerbaycan ve Kazakistan’ın kendi kıyılarına yakın alandapetrol çıkarmasına karşı çıkan İran, Sovyet döneminde Baküaçıklarında Moskova tarafından petrol çıkarılmasına sessizkalmıştır.Bu durum İran tarafından o dönemde Sovyetler Birliği

9

gibi süper bir devlete karşı koymanın mümkün olmadığı gibi birtezle açıklanmaya çalışılmaktadır.8

TÜRKMENİSTAN

Türkmenistan’ın Hazar’a ilişkin tutumu, uzunca bir sürediğer kıyıdaş devletlere göre daha belirsiz ve esnek olmuştur.Türkmenistan, Rusya ve İran’ın baskıları nedeniyle önce buülkelerin görüşüne yakın bir görüşü Ocak 1997 tarihine kadarsavunmuş ve kıyıdaş ülkelere bırakılacak 45 millik münhasır yetkialanı dışında kıyıdaş devletlerin ortak kullanımına açık bir alantesis edilmesi gerektiği görüşünü benimsemiştir. Türkmenistandaha sonra bu görüşünü değiştirmiş ve idari paylaşımın orta hatesasına göre yapılması, ayrıca kıyıdaş beş ülkenin Hazar’ın kendisektörlerinde kalan bölümünde mineral kaynakları münhasırankullanmakta serbest olması gerektiği görüşünü savunmayabaşlamıştır.

Ocak 1997’de Türkmenistan Cumhurbaşkanı SaparmuratTürkmenbaşı Azeri ve Çırak petrol sahalarının Azerbaycanlılarcakonan isimlerini değiştirmiş ve kendi adını vermiştir.

Bu petrol sahaları, 45 millik kıyı şeridinden daha ötedeolduğu için Türkmenistan’ın Hazar’ın fiilen ulusal sektörlerebölünmesini desteklediği söylenebilir. Ancak işin ilginç tarafıHazar’da aynı tezi savunmaya başlayan Türkmenistan ileAzerbaycan, petrol sahaları yüzünden kendi aralarındaanlaşmazlığa düşmüşlerdir.

Fakat son zamanlarda Türkmenistan’ın tekrar tutumdeğiştirdiği gözlemlenmektedir. Türkmenistan CumhurbaşkanıSaparmurat Türkmenbaşı’nın 6-9 Temmuz 1998 tarihlerindeki Tahranziyareti sırasında yayımlanan ortak bildiride, Hazar’ın statüsükonusunda kıyıdaş devletlerin onayladığı bir anlaşma ortayaçıkana kadar İran ve Sovyetler Birliği arasında imzalanananlaşmaların geçerli olacağı belirtildi. Böylece Türkmenistan,Hazar’ın hem deniz tabanının hem de su kütlesinin ortakkullanımını savunan İran’ın görüşlerine daha yakın halegelmiştir.

8 http://scolakoglu.homestead.com/files/hazarm.htm10

Türkmenistan’ın Rusya-Kazakistan Anlaşması sonrasında İranile belirli ölçüde ortak bir tepki sergilemesinin ardındaki enönemli etken, bu ülkenin Azerbaycan ile Hazar’daki tartışmalıpetrol sahalarından kaynaklanan sorunların çözümlenmesini birsüre daha mümkün olmayacağı düşüncesi ve Azerbaycan’a karşı birdestek arayışı içinde olması şeklinde açıklanabilir. Bununlabirlikte Türkmenistan’ın tutumu halen çok açık değildir. ÜstelikTürkmenistan kıyılarına 104 km uzaklıkta bulunan Serdar/Kepezpetrol sahası üzerindeki tek taraflı egemenlik iddiasındanvazgeçmiş değildir.9

Türkmenistan uluslararası petrol ve doğal gaz piyasasındasahip olduğu 320 milyon varil petrol rezervi ve 2.6 trilyon m3gaz rezervi ile güçlü bir konumda. Türkmenistan ilk önce Azeri veKazak taraflarının Hazar'ın ulusal bölgelere bölünmesi görüşünüsavundu. Daha sonra 1994 yılında Cumhurbaşkanı Niyazov, Hazar'ıngeliştirilmesi için uluslararası bir konsorsiyum oluşturarakortak faaliyetleri sınırlamayı önerdi . Devamında tutumunudeğiştirerek 45 millik İran-Rus teklifi yönünde görüş belirtti.

Bugün Türkmenistan'ın İran-Rus çizgisinden uzaklaştığıkesin. Ocak 1997'de Niyazov Azeri ve Çırak petrol sahalarınınAzerice olan isimlerini değiştirdi ve kendi ismini verdi.10

İSRAİL’İN BÖLGEYLE İLİŞKİSİ

İsrailli yöneticiler Kafkasya ve Orta Asya’daki yeniCumhuriyetlere geziler düzenledi. Bu cumhuriyetlerden bazıyöneticiler de İsrail’e gittiler. İsrail “Tarımsal İşbirliği” adıaltında anlamlı bir yöntemle bu devletlere yaklaşırken, biryandan da Mossad ajanı Shaul Eisenberg vasıtasıyla bölgedekiuyuşturucu ticaretine el atıyor.

İsrail’in bölgeye yönelmesindeki temel etkenlerden biribölgenin İslâmi bir potansiyele sahip olması ve gerçek anlamdaİslamileşmesinden çekinmesidir. Gn.Kur.Bşk.Ehud Barak bölgedeyeni Müslüman Cumhuriyetlerin doğmasının İsrail’in çıkarlarınauygun olmadığını açıkça belirtmiştir.

9 http://scolakoglu.homestead.com/files/hazarm.htm10 http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/turk_dunyasi/20020419_01.html

11

Rusya’nın da en korktuğu şey yeni Cumhuriyetleri İslam'akaptırmaktı.

Yitzhak RABİN’in Yeltsin ile 1993 yazında Moskova’dakigörüşme aralarındaki ittifakı pekiştirmişti. Rabin Yeltsin’e“radikal İslâm” konusunda yeterince duyarlı bulduğunuaçıklamıştı.

İsrail’in Müslümanlara karşı Rusya ile birlikte desteklediğibir başka bölgesel güç de Ermeniler idi Azerileri katleden Ermeniordusu saflarında İsrailli subaylar da yer alıyordu. (T.D.News:05Şubat 1993) Weizmann Ermenistan ve Yahudi Filistin’i Doğu’nunİslâmi hakimiyetine son verebilir.” Sözünün aktif siyasetedönüştürüldüğü görülmektedir.

C.Dudayev’in özel temsilcisi Safifa Murad’ın açıkladığınagöre “Yeltsin’in arkasında Yahudiler var.” Yeltsin’in Kafkasya veOrta Doğu politikalarını belirleyen Vitaly NAUMKİN’di. Mayıs1995’te Ankara’da Graham FULLER ve İsrailli Dışişlerigörevlilerinin de katıldığı “Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya”konulu bir konferansta konuşan, NAUMKİN, “Rusya’nın Çeçendirenişini kırmak için her türlü yolu kullanmaktançekinmeyeceğini söylemişti.

Rus saldırılarının başlamasından iki ay önce İsrail,Çeçenya’daki Yahudileri İsrail’e aktarmıştı.

Bu olay da İsrail’in Rus saldırılarından en az iki ay öncehaberdar olduğunu gösterir ki, Yeltsin’in arkasında Yahudilerinolduğunu destekler.

Azerbaycan’ın devrik Cumhurbaşkanı E.ELÇİBEY “İsrail’leAskeri alanda işbirliği yapmak üzere diplomatik ilişkilerinkurulacağını” açıkladığı sırada İsrail-Azerbaycan ilişkileriniüst düzey Mossad yetkilisi David Kinche yönetiyordu. Resmendiplomatik ilişkiler kurulmamış olmasına rağmen İsrail’intemsilcisi Lev BARDAKİ Bakü’de bir eve yerleşmiş ve İsrail’in“gözü kulağı” işleri görmeğe başlamıştı bile. Azerbaycan’dakiYahudi cemaati önde gelenleriyle görüşürken Elçibey ve SavunmaBakanlığıyla da sık sık bir araya geliyordu.

İngiliz Orta Doğu uzmanı Peter Mansfield: “Bugün için İsrailönünde tek düşman kalmıştır –İslâmi hareketler. Rabin’in

12

Yeltsin’le görüşmesinin en önemli gündem maddesi bu konudaRusya’dan destek almaktı.”11

Hazar’ın Statüsü İle İlgili Anlaşmalar

10 Şubat 1828 Türkmençay Antlaşması: Antlaşmanın 4. maddesi Rusyaile İran arasındaki sınırın Hazar’da sona erdiğini ifade etmekte,8. maddesi ise sadece Rusya’nın Hazar’da savaş gemisi bulundurmahakkına sahip olduğunu belirtmektedir. Böylece Hazar, karasınırının tespitinde ölçü olarak alınmıştır.

26 Şubat 1921 Moskova Dostluk Antlaşması: 11. madde ile İran’ınHazar’da donanma bulundurmasını engelleyen Türkmençay Anlaşmasıiptal edilmiştir. İki taraf Hazar’da kendi bayrakları altındaseyrüsefer konusunda eşit haklara sahip olacaklardır.

27 Ağustos 1935 Tarihli Antlaşma: Antlaşmanın 14. ve 15.maddelerinde Sovyet ve İran gemileri için serbest seyrüseferhakkı ile 10 millik bir münhasır balıkçılık alanı kurulmasıöngörülmüştür. Ancak resmi sınır tayin edilmemiştir. Anlaşmayadair nota teatisinde Hazar bir “Sovyet-İran Denizi” olarakzikredilmiştir.

25 Mart 1940 Tahran Antlaşması: Bu antlaşma büyük ölçüde 1935Antlaşması’nın hükümlerini teyit etmektedir. 12. Maddenin 4.fıkrası ile 10 mile kadar olan sularda balıkçılık haklarının kıyıdevletinin bayrağını taşıyan gemilere ait olduğukaydedilmektedir.

Bu antlaşmaların hiçbirisi Hazar’da Sovyet SosyalistCumhuriyetler Birliği (SSCB) ve İran arasındaki sınırıbelirlemediği gibi, ortak kullanım konusunda da bir hükümiçermemekte, sadece seyrüsefer ve balıkçılıkla ilgili konularıdüzenlemektedir. Mevcut antlaşmaların yetersizliğinden dolayı,antlaşmalar hukukuna göre Hazar’ın statüsünü çözmek mümkündeğildir. Bu yüzden Hazar’a kıyıdaş devletlerin bugüne kadar kiuygulamaları büyük önem taşımaktadır. Bölgesel yapılagelişkurallarına Hazar’ın göl veya deniz olma tartışmalarındadeğinilecektir. Bundan önce kıyıdaş devletlerin iradelerini açık

11 http://www.angelfire.com/ms/siyaset/ortaasya.html13

bir şekilde ortaya koyan hukuksal tezlerine değinmekgerekmektedir.12

Türkiye’nin Tutumu

Burada önemli olan Azeriler ile Türkmenlerin anlaşmaları.Aktif olması gereken Türk diplomasisine düşen de bu uzlaşmanınzeminini hazırlamaktır.

Türkiye'nin, Hazar Denizi'nin, statüsü konusundakigörüşlerini "Ege tezleri"ne göre değerlendirmeye aldığıöğrenildi. Hazar'ın statüsü için bugüne kadar net görüşbildirmeyen Ankara, Ege'de savunduğu tezler ile çelişki yaratacakbir adım atmak istemiyor.

İran'la Azerbaycan arasında Hazar'da yaşanan gerilim,Ankara'nın dikkatlerini yeniden bölgeye çevirdi. Diplomatikkaynaklar, Türkiye'nin her zaman Azerbaycan'ın yanında olduğunu,ancak komşusu İran'ı karşısına almak gibi bir düşüncesinin deolmadığını kaydettiler. Yetkililer, Ankara'nın, taraflar arasındadiyalog yoluyla uzlaşmaya varılmasına verdiği önemi vurguladılar.(Cumhuriyet)

-Anlaşma ateşkese yetmedi. Ankara Makedonya'da varılan anlaşmadanmemnun.

Türkiye, Makedonya'da 6 aydır süren çatışmaları sonaerdirmek amacıyla Arnavut ve Makedon siyasi partilerin barışanlaşmasına varmasını, memnuniyetle karşıladı. DışişleriBakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Türkiye'nin duyduğu memnuniyetbelirtilerek şöyle denildi: "Çerçeve Anlaşması'nın,Makedonya'daki bunalımın çözümü için temel teşkil etmesini veülkeyi kalıcı istikrara taşımasını dileyen Türkiye, Makedonya'dayaşanan, Türk azınlığı dahil, tüm toplulukların huzur vegüvenliğini tehdit eden ve can kayıplarına yol açan silahlısaldırıların artık geride bırakılacağını ümit

etmektedir."(Cumhuriyet)13

Hazar’ın Deniz Statüsünde Değerlendirilmesi:

Hazar’ın deniz veya göl olarak hukuksal statüsününbelirlenmesinde sırasıyla şu üç yola başvurulabilir. Bunlar;12 http://scolakoglu.homestead.com/files/hazarm.htm13 http:/www.mfa.gov.tr/turkce/grupc/cb/2001/08/15082001.htm

14

Hazar’a ilişkin bugüne kadar yapılan antlaşmalar, en gelişmişdeniz hukuku kurallarını ortaya koyan 1982 BMDHS ve Hazar’ailişkin olarak oluşmuş yapılageliş kurallarının saptanması.

Bugüne kadar Hazar’la ilgili dört temel antlaşmayapılmıştır. Bu antlaşmaların birinde Çarlık Rusyası diğer üçündeSovyetler Birliği tarafken, İran her dört antlaşmaya da taraftır.Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra ortaya çıkan dört yenikıyıdaş devlet (Rusya, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan),Aralık 1991’de yayınladıkları Alma-Ata Bildirisi ile selef devletSovyetler Birliği’nin yaptığı tüm antlaşmalarla halef (ardıl)devlet olarak bağlı olduklarını bildirmişlerdir. Dolayısıyla tümkıyıdaş devletler Hazar’la ilgili antlaşmalara bağlı durumdadır.Ancak en yenisi 1940’ta yapılmış olan bu antlaşmalar Hazar’ınstatüsünü açıklığa kavuşturmaktan oldukça uzaktır. 1935Antlaşmasıyla sadece 10 millik kıyı şeridi balıkçılık alanıolarak belirlenmiş ve 1940 Antlaşması da bunu teyit etmiştir.Bunun ötesinde deniz tabanı ve su kütlesiyle ilgili bir düzenlemeyoktur. Zaten kıta sahanlığı kavramı 1945’ten sonra ortayaatılmış ve gelişmiştir. Dolayısıyla bu antlaşmaların fiilen birişlerliği yoktur.

Deniz hukuku hakkında en son düzenlemeleri içeren 1982BMDHS’ye müracaat etmek konu açısından yararlı olacaktır. 16Kasım 1994’te yürürlüğe giren bu sözleşmeyi Hazar’a kıyıdaş hiçbir devlet onaylamamıştır. Bunlardan sadece İran ve RusyaFederasyonu sözleşmeyi imzalamış ama onaylamamıştır. Ancak budevletler, sözleşmenin yapılageliş kuralı kaynaklı ve itirazetmedikleri hükümleri ile bağlıdırlar.

1982 BMDHS’nin 122. maddesinde “kapalı ve yarı kapalı deniz,iki veya daha fazla devlet tarafından etrafı çevrilmiş ve başkabir denize veya okyanusa dar bir çıkışla bağlanan veya tamamenveya esas itibariyle iki veya daha fazla sayıdaki kıyı devletininkarasuları ve münhasır ekonomik bölgesinden oluşan bir körfez,havza veya deniz, manasına gelir” şeklinde tanımlanmıştır. 123.maddede, kapalı ve yarı kapalı denize kıyısı olan devletlerinsözleşmeden doğan haklarını kullanırken ve görevlerini yerinegetirirken birbirleriyle işbirliği yapmaları öngörülmektedir.

15

Bu tanıma göre Hazar’ın kapalı veya yarı kapalı denizstatüsünde kabul edilmesi, Hazar’ı, Karadeniz ve Baltık Denizi’nebağlayan yapay kanalların uluslararası su rejimine tabi olmalarısonucunu doğurucaktır. Ancak gerek Sovyetler Birliği döneminde vegerekse bugünkü Rusya Federasyonu döneminde bu kanallar iç sularrejimine tabidir ve bulunduğu ülkenin bu kanallar üzerindemünhasır yetkileri var olagelmiştir. Zaten Rusya’nın Hazar’ındeniz olmasına sürekli olarak itirazı vardır. Eğer Rusya Hazar’ıdeniz olarak kabul ederse Don-Volga ve Volga-Baltık kanallarındauluslararası suyolu rejimini uygulamak zorunda kalacaktır. Budurumda Hazar’a kıyısı olan diğer devletler bu kanallardantransit geçiş yapma hakkına sahip olabileceklerdir.

Diğer yandan Sovyetler Birliği’nin halefi durumunda bulunanAzerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan’ın, kazanılmış haklar(acquired rights) ilkesi gereğince, bu kanallardan transit geçişyapma hakkına sahip olmaları gerekmektedir. Bu uygulama Hazardeniz statüsünde olmasa bile halef devletler için geçerli olmakdurumundadır. İran da daha önceki uygulamalar ölçüsündekanallardan geçiş yapma hakkına sahip olabilecektir. Ayrıca 1982BMDHS’nin 124. maddesine göre Azerbaycan, Türkmenistan veKazakistan coğrafi bakımdan elverişsiz ülke konumundadır ve buaçıdan kanallardan serbest geçiş yapma hakkına sahip olmalarıgerekmektedir. Kıyıdaş devletler bu sözleşmeyi onayladıklarızaman, ilgili madde Hazar için uygulanabilecektir.

Kazakistan, Hazar’ın deniz olduğunu ve bundan dolayı 1982BMDHS’nin uygulanması gerektiğini söylüyor. Ancak Kazakistan’ınŞubat 1998’de Rusya ile vardığı anlaşma, Hazar’ı göl gibideğerlendirdiği izlenimi uyandırmaktadır (Aksay, 1998a:8).Hazar’ın deniz olduğunu savunan ikinci bir devlet deAzerbaycan’dır. Ancak Azerbaycan öncelikle Hazar’ın bir “sınırgölü” olduğunu iddia etmekte ve ikinci bir seçenek olarakHazar’ın deniz olduğunu kabul edebileceğini söylemektedir (Gökay,1998: 57). Zaten Azerbaycan için önemli olan Hazar’ın göl veyadeniz statüsünde olması değil kendi egemenlik alanınıntanınmasıdır.

Diğer kıyıdaş devletlerden Rusya, İran ve TürkmenistanHazar’ı ortak kullanım ilkesinin geçerli olduğu bir göl gibideğerlendiriyorlar. Ayrıca 1935 Antlaşması her ne kadar Hazar

16

için “Sovyet- İran Denizi” nitelemesi yapmışsa da 1991’e kadarkıyıdaş olan iki devletin Hazar’a sınır gölü muamelesi yaptıklarıgörülmektedir. Dolayısıyla kıyıdaş devletler Hazar’ın göl olduğukonusunda rahatlıkla mutabık kalabileceklerdir. Ancak esastartışma da Hazar’ın sınır gölü mü yoksa ortak mülkiyetin olduğubir göl mü olacağı konusunda yoğunlaşmaktadır.

Hazar’ın Göl Statüsünde Değerlendirilmesi:

Uluslararası göllerin kullanımına ve paylaşımına ilişkingeniş geçerliliği olan uluslararası hukuk kurallarınınvarlığından sözetme olanağı yoktur. Bu yüzden kıyıdaş devletlerinuzlaşması önem taşımaktadır. Bugüne kadar Hazar’ın kullanımı vepaylaşımı için iki önemli öneri vardır. Bunlardan biri“condominium” (ortak mülkiyet) olarak da belirtilen ortakegemenlik görüşü, diğeri ise sektörel paylaşım görüşüdür.Tarafların tezlerinin doğruluğunun gözden geçirilmesi açısındantarihi uygulamalara (historical practice) bakmak gerekmektedir.Böylece, bölgesel nitelikli yapılageliş (teamül) kurallarınaulaşmak mümkün olabilecektir.14

Fikret ERTAN: Hazar’ın Durumu

Hazar'ın hukuki statüsü, Sovyetler'in dağılmasından bu yanabir türlü çözüme kavuşturulamamış çok zor bir konu. Hazar'akıyıdar 5 ülke yaklaşık 10 yıldır yaptıkları çeşitli temaslara veziyaretlere rağmen bu konuda bir türlü anlaşamıyorlar.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in 9-10 Ocak'taAzerbaycan'a yaptığı önemli ziyaret Hazar'ın statüsünün devletbaşkanları seviyesinde konuşulduğu en son fırsattı bu bapta.Putin ve Aliyev, ziyaretin son günü 'Hazar Denizi'ndeİşbirliğinin İlkeleri' başlıklı ortak bildiriye imza atarakHazar'ın statüsü konusunda yakınlaştıkları intibaını vermişlerdidünyaya. Bu ortak bildiri, Hazar'ın 'bir barış ve dostluk deniziolması', denizin yeni hukuki statüsünün kıyıdar ülkelerce tespitedilmesi ve bu tespitin bütün kıyıdar ülkelerce kabul edilmesihalinde geçerli olması gerektiğine işaret ediyordu. Bildirideayrıca 'her iki tarafın Hazar Denizi'nin deniz yatağının ortalama

14 http://scolakoglu.homestead.com/files/hazarm.htm17

hat boyunca beş kıyıdar ülke arasında bölünmesi hususunda mutabıkoldukları' belirtilirken 'Taraflar deniz sularının ortakkullanımda kalmasını desteklerler.' şeklinde çok önemli birtespite de yer veriliyor ve her kıyıdar ülkenin kendibölgesindeki maden kaynakları üzerinde münhasıran hak sahibiolduklarına da vurgu yapılıyordu.

Bu son vurgu, Rusya'nın geçen sene savunduğu bir tezdensanki vazgeçtiğine işaret etmişti. Rusya geçen yaz yaptığı birteklifte, hidrokarbon kaynaklarının mülkiyeti konusunda ikikıyıdar ülkenin herhangi bir sebeple ihtilafa düşmeleri halindebu ülkelerin ihtilaflı kaynakları ortak kullanmalarını teklifetmişti. Türkmenistan ile ihtilaflı bulunan Azerbaycan, Rusya'nınbu teklifini daha önceleri reddetmişti. Ortak bildirideki 'Herkıyıdar ülke kendi bölgesindeki maden kaynakları üzerindemünhasıran hak sahibidir' cümlesi Rusya'nın eski teklifinin artıksöz konusu olmaktan çıktığını göstermişti bize o zaman.

Özetle anlattığım Bakü Zirvesi'nden Hazar'la ilgili busonuçlar çıkarken zirveyi uzaktan kaygıyla izleyen TürkmenistanDevlet Başkanı Türkmenbaşı, zirvenin son günü bir çağrı yaparakAşkabat'ta mart ya da nisanda bir Hazar Zirvesi yapılmasınıteklif etti. Bu teklif ilgili ülkelerce önce kabul edildi; amamartta İran zirvenin bir ay ertelenmesini talep etti; zirvenisana ertelendi; ama bu defa Türkmenbaşı ile Putin'in 7 Nisan'dayaptıkları telefon görüşmesi sonucu ikinci defa ertelendi. Şimdikimse bu zirvenin ne zaman yapılacağını bilmiyor; en olumlutahminlere göre eylülde yapılması ihtimal dahilinde.

Zirveyi ilk ertelettiren İran, Hazar'ın hukuki statüsükonusunda 5 kıyıdar ülkenin mutlaka ortak bir mutabakatavarmalarını savunuyor ve kaynakların eşit şekilde paylaşımınıistiyor. Nitekim, defalarca dile getirdiği bu tezlerini 12Kasım'da bir kere daha açıklamıştı.

Kazakistan'a gelince; bu ülke Rus tezine yakın durumda banagöre. 1998 yılında Yeltsin ve Nazarbayev Moskova'da Rusya veKazakistan'ın Hazar'da kendilerine düşen deniz yatağı bölgelerinieşit olarak paylaşmayı, deniz yüzeyini ise ortak kullanmayıöngören bir mutabakata varmışlardı. Sanırım bu mutabakat bugünhâlâ geçerli. Burada kısaca hatırlatmak gerekirse Rusya, Hazar'ındeniz yatağının her kıyıdar ülkenin sahil şeridi uzunluğu esasalınmak kaydıyla milli sektörler halinde paylaşılmasını, denizinüstünün, yani deniz sularının ise denize kıyıdar 5 ülke

18

tarafından ortak kullanılmasını istiyor. İran ise Rus görüşünekarşı çıkıyor, hem deniz yatağının ve hem de deniz üstünün 5kıyıdar ülke arasında eşit şekilde paylaştırılmasını savunuyor.

Bu durumda, Rusya, Kazakistan ve Azerbaycan Hazar'ın hukukistatüsü konusunda hemen hemen aynı safta yer alıyorlar.Türkmenistan'ın durumu ise tam belli değil. İran ise tabiatıylakarşı safta bulunuyor.

Bu saflaşmanın da ötesinde bugün Azerbaycan ile Türkmenistanbirisinin Kayapaz, diğerinin Serdar dediği, Hazar'ın kendikıyılarına yakın orta kısmında bulunan önemli bir petrolsahasının paylaşılması dolayısıyla derin ve ciddi bir ihtilafiçindeler. Haberlere göre, Azerbaycan konuyu BM'ye, Türkmenistanise milletlerarası mahkemelere götürmeyi düşünüyor. Diğer yandan,İran'ın dini lideri Hamaney geçen gün yaptığı bir konuşmadaHazar'da ikili anlaşmalara karşı olduklarını söyleyerek diğerHazar ülkelerinin kendi aralarında anlaşmalarını asla kabuletmeyeceklerini vurgulamış oldu.

Bizde Mavi Akım dolayısıyla gündeme gelen Hazar'da son durumanlattığım gibi çok karışık ve ihtilaflı. Gerek karışıklığın,gerekse de ihtilafların ne zaman, nasıl sona erecekleri meçhul.Bu durumda acaba Hazar'ın altından petrol ya da doğalgaz boruhattı geçer mi, geçebilir mi? Bilen varsa söylesin... 15

15 http:/212.154.21.40/2001/05/12/yazarlar/Fikret ERTAN.htm19

SONUÇ

Hazar, büyüklüğünden ve suyunun tuzlu olmasından dolayıtarih boyunca sürekli deniz sıfatıyla anılmıştır. 1935’teSovyetler Birliği ve İran arasında yapılan antlaşmayla Hazar bir“Sovyet-İran Denizi” olarak tanımlanmıştır. Ancak Hazar’ın doğalkanallar veya boğazlarla açık denizlere çıkışının olmayışı onungöl olarak değerlendirilmesine de yol açmıştır. 1991’e kadar olanuygulamalar Sovyetler Birliği ve İran’ın Hazar’ı fiilen bir gölgibi değerlendirdiklerini göstermiştir. Ancak Hazar üzerindekitartışmalar, onun göl veya deniz olmasında değil, ne şekildepaylaşılıp kullanılacağı üzerinde yoğunlaşmıştır. Özellikle1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılıp ortaya yeni kıyıdaşdevletlerin çıkması ve bu yeni devletlerin Hazar’daki petrol vedoğalgaz yataklarını işletmeye açmaları beraberinde büyüktartışmalar getirmiştir. Günümüze kadar Hazar’ın paylaşımınailişkin kesin düzenlemelerin olmaması, bu tartışmaları daha dakörüklemiştir.

Bugüne kadarki tarihi uygulamalara bakıldığında, Hazar’ınbir sınır gölü olduğu ve burada sektörel paylaşımın esas olduğukonusunda bir yapılageliş kuralının olduğu izlenimi doğmaktadır.Ayrıca Hazar’ın kendine özgü (sui generis) özelliğe sahip bir gölolduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak bu Hazar’ın ulusal sektörlerebölünmesine engel değildir. Kıyıdaş devletler Hazar’ın suigeneris özelliğinden dolayı özellikle çevre sorunlarının çözümükonusunda sıkı bir işbirliği yapmak zorundadırlar. Ayrıca suseviyesinin sürekli yükselmesi çevre sorunları çıkarmasınınyanısıra, ulusal sınırların saptanmasını güçleştirmektedir. Bunedenle kıyıdaş devletler kesin sınırların belirlenmesi için adilve hakkaniyete uygun çözümler üretmeleri gerekmektedir.

Sonuç olarak, Hazar’daki mevcut hukuksal sorunlar nasılçözülürse çözülsün, deniz hukukunun dolayısıyla uluslararasıhukukun gelişimine büyük katkı sağlayacaklardır.

20

KAYNAKLAR

- Dergi Makalesi: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi

Dergisi, Cilt:53, Ocak-Aralık 1998, No:1-4.

http://scolakoglu.homestead.com/files/hazarm.htm

- http://www.diplomatikgozlem.com/turkish/turk_dunyasi/

20020419_01.html

- http://scolakoglu.homestead.com/files/hazarm.htm

- http://www.angelfire.com/ms/siyaset/ortaasya.html

- http:/www.mfa.gov.tr/turkce/grupc/cb/2001/08/15082001.htm

- http:/212.154.21.40/2001/05/12/yazarlar/Fikret ERTAN.htm

21

22