Demir Çağı'nda Anadolu'da Kadın: Urartu, Frig ve Lidya

30

Transcript of Demir Çağı'nda Anadolu'da Kadın: Urartu, Frig ve Lidya

A. MUHİBBE DARGA

Anadolu' da KadınOn Bin Yıldır Eş, Anne, Tüccar, Kraliçe

Yayına hazırlayan:

Emine Çaykara

0130Yapı Kredi Yayınları

Yapı Kredi Yayınları - 3779Sanat - 195

Anadolu'da Kadın - On Bin Yıldır Eş, Anne, Tüccar, Kraliçe / A. Muhibbe DargaYayına hazırlayan: Emine Çaykara

Kitap editörü: Begüm KovulmazDüzelti: Filiz Özkan

Kapak tasarımı: Nahide DikelGrafik uygulama: Hasan Fırat

Baskı: Pasifik OfsetCihangir Mah. Güvercin Cad. No: 3/1

Baha İş Merkezi A Blok Haramidere - Avcılar / İstanbulSertifika No: 12027 Tel: 0212 4121777

1. baskı: İÜ Edebiyat Fakültesi Yayınları, No. 2033, 19722. baskı: tu Edebiyat Fakültesi Yayınları, No. 2033, 1984

YKY'de 1. baskı: İstanbul, Ocak 2013ISBN 978-975-08-2426-5

© Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş. 2011Sertifika No: 12334

Bütün yayın hakları saklıdır.Kaynak gösterilerek tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında

yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamaz.

Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık Ticaret ve Sanayi A.Ş.Yapı Kredi Kültür Merkezi

İstiklal Caddesi No. 161 Beyoğlu 34433 İstanbulTelefon: (O 212) 252 47 00 (pbx) Faks: (O 212) 293 0723

http://www.ykykultur.com.tre-posta: [email protected]

İnternet satış adresi: http://alisveris.yapikredi.com.tr

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını:Urartu, Frig ve Lidya

Erkan Konyar

Anadolu Demir çağı kronolojisi hakkında bölgesel olarak farklı öneriler vardırama genel hatlarıyla MÖ 1200-900 arası İlk Demir çağı, MÖ 900-700 arasıOrta Demir çağı ve MÖ 700-330 arası Son Demir çağı olarak tanımlanır.

Batı ve Orta Anadolu için Trak topluluklarının Anadolu'ya gelişi, Hititİmparatorluğu'nun yıkılışı, siyasal ve kültürel birçok değişikliği de beraberindegetirir. Orta Demir Çağı'nda, Frig ve Lidya gibi krallıklar, Ege kıyılarındaysaİyon Kent Devletleri oluşur. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya baktığımızdaysaDemir Çağı ile birlikte yeni siyasaloluşumlar ortaya çıkar. Van Gölü Havzasımerkez olmak üzere Urartu Krallığı katı merkeziyetçi devlet yapısıyla bölgedeYeni Asur'a karşı önemli bir siyasi güçtür. Doğu Akdeniz Havzası ve Doğu veGüneydoğu'nun diğer bölgelerindeyse daha çok bölgesel krallıklar olarak GeçHitit ve Arami krallıkları tarih sahnesine çıkarlar. Kimmer, İskit, sonunda Persistilası ve hakimiyetine kadar da Anadolu Demir Çağı krallıkları ve topluluklarısiyasi varlıklarını korurlar.

Demir Çağı'nın Yakındoğu coğrafyasına gelen bu kalabalık halk grupları,merkezi devlet yapılanmaları ve demir silahlarla donatılmış büyük ordularıylakaçınılmaz olarak toplumsal çatışmaları da beraberinde getirir. Geniş kitlelerinsilahlanabildiği bu dönemde, Yakındoğu' da Asur gibi emperyal yapıların siyasive kültürel baskısı da önemli ölçüde kendini hissettirir. Deyim yerindeyse dahaküreselleşmiş bir Yakındoğu, Akdeniz ve Ege dünyasıyla karşı karşıya kalırız.Yine söz konusu dünyanın özellikle elit tabakalarının, aynı üretim noktaların-dan gelen kozmetik, takı vb. objelerini statü unsuru olarak kullandığını görürüz.Bu, aynı zamanda söz konusu coğrafyada, göreli bir zenginleşme yaşayan grup-ların belli moda anlayışlarını da takip ettiklerini gösterir. Kadınların kullandığısüs eşyalarında ve dinsel ikonografide, hatta giyim kuşamda bu etkileşimi iz-

241

Anadolu'da Kadın

MÖ 2. binyılın başlarınaait, Babil Dönemi'ne aitkabartma pano; boynuzlubaşlığı, kutsal hayvanlarıolan aslanlar ve baykuşlarlabirlikte Aşk ve SavaşTanrıçası İStar (BritishMuseum).

leyebilmek mümkündür; örneğin fibula olarak adlandırdığımız işlevsel takılar,aynı dönemde bütün Akdeniz dünyası, Kafkasya ve kuzeybatı İran' da yaygındır.Kimi ayrıntılar dışında bu takılar özgün karakteriyle geniş bir coğrafyada veaynı zamanda toplumun büyük kesimi tarafından yaygın olarak kullanılır. Ör-neğin İvriz Kaya Kabartması'nda Tuvana Kralı Varpalavas, elbisesine iliştirilenfibula ile tasvir edilirken, Doğu Anadolu'nun yüksek coğrafyasında, toplumunsosyoekonomik açıdan daha aşağı sınıfına ait bireylerin mezarına armağan ola-rak da bırakılırlar.

Burada temel soru kanımızca şudur: Peki bu yeni devlet düzeninde ve top-lumsal yapıda kadına dair değişen ne olmuştur? Hemen başta söylememiz gere-kir ki konuyla ilgili elimizde yeterince yazılı belge yoktur. Aslında sadece kadı-na özgü değil, insanların sosyal yaşamlarına dair yazılı belge sayısı da oldukçasınırlıdır. Bu noktada arkeolojik bulgular daha yararlı kaynaklar olarak karşımı-za çıkarlar; Urartu tasvir sanatının en iyi örneklerini yansıtan, kemerler ve tunç

242

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

levhalar üzerindeki betimler, Geç Hititsoylu veya tüccarlarının mezar stellerive ziyafet sahnelerindeki kadın figür-leri, Friglerin ana tanrıça heykelciklerive Lidya mezarlarındaki duvar resimle-rindeki kadın betimleri gibi ... Bu eser-ler, az miktarda yazılı belge ve tarihselsürecin getirdiği mitoloji, ikonografi vekültlerle birlikte değerlendirildiğindekadına dair kimi öngörülerde bulun-mak mümkündür.

Bununla birlikte dönemin yazılıbelgeleri ve tasvir sanatları çoğunluklaideal yaşam biçimlerini ve kişileri tem-sil eder. Söz konusu yaşam biçimlerin-deyse ne yazık ki kadının yeri pek belir-gin değildir ya da mitolojiktir. Özellik-le MÖ 1. binyılda toplumsal cinsiyetierkek temsil eder. Ancak söz konusuerkek modeli de kamusal hayattandır veziyadesiyle idealize haldedir.

Bilindiği gibi, Neolitik öncesi dö-nemlerde kadının topluluk içerisindekiayrıcalıklı yeri, tarım toplumlarının or-taya çıkmasıyla başlayan yerleşik yaşambiçimleriyle birlikte farklılaşmaya vedeğer kaybetmeye başlar. Neolitik Dönem'le başlayan süreçte kadının toplumsalkonumunun, tarımsal aletlerin ve yöntemlerin gelişmesi ve nüfusun kalabalık-laşmasıyla saygınlığını giderek yitirdiği genelde kabul edilen bir olgudur. MÖ1. binyılda bu sürecin teknolojik ve endüstriyel gelişmeye paralelolarak daha dahızlandığı anlaşılır. Savaşların, çatışmaların büyük bir hızla arttığı bu dönemlebirlikte daha da pekişen erkek egemen toplum yapısı, hayatın birçok noktasındakadının işlevini ve söz hakkını kısıtlar. Ancak kadın, tarihsel süreçten gelenannelik statüsünü ve annelikten kaynaklanan kutsallığını korumaya devam eder.

Burada merkezi devlet yapılarındaki dinsel inanışla devlet panteonunu birazaçalım ... Özellikle Asur, Babil ve Urartu gibi MÖ 1. binyılın oldukça katı vemerkeziyetçi gözüken devlet yapılarında, yazılı belge ve krali yapılardaki kab art-ma ve diğer unsurlarda vurgulanan tanrı simgesi erildir. Yani baştannlar ve ilk

K. Suriye-Ugarit'te bulunmuş altın madalyon veaslan üzerinde ayakta duran çıplak tanrıça; her iki

elinde birer dağ keçisi tutuyor (Schaeffer 1949:fıg.10).

243

Anadolu'da Kadın

sırada gelenler, eril kökenli tan-rılardır. Öte yandan bu noktadaözellikle Frig ve Lidya gibi MÖı. binyıl kültürlerinde baskın gö-rünen bir kültürel farklılık vardır;bu toplumların inanışlarında dişilunsur başroldedir. Kaya anıtları,kabartmalar bize bu inanışın ar-kasında egemen bir gücün ve eko-nominin olduğunu işaret etse de,merkeziyetçi bir devlet dininin ol-madığını da gösterir. Bu bağlam-da söz konusu toplumların devletteşkilatını oluşturan kriterleri desorgulamak yerinde olur. Bu açı-dan baktığımızda neolitikten berisüregelen kurumsallaştırılmamışbir din ve inanç biçiminin varlığıakla gelir.

"Ziyafet sahnesi", Maraş. İstanbul Eski Şark Eserleri Yaşam biçimi olarak dahaMüzesi. muhafazakar bir yaklaşım içinde

olan Urartularda kadına dair verigörece daha fazladır. Bununla birlikte Batı kültürüyle doğrudan bir etkileşimiçinde olan Frig ve Lidya toplumlarında, en azından tasvir sanatlarında, kadınadair daha az arkeolojik bulgu vardır. Ancak bu, elbette arkeolojinin bugün bi-linenleriyle sınırlıdır. Urartu'da Frig ve Lidya'da olduğu gibi bir "Ana Tanrıça"veya kadının kutsallığıyla bir tutulan "Kibele" kültü kapsamında bir yaklaşımve inancın olmadığı görülür. Söz konusu kült, prehistorik çağlardan gelen birgelenektir sonuçta ve Urartu coğrafyasında bu kültün erken sürecine dair birbulgu karşımıza çıkmaz.

Birinci binyılda Doğu ile Batı dünyasının etkileşimini, özellikle Asur veKuzey Suriye kaynaklı fildişi ve pişmiş toprak buluntularda görmek mümkün-dür. Örneğin MÖ 2. ve ı. binyılda Mezopotamya coğrafyasında pişmiş toprakheykelcik, kabartma ve kil levhalarla fildişi plakalara işlenen İStar figürününparalelini Friglerin başkenti Gordion'da ortaya çıkarılmış at koşum takımına aitbir alınlığa işlenmiş halde izleyebiliriz (Devres 2006: 43).

Mezar stelleri, kemerler üzerinde görülen ve bazı bilim insanlarınca "ölüziyafeti sahnesi" ya da hangi amaçla yapıldığı anlaşılamayan "ziyafet sahneleri"

244

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

olarak tanımlanan kompozisyonlar, geniş bir coğraf-yada, özellikle kadınların plastik sanatlarda gösteril-diği örnekler olarak karşımıza çıkar. Urartu, KuzeySuriye, Asur ve Geç Hitit krallıklarında izlenen bubetim tarzında farklı uygulama alanları olmakla bir-likte kompozisyon bütünlüğü bulunmaktadır.

Mezar stellerinde tekli, ikili veya üçlü figürler-den oluşan kompozisyonlar kabartma olarak betim-lenir (Darga1992). İkili kompozisyonlarda genellik-le kadın-erkek (karı-koca?) veya kadın-çocuk, üçlükompozisyonlarda ise kadın-erkek ve olasılıkla ço-cuk figürleri işlenir.

Geç Hitit stellerine baktığımızda konular dahaçok ziyafet sahnesi ve aile bireylerinin gündelik ya-şamlarıyla ilgilidir. Ziyafet sahnelerinde çoğunluklaarkalıklı sandalyelerde karşılıklı oturmuş karı-kocafigürleri ve aralarında bir yemek masası/sehpa bulu-nur. Kompozisyonların, üzerinde yiyecek.-içecek bu-lunan çapraz ayaklı masa ve ellerinde kupa veya yiye-cek tutan figürlerden oluşması "ölü yemeği" sahnesiolarak adlandırılmalarına neden olmuştur. Bu sahnelerde gövdeler cepheden,baş ve ayaklarsa profilden betimlenmiştir. Kadınlar genellikle yün eğirir. Ke-narları püsküllü, bazen başı da örten uzun bir entari giymişlerdir. Bazı örnekler-deyse elinde çiçek demeti ve kadeh tutan daha ayrıntılı işlenmiş kadın modellerikarşımıza çıkar. Daha ayrıcalıklı bir konuma işaret eden bu kompozisyonlardakadınlar bilezik, halhal, fibula (çengelli iğne) ve kemer gibi dekoratif unsurlartaşırlar. Bu steller kompozisyon ve plastik açıdan Geç Hitit, Arami ve Asur us-lupları adı altında da değerlendirilirler (Darga 1992, fıg. 279).

Çocuklu sahneler de stelleri özel kılan bir başka unsurdur. Çocuklar kadınınkucağında betimlenmiş, böylelikle daha dünyevi sahneler oluşturulmuştur. Zi-yafet sahnelerinde bazen kadınların elinde iğ, ayna gibi nesneler tutar durumdagösterilmeleri aynı anlayışın ürünüdür. Kadınlar yün eğirme ve süslenmeyle iliş-kilendirilmiş, erkeklerse meslekleriyle ilgili simgelerle betimlenmişlerdir.

Söz konusu stellerin varsıl ail.elere ait oldukları genellikle kabul edilir. Buaçıdan özellikle bölge için kadının konumu sorgulandığında daha çok ev ve ço-cukla ilişkilendirilen bir kadın karşımıza çıkar. Stellere bakıldığında iki kadınprofili dikkati çeker. Biri, hizmetkar oldukları anlaşılan kadınlar, diğeri de dahaçok anne profilinin ön plana çıkarıldığı kadın tiplemesi ... Ailenin, yani özel ala-

245

Gordion'da bulunmuş fildişilevha; at koşum takımından

fildişi alınlık üzerinde olasılıklaTanrıça İstar betimlenmiştir.

Gordion Müzesi

Anadolu'da Kadın

nın içinde ama daha düşük bir konumda bulunan kadınla, yine özel alanın için-de ve çocuklarıyla birlikte betimlenen anne ... Annenin kirman gibi yün eğirmealetleriyle gösterilmesi ve kimi zaman yün eğirmesi, eş ve annelik kavramı etra-fında kadının sosyal statüsünün belidendiği çerçeveyi gözler önüne serer.

Birinci binyıl kadınına ait buluntular bütün olarak değerlendirildiğinde, ka-dına dönük bir endüstrinin de oluştuğu anlaşılır. Dönemin elit tabakasının lükstüketimine, kadının statü/prestij kaygısına dönük ürünlerin üretimi ve bunlarayöneliş, siyasi-ekonomik tarihimiz açısından da önemlidir. Kadın daima ba-kımlı olmalı, iyi giyinmeli ve hoş kokmalıdır.

Dinsel çerçevede, tanrıçalardan hareketle kadının pozisyonuna baktığımız-daysa sosyal yaşamdaki kadının rolünün pek de farklı olmadığı görülür. Çoktanrılı sistemlerde baştanrı erkektir. Yazıtlarda, yapı kitabelerinde erkek tanrınınadı sıklıkla anılır. Tanrıçalarsa listenin sonlarında karşımıza çıkarlar ve oldukçapasif görevler üstlenmişlerdir.

Urartu Kadını

Doğu Anadolu, İran ve Kafkasya coğrafyasında MÖ 9. yüzyıldan başlayarakmerkezi bir devlet olarak tarih sahnesine çıkan Urartu Krallığı, bölge açısındandüşünüldüğünde, siyasi yapısı, mimarisi ve yerleşme anlayışıyla sıra dışı geliş-melere neden olmuştur. Demir teknolojisini kullanmadaki ustalıkları günde-lik yaşam ve devletleşme süreçlerindeki itici güçleri son derece dikkat çekicidir.Kayaya biçim vermek ve bunu mimarinin önemli bir unsuru olarak kullanma-daki becerilerinden, maden işleme sanatlarına uzanan geniş yelpazede sadeceUrartu'ya özgü ve bölgede onunla başlayan yenilikler şaşırtıcı bir şekilde yineUrartu'nun yıkılışıyla süreç içinde ortadan kalkmıştır.

Urartu kadınına ilişkin bilgileri yazılı belgeler ve arkeolojik bulgulardan öğ-reniriz. Aslında Urartu' da sosyal yaşam veya kişilerin yaşamlarına ait bilgi verenyazıt yoktur. Yazıt ve kitabeler, kralın faaliyet ve politikalarını anlatan, güçlübir iktidar diline sahip metinlerden oluşur. Devletin; krallığın ve tabii ki kralınresmi dilini yansıtan bu yazıtların birkaçındaysa ayrıntılar içinden kadının ko-numunu veya kadına ilişkin birkaç noktayı aydınlatmak mümkündür.

Örnek verirsek, Menua Kanalı olarak adlandırılan Urartu sulama kanalınınçeşitli noktalarında kanala dair inşa yazıtları vardır. Kanalın Kadembastı mev-kiinde kanal destek duvarının önünde bağımsız bir kaya üzerinde bir yazıt yeralmaktadır. 4 satır olan yazıt iki kez tekrar edilmiştir.

246

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

Bu bağ Minua'nın kızı (karısı) Tariria'nın(dır)' Adı Taririahinili(dir) (Payne2006: 81).

Diğer ı. binyıl Yakındoğu toplumlarında olduğu gibi, Urartu' da da bağcılıkveya botanik bahçeleri gibi özel olarak düzenlenmiş krali bahçeler bulunmak-taydı. Bugün yazıtın bulunduğu yer, Van Gölü'ne doğru açılan yarım daire bi-çimli, yine bağlarıyla ünlü bir yerdir. Ve Menua karısı veya kızı Tariria için birbağ yapmıştır.

II. Rusa döneminin görkemli kentlerinden biri olan Ayanis'te bulunmuş vebir yelpaze sapı olduğu düşünülen objenin üzerindeyse, Kraliçe Kakuli adınarastlarız (Çilingiroğlu 2011: 1055-1068). Urartu'nun Ermenistan'daki krali ken-ti Karmir-Blur'da Erimena'ya ait bir kil tablet üzerinde şu ifadeler yer almıştır.

"Tek kızım Muidai'yi, ekmekçiye sarayda eş olsun diye uermiştim. Şimdi kral, onuekmekçiAluani'ye geri verdi" ... (Payne 2006: 307)

Bunların yanında gerek Asur gerekse Urartu sefer yazıtlarında, esir olarak veyaganimet olarak çok sayıda kadın verildiği anlaşılmaktadır (payne 2006). Anla-şılan o ki bazen ele geçirilen kadın tutsaklar, başarılarının ödülü olarak savaş-çılara verilmiştir.

Yakındoğu'nun diğer çağdaş toplumlarında olduğu gibi Urartu saraylarındada haremin bulunduğu anlaşılmaktadır (Çavuşoğlu, et aL. 2010). Menua döne-mine ait bir yazıtta Menua, Başkent Tuşpa'nın haremine en çok kadın kazandı-ran kralolarak kendini övmektedir.

Tanrı Haldi'nin kudretiyle Işpuini oğlu Minua der ki: Tuşpa Şehri'nin haremine(?) bu kadar çok kadın götürebilen bir kral varsa, gerçekten (o kral) Işpuini oğluMinua' dır... (Payne 2006: 65)

Ayrıca II. Rusa dönemine ait Toprakkale' de bulunmuş olan ve sarayda görevlikişilerin unvanlarıyla sayılarının yazılmış olduğu bir kil tabletin ön yüzünde,3.784 haremağası ibaresi geçer. Arka yüzündeyse aynı unvanın karşılığı olarak108 kişi belirtilir. Ancak söz konusu sayının oldukça abartılı olması, doğru oku-nup okunmadığı noktasında şüphe uyandırmaktadır (Payne 2006: 299; Çavu-şoğlu, et al. 2010).

Urartularda ince ve üzerlerinde daha çok ziyafet sahneleri bulunan kemer-lerin, işlenen konularda kadının öne çıkması ve zarafetlerinden ötürü kadınlaraait oldukları akla geliyor. Kemerler üzerinde ana sahnede arkalıklı bir tahttaoturan kadın figürü karşısında olasılıkla ona sunu yapan ayakta bir kadın figürü

247

Anadolu'da Kadın

Fig. 1. Kemer üzerinde iki şerit halinde düzenlenmiş kompozisyonda olasılıkla bir düğünlziyafet sahnesiresmedilmiştir (Kellner 1991b: Taf.70-71/282).

vardır. Kadınlar bileklere kadar uzanan bezemeli bir tunik giyerler ve başlarıüzerinden bellerinin altına kadar bir başörtüsü uzanır. Gerek tek parça elbise,gerekse başörtüsü geometrik desenlerle bezelidir. Tahtta oturan olasılıkla tanrı-çayı temsil etmektedir ve elinde bir dal tutmaktadır. Karşısında ayakta duran ve"dua eder pozisyonda" bir kadın bulunur. Bu sahne özellikle kadının betimlen-diği kompozisyonlarda standart olarak uygulanmıştır.

Özellikle kemerler üzerinde birden çok tekrarlanan söz konusu ana sahne-nin öncesinde ve sonrasındaysa hediye, yiyecek-içecek taşıyan olasılıkla hizmetlikadın figürleri yer alır. Aynı figürler bazı sahnelerde dans eder veya çalgı çalar-lar veya akrabatik hareketler yaparlar.

Buluntu yeri bilinmemekle birlikte, boyut, sahne ve üslup açısından Urartukemeri olduğu çok açık olan bir örnek, belki de bize Urartu kadını hakkında ençok bilgiyi vermektedir (Fig. 1) (Kellner 1991a). Uzunluğu 79,2 cm, genişliğiyseyaklaşık 7 cm olan kemer üzerinde tanımlanabilen figürlerin neredeyse tamamıkadınlardan, kadınların oluşturduğu kompozisyonlardan oluşur. Kemer yatayolarak bölünmüş iki panelden ibarettir. Bazen birbirini tekrar eden sahneler,"naratif", yani öyküleyici bir üslupta ele alınır ve de olasılıkla bir düğün mera-simi anlatılır:

Sol alt sıranın başında iki kadın figürü ne olduğu anlaşilmayan ama ola-sılıkla toz silkeler gibi bir iş, belki de bir temizlik işiyle uğraşmaktadırlar. De-vam eden sahnede dokuz kadın ellerinde olasılıkla gelinin çeyizini veya hediyeedilecek eşyaları taşımaktadırlar. Daha sonra iki kadın muhtemelen bir yatakörtüsünü örtmekte, yani yatağı hazırlamaktadırlar. İzleyen sahnede yine sunutaşıyan iki kadın ve sonra dokuma yapan iki kadın gösterilir. Buraya kadar tasviredilen ve başları açık figürlere karşın burada dokuma işiyle uğraşan kadınlarınbaşı kapalıdır. Aslında Yakındoğu'nun diğer toplumlarında da uygulanan birstandart söz konusudur. Sarayda veya aristokrat ve soyluların hanelerinde hiz-met eden kadınlar başı açık biçimde betimlenir. Tanrıça, Kral eşleri veya aris-tokrat eşleriyse genellikle başlarından bazen bel altına kadar inen, bazen önde

248

ii Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

kemer kısmında birleştirilen bir başörtüsü kullanırlar. Burada söz konusu sunutaşıyan veya dans eden veya çalgı çalan kadın olarak tanımladığımız figürlerinsarayda çalışan hadım ve hadımağalarını da temsil ettiğini öne süren görüşlermevcuttur. Kemerdeki sahneye geri dönersek, dokuma işini yapan kadınlardansonra yine sunu taşıyan iki kadın vardır, onu izleyen sahnede olasılıkla bir te-pelik veya gölgelik taşıyan iki kadın ve tepeliğin altındaysa başörtülü olasılıklagelini tasvir eden bir figür yer alır. Burada da bir ritüel betimlenmiş olmasıkuvvetle muhtemeldir. Devam eden sahnede sunu taşıyan, çalgı çalan, akrobasiyapan, dans eden figürlerden oluşan bir sahne yer alır. Sonraki sahne yine yaygınolarak görülen bir kompozisyondur: Arkalıklı bir tahtta oturmuş başörtülü birkadın önünde üçayaklı bir sehpa ve üzerinde yarım ay şeklinde ekmek ... Bundansonra özellikle 7. yüzyıl Urartu merkezlerinde tapınak avlularında ve depolardasıklıkla karşılaşılan açıkağızlı, yüksek boyunlu, şişkin karınlı iri bir kabın ikiyanında birer kadın resmedilmiştir. Bira veya şarap kullanılarak bir sunu işle-mi gerçekleştirilmektedir. Bundan sonraki sahneler, önceki sahneleri tekrarlarniteliktedir. Dans eden kadınlar, yine yatak sahnesi, sunu getiren kadınlar ensonda yedi kuleli bir Urartu kenti tasviriyle kompozisyon son bulur. Kemerin üstbölümünde de hemen hemen aynı sahneler kimi ufak değişikliklerle tekrarlanır.

Kemer üzerindeki sahnelerin konusu büyük olasılıkla bir düğün betimidir.Sahnenin başında ve sonunda çok burçlu krali bir yapının betimlenmesi, bu ey-

i ~~~ .

Fig. 2. Öküzlerin çektiği iki tekerlekli araba, sunu yapan kadınlar ile değişik müzik aletleri çalankadınların betimlendiği bu kemer parçasında olasılıkla yine bir düğün merasimilziyafet sahnesibetimlenmiştir (Anlağan 1998: çiz.l-Z).

249

Anadolu'da Kadın

Fig. 3. Kanatlı karışık yaratıkların da betimlendiği bu kemer parçası üzerinde ana sahneyi yine arkalıklıtahta oturmuş bir tanrıça veya kadın fıgürü ve sunu yapan kadınlar oluşturur (Kellner ı991b: Taf.66-67/256).

lemin krali bir kentte veya iki krali kent arasında yapılmış olduğunu gösterir.Bu noktada tasvir edilen gelinin ve bunun yanında kemer sahibinin saraya veyakraliyet ailesine mensup olma olasılığı yüksektir.

Gelin çeyizini taşıyan süslü at arabaları, ziyafet sahneleri, çalgıcı ve oyuncular,konu edilen olayın ihtişamını sergilerler (Fig. 2). Bu açıdan Urartu'da elit tabaka-nın veya kraliyet düğünlerinin oldukça hareketli geçtiği anlaşılmaktadır. Söz ko-nusu sahnelerde erkeklere veya tanrıçalara özgü betimlerin olmamasıysa ilginçtir.

Başka bir kemer parçası üzerindeyse sahneler tek bir panelde işlenmiştir(Kellner 1991a; Merhav 1991a; Kellner 1991b). Kompozisyonlar dikey hatlarlabirbirinden ayrılmıştır. Panolar içinde birbirine karşı duran/yürüyen karışık,kanatlı yaratıklar yer alır. Diğer sahneler yine sunu yapan, armağan taşıyan

kadınlardan oluşur. Arkalıklı birtahtta oturmuş "tanrıça" veya kra-liçe, yine geometrik desenli elbise-sini giymiştir (Fig. 4). İki elindebirer kadeh tutmaktadır. Önün-deki hayvan ayaklı masa üzerin-de, ziyafet sahnesi betimlerindesıklıkla karşılaştığımız yiyecek veiçecekler bulunur. Masanın karşı-sında, sunuda bulunan kadın veyahadım görevliler, tahtın arkasın-da elinde yelpaze tutan başka birgörevli yer alır. Önceki kemer ör-neğindekinin aksine -düğün töre-nini çağrıştıran betimlerden çok-belli ki içinde mitolojik öğelerinde bulunduğu bir kült uygulamasıifade edilmiştir.

Fig. 4. Toprakkale'den Altın Madalyon(Kellner ı991b: ı64, fıg. ı)

250

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

Özellikle tahtta oturan tanrıça veya kadınla karşısında ayakta durur pozisyondabetimlenen kadının kimliğini belirleyecek -tanrı ikonografisi göz önüne alındı-ğında- herhangi bir standart yoktur (Çevik 2012) (Merhav 1991a; Merhav 1991b).Urartu'nun ikinci başkenti olarak kabul edilen ancak bu konuda herhangi bir arke-olojik kanıtın olmadığı II. Rusa dönemi kenti Toprakkale' de bulunmuş gümüş ma-dalyonlarda da aynı sahne işlenmiştir (Fig. 4-5) (Merhav 1991a; Kellner 1991b). Bu-rada oldukça görkemli görünen bir tahttabir kadın/tanrıça oturur; bazı yorumlaragöre bu tanrıça, baştanrı Haldi'nin eşitanrıça Arubani' dir. Kolye ucu olarak ta-nımlanan bir diğer örnekteyse yine birtaht üzerinde oturan kadın/tanrıça, her ikiyanında dua eder pozisyonda birer kadınlabetimlenmiştir (Fig. 6). Figürler arasındagüneş sembolü yer alır.

Urartu coğrafyasında sıklıkla rast-lanan ve olasılıkla kemer parçalarınınyeniden işlenerek oluşturulduğu anlaşı-lan "Tunç Adak Levhaları" üzerinde ço-ğunlukla tanrı tasvirleri yer alır (Kellner1991c) (Fig. 7). Söz konusu tasvirlerde tan-rı betimi genellikle standarttır. Bir hay-van üzerinde ayakta durur pozisyonda yeralan tanrı, elinde genellikle bir silah tutar,ayrıca bir yayı vardır. Diğer elini dirsektenkırarak hafifçe öne doğru uzatmıştır. Kısabir etek üzerinde bileklere kadar uzananbir tunik giyer. Elbise kenarları püsküllüveya işlemelidir, yine elbisenin desenli birkumaştan yapıldığı görülür. Tanrının da-ima boynuzlu bir başlığı vardır. Bir örnek

i~,li

Fig. 5. Toprakkale'den Gümüş Pektoral(Göğüslük) (Keliner 1991b: 164, fıg. 1)

Fig. 6. Gümüş Kolye Ucu(Merhav 1991a: 175, fıg. 1)

251

Anadolu'da Kadın

Fig. 7. Giyimli definesi olarakadlandırılan buluntu grubu tunç"adak levhaları"ndan oluşur. Urartukemerlerinin parçalar halindekesilmesi ve yeniden işlenmesiyleoluşturulan bu levhalar üzerindedaha çok figüratif sahneler yeralır. Bu örnekte aslan üzerindebetimlenmiş tanrının karşısında,dua eder pozisyonda bir kadınbetirnlenmiştir (Merhav 199Ia:fig.I7).

işlediğimiz konu bakımından dikkat çekicidir: Adak levhası üzerindeki tanrı beti-minin karşısında ellerini yukarı kaldırmiş "dua eder pozisyonda" bir kadın figürüyer alır. Benzer örneklerde olduğu gibi uzunca geometrik desenli bir tunik giymişkadının başı, ayrı, yatay desenli, bel altına kadar inen bir örtüyle kapatılmıştır. Ka-dının önünde yer alan keçi olasılıkla kurban edilen hayvanı betimlemektedir.

Bu sahnelerin paralelleri Yeni Asur ve Yeni Babil Dönemi silindir mühür-lerde de görülür. Yine İslahiye-Zincirli' de bulunan aynı döneme ait bir bronzmadalyonda aslan üzerinde betimlenen tanrıça İstar'ın (?) karşısında dua ederpozisyonda bir kadın (?) betimi yer alır (Fig. 8). Bu örnekler geniş bir coğraf-yada kullanılan geleneksel bir betim anlayışını yansıtır (Merhav 1991a). Urartuörneklerinde dua edilenin tanrı olarak tanımlandığını belirtmek gerekir.

Arubani'ye atfedilen bir tunç heykelcikse Urartu'nun nadir örneklerindendir(Fig. 9). Van-Derebey'de bulunduğu rapor edilen ve bugün Erivan Müzesi'ndebulunan tunç heykelcikte yine elit tabakadan olduğu anlaşılan bir kadın veyatanrıça betimlerımiştir. Burada da ayak bileklerine kadar uzanan bezemeli birelbise giymiştir. Başörtülü olarak gösterilmiş figürün boynunda üç sıra halindedüzenlenmiş boncuk kolye ve başı hayvan biçimli bir elbise iğnesi dikkat çeki-cidir (Zahlhaas 1991).

252

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

Fig. 8. Zincirli'de bulunmuş olanbronz bir madalyon üzerindekisahne, Urartu'da sıklıklakarşılaştığımız örneklerle dikkatçekici bir benzerlik gösterir. Buradaaslan üzerinde ayakta duran figür,tanrıça İstar olarak tanımlanmıştır.Urartu örneklerinin aksine dua ederpozisyondaki kadının başı açıktır(Merhav 1991a: 175, fig. 12).

Urartu panteonu hakkında önemli bilgi edindiğimiz Meherkapı Yazıtı'ndabaştanrı Haldi olarak belirtilir. Tanrı Teişeba ve Tanrı Şivini onu izler. Urartu' datanrı tasvirleri genellikle bir hayvan ve karışık bir yaratık üzerinde, boynuz-lu başlıklarıyla ayrıt edilirler. Haldi genellikle aslan üzerinde betimlenmiştir,bazı örneklerde alev saçan silahlar kullanır. Teişeba genellikle boğa üzerindegösterilir, Yakındoğu' daki diğer örneklerinde olduğu gibi elinde şimşek demet-lerini tutar. Şivini ise geleneksel olarak güneş kursuyla betimlenir. Urartu' da ilküç tanrı dışında tanrıların kimliklerini belirleyen "atribüleri," simgeleri yoktur.Ancak tanrıçalarda durum daha karışıktır. Erkek tanrıların sahip olduğu genelkimlik belirtilerinin hiçbiri bulunmaz (Çevik 2012).

Urartu tanrı ve tanrıçalarının listesi ve bunlara kurban edilecek hayvan sa-yılarının belirtildiği Meherkapı Yazıtı'nda Urartu tanrıçalarının adları da ka-yıtlıdır. İlk üç tanrının (Haldi, Teişeba, Şivini) eşleri olarak yorumlanan ilk üçtanrıça; Arubaini, Huba ve Tuşpu olarak sıralanır.

Tanrıça Arubaini'ye 1inek ve bir koyun, tanrıça Huba'ya 1inek 1koyun; tanrıçaTuşpu'ya 1 inek ve 1 koyun ... (Payne 2006: 45)

253

Fig. 9. Van/Derebey'de bulunmuşolan tunç heykelcik çizimi, ErivanTarih Müzesi.

Anadolu'da Kadın

Devam eden listede yer alan tanrıçalara kurbanedilecek hayvanların sayısı ve niteliği giderekazalır.

Geç Hitit merkezlerinde özellikle Maraşstellerinde ziyafet sahnelerinin kabartma olaraktaş levhalara işlendiğini daha önce belirtmiştik.İlginçtir, Geç Hititlerde yontu olarak işlenen ko-nular, Urartu' da bronz kemer ve madalyonlardakarşımıza çıkar (Fig. 10). Aslında benzer sahnelerYeni Asur Dönemi'nin kimi kentlerindeki saray-larda yine taş kabartma levhalar olarak bulunmuş-tur. Gerek Asur gerekse Geç Hitit örneklerindekonu edilen, yönetici/elit tabakayla ilişkili şahıs-lardır. Urartu' da da ziyafet sahnelerinin işlendiğiörnekler bu kapsamda değerlendirilebilir. Ancakdua pozisyonunda betimlenmiş kadın figürlerininkarşısında tahta oturmuş kadın figürlerin tanrıçayıbetimlemesi daha olası görülmektedir.

Kemerler ve madalyonlarla tunç levhalar üze-rindeki tasvirlerden hareketle Urartu kadınınıngiyim kuşamına, gündelik yaşamına ve sosyal sta-tüsüne değin çeşitli çıkarırnlar yapılabilir. Önce-likle Urartu' da kamusal yaşamda kadının olmadığısöylenebilir. Betimlenen kadınlar ya tanrıçadır yada aristokrasidendir. Söz konusu betimler ve kom-pozisyonlar ya dini içerikli ya mitolojik ya da kiılt-sel uygulamalardır. Urartu saraylı kadını ve tanrı-çasının da dişil noktada Asur ve Kuzey Suriye veyaFrig örnekleriyle kıyaslandığında oldukça pasif du-rumda kaldığını görürüz. Yakındoğu'nun çağdaşdiğer toplumlarında izleyebildiğimiz tanrıçalaraözgü tasvir ve kültler, en azından kamusal alandaUrartu' da bulunmaz. Ana tanrıça betimleri, Me-zopotamya/Doğu Akdeniz coğrafyasında oldukçayaygın olan İstar kültü ve bununla ilişkili kabart-ma ve figürinler de yoktur. Yine Urartu' da kadınıncinsel kimliğini belirten tasvirlerden uzak durul-duğu önemli bir ayrıntı olarak karşımıza çıkar.

254

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

Fig. 10. Kadınlara ait olduğu düşünülen bronz kemerlerde ana temayı, tahtta oturan tanrıça veya kadınfıgürü oluşturur (Keliner 1991a: taf. 70, 279).

Frigler

Frig kadını üzerine maddi kültür kalıntılarının en çarpıcı örneklerini KayaAnıtları, Ana Tanrıça yontuları oluşturur (Berndt 2006a). İnsan biçimli olaraktasvir edilen tek tanrı/tanrıça adı, Frigce anne anlamına gelen "matar" yine" dağ"anlamına gelen Kibele ismidir (Işık 2006; 2007; Roller 2007). Kabartma, yon-tu ve figürinlerde tanrıça yüksek, birkaç kattan oluşan başlığıyla dikkat çeker.Birkaç bölümden oluşan başlık "pholos" biçimlidir. Çoğunlukla ayak bileklerinekadar uzanan entari, dikey ve yatay uygulanan desenlerle bezelidir. Başlıktançıkan örtü arkadan bileklere kadar indirilmiştir. Bazı uygulamalarda söz konusuörtünün belden aşağıya uzanan kısmı, uçlardan yukarı kaldırılarak önde kemerveya kuşak içine yerleştirilmiştir. Elinde yine tanrısallığının sembolü olan bazınesneler tutar. Bunlar içki kabı veya kase, kuş veya nar olması muhtemel küreselbiçimli nesnelerden oluşur.

Boğazköy örneğinde tanrıça her iki yanında birer erkek çocuk figürü iletemsil edilir. Çocuklardan biri çifte flüt, diğeriyse lir çalmaktadır (Roller 2007;Genz 2006) (Fig. 11).

Kibele, dağların hakimi, dağların anası imajını da taşır. Yüksek kayalaraoyulan anıtsal cephelerde, olasılıkla Frig dönemi evlerini temsil eden bir cep-hede, kapı olma olasılığı yüksek bir niş içinde resmedilir. Kimi zaman aslangibi koruyucu hayvanları, kimi zamansa her iki yanında çalgıcı çocuklarla tasviredilmiştir.

Kibele anıtları kuşkusuz Frig dönemi kadınının bir yansımasıdır. Yaşadıkla-rı coğrafya gereği geçim kaynakları daha çok tarımsal üretime bağlı olduğundanana tanrıça kültü ve bunun 1. binyıla yansıması olan Kibele kültünün varlığınıkoruması çok şaşırtıcı değildir. Tarım toplumlarında kadının toplumsal statüsü

255

Fıg. ıı. Boğazköy- Büyükkale'de bulunmuşolan Ana Tanrıça Kibele heykeli. AnadoluMedeniyetleri Müzesi.

Anadolu'da Kadın

Fig. 12. Ankara/Bahçelievler Kibele Kabartması.Anadolu Medeniyetleri Müzesi.

belki beklenen düzeyde değildir ancak, üretim sürecinde önemli görevler üstlen-diği kuşkusuzdur. Frig kadınının üretim zincirindeki önemli bir halka olduğuama sosyal statü noktasında hak ettiği yerde olmadığı anlaşılır. Bunun yanın-da doğurganlığından dolayı, kutsallığı ve toplumsal önemini korumaya devameder.

Diğer yandan Kibele figürlerini Ana Tanrıça inanışının bir devamı olarakalgıladığımızda karşımıza oldukça farklı bir Ana Tanrıça imajı çıkar. Daha ön-celeri pişmiş toprak figürünler, taştan oldukça stilize idoller ve alçak kabart-

256

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

ma biçiminde gördüğümüz AnaTanrıça betimleri Frig dünya-sında daha anıtsal bir görünümekavuşur. Görkemli kaya anıtla-rındaki, nişlerdeki Kibele ka-bartmalarıyla Kibele heykelleribu yeni imaj ın ürünüdür. Böyle-likle Ana Tanrıça inancının dahakamusal/resmi bir unvan kazan-dığı anlaşılır. Aynı durum Lidyave çağdaş İyon kent devletlerindefarklı isimler almakla birlikte de-vam eder (Fig. 12-13).

Ana Tanrıça inancının tarih-sel seyrine baktığımızda Frigle-rin alışılmışın dışında bir sürecetanıklık ettikleri anlaşılır. Dahaönce belirttiğimiz gibi Ana Tan-rıça inancıyla, kadının toplumsalrolü üzerinde doğrudan bir bağ-lantının olduğu kimi karşı görüş-lere rağmen genellikle kabul edi-lir. Mezopotamya, özellikle 4. ve 3. binde, erkeğin denetimindeki ticaretin vetarıma dayalı üretimin artmasıyla toplumsal cinsiyet ve doğalolarak toplumsaliktidarda eril tanrıların iktidarlarının daha açık bir şekilde kabul gördüğü birsürece girer (Berktay 1996). Tanrısal hiyerarşinin değişimiyle, toplumsal mül-kiyet ve üretim biçimi arasında doğrudan bir bağlantının varlığı kuşkusuzdur.Toprak Ana inancında, kadının doğurganlığı kutsallaştırılırken artık göksel kö-kenli eril tanrılar daima baştanrı olarak kabul görmeye başlar. Bu süreçte kadı-nın, doğurganlığından çok, erkeğin döllemesinin, tohum bırakmasının, yaşam-sal faktör olarak ön plana çıkarıldığı anlaşılır (Berktay 1996). Kadının gelişensüreçte yaratıcı statüsü elinden alınır, çünkü o artık taşıyıcıdır. Kadın tanrılar,tanrı listelerinden silinmeye başlar veya son sıralarda yer alırlar. Peki acaba MÖı. binyılda keskinleşen bu toplumsal ve dinsel dönüşümde aynı kültür çevresin-den beslenen Friglerde neden farklı bir inanç biçimi oluşmuştur?

Kibele yontularının anıtsallığı ve bu süreçte oluşan kamusallığı ve de Kibele-kadın koşutluğu göz önüne alındığında, Frig dünyasında kadının çağdaş diğerAnadolu toplumlarına nazaran daha aktif bir toplumsal roloynadığını söyleye-

Fig. 13. Aslantaş Kaya Anıtı, Göynüş Vadisi. Ayakuçlarıüzerinde yükselmiş iki aslanın arasında, kaya adasınıngirişi ve üzerinde olasılıkla Kibele kabartması yer alır.

Kibele'nin koruyucu aslanlarının ayakuçlarında iki küçükaslan kabartması daha bulunmaktadır.

257

Anadolu'da Kadın

Fig. 14. Bayındır-Elmalı (D) Tümülüsü'ndebulunmuş olan fildişi heykelcik Kibeletasvirlerinin bir diğer örneği. Çocuklarındanbirini elinden tutan "Ana" bir diğerini de omzundataşıyor. Antalya Müzesi

biliriz. Geçmişten Friglerin oluşumu-na kadar ve hatta daha sonrasında bileYakındoğu toplumlarında, en azındankadın özellikleri taşıyan bir simgeninmimari öğe, kabartma vb. noktasındabu denli anıtsal betimlenmediği birgerçektir. Asur, Urartu,Geç Hitit veK. Suriye krallıklarında, kabartma killevhalar, tunç ve pişmiş toprak figü-rinler ve bazen ortostlarda alçak ka-bartma olarak, bazen de kemer, tunçmadalyon vb. kişisel takılarda tanrıçabetimlenir evet ama Frig dünyasındakiKibele/Ana Tanrıça betimleri oldukçagörkemli kaya anıtlarında, kabartma-larda kendini gösterir. Bu da daha öncebelirttiğimiz üzere söz konusu kültünbir "devlet" ideolojisi çerçevesinde ko-runduğunun ve topluma sunulduğununişaretidir (Fig. 14).

Peki söz konusu Kibele inancı, kayaanıtları ve yontuları toplumsal yaşam-daki kadının rolünü ne kadar yansıt-maktadır? Plastik sanatlarda anlatılanöyküler, mitoloji, toplum hayatınındoğrudan yansımaları değildir elbetteama onların dünyanın oluşumu, tanrı-ları, ataları ve doğal çevreleriyle arala-rındaki ilişkiyi tanımlamamızı sağlar.Elbette ve hiç şüphesiz bu ilişkinin yo-rumlanması -yanlış noktalara yönlen-dirme olasılığı olmakla birlikte- eskiinsana dair temel bilgi kaynaklarındanbiridir.

Burada Kibele'nin köken sorunu-na da değinmekte yarar vardır (Rol-ler 1994). Bilindiği üzere, NeolitikDönem' de Anadolu' da yaygın olarak

258

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

kabul gören Ana Tanrıça inanışı, gele-neksel Anadolu kültürünün bir devamıolarak görülür. Bu aşamada özellikleHitit dönemi Kubaba'sı ile de sürekli-liği vurgulanır. Buna karşın özellikleHitit dönemi Ana Tanrıça kültünütemsil ettiği düşünülen Kubaba'nıngerek dilbilimsel gerekse tasvir sanat-larındaki tanımının, Kibele tanımıveya imajından belirgin biçimde ay-rıştığı da üzerinde önemle durulmasıgereken bir unsurdur.

Lidya'nın Kadınları

Coğrafi konumları nedeniyle Lidya-lılar, hem Doğulu hem de daha çokBatılı bir karakter taşırlar. Bununyanında özellikle İyon uygarlıklarınaAnadolulu birçok öğeyi taşımışlardır.Lidya kadınıyla ilgili, özellikle antikkaynaklar konusunda daha şanslıyız,Herodotos, Aristophanes gibi yazarla-rın eserlerinde, satır aralarında Lidyakadınının sosyal yaşamına dair ayrı n- Gordion'da bulunmuş Kibele kabartması.

tıları bulmak mümkündür. Gordion Müzesi

Lidya ve başkent Sardes, Yakındo-ğu'nun önemli metropolleri arasında ön plana çıkar. Antik kaynaklar, arkeolo-jik veriler, ticaretin ve ekonomik potansiyelin oldukça güçlü olduğunu gösterir.Kozmetik endüstrisi, altın, çanak çömlek ve dokuma üretimi kentte işbölümüve meslek gruplarının oluşmasına da neden olmuştur. Baktığımızda bu konu-da Lidya kadınının sosyal hayatın, üretim ilişkilerinin içinde etkin olarak yeraldığını görürüz. En azından çağdaşlarina göre durum bunu gösterir. ÖrneğinHerodotos, Alyattes'in tümülüs biçimli mezarının üzerinde yer alan yazıtta, tü-mülüs yapımına katkı sağlayanlar arasında hayat kadınlarının birinci sırada yeraldığını belirtir.

259

Anadolu'daKadın

... küçük esnafın, el işçilerinin ve aşk satıcısı küçük kızların topladıkları paralarlayükseltilmiş bu anıt ... (Herodotos 1/93) .... beş tane taş blok vardı, üzerlerine kazılı olanyazıtlarda, buna katılan her mes-lek dalının ne kadar verdiği yazılıydı, bu rakamlara göre en çoğunu bu küçük kız-cağızlar vermiş oluyorlardı (Herodotos 1193).

Herodotos'un devam eden cümlelerde söyledikleriyse oldukça ilginç ve bir o ka-dar da sıra dışıdır:

Şunu da belirteyim, Lidyalı halk kızlarının hepsi de, kocaya varıncaya kadar ken-dilerini satarlar, çeyizlerini bu zanaatla yaparlar, zaten kocaları bile bu kızlarıancak kızın kendi isteğiyleyanlarında tutabilirler ... (Herodotos 1/94).

Herodotos'un betimlediği Lidyalı kadın profilinin gerçekliğine, Herodotos'unzaman zaman kullandığı abartılı üslubun bir yansıması olarak bakılması yerindebir yaklaşımdır kanımızca. Zira aynı Herodotos, Lidya Krallığı'nda yönetiminKandaules'ten Gyges'e geçme olayını, Kandaules'in karısının, Gyges'e çıplak gö-rünmüş olmanın utancından kaynaklanan öfkenin sonucuna bağlar. Kandauleskarısının ölçüsüz güzelliğini görmesi için askerleri arasında en çok beğendiğiGyges'i seçer. Çünkü karısının dünyanın en güzel kadını olduğunu iddia eder vebunu bir şekilde kanıtlamak ister. Gyges bu teklifi başlangıçta kabul etmez venedenini de şöyle öne sürer.

... Bir kadın üstünü çıkardı mı utancından da soyunmuş olur. İnsanoğlunun namuskurallarını bulmasından bu yana çok zaman geçmiştir, bunlardan öğrenilmesi ge-reken bir tanesi de, "yalnız senin olana bak "tı. Bütün kadınlar arasında en güzelolanın seninkisi olduğuna inanıyorum ve yalvarırım benden bu kadar ağır suç işle-memi isteme (Herodotos 118).

Ancak hikayenin devamında Kandaules'in Gyges'i ikna ettiği ve Gyges'in giz-lice Kandaules'in karısını çıplak olarak gördüğü anlatılır. Ama bunun bedeliniKandaules'in oldukça ağır ödediği anlaşılmaktadır.

... Bu işin kocasının başının altından çıktığını sezinlediği için hiç ses etmedi,utancından açılan yaranın farkına uarmamış göründü, ama bunu Kandaules'eödetmeyi koydu aklına. Zira Lidyalılar da, hemen bütün Barbarlarda olduğugibi, çıplak görünmek büyük ayıp sayılır, hatta erkekler için bile (Herodotos1/10).

Sonunda kraliçe harekete geçer ve Gyges'i çağırtıp ona iki seçenek sunar.

260

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

... Senin için iki yol var Gyges ... Ya Kandaules'i öldür, beni de Lidya Krallığı'nıda al, ya da Kandaules'e hoş görüneyim diye, görmemen gereken şeylere bir dahagözlerini kaldırmaman için, hemen şimdi ölmeye hazır ol. Evet, ikinizden birinizgeberecek, ya seni bu suçu işlemeye zorlamış olan o, ya da beni çıplak görmekle edepdışına çıkmış olan sen ... (Herodoros 1/11)

Hikayenin sonunda Gyges kaçınılmaz olarak birinci yolu seçer ve Kandaules'iöldürüp, karısına ve tabii Lidya Krallığı'na sahip olur.

Lidyalıların arkeolojik verilerini yorumlamak için, duvar resimleri, figürin vetakılara bakmamız gerekir. Burada dikkat çekilmesi gereken noktalardan biriözelikle sus eşyası yapımı ve kozmetik üretimindeki başarılarıdır (Meriçboy2010). Kadınla ilintili üretimlerindeki ileri düzey, kadının sosyal statüsü ve eko-nomideki yeri hakkında da önemli bir noktaya işaret eder.

Ege Dünyası'nda kadının toplumsal konumu ekseninde düşünüldüğünde,sahip oldukları statü çeşitliliği dikkat çeker. Aristokrat sınıftaki kadınların ko-numları daha belirgindir. Diğer taraftan bu toplumların ekonomik yaşamların-da ticaretin önemli bir yer tutması, nispeten daha canlı bir gündelik yaşamınolmasını sağlamıştır. Farklı bölgelerden gelen tüccar, zanaatkar, paralı askervb. mesleklerden insanlara hizmet sunan çeşitli sektörlerde kadınların çalışıyorolması, kadının toplum içerisindeki statülerinin çeşitlilik kazanmasına nedenolmuştur.

Çoktanrılı bir inanç sisteminin benimsendiği Lidya toplumunda komşula-rı Friglerde olduğu gibi Kibele kültü kabul görmüştür, hatta adına bir tapınakveya kutsal alan yapılmıştır. Kibele Friglerde olduğu gibi kadın biçiminde veçoğunlukla aslanlarıyla betimlerımiştir (Greenwalt 2010). Sardes'te bir Kibeletapınağının bulunduğunu ve Perslere karşı ayaklanan Yunanlılar tarafından butapınak veya kutsal alanın yakıldığını Herodotos anlatmaktadır .

... Sardes yanmıştı ve bu arada ülkenin tanrıçalarından Kybeba'nın tapınağı dayanmıştı, sonradan Persler bunu bütün Yunan tapınakfarını yakmak için bahaneolarak kullanmışlardır ... (Herodotos V:102)

Sardes'in kent surları dışında yer alan bazı arkeolojik veriler bu tapınağın varlı-ğının işareti sayılabilir (Greenwalt 2010; Cahili20l0).

MÖ 6. yüzyılın ortalarında Pers egemenliğine giren Lidya'da kendine özgüsanatsal karakteri görülse de, Pers-İran, Kuzey Suriye, Yunan ve yerel Anadoluüsluplarının bir arada uygulandığı daha eklektik bir yaklaşım ortaya çıkar. Bunoktada özellikle Lidyalıların anıtsal mezar yapılarından tümülüsler önemli ör-

261

Anadolu'da Kadın

nekler olarak karşımıza çıkar (Özgen 2010). Karun Hazinesi olarak adlandırılanbuluntu gruplarının ortaya çıkarıldığı Uşak-Güre'de yer alan Aktepe, Toptepe.Basmacı, İkiztepe, ve Kırkağaçta Harta Tümülüsleri Lidya kültürünün tanım-lanmasında önemli veriler sağlamışlardır. Örneğin Toptepe Tümülüsü'nde or-taya çıkarılan takıların zenginliği mezar sahibinin, yönetici aileye mensup birkadın olabileceğini akla getirir (Özgen 2006: 135). Aktepe Tümülüsü'ndeki du-var resimlerinde elinde zeytin veya ılgın ağacı tutmuş bir kadın figürü döneminkadın giyim kuşamı hakkında bize bilgi verir.

Lidya'nın coğrafi konumu da özellikle kadının sosyal statüsündeki farklı-lığın kaynağı olmalı, baktığımızda diğer ı. binyıl Anadolu toplumlarına görekadının sosyal statüsünü n daha yüksek olduğunu görürüz. Özellikle Doğu Ak-deniz Havzası'ndaki kıyı veya liman yerleşmelerinde ve bunların çevresindekiyakın veya ilişkili alanlarda daha açık toplumların geliştiği bir gerçektir. İnsan"sirkülasyonunun" yoğun olduğu yerleşmelerde, kadın, işgücü ve bireyolaraktoplumun içinde daha çok görülür. Bu etki giyim kuşamda, kullanılan takılarda,kadına ait mesleklerin çeşitliliğinde de göze çarpar.

Sonuç olarak Demir çağ Anadolusu'nda kadının sosyal konumunun, doğalolarak yaşadığı bölgenin toplumsal, siyasal ve kültürelolgularının gerçeklikleriçerçevesinde oluştuğu anlaşılmaktadır. Örneğin Urartu gibi dışa kapalı toplum-larda kadının sosyal konumu, özellikle Lidya gibi dışa açık coğrafyalarda yaşayantoplumlarla kıyaslandığında oldukça geriydi. Bugünkü arkeolojik bilgilerimizegöre Urartu'da çıplak bir tanrıça betimi veya bununla ilgili bir külte özgü bulun-tu ele geçmemiştir. Buna karşın Kuzey Suriye/Doğu Akdeniz toplumlarındakiİstar betimleri, Urartu kadını veya tanrıça betimlerinden oldukça radikal biçim-de ayrılır. Yine Friglerdeki Kibele kültü çerçevesinde üretilen heykel, kabartmave kaya anıtları Kibele'nin kadınsallığı da göz önüne alındığında Yakındoğu içinoldukça sıra dışıdır. Anıtsal cepheler içindeki nişlerde betimlenmiş Ana Tanrıçakabartmaları, heykelleri bir daha göze çarpmaz. Frig tanrıçası Kibele, Lidyakültüründe ve daha sonra da farklı isimlerle İyon kent devletlerinde ve Yunan/Roma uygarlıklarında varlığını korur. Tarihsel süreçte gerek Frigya' da gerekseBatı kültürlerinde "Ana" teması işlenir.

Demir Çağı'nda, merkezi devlet yapıları Yakındoğu siyasetinde, toplumunhemen hemen bütünü üzerinde denetim kurma surecini neredeyse tamamlamış-tır. Her ne kadar bazı alanlarda bölgesel bağımsız siyasi küçük birimler oluşsada, bağımsızlıklarını uzun sure devam ettirememişler veya merkezi devlet yapı-larının denetiminde uydu yerel siyasi sistemler olarak varlıklarını korumuşlardır.

Asur ve Urartu yazıtlarında sıklıkla karşımıza çıkan tehcir olayları dikkatçekicidir. Bu süreçte merkezi devlet yapıları fethettikleri bölgelerde veya prob-

262

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

lemli topluluklarda, işgücüne ihtiyaç duydukları noktada, gerçekleştirdikleriaskeri seferler sonucu yüz binlerce insanı göçe zorlamışlardır. Söz konusu toplunüfus aktarımlarına kadınların da dahil edildiğini bilmekteyiz. Merkezi krallıkbu yöntemle sorunlu bölgelere, sorun yaratmayacak toplulukları yerleştiriyordu.Ciddi bir asimilasyon programı yürütülmüş, bazen sadece bu insanlar için ku-rulmuş kentler oluşturulmuştur.

Aslında 1. binyıl, MÖ 4. binyılda oluşmaya başlayan ve kadının toplumsalkonumunu oldukça pasifize eden sürecin doruk noktasını oluşturur. Kadının .toplumsal rolü artık daha çok "ana" olarak sınırlandırılır. Kadının aile içindekikonumu, olasılıkla ev içi hizmet, çocuk bakımı ve bu çerçevede gelişen olaylar-la: ilişkiliydi. Yine bağ/bahçe tarımının yapıldığı bölgelerde üretim işleyişinekatılabilmekteydi. Dokumacılık ve bazen çömlekçilik kadınlara özgü belirginmesleklerdendi. Kamusal alanda gördüğümüz kadınsa ya tanrıça, ya kısmenaristokrat olmak üzere yönetici eşleri ya da zengin tüccar eşleridir. Kimi kemer-ler, kabartma ve figürinlerdeki kadın betimleri olasılıkla bu kadınlara aittir. Ge-leneksel aile yapılarına bakıldığında, geniş aile gruplarının varlığı olası görünür.Anne, baba ve erkek çocuklarla bunların eş ve çocuklarının ortak bir mekanıpaylaştıkları söylenebilir. Bugün Anadolu'nun birçok bölgesinde hala varlığınıkoruyan bu aile tiplerinde baş kadının, evdeki statüsü, ailedeki diğer kadınlar-dan yüksektir. Yine ailenin diğer erkeklerine karşı da görece bir üstünlüğü bu-lunur. Aile içi organizasyondan/işbölümünden hatta aile ekonomisinden sorum-ludur. Baş kadın, anne bu vasfını ölünceye kadar sürdürmekle beraber evin erkekreisinin kararıyla söz konusu yetkiler tamamen elinden alınabilir. Yani aile reisierkeğin belirlediği bir toplumsal konum ve ekonomik bir güç söz konusudur.

263

G~ıon

MldasKenti - ~~ffiGYA4

~" \.A N A D O L U

Anadolu'da Kadın

TRAKYA

5alwrya

Dorylalon e

liDYA~

5myrna • SardesK,Menderes

aMenderes

264

Ai ahöyük. .\.~~~-<<'• Maşathöyük_Hattuşa/B~

.Alişar ~

Kızılılmak lObaı) ,!

.~s:c - Gurgu.

-Scmol ~

Kargamiş

/ o 50'

-=

D . ç v , da Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidyaemır agın

Karmir Blur: Erebunl

Bit-Zamani

Harita: Rıza Gürler AKGÜN /2012

Dlde

iRAN

265

Tek Tanrılı Dinler Karıısında Kadın, Metis Yayınları, İstanbul, 1996.Phrygian Rock-Cut Sbrines, Boston: Leiden, 2006a."Kaya Anıtları Matar'ın Tapınakları" Karul, N. (ed.), ArkeoAtlas, sayı: 5,s. 36-39, 2006b."Sardeis Şehri/The City of Sardis", Cahill, N. (ed) Lidyalılar ve Dünya-ları/The Lydians and Their World, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık,İstanbul, s. 75-105, 2010."Ayanis: an Iron Age Site in the East", The Oxford Handbook of AncientAnatolia, (ed) S.R. Steadman ve G. Mcmahon, Oxford, s. 1055-1068,2011.Hitit Sanatı, Akbank Kültür ve Sanat Kitapları, İstanbul, 1992."Phryg Krallığı-Midas'ın Ülkesi", Karul, N. (ed.), ArkeoAtlas, sayı: 5, 43-52,2006.

Çavuşoğlu (R.)- Gökce (B.)-Işık (K.)"Urartu Krallığı'nda Harem", Colloquium Anatolicum IX, 2010."Urartu'da Kadınlar", İsmail Fazlıoğtu Armağanı, baskıda, 2012."Boğazköy: Terk Edilmeyen Kent", Karul, N. (ed.), ArkeoAtlas, sayı: 5, s.83-85, 2006."Lidya Tanrıları/The Gods ofLydia", Cahill, N. (ed.) Lidyalılarve Dün-yaları/The Lydians and Their World, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık,İstanbul, s. 233-246, 2010."Phryg Dini: Tektanrıça Matar Kubeleya", Karul, N. (ed.), ArkeoAtlas,sayı: 5, s. 47,2006."Karanlık Dönem'in Aydınlığı ve Frig Anadoluluğu Üzerine", Sivas, H -Sivas, T. (ed) Friglerin Gizemli Uygarlığı/The Mysterious Civilization of thePhrygians, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, s. 141-147,2007."Gurtelbleche aus Urartu", Prabistoriscbe Bronzefunde XII/3, Munih,1991a."Medallions and Pectorals", R. Merhav (ed), Urartu: A MetalworkingCenter in the First Millenium B. C.E, Jerusalem: Israel Museum, s. 164-70,1991b.

Bibliyografya

Berktay (F.)Berndt (S.-E.)Berndt (S.-E.)

Cahhill (N.)

Çilingiroğlu (A.)

Darg~ (M.)Devries (K.)

Çevik (Ö.)Genz (H.)

Greenewalt (C.H.)

Işık (F.)

Işık (F.)

Kellner (H. J.)

Kellner (H. J.)

Kellner (H. J.)

Loraux (N.)

Merhav (R.)

Merhav (R.)

Anadolu'da Kadın

"Votive Plaques", R. Merhav (ed), Urartu: A Metalworking Center in theFirst Millenium B. C.E, Jerusalem: Israel Museum, s. 286-99, 1991c."Tanrıça Nedir", Duby, G. - Perrot, M. (ed.), Pantel, P.S (Cilt ed.) Ka-dınların Tarihi, G.I, Ana Tanrıçalardan Hıristiyan Azizfere, İş BankasıKültür Yayınları, İstanbul:, s~33-64, 1991c."Sorne Observations Pectorals and Medallions", R. Merhav (ed.), Urar-tu: A Metalworking Center in the First Millenium B.C.E, Jerusalem: IsraelMuseum, s. 171-76, 1991a."Secular and Cultic Fumiture", R. Merhav (ed), Urartu: A MetalworkingCenter in the First Millenium B. C.E, Jerusalem: Israel Museum, s. 246-71,1991b.

266

,i

!

Meriçboy (Y. A.)

Özgen (İ.)

Özgen (İ.)

Payne (M. R.)

Reade (J.)

: Roller (L.E.)

Roller (L.E.)

Schaeffer (C.F.A.)

Türkoğlu (S.)Zahlhaas (G.)

Demir Çağı'nda Anadolu Kadını: Urartu, Frig ve Lidya

"Lidya Dönemi Takıları/Lydian Jewelry" Cahill, N. (ed.) Lidyalılar veDünyaları/The Lydians and Their World, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayın-cılık, İstanbul, s. 157-176,2010."Lydia'nın Kutsal Emanetleri", Karul, N. (ed.), ArkeoAtlas, sayı: 5, s. 124-135,2006."Lidya Hazinesi/Lydian Treasure", Cahill, N. (ed.) Lidyalılar ve Dün-yaları/The Lydians and Their World, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık,İstanbul, s. 305-338,2010.Urartu Çiviyazılı Belgeler Katalogu, İstanbul, Arkeoloji ve Sanat Yayınla-rı, 2006.Assyrian Sculpture, Harvard University Press, Cambridge, Massachusetts,1999.The Phrygian Charaeter of Kibele: The Formation of an Ieonography and CultEthos in the Iron Age, Anatolian Iron Ages 3 (ed. Çilingiroğlu, A. - French,D.H.), Ankara, 1994."Frig Dini ve Kült Uygulamaları/Phrygian Religion and Cult Practice",(ad. Sivas, H - Sivas, T.) Friglerin Gizemli Uygarlığı/The Mysterious Civi-lization of the Phrygians, Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, s.141-147,2007."La Patare Et La Coupe En Or De Ras Shamra", Ugaritica II, NouvellesEtudes Relatives Aux Decouuertes De Ras Sbamra, Paris, s. 2-48, 1949.Tarih Boyunca Anadolu' da Giyim Kuşam, İstanbul, 2002."Personal Adorrıments: Clothing Accessories and Jewellery; Fibulae", R.Merhav (ed.), Urartu: A Metalworking Center in the First Millennium BCE,

Jerusalem, Israel Museum, s. 186-88, p1.48-57, 1991.

267