Anadolu'da Arkeolojik ve Filolojik veriler ışığında tekstil teknolojisinin gelişimi (M.Ö....

48
İçindekiler TEZ ONAY SAYFASI................................................... i ÖZET.............................................................. ii ABSTRACT......................................................... iii ÖNSÖZ............................................................. iV İÇİNDEKİLER........................................................ V KISILTMALAR....................................................... Vi GİRİŞ.............................................................. 2 BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ 1. AMAÇ-KAPSAM-YÖNTEM............................................ 3 2. ARAŞTIRMA TARİHİ.............................................. 3 İKİNCİ BÖLÜM DOKUMACILIK 1. DOKUMA TARİHİ................................................. 5 2. DOKUMACILIKTA KULLANILAN HAMMADDELER.........................10 2.1. KETEN.....................................................10 2.2. YÜN.......................................................12 2.3. İPEK......................................................13 3. EĞRİLMİŞ İPİN İLK BULUNTULARI................................13 4. İĞ VE AĞIRŞAKLAR............................................. 14 1

Transcript of Anadolu'da Arkeolojik ve Filolojik veriler ışığında tekstil teknolojisinin gelişimi (M.Ö....

İçindekilerTEZ ONAY SAYFASI...................................................i

ÖZET..............................................................ii

ABSTRACT.........................................................iii

ÖNSÖZ.............................................................iV

İÇİNDEKİLER........................................................V

KISILTMALAR.......................................................Vi

GİRİŞ..............................................................2

BİRİNCİ BÖLÜM

GİRİŞ

1. AMAÇ-KAPSAM-YÖNTEM............................................3

2. ARAŞTIRMA TARİHİ..............................................3

İKİNCİ BÖLÜM

DOKUMACILIK

1. DOKUMA TARİHİ.................................................5

2. DOKUMACILIKTA KULLANILAN HAMMADDELER.........................10

2.1. KETEN.....................................................10

2.2. YÜN.......................................................12

2.3. İPEK......................................................13

3. EĞRİLMİŞ İPİN İLK BULUNTULARI................................13

4. İĞ VE AĞIRŞAKLAR.............................................14

1

BİRİNCİ BÖLÜM

GİRİŞ

GİRİŞ

Tekstil, hayvan kıllarından veya bitkisel liflerden oluşan

ham maddenin hazırlanmasını, mamul haline getirilmesi sürecinde

uygulanan üretim işlemlerini, üretilen malların depolanmasını,

dağıtımını ifade etmektedir. Bu süreç içerisinde tekstil

üretiminin bel kemiğini, dokumaya yönelik ipin eğrilmesi ile

tezgâhta ipin dokunma aşamasıyla başlamaktadır.

İnsanoğlu yerleşik hayata geçerek toprağı verimli hale

getirmeye ve bitkiler yetiştirmeye başlamıştır. Liflerden

iplik, iplikten dokuma yapılmıştır. Böylece ilk üretim olan

dokumacılığı keşfederek büyük gelişim sağlamıştır.

Dokumacılığın başlangıcıyla ilgili ele geçen arkeolojik

bulgular, insanlık tarihine ilişkin bilgilerimizi

zenginleştirmektedir. Çünkü dokumacılığın gelişmişlik düzeyi o

toplumun yapısı ile doğrudan ilişkilidir.

Anadolu’daki dokumacılığa ait arkeolojik bulgular,

dokumacılığın düzenli gelişmeler gösterdiğini ortaya koymakta

ve insanlığın başlangıcına ait bilgileri oluşturmaktadır.

2

Uygarlıklar beşiği Anadolu geçmişten günümüze tüm uygarlıkların

izlerini taşıyan köklü ve yaygın bir dokuma kültürüne sahiptir.

Bireysel ihtiyacın karşılanmasına yönelik olarak başlayan

dokuma faaliyeti, Tunç çağlarında Mezopotamya, Mısır, Anadolu

ve Ege toplumlarının ekonomik gelir göstergelerinde önemli bir

pay edinmiştir. Özellikle M.Ö.2.binde bu bölgelerin hem iç hem

de dış ticaret hareketliliğinde dokuma sektörünün etkin bir

role sahip olduğu döneme ait yazılı belgelerle anlaşılmaktadır.

Toplumların kültürlerinin kıyafete yansıması, günlük yaşamın

çeşitli alanlarında tekstil ürünlerinin kullanılması, sosyal

tabakalaşmanın-sınıfsal ayrımın meydana gelmesi giyim ve

tekstil dekorasyonu alanında dokuma çeşitliliğini arttırmıştır.

Tarihi tekstil objeleri ister bitkisel, isterse hayvansal

kökenli olsun, tamamı organik yapıya sahiptir. Bu organik

yapıdaki objeler çevre koşullarından etkilenirler. Bu nedenle

de yapılan arkeolojik çalışmalarda son derece sınırlı sayıda

buluntu vermektedir . Sınırlı buluntular üzerinden yapılan

çalışmaların çoğunda istatistiksel ve yorumsal sonuçların

çıkartılmasına sınırlı oranda izin verir. Bu nedenledir ki

tekstil malzemeleri ve dokuma örneklerini çalışmak çok zor

olmuştur.

1. AMAÇ-KAPSAM-YÖNTEM

Bu çalışmada antik dönem tekstili hakkında genel bir kanı

oluşturmak için tekstil nedir, hangi maddeler kullanılır,

üretim organizasyonu nasıldır gibi sorulara cevap aranmıştır.

Ardından kronoloji göz önünde bulundurularak yazılı belgeler

ışığında tekstil ele alınmıştır.

3

Başlangıcı Paleolitik döneme dek giden dokuma tarihinde

literatür çalışması yapılmış, bilgiler derlenmiş, malzeme

bilgisi verilmiştir. Çalışmanın kapsamı ağırlıklı olarak

Neolitik başlangıcından Tunç devri sonuna dek tekstil

malzememsi, üretimi, üretim organizasyonu ve yazılı

belgelerdir.

2. ARAŞTIRMA TARİHİ

Tekstil tekniği, insanların en eski uğraşlarından olup

başlangıcı belirsizdir. İlk dokunmuş kumaşlar hakkında

tartışmalar günümüz bilim dünyasında da devam etmektedir.

Tekstil ürünleri organik bir malzeme olduğu için kazı ve

araştırmalarda çokça rastlanmaz. Gün yüzüne çıkan malzemenin az

olmasından dolayı geniş kapsamlı bir araştırma bulunmamaktadır.

Dokumacılıkta düne kadar en eski medeniyet olarak

tanıdığımız Mısır, daha sonra yerini Mezopotamya’ya terk

etmiştir, bugün ise bütün gözler Orta Asya’ya çevrilmiştir.

Ancak araştırmalar devam ettiği için nasıl sonuçlar çıkacağını,

nasıl yenilikler geleceğini bilememekteyiz.

Anadolu’da tekstil konusunda yapılan çalışmalar sınırlı

olmakla birlikte özellikle Çatalhöyük’te yapılan çalışmalar

dikkate değerdir. 1962 yılında Çatalhöyük’te Mellaart’ın

yapmış olduğu kazılarda bulunan dokuma örnekleri tekstil

tarihinin başlangıcının Anadolu olduğu görüşü için bir kanıt

4

sayılabilir1. Bu konu ile ilgili Mellaart’ın 1966 yılında

“Çatalhöyük , a Neolithic Town in Anatolia” çalışmasını Londra

yayınlaşmıştır2. 1988 yılında da Arkeoloji ve Sanat

Yayınlarında Yayınlanan “Çatalhöyük Yakın Doğunun En Eski

Uygarlıkları” çalışması bulunmaktadır3. Türkiye de bu

çalışmaları inceleyen ve yeniden bir makale yayınlayan Rengin

Büken olmuştur. 2003 yılında Türk Arkeoloji ve Etnografya

Dergisinde “ Çatalhöyük Tekstilleri ve Teknik Analizleri”

çalışması yayınlanmıştır 4.

Diğer önemli çalışmayı ise Mehmet ÖZDOĞAN’ın neolitik

merkezlerden biri olan Çayönü’nde “Çayönü, Neolithic in Turkey,

The Cradle of Civilation New Discoveries” isimli çalışması

oluşturmaktadır5.

Refik Duru 1996 yılında Kuruçay Höyük’te bulunan tekstil

buluntularının detaylı incelendiği “Kuruçay Höyük-II” isimli

bir yayınla Anadolu Neolitik ve tekstil buluntularını bilim

alemine sunmuştur6.

Armağan ERKANAL kazı çalışmalarını sürdürdüğü

Pazanaztepede bulunan dokuma buluntuları ile ilgili sonuçları

1 Mellaart; “Excavations at Çatal Hüyük”, AnSt-12, Journal of the British Enstitute Of Archaeology at Ankara, 19622 Mellaraat; “Çatal Hüyük, a Neolithic Town in Anatolia, Thames and Hundon,London, 19663 Mellaraat; Çatal Hüyük: Yakın Doğu’nun En Eski Uygarlıkları, Arkeoloji VeSanat yayınları, İstanbul, 19884 Büken, Çatalhöyük Tekstilleri ve Teknik Analizleri, Türk Arkeoloji ve Etnografya Dergisi, İstanbul, 20035 Özdoğan; , Neolithic in Turkey, The Cradle of Civilation New Discoveries,Arkeoloji Ve Sanat Yayınları, İstanbul, 19996 Duru, Kuruçay Höyük-II, TTK Basımevi, Ankara, 1996

5

“Panaztepe Kazıları 1987-1988 Yılı Sonuçları” isimli

bildirisinde sunmuştur7.

Önemli bir Tunç Çağı şehri olan İkiztepe Kazılarında da

günümüze kadar korunmuş şekilde ulaşan dokuma parçaları

bulunmaktadır. Bununla ilgili detaylı bilgileri Handan -Bahadır

ALKIM’ın İkiztepe I, Birinci ve İkinci Dönem Kazıları adlı

yayınından takip edebiliriz8.

Ticaret Kolonileri Çağı olarak da bilinen Orta Tunç

Çağında tekstil buluntularında bir artık gözlenmektedir. Bu

konuyla ilgili Tahsin ve Nimet ÖZGÜÇ’ün çok sayıda yayını

bulunmaktadır9.

Şahin Yüksel Yağan’ın “Türk El Dokumacılığı10” adlı

eserinde dokumacılığın başlangıcına ve tekniğine geniş bir

biçimde yer verilmiştir. Ayrıca İsmail FAZLIOĞLU’nun “Eski

Çağda Dokuma11” adlı kitabı derlenmiştir güzel bir örnektir.

Günümüzde yapılan en kapsamlı çalışma ise Özlem

TÜTÜNCÜLER’in “M.Ö. 2. Bin Ege Bölgesi Dokuma Aletleri12”

doktora tezidir. Tütüncüler, tezinde; dokumacılığın

başlangıcına değinerek Ege Bölgesi coğrafi sınırları içinde ki

önemli merkezlerin dokuma üretim tekniklerine geniş yer

7 Erkanal; “Panaztepe Kazıları 1987 yılı Sonuçları”, X.KST, Ankara8 Alkım; “İkiztepe I, Birinci ve İkinci Dönem Kazıları” TTK Basımevi, Ankara, 19889 Özgüç, T; “Türk Tarih Kurumu Tarafından Yapılan Kültepe Raporu, TTK Basımevi, Ankara, 195010 Yağan; “Türk El Dokumacılığı”, Türkite İş Bankası Yayınları, İstanbul, 197811 Fazlıoğlu; “Eski Çağda Dokuma” Eski.ağ Bilimleri Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 199712 Tütüncüler; “ M.Ö. 2. Bin Ege Bölgesi Dokuma Aletleri”, Ankara, 2005

6

vermişti. Bölgesel tipoloji çıkarmış, etno-arkeolojik

çalışmalar yapmıştı

Yukarıda sözü edilen eserler “Antik Çağ Tekstileri” ile

ilgili yapılmış çalışmaların küçük bir bölümüdür. Tekstil

vazgeçilmez bir uğraş olduğu için hemen hemen birçok bilimsel

kazılarda buluntularına rastlanmaktadır. Fakat bu buluntulara

araştırma raporlarında son derece küçük bir bölüm teşkil edecek

niteliktedir. Bu nedenle kapsamlı ve sistemli yapılan

çalışmalar yok denecek kadar az sayıdadır.

İKİNCİ BÖLÜM

DOKUMACILIK

1. DOKUMA TARİHİ

İnsanoğlu çok eski çağlardan beri yeme-içme, barınma,

korunma gibi ihtiyaçlarının yanında tekstil teknolojisiyle de

ilgilenmiştir. Tekstil terimi geniş anlamda doğal ya da yapay

liflerden değişik teknik ve yöntemlerle iplik yapımı, dokuma,

örme ya da her tipte dokusuz yüzey elde etme süreci ile bu

ürünlere uygulanan boyama, baskı, dikiş gibi teknik işlemleri

ve bu alandaki her türlü sanatsal çalışmaları içerir13. Tekstil

teknolojisinin temelini dokuma oluşturmaktadır, dokumanın ise,

13 Ergür;2003,2657

ilk nerede ve nasıl ortaya çıktığına ilişkin hala kesin veriler

bulunamamıştır. Nedeni ise, tekstil ürünleri, çabuk bozulan

malların başında gelmesidir. Tüm tekstil nesneleri insanlık

tarihinin canlı belgeleridir. Her ne kadar saklanması güç de

olsa, elimize geçen tekstil ürünleri, üretim yöntemleri ve

kullanımlarına ait bilgiler vermektedir Dokumacılığın

başlangıcıyla ilgili ele geçen arkeolojik bulgular, insanlık

tarihine ilişkin bilgilerimizi zenginleştirmektedir. Çünkü

dokumacılığın gelişmişlik düzeyi o toplumun yapısı hakkında

fikir vermektedir.

Dokumacılık tarihini; Dokumacılığın nerede ve nasıl

başladığı tam olarak bilinmemekle beraber, bir grup

dokumacılığın kökeninin yün olduğu ve Orta Asya’da doğduğu

fikrini savunurken; diğer bir grup da keten ve pamuğun önemini

düşünerek Mısır’da başladığını kabul etmektedirler. Asya’da MÖ

3000, Mısır’da 2400, başka bir sonuca göre Orta Asya’da 2300’de

başladığı düşünülmektedir14. Bu konuda tartışmalar yeni kazılar

ışığında devam etmektedir.

İnsanlığın en erken dönemlerinden Üst Paleolitik dönemden

itibaren iklim koşulları insan vücuduna, avlanmaya uygun

değildir. Bedenini koruyabilmek için giyinme ihtiyacı

duymaktadır. Bunun erken örneği; Fransa’da ele geçen

Magdalenien döneme ait St Michel d’Arudy mağarasında bulunan iğ

ve ağırşaklar bu dönemde dokuma üretiminin gerçekleşmiş

olabileceğini gösteren kanıtlardır15. Ayrıca; Çek

Cumhuriyeti’nde Pavlov yerleşiminin Üst Paleolitik dönemine,

14 Atalayer; 1997, 7315 Bahn;2001,271-272

8

günümüzden yaklaşık 25.000 yıl öncesine, ait bükülmüş ip

bulunmuştur.16 Avcılık ve toplayıcılığa dayalı bir hayat

sürülen Paleolitik ve Mezolitik dönemi insanı örtünme

ihtiyacının büyük kısmını avladığı hayvanların derilerinden

elde etmektedirler. Bunları tutturmak için kemik, balık

kılçığı,dallar kullanmaktadırlar. Bu dönemlerde dokuma

teknolojisinin gelişimi sadece gereksinime bağlanamaz. İklim

koşulları büyük etki gösterir. Bu teknolojiğin gelişimi ancak

yerleşik yaşama geçildiği Neolitik dönemde olmuştur.

Neolitik devrim, paleolitik yaşamın birçok teknolojisini

değiştirmiştir. Avcı-toplayıcı-balıkçı toplumdan toprağa dayalı

bir sisteme geçiş söz konusudur. Buluntular ışığında tekstil

alanında da büyük gelişmelerin olduğu ortaya çıkmıştır. İplik

elde edilmesinde kullanılan iğlerin, taş, kemik ve kilden

yapılan ağırşakların Neolitik insanının dokumacılığı bildiğinin

kanıtıdır.17 Dokuma için en gerekli madde kuşkusuz iptir. Bütün

dokumalar iplikten meydana gelmektedir. Önce lifler bükülerek

ip haline getirilir, sonra bu iplerle dokuma yapılır.

Neolitik döneme ait olan ve karbonlaşmış şekilde bulunan

en eski dokuma kumaş kalıntılarına yurdumuzda yapılan kazılarda

rastlanmıştır. Hindistan’da yaklaşık 5000 yıl öncesine ait

gümüş vazoların içinde pamuklu dokuma parçaları bulunmuştur.

Eski Mısır’lı rahiplerin keten giysilerinin olduğu ve

Çinliler’in İsa’nın doğumundan önce ipekli giydikleri

bilinmektedir. Mısır’da MÖ 1346 yılına tarihlenen Tutankamon’un

mezarında 2 metre eninde ve 7 metre boyunda bir keten kumaş

16 Burke; 2000 , 417 Yağan;1978, 10

9

bulunmuştur. Bundan iki yüz yıl sonrasına ait 3. Ramses’in

mezarında 1,5 metre eninde ve 8,5 m boyunda bir yünlü kumaş

bulunmuştur18.

Çeşitli kazılarda ortaya çıkarılan buluntular

dokumacılığın büyük olasılıkla Anadolu’da ortaya çıktığını

göstermektedir. 1962 yılında yapılan Çatalhöyük kazılarında MÖ

6000 yılına ait dokuma parçaları tarihin en eski dokumaları

olarak benimsenmektedir. Bugün Ankara Anadolu Medeniyetler

Müzesinde sergilenmekte olan Çatalhöyük dokuma parçaları (resim

1.a) günümüze ulaşan nadide parçalardandır. Müzede toplam 10

parça kömürleşmiş dokuma parçası sergilenmektedir.

Araştırmacılar malzemesinin yün ya da keten olduğu konusunda

kararsız kalmışlarıdır(resim 1b). Şahin Yüksel Yağan kitabında

“…Bu tekstiller genellikle en basit örgü olan bez ayağı tekniği

ile meydana getirilmiştir. Bu kazılarda, tapınakta çukur içinde

alışılmamış bir ölü gömme olayına rastlanmıştır.

Beyin ,kafatasından alınmış koruyucu olarak çok ince bir beze

sarılarak tekrar yerine konulmuştur. Yapı yangın geçirdiğinden

malzemede kömürleşme söz konusudur (resim 1c). Malzeme tamamen

yanmayıp, kömürleşme gerçekleşmiştir.” demektedir19. Farklı

bölgelerde ki diğer kazılar da dokumacılığın Anadolu’da

başladığını kanıtlar niteliktedir. 1937’de Mersin civarında

yapılan kazılarda, 1957’de Tokat Erbaa’da bulunan kirmanlar,

Denizli Beycesultan’da, Boğazköy Hitit tabakalarında ortaya

çıkan tezgah ağırlıkları, Anadolu dokumacılığının önemli

kanıtları olarak kabul edilmektedir. 1993 yılında Ergani –

Çayönü’nde yapılan kazılarda bulunan keten parçası ise bu18 Usluca;2005, 2819 Büken; 2003, s, 80

10

tarihi daha geriye götürerek, Anadolu dokumacılık tarihini MÖ

6500 olarak belirlemiştir. Tüm bu bilgiler Anadolu

dokumacılığının günümüzden 8500 yıl önceye kadar gittiğinin bir

göstergesi olabilir.20 Bu örnekler Anadolu’nun dokumaya

katkısını gözler önüne sermektedir.

Dokumaya yönelik yazılı kayıtlar Sümer Dönemi ile karşımıza

çıkmaktadır. Yazılı kaynaklardan hareketle, Sümer mitolojisinde

yeryüzünün düzenlenmesi ve üzerinde gelişen bir uygarlık

kurulması planları Enlil tarafından yapılırken ayrıntı ve

uygulamalar bilgili, becerikli su-tanrısı Enki’ye bırakılmıştır.

Enki “kadın işi” giysi dokumayla bile ilgilenir ve sorumluluğunu

giysi-tanrıçası Uttu’ya verir. Uttu, yün anlamına gelen “SÍG”

kelimesiyle de temsil edilmiştir21. İnsanın yaradılış amacını açık

bir biçimde ifade eden “Davar ve Tahıl” mitinin girişinde (Enki

ve Ninhursag)22:

“Gök ve yer dağından sonra

An Anunnakilerin doğumuna neden oldu

Aşnan henüz doğmadığından henüz biçimlenmediğinden,

Ülkede Uttu’nun (giyim-tanrıçası) iplikleri henüz

biçimlenmediğinden, ...

......

......

Hiç giysi giyilmiyordu

(Çünkü) Uttu henüz doğmamıştı, taç henüz boy vermemişti...”

şeklinde ifadenin yer alması dokumanın, giyimin insanlık için

20 Atalayer;1992, s. 41-7221 Friedrich; 1960, s, 16;Wright 1996 s,9922 Krammer; 1944, s, 72-73

11

önemini ve bunun göstergesi olarak bu mitte geçen ifade ile

panteonda bir tanrıçanın görevli kılındığını ortaya koymaktadır.

Anadolu’da dokumacılık sanatı Neolitik dönem sonrasındaki

Kalkolitik, Tunç ve Demir çağlarında da düzgün bir ilerlemeyle

devam etmiştir. Bunları çeşitli kültür tabakalarında bulunan

ağırşaklar, tezgah ağırlıkları açıkça ortaya koymaktadır.

Kalkolitik Dönemde dokuma çok büyük bir faklılık göstermeden

gelişme gösterir. Ancak İlk Tunç dönemi ile beraber yerleşim

alanlarında ele geçen dokuma tezgahı ağırlıklarının sayısında ve

çeşitlerinde artış söz konusudur. Bu buluntular ışığında Tunç

Çağında bir gelişme yaşandığını söyleye biliriz. Orta Karadeniz

bölgesinde yer alan İkiztepe yerleşmesinde, İlk Tunç Çağına ait

seramik fırınlarının civarında çok sayıda dokuma tezgahı

ağırlıkları ele geçmiştir.23Bu da İkiztepe’nin dokuma için bu

dönemde önemli bir merkez olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca

İkiz Tepe’de metal silah üzerinde koruna gelmiş dokuma parçası da

buna kanıttır (resim 2 ).

Anadolu’nun Batı kıyısında da Erken Tunç Dönemine ait dokuma

tezgahı ağırlıkları bolca ele geçmiştir. Özellikle Troia I-IV

katmanlarında çok sayıda dokuma tezgah ağırlıkları bulunmuştur

(resim 3). Anadolu’nun dışında Kıta Yunanistan ve Adalarında yer

alan ve Erken Tunç Çağını kapsayan ağırlıklar ele geçirilmiştir.

Bu ağırlıklar Tunç Çağı ile dokumanın her bölgede gelişim ve

değişim göstergesidir. Bu gelişimi açıklamak hala tartışmalıdır.

Bazı bilim adamları gelişimi keten kullanımın yaygınlaşması ile

bağdaştırmaktadır. Buluntular sadece malzeme hakkında bize bilgi

vermektedir. fakat Bu dönemde yazılı bilgilerin Anadolu’da

ortaya çıkışı MÖ 2. Bin yıllarına denk gelir. Bu dönem Asurlu

23 Fazlıoğlu;1997, s,312

tüccarla sıkı ticari ilişkilerin örüldüğü, dokumanın zirveye

ulaştığı Orta Tunç Çağı dönemidir. Üretimin üst seviyeye ulaştığı

M.Ö.2.bine tarihlenen dönemde dokunmuş kumaş kalıntısı çok azdır.

Buna karşın dokumacılıkta kullanılan aletlerin bu döneme

tarihlenen yerleşimlerde ele geçmesi, dönemin dokumacılık

alanındaki üretim teknikleri hakkında bilgi vermesi açısından

oldukça önemlidir. Dokuma aletleri, tunç çağı boyunca yerleşim

mekânlarında, mezarlıklarda, hatta her yerde (çöplük, sokak vb.)

bulunabilecek malzeme grubudur. Ve Kültepe kazılarında ele geçen

tabletlerin bazılarında dokumanın nasıl yapıldığı, kumaşların

kaliteleri ve isimlerine yer verilmektedir.

Orta Tunç Çağı ile birlikte Anadolu ve çevresin de dokuma

sanayileşmiştir. Erken Hitit ve İmparatorluk dönemlerinde, dokuma

tezgahı ağırlıklarının artık MÖ III. Bin yıllarındaki form

çeşitliliğini kaybetmeleri, belli büyüklükte ve formda yapılmaya

başlanması bunun kanıtıdır24. Ayrıca Hitit yasalarında dokumacılar

içinde ayrı bir kanun bulunmakta bu da dokumanın imparatorluk

üzerinde ki etkisini göstermektedir. Hititler dokuma işlerini

köylerde ve özellikle kış mevsiminde yaparlardı. Kumaş ve Elbise

fiyatlarını devlet belirlerdi25. Elbise ve kumaşlarında ki

çeşitlik Hititlerin çok çeşitli hammaddelerle çeşitli kalitede

mal ürettiğinin kanıtıdır.

M.Ö. I. Bin yıllarına geldiğimizde dokuma ve dokuma ürünleri

hakkında gerek vazolar, gerek antik yazarlar bilgi vermeye

başlar. Vazo üzerine çizilen tezgah resimleri kafamızda ki soru

işaretlerine çözüm bulmaktadır (resim 4). Ayrıca antik yazarların

yazdıklarından dokumanın günlük hayattaki yerini

öğrenebilmekteyiz. Ve kadının dokuma üzerindeki etkisi ile24 A.g.s ; s,425 Yağan, 1978, s, 56

13

toplumda ki yerini anlayabilmekteyiz. Anadolu’da bu yüzyılda

Frigler, Lidyalılar, Likyalılar ve kısa süreliğine Kimmerler

yaşamıştır. Bu medeniyetlerinde çeşitli dokumalar yaptıkları

popüler yayınlarda bile yazmaktadır. Daha sonra Anadolu Pers ve

Roma Medeniyetleri hakimiyetine girmektedir. Bu dönemde dokuma

faaliyetleri devam etmektedir. Diğer önemli nokta ise Bizans

Döneminde hareketli bir dokumacılık görmekteyiz. İmparator

Jüstinien ipek elde ediminin öğrenilmesi için iki rahibini Çine

gönderir. Bu iki rahip kamış bostanı içinde kaçırmayı

başardıkları dut ve ipek böceği tohumları ile ipekböcekçiliğinin

Anadolu’da ilk defa İstanbul’da başladığı ve daha sonra Gemlik,

Mudanya v.b gibi birçok şehirlere yayarak geliştirmiştir26.

2. DOKUMACILIKTA KULLANILAN HAMMADDELER

Anadolu’da genellikle eğiriciler ve dokumacılar tarafından

kullanılan lifler keten ve yündür. Lifler organik malzemeler

olduklar için ancak özel koşullarda korunabilmektedir. Bitki ve

yün lifleri farklı uygulamalardan geçerek ip oluştururlar.

2.1. KETEN

Keten bitkisi, tohumu ve lifi için yetiştirilir. %40-45

yağ içeren tohumundan, boyacılıkta kullanılan bezir yağı elde

edilir. Yağı alınan tohumlardan kalan küspe, hayvan yemi olarak

kullanılır.

Ketenin ip haline gelme işlemi hayvan yününden daha uzun

ve zahmetli bir süreci gerektirmektedir. Farklı zamanlarda

biçildiğinde elde edilen ipin kalitesi de değişmektedir. Taze

yeşil saplar çok iyi kalitede yeterince esnek liflerdir.

26 Dalsar, 1960, s, 5914

Sararınca toplanan ketenden daha güçlü lif elde edilmekte ve

iyi bir keten kumaşı için uygun ip sağlanmaktadır. Kart lifler

(geç biçilenler), halat (kalın ip) veya sepet yapımında

kullanılmaktadır.27

Ketenin ip haline getirilmesi; Keten el ile toplanır,

demet yapılarak veya serilerek kurutulur. Kurutma işleminden

sonra taş veya kütük üzerinde tokmaklarla dövülüp taraktan

geçirilir. Liften kalın odunsu kısmını ayırmak ve beyazlatmak

için suya konulur. Bu işlem kuyularda gerçekleştirilmektedir.

Kuyunun altı ve etrafı taşla örülürse havuzlama daha temiz

suyla yapılmaktadır. Havuzlarda keten liflerinin rengi

beyazlatılmaktadır. Bu işlem 15-35 gün sürmektedir. Demetler

dikine dizilir, süzülür, kurutulur, mengeneden geçirilerek ya

da tokmakla dövülerek odunsu bölümü liflerinden ayrılır. Lifler

dişleri ahşap (özellikle sık dişli şimşir taraklar kullanılır)

ya da metal taraklarda arkadan öne doğru çekilerek

taranmaktadır. Taraklama esnasında işe yaramayan gövde kısmı

aşağıya doğru tarakla sıyrılır. Taranan kısımlarda ketenin

elyaf kısmı kalmaktadır.28 Domuz kılından sert fırçalarla

fırçalanır. Yumuşak ve gayet ince lifler haline getirilir.

Yazın toplanan keten bu uzun işlemlerden dolayı sonbaharda

işlenebilmektedir. Tarama sonucu sümenleşen lifler iğ veya

kirmen kullanılarak ip haline getirilir (resim 5).

Ketenin dokunması esnasında oldukça yoğun bir toz

oluşmaktadır. Bundan dolayı keten dokuma tezgâhları oturma

mekânlarının dışında “tezgâh odası” olarak ayrılan mekânlara

27 Hall,1986, s.928 Tütüncüler, 2005, s.23

15

kurulmaktadır (Resim 6). Tezgâha düzenin kurulması ve dokunması

esnasında keten bitkisi devamlı kitileşmektedir. Kitileşen

(dolaşan) ipliklerin devamlı taranarak açılması sağlanır.

Ketenin en erken izlerine Anadolu’da rastlanmaktadır.

İzler, Ergani Ovası’ndaki Çayönü Tepesi’nde M.Ö.8.bine

gitmektedir29. M.Ö.6. bine tarihlenen keten bitkisine ilişkin

bulgular Konya’nın güneydoğusundaki Çatalhöyük’ten gelmektedir.

Burdur yakınlarında bulunan Kuruçay Höyüğü’nün M.Ö.4.bine

tarihlenen Geç Kalkolitik Çağ tabakalarında 5 adet keten tohumu

bulunmuş ve analizleri yapılmıştır. Analizler sonucunda

Kuruçay’ın keten örneklerinin, evcil keten tohumlarıyla

birleşmiş yabanıl keten tohumu olduğu anlaşılmıştır30.

Mısır’ın Hanedanlık dönemlerinde tercih edilen kumaş cinsi

olan keten Mısır’ın arkeolojik verilerinde M.Ö.5.bine kadar

görülmemektedir. Mısır’da Hanedanlık dönemine ait birçok

mezarın duvar resimlerindeki sahnelerde keten ekimi ve

işlenmesine ait tasvirler yer almaktadır31. Keten bitkisinin

işlenmesi sonucu üretilen ipten dokunan kumaşlar Eski Mısır’da

tüm toplumsal sınıflarca kullanılmıştır.

Mezopotamya’da tekstil malzemesi olarak kullanılan keten,

yün kadar tekstil endüstrisinin önemli bir parçası olamamıştır.

Mezopotamya’da yazılı kaynaklara göre keten, Mari kralı ve

çeşitli şehir beyleri gibi yüksek rütbeli kişiler, rahipler ve

diğer mabet personelinin kullanmasına yönelik dokutulmuştur.

Giysilik kumaşın yanı sıra keten dokumalar, masalarda,29 Duru, 1996, s.9230 A.g.e, 1996, s.9231 Hall, 1986, s. 9

16

tahtlarda ve elit kişilerin yataklarında örtü olarak ya da

tıbbî bandaj için dokunmuştur. Tanrı heykellerinin de keten

kumaş ile örtüldüğü bilinmektedir32.

Keten ipinden giysilik kumaş üretimi yapıldığı gibi, balık

ağı da yapılmaktadır.

2.2. YÜN

Yumuşaklığı, esnekliği, inceliği, sağlamlığı, eğrilme

yeteneği, yaylanma, nem çekme ve keçeleşme özelliği bulunan

değerli bir elyaftır.

Bugün eldeki arkeolojik kanıtlar, ketenin

evcilleştirilmesinden binlerce yıl sonra yününden ip

yapılabilen koyunların seçilip diğerlerinden ayrılarak

beslendiklerini ortaya koymaktadır. Yün elde edilen koyun

türünün ilk nasıl keşfedildiği bilinmemekle beraber ilk örnek

Doğu İran’da Tepe Serab’ta bulunan pişmiş topraktan yapılmış

koyun figürini bize o dönemde bu cinsin bilindiğine kanıt

sayılabilir. Korunmuş en erken yün kalıntısı ise Yukarı

Mısır’da bulunmuştur ve M.Ö. 4binlere tarihlenmektedir33.

M.Ö.4.bine ait yazılı belgelerde, koyunlardan çeşitli

kalitede yün elde edildiğine dair bilgiler bulunmaktadır. Bu

kanıya çeşitli Sümer tabletlerinden varmaktayız. III. Ur

döneminde yün kırpımı ya da yolumu işini kadınlar üstlenmiştir.

Eski Babil dönemine tarihlendirilen Mari belgelerinden edinilen

bilgilere göre bu iş için 300-400 ekstra erkek işçi talebinde

bulunulmuştur. Hammurabi dönemine ait bir metinde de 100032 Potts 1997, s.119; Wright 1996, s.86.33 Burke, 2000, s.9

17

erkeğin kırpma işi için yeterli olduğu ifade edilmiştir34.

Kısacası Eski uygarlıklarda (Mezopotamya, Mısır, Yunan...) elle

eğrilerek ve elde dokunarak kullanılan yün, gün geçtikçe tüm

dünyaya yayılmış, teknik ve endüstriyel gelişimle beraber

günümüze kadar gelmiştir.

Minos dünyasında tasvirli sanatlarda koyun keçi güdümüne

ilişkin veriler sınırlıdır35. Dokuma yapmak için yün kolay

bulunabilir malzemedir. J.Killen, yünün Minos ekonomisinde

önemli bir rol oynadığını belirtmiştir36.

Linear B tabletlerinin D serileri, Geç Minos IIIa dönemine

tarihlenen Knossos Sarayı’nın batı kanadında ele geçmiştir.

Linear B tabletlerinin Dk serisindeki birkaç grup üzerinde

yapılan çalışmada, Geç Tunç Çağı yün üretiminin ekonomik öneme

sahip bir endüstri olduğu anlaşılmıştır. Yün Linear B ideogramı

no.145’de LANA olarak geçmiştir.

Sarayda hayvanlardan aşağı yukarı 30-50 ton arasında esas

olarak tekstil üretiminde kullanılmak üzere yün elde

edilmiştir. Bu üretim, merkezî direktifler altında

gerçekleştirilmiştir.37

2.3. İPEK

Doğal ipek, Bambyx mori adlı bir kurtçuğun larva devresini

geçirmek için ördüğü kozadan elde edilir. Hayvansal kaynaklı

bir elyaf olan ipek, ipek böceğinin salgıladığı çift

34 Krammer; 1944, s, 72-7335 Tütüncüler, 2005, s.3136 Killen 1964, s.1-15; Wiener 1987, s.264.37 Killen 1984, s.50.

18

iplikçikli, ince, sağlam, esnek, parlak, telsi bir maddedir.

M.Ö. 2600 yıllarında Çin’de üretilmeye başlanmıştır. Çinliler

M.S. beşinci yüzyıla kadar ipek üretimini saklamışlardır. Fakat

bu tarihlerde Bizanslı iki rahip ipek böceği yumurtalarını

bastonları içinde Çin’den kaçırarak Anadolu’ya getirmişlerdir.

1850-1900 yılları arasında Anadolu’da ipek üretimi en parlak

dönemini yaşamıştır. 1900’lü yıllarda gelen bir hastalık

sebebiyle üretim büyük ölçüde azalmıştır. Günümüzde az da olsa

başta Bursa olmak üzere ülkemizde çeşitli yerlerde ipek üretimi

yapılmaktadır. Ayrıca ipek; elde edilmesi zahmetli oluşu ve

üretildiği bölgelerin kısıtlı oluşu sebebiyle pahalı bir dokuma

maddesidir.

3. EĞRİLMİŞ İPİN İLK BULUNTULARI

İlk dokuma Neolitik dönemde önce bitkilerin örülmesiyle başlamıştır. Neolitik dönem insanı bitkilerin saplarıyla sepet,halat hasır gibi gündelik hayatta kullandıkları eşyaları örmüşlerdir.

İp, liften eğirme yöntemi uygulanarak elde edilir.

Dünyanın en eski endüstriyel sanatı olan eğirme giysi yapımının

ilk temel işlemidir. ip ise, liften eğirme yöntemi uygulanarak

elde edilir

Bükülmüş ip olarak, üst paleolitik, özellikle Gravetien ve

Magdalenien kültürlerde, ipin bilindiğine dair çeşitli ip

uçları mevcuttur. Gravetien dönemi insanları delikli taş, deniz

kabuğu, diş, balık kılçığı ve bunun gibi malzemeleri kolye, ya

da bileklik (bilezik) gibi süs eşyası olarak kullanmıştır.

Fransa’nın güneyinde, mağara mezarda bulunan genç bir adam

iskeletinin bileğinde deniz kabukları dizili olarak

19

bulunmuştur. Bu kabukların bileklik olarak kullanıldığı ve

birbirine çift ipliklerle bağlandıkları tespit edilmiştir38.

Çek Cumhuriyeti’nde Pavlov yerleşiminin Üst Paleolitik

dönemine, günümüzden yaklaşık 25.000 yıl öncesine, ait bükülmüş

ip bulunmuştur. Mısır’da bükülmüş ipe ait en erken numune

M.Ö.5.bine tarihlenen Fayum’un Neolitik yerleşiminden (Fayum A

kültürü) gelmiştir 39.

Anadolu’da en erken örnekler, Çayönü Tepesi’nde

(M.Ö.7.bin) ve Çatalhöyük’te (VI.Tabaka, M.Ö.6.bin)

bulunmuştur(resim 7 ). Çatalhöyük’te kullanılan ip iki kat

bükülmüştür. Bir başka ifade ile ip, iki sicimin birbiri

etrafına dolanmasıyla oluşturulmuştur40.

4. İĞ VE AĞIRŞAKLAR

Tekstil ürünün imalâtı için dokuma, dokumanın yapılması

için ipe gereksinim vardır. Dokuma işlemi ip üretmekle başlar.

İp, liften eğirme yöntemi uygulanarak elde edilir. Life büküm

verme işlemi başlangıçta herhangi bir alet kullanılmaksızın diz

üstünde elle yapılmıştır. Ancak bu işlem hem zamanla oluşan

yoğun ip talebini karşılamamış, hem de istenilen kaliteyi

sağlamamıştır. Eğrilen ipi gergin tutmak ve belli bir büküm

standardı kazandırmak önemlidir (resim 8). Bundan dolayı ipi iğ

üzerine sarmak gerekmektedir(resim 9 ). İpliğe bükümü muntazam

olarak verilebilmesi için ahşap, kemik veya madenden yapılan

iğlere ağırşak takılır (resim 10).

38 Tütüncüler,2005, s. 3339 A.G.E, 2005, s.3340 Özdoğan 1999, s. 55, Plate: s.32, fig.54; Mellaart 2003, s.171

20

İğe takılan “ağırşak” olarak adlandırılan tekerlek,

ağırlık temin ederek ipi aşağı çekmek için kullanılır. Ağırşak,

böylece istenilen ip kalitesinin elde edilmesini sağlar. İpliğe

bükümü muntazam olarak verilebilmesi için ahşap, kemik veya

madenden yapılan iğlere ağırşak takılır41 (resim 11 ) . Ağırşak

iğin önemli parçasıdır. İğ çubuğuna ortasındaki delikten

geçirilen ağırşağın yardımıyla eğirilecek yün veya ipliğin

düşey olarak düzgün dönmesi için gerekli ağırlık sağlanır. Taş,

kemik, ahşap ve çoğunluğu pişmiş topraktan yapılan ağırşaklar,

sümeği ipe dönüştürmede ilk bükmeyi ve büküm standartını

sağlar. Çeşitli incelikte iplik yapılması için değişik çap ve

ağırlıklara sahip ağırşaklar kullanılmaktadır. Değişik türde

(yün, keten gibi) ip üretiminde de ağırşakların boyutları ve

ağırlıkları farklı olabilmektedir42.

İğlerin tablalı ve tablasız cinsleri vardır. Tabla ile

kullanılan iğler daha çok ince iplik eğirmekte kullanılır.

Bunlar hafiftir. Ağırşak iğin alt kısmına takılmıştır. Bunların

tablası küçük olduğundan devir hareketi fazladır. Bu sebeple

iplik istenilen incelikte bükülebilir.43

İğ, ipliğin sarıldığı ucu çentikli veya çengelli çubuk ile

gövdeye ağırlık vermesi için takılan ağırşak olmak üzere iki

kısımdan oluşur (resim 12). Eğirme işlemine sümek olarak

adlandırılan ham lifi elde bükme (burma) yaparak başlanır. Bu

şekilde elde edilen iplik iğ çubuğunun ucuna yapılan çentiğe ya

da çengele taktırılır veya ilmek atılır. Daha sonra iğ aşağı

sarkıtılırken el yardımıyla da hızla döndürülür. İğ çocukların41 Aytaç;1982, s.342 Aytaç; 1982, s.5-643 Gönül; 1996, s. 80-99

21

oynadığı topacın hareketine benzer şekilde hızlı bir hareketle

çevrilerek döndürülüp salınır. Bu şekilde iğe dönüş hızı

kazandırılır. Bu hareketin elde edilmesiyle birlikte diğer elde

tutulan lif sağılarak iplik haline getirilir. Eller aynı

zamanda ham maddeden çıkan lifi destekler ve iğ dönerken ipi

büker44.

Eğirme, teknik olarak hem döndürmeyi hem de çekmeyi

kapsar. Ağırşak, bükümü uzatmaya ve çekmeye yardımcı olan iğ

üzerinde ekstra ağırlık sağlamak için düzen teker olarak işlev

görür. Bu işleme “bükümleme” veya “eğirme” denir.

İğ, tasvir sanatında ilk Mezopotamya’da Tell Agrab’da

bulunan M.Ö.3.bin başlarına tarihlenen vazo üzerinde

görülmektedir ( resim13). Kiş’te “A” mezarlığında, Er-

Hanedanlar III dönemi sonlarına tarihlenen (M.Ö. 3. binin

üçüncü çeyreği), 2 bakır iğ bulunmuştur45.

Anadolu’da Alaca Höyük kral mezarlığından (L ve H

Mezarlığı) bronz iğ örnekleri bulunmuştur46. Anadolu Eski Tunç

Çağı yerleşim yerlerinde de ağırşağı ortada iğ örnekleri

mevcuttur. Horoztepe’deki bir mezarlıkta bulunmuş iki adet

örnek altın kaplamadır47( resim 14).Madenî diğer iki örnekte

Oymaağaç kazılarında ele geçmiştir.

5. DOKUMA TEZGAHLARI

44 Aytaç 1982, s.5-6.45 Tütüncüler, 2005, s. 3546

47 Özgüç ve Akok 1958, s.16, lev.VIII, 2-322

Keten, yün ve benzeri maddeler eğrilip ip haline

getirildikten sonra, dokuma tezgahlarında dokunurlar.

Antik devirde üç çeşit dokuma tezgahı kullanılmıştır.

5.1. Yatay Yer Tezgahları

Yatay yer tezgahları ile ilgili en erken bilgiler,

Mısır’da Sülaleler Öncesi döneme ait seramikler üzerinde yer

alan resimlerden elde edilmektedir48. Ancak bu resimler bize

tezgahlar hakkında yeterince bilgi vermemektedir.

Yatay yer tezgahı bir ön bir de arka ağaçtan oluşmaktadır.

Bu ağaçlar köşelere çakılmış olan kazıklara tamamen bağlanıp

sabitleştirilmişken, ön ağaç iplerin gerdirilmesi ya da

bollaştırılması için kazıklara düğmelerle bağlanmıştır ( resim

15). Tezgahta ipler her iki yönde, yerden az yükseklikte

gerdirilir. Bu tür tezgahlarda dokuma şöyle yapılır: Tezgahta

gerili olan iplerin arasından bir çubuk geçirilerek her iki

yöndeki ipler ayrılır, doğal bir bölüm oluşturulur. Çubuğun

altında kalan ipler ise, başka bir çubuğa halkalarla bağlanır

ve bu çubuk dokuma sırasında kuvvetle yukarı çekilerek yapay

yapay bir bölüm (ağız) oluşturur49. Daha sonra, mekik

yardımıyla ipler sağdan sola ya da soldan sağa taşınır ve

kılıca benzer bir aletle sıkıştırılır. Son olarak yukarıya

çekilen çubuk bırakılır ve ipler eski hali alır. Bu dokuma

48 Fazlıoğlu1997, 1149 Fazlıoğlu,age,12

23

tezgahında bezin sarılacağı bir kiriş yoktur. Dokuma, tezgah

boyunca dokunur ve dokuma tamamlanınca kumaş kesilerek

tezgahtan alınır. Bu dokuma hem kuvvet gerektirir hemde zordur.

Olasılıkla tezgahta karşılıklı iki kadının çalışmaktadır. Bu

tür yatay yer tezgahları halk arasında üç ayak diye bilinir ve

günümüzde Bedeviler, Ortadoğu ülkeleri, Pakistan, Afrika,

göçebe dokumacılar tarafından kullanılmaktadır (resim 16).

5.2 Alt ve Üst Kirişlere Sahip Dikey Dokuma Tezgahları

Alt ve üst kirişlere sahip dikey dokuma tezgahı ile ilgili

en erken bilgiler Mısırd’da on sekiz ve on dokuzuncu sülaleler

dönemine ( M.Ö. 1500-1400) ait mezarlardaki duvar esimlerinden

bilinir (resim 17) . Mısırda kullanılan bu tezgaha benzer bir

dokuma tezgahı, Roma döneminde kullanılmaya başlanmıştır50.

Roma döneminde Anadolu’nun ve Kıta Yunanistan’ın klasik dokuma

tezgahı olan ağırlıklı dokuma tezgahından sonra M.S. 1.

Yüzyılda bu dokuma tezgahı ortaya çıkmıştır. Bunun yanında

antik yazarlardan ağırlıklı dokuma tezgahının özel amaçlar için

daha uzun bir dönem kullanılmaya devam ettiğini öğrenmekteyiz .

Bunun yanı sıra alt ve üst kirişlere sahip dikey dokuma

tezgahları hakkında detaylı bilgi yoktur. Biz bu tezgahı

Roma’da Nerva Forumundaki frizde yer alan Athena ve Arakhne

arasındaki dokuma yarışını işleyen kabartmalarda görmekteyiz .

Gerek erken dönemlerde Mısır’da kullanılan ve gerekse sözü

edilen Roma döneminde kullanılan bu tezgah bazı değişikliklere

uğramakla birlikte günümüzde Anadolu’da kullanılan ve ismine el

tezgahı denilen tezgahlarla aynıdır. Uzun dokumalar için el

50 Fazlıoğlu, age, 1224

verişli değildir. Daha sonra dokumacılar üçüncü bir kirişi

tezgahın arkasına duvara ya da dışarıda direklere bağlayarak

uzun umaşalr dokumuşlardır.

5.3 Uçları Ağırlıklı Dikey Dokuma Tezgahı

Uçları ağırlıklı dikey dokuma tezgahları, başta

Anadolu’nun batısı ve Kıta Yunanistan olmak üzere Akdeniz

çevresinde varolmuş kültürlerin kullandıkları dokuma

tezgahıdır. Anadolu’da Kıbrıs ve Girit Adaları’nda Neolitik

devire ait tabakalardan ele geçen dokuma tezgahı ağırlıkları bu

tezgahların çok erken dönemlerden itibaren kullanılmıştır.

Bu tezgahın kökeni hakkında elimizde yeterli bilgi yoktur.

Bu tezgahlar iki çatal sopa üzerine oturtulmuş, yatay bir

sopadan meydana gelmektedir (resim 18 ). Çözgü iplikleri bu

yatay sopa üzerine gerilmiş olup, serbest kalan uçlarına

iplerin birbirine karışmaması ve düz durması için taş yada

pişmiş topraktan ağırlıklar bağlanır51. Bu tip tezgâhta çözgü

iplerine el ile tek hareket veriliyor ve bunlar arasından atkı

ipliği yumak şeklinde geçiriliyordu. Kısacası ağızlık hareketi

herhangi bir sisteme bağlı değildi. Uzun bir zaman dokuma işi

bu şekilde ipliklerin el ile tek tek kaldırılıp indirilmesine

göre yapıldı.

Üçüncü bölüm

Yazılı Belgeler Işığında Dokuma Ürünleri, Üretimi,

Tasvirli sanatlarda Giysi

51 Yağan 1978,1225

M.Ö.3.binden itibaren Mezopotamya’da, dokuma ürünlerinin

sosyal, politik, ekonomik ve dinsel fonksiyonlarla, tüm sosyal

tabakalara mensup insanların hayatlarının önemli bir parçası

haline gelmiştir52. Bunun kanıtı ise ; Ebla’da ele geçen III.

Ur dönemine ait yazılı belgeler ile Uruk IV ve III

tabakalarında ele geçen belgeler ortaya koymaktadır. Tabletler

üzerindeki araştırmalardan Mezopotamya tekstil endüstrisinin bu

dönemi üzerine detaylı bilgi sağlanabilmiştir53.Zenginliğin ve

prestijin ifadesini kumaşın gösterişliliği oluşturmuştur. Bu

aynı zamanda mabet ve saraydaki statünün de amblemidir. Dönemin

mabet ve saray muhasebe hesapları çeşitli tören ve bayramlarda

hediye-bağış olarak sunulmuş olan kumaş kayıtları ile doludur.

Bunun yanı sıra evlilik sözleşmelerinde çeyiz olarak; devletler

arası, şehir-devletlerinin birbirleri arasında ve şehir

devletleri ile kırsal yerleşimler arası anlaşmalarda hediye

olarak; tanrılara adak olarak ve Güney Mezopotamya dışına

ticarî satım veya ödeme bedeli olarak da dokumalar

kullanılmıştır54.

Önasya’da M.Ö.3.binin ortasından M.Ö.2.binin ilk çeyreği

arasına tarihlenen yerleşimlerden Çagar Bazar, Mari, Ebla,

Ninive, İsin, Girsu (Tello), Ur, Nippur, Nuzi ve Kültepe Kaniš

gibi merkezlerde dokuma endüstrisine ilişkin kayıtları içeren

tabletler bulunmuştur55.

Atölyelerde kumaş üretimi ve çalışma organizasyonu, mabet

ve saray kontrolü altında yapılandırılmıştır. Özel teşebbüs bu 52 Tütüncüler 2005, 5253 Sollberger 1986, 654 Sollberger 1986,755 Tütüncüler 2005, 53

26

kontrol altında ticarî faaliyetlerini sürdürmüş ve endüstri

içindeki uzmanlık piyasa rekabetine bağlı olarak önem

kazanmıştır. M.Ö.3.bin arşivlerinden, tekstil üretiminin

uzmanlık alanlarına ayrıldığı, alt iş kollarına bölündüğü ve

her iş kolunun kendisine ayrılan mekânlara sahip olduğu

anlaşılmıştır56. Dokumacılıkta kullanılan teknikler kuşkusuz

farklı bölgelerde yaşayan ya da farklı etnik gruplara mensup

üreticilerce şekillendirilmiştir. Köle olarak çalıştırılanlar

veya çevre bölgelerden, yerleşimlerden gelen işçiler aynı

atölyelerde çalışmıştır. Bu durumda dokumacılıkta kullanılan

aletler ve teknikler çeşitlilik kazanarak gelişmiştir57.

M.Ö.2.binin ilk çeyreğinde, Anadolu’nun Asur’dan ithal

ettiği mallardan, tabletlerde isimlerine çokça rastlanılanlar

arasında çeşitli cins ve kalitede dokunmuş kumaşlar başta

gelmektedir. Tabletlerde kumaşları birbirinden ayıran

özellikler ve dokuma teknikleri hakkında çok az bilgi

verilmektedir. Puzur-Aššur’un Waqartum adlı kadına gönderdiği

TC 3/1, 17’ deki mektupta az çok ayrıntıya girilmektedir.

Burada, bir kumaşın dokunması ile ilgili dikkate değer terimler

yer almaktadır58. Mektubun yazarı, şubātum katnum olarak

tanımladığı ince dokunmuş kumaşı birisi ile kendisine

(Anadolu’ya) yollamasını ve kumaş karşılığı olarak ona yarım

mina gümüş göndereceğini bildirmektedir. Devamında şunlar

yazılmıştır: “Kumaşın bir tarafını tarasınlar; onu

kırpmayacaklar (kırpmasınlar); onun dokuması sıkı olsun.”

Mektupta ayrıca, kumaşın diğer yüzünün de taranması ve eğer 56 Wright 1996, 91.57 Wright 1996, 9458 Cebesoy 1995, 164

27

tüylü ise, kutānum kumaşı gibi kırpılması istenmektedir.

Sonunda, kumaşın uzunluğunun 9 kubit, genişliğinin ise 8 kubit

olması talep edilmektedir59. Bu ölçü 4.50 x 4.00 m’ye karşılık

gelmektedir. Bu metinde verilen ölçüler III. Ur dönemine ait

metindeki (ITT V, II´ 5´-6´) ölçülerle karşılaştırılmaktadır.

Metinde ismi korunamamış kumaşın ölçüsü 8 x 7 kubittir. M.Ö. 2.

binde Mezopotamya kumaşının maksimum ölçüsü 3.00-4.00 x 1.40-

1.50 m olarak belirtilmektedir60.

“Kültepe Tabletleri” üzerinde yapılan çalışmalarda61, adı

geçen dokuma ürünleri tespit edilebilmiştir. Bu ürünler

arasında ithal mallar olduğu gibi Anadolu’nun kendi yerli

üretimleri de yer almakta olup, bu ürünler iç piyasada pazar

bulabilmektedir. Anadolu dokuma ürünlerinden olan ve

Asurlular’ın Anadolu’nun kendi piyasasında ticarî dolaşımını

sağladıkları en önemli dokuma pirikannū’dur (E.Bilgiç

tarafından pirika(n)num, AHw s. 866a’da pirikānum olarak

okunmuştur)62. pirikannū, yerel bir ürün olup, bir tür kaba ya

da kalın yünlü dokumadır. Boy ya da ağırlık bakımından tek tip

olmayan bu tip dokumaların Asurlular tarafından ihraç edilen

diğer dokumalardan daha hafif ve daha küçük olduğu S.Cebesoy

tarafından ifade edilmektedir63. BIN 4, 78, 6 vd. da:

“hizmetçilerin elbisesi için pirikannū ... elbisede kullanılmak

için yeterince güçlü olan pirikannū” ifadesinden bu tip

59 Günbattı 1994, 19260 Veenhof 1979, 92; 1 kubit= 50 cm61 Cebesoy 1995, 16462 Tütüncüler 2005, 5463 Cebesoy 1995, 165

28

dokumaların elbiselik kumaş olarak kullanıldığını

göstermektedir64.

kutānum metinlerde en fazla geçen kumaş cinsidir. kutānum

ağırlık, ebat, alım-satım fiyatı, ödenecek vergi vb. konularda

ilk önce değerlendirilmiş bir kumaştır. E.Bilgiç’e göre

“kutānum” yerli bir kelimedir. E.Bilgiç, bu kumaşın Anadolu’da

dokunup satıldığını; K.R.Veenhof ise Mezopotamya menşeili

tabletlerde geçmesini delil göstererek65 Asurlu kadınlarca

dokunup Anadolu’ya ihraç edildiğini söylemektedir. Sadberk

Hanım Müzesi’nde bulunan çivi yazılı belgelerden kervan

hesabını gösteren mektupta (H.K.1008-5537)201 kutānu kumaşıyla

ve malların bir şehirden (Kaniš) diğerine (Burušhattum) nakli

ile ilgili bahis şu şekilde geçer: “(1-2) Imdīlum’a söyl[e],

Amur-ilī şöyle söylüyor: 4 talent 20 [mi]ne (3-4) mühürlü

kalay, 140 kutānu-kumaşı 8 siyah eşek kervanımladır. (5-6)

Bundan, senin 1 talent kalayın, 12 kutānu-kumaşın kaçakçılık

esnasında kayboldu. (7-8) 3 talent 2/3 mine 5 şekel [gümüş]

kaçakçılık için. 438 [kutān]u-kumaşı için (9-12) 2 mine 18

şekel gümüşü kaçakçılık gideri olarak harcadım. Her biri (kalay

ve kumaş) Kaniš’e kadar 2 ½ minelik, Burušhattum’a kadar (da) [

] ½ minelik bir azalma gösterdi. (13-16) kalayının 3 talenti ve

124 kutānu kumaşı serbest (satışa hazırdır). Kalayının her bir

talenti için 8 şekel ve her bir kutānu kumaşı için de 10

şekel..... vd66.

64 Tütüncüler 2005, 5565 Veenhof 1979, 25266 1 mina(e)= 500 gr.; 1 şekel= 8.3 gr.; 1 talent= 60 mina(e).

29

saptinnū olarak isimlendirilen kumaş yerel ürün

kategorisine sahip olabileceği de düşünülerek Anadolulu yerel

üretim tabanına konulmaktadır67. raqātum, ince, hafif bir kumaş

türüdür. Sadberk Hanım Müzesi’ndeki H.K.1008-5537 numaralı

metnin 32. satırında bunu belirten ifade bulunur: “(32) ....,

40 ? raqātum ince cins kumaş,...”. raqātum, Anadolu’ya Asur’dan

ithal edilen kumaşlardandır. Metinde, ithal edilen pahalı

ürünler ile beraber geçmektedir (CCT 1, 32 c, 14; EL. 143, 4;

KTB 15, 10). Satışının yapılmasının yanı sıra Anadolulu ileri

gelenlere hediye olarakta sunulmuştur. Yine bu cins kumaş,

“harcama (masraf) olarak” veya “ayrılış hediyesi” olarak (KTS

57 a, 6 vd.) ya da “giriş vergisi” olarak veya içeriye girişte

kâr etmek için bir hediye olarak kullanılmış olduğu (TC 1, 39,

7) 68metinlerden anlaşılmaktadır.

abarnium,; Asur’dan Anadolu’ya nakledilen kumaşlar

arasında daha sık rastlanılan bir kumaştır: CCT 5, 33 b, 11 vd.

da “(Aššur) şehrinden 1 abarnium kumaşı yollayacağım.” ifadesi

geçmektedir69. Kervan hesaplarının gösterdiğine göre kaliteli

ve pahalı olan bu kumaş aynı zamanda Asur’un iç piyasasında da

talep görüyordu. Asurlu kadınların dokuduğu kumaşın giysi için

kullanıldığını gösteren metinler vardır (BIN 4, 94,12 vd. ve TC

3/1, 17, 28). Kumaşın “çok iyi kalitede”, “iyi kalitede” ve

pahalı olduğu görülmektedir.

menuniānum, Anadolu’da dokunan ürünlerdendir. Bu kumaş

türünün geçtiği metinlerde daha çok Anadolu içindeki ticaretten

67 Veenhof 1979, 15268 Tütüncüler 2005, 5769 Cebesoy 1995, 172

30

bahsedilmiştir. Özellikle hizmetçilerin giyimi için kullanılmış

ve bir parçası 1 šekel tutan pirikannū tipi, düşük kalitede bir

kumaş olduğu KTHahn 6’daki metinden anlaşılmaktadır70.

Dokuma üretiminin daha çok kadınlar tarafından yapıldığını

yazılı kaynaklar vurgulamaktadır. Anadolu’ya dokuma çeşitleri

sevkeden kadınların en tanınmışı Lamassi’dir71. Asur’da yaşayan

Lamassi’nin, mallarını satmak üzere Anadolu’da bulunan kocası

aynı zamanda iş ortağı, Pūšuken’e yolladığı mektuplardan

birinden, bizzat kendisinin kumaşları en iyi şekilde dokuduğu,

başka işçi kadınlarla bir ekip olarak çalıştığı, oradaki

dokuma-tekstil işlerini yönettiği ve Asur şehrinde yaşayan çoğu

kadınında büyük ölçüde kumaş çeşidi imal ettikleri

anlaşılmaktadır72. Lamassi’nin yanıt niteliğindeki

mektuplarından birinde Pūšuken’in Anadolu’daki taleplere uyarak

isteklerini değiştirdiği Lamassīn’in de direktiflere olumlu

yanıt verdiği anlaşılmaktadır (BIN IV, 10,12-15). Ayrıca

kumaşın değeri, ince veya kaba dokunmuş olması yanında

kullanılan yün miktarı ile de yakından ilgilidir. Birkaç yerde

(BIN IV, 9, 10: 10, 18) kumaşa daha fazla yün ilave edildiği

hakkında ifadeler bulunmaktadır219. “....Kumaşlar çok küçük

diyorsun. Senin arzun üzerine değilmi ki, ben kumaşların

ölçülerini küçülttüm? Ve şimdi tekrar kumaşlara daha fazla,

yarım mina (yaklaşık 500 gr) daha yün işle diyorsun. İstediğin

gibi yaparım.”73.

70 Cebesoy 1995, 18271 Günbattı 1994, 19272 Tütüncüler 2005, 6073 Günbattı 1994, 193

31

T.Özgüç başkanlığında 1948 yılından bugüne değin

sürdürülen Kültepe-Kaniš kazılarında gün ışığına çıkartılan

tüccarlar mahallesi konutlarında bulunan tabletler, tüccarların

özel arşivini oluşturmaktadır. Mevcut konutlar tüccarların evi

olduğu gibi ofisi, dükkânı ve malları için depo niteliği

taşımıştır. Asur’da kadınların, Anadolu’da, özellikle Kaniš’te

ticarî faaliyet sağlayan eşlerinin ortakları olarak kocalarına

dokumaları üretip, satılması için yolladıklarını öğrendiğimiz

mektuplar-kontratlar Kültepe II ve Ib tabakalarında

bulunmuştur74. Bu mektuplar ticaret alanında kadınların

pozisyonunu, ortaklıklarını, tüccarlar ve tüccar eşleriyle

hesaplaşmalarını ortaya koyduğu gibi toplumsal iş bölümünde

dokumacılık faaliyetinin kadınlar tarafından

gerçekleştirildiğini göstermesi açısından da önemlidir.

Tüccarlar sattıkları tekstil ve kalay için yerel krallara

ödedikleri ithalat vergisinden sonra kalan tekstil üzerinden

elde edilen kazancı kadınlara göndermiştir75. Borç karşılığı

imza edilen senetlerde de, özellikle borç alan kadınların,

borca karşılık taahhüt ettikleri işler arasında dokuma üretimi

yer almaktadır. Diğer taraftan kendi başına iş yapan tüccar

kadınlar kendi adlarına kumaş, elbise gibi siparişlerde

vermiştir.

Dokumacılık görevinin kadınlar tarafından yürütüldüğü en

açık şekilde Pušuken ile karısı Lamassi arasında gidip-gelen

mektuplardan öğrenilmektedir. Yukarıda bahsi geçen Lamassi’ye

ait mektupta (MAH 16.209), Asur’da yünün pahalı (aynı ibare BIN

74 Donbaz 1996, 18875 Tütüncüler 2005, 61

32

VI,7,19-21’de de geçer) olması sebebiyle Anadolu’dan talep

edilmesinin yanı sıra, rüşvet amacıyla gümrükçülere verilecek

paranın da yünün içine konması istenmektedir. Mektup aynı

zamanda dokumacıların yeteri kadar yün kullanmamalarının

nedenini de açıklamaktadır. Yünün pahalı olması, Asur’da yeteri

kadar yün bulunmamasından çok arz-talep meselesiyle ilgili

olmalıdır76.

Birçok Kültepe metninden, Asurlu tüccarların kârlarını

arttırmak düşüncesi ile yerli idareciler tarafından çeşitli

isimler altında alınan vergi ve benzeri ödemelerden kurtulmaya

çalıştıklarını ya da yasaklanmış bazı malların ticaretini

yaptıklarını öğrenmekteyiz. S.Bayram’ın Kültepe tabletlerindeki

kaçakçılıkla ilgili metinler üzerinde yaptığı çalışmada77,

kaçak olarak sevkedilen mallar arasında kumaşın da önemli bir

yeri olduğu tespit edilmiştir. Örneğin, Kurara’dan Aššur-

malik’e yazılan mektupta 84/k 295: “Bize ait kaçakçılığa

verdiğim ister Akad kumaşlarından, ister kutānu kumaşlarından

(mamul) elbiseler....” veya Aššur-tāb’ın Al(i)-ahum’a yazdığı

35 satırlık mektupta c/k 354: “Senin [el] biselerin [den] gerek

kaçakçılık için gerek sarmak için bana ödedikleri 200

elbiseden....” dokuma ürünlerinin kaçakçılıkta kullanıldığı

ortaya çıkmaktadır.

Yazılı belgeleri destekleyen, eşzamanlı tarihe sahip en

önemli buluntu Acemhöyük kazılarında bulunmuştur. Nimet Özgüç

başkanlığında, 1965 yılı kazı mevsiminde büyük yanmış binanın

NA-OA/46 plankarelerinde yer alan bir odadan kumaş parçaları

76 Tütüncüler 2005, 6277 Bayram 1998, 285

33

çıkarılmıştır78. Yanmış bina, mühürlerin, çanak-çömleğin ve taş

kapların yardımıyla N.Özgüç tarafından M.Ö.19-18.yüzyıla

tarihlendirilmiştir. Kumaş numuneleri, Asur Ticaret Kolonileri

Çağı’ndaki giyimin bir çeşidini öğretmesi bakımından önemlidir.

Taban üstünde dağınık olarak, küçük parçalar halinde ele

geçirilen beyaz renkli ketene benzeyen bezin bir yüzüne altın

iplikle koyu ve açık mavi renkli fayans boncuklar işlenmiştir

(Resim 19). Elbise üzerindeki bu türlü süs parçaları, ilk defa,

Acemhöyük’te Asur Ticaret Kolonileri Devri’ne tarihlenen

tabakada bulunmuştur. Kumaş, yangının şiddetinden, cürufla

kaynaşmış, kırışıklıkları ve katlarıyla taşlaşmış bir duruma

gelmiştir. Koyu ve açık mavi renkli fayans boncuklar geometrik

desenler meydana getirmiş olabilir. Ayrıca kumaştan kopmuş

olarak bulunan küçük halka boncuklar, elbise süslerinin

ölçülerinin öğrenilmesine yardımcı olmuştur79. A.Öztan

tarafından sürdürülen Acemhöyük kazılarının 2001 yılı sezonunda

Asur Ticaret Kolonileri Çağı 1. katına ait bir yapıda ele geçen

dokuma aletleri, dokumacılığın bu zanaat kolu için ayrılan özel

yapılarda yerel üretimin yapıldığını göstermesi açısından önem

taşımaktadır80.

Tasvirli sanatta giyim kuşam ile ilgili verileri Neolitik devirden başlatabiliriz. Neolotik döneme ait figürinlerin üzerine yapılan boya veya kabartmalar bunların giysili olabileceğine dair izlerdir. Bilindiği gibi giysi yapımının ilkaşaması ip elde etmek akabinde ise dokumacılık gelmektedir.

Çatalhöyük’te bulunan Neolitik figürinlerinden birinde

şişmanca işlenmiş olarak gösterilen bir örnek, ayakta duran bir

78 Özgüç 1968, 16679 Özgüç 1968, 2180 Tütüncüler 2005, 65

34

tanrıçayı tasvir etmektedir. Üzerinde benekleri, alt

kısmındaysa saçakları olan bir elbise giymiştir. Bu elbisenin

büyük ihtimalle yünden yapılmış olduğu vurgulanmak

istenmiştir81 (resim20).

Kalkolitik kültüründe, Hacılar’da kırmızı ya da krem

renkli perdahlı çıplak kadın figürünleri ile karşılaşılır.

Bunlardan bazılarının üzerinde boya ile kumaş desenleri

yapılarak bir çeşit elbise giydirilmiştir( resim 21). Bu

figürinler dokumanın renkli ipler kullanılarak yapıldığını

gösterebilir.

Tunç Çağına geldiğimizde ise, Özellikle, Kültepe-Kaniş,

Acemhöyük ve Konya-Karahöyük kazılarında bulunan mühür ve mühür

baskılarındaki tasvirler, bu döneme ilişkin Anadolu ve

Mezopotamya halklarının kıyafetleri hakkında görsel olarak

bilgi vermektedir82. Anadolu, Eski Suriye, Eski Asur ve Eski

Babil üslûbunda yapılan mühürler üzerindeki figürlerin

giyimleri birbirinden farklılık göstermektedir. Ayrıca

mühürlerdeki tanrı, tanrıça, tapan, tapanı getiren Lama,

kahraman, karışık varlık ya da Suriye üslûbunda görülen

Suriyeli kadın kıyafetleride farklı betimlenmiştir83.

Kıyafetlerin modeli ve üzerindeki desen, pili, püskül gibi

detayları belirten çizgiler sahip oldukları üslûbun giyim

tarzını göstermektedir. Anadolu üslûbundaki mühürlerde

(Resim22) tanrıçalar bileklerine kadar uzanan elbiseler

81 Mellaart 1962, 3782 Özgüç 1965, 883 Tütüncüler 2005, 66

35

giymektedir. Elbiselerin bazı mühürlerde kabartma noktalarla

kaplandığı görülür (Resim 23).

Tanrılar dört farklı kıyafet giymektedir. Bunlar uzun

elbise; pilili, bacağın birini açıkta bırakan kuyruklu elbise;

V yakalı, kenarları bir veya iki milimlik pilili (nervürlü)

manto; kısa etek ve gömlektir. Uzun pilili elbise mühürlerin

çoğunda yuvarlak, kapalı yakalı ve dirseğe kadar inen kısa

kolludur. Etek kısımları Eski Babil esintisi taşısa da kıyafet

üzerindeki bir sağa bir sola paralel çizgi taraması bunların

Anadolu üslûbunda olduklarını göstermektedir. Ayakta veya bir

hayvan üstünde duran tanrıların çoğu kuyruklu, pilili bir

elbise giymektedir. Elbiselerin ön kısmı dize, arkası ise

baldıra kadar uzanmaktadır. Pililer, uzun elbiselerdeki gibi

taranmıştır. Kolsuz, yakası V şeklinde olan ve önde kavuşup

etek kısmındaki bir kavisle dizin üst kısmını açıkta bırakan

manto şeklindeki elbiseye nadiren rastlanmıştır. Mantonun

kenarlarına geniş bir parça geçirilmiştir. Tanrıların,

kahramanların ve karışık varlıkların müşterek elbisesi olan

kısa etek ve yuvarlak yakalı gömlek Hitit İmparatorluk devri

tanrı kıyafetlerinin esasını oluşturmaktadır. Etek çok kısadır.

Eteği giyen tanrı çoğunlukla silahlıdır.

Pilili etekle, düz gömlekten oluşan kıyafet Kültepe Ib

katının kurşun figürinleri (Resim 24) üzerinde de

görülmektedir. Üstünde yatay paralel çizgiler bulunan etek önde

kavuşmuş olup belden geniş bir kemerle tutturulmuştur.

Tanrıçaların yuvarlak yakalı, kısa kollu, ince birer gömlekleri

vardır84. Kurşun figürinlerindeki giyimli tanrıçaların özenle84 Özgüç 1965, 8 ; Özgüç 2002, 240

36

süslenmiş giysilerindeki model ve süsleme zenginliği ise dönem

içinde son şeklini almıştır.

İkinci Binle birlikte Anadolu’da çok sayıda Suriye kökenli

Mühürler bulunmuştur. Mühürler üzerindeki giysi tasvirleri

Anadolu ve Suriye ilişkisini göstermesi açısından önemlidir.

Mühürlerde tasvir edilen kıyafet modellerinin yazılı belgelerde

geçen kumaşlardan üretildiği düşünüldüğünde, tekstil üretiminin

Anadolu ve Mezopotamya’da ne derece ileri bir düzeye ulaştığı

anlaşılmaktadır.

M.Ö.2.bin denizaşırı ticarî dolaşım Güney Ege’nin büyük

bir bölümünü kapsamıştır. Yunanistan, Güneybatı Anadolu,

Girit’in yanı sıra Doğu Akdenizde Orta Minos seramiğinin

görülmesi ticaretin sınırlarını belirlemektedir85. Ege

Denizinde ekonomik faaliyetin yoğunlaşması Girit Eski Saraylar

döneminin oluşmasında etkin olmuştur. Knossos, Phaistos, Zakros

ve Mallia, Girit Adası’nın üretim ve depolama merkezleri olarak

ortaya çıkmıştır. Kuzey Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Mısır dönüşümlü

deniz ticareti içinde Ege malları görülmektedir. Bu dönemde

tekstil ürünlerinin de ticarî mallar arasında önemli bir yere

sahip olduğunu yazılı belgelerin sundukları bilgilere paralel

olarak dokuma üretiminde kullanılan aletlerin özellikle dokuma

ağırlıklarının sayılarındaki artış da göstermektedir86. Ege

üretimi dokuma mamulleri (özellikle elbiseler) yatay tezgâhta

dokuma yapan Mısır’da değer kazanmış ve Mısır Girit için dokuma

alanında, kâr getiren bir pazar haline gelmiştir. Buna karşılık

Yunanistan, Orta Hellas Dönemi’nde yerel ölçekte tekstil

85 Sherratt ve Sherratt 1991, 36886 Sherratt ve Sherratt 1991, 369

37

üretimini gündelik ev işi formunda gerçekleştirmiştir87. Kıyı

kesimde yaşayanlar ürettikleri tuz, balık, deniz kabuğu gibi

malları doğal yolları kullanarak iç bölgelere götürmüştür.

Karşılığında süt ürünleri, kürk, yün lifi veya dokumaları

mübadele yoluyla almışlardır88.

Orta Minos III dönemine tarihlenen Girit’teki Petsofá’dan

ele geçen pişmiş toprak kadın figürinin (Resim 25 ) ve Knossos

Sarayı’nda bulunan fayans kadın figürininin (Resim 26) giydiği,

beline uçları sarkan kalın bir kuşak sarılı büyük önü açık

bütün kıyafet bölgenin gelişmiş bir tekstil teknolojisine

ulaştığını göstermektedir89. Minoslu kadınlar günlük kullanıma

yönelik daha sade dokumalar yaparken dini törenlerde

kullanılmak üzere fantezi kumaş dokumuştur. Kumaşlar, bazen

boyanmış iplerle dokunmuş, bazen ahşap bloklarla

sınırlandırılarak elle çizilmiştir. Her iki teknikle yapılmış

kumaşların üstü nakış ve boncuklarla süslenmiştir90.

Batı Anadolu’dan Beycesultan ve Aphrodisias üzerinden

güneye açılan yol bağlantısının yanı sıra Troya’dan

Demircihöyük üzerinden devam eden diğer rota Orta Anadolu

Platosu üzerinden Tarsus’a oradan Suriye’ye uzanmıştır.

M.Ö.15.yy.’ın ortasında, Miken’in Girit üzerindeki

hâkimiyeti sırasında yün ve yağ üretimi adada yüksek rakkamlara

87 Sherrat ve Sherratt 1991, 36788 Tütüncüler 2005, 7089 Tütüncüler 2005, 7090 Castleden 1990, 18

38

ulaşmıştır. Buna ilişkin Knossos’ta ele geçen yazılı belgeler

detaylı bilgiler vermektedir91.

M.Ö.1400-1200 tarihleri arasında Hitit İmparatorluğu

Kilikya ve Kuzey Suriye bölgeleri arasındaki ticareti kontrol

altında tutarken; Mısır, Filistin’e kadar olan çizgide söz

sahibi olmuştur. M.Ö.2.binin ikinci yarısına tarihlenen Hitit

yazılı belgelerinden, kumaşın üretim tekniklerinden öte mevcut

kumaşların cinsleri, renkleri ve kullanım alanları (mamul

durumu) hakkında bilgi sahibi olunabilmektedir. Metinlerde,

elbiseler için, TÚG “yünden yapılan elbise” ve GAD/GADA “keten”

olarak iki determinatif geçmektedir. Özellikle yünün kırmızı,

mavi, yeşil, mor, beyaz ve nadir olarak siyah renklerle

boyandıkları ve bunların alıcı buldukları öğrenilmektedir92.

Boğazköy’den ele geçen bir mektup parçasında -KBo I 26- talep

edilen mallar arasında kuşaklar, elbiseler ve atlar için ‘örtü’

siparişi de yer almıştır, IBoT I 31’de isimsiz bir Hitit

kraliçesine verilen birkaç malın envanter listesinde mavi ve

kırmızı-mor yün çeşitleri, keten, 2. ve 4. satırlarda

Amurru’dan gelen ketenler listelenmiştir93.

KUB LXLII 49 dökümanında, paragraf sonunda kadın

isimlerinin sıralandığı kıyafet listesi saraya bağlı kadın

dokumacılara işaret etmektedir. Kumaş üretimi Hititler’de

önemli bir aktivitedir. Hitit metinlerinde “Dokumacı’nın”

karşılığı LÚ/MUNUS UŠ.BAR ve “Kumaş imal eden” LÚ EPIŠ GADA

olarak belirlenmiştir94.91 Sherratt ve Sherratt 1991, 37092 Tütüncüler 2005, 7293 Tütüncüler a.g.e, 7394 Tütüncüler a.g.e, 74

39

Dokumanın desenlerinin nasıl olduğuna dair bilgi azdır.

Farklı renk ile kumaş kenarına bordür oluşturma (mašlu) veya

kumaş üzerinde “altından kenar oluşturma” Anadolu geleneğinde

yaygın değildir. Ancak bu üslûp M.Ö.2.binde Mezopotamya’da iyi

bilinmektedir. Bu teknikten daha çok, metalin kumaş üzerine

aplike edildiği kayıtlara geçmiştir95.

Hitit yazılı belgelerinde kadın ve erkek giysileri

birbirinden ayrı olarak belirtilmiştir. KUB XLII 49 öy. de

verilen kıyafet listesi A.Goetze tarafından

değerlendirilmiştir. KUB XXIX 4 öy.I satır 4-46’da (CTH 481),

yukarı çekilmiş elbise, bir işlemeli tunik, manto, bir başlık,

bir iç elbisesi, bir takım kemerli tunik, bir takım gümüşten

göğüs süsü gibi kadına ait kıyafet türleri yer almaktadır.

Diğer pasajda ise erkek kıyafet parçaları sıralanmıştır. Ortak

giyilen kıyafet tuniktir. İnce giysi (TÚG.SIG), tören giysisi

(TÚGkušiši), işlemeli tunik (TÚGE.ÍB MAŠ-LU), mavi çorap veya

tozluk (TÚGGADA-DAM.ZA-GÌN), beyaz gömlek (TÚGGÚ BABBAR) ve

“Hurri gömleği?” TÚG.GÚ(.È.A) HUR-RI) (M.Darga, atkı veya eşarp

cinsinden bir giysi aksesuar olarak anlam kazandığını ve de

‘beyaz atkı’ ve ‘Hurri (memleketine has) atkısını ifade

ettiğini bildirmektedir.) erkek kıyafetlerini

oluşturmaktadır96.

Yazılı belgelere paralel olarak, tasvirli sanat

eserlerinde dokunmuş malların kıyafete dönüştürülmüş biçimiyle

karşılaşılmaktadır. Çeşitli toplumlarda yaşayan veya aynı

toplum içerisinde farklı sosyal gruplara ait kadın-erkek

95 Tütüncüler a.g.e, 7496 Tütüncüler a.g.e, 75

40

kıyafetleri, dokuma üretimindeki çeşitliliği, kaliteyi, yöntemi

ortaya koyması açısından önemlidir (resim 27). Tasvirli

eserlerde, Anadolu kıyafetlerinin Mezopotamya, Mısır ve Girit

kıyafetlerinden daha sade olduğu görülmektedir. Eski Hitit

Çağı’na ait Alaca Höyük, Boğazköy, Bitik, İnandıktepe ve

Hüseyindede vazolarıyla (resim 28-29) Hitit İmparatorluk

Çağı’na tarihlenen Fıraktin ve Taşçı kaya anıtlarında (resim

30) tasvir edilen kadın kıyafetlerinin kalın kumaştan dikildiği

belirgindir. Giysi modelleri çoğunlukla, uzun kollu, boyundan

topuklara uzanan tarzda ve kemerlidir. Bu tip kıyafetlerin

kemersiz modelleriyle başı, kolları ve bütün gövdeyi örten, bol

çarşaf şeklindeki elbise modelleri vardır. Erkek kıyafetleri

daha çeşitlidir97.

İnandıktepe vazosunda erkeklerin çoğu boyundan

kalçalarının hemen altına inen uzun kollu, bol, kısa bir elbise

giymiştir. Elbiselerin yırtmacı, yukardan aşağıya inen derin

yivle belirtilmiştir. Bu elbisenin altından çıkan, ten üstüne

giyilmiş ikinci ince elbisenin üçgen şeklindeki kuyruğu

dizlerin altına inmektedir. Akrobatların giysileri vücutlarını

sıkıca sarmış, boyundan kalçanın altına kadar inmiş, kolları

dirseğe kadar uzanmıştır (resim 31).

Hitit İmparatorluk döneminde, Tanrıların ve ölümlü

kişilerin duruş ve giysileri Eski Hitit döneminde iyice

belirginleşen kuralları sürdürmektedir. Giysi modelleri ve

bunların kumaş kaliteleri törende üstlenilen görevlerle

bağlantılı olarak farklılık göstermektedir. Bu konuda tasvirli

sanat eserlerini yazılı belgelerde desteklemektedir. Alaca97 Tütüncüler 2005, 76

41

Höyük ortostatlarında kıyafetler biraz daha süslüdür (resim

32).

Hitit tasvir sanatının en olgun döneminin ürünleri

Boğazköy Yukarı Şehri’nin üç anıtsal kapısında yer almaktadır.

Kral kapısında kabartma olarak tasvir edilen tanrı zengin

nakışlarla bezeli, önden yırtmaçlı kısa etek giymiştir (resim

33). Eteklik süslemelerini ayrıntıları belirgindir. 5 no.lu

tapınağın temenos duvarı içindeki yapıdan çıkan kabartmalı

bloğun ön yüzündeki figürde kısa eteklidir.

Hitit görsel sanat ürünleri Eski Hitit devrinden itibaren

başlayan ve sonlanışına kadar olan süreç içinde Hitit üslûbunun

kuralları, en çok insan şeklinde düşünülen tanrı

fizyonomilerinin yanı sıra giysilerinde de belirgindir.

Tanrıların çoğunluğu kısa eteklidir. Güneş Tanrısı, kral ve üst

düzey kült görevlisi erkekler şal manto giyimlidir. Kısa etekli

olan görevliler de vardır. Tanrıça ve kraliçeler uzun kollu ve

uzun etekli giysiler içindedir. Hitit görsel sanatı,

imparatorlukta zenginleşmiş, özgünleşmiştir.

Hitit dönemi dokumasına ait günümüze gelen en önemli

kalıntı, Çorum ili Ortaköy ilçesinde M.Ö.14.yy.’a

tarihlendirilen “B” binasının depo yapısı olarak

değerlendirilen bölümünde çıkarılan küplerden birisinin omuzu

üzerinde ele geçen tekstil parçasıdır98 (resim34),

Geç Tunç Çağı ticareti M.Ö.15.-12.yüzyıllar arasında

gerçekleşmiştir. M.Ö.2.bin başlarında yerel ve bölgesel olan

98 Tütüncüler 2005, 8342

ticaret gelişerek bu dönemde Doğu Akdeniz toplumlarıyla

gerçekleştiren uzun-mesafeli ticareti üst noktaya getirmiştir.

Özetle, mal dolaşımının sınırlarının genişlemesi, talep

gören ürünlerin üretiminin artışını da sağlamıştır. Bu durum,

üretimde kullanılan tekniklerin gelişiminde, dönemin mevcut

teknolojisinin alış-verişinde, üretimde kullanılan aletlerin

talebe bağlı artışında, üretim stratejilerinin belirlenerek

organize edilmesinde etkili olmuştur. M.Ö.3.binden itibaren

organize edilmiş olarak başlayan ve M.Ö.2.binde hız kazanan

endüstriyel gelişim arkeolojik kanıtlar ve yazılı belgelerle

ortaya konabilmektedir. Bu iki önemli alandan sağlanan verilere

dayanarak, M.Ö.2.binde temel endüstri kollarından birini

dokumacılık sektörünün oluşturduğunu söylemek mümkündür.

43

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Tekstil kapsamlı tanımı ile , hayvan kıllarından veya

bitkisel liflerden oluşan ham maddenin hazırlanmasını, mamul

haline getirilmesi sürecinde uygulanan üretim işlemlerini,

üretilen malların depolanmasını, dağıtımını ifade edilmektedir.

Tekstil teknolojisinin temelini dokuma oluşturmaktadır,

dokumanın ise, ilk nerede ve nasıl ortaya çıktığına ilişkin

hala kesin veriler bulunamamıştır. Nedeni ise, tekstil

ürünleri, çabuk bozulan malların başında gelmesidir. Tüm

tekstil nesneleri insanlık tarihinin canlı belgeleridir. Her ne

kadar saklanması güç de olsa, elimize geçen tekstil ürünleri,

üretim yöntemleri ve kullanımlarına ait bilgiler vermektedir

Tekstil insan oğlunun en eski uğraşlarından biridir.

Bunun kanıtı ise Neolitik dönemden itibaren yapılan

araştırmalarda dokuma ile ilişki malzemelerin çokluğudur.

İnsanoğlu Paleotik devirde doğa ile mücadele etmiş, doğayı

gözlemlemiştir. Yeme, içme, barınma gibi temel ihtiyaçlarının

yanı sıra vücudunu koruyacak giysilere gereksinim duymuştur.

Paleolitik önem için buluntular tekil olmakla birlikte,

Neolitik dönem bize dokumanın yoğun yapıldığını göstermektedir.

Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde sergilenen Çatalhöyük tekstil

buluntuları bunun en güzel kanıtıdır. Bu örnekler üzerinde

yapılan araştırmalar sonucu buluntularla ilgili şu verilere

ulaşılır; araştırmacılar bu malzemenin yün yada keten olması

konusunda kesin bir kanıya varamamışlardır. Dokuma türü “bez

44

ayağı” olarak bilinen basit, bir atkı bir çözgüden oluşan

dokuma türüdür.

Anadolu’da dokumacılık sanatı Neolitik dönem sonrasındaki

Kalkolitik, Tunç ve Demir çağlarında da düzgün bir ilerlemeyle

devam etmiştir. Bunları çeşitli kültür tabakalarında bulunan

ağırşaklar, tezgah ağırlıkları açıkça ortaya koymaktadır.

Kalkolitik Dönemde dokuma çok büyük bir faklılık göstermeden

gelişme gösterir. Ancak İlk Tunç dönemi ile beraber yerleşim

alanlarında ele geçen dokuma tezgahı ağırlıklarının sayısında

ve çeşitlerinde artış söz konusudur. Dokuma ürünlerinin yazılı

kaynaklarda geçmesi Sümer dönemi ile başlar. Sümer

mitolojisinde tekstil ve dokuma konusu sıkça geçmektedir.

Anadolu’da Orta Tunç Çağı döneminde ise tekstil daha

farklı bir yere sahiptir. Ticaret Kolonileri çağı olarak

bilinen bu dönemde Anadolu Asur arasındaki sıkı ticari

ilişkiler dikkat çeker. Bu ticaretin belgeleri tabletler

günümüze dek korunmuş, çevirileri yapılmıştır. Tabletlerin

içeriğinde dokuma ile ilgili; dokumanın nasıl yapılması

gerektiği, siparişler, müşteri talepleri, fiyatlar, değerleri,

vergileri, kaçakçılıkları hakkında bilgiler bulunmaktadır.

.Ö. I. Bin yıllarına geldiğimizde dokuma ve dokuma

ürünleri hakkında gerek vazolar, gerek antik yazarlar bilgi

vermeye başlar. Vazo üzerine çizilen tezgah resimleri kafamızda

ki soru işaretlerine çözüm bulmaktadır. Ayrıca antik yazarların

yazdıklarından dokumanın günlük hayattaki yerini

öğrenebilmekteyiz. Ve kadının dokuma üzerindeki etkisi ile

toplumda ki yerini anlayabilmekteyiz. Anadolu’da bu yüzyılda

45

Frigler, Lidyalılar, Likyalılar ve kısa süreliğine Kimmerler

yaşamıştır. Bu medeniyetlerinde çeşitli dokumalar yaptıkları

popüler yayınlarda bile yazmaktadır.

Tekstil ürünü elde edebilmek için bazı hammaddelere

gereksinim vardır. Bunların başında ise , eğrilmiş ipe ihtiyaç

vardır. Anadolu’da genellikle eğiriciler ve dokumacılar

tarafından kullanılan lifler keten ve yündür. Lifler organik

malzemeler olduklar için ancak özel koşullarda

korunabilmektedir. Bitki ve yün lifleri farklı uygulamalardan

geçerek ip oluştururlar.

Kullanılan hammaddelerin başında keten gelmektedir.

Ketenin lif haline getirilmesi hayvansal liflerden daha güçtür.

Ayrıca keten özen gerektirir. Çünkü ketenin toplandığı dönem

oluşturulacak ürünün kalitesini etkilemektedir. Ketenin lif

haline getirilmesi ise; Keten el ile toplanır, demet yapılarak

veya serilerek kurutulur. Kurutma işleminden sonra taş veya

kütük üzerinde tokmaklarla dövülüp taraktan geçirilir. Liften

kalın odunsu kısmını ayırmak ve beyazlatmak için suya konulur.

Bu işlem kuyularda gerçekleştirilmektedir. Kuyunun altı ve

etrafı taşla örülürse havuzlama daha temiz suyla yapılmaktadır.

Havuzlarda keten liflerinin rengi beyazlatılmaktadır. Bu işlem

15-35 gün sürmektedir. Demetler dikine dizilir, süzülür,

kurutulur, mengeneden geçirilerek ya da tokmakla dövülerek

odunsu bölümü liflerinden ayrılır.

Diğer bir hammadde ise; Yumuşaklığı, esnekliği, inceliği,

sağlamlığı, eğrilme yeteneği, yaylanma, nem çekme ve keçeleşme

özelliği bulunan değerli bir elyaf olan yündür. Yün keten kadar

46

zahmetli olmasa bile uğraş gerektirir. Evcilleştirilmiş

koyunların yünlerinin kırpılmasıyla elde edilir.

Tekstil ürünün imalâtı için dokuma, dokumanın yapılması

için ipe gereksinim vardır. Dokuma işlemi ip üretmekle başlar.

İp, liften eğirme yöntemi uygulanarak elde edilir. Life büküm

verme işlemi başlangıçta herhangi bir alet kullanılmaksızın diz

üstünde elle yapılmıştır. Ancak bu işlem hem zamanla oluşan

yoğun ip talebini karşılamamış, hem de istenilen kaliteyi

sağlamamıştır. Eğrilen ipi gergin tutmak ve belli bir büküm

standardı kazandırmak önemlidir. Bu yüzden iğ ve ağırşaklar

önem kazanmıştır.

Keten, yün ve benzeri maddeler eğrilip ip haline

getirildikten sonra, dokuma tezgahlarında dokunurlar. Antik

devirde üç çeşit dokuma tezgahı kullanılmıştır. Bunlar yatay

yer tezgahları, alt ve üst kirişlere sahip dikey dokuma

tezgahları, uçları ağırlıklı dikey dokuma tezgahlarıdır.

Bu çalışmada tekstil hakkında genel bir kanı oluşturmak

için malzeme bilgisi önce verilmiş, ardından kronoloji göz

önünde bulundurularak yazılı belgeler ışığında tekstil ele

alınmıştır. M.Ö.3.binden itibaren Mezopotamya’da, dokuma

ürünlerinin sosyal, politik, ekonomik ve dinsel fonksiyonlarla,

tüm sosyal tabakalara mensup insanların hayatlarının önemli bir

parçası haline gelmiştir.

M.Ö. İkinci binle birlikte Anadolu Mezopotamya arasında

sıkı bir ticari ağ örülmüştür. Ve tekstil ürünleri bu tekstil

ağının bel kemiklerinden biridir. Asurlu tüccarlarla birlikte

47

Anadolu’ya yazının gelmesi ile Anadolu’nun yazılı tarihi

başlamış ve bu ticaret ağının belgeleri de Anadolu’ya

gelmiştir.

Özetle, mal dolaşımının sınırlarının genişlemesi, talep

gören ürünlerin üretiminin artışını da sağlamıştır. Bu durum,

üretimde kullanılan tekniklerin gelişiminde, dönemin mevcut

teknolojisinin alış-verişinde, üretimde kullanılan aletlerin

talebe bağlı artışında, üretim stratejilerinin belirlenerek

organize edilmesinde etkili olmuştur. M.Ö.3.binden itibaren

organize edilmiş olarak başlayan ve M.Ö.2.binde hız kazanan

endüstriyel gelişim arkeolojik kanıtlar ve yazılı belgelerle

ortaya konabilmektedir. Bu iki önemli alandan sağlanan verilere

dayanarak, M.Ö.2.binde temel endüstri kollarından birini

dokumacılık sektörünün oluşturduğunu söylemek mümkündür.

48