Yalburt Yaylası Arkeolojik Yüzey Araştırması (Ilgin, Konya) 2013 Sezonu Arazi Çalışmaları...
Transcript of Yalburt Yaylası Arkeolojik Yüzey Araştırması (Ilgin, Konya) 2013 Sezonu Arazi Çalışmaları...
1
YALBURT YAYLASI ARKEOLOJIK YÜZEY ARAŞTIRMA PROJESI
(ILGIN, KONYA)
2013 SEZONU ARAZi ÇALIŞMALARI RAPORU
Ömür Harmanşah Yard. Doç. Dr., Öğretim Üyesi, Brown Üniversitesi (ABD),
Joukowsky Arkeoloji ve Eskiçağ Dünyası Enstitüsü
Peri Johnson Dr., Teksas Universitesi (ABD) Orta Doğu Çalışmaları Bölümü
Ben Marsh
Prof. Dr. Bucknell Üniversitesi Coğrafya ve Çevre Bilimleri Bölümü
2
Giriş
Yalburt Yaylası Arkeolojik Yüzey Araştırması Projesi’nin dördüncü arazi sezonu 9-22
Temmuz 2013 tarihleri arasında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve
Müzeler Genel Müdürlüğü’nün resmi izinleri ile, Yard. Doç. Dr. Ömür Harmanşah
başkanlığında gerçekleştirildi. Projenin yardımcı başkanlığını ve saha koordinatörlüğünü
Dr. Peri Johnson gerçekleştirdi. Saha çalışmalarına Bucknell Üniversitesi Coğrafya ve Çevre
Bilimleri Profesörlerinden Ben (David) Marsh, doktora öğrencileri Müge Durusu Tanrıöver
(Brown Üniversitesi-ABD, Arkeoloji ve Eskiçağ Dünyası Anabilim Dalı) ve Nilgün Öz (Orta
Doğu Teknik Üniversitesi- Mimarlık Fakültesi, Mimari Koruma ve Restorasyon Anabilim
Dalı) katıldılar. Tüm ekip üyelerine özverili çalışmaları için teşekkür ederiz. Bakanlık
temsilcimiz Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Uzmanlarından sayın Gülnaz
Savran’dı, kendisine yardımları ve projemize katkıları dolayısıyla müteşekkiriz. Bu
çalışmaya ek olarak ekibimiz Akşehir Müzesi’nde, daha önceki sezonlarda Yalburt Projesi
tarafından etütlük-envanterlik olarak toplanan malzeme üzerinde üç haftalık depo
çalışması, yine Bakanlığınızın resmi izinleri ve Akşehir Müzesi’nin onayıyla 23 Temmuz-13
Ağustos 2013 tarihleri arasında yürütmüştür ve bu çalışmanın raporu Akşehir Müzesi’ne
ayrıca sunulacaktır. Projenin 2013 sezonunda finans desteği yine Brown Üniversitesi’nin
akademik birimleri tarafından sağlanmıştır.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 13/03/2013 tarih ve 94949537-
160.99-51264 sayılı Bakanlık onayı ile yürürlüğe girmiş olan Kültür ve Tabiat Varlıklarıyla
İlgili Yapılacak Yüzey Araştırması, Sondaj ve Kazı Çalışmalarının Yürütülmesi Hakkında
Yönerge’si Madde 12b düzenlemesine göre “Yüzey araştırmasında tespit edilen envanterlik
kültür varlıkları envanter listesi ve envanter fişi ile ilgili müzesine teslim” edileceği ve
3
“envanterlik kültür varlıkları dışındaki buluntular”ın toplanmayarak “gerekli belgeleme ve
ölçümler yapılarak yerinde” bırakılacağı öngörülmüştü. Bu sebeple yüzey araştırması
çalışmaları sırasında, yüzey malzemesi toplanamamış, dolayısıyla bilimsel olarak
belgelemesi yapılması umulan pek çok arkeolojik arazi gerekli buluntularıyla
belgelenememiştir. Bahsi geçen yönergenin ilgili maddesi, maalesef yüzey
araştırmalarındaki arzu edilen bilimsellik seviyesinin zayıflamasına sebep olmuş,
çalışmalarımızı oldukça olumsuz yönde etkilemiştir. Yüzey araştırma sırasında ele geçen
13 adet envanterlik eser (12 adet çeşitli litik malzeme/çakmaktaşı ve 1 adet ağırşak)
Akşehir Müzesi’ne teslim edilmiştir.
Amaçlar ve Objektifler
2013’teki kısa arazi sezonunun ana amaçları üç ayrı grupta toplanabilir:
1. Bunlardan birincisi, projemiz tarafından daha önce 2012 sezonunda çalışılmaya
başlanmış ancak tamamlanamamış olan Çavuşçu Göl kuzeyindeki Kuru Göl Havzası ve
çevresindeki arkeolojik alanların tespiti olmuştur. Proje arazi sezonu hazırlık sürecinde
Genel Müdürlüğü’müzle yapılan görüş alışverişinde de altı çizildiği üzere, Çavuşçu Göl
kuzeyindeki Kuru Göl havzası ve çevresinde, özellikle de Çavuşçugöl Kasabası, Hareme,
Misafirli, Yorazlar, ve Tekeler köylerine ait arazileri kapsayan geniş alanda yapılması
planlanan Ilgın Termik Santrali, ve bu santrale ait olacak olan açık ocak linyit ocakları ve
kireçtaşı ocakları ile atık yığım alanları tarafından tahribe uğrayacak alanda acil kültürel
miras ve arkeolojik alan tespit çalışmalarına öncelik tanınmıştır.
2. Yine aynı sebeplerle, ve Jeomorfoloji uzmanı sayın Prof. Ben Marsh’ın ekibimize tekrar
katılması ile münasebetiyle yine imha tehlikesi altında olan Kuru Göl havzasında , Kuru Göl
ve Çavuşçu Gölü’nün eski çağdan bu yana uzanan çevresel tarihinin jeomorfolojik
yöntemlerle araştırılması ve bölgeden geçen yol hatlarının belirlenmesi, projemizin ikinci
amacını temsil etmiştir.
4
3. Üçüncü olarak da, Yalburt Yaylası Dağ Pınarı Hitit Havuz Anıtı’nda başlatılması planlanan
mimari koruma, ve uzun vadeli arkeolojik alan yönetimine yönelik bir çalışmanın, anıt ve
çevresinin halihazır durumunun tespiti, acil koruma önlemlerinin düşünülmeye başlanması
ve uzun vadede anıt ve çevresinin yerel, ulusal ve uluslararası turizme kazandırılmasına
yönelik bir rapor çalışmasına başlanması öngörülmüştür.
Arazi Metololojisi
2013 Sezonunda uygulanan arazi yöntemleri, daha önceki sezonların arazi çalışmalarında
her yıl daha iyileştirilerek geliştirilen çalışma yöntemlerini sürdürmüştür. Arkeolojik
yüzey araştırması sırasında, bu yöntemler arasında, özellikle yerli halkla ve köy sakinleri
ile yapılan etnografik enformal görüşmeler ve bilgi değistokuşu, belirlenen arkeolojik
alanlarda, her arazinin gerektirdiği ayrı yöntemlerle sistematik yüzey buluntularının
toplanarak örneklenmesi, fazla önem arzeden ve yoğun yüzey buluntusu veren alanlarda
yoğun sistematik arazi yürüme metodları (%50 kapsamlı olarak ve 4 m. aralıklı)
uygulanması, arkeolojik alanların yayılımının el GPS’leri ve arazi eskizleri kullanılarak
haritalanması, gerekli formların doldurulmasi, mimari ölçüm ve çizimler, fotoğraflama, ve
video kayıtları aracılığı ile arkeolojik alanların ayrıntılı belgelenmesi ve tanımlanması, bu
arkeolojik alanlar arasında kalan peyzajlarda jeolojik yapı, hidroloji, bitki örtüsü, eskiçağ
yol ağları, jeomorfolojik olgular ve süreçlere ilişkin bilgilerin toplanması sayılabilir.
Ne yazık ki, yukarıda bahsi geçen yeni Yönerge uyarınca, çalışılan arkeolojik alanlarda, bu
alanların tarihlemesinin yapılması ve bu alanlardaki eskiçağ yerleşiminin karaklerininin
belirlenmesinde bizlere en önemli bilgi kaynağını teşkil eden yüzey buluntusu (özellikle
seramik) toplamamız engellenmiş, dolayısıyla üzerinde çalıştığımız arazilerde hassasiyetli
ve bilimsel bir değerlendirme yapmak mümkün olmamıştır. Yalburt Projesi 2010
sezonundan beri, incelediği arkeolojik arazilerde, çağdaş topoğrafik üniteler ve peyzaj
unsurları (höyük tepesi, höyük etekleri, tarla, kanal kesiti, yol, kaçakçı çukuru ve bunun gibi
unsurlar) ile mülkiyet, bitki örtüsü ve yüzey görünürlüğü göz önüne alınarak, yüzey
araştırma ünitesi olarak adlandırılan arkeolojik arazileri “mahal” (locus)’lere bölmüş, bu
mahallerin sınırları ayrı ayrı el GPS’leri ile belirlenerek haritalara işlenmiş, ve her bir
5
mahallin yüzey buluntuları ayrı ayrı toplanarak torbalanmıştır. Bir arkeolojik arazinin
bölümlerini/birimlerini oluşturan her bir farklı mahal için ayrı arazi formları doldurulmuş,
arazi defterlerine gerekli görünürlük, bitki örtüsü, mülkiyet, mimari kalıntılar, hidroloji,
jeoloji, arkeolojik unsurlar gibi bilgileri ayrı ayrı işlenmektedir. Ancak bu mahallerin ayrı
ayrı değerlendirilmesi ancak bu mahallerden toplanan buluntu malzemesinin ayrıntılı
olarak incelenmesiyle mahallerin ayrıcalıklı özellikleri anlaşılabilmektedir, aksi takdirde,
bu mahallerin incelenmesinin pek bir anlamı kalmamaktadır. Gelecek sezonlarda yukarıda
bahsi geçen yönergenin değiştirilerek yüzey buluntuları toplanmasına kontrollü da olsa
yeniden izin verilmesini proje ekibimiz temenni etmektedir.
Resim 1. Uzun Pınar su kaynağı, Ilgın.
6
Tablo 1 2012 Sezonunda çalışılan araştırma birimleri, UTM cinsinden koordinatları ve rakımları.
Araştırma
Tarihi
(2013)
Araştırma Birimi No.
Araştırma Birimi İsmi/Yer Adı
Bağlı Olduğu İlçe, Belde, Köy
UTM Doğu UTM Kuzey
Rakım
11.07 165 Kartalpınar
Ilgın, Çavuşçugöl
0397358 4253119 1105 m
13.07 166 Dökmekaya Ilgın, Çavuşçugöl
0397473 4253661 1147 m
13.07 167 Sarayaltı Ilgın, Çavuşçugöl
0397952 4253091 1217 m
14.07 168 Misafirli Ilgın, Misafirli
0403884 4253565 1028 m
15.07 165 Kartalpınar Ilgın, Çavuşçugöl
0397358 4253119 1105 m
15.07 158 Çallı Ağıl Höyük Ilgın, Çavuşçugöl
0398813 4253696 1038 m.
16.07 144 Dereköy Höyük Ilgın, Dereköy
0406012 4253509 1101 m.
16.07 145 Macar Mevkii Ilgın, Dereköy
0407244 4253936 1130 m.
16.07 168 Misafirli Ilgın, Misafirli
0403884 4253565 1028 m
18.07 157 Uzun Pınar Ilgın, Çavuşçugöl
0397810 4254569 1156 m.
19.07 169 Davların Tömbek
Ilgın, Hareme (Gölyaka)
0397647 4255748 1136 m
19.07 170 Hareme Mezarlığı
Ilgın, Hareme (Gölyaka)
0400974 4257178 1038 m.
20.07 102 Çobankaya Höyüğü
Ilgın, Çobankaya
0410505 4248954 1167 m
20.07 101 Yalburt Yaylası Ilgın, Çobankaya
0410898 4256763 1336 m
21.07 162 Codurun Höyük Ilgın 0402218 4239383 1034 m.
21.07 171 Saray Ada Tepesi
Ilgın, Yorazlar
0402664 4251680 1029 m
21.07 155 Yoğabaltık Höyük
Ilgın, Argıthanı
0395759 4246101 1062 m.
8
Jeomorfoloji
2013 Sezonunda ekibimize tekrar katılan Prof. Ben Marsh, jeomorfolojik çalışmalarını tüm
ekibin üzerinde çalıştığı Çavuşçu Gölü’nün kuzeyindeki Kuru Göl havzasına odaklamıştır.
Prof. Marsh ekibimizle paralel çalışarak yeni tespit edilen arkeolojik alanlar ve çevresinde
yüzey araştırma ekibimizle birlikte çalışmış ve eskiçağdan bugüne yerleşimlerin yerel ve
bölgesel anlamda çevresel koşullarını incelemiştir.
Bu çalışmalar sırasında incelenen yerleşim coğrafyasına ilişkin ilk anahtar sorulardan biri,
Kuru Göl Havzası’nın tepelik batı yakasında, bugün herhangi bir yerleşim gözlenmeyen
Kartal Pınar-Uzun Pınar sırtlarını kaplayan geniş alanda tespit edilen uzun vadeli eskiçağ
yerleşimlerinin yoğunluğu olmuştur. Eskiçağda bu kadar yoğun yerleşilmiş, bir dizi su
pınarına da sahip olan bu elverişli ve geniş alanda bugün niçin yerleşim gözlenmez?
Çavuşçu Göl kasabası göl kıyısına kadar inmiştir ve burada tespit edilen bir İlk Tunç Çağı
höyüğünün çevresinde kurulmuştur. Öte yandan Hareme köyü oldukça kuzeyde, eski
kömür yatağının da ötesindedir ve yıllardır susuzluk çeken bir köydür. Prof. Ben Marsh’a
gore, Uzun Pınar-Kartal Pınar yoğun arkeolojik alanının konumu şu açılardan daha iyi
anlaşılabilir:
1. Güneybatı-Kuzeydoğu istikametinde uzanan, bugün de “Ulu Yol” adıyla bilinen
önemli bir yol tam da Kartal Pınar sırtlarından geçerek Kuru Göl havzasına
inmektedir, ve Dereköy ve Yalburt üzerinden Atlantı’ya bağlanır (Resim 2).
2. Bu bölgedeki yerel su kaynakları oldukça zengindir, bereketli ve verimli tarım
topraklarının bulunduğu ancak susuz arazilere yakın konumdadır.
9
Bu sebeplerden dolayı Uzun Pınar-Kartal Pınar‘da izlenen yaygın arkeolojik yerleşim
kompleksinin bugünkü yerleşim sisteminde karşılığı yoktur.
1. 2013 sezonu çalışma alanının genel peyzaj durumu
a. Toprak durumu: Çavuşçu Gölü Havzası Kuzey-Güney yönünde fay hattı ile sınırlanan Ilgın
Ovası’ndan dağlık alanlara doğru kuzey yönünde 20 km kadar uzanan bir havzadır.
Kireçtaşı yumru tepeleri havzanın iki yanına sıralanmıştır. Bunlara ek jeolojik birimler
kireçtaşına yakın duran şistlerden, ticari linyit katmanlarını da içeren göl çökelti silsilesi, ve
yerel anakayadan Tersiyer dönemde koparılmış olan yaygın kıtasal kırıntılılardan
(klastikler) oluşur. Dağlık alanlardan bütün bölgeye çökelti (sediman) taşıyan eğimli toprak
bölge boyunca gözlenir. Holosen çökelti havzanın daha alçak tesimlerini tahrip ve daha nice
selyatağını etmektedir.
b. Hidroloji: Bölge genel olarak kuraktır, ancak bu kuraklık bölgedeki taban suyu
hidrolojisi nedeniyle daha da vahimleşmiştir. Yüksek seviyelerde geçirgen olan kireçtaşı
alçak seviylerde geçirgen olmayan katmanlarla (ki genellikle bu şisttir) temas ettiği
noktalarda su kaynaklarının doğmasına sebep olur. Kumtaşı gibi klastik (kırıntılı kaya)
malzemelere nazaran kireçtaşları daha düşük seviyelerde su depolarlar. Yöre kireçtaşları
pek çok yerde gözlendiği gibi taban suyunu havzadan uzağa doğru sürükler. Düdenler ve
diğer karstik unsurlarla kaplı olan kuzey sırtları, kuzeye doğru eğilim gösterirler ve taban
suyunu o yöne doğru taşırlar. Anadolu Yaylasının bu kesiminde bazı derin su taşıma
sistemlerinin rastlandığı gözlenmiştir, dolayısıyla suyun havzadan dışarı taşıyan da bu
olabilir.
10
Resim 3. Kuru Göl Havzasını kateden bugün 'Ulu Yol' adıyla anılan eskiçağ yolunun izlediği hat. (GIS Temelli Harita: Prof. Ben Marsh)
c. Güney Havzası: Ben Marsh’ın iştirak etmiş olduğu bir önceki arazi sezonunda (2011’de)
çalışılan güney havzası ise kuzey ile karşılaştırıldığında batıda kalan sırtlar ve klastik
kayalıklar tarafından çok daha iyi sulanmaktadır. Havza tabanı daha killi bir tabakadan
oluşur, dolayısıyla basit aletlerle işlenmesi zordur. Büyük göçer insan grupları ve tekerlekli
vasıtalar için havzanın doğusu büyük ihtimalle daha çok tercih edilmiş olmalıdır.
11
2. Yol ve taşımacılık
2013 sezonunda aynı zamanda Kuru Göl havzasını boydan boya geçerek, Yalburt Yaylası
yakınlarından geçip Atlantı Ovasına doğru uzanan eskiçağda bolca kullanılmış olduğunu
düşündüğümüz bir yolu, jeomorfolojik, arkeolojik ve topoğrafik kanıtlar sayesinde tespit
ettik. Taşıma yolları yerleşim sistemlerinin ve peyzajın anlaşılmasına yardım ettiği kadar
yerleşik topluluklarda bölge dışı topluluklar arasındaki iletişimi de anlamamıza yardımcı
olur. Taşımacılık rotaları çevresel koşullara ve su tedariği, yüzey koşulları, bitki örtüsü gibi
sürekli değişen peyzaj koşullarına göre şekillenir.
Kuzeyde Kuru Göl Havzası ve çevresinde yaptığımız çalışmalarda bir yandan havzanın
eskiçağ tarihi boyuncaki jeomorfolojik durumu ve kullanımını araştırırken bir yandan da
bu havzayı diğer ova ve havzalara bağlayan yol hatlarını da inceledik (Resim 2). Buna göre
Ön Asya arkeolojisinda “Çukur Hatlar” (Hollow Ways) adı verilen ve geçmiş çağların insan
ve hayvan topluluklarının sürekli geçmesi ile oluşmuş doğrusal peyzaj unsurlarına bu
alanda da rastladık. Böylelikle Kartal Pınarı-Uzun Pınar yerleşim kompleksini Yalburt Anıtı
ve Atlantı Ovası’na bağlayan yolun ana hatlarını belirlemiş olduk. Bu alanı, bugünkü Ilgın-
Akşehir karayolu boyunca uzanan doğu-batı ortak yoluna bağlayan hattın Yoğabaltık-
Reşadiye Küllük Höyükleri ile Reşadiye-Kekeç Suyu boyundan yol üzerinde yeralan Kapaklı
Höyük’e bağlandığını 2012 çalışmalarımızda tespit etmiştik. 2013 Sezonunda ise bu yolun
Yalburt Anıtı ve dahası Atlantı Ovası ile nasıl ilişkilendiği üzerinde çaba harcadık.
Kartal Pınar’ın yukarısında (batısında) tespit ettiğimiz dağ geçidinden geçerek Kartal Pınarı
su kaynağı ve höyüğü kıyısından geçen, buradan kuzeydoğuya yönelerek Kartal Pınar
sırtlarında tespit edilen anıtsal binalar boyunca ilerler ve Uzun Pınar arazis inin ve özellikle
12
de Uzun Pınar Helenistik dönem kalesinin doğu kesimine ulaşır. Bu alandaki çukur hat
izleri uydu haritalarında kolaylıkla izlenmektedir. Uzun Pınar’dan doğuya inen sel
çukurunun güney sırtını takip ederek Çallı Ağıl Hitit mezarlığı ve daha sonra da höyüğün
yanıbaşından geçerek Kuru Göl havzası tabanına kavuşur. Kuru Göl Havzası’nı doğrudan
Ada Tepe höyüğü yanıbaşından geçerek su kaynağına sahip Misafirli höyüğüne doğru
kateder. Misafirli’den Dereköy höyüğü ve Macar Mevkii kalesi ve pınarlarına doğru uzanan
bu yol yakın tarihe kadar “Ulu Yol” olarak bilinmekteydi. Macar Mevkii pınarında çatallanan
yolun ana hattı doğuya devam ederek 1950’lerde kullanılmış olan yoldan tarlaların içinden
ve Cinnov tepe’nin güneyinden Atlantı’ya doğru bir geçidi takip ederek devam eder. Bu yol
halen halk arasında Ulu Yol olarak bilinir. Macar Mevkii’nden çıkan ikincil yol ise bugün
Yan Yol Sırtı mevkii olarak bilinen hattan Yalburt’a tırmanır. Bu bahsi geçen yollar daha çok
eskiçağda kullanılmış, orta çağ sonrasında çevresel ve kültürel değişiklikler dolayısıyla bu
rotalar farklılaşmıştır. Ancak eskiçağda özellikle Hitit ve Helenistik-Roma dönemlerinde,
Uzun Pınar-Kartal Pınar-Çallı Ağıl yerleşim sisteminin çok önemli jeopolitik bir konumda
yerleşmiş olduğu anlaşılmıştır.
Orta Çağda Kuru Göl havzasının bataklıklı mevsimlik bir göle dönüşmesiyle, Kuru Göl’den
geçen yol kuzeye yönelerek Hareme mezarlığı yakınından geçerek gölün kuzey sınırını
takip eder. Bu yol 20. Yüzyılda “Deve Yolu” olarak bilinen yola tekabül eder (Resim 3).
3. Kuru Göl’ün jeomorfolojik tarihi
2013 sezonunda aynı zamanda Kuru Göl havzasında taşkın ova sedimantasyonu ile ilgili
Ben Marsh tarafından sınırlı da olsa jeomorfoljik çalışma yapıldı. Uzun soluklu dönemler
boyunca gözlenen havza sedimentasyonu uzun vadede hem tarımsal faaliyetleri
13
etkilemiştir hem de yerleşim sistemlerine ve arazi kullanımına şekil vermiştir. Aynı
zamanda dağlık alanlarda ve sırtlarda gözlenen erozyon ve toprak yapısı değişiklikleri
konusunda bizlere önemli ipuçları verir. Özellikle Misafirli höyüğü ve çevresinde açılmış
olan derin artezyen kuyu ve su sondajları kesitlerinde yapılan gözlemlerde, bu kesitlerde
istikrarlı bir çevresel değişim tarihi izlenebilmiştir. Buradaki ilk gözlemlere göre
stratigrafinin en alt derin seviyelerinde açık pembe mil-lom (alüvyon-pahsa) topraklar
izlenir. Dereköy’den gelen derenin oluşturduğu delta ile bağlantılı bir oluşum olarak
düşünülebilir. Orta seviyelerde 2.5 m. kalınlığında killi, kahverengi-turuncu hatları
izlenebilen bir katman gözlenir. En üstteki 30 cm.lik tabaka ise koyu hahverengi, organic
malzeme açısından zengin topraktır. Misafirli yakınındaki meyve bahçesi dibindeki
sondajda (Mahal 2-3), yerinde mimari duvar parçaları ve seramik malzemenin, özellikle
Hitit seramiklerinin orta seviyenin üzerine oturduğunu ve koyu kahverengi üst toprak
tarafından kapatıldığı izlenmiştir.
Bu katmanlardan en altta izlenen katmanın yerel su toplama havzası içinde yağmurlarla
bağlantılı Pleistosen dönem göl depolamaları olduğu düşünülmektedir. Kalkolitik dönemde
kireçtaşı sırtların ve kayalık alanların erozyona uğraması ile ovalık alanlarda hızlıca bir
alüvyal dolgu olayı gözlenmiştir. Böylelikle Kuru Göl dolmak suretiyle Çavuşçu- Boğaz Çay
deltası genişleyerek bu eski vadiyi doldurmuştur. Aşağıda Resim 3’te sunulan ve Prof. Ben
Marsh tarafından hazırlanan harita Çavuşçu Göl Havzası, Yalburt Yaylası ve çevresindeki
jeomorfolojik yapı, pınarlar ile eskiçağ yerleşim sistemi arasındaki ilişkiye dikkat çekiyor.
Yukarı seviyelerin, özellikle su kuyusu kesitlerindeki organic malzemenin Karbon 14
yöntemi ile dikkatlice tarihlendirilerek bu göl seviyelenmesinin bölgesel arkeolojik
yerleşim tarihi ile olan ilişkisinin anlaşılması önümüzdeki sezonlarda gerçekleştirilecektir.
16
Arazi Araştırma Birimleri
2013 Sezonunda Belirli arazi araştırma birimlerinde yapılan ayrıntılı çalışmalar aşağıda
özetlenmiştir.
157. Uzun Pınar
Çalışma Günleri: 18 Temmuz 2013
2012 yılında tespit ve rapor edilmiş olan Uzun Pınar yerleşim alanı (Resim 4 ve 8),
hatırlanacağı gibi Uzun Pınar adlı su kaynağının hemen kuzeyinde yükselen dik kayalık
doğal tepenin üzerindeki Helenistik döneme tarihlediğimiz savunma duvarlı kale yerleşimi
ve onun eteklerindeki geniş, kapsamlı ve anıtsal yapılarla örtülü teraslardan oluşmaktadır.
Bu arazi 2013 sezonunda tekrar ziyaret edilmiş Helenistik dönem kalesi olan “Yığma
Tepe”nin güneyindeki teraslarda izlenen iki büyük bina grubu, el GPS’i ile haritalanmış ve
kayda geçirilmiştir (Unsur 10 ve 11). Ayrıca Yığma Tepe’nin doğu teraslarında toprak
patika boyunca rastlanmış olan kaçakçı çukuru belgelenmiştir (Unsur 12). Uzun Pınar
alanının kuzeyinden geçirilmiş olan ve doğu-batı doğrultusunda uzanan doğalgaz hattı
peyzaj içinde 20-25 m. genişliğinde bir iz bırakmıştır. Bu hat boyunca ekip tarafından
sistematik olarak yürünmüştür. Hattın doğu ucunda tümülüs olması muhtemel bir mezar
anıtında yapılmış olan kaçak kazı çukuru belgelenmiştir. Bölgede tümülüs olması
muhtemel diğer topoğrafik unsurlar belgelenmiştir.
165. Kartal Pınar
Çalışma Günleri: 11, 13, 15 Temmuz 2013
17
Kuru Göl Havzası’nın batı yakasında bir dizi pınar yakınında yeraldığı 2012 arazi
sezonunda tespit edilmiş olan Kartal Pınar arazisi ayrıntılı arkeolojik belgeleme
çalışmalarının yenilenmesi amacıyla 2013 sezonunda yeniden ziyaret edilmiştir (Resim 4).
Bu arkeolojik alan Kartal Pınarı olarak bilinen su kaynağının hemen batısında, Kartal Pınarı
deresi boyunca uzanan teraslar üzerindeki doğal bir tepe üzerine kurulmuş bir höyük
yerleşmesidir ve höyüğün çevresindeki terasları da kaplar. Uzun Pınar-Dökmekaya
yerleşim kompleksinin güney ucunu teşkil eden bu yerleşim, Dede Tepe, Meramçalı Tepe
ve Ballıkaya Sırtı arasında uzunan toprak yol tarafından kesilir. Kuru Göl havzası, Yorazlar
Köyü, Göktepe Höyük ve Çavuşçu Göl Kasabası’nın kuzey uçları Kartal Pınarı ile görüş
ilişkisi içindedir. Kartal Pınarı höyüğünün hemen yanındaki modern su deposu yapısından
anlaşıldığı üzere Kartal Pınarı’nın suları yeraltı boruları ile Çavuşçu Göl kasabasına
nakledilmektedir, dolayısıyla halen yüzeyde gözlenen su miktarı çok kısıtlıdır.
Höyüğün güneybatısında yeralan dere yatağı ve çevresinde en yoğun olarak seramik
buluntularına rastlanmıştır. Ayrıntılı inceleme yapılamamış olmakla birlikte Höyük
seramiklerinin yoğunlukla Roma-Geç Roma döneminin oksitlenmış kırmızı ortak malları ve
az miktarda M.Ö. ikinci bine ait olan krem renkli perdahlı parçalar olduğu gözlenmiştir.
Höyüğün üst seviyelerinde, dere yatağının doğu yamacında iki adet büyük kaçakçı çukuru
belgelenmiştir (Mahal 1 ve 2). Höyük üzerinde, dere yatağına yuvarlanmış olarak ince
olarak işlenmiş, farklı işlevlerde olduğu kesimlerinden anlaşılam iki adet kireçtaşı taş blok
kayda geçirilmiş ve çizimleri yapılmıştır (Unsur 1 ve 2). Ayrıca, höyüğün yukarısında (yani
batısında), Meramçallı Tepesi ile Dede Tepe arasındaki sırtta, ulaşılabilen en yüksek
rakımda dağ geçidi görevi gören noktada bir kaçakçı çukuruna rastlanmış, bu çukur “Mahal
3” olarak kayda geçirilmiştir (Mezar= Unsur 3). Çukurda gözlenen mimari parçalardan
18
çukurun tahrip edilmiş bir mezar olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda bahsi geçen “Ulu Yol”un
tam da bu geçitten inerek Kuru Göl havzasına indiği düşünülmektedir. Bu kaçakçı çukuru
çevresinden toplanan seramikler azdır ancak genellikle Geç Demir Çağı veya Hellenistik
döneme tarihlenirler. Alan tescilli değildir, Konya Bölge Koruma Kurulu’na bildirilmelidir.
Resim 6. Kartal Pınarı Höyüğü’nün batıdan, fosil pınardan görünüşü
19
Resim 7-8. Kartal Pınarı Höyüğü’nde değirmen (mil) taşı olabileceğı düşünülen taş unsurlar
(Unsur 1-2- SU165L2F1-2)
20
Resim 9. Uzun Pınar, Dökmekaya, Kartal Pınar, Sarayaltı ve Çallı Ağıl Hitit Mezarlığı alanları
arasıdaki topoğrafik ilişkiyi gösterir harita.
166. Dökmekaya
Çalışma tarihleri: 13.07.2013
Yine Kartal Pınar’dan Uzun Pınar’a kadar uzanan büyük yerleşim sisteminin ortasında,
Kartal Pınar höyüğünün kuzeyinde, Kuru Göl Havzasına görsel olarak nazır Dökmekaya
sırtının aşağı etek ve teraslarında belgelenmiş olan büyük yerleşimdir (Resim 8). Bir höyük
yerleşmesi olan Kartal Pınarı’ndan farklı olarak, Dökmekaya yerleşimi teraslar halinde
geniş bir alana yayılan, yüzeyde kolaylıkla izlenebilen anıtsal mimari taş temelli duvarlarla
inşa edilmiş, son derece geniş ve genellikle dikdörtgen mimari ve kentsel unsurlardan
oluşan bir yerleşimdir. Kuzey ve güney yönlerinde, küçük pınarlardan doğan derelerin
oluşturduğu dere yatakları bu yerleşimi besler. Bu sırtlarda geçmiş dönemlerde daha aktif
oldukları düşünülen fosil pınarla yeralır. Ancak aynı zamanda Dökmekaya’nın kuzeyinde
yeralan pınar, 1973 Corona uydu fotoğrafında da su tankı ve barajı izlendiği üzere, Çavuşçu
Göl kasabasına iletilir. Bu su hattı Kartal Pınar hattı ile birleşir ve Karanlık Deresi’nden
21
çıkan hatla aynı zamanda inşa edilmiştir.. Genel olarak Dökmekaya yerleşiminde yüzeyde
mimari unsurlar kolaylıkla izlenirken, seramik buluntuları oldukça sınırlıdır. Ancak arazi
genelinde su künkü parçaları ele geçmiştir (Resim 11).
Dökmekaya yerleşimi sınırları içerisinde 3 adet anıtsal mimari yapı kompleksi el GPS’i ile
tek tek yürünerek haritalanmış, binaların eskizleri hazırlanmıştır. Bu yapı kompleksleri
farklı tekniklerle inşa edilmiş temel duvar kalıntıları sayesinde ayırdedilirler. Ya kabaca
işlenmiş ya da hiç işlenmemiş büyük ebatlı kayalar ve yapı taşlarından inşa edilmiş olan
temel duvarlarıla birlikte daha küçük moloz taşlarla inşa edilmiş duvarlara da rastlanmıştır
(Resim 9). Moloz taş duvarların iç mekan ayırıcı duvarlar olduğu düşünülebilir. Ayrıca
Dökmekaya sırtının doğu yamacında savunma amaçlı “glacis” olarak adlantırılabilecek
duvarlara da rastlanmıştır.
İncelenen yapılardan Unsur 1, yapı kompleksleri arasında en güneyde, Dökmekaya-
Ballıkaya dere yatağına akan bir su kaynağının hemen yanında yeralır ve anıtsal taş
temelleriyle yüzeyde kolaylıkla izlenebilen bir mimariye sahiptir. Büyük bir alana yayılan
bu bina pek çok mimari mekân içermektedir ve duvarları yer yer 90-100 cm kadar kalınlığa
ulaşır (Resim 10). Duvarlar kabaca topoğrafik münhani eğrilerinin istikametini takip
ederler. Çizimi yapılmış, ölçüleri alınmış ve fotoğrafları çekilmiştir. Unsur 2,
Dökmekaya’nın teraslanmış bölümünde bulunan bir dizi duvardan oluşmaktadır. Bu
duvarların ayrı ayrı koordinatları alınmıştır. En kuzeyde yerleşmiş olan Unsur 3, Unsur
2’nin hemen kuzeyinde bulunmaktadır. Görünen antik duvarların koordinatları
kaydedilmiştir. Bu yapı komplekslerinin kentsel blokları tanımlıyor olabilecekleri gibi
büyük ebatlı ağıllar da olabilicekleri düşünülmüştür.
22
Unsur 2’nin hemen doğusunda bulunan tepede 8 adet kaçak kazı yapılmış mezar bulunmuş,
hepsi ayrı ayrı kayıt altına alınmıştır (Unsur 4-11). Mezarların ölçüleri alınmış, açıları
kontrol edilmiş ve fotoğrafları çekilmiştir. Alan tescilli değildir. Tescil için Konya Bölge
Koruma Kurulu’na bildirilmelidir.
Resim 10. Dökmekaya Doğu-Batı doğrultusunda Uzanan anıtsal duvar temelleri.
23
Resim 11. Dökmekaya Unsur 1. Bina terasları ve Doğu-Batı doğrultusunda uzanan anıtsal
duvar temelleri. Su kaynağından görünüş.
Resim 12. Dökmekaya sırtlarından toplanan pişmiş toprak su künk parçaları
24
167. Sarayaltı
Çalışma tarihleri: 13.07.2013
Sarayaltı yerleşmesi, yine Çavuşçugöl Beldesi’ne bağlı Kartal Pınar-Dökmekaya-Uzun Pınar
yerleşim kompleksi ile bağlantılı bir yerleşimdir ve kompleksin Kuru Göl Havzasına açıldığı
doğu teraslarında yeralır. Kuru Göl Havzası’nın batı kıyısında uzanan asphalt yolun 200 m.
kadar batısında Sarayaltı olarak bilinen mevkiide yeralır. Genişçe teraslanmış bir alana
yayılan taş duvar temelli yapılar topluluğudur. Yüzey görünürlüğünün bitki örtüsü
dolayısıyla son derece düşük olmasından dolayı binaların mimari karakteri tam olarak
anlaşılamamış, yüzey seramikleri toplanamamıştır. Dolayısıyla bina komplesinin kesin
tarihlemesi yapılması mümkün olmamıştır, ancak yerleşimin büyük olasılıkla ortaçağ ya da
Osmanlı dönemine ait olduğu düşünülmektedir. Arazide bir adet taş alet ele geçmiştir.
Çörtten yapılmış iki kenarlı bir kazıyıcı olan aletin dış yüzeyi işlenmiş, iç yüzeyi ise olduğu
gibi bırakılmıştır. Buluntu çizimi yapılmış, fotoğrafları çekilmiş ve araziye geri bırakılmıştır.
Alan tescilli değildir. Tescil için Konya Bölge Koruma Kurulu’na bildirilmelidir.
25
Resim 13. Sarayaltı sırtlarından ele geçmiş olan taş alet.
168. Misafirli Höyük
Çalışma Tarihleri: 14.07.2013
Misafirli Höyük, Kuru Göl Havzası’nın doğu yakasında kurulmuş olan Misafirli Köyü’nün
batı-kuzeybatı kıyısında bulunan, yakın tarihlere kadar bir göl/bataklık olan Kuru Göl
Havzasının hemen kıyısında konumlanmış bir doğal teras üzerinde yaygın ve düz bir
höyüktür. Yukarıda Jeomorfoloji bölümünde tartışıldığı üzere, Kartal Pınarı ve Uzun Pınar
yönünden gelerek Dereköy üzerinden Yalburt Yaylasına tırmanan eski ve ortaçağ yolu bu
Höyük civarından geçmiş olmalıdır. Höyüğün büyük bölümünün günümüzde farklı
tarımsal aktiviteler ve özellikle de killi toprak alımı ve küllü atık için kullanılması sebebiyle
yüzey görünürlüğü çok azdır. Höyüğün yayılım alanının tespitine yönelik olarak, Misafirli
Köyü harman yerinin çevresindeki tarlalar sistematik olarak yürünmüştür. Uydu
fotoğraflarının da yardımıyla höyüğün göl havzasının hemen kıyısında konumlanmış
olduğu anlaşılmıştır (Resim 13).
Höyük, Misafirli Köyü sakinlerinin şu anda harman yeri olarak kullandığı alanı merkez
alarak, Harman yeri ve yakın çevresinde geniş bir alana yayılır. Bir yüksekçe burun gibi
Kuru Göl havzasına doğru uzanan harman yerinin kuzey, batı ve güneybatı eteklerinde
uzunan tarlalarda sistematik yoğun yürüme metodları ile yüzey seramiğinin yoğun olduğu
alanlar tespit edildi.
26
Resim 14. Misafirli Höyük ve çevresi yüzey araştırma birimi ve mahaller.
Harman yerinin hemen güneyinde, kuzey-güney istikametinde uzanan geniş bir alanda
Misafirli Köyü ve diğer köyler için eskiden killi kerpiç toprağı hasat edilmiş olan ve
halihazırda küllü toprak atımı için de kullanılmakta olan ocaklar yer alır. Bu ocak ve çöplük
alan içinde, hemen harman yerinin güneyindeki uçta da arkeolojik yüzey malzemelerine
yoğun bir şekilde rastlanmıştır. Yüzey görünürlüğünün oldukça düşük olduğu bu alan,
Mahal 1 olarak adlandırılmıştır. Bu alandan örnek bir grup çanak-çömlek buluntusunun
arazide çizimleri yapılmıştır. Arazinin batı ucunda bulunan küçük meyve bahçesi ve bostan
Mahal 2 olarak, bu mahallin hemen güney ucunda açılmış olan derin su sondaj çukuru
Mahal 3 olarak adlandırılmış, bu iki mahallin seramik örnekleri çalışılarak araziye geri
bırakılmıştır. Misafirli köyü ve çevresinde, özellikle tarlaların içinde ve höyük çevresindeki
alanlarda açılan artezyen su kuyularının kesitleri Prof. Ben Marsh tarafından ayrıntılı bir
27
şekilde incelenmiştir ve Kuru Göl Havzası’nın çevresel tarihi hakkında önemli stratigrafik
izlenimler edinilmiştir. Tabanında tuzlu suya erişilen b kuyuların çoğu bugün terk edilmiş
haldedir.
Resim 15. Misafirli Höyük, Harmanyeri görünüşü, Doğu istikametine bakış.
28
Resim 16. Misafirli Höyük Mahal 1, Arkeolojik alan içinde eski kil ocakları
Resim 17. Mahal 2 olarak adlandırılan meyve bahçesinin Harman yerinden görünüşü. Bu alanda
yoğun seramik buluntularına rastlandı.
169. Davların Tömbek
Çalışma tarihleri: 19. 07. 2013
Davların Tömbek höyüğü, Hareme köyü sınırları içerisinde, Bağcün (ya da Bağcı) Mevkii
olarak bilinen alanda, eski kömür ocağının 170 m. kadar güneyinde, Uzun Pınar kalesinin
1.2 km kuzeybatısında bulunmaktadır. Çavuşçu Göl kasabasından Hareme köyüne giden
asfalt yoldan batıya ayrılarak eski kömür ocağının güney kenarı boyunca ilerleyen toprak
yol ile ulaşılmaktadır. Höyüğün hemen kuzeyinden akan Sıvalık Deresi ve pınarı eski kömür
ocağının atık yığıntısı altında kalmıştır, ancak uydu fotoğraflarından da anlaşılacağı üzere,
höyüğün çevresinde eskiçağa ait tarım parselleri ve bir dizi pınar gözlenmiştir. Bu
29
pınarlardan doğan ve yine Kuru Göl Havzasına akan dere ise Aslan Ağıl Deresi olarak
bilinir.
Höyük tepesi üstü (Mahal 1) pek çok derin ve geniş kaçakçı çukuru ile tahrip görmüştür.
Özellikle Höyük Tepesi’nin güney-güneydoğu kenarında büyük ebatlı kepçe ve iş
makinaları ile açılmış olduğu anlaşılan kaçakçı çukurunda (Mahal 2) ayrıntılı belgeleme
yapılmış, içinde duvarların da gözüktüğü stratigrafik kesit çizimleri hazırlanmış, farklı
tabakalardan tanılayıcı (diyagnostik) seramik örnekleri alınmıştır. Bu seramikler
çalışılarak araziye geri bırakılmıstır. Kesitin en alt tabakalarından elde edilen seramikler
Kalkolitik ve İlk Tunç Çağları’na tarihlenebilir. Çukurun kuzeye bakan kesitinde izlenen
kesme kireçtaşı bloklarla inşa edilmiş duvarlarla ilişkili olan seviyeler büyük ihtimalle Geç
Demir Çağı’na tarihlenirler. Höyüğün üst kısmından toplanan seramikler yerleşimin
Imparatorluk Roma dönemine kadar devam ettiği düşünülmüştür. Mahal 2’nin batısında
yeralan daha küçük ebatlı bir kaçakçı çukurundan da seramikler toplanmış ve çizimleri
yapılmıştır. Höyük tepesinin hemen doğusunda olup kuzey güney yönünde uzanan tarladır
Mahal 4 olarak adlandırılmıştır. Tarla transektlerle sistematik olarak yürünmüş, toplanan
seramikler sayılmış, tanılayıcı seramikler çalışılmıştır. Buradan toplanan seramikler Geç
Demir Çağı’ndan Imparatorluk Roma dönemine kadar tarihlenirler.
Mahal 4 tarlasının kuzeyinde Mahal 4 ile toprak yol arasında kalan sürülmüş tarlada yoğun
olarak taş alet ve kırık parçalarına (litik malzeme) rastlanmış, bu alanın bir taş alet işliği
olabileceği düşünülmüştür (Mahal 5). Alandan toplanan 12 adet çört, agat ve kalsedon taşı
alet, çalışılarak Akşehir Müzesine envanterlik eser olarak teslim edilmiştir. Toplanan 190
adet debitaj ve çakmaktaş parça etüdlük eser olarak müzeye sunulmak istenmiş, ancak
30
müzenin eserleri reddi ile bu grup eser araziye geri atılmıştır. Bölgede bugüne kadar tespit
edilmiş tek litik endüstri merkezine ait olan söz konusu 190 adet eser gelecekte litik/taş
işleme endüstrisi ve teknikleri konusunda uzmanların yapacakları potansiyel çalışmalar
için Akşehir Müzesi’nde etüdlük olarak muhafaza edilmek istenmiştir. Ancak yeni
yönergenin gerektirdiği üzere eserler araziye geri atılmıştır.
Resim 18. Davların Tömbek arazisi ve çevresi
31
Resim 19. Davların Tömbek höyüğünün doğudan görünüşü.
Resim 20. Davların Tömbek höyüğünde Mahal 2 kaçakçı çukuru kuzeye bakan kesit.
32
Resim 21-22. Mahal 5’ten toplanarak Akşehir Müzesi’ne teslim edilen envanterlik taş eserlerden örnekler.
Resim 23. Davların Tömbek Mahal 5’ten toplanarak geri bırakılan debitaj taş malzemeden örnekler.
170. Hareme Mezarlığı
Çalışma Tarihleri: 19.07.2013
33
Bu raporda bahsi geçecek olan son iki arazi (170. Harame Mezarlığı ve 171. Saray Ada
Tepesi) uydu fotoğraflarında tespit edilmiş ve bu arazilerde yapılan çalışmalar arazi
sezonunun sonuna denk gelmiş olmaları dolayısıyla ayrıntılı olarak çalışılamamıştır.
Dolayısı ile bu iki arazide ayrıntılı yüzey taraması, yüzey malzamesi örneklemesi ve
belgeleme gerçekleştirilememiş, bu çalışmalar gelecek sezonlara bırakılmıştır. Hareme
köyünün 800 m. kadar güneydoğusunda, Hareme köyü mezarlığının doğu kısmı ile
mezarlık duvarlarının dışında mezarlığın güneyine taşan alana yayılmış olan bir höyüktür.
Bu alanda hızlıca yaptığımız ziyarette, İlk Tunç Çağı, 2. Bin, Helenistik ve Roma dönemi
seramiklerine yoğunca rastlanmıştır. Kuru Göl havzası içinde havzanın düzlük olan kuzey
sınırında yer alır. Yakın çevresinde su kaynağına rastlanmamıştır ancak hemen kuzeyinde
dolomitik kireçtaşı tepeleri yükselir. Eskiçağlarda bu mevkide aktif olan su kaynaklarının
bulunmuş olabileceği göz önüne alınmalıdır.
171. Saray Ada Tepesi
Çalışma Tarihleri: 21.07.2013
Saray Ada Tepesi, Ilgın İlçesi Yorazlar köyünün 1.1 km kadar kuzeybatısında, Kuru Göl
havzasının içinde kalan bir alanda, bugün ekin ekilen tarlaların ortasında, Yorazlar köyü
sakinlerinin verdiği bilgilerle tespit ettiğimiz düşük seviyeli düz bir arkeolojik yerleşimdir.
Tarlalar arasından oldukça zorlukla varılan araziye ancak arazi sezonumuzun son
günlerinde ulaşabildiğimiz için burada da ayrıntılı çalışmalar yapılamamıştır. 2014 sezonu
için Hareme Mezarlığı ile birlikte Saray Ada Tepesi’nde arkeolojik tarama ve belgeleme
çalışmaları planlanmaktadır.
34
Sonuçlar ve 2014 sezonu çalışma planı
2010 yılından beri sürdürülmekte olan Yalburt Yaylası Arkeolojik Yüzey Araştırma Projesi
4 sezon boyunca yürütülen arkeolojik yüzey araştırma,jeomorfoloji ve enformal sözlü tarih
çalışmaları ile Ilgın, Kadınhanı ve Yunak ilçeleri sınırları içerisinde ve özellikle de Yalburt
Yaylası Hitit Kutsal Dağ Pınarı anıtı ve çevresinde uzun soluklu yerleşim tariini
araştırmaktadır. Bu çalışmaların ana amaç ve objektiflerinin ana odağını, Orta Tunç Asur
Kolonileri Devri, Hitit İmparatorluk Dönemi ve Demir Çağı boyunca bölgede siyası güç ile
yerel kültürler arasındaki siyasi, kültürel, ve sosyo-ekonomik ilişkileri araştırmak
oluşturmuştur. Proje geliştikçe daha da açıklıkla belirlenen ve kuvvetlenen arazi
metodolojisine önümüzdeki sezonlarda da devam edilecektir. Ayrıca, ileri sezonlarda yüzey
araştırma alanı içinden seçilecek belli pilot çalışma alanlarında yoğun yüzey taraması,
balonla fotoğraflama, ve jeofizik yöntemlerle tarama çalışmaları planlanmaktadır.
2014 sezonunda 2014 sezonunda arkeolojik yüzey araştırma faaliyetleri üç ana madde
altında özetlenebilir.
1. Arkeolojik yüzey araştırması
2014 sezonunda, yaygın ölçekte bugüne kadar sürdürülmüs olan arkeolojik yüzey
araştırması çalışmalarına devam edilecektır. Öncelikle 2012 ve 2013 sezonlarında tespit
edilen ve Ilgın Termik Santral’inin üzerine yapılması planlanan Kuru Göl Havzası’nda bu
inşaat alanı ve linyit ve kireçtaşı maden çukuru alanlarından zarar görmesi muhtemel
arkeolojik alanlarda çalışmalara devam edilecek, bu alanların ayrıntılı belgelenmesine
özellikle odaklanılacaktır.
35
Buna ek olarak Ilgın ilçe merkezi ve çevresinde daha once kayda geçirilmemiş olan
höyükler ve Ilgın ilçe merkezi’den güneybatıya uzanan dar Çiğil/Balkı ve Harmanyazı
vadilerindeki araziler ziyaret edilecektir. Bu alanlara ek olarak, geçtiğimiz sene projemizce
satın alınan yüksek çözünürlüklü Digital Globe uydu haritasının kapsadığı, Kadınhanı ilçesi
sınırları içinde kalan ve daha önce incelenmemiş olan Mahmudiye, Düğer, Konurören,
Çavdar ve Kurthasanlı köyleri ve çevresi incelenecek, uydu görüntüsü ve yerel bilgi yardımı
ile bu bölgedeki arkeolojik alanlar tespit edilecektir. Bu çalışmalarda temel olarak,
topoğrafik ve mimari belgeleme, sistematik olarak yüzey buluntularının toplanması ve
bunların el GPS’leri ile 1:25,000’lik haritalar dijital olarak işlenmesi, fotoğraf ve video
çekimleri, çalışma alanlarının jeoloji ve jeomorfolojisi, bitki örtüsü, hidrolojisi ve diğer
peyzaj özelliklerine dair yazılı belgelerin oluşturularak proje veritabanına işlenmesi teşkil
etmektedir.
2. Jeolojik ve jeomorfolojik araştırmalar
2011 sezonunda Prof. Ben Marsh öncülüğünde başlanan jeomorfolojik çalışmalara 2013
sezonunda Çavuşçu Gölü ve Kuru Gol Havzası çerçevesinde devam edilmiştir. Sn. Marsh
özellikle eskiçağdan bugüne nehir ve göl boyları ve pınarlarda ve vadi tabanlarında
gözlenen alüvyasyon, yayla alanlarındaki erozyon ve yerleşim peyzajındaki digger
jeomorfolojik değişimlere eğilerek arkeoloji yüzey araştırması verilerimizi desteklemeye
ve yeni arazi çalışma alanları konusunda bizlere yol göstermeye devam edecektir. Ben
Marsh’ın çalışmaları bu verilere dayanarak eskiçağdaki tarımsal alan kullanımı ve sulama
rejimlerini bugün gözlenen tarımsal alan kullanımı ve sulama projeleri ile karşılaştırma
imkanı bulmuştur, bu çalışmalara 2014 sezonunda devam edilecektir.
36
Çavuşçu Göl ve Kuru Göl havzalarındaki çalışmalarda, göl tarihi, bitki ve iklim tarihinin
aydınlatılması amacıyla arkeolojik alanlardan uzak seçilecek bir kaç alanda elle işletilen 10
cm. çaplı toprak burgusu ile çökelti örneği alınacaktır. Elde edilen çökelti örnekleri AMS
(Accelerator Mass Spectroscopy) Radyokarbon teknikleri ile tarihlendirilecektir. Böylelikle
gölün biyolojik yaşam hatları ve erozyonla dolum tarihi ortaya konmuş olacaktır. Özellikle
Ilgın Termik Santrali’nin yapılacağı ve kömür ocaklarının yeralacağı alanlarda bu çalışma
ile daha sonra tahrip olması muhtemel bilgiler toplanmış olacaktır. Bu çalışma göl
havzasındaki Hitit ve Demir Çağı yerleşimlerinin tarihi açısından son derece önemlidir.
3. Yalburt Anıtı Taş Koruma, Mimari Konservasyon ve Arkeolojik Sit Alan
Yönetimi Projesi taslak rapor hazırlama faaliyetleri
Yalburt Anıtı ve çevresinde 1970-1975 arasında Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nce
yapılan kazıları takiben aynı yıllarda Yalburt Anıtı restore edilmiş, betonarme bir temele
oturtularak anıtın çevresine, hiyeroglifli havuz duvarlarını koruyacak bir üst örtü inşa
edilmiştir. Bakımsızlık sebebi ile bu üst örtü bugün işlerliğini kaybetmiş, bunun sonucu
olarak da hiyeroglifli duvarlar yağmur, rüzgara ve digger gündelik fiziksel etkilere maruz
kalmıştır. Yapının strüktürel durumu iyi olmakla beraber, en kısa zamanda taş koruma ile
ilgili önlemlerin alınmasına yönelik ve arazinin Konya ili turizmine kazandırılması için bir
arkeolojik sit alan yönetim planı ve düzenlemesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu amaçla 2013
sezonunda ekibimiz üyeleri D. Ömür Harmanşah ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimari
Koruma ve Restorasyon Anabilim Dalı doktora öğrencisi B. Nilgün Öz önderliğinde bir
rapor çalışması başlatılmış, Yalburt Anıtı’nda kademeli olarak uygulamaya konacak uzun
37
vadeli bir planın çalışmalarına başlanmıştır. Bu rapor ışığında gerekli finans başvuruları da
2014 yılı içerisinde yapılacaktır. 2014 sezonunda bu koruma ve arkeolojik sit alanı
yönetimi projesi çalışmalarına, mimari ve topoğrafik belgeleme, ayrıntılı taş bozunum
analizi, RTI (Reflectance Transformation Imaging- “Yansıtmalı Dönüşüm Görüntülemesi)
tekniği ile hiyeroglifli blokların tek tek resimlenmesi ile devam edilecektir. Kültürel miras
belgelenmesinde yeni olan bu basit teknik profesyonel bir fotoğraf makinası ve suni ışık
kaynağı ile mümkün olmaktadır.
Resim 24. Angelo Lanza Yalburt Anıtı’nda inceleme yaparken.
Daha once Gordion/Yassıhöyük’teki başarılı çalışmaları ile bilinen Mimari Taş
Konsevatörleri Elisa de Bono ve Angelo Lanza’nın Yalburt Anıtı’nın durumu ile ilgili
38
görüşleri alınmıştır. Ekip üyelerimiz Nilgün Öz ve Ömür Harmanşah da Yalburt Anıtı’nda
bir an önce alınması gereken acil koruma tedbirlerini belirlemişlerdir. Bu tedbirlerin
arasında özellikle anıtı tehdit etmekte olan bazı çalıların ve bina temelini tehdit eden incir
ağacının temizlenmesi gelmektedir ki Bakanlığımızın ve Konya Bölge Koruma Kurulu’nun
izinleri ile bu çalışmalara 2014 sezonunda başlanabilir. Yalburt Yaylası’nda yapılacak
çalışmalar önümüzdeki ay içinde teslim edilecek raporda ayrıntılandırılacaktır.