Osmanlı’dan Cumhuriyete Ders Kitaplarında

22
2069 Osmanlı’dan Cumhuriyete Ders Kitaplarında Devlet Kavramının İktidar-Eğitim İlişkisi Açısından İncelenmesi Öz Devlet Türk siyasal kültürünün en önemli kavramlarndan birisidir. Fakat devlet kavramnn Türk siyasal kültüründe bu kadar önemli bir yere sahip olmasnda, ders kitaplarnn etkisi çok fazla in- celenmemitir. Bu çalmada özellikle Gramsci ve Althusserin teorik yaklamlar kullanlarak ders kitaplar ve Türk siyasal kültüründeki devlet algs ile ders kitaplar arasndaki iliki incelen- mitir. kinci bir nokta olarak ise Türk siyasal kültüründeki devlet algsndaki farkllamalarn sos- yolojik sebeplerine dikkat çekilmitir. Klasik Türk-slam kültüründe adalet kavram büyük bir öne- me sahipken, sultan da adaletin salaycs olarak kabul edilir. Klasik dönem Osmanl siyasal kül- türünde de, Padiah temel siyasal referanstr. Fakat adaleti salamakla da mükelleftir. Tanzimat sonrasnda yazlan ders kitaplarnda ise yeni çkan siyasal elitlerin geleneksel devlet algsn de- itirmeye çaltklar görülmektedir. II. Abdulhamid ve ttihat ve Terakki yönetimleri altnda yaz- lan ders kitaplar da, toplumsal ve siyasal deiikliklerin izlerini yanstr. Cumhuriyet döneminde ise, devlet özel bir önem kazanrken, demokrasi kavram da devletin otoritesini dengeleyici bir un- surdur. Ayrca Gramsci ve Althusserin iaret ettii gibi siyasal iktidar ile eitim arasnda doru- dan iliki vardr. Bu Osmanl-Türk ders kitaplarnda devlet kavramnn tanmlanmasnda da ken- dini göstermektedir. Anahtar Kelimeler Devlet, Osmanl-Türk Siyasal Kültürü, Siyaset Sosyolojisi, Eitim, ktidar Hegemonya, Ders Kitaplar. Ders kitaplarının akademik aratırmalar için bir kaynak olarak değeri giderek artmaktadır. Yapı- lan aratırmalarda iletiim ve eğitim dili, kimlik söylemleri ve tarih pedagojisi gibi çok çeitli açı- lardan ders kitapları irdelenmektedir. Fransa ve Almanya’da okul kitaplarının incelenmesi çok ile- ri bir düzeydedir ve özellikle Almanya da bu alan, schulbuchforschung (Ders kitapları İncelemele- ri) adı altında balı baına bir dal oluturmaktadır (Copeaux, 2006, s. 14). Bu açıdan toplumsal ve kül- türel yeniden üretimin ve endoktrinasyon süreci- nin önemli bir parçası olan ders kitaplarında Türk siyasal kültürünün en önemli unsurlarından bi- risi olan devlet konusunun nasıl ilendiği önem- li bir aratırma alanıdır. Türkiye’de devletin top- lumun birçok kesimi tarafından koruyucu, kua- tıcı, öncelikli öneme sahip, aynı zamanda tüm ak- saklıkların sorumlusu olan bir meum olarak al- gılandığı rahatlıkla söylenebilir. Toplumun geni kesimlerince kullanılan “devlet baba” ifadesi, siya- si söylemlerde sıkça karımıza çıkan, “hikmet-i hü- kümet” “devletin ali menfaatleri”, “devlet-i aliye” gibi ibareler, ayrıca 1982 Anayasa’sının giri bölü- münde devlet kelimesinin daima büyük ‘D’ ile ya- zılması ve devletin kutsal sıfatı ile anılması bunun .XUDP YH 8\JXODPDGD (÷LWLP %LOLPOHUL p (GXFDWLRQDO 6FLHQFHV 7KHRU\ 3UDFWLFH p *Æ]$XWXPQ p © (÷LWLP 'DQÊõPDQOÊ÷Ê YH $UDõWÊUPDODUÊ øOHWLõLP +L]PHWOHUL 7LF /WG ôWL Necmettin DOĞAN a stanbul Ticaret Üniversitesi a Dr. Necmettin DOĞAN. stanbul Ticaret Üniversi- tesi Fen-Edebiyat Fakültesinde Yardmc Doçent- tir. Çalma alanlar arasnda tarihsel sosyolo- ji, Alman sosyoloji gelenei, Türk Düünce Tarihi, modern sosyoloji kuramlar ve edebiyat sosyolo- MLVL EXOXQPDNWDGÊU øOHWLõLP øVWDQEXO 7LFDUHW ©QL- versitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bö- OÆPÆ ©VNÆGDU øVWDQEXO (OHNWURQLN SRVWD QGR- JDQ#LWLFXHGXWU 7HO )D[

Transcript of Osmanlı’dan Cumhuriyete Ders Kitaplarında

2069

Osmanlı’dan Cumhuriyete Ders Kitaplarında Devlet Kavramının !ktidar-E"itim !li#kisi

Açısından !ncelenmesi

ÖzDevlet  Türk  siyasal  kültürünün  en  önemli  kavramlarýından  birisidir.  Fakat  devlet  kavramýınýın  Türk  siyasal  kültüründe  bu  kadar  önemli  bir  yere  sahip  olmasýında,  ders  kitaplarýınýın  etkisi  çok  fazla  in-celenmemiþştir.  Bu  çalýıþşmada  özellikle  Gramsci   ve  Althusser�’in   teorik  yaklaþşýımlarýı  kullanýılarak  ders  kitaplarýı  ve  Türk  siyasal  kültüründeki  devlet  algýısýı  ile  ders  kitaplarýı  arasýındaki  iliþşki  incelen-miþştir.  Ýİkinci  bir  nokta  olarak  ise  Türk  siyasal  kültüründeki  devlet  algýısýındaki  farklýılaþşmalarýın  sos-yolojik  sebeplerine  dikkat  çekilmiþştir.  Klasik  Türk-Ýİslam  kültüründe  adalet  kavramýı  büyük  bir  öne-me  sahipken,  sultan  da  adaletin  saðğlayýıcýısýı  olarak  kabul  edilir.  Klasik  dönem  Osmanlýı  siyasal  kül-türünde  de,  Padiþşah  temel  siyasal  referanstýır.  Fakat  adaleti  saðğlamakla  da  mükelleftir.  Tanzimat  sonrasýında  yazýılan  ders  kitaplarýında  ise  yeni  çýıkan  siyasal  elitlerin  geleneksel  devlet  algýısýınýı  de-ðğiþştirmeye  çalýıþştýıklarýı  görülmektedir.  II.  Abdulhamid  ve  Ýİttihat  ve  Terakki  yönetimleri  altýında  yazýı-lan  ders  kitaplarýı  da,  toplumsal  ve  siyasal  deðğiþşikliklerin  izlerini  yansýıtýır.  Cumhuriyet  döneminde  ise,  devlet  özel  bir  önem  kazanýırken,  demokrasi  kavramýı  da  devletin  otoritesini  dengeleyici  bir  un-surdur.  Ayrýıca  Gramsci  ve  Althusser�’in  iþşaret  ettiðği  gibi  siyasal  iktidar  ile  eðğitim  arasýında  doðğru-dan  iliþşki  vardýır.  Bu  Osmanlýı-Türk  ders  kitaplarýında  devlet  kavramýınýın  tanýımlanmasýında  da  ken-dini  göstermektedir.

Anahtar KelimelerDevlet,  Osmanlýı-Türk  Siyasal  Kültürü,  Siyaset  Sosyolojisi,  Eðğitim,  Ýİktidar  Hegemonya,  Ders  Kitaplarýı.

Ders kitaplarının akademik ara!tırmalar için bir kaynak olarak de"eri giderek artmaktadır. Yapı-lan ara!tırmalarda ileti!im ve e"itim dili, kimlik söylemleri ve tarih pedagojisi gibi çok çe!itli açı-lardan ders kitapları irdelenmektedir. Fransa ve Almanya’da okul kitaplarının incelenmesi çok ile-ri bir düzeydedir ve özellikle Almanya da bu alan,

schulbuchforschung (Ders kitapları #ncelemele-ri) adı altında ba!lı ba!ına bir dal olu!turmaktadır (Copeaux, 2006, s. 14). Bu açıdan toplumsal ve kül-türel yeniden üretimin ve endoktrinasyon süreci-nin önemli bir parçası olan ders kitaplarında Türk siyasal kültürünün en önemli unsurlarından bi-risi olan devlet konusunun nasıl i!lendi"i önem-li bir ara!tırma alanıdır. Türkiye’de devletin top-lumun birçok kesimi tarafından koruyucu, ku!a-tıcı, öncelikli öneme sahip, aynı zamanda tüm ak-saklıkların sorumlusu olan bir me$um olarak al-gılandı"ı rahatlıkla söylenebilir. Toplumun geni! kesimlerince kullanılan “devlet baba” ifadesi, siya-si söylemlerde sıkça kar!ımıza çıkan, “hikmet-i hü-kümet” “devletin ali menfaatleri”, “devlet-i aliye” gibi ibareler, ayrıca 1982 Anayasa’sının giri! bölü-münde devlet kelimesinin daima büyük ‘D’ ile ya-zılması ve devletin kutsal sıfatı ile anılması bunun

 ©

Necmettin DO!AN a

Ýİstanbul  Ticaret  Üniversitesi

a Dr. Necmettin DO!AN.  Ýİstanbul  Ticaret  Üniversi-tesi  Fen-Edebiyat  Fakültesinde  Yardýımcýı  Doçent-tir.  Çalýıþşma  alanlarýı  arasýında  tarihsel  sosyolo-ji,  Alman  sosyoloji  geleneðği,  Türk  Düþşünce  Tarihi,  modern  sosyoloji  kuramlarýı  ve  edebiyat  sosyolo-

-versitesi,  Fen-Edebiyat  Fakültesi  Psikoloji  Bö-

-

2070

göstergeleri olarak okunabilir (Özbudun, 2000, s. 192). Ayrıca siyaset bilimi literatüründe, özellik-le 1970’li yıllardan itibaren siyasi kültür alanında yapılan çalı!malar, Türk siyasi kültüründeki dev-let kavramının a"ırlı"ına dikkat çekmi!lerdir (bkz. Akarlı, 1975; Barchard, 1976). Bu çalı!manın temel amacı, Gramsci ve Althusser ‘in kuramlarına da-yanarak devlet kavramı üzerinden, e"itim ve ikti-dar arasındaki ili!kinin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e ders kitaplarında nasıl bir görüntü çizdi"ini orta-ya çıkarmaktır. #kinci amaç ise birinci amaçla da ili!kili olarak, kültürel, ekonomik ve tarihsel de"i-!imlerin ders kitaplarındaki devlet algılarına yan-sımalarını takip etmektir. Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi ders kitaplarındaki devlet algısını tarihsel-kültürel bir ba"lama oturtmak amacıyla, öncelikle Osmanlı-Türk siyasal kültürünün önemli bir par-çasını olu!turan Nasihatnameler ve Osmanlı klasik döneminin önemli eserlerindeki devlet algıları tas-vir edilmi!tir. Ayrıca Nasihatnamelerin ve Osman-lı klasik dönemindeki önemli siyasal metinlerin de ideolojik i!levine dikkat çekilmi!tir. Daha sonra ise II. Abdülhamit, #ttihat Terakki ve Cumhuriyet dö-nemine ait ders kitaplarındaki devlet algısı incelen-mi! ve devlet algısındaki de"i!imlerin sosyolojik sebeplerine dikkat çekilmi!tir.

E!"t"m ve #kt"dar

Her e"itim sistemi belli bir e"itim felsefesi ve po-litikası aracılı"ıyla toplumsal düzenin taleplerini kar!ılamaya çalı!ır. Bunun için gereken bilgi ve en-formasyon, gelenekten alınan mirasla yo"rularak biçimlendirilen de"erlerle birlikte me!ru bir kalıba sokulur. Me!ruiyet kazandırılan bu ö"eler içinde-ki gerek de"erler dizgesine, gerekse bilgi sistemleri-ne bir haklılık kazandırılmaya çalı!ılır. Haklıla!tır-ma süreci, düzenin önceden belirlenmi! olan do"-rularının kabul ettirilmesi ilkesine dayanır. Me!-rula!tırma siyasal iktidarların aracıyken, ideolo-ji de me!rula!tırma sürecinin önemli bir parçası-dır. Gerçekli"in tanımını yapmak ve belirli bir gru-bun çıkarlarını me!rula!tırmak bir ideolojinin so-rumlulu"u altındadır. Bu sebeple me!rula!tırma ile ideoloji iç içe geçer. Dolayısıyla, me!rula!tırı-lan ideolojidir ve belli bir de"er, bilgi, inanç, tu-tum ya davranı! tarzının me!rula!tırılması için de ideoloji gerekli bir ö"edir (#nal, 2004, s. 55). #deo-loji en genel anlamda toplumsal ya!amla ilgili dü-!ünce, anlamlar ve sembolik temsiller alanına i!a-ret eden bir kavram olarak ele alınabilir. Ancak bu-rada sözü edilen anlam ve sembolik temsiller alanı çatı!an anlam ve de"erler alanına i!aret etmektedir. Böylece ideoloji toplumsal iktidar ili!kileri ba"la-

mında olu!an toplumsal dü!ünce ve anlamlar alanı olarak tanımlanabilir. Bu anlamda ideoloji insan-ların ya!amlarını sürdürebilmek için yarattıkları maddi toplumsal pratiklerle ilgilidir. Di"er tara%an göstergeler, anlamlar, de"erler, sembolik temsil-ler vb. alanına i!aret eden ideolojinin aynı zaman-da egemen bir toplumsal iktidarın yeniden üretil-mesine katkıda bulunması da söz konusudur (Par-lak, 2005, s. 23). #deolojiye yüklenen me!rula!tır-ma i!levi modern bir fenomen de de"ildir. Turan’ın ifade etti"i gibi siyasal kültür mevcut siyasal siste-min benimsenmesini, iktidarın haklı görülmesini ve devamlılı"ını sa"layabilen bir araçtır. Örne"in Orta Ça" siyasal dü!üncesi, hükümdarların Tan-rının yeryüzündeki temsilcisi olduklarını, onların buyru"una kar!ı gelmenin tanrı buyru"una kar-!ı gelmek oldu"unu yaygınla!tırarak, sistemi zayıf-latacak e"ilimlerin geli!mesini engellemek istemi!-tir. Osmanlı toplumunda herkesin belli bir yeri ve rolü oldu"una dair görü!ler, yine sistemin istikrarı-na katkıda bulunuyordu (Turan, 1977, s. 34). Tan-zimat sonrasında Osmanlı #mparatorlu"u’nda e"i-time önemli bir ideolojik i!lev yüklenmesi de bu-nun bir biçimidir. Aynı durum II. Abdülhamit, #t-tihat Terakki ve Cumhuriyet Dönemleri için de ge-çerli olmu!tur (Somel, 2010).

E"itimin ideolojik i!leviyle ilgili olarak Gramsci’nin yakla!ımları geni! bir ilgi görmü!tür. #talya’da 1920’lerde devrimin nesnel !artları olu!masına ra"men gerçekle!memesi komünistler arasında ha-yal kırıklı"ı yaratmı!, bu durum Gramsci’yi dev-rimi engelleyen sebepler üzerine dü!ünmeye it-mi!ti. Gramsci ekonomik !artların olgunla!ma-sını devrim için gerekli görse bile yeterli görme-mi!, devrimin gerçekle!mesinde ideolojik bilinç-lenmenin önemine de dikkat çekmi!tir. Çünkü ona göre hâkim yönetici sınıf ‘hegemonyasını’ sürdür-mek için ideolojik araçlara ba!vurur. Özellikle sivil toplum, hukuk, bürokrasi, dini kurumlar, medya ve e"itim sistemi hegemonyanın sa"lanmasının en önemli araçlarıdırlar (Gramsci, 2003, s. 365-368). Gramsci için ideolojinin siyasal mücadele içerisin-deki önemi toplumsal iktidar olarak da ifade edi-lebilen hegemonya kavramından kaynaklanmakta-dır. Gramsci’ye göre bir sınıf ya tahakküm kurarak ya da yöneterek egemenlik sa"layabilir. Müttefik-lerini yönetirken, muhalif sını&ar üzerinde tahak-küm kurar. Dolayısıyla ideoloji tarihsel ve toplum-sal çeli!kilerin üstünü örten bir yanılsama olmak yerine temel toplumsal sını&arın çıkarlarını ifade ettikleri ve bu çıkarlar ba"lamında siyasal alanda kendilerini tanımladıkları bir temsiller düzeyine dönü!mektedir. Bu düzey de esas olarak, hegemon-yanın kurulma alanı ve bunun siyasal mücadelesi

DO!AN

2071

tarafından çevrelenen bir alandır. Çünkü egemen sını&arla, yönetilen sını&ar arasındaki bu çıkarla-rın birle!ik ifadesi genel-evrensel de"erler olarak kendini sunar ve temel toplumsal sınıfın yönetilen sını&ar üzerindeki hegemonyasını yaratır. Dolayı-sıyla Gramsci hegemonya kavramını egemen sını-fın ideolojik söylemini sürekli kılabilmek için zor kullanmak durumunda kalmayı!ının nedeni ve ka-pitalizmin Batı demokrasilerinde ya!amayı nasıl ba!arabildi"inin bir yanıtı tasarlamı!tır. O halde hegemonya daha basitçe rızanın örgütlenmesi ola-rak ya da ba"ımlı bilinç biçimlerinin !iddet ya da zora ba!vurulmadan in!a edildi"i süreçler olarak ifade edilebilir. Gramsci devlet ile ekonomi arasın-daki bütün aracı kurumlar anlamında sivil toplum alanını hegemonya ile ili!kilendirdi"inden okullar-dan, gazete ve radyo-televizyon kanallarına, aile-den orduya kadar pek çok kurum ve yapı, bireyleri egemen iktidara baskıdan çok rıza üreterek ba"la-maktadır (Parlak, 2005, s. 45-46). Gramsci’nin ‘He-gemonya’ kavramı radikal eylemler kadar akade-mik ara!tırmalara da ilham kayna"ı olmu!tur. He-gemonyanın akademik ara!tırmalar üzerindeki et-kisinin örneklerinden biri, #ngiltere’deki Birming-ham Üniversitesi’nde geli!en Kültür Ara!tırmaları (Cultural Studies) Merkezi’nin gençlik kültürü ve medyanın gücü üzerine analizleridir.

‘Lenin and Philosophy’ (1971) isimli çalı!masında Althusser, Gramsci’nin görü!lerini daha da geli!tir-meyi denemi!tir. Althusser’e göre bir ekonomik sis-temin ilk i!i kendi üretim !artlarını yeniden üret-mektir. Bu da ancak bu sürece katılacak insan ti-pini üretmekle mümkündür. Devletin bu yolda iki tür aygıtı vardır. Althusser polis, mahkemeler ve orduyu ‘Devletin Baskı Aygıtları’ olarak sıralarken ‘Devletin #deolojik Aygıtları’ olarak kilise, aile, si-yasi partiler, medya ve özellikle e"itim kurumları-nı zikretmi!tir (Hawkes, 2007, s. 118). Althusser’e göre devletin ideolojik aygıtları tek bir merkez ta-rafından yönlendirilirken, ideolojik aygıtları ço"ul olarak var olurlar ve görece ba"ımsız bir maddi var olu!a sahiptirler. Althusser devletin ideolojik aygıt-ları olan e"itim kurumları ve medyanın her zaman kolay yönlendirilemeyece"ini söylese de, egemen sınıfın ideolojisini yansıttıklarından dolayı, bu ka-tegori altında de"erlendirilebilece"ini iddia etmi!-tir (Althusser, 2008, s. 55-58). Althusser’in ideoloji konusundaki görü!leri dört ba!lık altında toplana-bilir. Kapitalizm ve öncesi toplumsal yapılanmalar-da egemen sınıf, kendi iktidarını yalnız do"rudan baskıyla de"il, ideolojik aygıtların ideolojiye dayalı baskısıyla birlikte sürdürmü!tür. Devlet aygıtı ola-rak ideoloji ve ideolojik praxis, yine devletin ku-rumları olarak maddi form kazanır. #deolojinin ta-

rihi yoktur. #deoloji bireyleri özneler olarak ça"ırır. Althusser’e göre ideoloji toplumsal yapıyı meydana getiren üç ana düzeyden biridir. Di"er ikisi ise eko-nomik ve siyasal düzeylerdir. Her bir toplumsal dü-zey bir prati"e ba"lı olup, ekonomik düzeyde do"a, toplumsal ili!kiler içinde dönü!türülürken, siyasal düzeyde ise insanın kendi hayatıyla ya!anan ili!kisi demek olan ideolojik tasarımlar dönü!türülmekte-dir. Dolayısıyla ideoloji kuramsal bilme yetisinden çok ya!anan ili!kiler alanına dâhil edilmi! olmak-tadır. Devletin bir ideolojik aygıtı olarak okul, bi-reyleri devletin resmi ideolojisine uyumlu kılar ya da medya egemen ideolojiyi tüm yurtta!lara yayar. Dolayısıyla varolan bir sistemin yeniden üretilme-sinin temeli de siyasal ve ekonomik iktidarın ideo-lojik bir ikna sürecine dayanarak var olabilmesinde yatmaktadır. Burada yazarın ideolojiyi kapitalizm-deki ili!kilerin yeniden üretiminin bir yanı olarak gördü"ü anla!ılmaktadır. Böylece üretim basitçe i!yerinde yapılan üretim olmanın ötesine geçerek aile, okul, basın, din vb. aracılı"ıyla gerçekle!tiri-len yeninde üretime do"ru geni!lemekte ve ayrıca kamusal alan yanında özel alan da Marksist teori-de ara!tırma alanı içerisine girmi! olmaktadır. Bü-tün bu açıklamalarına ra"men ‘ideoloji her zaman maddi aygıtlarda varolur ve pratikleri dolayısıyla da, varolu!u maddidir’ önermesi, Althusser’in kla-sik Marksist tezlerden çok fazla kopamadı"ını ve tezlerinin kendi içindeki çeli!kisini göstermesi ba-kımından anlamlıdır (Parlak, 2005, s. 54-57). Fa-kat Gramsci ve Althusser’in e"itimin ideolojik i!-levine dikkat çeken yakla!ımları, Marksizm’in dı-!ında da e"itim sosyolojisi alanında geni! bir ka-bul görmü!tür (bkz. Robinson, 1981). Althusser ve Gramsci’nin e"itim ve iktidar arasındaki ili!ki-ye dair görü!lerini zenginle!tiren bir ba!ka isimse Michel Foucault’dur. Michel Foucault bilgi ve ikti-dar arasındaki ili!kiye, iktidarın me!rula!tırılması-na ve ‘do"ruyu’ üreten söylemlere odaklanır. Fou-cault bir toplumda, toplumsal bünyeyi karakterize eden ve !ekillendiren çe!itli güç ili!kileri oldu"unu söyler. Ona göre bu güç ili!kileri bir söylemin ku-rulması, konsolide edilmesi ve uygulanması olma-dan varlık kazanamaz (Foucault, 1980, s. 93).

Bu makalede de, Gramsci, Althusser ve Foucault’nun kuramları ı!ı"ında, Türk kültüründe özel bir konuma sahip olan devlet kavramının Türk siyasi kültürü içi önemli olan klasik kaynaklarda ve özellikle Tanzimat sonrasından itibaren resmi ders kitaplarında nasıl ele alındı"ı üzerinde durula-rak, e"itimin ideolojik i!levine dikkat çekilmekte-dir. #kinci bir nokta olarak da sosyolojik de"i!imle-rin devlet algısındaki yansımaları vurgulanmakta-dır. Yani devlet algısındaki de"i!imlerin sadece ik-

2072

tidar de"i!imine indirgenemeyece"i, toplumsal de-"i!imin aynı zamanda toplumsal algılarda da de"i-!iklikler yarattı"ı iddia edilmektedir.

Erken #slam Kültüründe Devlet

#slami siyasal kültürün olu!umunu ve Osmanlının tevarüs etti"i siyasal kültür mirasını tek bir döne-me veya kayna"a indirgemek mümkün de"ildir. #slam’ın vaz etti"i de"erlerin yanında, Antik Yunan dü!üncesi, #ran, Bizans ve Mo"ol devlet gelenekleri de bu siyasal kültürün olu!umuna önemli oranda etki etmi!tir (Brown, 2000, s. 49). Bu sebeple, kısa-ca Osmanlı siyasal kültürüne etki eden bu kaynak-ları zikretmek gerekir.

Platon’un devlet anlayı!ının hem Batı hem de Or-tado"u siyasal kültürünü etkiledi"i birçok ara!tır-macı tarafından tespit edilmi!tir (bkz. Rosenthal, 1958). Platon’un devlet idealinin temelinde iyi vardır. #yi bir devlet olmadan iyi bir toplumun ol-ması da mümkün de"ildir. Platon kendi toplumsal düzen ara!tırmasına adalet kavramının tanımı ve çözümlemesiyle ba!lamı!tır. Ona göre devletin adaleti sa"lamanın dı!ında daha yüksek bir ere"i yoktur. Ancak e"er Ortaça"ın genel ve toplumsal ya!amına bakacak olursak bu yargıyı de"i!tirme-miz gerekir. Platoncu hukuk devleti dü!ünü bura-da etkin bir güç oldu"unu kanıtlamı!tır. Devletin ilk ve ana ödevinin adaleti sa"lamak oldu"u savı, ortaça" siyasal kuramının asıl oda"ı olmu!tur. Bu sav tüm Ortaça" dü!ünürlerince benimsenmi! ve ortaça" uygarlı"ının tüm biçimleri içinde kendine yer bulmu!tur. #lk kilise babaları, teologlar, filo-zo&ar, Romalı yasa adamları ve siyasal dü!ünürler, medeni hukuk ve din kuralları ö"rencileri bu yön söz konusu oldu"unda hep aynı dü!üncedeydiler. Cicero “Republic” adlı yapıtının Augustinus ta-rafından alıntılanmı! olan bir pasajında adaletin, hukukun ve düzenli bir toplumun temeli oldu"u-nu, adalet bulunmayan bir yerde devletten, gerçek bir “res publica”dan hiçbir zaman söz edilemeye-ce"ini dile getirmi!ti. Fakat Ortaça"da bu anlayı! Tanrı etrafında tecessüm etmi!tir (Cassirer, 2005, s. 273-299). Bu durumun Hıristiyanlık, Musevilik ve #slam için de geçerli oldu"u söylenebilir. #slam siyaset dü!üncesinde Platon’un Devlet kitabının yanında, Plotinus, Porphyry ve Proclus gibi Neo-Platoncuların dü!üncesi de etkili olmu!tur. Ayrıca Aristo’nun “Nicomachean Ethics” isimli eseri de Farabi ve Ibn Rü!t tarafından yorumlanmı!tır (Ro-senthal, 1958, s. 14-114).

Fakat #slam ve Osmanlı kültüründeki adalet kav-ramının tamamen bir Platon ve Yeni Platonculuk etkisinden kaynaklandı"ı da söylenemez. Adale-ti sa"lamaya yönelik vurgu esasen #slam’ın çıkı!ın-dan itibaren yapılmaktaydı. Ümmetin Arap kabile-lerinde oldu"u gibi akrabalıkla de"il, iman ve ada-let ba"ları ile ba"landı"ı söyleniyordu. #slam bireyi toplumsal sorumlulu"un merkezine yerle!tirerek kabile toplumunda devrim yaptı. Artık kimse tan-rıdan saklanmak için grubun arkasına sı"ınamaya-caktı. Adalet kaygısı klan ba"larına üstün gelme-liydi. Adalete kar!ılık gelmedi"i halde, kendi hal-kına yardımcı olmak anlamındaki asabiye kınanı-yordu (Black, 2010, s. 35). Di"er tara%an #nalcık’ın dikkat çekti"i gibi adalete vurgu #ran ve Türk siya-si gelene"inde de önemli bir yere sahiptir (#nalcık, 2003, s. 66-67). Bu noktanın daha a!ikâr kılınması için Osmanlı-Türk siyasal kültürünün olu!umun-da önemli bir unsur olan siyasetname ve nasihat-nameleri de"erlendirmek icap eder.

S"yasetname ve Nas"hatnamelerde Devlet

Modern anlamda ilk ders kitabı ancak Tanzimat döneminde yazılsa da (Kreiser, 1992, s. 28), Os-manlı #mparatorlu"u’nun ba!langıç dönemi ve klasik ça"ındaki siyasal kültürü gösterecek e"iti-me yönelik birçok kaynak vardır. #ran-Hind kül-türündeki nasihatname-siyasetname gelene"i bu-nun en güzel örne"idir. Bu noktada Osmanlı si-yaset kültürünü etkileyen ba!lıca kaynaklar ola-rak #bn Muka'a’nın “Kelile ve Dimne”si, Cahız’ın “Kitabü’t-Tac”ı, Keykavus’un “Kâbus-Name”si ve nihayet, Nizamül Mülk’ün “Siyaset-Name”si gel-mektedir. Ayrıca Osmanlı zihniyetine etki eden önemli eserler arasında, Yusuf Has Hacib’in “Ku-tadgu Bilig”ini Sadi’nin “Bostan ve Gülistan”ını, Gazali’nin Nasihatu’l Mülük”ünü sayabiliriz (U"ur, 1987, s. 15-19).

Kabusname Keykavus (928-1077) tarafından bir nasihatname olarak yazılmı!tır. Aslen bir Türk ha-nedanına mensup olan Keykavus, Türk siyasal dü-!üncesine tesir eden bu eserini Farsça yazmı!-tı (Vogt, 1999, Önsöz). Kabusname’nin XIV. yüz-yılın sonunda bir ve XV. yüzyılın ilk yarısında iki kez olmak üzere, üç kez ayrı ayrı Türkçeye çevril-mi! olması ve XVIII. yüzyılın ba!langıcında tekrar gözden geçirilerek yazılması, onun Osmanlı siya-set dü!üncesindeki etkisini göstermektedir (Vogt, 1999, s. VII). Kabusname’de sultana verilen ö"üt-lerde en çarpıcı unsurlardan bir tanesi halkla sultan arasındaki irtibatın devamlılı"ı, sultanın halka cid-di bir imaj sunması ve halka kar!ı adil olması ge-rekti"idir (Keykavus, 1974, s. 301-302).

DO!AN

2073

Nizamü’l Mülk #ranlı oldu"u halde, bir Türk devle-ti olan Büyük Selçuklu #mparatorlu"u’na Alp Ars-lan (1063-1072) ve Melik!ah (1072-1092) zaman-larında 30 yıla yakın vezirlik yapmı!tır (Nizamü’l Mülk, 1999; önsöz). Melik!ah tarafından 1077 yı-lında devlet i!lerinin daha iyi yürütülmesinin sa"-lanması ve eski hanedanların hatalarının tespit edilmesi amacıyla bir kitap yazılması ça"rısı ya-pılmı!, Siyasetname de buna binaen kaleme alın-mı!tır. Siyasetname’de Allah’ın halk arasından bi-rini, düzeni adaleti ve huzuru sa"laması için gö-revlendirdi"i ifade edilir. Bu sözler yöneticinin me!ruiyetinin dini bir gerekçeye dayandırıldı"ı-nı göstermektedir. Fakat Nizamü’l Mülk padi!a-hın Allah’ın verdi"i nimetin kadrini bilmesi ve hal-ka adalet ile hükmetmesi gerekti"ini söyleyerek ek-ler: “Mülk küfürle devam eder, zulümle devam et-mez” (Nizamü’l Mülk, 1999, s. 1-8).

Gazali’nin modern Türkçeye “Yöneticiye Altın Ö"ütler” adıyla çevrilen, “Et-Tibru’l-Mesbut fi Nasihatil’l-Müluk” bir Selçuklu sultanına yazılmı!-tır. Kitabın 11. yüzyılın sonlarında yazıldı"ı ifade edilmektedir. Gazali kitabında, idarecinin merha-metli olması gerekti"ini söyleyerek, ondan halka !e(at ve lütuf ile davranmasını ve adil olmasını is-ter. Gazali bu talepleri hadis ve ayetlerden örnek-ler vererek temellendirir (Gazali, 2004, s. 23-44). Gazali’ye benzer bir eser kaleme almı! olan Ma-verdi “Nasihatü’l-Müluk” isimli kitabında (ölümü 1058) melikleri, Allah’ın yeryüzündeki vekilleri ve güvenilir ki!ileri olarak gösterir. Ona göre sultan kelimesinin manalarından biri otoritedir. Melik, salih ve otoriter olmalıdır. Bu konuda önemli bir eser kaleme alan Maverdi, ideal devlet yönetimi re-tori"ini temsil eden bilge ki!i Aristoteles ile otori-ter bir uygulayıcı olma özelli"ini ta!ıyan #skender’i birle!tirir. Maverdi’nin eseri Gazali’nin eseri ile büyük paralellikler gösterir. En önemli vurgular-dan birisi yine adil olmaktır (el-Maverdi, 2004, s. 47-70). Türk kültürü açısından önemli bir eser olan Yusuf Has Hacib’in ahlak ve devlet yönetimi ile il-gili nasihatler içeren, Kutadgu Bilig’i de bu ba"-lamda ele alınmalıdır. #ran ve Hint etkisi ta!ıyan bu eser, Sasani devletinin son zamanlarında hüküm-darlara iyi bir devlet idaresinin esaslarını ö"retmek gayesini güden nasihat kitapları, Andarzname veya Pandname’lere benzer (#nalcık, 2000, s. 12-13). Yu-suf Has Hacib’e göre hükümdarın görevleri dört ana ba!lık altında toplanmaktadır. (1) halkı refah içinde ya!atmak (2) Töreyi kanunları düzenleyip tatbik ederek dirlik ve düzeni sa"lamak ve adaleti temin etmek (3) sava! gücü ile devleti düzen için-de bulundurmak (4) Paranın ayarını korumak. Hü-kümdarın bu vazifeleri yanında halk yani reaya da

hükümdara kar!ı sorumlu idi. Öncelikle reaya hü-kümdarın emirlerine itaatle, hürmet etmeli ve bu emir ne olursa olsun onu derhal yerine getirmeli-dir (Erdo"an, 2006, s. 218-219).

Osmanlı Klas"k Met"nler"nde Devlet

Osmanlı kültürünü !ekillendiren klasik metinler, Osmanlı son dönemi ve cumhuriyet dönemi siya-sal kültüründeki de"i!iklikleri ve klasik metinle-rin sonraki dönemlere kalan etkilerini tespit etmek açısından önemlidir. Bu amaçla Osmanlı-Türk si-yasal kültürü açısından önemli olan klasik metin-lere kısaca bakmakta yarar vardır.

Klasik dönem metinlerinin padi!ahlık kurumu-nu dinsel bir söylem ile me!rula!tırdıkları ve ita-ati te!vik ettikleri söylenebilir. Bunun en kurumsal göstergelerinden birisi, Kanuni döneminde med-reselerin ilk sınıfında okutulan ilmihal kitapların-da padi!ah zalim bile olsa ona beddua edilmeye-ce"inin, onun buyruklarına uyulması gerekti"inin ifade edilmesidir. Bu ifadeler de padi!ahın Tanrı-nın yeryüzündeki gölgesi olmasıyla temellendiril-mi!tir (Sakalıo"lu, 2003, s. 22). Bu dü!üncelere kla-sik dönemin önemli birçok metininde rastlanabi-lir. Nitekim Fatih Sultan Mehmet döneminin va-kanüvislerinden olan Tursun Bey 1499–1500 yıl-larında kaleme aldı"ı “Tarih-i Ebul Feth” isim-li eserinde Kuran’dan ayetler alıntılayarak padi!a-hın Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi oldu"unu söy-ler (Tursun Bey, 2003, s. 7). Tursun Bey de nasihat-namelerde oldu"u gibi padi!ahın adaleti sa"lamak, insanlar arasında yardımla!ma ve dayanı!mayı ger-çekle!tirmek ile mükellef oldu"unu ifade eder. Fa-kat burada dikkat çekici olan nokta toplumsal dü-zenin sa"lanabilmesi için padi!aha ihtiyaç oldu"u-nu ifade etmesidir. Tursun Bey, Padi!ahın varlı"ına !ükredilmesi gerekti"ini söyler ve ona itaati de dini bir vecibe kabul eder (Tursun Bey, 2003, s. 12-13). Bir ba!ka önemli eser, Lütfi Pa!a’nın (1488-1563) Asafname’sidir. Lütfi Pa!a, Yavuz ve Kanuni’ye hiz-met etmi! ve 1538 yılında ikinci vezir, daha sonra ise vezir-i azam olmu!tur. Asafname isimli eserini ise, 1541’de görevden ayrıldı"ı ve istirahata çekildi-"i zaman yazmı!tır. Lütfi Pa!a’nın Asafname’sinde daha çok soyut bir devlete hizmetten öte, padi!aha, Osmanlı hanedanına hizmet vurgusu vardır. Pa-di!ah Allah’a hizmet eden ve Mekke ve Medine’yi koruyan sultan olarak dile getirilir. Asafname’de adalet vurgusu önemlidir. Lütfi Pa!a halkın malı-nın sebepsiz yere padi!ahın hazinesine katılması-nın devletin çökmesine yol açaca"ını söyler (Lüt-fi Pa!a, 1982, s. 3-15). Klasik dönemdeki di"er bazı önemli eserlerde de benzer ifadeler bulmak müm-

2074

kündür. Mesela Naima’ya (1655–1716) göre padi-!aha asi olmak, Allah’a asi olmaktır. Benzer bir !e-kilde Kınalızade’de (1511–1584), medeni cemiye-tin, Muhammed’in !eriatı olmaksızın var olamaya-ca"ını, idare tarzının Nebinin ve Yüce Allah’ın kay-na"ına dayanması gerekti"ini, cemiyetlerin itaat-lerinin ancak böyle mümkün ve yönetimin insan-lar yanında böyle makbul olaca"ını söylemektedir. Kınalızade’ye göre, devlet reisinin halka olan sev-gisi, babanın evlada olan sevgisine benzer. Çün-kü bu, nimetlerden istifade eden halkın, ona kar!ı sevgi göstermeleri mecburiyetinden ileri gelmekte-dir. Yani onlar sevgi gösterince sevgi görürler. Yine baba evladının kendinin bir parçası oldu"unu bilir de, onun yükselmesini ister ve yine insano"lu malı-nın ba!kasının olmasına tahammül edemez de, ev-ladına kalmasından sevinç duyar. Halkın devlet re-isine olan sevgisi, çocukların babasına olan sevgi-sinden üstündür. Zira devlet reisinin adalet ve si-yaseti, emniyet ve asayi!i temin edemeyince, ne ev-lat babasından istifade eder ne de baba evladını ye-ti!tirip ailesini bir arada koruyabilir. Evladını terbi-ye edemez ve ahlakını güzelle!tiremez. Baba-evlat sevgisi ve bunların din içindeki yerini, devlet re-isine kar!ı duyulanla kıyaslayan Kınalızade, hü-kümdarlarda vefa olmadı"ını da söylemekle bir-likte, devlet reisine kar!ı duyulan sevginin gere"i-nin, ona itaat etmek, kar!ı gelmekten sakınmak ve mal üzerinde vazifeli kılarsa, ona samimiyetle hiz-met etmek oldu"unu belirtir. Tüm siyasetname vb. eserlerin hepsinde sık sık, sultanların reayaya kar!ı adil ve merhametli olması gerekti"inden ve onların gözetilmeleri lüzumundan bahsedilmektedir. Fakat yine nerede raiyye sözü geçerse, orada adalet sözü kadar, vergi sözü kullanılmakta ve vergi düzenle-meleri de dile getirilmektedir. Çünkü kaide belli ve umumidir: Padi!ahın kudreti askersiz, asker para-sız, para ve hazine reayasız olamaz, reaya ise ancak adalet sayesinde vergi ödeyebilir (Palabıyık, 2001, s. 181-186).

Konumuz açısından önemli bir ba!ka isim ise Kâtip Çelebi’dir (1609-1657). 17. yüzyılın ortalarında yazdı"ı “Takvimü’t-Tevarih” ve “Düsturü’l-Amel li-Islahi’l Halel” isimli eserlerinde, Allah’ın halife-leri ve sultanları tayin ederek yeryüzünün ya!ana-bilir hale gelmesini sa"ladıklarını söyler. Bir dev-letin olu!abilmesinin yegâne nedeni Allah’ın mül-kü diledi"ine vermesidir. Fakat Kâtip Çelebi bu noktada adalete vurgu yapar. #ki günlük devlet-leri için dünyayı yakıp yıkan zalim hükümdarlar Allah’ın deste"inden mahrum kalmı!lar ve salta-natlarını kısa sürede kaybetmi!lerdir. Ayrıca Kâtip Çelebi’nin eserlerinde #bn Haldun’un etkisi de açık-tır. Ona göre her insanın küçüklü"ünde ana-baba

terbiyesine muhtaç olması gibi her devletin orta-ya çıkı!ı da insanların birbirine bir sebeple ba"-lanması ve yardımla!ması ile olur. Nasıl ki bir in-san üretti"i dü!ünce ve görü!lerle kazanç sa"lıyor-sa bir devlet de adil kanunlar sayesinde üretim ya-parak hazinesini doldurur ve ayakta kalır. #nsanın çocuklu"unda ve gençli"inde sürekli geli!ti"i halde olgunluk döneminde uzunca bir süre de"i!meden kalması gibi devletler de ömürlerinin ortaların-da belli bir dönem de"i!meden kalır. Bu dönemde topluma Allah adil bir hükümdar lütfederse o top-lum her bakımdan geli!ir. Kâtip Çelebi ya!lılık dö-nemini ise devletlerin yıprandı"ı dönem olarak gö-rür. Bürokratların kazançlarını artırmaya çalı!ma-ları, süse ve gösteri!e dü!künlük bu göstergelerden bazılarıdır. Fakat Kâtip Çelebi devletin yıkılaca"ını kaçınılmaz görüp i!leri oluruna bırakmaktan yana de"ildir. Devletin krizden çıkması “siyaset-i akliye” ve “siyaset-i !eriyye” ile olur. Kâtip Çelebi bu siya-setlerin dı!ına çıkan ve iktidarı kadına veren dev-letlerin yıkılaca"ını söyler. Devleti mülk ve saltanat olarak görür. Fakat eserlerinde sadece bir haneda-na ait bir mülk algılamasının dı!ına çıktı"ının, top-lum ve ekonomiyi de kavrama dâhil etti"inin i!a-retleri vardır. Sıkıntıdan kurtulmanın çaresi olarak otoriter ve zor kullanan bir hükümdara i!aret eder. Fakat bu da adalet ile sınırlandırılmı! bir otoritedir (Gündo"du, 2010, s. 241–247).

18. yüzyıl Osmanlı klasik devlet algısında yava! da olsa de"i!melerin görülmeye ba!landı"ı dö-nemdir. De%erdar Mehmet Pa!a’nın “Nesayıhü’l-vüzera ve’lümera”adlı eseri, Osmanlı klasik dü-!üncesindeki devamlılı"ın yanında, Osman-lı #mparatorlu"u’nda, 19. yüzyılda önemli bir un-sur haline gelecek bir ba!ka noktayı da i!aret eder. #mparatorlu"unun gerileyi!ine bir çare bulmak maksadıyla 1714–1717 yılları arasında yazdı"ı bu kitabında De%erdar Mehmet Pa!a, memlekette-ki bütün servetin ve kuvvetin kayna"ı olan tebaa-ya adil davranılması ve zülüm yapılmaması gerek-ti"ini söyledikten sonra, halkın mallarının müsa-dere edilmesinin devletin çökmesine yol açaca"ını ifade eder (De%erdar Sarı Mehmet Pa!a, 1987). Bi-lindi"i üzere 19. yüzyılda yapılan reformlarda mü-saderenin kaldırılması yükselen bürokratik sını-fın temel amaçlarından biri haline gelecektir. 19. Yüzyılda somutla!an devlet anlayı!ındaki dönü-!ümde bürokratik sınıfın bu çabasının da önem-li bir rolü oldu"u ifade edilebilir. Malları müsa-dere edilen ve idam edilen Sarı Mehmet Pa!a’nın bu fikirleri ancak bir yüzyıl sonra hukukile!tiri-lebilecektir. Bir ba!ka önemli nokta ise, 20. yüz-yılda Türk aydının temel misyonu haline gelecek devleti kurtarma sendromunun tohumlarının atıl-

DO!AN

2075

mı! olmasıdır. Örne"in, 18. yüzyılda yazılan, Lütfi Pa!a’nın “Asafname”si, Mustafa Ali’nin “Nushat ül-Selatin”ini ve Koçi Bey’in “Risalesi”nde ortak nok-ta Osmanlıların askeri yenilgilerinin önüne geçil-mesine yönelik öneriler ve dolayısıyla devletin güç-lendirilmesi olgusudur (Aksan, 1993, s. 54–63). Bu yüzyılda ortaya çıkan de"i!imlerden birincisi o dö-neme kadar dı! dünyaya kar!ı izlenen sava!çı poli-tikanın terkedilmesi; ikincisi #bn Haldun’un devle-tin hayat devrelerine ait olan fikirlerinin yeniden yorumlanması, fakat eski temalardan adalet dai-resinin devam etmesi; sonuncusu da Avrupa metot ve kurumlarına yönelik olumlu bir bakı!ın benim-semesidir. Bütün bunların olu!umunda diplomat-ların rolü belirleyici olmu!tur. Diplomatların git-tikleri yerlerdeki gözlemleri fikirlerinin de"i!imine yol açıyordu. #ngiltere’deki diplomatlar serbest tica-ret, parlamenter yönetim ve garantili haklar tema-larıyla kar!ıla!tılar. Belki en mühimi “rule of law” (kanun hâkimiyeti) prensibi vardı ki, keyfi ida-re veya istibdat yerine kanunun tarafsız uygulan-ması anlamına geliyordu. #ngiliz siyasi kültürün-de büyük önem ta!ıyan “decentralization” (adem-i merkeziyet) ve “little government” (bu kavramla da devletin küçültülmesi yahut yerel yönetimlerin güçlendirilmesi kastedilmektedir) ilkelerinin Os-manlıların pek ilgisini çekmemi! olması da dikka-te de"er. Bu tarihte Fransa’daki merkeziyetçi dev-let Osmanlıların ilgisini daha çok çekmi!tir. Bu bi-raz da devletin Türk zihninde i!gal etti"i konumla ve toplumsal hayatta oynadı"ı rolle ili!kilidir. 1837 yılında Viyana’ya elçi olarak gönderilen Sadık Rı-fat Pa!a “Müntehabat-ı Asar” adı altında toplanan yazılarında Avrupa devletlerinin can, mal, ırz em-niyetine ve haklara verdi"i ehemmiyete dikkat çe-kerek, millet ve memleketin devlet için yaratılmı! olmayıp, belki de, tersine “Malik-ül Mülk’ün” hik-metiyle “âlemin hükümdarları tebaalarını koru-mak ve memleketlerini imar etmek üzere Allah’ın lü%una nail olmu!lardır” demektedir. Ona göre bundan dolayı “hukuk-ı millet” ve “kanun-ı dev-let” üzere hareket etmelidir. Tebaasının en iyi özel-liklerini geli!tirmek ve en olumlu tepkilerini sa"-lamak için böyle bir devlet, “kuvvet-i cebriye-i dü-veliye ve hükümet-i mutlak-ı kahriye’ye” dayanan bir sistemden daha iyidir der. Findley’e göre bu özellikle Almanca konu!ulan ülkelerde o dönem-de gündemde olan hukuk devleti anlamına ge-len Rechtstaat’ın (hukuk devleti) tarifidir (Findley, 2006, s. 341-366). Modernle!me ile ortaya çıkan bürokrasinin, Osmanlı siyasal dü!üncesinin de"i-!iminde önemli bir rol oynadı"ı, hatta devlet dü-!üncesinin dönü!ümünü bizzat istedi"i rahatlıkla söylenebilir (bkz. Findley, 1996). Sonuç olarak 19.

yüzyılda devletin sembolik ve fiili öneminin arttı-"ı görülmektedir. Yani devlet Batı kar!ısında temel koruyucu ve bu anlamda sembolik olarak da kut-sal bir anlam ta!ımaya ba!lamı!tır. Bunun yanında yeni Ortaya çıkan bürokratik kesim, sınıfsal varlı-"ının devamı açısından devletin ki!isel hakları ga-ranti etmesini sa"lamanın pe!inde olmu!tur. Bu ise devlet anlayı!ında demokratik bir anlayı!ın ortaya çıkmasının !artlarını olu!turan bir unsur olmu!tur.

Osmanlı Reform Sürec"nde E!"t"m

19. yüzyılın ortalarından itibaren devlet yönetici-leri, Batı tarzı e"itimi kendi ihtiyaçlarına uyarlaya-rak, e"itime devleti Batı istilasına kar!ı koruma gö-revini vermi!tir. #mparatorluk sınırlarını daraltan askeri ve diplomatik baskıyla ve bunların içinde ça-lı!an aynı derecede giri!ken Batılı kapitalist ve mis-yonerle kar!ıla!tı"ında Osmanlı hükümeti kendisi-ni kar!ı saldırıda bulunmaya zorunlu hissetmi!tir. 19. yüzyılın birçok ba!ka devlet gibi, Osmanlı dev-leti de yüzyıl ba!larında krizler ve sıçramalar yara-tan bir e"itim planını standartla!tırmı!, merkezi-le!tirmi! ve de"i!tirerek uyarlamı!tır. Yeni kimlik-ler olu!turmak e"itimin temel amaçlarından birisi kabul edilmi!tir (Fortna, 2002, s. 32-70). Örne"in, ünlü Fransız ansiklopedisti Denis Diderot, 1774-1775’de Rus hükümeti için hazırladı"ı e"itim re-formu tasla"ında, okulların nitelikli birey ve yurt-ta! yeti!tirmedeki i!levine de"inir. Diderot’ya göre okulun görevi hükümdara gayretli ve sadık tebaa-lar, asillere faydalı vatanda!lar, toplum için bilgili namuslu ve mümkün oldu"u kadar sevimli unsur-lar, ailelere iyi koca ve babalar, devlete dü!ünen bü-yük zekâlar, dine vicdanlı ve sulhsever hizmetçiler sa"lamaktır (Üstel, 2004, s. 13). Tanzimat dönemi-nin çevre nüfus topluluklarına yönelik e"itim po-litikasında ba!lıca hedef, devlete sadık bireyler ye-ti!tirmenin aracı olarak rü!diye mekteplerinin ku-rulmasıydı. Yıllarca süren feodal ba!kaldırı ve dire-ni!lerin 1851’de bastırılması sonrasında Bosna’nın bütün sancak merkezlerinde rü!diyelerin açılması, 1850’lerde ve 1860’larda Arnavutluk ve Girit’teki Müslümanlar arasında siyasi sadakat ba"larını ve #slami duyguları güçlendirmek için yapılanlar, 1860-61’de )am’daki karı!ıklıklardan sonra bu yö-rede Tanzimat reformlarını peki!tirmek amacıy-la kurulan rü!diye okulu bu politikanın ürünleriy-di. Fakat e"itim ideolojisi açısından, Osmanlı Dev-letinde e"itimde modernle!me hareketinin ilk yıl-larında ba!lıca amaç askeri ve tümüyle faydacı ka-rakterdeydi. Ne var ki, 1839’da ilk sivil kurumların ortaya çıkmasıyla birlikte siyasi (vatanseverlik duy-gusunu a!ılamak, soyut bir devlet fikrini yaymak)

2076

ve kültürel amaçlara da hizmet edecek bir maarif sisteminin gereklili"i tartı!ılmaya ba!landı (So-mel, 2010, s. 31-43). Geleneksel e"itim kurumları olan medreseler bu dönemden itibaren i!levini yi-tirirken, ba!ta rü!diyeler olmak üzere Batı tarzı si-vil e"itim kurumları yaygınla!mı!tır (Ünal, 2008, s. XI). Modern e"itim kurumlarının ortaya çıkma-sıyla beraber iktidar için ders kitaplarının içeri"i-nin önemi giderek artmı!tır. Osmanlı modernle!-me sürecindeki siyasal ve entelektüel de"i!imleri bu sebeple ders kitaplarının içeri"i üzerinden takip etmek büyük oranda mümkündür.

II. Abdülham"t Dönem" Ders K"taplarında Dev-let Anlayı$ı

Somel’in tespitine göre, Tanzimat dönemi öncesin-de modern anlamda okul ders kitapları mevcut de-"ildi. Mahalle mekteplerinde ö"rencilere verilen ba!lıca metinler Kuranı Kerim’den parçalar, Eli*a Cüzü ve Birgivi Mehmed Efendinin (1520–1573) yaygın olarak okutulan ilk okuma kitabıydı. Tan-zimat döneminden itibaren do"rudan do"ruya si-vil e"itim kurumları için yazılan ders kitapları or-taya çıktı. “Maarif-i Umumiye Nizamnamesi” ve özellikle 1870 tarihli “Telif ve Tercüme Nizamna-mesi”, modern anlamda yazılan ders kitaplarının ve Avrupa dillerinden yapılan çevirilerin ço"alma-sında belirleyici faktörler olmu!tur. II. Abdülhamit döneminde standart ders kitabı uygulaması yerle!-mi! ve bunlara yönelik sıkı bir kontrol getirilmi!-tir. Birçok Avrupa devletinde oldu"u gibi, Osman-lı devleti ve Abdülhamid rejimi de e"itimi ideolojik bir aygıt ve sosyal disiplin aracı olarak kullanmı!tır. Devlet okullarının müfredatları, 1880, 1891–1892, 1901 ve 1904 reformlarıyla söz konusu çizgide !e-killendirilmi!tir (Somel, 2010, s. 228–238).

Nitekim 1892 yılında yayınlanan nizamnamede, “iptidai okul muallimlerinden”, ö"rencilerin yö-neticilere ve devlete kar!ı itaatkâr ve saygılı, in-sanlara kar!ı yardımsever olmalarının sa"lanması ve vatan sevgilerinin artırılması isteniyordu (Ça-kır, 2001, s. 35). Gerçekten de II. Abdulhamid dö-neminde okutulan ders kitapları incelendi"inde bu husus açıkça görülmektedir. Bu dönemde oku-tulan ders kitaplarında padi!ahın fiili ve sembolik varlı"ına verilen önemin yanında, iktidarı me!ru-la!tırmak için dini bir söylemin kullanılmı! olma-sı da dikkat çekmektedir. Ayrıca, ders kitapların-da genel olarak padi!ahın övüldü"ü, devletin padi-!ah ve dinle ili!kilendirildi"i ve devlet yönetimleri hakkında peki bir bilgi verilmedi"i görülmektedir. Örne"in, Ay!e Sıdıka’nın ‘Usul-ü Talim ve Terbiye’ (1313), Abdurrahman )eref ’in ‘Co"rafya-yı Umu-

mi’ (1323) gibi ders kitaplarında padi!aha bol bol övgülere yer verilirken, yönetim biçimlerine he-men hemen hiç de"inilmez. II. Abdülhamid dö-neminde okutulan 34 ders kitabını inceleyen Do-"an da birçok ders kitabında, dini simgeler ve pa-di!aha övgüler oldu"unu ifade eder. Örne"in 1902 yılında yayımlanan “Hıfz-ı Sıhhat” kitabının yaza-rı Dr. Besim Ömer, önsözde Abdülhamit’i zamanın hükümdarlarının övüncü, dünya padi!ahlarının en adili, Allah’ın rahmetinin delili ve sı"ınak yeri, kut-sallık sı"ına"ı, Müslümanların önderi gibi sıfatlar-la övmektedir (Do"an, 1994, s. 27-71). Di"er bir-çok ders kitabında da, Allah’a, peygambere ve padi-!aha muhabbetin gere"inden bahsedilir. Dini sim-gelerle padi!ahın bu kadar içi içe zikredilmesi din-selle!tirilmi! bir itaat talebini gösterir. 1876–1909 yılları arasında yazılan Osmanlı tarihi ders kitap-larının tipik özelli"i Çakır’a göre, #slam tarihi ile Osmanlı Devletinin tarihinin, dolayısıyla #slam ve Osmanlı devletinin özde!le!tirilmesidir. II. Abdül-hamit dönemi tarih ders kitaplarında bu özellikle yapılır ve sultan halife, #slam halifelerinin devamı olarak gösterilir. Ayrıca haçlı seferlerine ve #span-yanın Endülüs’ü ele geçirili!ine de vurgu yapılarak, Osmanlı devletinin Batının tehdidi altında oldu"u vurgulanır. Bir di"er ilginç boyut da, II. Abdülha-mid döneminden itibaren Türklü"ün devleti olu!-turan önemli bir unsur oldu"u vurgusunun ortaya çıkmaya ba!lamasıdır. Osmanlı hanedanının kayı boyundan geldi"ine dikkat çeken ders kitapları ya-zılır (Çakır, 2001, s. 39-41). Ayrıca bu dönemde ya-zılan bazı eserlerde, Türklükten övgüyle bahsedil-mi!, hanedanın Türk kökenine, Orta Asya Türkle-rinin büyük lideri O"uz Han’a de"inilmi! ve Türk-lük de #slam’ın yanında ideolojik bir unsur haline gelmi!tir. II. Abdülhamit dönemi ders kitapların-da bir tara%an dini ve otoriter sosyal de"erler yü-celtilirken, di"er yandan dünyevi ve ilerlemeci an-layı! yaygınla!tırılmaya çalı!ılmı!tır (Somel, 2010, s. 253). Padi!ah kültü etrafında olu!turulan kutsal hare, parlamenter sistemden, me!ruti yönetimden ve Yeni Osmanlıların gündeme getirdi"i demokra-tik fikirlerden hiç bahsedilmemesiyle daha somut bir !ekilde kar!ımıza çıkar. Bu açıdan bakıldı"ında, II. Abdülhamit dönemi Tanzimat ve Islahat Fer-manlarıyla tecessüm eden bürokrasinin devlet kar-!ısında ba"ımsızla!ma çabalarının ortadan kalktı-"ı ya da sindi"i bir döneme i!aret eder. Dolayısıy-la II. Abdülhamid dönemi ders kitapları klasik dö-nemdeki devlet tasavvurunu i!levsel bir !ekilde ye-niden tanımlar.

DO!AN

2077

II. Me$rut"yet ve #tt"hat Terakk" Dönem" Ders K"taplarında Devlet Anlayı$ı

#ttihat ve Terakki idaresi, Tanzimat’ın amaçların-dan biri olan parasız ilkö"retimi yaygınla!tırma-yı ve e"itimi tümüyle devletin denetimi altına al-mak istiyordu. Yeni rejimin bu adımdan maksadı imparatorlu"un de"i!ik etnik kökenli tabasına, II. Me!rutiyetin temel amaçlarından biri olan Osman-lı kimli"ini benimsetmekti. E"itim politikası da üst üste ma"lubiyetlere yol açan milli bilinç eksikli-"inin bir boyutu olarak tartı!ılıyordu. Bismark’ın 1866 ve 1870’deki Alman zaferlerinde ilkokul ö"-retmenlerinin payını vurgulayan sözüne atı&ar ya-pılıyordu. Bulgarların ve di"er Balkan devletlerinin ba!arıları onların üstün milli e"itim sistemlerine ba"lanıyordu. Jöntürkler okul ve e"itim reformla-rının yanı sıra ö"retmen e"itimindeki reformla im-paratorlu"u çökü!ten kurtarabilmeyi umuyorlar-dı. Gökalp, Emrullah Efendi, Satı Bey ve Baltacı-o"lu vs. gibi ça"da! e"itim teorisyenleri gelecekteki okul tipine ili!kin tasarımlar ortaya koydular. Buna göre e"itimin ilk evresinde a"ırlık dilde olmalıydı. #kinci evrede bilgi a"ırlık kazanmalıydı. Okul bu-nun dı!ında insan mizacının olgunla!masına, mil-li bir burjuvazi olu!masına, ekonomik becerilerin kazandırılmasına ve devletin ilerlemesine katkıda bulunmalıydı (Gencer, 2003, s. 87–93). Bu nokta-da özellikle ilkokul programlarına öncelik verildi. “Malumat-ı Medeniye” dersleri siyasal itaat ve sa-dakat sa"lamanın önemli bir unsuru olarak prog-ramlandı (Üstel, 2004, s. 49-50). Ayrıca tarih gibi birçok di"er dersin içeri"inde de benzer bir anlayı! oldu"u görülmektedir.

II. Me!rutiyet döneminde yayınlanan ders kitapla-rı incelendi"inde, ya!anan siyasi de"i!imlere ba"-lı olarak ders kitaplarının devlet me$umuyla il-gili olarak içeriklerinin de de"i!ti"i görülmekte-dir. Örne"in Doktor Hazık’ın ‘Malumatı Medeniye’ (1324) ba!lı"ını ta!ıyan kitabında ‘hükümet-i mut-laka ve me!ruta’ anlatılarak, mutlakiyet ve istibdat idaresinin zararlarından bahsedilir. Me!rutiyet re-jiminin ilerleme için önemi vurgulandıktan sonra, 600 sene bir yönetici için çalı!an Osmanlıların in-saniyet için bir !eyler üretmelerinin de me!rutiyet-le mümkün oldu"u söylenir (Doktor Hazık, 1324, s. 15-17). Buradaki insanlık vurgusu, II. Me!rutiye-tin hemen ba!ındaki Osmanlıcılık ideolojisinin de etkisini gösterir. Bu arada siyasal söylemin açık bir !ekilde sekülerle!ti"i de dikkat çekmektedir. Me!-rutiyet neredeyse Osmanlı geçmi!inden bir kopu! olarak de"erlendirilir. 600 sene zarfında hüküm sü-ren padi!ahların bir kaçı hariç, hepsinin zalim ve müstebit oldu"u iddia edilir (Doktor Hazık, 1324,

s. 17). Osmanlı’dan ayrılan halkların kopu!larına sebep olarak da, ilginç bir !ekilde Osmanlı’nın on-ların haklarını gasp etmesi gösterilir (Doktor Ha-zık, 1324, s. 18). Yazara göre me!rutiyet idaresin-de ise padi!ah kendi ba!ına hareket edemez. Ayrı-ca ‘hükümetlerin te!kilinden maksat cemiyetin in-tizamı ve devamını temin etmek olmakla beraber ahalinin hukukunu dahi muhafaza etmektir’ de-nilerek, toplumun hukukuna vurgu yapılır (Dok-tor Hazık, 1324, s. 21). Burada dikkat çeken hu-sus ise, devlete kar!ı halkın hukukunun korunma-sı gerekti"i yolundaki söylemdir. Fakat II. Me!ru-tiyet döneminde aynı adı ta!ıyan ders kitaplarında bile birbiriyle çeli!en yakla!ımların var oldu"u gö-rülmektedir. Bu durum #mparatorluktaki farklı et-nik ve dinsel unsurların beklentileriyle de alakalı-dır. Örne"in Müstecabizade #smet’in 1909 yılında ‘Malumat-ı Medeniye’ dersleri çerçevesinde yaz-dı"ı ders kitabı, II. Me!rutiyet’in ba!langıcındaki hassasiyetler do"rultusunda Osmanlıcı bir ideolo-jiyi savunurken, vatan ve milletin kutsallı"ı vurgu-su da yapar. Öyle ki, vatanını sevmeyen alçak ola-rak nitelendirilir. En namuslu adamlar olarak ise devletin kanunlarına en çok riayet edenler olarak gösterilir (Müstecabizade #smet, 1325, s. 6-7). Hü-seyin Hıfzı’nın Malumat-ı Medeniye (1326) isim-li kitabında da padi!ah II. Abdülhamit ve Osman-lı geçmi!ine kar!ı daha dikkatli bir dil kullanılır. Hıfzı da ‘Kanun-i Esasi’ye vurgu yapar ve me!ru-ti idarenin ülkenin geli!mesi için gerekli oldu"u-nu söyler. Me!ruiyetin millete verdi"i haklar, ada-let, hürriyet ve müsavat olarak açıklanır. Ayrıca Hi-lafetin Osmanlı padi!ahına ait oldu"u ifade edi-lerek, ‘hazreti padi!ahın dini #slamiyenin hamisi’ oldu"u söylenir (Hüseyin Hıfzı, 1326, s. 5-6). Fa-kat II. Me!rutiyet’in hemen ba!langıcında yazılan, bir ba!ka ifadeyle Balkan Sava!ları’nın etkisi orta-ya çıkmadan önce dola!ıma giren ders kitaplarının ortak yönü, II. Me!rutiyet’in ortaya koydu"u de-"erlerin yaygınla!tırılmaya çalı!ılmasıdır. Buna bir ba!ka örnek Hakkı Behiç’in ‘Malumat-ı Medeniyye ve Ahlakiyye’ (1327) ba!lıklı eseridir. Hakkı Behiç, kitabında devleti daha çok millete hizmet eden, millet arasında çıkacak karı!ıklıkları kontrol eden, hakkın hukukun yerini bulmasını sa"layan bir ay-gıt olarak tanımlar (Hakkı Behiç, 1327, s. 12-13).

Ahmed Cevad’ın ‘Mektebde Malumat-ı Ahlakiy-ye ve Medeniyye Dersleri’ (1328) isimli kitabında da II. Me!rutiyetin getirdi"i özgürlükçü atmosferin izleri görülür. Ahmed Cevad kitabını gündelik ha-yatta çocuklar arasında ya!anan olaylardan örnek-ler vererek olu!turmu!tur. Cevad’a göre çocuklar arasındaki anla!mazlıkları çözecek birine nasıl ih-tiyaç varsa, cemiyetteki anla!mazlıkları da çözecek

2078

bir heyete ihtiyaç vardır. #!te hükümet cemiyette-ki anla!mazlıkları çözmek için gerekli olan bir he-yet olarak tanımlanır (Ahmed Cevad, 1328, s. 159-161) ‘Kanunları tatbike memur olan hükümetin o kavanin ahkâmı haricine çıkmaması lazımdır. Hü-kümet kavanin hilafına hareket ederse istibdat et-mi! olur... Millet hükümetin istibdadına asla müsa-ade etmemelidir’ (Ahmed Cevad, 1328, s. 164) de-nilerek yine özgürlükçü bir yönetim vurgusu yapı-lır. Fakat bu durum Balkan sava!larından sonra ye-rini farklı bir retori"e bırakacaktır.

25 )ubat 1327 (1911) tarihli “Maarif-i Umumiye Nezareti Te!kilatı Hakkında Nizamname’nin” 1. maddesinde Maarif Kanununa tabi bütün okulların idare ve te%i!inin maarif nezaretine bırakıldı"ı ifa-de edilmi!tir. Do"an bu kanun sonrasında, #ttihat ve Terakki yönetimi öncelikle eski rejimi ve onun sembolü haline gelmi! olan II. Abdülhamid’i yücel-tici ifadelerin ders kitaplarından çıkarıldı"ını bu-nun yerine, bir tara%an yeni rejimi öven ifadelerin yerle!tirildi"ini, bir tara%an da II. Abdülhamid’i ve mutlakıyeti ele!tiren kitaplar yazıldı"ını söyler (Do"an, 1994, s. 70–79). Fakat Doktor Hazık örne-"inde görüldü"ü gibi, II. Abdülhamit dönemini ye-ren ve me!rutiyeti öven kitaplar bu kanundan ev-vel dola!ıma girmi!tir. Ders kitaplarında dini ifa-delerin daha az kullanılması ise bir tara%an #ttihat Terakki yönetiminin sekülerle!me e"ilimini göste-rirken, di"er tara%an da padi!ahın sembolik öne-minin kayboldu"una i!aret eder. II. Me!rutiyet dö-neminin çarpıcı özelliklerinden bir di"eri de artık kapitalist zihniyetin devlet tarafından yaygınla!tı-rılmak istenmesidir. Bu !üphesiz devlet anlayı!ının dönü!ümünde de önemli bir rol oynayacaktır. Ni-tekim bu dönemde iktisadi akılcılık ön plana çıkar-ken, para kazanmak, zengin olmak, böylece refah içinde ya!amak fikri önem kazanmı!tır

Di"er tara%an Balkan sava!larında alınan ma"lu-biyetler, II. Me!rutiyetin ilanından sonra olu!an olumlu siyasi havayı da"ıtmı!, Osmanlıcılık ideolo-jisinden ümit kesilmeye ba!lanmı!tır. Onun yerine ise, ucu II. Abdülhamid döneminde bulunabilecek Türk milliyetçili"i söylemi geçmi!tir. Ayrıca yine II. Abdülhamit döneminde kar!ımıza çıkan vatanse-verlik vurgusu çok daha güçlü bir tonla ders kitap-larına yansımı!tır. Ali Seydi’nin “Terbiye-i Ahlaki-ye ve Medeniye” isimli eseri bu noktada bir örnek olarak kullanılabilir. Seydi toplumsal mesuliyet ve vazifelere dikkat çekerek, insanın sadece kendisinin malı olmadı"ını ifade eder, “vazife-i içtimaiye ve si-yasiye vatana ve millete hizmet etmektir” der. Ki-tapta ayrıca korporatist bir toplum tasavvuru var-dır. “Vatanda!ın birbirine olan merbutiyetini” çok

önemli bir unsur olarak de"erlendirir (Ali Seydi, 1329, s. 28-45). Vatan itaat edilmesi ve sevilmesi ge-reken ana-baba gibi tarif edilmi!tir. #taat, #ttihat Te-rakki döneminde de tıpkı Abdülhamit dönemi gibi ö"rencilerden titizlikle istenen bir davranı! !eklidir. Fakat itaat talebi biraz !ekil de"i!tirir. Allah’a, Pey-gambere ve padi!aha itaatin yerini, me!rutiyet re-jimine itaat alır. Padi!ah ve meclis anayasa riayet etmedi"i takdirde onlara itaatin gerekmedi"i söy-lenir. Artık en büyük olan ne Allah ne Peygamber ne de padi!ahtır. Vatan en büyük kanundur. Herkes ona itaat edecektir. Bir ba!ka çarpıcı nokta da, vatan ve devlet kavramlarının neredeyse birbirinin yeri-ne kullanılmasıdır. Yine ba!ka bir kitapta da ben-zer ifadeler vardır. M. Adil’in 1334 (1918) tarihli “Malumat-ı Ahlakiye ve Medeniye” kitabı da buna bir örnek olarak verilebilir. Kitapta #slam’ın fikir hürriyetinden yana bir din oldu"u ifade edilirken, vatan u"runa can vermenin de önemli bir husus ol-du"u belirtilir. Osmanlı tarihinin !anlı sayfalarının vatan u"runa canını feda eden kahramanlarca ya-zıldı"ının söylenmesi de, II. Me!rutiyetin ba!langı-cındaki siyasal atmosferin da"ıldı"ını gösterir. Os-manlı geçmi!iyle daha barı!ık, Türklü"ün ve Müs-lümanlı"ın öne çıktı"ı bir söylem belirir. ‘Vatan va-lidemizdir, onu validemiz gibi sevmeliyiz’ cümlesi bu dönemin ders kitaplarının temel motifini yansı-tır. Aynı sayfada vatan için ölmenin kutsiyetine vur-gu yapılır. Ailenin vatan sevgisini a!ılamadaki öne-mine dikkat çekilir (M. Adil, 1334, s. 104-106). Kı-sacası II. Me!rutiyet dönemi kitaplarında daha çok kanuna ve “hâkimiyet-i milliye”ye vurgu yapılırken, Balkan Sava!ları’nın ve #ttihat ve Terakki’nin artan etkisiyle, devletin ve hükümetin millet tarafından kontrol edilmesi gerekti"i söylemi daha geri pla-na dü!er. Kozmopolit Osmanlıcılık yava! yava! yok olurken, devletin en önemli unsuru olarak Türklük ve Müslümanlık vurgusu a"ırlık kazanır.

Bu anlamda II. Me!rutiyet dönemi klasik Osman-lı dü!üncesinden önemli bir farklıla!mayı temsil eder. Yine de itaat talep eden devlet, ortadan kalk-mı! de"ildir. Özellikle Balkan Sava!ları ve #ttihat Terakki’nin hükümeti tamamen ele geçirmesi son-rasında bu husus daha da belirginlik kazanır. Bu dönemde yazılan “Malumat-ı Medeniye” kitapla-rında yapılan vatanda! tanımı bunun bir gösterge-sidir. Vatanda! için, ‘milletda!’, ‘hem!ehri’ ve tebaa gibi kavramlar kullanılırken, birey olan vatanda!a de"il, toplulu"a hitap vardır. Vatanda!lık organik bir bütünün üyesi, ailenin bir ferdi olmak gibidir (Üstel, 2004, s. 73–104). Ayrıca askerli"e ve asker millet kavramlarına yapılan vurgu, devletin toplu-ma ve bireylere kar!ı olu!turdu"u tarassut edici dili daha da keskinle!tirir.

DO!AN

2079

Erken Cumhur"yet Dönem" Ders K"taplarında Devlet Anlayı$ı

Türkiye’de ders kitapları Cumhuriyet’in ba!ından bu yana, temeli aydınlanmaya dayanan moderni-te paradigması içinde anlam kazanan bir içerik ta-!ımı!tır. Türkiye’nin ba!langıçtan günümüze kadar resmi ideolojisi/dünya görü!ü olan Kemalizm, ti-pik bir modernite projesi olarak tasarlanmı!tır. Os-manlı Devleti’nin miras bıraktı"ı siyasal ve top-lumsal kurumlardan belli bir düzeyde kopu!u tem-sil eden Kemalizm, var olan eski gelene"in yeri-ne temeli Aydınlanmaya dayanan yeni bir gelenek kurmaya çalı!mı!tır. Ders kitaplarında, Türkiye’nin ulus-devlet anlayı!ı çerçevesinde içerdi"i bilgi ve de"erlerle modernitenin önermeleri yalın ve di-daktik biçimde yeniden üretilmi!tir. Türk ders ki-tapları Fransız Devrimi sonrası çe!itli demokratik de"erleri içeren yurtta!lı"a dayalı milliyetçi bakı!-la ırk, kültür ve tarihsel köklere a"ırlık veren Al-man Romantik gelene"ini ifade eden etnik milli-yetçilik arasında yer alan bir milliyetçi anlayı!ın gerilimlerini ta!ımı!tır. Bu yüzden de ders kitap-larında demokratik de"erler ile milliyetçi de"erle-ri iç içe geçirme çabaları a"ır basmı!tır. Cumhuri-yet Halk Fırkası’nın 1927 yılındaki kongresinde ka-bul edilen e"itim siyasetine göre, amaç milletin de-"erlerini uygarla!tıracak ve ekonomik gücünü ar-tıracak yurtta!lar yeti!tirmekti. Ancak bu yurtta!-lık anlayı!ı ço"ulcu bir bakı!ı de"il, türde! ulus ya-ratma idealini içeriyordu. Kemalizm çerçevesinde ne tür ve nasıl bir ulus anlayı!ının olu!turulaca"ına ili!kin dü!ünceler, otoriter bir niteli"e i!aret etmi!-tir (#nal, 2004, s. 12–28).

Cumhuriyetin ilanından sonra Türk tarihi üzerine yeni bilimsel ve kültürel çalı!malar ba!lamı!tır. Bu çerçevede tarihin siyasal ‘bilinç’ sa"lamak üzere ye-niden yazılması öngörülmü!tür. Derli toplu ve me-todik ders kitapları yazılması ve bu i!in Türkler ta-rafından yapılması amaçlanmı!tır. Ayrıca siyasi ik-tidarın peki!tirilmesi amacıyla Türk ulusçulu"u-nun yeniden tanımlanması da zorunlu görülmü!-tür (Behar, 1992, s. 99). Cumhuriyet döneminde ö"retim programlarında yapılan ilk düzenlemeler, 1924’de Vasıf Bey’in e"itim bakanlı"ı sırasında top-lanan 43 ki!ilik bir program heyetinin ilkokul, or-taokul ve liselerin ders programlarını de"i!tirme-siyle gerçekle!mi!tir. Bu de"i!ikliklerin pedagojik ve ideolojik olmak üzere iki boyutu vardır. Söz ko-nusu heyet, öncelikle kitaplardan Osmanlı dönemi ideolojisine ba"lı olan görü!leri ayıklayarak, yeri-ne Cumhuriyet‘in temel ilkeleriyle uyumlu görü!-leri koymu!tur (Üstel, 2004, s. 129). Nitekim cum-huriyet döneminde yazılan ilkokul tarih kitapların-

da hanedan artık önemini kaybetmi!, vatan, mil-let, devlet, cumhuriyet, medeniyet ve ilerleme gibi kavramlar öne çıkmı!tır. Türkler büyük bir mede-niyetin kurucusu olarak tasvir edilmi!, milletin or-ganik birli"i ve egemenli"i vurgulanmı!tır (Çakır, 2001, s. 129-130).

Örne"in, Orhan Fuad’ın ‘Musahabat-ı Ahlakiye ve Malumat-ı Vataniye’ (1924) isimli kitabının hemen ba!ında vatan, millet ve devlet kavramları açıkla-nır. Vatan belli bir ırkın olu!turdu"u hükümetin kontrol etti"i topraklar olarak tarif edilir. Burada hemen dikkat çeken bir husus, bir yerin vatan sa-yılabilmesi için bir millete ihtiyaç oldu"u vurgusu yapılmasıdır (Orhan Fuad, 1924, s. 9). Bu do"rul-tuda Türklük vatan kavramının temel bile!eni ola-rak gösterilir. Hükümet, millet ve devlet kavram-larının ayrı ayrı manalara sahip oldu"u vurgulan-dıktan sonra, hükümetin idare eden heyet, mille-tin de idare edilen cemaat oldu"u söylenir. Mille-te, II. Me!rutiyet dönemi ders kitaplarının tersi-ne, böyle pasif bir anlam yüklenmesi dikkat çeki-cidir. Devlet, ‘devlet denilince derhal bir milletin bütün efradıyla mevcud kanunları tatbik ve on-ları idare eden heyet-i hükümetin mecmuu hatı-ra gelir’ cümlesiyle anlatılır (Orhan Fuad, 1924, s. 14-19). Di"er tara%an Cumhuriyet idaresinin me!-rutiyet ve mutlakıyet idarelerine göre daha özgür-lükçü oldu"u vurgulanır (Orhan Fuad, 1924, s. 24-25). Mithat Sadullah ve Doktor Ali Rıdvan tarafın-dan yazılan ‘Yeni Malumat-ı Vataniye ve Medeni-ye’ (1341-1925) isimli kitap da vatan ve millet ko-nuları ile ba!lar ve millet ‘aynı soydan gelen, aynı li-sanla konu!an aynı adetlere tabi olan insan küme-leri’ olarak tarif edilir. Türk milletinin eski ve kök-lü geçmi!i ve olumlu nitelikleri vurgulanır. Son dö-nemlerde ya!anan sıkıntılar padi!ahların kötü yö-netimine ba"lanır. Vatan sevgisi, sevgilerin en iyisi olarak gösterilir. Cumhuriyet idaresinin en iyi ida-re oldu"u zikredilir ve Cumhuriyetin en ayırıcı vas-fının ‘intihap’ oldu"u ifade edilir (Mitat Sadulah-Doktor Ali Rıdvan, 1341, s. 3-12). Sonraki sayfalar-da Cumhuriyet rejiminin halka faydaları anlatılır. Bu dönemde Cumhuriyetin halka özgürle!me ge-tirdi"i vurgusu dikkat çeker. Vatanda!ların cumhu-riyet idaresi ile kavu!tu"u haklar vurgulanır. Fikir hürriyetine dikkat çekilir (Mitat Sadulah-Doktor Ali Rıdvan, 1341, s. 24-33). Cumhuriyetin hemen ba!ındaki ders kitaplarında, millet, devlet, vatan gibi kavramlara özel önem verilirken, cumhuriyet rejiminin halka özgürlük getirdi"inin vurgulanma-sı da göze çarpmaktadır.

1926 tarihli ilk mektep müfredat programında yurt bilgisi dersinin hede&eri arasında “devlet milliyet

2080

ve aile tesanüdüne iptina eden ahlakiyat hissi tevlit ettirmek ve ya!atmak ve çocu"u devlet te!kilatı ve hükümet makinesi hakkında esaslı fikirlere ve ma-lumata sahip etmek” de vardır (Üstel, 2004, s. 132–133). Nitekim Muslihiddin Adil’in ‘Cumhuriyet Çocuklarına Malumat-ı Vataniye’ isimli kitabında do"rudan çocuklara hitap edilerek, ele alınan ko-nunun önemine i!aret edilir. Bu sayfalarda vatan sevgisinin önemi anlatılır (Muslihiddin Adil, 1926, s. 3-4) Vatanda! ve ‘milletda!’ arasındaki farka dik-kat çekilerek, aynı milletten olmayan vatanda!ları-mız oldu"u gibi, aynı vatanda!lı"a sahip olmayan ‘milletda!larımız’ oldu"u da ifade edilir. Böylelik-le devletin milli yönüne artan bir !ekilde vurgu ya-pılır. Devlet ‘mü!terek menfaatleri müdafaa emek için bir ülke dâhilinde birle!mi! olan insanlardan mürekkep bir heyet’ olarak tarif edilir. ‘Bu insanlar-dan mürekkep cemiyete devlet demek içinse ortada bir millet, bir ülke, bir de bütün vatanda!lara hük-medebilecek bir kuvvet bulunmak lazım gelir’ de-nir (Muslihiddin Adil, 1926, s. 4-5). Burada da mil-letin devlet ve hükümet kar!ısında daha pasif bir biçimde tanımlandı"ı görülmektedir. Cumhuriye-tin ilerleyen yılların da yazılan ders kitaplarında bu özellik giderek daha da belirginlik kazanacaktır.

Abdulbaki Gölpınarlı’nın 1927 yılında ilk mektep-ler için yayınlanan yurt bilgisi kitabında da devlet ve millet tanımları yapılarak, ö"rencilerin bu ko-nuda duyarlı olması amaçlanmı!tır. Milliyetçi bir retori"in a"ır bastı"ı kitapta, devletin bir dü!man saldırısıyla kar!ıla!ması durumunda, canın seve seve feda edilmesi gerekti"i ifade edilir (Gölpı-narlı, 2007, s. 23-24). Gölpınarlı cumhuriyetle ge-len ki!isel hak ve hürriyetlere dikkat çektikten son-ra, “cumhuriyette kimse kimseye zulüm edemez. Kimse kimsenin malına, canına dokunamaz. Ka-nunsuz vergi toplanamaz. Hükümet memurların-dan kötü muamele gören adam, onları amirlerine !ikâyet edebilir” der. Fakat !unu da eklemeyi ihmal etmez; “iyi bilmek lazımdır ki, her çıkarın üstünde büyük bir çıkar vardır ki, o da yurt çıkarı, ba"ım-sızlık kaygısıdır. Haklarımızı kullanırken daima vatanımızın çıkarını, milletimizin ba"ımsızlı"ını dü!ünmek en büyük ve genel görevimizdir. Onun için milletin arasına eski ve batıl fikirleri sokmak, ikilik çıkarmak gibi hareketlerle bu haklardan kötü bir !ekilde yararlanmaya kalkan adamdan bu hak-ları almak da milletin bir görevi olur” (Gölpınar-lı, 2007, s. 46). Muallim Abdülbaki tarafından ilko-kul 4. sını&ar için yazılan din dersi kitabı da, Cum-huriyet ideolojisinin önem verdi"i unsurları göste-rir. Devletin sekülerle!me çabalarını yansıtır bir !e-kilde, ilk cümlede #slam’ın temel unsurlarından bi-rinin kimsenin dinine, itikadına karı!mamak oldu-

"u vurgulanır. Toplumsal dayanı!manın altı çizilir-ken, yardımın yapılaca"ı kurumlar olarak “hilal-i ahmer” gösterilir. Yardımların amacı aynı zamanda askeriyenin modern silahlarla, dü!mana kar!ı tay-yarelerle donatılmasıdır (Abdülbaki, 1928, s. 1-18). Askerli"e yapılan vurguya di"er ders kitaplarında da rastlanır. Ali Kami’nin ‘Yurt Bilgisi’ (1929) isim-li kitabında, ilkokul ve lise de verilen beden e"itimi derslerinin askerli"e bir hazırlık oldu"u ifade edi-lir (Ali Kami, 1929, s. 116). Devletin önemi ‘içimiz-deki dü!manlardan’ bizi korumasıyla ve ticari ha-yatı kontrol etmesiyle anlatılır. Ayrıca kitapta ‘biz Türküz, Türk milletindeniz. Devletimiz de müsta-kil Türk devletidir’ denilerek, millet ve devlet vur-gusu birlikte yapılır (Ali Kami, 1929, s. 8-10).

Fakat Cumhuriyetin ilanından üç yıl sonra kabul edilerek on yıl boyunca uygulanan program gerek ilkeleri, gerekse yurt bilgisi kitaplarının içeri"i yö-nünden sonraki on yıla oranla hem daha liberaldir, hem de hak ve özgürlüklere daha geni! yer vermi!-tir. 1930’lu yıllar ise devlet eksenli militan bir yurt-ta!lık anlayı!ının okul aracılı"ıyla yaygınla!tırıl-ması hedefine hız verildi"i bir dönem olarak orta-ya çıkar. 1936 tarihli ilkokul programında yurt bil-gisi dersinin hede&eri arasında kanun me$umunu talebeye kavratmak, kanuna ve devlet otoriteleri-ne itaat duygusu ve itiyadını vermek, talebeye vazi-fe ve hak me$umlarını kavratmak da vardır. Türk-lük vurgusunun öne çıktı"ı Program’da ‘Yurt Bilgi-si’ dersinin hedefi milli kurumlara saygılı ve özve-rili yurtsever yurtta! tipinin in!asıdır. Dolayısıyla yurtta!lık, devletle birey arasında hukuksal ve siya-sal bir ili!kinin anlatımı olmanın ötesinde ba"lan-ma, özveri-itaat sistemati"ine dayalı bir konumdur (Üstel, 2004, s. 134-142). Bunda dönemin iktisadi devletçilik anlayı!ının da etkisi vardır. Fakat bu ik-tisadi devletçilik anlayı!ı sadece ekonomiyle sınırlı da görünmemektedir. “#nkılap neslini re!it olunca-ya kadar, kendi kendisini idare edecek seviyeye ge-linceye kadar elinde tutacak olan Türk devletçili"i” fikri (Tör, 1933, s. 15–20) bireyi tanımlayan, onu tarassut altına almak isteyen bir ideolojiydi.

Yukarıda ifade edildi"i gibi me!rutiyetten cum-huriyete geçi!te okul kitaplarının içeri"inde ra-dikal de"i!iklikler olmu!tur ama en temel sürek-lilik her iki dönemde de okula ideolojik bir ay-gıt olarak verilen önemdir. Cumhuriyetçi yurtta!-lık yakla!ımının görev vurgusunu en iyi özetleyen ifade, Mehmet Emin’in 1926 tarihli “Malumat-ı Vataniye’sinde” yer alan vatanda!ların hakları, bu hakları mükellef oldukları vazifelerin ifası için vardır cümlesidir. Bu anlayı! do"rultusunda Her Türk yurtda!ı asker do"ar, asker olarak ölür !iarı

DO!AN

2081

kitaplarda sıklıkla yer alır. Türk yurtta!ının kültü-rel kodlarında yer aldı"ı varsayılan bu özellik, bir yandan ordu millet mitinin e"itim alanına nüfuzu-nu sa"larken, di"er yandan da kadınları söz konusu yurtta!lık kurgusu içinde ikincille!tirir. Tarık Emin Rona’nın 1940 tarihli ‘Yurt Bilgisi Dersleri’nde ise haklar, ‘devletin yurtda!lara kar!ı ödevleri’ ba!lı"ı altında ve özünde bir koruma ili!kisi çerçevesin-de yer alır. “Devlet, yurdu dü!mandan korur, dev-let canımızı, namusumuzu ve malımızı korur, dev-let hürriyetimizi korur, devlet hakkımızı arar ve devlet daha birçok i!ler görür” ekseninde kurgula-nan devlet yurtta! ili!kisi, hak ve özgürlükler ala-nını devletin korumasına terk ederek, özerk ve si-vil bir yurtta!lık iradesinin ortaya çıkmasını engel-ler (Üstel, 2004, s. 144-185). Afet #nan’ın “Vatan-da! #çin Medeni Bilgiler I. Kitap” isimli çalı!ması da Cumhuriyet dönemindeki devlet anlayı!ını gös-termesi açısından önemlidir. #nan kitabında Cum-huriyetin “ çünkü dünya yüzünde ondan daha bü-yük, ondan daha eski, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlar tarihinde görülmemi!tir” diyerek cumhuriyetin milliyetçi söylemini dile ge-tirir (#nan, 1933, s. 7). Yine dönemin önemli söy-lemlerinden biri olan vatan ve devlet için bireyin kendisini feda etmesi retori"ine #nan’ın kitabında da rastlanır. #nan “filhakika ahlakiyet hususi fert-lerden ayrı ve bunların fevkinde nizam ve sükûnu, hal ve istikbalde refahı, saadeti, selameti ve masu-niyeti, medeniyette terakki ve tealisi için insanlar-dan her hususta alaka, gayret, nefsin fera"atini ve icap etti"i zaman seve seve nefsinin fedasını talep eden milli ahlaktır” demektedir (#nan, 1933, s. 10). #nan’ın devlet tanımı da Osmanlı son dönemi ve Cumhuriyetin kurulu! sürecinde ya!anan travma-ları yansıtır !eklinde güvenlik odaklıdır. Ona göre devlet, gerek fertlerin hürriyetini temin için mil-let üzerinde bir nüfuza ve gerek millet ve memle-ketin istiklalini muhafaza edebilmek için kendi-ne has bir nüfuz ve kuvvete malik olmalıdır (#nan, 1933, s. 21).

#nan demokrasiyi en asri yönetim !ekli olarak nite-lerken, hükümdarlık ve oligar!inin zamanının geç-ti"ini ifade eder. Demokrasiyi halkçılık ilkesiyle ili!kilendirerek demokraside hâkimiyetin milletin umumuna ait oldu"unu ifade eder. Demokrasinin 7000 yıl öncesinde Sümer, Elam ve Akat gibi Türk kavimler tarafından uygulandı"ını, fakat daha son-ra dinin etkisiyle Türklerin müstebit yönetimi uy-gulamaya ba!ladı"ını söyler (#nan, 1933, s. 26-27). Yeni rejimin ideolojik karakterini gösteren bu sa-tırlardan sonra #nan, oligar!ik, teokratik ve mutlaki yönetimleri ele!tirirken milli hâkimiyete dayanan laik demokrasiyi över. Fakat “Maatteessüf, milletle-

rin, kesreti nüfusu, fikri terbiye dereceleri, idealin tatbikatında; büsbütün idealden mahrumiyeti mu-cip olabilecek ihtiyatsızlıklardan içtinabı muciptir” diyerek demokrasinin uygulamada sınırlarına vur-gu yapar (#nan, 1933, s. 31). #nan ki!isel hürriyetle-re, basın hürriyetine, toplantı ve yürüyü! hürriye-tine vurgu yapsa da, bunların devletin faaliyetleri-ni zaafa u"ratmaması gerekti"ini ifade eder. Gerek-ti"i zaman devletin menfaatleri için de ki!isel hür-riyetlerin kısıtlanabilece"ini söyler. Ki!isel hürriye-tin kullanılmasının toplumun bilinç düzeyiyle do"-ru orantılı oldu"unu söylemesi de ilginçtir (#nan, 1933, s. 61-81). Recep Peker de yazdı"ı ‘Vatanda! #çin Medeni Bilgiler II. Kitap’ isimli çalı!masında bu noktaya vurgu yaparak, “bir vatanda ayni usul-lere ve kanunlara uyarak mü!terek ya!ama kaide-leri altında ve biribirine benzer hak ve vazifelerle ömür süren insanlar, tahsil seviyeleri ne olursa ol-sun, bazı !eyleri mü!terek bir bilgi ile ö"renmi! ol-malıdırlar” (Peker, 1931, Önsöz) diyerek toplumsal farklıla!maya kar!ı oldu"unu gösterir.

#nan ve Peker’in yazdı"ı medeni bilgiler kitapları-nı yetersiz bulan T. Tarık Danı!man Mustafa Ke-mal Atatürk’ün ölümünden sonra, polis okulu ö"-rencileri için 1939 yılında ayrı bir yurt bilgisi ki-tabı yazmı!tır. Kitapta cumhuriyet rejimi, vatan ve devlet kavramlarının birbirlerine yakın anlam-larda kullanıldı"ı görülmektedir. Danı!manın ki-tabında dikkat çeken noktada, Türklerin vatanse-ver, gerekti"inde vatanı ve devleti için canını ve-ren bir ırk oldukları vurgusudur. Türklük “Türki-ye ahalisine din, ırk ayırt edilmeksizin vatanda!lık itibari ile Türk denir” !eklinde tarif edilse de, son-raki sayfalarda Türk ırkının “brakisefal (geni! ka-falı)” oldu"u için zeki bir ırk oldu"u söylenir. Do-layısıyla ortaya konan devlet anlayı!ı milliyetçi ve bazen ırkçı bir söylemle, vatanda!ın kendisini ge-rekti"inde feda edece"i kutsal bir varlık olarak ta-rif edilir. Devlet bir milletin siyasi bir biçim alması ve di"er devletler arasında bir varlık gösteren, ma-nevi ve hukuki bir unsur olarak tarif edilir. Danı!-man en demokratik rejimin cumhuriyet idaresi ol-du"unu söyler ve bir devleti bir ki!inin veya gru-bun yönetmesinin do"ru ve akla uygun olmadı"ı-nı ifade eder. Demokrasinin tarihçesini anlatırken, “tarihten önceki devirlerden beri Türkler, bir nevi demokrasi” ile idare olunmu!lardır der. Devletin vatanda!a kar!ı vazifeleri arasında, intihap, asker-lik, vergi vermek, çalı!mak ve kendi çıkarından zi-yade devletin menfaati u"runa çalı!mak zikredi-lir (Danı!man, 1939, s. 1-25). 1931 yılında birço-"u milletvekili olan yeni elitlerce yazılan “Türk Ta-rihinin ana hatları isimli kitapta da Türklerin dev-let kurmadaki ırksal yeteneklerine a"ırlık verilmi!-

2082

tir. Benzer bir durum )emsettin Günaltay tarafın-dan yazılan Tarih I (Ankara, 1939) isimli kitapta da vardır. )emsettin Günaltay ortaokullar için hazır-lanan dört ciltlik kitabın kendi yazdı"ı birinci cil-dinde Türklerin devlet kurma yetene"inin do"u!-tan var olan bir özellik oldu"unu ileri sürmektedir (Behar, 1992, s. 106–109).

Sonuç

Osmanlıların tevarüs etti"i devlet dü!üncesi, An-tik Yunan, #slam, #ran ve Bizans dü!üncesinden et-kilenmi!ti. Temelde adaletin oldu"u bu dü!üncede, halk vergi veren ve sultana itaat etmesi gereken bir unsur olarak görülmekteydi. Devlet kimi metinler-de soyut bir varlık olarak kabul edilse de, daha çok sultana veya hanedana ait bir varlık telakki edil-mekteydi. Klasik dönemde de bu çok de"i!mi! de-"ildi. 17. yüzyıldan itibaren temayüz etmeye ba!la-yan istikrarsızlıkların sebebi olarak da, kanuni ka-dimden ayrılmak ve adaleti tesis edememek göste-rilmekteydi. 18. yüzyılın sonunda ise, yava! yava! !ekillenmeye ba!layan bürokrasinin müsadere kar-!ıtı fikirleri vardı. Bunlar bir sonraki yüzyılda dev-letin daha soyut bir varlık olarak telakki edilmesi-nin yolunu açan unsurlardan bir tanesiydi.

)erif Mardin Batıda devleti biçimlendiren güç-lerin, modernle!me ba!lamadan önce Osman-lı devletini biçimlendiren güçlerden önemli ölçü-de farklı oldu"unu ifade eder. Modern devleti ya-ratan merkezile!me süreci, dayandı"ı feodal temel-lerden ötürü, çevre güçleri diyebilece"imiz !eylerle uzla!malar yapılması sonucunu veren bir dizi kar-!ı kar!ıya gelmeyi kapsamı!tı. Bu güçler feodal soy-lular, kentler, kasabalar (burghers) ve daha sonra endüstri eme"iydi. Bu çapraz bölünümler, Batı Av-rupa modern siyasasının bükülgenli"ine büyük öl-çüde katkıda bulunan çe!itli politik kimliklerin or-taya çıkmasına yol açtı. Mardin’e göre 19. yüzyıl-dan önce Osmanlı imparatorlu"unda bu çatı!ma-lar olmamı!tı. Osmanlıda daha çok tek boyutlu bir merkez-çevre çatı!ması söz konusuydu. Ayrıca çev-resel toplum güçlerinin özerkli"i, ancak de facto idi ve Batı Avrupa’da örne"in ba"ımlı tüzel ki!ilikler olsalar bile, beyden ya da prensten ayrı olan zümre-lere tanınmı! kurumsallık hakkı ile bunun arasın-da büyük bir fark vardı (Mardin, 2000, s. 80). Fa-kat Tanzimat sonrasında yükselen bürokrasinin ta-lepleri, kapitalistle!meyle birlikte ne!vü nema bu-lan yeni çıkar grupları, Batıdan aktarılan yeni siya-sal fikirler ve Osmanlı Devletinin aldı"ı ma"lubi-yetlerin Osmanlı yönetici ve aydın sınıfında yarat-tı"ı psikolojik travma klasik devlet anlayı!ının de-"i!mesine yol açtı.

Tanzimat sonrasında gerçekle!tirilen merkezile!-me ve modernle!me ile birlikte soyut bir devlet an-layı!ı yaygınla!mı!tır. Bu dönemle birlikte devle-te itaatkâr ve vatan kavramından haberdar nesiller yeti!tirmek amaçlanır. Bu amacın !ekillenmesinde Avrupa ile girilen kültürel alı! veri!in de etkisi var-dır. Fakat rejim de"i!iklikleri de ders kitaplarına yansır. Abdülhamid dönemi ders kitaplarında dev-let yine soyut bir varlıktır. Ama padi!aha atfedilen önem biraz daha öne çıkar. #slamiyet de devletin ve rejimin me!rula!tırılmasında ve itaat taleplerinde kullanılan söylemler arasına girer. II. Me!rutiyet’in hemen ba!ındaki liberal devlet anlayı!ının, hüma-nist ve Osmanlıcı hissiyatın da"ılması Balkan Sa-va!ları ve özellikle gayri-müslim Osmanlıların ay-rılıkçı faaliyetleri dolayısıyla çok sürmez. #ttihat ve Terakki dönemi ders kitaplarında, daha seküler bir dil kullanılır, padi!ah biraz daha geri plana itilir ve daha çok milliyetçi söylemle birlikte vatan kavra-mı öne çıkar. #ttihat Terakki’nin söylemi de liberal bir anlayı!tan çok, tehlikede olan vatanın ve devle-tin etrafında birle!mek üzere olu!turulmu!tur. Bu açıdan bakıldı"ında devlete itaat konusu önemini korumu!tur. Di"er tara%an ders kitaplarında devlet kavramı milletle birlikte zikredilmeye ba!lanmı!tı ki, bu da ulus in!a sürecinin yo"unla!maya ba!la-dı"ının bir i!aretidir.

Cumhuriyet dönemi söylem itibariyle önceki dö-nemden keskin bir kopu!a i!aret eder. Halkçılık, demokrasi, hürriyetler vurgusu cumhuriyet sonra-sında yazılan birçok ders kitabında kar!ımıza çıkar. Fakat demokrasi ve hürriyetlerin de gerekti"i za-man askıya alınaca"ı, esas olanın devlete hürmet ve hizmet oldu"u ifade edilir. Söylem de"i!se de, itaat talebi açısından çok fazla farklılık yoktur. Korpara-tist bir ideoloji ekseninde, kayna!mı! bir kitle talebi vardır. Gellner Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı dönemindeki devlet anlayı!ını kısmen tevarüs etti-"ini söyler. Ona göre devlet belli ölçüde toplumdan uzak durmak, güçlü olmak, düzeni korumak, iyiye destek olup kötüyü bastırmak için vardır (Gellner, 1998, s. 116-117). Osmanlı #mparatorlu"u’nda gö-rünen bu anlayı! Cumhuriyet dönemine de yansı-mı!tır. Cumhuriyet dönemindeki ders kitaplarının içeri"ine baktı"ımızda, böyle bir devamlılı"ın ol-du"u rahatlıkla söylenebilir. Fakat ders kitapların-daki demokrasi vurgusu da önemlidir. Bu da Türk demokrasi tarihinin görece güçlü damarından ve toplumsal bir kar!ılı"ı olmasından kaynaklanır.

Sonuç olarak Osmanlı-Türk dü!üncesinde devlet algısı sosyolojik de"i!imlere ba"lı olarak dönü!-mü!tür. Soyut bir devlet fikrinin geli!mesi, devletin klasik adalet anlayı!ının dı!ında, tebaasına ekono-

DO!AN

2083

mik masuniyet ba"ı!laması gerekti"i ve cumhuriyet döneminde hem Batılıla!ma çabasının bir sonucu hem de toplumsal geli!melere ba"lı olarak hak ve hürriyetlerin öneminin vurgulanması devlet anla-yı!ındaki temel de"i!imlerdir. Devlet algısındaki rejime ba"lı de"i!imler ise Gramsci ve Althusser’in yakla!ımlarının konumuz açısından belli ölçüde açıklayıcı oldu"unu göstermektedir. Ders kitapları ve dolayısıyla e"itim kurumları birer me!rula!tırıcı olarak Gramsci (Gramsci, 2003), Althusser’in i!a-ret etti"i gibi (Althusser, 2003) ideolojik amaçlarla kullanılmı!lardır. Ayrıca, ders kitaplarındaki devlet algısının hükümetten hükümete bile de"i!ti"i göz önüne alındı"ında, Foucault’nun söylem ve iktidar arasında kurdu"u ili!kinin, Osmanlı son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde kullanılan ders kitaplarında çok daha çıplak bir biçimde kar!ımıza çıktı"ı görülmektedir. Bu durum Osmanlı e"itimi-nin modernle!tirilmesine yönelik çalı!malarda ve Cumhuriyet dönemindeki yayınlanan resmi me-tinlerde açık bir !ekilde görülmektedir. Özellikle Tanzimat sonrasından itibaren e"itime verilen ideolojik rol somut bir siyaset halini almı!tır. II. Abdulhamid ve #ttihat Terakki dönemlerindeyse bu konudaki siyaset daha sistematik bir hale gel-mi!tir. Cumhuriyet dönemi Türk milli e"itim ide-olojisi ise 1920’lerde olu!turulmu!tur. Ba!langıçta bu ideoloji, araçsal e"itimle birle!tirilmi! dini ve milli e"itimi öngörmü!tür. E"itimin en önemli gö-revinin yeni ku!aklarda milli karakter olu!turmak oldu"u daha en ba!tan ilan edilmi!tir. Yeni ku!ak-lar, Türk devletine tamamen sadık olacaklar, bütün öteki uluslara yabancı dü!ünce akımlarına kar!ı mücadeleye hazır bulunacaklardır (Kaplan, 1999, s. 161). Ayrıca #nal’ın da vurguladı"ı gibi Cumhu-riyet döneminde e"itim yeni devletin ideolojisini topluma yaymanın en önemli araçlardan biri ola-rak dü!ünülmü!tür (#nal, 2004, s. 12). Hürriyet ve demokrasi vurgusuna ra"men Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde yazılan ve makalede incelenen ders kitaplarında devlet kavramına ulvi bir anlam yük-lendi"i görülmektedir. 1930’lu yıllardan itibaren ise ‘iç dü!man’ tehlikesinin yazarların devlet algı-sında etkili oldu"u ve bu çerçevede devletin güven-li"inin öncelendi"i görülmektedir. Bu makalenin vardı"ı bir ba!ka sonuç ise, özellikle Cumhuriyet tarihinin bu makalede incelenmeyen dönemlerin-de, yani çok partili hayata geçilmesinden bugüne kadar yazılan ders kitaplarında sunulan devlet algı-sı ile toplumdaki devlet algısı arasındaki ba"lantıyı incelemenin, e"itim ve iktidar arasındaki ili!kiye ı!ık tutmak açısından önemli oldu"udur. Bu ayrıca Türk toplumundaki devlet algısının de"i!imi ve de-mokrasinin geli!imi açısından da önemlidir.

2084

An Analysis of the Idea of State in Textbooks from Ottoman Empire to the Republic in terms of the

Relation between Education and Power

Abstract-

oks  in  constructing  the  state  concept  in  Turkish  culture  from  Ottoman  to  modern  Turkish  Republic  has  not  been  -

oks  from  Ottoman  to  the  early  Republic  is  analyzed  by  employing  the  theories  of  Gramsci,  Althusser  and  Fouca-ult.  As  suggested  by  Gramsci,  Althusser  and  Foucault,  there  is  strong  relationship  between  education  and  po-litical  power  and  reproduction  and  redistribution  of  knowledge.  Moving  from  this  point,  present  study  also  ar-

Turkish-Islamic  political  culture,  sultan  was  the  key  element  of  the  administration  of  law.  Sultan  was  also  a  de-termining  concept  of  Ottoman  political  culture  and  responsible  for  administering  justice.  As  the  new  emerging  

of  the  Empire.  As  state  gained  further  prominence  in  the  early  republican  period,  another  concept  entered  into  

Key Words

+e importance of textbooks as an academic re-search ,eld has increased in recent years. For ex-ample, Schulbuchforschung (textbook research) has been an independent ,eld in Germany for decades (Copeaux, 2006, p. 14). State has been considered as a sublime entity both in popular usage and of-,cial papers by the vast majority of Turkish people

(Özbudun, 2000, p. 192). Especially in the ,eld of political sciences, there are many researches studies that have underlined this point (see; Akarlı, 1975; Barchard, 1976). For many of them, ascribing to state a sublime character, which, they argue, lies at the core of the de,ciencies of Turkish democracy. Main object of this study is to contribute both to the wider theoretical discussion about the relation-ship between political power and education based on the theories of the work of Gramsci and Althus-ser, and to the more speci,c discussion about state in Turkish political culture by analyzing the text-book from the late Ottoman to the early Republi-can period. +e second purpose of the study is to show the re&ections of the sociological changes at the perception of state in the textbooks of these pe-riods. In order to realize these aims, two di'erent kinds of primary sources will be analyzed. Firstly,

 ©

a PhD.  Necmettin  Doðğan  is  currently  an  Assistant  Professor  at  the  Faculty  of  Art  and  Sciences  of  Istanbul  Commerce  University.  His  research  interests  include  modern  sociological  theory,  historical  sociology,  sociology  of  literature,  Tur-kish  thought  and  German  sociological  tradition.  CorrespondenceIstanbul  Commerce  University,  Faculty  of  Art  and  

Necmettin DO!AN a

Istanbul  Commerce  University

DO!AN

2085

the tradition of Nasihatname (Advice Letters) and Siyasetname (Political Letters) is to be evaluated. +en the de,nitions of the state in the textbooks of the periods of Abdulhamid II, Union and Progress and early Republic areas to be discussed in terms of the relation between power and education.

Education and Power

Every educational system aims at legitimizing some values by using symbols and ideologies (#nal, 2004, p. 55). +e concept of ideology, if de,ned in gen-eral terms, implies thoughts, symbols and mean-ings related to social life (Parlak, 2005, p. 23). +e legitimizing function of ideology is not a modern phenomenon. As pointed by Turan (1977, p. 34), an important function of political culture in Europe in the Middle Age and also in the Ottoman Empire was to legitimize the power. However, ideological character and function of education became more visible and important in modern times. Likewise, a%er the proclamation of the Tanzimat, education became an important ideological tool for the ruling elite in the Ottoman Empire. +is was also valid for the periods of Abdulhamid II, Union and Progress and early Republican periods (Somel, 2010).

Gramsci’s approach related to the function of ide-ology has attracted a great concern among social scientists. For Gramsci, the failure of communist revolution was a consequence of the ideological hegemony of ruling class. +e ruling class, accord-ing to Gramsci, has established hegemony using civil society, law, bureaucracy, religious institu-tions, media and education for its own interests (Gramsci, 2003, p. 365-368). For him hegemony is a phenomenon which provides the consent of the people without using state violence (Parlak, 2005, p. 45-46). Another in&uential thinker whose ideas have been applied to analyze the relation be-tween power and education is Louis Althusser. In his book ‘Lenin and Philosophy’ (1971) Althusser attempts to develop the ideas of Gramsci to make a more clear analysis of the in&uence of power on education. According to Althusser, state uses ideo-logical and repressive apparatus in order to repro-duce the conditions of production (Hawkes, 2007, p. 118). In Althusser’s framework, because of the fact that ideological apparatus re&ects the inter-ests of the ruling class, main function of ideologi-cal apparatus such as media, family and especially schools is to legitimize the ideology of ruling class (Althusser, 2008, p. 55-58). Althusser argues that media and educational systems are very impor-tant in shaping of individuals in accordance with

the state ideology (Parlak, 2005, p. 54-57). +ese ideas of Gramsci and Althusser have been applied in sociology of education in the last decades (See; Robinson, 1981). On the other hand, theory of Michel Foucault, related to the relations between knowledge and power, is another theoretical back-ground of this article. According to Foucault, in any society, there are manifold relations of power which shape and characterize the social body and there relations of power cannot themselves be es-tablished, consolidated nor implemented without the production, accumulation, circulation and functioning of a discourse (Foucault, 1980, p. 93).

In this article, employing the theories of Gramsci, Althusser and Foucault, the state concept, which has an exceptional importance in Turkish po-litical culture, is to be analyzed by looking at the textbooks of the late Ottoman Empire and early Republic. Secondly, the in&uence of sociological changes on the concept of state in the textbooks is to be evaluated.

State in Early Islamic Culture

Islamic and Ottoman political culture is not based on one source only. On the contrary, it has been in-&uenced by many factors, such as Ancient Greek Culture, Iran, Byzantium and Mongol political traditions (Brown, 2000, p. 49). +e thoughts of Plato have in&uenced both eastern and western political culture, which can easily be observed in the political texts written both in the east and west. In Plato, the key to be a good statesman is justice. Plato argues that without a good state, there would be no good society. +e in&uence of his idea can be clearly seen in the middle age, from the cler-ics to the lawyers. However, the idea of justice was strictly related to God in the middle age (Cassirer, 2005, p. 273-299), which was also valid for Islam and Judaism. Besides Plato himself, neo-platonics such as Plotinus, Porphyry and Proclus had also in&uence the Islamic political thought (Rosenthal, 1958, p. 14-114).

However, it would be not true to suggest that the notion of justice in Islamic and Ottoman culture arise only from Platonism. In fact, there was a strong emphasis in the foundational sources of Is-lam from the beginning (Black, 2010, p. 35). Actu-ally, the term had a crucial importance for Iranian and Ottoman political culture (#nalcık, 2003, pp. 66-67).

2086

State in Siyasetname (Political Letters) and Nasi-hatname (Advice Letters)

Although ,rst modern textbook was written a%er Tanzimat (Kreiser, 1992, p. 28), there are many important sources that provide information to understand classical Ottoman political culture. +e best examples of such sources come from Iranian-Indian culture’s Nasihatname and Siyaset-name tradition. Kelile and Dimne of Ibn Muka'a, Kitabüt’t-Tac of Cahız and Kabusname of Keyka-vus are among these genres of political literature (U"ur, 1987, p. 15-19). Kabusname, written by a member of a Turkish dynasty in Persia, has been one of the books in&uenced Turkish political cul-ture (Vogt, 1999). +e main advices given to Sul-tan in Kabusname are to be just when governing, and to establish good relationship between people and Sultan (Keykavus, 1974, p. 301-302). Although Nizamü’l Mülk was a Persian, he served for Turk-ish sultans Alp Arslan (1063-1072) and Melik!ah (1072-1092) nearly 30 years. He suggested that sultan has been chosen by God, and advised that sultan should stand for justice. In his thought le-gitimacy of government is based on religion. On the other hand, he warns the sultan suggesting that the sultan should be aware of this blessing and act justly (Nizamü’l Mülk, 1999, p. 1-8).

Islamic scholars such as Al Ghazali and Al Mawar-di also wrote advice books for the sultans. Like the above mentioned scholars, Al Ghazali also suggests that political actions should be based on Qur’an and Sunna, and that Sultan should act justly for his people. According to Al Ghazali, sultan has been chosen by God and should be authoritarian (Gaza-li, 2004, p. 23-44). Al Mawardi also stated the same ideas (el-Maverdi, 2004, p. 47-70). Kutadgu Bilig of Yusuf Has Hacib (1085-?) has been also one of the important books which in&uenced on Turkish political culture. In his opinion, duties of sultans are to assure the people’s wealth, to ensure order, to maintain justice and preserve ,neness of coin. On the other hand, he emphasized that one of the duties of the subjects is to obey to sultan (Erdo"an, 2006, p. 218, 219; #nalcık, 2000, pp. 12-13).

State in Ottoman Classical Texts

Political texts of classical Ottoman period generally relied on Islamic principles to provide legitimacy to power and government. One of the books studied in the madrasas of 16. Century suggested that one should not utter curses on the sultan because he was chosen by God (Sakalıo"lu, 2003, p. 22). +ese ide-as were also defended by many scholars of this age

such as Tursun Bey, the chronicler of Mehmed II. According to Tursun Bey, one of the duties of sultan was to maintain justice and solidarity of people, and this was possible only by existence of a sultan. Be-cause of that it was a religious practice to obey the Sultan (Tursun Bey, 2003, p. 7). About a century af-ter, Lüt, Pasha (1488-1563), another Ottoman poli-tician and scholar, suggested the same points in his Asafname. According to Lüt, Pasha, loyalty to the Ottoman sultans was a religious duty on the ground that they were the protector of religion, and holy cities. On the other hand, sultans should not con-,scate property of people. +is could cause collapse of the state, so that sultan should have acted justly (Lüt, Pa!a, 1982, p. 3-15). Similar ideas emphasized by other scholars in Ottoman classical age such as, Naima (1655–1716) and Kınalızade (1511–1584). It is especially interesting that Naima de,nes the relationship between sultan and his subjects as the relationship between father and his son (Palabıyık, 2001, p. 181-186). Another important Ottoman scholar Katip Çelebi (1609-1657) considered sul-tans as God-chosen men with speci,c duties. How-ever, he strongly expressed that peace and wealth in the world could be maintained only by justice. According to Katip Çelebi, oppressive sultans’ reign would not last long (Gündo"du, 2010, p. 241–247).

+ere were some noticeable changes about the state perception in the minds of Ottoman scholars and bureaucrats in the 18th Century. De%erdar Mehmet Pasha, in his book ‘Nesayıhü’l-vüzera ve’lümera’ (1714-1717), speci,ed another important issue, which was a more solid one comparing the oth-ers. As a member of bureaucracy class, he recom-mended that con,scation would cause to collapse of the state (De%erdar Sarı Mehmet Pa!a, 1987). As well known, abolition of con,scation right owned by Ottoman bureaucrats-would become one of the most important aspects of the Tanzimat reforms a century later. Another important point here is that the problem of “saving the empire” becomes an im-portant question to be answered in the thoughts of the 18th Century Ottoman statesmen (Aksan, 1993, p. 54–63). +is sentiment will strongly a'ects the perception of state of the Ottoman intellectuals and statesmen especially in the 19th and the ,rst decades of the 20th century. Due to the experiences of Ottoman statesmen and intellectuals, Euro-pean political institutions and culture obtained a positive image in the eyes of many Ottoman bu-reaucrats (Findley, 2006, p. 341–366). As a conse-quence, Ottoman bureaucrats played a crucial role in reshaping the perception of state in the Ottoman Empire (Findley, 1996).

DO!AN

2087

Education during Ottoman Reform Period

+e 19th century Ottoman statesmen attributed education a task to support the resistance against Western supremacy. For this reason, Ottomans reorganized and centralized the education system and aimed at creating a new type of citizen; in other words, they tried to create a nation (Fortna, 2002, p. 32–70). In French case, we can also see the same perception of education (Üstel, 2004, p. 13). In the ,rst years of Ottoman education reforms, Ottoman statesmen concentrated on military school in order to resist Western military progress. However, a half century later, especially a%er the Tanzimat, Otto-mans began to reform civil schools too. One of the aims of the reforms was to teach the students the notion of fatherland and an abstract idea of state which they should obey and save (Somel, 2010, p. 36-43). +is process caused the collapse of tradi-tional Madrasas, while new schools become more important (Ünal, 2008, p. XI). Another conse-quence of this process was the importance of the content of the textbooks of new schools.

State Perception in the Textbooks of Abdülhamid II Era

Before the Tanzimat, there were not any textbooks in modern sense. A%er the Tanzimat, new text-books were written for the curriculum of the new schools. During the reign of the Abdulhamid II this became established procedure and the content of the textbooks was controlled strictly (Somel, 2010, p. 228–238). In the regulations made in 1892, it was suggested that students should be educated as re-spectful and obedient to the state and as a patriot (Çakır, 2001, p. 35). Especially during the reign of Abdulhamid II, sultan gained a great importance as a topic at the textbooks. +ese textbooks pre-sented Abdulhamid II as the most just sovereign and God chosen leader of all Muslims (Do"an, 1994, p. 27-71). For example, Ay!e Sıdıka’s ‘Usul-ü Talim ve Terbiye’ (1313) and Abdurrahman )eref ’s ‘Co"rafya-yı Umumi’ (1323) stress the position of Sultan. And in the textbooks written during the reign of Abdulhamid II, sultan and state were legit-imized especially by a religious discourse, suggest-ing that the existence of state and Islam depends on each other’s entity. Besides, Ottoman Empire rep-resented as the defender of Islam and successor of Islamic states in the history (Çakır, 2001, p. 39–41). On the other hand, progressive ideas were also pro-moted in the textbooks (Somel, 2010, p. 253) while the democratic thoughts defended by Young Otto-mans became invisible at all.

State Perception in Textbooks during the Reign of Union and Progress

One of the aims of Union and Progress was to gen-eralize public education and to bring it under the full control of the government to unite all Otto-man subjects under the Ottoman identity. Prussian experience was especially important for the party headmen (Gencer, 2003, p. 87-93). Union and progress gave special importance to the elemen-tary schools and “Malumat-i Medeniye” (knowl-edge of civilization) courses to make more obedi-ent citizens (Üstel, 2004, p. 49-50). Furthermore, government of the Union and Progress changed the content of textbooks, promoted capitalism, extracted glowing sentences for sultans and reli-gious discourse (Do"an, 1994, p. 70–79). +is can be interpreted as a sign of secular and progressive ideology of Union and Progress. It is important to mention that individualization and private enter-prise were promoted at this time, and civil service employment, which traditionally was the best job for an Ottoman, was decried.

During the ,rst years of the Second Constitution, textbooks promoted liberal political ideas, human-ism and cosmopolitan Ottomanism. For example, in his ‘Malumat-ı Medeniye’ Dr. Hazık supported democratic ideas and humanism and criticized past authoritarian Ottoman governments, espe-cially the regime of Abdülhamid II. (Doktor Hazık, 1324, p. 15-17). But there is no homogeneity in the content of the textbooks of this era. Müstecibizade #smet’s book (1325) supported Ottomanism on the one hand, and promoted sanctity of Ottoman fatherland on the other. Although Hüseyin Hıfzı defends the political values of the Second Consti-tution, he does not criticize Abdulhamid II and his regime. However, he stresses the importance of the constitution for the development of Ottoman Empire (Hüseyin Hıfzı, 1326, p. 5-6). Promotion of political values of the Second Constitution was common feature of the textbook of this era. Like others, Hakkı Behiç also de,nes the nation more active against the state (Hakkı Behiç, 1327, p. 12-13). Another textbook writer Ahmed Cevad also suggests that, if state does not abide the rules, the nation has the right to withstand the force of the state (Ahmed Cevad, 1328, p. 159-161).

However, a%er the defeat of Balkan Wars and cap-turing the power by Union and Progress, Ottom-anism as a state ideology (aimed at unifying all Ottoman subjects under the identity of Ottoman) collapsed. Gradually, Turkish nationalism, whose roots can be traced to the reign of Abdülhamid

2088

II, became more accepted among the elites.- Some notions such as social duties, social solidarity, re-sponsibilities, fatherland and nation gained more importance in the textbooks (Ali Seydi, 1329, p. 28-45). M. Adil, a textbook writer, defends similar ideas. He underlined especially the glory of dying for fatherland and the Turkish origin of the Otto-man Empire (M. Adil 1334 (1918). Although na-tional sovereignty and rule of people were promot-ed during reign of Union and Progress and Second Constitutional period, obedience to the state was another important subject. Textbooks represented citizenship as membership of a family, and depict-ed Turkish nation as a military nation (Üstel, 2004, p. 73-104).

Perception of the State in the Textbooks of the Early Republican Period

New Elites of the republic tried to modernize Tur-key and society making radical reforms. All text-books were rewritten, and the new ideology of the republic, Kemalism, was promoted. +ey combined nationalism and western political values. However, their view of citizenship was not a pluralistic ap-proach. Because the aim was to create a new and uni,ed nation Kemalism had some authoritarian characteristics (#nal, 2004, p. 12–28).

New historical researches about Turkish history increased a%er the proclamation of the republic. Besides, one of the purposes of the new textbooks was to de,ne Turkish nationalism in order to un-derpin government (Behar, 1992, p. 99). +is was realized by a committee of ministry of education (Üstel, 2004, p. 129). A%er the proclamation of the republic, notions such as nation, republic, civiliza-tion and progress gained more importance (Çakır, 2001, p. 129-130). For example, Orhan Fuad de-,nes the fatherland as the place at which a nation has the right to rule. In his book, ‘Turkishness’ has been presented as the most important element of the country. Besides, he gives to the nation a more passive role beside the state (Orhan Fuad, 1924, p. 14-19). We can ,nd similar motives in the books of Mitat Sadullah and Doktor Ali Rıdvan. According to the writers, nation is a constitutive element of a fatherland. In their views, patriotism is the most important value of the humans. On the other hand, they promoted new political values of the republic, such as sovereignty of people (Mitat Sadullah-Dok-tor Ali Rıdvan, 1341, p. 3-12).

One of the purposes of the new courses such as “Yurt Bilgisi” (Knowledge of the Country) was to

teach children social solidarity and make them obedient and respectful to the state (Üstel, 2004, p. 132–133). For example, Muslihiddin Adil stresses the importance of the role of the state in political and social controversies and disagreements. On the other hand, he de,nes the state as a political appa-ratus which govern the citizens (Muslihiddin Adil, 1926, p. 3-4). Gölpınarlı also suggests, using a na-tionalist discourse, that a Turkish citizen should be ready to die to defend the country,. He defended republican regimes on the ground that it gave many rights to the people. On the other hand, according to Gölpınarlı, the interest of the country was the most important thing, which could necessitate restrictions on the rights of people (Gölpınarlı, 2007, p. 46). Besides, promoting secularization was among one of the main characteristics of the new textbooks (see. Abdülbaki, 1928, p. 1-18). +e im-portance of the military is another notable theme of the textbooks of this era. For example, Ali Kami asserts that physical training courses are a prepara-tion for the military (Ali Kami, 1929, p. 8-10). In the second decade of the Republic, a strong anti-liberal discourse became more visible. Textbooks considered citizenship not as a political relation-ship between individual and state, but underlined the notions such as obedience and devotion (Üstel, 2004, p. 134-142). Economic etatism of this era also a'ected this perception (see. Tör, 1933, p. 15–20).

+e textbooks for ‘Civil Knowledge for Citizens’ course were written by important members of the Kemalist elite. Afet #nan and Recep Peker under-pinned strongly a corporatist and nationalist ideol-ogy (Peker, 1931, Introduction). And state was rep-resented as an entity for which citizens should, if necessary, die. +eir perception of state was mostly a'ected by military defeats in the last decades of the Ottoman Empire. According to #nan, for example, state should have a power over the nation and indi-vidual in order to protect people and country (#nan, 1933, p. 21). In another book, written in 1939, a more statist, nationalist and even racist discourse was used. On the other hand, state was represented as a sacred entity (Danı!man, 1939, p. 1-25).

Conclusion

+e ideal of state that Ottomans inherited was a mix of Ancient Greek, Islamic, Iranian and Byzan-tium culture. While justice was the most impor-tant component of it, subjects were seen as people paying taxes. In the ,rst centuries of the Ottoman Empire, there was no clear abstract idea of state, which mostly meant dynasty. However, in the sec-

DO!AN

2089

ond half of the 18th century, this began to change. Especially new emerging bureaucracy class was one of the causes that created an abstract idea of state in Ottoman mind. As remarked by Mardin, the powers in the Western countries which re-strained the state were di'erent from the powers in the Ottoman Empire. According to Mardin, there were no con&icts between feudals and king or between proletariat and bourgeoisie in the Ot-toman Empire. +e con&ict was between center and periphery in the Ottoman soil (Mardin, 2000, p. 80). However, a%er the proclamation of the Tan-zimat Edict, new bureaucratic class and new pros-perous people, who became visible a%er the pen-etration of capitalism into the Ottoman Empire, tried to secure their rights. European ideas were another source of democratization requests. On the contrary to these developments, heavy military defeats against the West brought about a trauma in the mind of Turkish intellectuals and civil and military bureaucrats. +e fear was dissolution of the Turkish and Muslim state and vanishing of the nation. Because of that, it is not surprising that while there were some democratic developments in the Ottoman Empire in the 19th century, it was also the case that the notion of the state became more and more important.

Emphasizing obedience to state is the common point of the textbooks of these three periods. As mentioned above, the trauma caused by the mili-tary defeats was the main reason for this. Yet, there were some important di'erences between these periods. For example, while the textbooks Abdül-hamid II era legitimized the power of sultan mostly with religious discourse, the textbooks of Union and Progress period used more secular and na-tionalist language and put the notion of fatherland forward. Besides, using the notions of nation and state together, they were trying to create a modern nation state, especially a%er the Balkan Wars. One can also identify a clear di'erence and change in the discourse of the textbooks written a%er the proclamation of the republic, where democracy, populism, and freedom were among the most fre-quently used notions in the textbooks. However, there was no substantial change in terms of the re-lations between citizen and state from Ottoman to the Republican period in textbooks (Kaplan, 1999, p. 161). In this sense, the Republic inherited the Ottoman heritage (Gellner, 1998, p. 116-117). But, it should be added that democracy and populism became an important part of political culture of Turkey through the textbooks written in this era. +e changes in the perception of state in the text-

books show that the theories of Gramsci, Althusser and Foucault are relevant and explanatory to some extent for the problem of this research. Obviously, the textbooks have been used as an ideological ap-paratus in the late Ottoman and early Republican periods. On the other hand, sociological changes in the Ottoman Empire and early Turkey also in&u-enced the perception of the state in the textbooks. +is article also suggests that, textbooks have been in&uential in shaping of the state perception of Turkish people. To study the presentation and de,-nition of state in textbooks and state perception of Turkish people a%er the early republican period to the present day would suggest relevant and inter-esting conclusions. +is is also important in terms of development of Turkish democracy.

References/Kaynakça

Abdurrahman )eref. (1323). Co!rafya-yı umumi. #stanbul: Ka-rabet Matbaası.

Abdülbaki, M. (1928). "lk mektep 4. sınıf için din dersleri. #stan-bul: Ahmet Kemal ve )ürekası Matbaası.

Ahmed Cevad. (1328). Mektebde malumat-ı ahlakiyye ve me-deniyye dersleri. #stanbul: Mahmud Bey Matbaası.

Akarlı, E. D. (1975). #e state as a socio-cultural phenomenon and political participation in Turkey, historical background and present problems. #stanbul: Bo"aziçi University Publications.

Aksan, V. (1993). Ottoman political writing, 1768-1808. Inter-national Journal of Middle East Studies, 25, 53-69.

Ali Kami. (1929). Yurt bilgisi, ilk mektep be$inci sınıf. #stanbul: Hilmi Kütüphanesi.

Ali Seydi. (1329). Terbiye-i ahlakiye ve medeniye, umum mek-teplerde tedris olunmak üzere tertib olunmu$tur. Dersaadet: Ar-tin Asordoryan ve Mahdumları Matbaası.

Althusser L. (1971). Lenin and philosophy and other essays (trans. B. Brewster). New York: Monthly Review Press.

Althusser L. (2008). "deoloji ve devletin ideolojik aygıtları. #s-tanbul: #thaki.

Ay!e Sıdıka. (1313). Usul-ü talim ve terbiye. #stanbul: Alem Matbaası.

Barchard, D. (1976). In the intellectual background to radical protest in Turkey. In W. Hale (Ed.), Aspects of modern Turkey (pp. 21-37). London: Bowker.

Behar, B. E. (1992). "ktidar ve tarih, Türkiye’de resmi tarih tezi-nin olu$umu (1929-1937). #stanbul:AFA.

Beri!, H. E. (2009). Tek parti döneminde devletçilik. Ankara: Li-berte Yayınları.

Black, A. (2010). Siyasal "slam Dü$üncesi Tarihi, Peygamberden Bugüne. Ankara: Dost Kitabevi.

Brown, L. C. (2000). Religion and state, the muslim approach to the politics. New York: Colombia University Press.

Cassirer, E. (2005). Devlet efsanesi. #stanbul: Say Yayınları.

Copeaux, E. (2006). Tarih ders kitaplarında Türk tarih tezinden Türk "slam sentezine (19319-1993). #stanbul: #leti!im.

2090

Çakır, M. (2001). Von der osmanischen dynastie zur turkisc-hen nation politische gemeinscha%en in osmanischen-türkischen schulbüchern der jahre 1876-1938. Darmstadt: Wissenscha%lic-he Buchgesellscha%.

De%erdar Sarı Mehmet Pa!a. (1987). Devlet adamlarına ö!üt-ler. Ankara: Kültür Bakanlı"ı Yayınları.

Danı!man, T. T. (1939). Yurd bilgisi. #stanbul: Mustafa Asım Matbaası.

Do"an, N. (1994). "lk ve orta dereceli okul ders kitapları ve sos-yalle$me (1876-1918). #stanbul: Ba"lam.

Doktor Hazık. (1324). Malumat-ı medeniye. #stanbul: Matba-ai Amire.

El-Maverdi, Ebu’l-Hasan. (2004). Nasihatü’l-müluk. #stanbul: Ark Kitapları.

Erdo"an, E. (2006). XVI. yüzyılda Osmanlı devletinde iktidar-itaat ili!kisine dair bir ara!tırma: Amasya örne"i. Kastamonu E!itim Dergisi, 14 (1), 217-226.

Findley, C. V. (1996). Kalemiyeden mülkiyeye, Osmanlı memur-larının toplumsal tarihi. #stanbul: Tarih Vakfı Yayınları.

Findley, C. V. (2006). Osmanlı siyasal dü!üncesinde devlet ve hukuk: #nsan hakları mı, hukuk devleti mi? H. #nalcık, M. Se-yitdanlıo"lu (Ed.), Tanzimat de!i$im sürecinde Osmanlı "mpa-ratorlu!u içinde (s. 335-346). Ankara: Phoenix.

Fortna C. B. (2002). Mekteb-i Hümayun, Osmanlı "mparatorlu!u’nun son döneminde "slam, devlet ve e!itim. #s-tanbul: #leti!im.

Foucault, M. (1980). Power/Knowledge, selected interviews & other writings, 1972-1977 (C. Gordon [Ed.]). New York: Pant-heon Books.

Gazali. (2004). Yöneticilere altın ö!ütler. #stanbul: Semerkand.

Gellner, E. (1998). Milliyetçili!e bakmak. #stanbul: #leti!im.

Gencer, M. (2003). Jöntürk modernizmi ve Alman ruhu, 1908-1918 dönemi Türk-Alman ili$kileri ve e!itimi. #stanbul: #leti!im.

Gölpınarlı, A. (2007). Yurt bilgisi. #stanbul: Kaynak Yayınları.

Gramsci, A. (2003). Selections from the prison notebooks. New York: International Publishers.

Gündo"du, H. (2010). Kâtip Çelebinin toplum ve siyaset dü-!üncesi. Do!u-Batı Dergisi, 51, 243-251.

Hakkı Behiç. (1327). Malumat-ı medeniyye ve ahlakiye. Dersa-adet: #kdam Matbaası.

Hawkes, D. (2007). Ideology, the new critical idiom. London: Routledge.

Hüseyin Hıfzı. (1326). Malumat-ı medeniye, yeni program mu-cibince mekatib-i rü$diye ve idadiyede tedris edilmek üzere ter-tib edilmi$tir. Dersaadet: Matbaa-i Jırayır-Keton.

#nal, K. (2004). E!itim ve iktidar: Türkiye’de ders kitapların-da demokratik ve milliyetçi de!erler. Ankara: Ütopya Yayınları.

#nalcık, H. (2000). Osmanlı’da devlet, hukuk, adalet. #stanbul: Eren Yayıncılık.

#nalcık, H. (2003). #e ottoman empire, the classical age, 1300-1600. London: Phoenix.

#nan, A. (1933). Vatanda$ için medeni bilgiler, I. Kitap. #stan-bul: Devlet Matbaası.

Kaplan, #. (1999). Türkiye’de milli e!itim ideolojisi. #stanbul: #le-ti!im Yayınları.

Keykavus. (1974). Kabusname. #stanbul: Devlet Matbaası.

Kreiser, K. (1992). Das türkische schulbuch von 19. jahrhun-der bis zur Gegenwart, in Turqui, Livres d’hier. P. Dmont (Ed.), Livres d’aujourd’hui (pp. 25-46). Strasbourg, #stanbul: Edition ISIS.

Lütfi Pa!a. (1982). Asafname. Ankara: Kültür ve Turizm Ba-kanlı"ı Yayınları.

M. Adil. (1334). Malumat-ı ahlakiyye ve medeniye. #stanbul: Matbaai Amire.

Mardin, ). (2000) Türk siyasasını açıklayabilecek bir anahtar merkez-çevre ili!kileri. Türkiye’de Toplum ve Siyaset içinde (s. 30-66). #stanbul: #leti!im.

Mitat Sadullah ve Doktor Ali Rıdvan. (1341). Yeni malumat-ı vataniye ve medeniye (Be$inci Sınıf). #stanbul: Orhaniye Mat-baası.

Muslihiddin Adil. (1926). Cumhuriyet çocuklarına malumat-ı vataniye. #stanbul: Kitabhane-i Hilmi.

Müstecabizade #smet. (1325). Rehber-i ittihad, mekatib-i ibti-daiye çocukları için kıraat risalesi, terbiye-i medeniye ve ahlaki-ye ve malumat-ı nafia-yı muhatasarayı $amildir (2. bs). #zmir: Ke!i!yan Matbaası.

Nizamü’l Mülk. (1999). Siyaset-Name (haz. M. A. Köymen). Ankara: Türk Tarih Kurumu.

Orhan Fuad. (1924). Musahabat-ı ahlakiye ve malumat-ı vata-niye. #stanbul: #kdam Matbaası.

Özbudun, E. (2000). Etkisi bugüne uzanan Osmanlı mirası ve Ortado"u’da devlet gelene"i. L. Carl Brown (Ed.), "mparatorluk mirası, Balkanlar’da ve Ortado!u’da Osmanlı damgası içinde (s. 222-245). #stanbul: #leti!im.

Palabıyık, M. H. (2001). Türk devlet telakkisinde tebaa anlayı-$ının tarihi ve bazı dini kökenleri. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Ara$tırmaları Enstitüsü Dergisi, 16, 157-200.

Parlak, #. (2005). Kemalist ideoloji de e!itim, erken cumhuriyet dönemi tarih ve yurt bilgisi kitapları üzerine bir inceleme. An-kara: Turhan Kitabevi.

Peker, R. (1931). Vatanda$ için medeni bilgiler (II. Kitap). #stan-bul: Devlet Matbaası.

Robinson, P. (1981). Perspectives on the sociology of education: An introduction. London: Routledge.

Rosenthal, E. I. J. (1958). Political thought in medieval Islam. Cambridge: Cambridge University Press.Sakalıo"lu, N. (2003). Osmanlıdan Cumhuriyete e!itim tarihi. #stanbul: Bilgi Üniver-sitesi Yayınları.

Somel, A. S. (2010). Osmanlı da e!itimin modernle$mesi (1839-1908), "slamla$ma, otokrasi ve disiplin. #stanbul: #leti!im.

Tör, V. N. (1933). Devletçilik kar!ısında zümre menfaati ve mü-nevver mukavemeti. Kadro Dergisi, 2 (21), 16-20.

Turan, #. (1977). Siyasal sistem ve siyasal davranı$. #stanbul: #.Ü. #ktisat Fakültesi.

Tursun Bey. (2003). Cihan Fatih’i. #stanbul: Güncel Yayıncılık.

U"ur, A. (1987). Osmanlı siyaset-nameleri. #stanbul: Kültür ve Sanat Yayınevi.

Ünal, U. (2008). II. Me$rutiyet öncesi Osmanlı Rü$diyeleri (1897-1907). Ankara: Gazi Kitabevi.

Üstel, F. (2004). Makbul vatanda$ın pe$inde, II. Me$rutiyet’ten bugüne vatanda$lık e!itimi. #stanbul: #leti!im.

Vogt, T. (1999). Unsurul’ül Mali Keykavus, Buch Des Kabus. Zü-rich: Spur Verlag.