KIBRIS’TA KURULMAK İSTENEN FEDERAL ANAYASAYLA İLGİLİ BAZI KAVRAMLARIN HER İKİ TARAF...

27
Stratejik Araştırmalar Dergisi / Journal of Strategic Studies 1(3),2009, 100-126 © BEYKENT ÜNİVERSİTESİ/ BEYKENT UNIVERSITY KIBRIS’TA KURULMAK İSTENEN FEDERAL ANAYASAYLA İLGİLİ BAZI KAVRAMLARIN HER İKİ TARAF AÇISINDAN DEĞERLENDİRMESİ Soyalp Tamçelik * ÖZET Bu araştırmada, Kıbrıs’ta kurulacak federal anayasa ile ilgili birtakım kavramların Kıbrıslı Türklerle Rumlar açısından değerlendirmesi yapılmıştır. Bundan hareketle araştırmanın temel amacı, Kıbrıs’ta taraflar arasında yaşayabilir bir anayasayı hazırlamak, uygulamak ve buna dayalı barışı tesis etmek için nelerin gerektiğini ortaya koymaktır. 2004 yılından beri Kıbrıs’ta gözle görülür bir ilerleme kaydedilse de hâlâ gerginlik yaratan bazı durumlar mevcuttur. Önemli olan taraflar arasında mutabakata varılan Kuruluş Anlaşması’nın var olmasıdır. Bu gerçekten hareketle araştırma, iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde federal anayasasının niteliği, dayandığı kaynaklar ve temel prensipler belirtilmiştir. İkinci ve son bölümde ise federal anayasanın kapsam analizi üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kıbrıs, Anayasa, Hukuk, Federasyon, Demokrasi, Egemenlik. ABSTRACT In this research, some notions related to the federal constitution to be issued in Cyprus were assessed in terms of Turks and Greeks. The aim of the research is to put forward what are needed to prepare a viable constitution between the parties in Cyprus, to apply it and to ensure a peace atmosphere based on this. Nevertheless there has been an observable improvement since 2004, there still occurs some conditions causing tension to increase. What is important is that there is a Founding Treaty between the parties which is agreed. From this factuality, the research is composed of two sections. In the first section the feature of the federal constitution, the sources it is based on and the fundamental principles were determined. In the second and the last section the content analysis was handled. Key Words: Cyprus, Constitution, Law, Federation, Democracy, Sovereignty. * Dr., Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, [email protected]

Transcript of KIBRIS’TA KURULMAK İSTENEN FEDERAL ANAYASAYLA İLGİLİ BAZI KAVRAMLARIN HER İKİ TARAF...

Stratejik Araştırmalar Dergisi / Journal of Strategic Studies 1(3),2009, 100-126 © BEYKENT ÜNİVERSİTESİ/ BEYKENT UNIVERSITY

KIBRIS’TA KURULMAK İSTENEN

FEDERAL ANAYASAYLA İLGİLİ BAZI KAVRAMLARIN

HER İKİ TARAF AÇISINDAN DEĞERLENDİRMESİ

Soyalp Tamçelik∗

ÖZET Bu araştırmada, Kıbrıs’ta kurulacak federal anayasa ile ilgili birtakım kavramların Kıbrıslı Türklerle Rumlar açısından değerlendirmesi yapılmıştır. Bundan hareketle araştırmanın temel amacı, Kıbrıs’ta taraflar arasında yaşayabilir bir anayasayı hazırlamak, uygulamak ve buna dayalı barışı tesis etmek için nelerin gerektiğini ortaya koymaktır. 2004 yılından beri Kıbrıs’ta gözle görülür bir ilerleme kaydedilse de hâlâ gerginlik yaratan bazı durumlar mevcuttur. Önemli olan taraflar arasında mutabakata varılan Kuruluş Anlaşması’nın var olmasıdır. Bu gerçekten hareketle araştırma, iki ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde federal anayasasının niteliği, dayandığı kaynaklar ve temel prensipler belirtilmiştir. İkinci ve son bölümde ise federal anayasanın kapsam analizi üzerinde durulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kıbrıs, Anayasa, Hukuk, Federasyon, Demokrasi, Egemenlik. ABSTRACT In this research, some notions related to the federal constitution to be issued in Cyprus were assessed in terms of Turks and Greeks. The aim of the research is to put forward what are needed to prepare a viable constitution between the parties in Cyprus, to apply it and to ensure a peace atmosphere based on this. Nevertheless there has been an observable improvement since 2004, there still occurs some conditions causing tension to increase. What is important is that there is a Founding Treaty between the parties which is agreed. From this factuality, the research is composed of two sections. In the first section the feature of the federal constitution, the sources it is based on and the fundamental principles were determined. In the second and the last section the content analysis was handled. Key Words: Cyprus, Constitution, Law, Federation, Democracy, Sovereignty.

∗ Dr., Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, [email protected]

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

101

GİRİŞ

Tabiatı gereği oybirliği ile onanması gereken bir tek yasa vardır. O da toplumsal

uzlaşması gerektiren anayasadır (Rousseau, 1999: 165). Çünkü yurttaşların

ortaklığı, dünyada gönüllülüğü en çok gerektiren bağıttır. Her insan, özgür

doğduğu ve kendi kendisinin efendisi olduğu için, hiç kimse onu, o istemedikçe

buyruğu altına alamaz. Aslında bu durum, şunu ifade etmektedir. Toplum

anlaşması yapıldığı sırada ona karşı çıkanlar olursa, bu durum, sözleşmeyi

geçersiz kılmaz, yalnızca karşı çıkanların anlaşmaya katılmalarını engeller.

Zaten onlar da yurttaşlar arasında azınlık durumuna düşerler (Rousseau, 1999:

165-166). Lakin devlet kurulduktan sonra orada oturanlar, anlaşmayı resen

onadıkları kabul edilir. Bir başka deyişle devletin toprakları üzerinde oturmak,

onun egemenliğini tanımak manasına gelmektedir.

Kaldı ki bu ilk sözleşme, her zaman için çoğunluğu olduğu kadar azınlığı da

bağlar. Esasında bu durum, sözleşmenin kendi doğasından kaynaklanmaktadır.

Ancak bir insan nasıl olur da hem özgür olur, hem de kendisinden zuhur

etmeyen isteklere boyun eğmeye zorlanır veya karşı çıkanlar özgür iseler, nasıl

olur da onamadıkları yasalara boyun eğerler? Rousseau’nun da ifade ettiği gibi

(1999: 166) asıl üzerinde durulması gereken sorun işte budur. Zira bu sorun,

Kıbrıs’ta da yansımasını bulmaktadır. Bundan hareketle Kıbrıs’ta kurulmak

istenen federal anayasanın temel bir amacı olmalıdır. Bu amaç, federe devletler

arasında işbirliğini sağlayıcı yasama kategorisi ve iki toplumun ortak

duygularının anlatımı olmaktan ziyade, zaten farklılaşmış olan toplumları ve

bireyleri, kendi arasında düzenli ve sürekli olarak birlikte yaşamayı

örgütlemektir (Tamçelik, 2008: 283). Bunun için de belirli kavramların anlaşılır

olması gerekmektedir. Bundan hareketle federal devlet anayasası ile ilgili bazı

kavramların, soruna müdahil taraflarca algılanma biçimi aşağıdaki gibi ifade

edilmeye çalışılmıştır.

KIBRIS’TA KURULMAK İSTENEN FEDERAL ANAYASANIN

NİTELİĞİ VE ÖZELLİKLERİ

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 102

Pozitif hukuk kuralları aralarında belli bir hiyerarşi vardır. Bu sıralama,

kuralların genellik ve özellik vasıflarına dayanarak yapılmaktadır (Arık, 1963:

47; Göğer, 1971: 25). Sıralama: anayasa, kanun, tüzük ve yönetmelik

şeklindedir. Bu sıralama pozitif hukuk kuralarının kuvvet ve geçerlik dereceleri

hakkında da caridir. Sıranın en başında yer alan kural en genel, en kuvvetli ve en

geçerli kuraldır (Arık, 1963: 47). Bundan hareketle kurulmak istenen federal

Kıbrıs’ın anayasası, diğer kurallara oranla daha genel ve daha kuvvetli olacaktır.

Böylece federal kanunlar, anayasaya aykırı olamayacaklardır. Zaten anayasanın

üstünlüğü ilkesi, kamu otoritesinin güç kaynağını teşkil etmesini ifade etmesi

açısından önemlidir (Tamçelik, 2008: 283). Bir başka deyişle, hiçbir kimse veya

organ, kaynağını Kıbrıs’ın federal anayasasından almayan bir devlet yetkisi

kullanamayacak ve anayasaya aykırı bir şekilde hiçbir kanun yapamayacaktır

(Aydın, 1992: 63). Aslında her iki federe devlete ait kanunların, federal

anayasanın altında tutan tek şey, federal anayasaya aykırı olmamaları veya

federal anayasaya uygun olmak zorunda olmasıdır. Gerçekten de bu husus

ortadan kalktığı zaman Kıbrıs’taki federal anayasanın üstünlüğü ilkesinden söz

etmek mümkün olmayacaktır.

Aynı muhakeme tarzı, tüzüklerin kanunlara, yönetmeliklerin tüzüklere aykırı

olamayacağı sonucunu vermektedir. Aslında ‘anayasa’ deyiminin kelime yapısı

itibariyle anlamı açıktır. Bu deyim, ‘ana’ ve ‘yasa’ kelimelerinin

kaynaşmasından meydana gelmektedir. Anayasa, diğer yasaların (kanunların)

anası, yani onlara kaynak ve temel olan kanundur. Bu yönü ile kurulmak istenen

federal Kıbrıs’ın anayasası, devletin kuruluşunu ve işleyişini, vatandaşlarının

hakkını ve hürriyetini gösteren temel kanun olacaktır. Aslında bu temel kanun,

çeşitli ayırımlara tâbi tutulmak istenmektedir. Dolayısıyla burada, yapılan

ayırımın önemli olanlarının sadece birkaçına dikkat çekilecektir.

Öncelikle Kıbrıs’ta yazılı ve yazılı olmayan anayasa ayırımı dikkat çekicidir.

Bilindiği üzere yazılı anayasa metnine sahip olmayan devletlerin en önde geleni

İngiltere’dir. İngiltere’de kamu otoritesini düzenleyen kuralların çoğunluğu, örf

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

103

ve adet kuralları hâlindedir. Yazılı anayasaya sahip devletler yönünden örf ve

adet hukukunun değeri yoktur. Gerçi temel hak ve hürriyetlerin korunmasını

sağlayan yazılı bir anayasanın varlığı, dünya devletlerinde çoğunlukla rastlanan

bir hâldir. Yazılı anayasalar da esas itibariyle yasama, yürütme ve yargı

organlarının görevlerini açıkça belirten ve kişiye sağlanmış hakları ve bu

hakların korunma çarelerini gösteren hükümleri göstermektedir. Aslında yazılı

anayasanın varlığı, ülkedeki düzenin mahiyetini açıkça göstermektedir (Arık,

1963: 47-48). Bu suretle federal anayasanın ehemmiyeti büyüktür.

Bunun dışında anayasalar, değiştirilme yönünden ikiye ayrılmaktadırlar. Bazı

devletler yazılı anayasaların değiştirilmesinde diğer kanunların yapılmasından

farklı hükümler getirmişlerdir. Bu yönü ile değiştirilmelerinde, olağan

kanunların yapılmasından farklı hükümler getirmeyen anayasalara ‘yumuşak

anayasa’ veya ‘yatkın anayasa’ (Göğer, 1971: 148) denilmektedir. Örneğin,

Yeni Zelanda Anayasası hem yumuşak, hem de yazılı bir anayasadır. Gerçi

yazılı olmayan İngiliz anayasa kuralları da yumuşak anayasa örneğindendirler.

Diğer anayasa tipi ‘sert anayasa’ veya ‘bükülmez anayasalardır’ (Göğer, 1971:

148). Bu durumdaki anayasanın değiştirilmesi, olağan kanunların yapılmasından

ve değiştirilmesinden farklı bir sisteme tâbi tutulmuşlardır. Örneğin, KKTC

anayasasının değiştirilmesi olağan kanunların yapılmasından farklı bir usule tâbi

tutulmuştur. Anayasa değişikliği teklifi, Cumhuriyet Meclisi’nin üye tam

sayısının en az üçte biri tarafından yapılan yazılı müracaatla teklif edilmekte,

değiştirme tekliflerinin yine Cumhuriyet Meclisi’nin üye tam sayısının üçte ikisi

tarafından kabul edilmesiyle gerçekleştirilmektedir. Ayrıca anayasa

değişikliklerinin ivedilikle görüşülmesi mümkün de değildir.

Ne var ki, anayasaya aykırı kanunların bozulabilmesi için iki usul vardır. Her

şeyden önce kanunların anayasaya uygunluğunu bir siyasî kuruluşun

denetlemesi ilk yoldur. Diğer usul ise kanunların anayasa uygunluğunu yargı

organlarının denetlemesidir (Göğer, 1971: 148). Ancak kanunların anayasaya

uygunluğunu denetleme ödevinin siyasî organa, örneğin Senato’ya verilmesi,

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 104

genelde başarılı bir sonuç vermemiştir. Çünkü siyasî bir kurul olan Senato, fiilen

bağımsız kalamamış veya çoğunluk partisinin arzularına uymak zorunda

kalmıştır (Göğer, 1971: 148). Bu yüzden kanunların anayasaya uygunluğu

denetimini, bağımsız yargı organına verme yolu daha olumlu bir sonuç

vermiştir. Bundan dolayıdır ki kanunların anayasaya uygunluğunu, kısacası

denetleme sistemini kabul etmiş devletlerin hemen hepsinde kontrol organı bir

mahkemedir. Hâl böyle olunca Kıbrıs’ın federal anayasası da kanunların

anayasaya uygunluğu konusundaki kontrol yetkisi, Anayasa Mahkemesine

verilmiştir (Tamçelik, 2008: 285).

Aslında anayasanın üstünlüğü ilkesi, hukuk devleti kavramıyla da ilgilidir. Gerçi

hukuk devletinde amaç, hiç değilse klasik demokrasilerde hukukun üstünlüğünü

sağlamaktır. Hukukun üstünlüğü ise önce, devletin otoritesini hukuktan aldığının

kabul edilmesini gerektirmektedir. Dolayısıyla Kıbrıs’ta kurulmak istenen

federal devlet, otoritesini hukuka uygun olarak kullanmak zorundadır.

Hukukun üstünlüğünün diğer bir şartı ise insan kişiliğine saygı esasına

dayanmasıdır. Çünkü kişi, klasik demokrasilerde devlet karşısında birtakım

temel haklara sahiptir.

Ne var ki hukuk devleti kavramı ile kanun devleti terimlerini birbirlerine

karıştırılmamak gerekir. Özellikle yasama organından çıkan kanunların

yanılmazlığını ve şaşmazlığını kabul etmek, kanun devletinden söz edilmesine

yol açmaktadır. Aslında kanun yapma yetkisinin yasama organına verilmiş

olması, yasama organının hukukun üstünde yer aldığı anlamını taşımaktadır

(Göğer, 1971: 149). Kanunların yanılmazlığını ileri sürmenin gerçek anlamı,

yasama organı, yani meclis üyeleri çoğunluğunun yanılmazlığını kabul etmektir.

Bu yönü ile kurulmak istenen federal Kıbrıs’ın yasama organlarının yanılmazlığı

esasına dayanan kanun devleti anlayışının, klasik demokrasilerde yer almasına

imkân yoktur.

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

105

KIBRIS’TA KURULMAK İSTENEN FEDERAL DEVLETİN ANAYASA

HUKUKUNA AİT KAYNAKLAR

Kıbrıs’ta kurulmak istenen federal anayasal sisteme ait hukuk kaideleri, üç ayrı

kaynaktan (memba) besleneceği tahmin edilmektedir (Tamçelik, 2008: 285).

Bunlar sırası ile şunlardan oluşmaktadır:

1. Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasa Hukukunun Aslı

Bu anlamda Kıbrıs’taki hukuk düzeninin kaynağı sosyal ihtiyaçlardır. Çünkü

hukuk kurallarını, ‘sosyal ihtiyaçlar’” (Arık, 1963: 53) belirlerler. Kaldı ki

Kıbrıs’ta federal yapıda oluşturulmak istenen devletin sosyal ihtiyaçları, son

derece fazla olacaktır.

2. Kıbrıs’ın Federal Anayasasında Hukuku Yaratan Varlık

Bilindiği üzere hukuk kaidelerini yaratan makamlara, hukuk kaynağı adı verilir

(Arık, 1963: 53). Bu anlamda kanun, tüzük veya yönetmelik koyan makamlar

olarak sırası ile Kıbrıs Federal Devleti, Üst Meclisi (Senato), Alt Meclis

(Temsilciler Meclisi), Bakanlar Kurulu ve diğer idarî makamlar birer hukuk

kaynağıdırlar.

3. Kıbrıs’ın Federal Anayasasında Hukuku Belirten Şekil

Aslında hukuk kurallarını belirten veya tezahür ettiren şekillere de hukuk

kaynağı denir (Arık, 1963: 54). Bunlar arasında kanun, örf, adet, içtihat

(mahkeme kararları) vb. hususlar sayılabilir. Gerçi sözü edilen hukuk kaynakları

en çok bu anlamda kullanılır. Bu yönü ile kaynak, hukuku belirten ve onu

meydana koyan şekillerdir. Dolayısıyla cari ve meri olan hukuk kaidelerini

ihtiva etmesi bakımından bunlar, hukukun kaynaklarıdırlar.

Kısacası Kıbrıs’ta kurulmak istenen federal anayasa, adadaki her iki toplumun

korunmasına, bu toplumların düzenini oluşturan temellere ve amaçlara, bu

toplum ve topluma dahil herkesin güvenliğine dair gerçek ya da hayalî

gereksinimlere ve insan haklarına saygı duyacak bir biçimde var olmaya

yönelmelidir. Bu yönü ile tesis edilecek federal anayasa, federal devletin hukuk

anlayışını ve oluşturmayı düşündüğü toplum yapısını ana çizgilerle belirleyen

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 106

bir metin olarak karşımıza çıkacaktır. Zaten Kıbrıs’taki iki halkı yönlendirmek

üzere özendirici bir hukuk ile caydırıcı bir ceza anlayışını kurumlaştırmak

(Tural, 1997: 957-958), kurulmak istenen ‘federal devletin’ temel özelliklerini

oluşturması açısından önemlidir.

Aslında bir anayasanın demokratik olmasının ölçütü, sadece içeriği değildir.

Bunun, hukuk kaynağı da önemlidir (Tamçelik, 1998: 10). Bu yönü ile anayasa,

benimsenip özümsenmesi gereken kurallar bütünüdür. Bundan hareketle

Kıbrıs’taki toplumlar, üzerinde ancak tartışılmasına ve biçimlenmesine katkıda

bulundukları bir anayasayı benimseyip kabul edebileceklerdir. Dolayısıyla

adadaki toplumsal dinamikler hesaba katılmayarak hazırlanmış anayasalar, iyi

niyetli, hatta göreceli olarak demokratik de olsalar, her iki toplumca kabul

edilmesi mümkün değildir (Tamçelik, 1998: 10). Zaten demokratik anayasaların

yurttaşa verdiği sorumlulukların ötesinde, kutsallaştırılmış ideoloji veya

inançları dayatmayan, vatandaşlarının neler yapacaklarını göstermek yerine,

onların hak ve özgürlüklerini genişleterek güvence altına alan bir anayasa

oluşturmaktır. Dolayısıyla Kıbrıs’taki federal devletin çağdaş ve demokratik

anayasası, her iki toplumun beklentilerine cevap verecek demokratik haklar ve

kişisel özgürlükler sağlanmalı ve oluşturulmak istenen federal düzenin hukuk ve

devlet yapısı, açık ve özlü bir şekilde ortaya konmalıdır.

KIBRIS’TA KURULMAK İSTENEN FEDERAL ANAYASANIN

KAPSAYACAĞI TEMEL PRENSİPLER

Aslında siyasal doktrinlerin bir kısmı, sosyal bir durumun meşruluğunu

gösterme çabasını yansıtırken, diğer bir kısmı da belli bir protestoya karşı

koymadan ileri gelmektedir (Kıbrıs Sorunu, 1975: 10). Fakat izafi surette uzun

veya kısa bir süre sonra aynı doktrinin yer değiştirdiği görülmektedir.

Demokrasinin, monarşiye; sosyalizmin, kapitalizme karşı ‘tepki doktrini’ (Kıbrıs

Sorunu, 1975: 10) olarak yaşandığı günümüzde, sosyal durumun destekleyici bir

aldığı görülmektedir. Gerçi aynı durum, federasyon kavramı için de geçerlidir.

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

107

Çünkü bütün federasyonlar, ‘tepki doktrini’ hâlinde doğmuşlardır (Tamçelik,

2008: 286). Bu yüzden Kıbrıs’ta kurulmak istenen federasyon, iyi kurulduğu ve

yapılandırıldığı takdirde belki de aynı dönüşümü gösteren bir dönem yaşanmış

olacaktır. Fakat bunun için belli başlı kriterlerin yerine getirilmesi şarttır.

Misal olarak anayasa hukukunda, katı ve katı olmayan anayasa ayrımı

yapılırken, federal anayasaların ‘katı anayasalardan’ (Sarıca-Teziç-Eskiyurt,

1975: 235) olduğu söylenmektedir. Çünkü bu anayasaların ‘yazılı ve sert’

olmaları, doğası gereğidir. Aslında bu katılık, federal devlete ait yetkilerin

kısıtlanamayacağı yönünde şekillenmesidir. Çünkü federasyonlar, federe

devletlerin iradesi ile kurulmaktadırlar. Zaten bazı yazarların federal anayasayı,

‘katılma kanunu’ (Prélot, 1961: 238; Kıbrıs Sorunu, 1975: 10) diye

isimlendirmeleri boşuna değildir. Dolayısıyla Kıbrıs’ta oluşturulmak istenen

federal anayasa, ancak ittifak ile değiştirilebilecektir. Peki, bu bağlamda şu soru

akla gelmektedir.

Acaba federal anayasa yapılmaksızın, federasyonlar kurulamazlar mı? Aslında

bu sorunun cevabı kurulabilirdir. Fakat münferit anlaşmalarla fiilî bir düzen

kurulsa bile, bir federasyonun gerektirdiği hukukî güvence sağlanamaz. Çünkü

gelecek üzerine tahminlerde bulunmak müphem bir davranıştır.

Bu surette Kıbrıs’ta kurulacak federasyon, devletler hukukunun yarattığı

‘birliklerden’ biri değil, anayasa hukuku alanına giren bir ‘birlik’ olacaktır

(Tamçelik, 2008: 287). Bu iki çeşit ‘birlik doktrinlerinden’ tercihin, anayasal

yönde olması daha faydalı olacaktır. Zira bu yönü ile tarafların elinde bir

‘kuruluş belgesi’ bulunacaktır.

Ancak şu bir gerçektir ki devletlerin birleşmelerinde, konfederasyondan

federasyona geçiş, daha çok görünen bir şeydir. Örneğin Kuzey Amerika

Birleşik Devletleri konfederasyonu (1776-1787), ki 4 Ekim 1776’da

‘Konfederasyon ve Ebedî Birlik Antlaşması’ ile kurulmuştur (Sarıca-Teziç-

Eskiyurt, 1975: 231), 1787 Anayasasıyla günümüz ABD sistemine, yani federal

devlet tipine dönüşmüştür. Aynı şey İsviçre (1848 Anayasası) ve Federal

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 108

Almanya için de söylenebilir. O hâlde belli bir süre beraber yaşayan devletler,

karşılıklı itimada binaen konfederasyondan federasyona dönüşebilirlerdi.

Hâlbuki Kıbrıs’ta böyle bir deneme sürecine girilmeksizin, doğrudan federal

devlete geçilmek istenmektedir. Dolayısıyla federasyonun herhangi bir sakınca

doğurmaması için federal anayasanın hazırlanmasında dikkatli ve tedbirli olmak

gerekecektir. Aslında bu oldukça hassas bir konudur. Çünkü bu ittifakın, iki

ilkeye göre şekillenmesi gerekecektir. Bunlardan birisi özerklik, diğeri ise

katılımdır (Tamçelik, 2008: 287).

Eğer kurulmak istenen federasyon, Kıbrıs’taki toplumlardan birisinin ‘kültürel

erozyona’ (Tamçelik, 2008: 287) uğramasını engellemek ise ‘Merkezî

Hükûmete’, örneğin ‘federal eğitimi düzenleme ve denetleme’ yetkisi

tanınmamalıdır. Eğer toplumlardan birisi, diyelim ki ekonomik imkânları, hatta

dış yardımları, kendisine alma politikası içine girerse, federasyon anayasasında

bazı önleyici tedbirlere yer verilmesi gerekecektir.

BM çözüm önerilerinin tamamına bakıldığında Kıbrıs’ta kurulmak istenen

federasyon, çok devletli bir federasyon olmayacaktır. Hâlbuki birtakım federal

kararlar alınırken, ‘tüzel’ kişiliği olan iki devlet iradesinin ortak rızası ile

alınmasını gerekli kılmaktadır. Zira bu konularla ilgili olarak ‘federe devletlerin

çoğunluk oyu’ diye bir şey söz konusu olamaz.

Bundan hareketle Kıbrıs’taki yeni federal anayasanın kapsayacağı temel

prensipler, aşağıdaki gibi olmalıdır:

1. Kıbrıs’taki her iki topluma, kendi kültürel kimliklerini geliştirmeleri ve

geleneklerini yaşatmaları için mümkün olan en geniş serbest alan tanınmalıdır.

Bu sebeple tarafların üzerinde anlaşacağı değişmez prensipler, dil ve kültür

çeşitliliğinin tanınmasını, korunmasını ve gelişimleri için gereken ortamın teşvik

edilmesini şart koşulmalı ve federal anayasadaki temel haklar uyarınca, her

bireyin istediği dili konuşmaya ve istediği şekilde kültürel hayata katılmaya

hakkı olmalıdır. Ayrıca her iki toplum, kendi bölgelerinde kültür dilinde eğitim

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

109

görme hakkına sahip olmalı ve bu hak, federal devlet anayasasınca garanti altına

alınmalıdır.

2. Çoğulcu toplumlar, mümkün olan her durumda kucaklayıcı olmak için

çalışmalıdırlar. Tıpkı Ermeni, Latin ve Maronit gibi Kıbrıs’ta önemli üç

azınlığın, yönetim işlerinden tamamen dışlanacağı, salt bir çoğunluk sistemi

kesinlikle önlenmelidir. Bütün topluluklar, kendilerini yöneten kurumlarda

yeterince temsil edildiklerini hissetmeliler ve hiçbir toplumun, idarî sistemden

dışlanmaması ve sisteme yabancılaşmaması, özellikle dikkat edilmesi gereken

bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır. Ne var ki Kıbrıs’ta kurulmak istenen

federal hükümetin yeni anayasasında, Kıbrıslı Türkler için yürütme düzeyinde

güç paylaşımının düzenlenmesiyle ilgili bir şey yapılmamıştır.

3. Farklılığa hoşgörü ve saygı gösterme kültürü, eğitim sistemi, ulusal dillerin

öğretilmesi ve bunların medya aracılığıyla tüm topluma yayılması sağlanmalıdır.

4. Her türlü negatif ayrımcılık kesin bir surette yasaklanmalıdır. Hiçbir halk,

kültürel ve etnik kimliğinden dolayı mağdur durumda ya da kültürel hayatın

herhangi bir cephesinden dışlanmış hissetmemelidir. Fakat Kuzey Kıbrıs’ta

birçok Türk, dengenin yeniden kurulması sürecinde Güney Kıbrıs’ta Rumları

kayıran ayrımcılık karşıtı programlar yüzünden mağdur olacaklarını

düşünmektedirler.

5. Federal devlet çatısı altında herkesi kapsayacak bir ortak değerler bütünün

oluşturulması şarttır. Anayasaya dayanan yeni değerler bütünü, bir ruh

oluşturmalı, federal başarılardan herkesin gurur duyması ve birtakım ortak

sembollerin benimsenmesi teşvik edilmelidir.

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki Kıbrıs’taki toplumlar, yukarıdaki prensipler

doğrultusunda hareket ettikleri takdirde, birlikte uyum içinde

yaşayabileceklerdir. Ne var ki Kıbrıs’ta gözle görülür bir ilerleme kaydedilse de

hâlâ gerginlik yaratan bazı durumlar mevcuttur. Gerçek şu ki, toplumlararası

ilişkiler, tüm insanî ilişkiler gibi sürekli ihtimam ve iletişim gerektirmektedirler.

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 110

Zaten dünyadaki 29 demokrasinin her biri, nasıl yöneltildikleri ve toplumda

geçerli kararların nasıl alındığıyla ilgili karmaşık, yazılı veya yazlı olmayan

kuralları içeren ve hiçbiri birbirine benzemeyen birer anayasaya sahiptirler. Bu

yönü ile bakıldığında anayasa terimi, herhangi bir belge veya hukuksal bir kodu

belirtmekten ziyade (Almond-Powell, 1978: 9-10), siyasal kararların alınması

için konan kurallar şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla denebilir ki

anayasalar, belirli bir toplumun üzerine titrediği değerleri somutlaştırma

gayretleri olarak temsil edilirler (Powell, 1982: 60).

Aslında anayasal düzenlemelerin üç özelliği vardır. Özellikle ‘Demokratik

Başarım Kuramcılarının’ (Powell, 1982: 61) üzerinde durdukları, yasama-

yürütme ilişkileri, yasama organındaki temsilin kuralları ve federalizmdir. Bu

üç özellik, hiçbir biçimde temel anayasal özellikler listesini tüketmemişlerdir.

Kişi haklarının korunmasıyla ilgili hükümler, hükümetin kararlarının gözden

geçirilmesi, siyasetlerin uygulanması sırasında anlaşmazlıkların özerk yargısal

yoldan hüküm ve karar altına alınması ve diğerleri büyük önem ve dikkatle

incelenmeye değer hususlardır.

Anayasalar, insanlar tarafından yapılan modeller olduğuna göre bu modeller

anayasa yapıcılarının değerlerini, yaptıkları çeşitli düzenlemelerin doğuracağı

sonuçlardan beklentilerini ve çoğunlukla büyük güçlüklerle elde ettikleri

uzlaşmaları yansıtırlar. Yani anayasa yapıcıları, anayasalarını yerel koşulları ve

gereksinimleri karşılayabilecek ve olumsuz sonuçlardan kaçınabilecek biçimde

yapmaya çalıştıkları ölçüde başarıya ulaşabileceklerdir. Özellikle anayasa

tarafından ortaya konulan hukuksal düzen ve sonuçlar, anayasal tip ve

demokratik başarım arasındaki birlikteliği doğrudan etkiler (Powell, 1982: 91).

Ne var ki anayasa, toplumda yaygın olarak benimsenen değerleri somutlaştırdığı

sürece, biri diğerinin bir nedeni olmasından çok, hem anayasal tip hem de

başarım örüntüsü (Almond-Powell, 1978: 33-36) siyasal kültürün ürünleri

olabilirler.

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

111

Görüleceği gibi bugün itibarıyla Kıbrıs’taki anayasa üzerinde yapılan

pazarlıklar, adadaki toplumların siyasal ve ekonomik elitlerinin (Lijphart, 1967:

156) çıkarları göz ardı edilerek hazırlanmalıdırlar. Aslında Kıbrıs’ta çeşitli

anayasa taslaklarına yansımış olan ve birçoğunun adanın geleneklerine yanıt

niteliği taşıyan bu özel durumlarla ilgili çıkarlara rağmen, yürütme denetimi ve

temsile yönlenme örüntüsünün çok güçlü biçimde ‘kültürle’ (Rae, 1967: 239)

bağlantılı olduğu düşünülebilir. Gerçekte bu örüntüler o denli güçlüdür ki,

anayasa yapıcılarının toplumsal koşulları çözme gayretlerinin anayasa

yapımında önemli bir rol oynayıp oynamadığı dahi saptanamaz. Örneğin Kıbrıs

gibi etnik olarak bölünmüş ülkelerin nispi temsilden daha çok çoğunlukçu

yasamaya sahip oldukları yadsınmaz bir gerçektir (Tamçelik, 2008: 289). Sırf bu

yüzden Kıbrıslı Rumlar, Temsilciler Meclisi ve Senato’nun çoğunluk esasına

göre oluşmasını istemektedirler.

Bunun ötesinde anayasaların, siyasal süreçte belli bir yakınlaşma için

sağladıkları dürtüler veya yansıttıkları kültürel değerler nedeniyle başarımı

etkileyip etkilemediğinden emin olunması mümkün değildir (Powell, 1982: 94).

Kültürel örüntülerle anayasal yapıların bu denli yakın bir biçimde birbirinin

içine girdiği durumlarda hiçbir istatistiksel yöntem, bunları yeterli ölçüde

birbirinden ayıramadığı da bir gerçektir.

Aslında Kıbrıs’ta anayasal düzenlemelerin kültürel ve coğrafik temele isnat

etmesi bile, anayasanın yapılmasında ve kurgulanmasında birtakım sorunların

ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Özellikle bu, belirli bir anayasa tipini teşvik

eden dürtüler ve sınırlamalar nedeniyle mi yerine getirilmektedir; yoksa belirli

bir kültürel zeminin anayasa konulardaki seçimleri ve siyasal başarımı

biçimlendirmekte midir? sorusu ortaya çıkmaktadır. Aslında bu soruyu, Kıbrıs

için yanıtlayabilmek oldukça zordur.

Gerçi Kıbrıs’ta kurulmak istenen federal anayasa, ileriki zamanlarda kendi

kendini korumak zorunda kalabilecektir. Ne var ki Gernard Leibholz’un da

dediği gibi, her anayasa düşmanlarına karşı hukukun silahıyla kendisini koruma

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 112

hakkına sahip olduğuna kuşku yoktur (Savaş, 2000: 8). Yani hiçbir anayasadan,

hele hele liberal bir hukuk devleti demokrasisi öngören bir anayasadan,

kendisini ortadan kaldıracak koşulları onaylaması ve böylece intiharını

yasallaştırması beklenemez (Konuk, 2000: 108). Özellikle liberal

demokrasilerde özgürlük, maddesiz bir rölativizmin ve nihilizmin (aşırı

bireycilik) görmek istediği gibi (Konuk, 2000: 108), hukuksal bağlardan yoksun

değildir. Böylesine yanlış anlaşılmış bir özgürlük, önce özgürlüğün kendisini ve

böylece özgürlükçü demokratik temel düzeni abes bir noktaya ve sonunda yok

olmaya götürür. Gerçi özgürlük, siyasal alanda keyfilikle özdeş bir anlam

taşımaz. Ancak Kıbrıs’ta da olduğu gibi liberal bir demokraside özgürlük,

kendisine siyasal açıdan işlerlik kazandıran var oluş ve kuruluş temellerine bağlı

olmayı şart koşar. Kaldı ki bu bağlılığa değişmezlik sağlamak ve buna karşı

olanları nötrolize etmek, Kıbrıs’ta kurulacak federal anayasanın başlıca

haklarındandır.

KIBRIS’TA KURULMAK İSTENEN FEDERAL ANAYASANIN

KAPSAM ANALİZİ

Yaşam alanını olabildiğince genişliğine kapsayan 1992 Gali Fikirler Dizisi, her

ne kadar adadaki toplumların geleneklerini ilgilendiriyorsa da yöntem açısından

doğrudan doğruya hukukla ilişkiliydi. Çünkü Çakır’ın (2000: 163) da dediği gibi

yasalar uyguladığı, haklar ise kullanıldığı sürece bir anlam ifade etmektedirler.

Aslında Kıbrıs’taki demokrasinin gerçek anlamda sorunsuz işleyebilmesi için

hukukun üstünlüğü ilkesine sıkı sıkıya bağlı olmak ve bunu yasalarla güvence

altına almak gerekmektedir. Bu yüzden federal devletteki hukuk sistemi, yasama

organının çıkardığı yasaları gerektiğinde hukukî açıdan inceleyebilmeli ve

gerekiyorsa iptal edilebilmelidir. Dolayısıyla kurulmak istenen yeni devletin

vatandaşları, hukuk karşısında eşit olurken, federal devlet de evrensel hukuk

normlarına uymak zorunda kalacaktır. Bu bağlamda kurulması düşünülen

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

113

Federal Devlete ait anayasa, uluslararası hukukun üstünlüğünü kabul edecek

konumda olmalıdır.

Aslında ‘federal anayasa’ deyince, birleşen sözcüklerin zoruyla, öbür yasaların

esası olan, onları doğuran ve onlara kaynaklık eden bir yasa akla gelmektedir.

Özellikle kurulmak istenen federal anayasadaki temel ilkeler, bütün dünyada

olduğu gibi daha çok vatandaşların temel hakları ve özgürlükleriyle (Soysal,

1997: 8) ilgili olmaktadır. Bu yönü ile Kıbrıs’ta kurulmak istenen federal

anayasa, adadaki vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini koruyan bir belge

olarak ortaya çıkacaktır.

Gerçekten de bu temel haklar, beraberinde insan haklarını da getirecektir. Zaten

federal anayasada insan hakları deyimi, bu temel hakları içine alacak bir

biçimde, hatta onların ötesinde ve belki de üzerinde bir genel felsefeyi, insana

temel değer olarak bakan bir genel yaklaşımı belirtecektir. Dolayısıyla insan

haklarına dayanan federal devlet, bu inanç üzerine kurulmuş olan, insanı temel

değer olarak kabul eden, kendi var oluş nedenini insan haklarının korunması ya

da gerçekleştirilmesi amacına dayandıran federal bir devlet olacaktır (Soysal,

1997: 127). Yani bir başka deyişle federal devlet anayasası, bu hak ve

hürriyetleri genel bir metodoloji içinde ve üç kısma ayırarak inceleneceği tahmin

edilmektedir. Buna göre:

1. Kişinin hakları ve ödevleri

2. Sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler

3. Siyasî haklar ve ödevler

Aslında tesis edilmek istenen yeni anayasanın temel hak ve özgürlükleri, ‘ödev’

ve ‘sorumluluk’ kavramlarıyla birlikte ifade ediliyor olması, temel hak ve

hürriyetlere binaen kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve

sorumluluklarını ihtiva ediyor olmasındandır (Tamçelik, 2008: 291). Oysa

Kıbrıs’ta bunun, tam tersi söz konusudur. Daha önceki kargaşa dönemlerine bir

tepki niteliği taşıyan ve otorite beklentisine yanıt olarak ‘yürütmeyi’ güçlendiren

1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Devleti Anayasası, özellikle haklar ve özgürlükler

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 114

konusunda çözüm olarak sınırlamalara (derogasyon) ve yasaklamalara ağırlık

vermiştir. Yani bu duruma İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ndeki ilkeler

açısından bakılacak olursa, hak ve ödevler dengesi iyi kurulmamış, hatta

özgürlüğe yeterince ağırlık verilmeden sorumlulukların ağırlığı artırılmıştır.

Bundan hareketle kurulması düşünülen federal anayasada korunacak temel

hususlar, aşağıdaki gibi olması düşünülmektedir:

1. Kıbrıs’ta kurulacak yeni devletin, ülkesi ve vatandaşlarıyla bölünmez

bütünlüğünün korunması,

2. Adadaki toplumların millî kültürlerinin korunması,

3. Federal Cumhuriyetin korunması,

4. Adadaki toplumların ve federal devletin millî güvenliğinin korunması,

5. Federal devletin kamu düzeninin korunması,

6. Genel asayişin korunması,

7. Kamu yararının korunması,

8. Siyasal rejimin devamı için Kıbrıs’taki toplumların kendi aralarındaki

dengenin korunması.

Fakat bütünü ile değerlendirildiğinde Kıbrıs meselesi, politik denge ve yapısal

kapasite eksikliği olan bir anayasa ile çözmek mümkün değildir (Gobi, 1989: 34;

Moran, 1998: 78). Zaten meselenin her iki tarafça da kabul edilebilir esaslara

göre çözümleyememesinin ana ekseni işte budur. Çünkü her iki toplum, kalıcı

bir çözüm için ‘çok kültürlülüğe’ (Moran, 1998: 78) karar vermiş değillerdir.

Aslında bu, çözüm için ciddi bir eksikliktir. Özellikle her iki tarafın milliyetçi ve

muhafazakârları, federasyona karşı çıktıkları için federal anayasaya da karşı

çıkmaktadırlar. Aslında her iki tarafın milliyetçi-muhafazakârları farkında

olsalar da olmasalar da, ‘tarih’, ‘ekonomi’, ‘bilim’, ‘hukuk’, ‘nedensellik’,

‘açıklama’, ‘anlama’, ‘devlet’, ‘egemenlik’, ‘milliyetçilik’ gibi analitik

kategorileri, dünyayı algılamalarını etkileyen paradigmalar içinde birbirleriyle

kenetlenmiş bir şekilde kullanmaktadırlar (Tamçelik, 2008: 292). Çünkü bu

kategorilerin Türkler ve Rumlar tarafından kullanılması, önemli bilgi ve bilim

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

115

felsefesi sorunlarıyla ilişkilidir. Kaldı ki tarafların tarihî söylemlerinin arkasında,

her zaman için hep bu sorunlar vardır. Mesela, taraflar için ‘egemenlik’

kategorisinin ontolojik statüsü, yani varlık statüsü nedir? Bu sorunun cevabı,

Rumlar tarafında nüfusun çokluğu, Türklerde ise tarihî ve toplumsal denkliğe

göre algılanmaktadır. Yoksa bu algılayış, her iki toplumun için patolojik histeri

midir? İşte bu belli değildir. Zaten Gali Fikirler Dizisi’nin (1992) ve 2002-2004

Annan Plânı’nın müzakeresi için yapılan toplantılarda, federal anayasanın âmir

hükümlerinin uygulanmasında bazı engellerin ortaya çıkması bundandır.

Özellikle Rumlar, bunun için ciddi bir çaba harcamışlardır. Zira Rumlar,

adadaki iki toplumdan birinin, kendi başına veya tek taraflı bir tasarrufla mevcut

sistemi değiştirmesi mümkün olacak bir anayasa istemişlerdir. Ne var ki bu

değişiklikler, Kıbrıs’ta kurulmak istenen anayasal sisteme hem aykırı, hem de

hukuksuz bir dayatma niteliği taşıdığı için doğru değildirler. Türklerin bütün

bunlara karşı çıkmasına rağmen Rum tarafı, bu değişiklikleri uygulamada kararlı

bir tavır sergilemiştir. Dolayısıyla Kıbrıs’taki tüm bu çabalar, üç yıllık bir

ortaklık denemesinden (Başak, 2000: 310) sonra başarısızlıkla sonuçlanması

kaçınılmazdır. Zaten bu durumu yerinde tespit eden Vasiliu da “önerilen

anayasa düzenlemeleri, önümüzdeki bin yıl içerinde, iki toplum arasında hiçbir

yakınlaşmayı sağlamayacaktır”1 demiştir.

Yine buna ilişkin bir başka ipucu da Cuellar’ın raporunda mevcuttur. Bu

raporda, ‘yeni anayasa’ (Soysal, 1992: 34) deyimi kullanmaktan özenle

kaçınılmıştır. Kullandıkları deyim, “zamanında hazırlanan, yeni anayasal

düzenlemeler” (Soysal, 1992: 34) şeklindedir. Oysa toplumlararası görüşmelerde

yapılmak istenen şey, yeni bir anayasanın inşa edilmesidir. Böylece yeni

anayasayla birlikte, eski anayasa yürürlükten kalkacaktır. Fakat BM, farklı bir

tutum içine girerek, yeni bir anayasa düzenlemeyle, eski devlet anayasasını

1 “Uzlaşmaz Kıbrıslı Türklerdir”, Financial Times Gazetesi, (23 Mart 1988), No:56862, s. 1; Türk

Ajansı Kıbrıs [TAK] Arşivi, Rum Basını Özetleri, (23 Mart 1988), No:881, s. 1; Rum Liderlerinin Demeçleri Klerides – 2 (1978-1993), KKTC Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Dosya: Rum Liderlerinin Demeçleri, Tarih: 1993, s. 1.

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 116

değiştirerek, sanki Kıbrıs Cumhuriyeti devam ediyormuşçasına bir tavır içerisine

girmeyi tercih etmiştir. Böylece Rumların görüşü olan anayasanın gözden

geçirilmesi fikri, “aslında bu durum, Kıbrıs’ın bir iç meselesiydi ve güç

kullanımı veya başka yollarla müdahale hakkını vermemekteydi” (Gibbons,

1997: 87; Gibbons, 2003: 88) tezine çok yakındır.

Hâlbuki federalizm, sosyolojik bir çözümlemedir. Kaldı ki bu açıdan bakıldığı

zaman bile federalizm, hukukî ve siyasî olduğu kadar sosyolojik de bir olgudur.

Özellikle federalizmin ‘sürekli gelişme gösteren dinamizmi’ (Kıbrıs Sorunu,

1975: 10), bu açıdan bakıldığında dikkat çekicidir. Bu surette Kıbrıs’ta

kurulmak istenen federasyon, devletler hukukunun oluşturduğu birliklerden biri

değil, anayasa hukuku alanına giren bir birlik olarak vücut bulması daha

gerçekçidir. Çünkü buna göre taraflar arasında ‘Kuruluş Anlaşmasıyla’ ilgili bir

belgenin akdedilmesi ve bu anlaşmanın kendi parlamentolarınca onaylanması

mümkün olacaktır. Aslında bu belge, ister ‘demokratizasyonla’, ister

‘liberalizasyonla’ hazırlanmış olsun, hiç önemli değildir (Tamçelik, 2008: 292-

293). Önemli olan taraflar arasında mutabakata varılan Kuruluş Anlaşması’nın

var olmasıdır.

Ne var ki ‘demokratizasyon’ ve ‘liberalizasyon’ kavramları arasında kesin bir

fark vardır: Demokratizasyon; yetkinin, hakların ve özgürlüklerin yeniden

taksimine ve bağımsız birtakım idarî ve kültürel teşkilâtların kurulmasına izin

vermesidir. Liberalizasyon ise tüm kuruluşların ve yönetim sisteminin daha

ılımlı bir şekle getirilerek muhafazasının sağlanmasıdır. Bu yönü ile

liberalizasyon, sıkılmamış bir yumruk gibidir. Ancak el, yine aynı el olup,

gerektiğinde hemen sıkılmış bir yumruk hâline gelebilecektir (Brzezinski, 1989:

111). Bu yönü ile liberalizasyon, sadece dışarıdan, bazen demokratizasyonmuş

gibi görünebiliyorsa da aslında köklü ve tahammül edilemez bir gasp edicidir.

Bundan hareketle Kıbrıs’ta federasyon anayasası hazırlanırken, ölçünün ne

olması gerektiği ciddi bir tartışma konu olacaktır. Çünkü bütün federasyonlar,

belli haklar ve ihtiyaçlardan doğmuşlardır. Aslında yasa yaparken ya da yürütme

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

117

görevini yerine getirirken saklı tutulması gereken bu haklara ve ihtiyaçlara,

hangi durumda olursa olsun, federal devletin bütün organlarınca saygı

gösterilmesi şarttır. Bu bakımdan Kıbrıs’ta kurulmak istenen federal devlet

anayasasında olması gereken temel kriterler, aşağıdaki gibi ifade edilebilecektir:

1. Kurulması düşünülen Federal Kıbrıs’ta yaşama hakkına dokunulmamalıdır.

Fakat bu durum, savaş gereği ve savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana

gelen ölümleri ve mahkemelerce verilmiş ölüm cezalarını kapsamamaktadır.

Aslında burada söz konusu olan, savaşın meşru kıldığı durumlar dışında,

sorgusuz sualsiz, keyfi biçimde adam öldürmenin yasaklanmasıdır (Soysal,

1997: 133). Dolayısıyla adada hiçbir federe devlet veya kümülatif yapıdaki

federal devlet, savaşı, sıkıyönetimi ve olağanüstü bir durumu bahane ederek

insanları rastgele öldürmemelidir.

2. Kurulması düşünülen federal devlette kişinin maddî ve manevî varlığına

dokunulmamalıdır.

Kıbrıs’ta, hangi durumda olursa olsun, mutlaka saklı tutulması gereken bu hak,

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ışığında, kişinin işkenceye, insanlık dışı

faaliyetlere, kısacası insan onuruna bağdaşmayan işlemlere veya cezalara karşı

korunması sağlanmalıdır.

3. Kurulması düşünülen federal devlette hiç kimse din, vicdan, düşünce ve

kanaatini açıklamaya zorlanmamalı ve bunlardan dolayı suçlanmamalıdır.

Aslında düşünce özgürlüğünün en temel ilkesi, düşünce ve inançları açıklayıp

yayma özgürlüğünün olmasıdır. En azından bu, dokunulmaz bir hak olarak,

düşünce ve inançları açıklama özgürlüğünü engellememelidir. Kaldı ki

günümüzde düşünce ve inancın, salt açıklanıp yayılması, tek başına bir suç

teşkil etmemektedir. Dolayısıyla düşüncenin açıklamasını engelleyecek her şey,

federal devlet tarafından mutlaka engellenmelidir.

4. Kurulması tasarlanan federal devlette suç ve ceza, geçmişe şamil

olmamalıdır.

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 118

Ceza, evrensel hukukunun temel ilkelerinden olan ‘yasasız ceza olmaz’ (Soysal,

1997: 134) ilkesi, suçların mutlaka yasalarla gösterilmesini ve cezaların yasayla

belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla kurulması düşünülen federal

devlette yeni suçlar ve cezalar yaratıp, geçmişte bu suçların karşılığı olan

eylemleri yapmış olanları, bugünün cezalarına göre cezalandırmak doğru bir

yaklaşım değildir. Kaldı ki sıkıyönetim gibi olağanüstü bir yönetim biçiminin

ilân edilmiş olması bile, bu ilkenin çiğnenmesi için yeterli bir sebep değildir.

Dolayısıyla Kıbrıs’ta tesis edilecek federal anayasa, böyle bir hukuk ihlâlini

önleyecek konumda olmalıdır.

5. Kurulması istenen federal devlette, hiç kimse, suçluluğu mahkeme kararıyla

sabit olmadığı müddetçe suçlu sayılmamalıdır.

Yine ceza hukukunun temel ilkelerinden olan bu ilke, hangi durumda olursa

olsun, suçluluğu mahkeme kararıyla kesin hükme bağlanmamış kişilerin,

sanıklıktan öteye, suçlu sayılmaları önlenmelidir. Dolayısıyla savaş, seferberlik

ya da sıkıyönetim gibi durumlarda bile, sanıklara suçlu işlemi yapmak, federal

anayasaya ters düşen bir davranış olarak addedilmelidir.

6. Kurulması düşünülen federal devlette, hiç kimse zorla çalıştırılmamalıdır.

Aslında angarya, yani zorla ve ücretsiz çalıştırma konusunun, ekonomik ve

sosyal haklarla birlikte düzenlenmesindeki gerekçe, ülke gereksinmeleri için

vatandaşlara birtakım istisnalar getirebilmektir. Dolayısıyla adanın ihtiyaçlarının

zorunlu kıldığı alanlarda vatandaşlık ödevi niteliği olan beden veya fikir

çalışmalarının, şekil ve şartları demokratik esaslara uygun olarak kanunla

düzenlenmesi şarttır.

7. Kurulması tasarlanan federal devlette herkes, temel hak, hürriyet ve

güvenliğe sahip olmalıdır.

Aslında Kıbrıs’ta her bir kişi, yöneticilerin keyfine göre rastgele yapılabileceği

yakalama ve tutuklamalara karşı koruyan bazı hükümlerin, anayasa hukukunun

kilit noktalarından birisini oluşturması beklenmektedir. Zira bu haklar kuvvetli

bir şeklide korunmazlarsa, federal anayasayla kurulmaya çalışılan bu sistem,

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

119

çökme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır. Dolayısıyla Kıbrıs’ta federal

anayasaya göre bir kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılması, ancak şu şekilde

önlenebilir: Federal Mahkemelerce verilmiş özgürlüğü kısıtlayıcı cezaların ve

güvenlik önlemlerinin yerine getirilmesi, bir mahkeme kararının ya da yasada

öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması ya da

tutuklanması, bir küçüğün gözetim altında ıslahı ya da yetkili merci önüne

çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi, toplum için tehlike teşkil

eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde ya da alkol tutkunu, bir serseri ya da

hastalık yayabilecek bir kişinin bir kurumda tedavi, eğitim ya da ıslahı için

federal yasada belirtilen esaslara uygun olarak alınan önlemlerin yerine

getirilmesi ve usulüne aykırı biçimde ülkeye girmek isteyen ya da giren ya da

hakkında sınır dışı etme yahut iade kararı verilen bir kişinin yakalanması ya da

tutuklanması buna örnek gösterilebilir.

Bu yönü ile kurulması düşünülen federal devlette, federal anayasanın yakalama

ve tutuklamaya ilişkin kuralları, yorumlama gerektirmeyecek kadar açık

olmalıdır. Aslında ilk bakışta çok ayrıntılı görünen, ama yakın geçmişteki

uygulamaların ışığında önemi bir kez daha anlaşılan bu hükümlere uyulup

uyulmaması, federal Kıbrıs’ta kişi güvenliğinin bulunup bulunmadığını ölçmeye

yarayan en gerçekçi göstergedir.

8. Kurulması istenen federal devlette, federal yetkililerce yapılan soruşturma ve

kovuşturmalar dışında, özel ve aile hayatının gizliliğine dokunulmamalıdır.

Bugünkü evrensel hukukta her bir birey, gerek özel, gerekse aile hayatına saygı

gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Federal Kıbrıs’ta prensip olarak kimsenin

üstü ve özel eşyası aranmamalı ve bunlara el konulmamalıdır. Ancak, yasanın

açıkça gösterdiği durumlarda yargıç kararıyla, gecikmesinde sakınca bulunan

durumlarda, yine yasayla yetkili kılınmış makamın emriyle özel hayatın bu

yönüne dokunulabilmeli ve özel eşyaya el konabilmelidir.

9. Kurulması düşünülen federal devlette, kimsenin konutuna dokunulmamalıdır.

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 120

Ne var ki Kıbrıs’taki federal anayasa, tıpkı özel hayatın gizliliği konusunda

olduğu gibi, konuta girme, arama yapma ve oradaki eşyalara el koyma

bakımından ya yargıç kararıyla ya da yetkili kılınmış merci emriyle temel ilke

dışına çıkılabilmesini mümkün kılmalıdır.

10. Kurulması tasarlanan federal devlette herkes, haberleşme özgürlüğüne sahip

olmalıdır.

Kurulması düşünülen federal devlette, özellikle haberleşmenin gizliliği esas

olduğundan, haberleşme engellenmemeli ve gizliliğine dokunulmamalıdır. Ama

yine yargıç kararı ya da gecikmenin sakıncalı olduğu durumlarda, yetkili

kılınmış merci emriyle bu gizlilik göz ardı edilebilmelidir. Bu bakımdan

istisnaların uygulanacağı kamu, kurum ve kuruluşların yasayla gösterilmesi

şarttır.

11. Kıbrıs’ta kurulması düşünülen federal devlette ve onun anayasasında,

yerleşme ve seyahat özgürlüğünün sınırlanabilmesi için Genel Hükümlerde

sayılması gereken ve bütün özgürlükler için geçerli olan nedenler dışında ve bu

konuda doğrudan ilgili nedenler sayılarak ifade edilmelidir. Dolayısıyla federal

Kıbrıs’ta suç işlenmesini önlemek, sosyal ve ekonomik gelişmeyi sağlamak,

sağlıklı ve düzenli kentleşmeyi gerçekleştirmek, iki bölgeliliği korumak

amacıyla ve soruşturma ya da kovuşturma nedeniyle yerleşme ve seyahat

özgürlüğü sınırlandırabilmelidir. Hatta yasayla yapılabilecek olan bu

sınırlamalar dışında, yönetim kararlarıyla, ülkenin ekonomik durumu, adi suç ya

da vergi gibi vatandaşlık ödevi ve ceza soruşturması ya da kovuşturması

nedenlerine dayanılarak vatandaşların yurtdışına çıkma özgürlükleri

sınırlandırılabilmelidir. Ayrıca federal Kıbrıs vatandaşların sınır dışı edilmesi ya

da yurda girişinin yasaklanması gibi yetkiler kimseye verilmemelidir. Çünkü

hiçbir kimse, bir kişiyi vatanından ayrı yaşama hakkından yoksun bırakamaz.

12. Aslında vatandaş olmanın, belirli bir devlet düzeni içinde yaşamanın temel

haklarından birisi de ‘hak arama’ (Soysal, 1997: 141) hakkının bulunmasıdır.

Bu yönü ile Kıbrıs’ta kurulması düşünülen federal anayasada, herkesin, meşru

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

121

vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merci önünde, davacı veya

davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olması doğaldır.

Aslında bunun, yargı merci önünde, davacı veya dayalı olarak kullanılabilir bir

hak olduğu düşünülürse, böyle bir hakkın ayrı ve genel bir düzenlemeyle

korunması yararsız değil, bilakis doğru ve gerçekçi bir yaklaşımdır. Ancak

Kıbrıs’ta federal anayasa ile tanınacak hak ve özgürlüklerin ihlâl edilmesiyle

birlikte herkes, geciktirilmeden yetkili makama “başvurma imkânının

sağlanmasını” isteme hakkına da sahip olmalıdır. Böylece çiğnenmiş hak ve

özgürlüklere karşı yalnızca bir başvuru hakkı doğmuş olmaz, bilakis kurulacak

federal devlet için de bu başvurunun gecikmeden yapılabilmesi için gerekli

imkânları sağlama ödevi de doğmaktadır. Kaldı ki “kişinin, resmî görevlilerce

yapılan işlemler sonucunda uğradığı zararın” (Soysal, 1997: 141) ilke olarak

devletçe ödenmesi de bundandır.

13. Kurulması düşünülen federal devletin anayasası, herkesin bilim ve sanatı

serbestçe öğrenmesi, öğretmesi, açıklaması, yayması ve bu alanlarda her türlü

araştırma yapması için bu konuları özellikle yayma hakkı bakımından toplumsal

ve evrensel nitelikte olmalıdır.

14. Kurulması istenilen federal devlette basın, hür olmalıdır ve sansür

edilmemelidir.

Özellikle bunun yapılabilmesi için süreli ya da süresiz yayınlar, yani gazete,

dergi, kitap ve broşürler için de önceden izin alma ve malî teminat yatırma

koşulu konulmamalıdır. Ayrıca kurulması düşünülen federal devlet, basın ve

haber alma özgürlüklerini sağlayacak önlemleri alırken, süreli yayınlar, devletin

ve öbür kamu tüzel kişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve

imkânlarından eşitlik esasına göre yararlanmalıdırlar. Başka bir deyişle federal

devlet, Kıbrıs’ta daha önce yaşandığı gibi bir gazetenin ulaşımında ve

dağıtımında ayrıcalık yapmamalı ve herkese eşit davranmalıdır.

Aslında bütün bunlar, ilk bakışta basın özgürlüğünü koruyucu, sağlayıcı, hatta

geliştirici hükümlerdirler. Ancak bunlarla üzerinde bile önemli sınırlamalar da

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 122

söz konusu olabilmelidir. Bunların bir bölümü, bütün sistemlerde rastlanan,

doğal sayılabilecek sınırlamalardır. Yani kişilerin onur ve şerefine

dokunanlardan veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayın yapılanlardan,

düzeltme ve cevap hakkı istenmesi her zaman için korunan bir hak olmalıdır.

15. Kurulması düşünülen federal devlette herkesin, mülkiyet ve miras hakkı

olmalıdır.

Ne var ki bu haklar, ancak federal devletin kamu yararı gözetilerek ve sadece

kanunla sınırlandırılabilmelidir. Bu yüzden mülkiyet hakkının kullanılması,

toplum yararına aykırı olmamalıdır. Görüleceği gibi federal anayasada, siyasal

düşüncelerdeki özelliklere ve ilk evrensel metinlere uygun düşen bir düzenleme

söz konusudur. Buna göre kurulması tasarlanan federal Kıbrıs’ta her bir kişi, tek

başına ya da başkalarıyla birlikte mülk sahibi olma hakkına sahip olmalıdır.

SONUÇ

Bütün bu özgürlüklere rağmen Kıbrıs’taki federal anayasada bazı yasaklamalar

veya kısıtlamalar da getirilecektir. Hâlbuki federal anayasada çeşitli

yasaklamalara bel bağlamak yerine, tehlikenin ortaya çıktığı konularda ayrılıkçı

özlemlerin doğmasını önleyici sosyal ve ekonomik önlemler almak daha sağlam

bir çözüm olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü Kıbrıs’ta federal anayasa ya da

yasalar yoluyla getirilen sınırlamalar, kâğıt üzerinde aldatıcı bir güven duygusu

ve rehavet yaratacağından, özellikle de sorunu yasaklarla çözdüklerini sanan

insanları gerekli sağlam çözümler üzerinde düşünmekten alıkoyabilmektedir.

Bu yönü ile Federal Kıbrıs Devletinin Anayasası, kendi kendini ‘değiştirecek’

kuralları, yine kendisi göstermelidir. Dolayısıyla Kıbrıs’taki federal anayasa,

toplumların ‘mutlak’ mutabakatıyla ‘değiştirilebilirliliğini’ kabul eden bir

anayasa olmalıdır. Gerçi her anayasada olduğu gibi Kıbrıs’taki federal

anayasada da değiştirilemeyecek, hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek

hükümleri bulunacaktır. Aslında bu maddeler, kurulması düşünülen federal

devletin kurucu ve temel unsurlarıdırlar. Dolayısıyla Kıbrıs’taki federal anayasa,

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

123

devletin Cumhuriyet’le şekillendiği, Cumhuriyetin nitelikleri ve hükümleri

değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez olduğu hükme

bağlanmalıdır.

Aslında tesis edilmesi amaçlanan federal anayasa, ileride ‘değiştirilmez’ dediği

hükümleri de değiştirme yolunu gidebilecektir (Tamçelik, 2008: 297). Gerçekte

bunun anlamı, anayasa değiştirmek değil, anayasanın birtakım temel

hükümlerini değiştirerek, yepyeni bir anayasa yapmaya girişmektir.

Esasında anayasaya ‘evet’ demiş olan her iki toplum, yine temsilcilerinden

oluşturacağı çoğunlukla, bu anayasayı değiştirmek, onu olağanüstü olmayan

koşullarda yavaş yavaş, parça parça, hüküm hüküm yeniden oluşturmak ya da

toptan değiştirmek imkânına sahiptir. Ancak federal anayasayı ilişilmez,

dokunulmaz ve tartışılmaz kutsal bir metin saymak yerine, serbest tartışmayla

oluşturulan, rahatsız olundukça yeterli çoğunlukla değiştirilebilen bir çeşit

toplum sözleşmesi (Soysal, 1997: 272) olarak görmek, çok daha sağlıklı ve

gerçekçi bir yaklaşımdır.

Aslında Kıbrıs’ta her iki topluma sık sık anayasa modeli biçmek, sanıldığı kadar

iyi bir alışkanlık değildir. Bu yüzden Kıbrıs’taki toplumlar, artık bu alışkanlıktan

kurtulmalıdırlar. Çünkü anayasalar, yaşandıkça canlanır; eskitildikçe yenilenip

değer kazanırlar (Soysal, 1997: 272). Bu görüşe göre en kötü, ama değişikliğe

ve toplumca yenilenip benimsenmeye açık federal bir anayasa, görünüşte en iyi

görünüp ilişilmezliği yüzünden toplumdan soğuyarak taşlaşan ve tarihin tozlu

raflarında kalan bir anayasaya nazaran oldukça iyidir. Zira bu iyimserlik ve

hoşgörü, Kıbrıs’ta kurulmak istenen federal anayasanın yıkımını değil, tam

tersine, dirileşmesini sağlayacaktır.

Görüleceği üzere eleştirilerin ışığında federal anayasaya yeni bir toplum

sözleşmesi niteliği kazandırmak için ondan devralınmış olan sistematiğe, yani

maddeler iskeletine yeni bir ruh ve yeni bir canlılık getirmek gerekecektir.

Aslında Kıbrıs’ta 40 yıldır çizilen çizginin sürekli yükselir bir çizgi olabilmesi

de buna bağlıdır.

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 124

Ancak ileride federal anayasayla uğraşmanın, adadaki her iki toplumun sosyal

yapısıyla uğraşmakla aynı manaya gelmemesine özenle dikkat edilmelidir.

Çünkü sorunların gerçek çözümü oradadır. Üzerine çok fazla umut, görev ve

sorumluluk yüklenen bir federal anayasa, aynı zamanda çok çabuk bir hayal

kırıklığına, başarısızlığa ve suçlama simgesine dönüşebilecektir. İşin daha da

kötüsü, Kıbrıs’taki federal anayasadan başarabileceğinden fazlasını beklemek,

bu durumu daha da karışık bir hâle getirecektir. Çünkü başarısızlıklar nedeniyle

federal anayasayı suçlamak, başarısızlığın asıl sorumlusunu gözden

kaçırmamıza neden olacaktır. Zira esas konu veya suçlanması gereken şey,

ekonomik ve sosyal etkenlerdir.

Aslında Kıbrıs’ta tesis edilmeye çalışılan federal anayasayı anlamak demek, onu

yerli yerine, kendi imkânlarının çerçevesine oturttuktan sonra temeldeki

ekonomik ve sosyal etkenleri anlamaya başlamak demektir. Gerçek şu ki bu

etkenlerin anlaşılması, federal anayasayı daha gerçekçi kılacak ve yaşatacaktır.

Çünkü anayasalar, sık sık suçlanıp kurşuna dizilmek için değil, değişen

toplumun gerçekleriyle yenilenip yaşatılmak için vardırlar (Soysal, 1997: 273).

Bu yönü ile Kıbrıs’taki çözüm önerilerine bir isim takmak önemli değildir.

Kimilerine göre bu çözümün ismi federasyondur, kimilerine göre bu

konfederasyondur. Fakat önemli olan çözümün adı değil, içeriğidir. Çünkü Türk

toplumunun istediği çözüm ilkeleri, yukarıda sıralanan kriterlerdir. Zaten bu

ilkeleri göz ardı ederek adil ve kalıcı bir çözüme ulaşmak pek doğru değildir;

hatta mümkün de değildir.

KAYNAKÇA

ALMOND, Gabriel A., Jr. Bingham POWELL: “Comparative Politics: System -

Process and Policy”, Little Brown Press, Boston, 1978.

ARIK, Kemal Fikret: “Türk Medenî Hukuku (Genel Prensipler)”, Balkanoğlu

Matbaacılık, Ankara, 1963.

Kıbrıs’ta Kurulmak İstenen Federal Anayasayla İlgili Bazı Kavramların Her İki Taraf Açısından Değerlendirmesi

Journal of Strategic Studies 1 (3), 2009, 99-125

125

AYDIN, M. Sabir: “Avrupa Topluluğu Entegrasyonu ve Türkiye’nin Ulusal

Yönetimine Tesirleri”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu

Yönetimi ve Siyasal Bilgiler Anabilim Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi,

Ankara, 1992.

BAŞAK, Cengiz: “Kıbrıs’ta Birleşmiş Milletlerin Polis Misyonu”, Proceedings

of The Third International Congress for Cyprus Studies 13-17 November 2000,

Volume: 3, Eastern Mediterranean University Congress for Cyprus Studies

Publications, Gazimağusa, 2000, s. 309-314.

BRZEZİNSKİ, Zbigniew: “Büyük Çöküş”, Çev. Gül Keskil ve Gülsev Pakkan,

2. Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara, 1989.

ÇAKIR, Ömer: “Demokrasi ve İnsan Hakları”, Bilge Dergisi, No:27, (Kış

2000), s. 163-165.

GIBBONS, Harry Scott: “The Genocide Files”, Charles Bravos Publishers,

London, 1997.

GIBBONS, Harry Scott: “Kıbrıs’ta Soykırım”, Çev. Erol Fehim, Near East

Publishing, Özyurt Matbaası, Ankara, 2003.

GOBI, Hugo: “Conflict and Negotiation 1960-1980”, London, 1989.

GÖĞER, Erdoğan: “Hukuk Başlangıcı Dersleri”, Şenyuva Matbaacılık, Ankara,

1971.

“Kıbrıs Sorunu”, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, Sevinç Matbaaları, Ankara,

1975.

KONUK, Neval: “Demokraside Aldığımız Yol ve Nasıl Bir Demokrasi

İstiyoruz?”, Bilge Dergisi, No:27, (Kış 2000), s. 108-112.

LIJPHART, Arend: “The Politics of Accommodation”, University of California

Press, Berkeley, 1967.

MORAN, Michael: “Sovereignty Divided Essays on The International

Dimensions of The Cyprus Problem”, CYREP, Nicosia, 1998.

POWELL, Jr. G. Bingham: “Contemporary Democracies: Participation,

Stability and Violence”, Harvard University Press, USA, 1982.

Soyalp Tamçelik

Stratejik Araştırmalar Dergisi 1 (3), 2009,99-125 126

PRÉLOT, I.: “Institutions Politiques”, Paris, 1961.

RAE, Douglas. “The Political Consequences of Electoral Laws”, Yale

University Press, New Haven, 1967.

ROUSSEAU, Jean Jacques: “Toplumsal Sözleşme”, Tercüme: Alpagut

Erenuluğ, 3. Baskı, Ankara, 1999.

“Rum Liderlerinin Demeçleri Klerides – 2 (1978-1993)”, KKTC

Cumhurbaşkanlığı Arşivi, Dosya: Rum Liderlerinin Demeçleri, Tarih: 1993.

SARICA, Murat. Erdoğan TEZİÇ ve Özer ESKİYURT: “Kıbrıs Sorunu”,

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yay., Fakülteler Matbaası, İstanbul, 1975.

SAVAŞ, Vural: “İrticacılığa ve Demokrasi’ye Karşı Militan Demokrasi”, 8.

Baskı, Bilgi Yayınları, Ankara, 2000.

SOYSAL, Mümtaz: “İkili Görüşmeler, BM ve Uyuşmazlık Noktaları”, Kıbrıs

Uyuşmazlığı ve Yeni Hükûmetten Beklentiler, Kıbrıs Vakfı Yayınları, İstanbul,

1992, s. 31–36.

SOYSAL, Mümtaz: “100 Soruda Anayasanın Anlamı”, 11. Baskı, Gerçek

Yayınevi, İstanbul, 1997.

TAMÇELİK, Soyalp: “Demokrasi ve Muhafazakârlık”, KKTC

Cumhurbaşkanlığı’na Sunulan Rapor, 19 Nisan 1998 / Sayı: 226 – (Resmi

Belge).

TAMÇELİK, Soyalp: Kıbrıs Meselesinin Çözüm Plânları (BM’nin 789 Sayılı

Kararına Göre), Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış

Doktora Tezi, Ankara, 2008.

TURAL, Sadık: “Türkiye İçin Cumhuriyet, Değerlere Sahip Çıkmaktır”, Erdem

Dergisi Cumhuriyet Özel Sayısı III, Cilt:11, No:33, (1997), s. 947-960.

Türk Ajansı Kıbrıs [TAK] Arşivi: Rum Basını Özetleri, No:881, (23 Mart 1988),

s. 1.

Financial Times Gazetesi, “Uzlaşmaz Kıbrıslı Türklerdir”, No:56862, (23 Mart

1988).