JUS IN BELLO İLKELERİ AÇISINDAN KOSOVA MÜDAHALESİ’NİN MEŞRUİYETİ

18
T. C. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Uluslararası İlişkiler Tezsiz Yüksek Lisans Programı NATO KOSOVA’DA: JUS IN BELLO İLKELERİ AÇISINDAN KOSOVA MÜDAHALESİ’NİN MEŞRUİYETİ Cemile MADEN 2507130252 Avrupa’da Güvenlik Sorunları ve Türkiye Doç. Dr. Özlem Terzi İstanbul, 2014

Transcript of JUS IN BELLO İLKELERİ AÇISINDAN KOSOVA MÜDAHALESİ’NİN MEŞRUİYETİ

T. C.

İstanbul Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı

Uluslararası İlişkiler Tezsiz Yüksek Lisans Programı

NATO KOSOVA’DA:

JUS IN BELLO İLKELERİ AÇISINDAN KOSOVA

MÜDAHALESİ’NİN MEŞRUİYETİ

Cemile MADEN

2507130252

Avrupa’da Güvenlik Sorunları ve Türkiye

Doç. Dr. Özlem Terzi

İstanbul, 2014

1

ÖZET

İnsani müdahale meselesi uluslararası hukukun son zamanlarda en önemli sorunlarından biri

haline gelmiştir. Bir yanda uluslararası hukukun temel ilkelerinden olan kuvvet kullanma

yasağı ve devletlerin egemenliği ilkesi, diğer yandan devletlerin kendi ülkeleri içinde ağır ve

sistematik insan hakkı ihlalleri yapması halinde insan haklarını korumak için müdahale

gereği, konuya uluslararası hukuka uygun çözüm aranmasına sebep olmuştur. Bu çalışmada

insani müdahalenin gerek jus in bello* gerekse jus ad bellum* ilkeleri çerçevesinde hukuki

meşrutiyetine değinilmektedir.

* Savaş sırasında uyulması gereken kuralları anlatmaya yarayan uluslararası hukuk kavramıdır. * Savaşma haklılığı

2

GİRİŞ

Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) Kuzey Amerika ve Avrupa’dan ülkelerin

bulunduğu, 28 farklı ülkeden oluşan, 4 Nisan 1949 tarihinde kurulmuş bir uluslararası askeri

ittifaktır.1 Bu örgütün en önemli amaçları arasında; siyasi ve askeri yollarla üyelerinin

özgürlük ve güvenliğini korumak yer almaktadır.2 Genişleme süreci içinde NATO

Uluslararası ilişkiler alanında tarihin en başarılı ve yenilmez askeri ittifakı olarak

betimlenmiştir ancak “Kosova’da bulunan Arnavut halkına, Sırp Birlikleri tarafından yapılan

zulümleri durdurmak sebebiyle Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (…) Yugoslavya Federal

Cumhuriyeti’ne karşı 24 Mart 1999 tarihinden 10 Haziran 1999 tarihine kadar süren bir hava

bombardımanı düzenlemiştir. “Müttefik Güçler Operasyonu” adı altında devam eden bu

bombardıman sonucunda yaklaşık 500 masum sivil hayatını kaybetmiş ve 800’den fazlası da

yaralanmıştır.”3

Yapılan bu operasyonun insani müdahale olarak kararlaştırılmış olmasına rağmen,

operasyonun işleyişi ve kurbanların sayısına bakıldığında bazı uzmanlar NATO’nun Eski

Yugoslavya’ya karşı savaş suçu işlediğini ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından

yargılanması gerektiğini savunmaktadır. Bu bağlamda, bu çalışmanın amacı gerçekleşen

müdahale sırasında NATO’nun söylendiği gibi Uluslararası İnsan Hakları Hukuku’nun temel

normlarından biri olan “saldırı anında orantılı güç kullanılması ve aynı zamanda kullanılan

silahlara kısıtlılık getirilmesi” 4 ilkesinin ihlal edilip edilmediğidir.

Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci (1) bölümde NATO ve Antlaşmanın içeriği

hakkındaki birincil derecede önemli maddelerine (1.1) değinilmekte olup devamında bunların

Uluslararası İnsan Hakları Hukuku’nun 4 temel ilkesi ile jus in bello kavramında

değerlendirilmesi yapılmıştır (1.2). İkinci bölümde (2) Kosova’daki sorunun kökeni (2) ve

soruna uluslararası örgütlerin müdahil olma sürecinden (2.2) bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde

(3) Kosova’da dört farklı bombardıman yapan Müttefik Güçler’in bahsi geçen ilkeleri ihlal

edip etmediği (3.1) ve sonuç olarak farklı yazarlar tarafından ortaya atılan görüşlerin mini bir

analizi yapılmıştır (3.2)

1 What is NATO? North Atlantic Treaty Organization. On line:

[http://www.nato.int/cps/en/natolive/what_is_nato.htm] (erişim: 09 Mayıs 2014, 13:02.) 2 Ibid.

3 MASSA, Anne-Sophie. “NATO’s Intervention in Kosovo and the Decision of the Prosecutor of the International

Criminal Tribunal for the Former Yugoslavia Not to Investigate: An Abusive Exercise of Prosecutorial Discretion?.” Berkeley Journal of International Law 24, no. 2 (Haziran 2006): 610-649. Business Source Complete, EBSCOhost., s.611. 4 Ibid. s.621.

3

1. NATO VE ULUSLARARASI İNSAN HAKLARI HUKUKU’NUN TEMEL

NORMLARI

NATO’nun demokratik yanlısı uygulama biçimiyle ilgili yapılan eleştiriler, örgütün eylemleri

üzerinde kuşku yaratmıştır. Bazı yazarlar NATO’nun varoluş nedenini üye ülkelerin birbirine

güvenmesi ve böylece de amacının ulusal güvenlik olduğunda hemfikir olurken tartışma farklı

görüşlerin de ortaya çıkmasına neden olmuştur. Örneğin; “birçok üye ülke geçmişlerinde

demokratik ülkeler olmadığından NATO demokratik kimliğini kazandığında aslında çok açık

bir şekilde demokratik ilkeleri tutarsız bir şekilde uygulamışlardır”5

Diğer yandan, bazıları da “sadece üye ülkelerin güvenliğini korumak için kurulmuş ve

üyelerinden sadece birine bile yapılabilecek bir saldırının tüm üye ülkelere yapılmış gibi

algılanacağı bir örgüt olan NATO’nun amaç olarak kendisini üye ülkelerin üzerinde

gördüğünü ve kendi çıkarlarını gözettiğini aynı zamanda “yeni NATO” olarak kendi

eylemlerini demokratikleşme olarak meşrulaştırdığını görüyoruz” 6diye yorumluyor.

Diğer yazarlar da konuya tarafsız yaklaşarak “NATO demokratikleşme ve demokrasinin

kalıcı olmasını sağlayan bir mekanizma (…) olarak dış tehditlerin azalmasına yardım etmekte

(…) ve bu süreç bölgelerin demokratikleşme sürecinde anlaşmazlıklarının ortadan kalkması

anlamında devletlere yardımcı olmaktadır” 7 şeklinde açıklamaktadırlar. Bir sonraki bölümde

temel olarak NATO’nun kurucu antlaşmasına odaklanılacaktır. Daha sonra İnsan Hakları

Hukuku’na Anne-Sophie Massa’nın (Maastricht Üniversitesi Hukuk Fakültesi Doktoru)

analizi yoluyla kısaca değinilecektir.

1.1. 4 Nisan 1949 Tarihli Kuzey Atlantik Antlaşması

“(…) Kuzey Atlantik Antlaşması, NATO’nun daha önce yayınlanan birçok belge ve

açıklamasında da yer aldığı gibi her zaman demokratik ilkelerin önemine dikkat çekmektedir.

Aynı şekilde, antlaşmanın giriş bölümünde de ‘hukukun üstünlüğü, bireylerin özgürlüğü ve

demokratik ilkelerin ışığında halkların özgürlüğü, ortak mirası ve medeniyetlerini korumak

5 SJURSEN, Helene. On the Identity of NATO. International Affairs (Royal Institute of International Affairs 1944-),

Vol. 80, No. 4, The Transatlantic Relationship (Temmuz, 2004), s. 687-703 Published by Blackwell Publishing on behalf of the Royal Institute of International Affairs. Sürekli link: [http://www.jstor.org/stable/3569530] (erişim: 09 Mayıs 2014 16:24.) , s.695. 6 Ibid, SJURSEN, Helene. , s.695.

7 GIBLER, Douglas M. and Sewell, Jamil A. External Threat and Democracy: The Role of NATO Revisited. Journal

of Peace Research 43, No. 4, Special Issue on Alliances (Tem. 2006), s. 413-431 Published by Sage Publications,

Ltd. Sürekli link: [http://www.jstor.org/stable/27640351] (erişim: 07 Mayıs 2014, 15:33), s. 416-417.

4

konusunda tarafların kararlaştığını görmekteyiz.”8 Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 10

ilkesinin sıkça söz edildiği NATO antlaşmasında bu nedenle, 1. maddede “Taraflar söz

vermektedir (…) uluslararası bir çatışmanın ya da antlaşmanın çözümünde barışçıl yollara

başvurmak istemeyenler olabilir (…) ve kullanılabilecek olan her türlü askeri ya da siyasi güç

Birleşmiş Milletler amaçları doğrultusunda çözülecektir9” sözleriyle tarafların bu sözleşmeye

uygun olarak hareket edeceğine yer verilmiştir.

“Bu arada birçok Avrupalı ülke kurucu antlaşmanın 5. maddesine [aşağıda söz edilmiştir]

önem verirken Kuzey Amerikalı ülkeler özgür kurumların güçlendirilmesi ve politikanın

durağan hale gelmesi, uluslararası ticaret ve ekonomik işbirliği ile refah seviyesinin

arttırılmasının yer aldığı 2. Madde ile daha çok ilgilenmektedir.” 10

Antlaşmanın askeri güce verdiği önemi ise 3. maddedeki “bir askeri saldırıya karşı yeterli

cevabı verebilecek ve direnebilecek kapasitede bireyler yetiştirmek ve bu kapasiteyi

korumak”11

ilkesinden çıkarabiliyoruz. Aynı şekilde örgüt tarafların “Taraflardan birinin

toprak bütünlüğü, siyasi bağımsızlığı ya da güvenliğinin tehdit altında olması”12

durumunda

4. maddesinde yer aldığı gibi taraflara her seferinde danışma ve istişare hakkı sunuyor.

Bununla beraber “Kuzey Atlantik Antlaşması’nın en önemli ilkesi olan 5. maddesinde ülkeler

“Avrupalı ya da Kuzey Amerikalı üye ülkelerden birine ya da bir kaçına yapılacak bir saldırı

tüm üye ülkelere yapılmış gibi algılanıp bu doğrultuda cevap bulacaktır” şeklinde olup

“Kolektif defans ilkesine göre yapılan bu saldırı aynı şekilde karşılık bulacaktır” diye

birbirleriyle yardımlaşacaklarına söz vermektedir.”13

Bu çalışmada aynı zamanda askeri

saldırının anında Güvenlik Konseyi’ne bildirilmesi gerektiğini ve Konsey’den saldırıya izin

çıktıktan sonra başlanması gerektiğini de açıklanılmaktadır.

Bu bağlamda, 6. maddede NATO silahlı bir saldırıdan kastın ne olduğunu ve 7. maddede ise

antlaşmanın Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ni etkilemediğini ve Güvenlik Konseyi’nin barış

ve güvenlik sözünü değiştirme amacı gütmediğinden bahsetmektedir. Ayrıca 9. maddede ise

tarafların “en hızlı şekilde ve her ne olursa olsun” tümünün zorunlu katılım gerçekleştireceği

bir Konsey’in kurulmasından ve özgürlüğün kurulmasına katkıda bulunacak her türlü organın

8 SJURSEN, Helene. , op. cit. , s.691.

9 The North Atlantic Treaty. Washington D.C. -4 April 1949. North Atlantic Treaty Organization. Link:

[http://www.nato.int/cps/en/natolive/official_texts_17120.htm] (erişim:23.05.14, 13:39) 10

Barany, Zoltan. 2009. NATO AT SIXTY. Journal of Democracy 20, no. 2, (Nisan 1): 108-122. [http://www.proquest.com/] (erişim: 23 Nisan 2014, 10:40). , s.110. 11

The North Atlantic Treaty, op. cit. 12

The North Atlantic Treaty, op. cit. 13

Barany, Zoltan. 2009, op. cit. , s.109.

5

kurulmasına izin veren ve son olarak da 3. ve 5. maddelerin yerine getirilmesini sağlayacak

bir Defans Komitesi’nin kurulmasından bahsedilmektedir.

10. maddeden 14. Maddeye kadar, üye olma talebinde bulunan bir ülkenin izleyici yollar

(madde 10), antlaşmanın geçerli olmasının şartları (madde 11), taraflardan birinin ya da bir

kaçının talebi üzerine antlaşmanın gözden geçirilmesi (madde 12), antlaşma yürürlüğe

girdikten 20 yıl sonra tarafların antlaşmadan çekilebilmesi (madde 13) ve antlaşmanın

yapıldığı yer (madde 14) gibi formalitelerden bahsedilmektedir.

Ancak bu son bahsedilen beş maddenin bu çalışmayla ilgili önemi bulunmamaktadır. Son

olarak, NATO’nun varoluş nedeni ve demokratik kimliği hakkındaki fikirlerin çelişkili olduğu

söylenmesine rağmen; bir şey çok net o da kuruluş ve genişleme sırasında “NATO üyeleri

antlaşmaya kendi hür iradeleri ile taraf olmuştur. İttifakın her zaman Avrupa genel sekreterliği

bulunmuş ve üye devletleri her zaman katılımda bulunmuşlardır”14

1.2. Uluslararası İnsan Hakları Hukuku’nun Temel İlkeleri

Uluslararası İnsan Hakları Hukuku’nun temel ilkeleri anlamak için öncelikle jus ad bellum ve

jus in bello arasındaki farkın açıklanması gerekmektedir. “Öncelikle, jus ad bellum

kavramında Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin güç kullanma yetkisi hakkındaki kuralları ele

alınır. Bu anlamda, devletler yalnızca kendilerine silahlı bir saldırıda bulunulduğunda karşılık

vermek için güç kullanır (madde 51’e göre) veya Güvenlik Konseyi’nin yetkisi dâhilinde güç

kullanılır.”15

Ancak, Uluslararası Kamu Hukuku’nda da bahsedildiği gibi devletler yalnızca

üç durumda savaşa gidebilir; kendini savunma, ulusal güvenlik ya da insani müdahale.

“(…) Kendisine güç uygulanmış bir devlet sahip olduğu gücü gerekli olup olmadığı

sürece ve orantılı bir şekilde kullanır. Gerekliden kasıt “durumun gerçekten de silahlı

bir güç kullanma ihtiyacı duyulup duyulmadığıdır”. (…) Cevap olumlu ise, gücün

orantısının da meşru amaca ulaşma araçlarının değerlendirilmesine tabi olmayı

gerektirir. Bu hedefi gerçekleştirmek, sivillerin hayatını tehlikeye atacak mıdır, sivil

mülkiyeti tahrip edecek midir? Konuları değerlendirilir”.16

14

Barany, Zoltan. 2009. , op. cit. , s.112. 15

O’CONNELL, Mary Ellen. Reviewed work(s): Necessity, Proportionality and the Use of Force by States by Judith Gardam. The American Journal of International Law, Vol. 100, No. 4 (Oct., 2006), s. 973-978 Published by: American Society of International Law Stable URL: [http:// www.jstor.org/stable/4126348] (erişim: 10 Mayıs 2014, 14:19), s.973-974. 16

Ibid, O’CONNELL, Mary Ellen.

6

Diğer bir yandan, “jus in bello geleneksel uluslararası hukuk normları ve savaşta haklılığı

sağlayan güç kullanmanın yasal olup olmadığı gibi birçok sayıda antlaşmayı içerir.”17

Savaşın

jus ad bellum kavramında yasal olup olmadığı ve jus in bello kavramının ise bazen doğru bir

şekilde uygulanıp uygulanılmadığı incelenecek olup, bazen Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ne

göre, çatışmalarda kullanılan yöntemlerin uygun olmadığını ve Devletlerin bir mahkeme

karşısında yargılanması gerektiren Uluslararası İnsan Hakları Hukuku’na karşı suçlar

işlediğini bilmekteyiz.

Uluslararası İnsan Hakları Hukuku “çatışma sırasında meydana gelen acıların nedenlerini

ortadan kaldırmak ya da azaltmayı amaçlar. Bu sebeple, siviller gibi savaşa katılmayan ya da

düşmanlık beslemeyen insanların, yaralı askerlerin, hastaların ya da tutsakların çatışma

süresinde korunmasını ve insani yardım almasına izin verilmesini söyler.”18

Daha önce de

bahsedildiği üzere, Uluslararası İnsan Hakları Hukuku’nun, daha sonra Cenevre Sözleşmesi I.

Ek Protokolü’ne eklenen ve uluslararası gelenek olarak da tanınan dört temel ilkesi

bulunmaktadır.

Birinci ilke ayrımdır. I numaralı Ek Protokolün 48. Maddesinde yer alır ve “Sivil halkın ve

sivil hedeflerin saygı görmesini ve korunmasını sağlamak için, çatışma Tarafları daima, sivil

halk ile savaşçıları, sivil hedefler ile askeri hedefleri birbirinden ayrılmalıdır ve buna uygun

olarak operasyonlar sadece askerî hedeflere yöneltilmelidirler (…). Sivil halk, saldırının

hedefi olmamalıdır. Diğer bir deyişle, sivil halk ve halkın mülkü (…) her durumda

korunmalıdır.”19 Yani, askeri bir saldırıda ayrım ilkesinin dikkate alınması çok önemlidir. I

numaralı Ek Protokol’e göre “Saldırılar sadece askeri hedeflerle sınırlı olacaktır. Askeri

hedefler doğaları, konumları, amaçları ya da kullanımları gereği askeri eylemlere etkin bir

katkıda bulunan ve tamamen ya da kısmen yıkılması, ele geçirilmesi ya da tarafsızlaştırılması

durumunda, zaman şartlarında kesin bir askeri avantaj sağlayan hedeflerle sınırlı olmalıdır.”20

Günümüzde sivil ya da askeri hedefleri tanımlamak konusunda sıkıntılar yaşanmaktadır. Bazı

şüpheli durumlarda iki hedefin de bir arada olması durumundan söz edilebilir ancak eğer bir

sivil hedef ile askeri hedef arasında şüphe var ise yine Protokol’ün 52(3) maddesinde yer

17

Ibid, O’CONNELL, Mary Ellen. , s.974. 18

MASSA, Anne-Sophie, op.cit. ,s.621. 19

Ibid, MASSA, Anne-Sophie. 20

Protocol Additional to the Geneva Conventions of 12 August 1949, and relating to the Protection of Victims of International Armed Conflicts (Protocol I), 8 June 1977. International Humanitarian Law - Treaties & Documents. On line: http://www.icrc.org/ihl.nsf/7c4d08d9b287a42141256739003e636b/f6c8b9fee14a77fdc125641e0052b079] (erişim: 15 Mayıs 2014, 14:15)

7

aldığı üzere burası sivil hedef olarak algılanmalıdır. “ İbadet yeri, ev ya da diğer ikamet

yerleri ya da okullar gibi normalde sivil amaçlara adanmış olan bir hedefin, askeri harekete

etkin bir katkıda bulunmak için kullanılmaya başlanıp başlanmadığına dair kuşkular olması

durumunda, söz konusu hedef bu amaçlarla kullanılmamış sayılacaktır.”21

Orantı ilkesi ise ikinci sırada yer almaktadır. Bunda “sivillerde hayat kaybı ya da yararlıların

olması, sivillerin mülklerinin kaybı ya da zarar görmesi ya da her ikisi askeri avantajın yüksek

olsa bile yasaktır” 22

denilir. Dahası, Ek Protokol’ün 57. Maddesinde koruyucu önlem ilkesi

yer almaktadır ve burada “Askeri operasyonların gerçekleştirilmesinde, sivil halkı, sivilleri ve

sivil hedefleri hedef dışı tutmak için sürekli özen gösterilecektir.”23

denilmektedir. Bu

koruyucu önlemlerden bazıları, sivil halkı ve sivil karakterdeki mülklerin saldırılara karşı

korunmasını; saldırıların bu nedenle iptal edilmesini ya da ertelenmesini özel durumlarda da

sivil halkın önceden uyarılması gerektiğini zorunlu kılmaktadır.

Son olarak; silahların kullanımına dair Ek Protokol’ün 35(3) maddesinde “ Doğal çevreye

geniş alana yayılan, uzun vadeli ve ciddi hasar vermesi amaçlanan, ya da vereceği tahmin

edilen savaş yöntemlerini ve araçlarını kullanmak yasaktır.” 24

ibaresi yer almaktadır. Doğal

çevrenin korunmasına ilişkin konuya ise yine burada yer verilmektedir. Silahların

kullanılmasına ilişkin konulara ise bazı kongrelerde tekrar tekrar değinilmiştir.

Ayrım, orantı ve silah kullanımına ilişkin hükümlerin ihlal edilmesi savaş suçu olarak

tanınmakta olup koruyucu önlem hükmünün ihmali savaş suçu olarak görülmemektedir. Savaş

sırasında işlenilen suçlara dair yukarıda bahsi geçen bu öğelerin ihlaline karşı ülkelerin ve

savaşan tarafların büyük önem vermezi elzemdir zira bu hükümler Geleneksel Hukuk olarak

birçok ülke tarafından tanınmış ve antlaşmalarda yer almıştır. Şimdi Uluslararası İnsan

Hakları Hukuku’na dair önemli başlıkları ele aldığımıza göre NATO’nun Kosova

Müdahalesi’ni jus in bello ilkeleri ışığında ele alabiliriz.

2. KOSOVA SORUNUNA GENEL BİR BAKIŞ

Hem Arnavutların hem de Sırpların Kosova’ya olan tarihsel ve duygusal bağlarının Kosova

sorunun başlıca tetikçisi olduğunu söyleyebiliriz. 25

Arnavutlar, ataları İlaryalıların bölgeye

21

Ibid. 22

MASSA, Anne-Sophie, op.cit. , s.623. 23

Ibid, MASSA, Anne-Sophie. , s.624. 24

MASSA, Anne-Sophie, op.cit. , s.625-626. 25

Friedrich Jurgen, “UNMIK in Kosovo: Struggling with Uncertainty”, Max Planck Yearbook of United Nations Law, Vol. 9 (2005), s. 229.

8

Slavlardan önce yerleştiğine inanması buna bağlı olarak da Kosova’nın anavatanları olduğunu

düşünerek bölgeye kültürel ve ulusal bir bağı bulunmaktadır. Bunun yanında Arnavut ulusal

harekâtı 1878 yılında Prizren’de başlamış26

ve Arnavutlar Kosova tarihi boyunca hep

haksızlığa uğradığını düşünmüş27

bu nedenle de bölgenin Arnavut halkı için önemi kat be kat

artmıştır. Sırplara gelince, onlar Kosova’yı Ortaçağ Sırp Devleti’nin tarihi ve kültürel merkezi

olarak görmektedir.28

Buna bağlı olarak Sırplar Kosova’yı Ortaçağ’dan beri Sırp ulusunun

anavatanı olarak görmekte ve kendi kimliklerini yansıttığını düşünmektedir.29

Diğer bir neden

ise XIX. Yy.da ortaya çıkan modern Sırp milliyetçiliğin sebebi olan 1389 yılında Sultan I.

Murad tarafından Prens Lazar önderliğindeki Sırp ordusunun mağlup edilip, bölgenin en az

beş yüz yıl Osmanlı hâkimiyetinde kalmasıdır. 30

1878’deki Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Sırplar bağımsızlık kazanmış ve I. Balkan

Savaşı’ndan sonra Kosova’yı ele geçirmişlerdir.31

Nitekim Osmanlı hâkimiyeti sırasında

çoğunluğu Müslüman Arnavutlardan oluşan Kosova, Arnavutluk devletinin sınırları dışında

kalmıştır. I. Dünya Savaşı bittiğinde Kosova artık Sırp Hırvat Sloven Krallığı hâkimiyetine

girdi.32

II. Dünya Savaşı’nın ardından, Tito yönetimindeki Yugoslavya sosyalist bir

federasyona dönüşmüş ve 1974’teki Yugoslav Anayasasıyla Kosova, Yugoslavya Sosyalist

Cumhuriyeti’nin altı cumhuriyetinden biri olan Sırbistan’a bağlı özerk bir bölge olmuştur.33

Bu dönemde özerk bölge olan Kosova’nın kendi yasama, yürütme ve yargı organları

bulunmakta ve Sırbistan ve federal kurumlarda temsil edilebilir durumdaydı.34

Kosova’ya

tanınmış özerklik yanında bölgenin geniş yetkilere kavuşması Arnavutlar tarafından izlenilen

bölgenin “Arnavutlaştırılması” politikasına zemin hazırlandığı söylenilmektedir. 35

1974’de Kosova’ya tanınan geniş özerklik yetkileri, daha sonra Arnavutlar tarafından

azımsanmıştır. Özellikle bölgenin kuzeyi ve güneyi arasındaki refah düzeyindeki uçurum

26

Malcolm Noel, Kosovo: a Short History, Macmillan, Great Britain 1998, s. 217. 27

Calic Marie-Janine, “Kosovo in the Twentieth Century: A Historical Account”, in Schnabel Albrecht/Thakur Ramesh (Eds.), Kosovo and the Challenge of Humanitarian Intervention: Selective Indignation, Collective Action, and International Citizenship, United Nations Univesity Press, USA 2000, s. 24. 28

Calic, opcit. s. 22. 29

Calic, opcit. s. 23. 30

Malcolm, s. 58. ; Calic, s. 23, 24; Friedrich, s. 230. 31

The Independent International Commission on Kosovo, The Kosovo Report, Oxford Unversity Press, New York 2000, s. 33; Friedrich, s. 230 32

Calic, opcit. s. 20. 33

The Kosovo Report, s. 35. 34

Kosova’ya ilişkin Bağımsız Uluslararası Komisyon tarafından hazırlanan raporda, Yugoslavya’daki cumhuriyetlerle özerk bölgeler arasındaki temel farkın, özerk bölgelerin federasyondan ayrılma hakkı bulunmaması olduğu vurgulanmıştır. Ayrıntılı bilgi icin bkz. The Kosovo Report, s. 36. 35

Calic, opcit. s. 21.

9

Yugoslav sisteminin Arnavutlar tarafından eleştirilmesine sebep olmuştur. 36

Tito’nun

ölümünden sonra Kosova’da geniş çaplı eylemler başlamıştır, bu eylemlerin sebebi

Kosova’nın cumhuriyet statüsüne geçmesi içindir.37

Bu gösteriler daha sonra bastırılmış ancak

80’li yıllarda Arnavutlar ve Sırplar arasında aşırı milliyetçi akımların yayılmasıyla bu iki

toplum arasında kutuplaşma artmıştır.38

Bu dönemde yükselen Sırp milliyetçiliğin başlıca

sebepleri arasında Sırp nüfusunun baskı ve ayrımcılık ile göçe zorlanması, Arnavut halkında

demografinin artması yer almaktadır.39

Miloseviç iktidara geldikten sonra 1989 yılında yapılan anayasal değişikliklerle Kosova’nın

özerklik statüsüne son verilmiş ve 1990 yılında Kosova Meclisi feshedilmiştir.40

Meclis

feshedilmeden önce 114 üye toplanmış ve Kosova’nın bir cumhuriyet olduğunu ilan etmiştir

ve meclis feshedildikten sonra anayasa kabul edilmiştir. 41

Slovenya ve Hırvatistan 1991’de

bağımsızlığını ilan ederken Sosyalist Yugoslavya dağılma sürecine girmiştir ve Kosovalı

Arnavutların cumhuriyet olma isteği yeni bir devlet olma isteğine dönmüştür. Bu nedenle

1991 Eylül ayında gerçekleştirilen bir referandum ile bağımsızlık isteği olumlu bir sonuç

almıştır.42

Daha sonra 19 Ekim 1991 yılında Kosova Meclisi referandum sonuçlarına

dayanarak Kosova’yı bağımsız bir devlet olarak ilan etmiştir.43

Bu sırada, bir gölge devlet

kurulmuş ve Kosova Demokratik Birliği düzenlenen seçimleri kazanarak birliğin lideri

Ibrahim Rugova Kosova Cumhuriyeti’nin başkanı ilan edilmiştir.44

Dayton barış sürecine

Arnavutların tüm çabalarına rağmen Kosova dahil edilmemiş ve Rugova’nın siyasetinin sonuç

vermeyeceğine inanan bir kesim Arnavut 1996 yılında Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK) ile

silahlı eylemlere başlamıştır.45

36

Calic, opcit. s. 21. 37

Kosovalı Arnavutlar tarafından yapılan bu eylemlerin nedenleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Malcolm, s. 334. 38

The Kosovo Report, s. 37. 39

80’li yıllarda yükselen Sırp milliyetçiliğinin nedenleri hakkında ayrıntılı bilgi icin bkz. The Kosovo Report, s. 38-40. 40

The Kosovo Report, s. 41. 41

Friedrich, s. 230. 42

Düzenlenen bu referandumda katılımın % 87 düzeyinde olduğu ve katılanların % 99’unun oyunun lehe olduğu yönünde bkz. The Kosova Report, s. 44; Friedrich, s. 230. 43

Eastern Europe and Commonwealth of Independent States 1999, Europa Publications Limited, London 1998, s. 910. Bu dönemde ilan edilen “Kosova Cumhuriyetini” Arnavutluk dışında herhangi bir devletin tanımadığı yönünde bkz. Crawford James, The Creation of States in International Law, Oxford University Press, New York 2006, s. 408. 44

Friedrich, s. 230; Murphy Ray, UN Peacekeeping in Lebanon, Somalia, and Kosovo, Cambridge University Press, New York 2007, s. 70, 71. 45

Calic, s. 28, Murphy, s. 71.

10

UÇK’nın başlattığı silahlı eylemler Sırp güvenlik güçlerinin daha baskıcı önlemler almasına

sebep olmuştur. 46

1998 yılında Sırp güvenlik güçleri UÇK’nın saldırılarına son vermek üzere

geniş çaplı bir operasyona başlamışsa da bu operasyon bir etnik temizlik hareketi halini

almıştır.47

2.1. NATO’nun Soruna Müdahil Olması

Daha önce bahsedilen gelişmelerin ardından uluslararası toplum konuya müdahale olmaya

başlamış ve Temas Grubu tarafından gerçekleştirilen toplantılarda Kosova’daki durumun

kaygı verici olduğundan bahsedilmiştir. Temas Grubunun taleplerine Miloseviç yönetimi

olumlu geri bildirim yapmayıp durumun da gitgide kötüleşmesi üzerine BM Güvenlik

Konseyi bir dizi kararlar almıştır. Bu kararlardan 1160 sayılı karar ile sorunun diyalog yolu ile

çözülmesine çağrıda bulunulmuş ancak cevap verilmemesi sebebiyle Kosova ve Yugoslavya

Federal Cumhuriyeti’ne silah ambargosu uygulanmasına karar verilmiştir. Ancak yapılan tüm

uyarılara rağmen Sırp güçleri saldırılarına devam etmiş ve sadece 4 ay içerisinde iki yüz

binden fazla kişi evlerini terk etmek zorunda kalmıştır.48

Bunun üzerine Güvenlik Konseyi

1199 sayılı karar ile Kosova’daki durumun uluslararası barış ve güvenliği tehdide düşürdüğü

ifade etmiş ve acilen ateşkese davet etmiştir.49

Aynı kararda, krizin sona erdirilmesi ve

uluslararası katılım ile anlamlı bir diyalog çağrısı yapılmış, sivillere baskı için kullanılan

güvenlik güçlerinin geri çekilmesi ve insani yardım kuruluşlarının engellenmeksizin bölgeye

girişine izin verilmesi talep edilmiştir.

Yugoslavya’nın bu kararları da yerine getirmemesi üzerine, 13 Ekim 1998 tarihinde NATO

Konseyi hava harekâtına başlanmasına ve NATO Genel Sekreteri ise saldırının 96 saat sonra

başlayacağını duyurmuştur.50

İzlenen bu strateji sayesinde NATO başarılı olmuştur zira

Miloseviç 1199 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı temelinde, askeri gücünü geri çekmiş ve

AGDT’in Kosova Denetim Misyonu personelinin bölgeye konuşlanmasına izin vermiştir.

Bunun üzerine NATO harekâttan vazgeçmiştir.

Sırbistan başta anlaşmaya sadık kalmış olsa da UÇK’nın eylemlerine devam etmesi üzerine

bu ateşkes fazla sürmemiştir. Sırp ordusu askeri birliklerini bölgeye yeniden yönlendirmiş ve

46

Friedrich, s. 231. 47

Bu dönemde, sayıları yüz binlerle ifade edilen Arnavutun evlerini terk etmek zorunda kaldığı ve aynı zamanda ağır insan hakları ihlalleri yaşandığı yönünde bkz. Murphy, s. 71, 72; Calic, s. 28. 48

Friedrich, s. 231. 49

BM Güvenlik Konseyi’nin 23 Eylül 1998 tarihli, 1199 (1998) sayılı Kararı için bkz. S/RES/1199 (1998),

[http://www.un.org/peace/kosovo/98sc1199.htm] (erişim: 10 Mayıs 2014, 11:20) 50

<http://www.nato.int/docu/speech/1998/s981013a.htm> (erişim: 13 Mayıs 2014, 12:30)

11

sivil saldırılara başlamıştır. 51

Bunun üzerine diplomatik çabalar artmış ve Temas Grubu 29

Ocak tarihindeki toplantısında aldığı karar ile siyasi bir çözüme davet etmiştir tarafları. 52

6 Şubat 1999’da Paris’te başlayan Rambouillet Konferansı “Kosova’da Barış ve Öz-Yönetim

için Geçici Antlaşma” başlıklı bir metin oluşturulmuştur. Ancak yine 15 Mart 1999’da

başlayan ikinci tur görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanmıştır.53

Diplomatik çabaların ardından, Sırp askeri güçleri operasyonlarının şiddetini arttırmış ve

Denetim Misyonu üyeleri zorla bölgeden çekilmiştir. 54

Bunun üzerine 24 Mart 1999 tarihinde

hava harekâtına başlamıştır.

3. İTTİFAK GÜÇLERİNİN MÜDAHALESİ VE SONUÇLARININ JUS İN BELLO

KAVRAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ

Rambouillet’deki görüşmelerinin fiyasko ile sonuçlanmasından ve Arnavut sivil halkına karşı

saldırıların artarak devam etmesi ve halkın büyük kitleler halinde göç vermesinden sonra,

NATO Sırpların eylemlerine son vermek adına bir Müttefik Güç Operasyonu yapmaya karar

verdi. “Ancak, NATO bombardımanı, insani krizi önlemek yerine ‘İkinci Dünya Savaşı’ndan

bu yana yaşanan mülteci göçlerinin çığ gibi artmasına sebep oldu”55

“10 Haziran 1999’da [aylar süren hava bombardımanından sonra] Birleşmiş Milletler

Güvenlik Konseyi tarafından kabul edilen 1244 (1999) sayılı Kararla Kosova’da geçici

bir uluslararası yönetim kurulmuş ve bölge Birleşmiş Milletler Geçici Yönetim

Misyonu’nun (the United Nations Interim Administration Mission in

Kosovo/UNMIK) idaresine bırakılmıştır. 1244 sayılı Kararla UNMIK’e verilen

görevlerden biri de, Kosova’nın gelecekteki statüsü için arzu edilen müzakere edilmiş

bir çözümü kolaylaştırmaktı.”56

Bununla birlikte, NATO’nun müdahalesi süresinde uyguladığı saldırı yöntemi birçok

tartışmaya sebep oldu. NATO, I. Protokolde yer alan savaş kurallarına uyduğunu ve savaş

51

Friedrich, s. 232. Sivillere yönelik saldırılar arasında en çok zikredileni, 15 Ocak 1999 tarihinde Racak köyünde 45 Arnavut’un katledilmesidir. Bkz. The Kosovo Report, s. 80, 81; Murphy, s. 72. 52

Temas Grubunun 29 Ocak 1999 tarihinde Londra’da yaptığı toplantıda alınan kararlar için bkz. S/1999/96

[http://www.un.org/peace/kosovo/s9996.pdf Erişim 14.05.2014]; (erişim: 12 Mayıs 2014, 17:10) 53

Weller, s. 235, 236. 54

NATO Handbook, NATO Office of Information and Press, Brussels 2001, s. 126. 55

Ibid., s.613. 56

SARI, Aurel. 2008. Jurisdiction and International Responsibility in Peace Support Operations: The Behrami and Saramati Cases. Human Rights Law Review 8, no. 1, (January 1): 151-170. [http://www.proquest.com.ezproxy.eafit.edu.co/] s.152. (erişim: 12 Mayıs 2014, 12:55)

12

suçu işlemediğini iddia ediyordu ancak bazı akademisyenlerin gözünde meydana gelen

olaylar farklı yorumlanıyordu.

3.1. Müdahalenin Meşrutiyetinin Sorgulanmasına Sebep Olan Dört Olay

“23 Nisan 1999 yılında, Belgrad’da bulunan Sırp Devlet Radyo ve Televizyonu NATO

tarafından hava saldırısı ile bombalandı. Bu durumda hedefin niteliği sorgulanmıştır” 57

Daha

öncede bildirildiği gibi hedefin niteliğinin ve sebebinin ne olduğu açık bir şekilde

belirtilmelidir, özellikle “iki amaçlı hedef” olanların netlik kazandırılması gerekmektedir.

Uluslararası Kızılhaç Komitesi, Sırp Devlet Radyo ve Televizyonu’nun potansiyel bir askeri

hedef olduğunu bildirip, bunun yanında hedefin niteliğinin kısım kısım ne olduğunun

belirtilmesinin gerekli olduğunu açıklamıştı bun yanında NATO güçleri binada 24 saat

boyunca personel bulunduğunun da farkındaydı.

Dahası, hedef askeri olarak nitelendirilse bile, askeri hedef olma niteliğinin devamlılığının

korunması için tüm durumların göz önünde bulundurulması gerekir. Burada neredeyse sıfır ya

da çok az bir askeri avantaj sağlanan bir hedefe saldırılarak savaş kurallarının ihlal edildiğini

görüyoruz. NATO’nun Sırp Radyo ve Televizyon binasını bombalamasının bahanesi olarak

öne sürdüğü nedenler “televizyonun çatışmayı alevlendiren propaganda içeren yayınlar

yapması, bunun yanında binanın askeri iletişimi sağlamada kullanılması sebebiyle de çift

amaçlı hedef olarak”58

nitelemesi. Ancak yine de bombardımandan yaklaşık üç saat sonra

yayına devam edildi.

“12 Nisan 1999 tarihinde öğle saatlerinde gerçekleştirilen bir saldırıda, birçok sivilin trende

bulunduğu sırada trenin geçtiği köprüye iki adet bomba düştü. Saldırının birincil hedefi

köprüydü, tren değildi. İlk bombanın trenin üzerine atılması, tren saatlerinin yanlış

hesaplanması ve çok yüksekten atılması sebebiyle pilotların farkedememiş olabileceği nedeni

ile NATO birliğinin bir hatası sonucu olduğu kabul edilebilir ancak ikinci bombanın atılması

kesinlikle kabul edilemez.”59

Bu olay Grdelica Demiryolu Köprüsü Olayı olarak bilinir,

NATO’nun açıklamalarına bakılırsa ikinci bombanın atılma sebebi “sivil kayıpların önemi

olmaksızın köprünün tamamen yok edilmesi gerektiğini” sanan pilotun yanlış anlamasıdır.

57

MASSA, Anne-Sophie, op.cit. , s.627. 58

Ibid. ,s.628. 59

Ibid. , s.630.

13

Üçüncü olay ise Djakovica-Decan Caddesi Olayı olarak bilinir. NATO’nun 14 Nisan’da bir

çok mülteci konvoyunu bombalaması sırasında Arnavut asıllı bir çok insan öldü ve 100’den

fazla yaralının olduğu bildirildi. Başlangıçta NATO saldırının Yugoslav güçleri tarafından

gerçekleştirildiğini iddia ederek saldırıyı üstlenmedi ancak daha sonra “saldırıyı pilotların

sivilleri askeri araç sanarak hedef aldığını söyleyerek saldırıyı üstlendi.”60

Saldırının ardından

yapılan kontrollerde sivil halkın bulunduğu konvoyda askeri bir araca rastlanmadı ancak olsa

bile I. Ek Protokol’ün 50 (3) maddesine göre “sivil tanımına girmeyen kişilerin sivil halkın

arasına karışması sivil karakterini ortadan kaldırmaz” 61

maddesine göre bu saldırı da bir ihlal

içermekteydi. Saldırıdan sonra NATO’nun pilotların 15.000 fit üzerinden uçma

zorunluluğunu “sivil bir hedefin bulunmadığını onaylamak için”62

6.000 fite çektiğini

hatırlatmakta da fayda var.

Son olarak, Niş Olayı. 7 Mayıs 1999 tarihinde öğle saatlerinde meydana gelen olayda, NATO

Niş şehrinin iki yerleşik bölgesinde küme bombaları kullandı. Bombalar marketlerin ve

merkez hastanenin bulunduğu bölgeye atıldı ve 15 sivil hayatını kaybederken 30 sivil de

yaralandı. “Uluslararası Af Örgütü’ne göre bombalar, günün en yoğun ve sivil halkın sokakta

olduğu saatlerde, sığınmacıların geceyi geçirdiği bölgede gerçekleşti.”63

NATO sorunun

hedefi şaşıran bir silahın sebep olduğunu ve asıl hedefin “Sırp ordusunun araçlarının ve

silahlarının yer aldığı bir hava sahası olduğunu bildirdi.”64

Olaydan sonra, Amerika Birleşik

Devletleri küme bombalarının kullanımını kısıtlayan bir direktif yayınladı.

NATO Güçlerinin sebep olduğu dört olayı incelediğimize göre şimdi bu olayların Uluslararası

İnsan Hakları’nı ihlal edip etmediğini inceleyelim.

3.2.Kosova'daki NATO Operasyonuna İlişkin Argümanlar

Bu bölümde, meydana gelen olaylar üzerindeki bazı argümanlara yer verilmiştir. İlk olarak,

Sırp Radyo ve Televizyon Binasını NATO’nun askeri bir üst olarak görmesine dikkat çekmek

gerekiyor çünkü saldırıdan sadece üç saat sonra bile yayınlar devam edebildi. Aynı zamanda,

binanın Sırp Ordusu tarafından iletişim, kontrol ve emir komuta birimi olarak kullanıldığına

dair de herhangi bir kanıta rastlanılmamış olması da ayrıca bir tartışma konusudur. Bazı

akademisyenlere ise Televizyon binasının askeri bir hedef olsa bile öngörülen avantajı

60

Ibid. , s.631. 61

Protocol Additional to the Geneva Conventions of 12 August 1949, and relating to the Protection of Victims of International Armed Conflicts (Protocol I), 8 June 1977. Op. cit. 62

MASSA, Anne-Sophie, op.cit. , s.631-632. 63

MASSA, Anne-Sophie, op.cit. , s.631-632. 64

Ibid. , s. 632

14

sağlaması gerekiyor kaldı ki NATO binada 24 saat çalışıldığını biliyor ve hiçbir çalışanı

uyarmayarak ön uyarı ilkesini de ihlal ediyor.

Grdelica Demiryolu Köprüsü Olayına gelince ise tartışılan ilk konu pilotun köprüyü değil de

treni bombaladığının ilk anda farkına varmış olması gerektiği buna bağlı olarak de ikinci

bombayı atmaması. Tren bombardımanı bu nedenle kesinlikle bir sivil hedef olarak

görülmekte ve NATO pilotunun “Sivil hedeflerin kasten öldürme ve kalıcı hasar vermesi”

65suçunu işlediği söylenebilir. İhlali yapanın pilot mu yoksa emri veren komutan mı olduğu

konusunda birçok tartışma bulunmaktayken akademisyenler tarafından savaş suçu işleyenin

asıl NATO olduğu söylenmektedir.

Üçüncü olay da aynı şekilde NATO’nun daha önce gerekli önlemleri almadan gerçekleştirdiği

bir hava saldırısı olması münasebetinden kasıtlı cinayet olarak ele alınabilir. Zaten NATO da

daha sonra pilotların “konvoyu bir askeri hedef ile karıştırdığını” 66

ve uçakların hedefin

askeri hedef olup olmadığını kontrol etmeden hareket ettiğini teyit etmiştir. Son olarak, Niş

olayı ile ilgili tartışmalar da yanlış silah seçimi ve ayrım yapma ilkesinin ihlali olarak ele

alınıyor. NATO komutanlarının askeri hedefin sivillere yakın olduğunun farkında olması ve

bu nedenle farklı bir silah kullanması gerekliliği tartışılırken son tartışma da aşağıdaki

açıklama üzerinden gerçekleşebilir;

“Sivil bir bölgede küme bombalarının kullanılarak bir hedefe saldırılması ve bunun günün en

yoğun ve insanların en çok o bölgede olduğu saatte yapılması NATO’nun hedefleri

belirlerken sivil ayrımını gerçekten yapıp yapmadığı konusunun tartışılmasına sebep

oluyor.”67

Bazı akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve ülkelere göre daha önce bahsettiğimiz bu

olaylar nedeniyle NATO güçlerinin Kosova’da gerçekleştirdiği operasyon ile ilgili uygun bir

araştırma yapılması gerektiğini düşünüyor.68

65

Statute of the International Tribunal for the Former Yugoslavia. On line: [http://www.icls.de/dokumente/icty_statut.pdf] (erişim: 10 Mayıs 2014, 21:20) 66

MASSA, Anne-Sophie, op.cit. , s.631. 67

Ibid. , s.632. 68

Ibid. , s.611.

15

SONUÇ

“Bazı insan hakları ihlallerinde askeri gücün kullanılmasının gerekliliği kuşkusuz olsa da

NATO güçlerinin 1999 yılında Kosova üzerinden Sırplara karşı gerçekleştirdiği saldırıda

büyük kuşkular ve sorular bulunmaktadır.”69

Bu çalışma NATO’nun Müttefik Güçler Operasyonu ile Kosova’da 1999 yılında Arnavut sivil

halkına saldırılarda bulunan aynı zamanda çatışma sırasında hava saldırıları ile sivillerin

ölümüne de sebep olan Sırp güçlerine karşı yürütülen müdahale ele alınmıştır. Uluslararası

platformda henüz NATO’nun Kosova müdahalesinin savaş kurallarını ihlaline yönelik bir

çalışma olmaması nedeniyle bahsedilen olayların tek tek ele alınması gerekmektedir.

Uluslararası Af Örgütü gibi bazı gruplar, detaylı bir inceleme yapılmasının gerekli olduğunu

savunurken diğerleri daha ileri giderek hukuki ihlallerin kesinlikle bulunduğunu ve

araştırmaya bile gerek olmadığını savunmaktadır. Ancak, yukarıda da belirtildiği gibi bu

çalışmanın daha detaylı bir Uluslararası İnsan Hakları Hukuku kapsamında değerlendirilmesi

gerekmektedir.

Elinizde bulunan çalışma iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde NATO’nun

demokratik kimliğine ilişkin tartışmalara ve Kurucu sözleşmesine yer verilmiştir. Devamında,

savaşma kuralları ve savaş haklılığından söz edilmiştir. (örneğin, ayrım ilkesi, orantılı güç

kullanımı, uyarı ve silah kullanımı). İkinci bölümde ise Kosova savaşı sırasında meydana

gelen ve bahsedilen ilkelerin ihlaline dair olaylardan örnekler verilmiş ve bu bağlamda öne

sürülen tartışmalara üçüncü bölümde açıklamalar getirilmiştir.

69

MÜLLERSON, Rein. 2009. Precedents in the Mountains: On the Parallels and Uniqueness of the Cases of Kosovo, South Ossetia and Abkhazia. Chinese Journal of International Law 8, no. 1, (March 1): 2-25. [http://www.proquest.com.ezproxy.eafit.edu.co/] s.9. (erişim: 12 Mayıs 2014,17:25)

16

KAYNAKÇA

What is NATO? North Atlantic Treaty Organization. On line:

[http://www.nato.int/cps/en/natolive/what_is_nato.htm]

MASSA, Anne-Sophie. “NATO’s Intervention in Kosovo and the Decision of the Prosecutor of the International

Criminal Tribunal for the Former Yugoslavia Not to Investigate: An Abusive Exercise of Prosecutorial

Discretion?.” Berkeley Journal of International Law 24, no. 2 (Haziran 2006): Business Source Complete,

EBSCOhost.

SJURSEN, Helene. On the Identity of NATO. International Affairs (Royal Institute of International Affairs 1944-

), Vol. 80, No. 4, The Transatlantic Relationship (Temmuz, 2004), Published by Blackwell Publishing on

behalf of the Royal Institute of International Affairs. Sürekli link: [http://www.jstor.org/stable/3569530]

GIBLER, Douglas M. and Sewell, Jamil A. External Threat and Democracy: The Role of NATO Revisited.

Journal of Peace Research No. 4, Special Issue on Alliances (Tem. 2006), s. 413-431 Published by Sage

Publications, Ltd. Sürekli link: [http://www.jstor.org/

stable/27640351]

The North Atlantic Treaty. Washington D.C. -4 April 1949. North Atlantic Treaty Organization. Link:

[http://www.nato.int/cps/en/natolive/official_texts_17120.htm]

Barany, Zoltan. 2009. NATO AT SIXTY. Journal of Democracy 20, no. 2, (Nisan 1): 108-122.

http://www.proquest.com/

O’CONNELL, Mary Ellen. Reviewed work(s): Necessity, Proportionality and the Use of Force by States by

Judith Gardam. The American Journal of International Law, Vol. 100, No. 4 (Oct., 2006), s. 973-978 Published

by: American Society of International Law [http:// www.jstor.org/stable/4126348]

Protocol Additional to the Geneva Conventions of 12 August 1949, and relating to the Protection of Victims of

International Armed Conflicts (Protocol I), 8 June 1977. International Humanitarian Law - Treaties &

Documents. On line:

http://www.icrc.org/ihl.nsf/7c4d08d9b287a42141256739003e636b/f6c8b9fee14a77fdc125641e0052b079]

Friedrich Jurgen, “UNMIK in Kosovo: Struggling with Uncertainty”, Max Planck

Yearbook of United Nations Law, Vol. 9 (2005).

SAMANCI Uğur, “Uluslararası Adalet Divanının Kosova’nın Bağımsızlık İlanına İlişkin Danışma Görüşü”

Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt: 11, Sayı 2, 2009, s. 123-194 (Basım Yılı: 2011)

Sürekli link: [http://web.deu.edu.tr/hukuk/dergiler/dergimiz11-2/4-samanci.pdf ] (erişim: 05 Mayıs 2014, 14:35)

Malcolm Noel, Kosovo: A Short History, Macmillan, Great Britain 1998

Calic Marie-Janine, “Kosovo in the Twentieth Century: A Historical Account”, in Schnabel Albrecht/Thakur

Ramesh (Eds.), Kosovo and the Challenge of Humanitarian Intervention: Selective Indignation, Collective

Action, and International Citizenship, United Nations Univesity Press, USA 2000.

The Independent International Commission on Kosovo, The Kosovo Report, Oxford Unversity Press, New York

2000, s. 33; Friedrich.

Eastern Europe and Commonwealth of Independent States 1999, Europa Publications Limited, London 1998.

Crawford James, The Creation of States in International Law, Oxford University Press, New York 2006.

17

BM Güvenlik Konseyi’nin 23 Eylül 1998 tarihli, 1199 (1998) sayılı Kararı icin bkz. S/RES/1199 (1998),

[http://www.un.org/peace/kosovo/98sc1199.htm]

[http://www.nato.int/docu/speech/1998/s981013a.htm]

Temas Grubunun 29 Ocak 1999 tarihinde Londra’da yaptığı toplantıda alınan kararlar icin bkz. S/1999/96,

sürekli link: [http://www.un.org/peace/kosovo/s9996.pdf]

NATO Handbook, NATO Office of Information and Press, Brussels 2001, s. 126.

SARI, Aurel. 2008. Jurisdiction and International Responsibility in Peace Support Operations: The Behrami

and Saramati Cases. Human Rights Law Review 8, no. 1, (1 Ocak)

[http://www.proquest.com.ezproxy.eafit.edu.co/]

Statute of the International Tribunal for the Former Yugoslavia. On line:

[http://www.icls.de/dokumente/icty_statut.pdf]

MÜLLERSON, Rein. 2009. Precedents in the Mountains: On the Parallels and Uniqueness of the Cases of

Kosovo, South Ossetia and Abkhazia. Chinese Journal of International Law 8, no. 1, (March 1): 2-25.

[http://www.proquest.com.ezproxy.eafit.edu.co/] s.9.