Sermayenin Vergilendirilmesinde Adaletten Etkinliğe Doğru Yaşanan Kayma: Türkiye’deki Durum
Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm Önerileri ve...
Transcript of Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm Önerileri ve...
Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm
Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007
Ramazan DEMİRTAŞ
Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm
Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007
Bilindiği üzere, 7269 sayılı Afetler Yasası
kapsamında yerleşim yerlerinden geçen
aktif fayların etrafında tampon bölge
oluşturulmasına yönelik politika ve
kriterleri tanımlayan herhangi bir
maddenin bulunmaması ve yasal boşluk
olmasına karşın, 1999 depremlerinden bu
yana ülkemizde birçok fay etrafında yapı
ve ikamete yasak Uygun Olmayan Alanlar
(UOA) belirlenmiştir. Ancak UOA olarak
belirlenen bu faylarla ilgili Afete Maruz
Bölge Kararı alınmamıştır. Yasal dayanağı
olmadan belirlenen faylara ilişkin UOA
imar planlarına işlenmiş ve yerel
yöneticilerin hizmetine sunulmuştur.
Ancak bugüne kadar tampon bölge olarak
belirlenmiş aktif fay zonlarının 50 bin
konutu kapsayan büyük bir kısmının
yerleşim yerleri ve kent merkezlerindeki
mevcut yapılaşmalar içerisinde kalması
nedeniyle yerel yöneticiler ve vatandaşlar
arasında mahkemelik olaylara yol açan
ciddi hukuksal sorunlar yaşanmasına neden
olunmuştur.
Mevcut yapılaşmaları kapsayan tampon
bölgelere ilişkin onaylanmış imar planına
esas jeolojik-jeoteknik etüt raporlarının
sonuç ve öneriler sayfasına “Ekonomik
ömürlerini tamamlanıncaya kadar mevcut
yapılaşmalar korunacak ve yeni yapılar
yapılmayacak” şerhi düşülmüştür. Ancak
ülkemizde yapıların ekonomik ömrünü
tamamlamadan deprem potansiyeli yüksek-
çok yüksek birçok aktif fay bulunmaktadır.
Bu nedenle özellikle mevcut yapılaşmaları
kapsayan tampon bölge oluşturulmuş bu
faylarda yakın gelecekte deprem olması
durumunda, ciddi hukuksal sorunlar
yaşanacaktır.
Ülkemizde Kentsel Dönüşüm,
Mikrobölgeleme çalışmaları ve İmar
Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etütler
kapsamında diri faylar ve deprem üreten
diri faylar etrafında tampon bölgelerin
oluşturulması sürecinde ciddi sorunlar
yaşanmaktadır. Bu sorunlar;
(1) ülkemizde, neotektonik anlamda bir
diri fay tanımı ile deprem üreten diri fay
tanımı yapılamamış ya da diri faylar bu
anlamda ayırt edilememiştir,
(2) diri faylar etrafında yapılaşmaya yasak
bölgeler hiç bir yasal dayanağı olmaksızın
kapatılmaktadır. 7269 Sayılı Afetler Yasası
içerisinde deprem ya da fay nedeniyle
afete maruz bölge kararı alınacak
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
herhangi bir madde bulunmamaktadır. Bu
yasada sadece heyelan, kaya düşmesi, çığ,
su baskını gibi yerel ölçekli doğal afetler
için afete maruz bölge kararı alınmasıyla
ilgili maddeler bulunmaktadır,
(3) hangi diri faylar etrafında yapılaşmaya
yasak bölgeler oluşturulması gerektiği bir
program dahilinde önceden
belirlenmemektedir,
(4) Ana levha sınır fayları (KAFS, DAFS,
Güneydoğu Anadolu Bindirme Kuşağı
gibi), Kıta içi faylar (Sultandağ, Tuzgölü,
Ecemiş vb.) ve farklı fay tipleri (doğrultu
atımlı fay, eğim atımlı normal ve ters
faylar) için aynı ve keyfi kriterler
kullanılarak ve kayma hızları, ortalama
yerdeğiştirme miktarı ve deprem
yinelenme aralıkları bilinmeden
yapılaşmaya yasak bölgeler
oluşturulmaktadır,
(5) küçük ölçekli haritalardan (1/100.000,
1/25.000) daha büyük ölçekli haritalara
(1/5.000, 1/2000, 1/1000) faylar
aktarılmakta ve cetvelle çizer gibi düz
çizgiler geçirilerek hayali fay çizgileri
oluşturulmaktadır. Hayali fay izlerini esas
alan yerel yöneticiler, bu hat üzerinde yer
alan inşaatların durdurulması kararını
almaktadır. Asıl önemlisi, aktif fay
haberleri ile birlikte asıl teyakkuz haline
geçmesi gerekli GERÇEK FAY HATTI
üzerindeki sakinler herşeyden habersiz
günlük yaşamlarını sürdürmektedir,
(6) hayali fay çizgilerinin etrafında,
bilimsel ve mühendislik ilkelerine dayalı
olmayan, 50 m, 75 m, 100 m gibi keyfi
uzaklıklar belirlenerek tampon bölgeler
oluşturulmaktadır,
(7) ikincil faylar ya da ana faydan bağımsız
olarak yırtılmayan tali faylar etrafında
tampon bölgeler oluşturulmaktadır,
(8) birkaç cm-birkaç on cm yer-değiştirme
gösteren tetiklenmiş ikincil kırıklar
etrafında tampon bölgeler
oluşturulmaktadır,
(9) yakın geçmişte yüzey faylanması
oluşturmuş, imar planlarına işlenmesi
gereken ana faylar boyunca, çeşitli
nedenlerden (siyasi ya da rant kaygısı
nedeniyle, kent merkezlerinden geçen bazı
çok belirgin diri fay izleri boyunca tampon
bölgeler oluşturulmamış ya da gerçek
yerlerinden farklı yerlerde gösterilmiştir.
Bazı kent merkezlerinde ise hayali fay
izleri etrafında kat sınırlamaları
getirilmiştir) dolayı tampon bölgeler
oluşturulmamaktadır,
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
(10) ölü faylar etrafında tampon bölgeler
oluşturulmakta ve diri olduğu bilinmeyen
faylar ya da mevcut olduğu, deprem
oluncaya kadar bilinmeyen faylar birbirine
karıştırılmaktadır,
(11) deneyim ve bilgi eksikliği, fayı
tanıyamama, fayın yerini tespit edememe,
kullanılan yöntem farklılıkları, tampon
bölge oluşturamama ve rapor yazamama
gibi sorunlar yaşanmaktadır,
(12) alüviyal zeminlerde tampon bölgeler
oluşturulmaktadır,
(13) yeni yapılar ya da yapıya yapılan ek
ve yeni düzenlemeler için tampon bölgeler
geçerli kılınmamaktadır,
(14) yerel yönetimler ve mülk sahibine bu
bölgenin imara kapalı olduğu önceden
bildirilmemektedir ve
(15) yasaya uymayanlar için cezai
yaptırımlar bulunmamaktadır.
ÖRNEK 1: NEHİRKENT (SAKARYA)
03.09.2001 tarihli onaylı jeolojik-
jeoteknik etüt raporunda, Sakarya ili
Nehirkent Belediyesi imar sınırları
içerisinde yer alan Halk Sağlığı
Laboratuarı hizmet binası alanının
kuzey doğusundan fay hattının geçtiği
belirtilmiş ve fay izi olarak düşünülen
hattın 50’şer m kuzey ve güneyinden
olmak üzere toplam 100 m tampon
bölge bırakılmıştır. Bu gerekçe
nedeniyle inşaatı tamamlanmış söz
konusu yapıya ilişkin yapı ruhsatı ve
yapı kullanma izni verilmemiştir.
Söz konusu raporda, aşağıda açıklanan
hala çok belirgin referans yerler
olmasına karşın, 17 Ağustos 1999 fay
izi 40 m hata ile 1/ 2.000 ölçekli imar
planı haritasına geçirilmiştir (Şekil 1).
40 metre hata ile fay izinin haritaya
işaretlenmesi ve izin kuzey ve
güneyinden 50 m tampon bölge
oluşturulması nedeniyle, Halk Sağlığı
Laboratuar binasının kuzey batı köşesi
tampon bölge içerisinde kalmıştır.
Ancak gerçekte, 17 Ağustos 1999
deprem izi, Halk Sağlığı Laboratuar
Binası’nın 90 m kuzeyinden
geçmektedir. 17 Ağustos depreminde,
bina’nın 200 m kuzey batısındaki
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
Aytemiz Petrol istasyon binaları 4.70 m
(Şekil 2a ve b); 80 m kuzey batısındaki
otoban 4.60 m; 110 m kuzey-kuzey
doğusundaki otoban üst geçitinin
korkulukları 4.50 m ve 500-600m kuzey
doğusundaki Toyota Fabrikası’nın
kantarı 4.50 m sağ yanal olarak
ötelenmiştir.
.
Şekil 1. 03.09.2001 tarihli imar planına esas jeolojik-jeoteknik etüt raporunda gösterilen tampon bölge
ve bu çalışmada belirlenen yeni tampon bölge. 17 Ağustos 1999 depreminde, 4.70 m sağ yanal
ötelenmiş Aytemiz Petrol istasyon binaları. Depremden önce a) yol ve b) Lokanta binası ile
arabanın bulunduğu bina bitişikti.
Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm
Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007
Ramazan DEMİRTAŞ
Halk Sağlığı Laboratuar binasının
bahçesinde açılan hendek çalışması
sonuçlarına göre, binanın bulunduğu
parselde 17 Ağustos 1999 deprem
kırığına ve ikincil deformasyonlarına
rastlanılmamıştır. Öte yandan hendek
duvarlarında, 17 Ağustos 1999
depremi öncesi eski deprem izleri ve
deformasyonları gözlenmemiştir. Bu
sonuçlar, Kuzey Anadolu Fay
Zonu’nun bu parçasının Holosen’den
bu yana Halk Sağlığı Laboratuar
binası’nın bulunduğu kısmı
izlemediğini göstermektedir. Fay,
Holosen’den bu yana binanın 90 m
kuzeyindeki dar zonu kullanmaktadır.
ÖRNEK 2: ESKİŞEHİR (MERKEZ)
2001 tarihli onaylı ‚Eskişehir Yerleşim
Yerinin Yerleşim Amaçlı Jeoloji ve
Jeoteknik Etüt Raporu‛nda, Eskişehir
fay zonunun kent merkezinden geçen
yaklaşık 20 km uzunluktaki
Osmangazi fay segmentinin tüm
uzunluğu boyunca cetvelle çizer gibi
düz bir çizgi şeklinde fay izi imar
haritasına işlenmiş ve fay izi olarak
düşünülen hattın kuzey ve güneyine
50 metrelik tampon bölge bırakılmıştır
(Şekil 3).
Şekil 3. Eskişehir fay zonunun Osmangazi segmenti boyunca oluşturulan tampon bölge (Ayday vd.
2001).
Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm
Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007
Ramazan DEMİRTAŞ
Şekil 3’de görüldüğü üzere fay izi,
uydu görüntüsünden doğrudan imar
paftasına aktarılmış ve fay izinin 1.5
km’lik bölümü Osmangazi
Üniversitesi’nin kampusü içerisinden
geçmiştir. Tampon bırakılan fay izinin
Osmangazi Üniversitesi’nden geçen
bölümü, 2003 ve 2004 tarihli yapılan
etütler kapsamında, fay izine dik
olarak açılan uzun hendeklerde eski
deprem izlerine rastlanamadığı
gerekçesiyle tampon bölge
kaldırılmıştır. Ancak Osmangazi
Üniversitesi kampüsünün gerek batı,
gerekse doğuda kalan bölümü halen
yapı yasaklı bölge olarak
korunmaktadır.
20 km uzunluktaki bir fay segmentinin
tüm uzunluğu boyunca dümdüz bir
hat olarak uzanması mümkün
gözükmemektedir. Çünkü fayın eğim
atımlı normal fay olması, fay eğim
açısı, fay geometrisi, yerel zemin
koşulları, örtü kalınlığı ve litolojisi
dikkate alındığında, fay izi zon
genişlikleri yukarıda söz edilen
özelliklere bağlı olarak zon genişlikleri
değişken pek çok sayıda alt
segmentlerden oluşması
gerekmektedir. Özellikle kent
merkezinin alüviyal zeminlerden
oluşması nedeniyle, bu zonun genişliği
çok değişken olabilir.
ÖRNEK 3: MARMARİS (MUĞLA)
‚Muğla ili Marmaris ilçesi Armutalan
beldesi’nin yerleşim amaçlı jeolojik-
jeoteknik etüt raporu‛nda, Marmaris
körfezine doğru boşalan tüm kuru
dereler aktif faylar olarak tanımlanmış
ve 50 şer metrelik tampon bölgeler
oluşturulmuştur.
Armutalan içerisinden geçen bilinen
aktif bir fay bulunmamaktadır. Buna
karşın Gökova çöküntüsünü sınırlayan
ve Burdur-Fethiye fay zonunu
oluşturan aktif faylarda meydana
gelecek depremler nedeniyle
Marmaris-Armutalan-İçmeler-Turunç-
Hisarönü yöresi dolaylı olarak
etkilenmektir.
Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm
Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007
Ramazan DEMİRTAŞ
Gerek tarihsel ve gerekse aletsel
dönemde olmuş depremler, Gökova
çöküntüsünün aktif olduğunu
göstermektedir. Ancak Armutalan
merkezli herhangi bir hasar yapıcı
deprem, gerek tarihsel, gerekse aletsel
dönem kayıtlarında bulunmamaktadır.
1900-2005 yılları arasında Marmaris-
Armutalan merkezli hasar yapıcı bir
deprem olmamıştır. Bu durum
Armutalan yöresini tehdit edebilecek
ve büyük deprem üretebilecek aktif bir
fayın olmadığını belgelemektedir.
Şekil 19. Armutalan beldesi sınırları içerisinde tampon bölge oluşturulan yer alan sel yatakları ve
Marmaris ve çevresinin jeoloji haritası.
Söz konusu raporda, Armutalan
beldesi sınırları içerisinde yer alan sel
konileri boyunca aktif faylanmaya
işaret eden her hangi bir jeolojik,
morfolojik, sismolojik ve
paleosismolojik veri
bulunmamaktadır. Bu sel konileri fay
izleri olsa bile, bu faylar paleotektonik
TURUNÇ
MARMARiS
iÇMELER
Alüvyon-yamaç molozu
Kerme Formasyonu
MARMARiS NAPI
Marmaris Peridotidi
GÜLBAHAR NAPI
Orhaniye Formasyonu
Orluca FormasyonuÇövenliyayla Volkaniti
BODRUM NAPI
Göçgedigi Formasyonu
Bayırköy Formasyonu
Ölü faylar
KUVATERNER
MiYOSEN
KRETASE
JURA-KRETASE
TRiYAS
KRETASE
JURATRiYAS
00 5 km
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
dönemde meydana gelmiş kısa
uzunluklara sahip ölü faylardır. Fay
olarak ileri sürülen bu fayların
uzunlukları 500 m ile birkaç km
arasında değişmektedir. Bu faylar aktif
faylar olarak varsayılsa bile,
uzunlukları dikkate alındığında yüzey
kırığı oluşturabilecek deprem üretme
olasılıkları söz konusu değildir.
Deprem üretseler bile, yüzey
faylanması oluşturamayacaklar, yüzey
faylanması oluşturamadıkları için de,
yer-değiştirmeler meydana
getiremeyeceklerdir. Faylanma söz
konusu olmadığı için, hiç bir yapının
yıkılmasına neden olalamyacaklardır.
Bu nedenle fay olarak ileri sürülen sel
yatakları boyunca tampon bölgeler
oluşturulmaya gerek yoktur.
ÖRNEK 4: BURDUR (MERKEZ)
Burdur Kent Merkezi: ‚Burdur kent
merkezinin yerleşim amaçlı jeolojik-
jeoteknik etüt raporu‛nda, kent
merkezinde 1.0-1.5 metrelik düşey
atımlara sahip fay izi boyunca tampon
bölge oluşturulmamıştır. Bu izler 1914
ve 1971 depremleri ile ilgilidir.
Şekil 15’de görüldüğü üzere, Burdur
gölü ve çevresinde, Burdur havzasını
doğu ve batıdan sınırlayan KD-GB
gidişli faylar, Burdur fayı olarak
adlandırılmıştır (Şaroğlu vd. 1987).
Burdur Fayı üç ana fay segmentinden
oluşmaktadır. İlk segment, Burdur’un
doğusunda uzanmaktadır ve 17 km
uzunluktadır. Bu fayın 7 km
uzunluktaki kuzey bölümü K60D;
Burdur doğusunda uzanan 5 km'lik
bölümü K40D ve güneydeki 5 km'lik
bölümü ise K75D doğrultuludur. Fayın
doğu bloğu batısına göre yukarıda
bulunmaktadır. Fay, Pliyosen yaşlı
birimler ile Kuvaterner yaşlı birikinti
yelpazelerini ayırmaktadır. İkincisi,
Burdur Gölü güneyinde, Hacılar köyü
doğusunda, yaklaşık 12 km uzunlukta
ve K40D doğrultulu faydır. Fay,
Pliyosen yaşlı birimleri kesmektedir
(Şaroğlu vd. 1987). Üçüncü fay ise,
Burdur gölü GB'sında yaklaşık 15 km
uzunlukta ve K17D gidişlidir. Fay,
Pliyosen yaşlı birimler ile Jura yaşlı
birimleri ayırır (Şaroğlu vd. 1987).
Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm
Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007
Ramazan DEMİRTAŞ
Şekil 15. 1914 ve 1971 deprem kırıkları ve 1971 depreminin eş-şiddet haritası.
Şekil 14. Burdur kent merkezinde, 1914 ve 1971 depremlerinin Burdur fayı boyunca neden olduğu
yüzey kırıkları, düşey atımlar ve sıvılaşmalar.
Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm
Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007
Ramazan DEMİRTAŞ
3 Ekim 1914 tarihinde merkezi Burdur
Gölü’nde Ms=7.0 büyüklüğünde yıkıcı
bir deprem meydana gelmiştir.
Depremde 4000 den fazla kişi
ölmüştür. Depremden hemen sonra
yangın olmuş ve oldukça büyük
hasarlara neden olmuştur. Duvar,
Yasıköy, İlyas, Kılınç, Gönen ve
Barla arasında uzanan 90 km
uzunlukta ve 30 km genişlikte olan
KD'ya uzanan alan içerisinde 17.000 ev
tamamen yıkılmıştır. Burdur'da evlerin
%90’ı tarihi abidelerin çoğu ve 22m
yükseklikteki saat kulesi hasar
görmüştür. Keçiborlu'da evlerin %82'si
hasar görmüştür. Isparta’da evlerin
%55'i Büyük cami ve diğer kamu
binaları çökmüştür. Depremdeki hasar
60 km yarıçap içerisinde kalan Eğridir,
Dinar ve diğer köylere kadar
uzanmıştır. Dinar - Eğridir kesiminde
tren yolunda , Denizli , Bolvadin ve
Antalya'ya kadar çok sayıda köyde
hasar gözlenmiştir.
Bu depremde Burdur gölünün
güneydoğu kıyısının 23 kmlik bir
bölümü çökmüştür. Bu olay kıyının
bu kesimi boyunca normal karakterde
bir yüzey faylanmasının geliştiğine
işaret eder. Yüzey kırığının
doğrultusunun K 45 D olup KB taraf
yani göl tarafı 150 cm kadar aşağıya
kaymıştır. 1914 depreminde 40 km
uzunluğunda bir yüzey faylanması
meydana gelmiştir (Pınar ve Lahn
1953).
12 Mayıs 1971 tarihinde Burdur’da
Ms=6.2 büyüklüğünde hasar yapıcı bir
deprem olmuştur. Ana şok Burdur
gölünün güney kıyısında Kışla, Yarışlı
ve Buğdüz arasında yer alan çok
sayıda köyü harabe haline getirmiştşr.
Hasar, özellikle Burdur’un güney
batısındaki vadide yoğunlaşmış olup,
Çendik batısında göl kıyısına paralel
olarak uzanan 1 km uzunlukta yüzey
kırığı meydana gelmiştir. Kırık
Kuvaterner ile Neojen yaşlı Çökellerin
dokanağı boyunca gelişmiştir. Kırığın
doğrultusu K 50 D olup, kuzey batı
blok, yani göl tarafı 30 cm kadar
aşağıya kaymıştır. 1914 deprem kırığı
ile uyumlu olarak, KD ve GB ‘da daha
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
kısa uzunlukta kırıklar gelişmiştir. Bu
kırıkların GB ucunda Yarköy ve
Hacılar arsında, deprem nehir
çökellerinde yaygın olarak sıvılaşmaya
neden olmuş ve büyük çamur
volkanları gelişmiştir. Gölün KB
kıyısında her hangi bir zemin
deformasyonu gelişmemiştir. Deprem
sırasında ve sonrasında kıyı çökmesi
veya su seviyesinde anormal
değişmeler gözlenilmemiştir. Deprem,
Kavacık ve Hacılar köyü güneyinde
kaya düşmelerine neden olmuştur. Bu
kaya düşmeleri, sonraki artçı
depremler tarafından meydana
getirilmiştir. Bu artçı depremlerden
bazıları oldukça hasar yapıcı rol
oynamıştır. 8 Mart 1971 ‘de Tefenni
civarında küçük bir öncü şok meydana
gelmiştir.
Yukarıda ayrıntılı olarak verilen
Burdur Fayı yaklaşık 44 km uzunlukta
olan ve 5 km’lik bölümü kent
merkezinden geçen deprem üreten diri
fay sınıfına girmektedir. Nitekim
Burdur fayı 1914 yılında M7.0
büyüklüğünde yıkıcı bir deprem
üretmiş ve tamamı kırılmıştır. Bu
deprem kent merkezinde yüzey
faylanmaları ve oldukça geniş alanda
sıvılaşmalara neden olmuştur. Yüzey
faylanması boyunca bir yapıyı yıkacak
büyüklükte 1.0-1.5 metrelik düşey
atımlar oluşturmuştur. Tüm bu
kriterler bu fay boyunca tampon bölge
oluşturulmasını gerektirmektedir.
ÖRNEK 5: GÖCEK (FETHİYE)
‚Göcek (Fethiye, Muğla) yerleşim
alanının jeolojik-jeoteknik etüt
raporunda‛, Jura yaşlı kireçtaşları ile
Kretase yaşlı ofiyolitik kayaçlar
arasında dokanak oluşturulan 6 km
uzunluktaki Göcek Fayı boyunca 50
şer metrelik tampon bölge
oluşturulmuştur.
Göcek Fayı uzunlukları 500 m ile 3 km
arasında değişen 11 ayrı fay
parçasından oluşan yaklaşık 6 km
uzunlukta bir faydır. D-B ve KB-GD
(K75D 87 GD, K60B 50 GB, K85 B 85
GB) gidişli Göcek fayı eğim atımlı
normal bir faydır. Fay, doğuda Jura
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
yaşlı kireçtaşları ile Eosen yaşlı flişler;
batıda Jura yaşlı kireçtaşları ile Kretase
yaşlı ofiyolitik kayaçların dokanakları
boyunca uzanmaktadır. Bir başka
deyişle, fay Jura yaşlı kireçtaşları ile
Kretase yaşlı ofiyolitik kayaçlar ile
Eosen yaşlı flişleri yan yana
getirmektedir. Fay, Camiyanı
Mahallesi ile Dereboğazı Mahallesi
arasında Jura yaşlı kireçtaşları ile
Kuvaterner yaşlı alüviyal birimlerin
dokanağı boyunca uzanmaktadır.
Ancak fay Kuvaterner yaşlı birimleri
denetlememekte, sadece Jura yaşlı
kireçtaşları ile Kuvaterner yaşlı
alüvyonal birimler arasında doğal bir
sınır oluşturmaktadır. Kuvaterner yaşlı
birimleri kesmesine ilişkin herhangi bir
iz bulunmamaktadır.
Şekil 16. Göcek ve çevresinin jeoloji haritası.
Göcek Fayı’nın diri fay olduğuna işaret
eden herhangi morfolojik belirti
bulunmamaktadır. Bir başka deyişle
Morfolojik açıdan fay boyunca
herhangi bir fay dikliği, kolüviyal
kama, dere ötelenmesi, fay bankı, fay
düzlüğü, fay basamağı vb. diri faya
işaret eden her hangi bir belirti
İskeleMah.
IlıcaMah.
KörpınarMah.
MuslukMah.
Camiyan•Mah.
DereboğazıMah.
Çakala•an T.
Yüksekcik T.
Sarıkaya
Sandallı T.
Bozören Mvk.
YenipınarMah.
Tülü T.
GÖCEK
Kızlanbelen T.
BelenpınarMah.
Asmaca T.
Kepez T.
Karaoğuz T.
JuraKireçtaşları
KretaseOfiyolitik kayaçlar
EosenFliş
KuvaternerAlüviyon
KuvaternerPlaj çökelleri
KuvaternerAlüvyal yelpaze çökelleri
Ölçek: 1 / 25.000
AK DENİZ
T2
T3
T1
T1, T2, T3 Hendek Yerleri
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
sunmamaktadır. Yapılan jeolojik,
morfolojik ve paleosismolojik
çalışmalar Göcek Fayı’nın diri fay
olmadığını, eski bir fay olduğunu
göstermektedir. Göcek Fayı,
neotektonik dönem öncesi gelişmiş
olup, Göcek Koyu’nun açılımı
sırasında gelişmiş paleotektonik
döneme ait eski fay karakteri
taşımaktadır.
Şekil 17. Körpınar Mahallesi yakınından uzanan Göcek Fayı’na ait fay aynası ve fay çiziklerinden
göünümler.
Aletsel ve son birkaç bin – birkaç on
bin yıllık dönemde, Göcek Fayı
üzerinde meydana gelmiş bir deprem
izine rastlanılmamıştır. Bir başka
deyişle Göcek Fayı boyunca herhangi
bir yüzey faylanması oluşturmuş bir
deprem meydana gelmemiştir. Öte
yandan Göcek Fayı boyunca aletsel
dönem ve öncesi herhangi bir deprem
izi gözlenmemiştir. Öte yandan
Fethiye’nin 20 km uzağından geçen
KD-GB doğrultulu çok daha uzun fay
üzerinde olan 4 Nisan 1957 Fethiye
depreminde Göcek fayı boyunca
herhangi bir yüzey faylanması
oluşturmamıştır.
Kuvaterner yaşlı birimler içerisinde
açılan hendeklere ait duvarlarda
gözlenen tabakalarda gerek aletsel
dönemde, gerekse son birkaç bin-
birkaç on bin yıllık dönem içerisinde
eski depremlere işaret eden herhangi
bir faylanma, kıvrımlanma, tiltlenme,
sıvılaşma benzeri herhangi bir
deformasyona rastlanılmamıştır.
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
Hendek duvarlarında yer alan
Kuvaterner yaşlı tabakalar yatay
konumlu olup herhangi bir kesintiye
uğramamaktadır. Bu sonuçlar, Göcek
Fayı’nın son birkaç bin-birkaç on bin
yıllık dönem içerisinde herhangi bir
deprem üretmemiş olup, gelecekte de
deprem üretmeyecektir.
Yukarıda söz edilen jeolojik,
jeomorfolojik ve paleosismolojik
veriler ve bulgular, Göcek Fayı
boyunca tampon bölge
oluşturulmasına gerek duyulmadığını
göstermektedir. Bir başka deyişle
Göcek Fayı, paleotektonik döneme ait
eski bir fay olması nedeniyle tampon
bölge oluşturma kriterlerini
sağlamamaktadır.
ÖRNEK 6: FETHİYE
‚Muğla ili, Fethiye İlçesi 4 bin
hektarlık alanın imar planına
revizyonu ve ilave imar planına esas
jeolojik-jeoteknik etüt çalışması
raporunda, Boncuklu Fayı’nın kuzey
ve güneyinde 20 şer metre olmak üzere
toplam 40 metrelik x 7 kilometrelik
alan, aktif ve muhtemel faydan?
dolayı, yerleşime uygunluk açısından
detaylı olarak değerlendirilmesi
gereken alan olarak değerlendirilmiş
ve ekli 1/1000 ve 1/5000 ölçekli
yerleşime uygunluk paftalarında AJE
simgesi ile gösterilmiştir.
Boncuklu Fayı Fethiye Körfezi’ni
doğudan sınırlamaktadır. Boncuklu
Fayı DB 85 K ile K40-50D 85-90 KB
gidişlere sahiptir. Bu hat boyunca
K10D 85 GB yönelimli antitetik faylar
ölçülmüştür. Fayın KKB bloğu, GGD
bloğunu göre aşağıya düşmüştür.
Boncuklu Fayı boyunca, tepelik
alanları oluşturan Triyas-Jura yaşlı
kireçtaşlarında eski fay düzlemleri
belirgin olarak gözlenmektedir. Fayın
toplam uzunluğu 7 km civarında olup,
batıda Fethiye limanının hemen 1.5 km
batısından başlamakta ve doğuda
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
Topçular Mahallesi’nin doğusuna
kadar uzanmaktadır. Boncuklu Fayı 4
ayrı fay parçasından oluşmaktadır.
Birinci parça 1.5 km uzunluğunda
olup, Fethiye Limanı batısı ile Fethiye
Limanı arasında uzanmaktadır. İkinci
parça 2.5 km civarında olup, Fethiye
Limanı ile Asar Tepe arasında
uzanmaktadır. Üçüncü parça 3 km
civarında olup, Asar Tepe ile Topçular
Mahallesi arasında uzanmaktadır. Bu
çalışma kapsamı dışında olan
dördüncü parça 1.5 km civarında olup,
Topçular Mahallesi ile Toptaş Dere
arasında uzanmaktadır.
Şekil 18. Boncuklu Fayı ve civarının jeoloji haritası ve hendek yerlerini gösteren basitleştirilmiş morfotektonik
harita.
Fay, Marmaris Peridotitleri ve Triyas-Jura
yaşlı Kayaköy formasyonu ile Kuvaterner
yaşlı birimler arasında uzanmaktadır. Fay,
Kuvaterner yaşlı birimleri
denetlememekte, sadece Marmaris
Peridotitleri ve Triyas-Jura yaşlı birimler
ile Kuvaterner yaşlı birimler arasında doğal
bir sınır oluşturmaktadır. Kuvaterner yaşlı
Günlükba••
Ocakl•
TrKp
Qal
Qp
Q1ay
Qay
Trb
Mn
JK
Qym
Kmo
Boncuklu Fayı
+
_
FETHİYE LİMANI
FETHİYE CeyziibahçeTa•yaka D•. Hıdırlık Mah.
Topçular Mah.
Ahıt Mah.
Dravla Mah.DalamancıkMvk.
DeliktaşTaş kayası
Tarihi mezarlar
Kızilinler
Asar T.Tepesidelik
Gök ky.
Gemile
T1 T2 T3
T4
T5
T6T7
T1 Hendek yerleri
Boncuklu Fayı
+-
Ölçek : 1 / 25.000
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
birimleri kesmesine ilişkin herhangi bir iz
bulunmamaktadır.
Boncuklu Fayı’nın diri fay olduğuna
işaret eden herhangi bir jeolojik ya da
morfolojik belirti bulunmamaktadır.
Fay boyunca dağlık alanlardan Körfeze
doğru boşalan kuru ve sulu dereler ile
sırtlarda herhangi bir kesilme
gözlenmemektedir. Morfolojik açıdan
fay boyunca herhangi bir fay dikliği,
kolüviyal kama, dere ötelenmesi, fay
bankı, fay düzlüğü, fay basamağı vb.
diri faya işaret eden harhangi bir belirti
sunmamaktadır. Boncuklu Fayı,
Marmaris Peridotitleri ve Triyas-Jura
yaşlı Kayaköy Formasyonu ile
Kuvaterner yaşlı birimler arasında
doğal bir sınır oluşturmaktadır. Yani
fay Kuvaterner yaşlı birimleri
kesmemekte ve denetlememktedir.
Yapılan jeolojik, morfolojik ve
paleosismolojik çalışmalar Boncuklu
Fayı’nın diri fay olmadığını, ölü bir fay
olduğunu göstermektedir. Boncuklu
Fayı, neotektonik dönem öncesi
gelişmiş olup, Fethiye Körfezinin
açılımı sırasında gelişmiş
paleotektonik döneme ait eski fay
karakteri taşımaktadır.
Fethiye Körfezi’ni doğudan, D-B
yönünde sınırlayan geçen Boncuklu
fayının diri fay olup olmadığını tespit
etmek, AJE olarak gösterilen toplam 7
km uzunluğundaki Boncuklu Fayı
boyunca, 1957 depremi ve eski
depremler sonucu çökmeye bağlı
olarak genç çökellerde herhangi bir
deformasyonun gelişip gelişmedeğini
saptamak, eski depremlere ait çökme
izlerinin olup olmadığını tespit etmek
ve tampon bölge kriterlerini sağlayıp
sağlamadığını saptamak amacıyla, fay
boyunca yedi (7) adet araştırma
hendeği açılmıştır.
Açılan hendek duvarlarında ise, en üst
kesimde 100-150 cm kalınlıkta dolgu
malzemesi, hemen altında ortalama 50
cm güncel toprak seviyesi, hemen
altında durgun su ortamına işaret eden
mavi renkli bataklık kili, yelpaze
çakılları ve yelpaze çakılları ile yanal
ve düşey yönde geçiş gösteren yamaç
molozları bulunmaktadır. Kuvaterner
yaşlı birimler içerisinde açılan
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
hendeklere ait duvarlarda gözlenen
tabakalarda, gerek 1957 depremi,
gerekse 1957 öncesi depremlere işaret
eden herhangi bir faylanma,
kıvrımlanma, tiltlenme, sıvılaşma
benzeri herhangi bir deformasyona
rastlanılmamıştır. Hendek
duvarlarında yer alan Kuvaterner yaşlı
tabakalar yatay konumlu olup
herhangi bir kesintiye
uğramamaktadır. Bu sonuçlar,
Boncuklu Fayı’nın son birkaç bin-
birkaç bin yıllık dönem içerisinde
herhangi bir deprem üretmemiş olup,
gelecekte de deprem üretmeyecektir.
Jeolojik, morfolojik, sismolojik ve
paleosismolojik bulgular, Boncuklu
fayının diri fay ya da deprem üreten
diri fay olmadığını ve bu nedenle
Boncuklu Fayı boyunca tampon bölge
oluşturulmasına gerek olmadığını
göstermektedir.
ÖRNEK 7: GÖLYAKA (DÜZCE)
17 Ağustos 1999 İzmit Körfezi
depreminde birkaç cmlik atımlar
gelişmiş olan Gölyaka fayı, tampon
bölge oluşturma kriterlerini
sağlamadığı için, Gölyaka fayı
boyunca tampon bölge
oluşturulmamıştır.
Kuzey Anadolu Fayı’nın ana hattı
Gerede’yi izleyerek Bolu’nun 5 km
güneyinden geçer ve Abant Gölü’nün
KB’sından devam eder. Abant
Gölü’nden sonra fay, Mudurnu
Vadisi’ni izleyerek Akyazı ve
Sapanca’dan geçer. Ana hat Almacık
Bloğu’nu güneyden sınırlar. Bolu
kuzey batısında, ana faya paralel
ikincil bir kol, Elmalık Fayı boyunca
Asarderesi vadisini izleyerek Kaynaşlı
içerisinden geçer. Fay, daha sonra
Düzce güneyinden geçerek Efteni
Gölü’nü güneyden sınırlar. Fay, Efteni
Gölü güney batısında Aksu vadisini
izleyerek Akyazı yakın kuzeyinden
geçerek, ana fay hattına bağlanır. Bu
kol Almacık Bloğu’nu kuzeyden
sınırlar. 17 Ağustos 1999 deprem
kırığının doğu ucu ve 12 Kasım
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
deprem kırığı bu ikinci kol üzerinde gelişmiştir.
Şekil 10. Gölyaka-Efteni Gölü civarında gelişmiş 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 deprem kırıkları (Barka
ve diğ. 2000).
Şekil 13. Gölyaka fayının Melen Çayı ile Üçköprü
köyü arasında gelişmiş yüzey kırıklardan
görünümler. Faylanma nedeniyle hiç bir ev
yıkılmamıştır.
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
17 Ağustos 1999 depremi batıda,
Çınarcık ile doğuda, Gölyaka arasında,
toplam 130-140 km uzunlukta yüzey
faylanması meydana getirmiştir. 17
Ağustos 1999 depremi, Hersek, İzmit-
Sapanca Gölü, Sapanca-Akyazı,
Karadere ve Gölyaka olmak üzere 6
ayrı segmentte yüzey faylanmasına
neden olmuştur. Karadere segmenti
Akyazı’nın 6 km doğusundan başlar
ve Gölyaka’nın 5 km güney
doğusunda, Efteni Gölü’nün
güneyinde sona erer. 17 Ağustos 1999
depremi Gölyaka’nın batısına kadar
yüzey kırığı meydana getirmiş ve
Gölyaka’nın kuzey doğusunda
kaybolmuştur. Deprem, Karadere
segmentinde 1.2 metrelik yanal atımlar
oluşturmuştur. Gölyaka segmenti,
Karadere segmenti’nin doğu ucunda,
Hacısüleymanbey köyü yakınında sola
sıçarama yapar ve KB yönünde
Yazılık, Yazıpınar, Tepecik Hataköy,
Üçköprü köylerinden geçer. Gölyaka
segmenti Efteni Gölü’nü batıdan
sınırlar. 17 Ağustos 1999 depremi,
Gölyaka fayının en kuzeydoğu
ucunda, Melen Çayı ile Üçköprü köyü
arasında uzunlukları 500 m ile 1000 m
arasında değişen üç ayrı alt parça
üzerinde yüzey kırığı meydana
getirmiştir. Kırık boyunca birkaç
cm’lik yanal atımlar ile birkaç cm ile 25
cm arasında değişen düşey atımlar
meydana gelmiştir.
Şekil 12. Gölyaka-Efteni Gölü civarında
işleyen genişlemeli fay kamasının
şematik ve blok diyagram olarak
gösterimi
Gölyaka fayı üzerinde gerçekleştirilen
arazi ve hendek çalışmalarına bağlı
olarak, Gölyaka fayı boyunca tampon
EfteniGölü
EfteniGölü
EfteniGölü
EfteniGölü
1
2
3
4
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
bölge oluşturulup oluşturulmayacağı
konusunu irdeleyelim.
17 Ağustos 1999 depremi, Gölyaka
fayının Melen Çayı ile Üçköprü köyü
arasında kalan kesiminde, uzunlukları
250 m ile 750 m arasında değişen
süreksiz kırıklar meydana getirmiştir.
Buna karşın Gölyaka fayının KAF’a
yakın GB ucunda herhangi bir yüzey
kırığı meydana getirmemiştir. 17
Ağustos 1999 depreminin Gölyaka
fayının hemen güneybatı bölümünde
kırık oluşturmaması, buna karşın
birleşim noktasının 10 km KD’sunda,
Gölyaka fayının en kuzeydoğu ucunda
kırık oluşturması, Gölyaka fayı
boyunca tampon bölge oluşturup
oluşturulmaması açısından büyük
önem taşımaktadır. Bu durum,
doğrudan fay geometrisi ile ilişkilidir.
Geometrik olarak Gölyaka fayının GB-
KD gidişli olması, hareketin ana fay
hattı boyunca gerçekleşmesi, üç fayın
oluşturduğu kamanın önündeki alanın
göreceli olarak çökmesine neden
olmaktadır. Bu çökme Gölyaka fayının
ilk oluşumundan günümüze kadar
devam eden bir süreç içerisinde
gelişmiştir. Bir başka deyişle çökme
alanı fayın oluşumundan bu yana
göreceli olarak genişleyerek Gölyaka
havzasının açılmasına neden olmuştur.
Oluşumunun ilk evrelerinde, Gölyaka
fayının sadece güney batı bölümü
meydana gelmiş, ilerleyen evrelerde,
fay güney batıdan kuzey doğuya
doğru ilerleyerek bugünkü konumunu
kazanmıştır. Bu tür kırık ilerlemesine
bağlı olarak, 17 Ağustos 1999
depreminde kırık Gölyaka fayının
kuzeydoğu ucunda gelişmiştir. Bu tür
mekanizmaya bağlı olarak, gelecekte
olabilecek 17 Ağustos 1999 depremi
benzeri depremler de, Gölyaka fayının
kuzeydoğu ucunda kırıklar meydana
getirecektir. Özetle Efteni gölü,
genişlemeli fay kamasına bağlı olarak
gelişmiş olup, gelişmekte olan Gölyaka
fayı bu kamanın batı sınırını
oluşturmaktadır.
Gölyaka fayının Üçköprü köyü
civarında, 17 Ağustos 1999 deprem
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
kırığı üzerinde açılmış hendek
duvarlarında 17 Ağustos 1999 depremi
öncesi olmuş eski deprem izlerine
rastlanılamaması, yukarıda sözedilen
genişlemeli fay geometrisi ile
açıklanabilir. Bir başka anlatımla
Gölyaka fayı, ilk oluşumundan
günümüze GB’dan KD’ya doğru
ilerleyerek gelişmiştir. Yani kırık
ilerlemesi, Gölyaka fayının KD’suna
doğru olmaya devam edecek ve Efteni
havzası açılmasını sürdürecektir.
Gölyaka Fayı’nda kırık ilerlemesi,
KAF’ın ana hattı üzerindeki harekete
bağlı olarak gelişmektedir. Bir başka
anlatımla Gölyaka fayı ana fay hattına
bağlı olarak çalışmakta olup, bağımsız
kendi başına bir deprem
üretememektedir. Nitekim genişlemeli
kamanın iki parçasını oluşturan
KAF’ın Karadere ve Düzce fay
segmenti üzerinde 17 Ağustos ve 12
Kasım 1999 depremleri meydana
gelirken, genişlemeli kamanın üçüncü
parçasını oluşturan Gölyaka Fayı
üzerinde herhangi bir deprem
meydana gelmemiştir.
17 Ağustos 1999 depreminde, Gölyaka
fayı üzerinde meydana gelen yüzey
kırıkları boyunca birkaç cm sağ yönlü
yatay atım ve birkaç cm ile maksimum
25 cm arasında değişen düşey atımlar
gelişmiştir. 17 Ağustos 1999
depreminde Gölyaka fayının Melen
çayı ile Üçköprü köyü arasında kalan
kesiminde gelişen yüzey kırığı, çok
sayıda evin altında geçmesine rağmen,
yüzey faylanması nedeniyle herhangi
bir ev yıkılmamıştır. Yani ortalama 10
cm’lik düşey ve birkaç cm’lik yatay
yer-değiştirmeler, bir yapının
yıkılmasına yetmemiştir. Bir yapının
yıkılması için, o yapının temelinde en
az 75 cm’den daha büyük bir
yerdeğiştirme yapılması
gerekmektedir. Öte yandan fayı enine
geçen bahçe çitlerinde herhangi bir
yıkılma olmamıştır.
Üçköprü hendek duvarlarında
gözlenen taşkın ovası ve gölsel
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
bataklık çökellerinde, sadece 17
Ağustos 1999 depremine ait izler tespit
edilmiştir. Hendek duvarlarında 17
Ağustos 1999 depremi dışında,
herhangi bir eski deprem izlerine
rastlanılmamıştır. Hendek
duvarlarında yer alan taşkın ovası ve
gölsel bataklık çökellerine ait
tabakalarda 10-25 cm arasında değişen
düşey atımlar gözlenmiştir. Bu atımlar
17 Ağustos 1999 depremi sonucu
oluşmuştur.
Yarma tipi Tepecik hendeğinde
doğrultuları, 17 Ağustos 1999 deprem
kırığının doğrultusu ile uyumlu eski
fay izleri tespit edilmiştir. Bu hendek,
Gölyaka fayının morfolojik olarak
belirgin izleri üzerinde açılacak
hendeklerde, deprem periyodu
açısından hiç bir anlam ifade etmeyen
eski fay izlerine örnek olsun diye
açılmıştır. Bir başka anlatımla,
1/100.000 ya da 1/25.000 ölçekli
haritalarda işaretlenen fay izi, jeolojik
anlamda diri fay olarak
tanımlanabilmesine karşın, deprem
üreten diri fay tanımına
uymamaktadır. Yani Gölyaka fayının
morfolojik olarak belirgin izleri
boyunca Eosen yaşlı Çaycuma
formasyonu ile Kuvaterner yaşlı
birimler yan yana gelmektedir. Diğer
taraftan Holosen yaşlı çökelleri kesen
izi ise, 1/100.000 ya da 1/25.000 ölçekli
haritalarda gösterilen izden daha
uzakta havza içlerinde yer almaktadır.
Bu açıdan Gölyaka fayının morfolojik
olarak belirgin izleri boyunca tampon
bölge oluşturmak doğru olmayacaktır.
Çünkü bu izler, Tepecik hendeğinde
gözlendiği gibi, Gölyaka fayının ilk
oluşumundan Holosen’e kadar olan bir
zamanda meydana gelmiş eski izlerini
oluşturmaktadır.
Genişlemeli fay kaması
mekanizmasına bağlı olarak bir
depremde kulanılan iz, diğer
depremde kullanılmamaktadır. Bir
sonraki deprem izleri, bir önceki izlere
paralel-yarı paralel olarak havza içi
tarafında gelişmektedir. Bu nedenle
Üçköprü hendek duvarlarında sadece
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
17 Ağustos 1999 deprem izi dışında hiç
bir eski deprem izine
rastlanılmamıştır.
Hendek duvarlarında 17 Ağustos 1999
depremi dışında herhangi bir deprem
izi gözlenmediği için, Gölyaka Fayı
üzerinde olmuş en son deprem tarihi
ve deprem tekrarlanma aralıkları
konusunda bulgu elde edinememiştir.
Ancak yukarıda açıklandığı gibi,
genişlemeli fay kaması mekanizmasına
bağlı olarak, Gölyaka fayı bağımsız
olarak bir deprem üretmemektedir.
Sadece kamayı oluşturan KAF’ın ana
hattı üzerinde meydana gelen
depremler sonucu hareket etmektedir.
Yani bu mekanizma ana fay hattındaki
harekete bağlı olarak çalışmaktadır. Bu
açıdan 17 Ağustos 1999 benzeri
depremlerin 280-300 yıl aralıklarla
tekrarlandığı düşünüldüğünde,
Gölyaka Fayındaki hareket, 17 Ağustos
1999 depremindekine benzer şekilde
280-300 yıl aralıklarla olacaktır. Bu
hareket sonucu da, Gölyaka fayının
sadece KD ucunda birkaç cm’lik
atımlar şeklinde kısa ve süreksiz
kırıklar gelişecektir.
Özetle (1) Efteni Gölü civarında
genişlemeli fay kaması
mekanizmasının çalışması, (2) Gölyaka
fayındaki hareketinin KAF’ın ana hattı
üzerindeki harekete bağlı olması, (3)
ana fay hattında olan 17 Ağustos 1999
depremine benzer büyüklükteki
depremlerde, Gölyaka Fayının ana
hattına yakın olan kesiminde kırık
oluşturmaması, buna karşılık 10 km
uzaklıkta, KD ucunda kırık
oluşturması, (4) Gölyaka fayı üzerinde
gelişmiş yüzey kırıkları üzerinde bir
yapıyı yıkamayacak kadar küçük
yerdeğiştirmelerin olması, (5) 17
Ağustos 1999 depreminde Gölyaka
fayının Melen Çayı ile Üçköprü köyü
arasında gelişen kırıklar, çok sayıda
evin altından geçmesine rağmen,
faylanma nedeniyle hiç bir ev-binanın
yıkılmaması, (6) Açılan hendeklerde
(Üçköprü hendeği) 17 Ağustos 1999
deprem izi dışında hiç bir eski ize
rastlanılmaması, (7) Gölyaka fayındaki
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
hareketin ya da kırılmaların
genişlemeli fay kamasına bağlı olarak
gelişmesi ve 17 Ağustos 1999 benzeri
depremlerin 280-300 yıl aralıklarla
tekrarlanmasına bağlı olarak, Gölyaka
Fayı boyunca tampon bölge oluşturma
kriterleri sağlanamamıştır. Bu açıdan
Gölyaka Fayı boyunca TAMPON BÖLGE
oluşturulmasına gerek duyulmamıştır.
ÖRNEK 8: KAVAKLI FAYI (İZMİT)
Ağustos-2000 tarihli raporda, Ford
Otosan Hurdalık binasının bulunduğu
1 nolu ada 1 nolu parselin 108 metre
karelik bölümü, faylanma nedeniyle
oluşturulan tampon bölge içerisinde
kaldığı için Uygun Olmayan Alan
(UOA) olarak değerlendirilmiştir.
Kavaklı fayında oluşan çökme hattının
sadece güney tarafına (yükselen blok)
60 m tampon bölge oluşturmuştur.
Genel Müdürlük uzmanları tarafından
tampon bölge oluşturulurken, 1999
depreminde meydana gelen çökme
hattı dikkate alınmış ve çökme hattının
sadece güney tarafında 10 metrelik
tampon bırakılmıştır.
Halbuki 1972 Kaliforniya fay yasasına
göre, fayın her iki tarafında da tampon
bölge oluşturulması gerekmektedir.
Yine 1972 Kaliforniya fay yasasına
göre, düşey faylar ya da eğim atımlı
normal faylarda, sarplığın üst ve alt
tarafından itibaren 50 feet (10-15
metre) uzaklık tampon bölge olarak
bırakılmaktadır. Bir başka anlatımla,
çökme hattının kuzey tarafında da yani
Ford Otosan arazisi içerisinde de 60 m
olmak üzere toplam 120 m bırakılması
gerekmektedir.
Gerçekte fay izi ya da çökme hattı, 1
nolu ada 2 nolu parselin 10 m
kuzeyinden itibaren sulu dereye kadar
olan kesimde 10 metre hatayla imar
planı haritasına işaretlenmiştir. Bir
başka anlatımla, 1999 depremine ait bu
kesimde yer alan sarplık, imar
planında işaretlenen izin 10 m daha
kuzeyinden geçmektedir. Bu iz, Ford
Otosan’ın arazisi içerisinde
kalmaktadır. Nitekim 1999 depremine
ait fay sarplığı, inceleme alanının KD
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
köşesinden itibaren 20-25 m kuzeyde
yer almaktadır.
Şekil 5. Sapanca ve Gölcük segmentleri arasında sola sıçrama sonucu gelişmiş Gölcük çek-ayır
havzası ve Kavaklı fayı ile 1999 depreminde Kavaklı fayı boyunca olan yatay ve düşey atım
miktarları. Hurdalık binasının Kavaklı fayına göre olan konumu (Barka ve diğ. 2001 ‘den
değiştirilmiş)
İmar planı haritasında gösterilen ya da
işaretlenen iz boyunca, 1999
depreminde 20 cm ile 120 cm arasında
değişen düşey atımlar gelişmesine
karşın, açılan hendek-I duvarlarında
bu atımları gösteren herhangi bir
Gölcük Segmenti
Ford Otosan
V=1.48m
V=1.8m H=0.8m
V=1.55m H=0.50m
V=1.58m
V=2.35mMaksimum düşey atım
V=1.38m
V=1.08m H=0.70m
V=1.19m H=0.71mV=1.18mV=0.55m V=0.18m
V=0.75m
V=1.65m
V=1.71mH=1.20m
V=2.22mV=2.0m
V=1.2mH=0.m
V=0.4m
V=0.4m
Yanal yayılmaKırıkları
Yanal yayılma sınırı
Hava fotoğraflarına göremuhtemel fay ya da çökme izi
Su altında kalmış binalarve sokaklar
Deprem kırığı
Yanal yayılma &başlangıç kırıkları
Deprem kırığı
AÇIKLAMALAR
Deniz ÜssüH=4.5-5.5m
Değirmendere
V=1.8m H=0.8mV= Düşey atım miktarıH= Yatay atım miktarı
Kıyıda gelişmiş yanalyayılmalar - çökmeler
Kıyıdan uzakta geliimişyanal yayılmalar
çökmeler
29.5229.5129.5029.4929.4829.47
İNCELEME ALANI
Sapanca
Segmenti
0 5
km
2 km1 km
7.5 km
Gölcük
Gölcük Segmenti
İzmit Körfezi
Kavaklı Fayı FORD
OTOSAN
HurdalıkBinası
SuluDere
KAVAKLIFAYI
(17 Agustos1999 kırığı)
0 1000 m
HENDEK - I
HENDEK - II
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
faylanma gözlenmedi. Tabakalarda
faylanma dışında yatay harekete bağlı
olarak sadece kıvrımlanma-tiltlenme
şeklinde tiltlenme gelişmiştir. 8 metre
uzunlukta açılan hendek duvarlarında
yer alan tabakalarda bu tür
kıvrımlanma şeklinde gelişen
deformasyonlar, fay izi ya da çökme
hattının biraz daha kuzeyden geçtiğini
göstermektedir.
Şekil 4. Belirti firmasınca Ağustos 2000 tarihli raporda, Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nce düzenlenen
16.4.2001 tarihli raporda ve bu çalışma kapsamında gerçekleştirilen fay izi ve tampon
bölgelerin karşılaştırılması
Hurdalık binası ile Ford Otosan arazisi
arasından geçtiği düşünülen çökme
hattının ya da fay izinin yerini doğru
olarak tespit etmek, bu ize göre
tampon bölge sınırlarını belirlemek,
söz konusu binanın kuzeydoğu
Belirti Mühendislik tarafındanAğustos 2000 tarihli rapordabelirlenmiş tampon bö lge(Çökme hattından itibaren60 m)
Afet İş ler i Genel Müdür lüğütarafından 16.4.2001 tarihli rapordabelirlenmiş tampon bölge (Çökmehattından itibaren 10 m)
Bu çalışmada; hendek çalışmalar•nagöre belirlenmiş çökme izi vetampon bölge (Çökme hattındanitibaren 10 m)
Hendek yerleri
0 50 m
Ölçek : 1 / 1.000
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
köşesinden geçtiği belirtilen fay izinin
gerçekte o kesimden geçip geçmediğini
saptamak amacıyla 2 adet araştırma
hendeği açılmıştır. Açılan hendekler ve
Kavaklı Fayı’nın özellikle Ford
Otosan’ı güneyden sınırlayan
bölümünde Barka ve diğ. (2001)
tarafından gerçekleştirilen
paleosismolojik çalışmalar ve Tampon
bölge oluşturma esasları dikkate
alınarak, Kavaklı Fayı boyunca tampon
bölge oluşturulup oluşturulmayacağını
irdeleyelim.
Kuzey Anadolu Fayı (KAF), İzmit
Körfezi güneyini sınırlayarak batıya
doğru devam eder. İzmit Körfezi
güneyinde KAF, Sapanca Segmenti ve
Gölcük Segmenti olmak üzere iki ana
segmentten oluşur. Bu iki ana segment,
Gölcük yakınlarında 1-2 km sola
sıçrama yaparak birbirinden ayrılır. Bu
sıçramaya bağlı olarak Gölcük çek-ayır
havzası gelişmiştir (Şekil 5). Gölcük
çek-ayır havzası 1-2 km genişlikte ve 6
km uzunluktadır.
17 Ağustos 1999 İzmit depreminin dış-
merkezi, Gölcük çek-ayır havzası
yakınında yer almış ve kırık hem
doğuya, Sapanca-Akyazı’ya doğru
hem de batıya, Gölcük-Çınarcık’a
doğru olmak üzere iki yönde
yayılmıştır. 17 Ağustos 1999
depreminde Gölcük civarında 4.5 –5.5
m sağ yönlü yatay atım, Sapanca-İzmit
arasında ise 3.0 m civarında sağ yönlü
yatay atım gelişmiştir.
17 Ağustos 1999 depremi, Gölcük
Segmenti ile Sapanca Segmenti
arasında yer alan Kavaklı fayı boyunca
sağ yanal atım bileşenli normal
faylanma şeklinde yüzey kırığı
meydana getirmiştir. Kırığın KD tarafı,
GB tarafına göre maksimum 2.35 m
düşmüştür. Yani KD taraf çökmüştür.
1999 depreminde Kavaklı Fayı
boyunca 1 ile 2 m arasında değişen
normal atımlar gelişmiştir. En büyük
atım miktarı (2.35 m) Kaporta binası
yakınlarında ölçülmüştür. Ayrıca fay
boyunca 40 cm ile 140 cm arasında
değişen sağ yanal atımlar gözlenmiştir.
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
Kavaklı fayı boyunca gelişen kırık
uzunluğu yaklaşık 3-3.5 km arasında
değişmektedir. Kırık, Ford Otosan’ın
500 km KB’sından, 2 km GD’suna
kadar uzanmaktadır.
Hurdalık binası, kırığın güney doğu
ucuna yakın bir yerde yer almaktadır.
Kırık, söz konusu binanın hemen
doğusundaki dereyi de keserek yok
olmaktadır. Kırık söz konusu binanın
hemen 20-60 m kuzeyinden
geçmektedir. 1999 depreminde oluşan
kırığa ait sarplıklar hala belirgin olarak
gözlenmektedir. Sarplık (çökme hattı
ya da şev olarak gösterilen fay izi),
hurdalık binasının kuzey sınırının
doğu köşesinden itibaren 20-25 m
kuzeyde, Ford Otosan’a ait arazi
içerisinden geçmektedir. Bu kesimde
20 cm yükseklikte bir sarplık
gözlenmektedir. Kırık, hurdalık
binasının bitişiğindeki parsel’in KD
köşesini izleyerek hemen batıdaki sulu
dereyi kesmekte ve doğuya doğru
süreksiz kırıklar şeklinde devam
ederek kaybolmaktadır. Kırık, söz
konusu binanın kuzey sınırının orta
kesminin 30 m, batı köşesinin 60 m
kuzeyinden geçmektedir. 1999
depreminde, hurdalık binasının
batısından, ortasına ve doğusuna
kadar, sırasıyla 60 m, 30 ve 20 m
kuzeyinden geçen kırık boyunca 120
cm, 75 cm ve 20 cm düşey atımlar
gelişmiştir.
Söz konusu hurdalık binasının çökme
hattı üzerinde ya da tampon bölge
içerisinde yer alıp almadığını
araştırmak; çökmeye bağlı olarak
çökellerde herhangi bir
deformasyonun gelişip gelişmedeğini
saptamak, tampon bölge olarak
gösterilen kesimde eski depremlere ait
çökme izlerinin olup olmadığını tespit
etmek, çökme izinin gerçekte
gösterilen kesimden geçip geçmediğini
saptamak ve tampon bölge kriterlerini
sağlayıp sağlamadığına bağlı olarak
tampon bölge sınırlarını tam olarak
belirlemek amacıyla, söz konusu
binanın hemen bitişiğindeki parselde,
Ford Otosan girişi yakınında, Ağustos
2000 tarihli Belirti Mühendislik
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
tarafından hazırlanan rapordaki
tampon bölge içerisinde; 16.4.2001
tarihli Afet İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından hazırlanan rapordaki çökme
hattından itibaren 10 m oluşturulan
tampon bölge içerisinde 4 x 4 x 8 m
boyutlarında bir araştırma hendeği
(Hendek-I) açılmıştır. Huradalık binası
bahçesinde 3 x 4 x 8 m boyutlarında
diğer bir araştırma hendeği (Hendek-
II) açılmıştır. Hendek yeri, Belirti
Mühendislik tarafından Ağustos 2000
tarihli hazırlanan raporda tampon
bölge içerisinde; Afet İşleri Genel
Müdürlüğü tarafından hazırlanan
16.4.2001 tarihli rapora göre ise çökme
hattından itibaren 10 m oluşturulan
tampon bölge sınırından 30 m uzakta
yer almaktadır. yukarıda söz edilen
kesimde araştırma hendeği açılmıştır.
Gerek Hendek-I gerekse Hendek-II
loglarından elde edilmiş bulgular, 1999
depremi ve benzer büyüklükteki
depremlere ait yüzey
faylanmalarındaki en büyük yer-
değiştirme miktarlarının 5-15 m gibi
dar bir zon içerisinde geliştiğini
göstermektedir. Ana kesme zonu
olarak bilinen bu hat boyunca gelişen
hareket boyunca yapılarda ötelenmeler
meydana gelmekte ve yıkılmaktadır.
Buna karşın daha küçük atımların
oluştuğu ya da kıvrımlanma ve
tiltlenmelerin meydana geldiği
yamulma zonu içerisinde hiç bir yapı
ötelenmemekte ve yıkılmamaktadır.
Nitekim, 1999 depreminde meydana
gelen çökme hattının hemen
güneyinde yani taban bloğunda yer
alan hiç bir yapıda yıkılma meydana
gelmemiştir.
Gerek Hendek-I gerekse Hendek-II
duvarlarında 1999 öncesi depremlere
işaret eden herhangi bir izin
gözlenememesi, eski depremlerin 1999
depreminde meydana gelen çökme
hattı boyunca ya da hemen kuzeyinde
geliştiğini göstermektedir. Kavaklı
fayına ait sarplık ya da şev
yüksekliğinin 5 m-6 m arasında
değişmektedir. 1999 depreminde bu
hat boyunca ortalama 1 m-1.5 m
arasında düşey atım gelişmiştir. Bu
durumda, 5-6 metrelik atım en azından
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
üç-dört depreme ait olmalıdır. Kavaklı
fayı boyunca hareket, Gölcük ve
Sapanca Segmentlerinde olan 1999 gibi
depremlere bağlı olarak geliştiği için,
1999 benzeri depremler 280 yıl ve daha
fazla yıl aralıklarla tekrarlanmaktadır.
Bu durumda Kavaklı fayında olduğu
düşünülen 3-4 deprem günümüzden
280-1120 yıl arası bir dönem içerisinde
meydana gelmiştir. Bu bulgular, 1999
benzeri depremlerde, en azından son
1120 yıldan beri, 1999 depreminde
gelişen aynı çökme hattı boyunca
geliştiğini göstermektedir. Nitekim
Barka ve diğ. 2001 yılında Ford Otosan
civarında gerçekleştirdiği hendek
çalışmalarında MS 1400-1719 yılları
arasına ait eski deprem izlerini
bulmaları ve bu izlerin 7 metre gibi dar
bir zon içerisinde gözlenmesi, bu
görüşü desteklemektedir. Bu nedenle,
gelecekte 1999 benzeri olacak
depremlerde, inceleme hattı içerisinde
yer alan mevcut yapı faylanmadan
etkilenmeyecek ya da faylanmaya
maruz kalmayacaktır.
Kavaklı Fayı boyunca tampon
bölge oluşturulmalı mı?
1999 depremi Kavaklı Fayı
üzerinde yüzey faylanması
oluşturduğu için, Kavaklı fayı
deprem üreten fay olarak
nitelendirilebilir.
Barka vd. (2001) tarafından
gerçekleştirilen hendek
çalışmalarında MS 1400-1719
yılları arası döneme ait deprem
izlerinin tespit edilmesi,
Kavaklı Fayı’nın deprem üreten
diri fay olduğunu ve
günümüzde de hareket ettiğini
ve gelecekte de hareket
edebileceğini göstermektedir.
Bir yapıyı yıkabilecek kadar
yeterli miktarda atım miktarı
oluşturabiliyor mu ?
17 Ağustos 1999 depremi,
Kavaklı fayında maksimum 2.35
m düşey atım, ortalama 1-2 m
düşey atım ve 40-140 cm
arasında değişen sağ yanal atım
meydana getirmiştir. Demirtaş
(2002a,b,c, 2003a,b) bir yapının
faylanma nedeniyle
yıkılabilmesi için yapının
temelinde en azından 75 cm ve
daha büyük bir yer
değiştirmenin olması
gerektiğini belirtmektedir. Bu
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
kritere göre, Kavaklı fayı bir
yapıyı yıkabilecek miktarda
atım oluşturabilmektedir.
Deprem tekrarlanma aralığı
nedir ?En son ne zaman deprem
üretmiştir?
Barka ve diğ. (2001) Ford
Otosan civarında
gerçekleştirdikleri
paleosismolojik çalışmalara
göre, Kavaklı fayında MS 1400-
1719 arası döneme ait izler
tespit ettiklerini ileri
sürmektedir. Öte yandan
Kavaklı fayı boyunca 5-6 metre
yükseklikte sarplık gözlenmesi,
1999 depreminde ortalama 1-1.5
m düşey atım oluşması, Kavaklı
fayındaki 5-6 metrelik sarplığın
en azından 3-4 eski depreme ait
olabileceğini göstermektedir.
Gerek tarihsel kayıtlar gerekse
paleosismolojik araştırmalar 17
Ağustos 1999 benzeri en son
depremin 1719 yılında meydana
geldiğini göstermektedir.
Bu durumda 1999 benzeri
depremler 280 yıl aralıklarla
tekrarlanmaktadır.
Yukarıda söz edilen kriterler, Kavaklı
Fayı boyunca tampon bölge
oluşturulmasını gerektirmektedir.
Ne kadar genişlikte bir tampon
bölge oluşturulmalıdır?
17 Ağustos 1999 depremi
Kavaklı fayı boyunca 2.5-3 km
uzunlukta yüzey faylanması
meydana getirmiştir. Yüzey
faylanması, 5-15 m genişlikte
dar bir zon içerisinde
gelişmiştir.
Barka ve diğ. (2001) Kavaklı
fayında açtıkları hendeklerde
MS 1400-1719 yılları arasında
tespit ettikleri birkaç eski
deprem izinin 7 metre
genişlikte bir zon içerisinde
saptadıklarını
belirtmektedirler.
Demirtaş (2002a,b,c, 2003a,b),
Kaliforniya fay yasasına göre,
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
eğim atımlı normal faylarda,
fay sarplığının hem üst hem de
alt tarfından 50 feet (10-15 m)
tampon bölge bırakılacağını
ileri sürmektedir.
Gerek Barka ve diğ. (2001)
gerekse Demirtaş (2002a,b,c,
2003a,b) çalışmalarına
dayanarak Kavaklı fayı
boyunca tampon bölge
oluşturulması gerektiği
sonucuna varılmıştır. Demirtaş
(2002a,b,c, 2003a,b) göre
Kavaklı fayının her iki tarafına
10’ar metrelik tampon bölge
bırakılmıştır. Nitekim 16.4.2001
tarihli Afet İşleri Genel
Müdürlüğü’nce düzenlenen
raporda bırakılan tampon
bölgenin aynen korunması
benimsenmiştir., Ancak
inceleme alanının 1 nolu ada 2
nolu parsel’in 10 m KD’sundan
GB’da dereye kadar olan
yaklaşık 100 m uzunlukta
çökme hattı imar planı
haritasında 10 metre hatayla
işaretlenmiştir. Gerçekte çökme
hattı bu kesimde imar planında
gösterilen izin 10 m daha
kuzeyinden geçmektedir. Bu
çalışmada 16.4.2001 tarihli Afet
İşleri Genel Müdürlüğü
tarafından düzenlenen raporda,
imar planı hairtasında, yapılan
hendek çalışmaları ve fay
sarplığının (şevin) söz konusu
binanın kuzey sınırının KD
köşesinden itibaren 20-25 m;
ortasından 30 m ve KB
köşesinden 60 m uzaklıktan
geçmesi göz önüne alınarak,
söz konusu alanın KD köşesi ile
dere arasındaki 100 metrelik
kesimde gerekli revizyon
yapılmıştır. Bu revizyon
çerçevesinde çökme hattı imar
planına doğru olarak
işaretlenmiş ve bu izden
itibaren 10 metrelik bir tampon
bölge bırakılmıştır.
ÖRNEK 9: DENİZLİ (MERKEZ)
Pamukkale Üniversitesi tarafından
hazırlanan 21.10.2002 tarihli raporda,
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
yerleşime uygunluk haritasında, Denizli
kent merkezinde yer alan uzunlukları
400 m ile 4100m arasında değişen ve
aktif olmayan 14 adet eğim atımlı
normal faylar Yerleşime Önlemli Uygun
Alan (ÖA-10) olarak belirtilmiş ve
fayların her iki tarafında 30 metrelik
tampon bölgeler oluşturularak 3 kat
sınırlaması önerilmiştir.
Söz konusu raporda “bu fayların aktif
olduğuna ilişkin bir veri olmamasına
karşın, olasılı büyük bir deprem
durumunda havza içindeki kırık
zonlarında da deformasyon olma riski
vardır.” denilerek çelişkili bir durum
ortaya konulmuştur.
Bu faylar, söz konusu raporun
yazarlarınca da kent merkezinde kesin
olarak saptanamamış ve yerleşime
uygunluk haritasında ÖA-10 olarak
gösterilmiştir.
Şekil 126. Denizli Belediyesi yerleşim alanının yerleşime uygunluk haritası (P.Ü. 2002).
UOA
ÖA-11
ÖA-8
ÖA-8
ÖA-6ÖA-11
ÖA-1
ÖA-2
ÖA-6
ÖA-2
ÖA-2
ÖA-2
ÖA-2
ÖA-9
ÖA-9
ÖA-9
ÖA-9
ÖA-9
ÖA-4
ÖA-9
ÖA-9
ÖA-11
ÖA-2
ÖA-2
ÖA-9
ÖA-1
ÖA-1
ÖA-1
ÖA-1
ÖA-1
ÖA-1
ÖA-7
ÖA-4
ÖA-7
ÖA-7
ÖA-2
ÖA-9
ÖA-3
ÖA-9
ÖA-9
ÖA-9
ÖA-9
ÖA-8
ÖA-8
ÖA-8
ÖA-5
ÖA-5
ÖA-5
ÖA-6ÖA-6
ÖA-6
ÖA-6
ÖA-6
ÖA-6
ÖA-7
ÖA-7
ÖA-7
ÖA-7
ÖA-7
ÖA-3
ÖA-3
ÖA-4
ÖA-8
ÖA-11
ÖA-6
ÖA-6
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UAUA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UA
UAUA
UA
ÖA-10
ÖA-10
ÖA-10
ÖA-10
ÖA-10ÖA-10
ÖA-10ÖA-10
ÖA-10
ÖA-10
ÖA-10
ÖA-10ÖA-10
ÖA-10
ÖA-10
ÖA-10
ÖA-10
UA Yerleşime Uygun Alanlar
UOA Yerleşime Uygun Olmayan Alanlar
ÖA-1
ÖA-2
ÖA-3
ÖA-4
ÖA-5
ÖA-6
ÖA-7
ÖA-8
ÖA-9
ÖA-10
ÖA-11
Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 1(Yüksek zemin sıvılaşması riski, zemin büyütmesi > 1,8)
Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 2(Potansiyel zemin sıvılaşması riski, zemin büyütmes > 1.8,kayma dalga hızı < 350 m/sn)
Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 3(Zemin büyütmesi > 1.8, kayma dalga hızı < 350 m/sn)
Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 4(Yüksek zemin sıvılaşması riski)
Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 5(Zemin büyütmesi > 2.0 m/sn)
Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 6(Kütle hareketi riski)
Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 7(Yeraltı su seviyes < 1.0m)
Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 8(Kayma dalga hızı < 350 m/sn)
Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 9(Potansiyel zemin sıvılaşması riski, YASS < 8.0m)
Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 10(Faylanma)
Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 11(Dolgu zemin)
İnceleme alanı sınırıÖlçek 1 /2.000
K
UOA
Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm
Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007
Ramazan DEMİRTAŞ
Varlıkları ve/veya yerleri ile ilgili şüpheli
bu fayların varlıkları “mücavir alan
içindeki uzantıları sismik ve rezistivite
verilerinden yararlanılarak çizilmiştir”
şeklinde kabul edilerek 3 kat
sınırlaması getirilmiş ve parsel bazında
yapılacak zemin etütleri sonuçlarına
göre gerekli zemin iyileştirilmesinin
yapılması önerilmiştir.
Söz konusu rapor irdelendiğinde
aşağıda verilen çelişkili durumlar
ortaya çıkmaktadır. Bunlar; (1) eğer bu
faylar aktif ise Uygun Olmayan Alanlar
olarak tanımlanması gerekmeyteydi.
Ancak bu faylar Önlemli Alanlar-10
olarak tanımlanmıştır. 3 kat sınırlaması
getirilerek, uygulamada bu alanlar
Uygun Olmayan Alanlar olarak işlem
görmektedir. (2) Eğer bu faylar aktif
olarak kabul edilecekse, raporda da
belirtildiği gibi “olasılı büyük bir deprem
durumunda havza içindeki kırık
zonlarında deformasyon olma riski”
varsa, bu alanlarda kat sınırlaması
getirilmesi yerine yerleşime ve
yapılaşmaya kapatılması
gerekmekteydi. Çünkü bu faylarda
faylanmalar olacaksa, faylanma
sonucu 3 katlı yapılar da, çok katlı
yapılarda yıkılacaktır. (3) Eğer bu
faylar aktif kabul edilirse, faylanmayı
durdurabilecek herhangi bir teknolojik
güç bulunmamaktadır. Bir başka
deyişle faylanmaya karşı parsel
bazında zemin iyileştirmeleri yapmanın
hiçbir faydası olmayacaktır. (4)
Muhtemel faylar olarak gösterilen
alanların çoğu yerleşime uygun alanlar
içerisinde yer almakta ve çok katlı
yapılar, iş merkezleri, alt geçitler gibi
bazı mühendislik yapıları
bulunmaktadır.
Bu alanlarda gerçekleştirilen morfolojik,
jeolojik ve paleosismolojik çalışmalara
göre, bu alanlarda faylanmaya ya da
eski depremlere işaret eden herhangi
bir kıvrımlanma, tiltlenme, atım,
sıvılaşma, fay dikliği, fay basamağı,
kolüviyal kama gibi deformasyon
yapıları gözlenmemiştir. Pamukkale
Üniversitesi’nin yapmış olduğu
21.10.2002 tarihli raporda muhtemel
faylar olarak tanımlanan bu alanlarda
herhangi bir fay izine rastlanmamıştır.
Bu çalışmada elde edilen veri, bulgu ve
sonuçlara göre, 21.10.2002 tarihli
raporda aktif olmayan muhtemel faylar
olarak çizilen bu fayların mevcut
olmadıkları anlaşılmıştır. 1 ve 3 nolu
fay olarak gösterilen hatların uçlarında
bu faylara ilişkin fay izleri tespit
edilmiştir. Ancak bu faylar söz konusu
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
raporda belirtildiği gibi yerleşim
alanarının içerisine kadar uzanmayan
birkaç on metre-birkaç yüz metre
uzunlukta, süreksiz, 20-30 m kadar
derinliklere kadar uzanan ve kesinlikle
deprem üretme potansiyellerine sahip
olmayan ve Kuvaterner başlangıcında
aktivitelerini kaybetmiş olan ikincil
kesme kırıkları şeklindeki aktif olmayan
faylardır.
Tarihsel, aletsel dönem depremleri,
güncel sismik etkinlik ve
paleosissmolojik veriler, Denizli ve
çevresinde deprem üreten fayların
havzanın kuzeyinden geçen
Pamukkale fayı ve Çürüksu Vadisi
kenarı boyunca uzanan Karakova ve
Kaleköy faylarının olduğuna işaret
etmektedir. Havzanın güney ve
güneydoğusunda yer alan Babadağ ve
Honaz faylarının kenar fayları
olduğunu ve sismik açıdan deprem
üreten faylar olmadığını
göstermektedir.
Demirtaş vd.(2003), Pamukkale
Fayı’nın Kocedere kesiminde yaptıkları
paleosismolojik çalışmalardan elde
ettikleri sonuçlara göre, Denizli
havzasında, Pamukkale ve Leodikya
gibi antik kentlerin yıkılmasına neden
olan en önemli fayın Pamukkale fayı
olduğunu, açmış oldukları
hendeklerden iki eski deprem izlerini
saptadıklarını ve bu izlerin M.S. 60 ya
da 1702 depremlerine ait
olabileceklerini ve bu depremlerin
1500-2000 yıl aralıklarla
tekrarlandıklarını belirtmektedir.
YT-1 simgesi ile gösterilen 1 nolu
yarma, 1 nolu fayın kuzeybatı ucuna
yakın bir yerde, Karşıyaka-Sevindik
mahalleleri arasındaki sınırda, Ankara
Bulvarı’nın doğu kenarında, Bayındırlık
Müdürlüğü binasının 200 m güneyinde,
1 nolu fay olarak gösterilen hata dik
olacak şekilde açılmıştır (Şekil 98 ve
99).
Yarmada Pliyosen, Pliyo-Kuvaterner ve
Kuvaterner yaşlı çökeller gözlenmiştir.
1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 nolu birimler
Pliyosen yaşlı çökelleri
oluşturmaktadır. Pliyosen yaşlı çökeller
gri, kahve ve sarı renkli kiltaşı, kumtaşı
ve çakıltaşı ardalanmasından
oluşmaktadır. Pliyosen yaşlı çökeller
göl-akarsu ortamında depolanmış
çökelleri karakterize etmektedir. Pliyo-
Kuvaterner yaşlı çökeller Pliyosen yaşlı
çökelleri uyumsuz olarak gelmektedir.
9 ve 10 nolu birimler Pliyo-Kuvaterner
çökelleri temsil etmektedir.
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
Şekil 99. 1 nolu faya dik olarak açılmış Yarma-1 (YT-1) ve kesiti.
2.0
4.0
6.0
8.0
2.04.06.08.0101214161820
m.
KD
GB
1 1
2 2
3 3
44
5
5
6
6
7
7
7
65
8
9
10
11
12
13
YT-1
BAYINDIRLIK
BÖLGE TRAFİK
ŞEHİR ORMANI
ŞEHİR ORMANI
VERİCİİSTASYONU
PARKALANI
PARKALANI
PARK
KARŞIYAKA
SEVİNDİK
Fay
Ölçek: 1/10.000
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
Pliyo-Kuvaterner yaşlı çökeller yelpaze
çökellerini temsil etmektedir. 12 nolu
Kuvaterner yaşlı çökeller uyumsu
olarak Pliyosen ve Pliyo-Kuvaterner
çökelleri örtmektedir. Kuvaterner yaşlı
çökeller akarsu ortamında depolanmış
çökelleri karakterize etmektedir.
Yarmadaki Pliyosen ve Pliyo-
Kuvaterner yaşlı çökel tabakaları K68B
23KD yönelime sahip olup, KD’ya
doğru tiltlenmişlerdir.
Yarma-1’de iki normal fay tespit
edilmiştir. Şekil 96 ve 97’de, sağ tarafta
yer alan eğim atımlı normal fayın
yönelimi K70B 50KD olup, KD bloğu
düşmüştür. Bu faydaki eğim atım
miktarı yaklaşık 70 cm civarındadır. Sol
tarafta yer alan eğim atımlı normal
fayın yönelimi K88D 58 KB olup, KB
bloğu düşmüştür. Bu faydaki eğim atım
miktarı yaklaşık 6.5 m olarak
ölçülmüştür. Her iki fayda listrik bir
karakterde gelişmiş olup, yarmanın üst
kesiminde fay eğimi daha dik (80
derece) iken, alt tarafında daha
yatıklaşmakta ve 50 dereceye kadar
değişmektedir. Açıkca görüldüğü gibi,
yaklaşık 11 m yükseklikteki yarmada
fay eğimi 80 dereceden 50 dereceye
kadar düşmektedir. Bu durum bu
fayların birkaç on metre derinliklerde
eğimlerinin sıfıra düşeceğini
göstermektedir. Dolayısıyla 6.5
metrelik atım gösteren bu fay tahmini
olarak 20-30 m derinde sona erdiğini
ve bu fayların üstteki çökeller içerisinde
gelişen ikincil kesme kırıklarının
olduğuna işaret etmektedir. Dolayısıyla
20-30 metre derinliklere sahip fayların
kilometrelerce devam etmesi mümkün
değildir. Bu nedenle bu tür faylar birkaç
on metre ile birkaç metre uzunlukta
olan çok kısa ve süreksiz kırıklar olup,
Pliyosen sonuna kadar aktif olmuş ve
Kuvaterner başlangıcında aktivitelerini
yitirmiş ikincil kesme kırıklarıdır. Bu
kırıklar Denizli havzasının açılması
sırasında, havza dogularının
depolanması ile eş yaşlı kırıklardır. Bu
tür kırıklardan Denizli yerleşim alanı ve
çevresinde çok sayıda bulunmaktadır.
Bu tür kırıkların havzanın kuzeyindeki
aktif faylarda olabilecek büyük
depremlerde deformasyona uğraması
mümkün değildir. Eğer bu faylar
günümüzde çalışmış olsalardı ne
Denizli havzası oluşurdu, ne de
Pamukkale fayı ve travertenleri
oluşabilirdi.
Şekil 98 ve 99’da görüldüğü üzere, her
iki fayda Pliyosen ve Pliyo-Kuvaterner
yaşlı çökelleri kesmektedir. Buna
Sorunlar
Ramazan DEMİRTAŞ
karşın 12 nolu Kuvaterner yaşlı çakıl
tabakasını kesmemektedir. 12 nolu
birim hem Pliyosen hem de Pliyo-
Kuvaterner yaşlı çökelleri uyumsuz
olarak örtmektedir. Soldaki yüksek
atıma sahip fayın her iki tarafındaki
birimler yakından incelendiğinde, fayın
taban ve tavan bloklarında bulunan en
genç birimin 7 nolu birim olduğu
görülecektir. Buna karşın fayın tavan
bloğunda 8 nolu birim gözlenirken, 8
nolu birim taban bloğunda yer
almamaktadır. Bu bulgu, 7 nolu
birimden sonra fayda hareketin sona
erdiğini ve bu hareketsizlik döneminde
fayın tavan bloğunda 9, 10 ve 11 nolu
Pliyo-Kuvaterner yaşlı çökellerin
depolandığını göstermektedir. 11 nolu
birim depolandıktan sonra fayda
yeniden bir hareket olmuş ve 9, 10 ve
11 nolu birimler fay tarafından
kesilmişlerdir. Bu faylanmadan sonra
fay aktivitesini kaybetmiş ve 12 nolu
Kuvaterner yaşlı akarsu çökeli her iki
fayı, Pliyosen ve Pliyo-Kuvaterner yaşlı
çökelleri uyumsuz olarak örtmüştür. Bu
bulgular, bu yarmada gözlenen fayların
Kuvaterner başlangıcında ( milyon yıl
önce) aktivitelerin yitirdiklerini
göstermektedir.
Bu yarmadan elde edilen
paleosismolojik bulgular, Pamukkale
Üniversitesi’nin yapmış olduğu
21.10.2002 tarihli raporda belirtilen 1
nolu fayın aktif olmadığını ve 1250 m
kadar bir uzunluğa sahip olmadığını
ortaya koymaktadır. Yukarıda da söz
edildiği gibi bu tür faylar birkaç on
metre derinliklerde sona eren, birkaç
on metre-birkaç yüz metre uzunlukta
süreksiz kısa yüzeysel ikincil kırıklardır.
Bu faylar, 10-20 km derinliklere kadar
ulaşan ana faylarla ilişkileri
bulunmamaktadır. Bu nedenle bu
fayların gelecekte deprem üretmeleri
ve yüzeyde faylanma oluşturmaları
kesinlikle mümkün değildir.
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
ÇÖZÜMLER ve TAMPON
ÖRNEKLERİ
1- Türkiye’nin deprem tehlike ve
riskinin tam olarak belirlenebilmesi
için, son 10 bin yıl (Holosen) içerisinde
hareket etmiş fayları içeren Türkiye
Deprem Üreten Diri Fay Haritası
yapılmalıdır. Bu haritada, her bir fayın
segmantasyonu (fay parçası), her bir
segmentinin uzunluğu, kayma hızı, en
son ürettiği deprem tarihi ve deprem
yinelenme aralıkları verilmelidir. Bir
başka anlatımla paleosismolojik
çalışmalar ivedilikle yapılmalıdır.
Paleosismolojik çalışmalar da ulusal
bir proje kapsamında, ulusal bir
program dahilinde, ulusal bir kurum
ve ulusal bir kurul tarafından
yapılmalıdır. Bu parametreleri içeren
bir diri fay haritası yapılmadan,
hazırlanan deprem tehlike ve risk
haritası, deprem senaryoları, deprem
master planları, mikrobölgeleme
haritası ve imar planına esas jeolojik-
jeoteknik haritalar gerçekleri
yansıtmayacaktır.
2- Ülkemizde 1972 Kaliforniya (ABD)
Fay Yasası’na benzer bir yasa acilen
hayata geçirilmelidir. Ya da 7269 Sayılı
Afetler Yasası’na diri faylarla ilgili
ayrıntılı ve açıklayıcı maddeleri içeren
ilave bir bölüm eklenmelidir.
3- Kaliforniya’da, devletin ilgili
kurumunca (USGS: Amerikan Jeoloji
Kurumu) ulusal bir program
dahilinde, hangi ana fayların ve hangi
kıta-içi fayların kapatılacağı önceden
belirlenmektedir. Kaliforniya’da 1
Ocak 1992 tarihi itibariyle toplam 534
adet Resmi Özel Çalışma Zonları (deprem
fay zonları) Haritaları yayımlanmıştır.
Bu haritalardan 124 adeti revize
edilmiş ve 2 adeti iptal edilmiştir.
Kaliforniya Eyaleti’nde 36 ilçe ve 92
şehir, özel çalışma zonları kapsamına
girmiştir. Ülkemizde ise bu faylar, diri
fay konusunda uzman olmayan özel
bürolar ve üniversitelerce
yapılmaktadır. 7269 Sayılı Afetler
Yasası gereği, bu görev Afet İşleri
Genel Müdürlüğüne verildiği için,
hangi fayların kapatılacağı bu
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
kurumca ulusal bir program içerisinde
belirlenmelidir.
Afet İşleri Genel Müdürlüğü diri fay
konusunda uzman personelce
güçlendirilmelidir. Ya da ilgili kurum
ve üniversitelerden diri fay konusunda
çalışmış uzmanlardan kurulu ‚Diri Fay
Değerlendirme ve Yönlendirme Komitesi
(DFDYK)‛ kurulmalıdır.
4- Ölçek kavramı iyice ve yeterince
anlaşılmalıdır. Bina bazında
yapılaşmaya yasak bölge belirlendiği
için, hassas-ayrıntılı-zaman alıcı bir
çalışma yapılmalıdır. Yapısal, litolojik,
topoğrafik ve geometrik özellikler
düşünüldüğünde, bir fayın hatta
mikro-ölçekte bir fayın bile dümdüz
bir hattı izleyemeyeceği çok açıktır.
Söz konusu özellikler nedeniyle bir
fay, gerek yüzeyde gerekse derinde,
uzunluğu ve derinliği boyunca
sıçrama, bükülme, kesişme, birleşme
yaparak geniş bir zon içerisinde farklı
yollar izler.
Kaliforniya’da Özel Çalışma Zonları,
1:24.000 ölçekli topoğrafik haritalar
üzerine çizilir. Kuşak (koruma
bölgeleri) sınırları, dönüş noktaları
arasında düz çizgilerle gösterilir.
Dönüş noktaları, yollar, dereler gibi
belirgin yapılarla uyumlu olarak
seçilir. 1974 ve 1976 yıllarında
yayımlanmış Özel Çalışma Zonları
haritalarında gösterilen faylar, arazide
denetlenmemiştir. Ancak 1 Ocak 1977
tarihinden itibaren kuşaklanmış
fayların hemen hemen tamamının
yeterince diri ve kesin diri fay
kriterlerine uygun olup olmadığı
konusunda arazide denetlenme yoluna
gidilmiştir.
1:5000, 1:2000 ve 1:1000 ölçekli imar
planı haritalarına diri fay izi, cetvelle
çizilmiş gibi düz bir çizgi şeklinde
geçirilemez. Geçirilirse bu hat, gerçek
fay iziyle yakından uzaktan ilgisi
olmayan hayali fay izinden başka bir
şey ifade etmez.
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
5- Bir fayın etrafına tampon bölge
oluşturulmadan önce, üretebileceği en
büyük deprem büyüklüğü, kayma hızı,
en son ürettiği deprem zamanı,
deprem yinelenme aralığı ve yapı
ömrü içerisinde deprem üretme
olasılıkları belirlenmelidir. Bu
özellikler belirlendikten sonra, o fay
etrafında tampon bölge oluşturulmaya
karar verildikten sonra, fay tipi, fay
eğimi, yer-değiştirme miktarı, yüzey
jeolojisi esas alınarak, ne kadar
genişlikte bir koruma bandı
oluşturulması gerektiği saptanabilir.
6- Levha sınırı fayları kıta-içi faylardan
çok farklı davranışlara sahiptirler. Bu
nedenle levha-sınırı faylar ile kıta-içi
faylarda tampon bölge oluşturma
kriterleri çok farklıdır. Örneğin yıllık
kayma hızı 2 cm/yıl olan bir fayda
M7.0 büyüklüğündeki bir deprem
ortalama 200-250 yıl aralıklarla
yinelenir. Halbuki 0.02 mm/yıl kayma
hızı olan bir fayda M7.0
büyüklüğündeki bir deprem ise
ortalama birkaç bin yıl ile birkaç on bin
yıl aralıklarla tekrarlanır. Örneğin
yıllık kayma hızı 2 cm/yıl olan bir
fayda M7.0 büyüklüğündeki bir
deprem 1.5-5.0 metrelik atımlar
oluşturabilirken, 0.02 mm/yıl kayma
hızı olan bir fayda M7.0
büyüklüğündeki bir deprem ise birkaç
mm ile birkaç cm arasında atımlar
oluşturabilir.
7- Bilindiği üzere alüviyal zeminlerde
sarsıntıya bağlı olarak farklı zemin
yenilmeleri gelişebilmektedir. Ayrıca
alüviyal zeminin litolojik özellikleri ve
kalınlıkları kırılmayı denetlemektedir.
Bir başka anlatımla alüviyal
zeminlerde gelişen kırıklar ana kaya
derinlikteki kırığı doğrudan temsil
etmeyebilir.
8- Tampon bölge oluşturulması
gereken faylarda, paleosismoloji
konusunda tecrübeli olmayan kişiler
tarafından birkaç fay kazısı yapılarak,
‚açılan kazılarda fay izlerine
rastlanılmadı gerekçesi ile tampon
bölge oluşturulmasına gerek yoktur ‚
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
şeklinde yorumlar yapılmaktadır.
Halbuki fay izlerinin tüm fay izi
boyunca korunması mümkün
olamamaktadır. Çünkü faylanma
sonucu gelişen erozyonal ve
depolanma süreçleri bu fay izlerinin
her yerde korunmasını
engelleyebilmektedir.
9- Yasa mevcut eski yapılar ya da insan
barınımı olmayan yapılar için geçerli
kılınmaktadır. 7269 Sayılı Afetler
Yasasında faylanma dolayısıyla
yapılaşma ve ikamete yasak
edilmesiyle ilgili olarak alınacak Afete
Maruz Bölge Kararı’na ilişkin hiç bir
madde bulunmadığından söz
edilmişti. Varsayalım ki bu madde var,
bu durumda yasaya göre, afete maruz
bölge kararı alınan yerin nakli
gerekmektedir. Buna karşılık faylanma
dolayısıyla imara kapatılmış mevcut
yerleşim yerlerindeki binalar için, yapı
ömrü tamamlanancıya kadar denerek,
o binalar ve yaşayanlar deprem tehdidi
ve ölüme bilerek terk edilmektedir.
Yapılaşma ve ikamete yasak edilmiş
yerleşim yerleri için afete maruz bölge
kararı alınmalı, mevcut binalar
yıkılarak, riski olmayan alanlara
nakledilmelidir.
10- Fay zonları içerisinde parselleri yer
alan mülk sahipleri ya da yerel
yönetimlerce, alıcılara bu durumu
bildirmesi gerekmektedir.
11- Yasaya uymayan yerel yönetimler
ve mülk sahipleri için yasada cezai
yaptırımlar bulunmalıdır.
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
ÖRNEK 1: KALAFAT DAĞI (KUŞADASI)
1 NOLU GÖZLEM NOKTASI
Paleosismolojik araştırmalara konu
olan Kalafat Dağı, kuzeydoğu ve
güney batı kenarlarından KB-GD
doğrultulu ve güney kenarından
KD-GD doğrultulu eğim atımlı
normal faylarla sınırlandırılmıştır
(Şekil 17). KD kenarındaki fayın
GB bloğu ve GB’daki fayın KD
bloğu yükselmiştir. Güneydeki
fayın KB bloğu yükselmiştir.
Kalafat Dağı bu faylar arasında bir
horst olarak ortaya çıkmıştır.
Kalafat Dağı’nın iç kısımlarında da
benzer doğrultu daha küçük eğim
atımlı faylar gözlenmiştir.
Qym
Qaly
Nç
TrJk
Kuvaterner Yamaç molozu
Kuvaterner alüviyal yelpaze çök.
Neojen Çökelleri
Triyas Kayaköy dolomiti
Eğim atımlı normal fay
İnceleme alanı
PzmPaleozoyikMeryamana Fm.
Qaly
Qaly
Qaly
Qaly
Qaly
Nç
Nç
Nç
Nç
Nç
Nç
Nç
TrJk
TrJk
TrJk
TrJk
TrJk
Pzm
SK-5
SK-7
SK-9
SK-14
SK-13
SK-12
SK-6
SK-8
SK-10
SK-11
SK-15
SK-3
SK-4
SK-2
SK-1
SK-1...-15
Sondaj yerleri
Güneydeki KD-GB doğrultulu eğim
atımlı normal fayın toplam
uzunluğu yaklaşık 1400 m;
kuzeydoğu kenarındaki fayın
uzunluğu yaklaşık 1200 m ve GB
kenarındaki fayın ise toplam
uzunluğu yaklaşık 400 m
civarındadır. Kalafat Dağı
içerisinde yer alan daha küçük
fayların uzunlukları ise 50m ile
250 m arasında değişmektedir.
Her üç kenarından geçen ana
faylar ile ilgili ayrıntılı
paleosismolojik çalışmalar
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
yapılmıştır. Paleosismolojik
çalışmalar kapsamında, özellikle
faya dik yönde depolanan
Kuvaterner yaşlı alüvyal yelpaze ve
yamaç molozu çökellerinin bu
faylar tarafından kesilip
kesilmediği ayrıntılı olarak
araştırılmıştır. Özellikle faya dik
yönde alüvyal yelpaze çökellerinde
açılmış 20-30 metre yükseklikteki
taş, kum ocakları ve yol
yarmalarından yararlanılmıştır.
Şekil 26. G-7 noktasında fay düzleminden görünümler.
Kalafat Dağını güneyden sınırlayan
KD-GB doğrultulu fayın ortasına
yakın bir kesimde yer almaktadır
(Şekil 26). Bu kesimde 500 m
boyunca yaklaşık 20 m yükseklikte
fay düzlemi çok belirgin olarak
gözlenmektedir. Fayın yönelimleri
K58D 42GD, K78D 50GD ve K51D
60GD olarak ölçülmüştür. Fay
eğim atımlı normal fay olup, GB
bloğu aşağıya düşmüştür. Fay
düzlemi boyunca çimentolanmış
fay breşleri gözlenmektedir (Şekil
27). Fayın düşen bloğunda
Kuvaterner yaşlı yamaç molozları
birikmiş olup, yaklaşık kalınlığının
40-50m civarında olduğu tahmin
edilmektedir. Bu fayın 200 m
güneyinde Neojen yaşlı çökeller yer
almaktadır. Fay Triyas yaşlı Neojen
yaşlı çökeller ile Triyas yaşlı
Kayaköy dolomitleri arasında
gelişmiştir. Kuvaterner yaşlı yamaç
molozu çökelleri Triyas yaşlı
Kayaköy dolomitleri ve Neojen yaşlı
çökelleri uyumsuz olarak
örtmüitür. Yamaç molozu çökelleri
fayın düşen bloğunda faylanma
sonrası dönemde birikmiş olup,
faylanmadan etkilenmemiştir.
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Yamaç molozu çökelleri yatay olup,
faylanmaya işaret eden tiltlenme,
kesilme ya da kıvrımlanma benzeri
herhangi bir deformasyon
gözlenmemektedir.
Şekil 31b. G-8 noktasında alüviyal yelpaze çökelerine ait tabaka yönelimleri ile fay
düzlemleri arasındaki ilişki.
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Bu kesimde faya dik yönde akan
kuru dere yatağı boyunca çok kalın
bir alüvyal yelpaze çökelleri
depolanmıştır. Bu kesimde fay
boyunca ve faya dik boyunca bir
taş ocağı açılmıştır. Bu kesim bu
fayın aktif olup olmadığı
konusunda tüm bulguları ortaya
koyacak şekilde çok uygun bir fay
kazısı konumundadır. Fay düzlemi
boyunca 30 metreden daha kalın
bir yelpaze çökeli birikmiştir. Fay
düzleminin eğimi 50 -60 derece
arasında değişmektedir. Fay
düzlemi boyunca fay killeri ve fay
çizikleri çok belirgin
gözlenmektedir (Şekil 29). Yelpaze
çökelleri fayın düşen bloğunda yer
almaktadır. Yelpaze çökeller fay
düzlemine yaslı olarak
bulunmaktadır. Çökel tabakaları
yelpaze depolanmasına uygun lop
lop olarak depolanmış olup, tipik
yelpaze çökelimini sunmaktadırlar
(Şekil 30, 31). Paleosismolojik
açıdan bu kesim irdeleyelim. Fayın
eğimi 50-60 derece arasında
değişmektedir. Normal
faylanmalarda fayın düşen
bloğunda yer alan tabakalar fay
düzlemine doğru eğimlenerek
tiltlenme gösterirler. Bu kesimdeki
yelpaze çökellerinde tabakalar fay
düzlemine doğru değil, tam tersine
yamaca uygun olarak eğimli
bulunmaktadır (Şekil 30-31). Bir
başka anlatımla, eğer bu tabakalar
faylanmaya maruz kalmış olsaydı,
tabaka eğimlerinin yamaç dışarı
değil, yamaç içerisine doğru
eğimlenmiş olmaları gerekirdi (bkz
G-20). Ayrıca çökel tabakaları
içerisinde, yelpaze çökellerini kesen
çok sayıda daha küçük eğim atımlı
normal faylanmaların bulunması
gerekirdi. Fay düzlemin eğiminin
50-60 derece olması, bu kesimde
tahmin edilen en az 30 metrelik
atımın olmasına rağmen, çökel
tabakalarını kesen herhangi bir
faylanma, tiltlenme ve kıvrımlanma
benzeri deformasyon yapısı
bulunmamaktadır. Şekil 30-31’de
çökel tabakalarında fay düzlemine
doğru görülen hafif kıvrımlanma
olayı yelpaze depolanmasına bağlı
olarak yamacın şekline uygun
olarak çökellerin lop lop çok
aşamalı olarak birikmesi ile ilgildir.
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Bu kıvrımlanma olayının
faylanmayla hiçbir ilgisi
bulunmamaktadır. Eğer faylanma
bağlı tiltlenme gelişmiş olsaydı
tabaka eğimlerinin 45 dereceden
daha fazla fay düzlemine doğru
olması gerekirdi. Karşılaştırma
olarak G-20’deki 2 metrelik atıma
sahip normal faylanmadaki tabaka
tiltlenmelerine bakınız. Öte yandan
bu çökeller faylanmış olsaydı, 30
metreden kalın çökellerin fayın
yükselen bloğunda da gözlenmesi
gerekirdi.
Özetle, bu kesimde en az 30
metrelik atıma sahip fay düzlemi
boyunca 30 metreden kalın alüvyal
yelpaze çökelleri Triyas yaşlı
Kayaköy dolomitlerini kesen fayın
düşen bloğunda faylanmadan fay
düzlemine yaslı olarak
bulunmaktadır. Bir başka
anlatımla alüvyal yelpaze çökelleri,
inceleme alanının 200 m
güneyinde yüzeyleyen Neojen
çökellerini ve Triyas yaşlı Kayaköy
dolomitlerini açılı uyumsuz olarak
örtmüşlerdir (Şekil 30-31). Alüvyal
yelpaze çökellerinin faylanmamış
olmaması, bu fayın en azından
Neojen sonrası-Kuvaterner öncesi
bir dönemde oluştuğunu ve
Kuvaterner döneminden bu yana
hareket etmediğini göstermektedir.
Bu bulgular inceleme alanını
güneyden sınırlayan KD-GB
doğrultulu fayın deprem üreten diri
fay olmadığına işaret etmektedir.
2 NOLU GÖZLEM NOKTASI
KD’dan sınırlayan KB—GD
doğrultulu fayın batı ucuna yakın
beton santrali taş ocağında yer
almaktadır (Şekil 37). Bu alanın
hemen doğusunda faya dik yönde
akan kuru dere yatağı boyunca çok
kalın bir alüvyal yelpaze çökelleri
depolanmıştır. Bu kesimde fay
boyunca ve faya dik boyunca bir
taş ocağı açılmıştır. Bu kesim bu
fayın aktif olup olmadığı
konusunda tüm bulguları ortaya
koyacak şekilde çok uygun bir fay
kazısı konumundadır. Fay düzlemi
boyunca 25 metreden daha kalın
bir yelpaze çökeli birikmiştir (Şekil
38-39).
Bu kesimde K50D 70GD, K80D
50KB, K30B 60KD ve K78B 85KD
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
fay yönelimleri ölçülmüştür. Bu
faylardan K30B 60KD ve K78B
85KD olanlar ana fayı, K50D
70GD, K80D 50KB olanlar ise
antitetik fayları oluşturmaktadır.
Fay düzleminin eğimi 60-85 derece
arasında değişmektedir. Fay
düzlemi boyunca fay çizikleri çok
belirgin gözlenmektedir (Şekil 37).
Yelpaze çökelleri fayın düşen
bloğunda yer almaktadır.
Yelpaze çökeller fay düzlemine yaslı
olarak bulunmaktadır. Çökel
tabakaları yelpaze depolanmasına
uygun lop lop olarak depolanmış
olup, tipik yelpaze çökelimini
sunmaktadırlar (Şekil 38, 39).
Şekil 37. G-13 noktasında fay düzleminden görünümler.
Paleosismolojik açıdan bu kesim
irdeleyelim. Fayın eğimi 60-85
derece arasında değişmektedir.
Normal faylanmalarda fayın düşen
bloğunda yer alan tabakalar fay
düzlemine doğru eğimlenerek
tiltlenme gösterirler. Bu kesimdeki
yelpaze çökellerinde tabakalar fay
düzlemine doğru değil, tam tersine
yamaca uygun olarak eğimli
bulunmaktadır (Şekil 38-39).
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Şekil 38. G-13 noktasında fay düzlemi boyunca Triyas yaşlı Kayaköy dolomitleri ile
Kuvaterner yaşlı alüviyal yelpaze çökelleri arasındaki dokanak ilişkisi.
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Bir başka anlatımla, eğer bu
tabakalar faylanmaya maruz
kalmış olsaydı, tabaka eğimlerinin
yamaç dışarı değil, yamaç içerisine
doğru eğimlenmiş olmaları
gerekirdi (bkz G-20). Ayrıca çökel
tabakaları içerisinde, yelpaze
çökellerini kesen çok sayıda daha
küçük eğim atımlı normal
faylanmaların bulunması gerekirdi.
Fay düzlemin eğiminin 60-85
derece olması, bu kesimde tahmin
edilen en az 25 metrelik atımın
olmasına rağmen, çökel
tabakalarını kesen herhangi bir
faylanma, tiltlenme ve kıvrımlanma
benzeri deformasyon yapısı
bulunmamaktadır. Şekil 38-39’da
çökel tabakalarında fay düzlemine
doğru görülen hafif kıvrımlanma
olayı yelpaze depolanmasına bağlı
olarak yamacın şekline uygun
olarak çökellerin lop lop çok
aşamalı olarak birikmesi ile ilgildir.
Bu kıvrımlanma olayının
faylanmayla hiçbir ilgisi
bulunmamaktadır. Eğer faylanma
bağlı tiltlenme gelişmiş olsaydı
tabaka eğimlerinin 45 dereceden
daha fazla fay düzlemine doğru
olması gerekirdi. Karşılaştırma
olarak G-20’deki 2 metrelik atıma
sahip normal faylanmadaki tabaka
tiltlenmelerine bakınız. Öte yandan
bu çökeller faylanmış olsaydı, 25
metreden kalın çökellerin fayın
yükselen bloğunda da gözlenmesi
gerekirdi.
Özetle, bu kesimde en az 25
metrelik atıma sahip fay düzlemi
boyunca 30 metreden kalın alüvyal
yelpaze çökelleri Triyas yaşlı
Kayaköy dolomitlerini kesen fayın
düşen bloğunda faylanmadan fay
düzlemine yaslı olarak
bulunmaktadır. Bir başka
anlatımla alüvyal yelpaze çökelleri,
inceleme alanının 100 m kuzeyinde
yüzeyleyen Neojen çökellerini ve
Triyas yaşlı Kayaköy dolomitlerini
açılı uyumsuz olarak örtmüşlerdir
(Şekil 38-39). Alüvyal yelpaze
çökellerinin faylanmamış
olmaması, bu fayın en azından
Neojen sonrası-Kuvaterner öncesi
bir dönemde oluştuğunu ve
Kuvaterner döneminden bu yana
hareket etmediğini göstermektedir.
Bu bulgular inceleme alanını
güneyden sınırlayan KD-GB
doğrultulu fayın deprem üreten diri
fay olmadığına işaret etmektedir.
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
ÖRNEK 2: NACCAR DAĞI (HATAY -
MERKEZ)
Amik Gölü – Karasu çöküntüsü BKB’da
KD-GB doğrultulu sol yönlü doğrultu
atımlı Doğu Anadolu Fay Sistemi ve
DGD’da ise KKD-GGB doğrultulu sol
yönlü Ölü Deniz Fay Sistemi
arasındaki sıçramaya bağlı olarak
genişlemeli bir fay kaması (fault
wedge) gelişmiştir (Şekil 5.9).
Bu genişlemeli sıçrama geometriye
bağlı olarak inceleme alanı DGD’dan
sınırlayan eğim atımlı normal
faylanmalar oluşmuştur. Bu fay Naccar
Dağı’nı batıdan sınırlamıştır. Naccar
Dağı’nın doğusunda da benzer bir
normal fay sistemi gelişmiş ve Naccar
Dağı bu iki fay arasında bir horst olarak
ortaya çıkmıştır (Şekil 5.9).
Karasu havzası Naccar Dağının batı
kenarında bir çöküntü alanı olarak
Pliyosen-Kuvaterner dönemi arasında
oluşmuştur. Çünkü bu faylar en genç
Pliyosen yaşlı birimleri kesmiş fakat
Kuvaterner yaşlı genç birimleri
etkilememiştir. İnceleme alanının
DGD’dan sınırlayan bu eğim atımlı
normal faylanma boyunca gelişen 100-
150 metrelik düşey atıma bağlı olarak
Pliyosen yaşlı birimler bu faya doğru
tiltlenmişlerdir. Bu tiltlenme sonucu
Pliyosen yaşlı birimlerde basamak
şeklinde kısa süreksiz gravite (çekim)
fayları meydana gelmiştir
Eğim atımlı faylanmadaki 100-150
metrelik düşey atıma ve Pliyosen yaşlı
birimlerdeki faya doğru olan tiltlenme
sonucu, Asi Nehrinin doğusunda, fay
yakınında 100 metreden kalın çökel
depolanırken, Asi Nehrinin batısında
daha ince alüvyal çökeller birikmiş ve
Pliyosen yaşlı birimler yüzeylemiştir.
Nitekim inceleme alanı içerisinde K–G
uzanımlı bir yatak içerisinden akan Asi
nehrinin hemen batısında alüvyal
çökeller içerisinde açılan sondajların
bazılarında 5-10 m arasında değişen
derinliklerde Pliyosen kiltaşlarının
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
kesilmesi, Asi nehrinin doğusunda
yaklaşık 100 m derinliğinde açılmış
olan su kuyusunda tamamen alüvyon
kesilmesi bu görüşümüzü
doğrulamaktadır.
Şekil 5.22. 8 nolu durak: fay gözlem
noktası.
Hatay Merkezi DGD’dan sınırlayan
fayın geometrik, kinematik özelliklerini
açıklamak ve hangi birimleri kestiği, en
son hangi birimi kestiği ve özellikle
Kuvaterner yaşlı çökelleri kesip
kesmediğini, bir başka anlatımla aktif
ya da deprem üreten aktif fay olup
olmadığını öğrenmek amacıyla fayın
KKD’sundan başlayarak GGB ucuna
kadar, fay boyunca 15 ayrı noktada fay
gözlemleri yapılmıştır.
Şekil. İnceleme alanının jeoloji haritası
Şekil 5.11. İnceleme alanının morfotektonik
haritasının üç boyutlu görünümü
511000 512000 513000 514000 515000 516000
4005000
4006000
4007000
4008000
4009000
4010000
4011000
4012000
Asi N
eh
ri
B
B'
A
A'
Jura - Kretase KireçtaşlarıJKk
Üst Kretase Ofiyolit
Pliyosen Kumtaşı - çamurtaşı
Kmo
Pl
Qal Kuvaterner Akarsu çökelleri
JKk
Pl
Pl
Pl
Pl
Pl
Pl
Qal
Qal
Qal
Qal
Qal
Kmo
Kmo
Eğim atımlı normal faylar
Muhtemel eğim atımlı normal faylar
Asi Nehri
ANTAKYA
Nacar Dağı
Jura - Kretase Kireçtaşları
Üst Kretase Ofiyolit
Pliyosen Kumtaşı - çamurtaşı
Kuvaterner Akarsu çökelleri
Eğim atımlı normal fay
JKk
Kmo
P l
Qal
Qal
Qal
Qal
QalP l
P l
P lP l
Kmo
JKk
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Vadinin güney kenarında fay düzlemi
Jura-Kretase yaşlı kireçtaşları ile
Kuvaterner yaşlı yamaç molozu
çökelleri arasında izlenmektedir (Şekil
5.26). Fay düzleminin yönelimi K20D
72KB olarak ölçülmüştür. Fayın KB
bloğu GD bloğuna göre aşağıya doğru
düşmüştür. Fayın düşen bloğunda
biriken yamaç molozu çökellerin
kalınlığı 20 metreden daha kalın olarak
gözlenmektedir (Şekil 5.26).
Bu gözlem noktası paleosismolojik
açıdan, inceleme alanının DGD’sunu
sınırlayan KKD-GGB gidişli eğim atımlı
normal fayın aktif olup olmadığı
konusunda bulgular ortaya koyacak
çok uygun bir fay kazısı konumu
sunmaktadır. Yukarıda bahsedildiği
gibi fay düzleminin eğimi 72 derece
olup, kalın yamaç molozu çökelleri fay
düzlemine yaslı olarak bulunmaktadır
(Şekil 5.26).
Şekil 5.26. 10 nolu durak: fay gözlem noktası.
Yamaç molozu çökellerindeki seviyeler
yamaç eğimine uyumlu bir şekilde
yamaç dışarıya doğru eğimli olarak
bulunmaktadır. Bir başka anlatımla
yamaç eğimine uygun olarak
depolanmışlardır. Yamaç molozu
çökellerinin yaslandığı fay düzleminin
eğimi 72 derece olmasına karşın,
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
yamaç molozu seviyelerinde herhangi
bir tiltlenme gözlenmemektedir. Yani
fay düzlemine doğru eğimlenme
izlenmemektedir. Eğer yamaç molozu
çökelleri faylanmaya uğramış olsalardı,
Şekil 5.5 ve Şekil 5.25’de fay düzlemi
yakınında kireçtaşı tabakalarındaki,
faya doğru dike yakın eğimlenmeler
gibi, eğim atımlı normal faylanmalarda,
fayın düşen bloğunda yer alan yamaç
molozu çökel seviyelerinin fay
düzlemine doğru eğimlenerek
tiltlenmesi gerekirdi. Bir başka
anlatımla, eğer bu seviyeler
faylanmaya maruz kalmış olsaydı,
tabaka eğimlerinin yamaç dışarı değil,
yamaç içerisine doğru eğimlenmiş
olmaları gerekirdi.
Ayrıca bu fayın Kuvaterner’de hareket
ettiğini gösterecek yamaç molozu çökel
seviyelerini kesen çok sayıda daha
küçük eğim atımlı normal faylanmaların
yamaç molozu çökelleri içerisinde yer
alması. Fay düzlemin eğiminin 72
derece olması, fay izi boyunca
Kuvaterneri temsil edecek tahminen en
az 20 metre kalınlıkta çökel olmasına
karşın, yamaç molozu çökellerini kesen
herhangi bir faylanma, tiltlenme ve
kıvrımlanma benzeri deformasyon
yapısı gözlenmemiştir. Ayrıca yamaç
molozu çökelleri faylanmış olsalardı,
fayın yükselen bloğunda da
gözlenmesi gerekirdi.
Özetle, Kuvaterner yaşlı yamaç molozu
çökelleri fay tarafından kesilmemiş ve
herhangi bir tiltlenme gelişmemiştir.
Yamaç molozu çökelleri faylanma sona
erdikten sonra fay dikliği önünde faya
yaslı olarak birikmişlerdir. Bir başka
anlatımla yamaç molozu çökelleri Jura-
Kretase yaşlı kireçtaşlarını uyumsuz
olarak örtmekte olup, kireçtaşları ile
herhangi bir faylı tektonik bir dokanak
oluşturmamaktadır. Kalın yamaç
molozu çökellerinin faylanmamış
olması ve Durak 11’de açıklandığı
üzere fayın en genç Pliyosen yaşlı
birimleri kesmiş olması, bu fayın
Pliyosen sonrası-Kuvaterner öncesi bir
dönemde oluştuğunu ve Kuvaterner
döneminden bu yana hareket
etmediğini göstermektedir. Bu bulgular
inceleme alanını GGD’dan sınırlayan
KKD-GGB gidişli fayın deprem üreten
diri fay olmadığına işaret etmektedir.
ÖRNEK 3: GÜMÜŞLER (DENİZLİ)
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
P.Ü. (2004) tarafından inceleme alanı
konusu olan Gümüşler Belediyesi mücavir
alan sınırları içerisinde, İzmir asfaltının
GB ve KD tarafında birbirine paralel çok
sayıda KB-GD ve KD-GB doğrultulu eğim
atımlı normal faylar haritalanmıştır.
Araştırmacılar bu fayların çoğunlukla KB-
GD doğrultulu ve bölgedeki en genç faylar
olduğunu, bu fayların aktivitelerinin
güneyden kuzeye arttığını belirtmişlerdir.
Ayrıca inceleme alanı içerisinde
Gümüşçay, Karaçay, Cinkaya, Şemikler
Hacıgüllü ve Çatal dereleri boyunca KD-
GB doğrultulu fayların olduğunu, fakat bu
fayların KB-GD doğrultulu faylardan daha
önce oluştuklarını ve bu nedenle bu
fayların tektonik olarak aktif olmadıklarını
ileri sürmüşlerdir.
Şekil 2. Gümüşler beldesinin morfotektonik
haritası.
Şekil 1. Gümüşler beldesinin jeoloji haritası (P.Ü. 2004).
Gümüşler
ŞemiklerMah.
Kayaköy
Deli T.
Bahçelievler
Merkezefendi Mh.
M.Akif Ersoy Mh.
İbadi Mh.
Bakırlı Mh.
DENİZLİ.
Eskihisar
Bozburun
Goncalı
Karakova
GümüşçayMh.
AlparslanMh.
Yeni Mh.
Zefer Mh.
Akçeşme Mh.
Höyük T.
Kahyaoğlu T.
Tekstil Fb.
Hazırbeton Fb.
Armutlu T.
Hazırbeton Fb.
Mermer Fb.
Sarıyar T.
DikilitaşMvk.
DolmanMvk.
Doğancı T.
Kandilkırı T.
Kirazyolu T.
PAMUKKALE MİLLİPARKI
LEODİKYAHARABELERİ
DokuzkavaklarMh.
DeliktaşMh.
GündoğduMh.
GürcanMh.
MuratdedeMh.
EsentepeMh.
SümerMh.
KirişhaneMh.
KÜÇÜK SANAYİSİTESİ
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
+
++
+
+
+
++
+
+
+
+
+
+
+
N4
N4
N4
N4
N6
Qal
N1
N1
N1
Gümüşçay Mh.Qal N1
BELEDİYE
Şemikler Mh.
N4N4
N3
N6
QalN2
N2
N2
N4
KayaköyüN1
Deli T.
Qal
Qal
N1
N4
N4
N4
N3
N1
N1N6
Bozburun
N4
Alüvyon (Qal)
Gölsel kireçtaşı (N6)
Çakıltaşı-kumtaşı (N4)
Çakıltaşı-kumtaşıkireçtaşı-silttaşı ard. (N5)
Silt-kum-çakıl arda. (N3)
Fosilli kireçtaşı (N2)
Kiltaşı-marn-silt birimi (N1)
Normal fay
Muhtemel normal fay
Dere
Belediye mücavir alan sınırı
+
+
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Bu çalışmada her iki doğrultulu fayların
mevcut olup olmadıkları, aktif ya da
deprem üreten aktif fay olup olmadıklarını
araştırmak ve elde edilen bulgulara göre
Gümüşler Belediyesi imar planına esas
jeolojik-jeoteknik etütlerin sonuç haritası
olan yerleşime uygunluk değerlendirmesini
yapmak amacıyla, bu faylar boyunca
paleosismolojik çalışmalar
gerçekleştirilmiştir.
Paleosismolojik çalışmalar kapsamında, 15
Durak noktasında fay kesitleri alınmış, 20
Gözlem noktasında fay gözlemi yapılmış,
3 noktada hendek alınmış ve 7 noktada
sismik kırılma çalışmaları
gerçekleştirilmiştir.
15 Durak noktasında 36 fay düzlemi
ölçümü alınmış, 36 fayın 30’unun KB-GD
doğrultulu ve 6’sının KD-GB doğrultulu
olduğu saptanmıştır. KB-GD doğrultulu
fayların genellikle KD bloklarının düştüğü
gözlenmiştir. Bu faylarda 0.5-7 metre
arasında değişen eğim atımlar ölçülmüştür.
15 Durak noktasında alınan fay
kesitlerinde gözlenen KB-GD doğrultulu
eğim atımlı normal faylarda yapılan
paleosismolojik değerlendirmeler
sonucunda elde edilen bulgular, KB-GD
doğrultulu fayların Neojen çökellerini
kestiği, önemli derecede rotasyona
uğradıkları, fay kesitlerinde gözlenen 0.5-
7.0 metrelik atımların yüzeyde silindikleri
ve uzun bir dönem aşınmaya uğradıkları,
yer yer topoğrafyada terslenmelerin olduğu
gözlenmiştir. Bu bulgular, Pliyo-
Kuvaterner döneminde bu faylar aktif olsa
bile, Holosen döneminde aktif
olmadıklarını ve deprem üreten diri fay
olmadıklarını açıkca göstermektedir.
GÖZLEM NOKTASI - 1
D1 noktası inceleme alanının KD’sunda
Bozburun’un 150 m güneyinden geçen
KB-GD doğrultulu fayın batı ucunda, Sulu
dere boyunca açılmış yol yarmasında yer
almaktadır (Şekil 4, 6). Bu kesimde
birbirine paralel 3 fay izi gözlenmiştir
(Şekil 5). Bu fayların yönelimleri K60B 60
KD, K50B 58 KD ve K45B 60 KD olarak
ölçülmüştür. Bu fayların KD blokları
aşağıya doğru düşmüştür. Şekil 5’de bu fay
izlerinden ortada yer alan fay kesitini
göstermektedir.
Faylar Neojen yaşlı çökelleri kesmiştir. Bu
birimler N4 olarak ayırt edilen çökel
paketine karşılık gelmektedir. Kesitte 9
ayrı birim ayırt edilmiştir. Fay en son 5
nolu birimi kesmiş fakat 7 nolu çakıltaşı
biriminin altında sona ermiştir. Fay 5 nolu
silttaşı-kumtaşı-çakıltaşı paketini kestikten
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
sonra, aşınma dönemi başlamış ve 7 nolu
çakıltaşı seviyesi tarafından örtülmüştür.
7 nolu çakıltaşı üzerine 8 nolu silttaşı-
kumtaşı seviyesi uyumlu olarak gemiştir. 9
nolu toprak seviyesi tüm birimleri
uyumsuz olarak örtmüştür.
Fay, 1-7 arası çökelleri keserken, 7 ve 8
nolu seviyeleri kesmemiştir. 7 ve 8 nolu
seviyeler de N4 çökel paketine aittir. Bu
bulgular bu fayların N4 çökel paketi
içerisinde geliştiğini ve deprem üreten diri
fay olmadığını göstermektedir.
Şekil 6. D1 noktasında gözlenmiş fay mostrası ve kesiti.
GÖZLEM NOKTASI – 2
D3 noktası inceleme alanının KD’sunda
Bozburun’un 200 m güneyinden geçen
KB-GD doğrultulu fayın batı ucunda, Sulu
dere boyunca açılmış yol yarmasında yer
almaktadır (Şekil 4, 8). Bu kesimde K45B
50KD yönelimli bir fay ölçülmüştür. Fayın
KD bloğu aşağıya düşmüş olup, fayın
eğimi üst seviyelerde 70 derece iken alt
seviyesinde 50 derece azalmıştır. Fay
boyunca birimler 5 metre aşağıya
ötelenmiştir. Fay 1 ve 2 nolu kumtaşı-
silttaşından oluşan N4 çökel paketini
kesmiştir. Buna karşın 3-4-5 nolu
çakıltaşlarından oluşan Pliyo-Kuvaterner
1
23
4
5
6
K50B 58 KD
1
2
3
4
5
7
8
9
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
yaşlı çökel paketini kesmemiştir. Çünkü 3,
4 ve 5 nolu birimler fayın düşen bloğunda
çökelmiş ve 1-2 nolu birimleri örtmüştür.
Öte yandan 1-2 nolu birimlerde 5 metrelik
eğim atımlar gözlenirken, yüzeyde
herhangi bir atım gözlenmemektedir. Bir
başka deyişle 5 metrelik atım, 3, 4, 5 nolu
birimler oluşmadan önce aşındırılmış ve
düşen blok üzerinde 3 ve 4 nolu birimler
çökelmeye başlamıştır. 3-4-5 nolu birimler
fay tarafından kesilmemiştir. 6 nolu toprak
seviyesi ise 3-4-5 nolu birimleri uyumsuz
olarak örtmüş ve faydan etkilenmemiştir.
Bu bulgular, bu yarmada gözlenen fayın
3,4,5 nolu birimlerin oluşmasından bu yana
hareket etmediğini ve dolayısıyla deprem
üreten diri fay olmadığına işaret
etmektedir.
Şekil 8. D3 noktasında gözlenmiş fay mostrası ve kesiti.
D5 noktası inceleme alanının KD’sunda
Bozburun’un 1 km güneyinden, mermer
fabrikasının 500 m doğusundan ve Hazır
beton santralının 750 m kuzeybatısından
geçen KB-GD doğrultulu fayın batı
ucunda, Sulu dere boyunca açılmış yol
yarmasında yer almaktadır (Şekil 4, 10).
Bu kesimde K55B 33KD ve K40B 52 KD
yönelimli iki fay ölçülmüştür. Fayların KD
blokları aşağıya düşmüştür. Fayın eğimi 33
derece olarak bulunmuştur. Fay boyunca
birimler 7 metre aşağıya ötelenmiştir. Fay
N4 çökel serisini kesmiştir. Fay 1, 2, 3
nolu çökel paketini kesmiştir. 1 Nolu birim
N4 serisinin kumtaşı-silttaşı-kiltaşı
birimlerini, 2 nolu birim ise N4 serisinin
çakıltaşı birimlerini oluşturmaktadır. Fay 1
ve 2 nolu çökel paketini kestikten sonra,
düşen blok üzerinde 4 ve 5 nolu çakıllı
seviye çökelmiş ve faydan etkilenmemiştir.
4 ve 5 nolu birimlerin Pliyo-Kuvaterner
yaşlı birimler oldukları düşünülmektedir. 6
nolu toprak seviyesi ise 4 ve 5 nolu
birimleri uyumsuz olarak örtmüş olup fay
tarafından kesilmemiştir. Öte yandan 7
metrelik atım yüzeyde tamamen silinmiştir.
K45B 50 KD
1
1
2
2
3
45
6
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
7 metrelik düşey atımın yüzeyde
gözlenmemesi, 1-2-3 nolu birimler
faylandıktan sonra 4-5 nolu birimler
tarafından örtülmesi, bu fayın 4-5 nolu
birimlerin oluşmasından bu yana hareket
etmediğini ve dolayısıyla deprem üreten
diri fay olmadığını göstermektedir.
Şekil 10. D5 noktasında gözlenmiş fay mostrası ve kesiti.
GÖZLEM NOKTASI – 3
D13 noktası Erbakır Fen Lisesi ile Sağlık
Ocağı’nun bulunduğu tepenin batı
yamacında açılmış yol yarmasında yer
almaktadır (Şekil 4, 18). Bu kesimde K55B
60 GB yönelimli bir fay ölçülmüştür. Fayın
GB bloğu aşağıya düşmüş olup, fay
boyunca birimler 120 cm aşağıya doğru
ötelenmiştir. Fay N3 serisine ait silttaşı,
kumtaşı ve çakıltaşları ve N4 serisine ait
kumtaşı-çakıltaşı birimleri içerisinde
gelişmiştir. Fay N3 serisine ait 1, 2, 3 ve 4
nolu birimler ile N4 serisine ait 5 nolu
birimi kesmiştir. 6 nolu birim toprak
seviyesi olup fay tarafından etkilenmemiş
ve tüm alttaki birimleri uyumsuz olarak
örtmüştür. 4 nolu birimin bir kısmı ile 5
nolu birim fayın yükselen bloğunda yer
almamaktadır. Faylanmadan hemen sonra
aşınma dönemi başlamış, 120 cm’lik düşey
atım silinmiş ve rölyefte bir terslenme
olmuştur. Çünkü fayın düşen bloğu
topografik olarak daha yüksekte yer
almaktadır. Bu durum bu fayın güneyinde
KD bloğu düşen daha fazla atım miktarı
olan fayların bulunduğunu ve bu fayın
yükselen bloğu sonucu oluşan topoğrafik
engelin uzun sürede aşındığını
göstermektedir. Yüzeyde 120 cm’lik
atımın silinmesi ve yükselen bloğun
aşındırılarak rölyef terslenmesinin olması,
bu fayın uzun süredir hareket etmediğini
ve dolayısıyla deprem üreten diri fay
olmadığını göstermektedir.
K55B 33 KD
1
1
2
2 23
3
4
5
6
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Şekil 18. D13 noktasında gözlenmiş fay mostrası ve kesiti.
Şekil 13. D8 noktasında gözlenmiş fay mostrası ve kesiti.
GÖZLEM NOKTASI – 4
D8 noktası Deli Tepe’nin GD yamacında
yer almaktadır (Şekil 4, 13). Bu kesimde
K30B 45 GB ve K50B 60 GB yönelimli iki
fay ölçülmüştür. Fayların GB blokları
aşağıya düşmüştür. Fayın eğimi 45 derece
olarak ölçülmüştür. Fay N1 serisine ait
marnları kesmiştir. Marn tabakalarının faya
dik konumda olması, bu fayın gerisindeki
bir fay boyunca önemli derecede bir
rotasyona uğradığını göstermektedir. Fay
N1 serisinin marnlarına karşılık gelen 1 ve
2 nolu birimleri kesmiştir. Buna karşın
faylanmamış olan 3 nolu birim 1 ve 2 nolu
birimleri açılı uyumsuz olarak örtmüştür. 3
nolu birimin Pliyo-Kuvaterner yaşlı olduğu
düşünülmektedir. Fayın inceleme alanında
yer alan Neojen serisinin en yaşlı çökel
paketini (N1) kesmesi, 3 nolu birimin fay
tarafından kesilmemesi ve alttaki birimleri
yatay olarak açılı uyumsuz olarak örtmesi
bu fayın 3 nolu birimin çökelmeye
başlamasından bu yana hareket etmediğini
ve dolayısıyla deprem üreten fay sınıfına
girmediği düşünülmektedir.
1
2
2
3
3
4
4
5
6
6
K55B 60 GB
Eğim atım : 120 cm
1
2
3
4
K30B 45 GB
1
1
K50B 60 GB
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
20 Gözlem noktasında yapılan fay
gözleminde, KD-GB doğrultulu faylara
ilişkin morfolojik, jeolojik ve
paleosismolojik bulguya rastlanmamıştır.
Bu hatlar, inceleme alanın GB-KD
yönünde çöküntü alanlarına doğru akış
gösteren Gümüşçay, Karaçay, Cinkaya ve
Şemikler deresinin çizgisel akış
göstermeleri nedeniyle fay olarak
haritalanmıştır. Bölgesel açılmaya bağlı
olarak KB-GD doğrultulu fayların KD
blokları genel olarak aşağıya düşmüş ve
Çürüksu vadisi boyunca bir çökme alanı
gelişmiştir. Buna bağlı olarak çalışma alanı
içerinde yer alan dereler GB-KD yönünde
akış kazanmıştır. Diğer yandan Çürüksu
Vadisi ile Babadağ arasında yer alan KB-
GD doğrultulu faylar arasında küçük
ölçekli horst yapıları (Karakova yükselimi
gibi) gelişmiştir. Bölgesel olarak KB-GD
doğrultulu birçok faylar boyunca bölgenin
GB kesiminin sürekli olarak yükselmesi
sonucu, GB-KD yönlü akış gösteren
dereler yükselen fay bloklarını daha derin
aşındırmaya başlamış ve çizgisel bir
görünüm kazanmış oldukları
düşünülmektedir.
İnceleme alanının KD sınırını oluşturan
Bozburun Fayı aktif bir fay olup, yaklaşık
15 km uzunlukta KB-GD doğrultulu eğim
atımlı bir normal faydır. Fay boyunca
morfolojik olarak normal faylanmaya
işaret eden fay sarplıkları, fay düzlükleri,
fay basamakları ve üçgenimsi yüzeyler
gelişmiştir. Ancak Bozburun fayının
Neojen yaşlı çökeller içerisinde yer alması
nedeniyle deprem üreten diri fay olduğuna
ilişkin jeolojik bulgu elde edilememiştir.
Buna karşın, aletsel dönemde 1965 ve
2000 yıllarında 5.7 ve 5.0 büyüklüğünde
depremler üretmiştir. Ancak fay boyutu,
fayın 4 farklı segmentten oluşması
nedeniyle Bozburun fayının yüzey
faylanması oluşturabilecek büyüklükte
deprem üretmeyeceğini göstermektedir.
Nitekim gerek tarihsel ve gerekse aletsel
dönemde yüzey kırığı oluşturmuş
depremlere ait hiçbir iz bulunmamaktadır.
Denizli havzasında yüzey faylanması
oluşturan depremler Pamukkale fayı ve
daha batısındaki Büyük Menderes
grabenine ait faylar üretmektedir (Demirtaş
vd, 2000, 2002, 2003, 2004).
HENDEK-II
Hendek-II D4 noktasında faya dik olacak
şekilde Kuzgun Deresi içerisinde açılmıştır
(Şekil 44, 49, 50). Hendek derinliği 3.0m,
genişliği 2.5 m ve uzunluğu 17 m’dir. Şekil
49’da Hendek-II yeri ve civarının
basitleştirilmiş jeoloji haritası
görülmektedir. Hendek açılan kesimde
Kuzgun Deresi’ne ait Holosen yaşlı akarsu
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
çökelleri bulunmaktadır. Hendek
civarındaki tepelerde N1 serisine ait marn-
kiltaşı ve N4 serisine ait çakıltaşı-
kumtaşları yüzeylemektedir. Hendeğin batı
bitişiğindeki tepede KB-GD doğrultulu bir
fay geçmektedir. Bu fay K45B 35KD
yönelimli olup, KD bloğu düşmüştür. Fay
düzlemi boyunca yer alan birimler 7 m
ötelenmiştir. Bu atım Kuzgun Deresi’nin
hemen kenarında tepenin alt kesimindeki
yarmada bariz olarak görülmektedir. Bu
nedenle hemen bitişiğinde Kuzgun
Deresine ait Holosen yaşlı çökellerde bu
atımın devam edip etmediğini gözlemek,
bir başka deyişle Holosen yaşlı çökelleri
kesip kesmediğini denetlemek amacıyla,
Hendek-II açılmıştır.
Şekil 49. Hendek-II ve yakın civarının basitleştirilmiş jeoloji haritası, Hendek-II çalışmasından görünüm.
Hendek-II duvarlarında 6 ayrı birim ayırt
edilmiştir (Şekil 51, 52). 1, 2, 3, 4 ve 5
nolu birimler Kuzgun Deresine ait çakıl,
kum ve siltlerden oluşan Holosen yaşlı
çökelleri temsil etmektedir. 6 nolu birim
güncel toprak seviyesini oluşturmaktadır.
Akarsu çökelleri yatay tabakalı olarak
çökelmiştir. Holosen yaşlı çökellerde
hemen bitişiğinde Neojen birimlerini
öteleyen 7 metrelik atıma ilişkin herhangi
bir iz bulunmamaktadır. Hendek-II
duvarlarında eski depremlere ilişkin
faylanma ya da ötelenmeye işaret eden
kıvrımlanma, tiltlenme, atım, fay dikliği,
fay basamağı, kolüviyal kama gibi
herhangi bir deformasyon izi
gözlenmemiştir (Şekil 451). Hendek
loguna görüldüğü gibi, Holosen yaşlı
alüvyal akarsu ve yelpaze çökel tabakaları
yatay konumda olup, tabakalar kesintiye
uğramaksızın yatay olarak devam
etmektedir (Şekil 52).
Eskihisar
Bozburun
Akçeşme Mh.
Kahyaoğlu T.
Tekstil Fb.
Hazırbeton Fb.
Mermer Fb.
Doğancı T.
Kandilkırı T.
LEODİKYAHARABELERİ
T-2
Qal
Qal
n
n
n
n
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Fay kesitlerinde deprem üretmediği
ispatlanan KB-GD doğrultulu faylardan
fay sarplıklarının ve fay düzlemlerinin
görüldüğü alanların hemen bitişiklerinde
çökelmiş Holosen yaşlı çökeller içerisinde
3 adet hendek açılmıştır. Bu fayların
Neojen yaşlı çökeller içerisinde gelişmesi,
uygun Holosen çökellerinin bulunmaması
ve yer altı suyunun 1-3 m arasında
değişmesi nedeniyle, inceleme alanında 3
adet hendek yeri tespit edilmiştir. T1, T2
ve T3 nolu hendeklere ait duvarlarda eğim
atımlı normal faylanmayla ilgili eski
depremlere ilişkin faylanma ya da
ötelenmeye işaret eden kıvrımlanma,
tiltlenme, atım, fay dikliği, fay basamağı,
kolüviyal kama gibi herhangi bir
deformasyon izi gözlenmemiştir (Şekil 55,
56). Hendek loglarında görüldüğü gibi,
Holosen yaşlı alüvyal akarsu ve yelpaze
çökel tabakaları yatay konumda olup,
tabakalar kesintiye uğramaksızın yatay
olarak devam etmektedir. Bu bulgularda,
Bozburun fayının güneyinde yer alan KB-
GD doğrultulu fayların uzun süredir aktif
olmadığını ve deprem üreten diri fay
sınıfına girmediklerini göstermektedir.
Şekil 51. Hendek-II duvarlarından görünümler,
Hendek-II logu.
Fay kesitleri ve hendeklerde deprem üreten
diri faylar olmadıkları ispatlanan KB-GD
doğrultulu eğim atımlı faylardan fay
sarplıkları ve fay düzlemleri belirgin olan
fayların Holosen yaşlı çökeller içerisinde
devam edip etmediklerini saptamak
amacıyla 7 farklı lokasyonda faylara dik
sismik kırılma çalışmaları
gerçekleştirilmiştir. S-1….7 nolu sismik
kesitlerden dönüştürülen jeolojik
3.01.0 2.0 4.0 5.0 6.0 7.0 8.0 9.0 10 11 12 13 14 15 16 170.0
0.0
1.0
2.0
3.0
KD GB
21 3
44
5 5
66
m
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
kesitlerde, Neojen yaşlı çökelleri kesen 1-7
metrelik atım gösteren faylar izlenmesine
karşın, Kuvaterner yaşlı çökelleri kesen
normal faylanmaya işaret eden herhangi bir
ize rastlanmamıştır. Kesitlerde fayların her
iki tarafında yer alan Kuvaterner yaşlı
çökel tabakaları, aynı litolojik birimler
şeklinde kesintiye uğramaksızın yatay
olarak devam etmektedir. Bu bulgular, bu
fayların deprem üreten diri fay
olmadıklarını göstermiştir.
Özetle Bozburun Fayı’nın GGB’sında yer
alan KB-GD doğrultulu eğim atımlı normal
faylar uzunlukları birkaç yüz metre ile
birkaç km arasında uzunlukları olan,
sedimanter örtü içersinde gelişmiş, çok
derinlere uzanmayan ikincil eğim atımlı
normal faylar olup, deprem üretmeyen diri
faylardır.
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
ÖRNEK 4: GÜZELBAHÇE (İZMİR)
Sığacık Körfezi ile Güzebahçe arasında
uzanan Seferihisar-Yelki Fayı’nın karadaki
uzantısı yaklaşık 23 km olup, su altındaki
uzantısı ile birlikte toplam uzunluğu 30 km
civarındadır (İnci vd. 2003; Ocakoğlu vd.
2004, 2005; Emre vd. 2005). Seferihisar-
Yelki fayı, güney bölümünde K20D gidişli
olup, Üst Kretase yaşlı Bornova
Karmaşığına ait filişleri ve alüvyal
çökelleri kesmektedir. Çamlıköy-
Güzelbahçe arasındaki kuzey bölümünde
ise fay K40-50D gidişler göstermekte ve
İzmir fayına doğru uzanmaktadır. Bu
bölümde fay Miyosen yaşlı çakıltaşları ve
Pleyistosen yaşlı Güzelbahçe
formasyonunu yan yana getirmektedir.
İnceleme alanı içerisinde Kuvaterner yaşlı
alüvyal çökelleri de kesmektedir. Bu
kesimde fay sağ yanal doğrultu atımlı ve
eğim atımlı normal faylanma karakteri
göstermektedir. Ulamış köyü civarında ise
üç dere yatağının 20-100 m sağ yanal
olarak ötelendiğinden bahsedilmektedir
(Emre vd. 2005).
Jeomorfolojik ve denizaltı araştırmaları bu
fayın Holosen’de aktif olduğunu
göstermektedir (Ocakoğlu vd. 2004, 2005).
Nitekim Mw=5.7 büyüklüğündeki 10
Nisan 2003 depremi, Seferihisar-Yelki
fayının aktif olduğuna işaret etmektedir.
Depremin fay düzlemi çözümü sağ yönlü
doğrultu atımlı faylanma vermiştir (Tan ve
Taymaz 2003). Kaya vd. (1979)
Seferihisar-Yelki fayının Üst Kretase-
Paleosen yaşlı Bornova filişiyle temsil
edilen bir tektonik zonda yer aldığı ve
Miyosen’de aktif olduğunu belirtmktedir.
Sözbilir vd. (2003) bu paleotektonik
yapının Seferihisar’dan Bigadiç’e kadar
olan kesiminin Üst Miyosen’de reaktivite
kazandığını ve günümüzde 150 km
uzunluğunda aktif bir fay zonu olduğunu
ileri sürmektedirler.
Seferihisar-Yelki fayının inceleme
alanında yer alan uzunluğu yaklaşık 2.5 km
civarındadır (Şekil 58). İnceleme alanında
fay zonunun genişliği 100 m ile 400 m
arasında değişmektedir. İnceleme alanında
fay genel olarak iki ana kol halinde
uzanmaktadır (Şekil 58). Üstteki kol
(güneydoğu) iki parçadan oluşmakta olup,
güneydeki parçanın uzunluğu 1250 m,
kuzeydeki parçanın uzunluğu ise 1500 m
civarındadır. Güneydeki parça Yaka
Mahallesi civarında 150 m sağa sıçrama
yapmaktadır. Bu kol boyunca fay, Üst
Kretase yaşlı Bornova Karmaşığına ait
filişler ile Miyosen yaşlı Çamlı çakıltaşları
ile Pleyistosen yaşlı Güzelbahçe
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
formasyonuna ait birimleri yan yana
getirmektedir. Bu kolda genel olarak
baskın bir şekilde eğim atımlı faylanmalar
yanında sağ yanal doğrultu atımlı
faylanmalar da gözlenmektedir (Şekil 58).
Alttaki kol (kuzeybatı) güneyde, üstteki
kol ile birleşmekte ve KD’ya doğru iki
parça halinde uzanmaktadır (Şekil 58).
Güneydeki parçanın uzunluğu 750 m ve
kuzeydeki parçanın uzunluğu ise 1000 m
civarındadır. Bu kol boyunca Üst Kretase
yaşlı Bornova Karmaşığına ait filişler,
Miyosen yaşlı Çamlı çakıltaşları,
Pleyistosen yaşlı Güzelbahçe formasyonu
ve Holosen yaşlı alüviyal çökeller yan
yana gelmektedir (Şekil 58). Bu kolda
baskın olarak sağ yanal doğrultu atımlı
faylanma gözlenmektedir. Yer yer de fay
geometrinse bağlı olarak eğim atımlı
normal faylanmalar izlenmektedir.
Morfolojik, jeolojik ve sismolojik kriterler
Seferihisar-Yelki fayının Holosen
döneminde kullandığı izin alttaki kol
olduğunu göstermektedir. Bu nedenle bu
çaışmada paleosismolojik çalışmalar bu
kol üzerinde gerçekleştirilmiştir.
Şekil 58. Fay kazısı lokasyon haritası.
MALTEPE MAHALLESİMALTEPE MAHALLESİ
YAKA MAHALLESİ
KARAAYIT MEVKİİ
ÇEŞME-İZMİR OYOYOLU
HAYITLIK MEVKİİ
KIRKAYA MEVKİİ
BIYIKKAYA MAHALLESİ
GÖKSEBEL MEVKİİ
YALI MAHALLESİYALI MAHALLESİ
MOLOZ DOLGU
ALÜVYON
ÇAKILLI KİL(GÜZELBAHÇE FORMASYONU)
ÇAKILTAŞI
FİLİŞ FORMASYONU
FAY
PLAN ONAMA SINIRI
İNCELEME ALANI SINIRI
SAYISAL ÖLÇEK: 1/5000
Y A K A M A H A L L E S İ
Y A K A M A H A L L E S İ
FAY KAZILARI (HENDEK)
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Fay kazısı-1, inceleme alanının
güneybatısında, Yaka Mahallesi’ne ait
villaların 100 m KD’sunda yapılmıştır
(Şekil 58). Bu kesimde fay izi morfolojik
olarak çok belirgindir. Fay izi boyunca
eğimde belirgin bir kırılma
gözlenmektedir. Kazı Pleyistosen yaşlı
Güzelbahçe formasyonuna ait birimler
içerisinde açılmıştır (Şekil 59-60).
Fay kazısı-1’e ait duvarlarda iki olay
saptanmıştır. Olay-1 simgesi ile gösterilen
fay izi, GB duvarın tabanında gözlenmiştir.
Güzelbahçe formasyonu içerisinde klavuz
seviye olarak yer alan kahverenkli kiltaşı
seviyesi deformasyona uğrayarak 1.5 m
düşey olarak yer değiştirmiştir (Şekil 61).
Olay-2 olarak gösterilen ikinci fay izi
boyunca kahverenkli kiltaşı seviyesi
Güzelbahçe formasyonuna ait killi
çakıltaşları içerisinden güncel toprak
seviyesinin altına kadar yukarı getirilmiştir
(Şekil 61, 62, 63). Fay, Güzelbahçe
formasyonu üzerinde uyumsuz olarak yer
alan Holosen yaşlı killi çakıl seviyesini de
keserek güncel toprak seviyesinin altında
sona ermiştir. Olay-2 sağ yanal doğrultu
atımlı faylanmaya işaret etmektedir.
Doğrultu atımlı faylanma yanında küçük
miktarda eğim atımlı normal faylanma da
gelişmiştir. Bu düşey atıma bağlı olarak
fay izinin üst kesiminde kolüviyal bir kama
oluşmuştur (Şekil 61, 63). Kil seviyesinin
kenarları boyunca faylanma düzlemi çok
belirgin olarak gözlenmektedir. Fayın
yönelimi K40-45D 40-70KB olarak
ölçülmüştür. Bu yönelim Seferihisar-Yelki
fayının doğrultusu ile çok iyi bir
uyumluluk sergilemektedir.
PleyistosenGüzelbahçe Fm.
HolosenKolüviyal
Kama
Güncel toprak seviyesi
HolosenKilli çakıl
Kil
1.0
Olay-2Fay izi
Olay-2Fay izi
Olay-1Fay izi
2.0
3.0
1.0 2.0 3.0 4.0 5.0 6.0 7.0 8.0 9.0 10 11m
GDKB
PleyistosenGüzelbahçe Fm.
HolosenKilli çakıl
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Olay-2 Seferihisar-Yelki fayının yüzey
kırığı oluşturabilecek büyük depremler
oluşturabileceğini göstermektedir.
Olay-2’nin Seferihisar-Yelki fayı üzerinde
yüzey faylanması oluşturmuş en son büyük
depremi temsil ettiği düşünülmektedir.
Fay Kazısı-3, Pleyistosen yaşlı Güzelbahçe
Formasyonu içerisinde yer alan Miyosen
yaşlı Çamlı çakıltaşlarından oluşan bir
tepeceğin güneybatı kenarında yapılmıştır
(Şekil 58). Tepeciğin güney kenarını
Seferihisar-Yelki Fayı sınırlandırmaktadır
(Şekil 68). Ancak bu kesimde fay birazcık
yön değiştirerek K60D gidişi
kazanmaktadır. Fay boyunca Miyosen yaşlı
Çamlı çakıltaşları ile Pleyistosen yaşlı
Güzelbahçe Formasyonu yan yana
gelmektedir. Fay bu kesimde eğim atımlı
normal faylanma karakteri sunmaktadır
(Şekil 68).
Fay kazısına ait hendek duvarlarında dört
ayrı birim ayırt edilmiştir (Şekil 69, 70, 71
ve 72). Hendek duvarlarının en tabanında
ve fayın kuzey bloğunda Miyosen yaşlı
Çamlı çakıltaşlarına ait bloklu killi
çakıltaşları, üzerinde ve fayın güney
bloğunda uyumsuz olarak Pleyistosen yaşlı
Güzelbahçe formasyonuna ait birimler,
üzerinde Holosen yaşlı kolüviyal kama
çökelleri ve en üstte her iki bloğu örten
güncel toprak seviyesi yer almaktadır
(Şekil 69, 70, 71 ve 72).
Güncel toprak seviyesi
Olay-2Fay izi
GDKB
Olay-2Fay izi
1.0
2.0
3.0
1.0 2.0 3.0 4.0 5.0 6.0 7.0 8.0 9.0 10 11m
PleyistosenGüzelbahçe Fm.
HolosenKolüviyal
Kama
HolosenKilli çakıl
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
Şekil 72. Fay Kazısı 3; GB ve KD duvarlarına ait hendek logu.
Hendek duvarlarında sadece bir olay
saptanmıştır. Olay-1 olarak simgelendirilen
fay izi hendeğin her iki duvarında da
belirgin olarak gözlenmektedir. Bu
faylanma olayı Güzelbahçe Formasyonuna
ait birimler çökeldikten sonra meydana
gelmiştir. Faylanma sonucu Miyosen yaşlı
Çamlı Çakıltaşları ile Pleyistosen yaşlı
Güzelbahçe formasyonu yan yana
gelmiştir. Bu faylanmaya bağlı olarak
Güzelbahçe formasyonuna ait çökel
tabakaları titlenmiştir (Şekil 69, 70, 71 ve
72). Bu tiltlenme sonucu Güzelbahçe
formasyonuna ait çökel tabakalarında 2
metreye yakın düşme meydana gelmiştir
(Şekil 69, 70, 71 ve 72). Bu tiltlenme
faylanma olayında en az 2 metrelik bir
eğim atımlı normal faylanmanın geliştiğine
işaret etmektedir. Faylanma hendek duvarı
tabanında yer aldığı için, fay yöneliminin
K60D 50GD olduğu tahmin edilmektedir.
Bu faylanma sonucu gelişen fay sarplığı,
suskunluk döneminde, aşınarak fayın tavan
bloğunda kalın bir kolüviyal kamanın
oluşumuna yol açmıştır. Kolüviyal
kamanının üzerini örten Holosen yaşlı
çökellerde herhangi bir kesilme
1.0
2.0
3.0
m2.0
6.0
12
18
20
16
14
108.0
4.0
Olay-1Fay izi
GD
KB
PleyistosenGüzelbahçe Fm.
MiyosenÇamlı Çakıltaşları
HolosenKolüviyal
Kama
1.0
2.0
3.0
m
3.50
1.0
6.0
12
1820
1614
10
8.0
4.0
GD
KB
PleyistosenGüzelbahçe Fm.
Olay-1Fay izi
MiyosenÇamlı Çakıltaşları
HolosenKolüviyal
Kama
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
gözlenmemiştir. Bu durum olay-1 olarak
gösterilen faylanma olayının Holosen
öncesi dönemde meydana geldiğine işaret
etmektedir. Bu olayda Seferihisar-Yelki
fayının yüzey faylanması oluşturacak
büyük depremler ürettiğini göstermektedir.
Ayrıca bu olay, Seferihisar-Yelki fayının
baskın olarak sağ yönlü doğrultu atımlı
faylanma karakteri göstermesine karşın,
fay geometrisine bağlı olarak yer yer eğim
atımlı normal faylanma karakteri
sergilediğini göstermektedir.
Toplam uzunluğu 30 km olduğu ileri
sürülen Seferihisar-Yelki Fayı’nın
inceleme alanında kalan uzunluğu yaklaşık
2.5 km civarındadır. İnceleme alanında
fay, iki ana kol halinde uzanmaktadır.
Güneydeki kolun uzunluğu yaklaşık 2.500-
2.750 m, kuzeydeki kolun uzunluğu ise
yaklaşık 1.750 m civarındadır. Her iki
kolun kullandığı fay zonunun genişliği
100-400 m arasında değişmektedir.
İnceleme alanında fay kademeli bir
karakter göstermekte ve her bir parçanın
uzunluğu 150 m ile 1.750 m arasında
değişmektedir. İnceleme alanında fay genel
olarak sağ yanal atımlı normal faylanma
göstermektedir. Ancak fay geometrisine
bağlı olarak yer yer eğim atımlı normal
faylanma karakteri sunmaktadır.
Güneydeki kol Üst Kretase yaşlı Bornova
Karmaşığı ile Miyosen yaşlı Çamlı
çakıltaşları ve Pleyistosen yaşlı
Güzelbahçe Formasyonunu yan yana
getirdiği için, paleosismolojik çalışmalar
kapsamında, çökel açısından uygun hendek
yerleri bulunamamıştır. Ancak
jeomorfolojik veriler bu kolun da diri fay
olduğuna işaret etmektedir.
Gerek jeomorfolojik ve gerekse litolojik
veriler kuzey kolun diri fay olduğunu
göstermektedir. Fay izi morfolojik ve
jeolojik açıdan çok belirgin olup, Holosen
çökelleri içerisinde izlenebilmektedir.
Nitekim paleosismolojik veriler de
Seferihisar-Yelki fayının Holosen
döneminde bu kol üzerinde yüzey
faylanması oluşturduğunu belgelemektedir.
Seferihisar-Yelki Fayı’nın inceleme
alanındaki 2.5 km’lik uzunluğu boyunca 4
adet fay kazısı yapılmıştır. Bu fay
kazılarından Fay Kazısı-1 ve Fay Kazısı-
3’de faylanma olayları saptanmıştır. Fay
Kazısı-1’de 2 olay ve Fay Kazısı-3’de 1
olay tespit edilmiştir.
Fay-Kazısı-1’deki faylanma olayları sağ
yanal doğrultu atımlı faylanmaya ve Fay
Kazısı-3’deki olayda eğim atımlı normal
Çözümler ve tampon örnekleri
Ramazan DEMİRTAŞ
faylanma karakteri göstermektedir. Bir
başka anlatımla inceleme alanında açılan
fay kazılarında en az 2 ya da 3 faylanma
olayı ayırt edilmiştir. Fay Kazısı-1’deki
Olay-1 ile Fay Kazısı-3’deki Olay-1 aynı
faylanma olayı olabilir. Bu açıdan
düşünüldüğünde en az 2 faylanma olayı
tespit edilmiştir. Bu faylanma olayları,
Seferihisar-Yelki fayının yüzey faylanması
oluşturan 6.5 ve daha büyük depremler
ürettiğini göstermektedir.
Jeomorfolojik, Jeolojik, Paleosismolojik,
jeofizik ve Sismolojik veriler birlikte
yorumlandığında ve Seferihisar-Yelki
fayının toplam uzunluğunun 30 km olduğu
düşünüldüğünde; inceleme alanı içerisinde
yapılan fay kazılarından elde edilen sınırlı
verilere göre, Seferihisar-Yelki fayının
inceleme alanı içerisinde kalan 2.5 km’lik
parçası boyunca tampon bölge oluşturma
kararını vermek mümkün
gözükmemektedir. Bu bağlamda, inceleme
alanı içerisinden geçen Seferihisar-Yelki
fayının iki kolunun ayrıntılı olarak
çalışılması, fay izlerinin kesin yerlerinin
saptanması, fayın Holosen döneminde bu
kollardan kuzeydeki veya güneydeki
kollardan hangisini ya da her ikisini
kullanıp kullanmadığının araştırılması, her
iki kolun fay zonu genişliğinin
belirlenmesi ve inceleme alanının hemen
güneybatısında Güzebahçe ve Yelki
yerleşim alanlarının olması da dikkate
alındığında, Seferihisar-Yelki Fayının
Güzelbahçe ile Yelki yerleşim alanlarının
tamamını kapsayacak şekilde ayrıntılı
olarak çalışıldıktan sonra tampon bölge
ouşturulup oluşturulamayacağına ilişkin
kararın verilmesi gerekmektedir.
Bu çalışma kapsamında elde edilen
jeomorfolojik, jeolojik, paleosismolojik,
jeofizik ve sismolojik verilere ışığında,
Seferihisar-Yelki Fayı’nın inceleme
alanından geçen kuzey ve güneydeki kollar
boyunca 25’şer metre olmak üzere toplam
50 metrelik alanın Ayrıntılı Jeoteknik
Gerektiren Alanlar (AJE) olarak
değerlendirilmesinin daha uygun olacağı
kararına varılmıştır.