Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm Önerileri ve...

72
Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007 Ramazan DEMİRTAŞ Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007 Bilindiği üzere, 7269 sayılı Afetler Yasası kapsamında yerleşim yerlerinden geçen aktif fayların etrafında tampon bölge oluşturulmasına yönelik politika ve kriterleri tanımlayan herhangi bir maddenin bulunmaması ve yasal boşluk olmasına karşın, 1999 depremlerinden bu yana ülkemizde birçok fay etrafında yapı ve ikamete yasak Uygun Olmayan Alanlar (UOA) belirlenmiştir. Ancak UOA olarak belirlenen bu faylarla ilgili Afete Maruz Bölge Kararı alınmamıştır. Yasal dayanağı olmadan belirlenen faylara ilişkin UOA imar planlarına işlenmiş ve yerel yöneticilerin hizmetine sunulmuştur. Ancak bugüne kadar tampon bölge olarak belirlenmiş aktif fay zonlarının 50 bin konutu kapsayan büyük bir kısmının yerleşim yerleri ve kent merkezlerindeki mevcut yapılaşmalar içerisinde kalması nedeniyle yerel yöneticiler ve vatandaşlar arasında mahkemelik olaylara yol açan ciddi hukuksal sorunlar yaşanmasına neden olunmuştur. Mevcut yapılaşmaları kapsayan tampon bölgelere ilişkin onaylanmış imar planına esas jeolojik-jeoteknik etüt raporlarının sonuç ve öneriler sayfasına “Ekonomik ömürlerini tamamlanıncaya kadar mevcut yapılaşmalar korunacak ve yeni yapılar yapılmayacak” şerhi düşülmüştür. Ancak ülkemizde yapıların ekonomik ömrünü tamamlamadan deprem potansiyeli yüksek- çok yüksek birçok aktif fay bulunmaktadır. Bu nedenle özellikle mevcut yapılaşmaları kapsayan tampon bölge oluşturulmuş bu faylarda yakın gelecekte deprem olması durumunda, ciddi hukuksal sorunlar yaşanacaktır. Ülkemizde Kentsel Dönüşüm, Mikrobölgeleme çalışmaları ve İmar Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etütler kapsamında diri faylar ve deprem üreten diri faylar etrafında tampon bölgelerin oluşturulması sürecinde ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlar; (1) ülkemizde, neotektonik anlamda bir diri fay tanımı ile deprem üreten diri fay tanımı yapılamamış ya da diri faylar bu anlamda ayırt edilememiştir, (2) diri faylar etrafında yapılaşmaya yasak bölgeler hiç bir yasal dayanağı olmaksızın kapatılmaktadır. 7269 Sayılı Afetler Yasası içerisinde deprem ya da fay nedeniyle afete maruz bölge kararı alınacak

Transcript of Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm Önerileri ve...

Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm

Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007

Ramazan DEMİRTAŞ

Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm

Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007

Bilindiği üzere, 7269 sayılı Afetler Yasası

kapsamında yerleşim yerlerinden geçen

aktif fayların etrafında tampon bölge

oluşturulmasına yönelik politika ve

kriterleri tanımlayan herhangi bir

maddenin bulunmaması ve yasal boşluk

olmasına karşın, 1999 depremlerinden bu

yana ülkemizde birçok fay etrafında yapı

ve ikamete yasak Uygun Olmayan Alanlar

(UOA) belirlenmiştir. Ancak UOA olarak

belirlenen bu faylarla ilgili Afete Maruz

Bölge Kararı alınmamıştır. Yasal dayanağı

olmadan belirlenen faylara ilişkin UOA

imar planlarına işlenmiş ve yerel

yöneticilerin hizmetine sunulmuştur.

Ancak bugüne kadar tampon bölge olarak

belirlenmiş aktif fay zonlarının 50 bin

konutu kapsayan büyük bir kısmının

yerleşim yerleri ve kent merkezlerindeki

mevcut yapılaşmalar içerisinde kalması

nedeniyle yerel yöneticiler ve vatandaşlar

arasında mahkemelik olaylara yol açan

ciddi hukuksal sorunlar yaşanmasına neden

olunmuştur.

Mevcut yapılaşmaları kapsayan tampon

bölgelere ilişkin onaylanmış imar planına

esas jeolojik-jeoteknik etüt raporlarının

sonuç ve öneriler sayfasına “Ekonomik

ömürlerini tamamlanıncaya kadar mevcut

yapılaşmalar korunacak ve yeni yapılar

yapılmayacak” şerhi düşülmüştür. Ancak

ülkemizde yapıların ekonomik ömrünü

tamamlamadan deprem potansiyeli yüksek-

çok yüksek birçok aktif fay bulunmaktadır.

Bu nedenle özellikle mevcut yapılaşmaları

kapsayan tampon bölge oluşturulmuş bu

faylarda yakın gelecekte deprem olması

durumunda, ciddi hukuksal sorunlar

yaşanacaktır.

Ülkemizde Kentsel Dönüşüm,

Mikrobölgeleme çalışmaları ve İmar

Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etütler

kapsamında diri faylar ve deprem üreten

diri faylar etrafında tampon bölgelerin

oluşturulması sürecinde ciddi sorunlar

yaşanmaktadır. Bu sorunlar;

(1) ülkemizde, neotektonik anlamda bir

diri fay tanımı ile deprem üreten diri fay

tanımı yapılamamış ya da diri faylar bu

anlamda ayırt edilememiştir,

(2) diri faylar etrafında yapılaşmaya yasak

bölgeler hiç bir yasal dayanağı olmaksızın

kapatılmaktadır. 7269 Sayılı Afetler Yasası

içerisinde deprem ya da fay nedeniyle

afete maruz bölge kararı alınacak

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

herhangi bir madde bulunmamaktadır. Bu

yasada sadece heyelan, kaya düşmesi, çığ,

su baskını gibi yerel ölçekli doğal afetler

için afete maruz bölge kararı alınmasıyla

ilgili maddeler bulunmaktadır,

(3) hangi diri faylar etrafında yapılaşmaya

yasak bölgeler oluşturulması gerektiği bir

program dahilinde önceden

belirlenmemektedir,

(4) Ana levha sınır fayları (KAFS, DAFS,

Güneydoğu Anadolu Bindirme Kuşağı

gibi), Kıta içi faylar (Sultandağ, Tuzgölü,

Ecemiş vb.) ve farklı fay tipleri (doğrultu

atımlı fay, eğim atımlı normal ve ters

faylar) için aynı ve keyfi kriterler

kullanılarak ve kayma hızları, ortalama

yerdeğiştirme miktarı ve deprem

yinelenme aralıkları bilinmeden

yapılaşmaya yasak bölgeler

oluşturulmaktadır,

(5) küçük ölçekli haritalardan (1/100.000,

1/25.000) daha büyük ölçekli haritalara

(1/5.000, 1/2000, 1/1000) faylar

aktarılmakta ve cetvelle çizer gibi düz

çizgiler geçirilerek hayali fay çizgileri

oluşturulmaktadır. Hayali fay izlerini esas

alan yerel yöneticiler, bu hat üzerinde yer

alan inşaatların durdurulması kararını

almaktadır. Asıl önemlisi, aktif fay

haberleri ile birlikte asıl teyakkuz haline

geçmesi gerekli GERÇEK FAY HATTI

üzerindeki sakinler herşeyden habersiz

günlük yaşamlarını sürdürmektedir,

(6) hayali fay çizgilerinin etrafında,

bilimsel ve mühendislik ilkelerine dayalı

olmayan, 50 m, 75 m, 100 m gibi keyfi

uzaklıklar belirlenerek tampon bölgeler

oluşturulmaktadır,

(7) ikincil faylar ya da ana faydan bağımsız

olarak yırtılmayan tali faylar etrafında

tampon bölgeler oluşturulmaktadır,

(8) birkaç cm-birkaç on cm yer-değiştirme

gösteren tetiklenmiş ikincil kırıklar

etrafında tampon bölgeler

oluşturulmaktadır,

(9) yakın geçmişte yüzey faylanması

oluşturmuş, imar planlarına işlenmesi

gereken ana faylar boyunca, çeşitli

nedenlerden (siyasi ya da rant kaygısı

nedeniyle, kent merkezlerinden geçen bazı

çok belirgin diri fay izleri boyunca tampon

bölgeler oluşturulmamış ya da gerçek

yerlerinden farklı yerlerde gösterilmiştir.

Bazı kent merkezlerinde ise hayali fay

izleri etrafında kat sınırlamaları

getirilmiştir) dolayı tampon bölgeler

oluşturulmamaktadır,

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

(10) ölü faylar etrafında tampon bölgeler

oluşturulmakta ve diri olduğu bilinmeyen

faylar ya da mevcut olduğu, deprem

oluncaya kadar bilinmeyen faylar birbirine

karıştırılmaktadır,

(11) deneyim ve bilgi eksikliği, fayı

tanıyamama, fayın yerini tespit edememe,

kullanılan yöntem farklılıkları, tampon

bölge oluşturamama ve rapor yazamama

gibi sorunlar yaşanmaktadır,

(12) alüviyal zeminlerde tampon bölgeler

oluşturulmaktadır,

(13) yeni yapılar ya da yapıya yapılan ek

ve yeni düzenlemeler için tampon bölgeler

geçerli kılınmamaktadır,

(14) yerel yönetimler ve mülk sahibine bu

bölgenin imara kapalı olduğu önceden

bildirilmemektedir ve

(15) yasaya uymayanlar için cezai

yaptırımlar bulunmamaktadır.

ÖRNEK 1: NEHİRKENT (SAKARYA)

03.09.2001 tarihli onaylı jeolojik-

jeoteknik etüt raporunda, Sakarya ili

Nehirkent Belediyesi imar sınırları

içerisinde yer alan Halk Sağlığı

Laboratuarı hizmet binası alanının

kuzey doğusundan fay hattının geçtiği

belirtilmiş ve fay izi olarak düşünülen

hattın 50’şer m kuzey ve güneyinden

olmak üzere toplam 100 m tampon

bölge bırakılmıştır. Bu gerekçe

nedeniyle inşaatı tamamlanmış söz

konusu yapıya ilişkin yapı ruhsatı ve

yapı kullanma izni verilmemiştir.

Söz konusu raporda, aşağıda açıklanan

hala çok belirgin referans yerler

olmasına karşın, 17 Ağustos 1999 fay

izi 40 m hata ile 1/ 2.000 ölçekli imar

planı haritasına geçirilmiştir (Şekil 1).

40 metre hata ile fay izinin haritaya

işaretlenmesi ve izin kuzey ve

güneyinden 50 m tampon bölge

oluşturulması nedeniyle, Halk Sağlığı

Laboratuar binasının kuzey batı köşesi

tampon bölge içerisinde kalmıştır.

Ancak gerçekte, 17 Ağustos 1999

deprem izi, Halk Sağlığı Laboratuar

Binası’nın 90 m kuzeyinden

geçmektedir. 17 Ağustos depreminde,

bina’nın 200 m kuzey batısındaki

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

Aytemiz Petrol istasyon binaları 4.70 m

(Şekil 2a ve b); 80 m kuzey batısındaki

otoban 4.60 m; 110 m kuzey-kuzey

doğusundaki otoban üst geçitinin

korkulukları 4.50 m ve 500-600m kuzey

doğusundaki Toyota Fabrikası’nın

kantarı 4.50 m sağ yanal olarak

ötelenmiştir.

.

Şekil 1. 03.09.2001 tarihli imar planına esas jeolojik-jeoteknik etüt raporunda gösterilen tampon bölge

ve bu çalışmada belirlenen yeni tampon bölge. 17 Ağustos 1999 depreminde, 4.70 m sağ yanal

ötelenmiş Aytemiz Petrol istasyon binaları. Depremden önce a) yol ve b) Lokanta binası ile

arabanın bulunduğu bina bitişikti.

Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm

Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007

Ramazan DEMİRTAŞ

Halk Sağlığı Laboratuar binasının

bahçesinde açılan hendek çalışması

sonuçlarına göre, binanın bulunduğu

parselde 17 Ağustos 1999 deprem

kırığına ve ikincil deformasyonlarına

rastlanılmamıştır. Öte yandan hendek

duvarlarında, 17 Ağustos 1999

depremi öncesi eski deprem izleri ve

deformasyonları gözlenmemiştir. Bu

sonuçlar, Kuzey Anadolu Fay

Zonu’nun bu parçasının Holosen’den

bu yana Halk Sağlığı Laboratuar

binası’nın bulunduğu kısmı

izlemediğini göstermektedir. Fay,

Holosen’den bu yana binanın 90 m

kuzeyindeki dar zonu kullanmaktadır.

ÖRNEK 2: ESKİŞEHİR (MERKEZ)

2001 tarihli onaylı ‚Eskişehir Yerleşim

Yerinin Yerleşim Amaçlı Jeoloji ve

Jeoteknik Etüt Raporu‛nda, Eskişehir

fay zonunun kent merkezinden geçen

yaklaşık 20 km uzunluktaki

Osmangazi fay segmentinin tüm

uzunluğu boyunca cetvelle çizer gibi

düz bir çizgi şeklinde fay izi imar

haritasına işlenmiş ve fay izi olarak

düşünülen hattın kuzey ve güneyine

50 metrelik tampon bölge bırakılmıştır

(Şekil 3).

Şekil 3. Eskişehir fay zonunun Osmangazi segmenti boyunca oluşturulan tampon bölge (Ayday vd.

2001).

Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm

Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007

Ramazan DEMİRTAŞ

Şekil 3’de görüldüğü üzere fay izi,

uydu görüntüsünden doğrudan imar

paftasına aktarılmış ve fay izinin 1.5

km’lik bölümü Osmangazi

Üniversitesi’nin kampusü içerisinden

geçmiştir. Tampon bırakılan fay izinin

Osmangazi Üniversitesi’nden geçen

bölümü, 2003 ve 2004 tarihli yapılan

etütler kapsamında, fay izine dik

olarak açılan uzun hendeklerde eski

deprem izlerine rastlanamadığı

gerekçesiyle tampon bölge

kaldırılmıştır. Ancak Osmangazi

Üniversitesi kampüsünün gerek batı,

gerekse doğuda kalan bölümü halen

yapı yasaklı bölge olarak

korunmaktadır.

20 km uzunluktaki bir fay segmentinin

tüm uzunluğu boyunca dümdüz bir

hat olarak uzanması mümkün

gözükmemektedir. Çünkü fayın eğim

atımlı normal fay olması, fay eğim

açısı, fay geometrisi, yerel zemin

koşulları, örtü kalınlığı ve litolojisi

dikkate alındığında, fay izi zon

genişlikleri yukarıda söz edilen

özelliklere bağlı olarak zon genişlikleri

değişken pek çok sayıda alt

segmentlerden oluşması

gerekmektedir. Özellikle kent

merkezinin alüviyal zeminlerden

oluşması nedeniyle, bu zonun genişliği

çok değişken olabilir.

ÖRNEK 3: MARMARİS (MUĞLA)

‚Muğla ili Marmaris ilçesi Armutalan

beldesi’nin yerleşim amaçlı jeolojik-

jeoteknik etüt raporu‛nda, Marmaris

körfezine doğru boşalan tüm kuru

dereler aktif faylar olarak tanımlanmış

ve 50 şer metrelik tampon bölgeler

oluşturulmuştur.

Armutalan içerisinden geçen bilinen

aktif bir fay bulunmamaktadır. Buna

karşın Gökova çöküntüsünü sınırlayan

ve Burdur-Fethiye fay zonunu

oluşturan aktif faylarda meydana

gelecek depremler nedeniyle

Marmaris-Armutalan-İçmeler-Turunç-

Hisarönü yöresi dolaylı olarak

etkilenmektir.

Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm

Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007

Ramazan DEMİRTAŞ

Gerek tarihsel ve gerekse aletsel

dönemde olmuş depremler, Gökova

çöküntüsünün aktif olduğunu

göstermektedir. Ancak Armutalan

merkezli herhangi bir hasar yapıcı

deprem, gerek tarihsel, gerekse aletsel

dönem kayıtlarında bulunmamaktadır.

1900-2005 yılları arasında Marmaris-

Armutalan merkezli hasar yapıcı bir

deprem olmamıştır. Bu durum

Armutalan yöresini tehdit edebilecek

ve büyük deprem üretebilecek aktif bir

fayın olmadığını belgelemektedir.

Şekil 19. Armutalan beldesi sınırları içerisinde tampon bölge oluşturulan yer alan sel yatakları ve

Marmaris ve çevresinin jeoloji haritası.

Söz konusu raporda, Armutalan

beldesi sınırları içerisinde yer alan sel

konileri boyunca aktif faylanmaya

işaret eden her hangi bir jeolojik,

morfolojik, sismolojik ve

paleosismolojik veri

bulunmamaktadır. Bu sel konileri fay

izleri olsa bile, bu faylar paleotektonik

TURUNÇ

MARMARiS

iÇMELER

Alüvyon-yamaç molozu

Kerme Formasyonu

MARMARiS NAPI

Marmaris Peridotidi

GÜLBAHAR NAPI

Orhaniye Formasyonu

Orluca FormasyonuÇövenliyayla Volkaniti

BODRUM NAPI

Göçgedigi Formasyonu

Bayırköy Formasyonu

Ölü faylar

KUVATERNER

MiYOSEN

KRETASE

JURA-KRETASE

TRiYAS

KRETASE

JURATRiYAS

00 5 km

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

dönemde meydana gelmiş kısa

uzunluklara sahip ölü faylardır. Fay

olarak ileri sürülen bu fayların

uzunlukları 500 m ile birkaç km

arasında değişmektedir. Bu faylar aktif

faylar olarak varsayılsa bile,

uzunlukları dikkate alındığında yüzey

kırığı oluşturabilecek deprem üretme

olasılıkları söz konusu değildir.

Deprem üretseler bile, yüzey

faylanması oluşturamayacaklar, yüzey

faylanması oluşturamadıkları için de,

yer-değiştirmeler meydana

getiremeyeceklerdir. Faylanma söz

konusu olmadığı için, hiç bir yapının

yıkılmasına neden olalamyacaklardır.

Bu nedenle fay olarak ileri sürülen sel

yatakları boyunca tampon bölgeler

oluşturulmaya gerek yoktur.

ÖRNEK 4: BURDUR (MERKEZ)

Burdur Kent Merkezi: ‚Burdur kent

merkezinin yerleşim amaçlı jeolojik-

jeoteknik etüt raporu‛nda, kent

merkezinde 1.0-1.5 metrelik düşey

atımlara sahip fay izi boyunca tampon

bölge oluşturulmamıştır. Bu izler 1914

ve 1971 depremleri ile ilgilidir.

Şekil 15’de görüldüğü üzere, Burdur

gölü ve çevresinde, Burdur havzasını

doğu ve batıdan sınırlayan KD-GB

gidişli faylar, Burdur fayı olarak

adlandırılmıştır (Şaroğlu vd. 1987).

Burdur Fayı üç ana fay segmentinden

oluşmaktadır. İlk segment, Burdur’un

doğusunda uzanmaktadır ve 17 km

uzunluktadır. Bu fayın 7 km

uzunluktaki kuzey bölümü K60D;

Burdur doğusunda uzanan 5 km'lik

bölümü K40D ve güneydeki 5 km'lik

bölümü ise K75D doğrultuludur. Fayın

doğu bloğu batısına göre yukarıda

bulunmaktadır. Fay, Pliyosen yaşlı

birimler ile Kuvaterner yaşlı birikinti

yelpazelerini ayırmaktadır. İkincisi,

Burdur Gölü güneyinde, Hacılar köyü

doğusunda, yaklaşık 12 km uzunlukta

ve K40D doğrultulu faydır. Fay,

Pliyosen yaşlı birimleri kesmektedir

(Şaroğlu vd. 1987). Üçüncü fay ise,

Burdur gölü GB'sında yaklaşık 15 km

uzunlukta ve K17D gidişlidir. Fay,

Pliyosen yaşlı birimler ile Jura yaşlı

birimleri ayırır (Şaroğlu vd. 1987).

Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm

Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007

Ramazan DEMİRTAŞ

Şekil 15. 1914 ve 1971 deprem kırıkları ve 1971 depreminin eş-şiddet haritası.

Şekil 14. Burdur kent merkezinde, 1914 ve 1971 depremlerinin Burdur fayı boyunca neden olduğu

yüzey kırıkları, düşey atımlar ve sıvılaşmalar.

Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm

Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007

Ramazan DEMİRTAŞ

3 Ekim 1914 tarihinde merkezi Burdur

Gölü’nde Ms=7.0 büyüklüğünde yıkıcı

bir deprem meydana gelmiştir.

Depremde 4000 den fazla kişi

ölmüştür. Depremden hemen sonra

yangın olmuş ve oldukça büyük

hasarlara neden olmuştur. Duvar,

Yasıköy, İlyas, Kılınç, Gönen ve

Barla arasında uzanan 90 km

uzunlukta ve 30 km genişlikte olan

KD'ya uzanan alan içerisinde 17.000 ev

tamamen yıkılmıştır. Burdur'da evlerin

%90’ı tarihi abidelerin çoğu ve 22m

yükseklikteki saat kulesi hasar

görmüştür. Keçiborlu'da evlerin %82'si

hasar görmüştür. Isparta’da evlerin

%55'i Büyük cami ve diğer kamu

binaları çökmüştür. Depremdeki hasar

60 km yarıçap içerisinde kalan Eğridir,

Dinar ve diğer köylere kadar

uzanmıştır. Dinar - Eğridir kesiminde

tren yolunda , Denizli , Bolvadin ve

Antalya'ya kadar çok sayıda köyde

hasar gözlenmiştir.

Bu depremde Burdur gölünün

güneydoğu kıyısının 23 kmlik bir

bölümü çökmüştür. Bu olay kıyının

bu kesimi boyunca normal karakterde

bir yüzey faylanmasının geliştiğine

işaret eder. Yüzey kırığının

doğrultusunun K 45 D olup KB taraf

yani göl tarafı 150 cm kadar aşağıya

kaymıştır. 1914 depreminde 40 km

uzunluğunda bir yüzey faylanması

meydana gelmiştir (Pınar ve Lahn

1953).

12 Mayıs 1971 tarihinde Burdur’da

Ms=6.2 büyüklüğünde hasar yapıcı bir

deprem olmuştur. Ana şok Burdur

gölünün güney kıyısında Kışla, Yarışlı

ve Buğdüz arasında yer alan çok

sayıda köyü harabe haline getirmiştşr.

Hasar, özellikle Burdur’un güney

batısındaki vadide yoğunlaşmış olup,

Çendik batısında göl kıyısına paralel

olarak uzanan 1 km uzunlukta yüzey

kırığı meydana gelmiştir. Kırık

Kuvaterner ile Neojen yaşlı Çökellerin

dokanağı boyunca gelişmiştir. Kırığın

doğrultusu K 50 D olup, kuzey batı

blok, yani göl tarafı 30 cm kadar

aşağıya kaymıştır. 1914 deprem kırığı

ile uyumlu olarak, KD ve GB ‘da daha

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

kısa uzunlukta kırıklar gelişmiştir. Bu

kırıkların GB ucunda Yarköy ve

Hacılar arsında, deprem nehir

çökellerinde yaygın olarak sıvılaşmaya

neden olmuş ve büyük çamur

volkanları gelişmiştir. Gölün KB

kıyısında her hangi bir zemin

deformasyonu gelişmemiştir. Deprem

sırasında ve sonrasında kıyı çökmesi

veya su seviyesinde anormal

değişmeler gözlenilmemiştir. Deprem,

Kavacık ve Hacılar köyü güneyinde

kaya düşmelerine neden olmuştur. Bu

kaya düşmeleri, sonraki artçı

depremler tarafından meydana

getirilmiştir. Bu artçı depremlerden

bazıları oldukça hasar yapıcı rol

oynamıştır. 8 Mart 1971 ‘de Tefenni

civarında küçük bir öncü şok meydana

gelmiştir.

Yukarıda ayrıntılı olarak verilen

Burdur Fayı yaklaşık 44 km uzunlukta

olan ve 5 km’lik bölümü kent

merkezinden geçen deprem üreten diri

fay sınıfına girmektedir. Nitekim

Burdur fayı 1914 yılında M7.0

büyüklüğünde yıkıcı bir deprem

üretmiş ve tamamı kırılmıştır. Bu

deprem kent merkezinde yüzey

faylanmaları ve oldukça geniş alanda

sıvılaşmalara neden olmuştur. Yüzey

faylanması boyunca bir yapıyı yıkacak

büyüklükte 1.0-1.5 metrelik düşey

atımlar oluşturmuştur. Tüm bu

kriterler bu fay boyunca tampon bölge

oluşturulmasını gerektirmektedir.

ÖRNEK 5: GÖCEK (FETHİYE)

‚Göcek (Fethiye, Muğla) yerleşim

alanının jeolojik-jeoteknik etüt

raporunda‛, Jura yaşlı kireçtaşları ile

Kretase yaşlı ofiyolitik kayaçlar

arasında dokanak oluşturulan 6 km

uzunluktaki Göcek Fayı boyunca 50

şer metrelik tampon bölge

oluşturulmuştur.

Göcek Fayı uzunlukları 500 m ile 3 km

arasında değişen 11 ayrı fay

parçasından oluşan yaklaşık 6 km

uzunlukta bir faydır. D-B ve KB-GD

(K75D 87 GD, K60B 50 GB, K85 B 85

GB) gidişli Göcek fayı eğim atımlı

normal bir faydır. Fay, doğuda Jura

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

yaşlı kireçtaşları ile Eosen yaşlı flişler;

batıda Jura yaşlı kireçtaşları ile Kretase

yaşlı ofiyolitik kayaçların dokanakları

boyunca uzanmaktadır. Bir başka

deyişle, fay Jura yaşlı kireçtaşları ile

Kretase yaşlı ofiyolitik kayaçlar ile

Eosen yaşlı flişleri yan yana

getirmektedir. Fay, Camiyanı

Mahallesi ile Dereboğazı Mahallesi

arasında Jura yaşlı kireçtaşları ile

Kuvaterner yaşlı alüviyal birimlerin

dokanağı boyunca uzanmaktadır.

Ancak fay Kuvaterner yaşlı birimleri

denetlememekte, sadece Jura yaşlı

kireçtaşları ile Kuvaterner yaşlı

alüvyonal birimler arasında doğal bir

sınır oluşturmaktadır. Kuvaterner yaşlı

birimleri kesmesine ilişkin herhangi bir

iz bulunmamaktadır.

Şekil 16. Göcek ve çevresinin jeoloji haritası.

Göcek Fayı’nın diri fay olduğuna işaret

eden herhangi morfolojik belirti

bulunmamaktadır. Bir başka deyişle

Morfolojik açıdan fay boyunca

herhangi bir fay dikliği, kolüviyal

kama, dere ötelenmesi, fay bankı, fay

düzlüğü, fay basamağı vb. diri faya

işaret eden her hangi bir belirti

İskeleMah.

IlıcaMah.

KörpınarMah.

MuslukMah.

Camiyan•Mah.

DereboğazıMah.

Çakala•an T.

Yüksekcik T.

Sarıkaya

Sandallı T.

Bozören Mvk.

YenipınarMah.

Tülü T.

GÖCEK

Kızlanbelen T.

BelenpınarMah.

Asmaca T.

Kepez T.

Karaoğuz T.

JuraKireçtaşları

KretaseOfiyolitik kayaçlar

EosenFliş

KuvaternerAlüviyon

KuvaternerPlaj çökelleri

KuvaternerAlüvyal yelpaze çökelleri

Ölçek: 1 / 25.000

AK DENİZ

T2

T3

T1

T1, T2, T3 Hendek Yerleri

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

sunmamaktadır. Yapılan jeolojik,

morfolojik ve paleosismolojik

çalışmalar Göcek Fayı’nın diri fay

olmadığını, eski bir fay olduğunu

göstermektedir. Göcek Fayı,

neotektonik dönem öncesi gelişmiş

olup, Göcek Koyu’nun açılımı

sırasında gelişmiş paleotektonik

döneme ait eski fay karakteri

taşımaktadır.

Şekil 17. Körpınar Mahallesi yakınından uzanan Göcek Fayı’na ait fay aynası ve fay çiziklerinden

göünümler.

Aletsel ve son birkaç bin – birkaç on

bin yıllık dönemde, Göcek Fayı

üzerinde meydana gelmiş bir deprem

izine rastlanılmamıştır. Bir başka

deyişle Göcek Fayı boyunca herhangi

bir yüzey faylanması oluşturmuş bir

deprem meydana gelmemiştir. Öte

yandan Göcek Fayı boyunca aletsel

dönem ve öncesi herhangi bir deprem

izi gözlenmemiştir. Öte yandan

Fethiye’nin 20 km uzağından geçen

KD-GB doğrultulu çok daha uzun fay

üzerinde olan 4 Nisan 1957 Fethiye

depreminde Göcek fayı boyunca

herhangi bir yüzey faylanması

oluşturmamıştır.

Kuvaterner yaşlı birimler içerisinde

açılan hendeklere ait duvarlarda

gözlenen tabakalarda gerek aletsel

dönemde, gerekse son birkaç bin-

birkaç on bin yıllık dönem içerisinde

eski depremlere işaret eden herhangi

bir faylanma, kıvrımlanma, tiltlenme,

sıvılaşma benzeri herhangi bir

deformasyona rastlanılmamıştır.

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

Hendek duvarlarında yer alan

Kuvaterner yaşlı tabakalar yatay

konumlu olup herhangi bir kesintiye

uğramamaktadır. Bu sonuçlar, Göcek

Fayı’nın son birkaç bin-birkaç on bin

yıllık dönem içerisinde herhangi bir

deprem üretmemiş olup, gelecekte de

deprem üretmeyecektir.

Yukarıda söz edilen jeolojik,

jeomorfolojik ve paleosismolojik

veriler ve bulgular, Göcek Fayı

boyunca tampon bölge

oluşturulmasına gerek duyulmadığını

göstermektedir. Bir başka deyişle

Göcek Fayı, paleotektonik döneme ait

eski bir fay olması nedeniyle tampon

bölge oluşturma kriterlerini

sağlamamaktadır.

ÖRNEK 6: FETHİYE

‚Muğla ili, Fethiye İlçesi 4 bin

hektarlık alanın imar planına

revizyonu ve ilave imar planına esas

jeolojik-jeoteknik etüt çalışması

raporunda, Boncuklu Fayı’nın kuzey

ve güneyinde 20 şer metre olmak üzere

toplam 40 metrelik x 7 kilometrelik

alan, aktif ve muhtemel faydan?

dolayı, yerleşime uygunluk açısından

detaylı olarak değerlendirilmesi

gereken alan olarak değerlendirilmiş

ve ekli 1/1000 ve 1/5000 ölçekli

yerleşime uygunluk paftalarında AJE

simgesi ile gösterilmiştir.

Boncuklu Fayı Fethiye Körfezi’ni

doğudan sınırlamaktadır. Boncuklu

Fayı DB 85 K ile K40-50D 85-90 KB

gidişlere sahiptir. Bu hat boyunca

K10D 85 GB yönelimli antitetik faylar

ölçülmüştür. Fayın KKB bloğu, GGD

bloğunu göre aşağıya düşmüştür.

Boncuklu Fayı boyunca, tepelik

alanları oluşturan Triyas-Jura yaşlı

kireçtaşlarında eski fay düzlemleri

belirgin olarak gözlenmektedir. Fayın

toplam uzunluğu 7 km civarında olup,

batıda Fethiye limanının hemen 1.5 km

batısından başlamakta ve doğuda

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

Topçular Mahallesi’nin doğusuna

kadar uzanmaktadır. Boncuklu Fayı 4

ayrı fay parçasından oluşmaktadır.

Birinci parça 1.5 km uzunluğunda

olup, Fethiye Limanı batısı ile Fethiye

Limanı arasında uzanmaktadır. İkinci

parça 2.5 km civarında olup, Fethiye

Limanı ile Asar Tepe arasında

uzanmaktadır. Üçüncü parça 3 km

civarında olup, Asar Tepe ile Topçular

Mahallesi arasında uzanmaktadır. Bu

çalışma kapsamı dışında olan

dördüncü parça 1.5 km civarında olup,

Topçular Mahallesi ile Toptaş Dere

arasında uzanmaktadır.

Şekil 18. Boncuklu Fayı ve civarının jeoloji haritası ve hendek yerlerini gösteren basitleştirilmiş morfotektonik

harita.

Fay, Marmaris Peridotitleri ve Triyas-Jura

yaşlı Kayaköy formasyonu ile Kuvaterner

yaşlı birimler arasında uzanmaktadır. Fay,

Kuvaterner yaşlı birimleri

denetlememekte, sadece Marmaris

Peridotitleri ve Triyas-Jura yaşlı birimler

ile Kuvaterner yaşlı birimler arasında doğal

bir sınır oluşturmaktadır. Kuvaterner yaşlı

Günlükba••

Ocakl•

TrKp

Qal

Qp

Q1ay

Qay

Trb

Mn

JK

Qym

Kmo

Boncuklu Fayı

+

_

FETHİYE LİMANI

FETHİYE CeyziibahçeTa•yaka D•. Hıdırlık Mah.

Topçular Mah.

Ahıt Mah.

Dravla Mah.DalamancıkMvk.

DeliktaşTaş kayası

Tarihi mezarlar

Kızilinler

Asar T.Tepesidelik

Gök ky.

Gemile

T1 T2 T3

T4

T5

T6T7

T1 Hendek yerleri

Boncuklu Fayı

+-

Ölçek : 1 / 25.000

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

birimleri kesmesine ilişkin herhangi bir iz

bulunmamaktadır.

Boncuklu Fayı’nın diri fay olduğuna

işaret eden herhangi bir jeolojik ya da

morfolojik belirti bulunmamaktadır.

Fay boyunca dağlık alanlardan Körfeze

doğru boşalan kuru ve sulu dereler ile

sırtlarda herhangi bir kesilme

gözlenmemektedir. Morfolojik açıdan

fay boyunca herhangi bir fay dikliği,

kolüviyal kama, dere ötelenmesi, fay

bankı, fay düzlüğü, fay basamağı vb.

diri faya işaret eden harhangi bir belirti

sunmamaktadır. Boncuklu Fayı,

Marmaris Peridotitleri ve Triyas-Jura

yaşlı Kayaköy Formasyonu ile

Kuvaterner yaşlı birimler arasında

doğal bir sınır oluşturmaktadır. Yani

fay Kuvaterner yaşlı birimleri

kesmemekte ve denetlememktedir.

Yapılan jeolojik, morfolojik ve

paleosismolojik çalışmalar Boncuklu

Fayı’nın diri fay olmadığını, ölü bir fay

olduğunu göstermektedir. Boncuklu

Fayı, neotektonik dönem öncesi

gelişmiş olup, Fethiye Körfezinin

açılımı sırasında gelişmiş

paleotektonik döneme ait eski fay

karakteri taşımaktadır.

Fethiye Körfezi’ni doğudan, D-B

yönünde sınırlayan geçen Boncuklu

fayının diri fay olup olmadığını tespit

etmek, AJE olarak gösterilen toplam 7

km uzunluğundaki Boncuklu Fayı

boyunca, 1957 depremi ve eski

depremler sonucu çökmeye bağlı

olarak genç çökellerde herhangi bir

deformasyonun gelişip gelişmedeğini

saptamak, eski depremlere ait çökme

izlerinin olup olmadığını tespit etmek

ve tampon bölge kriterlerini sağlayıp

sağlamadığını saptamak amacıyla, fay

boyunca yedi (7) adet araştırma

hendeği açılmıştır.

Açılan hendek duvarlarında ise, en üst

kesimde 100-150 cm kalınlıkta dolgu

malzemesi, hemen altında ortalama 50

cm güncel toprak seviyesi, hemen

altında durgun su ortamına işaret eden

mavi renkli bataklık kili, yelpaze

çakılları ve yelpaze çakılları ile yanal

ve düşey yönde geçiş gösteren yamaç

molozları bulunmaktadır. Kuvaterner

yaşlı birimler içerisinde açılan

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

hendeklere ait duvarlarda gözlenen

tabakalarda, gerek 1957 depremi,

gerekse 1957 öncesi depremlere işaret

eden herhangi bir faylanma,

kıvrımlanma, tiltlenme, sıvılaşma

benzeri herhangi bir deformasyona

rastlanılmamıştır. Hendek

duvarlarında yer alan Kuvaterner yaşlı

tabakalar yatay konumlu olup

herhangi bir kesintiye

uğramamaktadır. Bu sonuçlar,

Boncuklu Fayı’nın son birkaç bin-

birkaç bin yıllık dönem içerisinde

herhangi bir deprem üretmemiş olup,

gelecekte de deprem üretmeyecektir.

Jeolojik, morfolojik, sismolojik ve

paleosismolojik bulgular, Boncuklu

fayının diri fay ya da deprem üreten

diri fay olmadığını ve bu nedenle

Boncuklu Fayı boyunca tampon bölge

oluşturulmasına gerek olmadığını

göstermektedir.

ÖRNEK 7: GÖLYAKA (DÜZCE)

17 Ağustos 1999 İzmit Körfezi

depreminde birkaç cmlik atımlar

gelişmiş olan Gölyaka fayı, tampon

bölge oluşturma kriterlerini

sağlamadığı için, Gölyaka fayı

boyunca tampon bölge

oluşturulmamıştır.

Kuzey Anadolu Fayı’nın ana hattı

Gerede’yi izleyerek Bolu’nun 5 km

güneyinden geçer ve Abant Gölü’nün

KB’sından devam eder. Abant

Gölü’nden sonra fay, Mudurnu

Vadisi’ni izleyerek Akyazı ve

Sapanca’dan geçer. Ana hat Almacık

Bloğu’nu güneyden sınırlar. Bolu

kuzey batısında, ana faya paralel

ikincil bir kol, Elmalık Fayı boyunca

Asarderesi vadisini izleyerek Kaynaşlı

içerisinden geçer. Fay, daha sonra

Düzce güneyinden geçerek Efteni

Gölü’nü güneyden sınırlar. Fay, Efteni

Gölü güney batısında Aksu vadisini

izleyerek Akyazı yakın kuzeyinden

geçerek, ana fay hattına bağlanır. Bu

kol Almacık Bloğu’nu kuzeyden

sınırlar. 17 Ağustos 1999 deprem

kırığının doğu ucu ve 12 Kasım

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

deprem kırığı bu ikinci kol üzerinde gelişmiştir.

Şekil 10. Gölyaka-Efteni Gölü civarında gelişmiş 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 deprem kırıkları (Barka

ve diğ. 2000).

Şekil 13. Gölyaka fayının Melen Çayı ile Üçköprü

köyü arasında gelişmiş yüzey kırıklardan

görünümler. Faylanma nedeniyle hiç bir ev

yıkılmamıştır.

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

17 Ağustos 1999 depremi batıda,

Çınarcık ile doğuda, Gölyaka arasında,

toplam 130-140 km uzunlukta yüzey

faylanması meydana getirmiştir. 17

Ağustos 1999 depremi, Hersek, İzmit-

Sapanca Gölü, Sapanca-Akyazı,

Karadere ve Gölyaka olmak üzere 6

ayrı segmentte yüzey faylanmasına

neden olmuştur. Karadere segmenti

Akyazı’nın 6 km doğusundan başlar

ve Gölyaka’nın 5 km güney

doğusunda, Efteni Gölü’nün

güneyinde sona erer. 17 Ağustos 1999

depremi Gölyaka’nın batısına kadar

yüzey kırığı meydana getirmiş ve

Gölyaka’nın kuzey doğusunda

kaybolmuştur. Deprem, Karadere

segmentinde 1.2 metrelik yanal atımlar

oluşturmuştur. Gölyaka segmenti,

Karadere segmenti’nin doğu ucunda,

Hacısüleymanbey köyü yakınında sola

sıçarama yapar ve KB yönünde

Yazılık, Yazıpınar, Tepecik Hataköy,

Üçköprü köylerinden geçer. Gölyaka

segmenti Efteni Gölü’nü batıdan

sınırlar. 17 Ağustos 1999 depremi,

Gölyaka fayının en kuzeydoğu

ucunda, Melen Çayı ile Üçköprü köyü

arasında uzunlukları 500 m ile 1000 m

arasında değişen üç ayrı alt parça

üzerinde yüzey kırığı meydana

getirmiştir. Kırık boyunca birkaç

cm’lik yanal atımlar ile birkaç cm ile 25

cm arasında değişen düşey atımlar

meydana gelmiştir.

Şekil 12. Gölyaka-Efteni Gölü civarında

işleyen genişlemeli fay kamasının

şematik ve blok diyagram olarak

gösterimi

Gölyaka fayı üzerinde gerçekleştirilen

arazi ve hendek çalışmalarına bağlı

olarak, Gölyaka fayı boyunca tampon

EfteniGölü

EfteniGölü

EfteniGölü

EfteniGölü

1

2

3

4

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

bölge oluşturulup oluşturulmayacağı

konusunu irdeleyelim.

17 Ağustos 1999 depremi, Gölyaka

fayının Melen Çayı ile Üçköprü köyü

arasında kalan kesiminde, uzunlukları

250 m ile 750 m arasında değişen

süreksiz kırıklar meydana getirmiştir.

Buna karşın Gölyaka fayının KAF’a

yakın GB ucunda herhangi bir yüzey

kırığı meydana getirmemiştir. 17

Ağustos 1999 depreminin Gölyaka

fayının hemen güneybatı bölümünde

kırık oluşturmaması, buna karşın

birleşim noktasının 10 km KD’sunda,

Gölyaka fayının en kuzeydoğu ucunda

kırık oluşturması, Gölyaka fayı

boyunca tampon bölge oluşturup

oluşturulmaması açısından büyük

önem taşımaktadır. Bu durum,

doğrudan fay geometrisi ile ilişkilidir.

Geometrik olarak Gölyaka fayının GB-

KD gidişli olması, hareketin ana fay

hattı boyunca gerçekleşmesi, üç fayın

oluşturduğu kamanın önündeki alanın

göreceli olarak çökmesine neden

olmaktadır. Bu çökme Gölyaka fayının

ilk oluşumundan günümüze kadar

devam eden bir süreç içerisinde

gelişmiştir. Bir başka deyişle çökme

alanı fayın oluşumundan bu yana

göreceli olarak genişleyerek Gölyaka

havzasının açılmasına neden olmuştur.

Oluşumunun ilk evrelerinde, Gölyaka

fayının sadece güney batı bölümü

meydana gelmiş, ilerleyen evrelerde,

fay güney batıdan kuzey doğuya

doğru ilerleyerek bugünkü konumunu

kazanmıştır. Bu tür kırık ilerlemesine

bağlı olarak, 17 Ağustos 1999

depreminde kırık Gölyaka fayının

kuzeydoğu ucunda gelişmiştir. Bu tür

mekanizmaya bağlı olarak, gelecekte

olabilecek 17 Ağustos 1999 depremi

benzeri depremler de, Gölyaka fayının

kuzeydoğu ucunda kırıklar meydana

getirecektir. Özetle Efteni gölü,

genişlemeli fay kamasına bağlı olarak

gelişmiş olup, gelişmekte olan Gölyaka

fayı bu kamanın batı sınırını

oluşturmaktadır.

Gölyaka fayının Üçköprü köyü

civarında, 17 Ağustos 1999 deprem

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

kırığı üzerinde açılmış hendek

duvarlarında 17 Ağustos 1999 depremi

öncesi olmuş eski deprem izlerine

rastlanılamaması, yukarıda sözedilen

genişlemeli fay geometrisi ile

açıklanabilir. Bir başka anlatımla

Gölyaka fayı, ilk oluşumundan

günümüze GB’dan KD’ya doğru

ilerleyerek gelişmiştir. Yani kırık

ilerlemesi, Gölyaka fayının KD’suna

doğru olmaya devam edecek ve Efteni

havzası açılmasını sürdürecektir.

Gölyaka Fayı’nda kırık ilerlemesi,

KAF’ın ana hattı üzerindeki harekete

bağlı olarak gelişmektedir. Bir başka

anlatımla Gölyaka fayı ana fay hattına

bağlı olarak çalışmakta olup, bağımsız

kendi başına bir deprem

üretememektedir. Nitekim genişlemeli

kamanın iki parçasını oluşturan

KAF’ın Karadere ve Düzce fay

segmenti üzerinde 17 Ağustos ve 12

Kasım 1999 depremleri meydana

gelirken, genişlemeli kamanın üçüncü

parçasını oluşturan Gölyaka Fayı

üzerinde herhangi bir deprem

meydana gelmemiştir.

17 Ağustos 1999 depreminde, Gölyaka

fayı üzerinde meydana gelen yüzey

kırıkları boyunca birkaç cm sağ yönlü

yatay atım ve birkaç cm ile maksimum

25 cm arasında değişen düşey atımlar

gelişmiştir. 17 Ağustos 1999

depreminde Gölyaka fayının Melen

çayı ile Üçköprü köyü arasında kalan

kesiminde gelişen yüzey kırığı, çok

sayıda evin altında geçmesine rağmen,

yüzey faylanması nedeniyle herhangi

bir ev yıkılmamıştır. Yani ortalama 10

cm’lik düşey ve birkaç cm’lik yatay

yer-değiştirmeler, bir yapının

yıkılmasına yetmemiştir. Bir yapının

yıkılması için, o yapının temelinde en

az 75 cm’den daha büyük bir

yerdeğiştirme yapılması

gerekmektedir. Öte yandan fayı enine

geçen bahçe çitlerinde herhangi bir

yıkılma olmamıştır.

Üçköprü hendek duvarlarında

gözlenen taşkın ovası ve gölsel

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

bataklık çökellerinde, sadece 17

Ağustos 1999 depremine ait izler tespit

edilmiştir. Hendek duvarlarında 17

Ağustos 1999 depremi dışında,

herhangi bir eski deprem izlerine

rastlanılmamıştır. Hendek

duvarlarında yer alan taşkın ovası ve

gölsel bataklık çökellerine ait

tabakalarda 10-25 cm arasında değişen

düşey atımlar gözlenmiştir. Bu atımlar

17 Ağustos 1999 depremi sonucu

oluşmuştur.

Yarma tipi Tepecik hendeğinde

doğrultuları, 17 Ağustos 1999 deprem

kırığının doğrultusu ile uyumlu eski

fay izleri tespit edilmiştir. Bu hendek,

Gölyaka fayının morfolojik olarak

belirgin izleri üzerinde açılacak

hendeklerde, deprem periyodu

açısından hiç bir anlam ifade etmeyen

eski fay izlerine örnek olsun diye

açılmıştır. Bir başka anlatımla,

1/100.000 ya da 1/25.000 ölçekli

haritalarda işaretlenen fay izi, jeolojik

anlamda diri fay olarak

tanımlanabilmesine karşın, deprem

üreten diri fay tanımına

uymamaktadır. Yani Gölyaka fayının

morfolojik olarak belirgin izleri

boyunca Eosen yaşlı Çaycuma

formasyonu ile Kuvaterner yaşlı

birimler yan yana gelmektedir. Diğer

taraftan Holosen yaşlı çökelleri kesen

izi ise, 1/100.000 ya da 1/25.000 ölçekli

haritalarda gösterilen izden daha

uzakta havza içlerinde yer almaktadır.

Bu açıdan Gölyaka fayının morfolojik

olarak belirgin izleri boyunca tampon

bölge oluşturmak doğru olmayacaktır.

Çünkü bu izler, Tepecik hendeğinde

gözlendiği gibi, Gölyaka fayının ilk

oluşumundan Holosen’e kadar olan bir

zamanda meydana gelmiş eski izlerini

oluşturmaktadır.

Genişlemeli fay kaması

mekanizmasına bağlı olarak bir

depremde kulanılan iz, diğer

depremde kullanılmamaktadır. Bir

sonraki deprem izleri, bir önceki izlere

paralel-yarı paralel olarak havza içi

tarafında gelişmektedir. Bu nedenle

Üçköprü hendek duvarlarında sadece

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

17 Ağustos 1999 deprem izi dışında hiç

bir eski deprem izine

rastlanılmamıştır.

Hendek duvarlarında 17 Ağustos 1999

depremi dışında herhangi bir deprem

izi gözlenmediği için, Gölyaka Fayı

üzerinde olmuş en son deprem tarihi

ve deprem tekrarlanma aralıkları

konusunda bulgu elde edinememiştir.

Ancak yukarıda açıklandığı gibi,

genişlemeli fay kaması mekanizmasına

bağlı olarak, Gölyaka fayı bağımsız

olarak bir deprem üretmemektedir.

Sadece kamayı oluşturan KAF’ın ana

hattı üzerinde meydana gelen

depremler sonucu hareket etmektedir.

Yani bu mekanizma ana fay hattındaki

harekete bağlı olarak çalışmaktadır. Bu

açıdan 17 Ağustos 1999 benzeri

depremlerin 280-300 yıl aralıklarla

tekrarlandığı düşünüldüğünde,

Gölyaka Fayındaki hareket, 17 Ağustos

1999 depremindekine benzer şekilde

280-300 yıl aralıklarla olacaktır. Bu

hareket sonucu da, Gölyaka fayının

sadece KD ucunda birkaç cm’lik

atımlar şeklinde kısa ve süreksiz

kırıklar gelişecektir.

Özetle (1) Efteni Gölü civarında

genişlemeli fay kaması

mekanizmasının çalışması, (2) Gölyaka

fayındaki hareketinin KAF’ın ana hattı

üzerindeki harekete bağlı olması, (3)

ana fay hattında olan 17 Ağustos 1999

depremine benzer büyüklükteki

depremlerde, Gölyaka Fayının ana

hattına yakın olan kesiminde kırık

oluşturmaması, buna karşılık 10 km

uzaklıkta, KD ucunda kırık

oluşturması, (4) Gölyaka fayı üzerinde

gelişmiş yüzey kırıkları üzerinde bir

yapıyı yıkamayacak kadar küçük

yerdeğiştirmelerin olması, (5) 17

Ağustos 1999 depreminde Gölyaka

fayının Melen Çayı ile Üçköprü köyü

arasında gelişen kırıklar, çok sayıda

evin altından geçmesine rağmen,

faylanma nedeniyle hiç bir ev-binanın

yıkılmaması, (6) Açılan hendeklerde

(Üçköprü hendeği) 17 Ağustos 1999

deprem izi dışında hiç bir eski ize

rastlanılmaması, (7) Gölyaka fayındaki

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

hareketin ya da kırılmaların

genişlemeli fay kamasına bağlı olarak

gelişmesi ve 17 Ağustos 1999 benzeri

depremlerin 280-300 yıl aralıklarla

tekrarlanmasına bağlı olarak, Gölyaka

Fayı boyunca tampon bölge oluşturma

kriterleri sağlanamamıştır. Bu açıdan

Gölyaka Fayı boyunca TAMPON BÖLGE

oluşturulmasına gerek duyulmamıştır.

ÖRNEK 8: KAVAKLI FAYI (İZMİT)

Ağustos-2000 tarihli raporda, Ford

Otosan Hurdalık binasının bulunduğu

1 nolu ada 1 nolu parselin 108 metre

karelik bölümü, faylanma nedeniyle

oluşturulan tampon bölge içerisinde

kaldığı için Uygun Olmayan Alan

(UOA) olarak değerlendirilmiştir.

Kavaklı fayında oluşan çökme hattının

sadece güney tarafına (yükselen blok)

60 m tampon bölge oluşturmuştur.

Genel Müdürlük uzmanları tarafından

tampon bölge oluşturulurken, 1999

depreminde meydana gelen çökme

hattı dikkate alınmış ve çökme hattının

sadece güney tarafında 10 metrelik

tampon bırakılmıştır.

Halbuki 1972 Kaliforniya fay yasasına

göre, fayın her iki tarafında da tampon

bölge oluşturulması gerekmektedir.

Yine 1972 Kaliforniya fay yasasına

göre, düşey faylar ya da eğim atımlı

normal faylarda, sarplığın üst ve alt

tarafından itibaren 50 feet (10-15

metre) uzaklık tampon bölge olarak

bırakılmaktadır. Bir başka anlatımla,

çökme hattının kuzey tarafında da yani

Ford Otosan arazisi içerisinde de 60 m

olmak üzere toplam 120 m bırakılması

gerekmektedir.

Gerçekte fay izi ya da çökme hattı, 1

nolu ada 2 nolu parselin 10 m

kuzeyinden itibaren sulu dereye kadar

olan kesimde 10 metre hatayla imar

planı haritasına işaretlenmiştir. Bir

başka anlatımla, 1999 depremine ait bu

kesimde yer alan sarplık, imar

planında işaretlenen izin 10 m daha

kuzeyinden geçmektedir. Bu iz, Ford

Otosan’ın arazisi içerisinde

kalmaktadır. Nitekim 1999 depremine

ait fay sarplığı, inceleme alanının KD

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

köşesinden itibaren 20-25 m kuzeyde

yer almaktadır.

Şekil 5. Sapanca ve Gölcük segmentleri arasında sola sıçrama sonucu gelişmiş Gölcük çek-ayır

havzası ve Kavaklı fayı ile 1999 depreminde Kavaklı fayı boyunca olan yatay ve düşey atım

miktarları. Hurdalık binasının Kavaklı fayına göre olan konumu (Barka ve diğ. 2001 ‘den

değiştirilmiş)

İmar planı haritasında gösterilen ya da

işaretlenen iz boyunca, 1999

depreminde 20 cm ile 120 cm arasında

değişen düşey atımlar gelişmesine

karşın, açılan hendek-I duvarlarında

bu atımları gösteren herhangi bir

Gölcük Segmenti

Ford Otosan

V=1.48m

V=1.8m H=0.8m

V=1.55m H=0.50m

V=1.58m

V=2.35mMaksimum düşey atım

V=1.38m

V=1.08m H=0.70m

V=1.19m H=0.71mV=1.18mV=0.55m V=0.18m

V=0.75m

V=1.65m

V=1.71mH=1.20m

V=2.22mV=2.0m

V=1.2mH=0.m

V=0.4m

V=0.4m

Yanal yayılmaKırıkları

Yanal yayılma sınırı

Hava fotoğraflarına göremuhtemel fay ya da çökme izi

Su altında kalmış binalarve sokaklar

Deprem kırığı

Yanal yayılma &başlangıç kırıkları

Deprem kırığı

AÇIKLAMALAR

Deniz ÜssüH=4.5-5.5m

Değirmendere

V=1.8m H=0.8mV= Düşey atım miktarıH= Yatay atım miktarı

Kıyıda gelişmiş yanalyayılmalar - çökmeler

Kıyıdan uzakta geliimişyanal yayılmalar

çökmeler

29.5229.5129.5029.4929.4829.47

İNCELEME ALANI

Sapanca

Segmenti

0 5

km

2 km1 km

7.5 km

Gölcük

Gölcük Segmenti

İzmit Körfezi

Kavaklı Fayı FORD

OTOSAN

HurdalıkBinası

SuluDere

KAVAKLIFAYI

(17 Agustos1999 kırığı)

0 1000 m

HENDEK - I

HENDEK - II

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

faylanma gözlenmedi. Tabakalarda

faylanma dışında yatay harekete bağlı

olarak sadece kıvrımlanma-tiltlenme

şeklinde tiltlenme gelişmiştir. 8 metre

uzunlukta açılan hendek duvarlarında

yer alan tabakalarda bu tür

kıvrımlanma şeklinde gelişen

deformasyonlar, fay izi ya da çökme

hattının biraz daha kuzeyden geçtiğini

göstermektedir.

Şekil 4. Belirti firmasınca Ağustos 2000 tarihli raporda, Afet İşleri Genel Müdürlüğü’nce düzenlenen

16.4.2001 tarihli raporda ve bu çalışma kapsamında gerçekleştirilen fay izi ve tampon

bölgelerin karşılaştırılması

Hurdalık binası ile Ford Otosan arazisi

arasından geçtiği düşünülen çökme

hattının ya da fay izinin yerini doğru

olarak tespit etmek, bu ize göre

tampon bölge sınırlarını belirlemek,

söz konusu binanın kuzeydoğu

Belirti Mühendislik tarafındanAğustos 2000 tarihli rapordabelirlenmiş tampon bö lge(Çökme hattından itibaren60 m)

Afet İş ler i Genel Müdür lüğütarafından 16.4.2001 tarihli rapordabelirlenmiş tampon bölge (Çökmehattından itibaren 10 m)

Bu çalışmada; hendek çalışmalar•nagöre belirlenmiş çökme izi vetampon bölge (Çökme hattındanitibaren 10 m)

Hendek yerleri

0 50 m

Ölçek : 1 / 1.000

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

köşesinden geçtiği belirtilen fay izinin

gerçekte o kesimden geçip geçmediğini

saptamak amacıyla 2 adet araştırma

hendeği açılmıştır. Açılan hendekler ve

Kavaklı Fayı’nın özellikle Ford

Otosan’ı güneyden sınırlayan

bölümünde Barka ve diğ. (2001)

tarafından gerçekleştirilen

paleosismolojik çalışmalar ve Tampon

bölge oluşturma esasları dikkate

alınarak, Kavaklı Fayı boyunca tampon

bölge oluşturulup oluşturulmayacağını

irdeleyelim.

Kuzey Anadolu Fayı (KAF), İzmit

Körfezi güneyini sınırlayarak batıya

doğru devam eder. İzmit Körfezi

güneyinde KAF, Sapanca Segmenti ve

Gölcük Segmenti olmak üzere iki ana

segmentten oluşur. Bu iki ana segment,

Gölcük yakınlarında 1-2 km sola

sıçrama yaparak birbirinden ayrılır. Bu

sıçramaya bağlı olarak Gölcük çek-ayır

havzası gelişmiştir (Şekil 5). Gölcük

çek-ayır havzası 1-2 km genişlikte ve 6

km uzunluktadır.

17 Ağustos 1999 İzmit depreminin dış-

merkezi, Gölcük çek-ayır havzası

yakınında yer almış ve kırık hem

doğuya, Sapanca-Akyazı’ya doğru

hem de batıya, Gölcük-Çınarcık’a

doğru olmak üzere iki yönde

yayılmıştır. 17 Ağustos 1999

depreminde Gölcük civarında 4.5 –5.5

m sağ yönlü yatay atım, Sapanca-İzmit

arasında ise 3.0 m civarında sağ yönlü

yatay atım gelişmiştir.

17 Ağustos 1999 depremi, Gölcük

Segmenti ile Sapanca Segmenti

arasında yer alan Kavaklı fayı boyunca

sağ yanal atım bileşenli normal

faylanma şeklinde yüzey kırığı

meydana getirmiştir. Kırığın KD tarafı,

GB tarafına göre maksimum 2.35 m

düşmüştür. Yani KD taraf çökmüştür.

1999 depreminde Kavaklı Fayı

boyunca 1 ile 2 m arasında değişen

normal atımlar gelişmiştir. En büyük

atım miktarı (2.35 m) Kaporta binası

yakınlarında ölçülmüştür. Ayrıca fay

boyunca 40 cm ile 140 cm arasında

değişen sağ yanal atımlar gözlenmiştir.

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

Kavaklı fayı boyunca gelişen kırık

uzunluğu yaklaşık 3-3.5 km arasında

değişmektedir. Kırık, Ford Otosan’ın

500 km KB’sından, 2 km GD’suna

kadar uzanmaktadır.

Hurdalık binası, kırığın güney doğu

ucuna yakın bir yerde yer almaktadır.

Kırık, söz konusu binanın hemen

doğusundaki dereyi de keserek yok

olmaktadır. Kırık söz konusu binanın

hemen 20-60 m kuzeyinden

geçmektedir. 1999 depreminde oluşan

kırığa ait sarplıklar hala belirgin olarak

gözlenmektedir. Sarplık (çökme hattı

ya da şev olarak gösterilen fay izi),

hurdalık binasının kuzey sınırının

doğu köşesinden itibaren 20-25 m

kuzeyde, Ford Otosan’a ait arazi

içerisinden geçmektedir. Bu kesimde

20 cm yükseklikte bir sarplık

gözlenmektedir. Kırık, hurdalık

binasının bitişiğindeki parsel’in KD

köşesini izleyerek hemen batıdaki sulu

dereyi kesmekte ve doğuya doğru

süreksiz kırıklar şeklinde devam

ederek kaybolmaktadır. Kırık, söz

konusu binanın kuzey sınırının orta

kesminin 30 m, batı köşesinin 60 m

kuzeyinden geçmektedir. 1999

depreminde, hurdalık binasının

batısından, ortasına ve doğusuna

kadar, sırasıyla 60 m, 30 ve 20 m

kuzeyinden geçen kırık boyunca 120

cm, 75 cm ve 20 cm düşey atımlar

gelişmiştir.

Söz konusu hurdalık binasının çökme

hattı üzerinde ya da tampon bölge

içerisinde yer alıp almadığını

araştırmak; çökmeye bağlı olarak

çökellerde herhangi bir

deformasyonun gelişip gelişmedeğini

saptamak, tampon bölge olarak

gösterilen kesimde eski depremlere ait

çökme izlerinin olup olmadığını tespit

etmek, çökme izinin gerçekte

gösterilen kesimden geçip geçmediğini

saptamak ve tampon bölge kriterlerini

sağlayıp sağlamadığına bağlı olarak

tampon bölge sınırlarını tam olarak

belirlemek amacıyla, söz konusu

binanın hemen bitişiğindeki parselde,

Ford Otosan girişi yakınında, Ağustos

2000 tarihli Belirti Mühendislik

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

tarafından hazırlanan rapordaki

tampon bölge içerisinde; 16.4.2001

tarihli Afet İşleri Genel Müdürlüğü

tarafından hazırlanan rapordaki çökme

hattından itibaren 10 m oluşturulan

tampon bölge içerisinde 4 x 4 x 8 m

boyutlarında bir araştırma hendeği

(Hendek-I) açılmıştır. Huradalık binası

bahçesinde 3 x 4 x 8 m boyutlarında

diğer bir araştırma hendeği (Hendek-

II) açılmıştır. Hendek yeri, Belirti

Mühendislik tarafından Ağustos 2000

tarihli hazırlanan raporda tampon

bölge içerisinde; Afet İşleri Genel

Müdürlüğü tarafından hazırlanan

16.4.2001 tarihli rapora göre ise çökme

hattından itibaren 10 m oluşturulan

tampon bölge sınırından 30 m uzakta

yer almaktadır. yukarıda söz edilen

kesimde araştırma hendeği açılmıştır.

Gerek Hendek-I gerekse Hendek-II

loglarından elde edilmiş bulgular, 1999

depremi ve benzer büyüklükteki

depremlere ait yüzey

faylanmalarındaki en büyük yer-

değiştirme miktarlarının 5-15 m gibi

dar bir zon içerisinde geliştiğini

göstermektedir. Ana kesme zonu

olarak bilinen bu hat boyunca gelişen

hareket boyunca yapılarda ötelenmeler

meydana gelmekte ve yıkılmaktadır.

Buna karşın daha küçük atımların

oluştuğu ya da kıvrımlanma ve

tiltlenmelerin meydana geldiği

yamulma zonu içerisinde hiç bir yapı

ötelenmemekte ve yıkılmamaktadır.

Nitekim, 1999 depreminde meydana

gelen çökme hattının hemen

güneyinde yani taban bloğunda yer

alan hiç bir yapıda yıkılma meydana

gelmemiştir.

Gerek Hendek-I gerekse Hendek-II

duvarlarında 1999 öncesi depremlere

işaret eden herhangi bir izin

gözlenememesi, eski depremlerin 1999

depreminde meydana gelen çökme

hattı boyunca ya da hemen kuzeyinde

geliştiğini göstermektedir. Kavaklı

fayına ait sarplık ya da şev

yüksekliğinin 5 m-6 m arasında

değişmektedir. 1999 depreminde bu

hat boyunca ortalama 1 m-1.5 m

arasında düşey atım gelişmiştir. Bu

durumda, 5-6 metrelik atım en azından

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

üç-dört depreme ait olmalıdır. Kavaklı

fayı boyunca hareket, Gölcük ve

Sapanca Segmentlerinde olan 1999 gibi

depremlere bağlı olarak geliştiği için,

1999 benzeri depremler 280 yıl ve daha

fazla yıl aralıklarla tekrarlanmaktadır.

Bu durumda Kavaklı fayında olduğu

düşünülen 3-4 deprem günümüzden

280-1120 yıl arası bir dönem içerisinde

meydana gelmiştir. Bu bulgular, 1999

benzeri depremlerde, en azından son

1120 yıldan beri, 1999 depreminde

gelişen aynı çökme hattı boyunca

geliştiğini göstermektedir. Nitekim

Barka ve diğ. 2001 yılında Ford Otosan

civarında gerçekleştirdiği hendek

çalışmalarında MS 1400-1719 yılları

arasına ait eski deprem izlerini

bulmaları ve bu izlerin 7 metre gibi dar

bir zon içerisinde gözlenmesi, bu

görüşü desteklemektedir. Bu nedenle,

gelecekte 1999 benzeri olacak

depremlerde, inceleme hattı içerisinde

yer alan mevcut yapı faylanmadan

etkilenmeyecek ya da faylanmaya

maruz kalmayacaktır.

Kavaklı Fayı boyunca tampon

bölge oluşturulmalı mı?

1999 depremi Kavaklı Fayı

üzerinde yüzey faylanması

oluşturduğu için, Kavaklı fayı

deprem üreten fay olarak

nitelendirilebilir.

Barka vd. (2001) tarafından

gerçekleştirilen hendek

çalışmalarında MS 1400-1719

yılları arası döneme ait deprem

izlerinin tespit edilmesi,

Kavaklı Fayı’nın deprem üreten

diri fay olduğunu ve

günümüzde de hareket ettiğini

ve gelecekte de hareket

edebileceğini göstermektedir.

Bir yapıyı yıkabilecek kadar

yeterli miktarda atım miktarı

oluşturabiliyor mu ?

17 Ağustos 1999 depremi,

Kavaklı fayında maksimum 2.35

m düşey atım, ortalama 1-2 m

düşey atım ve 40-140 cm

arasında değişen sağ yanal atım

meydana getirmiştir. Demirtaş

(2002a,b,c, 2003a,b) bir yapının

faylanma nedeniyle

yıkılabilmesi için yapının

temelinde en azından 75 cm ve

daha büyük bir yer

değiştirmenin olması

gerektiğini belirtmektedir. Bu

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

kritere göre, Kavaklı fayı bir

yapıyı yıkabilecek miktarda

atım oluşturabilmektedir.

Deprem tekrarlanma aralığı

nedir ?En son ne zaman deprem

üretmiştir?

Barka ve diğ. (2001) Ford

Otosan civarında

gerçekleştirdikleri

paleosismolojik çalışmalara

göre, Kavaklı fayında MS 1400-

1719 arası döneme ait izler

tespit ettiklerini ileri

sürmektedir. Öte yandan

Kavaklı fayı boyunca 5-6 metre

yükseklikte sarplık gözlenmesi,

1999 depreminde ortalama 1-1.5

m düşey atım oluşması, Kavaklı

fayındaki 5-6 metrelik sarplığın

en azından 3-4 eski depreme ait

olabileceğini göstermektedir.

Gerek tarihsel kayıtlar gerekse

paleosismolojik araştırmalar 17

Ağustos 1999 benzeri en son

depremin 1719 yılında meydana

geldiğini göstermektedir.

Bu durumda 1999 benzeri

depremler 280 yıl aralıklarla

tekrarlanmaktadır.

Yukarıda söz edilen kriterler, Kavaklı

Fayı boyunca tampon bölge

oluşturulmasını gerektirmektedir.

Ne kadar genişlikte bir tampon

bölge oluşturulmalıdır?

17 Ağustos 1999 depremi

Kavaklı fayı boyunca 2.5-3 km

uzunlukta yüzey faylanması

meydana getirmiştir. Yüzey

faylanması, 5-15 m genişlikte

dar bir zon içerisinde

gelişmiştir.

Barka ve diğ. (2001) Kavaklı

fayında açtıkları hendeklerde

MS 1400-1719 yılları arasında

tespit ettikleri birkaç eski

deprem izinin 7 metre

genişlikte bir zon içerisinde

saptadıklarını

belirtmektedirler.

Demirtaş (2002a,b,c, 2003a,b),

Kaliforniya fay yasasına göre,

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

eğim atımlı normal faylarda,

fay sarplığının hem üst hem de

alt tarfından 50 feet (10-15 m)

tampon bölge bırakılacağını

ileri sürmektedir.

Gerek Barka ve diğ. (2001)

gerekse Demirtaş (2002a,b,c,

2003a,b) çalışmalarına

dayanarak Kavaklı fayı

boyunca tampon bölge

oluşturulması gerektiği

sonucuna varılmıştır. Demirtaş

(2002a,b,c, 2003a,b) göre

Kavaklı fayının her iki tarafına

10’ar metrelik tampon bölge

bırakılmıştır. Nitekim 16.4.2001

tarihli Afet İşleri Genel

Müdürlüğü’nce düzenlenen

raporda bırakılan tampon

bölgenin aynen korunması

benimsenmiştir., Ancak

inceleme alanının 1 nolu ada 2

nolu parsel’in 10 m KD’sundan

GB’da dereye kadar olan

yaklaşık 100 m uzunlukta

çökme hattı imar planı

haritasında 10 metre hatayla

işaretlenmiştir. Gerçekte çökme

hattı bu kesimde imar planında

gösterilen izin 10 m daha

kuzeyinden geçmektedir. Bu

çalışmada 16.4.2001 tarihli Afet

İşleri Genel Müdürlüğü

tarafından düzenlenen raporda,

imar planı hairtasında, yapılan

hendek çalışmaları ve fay

sarplığının (şevin) söz konusu

binanın kuzey sınırının KD

köşesinden itibaren 20-25 m;

ortasından 30 m ve KB

köşesinden 60 m uzaklıktan

geçmesi göz önüne alınarak,

söz konusu alanın KD köşesi ile

dere arasındaki 100 metrelik

kesimde gerekli revizyon

yapılmıştır. Bu revizyon

çerçevesinde çökme hattı imar

planına doğru olarak

işaretlenmiş ve bu izden

itibaren 10 metrelik bir tampon

bölge bırakılmıştır.

ÖRNEK 9: DENİZLİ (MERKEZ)

Pamukkale Üniversitesi tarafından

hazırlanan 21.10.2002 tarihli raporda,

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

yerleşime uygunluk haritasında, Denizli

kent merkezinde yer alan uzunlukları

400 m ile 4100m arasında değişen ve

aktif olmayan 14 adet eğim atımlı

normal faylar Yerleşime Önlemli Uygun

Alan (ÖA-10) olarak belirtilmiş ve

fayların her iki tarafında 30 metrelik

tampon bölgeler oluşturularak 3 kat

sınırlaması önerilmiştir.

Söz konusu raporda “bu fayların aktif

olduğuna ilişkin bir veri olmamasına

karşın, olasılı büyük bir deprem

durumunda havza içindeki kırık

zonlarında da deformasyon olma riski

vardır.” denilerek çelişkili bir durum

ortaya konulmuştur.

Bu faylar, söz konusu raporun

yazarlarınca da kent merkezinde kesin

olarak saptanamamış ve yerleşime

uygunluk haritasında ÖA-10 olarak

gösterilmiştir.

Şekil 126. Denizli Belediyesi yerleşim alanının yerleşime uygunluk haritası (P.Ü. 2002).

UOA

ÖA-11

ÖA-8

ÖA-8

ÖA-6ÖA-11

ÖA-1

ÖA-2

ÖA-6

ÖA-2

ÖA-2

ÖA-2

ÖA-2

ÖA-9

ÖA-9

ÖA-9

ÖA-9

ÖA-9

ÖA-4

ÖA-9

ÖA-9

ÖA-11

ÖA-2

ÖA-2

ÖA-9

ÖA-1

ÖA-1

ÖA-1

ÖA-1

ÖA-1

ÖA-1

ÖA-7

ÖA-4

ÖA-7

ÖA-7

ÖA-2

ÖA-9

ÖA-3

ÖA-9

ÖA-9

ÖA-9

ÖA-9

ÖA-8

ÖA-8

ÖA-8

ÖA-5

ÖA-5

ÖA-5

ÖA-6ÖA-6

ÖA-6

ÖA-6

ÖA-6

ÖA-6

ÖA-7

ÖA-7

ÖA-7

ÖA-7

ÖA-7

ÖA-3

ÖA-3

ÖA-4

ÖA-8

ÖA-11

ÖA-6

ÖA-6

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UAUA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UA

UAUA

UA

ÖA-10

ÖA-10

ÖA-10

ÖA-10

ÖA-10ÖA-10

ÖA-10ÖA-10

ÖA-10

ÖA-10

ÖA-10

ÖA-10ÖA-10

ÖA-10

ÖA-10

ÖA-10

ÖA-10

UA Yerleşime Uygun Alanlar

UOA Yerleşime Uygun Olmayan Alanlar

ÖA-1

ÖA-2

ÖA-3

ÖA-4

ÖA-5

ÖA-6

ÖA-7

ÖA-8

ÖA-9

ÖA-10

ÖA-11

Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 1(Yüksek zemin sıvılaşması riski, zemin büyütmesi > 1,8)

Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 2(Potansiyel zemin sıvılaşması riski, zemin büyütmes > 1.8,kayma dalga hızı < 350 m/sn)

Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 3(Zemin büyütmesi > 1.8, kayma dalga hızı < 350 m/sn)

Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 4(Yüksek zemin sıvılaşması riski)

Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 5(Zemin büyütmesi > 2.0 m/sn)

Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 6(Kütle hareketi riski)

Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 7(Yeraltı su seviyes < 1.0m)

Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 8(Kayma dalga hızı < 350 m/sn)

Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 9(Potansiyel zemin sıvılaşması riski, YASS < 8.0m)

Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 10(Faylanma)

Yerleşime Önlemli Uygun Alanlar 11(Dolgu zemin)

İnceleme alanı sınırıÖlçek 1 /2.000

K

UOA

Ülkemizde Tampon Bölge Oluşturma Sürecinde Yaşanan Sorunlar: Çözüm

Önerileri ve Türkiye’den Örnekler Dr.Ramazan DEMİRTAŞ-2007

Ramazan DEMİRTAŞ

Varlıkları ve/veya yerleri ile ilgili şüpheli

bu fayların varlıkları “mücavir alan

içindeki uzantıları sismik ve rezistivite

verilerinden yararlanılarak çizilmiştir”

şeklinde kabul edilerek 3 kat

sınırlaması getirilmiş ve parsel bazında

yapılacak zemin etütleri sonuçlarına

göre gerekli zemin iyileştirilmesinin

yapılması önerilmiştir.

Söz konusu rapor irdelendiğinde

aşağıda verilen çelişkili durumlar

ortaya çıkmaktadır. Bunlar; (1) eğer bu

faylar aktif ise Uygun Olmayan Alanlar

olarak tanımlanması gerekmeyteydi.

Ancak bu faylar Önlemli Alanlar-10

olarak tanımlanmıştır. 3 kat sınırlaması

getirilerek, uygulamada bu alanlar

Uygun Olmayan Alanlar olarak işlem

görmektedir. (2) Eğer bu faylar aktif

olarak kabul edilecekse, raporda da

belirtildiği gibi “olasılı büyük bir deprem

durumunda havza içindeki kırık

zonlarında deformasyon olma riski”

varsa, bu alanlarda kat sınırlaması

getirilmesi yerine yerleşime ve

yapılaşmaya kapatılması

gerekmekteydi. Çünkü bu faylarda

faylanmalar olacaksa, faylanma

sonucu 3 katlı yapılar da, çok katlı

yapılarda yıkılacaktır. (3) Eğer bu

faylar aktif kabul edilirse, faylanmayı

durdurabilecek herhangi bir teknolojik

güç bulunmamaktadır. Bir başka

deyişle faylanmaya karşı parsel

bazında zemin iyileştirmeleri yapmanın

hiçbir faydası olmayacaktır. (4)

Muhtemel faylar olarak gösterilen

alanların çoğu yerleşime uygun alanlar

içerisinde yer almakta ve çok katlı

yapılar, iş merkezleri, alt geçitler gibi

bazı mühendislik yapıları

bulunmaktadır.

Bu alanlarda gerçekleştirilen morfolojik,

jeolojik ve paleosismolojik çalışmalara

göre, bu alanlarda faylanmaya ya da

eski depremlere işaret eden herhangi

bir kıvrımlanma, tiltlenme, atım,

sıvılaşma, fay dikliği, fay basamağı,

kolüviyal kama gibi deformasyon

yapıları gözlenmemiştir. Pamukkale

Üniversitesi’nin yapmış olduğu

21.10.2002 tarihli raporda muhtemel

faylar olarak tanımlanan bu alanlarda

herhangi bir fay izine rastlanmamıştır.

Bu çalışmada elde edilen veri, bulgu ve

sonuçlara göre, 21.10.2002 tarihli

raporda aktif olmayan muhtemel faylar

olarak çizilen bu fayların mevcut

olmadıkları anlaşılmıştır. 1 ve 3 nolu

fay olarak gösterilen hatların uçlarında

bu faylara ilişkin fay izleri tespit

edilmiştir. Ancak bu faylar söz konusu

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

raporda belirtildiği gibi yerleşim

alanarının içerisine kadar uzanmayan

birkaç on metre-birkaç yüz metre

uzunlukta, süreksiz, 20-30 m kadar

derinliklere kadar uzanan ve kesinlikle

deprem üretme potansiyellerine sahip

olmayan ve Kuvaterner başlangıcında

aktivitelerini kaybetmiş olan ikincil

kesme kırıkları şeklindeki aktif olmayan

faylardır.

Tarihsel, aletsel dönem depremleri,

güncel sismik etkinlik ve

paleosissmolojik veriler, Denizli ve

çevresinde deprem üreten fayların

havzanın kuzeyinden geçen

Pamukkale fayı ve Çürüksu Vadisi

kenarı boyunca uzanan Karakova ve

Kaleköy faylarının olduğuna işaret

etmektedir. Havzanın güney ve

güneydoğusunda yer alan Babadağ ve

Honaz faylarının kenar fayları

olduğunu ve sismik açıdan deprem

üreten faylar olmadığını

göstermektedir.

Demirtaş vd.(2003), Pamukkale

Fayı’nın Kocedere kesiminde yaptıkları

paleosismolojik çalışmalardan elde

ettikleri sonuçlara göre, Denizli

havzasında, Pamukkale ve Leodikya

gibi antik kentlerin yıkılmasına neden

olan en önemli fayın Pamukkale fayı

olduğunu, açmış oldukları

hendeklerden iki eski deprem izlerini

saptadıklarını ve bu izlerin M.S. 60 ya

da 1702 depremlerine ait

olabileceklerini ve bu depremlerin

1500-2000 yıl aralıklarla

tekrarlandıklarını belirtmektedir.

YT-1 simgesi ile gösterilen 1 nolu

yarma, 1 nolu fayın kuzeybatı ucuna

yakın bir yerde, Karşıyaka-Sevindik

mahalleleri arasındaki sınırda, Ankara

Bulvarı’nın doğu kenarında, Bayındırlık

Müdürlüğü binasının 200 m güneyinde,

1 nolu fay olarak gösterilen hata dik

olacak şekilde açılmıştır (Şekil 98 ve

99).

Yarmada Pliyosen, Pliyo-Kuvaterner ve

Kuvaterner yaşlı çökeller gözlenmiştir.

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7 ve 8 nolu birimler

Pliyosen yaşlı çökelleri

oluşturmaktadır. Pliyosen yaşlı çökeller

gri, kahve ve sarı renkli kiltaşı, kumtaşı

ve çakıltaşı ardalanmasından

oluşmaktadır. Pliyosen yaşlı çökeller

göl-akarsu ortamında depolanmış

çökelleri karakterize etmektedir. Pliyo-

Kuvaterner yaşlı çökeller Pliyosen yaşlı

çökelleri uyumsuz olarak gelmektedir.

9 ve 10 nolu birimler Pliyo-Kuvaterner

çökelleri temsil etmektedir.

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

Şekil 99. 1 nolu faya dik olarak açılmış Yarma-1 (YT-1) ve kesiti.

2.0

4.0

6.0

8.0

2.04.06.08.0101214161820

m.

KD

GB

1 1

2 2

3 3

44

5

5

6

6

7

7

7

65

8

9

10

11

12

13

YT-1

BAYINDIRLIK

BÖLGE TRAFİK

ŞEHİR ORMANI

ŞEHİR ORMANI

VERİCİİSTASYONU

PARKALANI

PARKALANI

PARK

KARŞIYAKA

SEVİNDİK

Fay

Ölçek: 1/10.000

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

Pliyo-Kuvaterner yaşlı çökeller yelpaze

çökellerini temsil etmektedir. 12 nolu

Kuvaterner yaşlı çökeller uyumsu

olarak Pliyosen ve Pliyo-Kuvaterner

çökelleri örtmektedir. Kuvaterner yaşlı

çökeller akarsu ortamında depolanmış

çökelleri karakterize etmektedir.

Yarmadaki Pliyosen ve Pliyo-

Kuvaterner yaşlı çökel tabakaları K68B

23KD yönelime sahip olup, KD’ya

doğru tiltlenmişlerdir.

Yarma-1’de iki normal fay tespit

edilmiştir. Şekil 96 ve 97’de, sağ tarafta

yer alan eğim atımlı normal fayın

yönelimi K70B 50KD olup, KD bloğu

düşmüştür. Bu faydaki eğim atım

miktarı yaklaşık 70 cm civarındadır. Sol

tarafta yer alan eğim atımlı normal

fayın yönelimi K88D 58 KB olup, KB

bloğu düşmüştür. Bu faydaki eğim atım

miktarı yaklaşık 6.5 m olarak

ölçülmüştür. Her iki fayda listrik bir

karakterde gelişmiş olup, yarmanın üst

kesiminde fay eğimi daha dik (80

derece) iken, alt tarafında daha

yatıklaşmakta ve 50 dereceye kadar

değişmektedir. Açıkca görüldüğü gibi,

yaklaşık 11 m yükseklikteki yarmada

fay eğimi 80 dereceden 50 dereceye

kadar düşmektedir. Bu durum bu

fayların birkaç on metre derinliklerde

eğimlerinin sıfıra düşeceğini

göstermektedir. Dolayısıyla 6.5

metrelik atım gösteren bu fay tahmini

olarak 20-30 m derinde sona erdiğini

ve bu fayların üstteki çökeller içerisinde

gelişen ikincil kesme kırıklarının

olduğuna işaret etmektedir. Dolayısıyla

20-30 metre derinliklere sahip fayların

kilometrelerce devam etmesi mümkün

değildir. Bu nedenle bu tür faylar birkaç

on metre ile birkaç metre uzunlukta

olan çok kısa ve süreksiz kırıklar olup,

Pliyosen sonuna kadar aktif olmuş ve

Kuvaterner başlangıcında aktivitelerini

yitirmiş ikincil kesme kırıklarıdır. Bu

kırıklar Denizli havzasının açılması

sırasında, havza dogularının

depolanması ile eş yaşlı kırıklardır. Bu

tür kırıklardan Denizli yerleşim alanı ve

çevresinde çok sayıda bulunmaktadır.

Bu tür kırıkların havzanın kuzeyindeki

aktif faylarda olabilecek büyük

depremlerde deformasyona uğraması

mümkün değildir. Eğer bu faylar

günümüzde çalışmış olsalardı ne

Denizli havzası oluşurdu, ne de

Pamukkale fayı ve travertenleri

oluşabilirdi.

Şekil 98 ve 99’da görüldüğü üzere, her

iki fayda Pliyosen ve Pliyo-Kuvaterner

yaşlı çökelleri kesmektedir. Buna

Sorunlar

Ramazan DEMİRTAŞ

karşın 12 nolu Kuvaterner yaşlı çakıl

tabakasını kesmemektedir. 12 nolu

birim hem Pliyosen hem de Pliyo-

Kuvaterner yaşlı çökelleri uyumsuz

olarak örtmektedir. Soldaki yüksek

atıma sahip fayın her iki tarafındaki

birimler yakından incelendiğinde, fayın

taban ve tavan bloklarında bulunan en

genç birimin 7 nolu birim olduğu

görülecektir. Buna karşın fayın tavan

bloğunda 8 nolu birim gözlenirken, 8

nolu birim taban bloğunda yer

almamaktadır. Bu bulgu, 7 nolu

birimden sonra fayda hareketin sona

erdiğini ve bu hareketsizlik döneminde

fayın tavan bloğunda 9, 10 ve 11 nolu

Pliyo-Kuvaterner yaşlı çökellerin

depolandığını göstermektedir. 11 nolu

birim depolandıktan sonra fayda

yeniden bir hareket olmuş ve 9, 10 ve

11 nolu birimler fay tarafından

kesilmişlerdir. Bu faylanmadan sonra

fay aktivitesini kaybetmiş ve 12 nolu

Kuvaterner yaşlı akarsu çökeli her iki

fayı, Pliyosen ve Pliyo-Kuvaterner yaşlı

çökelleri uyumsuz olarak örtmüştür. Bu

bulgular, bu yarmada gözlenen fayların

Kuvaterner başlangıcında ( milyon yıl

önce) aktivitelerin yitirdiklerini

göstermektedir.

Bu yarmadan elde edilen

paleosismolojik bulgular, Pamukkale

Üniversitesi’nin yapmış olduğu

21.10.2002 tarihli raporda belirtilen 1

nolu fayın aktif olmadığını ve 1250 m

kadar bir uzunluğa sahip olmadığını

ortaya koymaktadır. Yukarıda da söz

edildiği gibi bu tür faylar birkaç on

metre derinliklerde sona eren, birkaç

on metre-birkaç yüz metre uzunlukta

süreksiz kısa yüzeysel ikincil kırıklardır.

Bu faylar, 10-20 km derinliklere kadar

ulaşan ana faylarla ilişkileri

bulunmamaktadır. Bu nedenle bu

fayların gelecekte deprem üretmeleri

ve yüzeyde faylanma oluşturmaları

kesinlikle mümkün değildir.

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

ÇÖZÜMLER ve TAMPON

ÖRNEKLERİ

1- Türkiye’nin deprem tehlike ve

riskinin tam olarak belirlenebilmesi

için, son 10 bin yıl (Holosen) içerisinde

hareket etmiş fayları içeren Türkiye

Deprem Üreten Diri Fay Haritası

yapılmalıdır. Bu haritada, her bir fayın

segmantasyonu (fay parçası), her bir

segmentinin uzunluğu, kayma hızı, en

son ürettiği deprem tarihi ve deprem

yinelenme aralıkları verilmelidir. Bir

başka anlatımla paleosismolojik

çalışmalar ivedilikle yapılmalıdır.

Paleosismolojik çalışmalar da ulusal

bir proje kapsamında, ulusal bir

program dahilinde, ulusal bir kurum

ve ulusal bir kurul tarafından

yapılmalıdır. Bu parametreleri içeren

bir diri fay haritası yapılmadan,

hazırlanan deprem tehlike ve risk

haritası, deprem senaryoları, deprem

master planları, mikrobölgeleme

haritası ve imar planına esas jeolojik-

jeoteknik haritalar gerçekleri

yansıtmayacaktır.

2- Ülkemizde 1972 Kaliforniya (ABD)

Fay Yasası’na benzer bir yasa acilen

hayata geçirilmelidir. Ya da 7269 Sayılı

Afetler Yasası’na diri faylarla ilgili

ayrıntılı ve açıklayıcı maddeleri içeren

ilave bir bölüm eklenmelidir.

3- Kaliforniya’da, devletin ilgili

kurumunca (USGS: Amerikan Jeoloji

Kurumu) ulusal bir program

dahilinde, hangi ana fayların ve hangi

kıta-içi fayların kapatılacağı önceden

belirlenmektedir. Kaliforniya’da 1

Ocak 1992 tarihi itibariyle toplam 534

adet Resmi Özel Çalışma Zonları (deprem

fay zonları) Haritaları yayımlanmıştır.

Bu haritalardan 124 adeti revize

edilmiş ve 2 adeti iptal edilmiştir.

Kaliforniya Eyaleti’nde 36 ilçe ve 92

şehir, özel çalışma zonları kapsamına

girmiştir. Ülkemizde ise bu faylar, diri

fay konusunda uzman olmayan özel

bürolar ve üniversitelerce

yapılmaktadır. 7269 Sayılı Afetler

Yasası gereği, bu görev Afet İşleri

Genel Müdürlüğüne verildiği için,

hangi fayların kapatılacağı bu

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

kurumca ulusal bir program içerisinde

belirlenmelidir.

Afet İşleri Genel Müdürlüğü diri fay

konusunda uzman personelce

güçlendirilmelidir. Ya da ilgili kurum

ve üniversitelerden diri fay konusunda

çalışmış uzmanlardan kurulu ‚Diri Fay

Değerlendirme ve Yönlendirme Komitesi

(DFDYK)‛ kurulmalıdır.

4- Ölçek kavramı iyice ve yeterince

anlaşılmalıdır. Bina bazında

yapılaşmaya yasak bölge belirlendiği

için, hassas-ayrıntılı-zaman alıcı bir

çalışma yapılmalıdır. Yapısal, litolojik,

topoğrafik ve geometrik özellikler

düşünüldüğünde, bir fayın hatta

mikro-ölçekte bir fayın bile dümdüz

bir hattı izleyemeyeceği çok açıktır.

Söz konusu özellikler nedeniyle bir

fay, gerek yüzeyde gerekse derinde,

uzunluğu ve derinliği boyunca

sıçrama, bükülme, kesişme, birleşme

yaparak geniş bir zon içerisinde farklı

yollar izler.

Kaliforniya’da Özel Çalışma Zonları,

1:24.000 ölçekli topoğrafik haritalar

üzerine çizilir. Kuşak (koruma

bölgeleri) sınırları, dönüş noktaları

arasında düz çizgilerle gösterilir.

Dönüş noktaları, yollar, dereler gibi

belirgin yapılarla uyumlu olarak

seçilir. 1974 ve 1976 yıllarında

yayımlanmış Özel Çalışma Zonları

haritalarında gösterilen faylar, arazide

denetlenmemiştir. Ancak 1 Ocak 1977

tarihinden itibaren kuşaklanmış

fayların hemen hemen tamamının

yeterince diri ve kesin diri fay

kriterlerine uygun olup olmadığı

konusunda arazide denetlenme yoluna

gidilmiştir.

1:5000, 1:2000 ve 1:1000 ölçekli imar

planı haritalarına diri fay izi, cetvelle

çizilmiş gibi düz bir çizgi şeklinde

geçirilemez. Geçirilirse bu hat, gerçek

fay iziyle yakından uzaktan ilgisi

olmayan hayali fay izinden başka bir

şey ifade etmez.

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

5- Bir fayın etrafına tampon bölge

oluşturulmadan önce, üretebileceği en

büyük deprem büyüklüğü, kayma hızı,

en son ürettiği deprem zamanı,

deprem yinelenme aralığı ve yapı

ömrü içerisinde deprem üretme

olasılıkları belirlenmelidir. Bu

özellikler belirlendikten sonra, o fay

etrafında tampon bölge oluşturulmaya

karar verildikten sonra, fay tipi, fay

eğimi, yer-değiştirme miktarı, yüzey

jeolojisi esas alınarak, ne kadar

genişlikte bir koruma bandı

oluşturulması gerektiği saptanabilir.

6- Levha sınırı fayları kıta-içi faylardan

çok farklı davranışlara sahiptirler. Bu

nedenle levha-sınırı faylar ile kıta-içi

faylarda tampon bölge oluşturma

kriterleri çok farklıdır. Örneğin yıllık

kayma hızı 2 cm/yıl olan bir fayda

M7.0 büyüklüğündeki bir deprem

ortalama 200-250 yıl aralıklarla

yinelenir. Halbuki 0.02 mm/yıl kayma

hızı olan bir fayda M7.0

büyüklüğündeki bir deprem ise

ortalama birkaç bin yıl ile birkaç on bin

yıl aralıklarla tekrarlanır. Örneğin

yıllık kayma hızı 2 cm/yıl olan bir

fayda M7.0 büyüklüğündeki bir

deprem 1.5-5.0 metrelik atımlar

oluşturabilirken, 0.02 mm/yıl kayma

hızı olan bir fayda M7.0

büyüklüğündeki bir deprem ise birkaç

mm ile birkaç cm arasında atımlar

oluşturabilir.

7- Bilindiği üzere alüviyal zeminlerde

sarsıntıya bağlı olarak farklı zemin

yenilmeleri gelişebilmektedir. Ayrıca

alüviyal zeminin litolojik özellikleri ve

kalınlıkları kırılmayı denetlemektedir.

Bir başka anlatımla alüviyal

zeminlerde gelişen kırıklar ana kaya

derinlikteki kırığı doğrudan temsil

etmeyebilir.

8- Tampon bölge oluşturulması

gereken faylarda, paleosismoloji

konusunda tecrübeli olmayan kişiler

tarafından birkaç fay kazısı yapılarak,

‚açılan kazılarda fay izlerine

rastlanılmadı gerekçesi ile tampon

bölge oluşturulmasına gerek yoktur ‚

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

şeklinde yorumlar yapılmaktadır.

Halbuki fay izlerinin tüm fay izi

boyunca korunması mümkün

olamamaktadır. Çünkü faylanma

sonucu gelişen erozyonal ve

depolanma süreçleri bu fay izlerinin

her yerde korunmasını

engelleyebilmektedir.

9- Yasa mevcut eski yapılar ya da insan

barınımı olmayan yapılar için geçerli

kılınmaktadır. 7269 Sayılı Afetler

Yasasında faylanma dolayısıyla

yapılaşma ve ikamete yasak

edilmesiyle ilgili olarak alınacak Afete

Maruz Bölge Kararı’na ilişkin hiç bir

madde bulunmadığından söz

edilmişti. Varsayalım ki bu madde var,

bu durumda yasaya göre, afete maruz

bölge kararı alınan yerin nakli

gerekmektedir. Buna karşılık faylanma

dolayısıyla imara kapatılmış mevcut

yerleşim yerlerindeki binalar için, yapı

ömrü tamamlanancıya kadar denerek,

o binalar ve yaşayanlar deprem tehdidi

ve ölüme bilerek terk edilmektedir.

Yapılaşma ve ikamete yasak edilmiş

yerleşim yerleri için afete maruz bölge

kararı alınmalı, mevcut binalar

yıkılarak, riski olmayan alanlara

nakledilmelidir.

10- Fay zonları içerisinde parselleri yer

alan mülk sahipleri ya da yerel

yönetimlerce, alıcılara bu durumu

bildirmesi gerekmektedir.

11- Yasaya uymayan yerel yönetimler

ve mülk sahipleri için yasada cezai

yaptırımlar bulunmalıdır.

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

ÖRNEK 1: KALAFAT DAĞI (KUŞADASI)

1 NOLU GÖZLEM NOKTASI

Paleosismolojik araştırmalara konu

olan Kalafat Dağı, kuzeydoğu ve

güney batı kenarlarından KB-GD

doğrultulu ve güney kenarından

KD-GD doğrultulu eğim atımlı

normal faylarla sınırlandırılmıştır

(Şekil 17). KD kenarındaki fayın

GB bloğu ve GB’daki fayın KD

bloğu yükselmiştir. Güneydeki

fayın KB bloğu yükselmiştir.

Kalafat Dağı bu faylar arasında bir

horst olarak ortaya çıkmıştır.

Kalafat Dağı’nın iç kısımlarında da

benzer doğrultu daha küçük eğim

atımlı faylar gözlenmiştir.

Qym

Qaly

TrJk

Kuvaterner Yamaç molozu

Kuvaterner alüviyal yelpaze çök.

Neojen Çökelleri

Triyas Kayaköy dolomiti

Eğim atımlı normal fay

İnceleme alanı

PzmPaleozoyikMeryamana Fm.

Qaly

Qaly

Qaly

Qaly

Qaly

TrJk

TrJk

TrJk

TrJk

TrJk

Pzm

SK-5

SK-7

SK-9

SK-14

SK-13

SK-12

SK-6

SK-8

SK-10

SK-11

SK-15

SK-3

SK-4

SK-2

SK-1

SK-1...-15

Sondaj yerleri

Güneydeki KD-GB doğrultulu eğim

atımlı normal fayın toplam

uzunluğu yaklaşık 1400 m;

kuzeydoğu kenarındaki fayın

uzunluğu yaklaşık 1200 m ve GB

kenarındaki fayın ise toplam

uzunluğu yaklaşık 400 m

civarındadır. Kalafat Dağı

içerisinde yer alan daha küçük

fayların uzunlukları ise 50m ile

250 m arasında değişmektedir.

Her üç kenarından geçen ana

faylar ile ilgili ayrıntılı

paleosismolojik çalışmalar

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

yapılmıştır. Paleosismolojik

çalışmalar kapsamında, özellikle

faya dik yönde depolanan

Kuvaterner yaşlı alüvyal yelpaze ve

yamaç molozu çökellerinin bu

faylar tarafından kesilip

kesilmediği ayrıntılı olarak

araştırılmıştır. Özellikle faya dik

yönde alüvyal yelpaze çökellerinde

açılmış 20-30 metre yükseklikteki

taş, kum ocakları ve yol

yarmalarından yararlanılmıştır.

Şekil 26. G-7 noktasında fay düzleminden görünümler.

Kalafat Dağını güneyden sınırlayan

KD-GB doğrultulu fayın ortasına

yakın bir kesimde yer almaktadır

(Şekil 26). Bu kesimde 500 m

boyunca yaklaşık 20 m yükseklikte

fay düzlemi çok belirgin olarak

gözlenmektedir. Fayın yönelimleri

K58D 42GD, K78D 50GD ve K51D

60GD olarak ölçülmüştür. Fay

eğim atımlı normal fay olup, GB

bloğu aşağıya düşmüştür. Fay

düzlemi boyunca çimentolanmış

fay breşleri gözlenmektedir (Şekil

27). Fayın düşen bloğunda

Kuvaterner yaşlı yamaç molozları

birikmiş olup, yaklaşık kalınlığının

40-50m civarında olduğu tahmin

edilmektedir. Bu fayın 200 m

güneyinde Neojen yaşlı çökeller yer

almaktadır. Fay Triyas yaşlı Neojen

yaşlı çökeller ile Triyas yaşlı

Kayaköy dolomitleri arasında

gelişmiştir. Kuvaterner yaşlı yamaç

molozu çökelleri Triyas yaşlı

Kayaköy dolomitleri ve Neojen yaşlı

çökelleri uyumsuz olarak

örtmüitür. Yamaç molozu çökelleri

fayın düşen bloğunda faylanma

sonrası dönemde birikmiş olup,

faylanmadan etkilenmemiştir.

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Yamaç molozu çökelleri yatay olup,

faylanmaya işaret eden tiltlenme,

kesilme ya da kıvrımlanma benzeri

herhangi bir deformasyon

gözlenmemektedir.

Şekil 31b. G-8 noktasında alüviyal yelpaze çökelerine ait tabaka yönelimleri ile fay

düzlemleri arasındaki ilişki.

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Bu kesimde faya dik yönde akan

kuru dere yatağı boyunca çok kalın

bir alüvyal yelpaze çökelleri

depolanmıştır. Bu kesimde fay

boyunca ve faya dik boyunca bir

taş ocağı açılmıştır. Bu kesim bu

fayın aktif olup olmadığı

konusunda tüm bulguları ortaya

koyacak şekilde çok uygun bir fay

kazısı konumundadır. Fay düzlemi

boyunca 30 metreden daha kalın

bir yelpaze çökeli birikmiştir. Fay

düzleminin eğimi 50 -60 derece

arasında değişmektedir. Fay

düzlemi boyunca fay killeri ve fay

çizikleri çok belirgin

gözlenmektedir (Şekil 29). Yelpaze

çökelleri fayın düşen bloğunda yer

almaktadır. Yelpaze çökeller fay

düzlemine yaslı olarak

bulunmaktadır. Çökel tabakaları

yelpaze depolanmasına uygun lop

lop olarak depolanmış olup, tipik

yelpaze çökelimini sunmaktadırlar

(Şekil 30, 31). Paleosismolojik

açıdan bu kesim irdeleyelim. Fayın

eğimi 50-60 derece arasında

değişmektedir. Normal

faylanmalarda fayın düşen

bloğunda yer alan tabakalar fay

düzlemine doğru eğimlenerek

tiltlenme gösterirler. Bu kesimdeki

yelpaze çökellerinde tabakalar fay

düzlemine doğru değil, tam tersine

yamaca uygun olarak eğimli

bulunmaktadır (Şekil 30-31). Bir

başka anlatımla, eğer bu tabakalar

faylanmaya maruz kalmış olsaydı,

tabaka eğimlerinin yamaç dışarı

değil, yamaç içerisine doğru

eğimlenmiş olmaları gerekirdi (bkz

G-20). Ayrıca çökel tabakaları

içerisinde, yelpaze çökellerini kesen

çok sayıda daha küçük eğim atımlı

normal faylanmaların bulunması

gerekirdi. Fay düzlemin eğiminin

50-60 derece olması, bu kesimde

tahmin edilen en az 30 metrelik

atımın olmasına rağmen, çökel

tabakalarını kesen herhangi bir

faylanma, tiltlenme ve kıvrımlanma

benzeri deformasyon yapısı

bulunmamaktadır. Şekil 30-31’de

çökel tabakalarında fay düzlemine

doğru görülen hafif kıvrımlanma

olayı yelpaze depolanmasına bağlı

olarak yamacın şekline uygun

olarak çökellerin lop lop çok

aşamalı olarak birikmesi ile ilgildir.

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Bu kıvrımlanma olayının

faylanmayla hiçbir ilgisi

bulunmamaktadır. Eğer faylanma

bağlı tiltlenme gelişmiş olsaydı

tabaka eğimlerinin 45 dereceden

daha fazla fay düzlemine doğru

olması gerekirdi. Karşılaştırma

olarak G-20’deki 2 metrelik atıma

sahip normal faylanmadaki tabaka

tiltlenmelerine bakınız. Öte yandan

bu çökeller faylanmış olsaydı, 30

metreden kalın çökellerin fayın

yükselen bloğunda da gözlenmesi

gerekirdi.

Özetle, bu kesimde en az 30

metrelik atıma sahip fay düzlemi

boyunca 30 metreden kalın alüvyal

yelpaze çökelleri Triyas yaşlı

Kayaköy dolomitlerini kesen fayın

düşen bloğunda faylanmadan fay

düzlemine yaslı olarak

bulunmaktadır. Bir başka

anlatımla alüvyal yelpaze çökelleri,

inceleme alanının 200 m

güneyinde yüzeyleyen Neojen

çökellerini ve Triyas yaşlı Kayaköy

dolomitlerini açılı uyumsuz olarak

örtmüşlerdir (Şekil 30-31). Alüvyal

yelpaze çökellerinin faylanmamış

olmaması, bu fayın en azından

Neojen sonrası-Kuvaterner öncesi

bir dönemde oluştuğunu ve

Kuvaterner döneminden bu yana

hareket etmediğini göstermektedir.

Bu bulgular inceleme alanını

güneyden sınırlayan KD-GB

doğrultulu fayın deprem üreten diri

fay olmadığına işaret etmektedir.

2 NOLU GÖZLEM NOKTASI

KD’dan sınırlayan KB—GD

doğrultulu fayın batı ucuna yakın

beton santrali taş ocağında yer

almaktadır (Şekil 37). Bu alanın

hemen doğusunda faya dik yönde

akan kuru dere yatağı boyunca çok

kalın bir alüvyal yelpaze çökelleri

depolanmıştır. Bu kesimde fay

boyunca ve faya dik boyunca bir

taş ocağı açılmıştır. Bu kesim bu

fayın aktif olup olmadığı

konusunda tüm bulguları ortaya

koyacak şekilde çok uygun bir fay

kazısı konumundadır. Fay düzlemi

boyunca 25 metreden daha kalın

bir yelpaze çökeli birikmiştir (Şekil

38-39).

Bu kesimde K50D 70GD, K80D

50KB, K30B 60KD ve K78B 85KD

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

fay yönelimleri ölçülmüştür. Bu

faylardan K30B 60KD ve K78B

85KD olanlar ana fayı, K50D

70GD, K80D 50KB olanlar ise

antitetik fayları oluşturmaktadır.

Fay düzleminin eğimi 60-85 derece

arasında değişmektedir. Fay

düzlemi boyunca fay çizikleri çok

belirgin gözlenmektedir (Şekil 37).

Yelpaze çökelleri fayın düşen

bloğunda yer almaktadır.

Yelpaze çökeller fay düzlemine yaslı

olarak bulunmaktadır. Çökel

tabakaları yelpaze depolanmasına

uygun lop lop olarak depolanmış

olup, tipik yelpaze çökelimini

sunmaktadırlar (Şekil 38, 39).

Şekil 37. G-13 noktasında fay düzleminden görünümler.

Paleosismolojik açıdan bu kesim

irdeleyelim. Fayın eğimi 60-85

derece arasında değişmektedir.

Normal faylanmalarda fayın düşen

bloğunda yer alan tabakalar fay

düzlemine doğru eğimlenerek

tiltlenme gösterirler. Bu kesimdeki

yelpaze çökellerinde tabakalar fay

düzlemine doğru değil, tam tersine

yamaca uygun olarak eğimli

bulunmaktadır (Şekil 38-39).

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Şekil 38. G-13 noktasında fay düzlemi boyunca Triyas yaşlı Kayaköy dolomitleri ile

Kuvaterner yaşlı alüviyal yelpaze çökelleri arasındaki dokanak ilişkisi.

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Bir başka anlatımla, eğer bu

tabakalar faylanmaya maruz

kalmış olsaydı, tabaka eğimlerinin

yamaç dışarı değil, yamaç içerisine

doğru eğimlenmiş olmaları

gerekirdi (bkz G-20). Ayrıca çökel

tabakaları içerisinde, yelpaze

çökellerini kesen çok sayıda daha

küçük eğim atımlı normal

faylanmaların bulunması gerekirdi.

Fay düzlemin eğiminin 60-85

derece olması, bu kesimde tahmin

edilen en az 25 metrelik atımın

olmasına rağmen, çökel

tabakalarını kesen herhangi bir

faylanma, tiltlenme ve kıvrımlanma

benzeri deformasyon yapısı

bulunmamaktadır. Şekil 38-39’da

çökel tabakalarında fay düzlemine

doğru görülen hafif kıvrımlanma

olayı yelpaze depolanmasına bağlı

olarak yamacın şekline uygun

olarak çökellerin lop lop çok

aşamalı olarak birikmesi ile ilgildir.

Bu kıvrımlanma olayının

faylanmayla hiçbir ilgisi

bulunmamaktadır. Eğer faylanma

bağlı tiltlenme gelişmiş olsaydı

tabaka eğimlerinin 45 dereceden

daha fazla fay düzlemine doğru

olması gerekirdi. Karşılaştırma

olarak G-20’deki 2 metrelik atıma

sahip normal faylanmadaki tabaka

tiltlenmelerine bakınız. Öte yandan

bu çökeller faylanmış olsaydı, 25

metreden kalın çökellerin fayın

yükselen bloğunda da gözlenmesi

gerekirdi.

Özetle, bu kesimde en az 25

metrelik atıma sahip fay düzlemi

boyunca 30 metreden kalın alüvyal

yelpaze çökelleri Triyas yaşlı

Kayaköy dolomitlerini kesen fayın

düşen bloğunda faylanmadan fay

düzlemine yaslı olarak

bulunmaktadır. Bir başka

anlatımla alüvyal yelpaze çökelleri,

inceleme alanının 100 m kuzeyinde

yüzeyleyen Neojen çökellerini ve

Triyas yaşlı Kayaköy dolomitlerini

açılı uyumsuz olarak örtmüşlerdir

(Şekil 38-39). Alüvyal yelpaze

çökellerinin faylanmamış

olmaması, bu fayın en azından

Neojen sonrası-Kuvaterner öncesi

bir dönemde oluştuğunu ve

Kuvaterner döneminden bu yana

hareket etmediğini göstermektedir.

Bu bulgular inceleme alanını

güneyden sınırlayan KD-GB

doğrultulu fayın deprem üreten diri

fay olmadığına işaret etmektedir.

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

ÖRNEK 2: NACCAR DAĞI (HATAY -

MERKEZ)

Amik Gölü – Karasu çöküntüsü BKB’da

KD-GB doğrultulu sol yönlü doğrultu

atımlı Doğu Anadolu Fay Sistemi ve

DGD’da ise KKD-GGB doğrultulu sol

yönlü Ölü Deniz Fay Sistemi

arasındaki sıçramaya bağlı olarak

genişlemeli bir fay kaması (fault

wedge) gelişmiştir (Şekil 5.9).

Bu genişlemeli sıçrama geometriye

bağlı olarak inceleme alanı DGD’dan

sınırlayan eğim atımlı normal

faylanmalar oluşmuştur. Bu fay Naccar

Dağı’nı batıdan sınırlamıştır. Naccar

Dağı’nın doğusunda da benzer bir

normal fay sistemi gelişmiş ve Naccar

Dağı bu iki fay arasında bir horst olarak

ortaya çıkmıştır (Şekil 5.9).

Karasu havzası Naccar Dağının batı

kenarında bir çöküntü alanı olarak

Pliyosen-Kuvaterner dönemi arasında

oluşmuştur. Çünkü bu faylar en genç

Pliyosen yaşlı birimleri kesmiş fakat

Kuvaterner yaşlı genç birimleri

etkilememiştir. İnceleme alanının

DGD’dan sınırlayan bu eğim atımlı

normal faylanma boyunca gelişen 100-

150 metrelik düşey atıma bağlı olarak

Pliyosen yaşlı birimler bu faya doğru

tiltlenmişlerdir. Bu tiltlenme sonucu

Pliyosen yaşlı birimlerde basamak

şeklinde kısa süreksiz gravite (çekim)

fayları meydana gelmiştir

Eğim atımlı faylanmadaki 100-150

metrelik düşey atıma ve Pliyosen yaşlı

birimlerdeki faya doğru olan tiltlenme

sonucu, Asi Nehrinin doğusunda, fay

yakınında 100 metreden kalın çökel

depolanırken, Asi Nehrinin batısında

daha ince alüvyal çökeller birikmiş ve

Pliyosen yaşlı birimler yüzeylemiştir.

Nitekim inceleme alanı içerisinde K–G

uzanımlı bir yatak içerisinden akan Asi

nehrinin hemen batısında alüvyal

çökeller içerisinde açılan sondajların

bazılarında 5-10 m arasında değişen

derinliklerde Pliyosen kiltaşlarının

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

kesilmesi, Asi nehrinin doğusunda

yaklaşık 100 m derinliğinde açılmış

olan su kuyusunda tamamen alüvyon

kesilmesi bu görüşümüzü

doğrulamaktadır.

Şekil 5.22. 8 nolu durak: fay gözlem

noktası.

Hatay Merkezi DGD’dan sınırlayan

fayın geometrik, kinematik özelliklerini

açıklamak ve hangi birimleri kestiği, en

son hangi birimi kestiği ve özellikle

Kuvaterner yaşlı çökelleri kesip

kesmediğini, bir başka anlatımla aktif

ya da deprem üreten aktif fay olup

olmadığını öğrenmek amacıyla fayın

KKD’sundan başlayarak GGB ucuna

kadar, fay boyunca 15 ayrı noktada fay

gözlemleri yapılmıştır.

Şekil. İnceleme alanının jeoloji haritası

Şekil 5.11. İnceleme alanının morfotektonik

haritasının üç boyutlu görünümü

511000 512000 513000 514000 515000 516000

4005000

4006000

4007000

4008000

4009000

4010000

4011000

4012000

Asi N

eh

ri

B

B'

A

A'

Jura - Kretase KireçtaşlarıJKk

Üst Kretase Ofiyolit

Pliyosen Kumtaşı - çamurtaşı

Kmo

Pl

Qal Kuvaterner Akarsu çökelleri

JKk

Pl

Pl

Pl

Pl

Pl

Pl

Qal

Qal

Qal

Qal

Qal

Kmo

Kmo

Eğim atımlı normal faylar

Muhtemel eğim atımlı normal faylar

Asi Nehri

ANTAKYA

Nacar Dağı

Jura - Kretase Kireçtaşları

Üst Kretase Ofiyolit

Pliyosen Kumtaşı - çamurtaşı

Kuvaterner Akarsu çökelleri

Eğim atımlı normal fay

JKk

Kmo

P l

Qal

Qal

Qal

Qal

QalP l

P l

P lP l

Kmo

JKk

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Vadinin güney kenarında fay düzlemi

Jura-Kretase yaşlı kireçtaşları ile

Kuvaterner yaşlı yamaç molozu

çökelleri arasında izlenmektedir (Şekil

5.26). Fay düzleminin yönelimi K20D

72KB olarak ölçülmüştür. Fayın KB

bloğu GD bloğuna göre aşağıya doğru

düşmüştür. Fayın düşen bloğunda

biriken yamaç molozu çökellerin

kalınlığı 20 metreden daha kalın olarak

gözlenmektedir (Şekil 5.26).

Bu gözlem noktası paleosismolojik

açıdan, inceleme alanının DGD’sunu

sınırlayan KKD-GGB gidişli eğim atımlı

normal fayın aktif olup olmadığı

konusunda bulgular ortaya koyacak

çok uygun bir fay kazısı konumu

sunmaktadır. Yukarıda bahsedildiği

gibi fay düzleminin eğimi 72 derece

olup, kalın yamaç molozu çökelleri fay

düzlemine yaslı olarak bulunmaktadır

(Şekil 5.26).

Şekil 5.26. 10 nolu durak: fay gözlem noktası.

Yamaç molozu çökellerindeki seviyeler

yamaç eğimine uyumlu bir şekilde

yamaç dışarıya doğru eğimli olarak

bulunmaktadır. Bir başka anlatımla

yamaç eğimine uygun olarak

depolanmışlardır. Yamaç molozu

çökellerinin yaslandığı fay düzleminin

eğimi 72 derece olmasına karşın,

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

yamaç molozu seviyelerinde herhangi

bir tiltlenme gözlenmemektedir. Yani

fay düzlemine doğru eğimlenme

izlenmemektedir. Eğer yamaç molozu

çökelleri faylanmaya uğramış olsalardı,

Şekil 5.5 ve Şekil 5.25’de fay düzlemi

yakınında kireçtaşı tabakalarındaki,

faya doğru dike yakın eğimlenmeler

gibi, eğim atımlı normal faylanmalarda,

fayın düşen bloğunda yer alan yamaç

molozu çökel seviyelerinin fay

düzlemine doğru eğimlenerek

tiltlenmesi gerekirdi. Bir başka

anlatımla, eğer bu seviyeler

faylanmaya maruz kalmış olsaydı,

tabaka eğimlerinin yamaç dışarı değil,

yamaç içerisine doğru eğimlenmiş

olmaları gerekirdi.

Ayrıca bu fayın Kuvaterner’de hareket

ettiğini gösterecek yamaç molozu çökel

seviyelerini kesen çok sayıda daha

küçük eğim atımlı normal faylanmaların

yamaç molozu çökelleri içerisinde yer

alması. Fay düzlemin eğiminin 72

derece olması, fay izi boyunca

Kuvaterneri temsil edecek tahminen en

az 20 metre kalınlıkta çökel olmasına

karşın, yamaç molozu çökellerini kesen

herhangi bir faylanma, tiltlenme ve

kıvrımlanma benzeri deformasyon

yapısı gözlenmemiştir. Ayrıca yamaç

molozu çökelleri faylanmış olsalardı,

fayın yükselen bloğunda da

gözlenmesi gerekirdi.

Özetle, Kuvaterner yaşlı yamaç molozu

çökelleri fay tarafından kesilmemiş ve

herhangi bir tiltlenme gelişmemiştir.

Yamaç molozu çökelleri faylanma sona

erdikten sonra fay dikliği önünde faya

yaslı olarak birikmişlerdir. Bir başka

anlatımla yamaç molozu çökelleri Jura-

Kretase yaşlı kireçtaşlarını uyumsuz

olarak örtmekte olup, kireçtaşları ile

herhangi bir faylı tektonik bir dokanak

oluşturmamaktadır. Kalın yamaç

molozu çökellerinin faylanmamış

olması ve Durak 11’de açıklandığı

üzere fayın en genç Pliyosen yaşlı

birimleri kesmiş olması, bu fayın

Pliyosen sonrası-Kuvaterner öncesi bir

dönemde oluştuğunu ve Kuvaterner

döneminden bu yana hareket

etmediğini göstermektedir. Bu bulgular

inceleme alanını GGD’dan sınırlayan

KKD-GGB gidişli fayın deprem üreten

diri fay olmadığına işaret etmektedir.

ÖRNEK 3: GÜMÜŞLER (DENİZLİ)

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

P.Ü. (2004) tarafından inceleme alanı

konusu olan Gümüşler Belediyesi mücavir

alan sınırları içerisinde, İzmir asfaltının

GB ve KD tarafında birbirine paralel çok

sayıda KB-GD ve KD-GB doğrultulu eğim

atımlı normal faylar haritalanmıştır.

Araştırmacılar bu fayların çoğunlukla KB-

GD doğrultulu ve bölgedeki en genç faylar

olduğunu, bu fayların aktivitelerinin

güneyden kuzeye arttığını belirtmişlerdir.

Ayrıca inceleme alanı içerisinde

Gümüşçay, Karaçay, Cinkaya, Şemikler

Hacıgüllü ve Çatal dereleri boyunca KD-

GB doğrultulu fayların olduğunu, fakat bu

fayların KB-GD doğrultulu faylardan daha

önce oluştuklarını ve bu nedenle bu

fayların tektonik olarak aktif olmadıklarını

ileri sürmüşlerdir.

Şekil 2. Gümüşler beldesinin morfotektonik

haritası.

Şekil 1. Gümüşler beldesinin jeoloji haritası (P.Ü. 2004).

Gümüşler

ŞemiklerMah.

Kayaköy

Deli T.

Bahçelievler

Merkezefendi Mh.

M.Akif Ersoy Mh.

İbadi Mh.

Bakırlı Mh.

DENİZLİ.

Eskihisar

Bozburun

Goncalı

Karakova

GümüşçayMh.

AlparslanMh.

Yeni Mh.

Zefer Mh.

Akçeşme Mh.

Höyük T.

Kahyaoğlu T.

Tekstil Fb.

Hazırbeton Fb.

Armutlu T.

Hazırbeton Fb.

Mermer Fb.

Sarıyar T.

DikilitaşMvk.

DolmanMvk.

Doğancı T.

Kandilkırı T.

Kirazyolu T.

PAMUKKALE MİLLİPARKI

LEODİKYAHARABELERİ

DokuzkavaklarMh.

DeliktaşMh.

GündoğduMh.

GürcanMh.

MuratdedeMh.

EsentepeMh.

SümerMh.

KirişhaneMh.

KÜÇÜK SANAYİSİTESİ

+

+

+

+

+

+

+

+

+

+

+

+

+

+

++

+

+

+

++

+

+

+

+

+

+

+

N4

N4

N4

N4

N6

Qal

N1

N1

N1

Gümüşçay Mh.Qal N1

BELEDİYE

Şemikler Mh.

N4N4

N3

N6

QalN2

N2

N2

N4

KayaköyüN1

Deli T.

Qal

Qal

N1

N4

N4

N4

N3

N1

N1N6

Bozburun

N4

Alüvyon (Qal)

Gölsel kireçtaşı (N6)

Çakıltaşı-kumtaşı (N4)

Çakıltaşı-kumtaşıkireçtaşı-silttaşı ard. (N5)

Silt-kum-çakıl arda. (N3)

Fosilli kireçtaşı (N2)

Kiltaşı-marn-silt birimi (N1)

Normal fay

Muhtemel normal fay

Dere

Belediye mücavir alan sınırı

+

+

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Bu çalışmada her iki doğrultulu fayların

mevcut olup olmadıkları, aktif ya da

deprem üreten aktif fay olup olmadıklarını

araştırmak ve elde edilen bulgulara göre

Gümüşler Belediyesi imar planına esas

jeolojik-jeoteknik etütlerin sonuç haritası

olan yerleşime uygunluk değerlendirmesini

yapmak amacıyla, bu faylar boyunca

paleosismolojik çalışmalar

gerçekleştirilmiştir.

Paleosismolojik çalışmalar kapsamında, 15

Durak noktasında fay kesitleri alınmış, 20

Gözlem noktasında fay gözlemi yapılmış,

3 noktada hendek alınmış ve 7 noktada

sismik kırılma çalışmaları

gerçekleştirilmiştir.

15 Durak noktasında 36 fay düzlemi

ölçümü alınmış, 36 fayın 30’unun KB-GD

doğrultulu ve 6’sının KD-GB doğrultulu

olduğu saptanmıştır. KB-GD doğrultulu

fayların genellikle KD bloklarının düştüğü

gözlenmiştir. Bu faylarda 0.5-7 metre

arasında değişen eğim atımlar ölçülmüştür.

15 Durak noktasında alınan fay

kesitlerinde gözlenen KB-GD doğrultulu

eğim atımlı normal faylarda yapılan

paleosismolojik değerlendirmeler

sonucunda elde edilen bulgular, KB-GD

doğrultulu fayların Neojen çökellerini

kestiği, önemli derecede rotasyona

uğradıkları, fay kesitlerinde gözlenen 0.5-

7.0 metrelik atımların yüzeyde silindikleri

ve uzun bir dönem aşınmaya uğradıkları,

yer yer topoğrafyada terslenmelerin olduğu

gözlenmiştir. Bu bulgular, Pliyo-

Kuvaterner döneminde bu faylar aktif olsa

bile, Holosen döneminde aktif

olmadıklarını ve deprem üreten diri fay

olmadıklarını açıkca göstermektedir.

GÖZLEM NOKTASI - 1

D1 noktası inceleme alanının KD’sunda

Bozburun’un 150 m güneyinden geçen

KB-GD doğrultulu fayın batı ucunda, Sulu

dere boyunca açılmış yol yarmasında yer

almaktadır (Şekil 4, 6). Bu kesimde

birbirine paralel 3 fay izi gözlenmiştir

(Şekil 5). Bu fayların yönelimleri K60B 60

KD, K50B 58 KD ve K45B 60 KD olarak

ölçülmüştür. Bu fayların KD blokları

aşağıya doğru düşmüştür. Şekil 5’de bu fay

izlerinden ortada yer alan fay kesitini

göstermektedir.

Faylar Neojen yaşlı çökelleri kesmiştir. Bu

birimler N4 olarak ayırt edilen çökel

paketine karşılık gelmektedir. Kesitte 9

ayrı birim ayırt edilmiştir. Fay en son 5

nolu birimi kesmiş fakat 7 nolu çakıltaşı

biriminin altında sona ermiştir. Fay 5 nolu

silttaşı-kumtaşı-çakıltaşı paketini kestikten

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

sonra, aşınma dönemi başlamış ve 7 nolu

çakıltaşı seviyesi tarafından örtülmüştür.

7 nolu çakıltaşı üzerine 8 nolu silttaşı-

kumtaşı seviyesi uyumlu olarak gemiştir. 9

nolu toprak seviyesi tüm birimleri

uyumsuz olarak örtmüştür.

Fay, 1-7 arası çökelleri keserken, 7 ve 8

nolu seviyeleri kesmemiştir. 7 ve 8 nolu

seviyeler de N4 çökel paketine aittir. Bu

bulgular bu fayların N4 çökel paketi

içerisinde geliştiğini ve deprem üreten diri

fay olmadığını göstermektedir.

Şekil 6. D1 noktasında gözlenmiş fay mostrası ve kesiti.

GÖZLEM NOKTASI – 2

D3 noktası inceleme alanının KD’sunda

Bozburun’un 200 m güneyinden geçen

KB-GD doğrultulu fayın batı ucunda, Sulu

dere boyunca açılmış yol yarmasında yer

almaktadır (Şekil 4, 8). Bu kesimde K45B

50KD yönelimli bir fay ölçülmüştür. Fayın

KD bloğu aşağıya düşmüş olup, fayın

eğimi üst seviyelerde 70 derece iken alt

seviyesinde 50 derece azalmıştır. Fay

boyunca birimler 5 metre aşağıya

ötelenmiştir. Fay 1 ve 2 nolu kumtaşı-

silttaşından oluşan N4 çökel paketini

kesmiştir. Buna karşın 3-4-5 nolu

çakıltaşlarından oluşan Pliyo-Kuvaterner

1

23

4

5

6

K50B 58 KD

1

2

3

4

5

7

8

9

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

yaşlı çökel paketini kesmemiştir. Çünkü 3,

4 ve 5 nolu birimler fayın düşen bloğunda

çökelmiş ve 1-2 nolu birimleri örtmüştür.

Öte yandan 1-2 nolu birimlerde 5 metrelik

eğim atımlar gözlenirken, yüzeyde

herhangi bir atım gözlenmemektedir. Bir

başka deyişle 5 metrelik atım, 3, 4, 5 nolu

birimler oluşmadan önce aşındırılmış ve

düşen blok üzerinde 3 ve 4 nolu birimler

çökelmeye başlamıştır. 3-4-5 nolu birimler

fay tarafından kesilmemiştir. 6 nolu toprak

seviyesi ise 3-4-5 nolu birimleri uyumsuz

olarak örtmüş ve faydan etkilenmemiştir.

Bu bulgular, bu yarmada gözlenen fayın

3,4,5 nolu birimlerin oluşmasından bu yana

hareket etmediğini ve dolayısıyla deprem

üreten diri fay olmadığına işaret

etmektedir.

Şekil 8. D3 noktasında gözlenmiş fay mostrası ve kesiti.

D5 noktası inceleme alanının KD’sunda

Bozburun’un 1 km güneyinden, mermer

fabrikasının 500 m doğusundan ve Hazır

beton santralının 750 m kuzeybatısından

geçen KB-GD doğrultulu fayın batı

ucunda, Sulu dere boyunca açılmış yol

yarmasında yer almaktadır (Şekil 4, 10).

Bu kesimde K55B 33KD ve K40B 52 KD

yönelimli iki fay ölçülmüştür. Fayların KD

blokları aşağıya düşmüştür. Fayın eğimi 33

derece olarak bulunmuştur. Fay boyunca

birimler 7 metre aşağıya ötelenmiştir. Fay

N4 çökel serisini kesmiştir. Fay 1, 2, 3

nolu çökel paketini kesmiştir. 1 Nolu birim

N4 serisinin kumtaşı-silttaşı-kiltaşı

birimlerini, 2 nolu birim ise N4 serisinin

çakıltaşı birimlerini oluşturmaktadır. Fay 1

ve 2 nolu çökel paketini kestikten sonra,

düşen blok üzerinde 4 ve 5 nolu çakıllı

seviye çökelmiş ve faydan etkilenmemiştir.

4 ve 5 nolu birimlerin Pliyo-Kuvaterner

yaşlı birimler oldukları düşünülmektedir. 6

nolu toprak seviyesi ise 4 ve 5 nolu

birimleri uyumsuz olarak örtmüş olup fay

tarafından kesilmemiştir. Öte yandan 7

metrelik atım yüzeyde tamamen silinmiştir.

K45B 50 KD

1

1

2

2

3

45

6

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

7 metrelik düşey atımın yüzeyde

gözlenmemesi, 1-2-3 nolu birimler

faylandıktan sonra 4-5 nolu birimler

tarafından örtülmesi, bu fayın 4-5 nolu

birimlerin oluşmasından bu yana hareket

etmediğini ve dolayısıyla deprem üreten

diri fay olmadığını göstermektedir.

Şekil 10. D5 noktasında gözlenmiş fay mostrası ve kesiti.

GÖZLEM NOKTASI – 3

D13 noktası Erbakır Fen Lisesi ile Sağlık

Ocağı’nun bulunduğu tepenin batı

yamacında açılmış yol yarmasında yer

almaktadır (Şekil 4, 18). Bu kesimde K55B

60 GB yönelimli bir fay ölçülmüştür. Fayın

GB bloğu aşağıya düşmüş olup, fay

boyunca birimler 120 cm aşağıya doğru

ötelenmiştir. Fay N3 serisine ait silttaşı,

kumtaşı ve çakıltaşları ve N4 serisine ait

kumtaşı-çakıltaşı birimleri içerisinde

gelişmiştir. Fay N3 serisine ait 1, 2, 3 ve 4

nolu birimler ile N4 serisine ait 5 nolu

birimi kesmiştir. 6 nolu birim toprak

seviyesi olup fay tarafından etkilenmemiş

ve tüm alttaki birimleri uyumsuz olarak

örtmüştür. 4 nolu birimin bir kısmı ile 5

nolu birim fayın yükselen bloğunda yer

almamaktadır. Faylanmadan hemen sonra

aşınma dönemi başlamış, 120 cm’lik düşey

atım silinmiş ve rölyefte bir terslenme

olmuştur. Çünkü fayın düşen bloğu

topografik olarak daha yüksekte yer

almaktadır. Bu durum bu fayın güneyinde

KD bloğu düşen daha fazla atım miktarı

olan fayların bulunduğunu ve bu fayın

yükselen bloğu sonucu oluşan topoğrafik

engelin uzun sürede aşındığını

göstermektedir. Yüzeyde 120 cm’lik

atımın silinmesi ve yükselen bloğun

aşındırılarak rölyef terslenmesinin olması,

bu fayın uzun süredir hareket etmediğini

ve dolayısıyla deprem üreten diri fay

olmadığını göstermektedir.

K55B 33 KD

1

1

2

2 23

3

4

5

6

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Şekil 18. D13 noktasında gözlenmiş fay mostrası ve kesiti.

Şekil 13. D8 noktasında gözlenmiş fay mostrası ve kesiti.

GÖZLEM NOKTASI – 4

D8 noktası Deli Tepe’nin GD yamacında

yer almaktadır (Şekil 4, 13). Bu kesimde

K30B 45 GB ve K50B 60 GB yönelimli iki

fay ölçülmüştür. Fayların GB blokları

aşağıya düşmüştür. Fayın eğimi 45 derece

olarak ölçülmüştür. Fay N1 serisine ait

marnları kesmiştir. Marn tabakalarının faya

dik konumda olması, bu fayın gerisindeki

bir fay boyunca önemli derecede bir

rotasyona uğradığını göstermektedir. Fay

N1 serisinin marnlarına karşılık gelen 1 ve

2 nolu birimleri kesmiştir. Buna karşın

faylanmamış olan 3 nolu birim 1 ve 2 nolu

birimleri açılı uyumsuz olarak örtmüştür. 3

nolu birimin Pliyo-Kuvaterner yaşlı olduğu

düşünülmektedir. Fayın inceleme alanında

yer alan Neojen serisinin en yaşlı çökel

paketini (N1) kesmesi, 3 nolu birimin fay

tarafından kesilmemesi ve alttaki birimleri

yatay olarak açılı uyumsuz olarak örtmesi

bu fayın 3 nolu birimin çökelmeye

başlamasından bu yana hareket etmediğini

ve dolayısıyla deprem üreten fay sınıfına

girmediği düşünülmektedir.

1

2

2

3

3

4

4

5

6

6

K55B 60 GB

Eğim atım : 120 cm

1

2

3

4

K30B 45 GB

1

1

K50B 60 GB

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

20 Gözlem noktasında yapılan fay

gözleminde, KD-GB doğrultulu faylara

ilişkin morfolojik, jeolojik ve

paleosismolojik bulguya rastlanmamıştır.

Bu hatlar, inceleme alanın GB-KD

yönünde çöküntü alanlarına doğru akış

gösteren Gümüşçay, Karaçay, Cinkaya ve

Şemikler deresinin çizgisel akış

göstermeleri nedeniyle fay olarak

haritalanmıştır. Bölgesel açılmaya bağlı

olarak KB-GD doğrultulu fayların KD

blokları genel olarak aşağıya düşmüş ve

Çürüksu vadisi boyunca bir çökme alanı

gelişmiştir. Buna bağlı olarak çalışma alanı

içerinde yer alan dereler GB-KD yönünde

akış kazanmıştır. Diğer yandan Çürüksu

Vadisi ile Babadağ arasında yer alan KB-

GD doğrultulu faylar arasında küçük

ölçekli horst yapıları (Karakova yükselimi

gibi) gelişmiştir. Bölgesel olarak KB-GD

doğrultulu birçok faylar boyunca bölgenin

GB kesiminin sürekli olarak yükselmesi

sonucu, GB-KD yönlü akış gösteren

dereler yükselen fay bloklarını daha derin

aşındırmaya başlamış ve çizgisel bir

görünüm kazanmış oldukları

düşünülmektedir.

İnceleme alanının KD sınırını oluşturan

Bozburun Fayı aktif bir fay olup, yaklaşık

15 km uzunlukta KB-GD doğrultulu eğim

atımlı bir normal faydır. Fay boyunca

morfolojik olarak normal faylanmaya

işaret eden fay sarplıkları, fay düzlükleri,

fay basamakları ve üçgenimsi yüzeyler

gelişmiştir. Ancak Bozburun fayının

Neojen yaşlı çökeller içerisinde yer alması

nedeniyle deprem üreten diri fay olduğuna

ilişkin jeolojik bulgu elde edilememiştir.

Buna karşın, aletsel dönemde 1965 ve

2000 yıllarında 5.7 ve 5.0 büyüklüğünde

depremler üretmiştir. Ancak fay boyutu,

fayın 4 farklı segmentten oluşması

nedeniyle Bozburun fayının yüzey

faylanması oluşturabilecek büyüklükte

deprem üretmeyeceğini göstermektedir.

Nitekim gerek tarihsel ve gerekse aletsel

dönemde yüzey kırığı oluşturmuş

depremlere ait hiçbir iz bulunmamaktadır.

Denizli havzasında yüzey faylanması

oluşturan depremler Pamukkale fayı ve

daha batısındaki Büyük Menderes

grabenine ait faylar üretmektedir (Demirtaş

vd, 2000, 2002, 2003, 2004).

HENDEK-II

Hendek-II D4 noktasında faya dik olacak

şekilde Kuzgun Deresi içerisinde açılmıştır

(Şekil 44, 49, 50). Hendek derinliği 3.0m,

genişliği 2.5 m ve uzunluğu 17 m’dir. Şekil

49’da Hendek-II yeri ve civarının

basitleştirilmiş jeoloji haritası

görülmektedir. Hendek açılan kesimde

Kuzgun Deresi’ne ait Holosen yaşlı akarsu

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

çökelleri bulunmaktadır. Hendek

civarındaki tepelerde N1 serisine ait marn-

kiltaşı ve N4 serisine ait çakıltaşı-

kumtaşları yüzeylemektedir. Hendeğin batı

bitişiğindeki tepede KB-GD doğrultulu bir

fay geçmektedir. Bu fay K45B 35KD

yönelimli olup, KD bloğu düşmüştür. Fay

düzlemi boyunca yer alan birimler 7 m

ötelenmiştir. Bu atım Kuzgun Deresi’nin

hemen kenarında tepenin alt kesimindeki

yarmada bariz olarak görülmektedir. Bu

nedenle hemen bitişiğinde Kuzgun

Deresine ait Holosen yaşlı çökellerde bu

atımın devam edip etmediğini gözlemek,

bir başka deyişle Holosen yaşlı çökelleri

kesip kesmediğini denetlemek amacıyla,

Hendek-II açılmıştır.

Şekil 49. Hendek-II ve yakın civarının basitleştirilmiş jeoloji haritası, Hendek-II çalışmasından görünüm.

Hendek-II duvarlarında 6 ayrı birim ayırt

edilmiştir (Şekil 51, 52). 1, 2, 3, 4 ve 5

nolu birimler Kuzgun Deresine ait çakıl,

kum ve siltlerden oluşan Holosen yaşlı

çökelleri temsil etmektedir. 6 nolu birim

güncel toprak seviyesini oluşturmaktadır.

Akarsu çökelleri yatay tabakalı olarak

çökelmiştir. Holosen yaşlı çökellerde

hemen bitişiğinde Neojen birimlerini

öteleyen 7 metrelik atıma ilişkin herhangi

bir iz bulunmamaktadır. Hendek-II

duvarlarında eski depremlere ilişkin

faylanma ya da ötelenmeye işaret eden

kıvrımlanma, tiltlenme, atım, fay dikliği,

fay basamağı, kolüviyal kama gibi

herhangi bir deformasyon izi

gözlenmemiştir (Şekil 451). Hendek

loguna görüldüğü gibi, Holosen yaşlı

alüvyal akarsu ve yelpaze çökel tabakaları

yatay konumda olup, tabakalar kesintiye

uğramaksızın yatay olarak devam

etmektedir (Şekil 52).

Eskihisar

Bozburun

Akçeşme Mh.

Kahyaoğlu T.

Tekstil Fb.

Hazırbeton Fb.

Mermer Fb.

Doğancı T.

Kandilkırı T.

LEODİKYAHARABELERİ

T-2

Qal

Qal

n

n

n

n

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Fay kesitlerinde deprem üretmediği

ispatlanan KB-GD doğrultulu faylardan

fay sarplıklarının ve fay düzlemlerinin

görüldüğü alanların hemen bitişiklerinde

çökelmiş Holosen yaşlı çökeller içerisinde

3 adet hendek açılmıştır. Bu fayların

Neojen yaşlı çökeller içerisinde gelişmesi,

uygun Holosen çökellerinin bulunmaması

ve yer altı suyunun 1-3 m arasında

değişmesi nedeniyle, inceleme alanında 3

adet hendek yeri tespit edilmiştir. T1, T2

ve T3 nolu hendeklere ait duvarlarda eğim

atımlı normal faylanmayla ilgili eski

depremlere ilişkin faylanma ya da

ötelenmeye işaret eden kıvrımlanma,

tiltlenme, atım, fay dikliği, fay basamağı,

kolüviyal kama gibi herhangi bir

deformasyon izi gözlenmemiştir (Şekil 55,

56). Hendek loglarında görüldüğü gibi,

Holosen yaşlı alüvyal akarsu ve yelpaze

çökel tabakaları yatay konumda olup,

tabakalar kesintiye uğramaksızın yatay

olarak devam etmektedir. Bu bulgularda,

Bozburun fayının güneyinde yer alan KB-

GD doğrultulu fayların uzun süredir aktif

olmadığını ve deprem üreten diri fay

sınıfına girmediklerini göstermektedir.

Şekil 51. Hendek-II duvarlarından görünümler,

Hendek-II logu.

Fay kesitleri ve hendeklerde deprem üreten

diri faylar olmadıkları ispatlanan KB-GD

doğrultulu eğim atımlı faylardan fay

sarplıkları ve fay düzlemleri belirgin olan

fayların Holosen yaşlı çökeller içerisinde

devam edip etmediklerini saptamak

amacıyla 7 farklı lokasyonda faylara dik

sismik kırılma çalışmaları

gerçekleştirilmiştir. S-1….7 nolu sismik

kesitlerden dönüştürülen jeolojik

3.01.0 2.0 4.0 5.0 6.0 7.0 8.0 9.0 10 11 12 13 14 15 16 170.0

0.0

1.0

2.0

3.0

KD GB

21 3

44

5 5

66

m

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

kesitlerde, Neojen yaşlı çökelleri kesen 1-7

metrelik atım gösteren faylar izlenmesine

karşın, Kuvaterner yaşlı çökelleri kesen

normal faylanmaya işaret eden herhangi bir

ize rastlanmamıştır. Kesitlerde fayların her

iki tarafında yer alan Kuvaterner yaşlı

çökel tabakaları, aynı litolojik birimler

şeklinde kesintiye uğramaksızın yatay

olarak devam etmektedir. Bu bulgular, bu

fayların deprem üreten diri fay

olmadıklarını göstermiştir.

Özetle Bozburun Fayı’nın GGB’sında yer

alan KB-GD doğrultulu eğim atımlı normal

faylar uzunlukları birkaç yüz metre ile

birkaç km arasında uzunlukları olan,

sedimanter örtü içersinde gelişmiş, çok

derinlere uzanmayan ikincil eğim atımlı

normal faylar olup, deprem üretmeyen diri

faylardır.

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

ÖRNEK 4: GÜZELBAHÇE (İZMİR)

Sığacık Körfezi ile Güzebahçe arasında

uzanan Seferihisar-Yelki Fayı’nın karadaki

uzantısı yaklaşık 23 km olup, su altındaki

uzantısı ile birlikte toplam uzunluğu 30 km

civarındadır (İnci vd. 2003; Ocakoğlu vd.

2004, 2005; Emre vd. 2005). Seferihisar-

Yelki fayı, güney bölümünde K20D gidişli

olup, Üst Kretase yaşlı Bornova

Karmaşığına ait filişleri ve alüvyal

çökelleri kesmektedir. Çamlıköy-

Güzelbahçe arasındaki kuzey bölümünde

ise fay K40-50D gidişler göstermekte ve

İzmir fayına doğru uzanmaktadır. Bu

bölümde fay Miyosen yaşlı çakıltaşları ve

Pleyistosen yaşlı Güzelbahçe

formasyonunu yan yana getirmektedir.

İnceleme alanı içerisinde Kuvaterner yaşlı

alüvyal çökelleri de kesmektedir. Bu

kesimde fay sağ yanal doğrultu atımlı ve

eğim atımlı normal faylanma karakteri

göstermektedir. Ulamış köyü civarında ise

üç dere yatağının 20-100 m sağ yanal

olarak ötelendiğinden bahsedilmektedir

(Emre vd. 2005).

Jeomorfolojik ve denizaltı araştırmaları bu

fayın Holosen’de aktif olduğunu

göstermektedir (Ocakoğlu vd. 2004, 2005).

Nitekim Mw=5.7 büyüklüğündeki 10

Nisan 2003 depremi, Seferihisar-Yelki

fayının aktif olduğuna işaret etmektedir.

Depremin fay düzlemi çözümü sağ yönlü

doğrultu atımlı faylanma vermiştir (Tan ve

Taymaz 2003). Kaya vd. (1979)

Seferihisar-Yelki fayının Üst Kretase-

Paleosen yaşlı Bornova filişiyle temsil

edilen bir tektonik zonda yer aldığı ve

Miyosen’de aktif olduğunu belirtmktedir.

Sözbilir vd. (2003) bu paleotektonik

yapının Seferihisar’dan Bigadiç’e kadar

olan kesiminin Üst Miyosen’de reaktivite

kazandığını ve günümüzde 150 km

uzunluğunda aktif bir fay zonu olduğunu

ileri sürmektedirler.

Seferihisar-Yelki fayının inceleme

alanında yer alan uzunluğu yaklaşık 2.5 km

civarındadır (Şekil 58). İnceleme alanında

fay zonunun genişliği 100 m ile 400 m

arasında değişmektedir. İnceleme alanında

fay genel olarak iki ana kol halinde

uzanmaktadır (Şekil 58). Üstteki kol

(güneydoğu) iki parçadan oluşmakta olup,

güneydeki parçanın uzunluğu 1250 m,

kuzeydeki parçanın uzunluğu ise 1500 m

civarındadır. Güneydeki parça Yaka

Mahallesi civarında 150 m sağa sıçrama

yapmaktadır. Bu kol boyunca fay, Üst

Kretase yaşlı Bornova Karmaşığına ait

filişler ile Miyosen yaşlı Çamlı çakıltaşları

ile Pleyistosen yaşlı Güzelbahçe

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

formasyonuna ait birimleri yan yana

getirmektedir. Bu kolda genel olarak

baskın bir şekilde eğim atımlı faylanmalar

yanında sağ yanal doğrultu atımlı

faylanmalar da gözlenmektedir (Şekil 58).

Alttaki kol (kuzeybatı) güneyde, üstteki

kol ile birleşmekte ve KD’ya doğru iki

parça halinde uzanmaktadır (Şekil 58).

Güneydeki parçanın uzunluğu 750 m ve

kuzeydeki parçanın uzunluğu ise 1000 m

civarındadır. Bu kol boyunca Üst Kretase

yaşlı Bornova Karmaşığına ait filişler,

Miyosen yaşlı Çamlı çakıltaşları,

Pleyistosen yaşlı Güzelbahçe formasyonu

ve Holosen yaşlı alüviyal çökeller yan

yana gelmektedir (Şekil 58). Bu kolda

baskın olarak sağ yanal doğrultu atımlı

faylanma gözlenmektedir. Yer yer de fay

geometrinse bağlı olarak eğim atımlı

normal faylanmalar izlenmektedir.

Morfolojik, jeolojik ve sismolojik kriterler

Seferihisar-Yelki fayının Holosen

döneminde kullandığı izin alttaki kol

olduğunu göstermektedir. Bu nedenle bu

çaışmada paleosismolojik çalışmalar bu

kol üzerinde gerçekleştirilmiştir.

Şekil 58. Fay kazısı lokasyon haritası.

MALTEPE MAHALLESİMALTEPE MAHALLESİ

YAKA MAHALLESİ

KARAAYIT MEVKİİ

ÇEŞME-İZMİR OYOYOLU

HAYITLIK MEVKİİ

KIRKAYA MEVKİİ

BIYIKKAYA MAHALLESİ

GÖKSEBEL MEVKİİ

YALI MAHALLESİYALI MAHALLESİ

MOLOZ DOLGU

ALÜVYON

ÇAKILLI KİL(GÜZELBAHÇE FORMASYONU)

ÇAKILTAŞI

FİLİŞ FORMASYONU

FAY

PLAN ONAMA SINIRI

İNCELEME ALANI SINIRI

SAYISAL ÖLÇEK: 1/5000

Y A K A M A H A L L E S İ

Y A K A M A H A L L E S İ

FAY KAZILARI (HENDEK)

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Fay kazısı-1, inceleme alanının

güneybatısında, Yaka Mahallesi’ne ait

villaların 100 m KD’sunda yapılmıştır

(Şekil 58). Bu kesimde fay izi morfolojik

olarak çok belirgindir. Fay izi boyunca

eğimde belirgin bir kırılma

gözlenmektedir. Kazı Pleyistosen yaşlı

Güzelbahçe formasyonuna ait birimler

içerisinde açılmıştır (Şekil 59-60).

Fay kazısı-1’e ait duvarlarda iki olay

saptanmıştır. Olay-1 simgesi ile gösterilen

fay izi, GB duvarın tabanında gözlenmiştir.

Güzelbahçe formasyonu içerisinde klavuz

seviye olarak yer alan kahverenkli kiltaşı

seviyesi deformasyona uğrayarak 1.5 m

düşey olarak yer değiştirmiştir (Şekil 61).

Olay-2 olarak gösterilen ikinci fay izi

boyunca kahverenkli kiltaşı seviyesi

Güzelbahçe formasyonuna ait killi

çakıltaşları içerisinden güncel toprak

seviyesinin altına kadar yukarı getirilmiştir

(Şekil 61, 62, 63). Fay, Güzelbahçe

formasyonu üzerinde uyumsuz olarak yer

alan Holosen yaşlı killi çakıl seviyesini de

keserek güncel toprak seviyesinin altında

sona ermiştir. Olay-2 sağ yanal doğrultu

atımlı faylanmaya işaret etmektedir.

Doğrultu atımlı faylanma yanında küçük

miktarda eğim atımlı normal faylanma da

gelişmiştir. Bu düşey atıma bağlı olarak

fay izinin üst kesiminde kolüviyal bir kama

oluşmuştur (Şekil 61, 63). Kil seviyesinin

kenarları boyunca faylanma düzlemi çok

belirgin olarak gözlenmektedir. Fayın

yönelimi K40-45D 40-70KB olarak

ölçülmüştür. Bu yönelim Seferihisar-Yelki

fayının doğrultusu ile çok iyi bir

uyumluluk sergilemektedir.

PleyistosenGüzelbahçe Fm.

HolosenKolüviyal

Kama

Güncel toprak seviyesi

HolosenKilli çakıl

Kil

1.0

Olay-2Fay izi

Olay-2Fay izi

Olay-1Fay izi

2.0

3.0

1.0 2.0 3.0 4.0 5.0 6.0 7.0 8.0 9.0 10 11m

GDKB

PleyistosenGüzelbahçe Fm.

HolosenKilli çakıl

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Olay-2 Seferihisar-Yelki fayının yüzey

kırığı oluşturabilecek büyük depremler

oluşturabileceğini göstermektedir.

Olay-2’nin Seferihisar-Yelki fayı üzerinde

yüzey faylanması oluşturmuş en son büyük

depremi temsil ettiği düşünülmektedir.

Fay Kazısı-3, Pleyistosen yaşlı Güzelbahçe

Formasyonu içerisinde yer alan Miyosen

yaşlı Çamlı çakıltaşlarından oluşan bir

tepeceğin güneybatı kenarında yapılmıştır

(Şekil 58). Tepeciğin güney kenarını

Seferihisar-Yelki Fayı sınırlandırmaktadır

(Şekil 68). Ancak bu kesimde fay birazcık

yön değiştirerek K60D gidişi

kazanmaktadır. Fay boyunca Miyosen yaşlı

Çamlı çakıltaşları ile Pleyistosen yaşlı

Güzelbahçe Formasyonu yan yana

gelmektedir. Fay bu kesimde eğim atımlı

normal faylanma karakteri sunmaktadır

(Şekil 68).

Fay kazısına ait hendek duvarlarında dört

ayrı birim ayırt edilmiştir (Şekil 69, 70, 71

ve 72). Hendek duvarlarının en tabanında

ve fayın kuzey bloğunda Miyosen yaşlı

Çamlı çakıltaşlarına ait bloklu killi

çakıltaşları, üzerinde ve fayın güney

bloğunda uyumsuz olarak Pleyistosen yaşlı

Güzelbahçe formasyonuna ait birimler,

üzerinde Holosen yaşlı kolüviyal kama

çökelleri ve en üstte her iki bloğu örten

güncel toprak seviyesi yer almaktadır

(Şekil 69, 70, 71 ve 72).

Güncel toprak seviyesi

Olay-2Fay izi

GDKB

Olay-2Fay izi

1.0

2.0

3.0

1.0 2.0 3.0 4.0 5.0 6.0 7.0 8.0 9.0 10 11m

PleyistosenGüzelbahçe Fm.

HolosenKolüviyal

Kama

HolosenKilli çakıl

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

Şekil 72. Fay Kazısı 3; GB ve KD duvarlarına ait hendek logu.

Hendek duvarlarında sadece bir olay

saptanmıştır. Olay-1 olarak simgelendirilen

fay izi hendeğin her iki duvarında da

belirgin olarak gözlenmektedir. Bu

faylanma olayı Güzelbahçe Formasyonuna

ait birimler çökeldikten sonra meydana

gelmiştir. Faylanma sonucu Miyosen yaşlı

Çamlı Çakıltaşları ile Pleyistosen yaşlı

Güzelbahçe formasyonu yan yana

gelmiştir. Bu faylanmaya bağlı olarak

Güzelbahçe formasyonuna ait çökel

tabakaları titlenmiştir (Şekil 69, 70, 71 ve

72). Bu tiltlenme sonucu Güzelbahçe

formasyonuna ait çökel tabakalarında 2

metreye yakın düşme meydana gelmiştir

(Şekil 69, 70, 71 ve 72). Bu tiltlenme

faylanma olayında en az 2 metrelik bir

eğim atımlı normal faylanmanın geliştiğine

işaret etmektedir. Faylanma hendek duvarı

tabanında yer aldığı için, fay yöneliminin

K60D 50GD olduğu tahmin edilmektedir.

Bu faylanma sonucu gelişen fay sarplığı,

suskunluk döneminde, aşınarak fayın tavan

bloğunda kalın bir kolüviyal kamanın

oluşumuna yol açmıştır. Kolüviyal

kamanının üzerini örten Holosen yaşlı

çökellerde herhangi bir kesilme

1.0

2.0

3.0

m2.0

6.0

12

18

20

16

14

108.0

4.0

Olay-1Fay izi

GD

KB

PleyistosenGüzelbahçe Fm.

MiyosenÇamlı Çakıltaşları

HolosenKolüviyal

Kama

1.0

2.0

3.0

m

3.50

1.0

6.0

12

1820

1614

10

8.0

4.0

GD

KB

PleyistosenGüzelbahçe Fm.

Olay-1Fay izi

MiyosenÇamlı Çakıltaşları

HolosenKolüviyal

Kama

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

gözlenmemiştir. Bu durum olay-1 olarak

gösterilen faylanma olayının Holosen

öncesi dönemde meydana geldiğine işaret

etmektedir. Bu olayda Seferihisar-Yelki

fayının yüzey faylanması oluşturacak

büyük depremler ürettiğini göstermektedir.

Ayrıca bu olay, Seferihisar-Yelki fayının

baskın olarak sağ yönlü doğrultu atımlı

faylanma karakteri göstermesine karşın,

fay geometrisine bağlı olarak yer yer eğim

atımlı normal faylanma karakteri

sergilediğini göstermektedir.

Toplam uzunluğu 30 km olduğu ileri

sürülen Seferihisar-Yelki Fayı’nın

inceleme alanında kalan uzunluğu yaklaşık

2.5 km civarındadır. İnceleme alanında

fay, iki ana kol halinde uzanmaktadır.

Güneydeki kolun uzunluğu yaklaşık 2.500-

2.750 m, kuzeydeki kolun uzunluğu ise

yaklaşık 1.750 m civarındadır. Her iki

kolun kullandığı fay zonunun genişliği

100-400 m arasında değişmektedir.

İnceleme alanında fay kademeli bir

karakter göstermekte ve her bir parçanın

uzunluğu 150 m ile 1.750 m arasında

değişmektedir. İnceleme alanında fay genel

olarak sağ yanal atımlı normal faylanma

göstermektedir. Ancak fay geometrisine

bağlı olarak yer yer eğim atımlı normal

faylanma karakteri sunmaktadır.

Güneydeki kol Üst Kretase yaşlı Bornova

Karmaşığı ile Miyosen yaşlı Çamlı

çakıltaşları ve Pleyistosen yaşlı

Güzelbahçe Formasyonunu yan yana

getirdiği için, paleosismolojik çalışmalar

kapsamında, çökel açısından uygun hendek

yerleri bulunamamıştır. Ancak

jeomorfolojik veriler bu kolun da diri fay

olduğuna işaret etmektedir.

Gerek jeomorfolojik ve gerekse litolojik

veriler kuzey kolun diri fay olduğunu

göstermektedir. Fay izi morfolojik ve

jeolojik açıdan çok belirgin olup, Holosen

çökelleri içerisinde izlenebilmektedir.

Nitekim paleosismolojik veriler de

Seferihisar-Yelki fayının Holosen

döneminde bu kol üzerinde yüzey

faylanması oluşturduğunu belgelemektedir.

Seferihisar-Yelki Fayı’nın inceleme

alanındaki 2.5 km’lik uzunluğu boyunca 4

adet fay kazısı yapılmıştır. Bu fay

kazılarından Fay Kazısı-1 ve Fay Kazısı-

3’de faylanma olayları saptanmıştır. Fay

Kazısı-1’de 2 olay ve Fay Kazısı-3’de 1

olay tespit edilmiştir.

Fay-Kazısı-1’deki faylanma olayları sağ

yanal doğrultu atımlı faylanmaya ve Fay

Kazısı-3’deki olayda eğim atımlı normal

Çözümler ve tampon örnekleri

Ramazan DEMİRTAŞ

faylanma karakteri göstermektedir. Bir

başka anlatımla inceleme alanında açılan

fay kazılarında en az 2 ya da 3 faylanma

olayı ayırt edilmiştir. Fay Kazısı-1’deki

Olay-1 ile Fay Kazısı-3’deki Olay-1 aynı

faylanma olayı olabilir. Bu açıdan

düşünüldüğünde en az 2 faylanma olayı

tespit edilmiştir. Bu faylanma olayları,

Seferihisar-Yelki fayının yüzey faylanması

oluşturan 6.5 ve daha büyük depremler

ürettiğini göstermektedir.

Jeomorfolojik, Jeolojik, Paleosismolojik,

jeofizik ve Sismolojik veriler birlikte

yorumlandığında ve Seferihisar-Yelki

fayının toplam uzunluğunun 30 km olduğu

düşünüldüğünde; inceleme alanı içerisinde

yapılan fay kazılarından elde edilen sınırlı

verilere göre, Seferihisar-Yelki fayının

inceleme alanı içerisinde kalan 2.5 km’lik

parçası boyunca tampon bölge oluşturma

kararını vermek mümkün

gözükmemektedir. Bu bağlamda, inceleme

alanı içerisinden geçen Seferihisar-Yelki

fayının iki kolunun ayrıntılı olarak

çalışılması, fay izlerinin kesin yerlerinin

saptanması, fayın Holosen döneminde bu

kollardan kuzeydeki veya güneydeki

kollardan hangisini ya da her ikisini

kullanıp kullanmadığının araştırılması, her

iki kolun fay zonu genişliğinin

belirlenmesi ve inceleme alanının hemen

güneybatısında Güzebahçe ve Yelki

yerleşim alanlarının olması da dikkate

alındığında, Seferihisar-Yelki Fayının

Güzelbahçe ile Yelki yerleşim alanlarının

tamamını kapsayacak şekilde ayrıntılı

olarak çalışıldıktan sonra tampon bölge

ouşturulup oluşturulamayacağına ilişkin

kararın verilmesi gerekmektedir.

Bu çalışma kapsamında elde edilen

jeomorfolojik, jeolojik, paleosismolojik,

jeofizik ve sismolojik verilere ışığında,

Seferihisar-Yelki Fayı’nın inceleme

alanından geçen kuzey ve güneydeki kollar

boyunca 25’şer metre olmak üzere toplam

50 metrelik alanın Ayrıntılı Jeoteknik

Gerektiren Alanlar (AJE) olarak

değerlendirilmesinin daha uygun olacağı

kararına varılmıştır.