YENİ SİSTEM OLUŞTURMA: İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ’NDE TALAT PAŞA ÖRNEĞİ VE MUSTAFA...

23
1 YENİ SİSTEM OLUŞTURMA: İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ’NDE TALAT PAŞA ÖRNEĞİ VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK CREATING A NEW SYSTEM: TALAT PASHA IN ITTIHAT AND TERAKKI PARTY AND MUSTAFA KEMAL ATATURK Gökhan ALPTEKİN * Öz Uluslararası ortamda sürekli bir döngü içerisinde farklı sistemler kurulmuştur. Her yeni sistem bir öncekinin üzerine ve yerine inşa edilmiştir. Birçok imparatorluk ve devlet bu düzene uymak durumunda kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğu da böyle bir süreç geçirmiştir. Önce Osmanlı İmparatorluğu’ndan Osmanlı Devleti’ne son olarak da Türkiye Cumhuriyeti ulus devlet sistemine evrilmiştir. Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında en buhranlı döneminde yönetime gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti / Fırkası, Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı gibi iki önemli savaş ve Bosna - Hersek’in ilhakı, Arnavutluk’un bağımsızlığı vs. gibi önemli olaylar yaşamıştır. Genç ve vatansever bir grubun oluşturduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti böyle buhranlı bir dönemde mevcut sistemi değiştirmek istemiş ancak yerine nasıl bir sistem getireceği konusunda net olmayan fikirleri sebebiyle yönetimi ele geçirdikten sonra daha zor dönemler geçirmiştir. Bir sonraki sistem değişimi dönemi olan Osmanlı Devleti’nin dağılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması döneminde ise Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşları ne yapılması gerektiğinden emin olarak başarılı olmuşlardır. Mustafa Kemal Paşa’nın Talat Paşa’dan en önemli farkı ileri görüşlülüğü olmuştur. Talat Paşa’nın ve Cemiyetin diğer etkili üyeleri, 2.Abdülhamit’in tahttan indirilmesini istemişler ancak yerine nasıl bir sistem kurulması gerektiğini bilememişler ve önce hareket sonra beklenti içerisine girmişlerdir. Mustafa Kemal ATATÜRK ise en baştan itibaren ince bir şekilde ne yapılması gerektiğini iyi hesaplamış ve değiştirdiği her şeyin yerine başarıyla işleyen yeni sistemler kurmuştur. Bu önemli fark dünya çapında yirminci yüzyılın ilk çeyreğini önemli ölçüde etkilemiştir. Bu makale Talat Paşa ile Mustafa Kemal ATATÜRK’ün birbirine yakın dönemler içerisinde nasıl sistem oluşturduklarını incelemek maksadıyla yazılmıştır. Kendisi ile ilgili çok fazla yazılmaması dolayısıyla Talat Paşa’nın şahsı ve dönemi ile ilgili, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluş dönemi ve Mustafa Kemal ATATÜRK’e nazaran daha detaylı bilgi verilmiştir. Bu makalede nitel araştırma yöntemlerinden kaynak tarama tekniği kullanılmıştır. * Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi, Ulusal ve Uluslararası Güvenlik Stratejileri Ana Bilim Dalı, E-posta: [email protected]

Transcript of YENİ SİSTEM OLUŞTURMA: İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ’NDE TALAT PAŞA ÖRNEĞİ VE MUSTAFA...

1

YENİ SİSTEM OLUŞTURMA: İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ’NDE TALAT

PAŞA ÖRNEĞİ VE MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

CREATING A NEW SYSTEM: TALAT PASHA IN ITTIHAT AND TERAKKI PARTY

AND MUSTAFA KEMAL ATATURK

Gökhan ALPTEKİN *

Öz

Uluslararası ortamda sürekli bir döngü içerisinde farklı sistemler kurulmuştur.

Her yeni sistem bir öncekinin üzerine ve yerine inşa edilmiştir. Birçok imparatorluk

ve devlet bu düzene uymak durumunda kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğu da böyle

bir süreç geçirmiştir. Önce Osmanlı İmparatorluğu’ndan Osmanlı Devleti’ne son

olarak da Türkiye Cumhuriyeti ulus devlet sistemine evrilmiştir. Osmanlı Devleti’nin

son zamanlarında en buhranlı döneminde yönetime gelen İttihat ve Terakki Cemiyeti

/ Fırkası, Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı gibi iki önemli savaş ve Bosna -

Hersek’in ilhakı, Arnavutluk’un bağımsızlığı vs. gibi önemli olaylar yaşamıştır. Genç

ve vatansever bir grubun oluşturduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti böyle buhranlı bir

dönemde mevcut sistemi değiştirmek istemiş ancak yerine nasıl bir sistem getireceği

konusunda net olmayan fikirleri sebebiyle yönetimi ele geçirdikten sonra daha zor

dönemler geçirmiştir. Bir sonraki sistem değişimi dönemi olan Osmanlı Devleti’nin

dağılması ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması döneminde ise Mustafa Kemal

ATATÜRK ve arkadaşları ne yapılması gerektiğinden emin olarak başarılı

olmuşlardır. Mustafa Kemal Paşa’nın Talat Paşa’dan en önemli farkı ileri

görüşlülüğü olmuştur. Talat Paşa’nın ve Cemiyetin diğer etkili üyeleri,

2.Abdülhamit’in tahttan indirilmesini istemişler ancak yerine nasıl bir sistem

kurulması gerektiğini bilememişler ve önce hareket sonra beklenti içerisine

girmişlerdir. Mustafa Kemal ATATÜRK ise en baştan itibaren ince bir şekilde ne

yapılması gerektiğini iyi hesaplamış ve değiştirdiği her şeyin yerine başarıyla işleyen

yeni sistemler kurmuştur. Bu önemli fark dünya çapında yirminci yüzyılın ilk

çeyreğini önemli ölçüde etkilemiştir. Bu makale Talat Paşa ile Mustafa Kemal

ATATÜRK’ün birbirine yakın dönemler içerisinde nasıl sistem oluşturduklarını

incelemek maksadıyla yazılmıştır. Kendisi ile ilgili çok fazla yazılmaması dolayısıyla

Talat Paşa’nın şahsı ve dönemi ile ilgili, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluş

dönemi ve Mustafa Kemal ATATÜRK’e nazaran daha detaylı bilgi verilmiştir. Bu

makalede nitel araştırma yöntemlerinden kaynak tarama tekniği kullanılmıştır.

* Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi, Ulusal ve Uluslararası Güvenlik Stratejileri

Ana Bilim Dalı, E-posta: [email protected]

2

Anahtar Kelimeler: Mustafa Kemal ATATÜRK, Talat Paşa, İttihat ve Terakki

Cemiyeti, Birinci Dünya Savaşı, Yeni Sistem Oluşturma

Giriş

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan önceki yılları uzun süren bir

zayıflama döneminin ardından oldukça sancılı bir dağılma süreci olmuştur. 1789

Fransız İhtilali ile yayılan milliyetçilik ve özgürlük gibi birçok etkili akım Osmanlı

Devleti’nde özellikle Balkanlarda önemli hareketler meydana getirmiştir. Bu akımlar

geç de olsa Türkler tarafından da benimsenmiş ve mevcut sistemin değişimi

yönünde hareketler başlamıştır. Bu hareketlerin belki de en önemlisi ve iz bırakanı

Genç Türkler hareketinin devamı olarak adlandırabileceğimiz İttihat ve Terakki

hareketi olmuştur.

İttihat ve Terakki Cemiyeti, Osmanlı Devleti’nin en sancılı döneminde iş başına

gelmeye talip olmuş ve çoğunluğu genç olan memur, subay tabakasından meydana

gelmiştir. Öncelikli amaçları mevcut düzeni değiştirmek ve rafa kaldırılmış olan

Anayasayı yeniden işler duruma getirmek olan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin en

etkili üyeleri “Üç Paşalar” olarak da adlandırılan Talat, Enver ve Cemal Paşa’lar

olmuştur. Hepsi Sultan İkinci Abdülhamit’in yönetiminin değiştirilmesi gerektiğine

inanmıştır. Ancak yerine nasıl bir sistem kurulması gerektiği konusunda hemfikir

olamamışlardır. Hatta Birinci Dünya Savaşı başlangıcından önce dahi savaşa

girmek / girmemek veya savaşa Almanlar ile birlikte katılmak / katılmamak

konusunda dahi görüş birliğinde değillerdir.

Gerek üç kez Dâhiliye Nazırlığı ve Sadrazamlık yapması gerekse teşkilatçılık

özellikleri dolayısıyla Talat Paşa diğer İttihat ve Terakki üyeleri arasında adeta

eşitler arasında birinci olmuştur. Talat Paşa ile ilgili detaylı bilgi verdikten sonra

kurmaya çalıştığı sistem ve kıyaslamasının yapılmasının gerekli olduğu

değerlendirilmiştir. Makale altı bölüm halinde yazılmıştır. Birinci bölüm İttihat ve

Terakki Cemiyeti, ikinci ve üçüncü bölümler Talat Paşa’nın sivil ve siyasi hayatı,

dördüncü bölüm İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin etkin isimleri ve Talat Paşa, beşinci

bölüm Mustafa Kemal ATATÜRK’ün İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilgili görüşleri ve

son olarak altıncı bölüm Mustafa Kemal ATATÜRK ve Talat Paşa bölümleri olarak

yazılmıştır.

1. İttihat ve Terakki Cemiyeti

a. Genel

3

Osmanlı İmparatorluğu uzun süre monarşi ile yönetilmiş ve Avrupa’da ortaya

çıkarak yayılmaya başlayan anayasacılık, özgürlük gibi akımlar da İmparatorluğu

etkilemiş ve monarşiye muhalefet gittikçe artmıştır. En etkili olan örgütlü

muhalefetlerden biri ise “Yeni Osmanlılar” olmuştur. 1865 yılı yazında yapılan bir

toplantıya katılan altı genç, Osmanlı hükümeti tarafından sürdürülen, felaket olarak

düşündükleri politikalara karşı hareket etmeye karar vermişlerdir. Osmanlı

Devleti’nin gittikçe zayıflamasındaki süratli gidişatın yükü, Ali Paşa ve Fuat Paşa’nın

başını çektikleri küçük bir devlet adamı gurubuna yüklenmiştir. Bu altı genç; Mehmet

Bey, Nuri Bey, Reşat Bey, Namık Kemal, Ayetullah Bey ve Refik Bey idi.1

Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nden daha sonra ise yine aynı şekilde gizli olarak

kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti ortaya çıkmıştır.

Bazı kaynaklarda değişik tarihlere rastlanmakla beraber 3 Haziran 1889 da

İttihad-ı Osmani (Osmanlı Birliği) adıyla İstanbul’da Askeri Tıbbiye Okulu’nda

kurulmuştur. Aynı yıl Paris’teki Jön Türklerin lideri Ahmet Rıza Beyle ilişki

kurulduktan sonra cemiyet Osmanlı ittihat ve Terakki Cemiyeti adını almıştır. 4

Şubat 1902 ‘de Paris’te kongre yapılmış ve iki ayrı grup ortaya çıkmıştır. Bunlar

Prens Sabahattin grubu ve Ahmet Rıza Bey grubudur.2

Osmanlı Devleti’nde İttihatçılık, Tanzimat devrinde başlamıştır. II. Abdülhamit

devrinde kurulmuş olan meslek okulları belirli seviyede bir değişiklik yaratmış ve

bazı gelişmelerin neticesinde ittihatçı düşünceler ortaya çıkmıştır. Taşradaki

Müslüman orta sınıfı teşkil eden zümrelerden gelen İttihatçılar bir dereceye kadar bu

grupları ve onların görüşlerini temsil etmiştirler.3 İttihat ve Terakki Fırkası Türk siyasi

tarihinde önemli bir yere sahip olmuştur. Fırka Osmanlının çok kritik ve sancılı bir

döneminde önemli görevler üstlenmiştir ayrıca kendisini feshettikten sonra bile fırka

üyeleri etkinliklerini devam ettirmişlerdir. “İttihat ve Terakki hareketi, Osmanlı

tarihinde dine dayanmayan siyasi bir teşkilat olarak belirli görüşleri ve belirli bir

siyaseti çok sayıda insana nakledecek duruma gelmiştir ve Türkiye’de Avrupa

ülkelerine benzer biçimde bilinçli olarak bir kitle teşkilatı ortaya çıkartılmıştır.”4

İttihat ve Terakki içinde küçük kademedeki devlet memurları, idare amirleri ve

o dönem iletişimin en önemli merkezi olan posta ve telgraf memurlarının yardımları

1 Şerif Mardin, Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, Yay. Haz. Ömer Laçiner, 2. bs., İstanbul,

İletişim Yayınları, 1998, s. 17‐18, aktaran Ahmet ASLAN, Türk Basınında Talat Paşa Suikastı ve

Yansımaları, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2010, s.1 (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi) 2 Rifat UÇAROL, Siyasi Tarih 1789-2001, 7.Baskı, Der Yayınları, İstanbul, 2008, s. 470. 3 Kemal H.KARPAT, Kısa Türkiye Tarihi, 1800-2012, 3.Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul, 2013, s99. 4 Kemal H.KARPAT, A.g.e., s99.

4

ve destekleri önemli seviyede olmuştur.5 Siyasi açıdan bu verimli ortamda partilerin

(fırkalar), hatta amele cemiyetlerinin sayıları oldukça artmıştır. Ancak gerçek

anlamda bir siyasi parti Balkanlar’ın komitacı geleneğinden gelmiştir. O da İttihat ve

Terakki Cemiyeti’dir. Cemiyet kısa zamanda her şeye hakim olmuştur, ikinci

seçimler “sopalı seçim” diye anılmış, bir müddet sonra ise meclisi tatil etmişlerdir.

İmparatorluk yıllarca “kanun kuvvetinde kararnameler” ile yönetilmiştir. Bu dönemin

kendine göre avantajı da olmuştur; bürokrasi, ordu ve eğitim II.Meşrutiyet yıllarında

modernleşmiştir. İttihatçılar vatanseverdi, bu onların hem gücüydü, hem de

hatalarının bir nedeni olmuştur.6 Ayrıca İttihat ve Terakki döneminde Osmanlı

Devleti sınırları içerisinde yaşayan Arnavut, Ermeni, Rum ve Arap gibi azınlıkların

milliyetçi ve istiklalci ve ayrılıkçı hareketlerine müsamaha gösterilmemiştir.7

Vatansever ve milliyetçi bir hareket olarak Birinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar

Osmanlıyı yönetmişlerdir.

Dönemin önemli muhalefeti olan İtilafçılar daha çok işbirlikçi olarak görünmekle

birlikte İttihatçılar milliyetçidirler. Milliyetçiler Türkiye’nin parçalanıp paylaşılmasına

karşıdırlar ve ona göre hareket etmişlerdir.8

b. İttihat ve Terakki’nin Reformlarının Cumhuriyet Dönemine Yansımaları

İttihat ve Terakki, yönetimde bulunduğu veya yönetim üzerinde etkisi

bulunduğu süre boyunca birtakım batıcı reformlar üzerinde durmuştur. 1920 ve 30’lu

yıllarda yapılan reformların temeli, hem altyapı hem üstyapı açısından İttihat ve

Terakki tarafından atılmıştır. Batıcı reformlar:

- Gayrimüslim azınlıkların yerine “Müslüman Tüccar”ı koymak için Teşvik-i Sanayi

Kanunu ile “milli tüccar”a bedava fabrika arsası, gümrük bağışıklıkları, vergide

taksitlendirme sağlamışlardır. (aynı isim ve içerikte yasa 1927’de çıkarılmıştır.)

- İtibar-ı Milli Bankası’nı kurmuşlardır. (1924- Türkiye İş Bankası)

- Milli tüccarın gümrüklerle korunması (1929’dan sonra)

- Yerli malı haftası ilan edilmesi

- Kapitülasyonların kaldırılması (1914)

- Türkçe’nin resmi dil ilanı (1908)

- Tüm mahkemelerin Adalet Bakanlığına bağlanması (1916)

- Vakıf ilkokullarının Maarif’e bağlanması (1916)

- Kadınlara iş bulma derneklerinin kurulması

5 Rahmi APAK, Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1988, s.27. 6 İlber ORTAYLI, Türkiye’nin Yakın Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2010, s.18. 7 Falih Rıfkı ATAY, Zeytindağı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2012, s.53. 8 Bilal N.ŞİMŞİR, Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınevi, 5.Basım, 2009, s.89.

5

- Evlenme ve boşanmanın kadıdan alınıp yargıca verilmesi

- Çok kadınla evlenmenin kadının yazılı rızasına bağlanması

- Kur’an-ı Kerim’in Türkçeye tercümesi

- Bu reformların bütüncül bir anlayış içinde ele alınıp, üstyapıyı tamamen

dönüştürecek biçimde sistematik uygulanması için Cumhuriyet’i beklemek

gerekecektir.9

Her ne kadar Cumhuriyet dönemine yansıyacak bazı reformlar yapılmış olsa

da düşünsel anlamda özellikle hürriyet kavramı açısından sorunlar yaşanmıştır.

İttihat ve Terakki, İkinci Abdülhamit aleyhindeki çalışmalarına “hürriyet”i kurtarmakta

olduklarını söyleyerek başlamıştı. Ancak İttihat ve Terakki’nin 1876 Anayasası’nı

yeniden yürürlüğe koymanın ötesinde bir “hürriyet” kavramı yoktu10.

c.İttihat ve Terakki Hareketinin ve Mensuplarının Bazı Özellikleri

(1) İttihat ve Terakki Mensuplarının 5 özelliği11

(a) Türkçülük, Müslümanlar büyük çoğunlukta olmuştur

(b) Gençlik

(c) Yönetenler sınıfından olmak, subay veya memur

(ç) Mekteplilik

(d) Burjuva zihniyetli olmak,

(2) İttihat ve Terakki Hareketinin Bazı Özellikleri12

(a) Üyeleri arasında birçok subay olması

(b) İkili yapıya sahip olması (Fırka ve Cemiyet)

(c) Kültür ve toplumsal dayanışma örgütü gibi olması

(ç) Ortaklaşa önderlik (kolektif liderlik)

(d) Tek adam olmasın diye 1913’e değin başkanlık mevkii yaratılmamıştır.

(e) Umumi kongrelerinin gizli yapılması (1908, 1909, 1910, 1911)

(f) Tedhiş yöntemlerini kullanması

(g)Türkçü bir örgüt olduğu halde Osmanlıcı görünmek zorundaydı, İslamcı

eğilimleri de saflarında barındırıyordu.

(ğ) Masonlukla ve Bektaşilikle ilişkisi olduğu merak edilen bir konudur.

İttihat ve Terakkinin kurucuları arasında hür ve demokrat kabul edilen İngiltere

ve Fransa’ya karşı büyük bir sempati beslenmiştir. Özellikle Manastır grubunda

9 Doğan AVCIOĞLU, Türkiye’nin Düzeni ve Milli Kurtuluş Tarihi isimli eserleri, aktaran Baskın ORAN, Türk Dış Politikası 1919-1980, 1.Cilt, 17.Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012, s. 50. 10 Şerif MARDİN, Türk Modernleşmesi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2011, s.99. 11 Sina AKŞİN, Kısa Türkiye Tarihi, Türkiye İş Bankası Yayınları, 16.Basım, İstanbul, 2013, s.56. 12 Sina AKŞİN, A.g.e., s.65.

6

İngiliz dostluğu Alman düşmanlığı yerleşmiştir. Hatta “Cemiyet, Bağdat ve Sancak

demiryolları denilen iki çelikten zincirle bizleri boğmaya çalışan Almanya’nın

pençesinden Osmanlıyı kurtaracaktır.”13 şeklinde görüşler ortaya çıkmıştır.

İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri arasında; politikacılar, yazarlar, askerler vardı

ve asker üyelerin çoğunlukta olduğu cemiyet yönetimi Cemal, Talat ve Enver

Paşaların eline geçmiştir.14 17 Aralık 1908 seçimlerinde İttihat ve Terakki başı

çekmiştir.15 8-9 Haziran 1908 tarihinde Estonya-Tallin’de İngiliz Kralı 7. Edward ile

Rus Çarı 2. Nikola Reval Görüşmelerini gerçekleştirmiştir. İki lider aralarında hem

Makedonya ve Boğazlar sorununu hem de Osmanlı’nın durumunu görüşmüştür.16

Bu görüşmelerin tarihteki önemi göz önüne alındığında ittihat ve Terakki

Cemiyeti’nin ne kadar kritik bir zamanda yönetime aday olduğu anlaşılmaktadır.

Ancak anayasayı ilan ettirdikten sonra yine delen İttihat ve Terakki Cemiyeti

olmuştur.17 23 Ocak 1913 tarihinde Sadrazam Kamil Paşa’ya karşı Bab-ı Ali baskını

gerçekleştirilmiştir.18

2. Talat Paşa’nın Hayatı

a. Doğumu ve Gençliği

Mehmet Talat Bey, Hicri 1290 (1.9.1874)19 tarihinde Edirne’de Selimiye

Camisi’ne yakın Kurşunlu Fırın Mahallesi’nde Gebe Yahyacı Sokağında üç katlı bir

ahşap evde doğmuştur. Babası Kırcaali’nin Çepleci Köyü ahalisinden Ahmet Vasıf

Efendi’dir. Babası Edirne’de medrese eğitimi görmüştür, kadılık ve müstantiklik

(sorgu hakimi) yapmıştır.20

b. İttihat ve Terakki’ye Girişi

Önemli konulardan biri de Talat Paşa’nın İttihat ve Terakki Cemiyeti içindeki

konumudur. II. Meşrutiyetin gerçekleşmesinde ve Fırkayı meydana getiren

aydınların içerisindeki en tertipçi ve sivil kişi Talat Paşa’dır. Cemiyetin iktidarda

bulunduğu dönem boyunca en önemli ve tanınan kişilerden biri olmuştur. Talat Paşa

cemiyetin adeta sivil lideri olarak ön plana çıkmıştır. İttihat ve Terakki’nin asker

13 Nurten ARSLAN, Küçük Anılarda Büyük Sırlar, Tek Ağaç Eylül Yayınevi, Ankara, 2003, s. 186. 14 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 187. 15 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 218. 16 Rifat UÇAROL, A.g.e., s. 472. 17 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 213. 18 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 324. 19 Hasan BABACAN, Mehmet Talat Paşa 1874‐1921( Siyasi Hayatı ve İcraatı), Ankara, TTK, 2005,

s.38., aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.7. 20 Tevfik Çavdar, Bir Örgüt Ustasının Yaşam Öyküsü Talat Paşa, 4.bs. Ankara, İmge yayınları, 2001,

s. 24‐25. aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.7

7

ağırlıklı bir cemiyet olduğu göz önüne alındığında, Enver ve Cemal Paşaların askeri

ağırlıklarını dengeleyen ve bu yönde tedbirler alan kişi olarak cemiyete hakim ve

cemiyeti kontrol eden nüfuz sahibi bir örgütleyici olmuştur. Aynı zamanda komitacı,

cesur ve şuurlu bir liderlik, ihtilalci bir devlet adamlığı sergilemiştir.21

c. Karakteri

Ziya ŞAKİR’in eserinde Talat Paşa ile ilgili “Talat Bey herkese eşit muamelede

bulunmakla, hatta hiç çekinmeden laubali davranmakla beraber, yine herkesin

hürmetini kazanmasıydı… Çehresi itibarıyla, ilk bakışta soğuk ve azametli gibi

görünüyordu. Fakat küçük bir temasta samimiyeti anlaşılıyordu.”22 satırları dikkat

çekicidir. Aynı zamanda sözünü esirgemez, riya ve yaltaklanmayı sevmez bir kişi

olduğu yazılmıştır. Meclis hayatı takdirle karşılanacak derecede hoş geçmiş ve

kimsenin hakkını kimseye geçirmemiş olduğu genelde ortak olarak birçok kaynakta

ifade edilmiştir.23

2 Kasım 1918’de Sadrazam İzzet Paşa’ya yazdığı mektup: …Millete hesap

vermek ve mahkeme olarak tayin edilecek cezayı tam bir cesaretle çekmek isterim.

İşte, Zat-ı fahimanelerine söz veriyorum. Memleketim, ecnebi nüfuz ve tesirinden

azade kaldığı gün, ilk telgrafınıza itaat edeceğim.24 25

Kendisi ile ilgili iftiralara Talat Paşa “Ben Türk oğlu ve bir Müslüman babanın

Müslüman oğlu olduğumu her zaman ispat edebilirim… Sırf Morgenthau’nun

yalanlarını ortaya koymak amacıyla doğum ve ırk sorunlarına değinmek gereğini

duydum.”26 şeklinde cevap vermiştir.

Edirne posta telgraf idaresinde kâtip olarak çalışmış olan Talat Bey ihtilalcı ve

hürriyetçi fikirleri sahip olmuştur. Avrupa’daki Jön Türklerle irtibata geçmeyi

başarmış olan Talat Bey, kendisi gibi düşünen asker ve aydınları çevresinde

toplayınca hafiyelerin de dikkatini çekmişti. 25 ay hapis yatmıştır ve sonra Selanik’e

sürülmüştür. Başka bir eserde ise Talat Bey ile ilgili kurnaz ve menfaatperest olup

adam kullanmakta usta olduğu yazılmıştır. Ayrıca olağanüstü teşkilatçılığına da

vurgu yapılmıştır.27

21 Ahmet ASLAN, Türk Basınında Talat Paşa Suikastı ve Yansımaları, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2010, s.6 (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi) 22 Ziya ŞAKİR, Paşalar, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2010, s.20. 23 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.26. 24 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.78. 25 Alpay KABACALI, Talat Paşa’nın Anıları, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2007, s.7. 26 Alpay KABACALI, A.g.e., s.27. 27 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 177.

8

Meşrutiyet ilan edilene kadar Talat Bey mühim şahıslar arasına girmemiştir.

Onun kıymet ve ehemmiyetini ancak muhitindekiler takdir etmiştir.28 Daha sonra

daha önemli görevler üstlenmiştir. Ancak tevazusunu kaybetmeden görev yapmayı

biliştir. Talat Bey Sadrazamlara mahsus olan Nişantaşı’ndaki muhteşem konağa

taşınmayı bir kere bile aklından geçirmemiş, İstanbul’u terk ettiği güne kadar

Yerebatan Caddesi’nin Ayasofya Meydanı’na nazır olan sokağın başındaki büyükçe

ve alelade bir evde ikamet etmiştir.29

Talat Paşa anılarında kendisi ve siyasi hayatı ile ilgili

Siyasi hayatımda hiçbir zaman duygularıma kapılmadım ve hiçbir zaman kendimi

ve akrabalarımı düşünmedim. Birçok kimse beni eski arkadaşlarıma yumuşak

davranmış olmakla suçlamıştır; bu tamamıyla yanlıştır! Vatan düşüncesinin ve

kamunun esenliğinin gerektirdiği her durumda, yalnız özveride bulunmuşumdur.

Kanımca, ülkede vatanı için daha yararlı bir yerde bulunmuş kimse daha yoktur.

Beni yakından tanıyanlar bunu doğrulayacaklardır. Ve beni tanımayanlar da

bugün bu olaylar karşısında doğrulamaktan geri kalmayacaklardır.30 demiştir.

Dürüstlüğü ve vatanseverliği ortak görüş olmuştur. Ancak bunun yanında Talat

Paşa ile ilgili tartışılan konulardan birisi de masonluk ve Bektaşilik konusudur.

Selanik’te bulunan masonlar Talat Bey’in istikbaldeki mevkiini keşfetmişler gibi onu

içlerine almışlar ve bu hareketlerinden de memnun olmuşlardır. Talat Bey kısa

zamanda kardeşler arasında sivrilip masonluğun birkaç derecesine terfi etmişti.31

Mason olduğu (Masedovan Rizorta Locası) yazılmış olmasına rağmen dostlarından

biri olan Abdülaziz Mecdi Efendi’ye “Hocam mason mu olayım, Bektaşi mi?”

şeklinde düşündüklerini açmıştır. Hoca da bir Türk tarikatı olması sebebiyle

Bektaşiliği tavsiye etmesi üzerine bunu kabul etmiştir.32

e. Berlin Günleri

I.Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinden sonra Talat Paşa kabinesi istifa etmiş İttihat

ve Terakki Merkezi üyelerinden bazılarının katılımıyla bir araya gelmiştir. Bu

toplantıda Talat Paşa, Enver Paşa, Dr. Nazım ve Dr Bahattin Şakir Bey’lerin

memleket dışına çıkmalarına karar verilmiştir.33 Buna gerekçe olarak, İtilaf

28 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.23. 29 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.51. 30 Alpay KABACALI, A.g.e., s.140. 31 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.1. 32 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.72. 33 Celal Bayar, Bende Yazdım, C. 4, İstanbul, Sabah kitapları, 1997, s.182‐183., aktaran Ahmet

ASLAN, A.g.e.,s.18.

9

devletleriyle yapılacak mütareke ve ardından ortaya çıkacak savaş suçlularının

yakalanması, hatta öldürülmeleri endişelerini taşımışlardır.34

İttihat ve Terakki Umum Merkezinin yurt dışına çıkış kararına karşı, Talat Paşa

ve arkadaşları memleketi terk etme niyetinde olmamışlardır. Hatta bazıları buhranlı

zamanlarda gizlenmek için yerlerini bile hazırlamışlardır. Enver Paşa, mutasarrıf

olduğu Beykoz’daki Abraham Paşa korusuna veyahut İstranca ormanlarına

çekilmeyi, Talat Paşa, Sivas taraflarında bir köyde ikamet etmeyi, Cemal Paşa da

Erzurum ve havalisinde ücra bir köşeye yerleşmeyi düşünmüşlerdi.35

Sonuç olarak yurtdışına çıkmaya ve mücadelelerine gittikleri ülkelerde devam

etmeye karar vermişlerdir. Talat Paşa ve arkadaşları 8 Kasım 1918’de Alman

sınırına varmışlardır. Fakat o süreçte Almanya karışıklık içindedir. Çünkü 9 Kasımda

ihtilal her tarafı sarmış, Cumhuriyet ilan edilmiş, hatta Alman İmparatoru dahi

Hollanda’ya kaçmıştır. Talat Paşa ve arkadaşları Alman hududunda bir gece

kaldıktan sonra bir yük trenine binerek ihtilalin ikinci günü Berlin’e ulaşmışlar ve

küçük bir otele yerleşmişlerdir.36

Talat Paşa, anılarında İngiltere için “Hepimiz şu kanıdaydık ki, varlığını

koruyabilmesi için Türkiye’nin böyle bir Avrupa devleti ile antlaşma yapması

gerekliydi ve Türkiye ancak bilim, sanat, sanayi ve ticaret bakımından bu derece

ilerlemiş bir devletin yardımıyla kendi varlığını ve gelişmesini sağlayabilirdi.”37

demiştir. Berlin günlerinde de amacı ülkesine hizmet etmeye devam etmek olmuştur.

Almanya’ya gittikten sonra Osmanlı Devleti’nin yeni kabinesi ile Alman Hükümeti

arasında paşaların iadesi konusunda yazışmalar başlamıştır. Alman Hükümeti’nin

22 Kasım’da iade talebine ilk cevabı gelmiştir. Cevapta ana hatlarıyla “ Suçluları geri

verme anlaşmasının yedinci maddesini Cemal, Bedri, Nazım, Azmi ve Bahattin Şakir

için uygulamaya razıyız. Enver Almanya’da değildir…” Bundan sonra Talat

konusuna geçen Alman notası Ermeni işini ele almakta “Şimdiki Osmanlı

Hükümetinin iyi niyetini takdir ediyoruz. Fakat Talat vahşet eylemlerini kışkırtacak ve

teşvik edecek bir kimse değildir. Para çalması da imkansız. Aldı ise siyasi maksada

sarf için almıştır.”38 denilmiştir. Bu cevapla Alman hükümetinin Talat Paşa’yı diğer

firarilerden ayrı tuttuğu anlaşılmaktadır.

34 Cemal Kutay, “Yıkılış Günlerinin İbret Vesikası:Talat, Enver, Cemal Paşalar Memleketi Niçin ve Nasıl Terketmişlerdi?” Tarih Konuşuyor, C.I s.1 Şubat 1964, s. 22-28., aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.28. 35 Ziya Şakir, Yakın Tarihin Üç Büyük Adamı: Talat, Enver, Cemal Paşalar, 2.Basılış, İstanbul,

Ahmet Sait Matbaası, 1944, s.5., aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.8. 36 Arif Cemil, İttihatçı Şeflerin Gurbet Maceraları, İstanbul, Arma Yayınları,1992, s. 17, aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.31. 37 Alpay KABACALI, A.g.e.,s.26. 38 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, C. III./IV, 3. bs., Ankara, TTK, 1991, s. 782., aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.31.

10

17 Mart 1919 tarihini taşıyan Berlin Osmanlı Büyükelçiliğinin bir yazısında

“Mükerrer müracaatlara rağmen Alman Hükümeti henüz firarileri tutmadı.

Bulamıyoruz diyorlar. Zabıta bu sırada zayıftır. Fakat firarileri koruma arzusu da

vardır.” 30 Nisan 1919’da Almanya Dışişleri Bakanlığı Büyükelçiliğe şunları yazar:

“İade-i mücrimin mukavelesince iki ayda mücrimiyet ( suçluluk) vesikalarının ibrazı

şarttır. Aradan dört ay geçti..”39 Böylece iade işi kapanmıştır.

Talat Paşa, çalışmalarını üç ülke üzerinde yoğunlaştırmıştır: 1- Sovyetler Birliği

ile Türkiye arasında anlaşma sağlamak; 2- İngiltere ve öteki Batılılarla ilişki kurma

yoluna gitmek; 3- Anadolu hareketini desteklemek.40

Almanya’da yaşadığı dönemde kendisi ile yapılan bir röportajda Ermeni tehciri

konusunda savaşa girip de arkadan hançerlenen hangi ulus buna boyun

eğebileceğini 41 İngiltere ve İrlanda örnekleri ile açıklamış kendisinin devrimci ve

isyancı bir ruhu olduğunu ve öldürülmekten korkmadığını bildirmiştir.42 Ayrıca İngiliz

hükümetinin Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra isterse hemen barış yapabileceğini ve

Anadolu’nun gelişmesinin de bu şekilde sağlanabileceğini ifade etmiştir. Türkiye’nin

paylaşılmasının hiçbir zaman sağlayamayacaklarını fakat İngiltere ile Türkiye

endüstri yönünden birbirinin rakibi değil, müşterileri olduğunu müşterilerin de dost

olmayı tercih etmesi gerektiğini söylemiştir.

Talat Paşa, Berlin’e geldiğinden beri bu suikast şayialarından haberdar idi.

Kendisine ihtiyatlı olması için ihtarda bulunan arkadaşlarına “Birisi bir adamı

vurmaya karar verdi mi gelir vurur, buna mani olmak mümkün değildir.” demiştir.

Talat Paşa, Berlin’de yaşarken takip edilmekte olduğunu fark etmiş ve bu takip

hadisesini arkadaşlarına anlatmıştı. Dostları kendisine dikkatli olmasını, Alman

hükümetinden koruma talep etmesini istemişlerse de “Ölürsem memleketim için

ölmüş olurum” diyerek dinlememişti. Ayrıca eşi Hayriye Hanım, Talat Paşa’nın

yatağında ölmeyeceğini bildiğini, daha İstanbul’da iken “Ben yatağımda ölmem,

İngilizler veya Ermeniler beni er geç vuracaklar… Ne yaptımsa memleketin selameti

için yaptım, bir Talat gider, bin Talat gelir”43 dediğini iletmiştir.

Talat Paşa, 15 Mart’ta şehit olmuş, 19 Mart’ta cenaze merasimi yapılmıştır.

Cenaze namazı merhumun evinde kılınmış, Hariciye nezareti ricalinin tamamı,

39 Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, C. III./IV, 3. bs., Ankara, TTK, 1991, s. 783., aktaran

Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.18. 40 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler İttihat ve Terakki, Bir Çağın, Bir Partinin Tarihi, C.3, 3.bs., İstanbul, İletişim Yayınları, 2007, s.687, aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.35 41 Alpay KABACALI, A.g.e., s.144. 42 Alpay KABACALI, A.g.e., s.149. 43 “Kocam Talat Paşa”, Milliyet, 25 Kasım 1982, s.7, aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.41.

11

Askeri kesimden birçokları gelmişlerdir. Binlerce insan, İran sefiri, eski Dersaadet

İran sefiri ile İranlıların tamamı katılmış, birçok talebe fesleriyle hazır bulunmuştur.

3. Talat Paşa’nın Siyasi Hayatı

a. Genel

Talat Bey ilk Dahiliye Nazırlığı’nda Babıali’ye girerken devlet idaresine ilişkin

işlerde tam manasıyla bir cahildi. Fakat zeki ve çalışkan bir talebe gibi az zamanda

Babıali siyasetini çarçabuk öğrenmiştir.44 32 yıl Osmanlı Devleti’ni yönetmiş olan bir

padişahtan sonra dünyanın göreceği en büyük savaşın arifesinde henüz 34 yaşında

olan Talat Bey’in işi gerçekten zor olmuştur.

Talat Bey Dahiliye Nazırlığı’nı önce reddetmiş, ısrar edilmesi üzerine kabul

etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu gibi ağırlaşmış bir devi idare edebilmek için Talat

Bey’in ne yüksek vatanseverliği ne de iyi niyeti yeterli olmuştur.45 Fakat eski Meclis

hayatında sükuneti, soğukkanlılığı ile birçok hadiselerin önüne geçerek takdirler

kazanmış olan bu zat, şimdi sinirli ve atak bir hal almıştır.46

Örneğin büyük devletler 14 Şubat 1914 nota ile Gökçeada, Bozcaada ve Meis

adaları dışındaki bütün Ege adalarını Yunanistan’a vermeyi kabul etmişlerdir.47

Yunanistan, Makedonya’da yaşayan Türkleri göçe zorlamış ve iki yüz bine yakın

Türk göçmeni Ege kıyılarına yerleştirmiştir.48 Bu göç sonunda kurulan “Edirne

Heyeti” Talat Bey’in talimatıyla Avrupa merkezlerini dolaşarak uğranılan zulümleri ve

haksızlıkları anlatmıştır.

Talat Bey medeni cesaretinin en büyük delilini, Dahiliye Nezareti’ni ikinci defa

olarak kabul etmesi ile göstermiştir. Bu önemli ve ağır görev, bir meydan savaşında

ağır yenilgiye uğrayan komutanını kendisini feda ederek yeni bir zafer kazanmaya

çalışmaktan başka bir şey olmamıştır. Bu dönem memleketin içte ve dışta çok nazik

ve vahim bir dönemidir, sebepleri:

1. Anadolu, Rumeli ve Arabistan’da anarşi hala devam etmişti.

2. Meclis-i Mebusan karışıktı.

3. Trablusgarp ve adaların bir kısmını işgal eden İtalya Çanakkale’ye

dayanmıştı.

44 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.57. 45 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.27. 46 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.32. 47 Yusuf Hikmet BAYUR, Türk İnkılabı Tarihi, C. II./III, 3. bs., Ankara, TTK, 1991, s. 247‐248., aktaran

Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.18. 48 M.Hanefi BOSTAN, Bir İslamcı Düşünür Sait Halim Paşa, İstanbul, İrfan yayıncılık, 1992, s.39., aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.18.

12

4. Balkan devletleri Türkleri Rumeli’den çıkarmaya çalışmaktaydı.

5. Arnavutluk bağımsız olmaya hazırlanmaktaydı.

6. Bazı Arap mebuslar bağımsızlık heyecanına kapılarak Suriye ve Arabistan’ı

ayırmaya çalışmaktaydı.

7. İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne muhalif unsurlar gittikçe güçlenmekteydi.

8. Namuslu İttihatçıların arasına karışan ve İttihatçı görülen bazı mensuplar

sadece kendi çıkarını düşünüyordu ve bazı meşru olmayan işlere girmişlerdi.

9. Cemiyet üyeleri kendi aralarında da sorunlar yaşamaktaydı.49

Balkan Savaşı’nı önlemek, Avrupa devletleri için basit bir işti.50 Ancak Osmanlı

Devleti’nin de kendi içinde meydana gelen bu karışıklığı bastıramayacak kadar zayıf

durumda olduğunu da öngörememişlerdi.

Talat Bey’in üçüncü kez Dahiliye Nezareti makamına geçişi öyle bir güne

tesadüf etmiştir ki o günden önceki gece zarfında Karadeniz’deki Goben ve Breslav

gemileri Rus donanmasıyla harbe girişmiş, bu sebepten dolayı kabine üyelerinden

bazıları istifa etmişti. Talat Bey de bu dönemde harp taraftarıydı.51

İttihat ve Terakki’nin yönetim döneminde bazı iaşe yolsuzlukları söylentileri

çıkmış ve çekilmez bir hal almıştı. Bulgur kralı, şeker kralı, fasulye kralı, pastırma

kralı unvanı verilen birtakım karaborsacılar ortaya çıkmıştı. Talat Paşa bütün iyi

niyeti ve şahsi çabalarına rağmen bunların önüne geçememiştir. Yaptığı

mücadeleler hiçbir netice vermemiştir.52

Sıkıntılı bir dönemde, devlet idaresinde tecrübesi olmadan ve esaslı bilgilere

dahi sahip olmadan bir buçuk yıl kadar süren dahiliye nazırlığı yapmıştır. Dahiliye

Nazırlığından efkarı umumiyeyi ve matbuatı hoşnut etmediği gerekçesiyle istifa

etmiştir.53 İstifa ettikten sonra Edirne mebusu olarak meclisteki görevine devam

etmiştir.

Osmanlı’nın savaşa girmesine sebep olarak gösterilen Almanya’dan alınan iki

geminin Rus limanlarını bombalaması olayı ile ilgili “Daha önceden bu olayı

hiçbirimiz bilmiyorduk. Fakat herkes gibi ben de Enver Paşa’nın haberi olduğuna

inanıyordum.”54 demiştir.

49 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.35. 50 Alpay KABACALI, A.g.e.,s.19. 51 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.45. 52 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.60. 53 Hasan BABACAN, Mehmet Talat Paşa 1874‐1921( Siyasi Hayatı ve İcraatı), Ankara, TTK, 2005,

s.72., aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.16. 54 Alpay KABACALI, A.g.e., s.30.

13

Birçok yönetici gibi Talat Paşa da Almanya’nın savaşı kazanacağı

inancındaydı. Belki de bu nokta Talat Paşa ile Mustafa Kemal Paşa’nın arasındaki

en önemli ayrımdı. Birincisi diğerleri gibi iyimser bir havada ve tek çare gibi

gördükleri bir yola ülkeyi sokmuştur. İkincisi ise adeta olmayan bir yolu açmış ve

gerçekçi bir askeri, siyasi hareketle hedefine ulaşmıştır.

Kendi geleceğini Almanya’nın zaferine bağlayan yönetim bu inanç dolayısıyla

savaşın ilanından bir ay önce Almanya ile bir anlaşma imzalamıştır. Ancak Almanya

kazanamayınca hep birlikte yenilmiş oldular. Talat Paşa bu konuda

“Evimiz yandı. Ama o ev, yapılırken kötü yapılmıştı. Sağlık şartlarına uygun

değildi. Ancak, evin arsası hala bizim. Coğrafi durumumuz yönünden bir kaleyiz,

hem de çok güçlü bir kale. Gücümüzü en çok artıran, sahip bulunduğumuz

dağlardır. Bizi Asya’nın içlerine, dağlık yörelerine süremezsiniz. Ayrıca, Orta

Asya’ya doğru uzanan kardeşe yakın konumda bulunan ve bizim kanımızdan

insanlardan oluşan, kötü yazgılarının bağlarıyla bağlı altı cumhuriyet var. Bu

konuya daha sonra geleceğim. Savaşın bizim için kazançlı yanı, kayıplarımızdan

kopmaya zorlamış olmasıdır. Artık Arnavutların, Makedonyalıların, Arapların

isyanlarıyla uğraşmak zorunda değiliz.”55

demiştir.

Büyük savaş başladıktan sonraki nazik dönemde cepheden subay kayıpları,

gerideki kıtalardan alınan subaylarla doldurulmaya çalışılıyor ve açılan bu yerlere de

eskiden emekliye sevkedilen subaylar getirilmiştir. Geleceği ve iyi niyeti olmayan bu

subayların bir kısmı en ağır suistimalleri yapmış ve pek çoğu da ceza almamıştır.

Bütün bunlar halkın umutsuzluğunu ve üzüntüsünü artırmıştır.56

Çoğu savaşta olduğu gibi büyük savaşta da Türk olmayan unsurlar servet sahibi

olmuş; vatandaşlar ise insanca kayıp verdikten başka yoksulluğa da düşmüşlerdi.

Bu bakımdan vatandaşları ticarete teşvik etmek ve kendilerine kolaylık göstermek

gerekli görülmüştü. Anadolu’da milli şirketler tarafından yönetildiği için milli bir servet

oluşturan, servet birikmesine rağmen gerektiği gibi gelişmeyen ve normal bir şekilde

uygulanmayan bu teşebbüsler, çeşitli itiraz ve eleştirilere yol açmıştır.57

55 Alpay KABACALI, A.g.e., s.151. 56 Alpay KABACALI, A.g.e., s.32. 57 Alpay KABACALI, A.g.e., s.35.

14

Dahiliye Nazırı olan Talat Bey Balkan Savaşı’nda hıyanetleri görülen

unsurlardan memleketi temizlemeyi bir devlet politikası haline getirmiştir.58

Görev yaptıkları dönemde ağır sorumluluklar altına giren İttihat ve Terakki

yöneticileri savaş sonrasında da her biri ayrı yerlerde olmak üzere yargılanmış kimisi

gıyabında kimisi yüzüne karşı ölüm veya hapis, sürgün cezalarına çarptırılmışlardır.

Konuyla ilgili Bilal N.ŞİMŞİR’in açıklaması şu şekildedir. 59

Türk “savaş suçluları” denince, ilk önce akla Enver, Talat, Cemal Paşa’lar gibi

İttihat ve Terakki liderleri gelir. Türkiye’yi savaşa sokan, savaşı uzatan onlardır;

“galipler, en başta onların ardına düşeceklerdir” diye düşünülebilir. Ama öyle

olmaz. Müttefikler, mütarekenin ilk günü Türkiye’den kaçan bu İttihatçı başları

kovalamakla oyalanmazlar. Bu işi ertelenmiş ya da şimdilik Türkiye’deki ittihatçı

düşmanlarına bırakmış görünürler… Kurulan özel mahkemede kaçak İttihatçılar

“gıyaben ölüm cezasına” çarptırılırlar. Almanya’dan geri alınamazlar. Almanya ile

barış anlaşması imzalandıktan sonra, İngilizler de bunları kovalamaya

girişeceklerdir.

b. Tehcir Konusu

Talat Bey, dönemin hassasiyeti ve hayati önemi sebebiyle tehcir konusunda

Meclis-i Vükela’dan karar almadan ve bu işle ilgili kanunu çıkarttırmadan Ermeni

tehcirini başlatmıştır. Bu çok ağır sorumluluğu tek başına üzerine almaktan

kaçınmamıştır. Talat Bey 24 Mayıs 1915 tarihli bildiriden sonra devletin yararına

sayarak giriştiği çok çetin işin sorumluluğunu bundan böyle tek başına taşımayı

doğru bulmamış ve öbür hükümet üyelerini de kendisine ortak kılmak istemiştir.

Dahiliye Nezareti’nin tezkeresinden bir gün sonra 27 Mayıs 1915’de “ Vakt-i seferde

icraat-ı hükümete karşı gelenler için cihet-i askeriyece ittihaz olunacak tedbirler

hakkında kanun-u muvakkat” çıkmış ve Takvim-i Vekayi’de yayınlanmıştır. “Esas

itibarı ile askeri bir ihtiyat tedbirinden başka bir şey olmayan tehcir, vicdansız ve

seciyesiz insanların elinde bir facia şeklini almıştır.” diyen Talat Paşa, yapılan

hatalardan duyduğu üzüntüyü dile getirmiştir.60 Talat Paşa sadece Ermeniler

konusunda değil diğer ihanet eden veya karışıklık çıkan unsurlar için de aynı

58 Hasan BABACAN, Mehmet Talat Paşa 1874‐1921( Siyasi Hayatı ve İcraatı), Ankara, TTK, 2005,

s.90., aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.18. 59 Bilal N.ŞİMŞİR, A.g.e., s.39. 60 Enver BOLAYIR, Talat Paşa’nın Hatıraları, İstanbul, Güven yayınevi, 1946, s.75. aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.18.

15

kuralları işleterek eşitlik sağlamıştır. Hatta bir dönem Müslüman halkı kıyıma teşvik

etmiş olan müftünün ve öteki Müslümanların da cezalandırılmasında ısrar etmiştir.61

Dönemin Anayasası olan Kanun-i Esasi’nin 113. maddesi, sıkıyönetimi tarifi şu

şekildedir: “Ülkenin bir yerinde ihtilal çıkacağını ortaya koyan belirtiler görüldüğünde,

hükümetin o yere mahsus olmak üzere geçici olarak sıkıyönetim ilanına hakkı

vardır.”62 Tıpkı Mustafa Kemal Paşa gibi Talat Paşa da yapılan her türlü faaliyeti

yasal düzenlemeye bağlamaya çalışmıştır ancak hepsinde zaman olarak muvaffak

olamamıştır.

Tehcir konusunda daha sonra mahkum edilen kabine üyeleri arasında

Ermenilerin göç ettirilmesi sırasında Suriye’de bulunan ve dolayısıyla bu işlerle

hiçbir ilgisi bulunmayan Bahriye Nazırı Cemal Paşa da vardır. Kendisine Ermeni

cemaatler, o bölgelere gönderilen Ermeni göçmenlere iyi davranıldığından dolayı

birçok kez teşekkürlerini bildirmişlerdir.63 Buna rağmen adeta kendi aleyhine

herhangi bir şekilde çalışmış olan herkesi aynı davaya konu etme çabası İngiltere

tarafından savaştan sonra izlenmiştir.

Rıza Bey’in savaştan önce Rusya’ya çeteler gönderildiğini itiraf ettiğinden söz

edilmiştir. Savaş başlangıcından önce her kolordunun hazırlıklarda bulunmak üzere

düşman tarafına casuslar, yazarlar ve başka kişileri gönderme hakkı vardır. Bu gibi

kişiler, yakalandıkları takdirde, düşman devlet tarafından ceza görmüşlerdir. Fakat

kendi ordusunun sonraki harekâtını kolaylaştıran kimselerin kendi devleti tarafından

ölüme mahkûm edildiğine hiçbir devletin tarihinde rastlanmamıştır. Talat Paşa işte

bu olay da bizim tarihimizde yer almıştır, hem de tarihimizi lekeleyebilecek bir

şekilde demiştir.64

Tarihçilerin birçoğunun belirttiği gibi, bu terör yalnızca Ermenilerden

kaynaklanmamıştır; tetiği çeken, gerçekte emperyalizmin eliydi.65 şeklinde görüşler

sunulmuştur.

4. İttihat ve Terakki’nin Etkin İsimleri ve Talat Paşa

a. Genel

İttihat ve Terakki üyelerinin içyüzünü bilen kişilerin hemen hepsi, bunlardan

hiçbirisinin, devletin hazinesinden veya hükümetle alakası olmayan dalavereli

işlerden zengin olmayı akıllarına getirmediklerini düşünmüşlerdir. Osmanlı

61 Alpay KABACALI, A.g.e., s.19. 62 Alpay KABACALI, A.g.e., s.121. 63 Alpay KABACALI, A.g.e., s.130. 64 Alpay KABACALI, A.g.e., s.133. 65 Alpay KABACALI, A.g.e., s.8.

16

İmparatorluğu idare adamları arasında anane ve adet halini almış olan irtikap ve

rüşvete zerre kadar meyletmemişlerdir.66 Devrin üç paşası hakkındaki görüşlerden

birisi de şu şekildedir.

“Talat’ın kafasında kırk tilki dolaşır kırkının da kuyruğu birbirine değmezdi,

Cemal’in kafasındaki tilkiler üçü beşi geçmezdi, Hürriyet kahramanı Enver’in

kafasında ise bir tek tilki dolaşır ve kuyruğunu koyacak yer bulamazdı. O hile ve

desiseden pek anlamaz, kendisine büyük ün kazandıracak kahramanlıklar ve

idealler peşinde koşardı.”67

Falih Rıfkı ATAY’ın önemli eseri olan “Zeytindağı”nda ise yazarın bir dönem

hususi kaleminde çalıştığı ve kendisine çok kudretli gelen Talat Bey’in bile Enver

Paşa’nın gölgesinde kaldığını sezdiğini yazmıştır. Aslında ilk başta Talat Paşa’ya

fikirci bir adam olarak bir değer vermemiş olduğunu düşünen yazar kendi gençliğinin

aradığı hürriyetleri, kadın, tefekkür ve hayat hürriyetini ancak Cemal Paşa’dan ve

eğer varsa, onun kafasında olanlardan beklemek gerektiğini ifade etmiştir. Enver

Paşa ile Müslüman ortaçağı, bütün yeşilliği ile devam edeceğini düşünmüştür.

Ayrıca Türkiye’yi kurtarmak için, Alman zaferi yetmeyeceğini. Enver’den ve

Almanlardan da kurtulmak gerektiğini yazmıştır. Bunu kim yapacaktı? sorusu

yazarın savaşın sürdüğü dört yıl boyunca aklında olduğu vurgulanmıştır.68 Cevabı

tarih Mustafa Kemal ATATÜRK olarak yazmıştır.

b. Enver Paşa

Siyaset söz konusu olduğu sürece, Enver Paşa pek renkli bir kişilik değildi ama

ülkesi için elinden geleni yapmaya çalışan vatansever biriydi. Talat demiş ki:

“Canım, Mısır fethi olmazsa bile Cemal Paşa ya şehit olur, yahut ordusu berbat ve

perişan olunca beynine bir tabanca sıkarak bizi kendinden kurtarır!” Bunlar o

zamanki liderler arasındaki gizli husumetleri göstermek bakımından ilgilendirici

olmuştur. Falih Rıfkı ATAY’a göre “Yalnız birinin hakikat olmasını isterdim: Keşke

Enver yerine Cemal, Harbiye Nazırı olsaydı! Birinci Dünya Harbine girmezdik ve

batmazdık.”69

İttihat ve Terakki Hareketi’nin etkin üyeleri olan Harbiye Nazırı Enver Paşa ve

Dahiliye Nazırı Talat Paşa ayrıca Sadrazam Sait Halim Paşa Alman taraftarı olup

Üçlü İttifakın yanında savaşa girmek istemişlerdi.70

66 Ziya ŞAKİR, A.g.e., s.68. 67 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 322. 68 Falih Rıfkı ATAY, A.g.e., s.33. 69 Falih Rıfkı ATAY, A.g.e., s.101. 70 Rifat UÇAROL, A.g.e., s. 567.

17

Osmanlı Devleti savaş başladıktan sonra Almanya’nın baskısına rağmen

tarafsızlığını sürdürmek istemiştir. Fakat Enver Paşa’nın Rus donanmasına nerede

rastlanırsa saldırması emri doğrultusunda Amiral Souchon komutasındaki Osmanlı

donaması 28-29 Ekim 1914 gecesi Rus limanlarını bombalamıştır.71 Bu saldırıdan

sonra Osmanlı Devleti fiilen savaşa girmiştir. Talat Bey bu olaydan haberdar

olmadığını ifade etmiş ancak Enver Paşanın haberdar olduğunu düşünmüştür.72

Talat Paşa’nın öldürülmesi, onunla kader birliği yapmış olan dava arkadaşı

Enver Paşa’yı derinden etkilemişti. Enver Paşa, Talat Paşa’nın öldürülmesinden

sonra yazdığı yazıda şunları dile getirmiştir:73

“…En aşağı yirmi seneden fazla hürriyet uğrunda çalışan merhum cidden ve

ruhen hürriyetperver ve bu uğurda çalışanlara karşı, Ermeniler de dahil olduğu

halde hayırhah idi. Kendisi vasıl olduğu mevkie rağmen sadeliğini bırakmamış ve

bu mevkiin müsaadesi nispetinde sade yaşamıştır. Dahiliye nazırı olmuş iken bile

icabında Balkan Muharebesinde olduğu gibi vatanı tehlikeye maruz kalınca ordu

safları arasında sadece bir nefer gibi, silahı omzunda gönüllü olarak çalışmaktan

geri durmadı… Çarlık Rusya’sına ve keza harpten evvel Irak’ı, Suriye’yi ve

Adana’yı birer suretle koparmak istemiş olan İngiltere ve Fransa’ya karşı Alman

ve Avusturya ile birlikte yine ancak bu hürriyeti ve gözünden ziyade kıskandığı

vatanını kurtarmak için harbe girmek taraftarlarının birincilerinden oldu… Dahiliye

Nezareti her hususta olduğu gibi bunda da elinden geleni fazlasıyla

yapmıştı.(Tehcir konusu) Dahiliye Nezareti bu işte kabahatlileri idamla

cezalandırdı …”

c. Cemal Paşa

İttihat ve Terakki’nin diğer bir önemli ismi olan Cemal Paşa yolsuzluk

yapmamıştır fakat ihsanları da bol olmuştur.74 Bazı askeri başarıları olsa da İyi asker

olmayan Cemal Paşa mükemmel levazımcılık yapmıştır.75 Ziya Gökalp parti için

itikatlaştırmak (inandırmak) istediği esas fikirleri on emre benzer bir şiir kitabında

toplamıştı. Rahmetli bu kitabında Allah’tan, Peygamberden, Talat’tan ve Enver’den

bahseder ve partinin yalnız bu iki şahsiyetini putlaştırır. Ona göre Cemal Paşa da

fertçi idi.76

71 Ali İhsan GENCER ve Sabahattin ÖZEL, Türk İnkılap Tarihi, 10.bs., İstanbul,Der yayınları, 2005 s.56., aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.21. 72 Enver BOLAYIR, Talat Paşa’nın Hatıraları, İstanbul, Güven yayınevi, 1946, s.29., aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.21. 73 “Talat Paşa ve Katli”, Liwa‐ el – Islam, 15 Haziran 1921, s.1‐4., aktaran Ahmet ASLAN,

A.g.e.,s.71. 74 Falih Rıfkı ATAY, A.g.e., s.100. 75 Falih Rıfkı ATAY, A.g.e., s.87. 76 Falih Rıfkı ATAY, A.g.e., s.80.

18

İttihatçı demenin, partinin anonim ve silik unsuru demek olduğu bir dönem

olmuştur. O zamanlar insanın üzerine yapışan damga “adam” sözü idi. Cemal

Paşa’nın adamı Enver Paşa’nın adamı, Talat Paşa’nın adamı… Kendi kendinin

adamı kimdi bilmiyorum. Her adamın da kendi adamı vardı. Gruplar büyüdüğü

zaman artık Enver Paşa takımı, Talat Paşa takımı, Cemal Paşa takımı demek daha

doğru olmuştu… İttihat ve Terakki’yi sorumsuz adamlar soysuzlaştırmışlardır.77

5. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün İttihat ve Terakki Cemiyeti ile İlgili

Görüşleri

Atatürk Araştırma Merkezi’nin yayınlamış olduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti

(Fırkası) konusundaki ansiklopedi maddesinde belirtildiği üzere, Mustafa Kemal

ATATÜRK, Cemiyet hakkında şu görüşleri taşımış ve savunmuştur:

1. Cemiyeti, artık “Komite” olmaktan çıkarıp siyasî bir parti haline sokmak;

2. Ordu’yu siyasetten tamamen ayırmak ve bazı subaylara verilen “Hürriyet

Kahramanı, Hürriyet Mücahidi” v.b. gibi unvanları kaldırmak;

3. Cemiyet’le masonluk arasında hiçbir alâka bırakmamak ve bunu ispatlamak için

de tüzükte değişiklik yaparak, Mason Tüzüğü’nden alınmış maddeleri çıkarmak ve

artık gülünç olan kabul törenini kaldırmak;

4. Cemiyet mensupları arasındaki imtiyazlı mevkileri kaldırıp, kayıtsız şartsız hukuk

eşitliğini sağlamak;

5. Hükümet işlerini diyanet meselelerinden ayırmak

Mustafa Kemal ATATÜRK, asla kurucularından, Umumî Merkez üyelerinden,

yönetici liderlerinden, mebus veya nazırlarından biri olmadığı İttihat ve Terakki

Cemiyeti’nin gizli kuruluş döneminde, Kolağası rütbesindeyken kısa bir süre üyesi

bulunmuştur. Kongresi’ne katılmış ve daha başlangıçta askerlerin politikadan uzak

kalmaları teklifi ile İttihat ve Terakki yapısını ve asker liderlerini eleştirmiştir. Metot ve

prensiplerine karşı koyduğu; vatan ve millete zarar getirilmelerini önlemeğe çalıştığı,

uyarmalarına kulak asmayan liderleriyle mücadele ettiği ve nihayet İstiklâl

77 Falih Rıfkı ATAY, A.g.e., s.41.

19

Mahkemesi’nde son tasfiyesini yaptırdığı İttihat ve Terakki Fırkası hakkında

Atatürk’ün son hükmü şudur: İttihat ve Terakki vatansever bir kuruluştur, kusurları,

yanlışları ve zararları olmuştur. Ama vatanseverliği, tartışmaların üstündedir.78

Şerif MARDİN’e göre İttihat ve Terakki dönemi ile Cumhuriyet döneminin

düşünsel farklılıklarından birisi de şu şekilde açıklanmıştır. 79

Kişinin kendi başına, toplumdan ayrı bir meşruiyet kaynağı oluşturabileceği Jön

Türklerde arka plana atılmış yabancı bir özlem olarak görülür. İttihat ve Terakki’nin

aydınlık devri fikirlerinden kesinlikle ayrılan yönü burada belirir. ATATÜRK’teki

derin yapısal vurgu, kişinin kişi olarak bir toplumsal meşruiyet kaynağı oluşturduğu

şeklinde formelleştirilmiş bir inançtır.

6. Mustafa Kemal ATATÜRK ve Talat Paşa

İttihat ve Terakki, Mustafa Kemal ATATÜRK için çok iyi bir örnek olmuştur hem ne

yapması gerektiği konusunda hem de ne yapmaması gerektiği konusunda. Bu iki

önemli örneği bir arada görmesi onun kurmak istediği sistemin daha iyi işlemesi için

ciddi bir tecrübe olmuştur. Sultan Abdülhamit döneminde elektriğin de yürütücü

motorun da memlekete sokulmadığını80 gören ve batı eserlerinde bunların

faydalarından haberdar olan Talat Paşa da Mustafa Kemal Paşa da böyle bir

dönemin sona ermesini istemişlerdir. Ancak İttihat ve Terakki’nin istibdat

döneminden sonra ne yapmak istediğine emin olmayarak hareket etmiş olması

Mustafa Kemal ATATÜRK için bir ibret olmuştur.

Birinci Dünya Savaşı’na girerken Bulgaristan’ı da saflarında savaşa girmeye ikna

etmek için Talat Paşa Sofya’ya gitmiştir. Orada Mustafa Kemal Paşa ile

görüşmüştür. Mustafa Kemal burada Talat Paşa’ya Almanlarla ittifak yapılmaması

gerektiğini ittifak yapılsa dahi savaşa girilmemesi gerektiğini söylemiştir. Hatta daha

önce mektupla bunu İstanbul’a iletmiştir. Rus limanlarını bombalamanın hata

olduğunu söylemiş ayrıca Almanların Enver Paşa üzerinde etkili olduğunu Enver

Paşa’nın da Talat Paşa üzerinde etkili olduğunu hatırlatmıştır. Ancak ısrarlı ve

önemli ikazlarına rağmen Talat Paşa bunlara pek önem vermemiştir. Her şeye

rağmen Osmanlı Devleti’nin savaşa gireceğini öğrenince kendisine derhal cephede

görev verilmesini istemiştir.81

78 Atatürk Araştırma Merkezi Resmi İnternet Sayfası, İttihat ve Terakki ve Atatürk, http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-15/ataturk-ittihat-ve-terakki, (Erişim Tarihi: 13.03.2015). 79 Şerif MARDİN, A.g.e., s.18. 80 Rahmi APAK, A.g.e., s.25. 81 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 407.

20

Mustafa Kemal’in kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti üyelerine yakınlaşan Talat

bey, ihtilalı gaye edinen cemiyetlerin yeniden yapılandırılmasını teklif etmiş ve bunu

kabul ettirebilmiştir. İki cemiyet 27 Eylül 1907 de birleşmiştir.82 Mustafa Kemal

Paşa’nın bilgisi dışında adeta bir oldu bittiye getirilerek yapılan bu birleşme kendisini

hep bu kişilere mesafeli tutmasının sebeplerinden biri olmuştur.

Talat Bey, cemiyetlerin birleşmesinden sonra Mustafa Kemal’in de İttihat ve

Terakki’ye girmesi için gerekirse tehdit edilmesini Ömer Naci Bey’e söylemiştir.

Ömer Naci ise bu şekilde yapılmasının fayda sağlamayacağını cemiyete girmek için

en küçük bir tehdit hissederse kesinlikle kabul ettirilemeyeceğini ve başka çare

düşünmek gerektiğini söylemiştir. Ömer Naci’nin Mustafa Kemal’i İkna konuşması

esnasında Mustafa Kemal arkadaşına Abdülhamit’in gitmesinin yetmeyeceğini asıl

sonrasının ne olacağını söylemesi gerektiğini söyledi.83 İttihat ve Terakki hakkındaki

en önemli eleştirilerinin başında belki de bu gelmiştir. Yeni sistem nasıl olacak?

Mustafa Kemal, arkadaşının iknası ile 29 Ekim 1907’de kısa sürecek olan İttihat

ve Terakki üyeliği başlamıştır. Sonra da Merkez Yönetim Kurulu’na seçilmiştir.84

Ancak sürekli eleştiri ile cemiyetin önde gelenlerini rahatsız etmiştir.

Mustafa Kemal, Talat Bey’i pek sevmemiş fakat Almanları sevmeyen Cemal ile

sıcak dostluk kurmuştu.85 Mustafa Kemal’in o dönemde İttihat ve Terakki ile ilgili en

önemli eleştirileri;

1. Askerlerin politikaya karışmaması gerektiği,

2. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin parti haline gelmesi gerektiği,

3. Anadolu’da ihtilal yapılması gerektiği Arapların bulunduğu coğrafyadan önce

kendi öz toprakları ile ilgili gerçekçi hedefler konulması gerektiği konularında

olmuştur.86

Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki Cemiyeti toplantılarında Misak ı Milli

sınırlarını daha o dönemde ifade etmekteydi. Hatay, Halep, Musul, Adalar, Doğu ve

batı Trakya Türkiye’de kalmalı şeklinde görüş bildirmiştir.87

22 Eylül 1909 daki kongreye Trablus üyesi olarak katılan ve divan başkanı

olan Mustafa Kemal konuşmasında 31 Mart vakasının sebebinin İttihat ve Terakki

Cemiyeti yönetimi olduğunu, cemiyette çalışmak isteyen askerlerin istifa etmesi

gerektiğini, masonluğun cemiyet içindeki etkisinin kırılması gerektiğini söylemiştir.

82 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 178. 83 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 185. 84 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 186. 85 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 187. 86 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 191. 87 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 193.

21

İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde Mustafa Kemal’e yönelik muhalefet de destek

de gittikçe artmıştır.88

Mustafa Kemal ATATÜRK, ileri görüşlü bir lider olarak bir hasım devletin başka

bir hasım devlet ile tavizler içerisinde işbirliğine girerek defedilmesinin yanlış

olduğunu söylemiştir. İngiltere, Fransa veya Almanya’ya taviz vererek birine

yanaşmanın yanlışlığını dile getirmiştir.89 Yapılan tüm yanlışlara rağmen savaştan

sonra cemiyet üyelerine hasmane davranmayan Mustafa Kemal 1922’ye değin

Berlin’de Talat Paşa, Moskova ve Orta Asya’da Enver ve Cemal Paşalarla olan

ilişkilerini sürdürerek, bu yörelerdeki gelişmeleri yakından izlemiştir ve iletişim içinde

olmuştur.90

Talat Paşa, Mustafa Kemal Paşa’ya Ermeni komitacılarının suikast

hazırladığını, gizlice İtalya’ya geçip Antalya’ya yapılan gizli silah sevkiyatını tanzim

edebileceğini, oradaki hizmeti tamamlandıktan sonra vatana gelip Millet Meclisi’nin

teşkil edeceği bir mahkeme önünde hesap verme arzusunda olduğunu bildirmiştir.

Ancak Mustafa Kemal dönemin yoğunluğu içerisinde Roma mümessili Celaleddin

Bey aracılığıyla gönderdiği şifahi mesajda bir müddet daha sabretmesi gerektiği

bildirmiştir.91

Mustafa Kemal 1926 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan hatıralarında

Talat Paşa için şu ifadeleri kullanmıştır:92 “Zavallı Talat Paşa; kendisinin bir Ermeni

kurşunuyla Berlin sokaklarında yere serildiğini işittiğim zaman ne kadar müteessir

olmuştum!” demiş ve Talat Paşa ile yaşadığı bir anısını nakletmiştir.

İttihat ve Terakki’nin o dönemdeki kongreleri gizli ve geceleri yapılmıştır.

Toplantı yeri her defasında değiştirilmekte ve her toplantıya sıra ile delegelerden biri

başkanlık etmiştir. Bu toplantılardan birine başkanlık etmiş bulunan Mustafa Kemal

Bey, —Tevfik Rüştü Aras’ın Celâl Bayar’a yazdıklarına göre— Ordu-ittihat ve

Terakki Cemiyeti ilişkilerini ele alarak şunları söylemiştir:

“Ordu mensupları Cemiyet içinde kaldıkça millete dayanan bir parti

kuramayız. Orduyu da zaafa uğratırız. Bugün mensuplarının çoğu ittihat ve Terakki

Cemiyeti’nin üyesi olan 3. Ordu esas itibariyle modern bir ordu sayılamaz- Ordu ile

cemiyeti ayıralım. Cemiyet, tam manası ile siyasî bir parti halinde milletin bünyesinde

88 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 256-257. 89 Nurten ARSLAN, A.g.e., s. 265. 90 Baskın ORAN, A.g.e., s. 156. 91 Cemal KUTAY, “Yıkılış Günlerinin İbret Vesikası:Talat, Enver, Cemal Paşalar Memleketi Niçin ve Nasıl Terketmişlerdi?” Tarih Konuşuyor, C.I s.1 Şubat 1964, s. 116-117., aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.43. 92 Cumhuriyet, 15 Mart 1921, s.3., aktaran Ahmet ASLAN, A.g.e.,s.72.

22

kök sabin. Ordu da aslî vazifesiyle uğraşsın. Bunun için Cemiyeti’nin muhtaç olduğu

subayları veyahut Cemiyet’te kalmak isteyen ordu mensuplarını, istifa suretiyle

Ordu’dan çıkaralım. Cemiyet’e mal edelim. Bundan sonra askerlerin herhangi bir

partiye, siyasî bir teşekküle girmelerini önleyecek kanunî müeyyideler koyalım.”93

Sonuç

Birinci Dünya Savaşı, uluslararası düzeyde ciddi sistem değişikliklerinin olduğu

bir döneme kapı açmıştır. Son imparatorluklardan biri olan Osmanlı Devleti’nin

yıkılması ile yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti uluslararası sisteme gerek milli

mücadele dönemi ile gerekse sonrasında üye olduğu Milletler Cemiyeti – Birleşmiş

Milletler vasıtasıyla dahil olmuştur. Önemli bir askeri ve siyasi mücadele dönemi

geçirmiştir. İleri görüşlülüğü, akılcılığı ve gerçekçi dış politikası sayesinde Mustafa

Kemal ATATÜRK bu geçiş sürecinde başarılı olmuştur. Kurduğu sistem ve yeni

devlet uluslararası düzeyde kabul görmüştür. İttihat ve Terakki Hareketi daha erken

bir zamanda ve henüz her şeyin kaybedilmemiş olduğu 1908-1918 arasındaki

dönemde iktidarı elinde tutmuştur. Ancak pek de faydalı bir sonuç elde

edilememiştir. Bunun en önemli sebebi İttihat ve Terakki hareketinin İkinci

Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden sonra nasıl bir sistem kurulması gerektiğini

bilmemesidir. Özellikle cemiyetin en etkili ismi olan Talat Paşa’nın birçok hareketi

çok detaylı hesaplamasına rağmen bu dönemi hesaplamamış olması sonun

hazırlanmasında etkili olmuştur.

Uluslararası veya ulusal düzeyde herhangi bir yerde güç boşluğu yaratıldığı

takdirde bu boşluk içine diğer unsurları da çekebilecektir. İkinci Abdülhamit’in 32 yıl

süren etkili yönetimi boyunca çok belirgin bir gücü vardı. Ancak daha sonra gelen

yönetim bu boşluğu dolduracak kadar etkili politika üretememiştir. Mustafa Kemal

ATATÜRK ise en baştan itibaren gerek savaş alanında gerekse siyasette güç

boşluğu yaratmadan yeni güçler ve sistemler yaratmayı bilmiştir. Örneğin saltanat ile

birlikte halifeliğin de kaldırıldığı bir ortamda oluşan güç boşluğunda yeni kurumlar

yerlerini uygun şekilde almış ve Türkiye Cumhuriyeti yeni sisteme uyum sağlamıştır.

Tartışma

İttihat ve Terakki döneminde Almanya’nın etkisi siyasi ve askeri olarak ne

derecede cemiyetin kararlarını olumsuz yönde etkilemiştir? Bu etki İttihat ve

Terakki’nin hedeflediği reformların başarıya ulaşmasını engellemiş midir?

93 Atatürk Araştırma Merkezi Resmi İnternet Sayfası, A.g.e.,s.43.

23

KAYNAKÇA

Kitaplar

AKŞİN Sina, Kısa Türkiye Tarihi, Türkiye İş Bankası Yayınları, 16.Basım, İstanbul, 2013. APAK Rahmi, Yetmişlik Bir Subayın Hatıraları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1988. ARSLAN Nurten, Küçük Anılarda Büyük Sırlar, Tek Ağaç Eylül Yayınevi, Ankara, 2003. ATAY Falih Rıfkı, Zeytindağı, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2012. KABACALI Alpay, Talat Paşa’nın Anıları, Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2007. KARPAT Kemal H., Kısa Türkiye Tarihi, 1800-2012, 3.Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul, 2013. MARDİN Şerif, Türk Modernleşmesi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2011. ORAN Baskın, Türk Dış Politikası 1919-1980, 1.Cilt, 17.Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012. ORTAYLI İlber, Türkiye’nin Yakın Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul, 2010. ŞAKİR Ziya, Paşalar, Kaknüs Yayınları, İstanbul, 2010. ŞİMŞİR Bilal N., Malta Sürgünleri, Bilgi Yayınevi, 5.Basım, 2009. UÇAROL Rifat, Siyasi Tarih 1789-2001, 7.Baskı, Der Yayınları, İstanbul, 2008.

Yayınlanmış Tezler

ASLAN Ahmet, Türk Basınında Talat Paşa Suikastı ve Yansımaları, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2010 (Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi). İnternet Kaynakları

Atatürk Araştırma Merkezi Resmi İnternet Sayfası, İttihat ve Terakki ve Atatürk, http://www.atam.gov.tr/dergi/sayi-15/ataturk-ittihat-ve-terakki, (Erişim Tarihi: 13.03.2015).