Toplumsal Dönüşümler ve Televizyon: Günümüz Dizi Uyarlamaları Üzerine Eleştirel Bir...
-
Upload
cumhuriyet -
Category
Documents
-
view
0 -
download
0
Transcript of Toplumsal Dönüşümler ve Televizyon: Günümüz Dizi Uyarlamaları Üzerine Eleştirel Bir...
Toplumsal Dönüşümler ve Televizyon: Günümüz Dizi
Uyarlamaları Üzerine Eleştirel Bir Bakış
Zeynep GÜLTEKİN AKÇAY1
Giriş
Türkiye’de özel televizyon yayıncılığı ile birlikte
program türleri, önce tüm televizyon kanallarının ekranlarını
birdenbire doldurmuş ve sonra da yine birdenbire yitip gitmiş
ya da başka formüller altında varlıklarını sürdürmeleri olağan
bir durum haline gelmiştir.2 Tür ya da formatların dönüşümü çok
kısa süreli dönemlerde gerçekleşir. Bir yandan eski ve yeni
formatlar birlikte kullanılırken bir yandan da bunların
aralarındaki sınırlar gittikçe incelir. Televizyon
içeriklerinin bu açıdan incelenmesi ve neden bir formatın ya da
türün değil de diğerinin tercih edildiği, televizyonun
anlatısal kategorilerinin hangi kültürel ürünlerin ya da anlatı
geleneklerinin izlerini taşıdığı gibi sorulara yanıt aranması,
1 Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi
2 Bu durum her ne kadar ABD ve Batı Avrupa televizyonları gibi pek çok ülketelevizyonlarında da tanık olunabilecek bir gelişme olarak görülebilirsede, Türkiye’deki durum çeşitli yönleriyle ilginçlik arz etmektedir.Öncelikle televizyon yayıncılığının daha eski olduğu ABD ve Batı Avrupaülkelerinde türlerin ortaya çıkışları, dönüşümleri ve kimi zamantükenişleri daha uzun, genellikle on yıllık dönemlere tekabül eden birgelişme göstermektedir: ABD’de 1950’li yıllarda yaşanan canlı drama altınçağının, 1960’larda yerini taşra yaşamını anlatan sit-comlara (durum komedisi)terk etmesi, 1970’lerin ortalarından itibaren zamanla yerlerini gençlikdizilerine bırakmaları türsel dönüşümün iyi bilinen bir örneğidir.Toplulukların, türsel evrimi ve programcılık eğilimlerini açıklarken birizleyici gereksinimini varsaymaları en yaygın yöntemdir: izleyicigereksinimi kavramı, kültür içinde, endüstri içinde ve anlatı biçimininkendi içinde bir dönüşümü açıklamak için aranan uygun bir sözcüğün yerinegeçmektedir, kendi içinde hiçbir anlama sahip değildir (Çelenk, 90-91).
1
televizyon-kültür-toplum etkileşiminin anlaşılması için
önemlidir (Çelenk, 21,91).
Bu açıdan 1990 sonrası değişen yayıncılık anlayışıyla
birlikte, 2000 sonrası sayıları hızla artan edebiyat
uyarlamalarının televizyondaki durumu bu çalışmada
değerlendirilecektir. Reyting oranları (izlenme oranı) pek çok
programı geride bırakan alt tür uyarlamaların bu kadar
popülerleşmesinin nedenlerini aramak, televizyon-toplum
ilişkisinin anlaşılması açısından önemlidir. Çoğunlukla yerli
dramaların alt türü olan uyarlamaların popülerleşmesinin
nedeni, izleyici tercihinin bu yönde olması, niceliksel artışa
bağlı olarak öne sürülen niteliğin çeşitlenmesi, öz kaynaklara
sahip çıkma gibi düşünceler tartışma konuları olmakla
birlikte, bu çalışmada, uyarlamaların hızlı biçimde
popülerleşmesi, değişen yayıncılıkla birlikte ticari düşüncenin
öne geçmesi, kar güdüsü ve bunun içinde izleyiciyi elde tutmak
için içeriklerde istenilen kodların yerleştirilmesi gibi
nedenler üzerinde durulmuştur. Bu açıdan çalışmada 2000
sonrası yayınlanan edebiyat uyarlamaları ele alınmış, her bir
diziyi tek tek anlatmak yerine, yapım bilgileri, anlatılarda
kullanılan klişelerin sıklığı ve bunların özgün kitapla olan
ilişkisi tüm uyarlamalar göz önünde tutularak incelenmiştir.
1980 Sonrası Türkiye’de Değişen Yayıncılık
1980’li yıllarla birlikte gerek küresel, gerekse Türkiye
ölçeğinde toplumsal biçimlenmede önemli dönüşümler yaşanmaya
başlamış ve bu dönemden sonra da belirli kararlılığa
2
ulaşmıştır. Hayatın her alanını hızla kaplayan neoliberal
ekonomi politikalarının hayata geçirildiği, sosyalizm
deneyimlerinin çöktüğü, kültürel alanda ise yeni sağın
egemenliğinin gündeme geldiği bu yıllar, iletişim
teknolojilerinin motor gücü oluşturduğu yeni ekonomik
sisteminin de yükselişine sahne olmuştur. Genel olarak sermaye,
özel olarak da finans sermayesinin serbest dolaşım
olanaklarının genişlediği bu dönemde, serbest piyasa ekonomisi
ve devletin piyasaya müdahale etmemesi gibi temalar,kuralların kaldırılması olarak anılan politik ve ideolojik bir
söylemin başat unsurları olmuştur (Adaklı, 146-147).
Yine aynı yılların ilk dönemlerinde Amerika Birleşik
Devletleri’nde başlayan deregülasyon (kuralların kaldırılması)
eğilimleri Avrupa’nın gündemine girmeye başlamış ve
özelleştirme olgusu ile birleşerek yayıncılık sistemlerinde
yeni bir döneme girilmesine neden olmuştur (Çaplı, 134-135). Bu
yeni dönemde kamu hizmeti yayıncılığı yerine; yarışmacı,
rekabetçi, yerinden yönetime dayalı ve bireysel girişime daha
fazla olanak tanıyan yeni modele doğru yönelme eğilimleri
ortaya çıkmıştır. Yatırımcıların sermayelerini hem
telekomünikasyon hem de yayıncılık alanlarına kaydırmaları
sonucunda, kültür endüstrisi enformasyon endüstrisinin bir
parçası haline gelmiş yayıncılık sektörü ile elektronik
endüstrisi arasındaki belirgin ayrım artık ortadan kalkmıştır.
Bunun doğal sonucu olarak, kültür ürünlerinin üretim
sürecinde, endüstriyel düşünce ve yaklaşım tarzı egemen
olmuştur. Sektördeki sermaye, içerik üretimine yani filmlerin,
3
televizyon programlarının ve multi-medya ürünlerinin yapımı ve
dağıtımına yönelmiştir (Çaplı, 52-53).
Avrupa’daki gelişmeleri takip eden Türkiye’de de benzer
gelişmeler olmuş, mülkiyet ve kontrol yapısı önemli değişimlere
uğramıştır. Geleneksel sahiplik ilişkileri ve anlatı yapıları
yerini yeni sahiplik ilişkilerine ve yeni bir televizyon
söylemine bırakmıştır (Adaklı-Aksop, 233). 1990’ların başında
Türkiye’de özel televizyon kanalları yayına başlamış ve
sayıları hızla artmıştır (İnal, 273). Bu yeni
televizyonculukta, kamu hizmeti yayıncılığından farklı olan
yayın çizgisi oluşturulmuştur. Bu çizgi; biçimsel yapılaşma ve
farklı hikâyeleri ya da yaşam öyküleriyle toplumsal duygu
yapılarının ve toplumsala dair imgelemin yeniden üretildiği
merkezi alanlardan biri olmuştur (Çelenk, 205).
Bir Tür Olarak Televizyon Dizilerinin Popülerleşmesi
1990’lardan sonra hızla yeni kanalların kurulması,
kültürel içeriklerin çeşitliliği ve biçimleri açısından da
belirleyici olacak bir çerçeveyi beraberinde getirmiştir
(Adaklı-Aksop, 234). Bu dönemde kanalların sayısı ve televizyon
seyircisinin Türk yapımı programlara olan ilgisinin artması,
birbiri ardına televizyon için dizi ve çeşitli program türleri
üreten önemli bir sektörü ortaya çıkarmıştır (Çetin-Erus, 123).
Yeni televizyon kanalları, TRT döneminin birkaç gruba
ayrılabilen türler evrenini altüst etmiş; yarışma, talk show,
reality show, yerli drama türleri gibi formatların cirit attığı bol
4
hareketli, bol kahkahalı, eğlenceli bir televizyon dünyası
kültürel hayata girmiştir (Adaklı-Aksop, 234).
TRT’nin televizyon yayıncılığında tekel olduğu dönemden
beri, televizyon dizileri önemli türlerden biri olarak
karşımıza çıkmıştır. Sayıları fazla olmayan yerli yapımların
dışında, bu dönemde öncelikle ABD ve İngiltere’den ithal
edilen seriler, seriyaller ve süren seriyaller televizyon dramalarının
çoğunluğunu oluşturmuştur3. BBC üretimi klasik romanların
televizyon için seriyalleştirildiği (dizileştirildiği) (bunlara TRT
yayınlarında da sıkça yer veriliyordu) örneklere benzer yerli
yapımlar az da olsa üretilmiştir4. 1990’larla birlikte çok
kanallı televizyon ortamında farklı temalar, toplumsal
ilişkiler ya da farklı kategorilerden televizyon ünlülerinin
seçimi temelinde çeşitli eğilimler sergilenmiştir. Belli
toplumsal katmanın ilişkilerini, belirli bir temayı ve belirli
niteliklere sahip bir oyuncu kadrosuyla sürdüren tekil bir
televizyon dramasının sağladığı başarı çok sayıda benzerinin
yapılmasını kışkırtan bir etki yaratmıştır. Böylelikle benzer
niteliklere sahip oyuncularla yapılan, benzer mekânlar ve
toplumsal ilişkiler üzerine kurulmuş öyküler, farklı dönemlerde
anlatısal hâkimiyetler kurmuştur (Çelenk, 291).
Türkiye’de televizyon yayıncılığında, endüstriyel
gereklilikler nedeniyle ilk yıllarda yayın akışı ağırlıklı
olarak yabancı dizi ve filmlere dayandırılmıştır. Bu ticari
3 Bütün dünyada en çok izlenenler arasında olan Dallas, Şahin Tepesi gibipembe dizilerin yanı sıra, Baretta, McMillan ve Karısı, GörevimizTehlike gibi polis, dedektif öyküleri içeren televizyon seriyalleri (dizileri)ve durum komedilerine TRT yayınlarında yer verilmekteydi. 4 Aşk-ı Memnu herkesin anımsayacağı ilk örneklerden biridir.
5
pratiğinin kendisini sunuş biçimi farklıdır. Ticari televizyon
pratiği sayesinde, bu anlamda TRT tekeli döneminde izleyicinin
alışmış olduğu, dramatik anlatıda bile mesaj vermeyi öncelikli
amaç olarak gözeten, araya giren, yol gösteren ya da eğitmeye
çalışan üst-dil duyulmaz olmuştur. İzleyici durmaksızın akan
farklı, renkli ve heyecan dolu dünyaların anlatısı ile baş başa
kalmıştır. Özel televizyon yayıncılığının sonraki yıllarında,
İstanbul’da endüstriyel altyapının gelişmesi ile birlikte,
yerli dramatik yapımların sayısı hızla artmıştır (Çelenk, 297-
298). 2000’li yıllarda yerli yapımların sayısında yaşanan
enflasyon ve buna bağlı olarak yayın akışında ayrılan zamanın
artması televizyon dizilerini diğer türlere göre önemli
kılmıştır. Hem özel televizyonun doğası gereği kar güdüsü ve
buna bağlı olarak rekabet ile hem de diziler üzerine yapım
şirketlerinin, hızla bunu endüstri olma yolunda kullanmaları,yaşanan dizi enflasyonunda yerli dramaların pek çok alt türünün
başarılı olmasına yol açmıştır. Bu alt türlerden en ilgi çekici
olanı edebiyat uyarlamalarıdır.
Edebiyat Uyarlamaları ve Televizyon Dizileri
Uyarlama, edebiyat ve film arasındaki karşılıklı
alışverişte bir romanın, oyunun veya diğer edebi kaynağın filme
aktarılmasını tanımlayan en yaygın uygulamadır (Çetin Erus,
16). Bu uygulama ilişkisinde edebiyatın şiir, öykü ve roman
formu, sinema ve televizyon aracılığı ile üretimden tüketime
büyük farklılıklar içerir. Öncelikle sinema ve televizyon,
yapım, seyirci tarafından seyredilmesi ve tüketilmesiyle
6
edebiyattan farklı olarak kitlesel bir sanattır. Ayrıca, bu
kitlesellik, onların popüler kültür belirlenimine daha kolay
girmesine neden olurken, onları kapitalizmin en çok kâr getiren
sanat dalı yapar. Popülerliği ile dünyanın her tarafına
ulaşabilmeleri, ürettikleri yıldızlarla reklam piyasasında da
etken olmalarıyla edebiyattan ayrılırlar. Bu açıdan edebiyatın
bir türü olan roman, sanayi toplumuyla birlikte doğmuş olmasına
rağmen, sinema ve televizyon endüstrisi sanayi toplumuyla varolagelmiştir. Edebiyat eserleriyle sinema ve televizyonun
ilişkisine bakıldığında; klasik romanda her şey kendi
karşıtlığıyla vardır; neden-sonuç ilişkisine dayanır. Bunun
nedeni dramatik yapıyı kurmuş olmasıdır. Bu yüzden de klasik
roman, hikâyenin nasıl taşınacağını televizyon ve sinemaya
göstermiş ve bu endüstrilerin yapımları üretirken etkilendiği
bir kaynak olmuştur (Sayın, 19-20).
Uyarlama, daha önce başka bir amaçla hazırlanmış bir
metni, örneğin bir romanı, kısa hikâyeleri, oyunları,
makaleleri, şiirleri senaryo ve film biçimine dönüştürme
işlemidir (Desmond ve Hawkes, 1). Yapılan uyarlamaların pek
çoğunu da romanlar oluşturur. Roman uyarlamalarının ilk
ürünleri, sinema filmlerinde karşımıza çıkar ve bu ilişkinin
kökeni, sinemanın başlangıç yıllarına kadar dayanmaktadır5.
Amerikan sinema endüstrisinde olduğu gibi Yeşilçam’da da
uyarlamalar gözde bir tür olmuştur ve Türk sinemasının ilk
dönemlerinden itibaren tercih edilmiştir6. Yeşilçam’da yoğun5 Georges Melies, Jules Verne’in aynı adlı romanına dayanarak yaptığı ‘AyaYolculuk’ (A Trip to the Moon, 1902) isimli uyarlaması bu türün ilkeseridir (Çetin Erus, 21). 6 İlk roman uyarlaması, 1919 yılında çekilen Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın aynıisimli eserinden uyarlanan Mürebbiye filmidir.
7
olarak kullanılan Türk klasiklerinin uyarlamaları televizyonda
TRT ile 1970’li yılların ilk dönemlerinde başlamıştır. 1973’de
Halit Ziya Uşaklıgil’in “Aşk-ı Memnu” isimli romanından aynı
isimle yönetmen Halit Refiğ tarafından uyarlanmıştır. Batı
kökenli anlatılar arasında TRT’nin doğrudan ödünç alarak yerli
üretime kattığı biçim seriyallerdir (dizilerdir). Bu alt tür içinde
ortaya çıkan örnekler, televizyon için üretilen ve birkaç bölüm
devam ederek biten televizyon filmleri, Türk edebiyatında öne
çıkmış eserlerin televizyon için senaryolaştırılması biçiminde
olmuştur (İnal, 275-276)7. Bu dönemde üretilmiş uyarlama
diziler çoğunlukla orijinal esere birebir sadık kalmıştır. Dizi
ile romanın aynı olması için özen gösterilmiş bunun için
karakterler, olayın geçtiği yerler romanın aslına uygun olarak
seçilmiştir8. TRT’nin eserleri uyarlama diziler için mihenk
taşı olmuştur.
1990’lı yıllarda özel kanalların kurulmasıyla birlikte bu
türe yenileri eklenmiş ancak yeni şeyler yaratmak, biraz da
“Amerikanlaşmak” amaçlandığından Türk edebiyatından faydalanmak
kimsenin aklına gelmemiştir. Bu anlamda 1990’ların sonlarına
doğru birkaç tane uyarlama dizi9 yayınlanmış ancak ne
yapımcılardan ne de izleyicilerden yeterli ilgiyi görememiştir.
7 Hanende Melek-Sabahattin Ali, Geçmiş Zaman Elbiseleri-A.Hamdi Tanpınar,Havada Bulut-Sait Faik Abasıyanık, Küçük Ağa-Tarık Buğra, DokuzuncuHariciye Koğuşu-Peyami Safa, Gecenin Öteki Yüzü-Füruzan, Keşanlı AliDestanı-Haldun Taner (http://cumartesi.zaman.com.tr/). 8 Yaprak Dökümü dizi oyuncusu Bennu Yıldırımlar’a göre: “…Esere ne kadarsadık kalınabileceği, eserin mesajının ne denli ekrana yansıtılabildiğigibi birçok tartışma konusu vardır. Yaprak Dökümü, bir çok kez sinemaya,tiyatroya ve televizyon dizisine uyarlanmış bir eser. TRT’de izlediğimizuyarlaması hala belleklerde. TRT’nin uyarlaması esere tamamen sadık biranlayışla çekilmişti… ” (http://cumartesi.zaman.com.tr/).9 Star Tv’de; Kemalettin Tuğcu’nun hikayelerinden aynı isimle uyarlanmış‘Üvey Baba’ ve ‘Küçük Besleme’ dizileri yayınlanmıştır.
8
2000’lere gelindiğinde ise edebiyatta uyarlanmış diziler
eskisine göre çok daha hızla artmıştır10.
Günümüz Yayıncılık Alanında Uyarlamaların Tercih Edilme
Nedenleri
Toplumsal ilişki ağlarını ve yaşam alanlarını
merkezileştirerek televizyonun devasa metninde toplumsalın
farklı görünümlerini yeniden üreten diziler ve bunların alt
türleri oldukça önemli hale gelmişlerdir (Çelenk, 306).
1990’lar sonrasında değişen yayıncılık anlayışıyla beraber
program türlerindeki değişimler yeni türleri, anlatıları,
biçimsel özellikleri getirmiş ve bunların da kesin sınırlarla
tanımlanmalarını engellemiştir. Bu durum çoğunlukla
rekabetçilik içinde çok kısa dönemli tepkisel eğilimler
eşliğinde ortaya çıkan program türleri arasında ve
içeriklerinde melezleşme ve türdeşmeyi getirmiştir (Çelenk,
287). Bu dönemle birlikte alt türlerin sınırları tam ve kesin
tanımlamalarla sınırlandırılamamıştır, yayınlanan alt türlerin
hangisinin dizi, pembe dizi, durum komedisi, seriyal olduğunu
ayırmak zorlaşmıştır (Straubhaar, 286). 10 Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe (Reşat Nuri Güntekin), Gurbet Kuşları(Orhan Kemal), Aşk-ı Memnu (Halit Ziya Uşaklıgil), Gece Sesleri, Köprü,Geniş Zamanlar (Ayşe Kulin), Sinekli Bakkal (Halide Edip Adıvar), KanunNamına (Ahmet Ümit’in Kavim romaınıdan), Menekşe ile Halil (Elif Şafak),Fikrimin İnce Gülü (Adalet Ağaoğlu), Kartallar Yüksek Uçar (Atilla İlhan),Havada Bulut (Sait Faik Abasıyanık)
9
John Desmond ve Peter Hawkes’e (2007: 14-16) göre uyarlama
yapmanın birkaç nedeni vardır;
1. Yapım şirketleri hızla artan izleyici talebinin
çoğunu ellerinde tutmak için kısa öykü, roman gibi
hazır materyali kullanırlar. Bu hazır materyaller
aslında birer hazır senaryodur; sahneler,
karakterler, mekânlar belirlidir.
2. Çoğunlukla orta sınıfı resmeden ve bu sınıflara
seslenen eserlere yeni bir itibar sağlanır. Sinema
bunu ilk doğduğu andan itibaren kullanmıştır:
Shakespeare, Zola, Tolstoy, Hugo, Dante, Dumas ve
Dickens’ın eserlerini uyarlamak ve bu uyarlamalarla
seyirciyi çekmek çok uygun olmuştur.
3. Uyarlamalar ile kitlelere kendi edebiyat miraslarını
öğretmek mümkün olur. Bu pedagojik bakış açısından
bakıldığında edebiyat kitleler için önemli bir eğitim
ışığıdır. Bu tür uygulamaları çoğunlukla İngiltere,
başyapıtları, uyarlayarak kullanmıştır11.
4. Sayılan bu üç maddeden öte yazarlara göre uyarlama
yapmanın en önemli nedeni yapımcıların uyarlama
eserlerin her zaman para kazandıracağını
düşünmeleridir. Hala günümüzde Hollywood yapımcıları
uyarlama eserlerden yılda ortalama 100 milyon dolar
kazanmaktadırlar12. Artık sadece uyarlama filmlerin
11 Shakespeare, Charles Dickens, Jane Austen, Thomas Hardy, Joseph Conrad,Virginia Woolf, H.D. Lawrence, E. M. Forster gibi isimlerin eserlerisıklıkla sinema filmi olarak çekilmiş, kimi zaman da BBC’de televizyondizisi olarak yayınlamıştır (Desmond ve Hawkes, 15).12 Hollywood sadece ‘Yüzüklerin Efendisi Üçleme’ uyarlama filminden 2001–2003 yıllarında ayrı ayrı 20 milyon dolar para kazanmıştır (Desmond veHawkes, 15).
10
satılan filmlerinden değil, yan ürünlerinden (DVD,
Video kasetler, Film müzikleri Albümleri, Video
Oyunları, Bardakları, Çantaları, Posterleri vb) de
para kazanmaktadırlar.
Yayıncılıktaki programların ve alt türlerin melezleşme ve
türdeşmesi ile birlikte hızla popülerleşen bir tür olan
uyarlama diziler de piyasada tutunmuşlardır. Özellikle 1990’lar
sonrasında televizyon yayıncılığı ticari bir etkinlik olarak
görülmeye başlanmıştır. Bu bakış açısı alt tür olan uyarlama
dizileri de etkilemiştir. Orijinal eserin kelimesi kelimesine
çevirisinin yapılması ya da bunu tam tersi olarak; uyarlamayı
yapan yönetmenin orijinal eserde kendisini heyecanlandıran şeye
cevap ve bu heyecanı yeni araçta yakalamaya çalışması (Çetin-
Erus, 19) gibi iki kutuplu bir anlayışın hakim olduğu uyarlama
alanında televizyon, bunlardan hangisi ile başarılı, karlı
olacağı ve izleyiciyi çekeceğini düşünüyorsa onu kullanmaya
başlamıştır. Çok yeni bir uygulama olan televizyon yapımları
için uyarlama türü aslında sinema uyarlamalarının düşünce
yapısıyla paralellikler gösterir. Türkiye’de TRT dönemi
uyarlamalarda birebir esere bağlı kalan bir uygulama söz
konusudur. Bu dönemde rekabet söz konusu olmadığı için,
yapımların sayıları sınırlı, bunların yayınlanma süreleri 30-35
dakika, sezon içinde 13-14 bölümde sonlanarak, günümüzdekinden
farklılık göstermiştir. Bu durumda içeriklerini tamamen
değiştirmeye gerek olmamış ve tersine birebir aynı olacak
biçimde uyarlama yapılmaya çalışılmıştır. Bu nedenle birebir
uygulama seyirci tarafından kabul görmüştür. Ancak 2000 sonrası
11
uyarlamalar yeniden sahneye çıktığında bu anlayış değişmiştir.
Artık sayıları artmış olan kanallarda birden fazla dizi
yayınlanmaya başlamıştır. Bunların arasındaki rekabet ve bu
rekabetin getirdiği reklam pastasından büyük pay kapma kaygısı
çeşitli türleri zorunlu kıldığı gibi uyarlamaların da
değiştirilmesini zorunlu kılmıştır. Uyarlama dizilerin
üretiminde her bir uygulama denenmiş olmakla birlikte, her
zaman bir dönüşüme de uğratılmıştır. Bu sürecin nedenini hem
kültürel/toplumsal hem de endüstriyel gerekçelerle açıklamak
mümkündür (Çelenk, 292).
Günümüz Yayıncılık Alanında Uyarlamaların Endüstriyel
Açıdan Tercih Edilme Nedenleri
Önce sinema daha sonra televizyon özellikle ilk
zamanlarında edebiyatın biriktirdiklerini kendi dillerini
geliştirmek için kullanmış, bununla zenginleşmeye başladıktan
sonra roman ve sinema-televizyon birbirini etkilemişlerdir. Bu
etkilenim hâlâ daha devam etmektedir. Uyarlanan bir eserinin
dayandığı kitabın satışını artırması bunlardan biridir. Ya da
best-seller (çok satan) bir kitaptan sinemaya uyarlama
yapıldığında filmin satışının da garantiye (Sayın, 20- 21)
alınması bunun iyi örneğidir. Sinemada ve kaçınılmaz olarak
televizyonda yaşanan bu durum, günümüzde diziler için
uyarlanan edebiyat eserlerinde de söz konusudur. Bunun en iyi
örnekleri son dönemde ekranlarda yayınlanan Reşat Nuri
Güntekin’in Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe isimli romanlarının
12
aynı isimle ekranlarda dizi olarak yayınlanması ve romanların
satışlarındaki artmayla da görülmektedir13.
2008’den itibaren bütünüyle hissedilen ekonomik kriz,
televizyon dizilerini doğrudan etkilemiş ve önceki yıllarda
olduğu gibi yüzleri bulan yapımlar reklam gelirlerinden yeteri
kadar gelir elde edemediği için sayıları giderek azalmıştır.
Son dönemde krizin bu olumsuz etkisinden biraz da olsa
kurtulabilmek için televizyon dizilerinde edebiyat
uyarlamalarına yönelim söz konusu olmuştur. Bilinen
klasiklerden yola çıkıldığında insanların buna ilgisi çekilip,
son dönem yazarların eserleri kullanıldığında ise yazarların
isimleri reklam yerine kullanılarak reyting (izlenme oranı)
garantisinin14 yanında reklam masrafının diğer türlere göre
daha az olması sağlanmıştır. Son dönemde yayınlanan televizyon
dizileri arasında klasiklerden uyarlanmış olan Yaprak Dökümü,
Aşk-ı Memnu gibi diziler en fazla reyting alan yapımlardır15.
Başarılı bir uyarlama yapmak; bir kaç yüz sayfalık bir
romanı, doksan dakikaya sığdırmak, karakterler ve sahneleri
13 Yaprak Dökümü romanının yayıncısı İnkılâp Yayınları Halkla İlişkilerbölümünden Şafak Barış’a göre dizi gösterilmeye başladıktan sonra, ReşatNuri Güntekin’in eserleri Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe’nin satışlarındayüzde 20 – 25 civarında bir artış olmuştur. Özgür Yayınları tarafındanpiyasaya sürülen Halit Ziya Uşaklıgil’in eseri Aşk-ı Memnu, yayınevinegöre, eserle aynı ismi taşıyan dizinin çekimlere başlamasından sonra kitapsatışı 10 – 12 bin satış seviyelerine yükselmiştir. Remzi Kitabevitarafından çıkartılan Ayşe Kulin’in eseri Gece Sesleri’nin televizyondadizi olarak yayınlanmaya başladıktan sonra satışlarında artış olmuş, yıllarsonra kitap en çok satanlar listesinin beşinci sırasına yükselmiştir(http://www.habervesaire.com/haber/).14 Anthony Burgess’e göre her iyi satan roman; uyarlanmak, bir filmedönüşmek zorundadır (Kırel, 118).15Aşk-ı Memnu dizisi 08.01.2009 tarihinde izlenme oranları sıralamasında 1.ve izlenme oranı 11,5’tur, 01.02.2009 tarihinde sıralamada 9. ve oranı4,4’tür, 01.04.2009 tarihinde sıralamada 12. ve oranı 3.3’tür(http://www.tvde.com/reyting.html vehttp://www.medyatava.com/ratingengine.aspx)
13
görselleştirmek edebi zaman ve mekânı sinemaya uygun biçime
getirebilmek, zihinden geçen düşünceleri dışsallaştırmak gibi
birçok evreyi iyi bir şekilde gerçekleştirebilmenin
zorluklarını da beraberinde getirir. Bu durumda göz önüne
alınacak üç olasılıktan bahsetmek mümkündür: Birincisi, kitabı
takip etmek; ikincisi, önemli sahneleri incelemek; üçüncüsü ise
orijinal bir senaryo meydana getirebilmek. Bunun için de
uyarlama yaparken önemli aşamalardan biri olan eserin üslup ve
atmosferini yaratmak belirgin rol oynar. Üslup; konu, olaylar
dizisi, tema ya da karakterler değil, söz konusu öğelerin
sunulduğu özel bir tarzdır. Atmosfer ve ruh hali; ışıklandırma,
müzik, efekt (etki), dekor, sahne düzeni veya renk gibi
öğelerden yararlanılarak sağlanır. Uyarlamanın başarısı, daha
önce var olan yazılı eseri bir dizi işlevlere; karakterler,
yerler, aksiyonlar ve anlatı olayları dizilerine indirgeme
işleminin başarılı olmasıyla ilişkilidir. Televizyon
dizilerinde uyarlamaların başarıları belirtilen öğelerin ne
kadar etkin ve özenle kullanıldığıyla da ilişkilidir.
Çoğunlukla günümüz dizi uyarlamalarında, bire bir edebiyat
eserine bağlı kalınması, eserdeki mekânın, zamanın,
karakterlerin, kostümlerin eserdeki gibi olmasını
gerektirmektedir. Böyle bir durumda uyarlama aşırı maliyetli
olacağı için, uyarlama yapılırken oldukça fazla değişiklikler
yapılmaktadır. Orijinale birebir bağlı kalınmadığında
mekânların kullanımında oldukça serbest kalınır. Böylece dizi
çekimleri için kiralanan binaların dışına çıkılmadan örneğin
tek bir yalının, köşkün içinde, yapımlar gerçekleştirilebilir.
Uyarlama diziler günümüzde 20–30 oyuncuyla, bunun iki katı bir
14
teknik ekiple ve bölüm başına 100 ile 300 bin TL arasında
değişen maliyetle çekilir, ancak birebir esere bağlı kalınması
sayıları arttırarak maliyeti yükseltir16. Esere sadık
kalınmadan, hikâyelerin uzatıldığı, yan öykülerin devreye
girdiği17 dizilerde; reytinglerin artması, en önemli kaygınıngiderilmesine neden olur. Bu durumda reklam gelirleri ve
sponsorluk ücretleriyle, yılda 1 milyar TL’ye yakın gelirler
elde edilmektedir (http://www.radikal.com.tr/).
Günümüz Yayıncılık Alanında Uyarlamaların Toplumsal Açıdan
Tercih Edilme Nedenleri
Sanatın temel işlevinin eğlendirme olarak algılanmasının
kökeninde özdeşleşme ve “katarsis” olgusu yatar. Ve bu olgu,
eğlendirme işlevini en iyi gerçekleştiren sanat dalı olan
sinema ve televizyonda doruk noktasına ulaşır. Bu yüzden sinema
ve televizyonun edebiyata göre insanların üzerinde daha fazla
etkisi vardır. Bu etki de onu popülerleştirerek bir meta haline
sokar. Sinema ve televizyon, edebiyatın ulaştığı soyutlamanın
düzeyine ulaşamamış olmasına rağmen, bu dezavantajlarını
kitleler üzerindeki etkileriyle avantaja çevirirler. Bu yüzden
de kameraya çekildikten sonra popülerleşen edebi eserlere ve16 Medyapım sahibi ve yapımcı Fatih Aksoy’a göre: “…Türkiye’de dizimaliyetlerinin üçte birini oyuncuların ücretleri oluşturur. Diğer bölümleriise kamera arkası ve teknik harcamalar oluşturur…” (http://haberalemi.net/)
17 Gece Sesleri, Köprü, Geniş Zamanlar isimli romanların yazarı Ayşe Kulin’egöre: “…Reyting almak için hikayeler uzuyor, yan öyküler devreye giriyor.Ama işin kuralı böyle…” (http://www.aksam.com.tr/).
15
tanınan yazarlara her zaman rastlanır (Sayın, 27). Televizyon
dizi izleyicileri anlatılarla bütünleşmeyi, kendilerini onun
yerine koymayı severler ve bunu yapabilecekleri dizileri
isterler. Bu açıdan edebiyattan uyarlanan dizilerde eserlerin
anlattığı temalar ile günümüz koşullarını birebir bağdaştırmak
mümkün değildir. Bu nedenle yapılan uyarlamalarda; ana konu,
karakterler özlüce alınır ve günümüz koşullarına göre
uyarlanır. Bu duruma en iyi örnek daha çok klasik romanların
uyarlamalarında ortaya çıkar: kahramanların cep telefonuyla
konuşması, internet başından kalkmaması ya da lüks araçlarla
2000’li yılların İstanbul’unda yaşamaları gibi vb.
Dizi uyarlamaları bilinen eserden yola çıkılarak yapıldığı
için izleyicinin aşina olduğu ürünlerdir ve seyircide diziye
karşı doğal bir merak uyandırır, kolay yakalanabilir hemen her
dönemde karşılaşılan klişe olaylara götürür. Erkekler gibi
kadınlar da evin dışında, daha çok avukatlık veya doktorluk
gibi mesleklerde çalışırlar ve meslek düzeyinde çoğu kez
erkeklerle eşittirler. Fakat herkes, zamanın çoğunu kişisel
veya aile içi krizleri yaşamak veya tartışmakla geçirir.
Dizilerde, en sık rastlanan klişeler: kötü kadın, büyük
fedakârlık, ayrı yaşayan bir sevgili/eşin yeniden kazanılması,
kadınla parası/saygınlığı vb için evlenmek, nikâhsız anne,
çocuğun gerçek babası ile ilgili komplolar, ev kadını olmak ile
meslek sahibi olmak ikilemi, alkolik kadın vb (Modleski, 83).
Bu klişeler ile anlatı yapıları arasında değişiklikler
sağlanabilir. Dizi anlatı yapısında; kurulu düzene
dokunulmaması, ele alınan sorunların toplumsal açıdan
gösterilmemesi ve sistemle ilinti kurulmaması, soyut fakat
16
gerçekmiş gibi gösterilen bir dünya sunulması söz konusudur
(Çetin, 147). Bu nedenle de romandan uyarlamayı yapmak hızlı
olur. Egemen ideolojilerin yeniden üretimine izleyicinin de
aşina olduğu ürünleri kullanarak değerler ve ideolojilerin
içkinleştirilmesi sağlanır. Günümüz toplumunda var olan
değerler, uyarlamalarla birlikte yeniymişçesine yedirilir. Kimi
zaman eserdeki kodlar aynen bırakılır kimi zaman ise
değiştirilir.
Uyarlamalardaki kullanılan egemen değerlerden biri
mülkiyet ilişkileridir: Günümüz dizi uyarlamalarında ve
özellikle de Aşk-ı Memnu dizisinde, romanda vurgulanmaya
çalışılan toplumsal eleştiri18 yoktur. Dizide yanlış anlaşılan
batılılaşma sorunu yerine daha çok aşk, entrika, tüketimci,
bireyci, rekabetçi ilişkiler ön planda tutularak günümüz
şartlarında hızla tüketilebilecek hale gelir. Uyarlama
dizilerde karşımıza çıkan bir başka değer ise ahlak
değerleridir: Yerleşik, geleneksel değerler sürdürülür.
Örneğin, “dürüstlük”, “iffet” vb.nin vazgeçilmezliği muhakkak
vurgulanır. Ancak bunların içerikleri sistemin yeni
değerleriyle (örneğin bireycilik) çelişmeyecek doğrultuda
yapılır. Değer olarak aile yapısı verilecek ise: Bir yandan
aileye ilişkin geleneksel değerlere yapılan göndermeler
sürdürülür (örneğin kuvvetli aile bağlarının önemi vb.) ancak
gereken yerde bunlar da günün koşulları ve egemen yapının
18 Halit Ziya Aşk-ı Memnu romanında; batılılaşma bunalımındaki toplumunsorunlarını, değerlerini yitiren eski hayatın umutsuz direncini, zenginliğeheveslenen kadın iştihasının düşeceği kaçınılmaz tuzakları, sarsılan ahlakölçülerinin kargaşasını yansıtır. Yanlış anlaşılan batılılaşma bir aşkilişkisi çevresinde verilmeye çalışılmıştır.
17
gerekleri (artık her bireyin de bir hayatı olmalıdır, aileye
bunu açıklamalı ve piyasanın şartları yönünde bir an önce para
kazanmalı, kendi hayatını yaşamalıdır) doğrultusunda yeniden
tanımlanır. Uyarlama dizilerde sık karşılaşılan bir başka değer
ise modernliğin sunumudur. Klasik romanlarda özellikle
1900’lerin başındaki eserlerde yanlış anlaşılan Batılılaşma
eleştirisinin yerini uyarlama dizilerde görmek mümkün değildir.
Modern insan; tüketen, kendine bakan, gezen, kentte yaşayan
olarak temsil edilir. Toplumsal cinsiyetin sunumunda ise kadın
biçimsel değişime uğrar ancak bağımlı, korunmaya muhtaç, karar
alıp bunları uygulama yetisinde sunulmaz. Kadın kahraman
kamusal alanda daha fazla yer alır, ancak kalıplaşmış fedakâr
eş-anne rolünün idealize edilişinden de vazgeçilmez. Sınıfsal
açıdan değerlendirmelere bakıldığında ise; çalışan sınıf
kategorileştirilir ve kol işine dayanmayan, eğitim gerektiren
vasıflı iş kolları olumlu sunulurken, eğitimsiz, vasıfsız, kol
işçiliğine dayanan iş kolları ve burada çalışanlar
olumsuzlanırlar. Çoğunlukla yoksul, başarısızdırlar ve bu
başarısızlıkları kendilerinin suçudur. Temelde ise çatışmalar
yine zengin-fakir ilişkisi üzerinden götürülür. Tüm çatışmalar
verilir, kimi zaman zenginler kötü olur, ancak mutluluğa ve
başarıya ancak sistemi sorgulamayan, var olduğu durumu
kabullenenler ulaştırılır.
Sonuç
1990 sonrası özel televizyonlarla birlikte yayıncıktaki
değişmelerden, program türlerinin ve alt türlerin artmasından
18
söz etmek mümkündür. 2000 sonrası bu türler içinde edebiyat
uyarlamaları dikkat çeker. Uyarlamaların artışı hem ekonomik
hem de toplumsal koşullarla ilişkilidir. Sürekli yinelenen
aynı klişelerin kullanılması, özgün senaryo gerektirmemesi,
insanların birazcık da olsa aşina oldukları öykünün
kullanılması, daha önce denenmiş ve bilinen hem yazarın hem de
eserin reklamının yapılmasıyla reklam maliyetlerinin
düşürülmesi, istenilen egemen kodların yerleştirilmesine hem
içerik hem biçimsel açıdan uyarlanmaya izin verdiği için bu alt
türü yeniden popülerleşmiştir ve yeni bir dizinin riskini en
aza indirmiştir.
Sonuç olarak, edebiyat uyarlamalarının artan
popülaritesinin edebi eserlere verilen değer ya da bu kültür
ürünlerinin yeniden gündeme getirilmesi nedeniyle değil,
yayıncılığın ticari bir hale bürünmesiyle nedeni ile bu
ürünlerin son derece karlı birer meta haline
getirilebilmesinden kaynaklandığı söylemek mümkündür.
19
Kaynakça
Adaklı Aksop, Gülseren. “Televizyon Türlerinde Dönüşüm”.
A.Ü.İletişim Fakültesi Yıllık
1999, 2001: 229-253.
Adaklı, Gülseren. “Yayıncılık Alanında Mülkiyet ve Kontrol”.
Medya Politikaları. Der.
20
Beybin Kejanlıoğlu, Sevilay Çelenk, Gülseren
Adaklı .Ankara: İmge Kitabevi, 2001. Sy. 145-204.
Çaplı, Bülent. Televizyon ve Siyasal Sistem. İlk Baskı:1995. Ankara:
İmge Kitabevi, 2001.
Çelenk, Sevilay. Televizyon, Temsil ve Kültür. Ankara: Ütopya
Yayınevi, 2005.
Çetin, Zeynep. “Soap Operaların Doğuşu, Tarihsel Gelişimi ve
Başarı Nedenleri”. Marmara
İletişim Dergisi, 6 (Nisan 1994): 143-170.
Çetin Erus, Zeynep. Amerikan Ve Türk Sinemalarında Uyarlamalar
Karşılaştırmalı Bir
Bakış. İstanbul: Es Yayınları, 2005.
“Romanda Bakış Açısı ve Sinemaya Uyarlamalar:
Gerçekleştirilme Süreci Açısından
Bir Değerlendirme”. Marmara İletişim Dergisi. 1 (2005): 45-55.
“Son On Yılın Popüler Türk Sinemasında Televizyon
Sektörünün Rolü”. Marmara
İletişim Dergisi. 12 (Ocak-2007): 123-133.
Desmond, John M. Ve Peter HAWKES. Adaptation: Studying Film And
Literature.
NewYork: McGraw Hill Publishing, 2005.
21
İnal, Ayşe. “Televizyon, Tür ve Temsil”. A.Ü. İletişim Fakültesi Yıllık
1999, 2001: 255-286.
Kırel, Serpil. “Uyarlamak mı? Uyumlanmak mı?: Tersyüz-
Adaptation”. Galatasaray İletişim,
Aralık -2004: 115-134.
Modleski, Tania. Hınçla Sevmek: Kadınlar İçin Kitlesel Fantezi Üretimi. Çev:
Yavuz
Alagon. İstanbul: Pencere Yayınları, 1982.
Sayın, Aylin. “Türk Sinemasında Edebiyat Uyarlamaları ve Bu
Uyarlamaların Toplumsal
Yapıyla Etkileşimi”. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal
Bilimler
Enstitüsü Sinema-TV Anasanat Dalı Sinema-TV Programı Basılmamış Yüksek
Lisans
Tezi. İstanbul:2005.
Straubhaar, Joseph. World Television. California: Sage
Publications, 2007.
İnternet Kaynakları
http://cumartesi.zaman.com.tr/, (05.06.2008).
22
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?
aType=RadikalHaberDetay&ArticleID=901751&Dat
e=5.10.2008&CategoryID=101, (07.10.2008).
Ülger, Ufuk ve Mine Savaş,
http://www.habervesaire.com/haber/1154/, (17.12.2008).
http://www.aksam.com.tr/2009/01/11/haber/pazar/37/
krize_ragmen_diziler_hâlâ_kanallarin_lokomotifi_.html,
(11.01.2009).
http://www.tvde.com/reyting.html,
http://www.medyatava.com/ratingengine.aspx, (29.05
2009).
http://haberalemi.net/55877_Krizde,-Dizi-Yapimcilarinin-
Durumu.htm, (28.05.2009).
http://cumartesi.zaman.com.tr/?bl=8&hn=4706, (28.06.2009).
23