Toplumsal Dönüşümler ve Televizyon: Günümüz Dizi Uyarlamaları Üzerine Eleştirel Bir...

23
Toplumsal Dönüşümler ve Televizyon: Günümüz Dizi Uyarlamaları Üzerine Eleştirel Bir Bakış Zeynep GÜLTEKİN AKÇAY 1 Giriş Türkiye’de özel televizyon yayıncılığı ile birlikte program türleri, önce tüm televizyon kanallarının ekranlarını birdenbire doldurmuş ve sonra da yine birdenbire yitip gitmiş ya da başka formüller altında varlıklarını sürdürmeleri olağan bir durum haline gelmiştir. 2 Tür ya da formatların dönüşümü çok kısa süreli dönemlerde gerçekleşir. Bir yandan eski ve yeni formatlar birlikte kullanılırken bir yandan da bunların aralarındaki sınırlar gittikçe incelir. Televizyon içeriklerinin bu açıdan incelenmesi ve neden bir formatın ya da türün değil de diğerinin tercih edildiği, televizyonun anlatısal kategorilerinin hangi kültürel ürünlerin ya da anlatı geleneklerinin izlerini taşıdığı gibi sorulara yanıt aranması, 1 Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi 2 Bu durum her ne kadar ABD ve Batı Avrupa televizyonları gibi pek çok ülke televizyonlarında da tanık olunabilecek bir gelişme olarak görülebilirse de, Türkiye’deki durum çeşitli yönleriyle ilginçlik arz etmektedir. Öncelikle televizyon yayıncılığının daha eski olduğu ABD ve Batı Avrupa ülkelerinde türlerin ortaya çıkışları, dönüşümleri ve kimi zaman tükenişleri daha uzun, genellikle on yıllık dönemlere tekabül eden bir gelişme göstermektedir: ABD’de 1950’li yıllarda yaşanan canlı drama altın çağının, 1960’larda yerini taşra yaşamını anlatan sit-comlara (durum komedisi) terk etmesi, 1970’lerin ortalarından itibaren zamanla yerlerini gençlik dizilerine bırakmaları türsel dönüşümün iyi bilinen bir örneğidir. Toplulukların, türsel evrimi ve programcılık eğilimlerini açıklarken bir izleyici gereksinimini varsaymaları en yaygın yöntemdir: izleyici gereksinimi kavramı, kültür içinde, endüstri içinde ve anlatı biçiminin kendi içinde bir dönüşümü açıklamak için aranan uygun bir sözcüğün yerine geçmektedir, kendi içinde hiçbir anlama sahip değildir (Çelenk, 90-91). 1

Transcript of Toplumsal Dönüşümler ve Televizyon: Günümüz Dizi Uyarlamaları Üzerine Eleştirel Bir...

Toplumsal Dönüşümler ve Televizyon: Günümüz Dizi

Uyarlamaları Üzerine Eleştirel Bir Bakış

Zeynep GÜLTEKİN AKÇAY1

Giriş

Türkiye’de özel televizyon yayıncılığı ile birlikte

program türleri, önce tüm televizyon kanallarının ekranlarını

birdenbire doldurmuş ve sonra da yine birdenbire yitip gitmiş

ya da başka formüller altında varlıklarını sürdürmeleri olağan

bir durum haline gelmiştir.2 Tür ya da formatların dönüşümü çok

kısa süreli dönemlerde gerçekleşir. Bir yandan eski ve yeni

formatlar birlikte kullanılırken bir yandan da bunların

aralarındaki sınırlar gittikçe incelir. Televizyon

içeriklerinin bu açıdan incelenmesi ve neden bir formatın ya da

türün değil de diğerinin tercih edildiği, televizyonun

anlatısal kategorilerinin hangi kültürel ürünlerin ya da anlatı

geleneklerinin izlerini taşıdığı gibi sorulara yanıt aranması,

1 Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi

2 Bu durum her ne kadar ABD ve Batı Avrupa televizyonları gibi pek çok ülketelevizyonlarında da tanık olunabilecek bir gelişme olarak görülebilirsede, Türkiye’deki durum çeşitli yönleriyle ilginçlik arz etmektedir.Öncelikle televizyon yayıncılığının daha eski olduğu ABD ve Batı Avrupaülkelerinde türlerin ortaya çıkışları, dönüşümleri ve kimi zamantükenişleri daha uzun, genellikle on yıllık dönemlere tekabül eden birgelişme göstermektedir: ABD’de 1950’li yıllarda yaşanan canlı drama altınçağının, 1960’larda yerini taşra yaşamını anlatan sit-comlara (durum komedisi)terk etmesi, 1970’lerin ortalarından itibaren zamanla yerlerini gençlikdizilerine bırakmaları türsel dönüşümün iyi bilinen bir örneğidir.Toplulukların, türsel evrimi ve programcılık eğilimlerini açıklarken birizleyici gereksinimini varsaymaları en yaygın yöntemdir: izleyicigereksinimi kavramı, kültür içinde, endüstri içinde ve anlatı biçimininkendi içinde bir dönüşümü açıklamak için aranan uygun bir sözcüğün yerinegeçmektedir, kendi içinde hiçbir anlama sahip değildir (Çelenk, 90-91).

1

televizyon-kültür-toplum etkileşiminin anlaşılması için

önemlidir (Çelenk, 21,91).

Bu açıdan 1990 sonrası değişen yayıncılık anlayışıyla

birlikte, 2000 sonrası sayıları hızla artan edebiyat

uyarlamalarının televizyondaki durumu bu çalışmada

değerlendirilecektir. Reyting oranları (izlenme oranı) pek çok

programı geride bırakan alt tür uyarlamaların bu kadar

popülerleşmesinin nedenlerini aramak, televizyon-toplum

ilişkisinin anlaşılması açısından önemlidir. Çoğunlukla yerli

dramaların alt türü olan uyarlamaların popülerleşmesinin

nedeni, izleyici tercihinin bu yönde olması, niceliksel artışa

bağlı olarak öne sürülen niteliğin çeşitlenmesi, öz kaynaklara

sahip çıkma gibi düşünceler tartışma konuları olmakla

birlikte, bu çalışmada, uyarlamaların hızlı biçimde

popülerleşmesi, değişen yayıncılıkla birlikte ticari düşüncenin

öne geçmesi, kar güdüsü ve bunun içinde izleyiciyi elde tutmak

için içeriklerde istenilen kodların yerleştirilmesi gibi

nedenler üzerinde durulmuştur. Bu açıdan çalışmada 2000

sonrası yayınlanan edebiyat uyarlamaları ele alınmış, her bir

diziyi tek tek anlatmak yerine, yapım bilgileri, anlatılarda

kullanılan klişelerin sıklığı ve bunların özgün kitapla olan

ilişkisi tüm uyarlamalar göz önünde tutularak incelenmiştir.

1980 Sonrası Türkiye’de Değişen Yayıncılık

1980’li yıllarla birlikte gerek küresel, gerekse Türkiye

ölçeğinde toplumsal biçimlenmede önemli dönüşümler yaşanmaya

başlamış ve bu dönemden sonra da belirli kararlılığa

2

ulaşmıştır. Hayatın her alanını hızla kaplayan neoliberal

ekonomi politikalarının hayata geçirildiği, sosyalizm

deneyimlerinin çöktüğü, kültürel alanda ise yeni sağın

egemenliğinin gündeme geldiği bu yıllar, iletişim

teknolojilerinin motor gücü oluşturduğu yeni ekonomik

sisteminin de yükselişine sahne olmuştur. Genel olarak sermaye,

özel olarak da finans sermayesinin serbest dolaşım

olanaklarının genişlediği bu dönemde, serbest piyasa ekonomisi

ve devletin piyasaya müdahale etmemesi gibi temalar,kuralların kaldırılması olarak anılan politik ve ideolojik bir

söylemin başat unsurları olmuştur (Adaklı, 146-147).

Yine aynı yılların ilk dönemlerinde Amerika Birleşik

Devletleri’nde başlayan deregülasyon (kuralların kaldırılması)

eğilimleri Avrupa’nın gündemine girmeye başlamış ve

özelleştirme olgusu ile birleşerek yayıncılık sistemlerinde

yeni bir döneme girilmesine neden olmuştur (Çaplı, 134-135). Bu

yeni dönemde kamu hizmeti yayıncılığı yerine; yarışmacı,

rekabetçi, yerinden yönetime dayalı ve bireysel girişime daha

fazla olanak tanıyan yeni modele doğru yönelme eğilimleri

ortaya çıkmıştır. Yatırımcıların sermayelerini hem

telekomünikasyon hem de yayıncılık alanlarına kaydırmaları

sonucunda, kültür endüstrisi enformasyon endüstrisinin bir

parçası haline gelmiş yayıncılık sektörü ile elektronik

endüstrisi arasındaki belirgin ayrım artık ortadan kalkmıştır.

Bunun doğal sonucu olarak, kültür ürünlerinin üretim

sürecinde, endüstriyel düşünce ve yaklaşım tarzı egemen

olmuştur. Sektördeki sermaye, içerik üretimine yani filmlerin,

3

televizyon programlarının ve multi-medya ürünlerinin yapımı ve

dağıtımına yönelmiştir (Çaplı, 52-53).

Avrupa’daki gelişmeleri takip eden Türkiye’de de benzer

gelişmeler olmuş, mülkiyet ve kontrol yapısı önemli değişimlere

uğramıştır. Geleneksel sahiplik ilişkileri ve anlatı yapıları

yerini yeni sahiplik ilişkilerine ve yeni bir televizyon

söylemine bırakmıştır (Adaklı-Aksop, 233). 1990’ların başında

Türkiye’de özel televizyon kanalları yayına başlamış ve

sayıları hızla artmıştır (İnal, 273). Bu yeni

televizyonculukta, kamu hizmeti yayıncılığından farklı olan

yayın çizgisi oluşturulmuştur. Bu çizgi; biçimsel yapılaşma ve

farklı hikâyeleri ya da yaşam öyküleriyle toplumsal duygu

yapılarının ve toplumsala dair imgelemin yeniden üretildiği

merkezi alanlardan biri olmuştur (Çelenk, 205).

Bir Tür Olarak Televizyon Dizilerinin Popülerleşmesi

1990’lardan sonra hızla yeni kanalların kurulması,

kültürel içeriklerin çeşitliliği ve biçimleri açısından da

belirleyici olacak bir çerçeveyi beraberinde getirmiştir

(Adaklı-Aksop, 234). Bu dönemde kanalların sayısı ve televizyon

seyircisinin Türk yapımı programlara olan ilgisinin artması,

birbiri ardına televizyon için dizi ve çeşitli program türleri

üreten önemli bir sektörü ortaya çıkarmıştır (Çetin-Erus, 123).

Yeni televizyon kanalları, TRT döneminin birkaç gruba

ayrılabilen türler evrenini altüst etmiş; yarışma, talk show,

reality show, yerli drama türleri gibi formatların cirit attığı bol

4

hareketli, bol kahkahalı, eğlenceli bir televizyon dünyası

kültürel hayata girmiştir (Adaklı-Aksop, 234).

TRT’nin televizyon yayıncılığında tekel olduğu dönemden

beri, televizyon dizileri önemli türlerden biri olarak

karşımıza çıkmıştır. Sayıları fazla olmayan yerli yapımların

dışında, bu dönemde öncelikle ABD ve İngiltere’den ithal

edilen seriler, seriyaller ve süren seriyaller televizyon dramalarının

çoğunluğunu oluşturmuştur3. BBC üretimi klasik romanların

televizyon için seriyalleştirildiği (dizileştirildiği) (bunlara TRT

yayınlarında da sıkça yer veriliyordu) örneklere benzer yerli

yapımlar az da olsa üretilmiştir4. 1990’larla birlikte çok

kanallı televizyon ortamında farklı temalar, toplumsal

ilişkiler ya da farklı kategorilerden televizyon ünlülerinin

seçimi temelinde çeşitli eğilimler sergilenmiştir. Belli

toplumsal katmanın ilişkilerini, belirli bir temayı ve belirli

niteliklere sahip bir oyuncu kadrosuyla sürdüren tekil bir

televizyon dramasının sağladığı başarı çok sayıda benzerinin

yapılmasını kışkırtan bir etki yaratmıştır. Böylelikle benzer

niteliklere sahip oyuncularla yapılan, benzer mekânlar ve

toplumsal ilişkiler üzerine kurulmuş öyküler, farklı dönemlerde

anlatısal hâkimiyetler kurmuştur (Çelenk, 291).

Türkiye’de televizyon yayıncılığında, endüstriyel

gereklilikler nedeniyle ilk yıllarda yayın akışı ağırlıklı

olarak yabancı dizi ve filmlere dayandırılmıştır. Bu ticari

3 Bütün dünyada en çok izlenenler arasında olan Dallas, Şahin Tepesi gibipembe dizilerin yanı sıra, Baretta, McMillan ve Karısı, GörevimizTehlike gibi polis, dedektif öyküleri içeren televizyon seriyalleri (dizileri)ve durum komedilerine TRT yayınlarında yer verilmekteydi. 4 Aşk-ı Memnu herkesin anımsayacağı ilk örneklerden biridir.

5

pratiğinin kendisini sunuş biçimi farklıdır. Ticari televizyon

pratiği sayesinde, bu anlamda TRT tekeli döneminde izleyicinin

alışmış olduğu, dramatik anlatıda bile mesaj vermeyi öncelikli

amaç olarak gözeten, araya giren, yol gösteren ya da eğitmeye

çalışan üst-dil duyulmaz olmuştur. İzleyici durmaksızın akan

farklı, renkli ve heyecan dolu dünyaların anlatısı ile baş başa

kalmıştır. Özel televizyon yayıncılığının sonraki yıllarında,

İstanbul’da endüstriyel altyapının gelişmesi ile birlikte,

yerli dramatik yapımların sayısı hızla artmıştır (Çelenk, 297-

298). 2000’li yıllarda yerli yapımların sayısında yaşanan

enflasyon ve buna bağlı olarak yayın akışında ayrılan zamanın

artması televizyon dizilerini diğer türlere göre önemli

kılmıştır. Hem özel televizyonun doğası gereği kar güdüsü ve

buna bağlı olarak rekabet ile hem de diziler üzerine yapım

şirketlerinin, hızla bunu endüstri olma yolunda kullanmaları,yaşanan dizi enflasyonunda yerli dramaların pek çok alt türünün

başarılı olmasına yol açmıştır. Bu alt türlerden en ilgi çekici

olanı edebiyat uyarlamalarıdır.

Edebiyat Uyarlamaları ve Televizyon Dizileri

Uyarlama, edebiyat ve film arasındaki karşılıklı

alışverişte bir romanın, oyunun veya diğer edebi kaynağın filme

aktarılmasını tanımlayan en yaygın uygulamadır (Çetin Erus,

16). Bu uygulama ilişkisinde edebiyatın şiir, öykü ve roman

formu, sinema ve televizyon aracılığı ile üretimden tüketime

büyük farklılıklar içerir. Öncelikle sinema ve televizyon,

yapım, seyirci tarafından seyredilmesi ve tüketilmesiyle

6

edebiyattan farklı olarak kitlesel bir sanattır. Ayrıca, bu

kitlesellik, onların popüler kültür belirlenimine daha kolay

girmesine neden olurken, onları kapitalizmin en çok kâr getiren

sanat dalı yapar. Popülerliği ile dünyanın her tarafına

ulaşabilmeleri, ürettikleri yıldızlarla reklam piyasasında da

etken olmalarıyla edebiyattan ayrılırlar. Bu açıdan edebiyatın

bir türü olan roman, sanayi toplumuyla birlikte doğmuş olmasına

rağmen, sinema ve televizyon endüstrisi sanayi toplumuyla varolagelmiştir. Edebiyat eserleriyle sinema ve televizyonun

ilişkisine bakıldığında; klasik romanda her şey kendi

karşıtlığıyla vardır; neden-sonuç ilişkisine dayanır. Bunun

nedeni dramatik yapıyı kurmuş olmasıdır. Bu yüzden de klasik

roman, hikâyenin nasıl taşınacağını televizyon ve sinemaya

göstermiş ve bu endüstrilerin yapımları üretirken etkilendiği

bir kaynak olmuştur (Sayın, 19-20).

Uyarlama, daha önce başka bir amaçla hazırlanmış bir

metni, örneğin bir romanı, kısa hikâyeleri, oyunları,

makaleleri, şiirleri senaryo ve film biçimine dönüştürme

işlemidir (Desmond ve Hawkes, 1). Yapılan uyarlamaların pek

çoğunu da romanlar oluşturur. Roman uyarlamalarının ilk

ürünleri, sinema filmlerinde karşımıza çıkar ve bu ilişkinin

kökeni, sinemanın başlangıç yıllarına kadar dayanmaktadır5.

Amerikan sinema endüstrisinde olduğu gibi Yeşilçam’da da

uyarlamalar gözde bir tür olmuştur ve Türk sinemasının ilk

dönemlerinden itibaren tercih edilmiştir6. Yeşilçam’da yoğun5 Georges Melies, Jules Verne’in aynı adlı romanına dayanarak yaptığı ‘AyaYolculuk’ (A Trip to the Moon, 1902) isimli uyarlaması bu türün ilkeseridir (Çetin Erus, 21). 6 İlk roman uyarlaması, 1919 yılında çekilen Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın aynıisimli eserinden uyarlanan Mürebbiye filmidir.

7

olarak kullanılan Türk klasiklerinin uyarlamaları televizyonda

TRT ile 1970’li yılların ilk dönemlerinde başlamıştır. 1973’de

Halit Ziya Uşaklıgil’in “Aşk-ı Memnu” isimli romanından aynı

isimle yönetmen Halit Refiğ tarafından uyarlanmıştır. Batı

kökenli anlatılar arasında TRT’nin doğrudan ödünç alarak yerli

üretime kattığı biçim seriyallerdir (dizilerdir). Bu alt tür içinde

ortaya çıkan örnekler, televizyon için üretilen ve birkaç bölüm

devam ederek biten televizyon filmleri, Türk edebiyatında öne

çıkmış eserlerin televizyon için senaryolaştırılması biçiminde

olmuştur (İnal, 275-276)7. Bu dönemde üretilmiş uyarlama

diziler çoğunlukla orijinal esere birebir sadık kalmıştır. Dizi

ile romanın aynı olması için özen gösterilmiş bunun için

karakterler, olayın geçtiği yerler romanın aslına uygun olarak

seçilmiştir8. TRT’nin eserleri uyarlama diziler için mihenk

taşı olmuştur.

1990’lı yıllarda özel kanalların kurulmasıyla birlikte bu

türe yenileri eklenmiş ancak yeni şeyler yaratmak, biraz da

“Amerikanlaşmak” amaçlandığından Türk edebiyatından faydalanmak

kimsenin aklına gelmemiştir. Bu anlamda 1990’ların sonlarına

doğru birkaç tane uyarlama dizi9 yayınlanmış ancak ne

yapımcılardan ne de izleyicilerden yeterli ilgiyi görememiştir.

7 Hanende Melek-Sabahattin Ali, Geçmiş Zaman Elbiseleri-A.Hamdi Tanpınar,Havada Bulut-Sait Faik Abasıyanık, Küçük Ağa-Tarık Buğra, DokuzuncuHariciye Koğuşu-Peyami Safa, Gecenin Öteki Yüzü-Füruzan, Keşanlı AliDestanı-Haldun Taner (http://cumartesi.zaman.com.tr/). 8 Yaprak Dökümü dizi oyuncusu Bennu Yıldırımlar’a göre: “…Esere ne kadarsadık kalınabileceği, eserin mesajının ne denli ekrana yansıtılabildiğigibi birçok tartışma konusu vardır. Yaprak Dökümü, bir çok kez sinemaya,tiyatroya ve televizyon dizisine uyarlanmış bir eser. TRT’de izlediğimizuyarlaması hala belleklerde. TRT’nin uyarlaması esere tamamen sadık biranlayışla çekilmişti… ” (http://cumartesi.zaman.com.tr/).9 Star Tv’de; Kemalettin Tuğcu’nun hikayelerinden aynı isimle uyarlanmış‘Üvey Baba’ ve ‘Küçük Besleme’ dizileri yayınlanmıştır.

8

2000’lere gelindiğinde ise edebiyatta uyarlanmış diziler

eskisine göre çok daha hızla artmıştır10.

Günümüz Yayıncılık Alanında Uyarlamaların Tercih Edilme

Nedenleri

Toplumsal ilişki ağlarını ve yaşam alanlarını

merkezileştirerek televizyonun devasa metninde toplumsalın

farklı görünümlerini yeniden üreten diziler ve bunların alt

türleri oldukça önemli hale gelmişlerdir (Çelenk, 306).

1990’lar sonrasında değişen yayıncılık anlayışıyla beraber

program türlerindeki değişimler yeni türleri, anlatıları,

biçimsel özellikleri getirmiş ve bunların da kesin sınırlarla

tanımlanmalarını engellemiştir. Bu durum çoğunlukla

rekabetçilik içinde çok kısa dönemli tepkisel eğilimler

eşliğinde ortaya çıkan program türleri arasında ve

içeriklerinde melezleşme ve türdeşmeyi getirmiştir (Çelenk,

287). Bu dönemle birlikte alt türlerin sınırları tam ve kesin

tanımlamalarla sınırlandırılamamıştır, yayınlanan alt türlerin

hangisinin dizi, pembe dizi, durum komedisi, seriyal olduğunu

ayırmak zorlaşmıştır (Straubhaar, 286). 10 Yaprak Dökümü, Dudaktan Kalbe (Reşat Nuri Güntekin), Gurbet Kuşları(Orhan Kemal), Aşk-ı Memnu (Halit Ziya Uşaklıgil), Gece Sesleri, Köprü,Geniş Zamanlar (Ayşe Kulin), Sinekli Bakkal (Halide Edip Adıvar), KanunNamına (Ahmet Ümit’in Kavim romaınıdan), Menekşe ile Halil (Elif Şafak),Fikrimin İnce Gülü (Adalet Ağaoğlu), Kartallar Yüksek Uçar (Atilla İlhan),Havada Bulut (Sait Faik Abasıyanık)

9

John Desmond ve Peter Hawkes’e (2007: 14-16) göre uyarlama

yapmanın birkaç nedeni vardır;

1. Yapım şirketleri hızla artan izleyici talebinin

çoğunu ellerinde tutmak için kısa öykü, roman gibi

hazır materyali kullanırlar. Bu hazır materyaller

aslında birer hazır senaryodur; sahneler,

karakterler, mekânlar belirlidir.

2. Çoğunlukla orta sınıfı resmeden ve bu sınıflara

seslenen eserlere yeni bir itibar sağlanır. Sinema

bunu ilk doğduğu andan itibaren kullanmıştır:

Shakespeare, Zola, Tolstoy, Hugo, Dante, Dumas ve

Dickens’ın eserlerini uyarlamak ve bu uyarlamalarla

seyirciyi çekmek çok uygun olmuştur.

3. Uyarlamalar ile kitlelere kendi edebiyat miraslarını

öğretmek mümkün olur. Bu pedagojik bakış açısından

bakıldığında edebiyat kitleler için önemli bir eğitim

ışığıdır. Bu tür uygulamaları çoğunlukla İngiltere,

başyapıtları, uyarlayarak kullanmıştır11.

4. Sayılan bu üç maddeden öte yazarlara göre uyarlama

yapmanın en önemli nedeni yapımcıların uyarlama

eserlerin her zaman para kazandıracağını

düşünmeleridir. Hala günümüzde Hollywood yapımcıları

uyarlama eserlerden yılda ortalama 100 milyon dolar

kazanmaktadırlar12. Artık sadece uyarlama filmlerin

11 Shakespeare, Charles Dickens, Jane Austen, Thomas Hardy, Joseph Conrad,Virginia Woolf, H.D. Lawrence, E. M. Forster gibi isimlerin eserlerisıklıkla sinema filmi olarak çekilmiş, kimi zaman da BBC’de televizyondizisi olarak yayınlamıştır (Desmond ve Hawkes, 15).12 Hollywood sadece ‘Yüzüklerin Efendisi Üçleme’ uyarlama filminden 2001–2003 yıllarında ayrı ayrı 20 milyon dolar para kazanmıştır (Desmond veHawkes, 15).

10

satılan filmlerinden değil, yan ürünlerinden (DVD,

Video kasetler, Film müzikleri Albümleri, Video

Oyunları, Bardakları, Çantaları, Posterleri vb) de

para kazanmaktadırlar.

Yayıncılıktaki programların ve alt türlerin melezleşme ve

türdeşmesi ile birlikte hızla popülerleşen bir tür olan

uyarlama diziler de piyasada tutunmuşlardır. Özellikle 1990’lar

sonrasında televizyon yayıncılığı ticari bir etkinlik olarak

görülmeye başlanmıştır. Bu bakış açısı alt tür olan uyarlama

dizileri de etkilemiştir. Orijinal eserin kelimesi kelimesine

çevirisinin yapılması ya da bunu tam tersi olarak; uyarlamayı

yapan yönetmenin orijinal eserde kendisini heyecanlandıran şeye

cevap ve bu heyecanı yeni araçta yakalamaya çalışması (Çetin-

Erus, 19) gibi iki kutuplu bir anlayışın hakim olduğu uyarlama

alanında televizyon, bunlardan hangisi ile başarılı, karlı

olacağı ve izleyiciyi çekeceğini düşünüyorsa onu kullanmaya

başlamıştır. Çok yeni bir uygulama olan televizyon yapımları

için uyarlama türü aslında sinema uyarlamalarının düşünce

yapısıyla paralellikler gösterir. Türkiye’de TRT dönemi

uyarlamalarda birebir esere bağlı kalan bir uygulama söz

konusudur. Bu dönemde rekabet söz konusu olmadığı için,

yapımların sayıları sınırlı, bunların yayınlanma süreleri 30-35

dakika, sezon içinde 13-14 bölümde sonlanarak, günümüzdekinden

farklılık göstermiştir. Bu durumda içeriklerini tamamen

değiştirmeye gerek olmamış ve tersine birebir aynı olacak

biçimde uyarlama yapılmaya çalışılmıştır. Bu nedenle birebir

uygulama seyirci tarafından kabul görmüştür. Ancak 2000 sonrası

11

uyarlamalar yeniden sahneye çıktığında bu anlayış değişmiştir.

Artık sayıları artmış olan kanallarda birden fazla dizi

yayınlanmaya başlamıştır. Bunların arasındaki rekabet ve bu

rekabetin getirdiği reklam pastasından büyük pay kapma kaygısı

çeşitli türleri zorunlu kıldığı gibi uyarlamaların da

değiştirilmesini zorunlu kılmıştır. Uyarlama dizilerin

üretiminde her bir uygulama denenmiş olmakla birlikte, her

zaman bir dönüşüme de uğratılmıştır. Bu sürecin nedenini hem

kültürel/toplumsal hem de endüstriyel gerekçelerle açıklamak

mümkündür (Çelenk, 292).

Günümüz Yayıncılık Alanında Uyarlamaların Endüstriyel

Açıdan Tercih Edilme Nedenleri

Önce sinema daha sonra televizyon özellikle ilk

zamanlarında edebiyatın biriktirdiklerini kendi dillerini

geliştirmek için kullanmış, bununla zenginleşmeye başladıktan

sonra roman ve sinema-televizyon birbirini etkilemişlerdir. Bu

etkilenim hâlâ daha devam etmektedir. Uyarlanan bir eserinin

dayandığı kitabın satışını artırması bunlardan biridir. Ya da

best-seller (çok satan) bir kitaptan sinemaya uyarlama

yapıldığında filmin satışının da garantiye (Sayın, 20- 21)

alınması bunun iyi örneğidir. Sinemada ve kaçınılmaz olarak

televizyonda yaşanan bu durum, günümüzde diziler için

uyarlanan edebiyat eserlerinde de söz konusudur. Bunun en iyi

örnekleri son dönemde ekranlarda yayınlanan Reşat Nuri

Güntekin’in Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe isimli romanlarının

12

aynı isimle ekranlarda dizi olarak yayınlanması ve romanların

satışlarındaki artmayla da görülmektedir13.

2008’den itibaren bütünüyle hissedilen ekonomik kriz,

televizyon dizilerini doğrudan etkilemiş ve önceki yıllarda

olduğu gibi yüzleri bulan yapımlar reklam gelirlerinden yeteri

kadar gelir elde edemediği için sayıları giderek azalmıştır.

Son dönemde krizin bu olumsuz etkisinden biraz da olsa

kurtulabilmek için televizyon dizilerinde edebiyat

uyarlamalarına yönelim söz konusu olmuştur. Bilinen

klasiklerden yola çıkıldığında insanların buna ilgisi çekilip,

son dönem yazarların eserleri kullanıldığında ise yazarların

isimleri reklam yerine kullanılarak reyting (izlenme oranı)

garantisinin14 yanında reklam masrafının diğer türlere göre

daha az olması sağlanmıştır. Son dönemde yayınlanan televizyon

dizileri arasında klasiklerden uyarlanmış olan Yaprak Dökümü,

Aşk-ı Memnu gibi diziler en fazla reyting alan yapımlardır15.

Başarılı bir uyarlama yapmak; bir kaç yüz sayfalık bir

romanı, doksan dakikaya sığdırmak, karakterler ve sahneleri

13 Yaprak Dökümü romanının yayıncısı İnkılâp Yayınları Halkla İlişkilerbölümünden Şafak Barış’a göre dizi gösterilmeye başladıktan sonra, ReşatNuri Güntekin’in eserleri Yaprak Dökümü ve Dudaktan Kalbe’nin satışlarındayüzde 20 – 25 civarında bir artış olmuştur. Özgür Yayınları tarafındanpiyasaya sürülen Halit Ziya Uşaklıgil’in eseri Aşk-ı Memnu, yayınevinegöre, eserle aynı ismi taşıyan dizinin çekimlere başlamasından sonra kitapsatışı 10 – 12 bin satış seviyelerine yükselmiştir. Remzi Kitabevitarafından çıkartılan Ayşe Kulin’in eseri Gece Sesleri’nin televizyondadizi olarak yayınlanmaya başladıktan sonra satışlarında artış olmuş, yıllarsonra kitap en çok satanlar listesinin beşinci sırasına yükselmiştir(http://www.habervesaire.com/haber/).14 Anthony Burgess’e göre her iyi satan roman; uyarlanmak, bir filmedönüşmek zorundadır (Kırel, 118).15Aşk-ı Memnu dizisi 08.01.2009 tarihinde izlenme oranları sıralamasında 1.ve izlenme oranı 11,5’tur, 01.02.2009 tarihinde sıralamada 9. ve oranı4,4’tür, 01.04.2009 tarihinde sıralamada 12. ve oranı 3.3’tür(http://www.tvde.com/reyting.html vehttp://www.medyatava.com/ratingengine.aspx)

13

görselleştirmek edebi zaman ve mekânı sinemaya uygun biçime

getirebilmek, zihinden geçen düşünceleri dışsallaştırmak gibi

birçok evreyi iyi bir şekilde gerçekleştirebilmenin

zorluklarını da beraberinde getirir. Bu durumda göz önüne

alınacak üç olasılıktan bahsetmek mümkündür: Birincisi, kitabı

takip etmek; ikincisi, önemli sahneleri incelemek; üçüncüsü ise

orijinal bir senaryo meydana getirebilmek. Bunun için de

uyarlama yaparken önemli aşamalardan biri olan eserin üslup ve

atmosferini yaratmak belirgin rol oynar. Üslup; konu, olaylar

dizisi, tema ya da karakterler değil, söz konusu öğelerin

sunulduğu özel bir tarzdır. Atmosfer ve ruh hali; ışıklandırma,

müzik, efekt (etki), dekor, sahne düzeni veya renk gibi

öğelerden yararlanılarak sağlanır. Uyarlamanın başarısı, daha

önce var olan yazılı eseri bir dizi işlevlere; karakterler,

yerler, aksiyonlar ve anlatı olayları dizilerine indirgeme

işleminin başarılı olmasıyla ilişkilidir. Televizyon

dizilerinde uyarlamaların başarıları belirtilen öğelerin ne

kadar etkin ve özenle kullanıldığıyla da ilişkilidir.

Çoğunlukla günümüz dizi uyarlamalarında, bire bir edebiyat

eserine bağlı kalınması, eserdeki mekânın, zamanın,

karakterlerin, kostümlerin eserdeki gibi olmasını

gerektirmektedir. Böyle bir durumda uyarlama aşırı maliyetli

olacağı için, uyarlama yapılırken oldukça fazla değişiklikler

yapılmaktadır. Orijinale birebir bağlı kalınmadığında

mekânların kullanımında oldukça serbest kalınır. Böylece dizi

çekimleri için kiralanan binaların dışına çıkılmadan örneğin

tek bir yalının, köşkün içinde, yapımlar gerçekleştirilebilir.

Uyarlama diziler günümüzde 20–30 oyuncuyla, bunun iki katı bir

14

teknik ekiple ve bölüm başına 100 ile 300 bin TL arasında

değişen maliyetle çekilir, ancak birebir esere bağlı kalınması

sayıları arttırarak maliyeti yükseltir16. Esere sadık

kalınmadan, hikâyelerin uzatıldığı, yan öykülerin devreye

girdiği17 dizilerde; reytinglerin artması, en önemli kaygınıngiderilmesine neden olur. Bu durumda reklam gelirleri ve

sponsorluk ücretleriyle, yılda 1 milyar TL’ye yakın gelirler

elde edilmektedir (http://www.radikal.com.tr/).

Günümüz Yayıncılık Alanında Uyarlamaların Toplumsal Açıdan

Tercih Edilme Nedenleri

Sanatın temel işlevinin eğlendirme olarak algılanmasının

kökeninde özdeşleşme ve “katarsis” olgusu yatar. Ve bu olgu,

eğlendirme işlevini en iyi gerçekleştiren sanat dalı olan

sinema ve televizyonda doruk noktasına ulaşır. Bu yüzden sinema

ve televizyonun edebiyata göre insanların üzerinde daha fazla

etkisi vardır. Bu etki de onu popülerleştirerek bir meta haline

sokar. Sinema ve televizyon, edebiyatın ulaştığı soyutlamanın

düzeyine ulaşamamış olmasına rağmen, bu dezavantajlarını

kitleler üzerindeki etkileriyle avantaja çevirirler. Bu yüzden

de kameraya çekildikten sonra popülerleşen edebi eserlere ve16 Medyapım sahibi ve yapımcı Fatih Aksoy’a göre: “…Türkiye’de dizimaliyetlerinin üçte birini oyuncuların ücretleri oluşturur. Diğer bölümleriise kamera arkası ve teknik harcamalar oluşturur…” (http://haberalemi.net/)

17 Gece Sesleri, Köprü, Geniş Zamanlar isimli romanların yazarı Ayşe Kulin’egöre: “…Reyting almak için hikayeler uzuyor, yan öyküler devreye giriyor.Ama işin kuralı böyle…” (http://www.aksam.com.tr/).

15

tanınan yazarlara her zaman rastlanır (Sayın, 27). Televizyon

dizi izleyicileri anlatılarla bütünleşmeyi, kendilerini onun

yerine koymayı severler ve bunu yapabilecekleri dizileri

isterler. Bu açıdan edebiyattan uyarlanan dizilerde eserlerin

anlattığı temalar ile günümüz koşullarını birebir bağdaştırmak

mümkün değildir. Bu nedenle yapılan uyarlamalarda; ana konu,

karakterler özlüce alınır ve günümüz koşullarına göre

uyarlanır. Bu duruma en iyi örnek daha çok klasik romanların

uyarlamalarında ortaya çıkar: kahramanların cep telefonuyla

konuşması, internet başından kalkmaması ya da lüks araçlarla

2000’li yılların İstanbul’unda yaşamaları gibi vb.

Dizi uyarlamaları bilinen eserden yola çıkılarak yapıldığı

için izleyicinin aşina olduğu ürünlerdir ve seyircide diziye

karşı doğal bir merak uyandırır, kolay yakalanabilir hemen her

dönemde karşılaşılan klişe olaylara götürür. Erkekler gibi

kadınlar da evin dışında, daha çok avukatlık veya doktorluk

gibi mesleklerde çalışırlar ve meslek düzeyinde çoğu kez

erkeklerle eşittirler. Fakat herkes, zamanın çoğunu kişisel

veya aile içi krizleri yaşamak veya tartışmakla geçirir.

Dizilerde, en sık rastlanan klişeler: kötü kadın, büyük

fedakârlık, ayrı yaşayan bir sevgili/eşin yeniden kazanılması,

kadınla parası/saygınlığı vb için evlenmek, nikâhsız anne,

çocuğun gerçek babası ile ilgili komplolar, ev kadını olmak ile

meslek sahibi olmak ikilemi, alkolik kadın vb (Modleski, 83).

Bu klişeler ile anlatı yapıları arasında değişiklikler

sağlanabilir. Dizi anlatı yapısında; kurulu düzene

dokunulmaması, ele alınan sorunların toplumsal açıdan

gösterilmemesi ve sistemle ilinti kurulmaması, soyut fakat

16

gerçekmiş gibi gösterilen bir dünya sunulması söz konusudur

(Çetin, 147). Bu nedenle de romandan uyarlamayı yapmak hızlı

olur. Egemen ideolojilerin yeniden üretimine izleyicinin de

aşina olduğu ürünleri kullanarak değerler ve ideolojilerin

içkinleştirilmesi sağlanır. Günümüz toplumunda var olan

değerler, uyarlamalarla birlikte yeniymişçesine yedirilir. Kimi

zaman eserdeki kodlar aynen bırakılır kimi zaman ise

değiştirilir.

Uyarlamalardaki kullanılan egemen değerlerden biri

mülkiyet ilişkileridir: Günümüz dizi uyarlamalarında ve

özellikle de Aşk-ı Memnu dizisinde, romanda vurgulanmaya

çalışılan toplumsal eleştiri18 yoktur. Dizide yanlış anlaşılan

batılılaşma sorunu yerine daha çok aşk, entrika, tüketimci,

bireyci, rekabetçi ilişkiler ön planda tutularak günümüz

şartlarında hızla tüketilebilecek hale gelir. Uyarlama

dizilerde karşımıza çıkan bir başka değer ise ahlak

değerleridir: Yerleşik, geleneksel değerler sürdürülür.

Örneğin, “dürüstlük”, “iffet” vb.nin vazgeçilmezliği muhakkak

vurgulanır. Ancak bunların içerikleri sistemin yeni

değerleriyle (örneğin bireycilik) çelişmeyecek doğrultuda

yapılır. Değer olarak aile yapısı verilecek ise: Bir yandan

aileye ilişkin geleneksel değerlere yapılan göndermeler

sürdürülür (örneğin kuvvetli aile bağlarının önemi vb.) ancak

gereken yerde bunlar da günün koşulları ve egemen yapının

18 Halit Ziya Aşk-ı Memnu romanında; batılılaşma bunalımındaki toplumunsorunlarını, değerlerini yitiren eski hayatın umutsuz direncini, zenginliğeheveslenen kadın iştihasının düşeceği kaçınılmaz tuzakları, sarsılan ahlakölçülerinin kargaşasını yansıtır. Yanlış anlaşılan batılılaşma bir aşkilişkisi çevresinde verilmeye çalışılmıştır.

17

gerekleri (artık her bireyin de bir hayatı olmalıdır, aileye

bunu açıklamalı ve piyasanın şartları yönünde bir an önce para

kazanmalı, kendi hayatını yaşamalıdır) doğrultusunda yeniden

tanımlanır. Uyarlama dizilerde sık karşılaşılan bir başka değer

ise modernliğin sunumudur. Klasik romanlarda özellikle

1900’lerin başındaki eserlerde yanlış anlaşılan Batılılaşma

eleştirisinin yerini uyarlama dizilerde görmek mümkün değildir.

Modern insan; tüketen, kendine bakan, gezen, kentte yaşayan

olarak temsil edilir. Toplumsal cinsiyetin sunumunda ise kadın

biçimsel değişime uğrar ancak bağımlı, korunmaya muhtaç, karar

alıp bunları uygulama yetisinde sunulmaz. Kadın kahraman

kamusal alanda daha fazla yer alır, ancak kalıplaşmış fedakâr

eş-anne rolünün idealize edilişinden de vazgeçilmez. Sınıfsal

açıdan değerlendirmelere bakıldığında ise; çalışan sınıf

kategorileştirilir ve kol işine dayanmayan, eğitim gerektiren

vasıflı iş kolları olumlu sunulurken, eğitimsiz, vasıfsız, kol

işçiliğine dayanan iş kolları ve burada çalışanlar

olumsuzlanırlar. Çoğunlukla yoksul, başarısızdırlar ve bu

başarısızlıkları kendilerinin suçudur. Temelde ise çatışmalar

yine zengin-fakir ilişkisi üzerinden götürülür. Tüm çatışmalar

verilir, kimi zaman zenginler kötü olur, ancak mutluluğa ve

başarıya ancak sistemi sorgulamayan, var olduğu durumu

kabullenenler ulaştırılır.

Sonuç

1990 sonrası özel televizyonlarla birlikte yayıncıktaki

değişmelerden, program türlerinin ve alt türlerin artmasından

18

söz etmek mümkündür. 2000 sonrası bu türler içinde edebiyat

uyarlamaları dikkat çeker. Uyarlamaların artışı hem ekonomik

hem de toplumsal koşullarla ilişkilidir. Sürekli yinelenen

aynı klişelerin kullanılması, özgün senaryo gerektirmemesi,

insanların birazcık da olsa aşina oldukları öykünün

kullanılması, daha önce denenmiş ve bilinen hem yazarın hem de

eserin reklamının yapılmasıyla reklam maliyetlerinin

düşürülmesi, istenilen egemen kodların yerleştirilmesine hem

içerik hem biçimsel açıdan uyarlanmaya izin verdiği için bu alt

türü yeniden popülerleşmiştir ve yeni bir dizinin riskini en

aza indirmiştir.

Sonuç olarak, edebiyat uyarlamalarının artan

popülaritesinin edebi eserlere verilen değer ya da bu kültür

ürünlerinin yeniden gündeme getirilmesi nedeniyle değil,

yayıncılığın ticari bir hale bürünmesiyle nedeni ile bu

ürünlerin son derece karlı birer meta haline

getirilebilmesinden kaynaklandığı söylemek mümkündür.

19

Kaynakça

Adaklı Aksop, Gülseren. “Televizyon Türlerinde Dönüşüm”.

A.Ü.İletişim Fakültesi Yıllık

1999, 2001: 229-253.

Adaklı, Gülseren. “Yayıncılık Alanında Mülkiyet ve Kontrol”.

Medya Politikaları. Der.

20

Beybin Kejanlıoğlu, Sevilay Çelenk, Gülseren

Adaklı .Ankara: İmge Kitabevi, 2001. Sy. 145-204.

Çaplı, Bülent. Televizyon ve Siyasal Sistem. İlk Baskı:1995. Ankara:

İmge Kitabevi, 2001.

Çelenk, Sevilay. Televizyon, Temsil ve Kültür. Ankara: Ütopya

Yayınevi, 2005.

Çetin, Zeynep. “Soap Operaların Doğuşu, Tarihsel Gelişimi ve

Başarı Nedenleri”. Marmara

İletişim Dergisi, 6 (Nisan 1994): 143-170.

Çetin Erus, Zeynep. Amerikan Ve Türk Sinemalarında Uyarlamalar

Karşılaştırmalı Bir

Bakış. İstanbul: Es Yayınları, 2005.

“Romanda Bakış Açısı ve Sinemaya Uyarlamalar:

Gerçekleştirilme Süreci Açısından

Bir Değerlendirme”. Marmara İletişim Dergisi. 1 (2005): 45-55.

“Son On Yılın Popüler Türk Sinemasında Televizyon

Sektörünün Rolü”. Marmara

İletişim Dergisi. 12 (Ocak-2007): 123-133.

Desmond, John M. Ve Peter HAWKES. Adaptation: Studying Film And

Literature.

NewYork: McGraw Hill Publishing, 2005.

21

İnal, Ayşe. “Televizyon, Tür ve Temsil”. A.Ü. İletişim Fakültesi Yıllık

1999, 2001: 255-286.

Kırel, Serpil. “Uyarlamak mı? Uyumlanmak mı?: Tersyüz-

Adaptation”. Galatasaray İletişim,

Aralık -2004: 115-134.

Modleski, Tania. Hınçla Sevmek: Kadınlar İçin Kitlesel Fantezi Üretimi. Çev:

Yavuz

Alagon. İstanbul: Pencere Yayınları, 1982.

Sayın, Aylin. “Türk Sinemasında Edebiyat Uyarlamaları ve Bu

Uyarlamaların Toplumsal

Yapıyla Etkileşimi”. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal

Bilimler

Enstitüsü Sinema-TV Anasanat Dalı Sinema-TV Programı Basılmamış Yüksek

Lisans

Tezi. İstanbul:2005.

Straubhaar, Joseph. World Television. California: Sage

Publications, 2007.

İnternet Kaynakları

http://cumartesi.zaman.com.tr/, (05.06.2008).

22

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?

aType=RadikalHaberDetay&ArticleID=901751&Dat

e=5.10.2008&CategoryID=101, (07.10.2008).

Ülger, Ufuk ve Mine Savaş,

http://www.habervesaire.com/haber/1154/, (17.12.2008).

http://www.aksam.com.tr/2009/01/11/haber/pazar/37/

krize_ragmen_diziler_hâlâ_kanallarin_lokomotifi_.html,

(11.01.2009).

http://www.tvde.com/reyting.html,

http://www.medyatava.com/ratingengine.aspx, (29.05

2009).

http://haberalemi.net/55877_Krizde,-Dizi-Yapimcilarinin-

Durumu.htm, (28.05.2009).

http://cumartesi.zaman.com.tr/?bl=8&hn=4706, (28.06.2009).

23