Tören, T. (2008) “Bir Müdahale Aracı Olarak Dış Yardım ve İki Örnek: Truman Doktrini ve...

21
Dış Yardım Tolga Tören “Amerika bağışta bulunur; fakat gönderdiği ziraat alat ve edavatı için buradaki çiftçinin kesesinden de para çıkar.İlhan İpek, İktisadi Uyanış 1 Giriş İktisat yazınında “dış yardım” kavramı içerdiği sınıfsal ilişkilerden ve kapitalist sistemin işleyişinde oynadığı rolden soyutlanarak ele alınmaktadır. Oysa geçmişte ya da bugün uygulamaya konan birçok “dış yardım” politikası, kapitalist sistemin sürekliliğinin sağlanmasında, dolayısıyla, sermaye egemenliğinin ve emperyalist tahakküm ilişkilerinin hayat bulmasında önemli rol oynamıştır ya da oynamaya devam etmektedir. Bu durum, “dış yardım” olarak ifade edilen olgunun, ortaya çıkış sebeplerinin, ekonomik, politik ve ideolojik etkilerinin anlaşılmasını, dahası deşifre edilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çalışma da böylesi bir zorunluluğun gölgesinde bir deneme niteliği taşımaktadır. Çalışmada İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında, dönemin hegemonik gücü olan ABD’nin uygulamaya koyduğu ve “dış yardım” olarak adlandırılsa da özünde emperyalist birer “müdahale” biçimi olan Truman Doktrini ve Marshall Planı’ndan hareketle “dış yardım” olgusu ele alınmaktadır. Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde “yardım” ve “dış yardım” kavramlarının sözlük anlamları ve iktisat yazınındaki kullanılış biçimlerine değinilmektedir. İkinci bölümde, “dış yardım” kavramının ortaya çıkmasına hizmet eden ekonomik, politik ve ideolojik atmosfer ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde “dış yardım” olgusunun somutlanması na hizmet etmenin yanında, İkinci Dünya Savaşı sonrasının ekonomik, politik ve ideolojik atmosferinin şekillenmesinde oldukça önemli rol oynayan iki olgu, Truman Doktrini ve Marshall Planı ele alınmaktadır. Dördüncü bölüm ise, Marshall Planı’nın Türkiye uygulamasına ayrılmıştır. Ancak bu kısım, konunun başka bir çalışmada ele alınmayı gerektirecek ölçüde kapsamlı olmasından ve bu çalışmada asıl olarak “dış yardım” kavramının kapitalist sistemin işleyişinde üstlendiği role değinilme amacı güdülmesinden dolayı, diğer bölümlere kıyasla daha kısa tutulmuştur. 1 İlhan İpek (1951) “Bana Göre Marshall Planı Ne İfade Eder”, İktisadi Uyanış, Sayı 15, s. 15.

Transcript of Tören, T. (2008) “Bir Müdahale Aracı Olarak Dış Yardım ve İki Örnek: Truman Doktrini ve...

Dış Yardım

Tolga Tören

“Amerika bağışta bulunur; fakat gönderdiği ziraat alat ve edavatı için buradaki çiftçinin

kesesinden de para çıkar.”

İlhan İpek, İktisadi Uyanış1

Giriş

İktisat yazınında “dış yardım” kavramı içerdiği sınıfsal ilişkilerden ve kapitalist sistemin

işleyişinde oynadığı rolden soyutlanarak ele alınmaktadır. Oysa geçmişte ya da bugün

uygulamaya konan birçok “dış yardım” politikası, kapitalist sistemin sürekliliğinin

sağlanmasında, dolayısıyla, sermaye egemenliğinin ve emperyalist tahakküm ilişkilerinin

hayat bulmasında önemli rol oynamıştır ya da oynamaya devam etmektedir. Bu durum, “dış

yardım” olarak ifade edilen olgunun, ortaya çıkış sebeplerinin, ekonomik, politik ve ideolojik

etkilerinin anlaşılmasını, dahası deşifre edilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu çalışma da böylesi

bir zorunluluğun gölgesinde bir deneme niteliği taşımaktadır. Çalışmada İkinci Dünya

Savaşı’nın hemen sonrasında, dönemin hegemonik gücü olan ABD’nin uygulamaya koyduğu

ve “dış yardım” olarak adlandırılsa da özünde emperyalist birer “müdahale” biçimi olan

Truman Doktrini ve Marshall Planı’ndan hareketle “dış yardım” olgusu ele alınmaktadır.

Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde “yardım” ve “dış yardım” kavramlarının

sözlük anlamları ve iktisat yazınındaki kullanılış biçimlerine değinilmektedir. İkinci bölümde,

“dış yardım” kavramının ortaya çıkmasına hizmet eden ekonomik, politik ve ideolojik

atmosfer ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde “dış yardım” olgusunun somutlanmasına hizmet

etmenin yanında, İkinci Dünya Savaşı sonrasının ekonomik, politik ve ideolojik atmosferinin

şekillenmesinde oldukça önemli rol oynayan iki olgu, Truman Doktrini ve Marshall Planı ele

alınmaktadır. Dördüncü bölüm ise, Marshall Planı’nın Türkiye uygulamasına ayrılmıştır.

Ancak bu kısım, konunun başka bir çalışmada ele alınmayı gerektirecek ölçüde kapsamlı

olmasından ve bu çalışmada asıl olarak “dış yardım” kavramının kapitalist sistemin

işleyişinde üstlendiği role değinilme amacı güdülmesinden dolayı, diğer bölümlere kıyasla

daha kısa tutulmuştur.

1 İlhan İpek (1951) “Bana Göre Marshall Planı Ne İfade Eder”, İktisadi Uyanış, Sayı 15, s. 15.

Yardım ve “Dış Yardım” Kavramları Üzerine

Türk Dil Kurumu “yardım” sözcüğünü dört şekilde tanımlar. İlk tanım, “kendi gücünü ve

imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma”dır; ikincisi “bir ülkeye bağış veya ödünç

olarak verilen para ve ihtiyaç maddeleri”dir. Öteki tanımlar ise etki, bağış ve iane olarak

verilmiştir.2 Bu tanımlardan hareket edildiğinde, “yardım” olarak ifade edilen herhangi bir

işin, hem karşı tarafın, yani “yardım” alanın düşünülerek yapılmış olması ve hem de onun

ihtiyaçlarını gidermek amacıyla yapılmış olması gerektiği sonucuna varılır. İkinci Dünya

Savaşı’nın ardından gündeme gelen ve yaygınlık kazanan “dış yardım” kavramı için de,

özellikle geleneksel iktisat yazını tarafından, aynı noktaya varmakla birlikte, farklı tanımlar

yapılır. Ancak geleneksel iktisat yazını ve bu yazından hareketle yapılan “dış yardım”

tanımları ile ilgili kimi hususlara dikkat çekmek gerekiyor: Bunlardan ilki, geleneksel iktisat

yazınının, “dış yardım” kavramını toplumsal bağlamından koparması ve onu teknik bir

ilişkiye, örneğin sadece kaynak transferine indirgemesidir. Bu indirgeme, kapitalist ilişkiler

bütününün temel dinamiği olan sermaye birikimi sürecinin, bu sürecin (“sermayenin

uluslararasılaşması” gibi) dinamiklerinin ya da bu sürece içkin olan (sınıf içi ve sınıflar arası

çatışmalar gibi) sınıf ilişkilerinin görünmez kılınmasına hizmet etmektedir. Örneğin bu

perspektiften yapılan bir çalışmada “dış yardım” kavramı, “[i]stifade edecek memleketlere,

muayyen [belirli] bir devrede, derhal ve karşılıksız olarak verilen meblağların yekûnudur”3

biçiminde tanımlanır. Görüldüğü gibi bu ifadede “dış yardım” olgusu, bir tarafın diğer tarafa

karşılık beklemeden fayda sağladığı bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Aynı yaklaşım

içerisinden yapılan bir başka tanımda ise, “dış yardım”, “[e]sas olan kaynakların veya satın

alma gücünün serbest bir şekilde transferi fikri”4 biçiminde tanımlanır. Bir diğer ifadeyle olgu

gene teknik bir ilişkiye ya da bir kaynak transferine indirgenir. Peki, “dış yardım” kavramı,

sadece bir teknik ilişki olarak ele alınabilir mi? Ya da “dış yardım” olgusu yalnızca bir kaynak

transferi midir? Bu soruların yanıtlanması, kavramın ortaya çıktığı dönemin ele alınmasını ve

kavramın bir söylem olmaktan somuta indirgeniş biçimlerine göz atılmasını gerektirmektedir.

2TDK Güncel Türkçe Sözlük (2008a) “Yardım”,

http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF05A79F75456518CA, [Erişim

Tarihi, Şubat 2008] 3 Nezihe Sönmez (1966) Azgelişmiş Memleketlere Yapılan Dış Yardımlar, İzmir: İzmir İktisadi ve Ticari İlimler

Akademisi Yayınları, s.11. 4 Basil Yamey (1967) “Dış Yardımla İlgili Bazı Meseleler”, Dış Yardım içinde, İstanbul: Milliyet Kültür

Kulübü, 1967, s.108

“Dış Yardım” Kavramının Ortaya Çıkışı

“Dış yardım” kavramı asıl olarak İkinci Dünya Savaşı sonrası konjonktürde ortaya çıkar.

Bu dönemde ABD, savaşın tahribatını her anlamda yaşayan Batı Avrupa ve Japonya gibi

ülkelerle kıyaslandığında, oldukça yüksek bir sermaye birikimi düzeyine ulaşır. Örneğin

dünya altın rezervlerinin % 60’ı ABD’nin elindedir; dünyadaki petrol ve çelik üretiminin %

70’i, tütün üretiminin % 65’i, ham demir, mısır ve pamuk üretiminin % 60’ı, gümüş

üretiminin % 50’si, altın üretiminin % 40’ı ABD tarafından yapılmaktadır.5 Bu durum

ABD’ye özellikle Batı Avrupa ülkeleri karşısında önemli üstünlükler sağlar. Örneğin

ABD’nin üretimi, kendisinden sonra en yüksek üretim gücüne sahip ülke olan İngiltere’den

yedi kat fazladır.6 1938–1948 arasında Batı Avrupa’da 100’den 87’ye düşen net ulusal hâsıla

endeksi, ABD’de 165’e yükselir.7 Üretim olanaklarında görülen bu artış, ABD’nin diğer

kapitalist ülkeler karşısında ekonomik üstünlük elde etmesinin yanında, İkinci Dünya Savaşı

sonrasında, dünya kapitalizminin yeniden yapılanmasının temel dinamiğini ortaya çıkarır:

Üretici sermayenin uluslararasılaşması ya da dünya genelinde istediği yerde yatırım

yapabilecek bir güce ulaşması.

Geçmişte sömürge olan ülkelerin siyasal bağımsızlıklarını kazanmış olmaları, kapitalist

sisteme alternatif bir odak olarak SSCB’nin varlığı, Batı Avrupa’da sosyalist partilerin güç

kazanması ve Doğu Avrupa’da sosyalist yönetimler kurulması gibi olgular da İkinci Dünya

Savaşı sonrasında yaşanan gelişmelere yön veren diğer etkenlerdir. ABD açısından, Sovyetler

Birliği’nin varlığı, uluslararasılaşma eğiliminde olan sermayenin dolaşımının daha dar bir

alana hapsolması anlamına gelmektedir. Öte yandan Sovyetler Birliği, siyasal

bağımsızlıklarını yeni kazanan ülkelere model oluşturma potansiyeline sahip oluşuyla da

kapitalist sistem için bir risk faktörü oluşturmaktadır. Doğu Avrupa ülkelerinde sosyalist

yönetimlerin ortaya çıkması da benzer bir etkiye sahiptir. Bu gelişmeler, sistemin hegemonik

gücü olarak ABD’yi, söz konusu “risk”leri bertaraf edecek mekanizmaları yaratma ve

sermayenin uluslararasılaşması sürecinin sorunsuz işlemesini sağlayacak politikaları hayata

geçirme çabalarına iter. Bu çabaların bir sonucu olarak 1944 yılında imzalanan bir anlaşmayla

Bretton Woods Sistemi yürürlüğe girer. Bretton Woods Sistemi kapsamında oluşturulan

kurumlardan ilki olan IMF ile uluslararası sermaye hareketleri sistemin gereksindiği biçimde

5 M. R. Eralp (1948) “Amerika Dünyaya Yardıma Borçludur”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 2, ss. 48–53.

6Rhys Jenkins (2001) “Sanayileşme ve Dünya Ekonomisi”, Fikret Şenses (der.) Kalkınma İktisadı Yükselişi ve

Gerilemesi, İstanbul: İletişim Yayınları, ss. 211–255. 7 Mehmet Türkay (1995) “Gelişme İktisadının Bir Disiplin Olarak Ortaya Çıkışı”, Tamer İşgüden, Fuat Ercan,

ve Mehmet Türkay (der.) Gelişme İktisadı Kuram-Eleştiri –Yorum, İstanbul: Beta Basın Yayım Dağıtım A.Ş.,

ss.112-139.

düzenlenirken,8 sistem içerisinde yer alan ülkeler ABD’nin dünyanın merkez bankası

konumuna gelmesini, hegemonik konumunu korumasını ve diğer ülkeler üzerindeki nüfuzunu

güçlendirmesini sağlayacak bir para sistemini kabul ederler.9 Bu sistem ile doların uluslararası

ölçekte “altın gibi değerli bir para” haline gelmesi sağlanarak, uluslararası ticaretin

gereksinim duyduğu likiditenin yaratılması yönünde önemli bir adım atılır.10

Bretton Woods kapsamında yer alan kurumlardan bir diğeri olan Uluslararası İmar ve

Kalkınma Bankası (IBDR) ise uluslararası yatırımların, kapitalist sistemin gereksindiği

biçimde düzenlenmesi amacına hizmet eder.11

Söz konusu kurum özellikle, farklı

coğrafyalarda yatırım yapma gereksinimi içerisinde olan üretici sermaye için yaşamsal

önemde olan altyapı projelerinin finanse edilmesinde kritik rol oynar.12

Bretton Woods

Sistemi’nin üçüncü ayağını, 1947 Havana Konferansı’nda kabul edilen Tarifeler ve Ticaret

Genel Anlaşması (GATT) teşkil eder. Meta sermayenin dolaşımının düzenlenmesine hizmet

eden bu anlaşma ile de uluslararası ölçekte yeni bir ticaret sistemi oluşturularak, eski sistemin

–ABD sermayesinin dünya pazarlarına ulaşmasını engelleyecek- kısıtlamaları ortadan

kaldırılır.13

İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde, ABD’nin sistemin hegemonik gücü olarak

belirmesinin yanında, eski sömürgelerin siyasal bağımsızlıklarını kazanmaları ve bu

ülkelerdeki yönetici sınıfların, ifadesini “kalkınma” kavramında bulan kapitalist gelişme

sürecine eklemlenme istekleri, dönemin koşullarının akademik/entellektüel alana da sirayet

etmesini sağlar. Bir diğer ifade ile İkinci Dünya Savaşı sonrasında yoğunlaşan sermayenin

uluslararasılaşma eğilimi, ABD hegemonyası ve soğuk savaş gibi olgular,

akademik/entelektüel alanda yürütülen çalışmaların, kapitalist sistemin süreklilik koşullarını

sağlayacak mekanizmaların yaratılmasına dönük bilgi üretimine yönelmesinde önemli bir rol

oynar. Bu dönemde Avrupa’da ve ABD’de birçok sosyal bilimci farklı kaygılarla da olsa

gelişme/kalkınma konusuna eğilmeye başlar, “modernleşme kuramı” üst başlığı altında,

“azgelişmiş ülkeler”in, “gelişmiş ülkeler”in ulaştığı gelişme düzeyine ulaşabilmesinin

8 Türkay, a.g.e..

9 Fikret Başkaya (1986) Azgelişmişliğin Sürekliliği, 1.Basım, İstanbul: Kaynak Yayınları, s.70.

10Magdoff, Harry (1983) “Uluslararası Ekonomik Sıkıntı ve Üçüncü Dünya”, Folker Fröbel, Immanuel

Wallerstein, Harry Magdoff, Andre Gunder Frank, Makoto Itoh, Elmar Altvater, vd. Dünya Ekonomisi,

Bunalım ve Siyasal Yapılar, Çevirenler Orhan Esen, Yılmaz Öner, Gölsel Türk, Ümit Kıvanç, Erol Özbek,

Ferhat Boratav, Seçkin Cılızoğlu, İstanbul: Belge Yayınları içinde, ss.117–131 11

Türkay, a.g.e.. 12

Magdoff, a.g.e.. 13

Başkaya, a.g.e., ss.70–78.

koşularını sorgulayan çalışmalar yapar ya da bu yönde önerilerde bulunurlar. Bu çalışmalar ya

da öneriler içerisinde insani/sosyal kaygılar taşıyanlar da olmakla birlikte, modernleşme

kuramının hizmet ettiği asıl amaç, “azgelişmiş” olarak tanımlanan toplumların kapitalist

sisteme içerilmesidir.14

Kalkınma iktisadı alt disiplini içerisinden üretilen çalışmaların hemen

hepsinde, kapitalist gelişme sürecine geç eklemlenen toplumlar, doğrusal bir tarih

anlayışından hareketle ve Batılı, yani kapitalist gelişme sürecine daha erken eklemlenmiş,

bundan dolayı “gelişmiş” olarak tanımlanan toplumların gözünden değerlendirilerek,

“azgelişmiş” olarak tanımlanır. “Azgelişmiş” olarak tanımlanan bu toplumların varmaları

gereken son noktanın, “gelişmiş” toplumların ulaştığı aşama olduğu ifade edilir ve bu

toplumlara, kapitalistleşme sürecini daha erken tamamlamış ülkelerin izlediği yolu izleyerek

kalkınabilecekleri salık verilir. Ancak bu yolun izlenmesinde kişi başına gelirin düşüklüğü,

sermaye donanımının ve tasarruf-yatırım oranının yetersizliği gibi, bu ülkelerin kendi

yapılarından kaynaklanan engeller vardır. Bir diğer ifadeyle “azgelişmiş ülkeler”in kalkınması

önündeki engel, söz konusu verilerin, kalkınmayı sağlayacak aşamaya ulaşmamış

olmalarıdır.15

Dolayısıyla, bu ülkelerin “kalkınamamış” yani, kapitalistleşme sürecini erken

tamamlamış toplumların ulaştığı aşamaya ulaşamamış olmalarında, kapitalist sistemin

uluslararası ölçekteki işleyiş yasaları ile sınıfsal dinamikler ve sermaye birikim sürecinin

karşılıklı etkileşiminin değil, içsel faktörlerin rol oynadığı öne sürülür. Böylelikle

kalkınmanın motorunun yatırımlar, yatırımların motorunun ise tasarruflar olduğu iddiasından

hareketle, “kalkınma”, teknik bir sürece indirgenir, ekonomik büyüme ile özdeşleştirilir. Söz

konusu olumsuz içsel özellikler (kalkınmayı sağlayamayacak derecedeki düşük makro

ekonomik göstergelerin varlığı), girişimci eksikliği ve tasarruf yetersizliği gibi olgularla

açıklanırken, bu tür sorunların giderilmesi için, dış yardımlar, devlet yatırımlarının

arttırılması, ekonominin planlanması gibi çözümler önerilir.16

Akademik dünyada ortaya

çıkan bu eğilim, “müdahale” kavramının entellektüel, pragmatik ve ideolojik düzeylerde

anahtar bir kavram haline gelmesine hizmet eder. Bir diğer ifade ile felsefi/entelektüel

dayanaklarını ve meşruiyetini aydınlanma dönemindeki ilerleme/evrim kavramlarından, teorik

dayanaklarını ise 1929 krizinin ardından iktisat disiplini içerisinde egemen bir konum elde

eden Keynesyen iktisattan alan “müdahale” kavramı, İkinci Dünya Savaşı sonrasında

14

Bu konuda daha detaylı bilgi için bkz. Ayşe Trak (1984) “Gelişme İktisadının Gelişmesi: Kurucular”, Yapıt

Toplumsal Araştırmalar Dergisi, Sayı 5, ss. 50–61 ve Ayşe Trak (1984) “Azgelişmiş Ülke Aydınları ve Gelişme

Sorunu”, Yapıt Toplumsal Araştırmalar Dergisi, Sayı 6, ss.70–82; Türkay, a.g.e.., s.123. 15

Fuat Ercan (2001) Modernizm, Kapitalizm ve Azgelişmişlik, 2. Basım, İstanbul: Bağlam Yayınları, s. 87. 16

Fikret Başkaya (2000) Kalkınma İktisadının Yükselişi ve Düşüşü, 3. Baskı, Ankara: İmge Kitabevi, 2000, s.44.

Modernleşme Kuramı tarafından yeniden formüle edilir.17

Bu süreçte, “müdahale” kavramı

ifadesini daha çok, “azgelişmiş ülkeler”in gelişmesi amacını taşıyacağı iddia edilen “dış

yardım” kavramında bulur. Modernleşme yazını ve bu yazın içerisinde önemli bir yere sahip

olan kalkınma iktisadı alt disiplininin “dış yardım” olarak meşruiyetini sağladığı müdahale

olgusu, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kapitalist sistemin hegemonik gücü haline gelen ABD

tarafından kuvveden fiile geçirilir.

“Dış Yardım” Kavramının Somutlanması: Truman Doktrini ve Marshall Planı

Savaş sonrasında ABD tarafından uygulamaya konan “dış yardım”ların ilk örneği

ABD’nin Türkiye ile Yunanistan’a sağladığı “askeri yardım”lardır. İkinci Dünya Savaşı’nın

sonuna kadar Yunanistan’a önemli “mali yardım”lar yapan İngiltere, ekonomik gücünün

elvermediği gerekçesiyle “yardım”ların 31 Mart 1947 tarihinden itibaren ABD tarafından

devam ettirilmesi talebinde bulunur.18

Uluslararası ölçekteki hegemonyanın İngiltere’den

ABD’ye devrolması anlamına da gelen bu durumun yanında bu dönemde Yunanistan’da

yaşanan iç savaşın sosyalistlerin iktidarıyla sonlanması ihtimali ve buna paralel olarak

SSCB’nin Ortadoğu’daki nüfuzunu arttırma “riski”, “Truman Doktrini” olarak adlandırılan

sürecin ortaya çıkmasına neden olur. ABD devlet başkanı Truman, Türkiye ve Yunanistan’a

“dış yardım” yapılmasını öngören yasa tasarısını Kongre’ye sunarken yaptığı konuşmada bu

durumu “[B]ugün Yunanistan’ın mevcudiyeti, komünistler tarafından idare edilen binlerce

silahlı insandan müteşekkil… çetelerinin faaliyeti yüzünden tehlikeye düşmüştür”19

sözleri ile

ifade eder. Söz konusu sürece Türkiye de Yunanistan’ın “kaybedilmesi” durumunda ikinci bir

tampon bölge oluşturmak amacıyla dâhil edilir. Truman bunu ise şu sözlerle ifade eder:

“Yunanistan silahlı bir azınlığın kontrolü altına düştüğü takdirde bu sukutun tesirleri komşusu

Türkiye üzerinde ciddi ve ani olacaktır. Husule gelecek olan karışıklık bütün orta şarka sirayet

edebilir.”20

ABD Truman Doktrini’nin ilanını takip eden günlerde kapitalist sistemi gereksinim

duyduğu çerçevede yeniden yapılandırmak amacıyla, bir diğer ifadeyle Avrupa ülkelerinde

kapitalist ilişkiler bütününü yeniden yapılandırarak uluslararasılaşma eğilimi içerisinde olan

ABD sermayesinin dolaşımının zeminini inşa etmek amacıyla bir başka “dış yardım” planı

17

Mehmet Türkay (1997) “Konjonktürel Bir Kavram Olarak Müdahale ve Gelişme İktisadı”, İktisat Dergisi,

Sayı 366–367, ss. 29–36. 18

James Byrnes (1948) Açık Konuşalım, Çeviren Semih Yazıcıoğlu, 1. Basım, İstanbul: İnkılâp Kitabevi, s. 348. 19

Ulus (1947) “Mr. Truman’ın Sözlerinin Tam Metnini Veriyoruz”, Ulus, 17 Mart 1947, s. 4. 20

Ibid.

hazırlığına girişir. Resmi adı Avrupa İmar ve Kalkınma Planı (European Recovery Plan-ERP)

yaygın adı ise Marshall Planı olan bu plan ABD Dışişleri Bakanı George Marshall tarafından

5 Haziran 1947 tarihinde Harvard Üniversitesi’nin açılışında şu sözler ile dünya kamuoyuna

duyurulur:21

[S]ıhhatli bir ekonomi olmadan, siyasi istikrar veya güvenli bir barış temin

edilemez. Amerikan siyasetinin gayesi sıhhatli bir ekonomiyi canlandırmak ve

böylece hür müesseselerin bulunduğu her yerde, siyasi ve sosyal şartların

meydana çıkmasına müsaade etmek olmalıdır. Üzerimize alacağımız herhangi bir

hareketin netice vermesi için buna lüzum vardır.

Marshall Planı ilan edildiği günden itibaren farklı aktörler tarafından farklı

değerlendirmelere tâbi tutulur. Örneğin SSCB tarafından yapılan resmi açıklamalarda,

Marshall Planı’nın Truman Doktrini’nin devamı olduğu, komünizmin güçlenmesini önlemek

ve kapitalist sistemin karşı karşıya kalması muhtemel bir aşırı üretim sorununu ortadan

kaldırmak amacıyla tasarlandığı öne sürülür.22

İşçi hareketinin yükselişte olduğu Batı

Avrupa’da ise, Marshall Planı, özellikle işçi sınıfı tarafından sert tepkilerle karşılanır. Hatta

birçok ülkede grev ya da sabotaj benzeri eylemlerle protesto edilir.23

Örneğin Fransa’da

Marshall Planı’na karşı önemli direnişler gerçekleştirilir. 1947 Haziran’ında, başta kimya,

demir ve bakır fabrikalarında, sigorta şirketleri ve bankalarda, giyecek sanayinde çalışanlar

olmak üzere neredeyse tüm işçilerin katıldığı bir saatlik iş bırakma eylemi dönemin Fransa

hükümeti için adeta kâbus olur. Eylemcilerle kolluk güçleri arasında sert çatışmalar yaşanır.

Eylemciler, barikatlarla yolları kapatır, resmi görevlileri teneke kutu ve çürümüş sebze

bombardımanına tutar.24

İtalya’da faaliyet yürüten Halk Cephesi önderliğindeki silahlı

işçilerin Marshall Planı’na karşı eylemleri ise ABD ve Avrupa sermayesi için bir kâbus olur.25

Gece Postası gazetesi yazarlarından Nizamettin Nazif’in, Plan’ın hayata geçirilmenin

gecikmesinden duyduğu endişeyi belirtmek amacıyla kaleme aldığı makale, sermayenin

kaygılarını ifade etmesi, söz konusu kesimlerin Marshall Planı’na yüklediği anlamı

göstermesi ve bu dönemde Avrupa ülkelerinde gerçekleşen işçi eylemlerinin yarattığı

etkinin/tedirginliğin görülmesi açısından güzel bir örnek oluşturmaktadır:

21

Vatan (1947) “General Marshall’ın Mühim Demeci”, Vatan, 6 Haziran 47, s. 1. 22

Henry Hazlitt (1948a) “Amerikan Yardımları Avrupa’yı Çıkmazdan Kurtarabilir mi?”, Akşam, 15 Şubat 1948,

ss. 4 ve 5; Henry Hazlitt (1948b) “Amerikan Yardımları Avrupa’yı Çıkmazdan Kurtarabilir mi?”, Akşam, 18

Şubat 1948, ss. 4 ve 5; Henry Hazlitt (1948c) “Amerikan Yardımları Avrupa’yı Çıkmazdan Kurtarabilir mi?”,

Akşam, 21 Şubat 1948, ss.3 ve 6. 23

Cihat İren (1951) “Silahlanma Programları ve Hammaddelerin Tevzii”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 31, ss.

17–22. 24

TC Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (2008) “Ayın Tarihi: 19 Haziran 1948”,

http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1948/haziran1948.htm, [Erişim Tarihi, Nisan 2007]. 25

Ibid.

[İ]talya’da ve Fransa’da ard arda ilan elden grevler ve bunların iş hakkını müdafaa

hudutları dışında taşkın birer ifade almış bulunmaları asla hayra alamet değildir.

Hele İtalya’daki grevlerin şehirden şehre sıçramakta olduğunu öğrenmekte

oluşumuz Batı Avrupasının iktisadi ve siyasi durumu ile yakından ilgilenen

Amerikan çevreleri için pek düşündürücü olsa gerektir. […]Fransa’daki grevlerin

de bilhassa Marsilya’da ve Akdeniz limanlarında şiddetli bir şekil alması ayrıca

manalı olmak demektir. […]Roma’da yapılan son belediye seçimleri

mücadelelerinde sol partilerin bütün propagandası ‘asmak, kesmek’ kelimeleri ile

hulasa edilebilir. …Fransız Meclisi kürsüsünde Mösyö Düklo’nun Fransız

Komünist Partisi adına konuşmasından Marsilya grevine kadar da bütün Fransa

politika mücadelesi iç kavga vaat edici şiarlarla doludur… Mr. Marshall nerede

milyarlarınız?26

Marshall Planı’na tepki gösteren bir başka işçi örgütü de uluslararası işçi hareketi

içerisinde önemli bir temsiliyet gücüne sahip olan Dünya Sendikalar Konfederasyonu’dur.

Federasyon yaptığı bir açıklamayla Marshall Planı’nın uygulanmasına karşı çıkar.27

İkinci Dünya Savaşı’nın Batı Avrupa’da yarattığı tahribattan dolayı sermaye birikimini

sürdürmekte güçlük çeken Avrupa sermayesi ise, Marshall Planı’nı bir kurtarıcı, bir

zorunluluk ve aynı zamanda sınıf işbirliğinin yaratılmasını sağlayacak bir olgu olarak

değerlendirir. Nitekim Milletlerarası Ticaret Odası tarafından hazırlanan bir raporda “Avrupa

kalkınması” için hazırlanacak bir programın, “sanayiciler, tacirler, nakliyeciler, maliyeciler,

işçi ve ziraatçiler” gibi farklı sınıfların yan yana gelmesini zorunlu kıldığı ifade edilir.28

Marshall Planı’na en önemli desteği ise, İkinci Dünya Savaşı sonrasında aşırı üretim

sorunuyla, dolayısıyla sermayenin değersizleşmesi riski ile karşı karşıya kalan ve uzun

süreden beri “dış yardım” planları hazırlanması için çeşitli girişimlerde bulunmuş olan ABD

sermayesi verir.29

Bu desteğin en önemli nedeni, elbette (Avrupa coğrafyasının, bir

bölümünün sosyalist ülkelerin varlığı nedeniyle pazar konumunu yitirmesine ek olarak)

savaşın Batı Avrupa’da yarattığı tahribatın, bu bölgeyi ABD sermayesi için potansiyel pazar

26

Nizamettin Nazif (1947) “İtalya ve Fransa Grevleri ve Amerika’nın Milyarları”, Gece Postası, 18 Kasım 1947,

s. 1. 27

Alparslan Işıklı (1979) Sendikacılık ve Siyaset, 3. Basım, İstanbul: Birikim Yayınları (1979), s.182. 28

İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası (1948) “Milletler Arası Ticaret Odası Raporu”, İstanbul Ticaret ve Sanayi

Odası Mecmuası, Sayı 64, ss. 1–15. 29

Mike Peters (2003) "Bilderberg Grubu ve Avrupa'nın Birleşmesi Projesi", Mehmet Türkay (der.) AB Türkiye

Gerçekler Olasılıklar, İstanbul: Yenihayat Kütüphanesi içinde, ss. 34–62.

olmaktan çıkarması ve ABD sermayesini kriz riskiyle karşı karşıya bırakmasıdır. Bu durum

Birleşmiş Milletler Ekonomik Kurul’u tarafından da ifade edilir. Kurul, Marshall Planı’nın

ilan edilmesine yakın zamanlarda, ABD’nin “dış yardım” sürecini devreye sokmadığı takdirde

önemli bir krizle karşı karşıya kalabileceğini ve bunun en önemli nedeninin Avrupa

ülkelerinin yaşadığı dolar sıkıntısı olduğunu bildiren bir açıklama yapar.30

ABD sermayesinin Marshall Planı ile olan ilişkisinin bir başka göstergesi de ABD

sermayesinin önemli temsilcileri arasında yer almanın yanında Dışişleri Bakanlığı

Müsteşarlığı ve Siyaset Planlama Dairesi üyeliği gibi görevleri yürüten William Clayton’ın,

Plan’ın gerek oluşumunda gerekse Kongre’de kabul edilmesinde üstlenmiş olduğu roldür.31

Geçerken belirtelim, Clayton’ın tekstil alanında faaliyet gösteren firması 1949 yılı sonuna

kadar Marshall Planı siparişlerinden 10 milyon dolar kazanç elde edecektir. Marshall Planı

siparişlerinden kazanç elde eden diğer tanınmış firmalar General Motors ve Ford Motor’dur.

Örneğin Marshall Planı vesilesi ile General Motors Temmuz 1950–Temmuz 1951 tarihleri

arasında 5,5 milyon dolar, Ford Motor ise 1 milyon dolar kazanç elde eder.32

Bu örnekler

ABD sermayesinin Marshall Planı’nı desteklemesinin nedenlerini ortaya koymanın yanında,

Plan’la ABD sermayesinin pazar ihtiyacının karşılanmasının hedeflendiğini de gösterir

niteliktedir.

ABD’de Avrupa ülkelerine “dış yardım” yapılmasını öngören bir plana karşı çıkanların

sayısı da azımsanmayacak düzeydedir. Ancak bu konudaki tepkiler/eleştiriler, ABD hükümeti

tarafından “komünizm tehlikesi”, “SSCB’nin saldırgan ve yayılmacı politikaları” gibi karşı

söylemlerle bertaraf edilir. Baran ve Sweezy, “Tekelci Kapitalizm” adlı çalışmalarında, bu

politikaların ABD kamuoyunda yarattığı etkiyi şu sözlerle ifade ederler: “Sovyet saldırganlığı

konusu geçen yirmi beş yılda öylesine sık ve bağıra çağıra işlenmiştir ki artık bu çoğu

Amerikalılarca gecenin ardından gündüzün geleceği gibi kuşkusuz bir gerçek diye kabul

edilir”.33

Marshall Planı’nın uygulanması aşamasında, katılımcı ülkeler arasındaki ilişkilerin

yanında, bu ülkelerin tekil olarak ya da toplu düzeyde ABD ile kuracakları ilişkilerin

30

TC Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (2008) “Ayın Tarihi: 16 Kasım 1948”,

http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1947/kasim1947.htm, [Erişim Tarihi, Şubat 2006]. 31

Peters, a.g.e.. 32

Peters, a.g.e.. 33

Paul A. Baran ve Paul M.Sweezy (1970) Tekelci Kapitalizm, Çeviren Filiz Onaran, 1. Basım, Ankara: Doğan

Yayınevi, s.225.

çerçevesini belirlemek amacıyla birçok kurumsal yapı ve düzenleme oluşturulur. Bu kurumsal

yapı ve düzenlemeler bütünüyle, Plan kapsamında bulunan ülkeler arasındaki para-

sermayenin/ticaret sermayesinin serbest dolaşımının sağlanması ve Avrupa işçi sınıfının/emek

hareketinin sürecin aktif katılımcısı haline getirilmesi hedeflenir. Söz konusu kurumlardan ilki

Marshall Planı’nın uygulanmasında bir eşgüdüm mekanizması görevi gören Avrupa İktisadi

İşbirliği Teşkilatı’dır. Bu kurumun temel görevi, Avrupa ülkelerini, kapitalist sistemin

yeniden yapılandırılması olarak ifade edilebilecek ortak hedef çerçevesinde bir araya

getirmektir. Ancak Marshall Planı’nın yürürlükte kaldığı süre zarfında Avrupa İktisadi

İşbirliği Teşkilatı kapsamındaki ülkeler ile ABD arasında gerçekleşen ticaret önemli ölçüde

eşitsizlikler doğurur ve ilerleyen dönemlerde Plan kapsamındaki ülkelerde “dolar kıtlığı”

sorunu yeniden gündeme gelir.34

Örneğin Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı tarafından

hazırlanan bir raporda, Avrupa ülkelerinin, Marshall Planı ile elde ettikleri “serbest

dolar”ları, daha çok ABD’den ithal ettikleri malların finansmanında kullandıkları ifade edilir.

Aynı raporda aktarılan bir başka bilgi ise, henüz 1949 yılında, Avrupa ülkelerinden yapılan

ithalatın ABD’nin toplam ithalatı içinde payının % 23’ten % 13’e gerilediğidir.35

Dolayısıyla

Marshall Planı’nın hayata geçirilmesinden kısa bir süre sonra, Plan kapsamındaki Avrupa

ülkelerinin ABD’den gerçekleştirdikleri ithalat artarken ABD’nin bu ülkelerden

gerçekleştirdiği ithalat büyük ölçüde azalır. Bu gelişmelerin yaşanmasında temel olarak iki

faktör rol oynar. Bunlardan ilki, ABD’nin Plan kapsamındaki ülkelere sürekli olarak dış

ticaretlerini serbestleştirmeleri yönünde baskı uygulamasına karşın kendi gümrük duvarlarını

yüksek tutması iken, ikincisi Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı’nın, sürecin başında kullanılan

söylemin tersine, Batı Avrupa ülkelerinin ihracatına değil ABD’de üretilen metaların Avrupa

pazarlarında değerlenmesine öncelik veren politikalarıdır.

Marshall Planı kapsamında oluşturulan bir diğer mekanizma 3 Nisan 1948 tarihinde

ABD’de çıkarılan “Yabancı Memleketlere Yardım Kanunu” ile kurulan İktisadi İşbirliği

İdaresi’dir. Bu kurum, Marshall Planı’nın, merkezi olarak denetlenmesinin yanında, yardım

kapsamındaki ülkeler ile ABD arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi görevini üstlenir. “Dış

34

Francois Perroux (1950) “Dolar Kıtlığı ve Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı’nın İkinci Raporu”, Türkiye

İktisat Mecmuası, Sayı 25, ss. 159–162. “Serbest dolar” ifadesi ile bu dönemde ABD tarafından ya da Marshall Planı kapsamında oluşturulan kurumlar

tarafından Plan kapsamındaki Avrupa ülkelerine aktarılan parasal kaynaklar kastedilmektedir. Marshall Planı’nın

propagandif metinlerinde, aktarılan bu kaynakların, bu kaynakları alan ülkelerin “kalkınma”sına harcanacağı

belirtilirse de gerçek bunun tam tersi olur. 35

Türk Ekonomi Kurumu (1949) “Alacaklı Memleketler İçin Marshall Planı”, Türk Ekonomisi, Sayı 70, ss.77 ve

79.

yardım”ların ABD kamuoyunda kabul görmesinde de önemli rol oynayan bu kuruluş, ABD

sermayesinin başta batı Avrupa ülkelerinde olmak üzere değerlenmesi için önemli çalışmalar

yürütür. Plan kapsamındaki ülkelere aktarılacak kaynakların miktarının ve biçiminin (hibe,

kredi vs.) belirlenmesi, ABD firmalarının plan kapsamındaki ülkelere –en fazla- 15 milyon

dolar tutarında (toplamda 300 milyon doları geçmemek şartıyla) yatırım yapmalarını garanti

edebilmesi36

ya da Plan kapsamındaki ülkelerin yapacakları borçlanmalara garantör olabilme

yetkisi bunlardan bazılarıdır.37

Ayrıca bu kuruluş bünyesinde ABD’nin ithalat ihracat açığını

kapatma amacı güden bir “Ticaret Dairesi” de kurulur.38

İlerleyen dönemlerde Plan kapsamındaki ülkeler arasında “Ödeme ve Takas Anlaşmaları”

imzalanır. Bu Anlaşma ile Plan kapsamındaki ülkeler arasındaki mal ticaretinin milli paralar

cinsinden gerçekleştirilmesini ve sonrasında ortaya çıkan alacak ve borçların, her ay sonunda,

iki taraflı anlaşmalar yoluyla üzerinde uzlaşılmış kur üzerinden dolara çevrilmesini mümkün

kılan bir sistem oluşturulur. Alacaklı durumda olan ülkelerin alacakları ise, ilgili ülkenin

ABD’ye borcundan mahsup edilir ya da borçlu devletin Marshall Planı’ndan alacağından

ödenmek üzere ABD tarafından karşılanır. Ancak “Ödeme ve Takas Anlaşmaları” Plan

kapsamında yer alan ülkelerin ABD karşısındaki dış ticaret açıklarının daha da artmasına yol

açar. Bu sorunların çözümü için, “Ödeme ve Takas Anlaşmaları”nın yerini ilerleyen

dönemlerde, “Avrupa Para Fonu” biçiminde çalışması öngörülen Avrupa Tediye Birliği alır.

Bu kurumum oluşturulması ile birlikte, Plan kapsamındaki ülkeler arasında ortaya çıkan ticari

alacak ve borçlar, Birlik üzerinden takasa tâbi tutulmaya başlanır. Bir diğer ifade ile Plan

kapsamındaki ülkeler, birbirleriyle gerçekleştirdikleri ticari ilişkiler sonucunda ortaya çıkan

alacak ya da borçları miktarında Birlik’ten alacaklı ya da Birlik’e borçlu durumuna gelirler.

Plan kapsamındaki ülkelere, kendilerine tanınan kotalar dâhilinde ve karşılığında belirlenmiş

oranda altın ödemek şartıyla, Birlik’ten kredi kullanma olanağı da sağlanır. Avrupa Tediye

Birliği, Plan kapsamındaki Avrupa ülkelerinin ikili ticari ilişkilerinin ortadan kaldırılarak

ortaya çıkması muhtemel çatışmaların önüne geçilmesine ve bu ülkelerin kendi aralarında

gerçekleştirdikleri dış ticaretin ABD tarafından denetlenmesine hizmet eder. Bu durumun

daha iyi anlaşılması için Avrupa Tediye Birliği’nin kuruluşu sırasındaki tartışmalara kısaca

göz atmak gerekiyor: Sürecin başında ABD, Uluslararası Para Fonu (IMF) örnek alınarak

36

Orhan Oğuz (1951) Marshall Planı (Konferans). İzmir, 1951 (Beyazıt Devlet Kütüphanesi Kitap No: 135314). 37

F. De Voghel (1951) “Milletlerarası Sermaye Yatırımları”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 30, ss. 36–41. 38

Türkiye İktisat Mecmuası (1950), “Dünya Bankası ve Milletler Arası Para Fonu Daha Müfit Olmalıdır”,

Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 26, ss.269–272.

oluşturulması düşünülen Avrupa Tediye Birliği’nin kuruluşuna, Plan kapsamındaki ülkelerin

yeniden korumacılığa dönme riskini doğurabileceği gerekçesiyle karşı çıkar. Ancak ABD,

Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı’nın da katılımıyla kurulması durumunda böyle bir oluşumu

destekleyeceğini bildirir.39

İlerleyen dönemlerde ise, sürecin kendi koyduğu şartlara göre

gerçekleşmesi için Avrupa ülkeleri üzerinde basınç uygular, dahası Marshall Planı’nın

devamını bu şarta bağlar.40

Nihayetinde ABD’nin yaklaşımı egemen olur ve örgütün

Uluslararası Para Fonu’ndan farklı olarak, yalnızca üye ülkeler tarafından değil, ABD

tarafından da finanse edilmesi kabul edilir.41

Bu kararla birlikte ABD, örgütün kuruluşuna 350

milyon dolarlık finansman desteği verir.42

ABD’nin Avrupa Tediye Birliği’nin oluşum

sürecinde uyguladığı politikalarda iki faktör belirleyici olur: Bu faktörlerden ilki, Plan

kapsamındaki ülkelerin serbest dış ticaret rejiminden vazgeçmelerinin önüne geçerek ABD

sermayesinin bu ülkelerde değerlenme olanaklarını korumak, ikincisi ise süreç üzerindeki

hegemonik gücünü korumaktır. Marshall Planı’nın uygulanması için oluşturulan diğer

mekanizmalarda olduğu gibi, Avrupa Tediye Birliği’nin oluşumunda da, amaçlananın, Plan

kapsamındaki ülkelerin ihracatlarının arttırılması yoluyla dış ticaret açıklarının kapatılması

olduğu ifade edilir. Ancak sonuç böyle olmaz. Örneğin bu dönemde Birleşmiş Milletler

Avrupa İktisat Konseyi, Plan kapsamındaki Avrupa ülkelerini “zayıf ümitlere rağmen endişe

verici” olarak tanımlar.43

Bu tablonun ortaya çıkmasında ABD’nin uyguladığı korumacı

politikalar da önemli rol oynar. Bu durum Türkiye İktisat Mecmuası’nın Kasım 1952 tarihli

nüshasında şu şekilde ifade edilir:

[A]vrupa’nın Amerika’ya yapacağı ihracatla dolar meselesini halletmesine en ufak

bir ümit dahi yoktur. Amerika pazarlarında Avrupa mallarının karşılaştığı rekabet

mânialarını yenebilmek için sarf edilen gayretler Amerika’da himayeciliğin yeni bir

hamlesiyle heder olursa, istikbal büsbütün heder olacaktır.44

İlan edildiği dönemde, Marshall Planı’nın 1951 yılı sonunda sona ermesi

kararlaştırılır. Ancak Çin’de ve Kuzey Kore’de komünistlerin iktidara gelmesinin de

etkisiyle Plan bir süre daha uzatılır. Bu süreçte kaynak aktarılan coğrafya genişletilir ve

askeri amaçla kaynak aktarımı öncelik kazanır. Nitekim 1949 yılında askeri amaçla

aktarılan kaynakların toplam içindeki payı dörtte bir iken 1950 yılında dörtte üçe

39

M.Perlman (1950) “OEEC’nin Karşılaştığı Güçlükler”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 25, ss.16 40

Suat Keskinoğlu (1951) “Avrupa Tediye Birliği’nin Bir Yıllık Çalışmaları”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı

39, ss. 7–9. 41

Nasuhi Bursalı (1950) “Avrupa Ekonomi Birliği”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 24, ss.87–90. 42

Keskinoğlu, age. 43

İktisatçı (1952) “Avrupa’nın İktisadi Durumu”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 52, ss.17–21. 44

age

yükselir, Avrupa dışında birçok bölge “askeri yardım” kapsamına alınır. Aralık 1950’de

“tecavüze karşı hazırlık durumu” ilan edilir, devlet ve hükümet başkanlarının yetkileri

arttırılır. Ayrıca, ABD sermayesinin temsilcileri önemli karar mekanizmalarında görev

almaya başlar. General Motors şirketi yöneticilerinden C. E. Wilson başkanlığında bir

Savunma Ofisi oluşturulur ve Ekonomik İstikrar Ajansı ile Ulusal İmalatçılar Birliği bu

ofise bağlanır. Sürecin Marshall Planı’na etkisi ise, İktisadi İşbirliği Teşkilatı’nın (ECA)

lağvedilmesi ve 1951 yılında çıkarılan “Karşılıklı Yardım Kanunu” ile birlikte Karşılıklı

Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın kurulmasıdır; bu tarihten sonra Marshall Planı

kapsamında yürütülen “dış yardım” politikası bu kurum eliyle sürdürülür. Bu süreç aynı

zamanda silahlanma yoluyla sermaye birikimini de beraberinde getirir. Örneğin 1951–

1952 dönemi için hazırlanan ABD bütçesinde, toplam harcamalar önceki yıla oranla 70

milyar dolar artarken, silahlanma harcamalarına bütçeden ayrılan pay 140 milyar dolara

ulaşır (milli gelirin % 18’i). Bununla birlikte, yıllık uçak üretiminin 50.000, yıllık tank

üretiminin 35.000 adede, çelik üretiminin 103 milyon tondan 120 milyon tona ve elektrik

üretiminin toplamda 20 milyon KW saate arttırılması planlanır. Tüm bunlarla 4 milyon

kişiye ek istihdam ve yıllık % 7 ekonomik büyüme sağlamak suretiyle, ortaya çıkması

muhtemel bir aşırı üretim krizinin öne geçilmesi hedeflenir.45

Silahlanma harcamaları

Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerde de önemli boyutlara ulaşır. Örneğin

bütçede silahlanmaya ayrılan kaynaklar İngiltere’de (3 milyar 600 bin sterlinden) 4

milyar 500 bin sterline, Fransa’da 740 milyar franka, İtalya’da ise 325 milyar lirete

(bütçenin % 23’ü) çıkarılır.46

Böylelikle hem Batı Avrupa ülkelerinde hem de ABD’de

bir yandan soğuk savaş ve silahlanma politikaları ile ABD sermayesinin dolaşım alanı

korunmaya çalışılırken, diğer yandan da askeri/sınai komplekse yapılan yatırımlar

sayesinde sermayenin değerlenme olanakları yaratılmaya çalışılır.47

Marshall Planı kapsamında oluşturulan her bir mekanizma, bir yandan Plan

kapsamındaki ülkelerin ABD’ye olan borçlarının artmasına ve bu ülkelerdeki “dolar

kıtlığı” sorununun derinleşmesine, diğer yandan ABD sermayesinin söz konusu ülkelerde

avantajlı bir konum elde etmesine yol açar. Nitekim 1951 yılı sonuna gelindiğinde,

ABD’nin Plan kapsamındaki ülkelere aktardığı kaynak miktarının 12,3 milyar dolara

45

İren, a.g.e.. 46

İren, a.g.e.. 47

Plan’ın uygulama sürecinde (ve ilerleyen dönemlerde) Avrupa ve ABD emek hareketinin sürecin öznesi

olması için oluşturulan yapı ise, Uluslar arası Hür İşçi Sendikaları Birliği’dir (International Confederation of

Free Trade Unions-ICFTU). Bu konuda daha detaylı bilgi için bkz. Tolga Tören (2007) Yeniden Yapılanan

Dünya Ekonomisinde Marshall Planı ve Türkiye Uygulaması, İstanbul: SAV Yayınları.

ulaşmış olmasına rağmen48

Avrupa Tediye Birliği üyesi ülkelerin çoğu kotalarını

tüketir.49

Ayrıca Plan kapsamındaki Avrupa ülkelerinin kendi aralarında

gerçekleştirdikleri ticaretin hacmi daralır, ABD’ye ihracatları azalır, ancak ABD’den

gerçekleştirdikleri ithalat artar.50

ABD sermayesi bu süreçte uluslararası ölçekte önemli

kazanımlar elde eder. Örneğin 1950 yılında ABD’li sanayiciler kazançlarının % 10’unu

yurtdışındaki kuruluşlarından elde eder hale gelirler. 1953 yılına gelindiğinde ise,

ABD’nin 1949’da % 16 olan dünya pazarındaki payı % 18’e çıkmış olur.51

Türkiye’de Marshall Planı

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, kapitalist sistemin uluslararası ölçekteki dinamiklerine ve

ülke içi sınıfsal kompozisyona bağlı olarak Türkiye’nin sermaye birikim sürecinde de önemli

dönüşümler yaşanır. Çok partili yaşama geçilmesi, sosyalist hareketin ve emek hareketinin

kontrol altına alınması, devlet eliyle sanayileşmeye dayanan 1946 Planı’nın yerine özel sektör

eliyle sanayileşmeye dayanan 1947 Planı’nın hazırlanması, Truman Doktrini ve Marshall

Planı’na dâhil olma çabaları bu dönüşümün açığa çıkış biçimlerinden bazılarıdır. Bununla

birlikte bu dönemde Türkiye’de ticaret sermayesi ile birikim sürecinden sanayi sermayesi ile

birikim sürecine geçişin koşullarını hazırlayacak aşamalı bir gelişme stratejisi izlenir. Bu

stratejinin hayata geçirilmesinde Marshall Planı kritik bir rol oynar.52

Marshall Planı’nın ilan edildiği dönemde Türkiye, ekonomik durumunun Batı Avrupa

ülkeleri kadar olumsuz olmadığı gerekçesiyle, Plan’dan kaynak alamaz.53

Bu durum, Türkiye

sermayesinin, farklı kesimleri arasındaki çatışmaların açığa çıkmasında önemli bir rol oynar.

Özelikle İkinci Dünya Savaşı döneminde önemli bir birikim olanağı elde eden ve “Avrupa’nın

yeniden yapılanması” sürecinde Türkiye’ye biçilen rolü birikim olanaklarının sürekliliği

açısından yaşamsal kabul eden ticaret sermayesi, Türkiye’nin Marshall Planı’ndan finansman

48

J. Athanase Sbarounis (1951) “Marshall Planı ve Karşılıklı Güvenlik Ekonomisi”, İstanbul Üniversitesi İktisat

Fakültesi Mecmuası, 12. Cilt, No: 3–4, ss. 72–108. 49

İktisatçı (1951) “Avrupa Tediye Birliği Üçüncü Faaliyet Yılına Girerken”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 51,

ss. 21–23. 50

İktisatçı (1952) “Avrupa’nın İktisadi Durumu”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 52, ss. 17–21. 51

Winfred Wolf (1996) “Avrupa Birleşik Devletleri Projesi”, Winfred Wolf ve Jutta Klas (der.), Avrupa Kalesi,

İstanbul: Yazın Yayınları içinde, ss. 13–71. 52

Bu konuda bkz. Tören, a.g.e.. 53

İktisadi Yürüyüş (1948) “Avrupa İktisadi Kalkınma Programı Beşeriyete Hizmet Eden Tarihi Vesika Marshall

Planı”, İktisadi Yürüyüş, Sayı 196, 8 Mart 1948, ss.9–15; İktisadi Yürüyüş (1948) “Avrupa İktisadi Kalkınma

Programı Beşeriyete Hizmet Eden Tarihi Vesika Marshall Planı’nın Mütebaki Kısmını Veriyoruz”, İktisadi

Yürüyüş, Sayı 197, 28 Mart 1948, ss. 9–16.

alamamasını dönemin CHP iktidarına karşı bir koz olarak kullanır.54

Bu durum, dönemin

iktidarını Türkiye’nin Marshall Planı’na dâhil olmasını sağlayacak çalışmalarda bulunmaya

iter. Nihayetinde bu çabalar başarıya ulaşır ve 4 Temmuz 1948 tarihinde ABD ile Ekonomik

İşbirliği Anlaşması imzalanır. Anlaşma hem muhalefet hem hükümet hem de her ikisinin

taraftarı olan basın tarafından adeta coşkuyla karşılanır.55

Bu noktada şunu belirtmekte fayda

var: Türkiye’nin Marshall Planı’na dâhil olması yaygın kanının aksine, ABD tarafından

işletilen tek yönlü bir süreç değil, Türkiye sermayesinin de çabasıyla, dolayısıyla içsel ve

dışsal faktörlerin karşılıklı etkileşimiyle oluşmuş bir süreçtir. Öte yandan, gene yaygın

kanının aksine Türkiye’nin ABD’den dış yardım alma süreci, DP döneminde değil CHP

döneminde başlar.

Marshall Planı’nın Türkiye’deki uygulanışında iki faktör belirleyici olur. Kapitalist

sistemin uluslararası ölçekte yeniden yapılanması sürecinin ihtiyaçlarına uygun olarak

Türkiye’ye biçilen rol ve kapitalist sisteme eklemlenmek isteyen Türkiye sermayesinin

yönelimleri. Bu süreçte kapitalist sistemin hegemonik gücü olan ABD’nin Türkiye’ye biçtiği

rol ile Türkiye sermayesinin, özellikle siyasal temsiliyet noktasında yeterli güce sahip olmasa

da sermaye birikim sürecinin asıl taşıyıcısı olan kesimlerinin talepleri örtüşür. Bu dönemde

ABD’nin Türkiye’ye biçtiği rol, birçok kanaldan ifade edilmişse de, asıl olarak hazırlanan

konusu raporlardan ilki ve en kapsamlısı olan Thornburg Raporu, doğrusal bir tarih

perspektifinden hareketle Türkiye’nin kapitalist gelişme süreci için genel bir çerçeve çizer.

Rapor’da en genel hatları ile “Türkiye’nin geri kalmışlığı”nın devletçiliğin o zamana kadarki

uygulama biçiminden kaynaklandığı teması işlenir. Türkiye’ye, devletin zeminini hazırladığı,

ancak asıl olarak özel sektör öncülüğünde ve ABD sermayesi ile ortaklık ilişkileri

geliştirilmesine dayanan, tarımsal üretimden sanayileşmeye doğru ilerleyen aşamalı bir

gelişme stratejisi önerilir. Aşağıdaki ifade raporda çizilen çerçeveyi yansıtır niteliktedir:

[T]ürk iktisadiyatının gelişmesindeki bu safhaları münasip bir sıra takip etmelidir.

[…]Müstakbel alıcı, sığırını ve zahiresini ve domatesini satmadıkça sabun ve

boya da tabii ki satılamayacaktır. Bunları satmak işi, sığır eti için soğuk hava

tertibatı, zahire için taşıt ve domatesler için bir konserve fabrikasının

mevcudiyetini icap ettirirse, işte hakiki sanayileşme orada ve o zaman

başlayacaktır. […]‘Lüks’ maddelerin imali içim mutasavver tesislerin teknik ve

54

Akşam (1948) “Marshall Planı ve Türkiye”, Akşam, 25 Ocak 48, ss.1 ve 2; TBMM (1948) T.B.M.M. Tutanak

Dergisi, Dönem: VIII, Cilt 10, Toplantı 2, 37. Birleşim, 02.02.1948, s. 4. 55

Ulus (1948) “İktisadi İşbirliği Anlaşması İmzalandı”, Ulus, 5 Temmuz 1948, ss.1 ve 3; TBMM (1948)

T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, Cilt 12, Toplantı 2, 85. Birleşim, 8.7.1948, ss. 998–1005; TBMM

(1948) T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, Cilt 2, Toplantı 2, 48. Birleşim, 16.04.1948, s. 44.

mali tahlili Türkiye’de önemli bir mesele halini aldığı zaman böyle bir ekonomik

incelemeye artık gerek kalmayacaktır. Onun yerini modern sınaî tatbikatının bir

kısmını teşkil eden piyasa tahlilleriyle teknik ve mali incelemeler alacaktır.56

Hilts Raporu ise, Thornburg Raporu ile aynı perspektife sahip olmakla birlikte asıl olarak

Türkiye’nin kalkınması için gerekli olan ulaşım ağının karayolları ile sağlanması gerektiği

tezini işler.57

Bu gelişmeler ışığı altında uygulamaya konan Marshall Planı, yukarıda da ifade edildiği

üzere gerek ticaret sermayesine dayalı birikim sürecinin somutlanmasında gerekse sanayi

sermayesi ile birikim sürecine geçişin koşullarının hazırlanmasında, bir diğer ifade ile

Türkiye’de kapitalist ilişkiler bütününün derinleşmesinde önemli bir rol oynar. Bu rolün

hayata geçirilmesi ise, tarımsal üretimin artmasında, tarımsal üretimin ticarileşmesinde,

üretilen ürünlerin iç ve dış pazarlara ulaştırılmasında, nihayet bu yolla tarımsal ürünleri

işleyen sanayilerin ihtiyaç duyduğu talebin ve işgücünün yaratılmasında önemli rol oynayan

tarımsal makine ithalatı, tarımın modernizasyonu, sulama inşaatları, yol yapım çalışmaları

gibi faaliyetlerle gerçekleşir. Ayrıca, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası bünyesinde oluşturulan

Marshall Planı Hususi Teşebbüs Fonu aracılığı ile çok sayıda firmaya kredi verilir. 1950’lerin

ortalarından itibaren ise Marshall Planı ile gelen fonlar, tarım, sulama, ulaştırma gibi

alanlardan ziyade Kamu İktisadi Teşekkülleri vb. alanlara aktarılmaya başlanır. 1950’lerin

sonlarına doğru, Marshall Planı kapsamındaki “teknik yardımlar” ön plana çıkmaya başlar. Bu

kapsamda aktarılan kaynaklar daha çok “kamu yönetiminin planlanması” gibi alanlara

aktarılır. Böylelikle 1960’larda uygulamaya konan “içe dönük birikim stratejisi”nin ya da

“planlı ithal ikameci sanayileşme dönemi”nin altyapısı hazırlanmaya çalışılır.58

Uygulanmaya başlandığı yıl olan 1948’den itibaren Marshall Planı, Türkiye’de (ve Batı

Avrupa ülkelerinde) kapitalist sermaye birikiminin süreklilik koşullarını ABD sermayesinin

değerlenmesini sağlayacak şekilde inşa etmek, ABD’nin üretim fazlasının değerlenmesinin

koşullarını oluşturmak, (Türkiye’de ve Avrupa ülkelerinde) anti-komünist bir düşünsel iklim

yaratmak, ABD tarzı yaşam biçimini yaygınlaştırmak, ABD tarzı bir askeri yapı oluşturmak,

emek hareketini denetim altına almak, Türkiye sermayesi (ve Avrupa sermayesi) ile ABD

56 Max W. Thornburg (Tarihsiz) Türkiye Nasıl Yükselir, 1. Basım, İstanbul: Nebioğlu Yayınevi. (Kitabın

Orijinal Adı: TURKEY: An Economic Apraisal), ss. 221–222. 57

Sami Güven (1998) 1950’li Yıllarda Türk Ekonomisi Üzerine Amerikan Kalkınma Reçeteleri Hilts Raporu,

Thornburg Raporu, Barker Raporu, 1. Basım, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları. 58

Tören, a.g.e..

sermayesi arasında ortaklık ilişkileri geliştirmek gibi misyonları aynı anda yerine getirir. Bu

süreçte Marshall Planı’nın “yardım” olarak anılması için büyük çaba sarf edilir. Marshall

Planı’nın hukuki zeminini oluşturan ve ABD ile imzalanan “Ekonomik İşbirliği

Anlaşması”na, Plan kapsamında kaynak alan hükümetlerin, bu kaynakların “yardım” olarak

algılanmasını sağlayacak propaganda çalışmaları yapmaları yönünde bir hüküm konulması

bunlardan bir tanesidir. Bunun yanı sıra bu dönemde birçok propaganda filmi çekilir, başta

radyo programı, broşür, afiş olmak üzere birçok propaganda malzemesi hazırlanır. Bu

malzemelerin hepsi Marshall Planı’nın bir “yardımlaşma programı” olduğu temasını işler.59

Oysa Marshall Planı kapsamında aktarılan kaynakların önemli bir kısmı ABD’den yapılan

ithalatın finansmanında kullanılmıştır. Plan kapsamında aktarılan ve “hibe” olarak

adlandırılan kaynakların miktarı, oransal olarak diğer kaynak aktarım biçimlerine göre

yüksekse de bunlar gerçek anlamda hibe değildir. Çünkü bu “hibe”leri alan hükümet bunların

karşılığı kadar yerli parayı, kaynakların kullanılacağı alan, kaynağı aktaran tarafın (yani

ABD’nin) inisiyatifinde olmak üzere özel bir fona aktarmaktadır. Plan böylelikle, sadece Plan

kapsamında aktarılan kaynakların değil, söz konusu ülkenin tasarrufunda olan kaynakların da

kapitalist sistemin süreklilik koşullarının sağlanmasına dönük kullanılmasına hizmet eder. Öte

yandan Marshall Planı kapsamında gelen ve tarım, balıkçılık, ulaşım başta olmak üzere

gündelik hayatın her alanında kullanılan aletler, başta köylüler olmak üzere kullanıcılarına

para karşılığı satılır. Satış işlemleri ise çoğu zaman özel firmalar eli ile gerçekleştirilir.

Dolayısıyla özel sektör Marshall Planı vesilesiyle elde ettiği bayilik gibi olanaklar sayesinde

önemli bir sermaye birikimi olanağı elde eder. Marshall Planı’nın özel sektörün birikim

olanaklarının hızlandırılmasına diğer katkı biçimleri ise, Plan aracılığı ile aktarılan kaynaklar

ile finanse edilen altyapı çalışmaları ve bunların ihaleleri, piyasa ihtiyaçlarının ithalatı için

aktarılan krediler ve özel kesime doğrudan aktarılan kredilerdir60

.

Tüm bunlar ortaya koymaktadır ki genelde “dış yardım” olgusu özelde ise Marshall Planı,

kapitalist sistemin süreklilik koşullarını sağlamaya dönük bir “müdahale”dir ve bu müdahale

sermaye birikim koşullarını garanti altına almak isteyen sermaye sınıfının da talebi ile

gerçekleşir. Bu noktada şu soru önem kazanmaktadır: Genel olarak “dış yardım” ya da

“müdahale” özel olarak ise onun örnekleri olan “Truman Doktrini” ve “Marshall Planı”

yalnızca “dün”e ait birer olgu mudurlar? Bugün “yoksullukla mücadele”den, “bölgesel

kalkınma”ya, tarımdan balıkçılığa, eğitimden sağlığa birçok alana, sermaye birikiminin

59

Bkz. Tören, a.g.e.. 60

Marshall Planı’nın uygulanışına ilişkin ayrıntılar için bkz. Tören, a.g.e..

uluslararası ölçekte sürekliliğinin sağlanmasına hizmet eden kurumların önemli fonlar

ayırmasına, ABD’nin “demokrasi götürmek amacıyla” Irak’ı işgal altında tutuyor ve sermaye

sınıfının bu tür girişimlere daima değer atfediyor olmasına bakılırsa “dış yardım” ve

“müdahale” kavramlarının yalnızca düne ait olmadığı görülür.

Kaynakça

Akşam (1948) “Marshall Planı ve Türkiye”, Akşam, 25 Ocak 48.

Baran, Paul A. ve Paul M.Sweezy (1970) Tekelci Kapitalizm, Çeviren Filiz Onaran, 1. Basım,

Ankara: Doğan Yayınevi.

Başkaya, Fikret (1986) Azgelişmişliğin Sürekliliği, 1.Basım, İstanbul: Kaynak Yayınları, s.70.

Başkaya, Fikret (2000) Kalkınma İktisadının Yükselişi ve Düşüşü, 3. Baskı, Ankara: İmge

Kitabevi, 2000.

Bursalı, Nasuhi. (1950) “Avrupa Ekonomi Birliği”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 24, ss.87–

90

Byrnes, James (1948) Açık Konuşalım, Çeviren Semih Yazıcıoğlu, 1. Basım, İstanbul: İnkılâp

Kitabevi.

De Voghel, F. (1951) “Milletlerarası Sermaye Yatırımları”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı

30, ss. 36–41.

Eralp, M. R. (1948) “Amerika Dünyaya Yardıma Borçludur”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı

2, ss. 48–53.

Ercan, Fuat (2001) Modernizm, Kapitalizm ve Azgelişmişlik, 2. Basım, İstanbul: Bağlam

Yayınları.

Güven, Sami (1998) 1950’li Yıllarda Türk Ekonomisi Üzerine Amerikan Kalkınma Reçeteleri

Hilts Raporu, Thornburg Raporu, Barker Raporu, 1. Basım, Bursa: Ezgi Kitabevi

Yayınları.

Hazlitt, Henry (1948a) “Amerikan Yardımları Avrupa’yı Çıkmazdan Kurtarabilir mi?”,

Akşam, 15 Şubat 1948.

Hazlitt, Henry (1948b) “Amerikan Yardımları Avrupa’yı Çıkmazdan Kurtarabilir mi?”,

Akşam, 18 Şubat 1948.

Hazlitt, Henry (1948c) “Amerikan Yardımları Avrupa’yı Çıkmazdan Kurtarabilir mi?”,

Akşam, 21 Şubat 1948.

Işıklı, Alparslan (1979) Sendikacılık ve Siyaset, 3. Basım, İstanbul: Birikim Yayınları (1979).

İktisadi Yürüyüş (1948) “Avrupa İktisadi Kalkınma Programı Beşeriyete Hizmet Eden Tarihi

Vesika Marshall Planı”, İktisadi Yürüyüş, Sayı 196, 8 Mart 1948, ss.9–15.

İktisadi Yürüyüş (1948) “Avrupa İktisadi Kalkınma Programı Beşeriyete Hizmet Eden Tarihi

Vesika Marshall Planı’nın Mütebaki Kısmını Veriyoruz”, İktisadi Yürüyüş, Sayı 197, 28

Mart 1948, ss. 9–16.

İktisatçı (1951) “Avrupa Tediye Birliği Üçüncü Faaliyet Yılına Girerken”, Türkiye İktisat

Mecmuası, Sayı 51, ss. 21–23.

İktisatçı (1952) “Avrupa’nın İktisadi Durumu”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 52, ss. 17–21.

İpek, İlhan (1951) “Bana Göre Marshall Planı Ne İfade Eder”, İktisadi Uyanış, Sayı 15.

İren, Cihat (1951) “Silahlanma Programları ve Hammaddelerin Tevzii”, Türkiye İktisat

Mecmuası, Sayı 31, ss. 17–22.

İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası (1948) “Milletler Arası Ticaret Odası Raporu”, İstanbul

Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, Sayı 64, ss. 1–15.

Jenkins, Rhys (2001) “Sanayileşme ve Dünya Ekonomisi”, Fikret Şenses (der.) Kalkınma

İktisadı Yükselişi ve Gerilemesi, İstanbul: İletişim Yayınları, ss. 211–255.

Keskinoğlu, Suat (1951) “Avrupa Tediye Birliği’nin Bir Yıllık Çalışmaları”, Türkiye İktisat

Mecmuası, Sayı 39, ss. 7–9.

Magdoff, Harry (1983) “Uluslararası Ekonomik Sıkıntı ve Üçüncü Dünya”, Folker Fröbel,

Immanuel Wallerstein, Harry Magdoff, Andre Gunder Frank, Makoto Itoh, Elmar

Altvater, vd. Dünya Ekonomisi, Bunalım ve Siyasal Yapılar, Çevirenler Orhan Esen,

Yılmaz Öner, Gölsel Türk, Ümit Kıvanç, Erol Özbek, Ferhat Boratav, Seçkin Cılızoğlu,

İstanbul: Belge Yayınları içinde, ss.117–131.

Nazif, Nizamettin (1947) “İtalya ve Fransa Grevleri ve Amerika’nın Milyarları”, Gece

Postası, 18 Kasım 1947.

Oğuz, Orhan (1951) Marshall Planı (Konferans). İzmir, 1951 (Beyazıt Devlet Kütüphanesi

Kitap No: 135314).

Perlman, M. (1950) “OEEC’nin Karşılaştığı Güçlükler”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 25.

Perroux, Francois (1950) “Dolar Kıtlığı ve Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı’nın İkinci

Raporu”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 25, ss. 159–162.

Peters, Mike (2003) "Bilderberg Grubu ve Avrupa'nın Birleşmesi Projesi", Mehmet Türkay

(der.) AB Türkiye Gerçekler Olasılıklar, İstanbul: Yenihayat Kütüphanesi içinde, ss. 34–

62.

Sbarounis, Athanase J. (1951) “Marshall Planı ve Karşılıklı Güvenlik Ekonomisi”, İstanbul

Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, 12. Cilt, No: 3–4, ss. 72–108.

Sönmez, Nezihe (1966) Azgelişmiş Memleketlere Yapılan Dış Yardımlar, İzmir: İzmir İktisadi

ve Ticari İlimler Akademisi Yayınları.

TBMM (1948) T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, Cilt 10, Toplantı 2, 37. Birleşim,

02.02.1948.

TBMM (1948) T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, Cilt 12, Toplantı 2, 85. Birleşim,

8.7.1948.

TBMM (1948) T.B.M.M. Tutanak Dergisi, Dönem: VIII, Cilt 2, Toplantı 2, 48. Birleşim,

16.04.1948, s. 44.

TC Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (2008) “Ayın Tarihi: 19

Haziran 1948”,

http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1948/haziran1948.htm, [Erişim

Tarihi, Nisan 2007].

TC Başbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (2008) “Ayın Tarihi: 16

Kasım 1948”,

http://www.byegm.gov.tr/YAYINLARIMIZ/AyinTarihi/1947/kasim1947.htm, [Erişim

Tarihi, Şubat 2006].

TDK Güncel Türkçe Sözlük (2008a) “Yardım”,

http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF05A79

F75456518CA, [Erişim Tarihi, Şubat 2008];

Thornburg, Max W. (Tarihsiz) Türkiye Nasıl Yükselir, 1. Basım, İstanbul: Nebioğlu

Yayınevi.

Tören, Tolga (2007) Yeniden Yapılanan Dünya Ekonomisinde Marshall Planı ve Türkiye

Uygulaması, İstanbul: SAV Yayınları.

Trak, Ayşe (1984) “Azgelişmiş Ülke Aydınları ve Gelişme Sorunu”, Yapıt Toplumsal

Araştırmalar Dergisi, Sayı 6, ss.70–82.

Trak, Ayşe (1984) “Gelişme İktisadının Gelişmesi: Kurucular”, Yapıt Toplumsal Araştırmalar

Dergisi, Sayı 5, ss. 50–61.

Türk Ekonomi Kurumu (1949) “Alacaklı Memleketler İçin Marshall Planı”, Türk Ekonomisi,

Sayı 70.

Türkay, Mehmet (1995) “Gelişme İktisadının Bir Disiplin Olarak Ortaya Çıkışı”, Tamer

İşgüden, Fuat Ercan, ve Mehmet Türkay (der.) Gelişme İktisadı Kuram-Eleştiri –Yorum,

İstanbul: Beta Basın Yayım Dağıtım A.Ş. içinde, ss.112-139.

Türkay, Mehmet (1997) “Konjonktürel Bir Kavram Olarak Müdahale ve Gelişme İktisadı”,

İktisat Dergisi, Sayı 366–367, ss. 29–36.

Türkiye İktisat Mecmuası (1950) “Dünya Bankası ve Milletler Arası Para Fonu Daha Müfit

Olmalıdır”, Türkiye İktisat Mecmuası, Sayı 26, Nisan 1950, ss.269–272.

Ulus (1947) “Mr. Truman’ın Sözlerinin Tam Metnini Veriyoruz”, Ulus, 17 Mart 1947.

Ulus (1948) “İktisadi İşbirliği Anlaşması İmzalandı”, Ulus, 5 Temmuz 1948.

Vatan (1947) “General Marshall’ın Mühim Demeci”, Vatan, 6 Haziran 47.

Wolf, Winfred (1996) “Avrupa Birleşik Devletleri Projesi”, Winfred Wolf ve Jutta Klas

(der.), Avrupa Kalesi, İstanbul: Yazın Yayınları içinde, ss. 13–71.

Yamey, Basil (1967) “Dış Yardımla İlgili Bazı Meseleler”, Dış Yardım içinde, İstanbul:

Milliyet Kültür Kulübü, 1967.

Dizin

ABD, Anti-Komünizm, Avrupa İmar ve Kalkınma Planı, Avrupa Tediye Birliği, Dış Yardım,

Ekonomik İşbirliği Anlaşması, George Marshall, Hilts Raporu, İktisadi İşbirliği Teşkilatı,

Kalkınma, Karşılıklı Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Marshall Planı, Marshall Planı Hususi,

Teşebbüs Fonu, Modernleşme, Müdahale, Ödeme ve Takas Anlaşmaları, Thornburg Raporu,

Truman Doktrini, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, Yabancı Memleketlere Yardım Kanunu,

Yardım.