Osmanlı Basınında Alman İmparatoru II.Wilhelm'in 1889 ve 1898 Yıllarında Osmanlı Devletine...
-
Upload
millisaraylar -
Category
Documents
-
view
3 -
download
0
Transcript of Osmanlı Basınında Alman İmparatoru II.Wilhelm'in 1889 ve 1898 Yıllarında Osmanlı Devletine...
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ
TÜRK TARİHİ ANABİLİM DALI
YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI
Osmanlı-Alman Yakınlaşmasının Basına Yansıması: Sabah Gazetesi
Örneği (1889–1895)
(Yüksek Lisans Tezi)
Ali Gözeller
İstanbul 2005
T.C.
MARMARA ÜNİVERSİTESİ
TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ
TÜRK TARİHİ ANABİLİM DALI
YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI
Osmanlı-Alman Yakınlaşmasının Basına Yansıması: Sabah Gazetesi
Örneği (1889–1895)
(Yüksek Lisans Tezi)
Ali Gözeller
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Ufuk Gülsoy
İstanbul 2005
I
İÇİNDEKİLER
İçindekiler………………………………………………………………..I
Önsöz…………...………………………….…………………………...III
Özet…...……………………………………………………………..….V
Abstract.……………………………………………………………......VI
Kısaltmalar..…………………………………………………………...VII
GİRİŞ
OSMANLI BASINI VE 1889 ÖNCESİ OSMANLI-ALMAN
İLİŞKİLERİNE GENEL BİR BAKIŞ
1. Osmanlı Basını ve Sabah Gazetesi …………………….....……….............1
2. 18. Yüzyıldan 1890 Yılına Kadar Osmanlı- Alman İlişkileri………….5
BİRİNCİ BÖLÜM
1889–1895 YILLARI ARASINDA OSMANLI- ALMAN SİYASİ
İLİŞKİLERİ
1. Osmanlı - Alman Dış Politikalarında Değişim ve Yakınlaşma……….10
2. 1889–1895 Yılları Arasında Osmanlı- Alman Siyasi İlişkileri………..14
3. Alman İmparatoru II. Wilhelm’in Osmanlı Başkentini Ziyareti
(2–6 Kasım 1889) ……………………………………………....................…..…21
4. II. Abdülhamid - II. Wilhelm görüşmesi madalyası…...………...……...31
II
İKİNCİ BÖLÜM
OSMANLI-ALMAN ASKERİ İLİŞKİLERİ
1. Osmanlı Devletindeki Alman Askeri Görevliler……………………….33
2. Osmanlı Devleti’nin Almanya’ya Askerî Öğrenci Göndermesi……..47
3. Osmanlı Devleti’nin Almanya’dan Askeri Malzeme Alımı
3.1. Mavzer Tüfek ve Fişekleri……………………………………......55
3.2. Martini Henri Tüfeklerinin Mavzer Tüfeklerine Çevrilmesi..60
3.3. Krupp Topu Alımı………………………………………………….64
3.4. Torpido Vapuru Alımı……………………………………………..68
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OSMANLI-ALMAN TİCARÎ VE EKONOMİK İLİŞKİLERİ
1. Ticari Münasebetler
1.1. Osmanlı – Alman Ticaret Antlaşması (26 Ağustos 1890)…71
1.2. 1894 Osmanlı İstikrazı……………………………………………74
2. Osmanlı İmparatorluğundaki Alman Demiryolu Yatırımları…………75
2.1.1. İzmit-Ankara Demiryolu………………………………………..77
2.1.1.1 Taşıma ücreti meselesi………………………………………84
2. 1. 2. Muhacir İskânı…………………….………………………...87
2.1.2. Selanik-Manastır Demiryolu…………………………………...88
2.1.3. Eskişehir-Konya Demiryolu……………………………………93
Sonuç………………………………………………………………………………96
Ekler........................................................................................................99
Kaynakça...............................................................................................111
III
Önsöz
Osmanlı Devleti’nde Alman nüfuzunun, II. Abdülhamid döneminde başladığı
kabul edilir. Gerçekten bu şekilde midir acaba? Bu çalışmada Sabah gazetesinin
1889–1895 yılları arasında yayınlanmış 1934 nüshasındaki haberlere dayanarak
Osmanlı-Alman ilişkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Ayrıca bu çalışma, Yıldız
Arşivi ve diğer kaynaklarla desteklenmeye çalışılmıştır.
Osmanlı-Alman İlişkileri için Türkçe’de başlıca müracaat edilen eserler, İlber
Ortaylı, Rifat Önsoy ve Jehuda L. Wallach’ın çalışmalarıdır. Bunlardan ilk ikisi,
çalışmalarında değerli bilgiler vermekler birlikte 19. yüzyıldaki ilişkilerin genelini
ortaya koymaktadır. Jehuda Wallach’ın çalışması ise, Alman askeri heyetlerinin
faaliyetlerini Alman ve Avusturya arşivlerine dayanarak incelemiştir. Bizim bu
çalışmamızda ise sadece ilişkilerin esas başlangıç sürecini oluşturan 1890’lı yılların
ilk yarısındaki kamuoyuna yansıyan kısmı incelenmektedir.
II.Abdülhamid döneminde yayınlanan gazetelerin sansüre tabi tutulduğu
yaygın bir inanıştır. Sansürün esas uygulandığı kısım, Osmanlı Devleti’nin yabancı
devletlerle olan siyasi ilişkileridir. Sabahta da Almanya ile olan siyasi ilişkilere dair
haberlere az rastlanmıştır veya rastlanılan haberlerde verilen bilgiler, bu ilişkiyi
açıklamakta yeterli olmamıştır. Gazetede Alman sefirinin padişahla görüştüğünü
belirttiği birçok habere rastlanmıştır. Fakat bu haberlerde görüşmenin içeriği ile ilgili
hiçbir bilgi verilmemiştir. Buna karşılık demiryolları ve askeri ilişkilerle ilgili genel
bir portre görülebilmektedir.
Sabah gazetesinin seçilme nedeni Osmanlı kamuoyunun genel nitelikteki
haber kaynaklarından biri olduğunun düşünülmesidir. Çalışma 1889–1895 arasını
kapsamaktadır. Bu süre Osmanlı-Alman yakınlaşmasında önemli bir safhadır. Çünkü
Almanya’daki siyasi değişikler (II. Wilhelm’in İmparator oluşu ve izlemeye
başladığı Weltpolitik, Bismarck’ın görevden ayrılışı- denge siyasetinin değişmesi) ve
Alman endüstrisinin Osmanlıda yatırımlara başlayışı 1880’lerin sonu ve 1890’ların
başında gerçekleşmiştir. Bu çalışmada Sabah gazetesine dayanarak Almanya-
Osmanlı Devleti ilişkisinin boyutları, niteliği ve sınırları incelenmeye çalışılacaktır.
Bu tezin hazırlanması kıymetli insanların desteği ile gerçekleşmiştir.
Öncelikle çalışma süresi boyunca önerileri ve tezi baştan sona okuyarak hatalarımı
IV
görmemi sağladığı için danışmanım Prof. Dr. Ufuk Gülsoy’a teşekkür ederim.
Muhterem hocam Prof. Dr. Mücteba İlgürel’e, nazik kişiliği ve verdiği bilgilerden
dolayı hep müteşekkir kalacağımı belirtmek isterim. Bununla birlikte Lisans ve
Yüksek lisans eğitimim sırasında daima yol gösteren ve tezin konusunu öneren
hocam Prof. Dr. Zekeriya Kurşun’a şükran borçluyum. Jehuda Wallach
değerlendirmesi için muhterem hocam Mehmet Genç’e; tezin yazımı sırasında
güçlüklerin aşılmasındaki yardımları, tavsiyeleri için Prof. Dr. Vahdettin Engin’e,
Dr. Nihat Azamat’a, Dr. Bilgin Aydın’a, Doğan Koçer’e ve Gültekin Yıldız’a
teşekkürlerimi bildiririm.
Öğrenciliğim esnasında daima yanımda olan dostlarım A. Emin Osmanoğlu,
R. Fazıl Bayri, Abdulkadir Erdoğan, Serhan Afacan, Cabir Duysak, Saffet
Alimovski, İdris Tuna, Tatsuya Yoshida, Ogasawara Hiroyuki’ye; teze yazmaya
başladığımda müsveddeleri okuyarak yön gösteren Lale Uçan, Serdar E. Şirin,
Sevilay Kasap, Ö. Faruk Bölükbaşı ve İbrahim Toruk’a; Alihan Yıldırım’a, Kadir
Kon’a, Mehmet Cebeci’ye; tezin son şeklini gözden geçiren ve beni yüreklendiren
Metin Bezikoğlu’na; cümle kurmakta zorlandığımda konuşmalarıyla kurtarıcılık
yapan Alaaddin Tural, Tamer Yıldırım, Mustafa Mercan, M. Mert Sunar, Selda Sert
ve Merve Çakır‘a ne kadar teşekkür etsem yine de azdır. Teze desteğini özellikle
belirtmem gereken değerli bir kişi ise, Nurdan Şafak’tır. Kendisine hâssaten
şükranlarımı arzederim. Atatürk Kitaplığı, Beyazıd Kütüphanesi, İSAM Kütüphanesi
ve Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nin mütebessim görevlilerine, hâssaten Celil Abiye;
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsüne, özellikle Murat Balkan’a; kıymetli arkadaşlarım
Hasan Gökçe, Turgut Bilen-Mustafa Gül ve Turgut Gözlükaya’ya da bilgisayar
desteği sağlamalarından dolayı ayrıca teşekkür ederim.
Ders döneminde maddi katkıları için İlim Yayma Cemiyeti’nin değerli
mensuplarını ve tez dönemindeki katkısından dolayı da muhterem insan Mustafa
Sürahi’yi hep saygıyla anacağım.
Ailemin, özellikle Şemsettin ve Halil Ağabeyimle, Hacer ve Hatice Ablam ve
yeğenim Adnan’ın teşvikleri, destekleri olmasaydı bu çalışmayı tamamlayamazdım.
Ümit ederim ki, bir eser ortaya koyma çabam onları mutlu etmiştir.
Taksim 2005
V
ÖZET
19 yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı Devleti ve Almanya birbirlerine ihtiyaç
duyan iki ülke haline gelmişlerdi. Yüzyılın sonuna doğru genç ve yaşlı iki
imparatorluğun ilişkileri müttefik biçimine evriliyordu. 1890’ların ilk yarısı bu
sürecin başlangıcını oluşturmaktadır. 1888’de meydana gelen iki olay, bu sürecin
somut göstergeleridir: II. Wilhelm’in imparator olması ve Bağdad Demiryolu
hattının başlangıcını teşkil eden İzmit-Ankara Demiryolu imtiyazının Alman
sermayesine verilmesi.
Almanya bu yıllarda, uluslarası politikada Osmanlı Devleti için destek olmuş,
Osmanlı ordusunun yeniden düzenlenme çalışmasına da katkı da bulunmuştur.
Alman bankaları, silah fabrikaları bu işten kazançlı çıkmış; Osmanlı Devleti ise diğer
Avrupalı güçlere karşı bu ülkeye yakınlaşmış ve sermaye yetersizliğinden
gerçekleştiremediği yatırımlarda, özellikle demiryolları inşasında, Alman
sermayesinden istifade etmiştir.
VI
ABSTRACT
End of the 19th century, The Ottoman and Germany started new relations
with each other in terms of polities. In the 20th century old and young empire’s
relations tend the allied Powers. In between 1890 and 1895 years was constituted this
process. Two ıssues which was occured in 1888 century are concrete indicator of this
process: Wilhelm II being emprorer and giving for German’s capital starting point of
Bagdat railroads which constitude between İzmit-Ankara railroads special privilege.
Germany in these years, supports for Ottoman State in international polities
and contributed for order of Ottoman army. This situation was beneficial for
Germany banks and weapone fabrics; Ottoman State developed relations with
Germany toward Europen powers. Ottoman benefit from Germany capital, especially
railroad construction because of the fact that Ottoman have not enough capital
investment.
VII
KISALTMALAR
a.g.e. Adı geçen eser
a.g.m. Adı geçen makale
Bkz. Bakınız
BTTD Belgelerle Türk Tarihi Dergisi
c. cilt İÜEFTD İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi
Nr. Numara
s. sahife
TCTA Tanzimat’tan Cumhuriyete Türkiye Ansiklopedisi
M Muharrem
S Safer
Ra Rebîulevvel
R Rebîulâhir
Ca Cemâziyelevvel
C Cemâziyelâhir
B Receb
Ş Şaban
N Ramazan
L Şevval
Za Zilkâde
Z Zilhicce
1
GİRİŞ
OSMANLI BASINI VE OSMANLI - ALMAN İLİŞKİLERİNE GENEL
BİR BAKIŞ
1. Osmanlı Basını ve Sabah Gazetesi
Osmanlı’da basının ortaya çıkışı Mehmed Ali Paşa’nın 1828’de Mısır’da
yayınlamaya başladığı Vakayi Mısriyye ile olmuştur. Daha sonra bunu, Türkçe ilk
resmi gazete olan Takvim-i Vekayi’nin 1831 yılında yayınlanması takip etmiştir1. Bu
gazetenin okuyucusu devlet görevlileri idi. Gazete aynı zamanda Fransızca, Arapça,
Farsça, Rumca, Ermenice ve diğer dillerde de yayınlanmıştır. Takvim-i Vekayi’yi
1840’ta Ceride-i Havadis, 1860’ta Tercüman-ı Ahval, 1862’de Tasvir-i Efkar
gazetelerinin çıkarılması izlemiştir. Osmanlı Devleti, basını siyasi gelişmeler
dolayısıyla gerekli gördüğünden gazete çıkaranlara maddi destek vermiştir.
1860 yıllarında Balkanlardaki olaylar ve 1877/1878 Osmanlı Rus Savaşı ve
sonrası yaşanan gelişmeler Osmanlı Devletini basının bir siyaset aracı olarak
kullanılmasının etkilerini görmeye sevk etmiştir. Gazetelerin sayısı artmaya
başladıktan sonra Osmanlı Devleti, yerli yayıncılığı denetim altına almak için 1864
yılında Basın Nizamnamesi çıkarmıştır. Bu nizamname 1862 Fransız Basın Kanunu
örnek alınarak hazırlanmıştı2. 12 Mart 1867’de ise, özellikle Giritle ilgili olmak
üzere yapılan eleştirilerden dolayı, Âlî Kararname yayınlanarak basına yeni
sınırlamalar getirilmiştir.
II. Abdülhamid döneminde basın, öncesine göre daha sıkı bir denetim altına
alınmıştır. Abdülhamid basınla ilgili 1877 yılında yeni bir düzenleme yapılmasını
istemiştir. Vekillerin bu konuda yaptıkları çalışmada yaşanan tartışmalardan dolayı,
Padişah hazırlanan tasarıyı uygulamamıştır3. Fakat Kanun- Esaside yer alan basın
“kanun dairesinde serbesttir” ifadesine dayanarak basını kontrol altına almıştır4.
Otoriter bir yönetim gereği gazeteler sansürlenme ve zaman zaman yayına ara
verilme veya kapatılma uygulamalarıyla karşılaşmışlardır. Süreli yayınların sert
1 Nesimi Yazıcı, Takvim-i Vekayi Belgeler, Ankara 1983, s. 17–23. 2 Orhan Koloğlu, “Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi”, TCTA, c.I, İstanbul 1985, s.68–93. 3 Nuri İnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, İstanbul 1982, s.257–258. 4 Tahsin Paşa, II. Abdülhamid’in basın üzerinde denetimini artırma zamanı hakkında “305 [1888] tarihinden
itibaren sansür usulü teşdit edilmeğe başlandı” demektedir bkz. Tahsin Paşa, Abdülhamit ve Yıldız Hatıraları, İstanbul 1931, s.116–119.
2
uygulamaların yanında farklı bir denetlenme biçimi de yayıncı ve yazarların bunu
kendiliğinden yapmalarının sağlanmasıydı. Dönemin siyaseti gereği gazete çıkaran
her yayıncıya, sadakat gibi nedenler gösterilerek padişahtan iltifat ve ihsan
görmekteydi. Ayrıca gazetelere para yardımında da bulunuluyordu. Dış basında
Osmanlı hakkında çıkan haberler takip edilmeye başlanmış ve gazetelerin Osmanlı
Devleti hakkında olumlu yayın yapmaları sağlanmak istenmiştir. Bunun için de
yabancı gazetelerin muhabirlerine nişan ve para verilmesi gibi taktikler
kullanılmıştır5.
Abdülhamid dönemi Osmanlı basını, tabii olarak siyasi ilişkilerle ilgili
bilgiler konusunda genel bilgiler vermekle yetinmek zorunda kalmıştır. Özellikle
Osmanlı Devletinin, diğer devletlerle olan siyasi ilişkileri konusunda bu kurala
uymuştur. 1890-1895 yılları arasında yayınlanan gazete sayısı azdır. Bunlar Sabah,
Tercüman-ı Hakikat, İkdam, Tarik ve Saadet gazeteleridir. Tahsin Paşa bu gazeteler
için ‘Bunlar arzu dairesinde neşriyatta bulunurlardı’ demektedir6. Herhangi bir
kurumun inşası, yenilenmesi veya bir işin gerçekleşmesi gazete için Padişahı övme
vesilesidir.
Bu gazetelerin haber kaynakları Havas ve Reuter ajanslarıdır. Ajans Havas’ın
İstanbul’a ilk muhabirini 1854’te göndermiştir. Reuter’in muhabir göndermesi ise
1866 yılında olmuştur. İki ajans 1870 yılında ortaklaşa bir büro kurmuş ve hem
Avrupa’ya haber ulaştırmışlar hem de İstanbul basınına haber satmışlardır. 1889’da
iki ajans anlaşmış ve Reuter İstanbul’dan muhabirini çekmiştir. 7 Bu ajansların
dışında Ajans Konstantinopol ve Ajans Oryantal şirketleri bulunuyordu8.
Sabah gazetesi ilk olarak 1875 yılında yayınlanmıştır. Papadopulo’un sahibi
olduğu bu gazetenin başyazarlığını Şemsettin Sami yapmaktaydı. Kayseri’den
İstanbul’da gelen Mihran Efendi, Sabah’ta çalışmaya başlamış ve Şemsettin
Sami’nin sürgüne gidişiyle gazetenin yayın müdürlüğüne getirilmiştir. Papadopulo
kendi isteği ile 1878 yılında yayına ara verdiğini ifade etmektedir. 1889 yılında
5 Zekeriya Kurşun, “II. Abdülhamid Döneminde Batı Basınında İmaj Düzeltme Çabaları: Matbuat-ı Ecnebiye Müdiriyetinin Kurulması ve Faaliyetleri”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 1, İstanbul 1999, s. 105–118. 6 Nuri İnuğur, a.g.e., s. 284-285; Tahsin Paşa, a.g.e. s. 119. 7 Nuri İnuğur, a.g.e. s. 272. 8 Tercüman-ı Hakikat’in Ekim 1889’daki nüshalarında Ajans Konstantinopol ve Ajans Oryantal telgraflarından Avrupa haberleri verilmektedir. Bk. Tercüman-ı Hakikat, Nr.3390, 7 S 1307/ 3 Ekim 1889, s. 1.
3
gazeteyi tekrar yayınlamak için Matbuat İdaresine yaptığı başvurusuna 7 Temmuz
1889 tarihli iradeyle izin verilmiştir9.
Mihran Efendi yayınına ara verilen Sabah gazetesini 31 Ağustos 1889
tarihinde tekrar yayınlanmaya başlamıştır. Gazetenin ilk sayısı padişahın cülûs
gününe denk getirilmiştir. Gazetenin ilk yayın günü padişahın tahta çıkış gününe
denk getirilmesi dikkat çekici bir olaydır. II. Abdülhamid’in tahta çıkış günü her yıl
çeşitli merasimlerle kutlanıyordu. Böylece Padişahın Osmanlı toplumuna mesaj
verme biçimi, bazen bir gazetenin yayın günüyle iktidarı arasında bağ kurulması için
işlenecek bilgi sunmakla oluyordu. İlk nüshada “menafi-i umûmiyyeye müteallık
evrak mea’l-memnuniyye derc olunur” denmektedir.10.
Mihran Efendi 29 Ağustos 1893’te Dahilliye müsteşarıyla yaptığı görüşmede
Sabah’a verilmekte olan aylık tahsisata zam istemişti. Hepsinin birden günlük
tirajının 4-5 bin civarında olduğunu söylediği Tercüman-ı hakikat, Tarik ve Saadet
Gazeteleri dolgun maaşlar almaktayken, günlük 8-9 bin nüsha basılan Sabahın 1000
kuruş civarında tahsisat aldığını ileri sürmekteydi. Mihran Efendi ayrıca resmi
tebligat ve ilanları bazen gazete basıldıktan sonra geldiği halde önceki basılmış olan
2–3 bin nüshayı iptal ettirip yeniden baskı yaptırdığını söylemekle padişaha
sadakatini göstermekteydi. Görüşmede “1000–1500 kuruş bir şeyin” zammını
istemişti. Belgenin üzerinde, aynı gün Mihran efendinin aylık tahsisatına 2000 kuruş
zam yapılmasına irade verildiği görülmektedir. Padişah böylece ona isteğinden
fazlasını vermiştir11.
Padişaha hizmetten geri kalmayan Mihran Efendi, zaman zaman jurnalcilik
de yapmaktaydı. 8 Ocak 1891 tarihinde Paris’te Fransızca olarak yayınlanan La
Turquie Libre isimli gazetenin Türkiye’ye sokulma biçiminden bahsederek ecnebi
postaların daha sıkı kontrol edilmesi gerektiğini önermekteydi. Ona göre cahillerin
kalplerini dalâlete götürecek bu fenalığa meydan verilmemeliydi12. 1 Ekim 1894
tarihli arzuhalinde ise Osmanlı’da çıkan gazetelerin 2-3 bin civarında iken Sabah’ın
9 BOA, İ.DH. 89328, 06.07.1889. 10 Sabah, Nr.1, 4.M.1307/31 Ağustos 1889, s. 1. Gazetenin fiyatı İstanbul için senelik 20 Mecidiye veya 80 Kuruş; altı aylığı 45 kuruştur. Vilayetler için ise senelik posta ücretiyle beraber 130 Kuruş; altı aylığı ise 70 Kuruştur. 1895 yılına kadar 1934 nüsha yayınlanmıştı. Gazetenin, 329. numaralı nüshası 27.07.1890 tarihli; 330. numaralı nüsha ise 31.07.1890 tarihlidir. Arada 3 gün çıkmamış görünüyor. 11 BOA, Y.MTV. 81/188, 17 S 1311/29 Ağustos 1893. 12 BOA, Y.EE. 15/12, 8 Ocak 1891. “tekayyudât-ı mütemâdiyye ve lâzima icrâsı katiyyen tahte’z-zamîn ve
vücûbda bulunduğu”nu arz ediyordu.
4
günlük 10-15 bin civarında basıldığını söylemekteydi. Burada “en birinci emel-i
bendegânem dilhâh-ı meâlî-i iktinâh cenâb-ı zılluhlahilerine muvâfık hidemâtı tevsi
etmekden ibaret” olduğunu belirtmekteydi13.
Mihran Efendinin sahibi olduğu Sabah Gazetesi 4 sayfadan ve her sayfada 5-
6 sütundan oluşuyordu. İcmâl, Tevcîhât, Dâhiliyye, Hâriciyye, Tebligât-ı Resmiyye
ve Telgraf ve ilanların verildiği bölümlerden oluşmaktadır. İcmal kısmında dış
siyasetteki gelişmeler ele alınmaktaydı. Bu bölümde ayrıca Osmanlı Devleti’nin
çeşitli sorunlarına değinilmiştir. Almanya-Fransa çekişmesi, Avrupa devletlerinin
sömürgeleriyle ilgili haberler, ekonomik gelişmeler burada verilmekte olan belli başlı
konular arasındadır14. Haftada bir defa yer alan Selamlık Resm-i Âlîsi ise padişahın
Cuma Namazına gidişinde kendini izlemeye gelenleri ve tören sonrası kimlerle
görüştüğünü haber veriyordu. Törenlere elçiliklerden, seyyahlardan katılımlar
olmaktaydı15. Tevcîhât ve Tebligât-ı Resmiyye’de genellikle devlet görevlilerin
atama, nişan ve terfi durumları hakkında bilgi verilmekteydi.
Dâhiliyye kısmında ise Osmanlı Devleti sınırları içindeki olaylara yer
verilmektedir. Bunlar devlet kurumlarının faaliyetleri, eğitim, asayiş gibi haberlerdir.
Siyasi konulara dahil edilebilecek olaylar diğer haberlere oranla yorumsuz ve genel
hatlarıyla okuyucuya aktarılmıştır. Gazetenin İcmal başlığındaki birinci sayfada yer
alan bölümde, dünya siyasetindeki güncel durum ele alındığı gibi Telgraf kısmında
Reuter, Havass ve Ajans de Kostantinopole Telgraf Şirketi’nden Avrupa
başkentlerindeki son dakika haberleri de okuyucuya aktarılıyordu.
13 BOA, Y.PRK.AZJ. 30/2, 2 R 1312/ 01.10.1894. 14 Sabahın ilk nüshasında İcmal kısmında Rusya İmparatorunun Almanya’ya iade-i ziyareti ile Norddeutsche
Zeitung ve Kölnische Zeitung gazeteleri arasında Almanya’nın Doğu Afrika’daki sömürge politikası hakkındaki tartışma yer alıyordu. Yazara göre eğer Rus İmparatoru Berlin'e ziyareti gerçekleşirse Avrupa siyasetinde bir değişiklik olmayacak demektir şeklinde görüş belirterek, Almanya’nın Doğu Afrika’daki sömürge politikası hakkında İngiltere’nin Almanya menfaatleri aleyhindeki faaliyetlerini Rusya’nın tasvip edip etmeyeceğinin anlaşılacağını söylemiştir. Yine yazara göre, Bismarck’ı destekleyen Norddeutsche Zeitung ve Kölnische Zeitung gazetelerinin sömürge siyaseti tartışmasının Almanya’nın dış siyasetini etkilemeyecektir. Sabah, Nr.1, 4.M.1307/31 Ağustos 1889, s.2. 15 Mesela, Berliner Tagblatt muharriri Mösyö Ştern (Sabah,Nr.1866, 20 Ekim 1894, s.1) ve Alman sefiri selamlık törenine katılanlar arasında isimleri geçmektedir (Sabah,Nr.686, 26 Temmuz 1891, s.1).
5
2. 18. Yüzyıldan 1890 Yılına Kadar Osmanlı- Prusya/Alman İlişkileri
“ (…) imparatorluk, Balkanlardan Tuna’ya ve Viyana
yakınlarına kadar hâkimiyet kurduğundan, belli başlı
Avrupa devletlerinden biriydi. Ne var ki, Hıristiyan
hükümdarların yönettiği devletlerden oluşan Avrupa
devletler sisteminin bir parçası sayılmıyordu. Yine de,
Osmanlı İmparatorluğunun, Avrupa güçler dengesinde
önemli bir yeri vardı. Rusya hükümdarı II. Katerina, 18.
yüzyıl sonlarında bunu açıkça tanımıştı.” [R.D. Davison,
“Osmanlı Diplomasisi ve Bıraktığı Miras”, C.L.Brown;
2000; s.264]
Osmanlı Devleti, 18. yüzyılda Avrupa devletler sisteminin bir parçası
görülmemekle birlikte Avrupa’nın siyasi arenasında etkin bir konumdaydı. Ancak
aynı yüzyılın sonuna doğru, 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’da meydana gelen
değişimlerin etkisiyle durum değişmeye başlamıştır. Osmanlı Devleti yaşadığı bu
süreç sonucunda kendi sisteminde bazı yapısal reformlara ve Avrupa devletleriyle
olan ilişkilerinde ikili yakınlaşmalara yöneldi. XIX. yüzyılın ikinci yarısında
Osmanlı devletiyle diğer devletlere nazaran daha yakın ilişkiler kuran ve nihayet I.
Dünya Savaşında ittifak yapacak olan Almanya’yla16 ilişkiler XVIII. yüzyılda –
Prusya Krallığı zamanında- başlamıştır.
Prusya’yla ilişkilerin başlangıcı Pasarofça Antlaşmasının yapıldığı 1718
senesine kadar gitmektedir.17 Bu tarihte Sadrazam Nişancı Mehmed Paşa Prusya
kralı I.Friedrich Wilhelm’e (1713–1740) iki devlet arasında dostluk tesisi arzusunu
içeren bir mektup göndermişti. Prusya Kralı da padişaha dostluk temennisi içeren bir
mektup ve at alma bahanesiyle imrahoru Johannes Jurgowsky’yi 1720’de Osmanlı
Devleti’ne yollamıştır18.
16 Prusya önderliğinde Alman birliği 1871 yılında gerçekleşmiştir. Almanya böylelikle Prusya’nın devamı olmaktadır. Osmanlı- Almanya ilişkilerinin anlatımında kullanılacak olan Prusya kelimesiyle 1871 öncesi Almanya anlaşılmalıdır. 17 Kemal Beydilli, Büyük Friedrich ve Osmanlılar, İstanbul 1985, s. 1; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ankara, IV, s. 232. 18 Kemal Beydilli, a.g.e., s. 2-5.
6
Osmanlı Devleti-Prusya Krallığı ilişkilerindeki esas gelişme II.Friedrich
devrinde (1740-1786) olmuştur. Bu kral zamanında iki devlet arasında uzun süren
müzakereler sonucunda 22 Mart 1761’de Dostluk ve Ticaret Anlaşması ile 31 Ocak
1790 İttifak Anlaşması yapılmıştır. II. Friedrich önce 1755’te Rexin adlı bir elçi
göndererek Osmanlı Devleti’ne ticaret ve ittifak anlaşmaları yapmayı teklif etmiştir.
Bu ilk teşebbüse, “prensip olarak bu teklifi kabul etmekle beraber bunun
gerçekleşmesi için müsait bir zaman gerektiği” şeklinde bir cevap verilmiştir19.
1756 yılında ise Avrupa’da dengeler değişmişti; Fransa ve Avusturya
Macaristan İmparatorluğu Rusya’nın da dâhil olduğu bir ittifak oluşturmuşlardı. Bu
ittifak şüphesiz Prusya’yı hedef alıyordu. II. Friedrich’in buna karşılık 16 Ocak 1756
Westministor Anlaşmasıyla İngiltere’yle anlaşıp, rakiplerinin hamlesini beklemeden
saldırıya geçmesiyle Yedi Yıl Savaşları (1756–1763) başlamıştır20. Aynı yıl II.
Friedrich, Rexin’i ikinci defa Osmanlıya elçi olarak göndermiştir.
Prusya elçisi Rexin, bu seferki gelişinde, bir ticaret antlaşmasıyla birlikte
Rusya ve Avusturya’ya yönelik bir savunma ittifakı önermekteydi. Fakat Sadrazam
Mehmed Ragıp Paşa, bu ittifak önerisine temkinli yaklaşmıştır ve böyle bir ittifak
için İngiltere’nin garantisini istemiştir21. İngiltere’nin bunu kabul etmemesi, ittifak
çabasının tekrar sonuçsuz kalmasına neden olmuştur. Osmanlı Devletinde ittifakla
ilgili diğer bir tartışma da, gayr-i müslim bir devletle ittifak yapılıp yapılamayacağı
idi.22 İttifak teklifini kabul etmeyen Osmanlı Devleti diğer yandan Prusya’yı da
gücendirmek istememiş bunun için 22 Mart 1761’de Prusya’nın Dostluk ve Ticaret
Anlaşması teklifini kabul etmiştir.23
Prusya, Yediyıl Savaşları’nda Avusturya ve Rusya ile mücadelesinde
Osmanlının kendi tarafında savaşa girmesi için ısrarlı bir diplomatik çaba sarf
etmiştir. Eğer böyle olsa idi, bu devletlerin savaşı iki cepheden sürdürmeleri zor
olacaktı. Osmanlı ise “formel [şeklî] bir ittifak olmadan Prusya’dan faydalanmayı
umuyordu”.24 Prusya, 1762’de Avusturya, 1764’de de Rusya ile anlaşmış ve kendini
19 Uzunçarşılı, s. 233-234; Kemal Beydilli, a.g.e., s. 25-32. 20Virginia Aksan, Savaşta ve Barışta Bir Osmanlı Devlet Adamı Ahmed Resmi Efendi, İstanbul, 1997, s. 68; Kemal Beydilli, a.g.e., s. 34. 21 Kemal Beydilli, a.g.e., s. 33-35. 22 Virginia Aksan, a.g.e., s. 70. 23 H. Bayram Soy, Almanya’nın Osmanlı Devleti Üzerinde İngiltere İle Nüfuz Mücadelesi (1890–1914), Ankara 2004, s. 26. 24 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, VIII, Ankara 1988, s. 164.
7
güvence altına almıştı. Bundan sonraki ittifak talepleri Osmanlı tarafından
yapılacaktır. Bu amaçla “Prusya kralının hâlâ aynı fikirde sebatlü olup olmadığının
araştırılması” için Berlin’e bir elçi yollanmaya karar verilmiş25 ve 1763’de Ahmed
Resmi Efendi temaslarda bulunmak için Berlin’e gönderilmiştir.
1769’da başlayan Osmanlı-Rus Savaşındaki yenilgi üzerine bu sefer Osmanlı
Devleti, 1771’de Prusyaya ittifak teklif etmiştir. Prusya’nın Rusya’yla olan ittifak
anlaşması nedeniyle II.Friedrich bu teklifi kabul etmemiştir.26 Uzun süren ittifak
çabaları III. Selim zamanında bir sonuca vardırılmış ve 31 Ocak 1790 tarihinde
Osmanlı–Prusya İttifak Anlaşması yapılmıştır. Anlaşmaya göre Prusya Avusturya ve
Rusya’ya karşı Osmanlı Devleti’nin yanında savaşmayı kabul ediyordu27. Prusya
ittifak şartlarının getirdiği yükümlülüğü askeri olarak değil, diplomatik olarak Ziştovi
Anlaşmasında yerine getirmiştir. Fakat bu anlaşmadan sonra II.Friedrich
Osmanlı’nın meselelerine karışmayacağını beyan etmiştir.28
19. yüzyılın ilk yarısında Prusya, Fransa’yla mücadele etmek zorunda
kalmıştı ve bir yandan da Alman birliğini gerçekleştirmeye çalışıyordu. Osmanlı
Devleti ise, bu devirde ıslahatlarla uğraşmaktaydı. 1826’da Yeniçerilik kaldırılmış ve
yerine 1827’de Prusya’nın Landwehr modelinin uygulandığı Muallem Asakir-i
Mansure-i Muhammediye adında yeni bir ordu oluşturulmuştur.29 II. Mahmud
devrinde, Prusyalı Albay Helmut von Moltke, Mülbach, Fischer ve von Vincke adlı
askeri uzmanlar 1835–1839 yılları arasında Osmanlı ordusunda hizmette
bulunmuşlardır. Ayrıca bunların dışında kendi ülkesi ve ordusuyla resmi bağı
olmayan başka Prusyalı askerler de Osmanlı ordusunda görev yapmıştır.30
II Mahmud dönemindeki bu askeri ilişkilerden Alman birliğinin kurulduğu
1871 yılına kadar olan süreçte Prusya, kendi iç meseleleri üzerine yoğunlaştığından
Osmanlı Devletiyle olan siyasi münasebetleri sınırlı kalmıştır31. 19. yüzyılda sınırlı
25 Kemal Beydilli, a.g.e., s. 83; Uzunçarşılı, a.g.e., s. 235. 26 H. Bayram Soy, a.g.e., s. 27. 27 Kemal Beydilli, 1790 Osmanlı Prusya İttifakı, İstanbul 1984, s. 67–70. 28 M. S. Anderson, Doğu Sorunu 1774–1923 Uluslarası İlişkiler Üzerine Bir İnceleme, çev. İdil Eser, İstanbul, 2001, s. 34; Kemal Beydilli, a.g.e., s. 135; Betül Demir, II. Mahmud Döneminde Berlin Sefaretinin Yeniden
Açılması ve Elçi Olarak Atanan Kamil Paşanın Faaliyetleri, İ.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2000, s. 78. 29 Jehuda L. Wallach, Bir Askeri Yardımın Anatomisi Türkiye’de Prusya-Alman Askeri Heyetleri (1835-
1839),çev. Fahri Çeliker, Ankara, 1985, s.9. 30 Jehuda L. Wallach, a.g.e., s.7-20; Moltke’nin Osmanlı Devleti’ndeki görevi için Bkz.Helmut von Moltke, Türkiyedeki Durum ve Olaylar Üzerine Mektuplar, Ankara 1960. 31 Enver Ziya Karal, , a.g.e., s. 166.
8
siyasi ve askeri ilişkilere rağmen, diğer yandan Alman devletleriyle ticari ilişkiler
gelişme göstermekteydi. 1838’’de Osmanlı-İngiliz Ticaret anlaşmasından sonra
Zollverein Ticari birliğini oluşturan Alman devletleri adına Prusya’yla 10 Ekim
1840’da bir ticaret anlaşması yapılmıştır. Bu anlaşma 20 Mart 1862’de
yenilenmiştir32.
Prusya, 1866 Sadowa muharebesiyle Avusturya’yı, 1870 Sedan savaşıyla
Fransa’yı yenerek büyük bir zafer kazanmış ve 1871’de Bismarck’ın (1862–1890)
önderliğinde Alman birliğini gerçekleştirerek Alman İmparatorluğunu kurmuştur.
Almanya şansölyesi Bismarck’ın bundan sonraki öncelikli siyaseti, Avrupa’da
barışın devamını sağlamak ve Fransa ile Rusya’nın bir birlik kurarak Almanya’ya
karşı mücadele etmelerini önlemekti. Batılıların “Şark Meselesi” dedikleri Osmanlı
Devletinin durumu için Almanya’nın siyasetinin ne olduğunu ise Bismarck, “Şark
Meselesi Pomeranyalı bir askerin kemiklerine değmez” şeklinde ifade etmişti33.
Birliğini yeni oluşturan Almanya, hızlı bir endüstrileşme süreci ve nüfus artışı
yaşamaktaydı. Buna karşın hammadde ve pazar ihtiyacını karşılayacağı
sömürgelerden yoksundu.34 Bu Bismarck’ın Avrupa barışını koruma siyasetinin
değişmesine neden olacaktı. II. Wilhelm’in 1888 yılında imparator olması bu süreci
hızlandırdı. Yeni İmparator II. Wilhelm’in Almanya’nın bir dünya gücü olarak
“güneşteki yerini almasını” amaçlayan siyaseti Weltpolitik’te Osmanlı’nın da önemli
bir yeri vardı. Aynı zaman diliminde Osmanlı Devleti de kendisini Almanya’ya
yakınlaştıracak sorunlarla karşılaşmıştır.
1877/1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonucunda imzalanan Berlin Anlaşması,
Osmanlının 1880 sonrası siyasetini belirleyen hadiselerden en başta geleni olmuştur.
18. yüzyılın sonunda başlayan dış politikada İngiltere dayanma siyaseti, İngiltere’nin
1878’de Kıbrıs’ın idaresini ele geçirmesi ve 1882’de Mısır’ı işgaliyle artık sona
ermiş bulunuyordu.35 Avrupa devletlerinden Almanya, Osmanlı yönetimiyle uyuşan
otoritarizmi, hiçbir Müslüman sömürgesinin olmaması, Osmanlı topraklarında
32Rifat Önsoy, Türk-Alman İktisadi Münasebetleri (1871–1914), İstanbul 1982, s. 6; İlber Ortaylı, Osmanlı
İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, İstanbul, 2001,s. 57–58. 33 H. Bayram Soy, , a.g.e., s. 28-30; Enver Ziya Karal, a.g.e., s. 166-169; Rifat Önsoy, , a.g.e., s. 13-14. 34 İlber Ortaylı, a.g.e., s. 20-44 35 H. Bayram Soy, , a.g.e., s. 16-20 ve 40;
9
yayılma planının olmayışı gibi başlıca sebeplerden dolayı Osmanlı Devletinin
siyasetine uygun yegâne devlet olarak görülmüştü.36
1888’de Alman İmparatoru olan II. Wilhelm, hemen ertesi sene Yunanistan
ve İtalya’ya yaptığı seyahat çerçevesinde İstanbul’a da uğrayarak II. Abdülhamid’i
ziyaret etmişti. İmparatorun bu ilk gezisinden sonra Alman işadamları ve bankaları
Osmanlı Devleti’nden imtiyazlar elde etmişlerdir.37 Bu faaliyetler, Osmanlının
ekonomik olarak Almanya’ya eklemlenmesini ve İngiltere’yi en önemli sömürgesi
olan Hindistan yoluyla vurmayı amaçlayan, barışçı yayılma olarak görülen Alman
siyaseti içerisinde yer almasından dolayı resmi makamlarca da teşvik ediliyordu.
Osmanlı Devleti ise, mali durumunun iyi olmamasından dolayı gerçekleştirilemeyen
ekonomik yatırımları Avrupa devletlerinden, Almanların yapmasını uygun
görmekteydi. Bu çerçevede 4 Ekim 1888’de Haydarpaşa-İzmit demiryolu hattının
işletmesi ve İzmit-Ankara demiryolu hattı inşa ve işletmesi Almanlara verilmiştir.
İki ülke arasında 1890 yılında yeni bir ticaret anlaşması imzalanmıştır. Daha sonra
ise Manastır-Selanik, Eskişehir-Konya, Ankara-Kayseri ve Bağdad demiryolu
hatlarının inşası imtiyazı yine Almanlara verilecekti.
1877/1878 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra ordunun durumu dikkati
çekmekteydi. Orduda düzenlemeler yapmak için 1880’de Almanya’dan, Osmanlı
ordusunda görevlendirmek için askeri görevliler istenmiştir. Almanya, 1882’de
Albay Kaehler başkanlığında bir askeri heyet göndermiştir. 1883’te bu heyete daha
sonra Osmanlı ordusunda 1883–1895 ve 1908-1917 yılları arasında görev yapacak
olan von der Goltz katılmıştır38. Osmanlı Devleti, ordu ve donanma için gereken
silahların ve teçhizatın temini için Almanya’nın Loewe, Mauser, Krupp ve Germania
fabrikalarına siparişler vermiştir. Aynı zamanda Almanya ordularına eğitim için
askeri öğrenciler gönderilmiştir39.
36 H. Bayram Soy, , a.g.e., s. 82. 37 İlber Ortaylı, a.g.e., s. 95; Rifat Önsoy, s. 16. 38 Kemal Beydilli, “II. Abdülhamit Devrinde Gelen İlk Alman Askeri Heyeti Hakkında”, İÜEFD, Sayı 32, 1979, s. 481-494; İlber Ortaylı, a.g.e., s. 103-117; H. Bayram Soy, a.g.e., s. 30-33. 39 İlber Ortaylı, , a.g.e., s. 117-119.
10
BİRİNCİ BÖLÜM
OSMANLI - ALMANYA SİYASİ MÜNASEBETLERİ
1. Osmanlı - Alman Dış Politikalarında Değişim ve Yakınlaşma
Siyasi ilişkiler, ülkeler arasındaki diplomatik ilişkileri ifade eden bir
kavramdır. Askeri ve ekonomik ilişkiler –farklı bir grupta değerlendirilse de - netice
de siyasi ilişkilerin kapsamındadır. Ülkenin durumuna göre siyasal ilişkiler, diğer
ilişki türlerinden ön plana çıkabilir. Osmanlı-Alman İlişkilerinin 1880’lerin sonu ve
1890’ların ilk yarısındaki durumuna bakıldığında askeri ve ekonomik ilişkiler ön
plandadır. Bu konuda yapılmış olan araştırmalarda da daha çok bu iki alan ele
alınmıştır.
Abdülhamid döneminde başlangıçta Bismarck’ın, devamında da II.
Abdülhamid’in politikasından dolayı iki ülkenin aralarındaki siyasi ilişkilerde
varolan ihtiyatlı yaklaşım ittifak şekline dönüşmemiştir. Ancak siyasi ilişkiler
1890’ların başından itibaren gelişmeye başladı ve Birinci Dünya Savaşı arefesinde
ittifak şeklini aldı. Almanya’nın 1871 yılında birliğini kurmasıyla dünya siyasetinde
etkisinin artması ve II. Wilhelm’in 1890’dan sonra yönetime tamamen hâkim olması,
başta Rusya olmak üzere diğer büyük devletlerin baskısına maruz kalan Osmanlı
Devleti’nin karşılıklı siyasetlerine yön veren olaylardır.
1875 yılından sonra Balkan Sorunu Rusya’nın müdahaleleriyle
çözülemeyecek bir hal almıştı. Aynı zamanda yönetimde bir sorun yaşandı. 1876’da
Sultan Abdülaziz bir darbeyle tahttan indirildi ve yerine V. Murad padişah oldu. Çok
geçmeden yeni padişahın akli dengesinin olmadığı anlaşılınca, tahttan indirildi. II.
Abdülhamid 1876 yılında Kanun-ı Esasiyi kabul ve ilan ederek padişah oldu.
Balkanlardaki sorunların çözümlenememesi ve meclisteki görüşmelerde bazı
11
mebusların padişahı sorumlu göstermesi nedeniyle II. Abdülhamid Meclis-i
Mebusanı süresiz tatil etti. Otoriter bir yönetime yöneldi.
II. Abdülhamid dış politikada hiç bir devletle ittifaka girmeden Avrupa’da
mevcut devletlerarası rekabetten faydalanma yoluna gitti. Bu politikada bir güç
karşısında bir problemle karşılaşıldığında, onun karşısındaki güce veya güçlere
yönelinerek denge sağlanıyordu40. Padişah bu siyasetine bağlı olarak mümkün
olduğunca ittifaklardan uzak durmaya çalışmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devleti yeni
bir uluslarası güç olarak diğer Avrupa devletlerine karşı Almanya’yla
yakınlaşmıştır41. Dış politikasının dayandığı temel 1878 Berlin Konferansı’yla
Balkanlarda ve Doğudaki toprak kayıpları ve İngiltere’nin bu süreçteki tutumuyla
oluşmuştur. 1880’lere kadar Osmanlı toprak bütünlüğünü savunan İngiltere’nin bu
politikasından vazgeçmesi ve Almanya hariç diğer Avrupalı güçlerin dış
politikalarının “Osmanlı İmparatorluğunun yaşama şansına son verecek biçimde
değişmesi” bu hususta etkili olmuştur42.
Oysaki Tanzimat dönemi Osmanlı yöneticilerinin gözünde İngiltere en
güvenilir devletti. 1815 sonrasında Rusya’ya karşı Osmanlı Devletine destek
vermişti. Fakat II. Abdülhamid ise Kıbrıs’ın idaresine el koyması (1878) ve Mısır’ın
işgali (1882) gibi sebeplerle İngiltere’ye karşı aşırı bir kuşku duyuyordu43. Almanya
hariç bütün Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti’nin düşmanı olduğunu
düşünüyordu44.
İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne yönelik siyaseti 1875 sonrası yaşanan
Balkan olaylarıyla değişmişti. Hâlbuki daha önce Osmanlı Devleti’nin toprak
bütünlüğünü koruması onun sayesinde olmuştu. İngiltere’de iktidarda olan
Muhafazakâr Parti’nin lideri Lord Palmerston Balkan olayları ve 1878 Osmanlı-Rus
Savaşı sırasında Liberallerin muhalefetini artırmasıyla geleneksel Osmanlı
politikasını işletememiştir45. Bu savaş sonucunda Rusya’yla imzalanan Ayestafanos
Anlaşmasının yeniden ele alındığı Berlin Konferansı’nda Osmanlı Devleti’nin
40İlber Ortaylı, a.g.e., s. 49-50. 41 Tahsin Paşa, , a.g.e.,s. 53–54 ve 62–63. 42 İlber Ortaylı, , a.g.e.,s. 45- 50. 43 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “İkinci Abdülhamid’in İngiliz Siyasetine Dair Muhtıraları”, İÜEFTD, VII/10, İstanbul 1954, s. 43–60. 44 H. Bayram Soy , a.g.e., s. 18. 45 Haluk Ulman, "Tanzimat’tan Cumhuriyete Dış Politika ve Doğu Sorunu", TCTA, c.I, s. 282–283.
12
haklarını savunacağını taahhüt etmişse de, bunu yerine getirmemiştir. 1878 yılında
Kıbrıs’ı geçici bir süre kullanma imkânı elde etmesi46 ve 1882 yılında da Mısır’ı
işgal etmesiyle de Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü koruma politikasından
vazgeçmiş olduğunu pratikte de göstermişti47. Bu gelişmeler ve 1880’de iktidara
gelen Gladstone’un Türk karşıtı politikası Padişahın İngiltere’yle olan dostluk
politikasını değiştirmesine ve Almanya’ya yönelmesine neden oldu48. II.
Abdülhamid, İngilizlerin Abdülaziz’in hallinde etkili olduklarını, Ali Suâvi’yi
desteklediklerini ve Avrupalı devletleri Osmanlıya karşı kışkırttığını düşünüyordu49.
İngiltere 1880’lerden sonra ilgisini sömürgeleri üzerinde yoğunlaştırdı. Mısır
Meselesinde Osmanlı Devletini oyalamak için de 1878 Berlin Anlaşmasının 61.
maddesine dayanarak Ermeni Meselesini kullanmıştır. Bu konuda Rusya, Fransa ve
Avusturya İngiltere’nin; Almanya ise Osmanlı Devletinin yanında yer almıştır50.
Rusya Balkanlardaki gayr-i müslimlerin ayrılıkçı hareketlerini destekliyordu.
Balkanlarda ilgisi olan başka bir devlette Avusturya idi. Avusturya’nın Bosna-
Hersek ile ilgili planları vardı51. Fransa ise 1881’de Tunus’u işgal etmişti.
1890 yılına kadar olan Osmanlı-Alman ilişkilerinin belirlenmesinde
Bismarck etkili olmuştur. Bismarck 1880 öncesinde Osmanlının meselelerine ilgi
duymazken, bu tarihten sonra Osmanlı Devletine karşı esnek bir politika izlemeye
başlamıştır. Onun Osmanlı politikasını belirleyen etken Rusya’nın durumu idi.
Alman Birliğini oluşturduktan sonra Fransa’nın yalnız kalması Almanya’nın
çıkarınaydı. Bismarck, Rusya’nın Fransa’yla ittifak yapmasından çekiniyordu. Bunu
önlemek için önce Avusturya ve Rusya’yla birlikte 1871’de Üç İmparatorlar Birliğini
oluşturdu. Bu birliğin devamı Avusturya ve Rusya’nın Balkanlardaki çatışmalarını
engellemekle mümkün olabilirdi. Bu dönemde Bismarck, Osmanlı Devletiyle ilgili
siyasetini de “Şark Meselesi Pomeranyalı bir askerin kemiklerine değmez” şeklinde
46 Selim Deringil, “II. Abdülhamid’in Dış Politikası”, TCTA, c.II, s. 305 de II. Abdülhamid’in İngiliz kuşkuculuğunun bu meseleyle başladığını belirtmektedir. 47 H. Bayram Soy, a.g.e.,s. 19-22. 48Matthew Smıth Anderson, a.g.e., s. 238–239; R.D. Davison, “Osmanlı Diplomasisi ve Bıraktığı Miras”, İmparatorluk Mirası, (Editör: C.L. Brown) İstanbul 2000, s. 280; İlber Ortaylı, a.g.e., s. 51-52; H. Bayram Soy, a.g.e., s. 81-82. 49 Uzunçarşılı, a.g.m., s. 43–46. İlber Ortaylı bunun abartılı olduğunu söylemektedir bkz. İlber Ortaylı, a.g.e.,
s. 52-53. 50Ramazan Çalık, Alman Kaynaklarına Göre Ermeni Meselesi, Ankara 2000, s. 63; İlber Ortaylı, a.g.e., s. 177-180. Rusya 1892’de, Bağımsız bir Ermenistan’dan çekindiğinden bu hususta Almanya’nın görüşlerine yaklaşmıştır 51İlber Ortaylı, a.g.e., s. 53-54; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, a.g.m., s. 49.
13
ifade etmişti52. Hatta Avrupa’daki uyumun bozulmaması için, Osmanlı Devleti’nin
Balkan topraklarını Rusya ve Avusturya arasında paylaştırmayı denemişti.
İngilizlerin ve Fransızların Osmanlı toprakları üzerindeki genişlemesine de ses
çıkarmıyordu53. 1878 Osmanlı-Rus Savaşı öncesinde de Rusya’ya güven vermişti.
1878 Berlin Anlaşmasında Rusya, istediklerinin hepsini alamaması nedeniyle
birlikten uzaklaşınca Bismarck’ın Avusturya ile 1879’da bir ittifak yaptığı
görülmektedir. Rusya’nın Almanya karşısında olma ihtimalinin ortaya çıkması
Almanya’nın 1880 sonrasında Osmanlı Devletiyle ilgili siyasetinde değişikliğe yol
açan diğer bir husustur. Bismarck 1880’de II. Abdülhamid’in orduda ve mülki
yönetimde ıslahatlar yapmak için uzmanlar istemesine olumlu yaklaşmıştır54.
Padişahın 1882’deki ittifak teklifine ise Rusya’nın tepkisinden çekindiği için uzak
durmuştur55. 1890’da görevinden ayrılıncaya kadar Rusya’yı dikkate almaya devam
etmiştir. Görevinden istifa etmesine de II. Wilhelm ile bu konuda çatışması neden
olmuştur56.
Bismarck’ın Osmanlı siyasetindeki değişimin diğer bir nedeni hızla gelişen
Alman endüstrisinin ihtiyaçlarıdır. Alman kamuoyunda bu yönde bir talep
19.yüzyılın ikinci yarının başlarında oluşmaya başlamıştı. Bismarck Almanya’nın
sağlam temeller üzerinde yükselebilmesi için Avrupa’da ortaya çıkabilecek bir
çatışmadan çekindiğinden sömürge siyaseti izlemekten uzun süre uzak durmuştu.
1850–1880 arasındaki tarihte Alman ekonomisindeki hızlı büyüme başbakanın son
on yılı içerisinde bu yönde bir siyaset izlemesine neden olacaktır.
Almanya’nın koloniyalizme geçişi 1880’lerin ortasındadır57. “İlk Alman
koloniyalisti” olan Carl Peter’ın Doğu Afrika’ya ayak basışı 1884 tarihindedir.
İngiltere ve Fransa’ya oranla Almanya’nın elinde bulundurduğu sömürge alanı çok
az idi. Almanya bunun üzerine yeni tür bir sömürgeciliği deneyecektir: barışçı
52 H. Bayram Soy, a.g.e.,s. 29-30; Murat Özyüksel, Osmanlı - Alman İlişkilerinin Gelişim Sürecinde Anadolu ve
Bağdat Demiryolları, İstanbul 1988, s. 34-35. 53 Haluk Ulman, a.g.m., s. 284. 54 Kemal Beydilli, a.g.m., s. 484; Murat Özyüksel, a.g.e., s. 34-36. Bismarck’ın Osmanlıya karşı olan siyasetindeki değişiklikte Gladstone’un Balkanlardaki siyaseti etkili olmuştur. “Gladstone, Karadağ’ın kesin bağımsızlığı için Eylül 1880’de İngiliz donanmasına Arnavutluk kıyılarında gövde gösterisi yaptırırken, Kıbrıs’ı Yunanistan’a vermeye kalktı. Ancak İngiliz kamuoyunun baskısı ile ada Britanya himayesinde kaldı. Bu andan itibaren Bismarck, İngiliz politikasına sırt çevirdi.”bkz. İlber Ortaylı, a.g.e., s. 51. 55 H. Bayram Soy, a.g.e., s. 82. 56 H. Bayram Soy, a.g.e., s. 46-47. 57 H. Bayram Soy, a.g.e., s. 44.
14
yayılma siyaseti. Endüstrileşemeyen, alt yapısı gelişmemiş eski imparatorluklarda
yatırımlara girişerek, buraları kendi ekonomisine bağlamayı amaçlamıştır. Bunlardan
Çin’de ve İran’da, İngiltere ve Rusya’nın muhalefetiyle nüfuz oluşturması mümkün
olmamıştır. Geriye sadece Osmanlı Devleti kalmıştır. II. Abdülhamid ise Avrupa
devletlerinin baskısına karşı Almanya’ya “istinad” etmek istediği için davetkâr bir
tavır takınmıştır58.
Araştırmacıların Alman-Osmanlı yakınlaşmasının nedenlerinden biri olarak
öne sürdükleri bir diğer neden ise Almanya’nın diğer Avrupa devletlerinin aksine
Osmanlı Devleti’nin toprakları üzerinde işgal planlarının olmaması ve sömürgeleri
arasında Müslüman toplumların bulunmamasıdır.59.
Alman-Osmanlı yakınlaşmasında en önemli aşama II. Wilhelm’in 1888’de
imparator olmasıdır. Genç imparator, Bismarck’ın dengeleri gözeten politikasından
vazgeçerek Weltpolitik adı verilen yayılmacı bir siyaset izlemeye başlamıştır. Yeni
imparatorun tahta geçişinin hemen ertesi yılında İstanbul’a gelişi de bu siyasetinin
bir parçasıdır. Bismarck’ın 1890 yılında istifası ile Weltpolitik siyaseti tamamen
uygulamaya konmuştur60.
2. 1889–1895 Yılları Arasında Osmanlı- Alman Siyasi İlişkileri
1880’lerin sonunda Avrupa devletlerinden Almanya, Avusturya ve İtalya
arasında bir ittifak vardı. Bu güçlerin karşısındaki ülke Fransa’ydı. Rusya ve
İngiltere’nin hangi tarafta olacağı kesinlik kazanmış değildi. Ancak Fransız-Rus
ilişkileri gelişmekteydi. Almanya’nın Fransa’yla olan gerginliği Sabah’ta yer alan dış
politika haberlerinde çok belirgin olarak görülebilmektedir. 12 Kasım 1889
tarihindeki başyazıda Almanya-Fransa rekabeti ele alınırken gelecekteki yirmi yıl
içinde bu rekabetin “ âsâr-ı fiiliyye göstermesini hiç bir şey evvelki kadar
engelleyemeyecek zannındayız” ifadesi yer alıyordu61.
58 İlber Ortaylı, a.g.e., s. 81-82 “Ancak II.Abdülhamid, Avrupa uyumu ve barışçı politika içinde bu birliğe taraftardı. Ona göre Bismarck en akıllı diplomattı. Osmanlılar Avrupa dengesinde uyumu bozmayan bir Almanya’nın yanında yer almalıydılar”. 59 İslamcılık, 1880’lerin sonu ve 1890’ların ilk yıllarında iki ülke ilişkilerindeki önemini sanıldığı kadar büyük olmamalıdır. Bu hususun 1895 sonrasında etkili olmuştur. İmparatorun 1898 yılındaki ziyaretinde Şam’da yaptığı konuşmada ise açığa çıkmıştır. Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895–1908, İstanbul 1992, s.72–73. 60 Murat Özyüksel, a.g.e.,1988, s. 37; Haluk Ulman, a.g.m., s. 284. 61 Sabah, Nr.74, 18 Ra 1307/ 6 Kasım 1889, s. 1.
15
İki ülke arasındaki yakınlaşma 1880 yılından sonra başlamıştı, 1882’de
Albay von Kaehler başkanlığında bir Prusya askeri heyeti gelmiş ve diğer yandan
Alman silah fabrikalarına siparişler de artmıştı. 1888’de de İzmit-Ankara demiryolu
imtiyazı Almanlara verilmişti. Bu olaylar iki ülkenin yakınlaşmalarının
göstergelerdir. Bu yakınlaşma tamamen bir zayıflık şeklinde, Almanya’nın
sömürgeciliğini kabul etmek gibi düşünülemez. Bu ilişkinin oluşmasını sağlayan
şartların başında Avrupa devletleri karşısında karşılaşılan sorunlar gelmekteydi.
Osmanlı Devleti Mısır’ın statüsü, Ermeni Meselesi, Girit’teki karışıklıklar nedeniyle
Avrupalı güçlerin baskısı altındaydı.
İki ülke arasında 1889–1895 yılları arasında siyasi bir ittifak görülmemekle
beraber ekonomik ve askeri ilişkilerde bir yoğunlaşma görülmektedir. Yakınlaşmanın
siyasi yönden en somut göstergesi II. Wilhelm’in 1889 yılında İstanbul’u ziyaretidir.
Rus Gazetesi Novosti bu ziyaretle ilgili yorumunda “İngiliz nüfûzu yerine
Dersaadet’de hayli zamandan berü Almanya nüfûzu kaim olduğu herkesçe
malumdur” diyerek, iki ülke arasındaki ilişkiyi “medeni bir hükümetle nim medeni
diğer bir hükümet beynindeki” Almanya’nın günden güne artan nüfuzu biçiminde
nitelendirmektedir. Askeri heyetlerin bulunması ve artan Alman yatırımlarıyla,
Alman nüfuzunu açıklamaktadır62.
1890’ların ilk yarısında Alman dış politikasındaki yeni isimler Başbakan Leo
von Caprivi (1890–1894) ve Dışişleri Bakanı Adolf Baron Marschall von
Bieberstein’di63. Caprivi’nin 1891’de Meclis-i Mebusanda yeni askerlik kanunuyla
ilgili izahatta bulunduğu bir konuşmada Almanya’nın Rusya ve Fransa’ya karşı
Avusturya’yla beraber olması gerektiğini söylemekle Bismarck’ın uyum
politikasından ayrılındığını gösteriyordu64. M. Von Bieberstein Weltpolitik
siyasetinin bir savunucusuydu ve 1897’de İstanbul’a büyükelçi olarak atandıktan
sonraki faaliyetleriyle Osmanlı Devletini bu siyasetin içine dâhil etmek için faal bir
rol üstlenmişti. Bağdad Demiryolları imtiyazının Almanlara verilmesi için padişah ve
devlet görevlileri nezdinde girişimlerde bulunmuştur65.
62 BOA, Y.A.HUS, 231/18, 1307.4.13/06.12.1889. 63 H. Bayram Soy, a.g.e., s. 49. 64 Sabah, Nr.1174, 6 Ca 1310/ 8 Aralık 1891, s.4, süt.2. 65 Murat Özyüksel, a.g.e., s. 108–112.
16
1889–1895 yılları arasındaki siyasi ilişkilerin niteliğini gösterecek olaylar
Ermeni ve Girit meseleleri gibi siyasi olaylardır. Bismarck da 1883’de Lord
Granville’ye yazdığı cevapta Ermeni meselesinde Osmanlı Devletine baskı
yapılmasına karşı olduğunu ifade etmiştir. Ermeni meselesinde Almanya diğer
Avrupa devletlerinden farklı bir siyaset takip ediyordu66. 1893 ve 1894 isyanlarının
zor kullanılarak bastırılmasına Avrupalı devletlerin elçilerinin tepkilerinin dışında
kalmıştır67. 24 Kasım 1890’da Sabah’ta, Norddeutsche Allegemeine Zeitung adlı
Alman gazetesinde 16 Kasım 1890 tarihli nüshasında yayınlanan “Ermeni
Meselesi” başlıklı haberin çevirisi yer almaktadır. Bu haberde Erzurum, Bitlis,
Mamuretülaziz, Van ve Hakkari, Diyarbakır, Sias, Adana ve Haleb vilayetlerinin
nüüfus dağılımını gösteren bir cedvel bulunuyordu68. Corpondance de Lost Gazetesi
ise, 1890 yılının sonlarında İngiliz gazetelerinin bu konudaki haberlerinin asılsız
olduğunu yazmıştır. Bu gazeteye göre “Erzurum cihetinde bulunan Ekrâd ve
memurîn-i Osmaniyye tarafından gûyâ Ermeniler hakkında muamelat-ı
tecavüzkarane icra edilmekte olduğuna dair İngiliz gazetelerinin neşr eyledikleri
havadisin hiç bir ess ü esâsı olmayarak kizb-i mahzdan ibaret...” idi ve “ Ermeni
meselesi namıyla ortaya çıkarılan ahval Daily News gazetesinin heyet-i
taharririyyesi ile Erzurum taraflarındaki muhabirinin hayal-i mevhumundan
ibaret”di69.
Sabah‘ın 13 Mart 1892 tarihli nüshasında, Nordddeutsche Algemaine Zeitung
gazetesinde yayınlanan bir yazıdan söz ederek bu gazetenin Times’ın Viyana
muhabirine verilen cevabını okuyucularına aktarmıştır. Alıntı olarak verilen cevapta,
“memalik-i Şarkiyyede bulunan Almanya diplomasi memurlarının bazı mesailde
hareket-i mutekadddime icra etmemiş olmaları o meselenin doğrudan doğruya
Almanya’ya aid olmamasından ve bu babda aldıkları talimat-ı mahsusadan neşet
eylediğini beyan ediyor” denmektedir70. Özellikle İngiltere bu konuda diretiyordu.
İngiltere’nin Ermeni sorunundaki amacı, hem Mısır üzerindeki Osmanlı
dikkatini başka yerlere çekmek hem de Rusya’yı uğraştırmaktı. Hatta Kasım 1893’te
66 Ramazan Çalık, a.g.e., s. 63. 67 Paul İmbert, Türkiyede Yenileşme Hareketleri, s. 159. 68 Sabah, Nr.446, 11 R 1308/24.11.1890, s. 3. Mizan’da da aynı habere rastlıyoruz . Mizan, Nr. 157, 14 R 1307/27.11.1890, s. 1430–1431. 69
Sabah, Nr.470,6 Ca 1308/ 18 Kasım 1890, s. 1. 70 Sabah, Nr.918, 14 Ş 1309/ 13.03.1892, s. 1.
17
İngiltere Dışişleri Bakanı Rosenberg padişaha Ermenilere özerklik vermesini tavsiye
ediyordu71. Rusya ve Fransa bu konuya “ciddi bir ilgi göstermemiştir”72.
İngiltere’nin bağımsız Ermenistan politikasından rahatsızlık duyan Rusya da
1892’den sonra Almanya ile birlikte Osmanlı Devleti’nin dağılmasını önlemeye
amaçlayan bir politika izlemeye başlamıştır73. 1895’te Londra’daki Alman elçisi
Hatzfeldt’e İngiltere’nin, Ermeni meselesindeki gelişmelerden dolayı Osmanlıyı
paylaşma teklifi Almanya’ca kabul edilmemişti74.
Girit meselesinde İngiltere isyanın bastırılması için yapılan müdahalelere
engel olmaya çalışmıştır. 1889’da Avusturya Dışişleri Bakanı Goluchowski’nin,
Yunanistan’ın adaya silah ve mühimmat sevkiyatı yapmaması için nota verilmesi ve
buna uyulmadığında da adanın ablukaya alınması teklifine Salisbury karşı çıkmış ve
Osmanlı Devleti’ne “Girit’te serbest hareket imkânı tanınmasını kabul
etmeyeceklerini” söylemiştir. Buna muhalefet edenler de vardır; 1890 yılında
Dışişleri Müsteşarı Lord Ferguson ise Girit meselesinde Osmanlının üzerine fazla
gidilmemesi gerektiğini söylemiştir.75 Mısır Meselesini ise Almanya, İngiltere
karşısında bir koz olarak kullanmıştır. 1893 yılında Eskişehir-Konya Hattıyla ilgili
tartışmalarda Almanya, İngiltere’ye Mısırdaki desteğini çekme tehdidinde
bulunmuştur76.
1889–1895 arası dönemin siyasi ilişkilerini gazete yayını açısından ele
aldığımızda önemli bir sorunla karşılaşmaktayız. Sabah’ta iki ülkenin siyasi ilişkileri
hakkında doğrudan bilgi edinebileceğimiz haberlerin az olduğunu görüyoruz. Askeri
ekonomik ilişkilerin boyutları siyasi ilişkiler için bir gösterge olarak düşünülebilir.
Bunun dışında Almanya’nın o dönemde Osmanlının sorunları karşısında aldığı tutum
bu konuda bilgi verebilir. 19. yüzyıl diplomasisinin araçlarından olan hediyeleşme ve
nişan madalya verilmesi gibi olayları da bu kısma dâhil edebiliriz.
71 Ramazan Çalık, a.g.e., s. 57; H. Bayram Soy, a.g.e., s. 253-260. 72 H. Bayram Soy, a.g.e., s. 260-261. 73 Ramazan Çalık, a.g.e., s. 42-45. 74 H. Bayram Soy, a.g.e., s. 261. 75 H. Bayram Soy, a.g.e., s. 23-24. 76 H. Bayram Soy, a.g.e., s. 22-23 ve 195. İngiltere’nin Mısırdan askerini çekmesiyle ilgili olarak 1310’da Salisbury ‘‘ İngiliz Devleti Mısırdan askerini tahliye etmesi için yeniden Süveyş Kanalının insidâdı lâzım gelir’’ demekteydi bkz. BOA, Y.PRK.AZJ. 25/10
18
Gazeteyi temel referans alan bir çalışma II. Abdülhamid’in basın rejimini de
dikkate alarak bu konuyu nasıl ele alabilir? 1889–1895 arası dönemde Sabah
Gazetesinde iki ülke arasında siyasi ilişki olarak nitelenebilecek haberleri genel
olarak şunlardır: 1889 Kasımında II. Wilhelm’in padişahı ziyareti, iki hükümdar
arasındaki hediyeleşme, nişan verilmesi, İstanbul’daki Alman elçisinin Padişahla ve
Babıâli’yle –içeriği hakkında hiç bilgi verilmeyen- görüşmeleri. Sabah’ın birinci
sayfasında yer alan “İcmal” kısmında yer alan dönemin dış politikasıyla ilgili
ayrıntılı analizlerle, Osmanlı Devletinin diğer devletlerle ilişkilerini hakkında verdiği
haberler karşılaştırılınca yönetimin iç ve dış siyasetiyle ilgili haberlerin denetim
altında olduğu daha belirgin olarak açığa çıkmaktadır. Bu dönemde II.
Abdülhamid’in siyaseti gereği Osmanlı Devletinin politik ilişkilerini yansıtan gazete
haberleri standartlaştırılmıştır. Gazeteler Avrupa devletlerinin durumuyla ilgili
ayrıntılı haberler yazarken Osmanlı Devletinin dış siyaseti yer almamıştır. Haberler
verilirken yabancı hükümdarlardan saygıyla bahsedilmesine dikkat edilmiştir.
Sabah gazetesine Alman-Osmanlı İlişkileriyle ilgili yansıyan haberler
imparatorun doğum gününün tebriki, İstanbul’daki Alman elçisinin padişahla,
sadrazamla ve hariciye nazırıyla görüşmeleri, karşılıklı hediyeleşmeler ve nişan
vermeler şeklindedir.
1889–1895 arasında İstanbul’da bulunmuş olan Alman elçileri Joseph Maria
von Radowitz ve Hugo Fürst von Radolin ’dir. Radowitz 1881–1892 yılları arasında
bu görevi yürütmüş ve sonra da Radolin bu görevi 1895’te Freiherr Marschall von
Bieberstein’in devralışına kadar devam ettirmiştir. Elçilerin diğer Avrupa
devletlerinin elçileriyle iyi münasebetler tesis ettikleri görülmektedir. Verdikleri
davetlere dair haberler gazeteye yansımıştır.
Doğum günü kutlamaları diplomaside çokça yararlı olan bir olaydır. İki
hükümdar doğum günlerinde birbirlerine kutlama mesajları göndermiştir. Alman
İmparatoru, II. Abdülhamid’in doğum gününü resmi kanallarla sordurmuştur.
Hükümdarların karşılıklı kutlamaları dışında sefaretlerde de kutlamalara
rastlanmaktadır. 1893, 1894 yıllarında Alman imparatorun doğum gününün
İstanbul’daki Alman elçisi ve Almanlar tarafından kutlandığı gazetede yer almıştır.
İstanbul’daki kutlamalar önce Aynalı Çeşme Protestan Kilisesinde bir ayinle
başlıyordu. Sonra Alman sefiri Ayaspaşa’daki sefaret binasında “Alman
19
muteberanının” tebriklerini kabul ediyordu. Daha sonrada Alman İmparatoruna
tebrik telgrafı çekiliyordu. Akşamda bir ziyafet veriliyordu77.
II. Abdülhamid’in dış politikada imaja dikkat ediyordu ve bunun için yabancı
devletlerin hükümdarlarına ve görevlilerine nişanlar ve hediyeler veriyordu. Bazen
bunların eşlerine de taltifatta bulunulmaktaydı. Padişah bunlar için “Şefkat Nişanı”
ihdas etmişti. İmparator ve imparatoriçeye Hanedan-ı Âl-i Osman nişanı verilmiştir.
Almanya Başvekil Kont Caprivi’ye murassa nişan-ı âli-i Osmani78 ve
Dışişleri Bakanı Baron de Marschall’a “hayır-hâhân-ı devlet-i aliyyeden olmasına
mebni” birinci rütbeden Osmâni nişanı verilmiştir79. Hariciye Nezareti müsteşarı
Baron Rotenham’a ise birinci rütbeden mecidi nişanı verilmiştir80.
Alman imparatoru da 1889’daki İstanbul ziyaretini müteakip çok sayıda
nişan vermiştir. Bunlar arasında Sadrazam Said Paşaya verilen nişan Padişahın
dikkatini çekmişti. Rivayetlere göre bu nişan, Üçlü İttifaka katılan devletlerin devlet
başkanlarına veriliyordu.
Hediyeler arasında Padişah Alman imparatoruna ve prenslerine at hediye
etmiştir. Alman İmparatoru da 1890’da padişaha süslü bir kılıç hediye etmiştir81.
İmparatorun bu hediyesini getiren Baron Holzem İstanbul’da ikametine Hüseyin Ağa
Kasrı tahsis edilmiş ve gazetede kendisine verilen nişanla ve ziyafetle ilgili haberler
yer almıştır.
1890’da Midilli civarında bulunan Alman Akdeniz filosunun kumandanı
Kunter Amiral Schröder Padişah İstanbul’a daveti üzerine 15 Aralık 1890 tarihinde
İstanbul’a gelmiştir82. Schröder’e sarayda bir ziyafet verilmiştir. Ziyafetten sonra
Ahmed Ali Paşa, Amirali ve yanındakilere İstanbul’un bazı yerlerini gezdirmiştir83.
Amiral İstanbul’daki ikametinde Lüksemburg Otelinde kalmıştır. 18 Aralık’ta
Nişantaşı’ndaki Sadrazamın Konağına gitmiş; ama Sadrazamı orada
bulunmadığından kartvizitini bırakmıştır. Hariciye Nazırı Said Paşanın konağına
giderek Said Paşa ile “bir çeyrek saat” görüşmüşlerdi. Daha sonra da Ahmed Ali
77
Sabah, Nr.865;23 C 1309/ 23 Ocak 1892, s. 1; Sabah;1231;3 B 1310/ 21 Ocak 1893, s. 1; Sabah Nr.1095, 13 B 1311/ 20 Ocak 1894, s. 1; Sabah;1601, 19 B 1311/ 26 Ocak 1894, s. 1. 78 Sabah, Nr.1272,15 Ş 1310/ 04 Mart 1893, s. 1. 79 Sabah, Nr.1493,1 Ra 1311/ 12 Eylül 1893, s. 1. 80 Sabah, Nr.1587, 5 B 1311/ 13 Ocak 1894, s. 1. 81 Sabah, Nr.258, 26 N 1307/15 Mayıs 1890, s. 1 82 Sabah, Nr.466, 2 Ca 1308/15 Aralık 1890, s. 1; Sabah, nr. 467, 3 Ca 1308/16 Aralık 1890, s. 1. 83 Sabah, Nr.469, 5 Ca 1308/18 Aralık 1890, s. 1.
20
Paşa, Amirale Mercandaki Konağında bir ziyafet vermiştir. Ziyafetten sonra Ahmed
Ali Paşa, misafirine kendi yaptığı tabloları göstermiştir. Schröder buradan çarşı ile
bazı yerleri temaşa edip oteline dönmüştür84.
19 Aralık’ta ise önce Bahriye Nezaretini sonra da Alman sefaret vapuru
Loreley’i ziyaret etmiştir ve İngiliz Sefaretinde verilen ziyafete katılmıştır. 20 Aralık
Cuma günü, selamlık merasimine katılıp askerlerin geçit merasimini temaşadan
sonra Padişaha veda edecekti85.
20 Aralık Cuma günü Schröder, maiyet erkanı, Alman sefiri Radowitz ve eşi,
sefaret memurları amiralin mihmandarı Ahmed Ali Paşa ile birlikte Istabl-ı Âmire’de
tahsis edilen arabalara binerek Mabeyn-i Hümayun bitişiğindeki Kasra giderek
Padişah’la görüşmüştür86. Schröder, Radowitz ve maiyeti erkânıyla padişahın
huzuruna çıkmış ve İstanbul’da bulunduğu sürece kendisi için yapılanlardan dolayı
padişaha teşekkür etmiştir. Görüşmede tercümanlık hizmetini Teşrifat-ı Umumiye
Nazırı Münir Paşa yapmıştır. Ayrıca Almanya sefareti baş tercümanı da hazır
bulunmuştur87.
Sabah Gazetesinin 22 Aralık 1890 tarihli nüshasında Schröder’e birinci,
Almanya sefareti baş katibi Prens Torne Naksise ikinci, Amiralin yaveri Binbaşı
Mösyö Kalau dö Hofe üçüncü rütbelerden Mecidî; Almanya Dersaadet Sefareti
Müsteşarı Vincler’e ikinci, Fail Vapurunun kumandanı Kaptan Lavuye üçüncü,
sefaret vapurunun geçici Kumandanı Gone ile sefaret ateşemiliterleri Dole ve
Nuzu’ya dördüncü rütbelerden Osmani; sefaret baş katibinin eşi Prens Tore Naksis’e
ikinci rütbeden şefkat nişanı verildiği yazmıştır88.
84 Sabah, Nr.470, 6 Ca 1308/19. Aralık 1890, s. 1. 85 Sabah, Nr.471, 7 Ca 1308/20 Aralık 1890, s.1. Bahriye’de “Bahriye Mızıkası Alman Milli Marşını terennümsaz
olmakda bulunduğu”. 86 Sabah, Nr.472, 8 Ca 1308/21 Aralık 1890, s. 1. 87 Sabah, Nr.472, 8 Ca 1308/21 Aralık 1890, s. 1. 88 Sabah, Nr.473, 9 Ca 1308/22 Aralık 1890, s. 1.
21
3. Alman İmparatoru II. Wilhelm’in Osmanlı Başkentini Ziyareti
(2–6 Kasım 1889)
II. Wilhelm’in Weltpolitik siyasetini uygulamaya geçirmesi 1890 yılı
sonrasındadır. İktidarının ilk yıllarında bu siyasetini uygulamakta Bismarck’ın
engellemesiyle karşılaşmışsa da 1890 yılında Bismarck’ın istifasıyla önü açılmıştır.
Daha önceki barışçı Alman siyasetinin değişmesi Avrupa’da ittifak ve itilaf blokları
arasındaki ayrılığı güçlendirmiş, Almanya Fransa’ya karşı Avusturya ve İtalya’yı
yanına almıştı. I. Dünya Savaşına giden yolda saflar netleşmeye başlıyordu. Rusya
ile Almanya arasındaki önceki dostluğun yerini rekabet alıyordu ve Rusya ile Fransa
arasında ise yakınlaşma görülüyordu. Avrupa’da siyasi durum bu şekilde iken II.
Wilhelm, 1889 yılının Kasım ayında İstanbul’a bir seyahat gerçekleştirdi.
II. Wilhelm’in İstanbul seyahatine, kız kardeşinin Atina’daki düğünü bir
vesile olmuştur. Sabah Gazetesinin sürekli tekrarladığı tek neden, bu seyahatin iki
ülke arasındaki dostluğun artırılması amacına yönelik olduğudur. Alman
İmparatorunun o yıllarda diğer Avrupa ülkelerine de seyahatler yaptığını da göz
önünde bulundurmak gereklidir. 1889 sonbaharında önce Yunanistan’a uğrayarak,
İstanbul’a gelmiştir. İstanbul’dan sonra da İtalya’ya geçmiştir. Bunlar seyahati
olağan bir olay olarak görmek için yeterli nedenlerden sayılabilir. Ancak bu seyahat
Rusya’da rahatsızlık uyandırmıştır.
Sıradan bir olay gibi görülen bu seyahatle ilgili sorulması gereken soru,
Alman İmparatoru II. Wilhelm’in iktidarının ikinci yılında Osmanlı Devletine
seyahat yapmasının amacının ne olduğudur. Sabah gazetesi, Osmanlı kamuoyuna bu
sorunun cevabını dostluk ve barışın devamının temini olarak açıklıyordu. Sabahın
okuyucuların bu haberlere itimat edip etmediğini bilemiyoruz. Sabah, İstanbul
halkının İmparatorun İstanbul’daki gezintileri sırasında güzergâh boyunca
sevinçlerini gösterdiklerini yazsa da verdiği bilgiler seyahatin siyasi anlamı üzerinde
durup durmadıklarıyla ilgili olarak çıkarsamalar yapmamıza imkân vermiyor. Bu
konuyla ilgili Sabah’ın bahsetmediği ancak üstü örtülü olarak işaret ettiği bir tartışma
ise bu ziyaretin Osmanlı Devletini üçlü ittifaka dâhil etmek amacıyla gerçekleştiği
üzerinedir.
Padişahın seyahatle ilgili kaygısı ise iade-i ziyaretin gerekip gerekmeyeceği
meselesidir. Cuma selamlığı ve Ramazanda Hırka-i şerif ziyareti gibi merasimler
22
dışında Yıldız Sarayı’ndan dışarı çıkmayan II. Abdülhamid Alman sefirinden bu
ziyaretin iadesinin gerekmeyeceğine dair teminat istemiştir. Hatta daha sonra
teminatın tasrihini de talep etmiştir89.
İmparatorun seyahatiyle ilgili olarak Sabah, 2 Ekim tarihinde okuyucularına,
rivayet şeklindeki haberin kesinlik kazandığını, İmparatorun İstanbul’a geleceğini
yazıyordu. Daha sonra, Alman İmparatorunun İstanbul seyahatinin önemi belirtilerek
yarı resmi olarak nitelediği Post gazetesinin, İmparatorun 2 Kasım 1889’da
İstanbul’a ulaşacağına dair haberini nakletmiştir.90 İmparatorun Dersaadet’e geleceği
kesinlik kazandıktan sonra seyahatle ilgili program da belli olmuştur. İmparator, 2
Kasım’da İstanbul’a gelecek ve o gün Yıldız Sarayı’na giderek kabul merasimi
yapılacak ve akşamda bir ziyafet verilecek; Pazar günü Aynalıçeşme Protestan
Kilisesi ve Alman Sefaretine gidilecek; sefarette Alman muteberanı, sefirler vesaire
imparatorun huzuruna çıkacaklardı. Aynı gün İmparatoriçe Alman Hastanesini
ziyaret edecekti91. Henrich Şilmann da bu tarihlerde Truva’da kazı yapmak izin
istemişdi ve Alman imparatorunun Truvayı ziyaret etmesini ümid etttiğini
söylemişti92.
Seyahat programının yayınlanmasından sonra,gazetenin verdiği haberlerde
hem Osmanlı hükümetinin hem de İstanbul’daki Almanların hazırlıklar yaptıkları
görülmektedir. Padişah’ın Sultaniye Vapurunu imparatora tahsis edeceği
söyleniyor93, bir yandan da vapurun hazırlıklarına dair bilgi veriliyordu. Vapurun
süvariliğine İdare-i Mahsusa Meclisi reisi Kaymakam Mehmed Bey tayin edilmiş ve
hazırlıklar esnasında Bahriye Nazırı Hasan Paşa vapuru görmeye gitmişti94. Daha
sonra Sultaniye Vapurunun hazırlanması kamaralarına ve güvertelerine “ birkaç yüz”
elektrikli fener yerleştirilerek hazırlıkları tamamlanmıştır. Denemesinin
yapılmasından ve bu amaçla Adalar’a kadar gidip geldikten sonra vapur Beşiktaş
sahilinde demirlemiştir95. İmparator ve İmparatoriçe için ayrıca iki köşklü saltanat
89 BOA, Y.A.HUS. 229/32, 1307.2.3/ 28 Eylül 1889. 90 Sabah, Nr.35, 7 Safer 1307/ 2 Ekim 1889, s. 1 ve Nr. 36, 8 Safer 1307/ 3 Ekim 1889, s. 1. 91 Sabah, Nr.40, 12 Safer/ 7 Ekim 1889, s. 1–2 Gazete bu haberi Moniteur Oriental’den alıntılamıştır. 92 Sabah, Nr.56, 28 S 1307/ 23 Ekim 1889, s. 1. 93 Sabah, Nr.45, 17 Safer 1307/ 12 Ekim 1889, s. 1. 94 Sabah, Nr.40, 12 Safer/ 7 Ekim 1889, s. 1–2; Nr.50, 22 Safer 1307/ 17 Ekim 1889, s. 2. 95 Sabah, Nr.53, 25 Safer 1307/ 20 Ekim 1889, s. 1.
23
kayığı hazırlanmaktaydı.96 Alman sefaret kayığı ise yenilenmiş ve Mesarburnuyla
Yeniköy arasında gidip gelerek denemesi yapılmıştı.97
Ziyaret boyunca geceleri şehrin birçok yeri ışıklandırılacaktı. İstanbul,
Boğaziçi ve Beyoğlu taraflarındaki devlet binaları ve gemilerin üç gece kandillerle
aydınlatılması planlanmıştır. Tarabya, Büyükdere ve Beykoz’da özel olarak
hazırlanan “sallardan” havaî fişekler ve mehtaplar yakılacaktı. Boğaziçi’ndeki
sahilhâneler ile özel binalar da fenerlerle iki gece, Beyoğlu tarafları üç gece
donatılacaktı. Tarabya’daki Alman Sefaret binasının üç gece aralıksız aydınlatılması
için hazırlık yapılmıştı ve Almanya tebaasının da kendi binalarını özel surette
donatacakları haber alınmıştı.98 Sefaret binasında ayrıca düzenlemeler yapılıyordu.
Sefaretin yanındaki sancağın bulunduğu yere bir kule yapılmaktaydı. 10.Daire-i
Belediye Tarabya-Büyükdere arasındaki rıhtımların tamir ve bakımını yapıyordu99.
İmparator Heybeliada’daki Mekteb-i Bahriyeye gideceğinden orada da hazırlıklar
yapılıyordu100. İmparator ve İmparatoriçenin görmesi için Osmanlı ürünlerinin
olduğu bir sergi yapılacağı verilen diğer haberler arasındaydı.101
İstanbul’daki Almanlar da hazırlıklar yapıyordu. Pazar günü ayin yapılacak
olan Aynalıçeşme Protestan Kilisesinde ve Alman Hastanesini ziyaret
edeceklerinden gereken tertibat alınmaktaydı.102 Kiliseye herkes alınmayacaktı.
Alman muteberanı, İmparatora vermek için “gayet kıymetdar bir hediyye” ile bir
“teşekkürname-i umumî” hazırlamaktaydılar.103 Alman tebaası İmparatorun
ziyaretinde yapılacak özel merasim için İstanbul Alman General Konsolosu Mösyö
Jile başkanlığında bir araya gelmişlerdi. Burada Almanya tebaası adına bir teşekkür
mahzarı kaleme almak, bu mahzarın sanatkârane yazılmasına nezaret etmek ve
Ayastefanos’a kadar İmparatoru karşılamaya gidecek olan Alman tebaası için
gereken vapurların tedarik etmek üzere üç ayrı komite tertibini kararlaştırmışlardı.104
Alman muteberanı 2 Kasım akşamı Tötonya Salonunda toplanarak imparatora
96 Sabah, Nr.63, 7 Ra 1307/ 1 Kasım 1889, s. 1. 97 Sabah, Nr.53, 25 Safer 1307/ 20 Ekim 1889, s. 2. 98 Sabah, Nr.64, 8 Ra 1307/ 2 Kasım 1889, s. 1. 99 Sabah, Nr.52, 24 S 1307/ 19 Ekim 1889, s. 1. 100 Sabah, Nr.46, 18 S 1307/ 13 Ekim 1889, s. 2. 101 Sabah, Nr.64, 8 Ra 1307/ 2 Kasım 1889, s. 102 Sabah, Nr.45, 17 Safer 1307/ 12 Ekim 1889, s. 1. ayine belirli sayıda kişi katılacaktı. 103 Sabah, Nr.45, 17 Safer 1307/ 12 Ekim 1889, s. 1. 104 Sabah, Nr.51, 23 Safer 1307/ 18 Ekim 1889, s. 1.
24
okumak için hazırlanan “ariza-i ubudiyetkaraneyi” takdim edecek özel bir heyet
seçmişlerdi105.
Tötonya Cemiyyeti106 İmparatoru karşılamak için bir vapur kiralayıp içinde
bir mızıka takımı ile Galata Alman Mektebi öğrencileri olduğu halde Ayestafanos’a
kadar gideceklerdi. Cemiyyet karşılama merasimi için Doktor Dayis’i başkan
seçmiştir.
Sosyete Doryan107 tarafından Mösyö Malyek, Sosyete Koral tarafından
Mösyö Pavlani ve Mösyö Fiyök ve Sosyete Cimnastik108 tarafından Muallim Mösyö
Kayl adlı zatlar ayrıca reis olarak seçilip hepsi ayrı ayrı vapurlar kiralamakla aynı
şekilde Ayestefanos’a kadar gideceklerdi. Orada yalnızca dört cemiyetin reisleri
İmparator’un bulunduğu vapura gidip karşılama ve hoş geldin merasimini icra
edeceklerdi. Cumartesi akşamı Tötonya Cemiyyeti, Dersaadetteki Alman muteberanı
için bir konser verecek ve bu konserde Alman Mektebi öğrencileri şarkılarıyla
ziyafeti renklendireceklerdi.109
İmparatorun maiyetinden bir kısmı gezi bitince trenle Berlin’e
gideceklerinden Rumeli Demiryolları İdaresi özel bir katar hazırlamıştı110. Berlin
Sefiri Tevfik Bey de İmparatorun ziyareti nedeniyle İstanbul’da bulunmak için 20
Ekim’de Berlin’den hareket etmişti111.
İmparatoru karşılamak için padişah bir heyet görevlendirmiştir. Bu heyet
Şura-yı Devlet Reisi Arifi Paşa, Berlin Sefiri Tevfik Paşa, Hariciye Teşrifatcıbaşısı
İbrahim Bey’den oluşuyordu. Ayrıca ziyaret süresi boyunca Ali Nizami Paşa, Goltz
Paşa ve Ahmed Ali Paşa İmparatorun; Muzurus Paşa ve Strecker Raşid Paşa
İmparatoriçenin; Hakkı Paşa ve İzzet Bey de Prens Henri’nin mihmandarlığına tayin
105 Sabah, Nr.64, 8 Ra 1307/ 2 Kasım 1889, s. 2. 106 “ 1 Haziran 1847’de kurulan Tötonya (Teutonia), İstanbulda yaşayan Almanların Alman tarz ve âdetlerini canlı tutmaya, koruyup, kollamaya yarayacak bir merkez olma amacını güdüyordu.” Mustafa Gencer, Jöntürk
Modernizmi ve “Alman Ruhu” 1908-1918 Dönemi Türk-Alman İlişkileri ve Eğitim, İstanbul 2003, s. 149-150. 107 Cercle d’Orient, 19 Mart 1882’de kurulmuştu. Kuruluşu için bkz. Orhan Koloğlu, Cercle D'Orient'dan Büyük
Kulüp'e, İstanbul 2005, s. 21–31. 108 İstanbul’daki Alman Jimnastik Cemiyetinin ismi Torn Verain’di. Sabah’ın 20 Haziran 1890’daki haberinde ‘‘şehrimizde bulunan ا�ن �� nam Almanya Cimnastik Cemiyyeti her sene olduğu gibi bu sene [de] gelecek
Pazar günü Tarabya’da kâin Almanya Sefarethanesi bağçesinde bir şenlik tertib edecekdir’ denmekteydi. Bkz. Sabah, Nr.292, 3 Za 1307/ s. 3. 109 Sabah, Nr.54, 26 Safer 1307/ 21 Ekim 1889, s. 1. metinde dört cemiyet dense de üç cemiyetin ismi var. 110 Sabah, Nr.63, 7 Ra 1307/ 2 Kasım 1889, s.2; Nr.68, s. 1. 111 Sabah, Nr.53, 25 Safer 1307/ 20 Ekim 1889, s. 2.
25
edilmişlerdi.112 Arifi Paşa’nın yerine daha sonra Edhem Paşa tayin edilmiş ve Said
Paşanın da heyetle beraber gitmesi emredilmiştir.113 Karşılama heyeti Perşembe günü
istanbuldan hareket edeceklerdi. Alman sefiri Radowitz de heyetle birlikte
gidecekti114.
Osmanlı Devletindeki bu hazırlıkların yanında İmparatorun ve
imparatoriçenin maiyetinde bulunacakları Sabah, başka gazetelerden naklederek
okuyucusuna aktarıyordu115. İmparatorun ziyareti üç gün sürecekti. Dolmabahçe’de
padişah tarafından karşılandıktan sonra Yıldız Sarayına gideceklerdi. Burada
misafirler için Merasim dairesi tahsis edilmişti. Aynı gün Yıldızda bir askeri geçit
töreni düzenlenecek, akşam ise mabeynde ziyafet verilecekti116. İmparatorun ziyaret
programı Sabah’ta birçok defa haber olarak tekrar edilmiştir117.
Sabah’ın 2 Kasım 1889 tarihli nüshasının ilk sayfasında, İmparator ve
İmparatoriçenin birer resmi yer almaktaydı. Burada gazete, Osmanlı ve Almanya
arasında o zamana kadar dostluktan başka hiçbir şey görülmediğini yazıyordu. III.
Frederick’in 1869’daki ziyaretinin unutulmadığı da eklenerek okuyucunun anlaması
amaçlanan dostluk fikri güçlendirilmeye çalışılmıştır. “Haşmetlü Almanya
İmparatoru Hazretlerinin Dersaadet’e Vukû‘ Ziyareti” başlığı altındaki kısımda ise
İstanbul’a geldikleri haber verilmiştir. Sabah haberin devamında, Osmanlıların bu
olayla ilgili hislerine tercüman olmakla övündüğünü yazmıştır118.
İkinci sayfada İmparator ve İmparatoriçenin hayatı eğitimi hakkında bilgi
verilip yine ziyaret için yapılan hazırlıklara değinildikten sonra III. Frederick’in 1869
yılındaki seyahati anlatılmıştır. Son sayfasında Kala-i Sultaniyye muhabirinden
aldığı telgrafı okuyucularına sunmaktaydı. Sabah’ın muhabiri İmparatoru
112 Sabah, Nr.59, 3 Ra 1307/ 28 Ekim 1889, s. 1-2; Alman sefiri sadrazam Kamil Paşayla olan görüşmesinde Muzurus Paşanın yaşlılığını ileri sürerek yerine münasip birinin tayinini istemiş ve söz arasında Edhem Paşanın Berlin sefaretinde bulunduğundan II. Wilhelm’in kendisini bizzat tanıdığını ve imparatoriçenin refakatine tayininden memnun olacağını söylemişti. Fakat padişahın bu öneriyi kabul etmemiştir. Y.A.HUS. 230/14, 113 Sabah, Nr.63, 7 Ra 1307/ 2 Kasım 1889, s. 1. Arifi Paşa’nın rahatsızlığından dolayı Edhem Paşa tayin edilmiştir. BOA, Y.A.HUS. 230/25, 1307.3.5 114 Sabah, Nr.59, 3 Ra 1307/ 28 Ekim 1889, s. 2. 115 Sabah, Nr.57, 1 Ra 1307/ 26 Ekim 1889, s. 2. 116 Sabah, Nr.59, 3 Ra 1307/ 28 Ekim 1889, s. 2. 117 Sabah, Nr.64, 8 Ra 1307/ 2 Kasım 1889, s. 1; Nr.40, 12 Safer/ 7 Ekim 1889, s. 1; Nr.59, 3 Ra 1307/ 28 Ekim 1889, s. 2. 118 Sabah, Nr.64, 8 Ra 1307/ 2 Kasım 1889, s. 1.
26
karşılamaya gelen heyetin ve imparatorun Çanakkale’ye ulaşmasından
bahsediyordu119.
İmparatorun gelişinden bir gün sonraki 3 Kasım Pazar günündeki nüshasında
Alman İmparatorunun gelişi ve sonrasında yapılan merasimler hakkında bilgi
verilmektedir. Alman İmparatoru Kumkale açıklarında Osmanlı heyeti karşılaşmıştır.
İzzeddin Vapurunda bulunan heyetle birlikte giden Radowitz, üniformasını giymiş ve
nişanlarını takmış olduğu halde bir filikayla, İmparatorun bulunduğu Kayser
zırhlısına çıkarak İmparatorla görüşmüş ve karşılama heyetinin huzura çıkmak için
beklediğini söylemiştir. İmparatorun memnuniyetle kabul edeceğini bildirince sefir,
İzzeddin Vapuruna giderek heyeti imparatorun kabul edeceğini bildirmiştir.
İzzeddin vapurundaki heyet sefirle beraber imparatorun Kayser zırhlısına
çıkmışlar ve orada Edhem Paşa ve Said Paşa başmabeyinci vasıtasıyla imparatora
takdim edilmişlerdir. Heyet imparatora padişahın selamını iletmişler ve İstanbul’a
ziyaretlerinden dolayı Padişahın ziyadesiyle memnun olduğunu arz etmişlerdir. Diğer
heyet üyeleri Said Paşa tarafından imparatora takdim edildiğinde imparator, ellerini
uzatarak onları kabul etmiştir. Görüşme sırasında II. Wilhelm heyettekilere kahve ve
sigara ikram etmiştir. Said Paşa, Tevfik Paşa, Muzurus Paşa, Goltz Paşa ve Strecker
Raşid Paşa İmparatoru daha önceden tanıdıklarından ayrıca iltifat görmüşlerdi. Heyet
daha sonra Hohenzollern vapurundaki imparatoriçe tarafından kabul edilmiştir.
Heyetten Goltz Paşa İmparatorun yanında kalmış geri kalanlar ise İzzeddin vapuruna
dönmüşler.
Hohenzollern, Kayzer ve Danzig vapuru aynı gün saat on birde Kala-i
Sultaniye önünden geçmişlerdir. Ayestafanos önüne gelindiğinde Şirket-i Hayriye,
İdare-i Mahsusa ve Loyd Kumpanyasının vapurlarıyla gelmiş olan İstanbul’daki
Alman tebaası tarafından selamlanmış, Loyd kumpanyasındaki mızıka Alman milli
havalarını çalarken diğer vapurlardaki öğrenciler “viva” diye bağırmışlardı. Bu sırada
imparatorun maiyetindeki gemilerden sancaklarla resm-i selam ifa edilmiştir. Saat
beş civarlarında İstanbul’a hareket etmişlerdir120. Buradan hareket eden gemiler
Dolmabahçe önüne gelmiş ve misafirler burada karaya çıkmışlardır. Padişah da
Namık ve Gazi Osman Paşalarla Dolmabahçe sarayına gelmiş bulunuyordu. Burada
119 Sabah, Nr.64, 8 Ra 1307/ 2 Kasım 1889, s. 2–4. 120 Sabah, Nr.65, 9 Ra 1307/ 3 Kasım 1889, s. 1
27
Mızıka Alman Milli marşını çalarken, Padişah tarafından karşılanmışlar ve
Dolmabahçe Sarayındaki kısa bir dinlenmeden sonra Yıldız Sarayına hareket
etmişlerdir. İlk arabada padişah, sağ tarafında imparatoriçe ve karşısında ise eski
sadrazam Said Paşa; ikinci arabada İmparator, kardeşi Prens Henri ve karşısında da
Sadrazam Kamil Paşa; Üçüncü arabada ise Prens Bismarck; dördüncüsünde de
Alman sefiri Radowitz ve bir başka zat bulunuyordu. Bu arabaların peşinden gelen
diğer on iki arabada ise İmparator ve imparatoriçenin maiyetindekiler
bulunmaktaydı. Dolmabahçe’den Yıldız’a kadar olan yolun iki yanında askerler
dizilmişler sevinç gösterisinde bulunuyorlardı.
II. Abdülhamid’in misafirleri için Yıldız Sarayında Merasim Köşkü tahsis
edilmiştir. Misafirler buraya yerleştikten sonra Mabeyne gelerek tekrar Padişahla
görüşmüşler ve sonra da askeri geçit törenini izlemişlerdir. Akşam da mabeyinde bir
ziyafet verilmiştir. Sabah haberin devamında misafirlerin İstanbul’a gittiklerini
yazmıştır121.
Bu önemli olay Osmanlı basınında, tabii olarak, geniş yer bulmuştur.
Tercüman-ı Hakikat Alman milli marşının Osmanlıcasını ve Almanca’sını yan yana
vermişti122; İstanbul’da yabancı dilde yayın yapan gazeteler imparatorun gelişiyle
ilgili olarak haberler yayınlamışlardı. Yine Sabah’ın ifadelerine göre Levant Herald
’da Almanca manzumeler yayınlamış ve İmparatorun ziyaretinin doğu batı arasında
barışın hüküm sürmesine hizmet edecektir denilmişti123.
Pazartesi günkü nüshasında Sabah, İmparatorun bir gün önce kiliseye gidişini
ayrıntılı bir şekilde anlatmıştır. İmparator ve beraberindekiler, Yıldız Sarayından
Aynalı Çeşme Protestan kilisesine giderken yol üzerinde Osmanlı askerlerinin ve
halkın sevinç gösterileriyle karşılaşmışlardır. II. Wilhelm, Aynalı Çeşme Protestan
Kilisesindeki ayine katıldıktan sonra Ayaspaşa’daki sefarethane binasına geçerek
kahvaltı etmiştir.
Burada Alman tebaasını temsilen bir heyet II. Wilhelm’e İstanbul’a olan
ziyaretleri vesilesiyle hizmetlerinde olduklarını içeren bir ariza takdim etmiştir.
Yabancı devletlerin sefirleri de sefarethaneye gelerek Alman İmparatoru tarafından
121 Sabah, Nr.65, 9 Ra 1307/ 3 Kasım 1889, s. 1-2. ayrıca yemeğe katılanların ismi var s. 2-3. 122 Tercüman-ı Hakikat, nr.3420 123 Sabah, Nr.65, 9 Ra 1307/ 3 Kasım 1889, s. 3.
28
kabul edilmişler, İmparator ayrıca Alman tebaasından ve diğer tebaadan birçok
muteberanı da kabul etmiştir. Bu esnada imparatoriçe Viktorya, Madam Radowitz ile
birlikte Alman Hastahanesi’ne bir ziyaret gerçekleştirmiştir124. Daha sonra İmparator
ve İmparatoriçe sefarethaneden çıkarak Dolmabahçe sarayına gitmişlerdir. Sarayı
gezdikten sonra Galata yoluyla İstanbul’a geçmişlerdir. Topkapı sarayını ve Müze-i
Hümayunu ziyaret ederek Yıldız Sarayına dönmüşlerdir. Akşam resmi yemek
olmadığı için Merasim Dairesinde Padişah özel bir ziyafet vermiştir. Bu ziyafete
Padişah, Alman İmparatoru ve İmparatoriçesi, Prens Henri, Sadrazam Kamil Paşa,
Said Paşa ile diğer vekiller, Saray erkânı ve müşirler ve Teşrifat-ı Umumiye Nazırı
Münir Paşa ve İmparatorun maiyetindekiler katılmıştır. Ziyafet sona erene kadar
saray mızıkası “canfeza” çoşkulu havalar çalmıştır125.
Alman İmparatoru seyahatinin üçüncü gününde Mekteb-i Harbiye ve Beyoğlu
Numune Topçu Alayı kışlasına gitmiştir. Mekteb-i Harbiye’de öğrenciler bazı askeri
manevralar yapmışlar ve bir de askeri geçit töreni yapmışlardır. İmparator orada
bulunan askeri görevlilere iltifat etmiş, Zeki Paşa ve Servet Paşa’ya hususi olarak
memnuniyetini beyan ettiği gibi daha önce Almanya’da tahsilde bulunup dönmüş
olan zabitleri de unutmamıştır.
Sabah’ın ifadesine göre, II. Wilhelm’in Osmanlı topçularının talimlerini
görmeyi arzu etmesi üzerine, Beyoğlu Topçu Numune Alaylarının bulunduğu kışlaya
gelmiştir. Geldiğinde askerler talim için hazır duruyorlardı. İmparator bunları
muayene etmiş ve sonra Miralay İzzet Bey komutasında Talimhane meydanında bir
talim yapılmıştır126.
İmparatoriçe de aynı vakitlerde Madam Radowitz’le birlikte Kapalıçarşı’ya
gidip saraya dönmüştür. Aynı gün akşama doğru imparator ve imparatoriçe birlikte
Boğazda bir gezinti yapmışlardır. Akşam da padişahın verdiği yemeğe
katılmışlardır127.
6 Kasım Çarşamba günkü nüshasında Sabah, imparatorun ziyaretini bir gün
uzattığını yazmaktadır. İmparator Salı günü Beylerbeyi, Çamlıca, Kadıköy taraflarına
124 Burada sabah her ne kadar imparatorun hastanenin her tarafını gezdiğini yazmışsa da sonraki bir haberinde başhekimin hastane de çiçek hastası olduğunu söylemesi nedeniyle gezmediğini yazmıştır. 125 Sabah, Nr.66, 10 Ra 1307/ 4 Kasım 1889, s. 1. 126 Sabah, Nr.67, 11 Ra 1307/ 5 Kasım 1889, s. 1. Gazete, 2. sayfasında da “Almanya ve Alman Kavmi” hakkında bilgi vermiştir. 127 Sabah, Nr.67, 11 Ra 1307/ 5 Kasım 1889, s. 2.
29
ve oradan istimbotla Bakırköy’e sonra da Eyüp taraflarını gezmiştir. İmparatoriçe de
aynı gün Alman sefirinin eşi Madam Radowitz ile birlikte Ayasofya’yı, II. Mahmud
türbesini, Süleymaniye, Fatih, Kariye Camilerini ziyaret etmiş ve Eyüp Sultana
inmiştir. Buradan yedi çifte saltanat kayığıyla Dolmabahçe Sarayına geçmiştir128.
7 Kasım Perşembe günkü nüshasında gazete imparator ve imparatoriçenin
İstanbul’dan ayrıldıklarını haber ederek veda merasimini yazmıştır. Padişah
misafirlerle birlikte Yıldızdan Dolmabahçe Sarayına gelmiş ve burada veda yemeği
yenmiştir. Vedalaşmadan sonra II. Wilhelm, eşi Ogüsta Viktorya ve Prens Henri
maiyetleriyle birlikte gemilerine binerek Çanakkale’ye doğru hareket etmişlerdir.
Karşılamakla görevlendirilen heyet, bu sefer yolcu etmeye gönderilmiştir129.
İzzeddin vapuruyla beraber giden heyet ve Feth-i Bülend ve Asar-ı Tevfik Vapurları
Çanakkale’ye kadar gitmişlerdir130. Çanakkale’ye ulaşan Alman imparatoru padişaha
bir teşekkür telgrafı çekmiştir131. Aynı yerden Bismarck’a da seyahatin iyi geçtiğini
belirten bir telgraf çekmiştir. Dışişleri bakanı Bismarck daha önce trenle dönmüştü.
Yolda Peşte’ye uğrayacaktı, burada Avusturya Dışişleri Bakanı Kont Kalnuki ve
İmparator Fransua Jozefle görüşecekti132. Berlin Sefiri Tevfik Bey de Berlin’e
dönmüştür. Ziyaret sırasında kendisine vezaret rütbesi verilmiş ve ziyareti bittikten
sonra gazetede bu rütbenin verildiğini anlatan uzun bir haber yer almıştır133.
Ziyaret çerçevesinde Wilhelm tarafından Radowitz, Alman Hastahanesi
Başhekimi Doktor Kanburoğlu, Said, Edhem ve Kamil Paşalara Aigle Noir nişanları
verilmiştir. Sadrazam Kamil Paşaya verilen nişan ile ilgili olarak ilginç bir yorum
yapılmıştır. Söylentiye göre İmparator, bu nişanı üçlü ittifak devlet başkanlarına
veriyordu.
14 Kasım 1889 tarihinde Padişah ziyaretin iyi geçmesinden dolayı duyduğu
memnuniyeti gazete aracılığıyla ilan-ı resmi başlıklı bir bildiriyle halka ilan
128 Sabah, Nr.68, 12 Ra 1307/ 6 Kasım 1889, s. 2. 129 Sabah, Nr.69, 13 Ra 1307/ 7 Kasım 1889, s. 1. İstanbul’dan gönderilip Time gazetesinde 8 Kasım 1889 tarihli yayınlanan telgrafta Dolmabahçe’deki veda töreni şu şekilde anlatılmıştır: Sahile kadar olan halının kenarında maiyet bölüğü duruyormuş. İmparatorun gelişiyle önce Alman milli marşı sonra Osmanlı milli havasını çalmış. Padişah konukları yolcu etmek için Yıldızdan gelmiş. İmparatoriçe padişahın koluna girerek su kenarına kadar indiler. İmparatoriçenin elini dudaklarına kaldırmış. Prens ve imparatorla dostane musafaha yapmış. Muhabir, üçlü ittifakla ilgili iki hükümdar arasında hiçbir düzenleme olmamıştır diyor. Bk. BOA, Y.PRK. TKM. 16/20. 130 Sabah, Nr.69, 13 Ra 1307/ 7 Kasım 1889, s. 2. 131 Sabah, Nr.72, 16 Ra 1307/ 10 Kasım 1889, s. 1. 132 Sabah, Nr.73, 17 Ra 1307/ 11 Kasım 1889, s. 2. 133
Sabah, Nr.78, 21 Ra 1307/ 15 Kasım 1889, s. 2.
30
ettirmiştir134. İlanda Padişahın, II. Wilhelm’in ziyareti boyunca gösterilen ihtiramdan
dolayı memnun olduğu yazıyordu. İlan resmi dille yazılmıştı. İstanbul halkı bu rolü
icabına uygun biçimde yerine getirmişti; İmparator Pazar günü Aynalıçeşme
Kilisesine giderken, Kadıköy’de, Bakırköy’de hep halkın sevinç gösterileriyle
karşılaşmıştır.
Sabah yabancı basından –çoğunluğu Alman gazeteleri oluşturuyordu, tek
istisnası İngiliz Standard gazetesiydi- yaptığı kısa aktarmalarda ziyaretin sadece iki
ülke arasındaki dostluğun gerektirdiği bir olay olduğunu, başka bir amacının
olmadığını yazıyordu. Standard'ın bu konudaki haberlerinden birinde bu seyahatin iki
ülke arasındaki ilişkilerin mevcut biçimde devam edeceğini yazdığı aktarılıyordu135.
Diğer bir haberinde ise Alman İmparatorunun Padişah, Sadrazam Kamil Paşa ve
Osmanlı ordusuyla ilgili yaptığı açıklamaya yer verilmişti136.
Post, Norddeutsche Allegemeine Zeitung ve Kölnische Zeitung isimli Alman
gazeteleri gezi boyunca Sabah’ın atıfta bulunduğu gazetelerdir. Norddeutsche
Allgemeine Zeitung’un Bismarck’ın taraftarı olduğu düşünülüyordu. Bu gazetelerin
seyahatle ilgili haberleri dostluk ifadesi çerçevesinde verilmektedir. Gazete do Voss,
Goethe’nin “badema şark ve garp birbirinden ayrılamaz” sözünü Osmanlı ve
Avrupa arasındaki yakınlığı tasvir için kullanmıştır137.
Sabah, büyük devletlerin geziyle ilgili değerlendirmelerine yer vermemiştir.
Bütün bir geziyi siyasi bağlamından çıkarıp, normal bir olay gibi sunmuştur.
Gazetedeki ibarelerden bu konuda bir bilgiye ulaşmak güç bir iştir. İsimleri
verilmeden yabancı elçilerin Pazar günü elçilikte İmparator tarafından kabul edildiği
yazılmıştı. Buna rağmen ilginç tek ifadenin yer aldığı satırlar İmparatorun yolcu
edilişi sırasında yapılan merasimlerle ilgili anlatıda yer alıyor. Tophane önündeki
yabancı elçiliklerin gemilerinin İtalya, Avusturya, Yunanistan sefaretlerinin
gemilerinin bulunduğunu aktarmakla İngiltere, Rusya ve Fransa sefaret gemilerinin
bulunmadığını okuyucu anlamış oluyordu.
134
Sabah, Nr.76, 29 Ra 1307/ 14 Kasım 1889, s. 1. 135 Sabah, Nr.74, 18 Ra 1307/ 12 Kasım 1889, s. 2. 136 Sabah, Nr.79, 23 Ra 1307/ 17 Kasım 1889, s. 1. 137 Sabah, Nr.66, 10 Ra 1307/ 4 Kasım 1889, s. 1. Norddeutsche Zeitung, Kölnische Zeitung ve Post gazeteleri iki ülke arasındaki dostluğun artmasından başka bir şeye hizmet etmeyeceğini yazmışlar, Nr.71, 15 Ra 1307/ 9 Kasım 1889, s. 2.
31
Alman İmparatorunun ziyareti, Berlin Antlaşması sonrasında Avrupa
devletleri karşısında savunma durumunda bulunan Osmanlı Devletine hızla
gelişmekte olan Almanya’dan faydalanma imkânı verecekti. Ziyaret nedeniyle,
Padişah Almanların Kudüs’te bir Protestan kilisesi yapılmalarına izin veriyordu138.
4. II. Abdülhamid - II. Wilhelm Görüşmesi Madalyası
II. Abdülhamid İmparatorun ziyareti sonrasında Osmanlı ile Almanya’nın
dostluğunun nişanesi ve padişahla imparatorun görüşmesinin hatırası olmak üzere
1891 yılında bir madalya yapılmasını istemişti. Sabaha göre madalyanın büyüklüğü
yarım altın mecidiye boyutunda ve bir yüzünde üstü Abdülhamid’in tuğrasıyla süslü
Osmanlı arması nakşı ve etrafında “mülâkât-ı Sultan Abdülhamid Hân-ı Sani bâ
İmparator-ı Almanya Wilhelm-i Sani der-Konstantiniyye” ibaresi ile “fi 7 R sene 307
tarihi” yazılı diğer yüzünde ise Almanya arması hakk edilmiş şekilde olacaktı.
Madalyalar bakırdan ve borenjmeday adlı sıvıyla parlatılmış beş yüz adet
yaptırılacaktı. Bu madalyaların numunesi Darphane-i Âmire’de yapıldığından
Telgraf Makine Fabrikasında Telgraf ve Posta Nezareti Fen Müşaviri Muavini Raif
Beyin nezareti altında imal edilmekteydi. Sabah 11 Temmuz 1891 Cumartesi günü
imalat işinin tamamlanıp Darphane-i Âmire’ye gönderileceğini yazmaktaydı139.
14 Temmuz 1891 tarihli haberde ise madalyalardan 4 adedinin yetmiş dirhem
altın miktarında ve o nispette büyücek hacimde; 50 adedinin küçük büyüklükte altın;
200 tanesi küçük büyüklükte gümüş; 500 adedi de bakır olarak Darphane-i Âmire’de
imal edilme işi tamamlandığı haber verilmekteydi140.
Altın olarak darb edilenlerinden biri padişahta kalacak diğeri imparatora
verilecekti. Madalyaların bir kısmını padişah Alman imparatoruna göndermiştir. 23
Haziran 1892 tarihli telgrafında Berlin sefiri Tevfik Paşa, Hobe Paşa ile beraber
Alman İmparatoruna İstanbul ziyaretinin anısına darb edilen madalyaları takdim
ettiklerini bildiriyordu141.Padişah bu madalyalardan Osmanlı Devletindeki Almanlara
138 Sabah, Nr.81, 24 Ra 1307/ 18 Aralık 1889, s. 2. 139 Sabah, Nr.644,3 Z 1308/ 10 Temmuz 1891, s. 1. Madalyaların adedi beş yüzden fazla olacaktır. Sadece bakır olanların adedi beş yüzdü. Ayrıca Bkz. Düstur, Birinci Tertib, cilt VI, Ankara 1939, s. 461-462 ve 1268. 140 Sabah, Nr.648,7 Z 1308/ 14 Haziran 1891, s. 1. 141 BOA, Y.PRK. EŞA. 15/ 105, 28 Za 1309/ 23 Haziran 1892.
32
ve Alman kurumlarında çalışanlarına vermiştir. Mesela 24 Ocak 1893’te Alman
Hastanesi doktorlarına verildiği haberi Sabah’ta yer alıyordu142.
142 Sabah, Nr.1234, 6 B 1310/24 Ocak 1893, s. 2.
33
İKİNCİ BÖLÜM
OSMANLI-ALMAN ASKERİ İLİŞKİLERİ
Osmanlı Devleti askeri alanda 18. yüzyıl sonunda uygulanmaya II. Mahmud
döneminde (1808–1839) ise etkin bir düzenleme yapılmıştır. 1826’da Yeniçeri Ocağı
kaldırılarak yerine Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye adıyla bir ordu kurulmuş,
askere almada rediflik sistemi uygulaması getirilmiştir. Askeri kıyafetler ve unvanlar
değiştirilmiştir. 19. yüzyıl Prusya/Almanya askeri sisteminin gelişimi 18.yüzyıl ve
19.yüzyılda başta Fransa ve Avusturya olmak üzere Avrupa devletleriyle yaptığı
savaşlar sonucunda oluştu. 1806 Jena yenilgisiyle savaş stratejisi değişti143, topyekûn
savaş düşüncesi uygulanmaya başladı. Osmanlı Devleti’nde de 1834’te redif
birliklerinin oluşturulmasında Landwehr sisteminden faydalanılmıştır144.
Askeri ıslahatlarda yabancı görevlilerden yararlanılması 18. yüzyılın
sonlarında olmuştur. Prusya’dan ilk gelen askeri görevli ise III. Selim döneminde,
1793 yılında Topçu birliklerini denetleyen Albay von Goetze’dir. II. Mahmud
döneminde Moltke, Mülbach ve Fischer adlı Prusyalı subaylar Osmanlı ordusunda
görevlendirildiler. Bunların içinde von Moltke en çok tanınanıdır.
II. Abdülhamid döneminde Moltke Alman Genel Kurmayının başında
bulunuyordu. 1835–1839 yılları arasında Osmanlı ordusunda görev yapmıştı. II.
Abdülhamid onu zaman zaman anıyordu. II. Wilhelm’e 1890 yılı Kasım ayında
Moltke’nin doksanıncı yaş gününü tebrik için bir telgraf çekmişti145.
143 Erık Jan Zurcher (der.), Devletin Silahlanması, Ortadoğu’da ve Orta Asya’da Zorunlu Askerlik (1775-1925), İstanbul 2003., s. 14 “Osmanlı İmparatorluğu’nda 1844 yılında kabul edilen askere alma sisteminde büyük
ölçüde Prusya örneği model alınmıştı ve 1870 sonrası Prusya/Alman etkisi belirgin şekilde arttı. Nihayet, bu
sistem neredeyse evrensel hale geldi”. 144 Erık Jan Zurcher, a.g.e., s. 89 145 Sabah, Nr.429, 24 Ra 1308/7 Kasım 1890, s. 1.
34
19. yüzyılda Prusya tarafından izinli olarak Osmanlı ordusunda
görevlendirilenlerin dışında başka Prusya kökenli subaylar da bulunmaktaydı.
Bunların ülkeleri adına hiçbir resmi sorumlulukları yoktu ve içlerinden bazıları
Osmanlı vatandaşlığına geçmişti.
Tanzimat döneminde askeri ıslahatlarda Fransa model alınmıştır. Prusya
askeri sisteminin gücü 1871’de Avusturya ve Fransa karşısında askeri başarılar
sonucunda ve Alman İmparatorluğunun kurulmasıyla ispatlanmış oluyordu. Osmanlı
Devleti 1877/78 Osmanlı-Rus savaşıyla büyük bir kayba uğrayınca, askeri alanda
düzenlemelere gerek duyuldu. Almanya’dan bu süreçte faydalanıldı.
1.Osmanlı Devletindeki Alman Askeri Görevliler
II. Abdülhamid’in Alman subaylarını tercih ediş nedeni, dış politikasının
gereğidir. Diğer Avrupa devletlerine nazaran Almanya’nın siyasi yönden Osmanlı
Devleti için faydalı olduğu düşünüldüğü gibi, askeri reformlarda da Avrupa’nın yeni
gücünün askeri sistemi otoriter yönetime uygun görülüyordu146.
1880’de II. Abdülhamid Osmanlı ordusundaki reform için önce Fransa’dan bir
askeri heyet talep etmiştir. Ancak Fransa’nın bunu kabul etmemesi üzerine
Almanya’dan böyle bir talepte bulunulmuştur147. Bu isteğin kabul edilmesiyle
1882’de von Kaehler başkanlığında bir askeri heyet gönderilmiştir. 1883’de bu
heyete von der Goltz da katılmıştır. Alman subayların orduda görevlendirmesinde
sadece Osmanlı Devleti’nin çıkarı yoktu. Bismarck’ın bu askeri heyeti gönderme
nedeni Rusya’nın muhtemel tehdidine karşı Osmanlı ordusunu güçlendirmekti148.
Sabah Gazetesinin Alman askeri heyetiyle ilgili haberleri, seyahatler,
nişan/rütbe verilmesi ve kontratların yenilenmesiyle sınırlıdır. Buradaki haberlerden
146 Bazı çalışmalarda, padişahın amcası Abdülaziz’in 1867 yılındaki Avrupa seyahatinde uğramış olduğu Prusya’dan etkilendiğinden bahsederler. Fakat bu düşünce, neden diğer Avrupa devletlerini değil de Prusya’yı farklı gördüğüne değinmez. II. Abdülhamid’in bu geziyle ilgili görüşleri için Bkz.Münir Aktepe, Abdülhamidin Coblentz Seyahati Anıları ve II. Wilhelm’in İstanbul’u Ziyareti, BTTD, Sayı 6, Mart 1968, s. 32-34. 147 Mahmud Muhtar Paşa, Maziye Bir Nazar: Berlin Antlaşması'ndan Birinci Dünya Savaşı'na Kadar Avrupa ve
Türkiye-Almanya İlişkileri, (Yay. Haz. Nurcan Fidan), Ankara 1999, s. 20. 148 Mahmud Muhtar Paşa, a.g.e., s. 17. 1882’de gelen Alman askeri heyetiyle ilgili olarak Bkz.Kemal Beydilli, a.g.m., s. 481-494; Jehuda L. Wallach, a.g.e., s. 24-42. Alman askeri heyeti üyelerinin istihdamı için Bkz. Ali Karaca, “II.Abdülhamid’in İdâreyi Kontrol Mekanizmalarından Yâverlik Kurumu”, XIII. Türk Tarih Kurumu
Kongresi (Ankara 4-8 EKİM 1999), Kongreye Sunulan Bildiriler, III. Cilt, III. Kısım, Ankara 2002, s.1701-1739.
35
yararlanarak Osmanlı askeri sistemindeki rollerini ortaya koyamayız. Araştırmalarda
1880 ve 1890’lardaki heyet mensupları hakkında verilen bilgiler ise 1882 Kaehler
Heyeti ve Goltz’un faaliyetlerinden ibarettir. 1890’lı yılların ilk yarısındaki askeri
heyet mensupları Goltz, Kamphövener, von Hobe, Ştarke, Şilgen, Ristow, Kalau von
Hofe ve Grumbuckow’dan oluşmaktadır.
Kamphövener, von Hobe ve Ristow 1882’de; Goltz ise 1883’de Osmanlı
ordusunda görev yapmaya başlamışlardır. Goltz Paşa, hem heyetteki yeri ve
yaptıklarıyla hem de II. Meşrutiyetten sonra da Osmanlı ordusunda görev yaptığı için
II. Abdülhamid döneminde görev yapan Alman subaylarının en tanınmışıdır. 1883’te
başlayarak 12 yıl Osmanlı hizmetinde bulunmuş ve 1895’te Almanya’ya dönmüştür.
II. Meşrutiyetten sonra gene Osmanlı ordusunda görev almış ve Birinci Dünya
Savaşı esnasında 1916’da Irak’ta hastalanarak hayatını kaybetmiştir. Paşa genç
Osmanlı subayları üzerinde Alman hayranlığı yaratmıştır149.
Goltz 1877 yılında Leon Gambetta ve Ordusu adlı bir kitap yazmıştı. Burada
mecburi askerlik uygulamasını önermekteydi. Bu kitapta Fransız Komutan
Gambetta’yı övmesi nedeniyle Alman askeri çevrelerinde tepkiyle karşılaşmıştı.
1883’te II. Abdülhamid’in “askeri öğretim ve eğitim sistemi için bir Alman subayı”
talebi üzerine Goltz, Alman Genelkurmay Başkanlığınca Osmanlı Devleti’nde görev
yapmak için seçildi ve aynı yıl Osmanlı hizmetine girdi150.
İstanbul’a geldikten sonra askeri okulların yeniden düzenlenmesiyle
görevlendirildi. Harp Akademisine yeni dersler koydurdu151. 1886’da Erkan-ı
Harbiye’ye başkanın yetkili temsilcisi olarak atandı152. 1885’te Das Volk in Waffen
adlı eseri Yüzbaşı Tahir Bey tarafından Millet-i Müselleha adıyla çevrildi153.
Goltz, Eylül 1890’da Almanya’daki Grozon Bakov ve Krupp Fabrikalarının
denemelerine Osmanlı Devletini temsilen görevlendirilmiştir154. Bu görev 15 gün
sürmüş, akabinde 17 Ekim tarihli habere göre İstanbul’a dönmüş ve denemeler
hakkındaki raporunu takdim etmişti.
149 Paul Rohrbach, Hat-ı Saltanat Bağdad Demiryolu, İstanbul 1333, s. 113–117. 150 Jehuda L. Wallach, a.g.e., s. 42-43; Goltz Paşanın Hatırası ve Hal Tercümesi, İstanbul, 1953, s. 12 151 V. Mudra, Goltz Paşanın Hatırası ve Hal Tercümesi, çev. Pertev Demirhan, İstanbul 1953, s. 15–16. 152 Jehuda L. Wallach, a.g.e., s. 52. 153 V. Mudra, a.g.e., s. 5; Colmar Freiher von der Goltz, Millet-i Müselleha: asrımızın usul ve askeriyyesi, çev. Tahir, Konstantiniye 1305. 154 Sabah, Nr.389, 13 S 1308/ 28 Eylül 1890, s. 1; Nr. 390, 14 S 1307/ 29 Eylül 1890, s. 1.
36
1893 yılında gazetenin haberlerinden Goltz’un kontratının yenilenmesinde
problem çıktığı anlaşılıyor. 18 Mart 1893 tarihinde Sabah, “Osmanlı Devletinden
ayrılacağı malum olan” şeklinde bahsettiği Goltz Paşanın Almanya hizmetine
girerek General Şrayber’in yerine geçeceğini yazmıştır155. Kontratının bitecek
olmasından böyle bir haber yazılmış olmalıdır. 16 Mayıs tarihine gelince Sabah,
karşı gazetelerinin Goltz’un kontratının 15 Mayıs’ta bittiğinden bu günlerde
İstanbul’dan ayrılmasının kararlaştırılmış olduğunu yazdıklarını aktarıyordu156.
Demek ki 15 Mayısta kontratının süresi dolmuştu. 22 Mayısta ise mukavelesinin
yenilenmesinin kararlaştırıldığı ve gerekli işlemlerin yapılmakta olduğu
yazılıyordu157. 27 Mayısta karşı gazetelerinin Goltz’un mukavelesi bittiğinden birkaç
hafta sonra Berlin'e gideceğini yazdıkları nakledilmiştir158. Sabah’ın bu haberiyle 22
Mayıs tarihinde sözleşmenin yenilenmekte olduğuna dair olan haberi arasında çelişki
vardır.
Mayıs ayının son günlerinde kontrat yenilenmesi neticelenmeden von der
Goltz Selanik’e bir seyahat gerçekleştirmiştir. Sabah sadece Goltz Paşanın 29
Mayısta İtalya posta vapuruyla Selanik’e gittiğini yazmıştır. Gazete bu seyahatin
yapılış nedenini vermiyor159. Goltz Paşa da Makedonya’da Bir Cevelan adlı kendi
eserinde bu gezisini anlatırken, seyahatin 29 Mayısta İstanbul’dan Filoriya ve
Rukatina adındaki İtalyan şirketinin Nila vapuruyla hareket etmeleriyle başladığını
ifade eder. Selanik’ten 8 Haziranda vapura binerek geri dönmesiyle seyahat
tamamlanmış oluyordu. Goltz Paşa, bir hafta süren bu seyahatinde vilayet merkezini,
Ahalkidi yarımadasıyla Pila harabelerini, Manastır ile Üsküp arasındaki sınırı
gezmiştir160. Goltz Paşa seyahati “küçük seyahat cemiyyeti” olarak bahsettiği bir
grupla beraber gerçekleştirmişti. Kendi ifadesine göre bu grupta reis olarak demiryol
inşaat müdürü Mösyö Kapp, muavini Mösyö Hanut ?, kısım mühendisi Mösyö
155 Sabah, Nr.1286, 29 Ş 1310/ 18 Mart 1893, s. 2. “Hidemat-ı Devlet-i Aliyyeden infikak edeceği malum olan
General fon der Golts Paşa Almanya hidme-i askeriyesine be-tekrar girerek General Şrayberin makamına kâim
olacaktır”. 156 Sabah, Nr.1345, 29 L 1310/ 16 Mayıs 1893, s. 2. 157 Sabah, Nr.1351, 6 Za 1310/ 22 Mayıs 1893, s. 1; Jehuda L. Wallach, a.g.e., s. 66-68. 158 Sabah, Nr.1356, 11 Za 1310/ 27 Mayıs 1893, s. 2. buradaki “karşı gazeteleri” tabiri Beyoğlu’nda yabancı dilde yayın yapan gazeteler için kullanılmaktadır. 159 Sabah, Nr.1359, 14 Za 1310/ 30 Mayıs 1893, s. 2. 160 Goltz Paşa, Makedonya’da Bir Cevelan, TY.4443, s.2. “Kolmar fon der Golts Tarafından Makedonyada Bir
Celan namında yazılıp 1894 senesi Berlin’de tab ve neşr olunan eserin tercümesidir”. Eserin yazılış tarihi Kasım 1893’tür.
37
Blundu ?, Avukat Mösyö Rambert, Vitali Heyetinin vekili ve kendi nitelemesiyle
“Şark Alman Demiryollarının dostu ve muhibbi olarak” Goltz Paşa’dan
oluşuyordu161.
Serasker Rıza Paşa Selanik, Kosova ve Umum Kumandanlığına yazdığı 30
Mayıs tarihli telgrafta Goltz Paşa’nın 17 Mayıs’ta Osmanlı hizmetinden ayrılmak
için başvuruda bulunmuş olduğu belirtilmektedir. Fakat o günden sonra Seraskerlik’e
uğramamıştı. Rıza Paşa, 30 Mayıs’ta Selanik’e gittiğini haber almıştır. Başkitabetten
8 Haziran’da Selanik’e yazılan bir telgrafta, kontrat süresinin bitmesiyle yabancı
zabit olacağından keşif yapmaya salahiyeti olmadığının kendisine uygun bir lisanla
ifade edilmesi ve İstanbul’a dönmesinin bildirilmesi istenmekteydi. 162.
Sabah, 3 Ağustosta kontratın yenilendiğinin haber alındığını yazmıştır163. 12
Ağustos tarihli habere göre ise, kontratı yenilenen Goltz görevine devam ediyordu.
Böylece kontrat meselesinin halledilmiş olduğu ortaya çıkmış oluyordu.
1894 yılının Mayıs ayında Goltz Selanik Vilayetine bir kurmay gezisi
yapmıştır. Yanında 3. Ordu Erkan-ı Harbiye Kaymakamlarından Enver, İzzet,
Ragıp, Erkan-ı Harbiye Binbaşılarından Feyzi Bey, Yüzbaşı Hamdi ve Pertev
Efendiler bulunuyordu164. 21 Mayıs’ta Selanik’e ulaşmışlar ve Çarşamba günü
Karaferye ve Ağustos taraflarına gitmişlerdir165. Yanya’ya uğradıklarında Vali
Ahmet Hıfzı Paşa ile birlikte bazı yerleri ve eski beldenin harabeleri gezmişlerdir.
Goltz ve beraberindekiler 24 Haziranda İstanbul’a dönmüşlerdir166.
Sabah, 12 Eylül 1890 tarihinde kontratı bittiğinden Seraskerlik Levazımat-ı
Umumiye Dairesine memur Şilken Paşanın Almanya’ya döneceğini ve Padişahın
aynı tarihteki selamlık merasiminde bulunması için verdiğini yazmıştır167. 18 Eylül
tarihindeki haberden daha önceki kontratının üçüncü defa yenilenmiş olduğunu
öğreniyoruz. Von Şilken böylece 10 yıla yakın bir süre Osmanlı Devletinde görev
yapmış oluyordu. Aynı zamanda Salı günü memleketine gitmesi beklenen von
161 Goltz Paşa, Makedonya’da…, s. 71. 162 BOA, Y. PRK. ASK. 91/49, 24/Za/1310, Devlet-i Aliyye'de sözleşmesi biten Goltz Paşa'nın Devlet-i Aliyye'nin zabiti imiş gibi Selanik'e gidip incelemelerde bulunması hadisesinin tahkiki. 163 Sabah,Nr.1424, 20 M 1311/ 3 Ağustos 1893, s. 1. 164 Sabah, Nr.1707, 7 Za 1311/ 13 Mayıs 1894, s. 1 ve Nr.1709, 9 Za 1311/ 15 Mayıs 1894, s. 1; Jehuda L. Wallach, a.g.e., s. 68. 165 Sabah, Nr.1720, 20 Za 1311/ 26 Mayıs 1894, s. 2 ve Nr.1738, 9 Z 1311/ 13 Haziran 1894, s. 2. 166 Sabah, Nr.1750, 21 Z 1311/ 25 Haziran 1894, s. 1. 167 Sabah, Nr.373, 27 M 1308/ 12 Eylül 1890, s. 2.
38
Şilkenin Cuma günü selamlık merasiminden sonra Mabeyne geldiği sırada kendisine
gidişini bir hafta kadar ertelemesini isteyen padişahın emri tebliğ edildiği
yazılmıştır168. Padişahın bu tehirle neyi amaçladığını ise 24 Eylül tarihli haberde
görüyoruz; burada von Şilkenin kontratının yenilenmesi ve iki ay izinle memleketine
gitmesi için irade verildiği yazıyordu.169 Dördüncü defa kontratı yenilenen von
Şilken, Ekim ayının ilk günlerinde Almanya’ya gitmiş170 ve Aralık ayının ortalarında
dönmüştür171. Von Şilken Paşa Osmanlı ordusunda iki yıl kadar görev yaptıktan
sonra, 8 Ağustos 1892 de kontratının süresi bitince kendi memleketinde ikamet
istediğinden kontratı yenilenmeyip Berlin'e gitmiştir172.
Askerin heyetin diğer bir mensubu Von Hobe Paşaydı. Sabahın 1890 Kasım
ayındaki haberlerinde Almanya ordusuna eğitim için gönderilen Osmanlı subaylarına
refakat ettiğini öğreniyoruz. Hobe Paşa bu seyahat dolayısıyla Alman İmparatoru II.
Wilhelm ile görüşmüş ve Almanya ordusundaki rütbesi kaymakamlıktan miralaylığa
terfi etmişti173. 24 Aralık 1890 tarihinde İstanbul’a dönmüştür.
von Hobe Paşa, gazetede sık sık verdiği davetlerle haber olmuştur.
Davetlerine Osmanlı devlet görevlileri ile yabancı sefirler katılıyorlardı. 13 Ocak
1891’de verdiği ziyafete İran sefiri Mirza Han ile Avusturya sefiri Baron de Kalis174,
11 Mart’ta verdiği ziyafete Teşrifat-ı Umumiye Nazırı Münir Paşa, Almanya sefiri
Radowitz, Rusya sefiri Nelidov ve eşi, Fransa sefiri ve eşi175, 18 Mart’taki ziyafete
Hariciye Nazırı Said Paşa, Almanya sefiri Radowitz, Fransa sefiri Kont de
Montebello ve eşi, Felemenk sefiri ve zevcesi, Sir Edgar Vinsan176, 24 Nisan’daki
ziyafete Ristow Paşa ve zevcesi, Amerika sefiri Hirşi ve eşi, Almanya İmparatorunun
Mabeyincisi dö Ratnof ve eşi, Kontes Pifayel, Matmazel Hobe, Zalu Gutsa, Çarikof,
Loter, dö Findlay, Kover ve Margiri katılmışlardır177. Yine 28 Kasım 1892 tarihinde
168 Sabah, Nr.378, 3 S 1308/ 18 Eylül 1890, s. 1. 169 Sabah, Nr.385, 9 S 1308/ 24 Eylül 1890. s. 2. 170 Sabah, Nr.395, 19 S 1308/ 04 Ekim 1890, s. 1. 171 Sabah, Nr.467, 3 Ca 1308/ 15 Aralık 1890, s. 1. 172 Sabah, Nr.1067, 16 M 1310/ 09 Ağustos 1892, s. 2. 173 Sabah, Nr.464, 29 R 1308/ 12 Kasım 1890, s. 2. 174 Sabah, Nr.499, 5 C 1308/ 16 Ocak 1891, s. 3. 175 Sabah, Nr.555, 2 Ş 1308/ 13 Mart 1891, s. 2. 176 Sabah, Nr.562, 9 Ş 1308/ 20 Mart 1891, s. 2. 177 Sabah, Nr.599, 17 N 1308/ 26 Nisan 1891, s. 1.
39
verdiği bir ziyafete Hariciye Nazırı Said Paşa, İngiltere, İsveç, Almanya, Avusturya,
İtalya, Rusya sefirleri katılmışlardı178.
Sabah, 3 Mayıs 1892 tarihinde Hobe Paşanın izinli olarak bir kaç gün sonra
Almanya’ya gideceğini yazmıştır179. 17 Haziran tarihli haberinde ise Hobe Paşanın
15 Haziranda “memuriyet-i mahsusa” ile Berlin'e gittiği yer almıştır180. Gazete özel
görevin ne olduğunu yazmamıştır. 23 Haziran 1892 tarihli telgrafında Berlin sefiri
Tevfik Paşa, Hobe Paşa ile beraber Alman İmparatoruna İstanbul ziyaretinin anısına
darb edilen madalyaları takdim ettiklerini bildiriyordu181. Sabah 24 Haziran tarihli
haberinde ise, Hobe Paşanın Tevfik Paşayla birlikte mülakata kabul edildikleri
Berlin’den gelen bir telgrafnameden anlaşılmakta olduğunu bildirmektedir182. Ancak
bu görüşmenin içeriği hakkında gazetede bilgi bulunmamaktadır. Hobe Paşa 6
Ağustosta İstanbul’a dönmüştür183.
15 Haziran 1893 tarihli bir haberde ise Hobe Paşa ve eşinin Fransa’daki Ex
Leben Kaplıcalarına gitmek üzere Mesajeri Martim Kumpanyasının Vapuruyla
Marsilya’ya gideceklerinden bahsedilmektedir184. 28 Temmuz tarihli bir haberden
Hobe Paşa ve eşinin Londra’da olduğunu öğreniyoruz185. Almanya’dan İstanbul’a 11
Eylül 1893 tarihinde dönmüşlerdir186.
6 Şubat 1894 tarihli haberde Sabah, Hobe Paşaya Almanya devleti tarafından
ikinci rütbeden Aigle Noir Nişanı verildiğinin haber alındığını yazmıştır187. 30
Ağustosa gelindiğinde ise Sabah, Hobe Paşanın kontratı Eylül ayında biteceğinden
yakında Almanya’ya dönmek üzere İstanbul’dan ayrılacağını yazmıştır188. 10
Eylülde Hobe Paşa Almanya’da bulunuyordu. Gazetenin daha önceki haberine göre
kontratı bitmesi gereken Paşanın bu haberde izinli olarak Almanya’da bulunduğu
söylenmiştir189.
178 Sabah, Nr.1178, 10 Ca 1310/ 30 Kasım 1892, s.2. 179 Sabah, Nr.969,6 L 1309/ 03 Mayıs 1892, s. 1. 180 Sabah, Nr.1014, 22 Za 1309/ 17. Haziran 1892, s. 1. 181 BOA, Y.PRK. EŞA. 15/ 105, 28 Za 1309/ 23 Haziran 1892. 182 Sabah, Nr.1021, 29 Za 1309/ 24 Haziran 1892, s. 1. 183 Sabah, Nr.1093, 15 S 1310/ 07 Eylül 1892, s. 3. 184 Sabah, Nr.1375, 1 Z 1310/ 15 Haziran 1893, s. 2. 185 Sabah, Nr.1418, 14 M 1310/ 28 Temmuz 1893, s. 1–2. 186 Sabah, Nr.1465, 2 Ra 1310/ 12 Eylül 1893, s. 2. 187 Sabah, Nr.1611, 30 B 1311/ 06 Şubat 1894, s. 2. 188 Sabah, Nr.1815, 28 S 1312/ 30 Ağustos 1894, s. 2. 189 Sabah, Nr.1826, 10 Ra 1312/ 10 Eylül 1894, s. 2.
40
24 Eylül 1894 tarihinde sözleşme süresi biten Hobe Paşa İstanbul’dan
Berlin’e hareket etmiştir. Yolcu etmek için Rusya, Avusturya, Amerika sefirleri,
Papanın Dersaadet vekili Monsinyör Bonti gibi zatlar bulunuyordu. Alman
elçiliğinden katılan olmamıştı. Gazetede kontratın yenilenmemesinin nedeni yer
almıyor. Rohrbach’a göre Von Hobe’nin Türkiye’den ayrılması büyükelçilikle
yaşadığı sorundan dolayı idi. Büyükelçilik dragomanı Baron von Testa ile arası
açılmıştı ve sonuçta kaybetmişti. Rourbach ayrıca, Von Hobe örneğinde olduğu gibi
Alman heyetinin kendi içindeki ve sefaretle padişahın verdiği unvan ve paradan
çekişmelerinin olduğunu yazmıştır190. Berlin sefiri Tevfik Paşa’da bu konuyla ilgili
olarak Caprivi ile görüştüğünü, sözleşmesinin yenilenmesinin neden istenilmediğini
sorduğunda Hobe Paşa ve Alman sefiri Radolin arasında teşrifata dair çıkan
anlaşmazlıktan dolayı olduğu cevabını aldığını yazmıştır191.
Ristow Paşa 1882’de gelen askeri heyetteydi. Osmanlı Ordusunda Topçu
Muallimi olarak görev yapıyordu. Sabah’ta Ferik Ristow Paşa ile ilgili ilk haber, 11
Kasım 1889’da İstanbul’dan Berlin'e gidişiyle ilgilidir. Habere göre Ristow Paşa
evlenerek Ocak ayında geri dönecekti192.
5 Ağustos 1890 tarihli bir habere göre Ristow Paşa, evlilik yıldönümü
münasebetiyle aile halkını yanına alarak Tarabya’dan Belgrad Ormanına giderken
arabası devrilmişti. Kaza sonucu ayakları arabanın tekerleklerden birisinin arasına
girdiğinden diz kapaklarından aşağısı kırılmıştı. İlk müdahaleyi eşi yapmış,
arabacıyı, doktor çağırması için Tarabya’ya yollamıştır ve Ristow Paşa daha sonra
Almanya hastahanesine nakledilmiştir193.
Sağlık durumunun iyiye gittiğine dair gazetede ara sıra haber verilse de eski
haline gelemediği görülüyor. 8 ve 11 Ağustos tarihlerine verilen haberler Ristow
Paşanın sıhhatinin iyiye gitmekte olduğu şeklindedir194. 24 Ağustosta ise gittikçe
iyileştiğinden yaralarının bağlarının yakında çıkarılacağının beklendiği haber
veriliyor195. 26 Ağustos tarihli habere göre Ristow Paşa doktorların tavsiyesiyle hava
190 Sabah,Nr.1641, 25 Ra 1312/ 25 Eylül 1894, s. 2. Paul Rohrbach, a.g.e., s. 113-117. 191 BOA, Y.PRK. SRN. 41/58 23 Haziran 1894; Jehuda L. Wallach, a.g.e., s. 68-70. 192 Sabah, Nr.74, 18 Ra 1307/ 12 Kasım 1889, s. 2. 193 Sabah, Nr.335, 19 Z 1307/05 Ağustos 1890, s. 1. Gazetenin 12 Kasım 1889 tarihli nüshasına göre Ristowun evlilik gününün Kasım veya Aralık ayları içinde olması gerekiyor. Ağustos ayındaki bu olayda, Ristow’un ve yanındakilerin Belgrad Ormanına doğru olan gezintilerinin evlilik günü olarak ifade edilmesi yanlış olmalı. 194 Sabah, Nr.338, 22 Z 1307/ 08 Ağustos 1890, s. 1 ve Nr.341, 25 Z 1307/ 11 Ağustos 1890, s. 2. 195 Sabah, Nr.354, 8 M 1308/24 Ağustos 1890, s. 1.
41
değişimine gideceğinden bir an önce sağlık durumunun düzelmesi için Alman
hastahanesinde tedavisinin yapılmasına karar verilmişti. 11 Eylül tarihinde
durumunun iyiye giymekte olduğu haber veriliyordu196.
Sabah, Padişahın Ristow’un hastalığı müddetince yakından ilgilendiğine dair
haberler vermiştir. Kazadan bir gün sonra olayı haber alınca hemen Mabeyn
doktorlarından birini paşanın evine sağlık durumunu sormaya göndermiştir197. 10
Ağustosta Padişahın Ristow Paşanın hatırını sormak üzere özel danışmanını198, 17
Ağustosta ise Mabeyn katiplerinden Kazım Bey ve Yıldız Hastahanesi
doktorlarından Osman ve Mekteb-i Tıbbiye muallimlerinden Miralay Rasim Beyi
Ristow Paşanın Tarabya’daki konağına yollamıştır199.
Ristow Paşayla ilgili olarak Sabah’ta 11 Eylül 1890 tarihinden sonra 26 Nisan
1891 tarihli bir haberde okuyoruz; Paşa, 24 Nisan’da eşiyle birlikte Hobe Paşanın
verdiği bir ziyafette bulunanlar arasındaydı200. 20 Mayıs 1891’de Ristow Paşa eşiyle
beraber Almanya’ya gitmiştir201. 28 Temmuzda ise Ristow Paşanın 24 Temmuz
Cuma akşamı Prusya’daki İsteten şehrinde vefat ettiğinin haber alındığı
yazılmıştır202. Ristow Paşa “seyelân-ı dem”den dolayı vefat etmiştir203. 28 Aralık’taki
cenaze töreninde Osmanlı zabıtanı ile birçok Alman generali ve zabıtanı hazır
bulunmuştur204.
Sabah’ın 25 Eylül tarihli haberinde vefat eden Ristow Paşanın eşine
Hazineden on beş lira maaş tahsisine dair irade çıktığı bildiriliyordu205. Ristow
Paşanın zevcesinin Ekim ayının sonunda hâlâ İstanbul’da olduğu, ancak yakında
Almanya’ya geri döneceği yazıyordu206.
Ristow Paşanın ölümünden sonra yerine yeni birisinin tayin edilmesi
gündeme gelmiştir. Sabah, ölümünden yaklaşık bir ay sonraki 23 Ağustos 1891’deki
haberinde Ristow Paşanın yerine diğer bir zatın tayin edileceği yazmıştır207. Sabah’ın
196 Sabah, Nr.356, 10 M 1308/26 Ağustos 1890, s.1 ve Nr.372, 26 M 1308/11 Eylül 1890, s. 1. 197 Sabah, Nr.336, 20 Z 1307/06 Ağustos 1890, s. 1. 198 Sabah, Nr.340, 24 Z 307/10 Ağustos 1890, s. 1. 199 Sabah, Nr.347, 1 M 1308/17 Ağustos 1890, s. 2. 200 Sabah, Nr.599, 17 N 1308/ 26 Nisan 1891, s. 1. 201 Sabah, Nr.624, 13 L 1308/21 Mayıs 1891, s. 1. 202 Sabah, Nr.688, 21 Z 1308/28 Temmuz 1890, s. 2. 203 Sabah, Nr.689, 22 Z 1308/29 Temmuz 1891, s. 2. 204 Sabah, Nr.690, 23 Z 1308/ 30 Temmuz 1891, s. 2. 205 Sabah, Nr.748, 21 S 1309/25 Eylül 1891, s. 1. 206 Sabah, Nr.785, 28 Ra 1309/31 Ekim 1891, s. 2. 207 Sabah, Nr.715, 18 M 1309/23 Ağustos 1891, s. 1.
42
23 Eylül tarihli haberinde ise, Rayne Koriye gazetesi, Ristow Paşanın yerine
Visbaden’de bulunan Almanya Yirmi Yedinci Topçu Binbaşısı Steffen’in Topçu
muallimliği sıfatıyla Osmanlı hizmetine gireceği bildirilmiştir208. Yine Sabah’ın
haberine göre, Berliner Tagblatt gazetesi önce bu haberi tekzip ederek Berlin siyasi
mahfillerinde buna dair henüz malumat olmadığını yazmışsa da, sonradan tasdik
ederek Binbaşı Steffen’in tayin edildiğini haber vermişti209.
20 Ekim 1891 tarihli haberinde Sabah, Monitör gazetesinin Steffen’in
İstanbul’a gelmesi için Mabeyn Başkitabetinden kendisine telgraf çekildiğini ve
İstanbul’a geldiğinde Karadeniz Boğazı ve Kala-i Sultaniyye istihkamatını teftiş ve
muayene edeceğini yazdığını bildiriyordu210. 11 Kasım tarihli haberde de, henüz
İstanbul’a gelmemiş olan Steffen’in Boğazların tahkimi için bir layiha sunduğu ve
boğazların techizi ve silahlandırılması için gereken ateşli silahların Krupp
Fabrikasına sipariş edilmesi için Osmanlı Devleti ile Krupp arasında haberleşme ve
müzakerelere başlandığının haber alındığı yazılmıştır211. Sabah 13 Kasım tarihinde,
daha önce verdiği Steffen’in layiha sunduğuyla ilgili haberi karşı gazetelerinden
naklen yazdığını bildiriyordu. Yine bu haberde henüz İstanbul’a gelmeyen Steffen’in
görevine başlamadığından Boğazları teftiş edemeyeceği belirtilerek, Levant
Herald’ın bu haberin ilk olarak Türkçe gazeteler tarafından verildiğini yazmasını
eleştirmiştir. Levant Herald’a Türkçe gazetelerden bir gün önce çıkan karşı
gazetelerine bakması hatırlatılmıştır212. Gerçekleşmeyen bir olayın olmuş gibi haber
yapılması ve ardından yaşanan tartışmalar, Steffen İstanbul’a gelmeden bu şekilde
bir haberin gazetelerde yer alması, Alman askeri heyeti ile Alman silah fabrikaları
arasındaki ilişkinin bir karikatürü olarak değerlendirilebilir.
Binbaşı Steffen İstanbul’a 14 Kasım 1891’de gelmiştir213. Fakat İstanbul’un
havasıyla uyum sağlayamaması nedeniyle çok kısa bir süre sonra, 16 Aralık 1891’de
tifo hastalığından Almanya Hastanesinde vefat etmiştir214. Cenazesi Osmanlı
askerleri, bando, Almanya sefareti maiyyetine memur Loreley Vapuru ile Avusturya
208 Sabah, Nr.746, 19 S 1309/23 Eylül 1891, s. 2. 209 Sabah, Nr.749, 22 S 1309/ 26 Eylül 1891, s. 2; Nr.754, 27 S 1309/01 Ekim 1891, s. 2. 210 Sabah, Nr.773, 16 Ra 1309/ 20 Ekim 1891, s. 1. 211 Sabah, Nr.795, 9 R 1309/ 11 Kasım 1891, s. 2. 212 Sabah, Nr.797, 11 R 1309/ 13 Kasım 1891, s. 4. 213 Sabah, Nr.799, 13 R 1309/ 15 Kasım 1891, s. 2. 214 Sabah, Nr.831, 15 Ca 1309/ 17 Aralık 1891, s. 1.
43
sefaret Vapuru Favrosun zabitleri ve tayfaları, jandarma, belediye çavuş ve
görevlileri eşliğinde Feriköy Mezarlığına defn edilmişti. Merasimde Almanya sefiri
Radowitz, sefaret memurları, general konsolos yer aldığı gibi merasime padişah
tarafından özel olarak Goltz Paşa gönderilmiş ve ayrıca Osmanlı ordusunda görevli
bütün Almanyalı komutanlar, Vodös ve Kont Ziçni Paşalar da katılmışlardır215.
Steffen’in ölümünden sonra Ristow Paşanın yerine Topçu Muallimi olarak
1892 yılının Şubat ayı içerisinde Viktor von Grumbuckow tayin edilmiştir216. Sabah,
Osmanlı hizmetine hangi tarihte girdiğini haber vermemektedir. 2 Nisan 1892 tarihli
haberde ise Miralay Grumbuckow’un Padişahın danışmaları arasına dâhil edildiği
yazılmıştır217. Tophane-i Âmire Topçu Muallimliğinde üç yıl süreyle
görevlendirilmiş ve sözleşmesi “emsali misillü” düzenlenmişti218. Grumbuckow’a 10
Temmuz 1892’de, hemen hemen aynı tarihlerde Osmanlı hizmetine giren başka bir
Alman görevli, Kalau von Hofe ile beraber mirlivalık rütbesi verilmiştir219. Sabah’ın
20 Aralıktaki nüshasında Grumbuckow Paşa’ya, Selimiye Kışlasında özel bir daire
tahsis edildiği yazılmıştır220. Refakatine Binbaşı Natık Bey tayin edilmiştir221.
Grumbuckow’un ismi gazetede bir kaç defa Kalau von Hofe ile beraber geçmektedir.
Bahriye Nezareti’nde görev yapan Kalau von Hofe, 1892 Şubatının sonlarına
doğru Ferik Ştarkeden boşalan yere getirilmişti222. Ştarcke 1884 yılında liva olarak
Osmanlı Bahriyesinde hizmete başlamıştı. İki sene sonra, 1 Temmuz 1886’da ferik
rütbesi verilmişti223. Sabah’ın haberlerinden anlaşıldığı kadarıyla Ştarke Paşa, 7
Nisan 1891 ile 4 Eylül 1891 arasını Almanya’da geçirmiştir224. Sabah, 23 Eylül 1891
tarihli haberinde, Ştarkenin kontratının bitmesiyle, eşi de İstanbul’un havasına uyum
sağlayamadığından, görevinden ayrılmasına izin verildiğine ve yakında ayrılacağını
yazmıştır225. Ştarke, 1891 yılının Ekim ayının ilk günlerinde Osmanlı hizmetinden
215 Sabah, Nr.832, 16 Ca 1309/ 18 Aralık 1891, s. 2. 216 Sabah, Nr.887, 12 B 1319/ 11 Şubat 1892, s. 1. 11 Şubat’ta Grumbuckow’un henüz İstanbula gelmemişti. Sabahın haberine göre yakında Berlinden hareket edecekti. 217 Sabah, Nr.937, 4 N 1309/ 02 Nisan 1892, s. 1. 218 Sabah, Nr.939, 6 N 1309/ 04 Nisan 1892, s. 1. 219 Sabah, Nr.1036, 15 Z 1309/ 10 Temmuz 1892, s. 1. 220 Sabah, Nr.1198, 30 Ca 1310/ 10 Aralık 1892, s. 2. 221 Sabah, Nr.1930, 25 C 1312/ 23 Aralık 1894, s. 2. 222 Sabah, Nr.904, 29 B 1309/ 28 Şubat 1892, s. 3. 223 Henry F. Woods, Türkiye Anıları: Osmanlı Bahriyesi’nde Kırk Yıl (1869–1909), çev. Fahri Çoker, İstanbul 1976, s.322. 224 Sabah, Nr.728, 1 S 1309/ 05 Eylül 1891, s. 2. 225 Sabah, Nr.746, 19 S 1309/ 23 Eylül 1891, s. 1
44
ayrılmış ve Almanya’ya dönmüştür226. Ondan boşalan yere Kalau von Hofe tayin
edilmiştir227.
Bahriye Miralaylığı rütbesiyle Şubat 1892’de Osmanlı Devletinde göreve
başlayan Kalau von Hofe, senelik 28.000 Frank maaş alacaktı. Aynı tarihlerde Topçu
Muallimi sıfatıyla Ristow Paşanın yerine getirilen Grumbuckow’a yaverlik rütbesi
verildiği gibi, von Hofeye de fahri yaverlik rütbesi verilmiştir228. Üç seneliğine
istihdam edilecekti ve eğer on yıl Osmanlı memuriyetinde kalırsa diğer Osmanlı
memurları gibi emekli olabilecekti229.
Von Hofe geldikten bir kaç ay sonra Bahriye Nezaretindeki görevine ilaveten
Bahriye mektebinin tanzimiyle de görevlendirilmiştir230. Rütbesi 10 Temmuz
1892’de Grumbuckowla beraber Mirlivalığa yükseltilen Von Hofe, 7 Eylül tarihli bir
haberde de Boğazların istihkâmının teftiş ve muayenesine çalışan komisyonda yer
aldığı görülmektedir231.
Kamphövener Paşa, Ristow ve von Hobe Paşalar gibi ilk askeri heyetle
gelmişti. Sabah’ın onun hakkındaki haberleri, çoğunlukla Paşanın yaptığı seyahatler
hakkındadır232. Paşa, 1890 Temmuzunda Almanya’da bulunuyordu. Almanya’da
bulunduğu sırada II. Wilhelm’le görüşmüş; bu görüşmede Alman imparatoru, bir yıl
önceki İstanbul ziyaretinde gördüğü Osmanlı askerlerindeki düzenliliği takdir ettiğini
ifade etmişti233.
Yukarıdaki haberin dışında Sabah, Kamphövener Paşayla ilgili olarak 1891
ve 1894 yıllarındaki Almanya’ya yaptığı seyahatlere de yer vermiştir. 1891 yılındaki
seyahati 17 Eylül ve 14 Kasım tarihleri arasında gerçekleşmiştir234. 1894 yılında ise
226 Sabah, Nr.757, 30 S 1309/ 04 Ekim 1891, s. 1. 227 Sabah, Nr.904, 29 b 1309/ 28 Ağustos 1892, s. 1. 228 Sabah, Nr.935, 2 N 1309/ 31 Mart 1892, s. 1. 229 Sabah, Nr.957, 24 N 1309/ 22 Nisan 1892, s. 1. 230 Sabah, Nr.961, 28 N 1309/ 26 Nisan 1892, s. 1. 231 Sabah, Nr.1093, 15 S 1310/ 07 Eylül 1892, s. 2. 232 Tahsin Paşa, onun Yıldız Sarayı’ndaki durumunu şu şekilde anlatmaktadır: “Sultan Hamit bu Alman Paşasını
tensikat-ı askeriye için getirmiş ve kendisine yaver-i ekrem unvanı vererek tevfiz etmişti. Askerlikte terakki ev
intizam için neler yapmak lazım geleceğini teemmül ve arasıra hünkâra arzetmek vazifesile mükellef olan
Kamphofner Paşanın maiyetinde zabıtan-ı askeriyeden müteaddid zevat vardı; ancak oynadığı rol gösterişten
ibaret kalmıştır. Uzun ve mevzun endamı ile, vücudüne pek yakışan kıyafet-i askeriyesile Kamphofner Paşa Yıldız
Sarayında Avrupakârî bir süs idi. Bunu kendisi de bilir ve müreffeh bir hayatın ahengini bozmamak için işin
ilerisine gitmezdi.” Tahsin Paşa, a.g.e., s. 22; ayrıca Bkz. Ali Karaca, a.g.m., s.1720-1721. 233 Sabah, Nr.333, 17 Z 1307/ 03 Ağustos 1890, s. 1. 234 Sabah, Nr.741, 14 S 1309/ 18 Eylül 1891, s. 2; Sabah, Nr.799, 13 R 1309/ 15 Kasım 1891, s. 2.
45
19 Haziran’da ailesiyle beraber Almanya’ya hareket eden Kamphövener Paşa 20
Ekim’de İstanbul’a dönmüştür235.
Sabah’ta ismi geçen Alman subaylarından biri de resmi heyette yer almayan
Topçu Muallimi Strecker Raşid Paşa’dır. Gazetenin yazdığı vefat haberine göre otuz
yıldır Osmanlı Devleti hizmetindeydi. Anlaşılan 1860 yıllarında Osmanlı ordusuna
katılmıştı. Alman İmparatoru ve İmparatoriçe’sinin 2–6 Kasım 1889 tarihlerindeki
ziyaretinde Muzurus Paşa ile birlikte İmparatoriçe Ogüsta’nın mihmandarlığını
yapmıştı.
Strecker Raşid Paşa 18 Ocak 1890’da Alman hastahanesinde vefat etmişti236.
Cenazesi vefatının ertesi günü Alman Hastahanesinden kaldırılmıştı. Cenaze törenine
katılan Osmanlı askerleri matem alameti olarak silahlarını baş aşağı olarak tutarak ve
Raşid Paşa’nın fesi, kılıcı ve sahip olduğu nişanları üzerine konulmuş olduğu halde
Feriköy Latin Kabristanına nakledilerek defnedilmişti. Cenaze nakledilirken Ferik
Goltz Paşa, Vitalis Paşa ve diğer bazı zevat cenaze arabasının kordonlarını
tutmaktaydılar. Askeri mızıka da matem havası çalmaktaydı. Cenazede ayrıca Alman
sefiri Radowitz, sefaret memurları ve sefaret maiyyet vapuru subayları da
katılmışlardı. Cenaze Mekteb-i Harbiye’nin yanına ulaştığında bütün zabitler ve
öğrenciler okulun önüne çıkarak gereken saygıyı göstermişlerdi237.
Ferik Strecker Raşid Paşa’nın vefatından bir yıl sonra, 28 Haziran 1891’de eşi
ve Münih’te eğitim görmekte olan üç oğlu hakkında Sabah’ta bir haber yer aldı. Bu
haberde kendilerine vafi miktar maaşlar tahsis edilmesinden dolayı Almanya’da
padişahın merhamet ve şefkatini müteşekkirane bir dille anlattıkları ve ayrıca
padişaha teşekkür için yakında İstanbul’a gelecekleri bildirilmekteydi238. 1892
yılında ise Strecker Raşid Paşanın Münih’teki ailesine zaruret içinde olduklarından
atiye verilmesi gündeme gelmiştir239.
Sabah’ın, Alman subayları hakkında verdiği haberler sıradan olup,
çoğunlukla seyahatlerine dairdir. Subayların Osmanlı ordusundaki faaliyetleri, bir
kaç istisna dışında, hemen hiç yer almaz. Kendi aralarındaki veya Osmanlı
235 Sabah, Nr.1745, 16 Z 1311/ 20 Haziran 1894, s. 2 ve Sabah, Nr.1866, 20 R 1312/ 19 Ekim 1894, s. 2. 236 Sabah, Nr.142, 27 Ca 1307/ 19.01.1890, s. 2. 237 Sabah, Nr.144, 29 Ca 1307/ 21.01.1890, s. 1. 238 Sabah, Nr.663, 21 Za 1308/ 28 Haziran 1891, s. 2. 239 Sabah, Nr.1066, 15 M 1310/ 08 Ağustos 1892, s. 1.
46
subaylarıyla olan ilişkilerini açıklayacak bilgiler yoktur. Hobe Paşa’nın Alman
sefaretiyle sorun yaşaması ve sonrasında ayrılması bile yorumsuz olarak verilmiştir.
Bu konudaki haberlerden okuyucu Hobe Paşa’nın ayrılma nedenin ne olduğunu
anlayamayacağı gibi, ortada bir sorun olduğunu da hissetmesine imkân yoktur.
Rohrbach, Alman askeri heyeti mensuplarının Türkçe bilmediklerinden
Fransızca ile iletişim kurduklarını ve bunun da sağlıklı olmadığını ileri sürmekte;
Alman askerlerinin hazırladığı ıslahat projelerinin ise ülkenin mevcut siyasi ve mali
durumu dikkate alınmadan kaleme alındığını söylemektedir. O, araştırmacıların
Alman askerlerinin hatıra ve mektuplarına dayanarak padişahı ordudaki reforma
karşı, önerileri uygulamaktan geri duran biri olarak gösterdiklerini belirtmekte ve
gerçek durumla karşılaştırılmadıklarını iddia etmektedir. Yine ona göre, Türk
ordusuyla iyi bir iletişim kuramayan ve önerileri padişah tarafından uygulanmayan
Alman askeri heyeti mensupları, çalışmaya rütbe ve maaş için devam etmişler;
Padişah da bunları hem Alman İmparatoruna karşı hem de Osmanlı ordusunda bir
şeyler yapıldığı imajını vermek için istihdam etmeye devam etmek zorunda kalmıştır.
Ayrıca Osmanlı subayları da Alman subaylara tanınan ayrıcalıktan rahatsızlık
duymuşlardır240.
Woods ise Goltz’un dışındakilerin başarılı olamadığını ve nedeni olarak da
yüksek rütbeli Türk subaylarının kıskançlıkları ve padişahın bu duruma müdahale
etmemesini ileri sürer. Ona göre, padişah bu subaylardan “anlamsız bir düşünceyle”
istifade etmemişti241.
240 Paul Rohrbach, a.g.e., s. 117-119. 241 Henry F. Woods, a.g.e., s. 195-196.
47
2.Almanya’ya Askeri Eğitim İçin Osmanlı Subaylarının Gönderilmesi
II. Abdülhamid dönemi öncesi Osmanlı subayları, eğitim için Paris, Londra,
Viyana ve Berlin gibi Avrupa başkentlerine gönderilmişti. Askeri reformların
başlangıcında dönemin genel anlayışı gereği, Fransız askeri sistemi en iyi sistem
olarak kabul ediliyordu. Bu çerçevede Osmanlı ordusunda Prusyalı subaylar 1835
gibi erken tarihlerden beri görev almışlarsa da Fransızlar hep ön plandaydı. Fakat
1870–1871 savaşlarıyla Almanya, askeri açıdan önemli bir güç olarak kendisini
gösterdi. Osmanlı Devleti de Almanya’nın yükselen gücünün farkındaydı. Zaten
aralarındaki askeri ilişkiler 19. yüzyılın başından beri devam ediyordu. Bu ilişki
önceleri Prusyalı subayların Osmanlı ordusunda görevlendirilmeleri şeklindeydi.
Ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı subaylarının Prusya’ya gönderilmesiyle
bu ilişkiler yeni bir biçim alıyordu.
Mirliva Aziz ve Ferik Faik Paşalar gibi Berlin ve Viyana’da eğitim almış
Osmanlı subayları bulunmaktaydı242. II. Abdülhamid döneminde ise Almanya’ya
eğitim için askeri öğrenciler gönderilmesi için ilk teşebbüs 1882 yılında gerçekleşti.
Padişah, 1882 Ekiminde, Kaehler’e Türk subaylarını eğitim için Almanya’ya
göndermek istediğini beyan etmesiyle, Kaehler Alman yetkili makamlarıyla
görüşmelerde bulunmuştur. Bunun gerçekleşmesi Alman heyetinin faaliyetini
tamamlayıcı bir işlev olacaktı. Kaehler padişahın ordu reformu konusunda ciddi
olduğunu düşündüğünden buna taraftardı ve gönderilecek subayların seçimi ve
görevlendirmenin ayrıntılarını düzenleme sorumluluğunu üzerine aldı243.
1883 senesinde gönderilen ilk kafile 10 kişiden oluşuyordu. Erkan-ı Harp
Mirlivası Şakir Paşa, Topçu Livası Şükrü Paşa, Süvari Miralayı Mehmed Faik,
Erkan-ı Harp Miralayı Hafız Tevfik, Süvari Kaymakamı Mehmed Ali, Süvari
Kaymakamı Mustafa Hilmi, Topçu Kaymakamı Ali Rıza, İstihkâm Kaymakamı
Mehmed Rıza, Piyade Kaymakamı Nasır Bey ve Piyade Kaymakamı Rahmi Bey bu
242 Colmar Freiher von der Goltz, Millet-i Müselleha: asrımızın usul ve askeriyyesi, çev. Tahir, Konstantiniye 1305. Fransa’ya eğitim amaçlı öğrenci gönderilmesi için bkz. Adnan Şişman, Tanzimat Döneminde Fransa’ya
Gönderilen Osmanlı Öğrencileri (1839–1876), Ankara 2004. 243 Jehuda L. Wallach, a.g.e., s. 48-49. Almanyaya askeri öğrenci gönderilmesiyle ilgili olarak ayrıca Bkz.Ali Karaca, a.g.m., s.1713-1716. Yazar, 21 Ağustos 1903 tarihine kadar Almanyaya 92 subay gönderildiğini, bunlardan 84’ünün başarılı olduğunu belirtmektedir.
48
ilk giden kafilede yer alan isimlerdir244. İkinci kafile 1887 senesinde gönderilmişti
ve toplam 13 kişi bulunuyordu245.
Sabah’ın bir haberinde, Almanya’ya sadece Osmanlı’dan değil Japonya ve
Çin’den de subay geldiği yer alıyordu. Almanya bunun için Berlinde bir muhtelif
askeri akademi açmaya karar vermişti. Gazete, burada okutulacak derslerin listesini
de vermekteydi; “Alman lisanı, Umum devletlerin tesisat-ı askeriyyesi, fenn-i
ta‘biyyetü’l-ceyş, fenn-i istihkamat, erkan-ı harbiye vezaif tarih-i askeri, tarih,
coğrafya, topoğrafya ve harita tersimi” gibi dersler olacaktı.246
1890 yılında üçüncü kafilede olarak 14 subay gönderilmiştir247. Almanya’ya
gönderilecek subayların seçimi bir komisyon tarafından yapılmıştı. Ancak Padişahın
komisyonun ilk seçimine müdahale ettiği görülmektedir. Padişah, Almanya’ya
gönderilecek subayların tespiti için teşkil edilen komisyonun Haziran 1890’da
padişaha sunduğu zabitlerin gönderilmesinden vazgeçilerek yerlerine yenilerini
seçilmesini istenmiştir248. 30 Ekim 1890 tarihli nüshasında Sabah, Padişahın Serasker
Ali Saib Paşanın başkanlığındaki meclis-i rüesadan oluşan komisyonun seçim işini
icra ettiğini yazmıştır249. Seçilen subaylar, Yaverandan Piyade Binbaşısı Azmzade
Sadık Bey, Seraskerik Erkan-ı Harbiyye-i Umûmiyye Dairesi Üçüncü Şubesine
memur Kolağası Salih Bey, Mekteb-i Harbiyye muallimlerinden ve Erkan-ı Harbiyye
kolağalarından Ahmet İzzet Bey, Mekteb-i Harbiyye muallimlerinden ve Erkan-ı
Harbiyye yüzbaşılarından Esad Efendi, Süvari Ertuğrul Alayının Beşinci Bölüğü
Yüzbaşısı Nail Efendi, Üçüncü Süvari Alayının Birinci Bölüğü Yüzbaşısı Emin
Efendi, Hassa Ordusu Birinci Topçu Alayının Üçüncü Taburunun Birinci Bölüğü
Yüzbaşısı Ali Efendi, Numune Topçu Alayına mensup Ferik Ristow Paşanın
maiyyetine memur Yüzbaşı Hasan Rıza Efendi, Mühendishane-i Berr-i Hümayunda
müstahdem Yüzbaşı Neşet Efendi, Mekteb-i Harbiyye Süvari Muallim Muavini
Mülazım-ı Evvel İbrahim Efendi, İtfaiye Üçüncü Taburunun Üçüncü Bölüğü
Mülazım-ı Evveli Hulusi Efendi, Erkan-ı Harbiyye-i Umûmiyye Resim Şubesi’nde
244 BOA, Y.PRK. ASK. 92/91 belgenin tarihine tekrar bak. 245 BOA, Y.PRK. ASK. 92/91; Sabah, Nr.196, 22 B 1307/ 14 Mart 1890, s. 2’ de bu heyetten Faik ve Hilmi’ye imp m.evvel rütbesi vermekte. 246 Sabah, Nr.54, 26 S 1307/ 21 Ekim 1889, s. 4. 247 Sabah, Nr.468, 4 Ca 1308/16 Aralık 1890, s. 1’de “üçüncü kafile olarak” izam edildikleri yazmaktadır. 248 Sabah, Nr.402, 16 Ra 1308/ 30 Ekim 1890, s. 1. 249 Sabah, Nr.398, 22 S 1308/ 07 Ekim 1890, s. 1.
49
müstahdem Mülazım-ı Sani Cemal Bey, Hassa Ordusu Birinci Piyade Alayının
Sancakdarı Mülazım-ı Sani Ahmed Efendi, Hassa Ordusu Birinci Nişancı Taburunun
Birinci Bölüğü Mülazım-ı Sanisi Ahmed Efendi adlı subaylardı. 30 Ekim 1890 tarihli
nüshasında Sabah bu subayların Almanya’ya gönderilmesine irade verildiğini
yazmaktadır250. Sabah bu isimlerden bazılarının gönderilme izniyle ilgili olarak tek
bir haber şeklinde vermişti.
Bu subaylar arasında gelecekte önemli görevler yapacak olan isimlere
rastlamaktayız; Azmzade Sadık (el-Müeyyed)251, Ahmed İzzet Paşa252 ve (Yanyalı)
Esad Paşa gibi. Bunlardan (Yanyalı) Esad Paşa, 1887’de Harp Okulunu birincilikle
bitirmişti. Harp Akademisine girerek burayı da aynı şekilde başarı ile tamamlayınca
okulda öğretmen olarak görevlendirildi. 1915’te 3. Kolordu Komutanı olarak
Çanakkale Savaşlarını yönetti.253.
Bu askerlerin hazırlıklarını hemen tamamlayarak harekete hazır olmaları
istenmişse de254 1 Aralık’ta Berlin’de olmaları gerektiğinden İstanbul’dan hareket
için bir aya yakın bir süre beklemişlerdir255. 3 Kasım 1889 tarihli bir habere göre ise,
Padişahın “inayetiyle” bu subaylar için, Beyoğlu’ndaki terzi Mire otuzar kuruşa birer
takım sivil elbise sipariş edilmişti. Bunlar on gün kadar bir sürede hazırlandıktan
sonra, Berlin’e hareket edeceklerdi256.
Osmanlı subayları nihayet 27 Kasım 1890 tarihinde Hobe Paşanın refakatinde
İstanbul’dan Berlin’e hareket etmişlerdir. Hareket edecekleri gün Seraskerliğe
giderek, Hobe Paşa’nın aracılığıyla, serasker Paşaya veda etmişler ve Paşa da onlara
gerekli tavsiyelerde bulunmuştur257. Bunlar Almanya ordularına girmeden önce
“Alman lisanında kesb-i mümarese ve ülfet eylemek üzere” altı ay dil eğitimi
alacaklardı. Hobe Paşa ise Aralık ayının sonunda İstanbul’a dönecekti258.
250 Sabah, Nr.421, 16 Ra 1308/ 30 Ekim 1890, s. 1; BOA, Y.PRK. ASK. 65/125 6 Ra 1308. Piyade Binbaşısı Sadık, Erkan-ı Harb Kolağası Salih ve Erkan-ı Harb Piayde Mülazım-ı sanisi Cemal’in komisyonun seçtiği kişilerle beraber gitmeleri padişah tarafından istenmişti. 251Ali Karaca, a.g.m., s.1725. 252 Metin Ayışığı, Mareşal Ahmet İzzet Paşa; Askeri ve Siyasi Hayatı, Ankara 1997, s. 8. Burada gönderiliş yılı 1891 olarak verilmiştir. 253 Kardeşi Vehip Paşa’da 1897’de Harp Okulunun birincilikle tamamlamıştı. Esad Paşa’nın Çanakkale Anıları, Yay. Haz. İhsan Ilgar, İstanbul 1975, s. 298–301. 254 Sabah, Nr.423, 18 Ra 1308/01 Kasım 1890, s. 1. 255 Sabah, Nr.437, 2 R 1308/ 1 Aralık 1890, s. 1 ve Nr.446, 11 R 1308/ 24 Kasım 1890, s. 1. 256 Sabah, Nr.425, 20 Ra 1308/ 3 Kasım 1890, s. 1. 257 Sabah, Nr.450, 15 R 1308/ 28 Kasım 1890, s. 2. 258 Sabah, Nr.441, 6 R 1308/ 19 Kasım 890, s. 1. Prusya’daki eğitimlerinde Almanca öğrenmelerine dikkat ediliyordu.
50
Almanya’ya ulaşınca, yine Hobe Paşanın aracığıyla, Alman İmparatoru II.
Wilhelm’in huzuruna çıkarak imparatorun iltifatına mazhar olmuşlardır259. Bu
zabitler Almanya devleti erkan-ı harbiye-i umumiyye dairesiyle piyade, süvari ve
topçu alaylarına mülazım-ı sânilik rütbeleriyle kabul edilmişler260. Hobe Paşa, 25
Aralıkta İstanbul’a dönmüştür261.
Askeri eğitim için üçüncü defa Osmanlı subaylarının Almanya’ya
gönderildiği tarihlerde, daha önce gönderilmiş olan 13 Osmanlı subayı eğitimini
tamamlamış olduklarından dönmek üzereydi. Hassa İstihkâm Taburuna mensup
Mülazım-ı Evvel Mehmet Sabit, 10. Topçu Alayına mensup Mülazım-ı Evvel
Mehmed Şevket, Erkan-ı Harbiyye-i Umumiyye’ye mensup Mülazım-ı Evvel Hadi,
4. Mızraklı Alayına mensup Mülazım-ı Evvel Ali Rıza, 2. sahra 2. topçu alayına
mensup mülazım-ı evvel Mehmed Fuad, 9.Husar alayına mensup Mülazım-ı Evvel
Hüsameddin, 13. Dragon alayına mensup Mülazım-ı Evvel Süleyman Faik, 81.
Piyade Alayına mensup Mustafa Hilmi, 11. Topçu Alayına mensup Mülazım-ı Evvel
Mustafa Natık, 39. Piyade Alayına mensup Mülazım-ı Evvel Mustafa Canib, 40.
Piyade Alayına mensup Mülazım-ı Evvel Ömer Faik262 ve Süvari Kolağası Subhi ile
Yüzbaşı Salih isimlerindeki 13 Osmanlı subayı263, Hobe Paşanın refakatinde veda
için İmparatorun huzuruna çıkmışlar ve II. Wilhelm tarafından iltifat görmüşlerdir264.
Kafile, 14 Aralıkta İstanbul’a dönmüştür265.
Almanya’da tahsilini 1890 yılının sonlarında tamamlayıp dönen Ömer Faik
Bey, 1. Fırka-i Hümayuna muallim tayin edilmişti266. 31 Ocak 1891 tarihli bir
haberde de Sabah, Almanya’da tahsillerinin tamamlayarak İstanbul’a dönen süvari
zabitanının Seraskerlik tarafından süvari alaylarından bazılarına muallim olarak
görevlendirilmek üzere oldukları yazmıştır267.
259 Sabah, Nr.468, 4 Ca 1308/ 16 Aralık 1890, s. 1. 260 Sabah, Nr.506, 12 C 1308/23 Ocak 1891 s. 1; Nr.663, 21 Za 1308/28 Haziran 1891, s. 1. 261 Sabah, Nr.477, 13 Ca 1308/ 26 Aralık 1890, s. 2. 262 Sabah, Nr.458, 23 R 1308/ 06 Aralık 1890, s. 1. Burada 11 isim vardır ve bunların imparatorun emri gereği Kasım ayının sonunda hizmetlerini ve geçici olarak kazanmış oldukları Prusya zabitliğini terk ettikleri Radowitz tarafından hariciye Nezaretine verilen takrirden anlaşıldığı yazılıdır. 263 Sabah, Nr.471, 7 Ca 1308/ 20 Aralık 1890, s. 1. 264 Sabah, Nr.463, 28 R 1308/ 11 Aralık 1890, s. 1. haberin kaynağı, Berlin’den alınan 9 Aralık tarihli bir telgraf. 265 Sabah, Nr.468, 4 Ca 1308/ 16 Aralık 1890, s. 1. 266 Sabah, Nr.1593, 11 B 1311/ 19 Ocak 1894, s. 1. 267 Sabah, Nr.514, 20 C 1308/ 31 Ocak 1891, s. 2.
51
Sabah’ın haberlerinde, II. Wilhelm’in Osmanlı zabitleriyle yakından
ilgilendiğine dair bilgiler vardır. İlgisi sadece Almanya’ya eğitim için gönderilen
subaylarla sınırlı değildi. 1889’deki İstanbul seyahatinde de Harbiye Mektebini ve
Beyoğlu Numune Topçu Alayının kışlasını ziyaret etmesi bu noktaya dikkat ettiği
görülmektedir. Sabah, Hobe, Kamphövener ve Goltz Paşanın Almanya’da II.
Wilhelm ile olan görüşmelerinden bahsettiği haberlerde bu noktaya vurgu yapmıştır.
Bu haberlerde İmparator, Osmanlı ordusundan övgü ile bahsetmekteydi.
1890 yılında gönderilen kafiledeki öğrencilerle ilgili haberlerde, okuyuculara
başarılarıyla ilgili bilgiler verilmekteydi. 26 Ocak 1891 tarihli haberde, Almanya’ya
gönderilen ve imparatorun emriyle Prusya Mekteb-i Harbiyesine kaydedilmiş olan
Ticaret ve Nafia Nazırı Raif Paşanın oğlu Faik Bey konu edilmekteydi. Askeri
ilimlerin tahsilinde günden güne ilerlemekte olduğunun öğretmenleri tarafından
görülmesi üzerine, Prusya’daki geçerli olan usule göre fenn-i tatbikat için manevra
topçu alaylarından birinde bir müddet istihdam edildiği ve sonra da rütbesinin
çavuşluğa terfi ettirildiği haber veriliyordu. Faik Bey, imparatorun Hanovra’ya
gitmesinden sonra yapılması planlanan askeri tatbikatlara katılacak ve sonra yine
Harbiye mektebine girerek tahsilini tamamlayacaktı268. Sabah, 20 Şubat 1891 tarihli
nüshasında ise, Mayans’daki Erkan-ı Harbiyye Kolağası Dilaver Paşazade Salih
Bey’in bir bölüğün dört saat süren tatbikatında hatasız olarak Alman zabitanına üstün
gelerek alkışlandığını yazıyordu269. 21 Ağustos tarihli nüshasında ise Breslau’daki 6.
ordu 11. Prens Wilhelm Frederik alayına tayin edilen Ahmed Hamdi’nin nişan
taliminde birinci olduğunu haber vermiştir270.
24 Haziran 1894 tarihli Sabah, 1890’da gönderilen ve Almanya’da tahsilde
bulunan Mülazım-ı Evvel Mustafa Nail Bey hakkında Strazburg Noyste Nahrayt
gazetesinde görülen bir fıkraya yer vermişti. Nail Beyin eğitimi bitmek üzereydi.
Bulunduğu 15. Şlezvig Holştayn alayının veda merasiminde Nail Bey’e alayın
yadigârı olarak bir gümüş tepsi verilmişti. Aynı alayda Raufpaşazade Mehmed Ali
Bey ve Romanya Prensi Kanta Korinu bulunuyordu271.
268 Sabah, Nr.509, 15 C 1308/ 26 Kasım 1891, s. 1. 269 Sabah, Nr.896, 21 B 1309/20 Şubat 1892, s. 1. 270 Sabah, Nr.1443, 9 S 1311/ 21 Ağustos 1893 s.1. 271 Sabah, Nr.1749, 20 Z 1311/ 24 Ekim 1894, s. 2.
52
1890’da gönderilenler eğitimlerini bitirmek üzereyken, Osmanlı
subaylarından oluşan yeni bir kafilenin Almanya’ya eğitim için gönderilmesi haber
konusu oluyordu. 21 Ağustos 1894 tarihli Sabah’ta, bir gün önce yani 20 Ağustos
1894’te üç senelik süreyle eğitim için Goltz Paşa ve Miralay Faik Beyin
refakatlerinde Almanya’ya gönderilen zabitlerin isimleri yer almaktaydı. Buna göre
Erkan-ı Harbiye Kolağası Said, Yaveran-ı fahri ve Erkan-ı Harbiye Kolağası
Pertev272, Erkan-ı Harbiye Dairesine 5. Şubesine mensup Yüzbaşı Yusuf Ziya ve
Cevad, Süvari Ertuğrul Alayı Yüzbaşısı Şevket, İstihkâm Yüzbaşısı Salih, Topçu
Yüzbaşı Nuri ve Yusuf, Mızraklı Süvari 1. Alayında Yüzbaşı Vekili Rasim,
Levazımat-ı Umumiyye 2. Şubede Yüzbaşı İlhami, Fes Fabrika-i Hümayunundan
Yüzbaşı Halid, 4. Ordu-yu Hümayun Müşiriyeti Yaveri Yüzbaşı Cemil, Topçu
Mülazımı Mehmed, Hassa Orduyı Hümayunu 1. Alayının 1. Taburu 2. Bölüğü
Mülazımı Sami, Mekteb-i Harbiye-i Şahane Tabya Muallimi muavini Mülazım
Safvet, Süvari Mülazımı Sadık Efendi idi273. 12 Eylül 1894 tarihli habere göre, Goltz
Paşa refakatinde Almanya’ya gönderilen 17 zabit Berlin’e ulaşmışlardı274.
10 Ekim 1894 tarihinde Sabah, Almanya’dan tahsilden dönen Erkan-ı
Harbiye kolağalarından Salih, Ahmet İzzet, Mehmet Esad, Piyade sınıfına mensup
Yüzbaşı Ali Cemal, İstihkâm Yüzbaşısı Neşet, Piyade mülazım-ı evvellerinden
Ahmed Hamdi ve Mehmed Ali Efendiler ve Süvari Yüzbaşısı Mustafa Nail, Emin ve
Mülazım-ı Evvel İbrahim Efendilerin rütbelerinin birer derece terfi edildiğini
yazmıştır275. Bunlardan Mehmed Ali Efendi ise 3.Ordu topçu alayları muallimliği ile
birlikte 3.Ordu Obüs Alayının 1.Taburuna Kolağası olarak tayin edilmişti276.
Yine Almanya’dan dönmüş olan erkân-ı harb sınıfına mensup Kolağası Salih,
Ahmed İzzet ve Mehmed Said efendilerin Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Dairesinde277;
Ali Cemal, Ahmed Hamdi ve Mehmed Ali Efendiler ise mensup oldukları alaylarda
istihdamlarına irade çıkmıştı278. 16 Aralık 1894’te de gazete Almanya’ya askeri
272 Pertev Demirhan 1892 yılında Mekteb-i Harbiye’den kurmay binbaşı olarak mezun olmuştu. Bir süre Goltz Paşanın maiyetinde bulunduktan sonra Almanya’ya gönderildi. Bkz. E. İhsanoğlu, Ramazan Şeşen, M. Serdar Bakır-Gülcan Gündüz, Osmanlı Askerlik Literatürü Tarihi (History of Military Art and Science Literature During
The Ottoman Period), c. II, İstanbul 2004, s. 670, 273 Sabah, Nr.1806, 19 S 1312/ 21.08.1894, s. 3; İkdam, Nr. 1, 1 M 1312/ 5 Temmuz 1894, s. 2. 274 Sabah, Nr.1828, 12 Ra 1312/ 12 Eylül 1894, s. 2–3. 275 Sabah, Nr.1865, 19 R 1312/ 19 Ekim 1894, s. 1. 276 Sabah, Nr.1865, 19 R 1312/ 19 Ekim 1894, s. 1. 277 Sabah, Nr.1883, 7 Ca 1312/ 5 Kasım 1894, s. 1. 278 Sabah, Nr.1893, 17 Ca 1312/ 15 Kasım 1894, s. 1.
53
eğitim için gönderilen 29 Osmanlı subayının mülazım-ı sani rütbesiyle Alman
ordularına piyade, süvari, topçu, istihkâm ve inşaat alaylarında
görevlendiridldiklerini yazmıştır279.
Sabah’ın haberlerinde heyet olarak gönderilmiş olanlarının yanında, çeşitli
tarihlerde gönderilmiş başka Osmanlı subaylarının isimleri de geçmektedir. 12
Temmuz 1893’teki bir haberde, Mısır Fevkalade Komiseri Ahmed Muhtar Paşanın
oğlu Almanya’daki askeri tahsilini tamamlayıp dönmüş olduğunu yazılmıştı280.
Bunların arasında askeri doktorlar ve bahriye mensupları görülmektedir. Askeri
doktorlardan Kolağası Mehmed Fahri ve Kolağası Besim Bey Almanya’ya 5 Aralık
1889’da hareket etmişlerdi. Mehmed Fahri Mekteb-i Tıbbiyye’de ameliyyat-ı
cerrahiye muallim muavini, Besim İbrahim Bey ise Haydarpaşa Hastanesinde
doktordu. İkisi birlikte Alman Doktor Şvayninger’in tedavi usulünü
öğreneceklerdi.281 Bir yıla yakın bir süre sonra, 25 Ekim 1890 tarihli bir haberde
Besim Bey ve arkadaşının eğitimlerini tamamladıklarını ve bundan dolayı da
padişahın geri dönmeleri için emir verdiğini öğrenmekteyiz.282.
1893 yılının Mayıs ayındaki bir haberde ise padişah bahriyeye mensup
Kolağası İbrahim ve Menahim Efendilerin eğitim için Almanya’ya gönderilmelerine
izin vermişti. 11 Haziran tarihli diğer bir haberde, ikisinin 12 Haziran’da
İstanbul’dan hareket etmek için emir aldıklarını öğreniyoruz283. Doktor Yüzbaşı
Hikmet Bey de 15 Haziran 1893’te Berlin’e gidecekti284.
1893 sonbaharında Bahriye Merkez Hastahanesi doktorlarından Kolağası
Fuad Beyin Berline gideceğine dair iki habere rastlıyoruz. 23 Kasım tarihinde
padişahın Fuad beyin gönderilmesi için izninin çıktığı, 4 Aralık 1893’da ise ertesi
gün İstanbul’dan hareket edeceği yazılmıştır285. 5 Kasım 1894’te de Yüzbaşı Tabip
Asaf Derviş, Rûşen, Abdülkerim, Süleyman Numan ve Ziya Nuri Efendiler tıp
eğitimi için Berlin’e hareket etmişlerdi286.
279 Sabah, Nr.1923, 18 C 1312/ 16 Aralık 1894, s. 1 280 Sabah, Nr.1401, 27 Z 1310/ 12 Temmuz 1893, s. 1. 281 Sabah, Nr.100, 13 R 1307/ 06 Aralık 1889, s. 2. 282 Sabah, Nr.416, 11 Ra 1308/ 25 Ekim 1890, s. 1. 283 Sabah, Nr.1355, 10 Za 1310/ 26 Mayıs 1893, s. 2 Menahim Efendi cilt hastalıkları için Hamburg’a gidecekti. Bkz. Nr.1371, 26 Za 1310/ 11 Haziran 1893, s. 2. 284 Sabah, Nr.1467, 5 R 1311/ 15 Ekim 1893, s.2. 285 Sabah, Nr.1566, 14 Ca 1311/ 23 Kasım 1893, s. 1; Nr.1577, 25 Ca 1311/ 4 Aralık 1893, s. 2. 286 Sabah, Nr.1883, 7 Ca 1312/ 5 Kasım 1894, s. 2.
54
7 Ocak 1894 tarihli bir haber, daha önce tıp eğitimi için Berlin'e gönderilmiş
Tabip Yüzbaşı Ali Efendiyle ilgilidir. Yüzbaşı Ali Efendinin izninin altı ayı Almanca
öğrenmekle geçtiğinden izin sürenin uzatılması gerekmiştir. Almanya’ya 1893 yılı
Haziranı’nda gitmiş olmalıdır. 1890’da gönderilen heyetle ilgili haberlerde de yer
aldığı gibi, Osmanlı subaylarının Almanya’da dil eğitiminin süresi altı aydır. İzin
süresinin uzatılması Berlin sefareti aracılığıyla istenmişti ve haberin devamından bu
iznin alınmış olduğu anlaşılmaktadır. Ali Efendi 1894 yılının Ekim ayında eğitimini
tamamlayıp İstanbul’a dönmüş ve Maltepe Hastanesinde göreve başlamıştır287.
Askeri doktorların yanında Almanya’ya bahriyeye mensup zabitler de
gönderilmiştir. Fakat bunlar diğer sınıflardaki zabitlerden daha az sayıdadır. 15 Mart
1894 tarihli Sabah’ta bahriye mensubu Yüzbaşı Naim Beye dair bir haber vardı.
Habere göre Naim Bey Ramazanı geçirmek için İstanbul’a gelmiştir288. Naim Bey’in
Almanya’da yalnız olmadığını 12 Eylül 1894 tarihli Sabah’tan öğreniyoruz. Bu
haberde, Yüzbaşı Mehmed Muslihiddin, Yüzbaşı Hasan Naim, Mülazım-ı Evvel
Mehmed Enver ve Mehmed Selahaddin ismindeki subayların Almanya
donanmasında bulunacakları sürede alacakları 5 Osmanlı lirası aylıklarının karşılığı
olan 30 Sterlin’e çevrilmesi için padişahın irade verdiği yazmaktadır. Aslında Naim
Bey ve arkadaşları eğitimden önce Almanya’ya 1893’te donanma tatbikatlarına
katılmaya gönderilmişlerdi 289.
Almanya’ya gönderilenlerin başarılı olup olmadığı konusunda II.
Abdülhamid, hatıralarında, istenilen neticenin alınamadığını söyler290. Rohrbach da,
bu konuda Türk subayları gönderilirken gerekli titizlik gösterilmediğinden ve orada
da Alman ordusunun görkemi gösterilip eğitim için gerekli uygulamalara dikkat
edilmediğinden genel olarak istifade edilemediği görüşündedir. Ona göre Almanlar,
gelenlerin “Alman hayranı” olması için ellerinden geleni yapmışlardır291. Wallach
287 Sabah, Nr.1552, 30 C 1311/ 8 Ocak 1894, s. 2 ve Nr.1860, 14 R 1312/ 13 Ekim 1894, s. 2. 288 Sabah, Nr.1647, 7 N 1311/ 15 Mart 1894, s. 1. 289 Sabah, Nr.1828, 12 Ra 1312/ 12 Eylül 1894, s. 1 donanma tatbikatlarına gidişleri… 290 Sultan Abdülhamit, Siyasi Hatıratım, İstanbul 1972, s. 74. II. Abdülhamid, II. Wilhelm’in Almanyada eğitim görmekte olan Osmanlı subaylarını methederek yanıldığını belirtmektedir. Padişah, Almanya’ya subay göndermekle hem yabancı devletlere karşı orduda düzenlemeler yapıldığı gösterilmiş olduğunu hem de Almanların gururu okşandığını söylemiştir. 291 Paul Rohrbach, a.g.e., s. 117–119.
55
ise, Osmanlı subaylarının Almanya’ya gönderilmesini “Türkiye’ye Alman askeri
yardımının gerçekten en başarılı bir bölümü” olarak değerlendirmektedir292.
3. Osmanlı Devleti’nin Almanya’dan Askeri Malzeme Alımı
Almanya’nın Osmanlıya yönelmesindeki siyasi amacın dışında, silah
şirketlerinin de rolü vardır. Alman silah şirketlerinden en başta gelenleri olan Krupp
ve Mauser firmalarının üretikleri silahlar Osmanlı ordusunda tercih edilen silahlardır.
Alman askeri heyetinin üyeleri bu konuda teşvik edici olmuşlardır. Hatta silah
siparişindeki etkinliğinden dolayı Goltz Paşa, Loewe tarafından hisse senediyle
ödüllendirilmek istenmiştir293.
19. yüzyılın sonunda Osmanlı ordusunda kullanılan silahlar çok çeşitlilik
göstermekteydi; mesela tüfek olarak Enfield, Springfield, Martini Henri, Mavzer
tüfekleri kullanılıyordu. Alman firmalarının 1880’lerden itibaren diğer silah
üreticilerine göre Osmanlı ordusuna satışlarının artmasında Almanyayla yakınlaşma
ve nakliyenin daha kolay olmasının rolü vardır294.
3.1.Mavzer Tüfekleri Alımı
Mavzer tüfeklerinin üretim yeri Oberaudorf - Oberandorf’ta idi. Sabah’ta alım
sırasındaki kontrolüne görevli Osmanlı Komisyonunun faaliyetleriyle ilgili sınırlı bir
malumat ve satın alınan silahların ve fişeklerin İstanbul’a hangi yolla nakledildiğine
dair haberleri görmekteyiz.. Silahlar Triyeste üzerinden İstanbul’a gemilerle
taşınıyordu. Taşıma işlemini yapan şirketler arasında çoğunlukla Loyd
Kumpanyasının ismi geçmektedir.
Sabah’ın verdiği haberlere göre 1889 yılının son iki ayı içerisinde 432 sandık
Mavzer tüfeği gelmişti295. 1890’da ise 164 sandık Mavzer tüfeği gelmiş
292 Jehuda L. Wallach, a.g.e., s. 49. 293 Jehuda L. Wallach, a.g.e., s. 90-93. “Askeri Ataşe Morgen’in hesabına göre 1885-1895 yılları arasında-yani
vonder Goltz döneminde- Askeri Heyet, tutarı 100 milyon Franktan az olmayan harp malzemesinin
(torpidobotlar, sahra ve kıyı topları, tüfek, piyade ve topçu cephanesi) Almanyaya siparişini sağlamıştı.” 294 Oral Sander – Kurthan Fişek, ABD Dışişleri Belgeleriyle Türk-ABD silah Ticaretinin İki Yüzyılı (1829-1929),
İstanbul 1977, s. 36-37. 295 Sabah, Nr.44, 16 S 1307/ 11 Ekim 1889, 108 sandık; nr.50, 22 S 1307/ 16 Ekim 1889, 54 sandık; nr.79, 22 Ra 1307/ 11 Kasım 1889, 54 sandık; Nr.92, 28 Kasım 1889, s. 2, 108 sandık; nr.106, 13 Aralık 1889, s. 2’da 108 sandık tüfek gelmiştir.
56
görünüyor296. 6 Kasım 1890 tarihli haberde o tarihe kadar gelen tüfeklerin 200.000
sandığı geçtiği yazılmıştır297. 10 Kasım 1890 tarihli bir haberde Mavzer tüfeklerinin
1891 ilkbaharında askerlere verilerek eğitimlere başlanacağı yazılmıştı298.
1891 yılında 2621 sandık geldiği görülüyor299. Bunun dışında 18 Şubat
1891’de 66 sandık tüfek ve kasatura300, 14 Mart 1891’de 28 sandık kasatura301, 21
Mart 1891’ta 66 sandık kasatura302,15 Mayıs 1891’te 83 sandık kasatura303, 25
Temmuz 1891’te 70 sandığı geçen tüfek ve kasatura304, 25 Ekim 1891’te 2260 sandık
tüfek ve 2 sandık fünye gelmiştir305.
1892 yılında 3493 sandık306, 1893 yılında 4464 sandık307, 1894 yılında ise
270 sandık Mavzer tüfeğinin geldiği yazılmıştır308. Ayrıca 9 Aralık 1894 tarihli
nüshasında yer alan bir haberde rakam vermeden bir miktar mavzer tüfeğinin geldiği
yazılmıştır309. Sabahın bu konudaki haberlerine genel olarak baktığımızda, Kasım
296 Sabah, Nr.329, 10 Za 1307/ 28 Haziran 1890, 108 sandık; nr, 332, 16 Za 1307/ 4 Temmuz 1890, 54 sandık tüfek görünüyor. 297 Sabah, Nr.427, 23 Ra 1308/6 Kasım 1890. 298 Sabah, Nr.433, 27 Ra 1308/10 Kasım 1890. 299 Sabah, Nr.538, 15 B 1308/ 24 Şubat 1891, 32 sandık; nr. 752, 25 S 1309/ 29 Eylül 1891, 54 sandık; nr.777, 20 Ra 1309/ 23 Ekim 1891, 54 sandık; nr.792, 6 R 1309/ 8 Kasım 1891, 54 sandık; nr.799, 13 R 1309/ 15 Kasim 1891, 54 sandık; nr.833, 17 Ca 1309/ 19 Aralık 1891, 54 sandık; nr.813, 27 R 1309/ 29 Kasım 1891, 54 sandık; nr. 819, 3 Ca 1309/ 5 Aralık 1891’de 54 sandık gelmiştir. 300 Sabah, Nr.529, 9 B 1308/ 18 Şubat 1891. 301 Sabah, Nr.556, 3 Ş 1308/14 Mart 1891 302 Sabah, Nr.563, 10 Ş 1308/21 Mart 1891 303 Sabah, Nr.618, 7 L 1308/16 Mayıs 1891 304 Sabah, Nr.684, 19 Z 1308/26 Temmuz 1891 305 Sabah, Nr.780, 23 Ra 1309/26.10.1891 306 Sabah, Nr.848, 2 C 1309/ 3 Ocak 1892, 54 sandık; nr.854, 8 C 1309/ 9 Ocak 1892, 108 sandık; nr.861, 15 C 1309/ 16 Ocak 1892, 54 sandık; nr.876, 1 B 1309/ 31 Ocak 1892, 54 sandık; nr.884, 8 B 1309/ 7 Şubat 1892, 54 sandık; nr.889, 14 B 1309/ 13 Şubat 1892, 54 sandık; nr.926, 22 Ş 1309/ 22 Mart 1892, 166 sandık; nr.939, 6 N 1309/ 4 Nisan 1892, 162 sandık; nr.952, 19 N 1309/ 17 Nisan 1892, 162 sandık; nr.966, 3 L 1309, 162 sandık; nr.980, 17 l 1309, 162 sandık; nr.994, 2 Za 1309, 216 sandık; nr.1022, 30 Za 1309/ 26 Haziran 1892, 162 sandık; nr.1036, 15 Z 1309/ 10 Temmuz 1892, 216 sandık; nr.1050, 29 Z 1309/ 24 Temmuz 1892, 262 sandık; nr.1063, 13 M 1310/ 6 Ağustos 1892, 270 sandık; Nr.1076, 27 M 1310/ 20 Ağustos 1892, 26 sandık; nr.1090, 12 S 1310/ 4 Eylül 1892, 216 sandık; nr.1110, 2 Ra 1310/ 23 Eylül 1892, 270 sandık; nr.1123, 15 Ra 1310/ 6 Ekim 1892, 217 sandık; nr.1171, 3 Ca 1310/ 23 Kasım 1892, 216 sandık; nr.1192, 24 Ca 1310/ 14 Aralık 1892, 276 sandık; nr.1204, 6 C 1310/ 26 Aralık 1892, 216 sandık gelmiştir. 307 Sabah, Nr.1221, 23 C 1310/ 12 Ocak 1893, 277 sandık; nr.1250, 22 B 1310/ 9 Şubat 1893, 270 sandık; nr.1259, 1 Ş 1310/ 18 Şubat 1893, 162 sandık; nr.1265, 7 Ş 1310/ 24 Şubat 1893, 108 sandık; nr.1272, 15 Ş 1310/4 Mart 1893, 216 sandık; nr.1286, 29 Ş 1310/ 18 Mart 1893, 270 sandık; nr.1300, 14 N 1310/ 2 Nisan 1893, 216 sandık; nr.1349, 4 Za 1310/ 20 Mayıs 1893, 216 sandık; nr.1356, 11 Za 1310/ 27 Mayıs 1893, 216 sandık; nr.1384, 10 Z 1310/ 25 Haziran 1893, 432 sandık; nr.1413, 9 M 1311/ 23 Temmuz 1893, 116 sandık; nr.1426, 22 M 1311/ 5 Ağustos 1893, 170 sandık; nr.1440, 6 S 1311/ 18 Ağustos 1893, 270 sandık; nr.1471, 9 Ra 1311/ 20 Eylül 1893, 216 sandık; nr.1483, 21 Ra 1311/ 2 Ekim 1893, 270 sandık; nr.1497, 5 R 1311/ 15 Ekim 1893, 216 sandık; nr.1511, 19 R 1311/ 29 Ekim 1893, 216 sandık; nr.1525, 4 Ca 1311/ 13 Kasım 1893, 216 sandık; nr.1539, 17 Ca 1311/ 26 Kasım 1893, 162 sandık; nr.1552, 30 Ca 1311/ 9 Aralık 1893, 54 sandık; nr.1566, 13 C 1311/ 22 Aralık 1893’de 175 sandık Mavzer tüfeği geldiği haber verilmiştir. 308 Sabah, Nr.1845, 29 Ra 1312/ 29 Eylül 1894, s.1; nr.1902, 26 Ca 1312/25 Ekim 1894, s. 3. 309 Sabah, Nr.1916, 11 C 1312/9 Aralık 1894, s.2.
57
1889 ile Ocak 1895 arasında 11453 sandık civarında mavzer tüfeğinin geldiğini
görüyoruz.
Mavzer Fabrikasından tüfek alınınca tabii olarak bunlarda kullanılacak
fişeklerin de alınması gerekiyordu. Satın alınan fişekler Mavzer tüfeklerinde olduğu
gibi sandık içerisinde deniz yoluyla naklediliyordu. Sandıklardaki adedi fişeğin
türüne göre değişmekteydi. Eğer büyük Mavzer fişeği ise bir sandıkta 1000 adet,
7,65 mm’lik küçük çaplı Mavzer fişeği ise bir sandıkta 1200 adet bulunuyordu310.
1890 yılında fişek alımı konusunda üç haber vardır. Bu yılda, gazetenin
verdiği miktar 6500 sandık mavzer fişeği alımıdır311. 1891 yılında ise 18500 sandık
fişeğin geldiği haber veriliyor312. 1892 de gelen fişek sayısı 5900 sandık313, 1893’te
ise 7667 sandık314, 1894’te ise 4500 sandık fişek ve 4 sandık barut gelmiştir315. Beş
senelik sürede 41267 sandık mavzer fişeği alınmış görünmektedir.
Almanya’dan gelen Mavzer fişeği sandıkları Gülhane meydanında bulunan
top ambarında korunmaktaydı. Sabahın 20 Ekim 1890 tarihli haberine göre, buranın
darlığı sebebiyle gelecek olan mavzer fişeklerini alamayacağından genişletilmesi için
padişah iradesi çıkmıştı. Daha önceden burada bulunan fişek sandıkları ise eski
Gülhane ambarına nakledilmeye başlanmıştı. İnşaata nakletme işi tamamlandığında
başlanacaktı316.
Gülhane’de mavzer fişek sandıklarının korunduğu top ambarının keşfi
Tophane-i Âmire tarafından yapılmış ve padişahın iradesi üzerine inşasına
310 Hasan Tahsin, Rehber-i Fenn-i Esliha, İstanbul 1313, s. 115 ve 117. 311 Sabah, Nr.324, 5 Z 1307/ 27 Temmuz 1890, 2500 ve nr, 456, 21 R 1308/ 4 Aralık 1890, 4000 sandık geldiği yazılmıştır. 312 Sabah, Nr.471, 7 Ca 1308/ 20 Aralık 1890’de 2000 sandık; nr,535, 12 B 1308/ 21 Şubat 1891 sipariş olunan fişeklerin kısm-ı küllisinin yola çıktığı; nr.591, 9 N 1308/ 18 Nisan 1891, 6000 sandık fişek Anversden gemiye yüklenmiş; nr.595, 13 N 1308/ 22 Nisan 1891’de 6000 sandık fişek; nr.596, 14 N 1308/ 23 Nisan 1891’de 6001 sandık fişek gelmiş; nr. 611, 29 N 1308/ 8 Mayıs 1891’de 3000 sandık fişek anversden hareket etmiş; Nr.621, 10 L 1308/ 19 Mayıs 1891, 3000 sandık fişek bu gün gelecek; nr.645, 4 Za 1308/ 11 Haziran 1891, 3500 sandık fişeğin Anvers’den hareket ettiği ve Pazar veya pazartesi günü İstanbul’a ulaşacağı; nr.665, 25 Za 1308/ 2 Temmuz 1891, 3000 sandık fişeğin Anvers’den gemiye yüklenip gönderildiği; Nr.816, 30 R 1309/ 2 Aralık 1891’de de miktarı belirtilmeyen fişek İstanbul’a geldiği yazılmıştır. 313 Sabah, Nr.876, 1 B 1309/31 Ocak 1892’de 1500 sandık; nr.943, 10 N 1309/ 8 Nisan 1892’de Huber biraderler namına ve tophane-i amire hesabına 200 sandık; nr.984, 21 L 1309/ 18 Mayıs 1892’de 1200 sandık; nr.1204, 6 C 1310/ 26 Aralık 1892’de de 2000 sandık fişek geldiği görülmektedir. 314 Sabah, Nr.1232, 4 B 1310/ 22 Ocak 1893, 1250 sandık; Nr.1256, 28 B 1310/ 26 Ocak 1893, 1667 sandık; nr.1448, 14 S 1311/ 26 Ağustos 1893, 1250 sandık; nr.1470, 8 R 1311/ 18 Ekim 1893, 2500 sandık fişek gelmiştir. 315 Sabah, Nr.1612, 1 Ş 1311/ 7 Şubat 1894, 2000 sandık; nr.1614, 3 Ş 1311/ 9 Şubat 1894, 500 sandık; nr.1661, 21 N 1311/ 29 Mart 1894’te de 2000 sandık fişekle 4 sandık barutun Gülhane’deki ambarına konulduğu yazılmıştır. 316 Sabah, Nr.411, 6 Ra 1308/ 20 Ekim 1890, s. 1.
58
başlanmıştı. İnşaat işi Tophane-i Âmire ve Bab-ı Vâlâ-yı Seraskeri İnşaat Dairesi ser
kalfası Ohannes Efendiye ihale edilmiştir317. Ancak depo inşaatına kış nedeniyle ara
verilmişti. Sabah 25 Mart 1892 tarihli haberinde havalar ısınmaya başlayınca inşaata
başlanacağını ve Eylül sonuna doğru tamamlanarak açılışının yapılacağını
yazmıştır318.
Mavzer fabrikasına yapılan ödemelerle ilgili Sabah’ta bilgi yoktur. Yalnız bir
defasında Mavzer fabrikasının İstanbul vekili olan Huber’e319 yüz bin lira ödeme
yapıldığına dair basında çıkan haberler üzerine bunu reddeden bir haber verilmiştir.
Gazeteye göre Mavzer fabrikasından satın alınan tüfek ve fişek ve diğer şeyler için
Maliye hazinesinden Mavzerin İstanbul vekiline yüz bin lira verildiğini bazı
gazetelerin yazması üzerine bu konuda alınan mevsuk malumata göre hazineden adı
geçen vekile o yolda bir para verilmemiştir. Zaten Mavzer şirketinin, teslim ettiği
mühimmatın parasını o hafta içinde tamamen aldığı ve şirketin Hazineden hiçbir
alacağının olmadığını da haberinin devamında yazmaktaydı320.
Alman silah üreticileri, Osmanlı Devletiyle ilişkilerini silah satışlarının
yanında diğer ilişkilerle de sağlamlaştırma yoluna gitmişlerdir. Buna karşılık
Osmanlı tarafından aynı şekilde karşılık görmekteydiler. 1892 senesinin Haziran
ayında Mösyö Mavzer’in İstanbul’da olduğu anlaşılıyor. Gazete onun hakkında
“gelecek Perşembe günü Almanya’ya gidecektir” demekteydi321. 24 Haziran’da
Şnaydırın eşi, kızıyla ve diğer bazı kimselerle evvelki gün Hazine-i Hassayı ziyaret
etmişti322. 4 Ağustos 1894 tarihinde Madam Mavzer’e ikinci ve kızı Madam
Şınaydıra üçüncü rütbelerden şefkat nişanı ihsan edildiği323, 23 Ekim 1894 tarihinde
de Mösyö Mavzere altın liyakat madalyası verildiği haber verildiğini öğreniyoruz324.
Mavzer fabrikasının sahibi ve çalışanlarına da nişanlar verilmiştir. Mavzer
tüfek ve fişek fabrikaları sahibi Mösyö Loewe, ikinci rütbeden nişan-ı âl-i osmanî ile
taltifinden dolayı mabeyn başkitabetine çektiği telgrafla teşekkür etmişti325. Mavzer
317 Sabah, Nr.439, 4 Ra 1308/ 18 Ekim 1890, s. 2. 318 Sabah, Nr.930, 26 Ş 1309/25 Mart 1892, s. 2. 319 Mösyö Huber Mavzer Tüfek ve Fişek Fabrikasının ve Krupp Top Fabrikasının İstanbul vekilliğini yürüten kişidir. 320 Sabah, Nr.456, 21 R 1308/ 4 Aralık 1890, s. 1. 321 Sabah, Nr.1402, 28 Za 1310/23 Haziran 1892, s. 2. 322 Sabah, Nr.1749, 20 Z 1311/24 Haziran 1894, s. 2. 323 Sabah, Nr.1789, 2 S 1312/ 4 Ağustos 1894, s. 1. 324 Sabah, Nr.1839, 23 Ra 1312/23 Eylül 1894, s. 1. 325 Sabah, Nr.515, 21 C 1308/ 1 Şubat 1891, s. 1.
59
Fabrikası direktörü Mösyö Ludeye ikinci rütbeden nişan-ı âlî verilmiştir326. Sipariş
edilen silahların ve fişeklerin teslim ve imalinde hüsn-i hizmetleri görülen Karsruha
fişek fabrikası birinci direktörü Miralay Kastenhole üçüncü rütbeden Osmani ve
ikinci direktörü Mösyö Erhad’a üçüncü ve imalat müdürü Mösyö Vise dördüncü
rütbeden Mecidi327; Mavzer fabrikası Serkatibi Mösyö Schimith’e beşinci rütbeden
mecidi328, Karsruha fişek fabrikasına sipariş edilen fişeklerin muayenesine Prusya
hükümeti tarafından memur komisyon reisi Mülazım-ı Evvel Karusyus’a dördüncü
rütbeden Mecidi329 nişanları verilmiştir.
Silah fabrikaları Osmanlı Devletiyle ilişkilerini yakın göstermek için
Darülaceze inşaatına ianede bulunmaktan geri kalmamışlardır. Darulaceze için iane
veren Mavzer tüfek ve fişek fabrikaları heyetine mensup Madam Mavzer ve Madam
Kaste Huda ve Madam Erhada üçüncü rütbeden şefkat nişanı verilmiştir330. 1894
yılında İstanbul depreminden zarar görenlere ise Mavzer fabrikası usta ve işçileri
tarafından 47212 kuruş yardım edilmiştir331.
Mavzer, Krupp ve Germania şirketlerinin bulunduğu şehirlerde
Oberondorf, Karsruha ve Kiel’de Osmanlı Devleti için üretilen silah ve gemilerin
kontrolüyle görevli Osmanlı memurları bulunmaktaydı. Askeri techizat, komisyon
üyelerince kontrolü yapıldıktan sonra İstanbul’a gönderiliyordu. Esliha ve Fişenk
Muayene komisyonlarının reisi Mehmed Şakir Paşa’ydı. 28 Ekim 1890 tarihli
Sabah’ta Şakir Paşa’ya feriklik rütbesi verildiği yazılmıştı. Komisyonların reis
vekilliğini ise Bağdadlı Mahmud Şevket Bey yürütmekteydi332. Komisyon üyelerin
kaç kişiden oluştuğu gazetede yer almıyor. Ancak Padişahın onbeşinci culus
yıldönümü münasebetiyle Oberondof’ta verdiği ziyafete katılan komisyon üyelerinin
aileleriyle birlikte yirmi kişiden fazla olduğu anlaşılıyor333.
326 Sabah, Nr.505, 11 C 1308/ 22 Ocak 1891, s. 1. 327 Sabah, Nr.629,18 L 1308/ 27 Mayıs 1891, s. 1. 328 Sabah, Nr.1226, 28 C 1310/ 17 Ocak 1893, s. 1. 329 Sabah, Nr.499, 5 C 1308/ 25 Aralık 1892, s. 1. 330 Sabah, Nr.1293, 7 N 1310/ 26 Mart 1893, s. 1. 331 Sabah, Nr.1831,15 Ra 1312/ 15 Eylül 1894, s. 1. 332 Sabah, Nr.566, 13 Ş 1308/ 24 Mart 1891, s. 1. Mahmud Şevket (Paşa) (1856–1913)1889’da Yarbay rütbesiyle Mavzer Tüfek ve Fişek Muayene Komisyonları vekilliğine tayin edilmişti. Bkz. Sadrazam ve Harbiye Nazırı
Mahmud Şevket Paşa’nın Günlüğü, İstanbul, 1998, s. 5. “1882 yılında harbiye Mektebini birincilikle bitirmiştir.
Orduda Alman tarzı eğitimin başladığı bu yıllarda Mahmud Şevket, Goltz ve Kampofner [Kamphövener]
Paşaların maiyetinde bulunduktan sonra Almanya’da görevlendirilmiş, 1894 yılında yine, yeni silah alımında
eksperlik etmek üzere Fransa’ya gönderilmişti.” Bkz. A. Turan Alkan, II. Meşrutiyet Devrinde Ordu ve Siyaset, Ankara 1992, s. 197. 333 Sabah, Nr.373, 27 M 1308/ 12 Eylül 1890, s. 1
60
2. Martini Henry tüfeklerinin çaplarının değiştirilme teşebbüsü ve Poligon inşası Osmanlı ordusunda Mavzer tüfeklerinin alımının artması sonucunda mevcut
olan Henry Martini tüfeklerinin çaplarının küçültülerek Mavzer fişeği atabilecek
şekle dönüştürülmesi düşünülmüştür. Böylece kullanılan silahların
standartlaştırılması düşünülmüş olmalıdır. Sabah, bu konuyla ilgili haberinde Martini
Henry tüfeklerinin çapları büyük olduğunu ve Avrupa devletleri ordularında küçük
çapta tüfekleri kullanmaya tercih ettiklerinden Osmanlı askerlerinin kullandığı
Martinilerin de yedi buçuk çapa dönüştürüleceğini bildirmekteydi334.
Bu iş için Mavzer Tüfekleri Muayene Komisyonu azası Mahmud Bey 6
Ağustos 1889 tarihinde Almanya’ya gönderilmişti ve giderken Mavzer fabrikasında
çapı değiştirilmesi için Martini tüfeği götürmüştü335. Bu olaydan, bir yılı aşkın bir
süre sonra, 2 Kasım 1890 tarihli haberde Sabah, Mavzer tüfekleri için Oberandorf’a
gitmiş olan Şakir Paşanın İstanbul’a dönmek için emir aldığını yazıyordu. Şakir Paşa
beraberinde bazı yeni icat tüfeklerin numunelerini getirecek ve Erkan-ı Harbiye
Umumiye Dairesince bu tüfeklerin fayda dereceleri tayin edilerek ona göre bazı
kararlar alınacaktı336. Osmanlı Devleti Mavzer fabrikasından silah almaktayken bir
yandan da üretilen yeni modellere bakılıyordu.
Sabahın ertesi günkü nüshasında ise Şakir Paşanın İstanbul’a çağrılma
nedeninin Avrupa’da mükerrer ateşli tüfeklerin küçük çapta olanlarının kabul ve
imali kararlaştırıldığından Osmanlı Hükümetinin daha önce Almanya’ya sipariş ettiği
tüfeklerin de o surette ıslahen imali meselesi olduğunu belirtiliyordu. Gazeteye göre
Harb ilminin seneden seneye gelişmesi mükerreren ateşli silahların yeniden
düzenlenmesini gerektirdiğinden ve askeri devletlerce en son kabul edilen tüfeklerin
çapı 7 milimetreden ibaret olduğundan Osmanlı askerlerinin yeni silahlarının da o
şekilde yeniden düzenlenmesi düşünülüyordu.
Osmanlı askerlerinin kullandığı Martini tüfeklerinin çapı 12 milimetre idi.
Bunların namlularının içine diğer bir namlu gibi bir demir boru konularak yeni şekle
uygun olarak düzenlenmesi, yani çaplarının 12 milimetreden 7 milimetreye
334 Sabah, Nr.471, 7 Ca 1308/ 20 Aralık 1890, s. 2. 335 Sabah, Nr.336, 20 Z 1307/6 Ağustos 1890, s. 2. 336 Sabah, Nr.424, 19 Ra 1308/2 Kasım 1890, s. 1.
61
indirilmesi mümkün göründüğünden bu şekilde çaplarının değiştirilmesi
düşünülüyordu. Eğer Martinilerin çapları bu şekilde dönüştürülebilirse, bu şekilde
nispeten cüzi bir masrafla Tophane-i Âmire fabrikalarında yapılabileceğinden
tüfeklerin Almanya’ya gönderilmesine ihtiyaç duyulmayacaktı337.
Şakir Paşa, Oberondorf’dan 1890 Kasım ayının sonlarında hareket ederek
Mavzer fabrikasının padişah için gayet musanna ve mükemmel surette imal ettiği bir
adet tüfeğini getirecekti. Beraberinde getireceği esas şey ise Mavzer tüfeklerinin
teslimine memur komisyon üyesinden ve Erkan-ı Harb kaymakamlarından Mahmud
Beyin 6 Ağustos 1889 tarihinde çapının küçültülmesi için götürdüğü Martini
tüfeğiydi. Bu tüfek Mavzer fabrikası tarafından 7,65 milimetreye çevrilmişti338.
Sabahın 10 Kasım 1890 tarihli haberinde Oberondorf’tan hareket ettiği
bildirilen Şakir Paşa 12 Kasım 1890’da İstanbul’a ulaşmıştır. Ertesi gün, beraberinde
getirdiği Mavzer fabrikası tarafından II. Abdülhamid için özel olarak 7,65 milimetre
çapa dönüştürülmüş Henri Martini tüfekleri Mabeyne gelerek Padişaha takdim
etmiştir339. Getirilen tüfekler iki adetti ve bunların namluları baştan aşağı ince
nakışlarla, fildişinden yapılan kundakları ise oymalarla süslüydü. Birisinin
kundağında “E’S-Sultan ibnü’s-Sultan el-Gâzî Abdülhamid-i Sânî”, diğerinin
kundağında Osmanlı hanedanı arması altın ile yazılıydı ve bunda tuğranın altında
“el-müsnedü bi-tevfîkâti’r-Rabbâniyye Mülkü e’d-Devletü’l- Osmaniye” yazısı
vardı340.
1891 yılının ilk aylarında bu konudaki çalışmalar devam ediyordu. II.
Abdülhamid Martinilerin mavzer usulüne değiştirilmesi halinde ortaya çıkacak
sonucun istenilen amaca uygun olup olmadığının tetkikini ve sonucun kendisine arz
edilmesini istemesi üzerine, Tophane-i Âmire imalat nazırı Ferik Seyyid Paşa
başkanlığında bir komisyon oluşturulmuştu. Sabah, bu komisyonun 18 Şubat 1891
tarihinde Tophane-i Âmire’de gereken denemeyi yaptığı ve bu hususta düzenlenen
mazbatanın da padişaha sunulmak üzere olduğunu yazmıştır. Bu denemede Mavzer
Tüfek ve Fişek Komisyonu Reisi Ferik Mehmed Şakir Paşa da hazır bulunmuştur341.
337 Sabah, Nr.425, 20 Ra 1308/3 Kasım 1890, s. 1. 338 Sabah, Nr.427, 22 Ra 1308/5 Kasım 1890, s. 1. 339 Sabah, Nr.432, 27 Ra 1308/ 10 Kasım 1890, s. 1; Nr.436, 1 R 1308/14 Kasım 1890, s. 1. 340 Sabah, Nr.439, 4 R 1308/ 17 Kasım 1890, s. 1. 341 Sabah, Nr.534, 11 B 1308/ 20 Şubat 1891, s. 1.
62
Martini Tüfeklerinin çaplarının değiştirilme maliyetiyle ilgili olarak ise 28
Şubat tarihli haberde Almanya fabrikalarının her bir tüfek için 18 Mark istediği
belirtilmektedir. Haberde namluları Krupp fabrikasına yaptırılarak getirilse, ödemesi
de dâhil olmak üzere bir tüfek için 1 Osmanlı lirası masrafla İstanbul’da
değiştirilmesinin mümkün olduğu söyleniyordu. Bu şekilde değiştirilen Martiniler,
Mavzerin 53 saniyede atabildiği kurşunu 60 saniyede atabiliyordu. Aradaki fark 1
dakikada 7 saniyedir. Gazete, haberin devamında İstanbul’da yapılınca fazla masraf
olmayacağını ve Tophane-i Âmire’de değiştirilmesinin belli olduğunu yazıyordu342.
Çapları değiştirilmesi gereken Martini Tüfeklerinin sayısı 520.000 civarındaydı343.
7 Mart 1891 tarihli bir haberde de Sabah, Padişahın Mavzer şekline
çevrilecek Henri Martini Tüfeklerinin denemelerinin yapılmasına irade buyurduğunu
ve bu deneme için gereken fişeklerin o günlerde İstanbul’a gelmesinin beklendiğini
yazmaktadır344. Ertesi günkü 8 Mart tarihli nüshasında ise tecrübe fişeklerinin
Avusturya vapuruyla geldiğini, Tophane-i Âmire’ye teslim edildiğini ve yakında
gereken denemesinin bir askeri heyetçe yapılacağını haber vermekteydi345. Tecrübe
fişekleri gelmiş olmasına rağmen deneme yapmak için gönderilmiş olan Henri
Martiniler henüz gelmemişti. 13 Mayıs 1891 tarihli habere göre Mavzer şekline
çevrilmiş olan Henri Martinilerin İstanbul’a doğru yola çıkarılmıştı346.
20 Mayıs’a gelindiğinde hâlâ denemenin yapılmamış olduğu görülüyor.
Değiştirilen Martiniler fişekleriyle beraber İstanbul’a gelmişti ve deneme yapmak
için durum padişaha arz edilmişti347. 11 Kasım 1891 tarihindeki bir haberde ise Henri
Martinilerin Mavzere çevrilmesi için Almanya ve Paris Fabrikalarına numune
gönderildiği, bunlardan Almanya’ya gönderilenlerin gelmiş olduğu Paris’e
gönderilenlerin de gelmek üzere olduğu yazılmıştır. Haberde bunlarda gelince
Kâğıthane’de poligonda denemeleri yapılarak hangi fabrikaya işin verileceği
belirlenecekti348.
342 Sabah, Nr.542, 19 B 1308/ 28 Şubat 1891, s. 1. 343 Sabah, Nr.544, 21 B 1308/ 02 Mart 1891, s. 1. 344 Sabah, Nr.549, 26 B 1308/ 7 Mart 1891, s. 1. 345 Sabah, Nr.550, 27 B 1308/ 8 Mart 1891, s. 1. 346 Sabah, Nr.616, 5 L 1308/ 14 Mayıs 1891, s. 1. 347 Sabah, Nr.623, 12 L 1308/ 21 Mayıs 1891, s. 1. 348 Sabah, nr.795, 5 R 1309/ 7 Kasım 1891, s. 1.
63
Denemelerin yapılacağı poligonun inşaatı henüz tamamlanmamıştı.
Poligonun inşası için padişahın iradesinin çıktığını Sabah 8 Temmuz 1891 tarihinde
haber veriyordu. Burada hem yurtdışından alınacak hem de Tophane ve Tersane-i
Âmire’de üretilecek top ve diğer silahların denemeleri yapılacaktı349. Fakat
Kâğıthane’deki poligon inşası 1891 Kasımında hâlâ bitmemişti. 2 Aralık 1891 tarihli
haberde ise bitmek üzere olduğu yazıyordu350.
17 Kasım’daki Sabah’ın haberine göre Paris’teki bir fabrika her bir tüfek için
12 Frank 90 santim istemişti. Gazete Alman fabrikalarının istediği fiyatın ise daha
fazla olduğunu yazmakla birlikte rakam vermemiştir. Paris fabrikasının mühendisi
Bertye denemelerde hazır bulunmak için İstanbul’a gelmişti351. Fransızlar bu
meselede Almanlara rakip olmuşlardı. Fransız mühendis Aleksandiri Suterlen
İstanbul’daki vekili Şirinyan Efendi aracılığıyla işi almak istediğini beyan etmişti352.
Martinilerin çevrilmesi çalışmaları devam ederken Osmanlı Devleti yeni
üretilen tüfekleri de denemekteydi. 20 Şubat 1892 tarihli Sabahta Sent Etyen silah
fabrikası fen müdürü ve mühendisi Mösyö Suterlen’in ürettiği seri ateşli tüfeklerden
padişaha bir numune sunmak için Süreyya paşaya bırakmış olduğu haber
veriliyordu353.
1892 yılının ilk aylarından itibaren Martinilerin değiştirilmesi haberlerde yer
almamaktadır. Çünkü 1892 yılının ilk aylarında bu konuyla ilgili haberlerin yerine
Kâğıthane Poligonunda yeni model tüfeklerin denenmesi haberleriyle
karşılaşmaktayız. 7 Nisan 1892 tarihli bir haberde Avrupa silah fabrikaları tarafından
Osmanlı Devletine teklif edilen çeşitli usuldeki tüfeklerin bayramdan sonra yeni inşa
edilen poligonda denemesinin yapılacağı haber veriliyordu354. 12 Nisan’daki haberde
ise bir komisyon tarafından Kâğıthane Poligonunda Salı günü silah ve barut
denemelerinin yapıldığı bildiriliyordu. 5 Mayısta komisyon çalışmalarına devam
ediyordu. Komisyon Hassa Müşiri Rauf Paşa, Müşir Fuad Paşa, Ferik Kamphövener
349 Sabah, Nr.671, 1 Z 1308/ 8 Temmuz 1891, s. 1. 350 Sabah, nr.816,30 R 1309/ 2 Aralık 1891, s. 1. 351 Sabah, nr.801, 15 R 1309/ 17 Kasım 1891, s. 1. 352 Sabah, Nr.821, 5 Ca 1309/ 7 Aralık 1891, s. 1. 353 Sabah, nr.895, 20 B 1309/ 19 Şubat 1892, s. 1. 354 Sabah, Nr.942, 9 N 1309/ 7 Nisan 1892, s. 1.
64
Paşa, Mirliva İzzet Paşa, Kaymakam Rahmi ve Mustafa Ragıp beylerle Poligon
Mühendisi Mösyö Berye’den oluşuyordu355.
4 Aralık 1892’de Rauf Paşanın başkanlığındaki komisyonun küçük çaplı
mavzerin denemesini yapmış olduğunu öğreniyoruz356. 1895 yılında Osmanlı
ordusunda Martini Henri tüfekleri kullanılmaya devam etmekteydi. Aynı yıl Mavzer
tüfeklerinin de 9,5 milimetrelik 87 modeli ile 7,65 milimetrelik 1890 ve 1893
modelleri kullanılmaktaydı357.
3. Krupp Topu Alımı
Doksanüç Harbi sonrasında orduda Alman usulü takip edilmeye başlanınca,
Alman silah firmalarının yolu da tamamen açılmış oluyordu. İkdam’ın 13 Ağustos
1894 tarihi haberine göre Krupp’un kuruluşundan 1890 yılına kadar ürettiği top
miktarı 25 bine ulaşmıştı358.
Sabah gazetesinde Krupp’la ilgili haberlerde satışlara dair bilgi azdır.
Buradaki bilgiye göre, 1890–1895 yıllarının top alımı Mavzer tüfekleri alımına
oranla az miktarda kalmaktadır. Sabah’ta Şirket yetkililerinden Münshavzen’den
Krupp’un İstanbul vekili olarak bahsedilmektedir. Ayrıca Huber’in adı da haberlerde
Krupp’un İstanbul yetkilisi olarak geçmektedir.
Osmanlı Devletinin Krupp toplarını yerleştirdiği yerlerin başında Çanakkale
Boğazı gelmektedir. Moltke zamanında da olduğu gibi, Alman askeri heyetinin de
kontrolle görevlendirildiği bu istihkamat, siyasi krizlerde Avrupa devletlerinin
tehditlerine karşı dikkat edilmesi gereken bir mevki idi. Sabah’ın 2 Nisan 1890
tarihli haberinde de Krupp Fabrikasının iki mühendisinin Kala-i Sultaniyeye gittiği
ve oradaki kale ile istihkâmlardaki topları kontrol edecekleri yer almaktaydı359.
2 Temmuz 1890 tarihli bir haberde Münshavzen ile Bahriye Nezareti arasında
Krupp fabrikasından Osmanlı Devletine 70 bin liralık Krupp topuyla gerekli
malzemelerinin imali için bir sözleşme imzalanmış olduğundan bahsedilmektedir.
355 Sabah, Nr.946, 13 N 1309/ 11 Nisan 1892, s. 1; Nr.971, 8 L 1309/ 5 Mayıs 1892, s. 1. 356 Sabah, Nr.1182, 14 Ca 1310/ 4 Aralık 1892, s. 1. 357 Hasan Tahsin, Rehber-i Fenn-i Esliha, İstanbul 1313, s. 53. 358 İkdam, Nr.12, 11 S 1312/ 13 Ağustos 1894, s. 2–3. 359 Sabah, Nr.215, s. 2. Esad Paşa anılarında “Mecidiye, Hamidiye, Yıldız, Kumkale, Seddülbahir, Kepez,
Çimenlik tabyaları bu görüş altında Almanya’da yeni usul tahkimatı öğrenen subaylar eliyle 1890–1897 yılları
arasında tamamlanıyordu” demektedir. Esat Paşa’nın Çanakkale Anıları, Yay. Haz. İhsan Ilgar, İstanbul 1975, s. 15.
65
Gazetede sözleşmenin ne zaman yapıldığı belirtilmemiştir360. Buna yakın bir tarihte,
15 Temmuzda Münshavzen, Bahriye Nazırıyla görüşmüştü361. 15 Eylül 1890 tarihli
bir haberde de Hamidiye zırhlısının teçhizatı için Krupp’tan top alınacağı ve bunun
için de yakında Krupp genel vekili Münshavzen ile Bahriye Nezareti arasında bir
sözleşme imzalanacağı haber veriliyordu362.
Osmanlı Devletinin Krupp’a verdiği siparişlerin yanında, Tophane-i
Âmire’de Krupp topu imal etmek için hazırlıklar yapıldığı görülüyor. 12 Kasım 1890
tarihli bir haberde bu iş için gerekli malzemeleri satın almak amacıyla İngiliz Savuot
Engineering firmasıyla yapılan bir sözleşmeden bahsedilmektedir363.
Gazetede topla ilgi haberlerde çoğunlukla Almanya ve Fransa’nın ismi
geçmektedir: Alman Krupp, Grazon firmaları ve Fransız Banj firması. Osmanlı
Devleti, bu fabrikaların mamullerini denemek için İstanbul’a getirttiği gibi,
yurtdışındaki denemelerine de görevliler göndermekteydi. 25 Kasım 1890 tarihli
haberde Osmanlı Devletinin Krupp, Grazon ve Banj fabrikalarının ürettikleri topları
denemek istediği belirtilmiştir364.
21 Nisan 1891 de istihkamat teçhizi için Essen Krupp’tan alınacak topların
karşılığı olan miktarın 307 senesi bütçesinden ödenmesine irade buyrulduğu haberi,
Krupp toplarının satın alındığını gösteriyor365.
11 Mart 1891’deki haberde Padişahın Osmanlı donanmasının Krupp’un
Essen’deki fabrikasında en son sistemde yaptığı süratle ateş eder toplar ile techizini
irade buyurduğu, Mabeynden Bahriye Nazırına ve Umum Donanmay-ı Humayun
kumandanı Hasan Hüsnü Paşa’ya hususi tezkere ile durumun bildirildiği haber
verilmekteydi366.
5 Mayıs 1891de Krupp’un yeni ürettiği 7,5 santimetrelik “süratli ateş eder”
toplardan bir adedinin denme amacıyla İstanbul’a getirilmesi için padişahın irade
vermesi sonucu Tophane-i Âmire’nin bu durumu telgrafla Krupp’a bildirdiği
yazılmıştır. Bu topun denemesi Çanakkale’de yapılacaktı367. 1891 yılının bahar
360 Sabah, Nr.304, 15 Za 1307/ 3 Temmuz 1890, s. 1. 361 Sabah, Nr.318, 28 Za 1307/ 16 Temmuz 1890, s. 2 362 Sabah, Nr.376, 30 M 1308/ 15 Eylül 1890, s. 1. 363 Sabah, Nr.434, 29 Ra 1308/ 12 Kasım 1890, s. 2. 364 Sabah, Nr.535, 12 B 1308/ 21 Şubat 1891, s. 1. 365 Sabah, Nr.594, 12 N 1308/ 21 Nisan 1891, s. 1. 366
Sabah, Nr. 306, 17 Za 1307/ 5 Temmuz 1890, s. 1. 367 Sabah, Nr.607, 25 N 1308/ 4 Mayıs 1891, s. 1.
66
aylarındaki bu haberlerle beraber Münshavzenin faaliyetlerini tekrar ele almak
gerekir. Münshavzen’in görüşmelerde bulunduğu Osmanlı Devleti yetkileri
genellikle Bahriye Nazırı ve Seraskerdir. Münshavzen, 23 Mayısta Mabeyne uğramış
ve Hacı Ali Beyle görüşmüştü. Ertesi gün de Seraskerle ve Tophane-i Amire Müşiri
Ali Saip Paşayla görüşmeler yapmıştı368.
11 Haziranda tarihli bir haberde, Yaver ve Topçu Kaymakamı Yakup Beyin
Krupp’un en son üretimi olan 12,5 santimetrelik Krupp topuyla ilgili olarak
hazırladığı bir risaleyi padişaha sunmuş olduğu bilgisi yer almaktadır369.
1891 yazında Osmanlı Devleti Almanya ve Fransa’ya top denemelerine
katılmaları için bir askeri heyet göndermiştir. Başkanlığını Topçu Feriki Sabit
Paşanın yaptığı bu heyet 21 Haziranda İstanbul’dan ayrılmış370, 27 Temmuz tarihli
habere göre Almanya’dan Fransa’ya geçmişti371. Münshavzen 1891 yılının son
aylarında Münshavzenin faaliyetlerine tekrar karşılaşıyoruz. 28 Kasım 1891de
Seraskerle, 27 Ocak 1892de de Bahriye Nazırıyla görüşmüştür372. 23 Şubat 1892 de
Berlin’e hareket etmiştir373. İstanbul’da o tarihlerde bulunan sadece Münshavzen
değildi, Banj topunun mucidi Mösyö Banj 12 Şubatta Selamlık merasime iştirak
etmişti ve törenden sonra padişahla görüşmüştü374.
Haberlerde Fransız top firmalarının ismi geçse de padişahın tercihinin Krupp
olduğu görülüyor. Edirne’deki İkinci Ordunun Topçu alaylarının teçhizi için Krupp
topları alınmıştı ve 1892 Mart ayı içerisinde bunların nakilleri gerçekleşmekteydi.
Eski Krupp toplarından 12 iki adedi yerlerine yenisi konulmaktaydı375. 13
Temmuzda Münhavzen bu kez İskenderiye’den İstanbul’a gelmiş ve Huber’le
birlikte Bahriye Nazırı ve Bahriye Erkan-ı Harbiye Reisiyle376, 15 Temmuzda da
Seraskerle görüşmeler yapmıştı377. Huber ile birlikte Hamidiye ve Osmaniye
firkateynlerini gezmişlerdi378.
368 Sabah, Nr.620, 9 L 1308/ 18 Mayıs 1891, s. 1. 369 Sabah, Nr.645, 4 Za 1308/ 11 Haziran 1891, s. 2. 370 Sabah, Nr.647, 6 Za 1308/ 13 Haziran 1891, s. 1; Nr.656,14 Za 1308/ 21 Haziran 1891, s. 1. 371 Sabah, Nr.687, 20 Z 1308/27 Temmuz 1890 s. 2. 372 Sabah, Nr.813, 27 R 1309/ 29 Kasım 1891, s. 2; Nr.874, 28 C 1309/ 29 Ocak 1892, s. 2. 373 Sabah, Nr.900, 25 B 1309/ 24 Şubat 1892, s. 3. 374 Sabah, Nr.889, 14 B 1309/ 13 Şubat 1892, s. 1. 375 Sabah, Nr.1007, 15 Za 1309/ 11 Haziran 1892, s. 2. 376 Sabah, Nr.1040, 19 Z 1309/ 14 Temmuz 1892, s. 2. 377 Sabah, Nr.1043, 22 Z 1309/ 17 Temmuz 1892, s. 1. 378 Sabah, Nr.1048, 27 Z 1309/ 22 Temmuz 1892, s. 1. Hamidiye Firkateyninin teçhizinde Krupp topu kullanılmıştı. Bk. Sabah Nr.376, 30 M 1308/ 15 Eylül 1890, s. 1.
67
20 Ağustos tarihli bir haberde de Krupp’un en son üretimi olan toplardan iki
adedinin deneme amacıyla İstanbul’a getirilmesine irade verilmesi üzerine
Seraskerliğin bunu telgrafla Berlin Sefaretine bildirdiği yer almaktadır379. 17 Kasım
1892’de Krupp’a sipariş verilmesinin düşünüldüğü haber olarak yazılmıştır380. 21
Kasımda Tophane-i Amire için bir Krupp topunun ve 20 Ocak 1893 tarihli haberden
de 6 Krupp topu ve 7 top arabası gelmiş olduğunu öğreniyoruz381.
20 Mart İskenderiye’den İstanbul’a gelen Münshavzen, 27 Martta Avrupa’ya
hareket etmişti382. Ancak 16 Nisanda tekrar İstanbul’daydı. Bu sefer geldiğinde de
Seraskerle görüşme yapmıştır383. 22 Haziran’da tekrar Avrupa’ya dönmüştür384.
30 Aralık 1893’de ki bir haberde bu sefer Krupp ve Mavzer İstanbul vekili
Huber’in İstanbul’a geldiği bildiriliyordu. 26 Mayıs 1894’de de Krupp’un
direktörlerinden Mösyö Diner ve Senmehan İstanbul’a gelmiştir385. 11 Haziranda
Diner Münshavzenle birlikte Berlin’e hareket etmişlerdir386.
Gazetede Krupp temsilcilerinin bu faaliyetlerinin yanısıra top fabrikaları
hakkında yorumlara da yer verilmekteydi. Bunlardan birisi Ajans Havassın Banj Top
Fabrikasıyla ilgili bir haberidir. Sabah, ajansın bu haberini daha önce aynen
verdikten sonra, aynı haberi eleştiren bir yazıya yer vermiştir. Bu Yazıda Banj
fabrikasının öne çıkarılmasından Sabah’ın rahatsızlığını gizlemediği görülüyor.
Ajans Havass’ın Londra muhabirinin “Banj, Krupp, Armstrong Topları” başlıklı
mektubunda, on beş senedir ilerlemede olan Fransız toplarından bahsedilmişti. Bu
yazıda Kay fabrikalarında üretilen Banj topları öne çıkarılmıştı387. Bir kaç ay sonra
Bu habere karşılık olarak Monitör’de çıkan bir yazıda Krupp’un otuz senedir
herkesce bilindiği ve Banj icad olduktan sonra öneminin ikinci sıraya düştüğü
iddiasının geçersiz olduğu savunmacı bir dille belirtilmekteydi. Haberin devamında
Krupp 2000 kadar top imali ile meşgulken Kay Fabrikasının sipariş olunan hiç bir
379 Sabah, Nr.1076, 27 M 1310/ 20 Ağustos 1892, s. 1. 380 Sabah, Nr.1165, 27 R 1310/ 17 Kasım 1892, s. 1. 381 Sabah, Nr.1169, 1 Ca 1310/ 21 Kasım 1892, s. 3 ve Nr.1902, 26 Ca 1312/ 24 Kasım 1894, s. 3. 382 Sabah, Nr.1332, 16 L 1310/ 3 Mayıs 1893, s. 1. 383 Sabah, Nr.1346, 28 L 1310/ 15 Mayıs 1893, s. 2. 384 Sabah, Nr.1383, 9 Z 1310/ 24 Haziran 1893, s. 2. 385 Sabah, Nr.1721, 21 Za 1311/ 27 Mayıs 1894, s. 2. 386 Sabah, Nr.1737, 8 Z 1311/ 12 Haziran 1894, s. 1. 387 Sabah, Nr.819, 3 Ca 1309/ 5 Aralık 1891, s. 3–4.
68
top bulunmadığı yazıyordu. Böylece Fransız toplarına karşı Alman toplarının
alınışının gerekçesi açıklanabilecekti388.
3.4. Torpido Vapuru Alımı
Torpido sefaini, torpido vapuru olarak da Sabah’ta geçen torpido
istimbotlarından 12 adet inşası için Kiel’deki Germania Fabrikası ile Osmanlı
Devleti arasında 19 Ekim 1886’de anlaşma yapılmıştır. Rusya ve Yunanistan’ın
deniz kuvvetlerinin artması üzerine Padişah buna karşın bahriyenin güçlendirilmesini
istemişti. Torpido siparişinin gerekçesi de bu durumdu389. İstimbotların 3’ü geçer
torpidosu, 9’u da torpiloz olarak “260 küsur bin lira” ile ihale edilmişti390. Sabah
padişahın istimbotların sayısını 30 çıkarılmasını istemesi üzerine bu siparişin
gerçekleştiğini yazmaktadır. Rus ve Yunan tehdidine dair bir haber veya bilgi
gazetede yer almıyordu391.
Sabah’ın torpido istimbotlarla ilgili haberleri genellikle yapımlarının
tamamlanmasını, Kiel’den yola çıkarılmalarını ve İstanbul’a getirilmelerini içerir.
İsimlendirme, uzunluk ve hızları hakkındaki bilgiler, 1893’te yapımda değişiklik
talebi ve buna bağlı olarak şirketin İstanbul temsilcisiyle ücret konusunda
anlaşmazlık çıkması ve Sütlüce’de torpido istimbotlar için yer inşası bu konudaki
diğer haberlerdir.
1889 yılı sonlarında iki istimbot gelmişti ve bunlar 9 Aralık 1889’daki habere
göre Nasir ve Fatih olarak isimlendirilmişti392. 10 Aralık’taki haberde 33, 34 ve 35
numaralı istimbotların İstanbul’a geleceği yazıyordu. Bunlar 27 Aralıkta Pireye
ulaşmışlardı. İsimleri Nusret, Şihab ve Târık idi393. 9 Şubat 1890 tarihli nüshasında
gazete donanma hakkında bilgi verirken torpido istimbotlarından bahsederek beş
adedinin Almanya’da yapılmış olduğunu belirtmekteydi394.
388 Sabah, Nr.893, 18 B 1309/ 17 Şubat 1892, s. 3. 389 BOA, Y.PRK. ASK. 35/60, 21 M 1304. Earle, Germania Gemi İnşaat Kumpanyası’nın Krupp’ait olduğunu yazmaktadır. Bkz. Edward Mead Earle, Bağdad Demiryolu Savaşı, Çev. Kasım Yargıcı, İstanbul 1972, s. 49. 390 BOA, A.MKT. MHM. 492/35 29 M 1304. 391 Sabah, Nr.215, 12 Ş 1307/ 2 Nisan 1890. 392 Sabah, Nr.103, 16 R 1307/ 9 Aralık 1889, s. 2 393 Sabah, Nr.215, 12 Ş 1307/ 2 Nisan 1890. 394 Sabah, Nr.173, 29 C 1307/ 19 Şubat 1890.
69
Sabahın 3 Eylül 1890’da yapımının bittiğini haber verdiği istimbotun
İstanbul’a ulaşması 1891 yılının Ocak ayını bulmuştu. Bu istimbotun süvariliğine
Yüzbaşı Mümtaz Beyin tayin edilmişti395. 27 Kasımda şirketin İstanbul’daki
temsilcisine ödemesi yapılan istimbot, 1 Aralıkta Kiel’den yola çıkmıştı396. 6 Ocakta
İstanbul’a ulaşan bu istimbot diğerleri arasında en büyüğü idi ve Ejder-i Bahri olarak
isimlendirilmişti397.
1891 Haziranına gelindiğinde Osmanlı Devletinin Torpido
istimbotlarının yapımında değişiklik yapılmasını istediği görülmektedir. Gazete
yapılması istenilen değişikliğin ne olduğunu yazmamıştır. Ancak değişiklik yapılınca
daha önce belirlenen fiyatta değişiklik olacaktı. Bu konuda şirketin İstanbul’da
temsilciliğini yürüten M. H. Back ile sorun yaşanmıştır. Back, sekiz bin lira fazla
hesap çıkarıyordu. Bunun üzerine Osmanlı Devleti Torpido Komisyonu Reisi Halil
Bey’i Kiel’e göndermiştir398. 4 Ağustos tarihli bir haberden Halil Beyin işini
hallettiği anlaşılıyor399.
8 Mayıs 1892 tarihine gelindiğinde 12 siparişten altısı Osmanlı
Bahriyesindeki yerini çoktan almıştı400. Bu tarihten sonraki haberlerde karışıklık
vardır. Sabahın 22 Eylül 1892 tarihli haberinde Kiel’den iki torpido istimbotunun
yola çıktığı yazıyordu401. Bunlardan biri Kasım ayı içerisinde İstanbul’a ulaşmıştı. 7
Aralık 1892’de yine Kiel’den yapımı tamamlanan bir istimbotun yola çıktığı haber
veriliyordu. 9 Aralık’ta bir ve 11 Ocak 1893’te de bir istimbot İstanbul’a
getirilmişti402. 31 Ocak tarihli haberde on birinci istimbotun Tayyar olarak
isimlendirildiği yazılmıştı.
17 Mayıs’ta bir İstimbot Kiel’den yola çıkmıştı. 30 Temmuzda yine bir adet
istimbotun yola çıkarıldığı yazıyordu. 12 Ekim 1893’te 12 numaralı istimbot
İstanbul’a getirilmişti. 25 Temmuz 1894’te ise 41 numaralı torpido istimbotun
İstanbul’a geldiği yazıyordu403.
395 Sabah, Nr.364, 18 M 1308/ 3 Eylül 1890, s. 2. 396 Sabah, Nr.449, 14 R 1308/ 27 Kasım 1890, s. 1; Nr.453, 18 R 1308/ 1 Aralık 1890, s. 1. 397 Sabah, Nr.489, 25 Ca 1308/ 7 Ocak 1891, s. 2; Nr.586, 4 N 1308/ 13 Nisan 1891, s. 1. 398 Sabah, Nr.638, 27 L 1308/ 5 Haziran 1891. ; Nr.643, 2 Za 1308/ 10 Haziran 1891. M. Herman Back, İstanbul’daki Orozdi Back Ticaret evinin sahibi idi. Bkz. Sabah, Nr.95. 399 Sabah, Nr.696, 28 Z 1308/ 4 Ağustos 1891, s. 1. 400 Sabah, Nr.974, 11 L 1309/ 7 Haziran 1892, s. 1. 401 Sabah, Nr.1111, 3 Ra 1310/ 24 Eylül 1892, s. 1. 402 Sabah, Nr.1187, 19 Ca 1310/ 9 Aralık 1892, s. 2 ve Nr.1220, 22 C 1310/ 11 Ocak 1893, s. 2. 403 Sabah, Nr.1781, 23 M 1312/ 26 Temmuz 1894, s. 1-2.
70
Hem torpido istimbotları hem de Torpido Komisyonu için Sütlücede bir yer
yaptırılmaktaydı404. 1893 yılında şirket M. H. Back ile ilişkisini kesip, yerine
İstanbul temsilcisi olarak Ajans Konstantinopole Şirketi sahibi Grosser’i tayin
etmişti405.
404 Sabah, Nr.1212, 14 C 1310/ 3 Ocak 1893, s. 2; Nr. 1226, 28 C 1310/ 17 Ocak 1893 , s. 2. 405 Ajans Konstantinopole, Sabah’ın yurtdışı haberleri aldığı ajanslardan en başta geleniydi. Grosser, ayrıca Kölnische Zeitung gazetesinin İstanbul muhabirliğini yapıyordu.
71
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
OSMANLI-ALMAN TİCARÎ VE EKONOMİK İLİŞKİLERİ
1. Ticari İlişkiler 1.1. Osmanlı – Alman Ticaret Anlaşması (26 Ağustos 1890) Osmanlı Devleti’yle Almanya arasındaki ilk ticaret Antlaşması 1761 yılında,
Prusya zamanında yapılmıştı. Bu anlaşmanın süresi 1790 yılındaki İttifak
Anlaşmasıyla 50 yıl uzatıldı. 10 Ekim 1840 tarihinde, Prusya ile 1834’te kurulan
Zollverein’e mensup devletler adına 1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşmasını esas
alan bir anlaşma yaptı. Bu anlaşmayla ithalat gümrüğü % 5’e, ihracat gümrüğü ise %
12’ye çıkarıldı. Osmanlı Devleti 1860’larda Avrupa devletleriyle daha önce yapmış
olduğu ticaret antlaşmalarında değişikliğe gidince, Zollverein’e mensup devletlerle
de 1862 yılında yeniden bir anlaşma yaptı. İthalat gümrüğü % 5’e çıkarıldı, ihracat
gümrüğü ise % 8’e indirildi. İhracat gümrüğü her yıl % 1’lik indirimle 8 sene sonra
% 1 olacak ve bu miktarda kalacaktı406.
1875 Osmanlı mali iflası ve Duyun-ı Umumiye’nin kurulması (1881)
hükümeti yeni önlemler almaya götürdü. Bu çerçevede yapılan gümrük düzenlemesi
daha önce yapılmış olan ticaret anlaşmaların yeniden gözden geçirilmesini gerektirdi.
1880’li yıllarda yeni bir gümrük tasarısı hazırlandı. Ayrıca daha önce yapılmış olan
anlaşmaların süresi 1880’lerde sona ermekteydi407. Almanya’yla bu çerçevede bir
406 Rifat Önsoy, , a.g.e., s. 5-6. 407 Donald C. Blaisdell, Osmanlı İmparatorluğu’nda Avrupa Mali Denetimi: Osmanlı Duyunumiye İdaresinin
anlamı, kuruluşu ve faaliyeti, çev. Ali İhsan Dalgıç, 1979, s. 147, Rifat Önsoy, , a.g.e., s. 32-36. Sabah, 28 Eylül 1890 tarihli nüshasındaki İcmalde [başyazıda] başta Journal Deba olmak üzere Fransız gazetelerinin Fransız Meclisinin Osmanlı siyasetinden dolayı Şarkta Fransızların sahip olduğu bütün menfaatlerin mahvolduklarını yazdıkları belirtiliyordu. Fransa’yla olan ticaret anlaşmasının süresi 5–6 ay önce bitmiş iken Fransa’nın bir teşebbüsü olmamıştı. Sabah, Nr: 389, 13 S 1308/ 29 Eylül 1890, s. 1.
72
ticaret antlaşması için 1889 yılında başlayan müzakereler bir yıla yakın bir sürede
sonuçlandırılmıştır408. Sabah gazetesi müzakerelerin içeriği yerine süreciyle ilgili
haberler vermektedir.
Sabah 20 Ekim 1889 tarihli haberinde, müzakerelerin devam ettiğini
bildiriyordu409. 20 Kasım’da müzakerelerde Almanya’nın sonradan getirdiği teklifler
üzerine Ticaret Muahedat Komisyonun düzenlediği raporun Bâbıâli’ye takdim
edildiği ve dünkü gün Meclis-i Vükelada müzakereye konulduğu yazılmıştır. Ancak
gazete, Alman temsilcilerin teklifleri ve komisyonun Bâbıâli’ye verdiği raporun
içeriğine hiç değinmemektedir410.
Taraflar anlaşmanın ayrıntılarıyla ilgili görüşme yapmak için 1890 Mart
ayının ilk haftasında Hariciye Nezareti’nde toplanmışlardı. Yapılan görüşmeler
sonunda taraflar, anlaşmanın esasına ilişkin konularda uzlaşmaya vardı. 9 Mart’ta
görüşmelerin tamamlandığı ve durumun yakında Hariciye Nezareti tarafından
Sadarete bildirileceği yazılıyordu411. Sabah 26 Mart tarihli nüshasında da
“müzakere-i esasiyyesi” sona ermiş ticaret anlaşmasının bazı ayrıntılarını görüşmek
üzere komisyonun 25 Mart’ta Hariciye Müsteşarı Artin Paşa’nın başkanlığında
toplandığını haber vermekteydi412.
Ayrıntılarla ilgili müzakereler Mayıs ayına gelindiğinde tamamlanmıştı. 15
Mayıs’ta anlaşma suretinin Almanya Reichstag meclisinde oylamaya sunulmak üzere
yakında gönderileceği belirtilmekteydi413. Mayıs ayındaki bir başka haberde de
Rusya, Almanya, İngiltere, Avusturya, Macar hükümetleriyle yapılmakta olan
müzakerelerin güzel sonuca yaklaştığı ve bu ülkelerle ithalat ve ihracat rüsumunun
belirlediği belirtilmekteydi. Fransa’yla ticaret bu hususta bir karar alınmamıştı.
Fransa’nın dışındaki büyük devletlerle yapılan anlaşmalar gelecek sene Mart ayının
başından yani 1891 Martından sonra yürürlüğe girecekti414. Komisyonun 3
Haziran’da Hariciye Müsteşarı Artin Paşa’nın başkanlığında tekrar toplandığı
görülüyor415.
408 Anlaşma için Bkz Düstur, Birinci Tertib, c. VI, Ankara 1939, s. 728–737. 409 Sabah, Nr.53, 25 S 1307/ 20 Ekim 1889, s. 2. 410 Sabah, Nr.83, 26 Ra 1307/ 20 Kasım 1889, s. 1. 411 Sabah, Nr.188, 14 B 1307/ 06 Mart 1890, s. 1; Nr.191, 17 B 1307/ 09 Mart 1890, s. 1. 412 Sabah, Nr. 208, 5 Ş 1307/ 26 Mart 1890, s. 2. 413 Sabah, Nr. 258, 26 N 1307/ 15 Mayıs 1890, s. 2. 414
Sabah, Nr. 266, 6 L 1307/ 26 Mayıs 1890, s. 2. 415
Sabah, Nr. 276, 16 L 1307/ 04 Haziran 1890, s. 1.
73
Anlaşmanın iki tarafça onaylanması safhası da en az maddelerin müzakeresi
kadar uzun sürmüştür. 14 Ağustos’ta Sabah, padişahın ilgili anlaşmayı onayladığını
yazmaktadır. Osmanlı Devleti gibi Almanya’nın da anlaşmayı onaylaması
gerekmekteydi. Bu yüzden anlaşma Reichstag meclisine sunulacaktı416. Reichstag’ta
konu 1890 yılının son ayında ancak ele alınmış ve onaylanmıştır417. Buradaki
görüşmeler esnasında konuşma yapan Deutsche Bank Direktörü Siemens anlaşmanın
asıl önemli noktasının Almanya’nın Osmanlı Devletiyle ticaretini engelleyen “transit
vergisinin” terk edilmesi olduğunu ve bu anlaşmanın Bulgaristan’la da bir ticaret
anlaşması yapmaya imkân verecek bir maddeye sahip olduğunu söylemişti418.
Sabah’a göre, anlaşma 13 Mart 1891’de veya mümkün olursa daha evvel
uygulamaya konulacaktı. Anlaşma 21 yıllığına yapılmıştı ve 7. ve 14. senelerinde iki
devletten birinin isteğiyle değişikliğe gidilebilecekti419. Alman meclisinde onaylanan
anlaşmanın taraflar arasındaki teatisi 10 Mart 1891’de yapılmıştı420. İşleme
konulacak tarih olarak verilmiş olan 13 Mart 1891’de ise diğer Avrupa devletleriyle
de aynı şartlarda anlaşma yapılması halinde geçerli olacağı belirtilmekteydi421.
1892’de anlaşmanın gümrüklerle ilgili maddelerinin uygulamaya konulması
için teşebbüslerde bulunulduğu anlaşılmaktadır. 17 Ocak tarihli bir haberde,
anlaşmanın gümrüklerce uygulanmasına başlanması Sadaretten Rusumat Emanetine
emredildiği ve Rusumat Emanetinin gerekenleri yapmaya başladığı yazılmıştı. Ertesi
günkü haberde de Rusumat Emanetinde bu konuyla ilgili olarak oluşturulmuş bir
komisyonun müzakerelerde bulunduğu aktarılmaktaydı422.
416 Sabah, Nr.344, 28 Z 1307/ 14 Ağustos 1890, s. 1. Düstur’da anlaşmanın tarihi 26 Ağustos 1890’dır. Düstur, Birinci Tertib, c.VI, Ankara, 1939, s. 728–737. 417 Sabah, Nr. 465, 1 Ca 1308/ 13 Aralık 1890, s.2; Nr. 466, 2 Ca 1308/ 14 Aralık 1890, s. 1. 418 Sabah, Nr. 469, 5 Ca 1308/ 17 Aralık 1890, s. 2. 419 Sabah, Nr. 470, 6 Ca 1308/ 18 Aralık 1890, s. 1–2. 420 Sabah, Nr. 554, 1 Ş 1308/ 12 Mart 1891, s. 1. Sabah, bu haberi Levant Herald’dan almıştı. 421 Sabah, Nr: 555, 2 Ş 1308/ 13 Mart 1891, s. 1. 422 Sabah, Nr: 863, 17 C 1309/ 17 Ocak 1892, s. 2; Nr. 864, 18 C 1309/ 18 Ocak 1892, s. 2.
74
1.2. 1894 Osmanlı İstikrazı Osmanlı Devleti Deutsche Bank ile ilk borç anlaşmasını 27 Eylül 1888 tarihinde
yapmıştı423. Bu borç anlaşmasının yapıldığı tarihlerde İzmir-Ankara hattı imtiyazı
Deutsche Bank’a verilmişti. Bu süreçte ilişkileri sağlayan kişi olan Alfred Kaulla’nın
İstanbul’a ilk geliş nedeni Mavzer silahlarının satışı içindi. 1890 yıllarında
silahlanma için Osmanlı Devleti başta Mavzer Fabrikasına olmak üzere Alman silah
fabrikalarına siparişlerini artırdı. 1894 yılına gelindiğinde bu silahların ödemeleri ve
Baron Hirsch’in borcuna karşılık Deutsche Bank’la bir borç anlaşması
gerçekleştirildi. Bu anlaşmada da etkin olan isim demiryolu imtiyazlarından tanınan
Alfred Kaulla idi.
Anadolu Demiryolları Şirketinin Maliye Hazinesine her yıl ödemesi gereken ve
miktarı artan 15.000 Frank temettu hissesinin sermaye ve faiz ödemesi karşılık
gösterilerek Kaulla aracılığı ile bir borç anlaşması yapılması amacıyla 9 Mart
1894’de görüşmeler sürmekteydi. Senelik temettu hissesi 80.000 Osmanlı lirasına
ulaşmıştı. Bu miktar 1885 yılında % 5 faizli Baron Hirsch’den alınan 1.000.000
liraya karşılık gösterilmişti. Bir kaç ay önce Kaulla bu miktarın senelik % 5 faizle bir
sermayeye karşılık gösterilmesine ve elde edilen 40.000.000 frank sermayeden Baron
Hirsch’in alacağı ve Mavzer Fabrikasına kalan borçların ödenmesinden sonra elde
kalacak 17–18 milyon frankın nakden hazineye teslimini teklif etmişti. Gazete teklif
şartlarının uygun olmakla beraber Kaulla’nın imtiyaz süresinin uzatılması gibi
isteklerde bulunmadığından henüz bir karar verilmediğini yazmıştır.
Sabah’ın aktardığına göre Levant Herald bu olayla ilgili hemen hemen aynı
şeyleri yazmaktaydı. 1885 yılında Baron Hirsch ile yapılan mukaveleye gereğince
Rumeli Şimendiferleri gelirinden Osmanlı Devleti’ne düşen miktar karşılık
gösterilerek % 7 faiz ve % 1 sermaye verilmek üzere 23.000.000 frank borç
alınmıştı. İşletme gelirinden kilometre başına Osmanlıya kalan miktar 15.000 frank
olup hâsılat artınca intifa da artacaktı. İntifa miktarı senelik asgari 80.000 liraya
ulaşmaktaydı. Osmanlı Devleti senelik % 4 faiz ve % 1 sermaye verilmek üzere bu
intifa hakkını bir borca çevirmeyi düşünüyordu. Alınacak toplam 40.000.000 frank
borçtan 19.000.000 Baron Hirsch’e olan borca, 2.300.000 frankı tüfek ödemesi
423 Sadrazam Kamil Paşa, Maliye Nezareti vekili Agop Paşa ile Alfred Kaulla ve Duyun-ı Umumiyye İdare Meclisi Reisi Vincent Caillard arasında 27 Eylül 1304 tarihinde İstanbulda düzenlenmişti. Alınacak borcun miktarı bir buçuk milyon lira (30 milyon mark) idi. Düstur, Birinci tertib, c.VI, Ankara 1939, s. 216-223.
75
olarak Mavzer Kumpanyasına ve 1.150.000 Frank da askeri nakliyattan dolayı
şirkete verilecekti. Hazineye kalacak miktar ise 17–18 milyon frank civarındaydı424.
Sabah’a göre Kaulla, Osmanlı Devleti’nde iş yapan “en itibarlı
sermâyedârlardan”dı. İzmit-Ankara inşaatı ve Haydarpaşa-İzmit hattının
işletmesinde şartları yerine getirdiği için Selanik-Manastır ve Eskişehir –Konya,
Ankara-Kayseri hatlarının inşa ve işletme imtiyazı da Alfred Kaulla’ya verilmişti.
“Bu seferki hizmeti ehven faizle” Hazineye 40 milyon frank borç verilmesiydi425.
Gazete, anlaşmanın 17 Mart 1894 tarihinde Maliye Nezareti’nde imzalandığını
yazmıştır426. % 6,7’lik faiz yerine % 3,5 faiz indirim yapılmasını “Osmanlı mali
itibarı”nın sağlanması olarak yorumlanmıştır. Borca karşılık düzenlenecek tahviller,
Paris ve Viyana borsalarında 10 Mayıs’ta işleme konulmuştur427.
2. Osmanlı İmparatorluğundaki Alman Demiryolu Yatırımları
Anadolu Demiryolları Osmanlı Devleti üzerindeki Alman nüfuzunun askeri
ilişkilerden sonra en çok dikkati çeken boyutudur. Bilindiği gibi Osmanlı’’da
demiryolu çalışmalarına Abdülmecit zamanında başlanmış, fakat devlet yatırımları
kendi imkânlarıyla gerçekleştirememiştir. Bunun üzerine bu yatırımların yabancı
sermaye aracılığıyla gerçekleştirilmesi yoluna gidilmiştir.
Demiryolu imtiyazlarının verilmesinde siyasi koşullar göz önünde
bulundurulmak zorundaydı. II. Abdülhamid’in bu konudaki politikası, imtiyazların
diğer devletlere nazaran Almanlara verilmesinin Osmanlı Devletinin menfaatlerine
daha uygun olacağı şeklindeydi. Osmanlı topraklarında Almanların 1890–1895
arasında inşa ettiği hatlar Selanik-Manastır, İzmit-Ankara, Eskişehir-Konya
hatlarıdır. Sabah’ın konuyla ilgili haberlerinde demiryolu hatlarının inşa süreci,
424 Sabah, Nr.1641, 1 N 1311/ 9 Mart 1894, s. 1. 425 Sabah, Nr.1649, 9 N 1311/ 17 Mart 1894, s. 1. 426
Sabah, Nr.1653, 13 N 1311/ 21 Mart 1894, s. 1; Hakkı Yeniay, Osmanlı Borçları Tarihi, Ankara 1936, s. 78. Borç mukavelesi Osmanlı Devleti’ni temsilen Maliye Nazırı Nazif Paşa ile Deutsche Bank, Ştutgarttaki Würtembergische Vereinsbank ve Frankfurttaki Deutsche Vereinsbank’ın temsilcisi Alfred Kaulla ve Viyanadaki Wiener Bank Verein ve Berlindeki Virzuter Bank ile Paristeki Bank Enternasyonel’in temsilcisi Wiener Bank-Verein Müdürü Moris Bauer arasında imzalanmıştı. 1-13 Mart tarihleri arasında, 17 madde olarak düzenlenmişti. Birinci maddeye göre Osmanlı Devleti, 40 milyon frank yani 32.400.000 marklık borç alıyordu. Altıncı maddeye göre Rumeli demiryolu işletmesinden elde edilen miktardan Osmanlı Devleti’ne düşen senelik 1500 frank gelir karşılık gösteriliyordu. Mukavele için Bkz. Düstur, Birinci Tertib, c. VI, Ankara 1939, s. 1468-1473. 427
Sabah, Nr.1697, 27 L 1311/ 4 Mayıs 1894, s. 1; Sabah, Nr.1704, 4 Za 1311/ 10 Mayıs 1894, s. 1. Bu borç tahvilleri, Galata Borsası’nda da piyasaya sürülmüştür. Bkz. Sabah, Nr.1752, 23 Z 1311/ 27 Haziran 1894, s. 1
76
demiryolu şirketinin imtiyaz sahibi ve görevlilerinin faaliyetleri ve hatların inşasıyla
meydana gelen gelişmelere yer verilmiştir.
Anadolu Demiryolu Şirketi’nin 1890–1896 yılları arasında inşa ettiği İzmit-
Ankara ve Eskişehir-Konya demiryolu hatları, Osmanlı Devleti’nin amaçladığı daha
büyük bir ulaşım hattının parçalarını oluşturmaktaydı. 1870 yıllarından itibaren
İstanbul ile Bağdad arasında bir demiryolu bağlantısı sağlanması düşünülüyordu ve
bunun için çeşitli tarihlerde projeler sunularak Osmanlı hükümetinden imtiyaz
istenmişti. II. Abdülhamid’in ilk yıllarında demiryolları yatırımları yavaşladı. Bunda
en önemli etken Osmanlı maliyesinin içinde bulunduğu zor durumdu. 1880’lerin
sonlarında demiryolları imtiyazları tekrar gündeme geldi. Çeşitli ülkelerden Avrupalı
sermayedarlar imtiyaz için talepte bulundular. Almanya, Berlin Anlaşması sonrası en
itimat edilen devlet haline gelmişti. Bu yüzden Alman banka ve sermaye gruplarının
Osmanlı topraklarına ilgisi diğer Avrupalı güçlere tercih edildi. Alman şirketlerinin
yayılmacı olmadıkları sadece yatırım amaçlı faaliyet gösterdikleri düşünülüyordu.
1888 yılında İzmit-Ankara demiryolu hattını inşa ve işletme imtiyazı
Würtembergescihte Vereinsbank’ın genel müdürlüğünü yapan Alfred Kaulla’ya
verildi. 1890 yılından itibaren bu hattın inşası sürmekteyken birçok Avrupalı
sermayedar imtiyaz talebinde bulundu. Sabah, 24 Ekim 1891 tarihinde Jön Stanfort
isimli bir işadamının Bağdad hattı için imtiyaz talebinde bulunduğunu yazmaktaydı.
Hatt İzmit’ten başlayacak Bolu, Gerede, Çankırı, Şarkışla yoluyla Diyarbakır’a ve
Diyarbakır’dan Musul’a ve oradan da Bağdad’da son bulacaktı. İmtiyaz sahibi
inşaata hem İzmit’ten hem de Bağdad’dan başlamayı düşünüyordu428. Fakat hattın
devamının yapımı da Alfred Kaulla’ya verildi429. Alfred Kaulla ayrıca Selanik ve
Manastır arasında bir demiryolu hattı inşa imtiyazı almıştır. Haydarpaşa-Üsküdar
arasında da 4 kilometrelik bir hat inşa etmek istemişse de 1895 yılına kadar
müzakerelerden bir sonuç çıkmamıştı430.
428 Sabah, Nr.777, 20 Ra 1309/ 24 Ekim 1891, s. 1–2. 429 Demiryolu imtiyazların yanında Almanlar, Osmanlı Devleti ile ticari taşımacılığın düzenlenmesine de çalışmaktaydılar. Bunun için 1890 Mayısının ilk günlerinde Almanya-Osmanlı arasındaki deniz ve kara taşıma fiyatlarındaki düzenleme için İstanbulda bir demiryol konferansı düzenlemişledir. Demiryolu imtiyazların yanında Almanlar, Osmanlı Devleti ile ticari taşımacılığın düzenlenmesine de çalışmaktaydılar. Bunun için 1890 Mayısının ilk günlerinde Almanya-Osmanlı arasındaki deniz ve kara taşıma fiyatlarındaki düzenleme için İstanbulda bir demiryol konferansı düzenlemişlerdir. Sabah, Nr.230, 28 Ş 1307/ 16 Nisan 1890, s. 2. 430 Sabah, Nr. 472, 8 Ca 1308/ 20 Aralık 1890, s. 2; Nr.1332, 16 L 1310/ s. 1. Hattın masrafı 7 milyon frank tahmin ediliyordu.
77
2.1. İzmit-Ankara Demiryolu
Osmanlı Devleti, Haydarpaşa-İzmit hattını 1871 yılında inşa etmeye
başlamış, 1873’te tamalamıştı. 1880 yılına kadar devlet tarafından işletilen hatt, bu
tarihte bir L.Seefelder, Hanson ve Zafiropulo’dan oluşan bir gruba devredilmiştir.
1888 yılında bu hatt İzmit-Ankara hattının inşa ve işletme imtiyazıyla beraber Alfred
Kaulla’ya verildi431.
Almanlar 1888 yılına kadar Osmanlı Devleti’nde hiç bir demiryolu yatırımı
yapmamışlardı. Mavzer tüfekleri temsilcisi ve Würtemberg Vereinsbank Müdürü
Alfred Kaulla 1888 yılında İstanbul’da bulunmaktaydı. Demiryolu imtiyazı için
Siemens ile temasa geçti. Siemens başlangıçta konuya ilgi göstermemişti. Daha
sonra Kaulla’nın verdiği açıklayıcı bilgilerle ikna oldu. Kaulla 16 Mayıs 1888 tarihli
mektubunda imtiyazın yaklaşık 6000 kilometrelik bir demiryolu inşaatıyla ilgili
olduğunu ve kesinlikle bir Alman grubuna verilmek istendiğini belirtiyordu432.
Yapılan müzakereler sonucunda imtiyaz Deutsche Bank’a verildi. Anadolu
Demiryolları inşa ve işletme imtiyazının 24 Eylül 1888’de Alfred Kaulla’ya
verilmesiyle Almanya’nın Osmanlı ekonomisi üzerinden diğer Avrupa devletleriyle
rekabeti başlamış oluyordu433. Şirket daha önce inşa edilen 92 kilometrelik
Haydarpaşa-İzmit hattının işletme imtiyazını da almıştır.
İmtiyaz sözleşmesi 4 Ekim 1888’de imzalandı. Sözleşme 486 kilometrelik
İzmit-Eskişehir-Ankara hattının inşa ve işletme koşullarını belirliyordu. 486
kilometrelik hattın imtiyaz süresi 99 yıl, yapım süresi üç yıl olarak tespit edilmişti.
Osmanlı devleti kilometre başına 15.000 frank teminat ödemeyi garanti ediyordu.
Garanti ödemeleri için hattın geçeceği İzmit, Ertuğrul, Kütahya ve Ankara
Sancaklarının aşar gelirleri karşılık gösterilmişti. Bu vergilerin toplanıp demiryolları
idaresine ulaştırılması Duyun-ı Umumiye Konseyince garanti ediliyordu. Demiryolu
şirketine döşenecek hatların her iki yanından yirmişer kilometrelik bir alan içinde
431 Stefanos Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, 2: Tanzimattan I. Dünya Savaşına ; Murat Özyüksel, a.g.e., s. 65. Deutsche Bank’ın % 5 faizle Osmanlı Devletine 30 miyon Mark kredi açması demiryolu imtiyazında rol oynamıştı. 432 Murat Özyüksel, a.g.e., s. 62–64. 433 Paul Rohrbach, a.g.e., s. 128.
78
maden arama ve ağaç kesme hakkı tanınıyordu434. İmtiyazın verilmesinde Deutsche
Bank’ın Osmanlı Devletine % 5 faizle 30 milyon mark kredi açması da etkili
olmuştu435.
İnşaat için İngiliz, Fransız ve İtalyan sermayesinin desteği alınmaya çalışıldı
Hiçbiri yanaşmayınca iş Alman sermayesine kaldı. 23 Mart 1889’da Anadolu
Demiryolu Şirketi kuruldu. Şirketin genel müdürlüğüne daha önce Rumeli
Demiryollarının genel müdürlüğünü yapmış olan Otto von Khülmann getirildi.
Şirketin sermayesi % 60’ı ödenmiş olmak üzere 40 milyon franklık hisse
senetlerinden oluşmaktaydı. Her bir hisse senedinin değeri 500 franktı.
Demiryolunun inşa maliyeti Haydarpaşa-İzmit Hattının yenilenme masraflarıyla
beraber 70 milyon frank olarak hesaplanmıştı. Demiryolu malzemesi ile birlikte
şirketin sermaye gereksinimi 100 milyon franka ulaşıyordu.
İnşaat işleri müdürlüğüne Graf Vitali şirketinin deneyimli şef mühendisi Otto
Kapp getirildi. Siemens bu inşat işinde bir Alman şirketinin de görev almasını
istiyordu. Bu nedenle Phillip Holzmann Şirketinin Graf Vitali ile birlikte
demiryolunu yapmasına karar verildi. 23 Mart 1889’da Graf Vitali ile şirket anlaşmış
ve bunun üzerine Anadolu Demiryolu İnşa Şirketi resmen kurulmuştu436.
Sabah, 31 Aralık 1889 tarihinde İzmit-Adapazarı hattına ilk rayın döşenmesi
töreninin yapıldığını yazmıştı437. Anadolu Demiryolu İnşaat Şirketi 1890 Mayısında
bu hattın inşaatını tamamlamıştı. Açılışı 2 Haziran 1890 yapılacaktı. Alman sefiri
Radowitz Anadolu Demiryolları Genel Müdürü Khülmann, İmtiyaz sahibi Alfred
Kaulla ile birlikte hattın açılışı yapılmadan önce demiryolunu kontrol etmeye
gitmişlerdi438. Açılış töreni için Krupp fabrikaları vekili Kofman ve Deutsche Bank
yönetim kurulu başkanı Siemens Mayıs ayının son günlerinde İstanbul’a
gelmişlerdi439. Açılıştan önce Nafia Nezareti Demiryolları Müdürü Hayri Beyin
başkanlığındaki heyet hattın kontrolünü gerçekleştirmişti. Padişah tarafından Nafia
434 Charles Morawitz, a.g.e., s. 334–335. Padişah fermanı 8 Teşrinievvel 1888’de imzalanmıştı. Kaulla’ya evvela Haydarpaşa-İzmit arasındaki 92 kilometrelik hattın işletmesi 6 milyon Frank’a, daha sonrada bu hattı Ankara’ya bağlayacak 486 kilometrelik hatt inşası imtiyazı verildi. Km garantisi ilk kısım için 10300 ikinci kısım için 1500 Frank olacaktı; Murat Özyüksel, a.g.e., s. 65–66 435 Murat Özyüksel, a.g.e., s. 65. 436 Murat Özyüksel, a.g.e., s.67–69. 437 Sabah, Nr.123, 8 Ca 1307/ 31 Kasım 1889, s. 2. 438 Sabah, Nr.266, 6 L 1307/ 25 Mayıs 1890, s. 2. 439 Sabah, Nr.270, 10 L 1307/ 29 Mayıs 1890, s. 2; Nr.272, 12 L 1307/ 31 Mayıs 1890, s. 2.
79
Nazırı Raif Paşa, Nafia Nezareti Müsteşarı Huren Efendi ve Miralay Arif Bey açılış
törenine katılmakla görevlendirilmişti. Gazete açılışta şirket tarafından davet edilen
memurların yanı sıra aileleriyle beraber “muteberân-ı ecânib”in de katılacağını
yazıyordu440. 2 Haziran’daki “Padişahım çok yaşa” âvâzeleri ile yapılan açılış
törenine katılanlar arasında Osmanlı Devleti ve Anadolu Demiryolları Şirketi
görevlilerinin yanı sıra Maliye Nezareti Müşaviri Bertram Efendi ve Siemens de
vardı. Törende Nafia Nazırı Raif Paşa bir konuşma yapmıştı ve konuşmasında
“Anadolu kıtasının temin-i mamuriyetini” sağlayacak Ankara hattının
tamamlanmasını ve Bağdada kadar ulaşmasını ümid ettiğini söylemişti441.
Anadolu Demiryolu Kumpanyası Müdürü Alfred Kaulla 1890 Haziranı’nda
Rumeli’de yeni bir demiryolu hattı imtiyazı almak için görüşmelerde bulunuyordu.
Kaulla 3 Haziran’da İzmit-Adapazarı hattının açılışına Mabeyn’den de özel memur
gönderildiği için Yıldız Sarayına giderek Hacı Ali Bey aracılığıyla padişaha teşekkür
etmişti. Kendisine hattın açılışından dolayı padişahın duyduğu “mahzuzat-ı seniyye”
bildirilmişti442. Demiryolu hattının bu kısmının açılışıyla birlikte daha önce Rumeli
demiryollarında görev yapan ve Anadolu Demiryolları idaresi başkitabetine tayin
olunan Heguenin yeni görevine başlayacaktı443.
Sabah’ta rastlanılan diğer bir haber, Anadolu Demiryollarının hattın
açılışından bir kaç gün sonra 5 Haziran Perşembe günü Alman ve İngiliz sefirleri
aileleriyle beraber Adapazarı’na kadar gitmeleriyle ilgilidir. Anlaşılan Alman
sermayesinin Osmanlı Devleti’ndeki ilk demiryolu yatırımı II. Wilhelm’in yönetime
geçmesinin başlangıç yıllarında İngilizler için ciddi bir tehdit olarak
görülmüyordu444.
440 Sabah, Nr.273, 13 L 1307/ 1 Haziran 1890, s. 1. 441 Sabah, Nr.275, 15 L 1307/ 03 Haziran 1890, s. 1–2 ve Murat Özyüksel, a.g.e., s. 71. Hattın inşa çalışmalarına Mayıs 1889’da başlanmıştı ve bir yıllık bir sürede 50 kilometrelik İzmit-Adapazarı arasının inşaatı tamamlanmış oluyordu. Ayrıca Sabah trenin hızıyla ilgili olarak ise saatte 50 km olduğunu yazmıştır. Bkz. Sabah, Nr.280, 19 L 1307/ 07 Haziran 1890, s.1. Mizan gazetesi de açılışa 200’e yakın davetlinin katıldığını bildirmiştir. Mizan, Nr. 149, 17 L 1307/ 5 Haziran 1890, s. 1321–1322. 442 Sabah, Nr.276, 16 L 1307/ 04 Haziran 1307, s. 1. 443 Sabah, Nr.279, 19 L 1307/ 07 Haziran 1890, s. 2. Heugenin, Anadolu Demiryollarındaki görevinde kısa sürede yükseldi. 444 Sabah, Nr. 279, 19 L 1307/ 07 Haziran 1890, s. 2; Nr.280, 19 L 1307/ 07 Haziran 1890, s. 1. Bu geziye İzmit’e İngiliz sefaret gemisi İmojen ile gidilmişti. İngiliz sefiri Sir Villiam White ve eşi, Alman sefiri Radowitz, eşi ve kızı ile Alman ve İngiliz sefaretlerinden görevliler katılmıştı.
80
Hattın inşası hızla ilerliyordu. 9 Ocak 1891 tarihinde hattın Adapazarı-Lefke
kısmı işletmeye açılmıştı445. 11 Ocak 1891 tarihli “Memalik-i Şahanede
demiryolları” başlıklı ve muhtemelen hattın açılışından önce yazılmış bir haberde
İzmit-Ankara hattının ikinci kısmını teşkil eden Adapazarı-Lefke arasının 36
kilometre olduğu ve Ocak 1891’de işletmeye açılacağı ifade ediliyordu. Haberde
toplam uzunluğu 486 kilometre olan İzmit-Ankara hattının inşasının 1888 yılının
Ekim ayında bir fermanla Deutsche Bank’a verildiğini ve Adapazarı’na kadar olan
40 kilometrelik kısmının 2 Haziran 1890 tarihinde işlemeye başladığı, 93
kilometrelik Haydarpaşa-İzmit hattının eksikliklerinin de tamamlandığı yazılmıştır.
Devamında da birinci kısmının gayr-i sâfî gelirinin beklenilenin üstünde çıktığını ve
ikinci kısmın gelirinin de olağanüstü derecede fazla olacağı söyleniyordu. Adapazarı-
Lefke hattının yapımı sırasında Sakarya nehri üzerine 4 köprü yapılmıştı. Demiryolu
inşaatında çelik malzeme kullanılıyordu. Bu bakımdan Avrupa ve Almanya
demiryolları standartlarına uygundu446.
Anadolu Demiryolları Şirketi 1891 yılının Mayıs ayının ortalarında 37
kilometrelik Lefke-Bilecik hattını işletmeye açmasıyla işleyen hattın toplam
uzunluğu 232 kilometreye ulaştı. 14 Mayıs Perşembe günü 12 hacı, bir hayli zahire
ve eşya ile ilk tren Bilecik’ten Haydarpaşa’ya hareket etmişti447. 21 Mayıs tarihli
haberde Sabah, Ticaret ve Nafia Nazırı Raif Paşa ve Teftiş-i Askeri Komisyonu
üyesi Mahmud Hamdi Paşa’nın hattın kontrolünü ve kesin kabulünü
gerçekleştirdiklerini yazmaktaydı. Açılış münasebetiyle Bilecik’te bir ziyafet
verilmişti. Raif Paşa Mahmud Hamdi Paşa, Alfred Kaulla ve Khulman birer konuşma
yapmışlardı. Törene katılanlar “Padişahım çok yaşa” ve “Viv la Sultan
Abdülhamid” diye bağırmışlardı.
Mahmud Hamdi Paşa konuşmasında, padişahı överek Osmanlı Devleti’nde
bütün güzel gelişmelerin II. Abdülhamid’in dönemine denk geldiğini söylemişti. Ona
göre, demiryolları da bu gelişmelerden biriydi. Törene katılan yabancılar, şirketin
meclis idare azasından Bertram Efendi, Goltz Paşa, Gişer, Alfred Kaulla, genel
müdür Khülmann, inşaat başmühendisi ve müdürü Kapp, Vitali, Holzman, idare
445 Sabah, Nr.492, 28 Ca 1307/ 09 Ocak 1891, s. 2. 446 Sabah, Nr.494, 30 Ca 1308/ 11 Ocak 1891, s. 3. 447 Sabah, Nr.619, 8 L 1308/ 16 Mayıs 1891, s. 1.
81
meclisi üyelerinden Huber, Kerliş, Marti, Kont Bozdari Groselhich, Credi Lyno
Bankası Müdürü Libvan, Deutsche Bank idare meclisi üyelerinden Schröder, Naktan
ve Feuer gibi isimlerdi448.
Anadolu demiryolunun dördüncü kısmı olan İnönü hattının inşaatı 1892
Şubatında bitmişti. Demiryollar Müdürü Hayri Bey, Nafia memurlarından Serviçin,
Raif, Kivork ve bir maden mühendisinden oluşan heyet tarafından kontrolünün
yapılmasıyla 16 Mart’ta işletmeye açılacaktı449.
25 Aralık 1891 tarihli Sabah’ta iki senedir Anadolu Demiryolu
Kumpanyasının başkâtibi ve işletme müdürlüğünü yapan Edvar Heugen’in
kumpanya müdürlüğüne tayin edildiğini ve genel müdür Khulmann’dan sonra
şirketin en büyük memuru olduğu yazıyordu. Heguenin 1870 yılında İstanbul’a
gelerek Rumeli demiryollarında göreve başlamıştı ve kısa bir süre sonra işletme
müdürlüğüne tayin edilmişti. Üç sene önce Anadolu Demiryolları genel
müdürlüğüne Khülmann tayin edilince Heguenin de bu şirkete geçerek işletme
müdürlüğüne başlamıştı. Gazetede onun hakkında “mûmâ-ileyh ahlâk-ı hasene ile
gâyet nazik bir zât olmakla müdiriyyet-i mezkûreye ta‘yini sezâvâr-ı memnûniyyet
mevâddan bulunmuşdur” denmekteydi450
Eskişehir’den 4 Nisan 1892’de gönderilen bir haberde ilk trenin varışıyla
halkın fevc fevc istasyona gittiği anlatılıyordu. Yine bu habere göre, şehre altı saat
mesafede bulunan Alp Köyüne kadar raylar döşenmedikçe hattın işletilmeye
açılamayacağı rivayeti üzerine şehrin tüccarları hattın Mayıs başlarında işletmeye
açılması için hükümete bir arzuhal vermeye hazırlanıyorlardı451. Sabah 11 Mart 1892
tarihindeki nüshasında İnönü-Eskişehir arasının inşaatının bittiğini yazmış, geçici
kabul muamelesinin Mayıs ayı içerisinde yapılacağını duyurmuştur.452. Fakat
Demiryolları Müdürü Hayri Bey başkanlığında Erkan-ı Harbiyye miralaylarından
Şerefeddin Bey, Turuk ve Meabir İdaresi Müdür Muavini Arslan Efendi ile diğer
isimlerden oluşan muayene komisyonu 9 Haziran’da Eskişehir’e hareket etmişti ve
448 Sabah, Nr.621, 10 L 1308/ 18 Mayıs 1891, s. 1; Nr.624, 13 L 1308/ 21 Mayıs 1891, s. 2. 449 Sabah, Nr.900, 25 B 1309/ 24 Şubat 1892, s. 2; Nr.913, 9 Ş 1309/ 8 Mart 1892, s. 1 ve Nr.920, 16 Ş 1309/ 15 Mart 1892, s. 3. 450 Sabah, Nr.839, 23 Ca 1309/ 25 Aralık 1891, s. 1–2. 451 Sabah, Nr.951, 18 N 1309/ 16 Nisan 1892, s. 3. 452 Sabah, Nr.946, 13 N 1309/ 11 Nisan 1892, s. 2. [hatt Eskişehir’in merkezine uğruyor mu? Alp Köyü Eskişehir’deki istasyonun ismi mi?] Sabahın yazdığına göre Haydarpaşa-Alp Köyü uzunluğu 355 kilometredir.
82
iki gün sonra, 11 Haziran Cumartesi günü çalışmasını tamamlayarak İstanbul’a
dönmüştü. Hattın işletmeye açılması ise 12 Haziran Pazar günü
gerçekleştirilecekti453.
15 Ağustos 1892 tarihinde Polatlı-Ankara arasına raylar döşenmeye
başlanmıştı. İnşaatın Ekim ayında bitmesi bekleniyordu454. Alp Köyü-Sarıköy hattı
inşaatı ise 1892 Ağustosunda tamamlanmıştı; muayene komisyonu da hattın
kotrolünü ve geçici kabulünü Eylül ayının ilk günlerinde gerçekleştirmişti455.
Sabah’ın 8 ve 9 Eylül tarihli haberlerinden Eylül ayının ilk haftasında inşaat
esnasında birinde bir kaza olduğu anlaşılmaktadır. Haberlerde kazanın ayrıntıları
yoktur. Haberler içerik açısından sansürlenmiş gibidir. İlk haberde “edevât treninin”
yoldan çıktığı yazılmışken, ertesi günkü haberde ise “hat üzerinde işleyen amele
katarınca vuku‘ bulan” kaza denmektedir. Ayrıca Nafia Nezareti, inşaat şirketinden
kazanın nedeninin tahkikatını istemiştir. Muhtemelen gazetenin yazmadığı işçilerin
zarar görmeleridir456.
1892 Kasım sonlarında Sarıköy-Polatlı arasının inşaatı tamamlanmış ve
gazete muayene komisyonunun yine o günlerde kontrol çalışmalarını yaptığını
yazmıştır457. 1892 yılının sonlarındaki asıl önemli haber, demiryolu hattının
Ankara’ya kadar uzatıldığı bilgisini içeren 29 Kasım tarihli haberdi. Anadolu
Demiryolu Şirketinin 27 Kasım 1892 tarihinde Ankara istasyonuna ilk treninin
ulaşmasıyla 1889 Mayısında inşasına başlanan İzmit-Ankara demiryolu bağlantısı üç
yıldan biraz fazla bir sürede tamamlanmış oluyordu458.
6 Aralık tarihli Sabah, Anadolu Osmanlı Demiryolu Şirketinin İzmit-Ankara
hattının inşaatını taahhüt ettiği sürede bitirmiş olduğu yazıyordu459. Şirket, Ankara
hattının 1893 yılından önce işletmeye açılmasını istemişti460. Tren, 1892 yılının son
günü, 31 Aralık’ta Ankara-Haydarpaşa hattında işlemeye başlamıştı. Sabah,
453 Sabah, Nr.1009, 17 Za 1309/ 12 Haziran 1892, s. 2. 454 Sabah, Nr.1074, 23 M 1310/ 16 Ağustos 1892, s. 2. 455 Sabah, Nr.1084, 6 S 1310/ 29 Ağustos 1892, s. 2; Nr.1089, 11 S 1310/ 3 Eylül 1892, s. 2. 456 Sabah, Nr.1094, 16 S 1310/ 8 Ekim 1892, s. 2; Nr.1095, 17 S 1310/ 9 Eylül 1892, s. 2. Bu hattın yapımına ilk başlanıldığında İranlı işçiler çalıştırılmaktaydı. Fakat, amirlerine serkeşane davranmaları sebebiyle işlerine son verilmiştir bkz. Sabah, Nr.91, 4 R 1307/ 27 Kasım 1889, s. 2. 457 Sabah, Nr.1172, 4 Ca 1310/ 24 Kasım 1892, s. 2; Nr.1179,11 Ca 1310/ 1 Aralık 1892, s. 1. 458 Sabah, Nr.1177, 9 Ca 1310/ 29 Aralık 1892, s. 1; Murat Özyüksel, a.g.e., s. 76. 459 Sabah, Nr.1184, 16 Ca 1310/ 6 Aralık 1892, s. 2. 460 Sabah, Nr.1202, 4 C 1310/ 24 Aralık 1892, s. 1.
83
Kaulla’yı bu önemli hizmetinden dolayı tebrik ediyordu461. Alman İmparatorunun
eniştesi Pren Saxe Mayningen de hattın Ankara’ya ulaşmasından dolayı Khülmann’a
kutlama telgraf çekmişti462. Hattın geçici kabulü için gereken, muayene komisyonun
hazırlayıp Nafia Nezaretine verdiği rapor ise 6 Ocak’ta görüşülüp Şirkete
bildirilecekti463.
Demiryolu bağlantısının gerçekleştirilmesinden sonra Ankara şehrinde yeni
kurumların açılması ve asayişin temini gündeme gelmiştir. 26 Aralık 1892’de
Anadolu hattı Ankara’ya kadar uzatıldığından şehirde bir askeri daire inşa edilmesine
karar verildiğini yazan Sabah, 8 Ocak 1893’te de Ankara’nın en latif yerinde bir kışla
inşası için hazırlıklar yapıldığını haber veriyordu464. Demiryolunun uzatılmasıyla
posta işleri artmıştı ve bu yüzden posta ve telgraf müdürlüklerinin birbirinden
ayrılması düşünülmüştü. Fakat bu gerçeklemedi465. 18/19 Ocak tarihli Sabah’ta
Ankara’da mükemmel ve muntazam bir hükümet konağı yapılmasına karar verildiği
yer alıyordu466. İnşaat sırasında oluşturulan Ankara lisan-ı ecnebi memurluğunun
inşaattın bitmesiyle kaldırılacaktı. Fakat ısrarlar üzerine kaldırılmaktan
vazgeçilmiştir467. Osmanlı Bankası da bir şube açmak için hazırlıklar yapıyordu.
Banka geçici olarak Reji dairesinin bir kısmını kiralamıştı468.
Daha hat işletmeye açılmadan Eskişehir-Ankara hattına 4 seyyar posta
memuru tayin edilmişti469. Ayrıca demiryolu hattının işlemesine bağlı olarak
zaptiyye işinin önem kazanması nedeniyle vilayet zaptiyesine ilave olarak 100 nefer
sivil, bir yüzbaşı ve bir mülazımın görevlendirilmelerine padişah irade vermişti470. 8
Ocak 1893’te de Sabah, vilayette 10 nefer yeni polisin görevlendirilmesini içeren bir
iradeyi yayınlıyordu471. 23 Aralık 1891’de ise Ankara demiryolu hattı boyundaki boş
miri araziye yerel halktan satın almak için pek çok talep olduğu, bu sayede buralarda
mükemmel karyeler inşa edileceği yazıyordu472.
461 Sabah, Nr.1210, 12 C 1310/ 1 Ocak 1893, s. 1; Charles Morawitz, a.g.e., s. 334–335. 462 Sabah, Nr.1235, 7 B 1310/ 25 Ocak 1893, s. 1. 463 Sabah, Nr.1215, 17 C 1310/ 06 Ocak 1893, s. 2. 464 Sabah, Nr.1204, 6 C 1310/26 Aralık 1892 s. 2; Nr.1217, 19 C 1310/ 8 Ocak 1893, s. 1. 465 Sabah, nr.1227, 29 C 1310/ 18 Ocak 1893, s. 2. 466 Sabah, nr.1228, 1 B 1310/ 19 Ocak 1893, s. 1 467 Sabah, Nr.1197, 29 Ca 1310/ 19 Aralık 1892, s. 2; Nr.1208, 10 C 1310/ 30 Aralık 1892, s. 2. 468 Sabah, Nr.1309, 23 N 1310/ 11 Nisan 1893, s. 1. 469 Sabah, Nr.1191, 23 Ca 1310/ 13 Aralık 1892, s. 2. 470 Sabah, Nr.1197, 29 Ca 1310/ 19 Aralık 1892, s. 2 471 Sabah, Nr.1217, 19 C 1310/8 Ocak 1893 s. 1. 472 Sabah, Nr.1189, 21 Ca 1309/ 23 Aralık 1891, s. 2
84
Ankara’ya demiryolunun uzatılmasından beklenen en büyük fayda tarım ve
ziraatta meydana gelecek gelişmeydi. Zahire fiyatları artmıştı. 1 Aralık 1892 tarihli
nüshasında demiryollarının öneminden bahsedilerek Ankara civarında geçen sene
zahire kilesi 8–9 kuruş iken bir sene sonra 15 kuruşa kadar çıktığı bildirilmekteydi473.
2.1.1.1. Taşıma ücreti meselesi
Anadolu Demiryolu Şirketi 1891 yılı Şubatı’nda eşya taşıma ücretlerinin
artırılmasını istemişti. Şirketle Osmanlı Devleti arasındaki mukaveleye göre şirketin
Anadolu’nun içerisinden gönderilen eşya için kilometre başına 11 para nakliyat
ücreti almasına izin vardı. Fakat şirket, daha sonra hattın özel tarifelere sahip eşit
şubelere ayrılmasının devletin menfaati gereği olduğunu ileri sürerek nakliye
ücretlerine zam yapılmasını istemiştir. Nafia Meclisinde görüşülen bu talep bir
mazbata ile Bâbıâliye takdim edilmişti. Monitör gazetesine göre, yeni tarife
hükümlerine göre 1. kilometreden 150. kilometreye kadar 22 para alınacak ve
sonraki her bir 150 kilometre için 1’er para indirim yapılacaktı. 600 kilometre için
ise 10 para alınacaktı. Öneriye göre, demiryolunun ilk 150 kilometresinde taşıma
ücreti iki katına çıkacaktı. Bu yeni tarife Meclis-i Vükelada müzakere edildikten
sonra Padişahın iradesiyle işleme konulacaktı474. Osmanlı hükümeti bu öneriye zirai
gelişimi engelleyeceği gerekçesiyle karşıydı. Ertesi günkü haberde ise meselenin
hâlâ Nafia Meclisinde görüşülmesinin devam ettiğini ve Monitörün haberinin “hilaf-
hakikat” olduğu yazılıyordu. Konu Maliye hazinesi, Osmanlı ticareti ve özel olarak
da ticaret ile çiftçi esnafı açısından önemliydi. Sabaha göre, bu yüzden şirketin
isteğinin gerçekleşmesi zor bir işti475.
On gün sonraki haberde ise Lefke’ye kadar uzatılmış olan hattın nakliye
tarifesinin artırılması talebinin Nafia Meclisinde enine boyuna tetkik edildiği yer
alıyordu. Nafia Meclisinin kararına göre, geçerli olan yarım ücret tarifesi
mukavelename gereğiydi ve değişmesi de padişahın iradesiyle olabilirdi. Eğer
artırılırsa demiryolundan faydalanan yerler ya bu faydadan mahrum kalacaklardı
veya demiryolundan beklenen fayda azalacaktı. İstanbul’a yakın yerlerle uzak
473 Sabah, Nr.1209, 11 Ca 1310/ 1 Aralık 1892, s. 1. 474 Sabah, Nr.526, 3 B 1308/ 12 Şubat 1891, s. 2. 475 Sabah, Nr.527, 4 B 1308/ 13 Şubat 1891, s. 1.
85
yerlerin ücretinin bir birine yaklaştırılması İstanbul’a yakın yerlerin tabii olan
faydalarını “imha” demek olacaktı. Netice olarak Meclis, tarifelerin olduğu gibi
kalmasının devlet ve memleket menfaati açısından elzem olduğuna karar verdi.
Karar, Nafia Nazırı Raif Paşanın da oluruyla Bâbıâliye arz edildi. Sabah’a göre,
Avrupa ve Amerika’da geçerli olan tarifeler pek uygundu ve ziraate müsait olan
Osmanlı memleketlerinin diğer ülkelerle rekabet edebilmesi tarifelere bağlıydı476.
25 Şubat 1891 tarihli Sabah’ta Ticaret ve Nafia Nezareti muhasebecisi Sadi
Bey’in tarifelerle ilgili layihası verilmişti. Sadi Bey, Anadolu Demiryolu Şirketi’nin
talebinin “muvafık-ı maslahat” olmadığını söylüyordu. Gazeteye göre, şirketin
talebinin reddedilmesinde bu layihanın rolü olmuştu. Bundan dolayı gazete, Sadi
Bey’e “arz-ı şükran” etmişti.
Sadi Bey’in konuyla ilgili ilk ileri sürdüğü fikir, Meclis-i Nafia’nın Padişahın
iradesinin aksine bir karar alamayacağı idi. Layihaya göre, Anadolu Demiryolu
Şirketi, çiftçinin taşıma ücretlerinin uygun olduğundan haberi olmaması nedeniyle
tüccarın malı yine eski fiyatıyla aldığını ileri sürmekteydi. Hâlbuki tüccar malı sabit
ücret karşılığında demiryolu ile naklettiğinden daha çok kazanıyordu. Hazinenin öşür
gelirinin artması ise satışlara bağlıydı. Nakliye ücreti artırılırsa bu fark satışlara ve
öşür gelirine yansıyacaktı.
Sadi Bey şirketin iddiasının geçici bir süre için kabul edilebileceğini fakat
taşıma ücretindeki uygunluğu halkın kısa bir sürede anlayacağını hatta konunun
uzmanlarına göre anlamış olduğunu söylüyordu. Ticaret Odasına sorulsa orası da bu
şekilde olduğunu tasdik edecekti. Yine ona göre, “demiryolarından başlıca maksad
ziraat ve ticaret-i dahiliyyenin terakkisi olub” tüccar arasında rekabetin ortaya
çıkması ve artması, fiyatların tabii biçimde yükselmesini sağlayarak üreticilerin
faydalanmasını sağlayacaktı. Ziraatın gelişmesiyle de mahsulât artacaktı. Taşıma
ücretlerinin artması demiryolunun etkisini azaltacaktı ve bu yüzden bu istek uygun
değildi477.
1891 Nisan ayında konu Meclis-i Âl-i Vükelâ’da müzakere edildikten sonra
şirkete red cevabı verilmesi kararı alınmış ve durum Sadaretten Ticaret ve Nafia
476 Sabah, Nr.537, 14 B 1308/ 23 Şubat 1891, s. 1. 477 Sabah, Nr.539, 16 B 1308/ 25 Şubat 1891, s. 1–2.
86
Nezaretine bildirilmişti478. 2 Kasım 1891 tarihinde Sabah, Dersaadet Ticaret Odası
gazetesinde çıkan bir yazıyı naklederek hububat tüccarının Sadarete ve Nafia
Nezaretine birer dilekçe verdiğini yazıyordu. Bunu yapmakla Anadolu Demiryolu
Şirketi’nin hububat nakliyesi tarifesini kilometre başına 11 paradan 22 Paraya
çıkarmak için yaptığı teşebbüsün haksızlığına dikkat çekmişlerdi. Sabah, bunu
Padişahın ziraat ve ticaretin gelişmesini kolaylaştırmak amacıyla demiryolu imtiyazı
verme arzusuna mugayir bir hareket olarak niteliyordu. Şirket daha önce de böyle bir
talepte bulunmuştu fakat talebi kabul edilmemişti. Şimdi talebini yenileyerek Ticaret
Nezareti’nde görüşmeler yapmaktaydı479.
1892 yılının Eylül ayının sonlarındaki bir haberden demiryolları tarifeleri için
bir komisyon oluşturulduğu anlaşılmaktadır480. Ekim ayında Anadolu Demiryolu ile
taşınacak eşya mukavelesi ve şartnamesi hakkında...481
Ağustos 1894’te ise hükümetin tebligatı üzerine şirket zahire nakliyatı
tarifesinde hayli indirim yapmıştı. Yozgat civarından Ankara yoluyla zahire
naklediliyordu. Böylece hem Anadolu Şirketi, hem üreticiler, hem de deveciler
faydalanıyordu482. 29 Ekim tarihindeki haberde ise, Ankara’dan Ekim sonuna kadar
nakledilecek zahire tarifesinin %25 daha indirilmesini şirket uygun gördüğü
yazılmıştı. Ankara ve İzmit belediyelerinin aldığı resmin kaldırılması için buyrulan
irade gereği, Ankara-Eskişehir duraklarından İstanbul’a, İzmit’e ve Derinceye
nakledilecek hınta fiyatlarında da %25 kadar indirim yapılmasıyla şirkete verilen izin
çerçevesinde zahire fiyatı arttığında tarifeleri üst sınır -hadd-i azam- şeklinde
belirlemek şartıyla bu indirimin süresiz geçerli olması ve hıntaya mahsus bu
indirimin diğer zahire türlerinde de uygulanması Nafia Nezaretince Meclis-i Mahsus-
ı Vükelada görüşülmüştü. Sonuçta Teşrin-i evvel sonuna kadar yalnız Ankara’dan
gelecek zahireye geçerli olan indirimin süresiz biçimde Ankara-İstanbul arasındaki
diğer yerlerden yüklenecek diğer zahireyi de kapsaması kararlaştırılmıştır483.
478 Sabah, Nr.598, 16 N 1308/ 25 Nisan 1891, s. 2. 479 Sabah, Nr.786, 29 Ra 1309/ 02 Kasım 1891, s. 2. 480 Sabah, Nr.1112, 4 Ra 1310/ 25 Eylül 1892, s. 3. 481 Sabah, Nr.1124, 16 Ra 1310/ 7 Ekim 1892, s. 3. 482 Sabah,Nr.1803, 16 S 1312/ 18 Ağustos 1894, s. 2. Sabah’ın bu haberinde Selanik Gazetesi’nin bu indirimin Rumeli demiryollarında da yapılmasını istediği yazıyordu. 483 Sabah, Nr.1876, 30 R 1312/ 29 Ekim 1894 s. 1.
87
Askeri nakliyat ile ilgili olarak da 1891 yılında Seraskerlikte demiryolu
şirketleriyle görüşmeler yapmak için Ferik Edhem Paşa başkanlığında bir komisyon
oluşturulmuştu. Komisyon, hazırladığı şartnameyi şirketlere tebliğ etmişti ve
alınacak cevaba göre gereken işlemler yapılacaktı484. 1892 Eylülündeki bir habere
göre ise, bu konuda Anadolu Demiryolu Anadolu Şirketiyle görüşmeler yapılmış ve
bir anlaşmaya varılmıştı485. 12 Ekim 1892 tarihli bir haberde askeri nakliyatta
gösterdiği gayret ve kolaylıktan dolayı müdür Heugenine ikinci rütbeden mecidi
nişanı verildiği yazılmıştı486. 30 Ocak 1893’de Seraskerlikten görevli olarak Anadolu
şimendiferiyle sevk edilecek komutan ve askerlerden üçte bir taşıma ücreti alınması
hakkında şirket ve Seraskerlik arasında işlemler yapıldığı haber olarak verilmişti.
Alınan karar ilgililere bildirilmişti487.
2. 1.1. 2. Muhacir İskânı
Anadolu Demiryollarının inşasıyla Almanyada hatt boyuna Alman
göçmenlerin yerleşmesi için çaba gösteren gruplar ortaya çıktı. Alldeutscher Verband
bunlar arasında ön plana çıkan dernektir. Aslında Anadolu topraklarına ilgi, Alman
kamuoyunda 19. yüzyılın ortalarında ortaya çıkmıştı.
1888’de Alfred Kaullaya Anadolu Demiryolu imtiyazının verilişi koloni
çabalarını artırmıştır. Özellikle 1890’dan sonra bu husutaki çalışmalar hız
kazanmıştır488. Bu konu 1890 yılında Osmanlı basınında da tartışılmıştır. Mizan ile
Sabah arasında 1890 Nisan ve aylarında yabancı sermaye üzerine yağılan tartışmada
Sabah, bu imtiyazın verildiği tarihlerde İngiliz ve Fransız basınındaki tartışmalara
işaret ederek isim vermeden yabancıların bu yatırımları sonucunda Anadoluyu
kolonileştirmek amacında olduklarını ileri sürüyordu. Demiryolu yapıldıktan sonra
her bir istasyon bir kasaba olacaktı ve burada amele ve bekçilik yapan
müslümanlardan başka ne bir müslüman ne bir osmanlı bulunacaktı; Anadolu bir
koloni haline gelecekti. Gazeteye göre, 8 milyon nüfuslu Anadolu 38 milyon insanı
484 Sabah, Nr.536, 13 B 1308/ 22 Şubat 1891, s. 1 485 Sabah, Nr.1094, 16 S 1310/ 8 Eylül 1892, s. 2. 486 Sabah, Nr.1129, 21 Ra 1310/ 12 Ekim 1892, s. 1. 487 Sabah, Nr.1240, 12 B 1310/ 30 Ocak 1893, s. 1. 488 Alman sömürgecilik uzmanı Karl Krüger, 1892’de yayınlanan bir yazısında Anadolu demiryolları güzerg3ahı boyuna Alman göçmen yerleştirmesine karşılık Almanya’nın Osmanlı toprak bütünlüğünün taahhüt altına alınmasını teklif etmişti. Bkz. Rifat Önsoy, a.g.e., İstanbul 1982, s. 19.
88
besleyebilirdi. Yabancı sermayenin zamanla 300 milyon insan getireceğini ve o
zaman 7 Frenk arasında 1 Türk kalacağını iddia etmekteydi489. Mizan, Sabah’ın bu
iddialarına yerli sermayenin olmaması nedeniyle yatırımların ancak ecnebi
sermayeye ihtiyaç olduğu şeklinde cevap vermekteydi490.
II. Abdülhamid’in bu çabalara karşılık aldığı önlem demiryolu hatları boyuna
Rumeli ve Kafkaslardan gelen muhacirleri yerleştirmekti491. Padişah 2 Ekim 1891
tarihli habere göre Anadolu Demiryolları güzergâhındaki muhacir iskânına elverişli
arazinin keşfi, gereken haritasının düzenlemesi ve çizimini emretmişti. Bunun için
iki erkân-ı harp zabiti maiyetinde olarak Çifteler Haray-ı Hümayunu Nazırı Muzaffer
Paşa görevlendirilmişti. Heyet yakında Eskişehir, Seyyidgazi, Kütahya, Karahisar,
Aziziye, Hanberçin kaza ve nahiyelerine gideceklerdi492. 4 Aralık 1891’daki haberde
heyet Ankara’ya ulaştığı ve beş gün sonra oradan ayrılacağı bildiriliyordu493.
İlerleyen tarihlerde bu konuda gazetede bir habere rastlanmamaktadır.
2. 2. Selanik-Manastır Demiryolu
Alfred Kaulla İzmit-Ankara inşaatı devam ederken 19 Mart 1890’da
İstanbul’a gelmişti494. Geliş nedeni olarak Sabah, La Turquie’nin Selanik ile Yunan
sınırı arasında bir demiryolu hattı imtiyazı almak amaçlı olduğunu yazdığını haber
olarak vermişti.
489
Sabah, Nr.204, 1 Ş 1307/ s. 2–3. 490 Tartışma, Mizan gazetesinin imtiyaz için yapılan müracaatların uzun bir sürede sonuçlanması veya uzun sürmesine rağmen sonuçlanmamasını ele aldığı, imtiyaz verilme işleminin standart bir biçime sokulmasını öneren yazısı üzerine başlamıştır. Bu yazıda yabancı imtiyazlar verilmesine muhalif olanlara, Osmanlı devleti’nde bu yatırımları yapabilecek yerli sermayenin olmadığını ve alınacak tedbirlerle zararlarının önlenebileceğini söylüyordu. Mizan, Nr.138, 13 Mart 1890, s. 2169-70, “ Teşebbüsât-ı Nafia”. Sabah ise “ecnebilerin
memleketimizde her nevi teşebbüsâtdan, yaptıkları her nevi farbrikalardan, çıkardıkları meadinden bizim asla
istifade etmeyib kendileri temettu etdikleri ve bu gibi teşebbüsleri çoğaldıkca içimizde bir takım cemaat-i
ecnebiyye zuhur idüb bizimle o menabi-i istifade arasında bir sedd-i mümanaat çekdiklerini her gün gördüğümüz
ve defaatle tecrübe etdiğimiz işlerdendir” şeklinde bir karşılık veriyordu. Demiryolu imtiyazlarıyla ilgili olarak da “esasen demiryollar inşasının aleyhinde değiliz bu yolların bir emleketin ruhu mesabesinde olduğunu teslimden
asla çekinmiyoruz” demekteydi. Ayrıca demiryollarını şu şekilde tavsif ediyordu; “medeniyet bir memleketin
hayatı ise demiryollar dahi o hayatı besleyen kanın cevelan etdiği damarlardır”. Sabah, Nr.197, 23 B 1307/ s. 3, “Umur-ı n-Nâfia”. Tartışma için Bkz. Mizan’ın 138; 139; 140; 141; 143 ve 144 nüshaları ile Sabah, Nr.197; 204; 213; 219 nüshaları. 491 Sultan Abdülhamit, a.g.e., s. 128-129. 492 Sabah, Nr.755, 28 S 1309/ 2 Ekim 1891, s. 2. 493 Sabah, Nr.818, 2 Ca 1309/ 5 Ekim 1891, s. 2. Ferik Muzaffer Paşa aynı zamanda Teftiş-i Askeri Komisyonu üyesiydi. 494 Sabah, Nr.202, 28 B 1307/ 20 Mart 1890, s. 2. “Anadolu Demiryolları Şirketi idare memuru Mösyö Alfred
Kaulla dünkü gün vürud eden Şark sürat katarıyla [Orient Express] şehrimize muvasalat etmiştir”.
89
Sabah’ın 6 Haziran 1890’da Levant Herald’dan naklettiği habere göre Alfred
Kaulla Selanik’ten Manastır’a ve Manastır’dan Yunan sınırına kadar iki hat imtiyazı
için imtiyaz talebinde bulunmuştu ve Nafia Nezareti’nde gerekli incelemeler
yapılmaktaydı. İlk hat idari ihtiyaçlar ve asker sevki açısından gerekliydi. Diğeri de
Yunan sınırıyla bağlantı sağlayacaktı. Manastır’dan Köprülü’ye kadar bir hat
uzatılmasıyla Yunanistan, Avrupa demiryollarıyla doğrudan bağlantı kurabilecekti.
Selanik-Manastır hattı askeri açıdan önemli olduğu kadar ticari açıdan da
önemliydi. Manastır şehri, “dört büyük yolun” birleşme noktası olmasından dolayı
askeri açıdan önemli olmasıyla beraber bölge aynı zamanda “münbit ve zengin” idi.
Selanik limanı bölgenin tek çıkış noktasıydı495.
Osmanlı Devleti, Alfred Kaulla’nın talebini olduğu gibi kabul etmemiş,
değişiklikler istemiştir. 10 Eylül 1890’da Sabah, Kaulla’nın teklifinin konuyu
incelemekle görevli komisyonca genel olarak kabul edildiğini ve bazı değişiklik
yapıldığını yazıyordu. Bu değişiklik Kaulla tarafından kabul edilirse Padişah,
komisyonun mazbatasını tasdik edecekti. Değişiklik Kaulla’ya 8 Eylül’de
bildirilmiştir496.
Komisyonun önerdiği değişiklikler gazeteye göre, asker sevki açısından
önemli olan Avlonya ve Meçveye şube yapılması ve Yunan sınırından Manastır’a
kadar olan kısma teminat verilmemesi idi. Sabah’a göre Kaulla, bu şartları kabul
etmemişti ve 22 Eylül’de İstanbul’dan ayrılacaktı497. İki gün sonraki “Kaulla
Projesinin Neticesi” başlıklı haberde konu biraz daha ayrıntılı olarak verilmişti.
Habere göre Kaulla, Selanik-Manastır arasında bir demiryolu hattı inşa etmek, bu
hattın bir noktasından Serfiçe’ye kadar bir şube yapmak ve 15.000 frank kilometre
garantisi verilmesi şartlarıyla imtiyaz talebinde bulunmuştu. Nafia Nezareti bu teklifi
uygun görerek mukavele ve şartnameyi Bâbıâli’ye sunmuştu. Bâbıâli ise kilometre
garantisi olarak istenen miktarı 14.000 franka indirerek evrakı padişaha sunmuştu.
495 Sabah, Nr.278, 18 l 1308/ 06 Haziran 1890, s. 2–3. Osmanlı devleti bu hattın yapımını hem ticari nedenle hem de askeri nedenle istemiştir. Her şeyden önce güzergâh, Yunan sınırına yakın olması nedeniyle Yunanistan’la yaşanabilecek bir sorunda önlem almayı kolaylaştıracaktı. Ayrıca Balkanlardaki asayiş sorunlarında da, askeri müdahaleyi daha hızlı gerçekleştirme imkânına sahip olunacaktı. 1897 Osmanlı-Yunan Savaşında bu demiryolu hattı askeri ihtiyaçlar için kullanılmıştır. Bkz. Salim Aydın, Selanik-Manastır Demiryolu, Marmara Üniversitesi, Basılmamış Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1999, s. 8–9 ve 36–40. 496 Sabah, Nr. 371, 25 M 1308/ 10 Eylül 1890, s. 2; Nr. 371, 26 M 1308/ 11 Eylül 1890, s. 1. 497 Sabah, Nr.384, 8 S 1308/ 23 Eylül 1890, s. 1.
90
Padişah hattın askeri ve ticari yönünün etraflıca tetkikini Mabeyn’de
oluşturulan özel bir komisyona vermişti. Komisyon müzakereleri sonunda, sadece
Manastır-Serfiçe kısmı inşa edilecek olsa teminat akçesi vermemek gerektiğini, ama
imtiyaz sahibi ısrar gösterirse verilecek garanti ücreti kilometre başına en son 12.000
frank’ı geçmemeliydi. Bu durumda, hattı Yanya’ya kadar götürmek ve oradan da
Avlonya’ya ya da Drac’a kadar ulaştırmak şartıyla imtiyaz verilmesi uygundu.
Kaulla bu şartları kendisine bildirildiğinde uygun görmemiş ve “işleri takipten el
çekmiş”tir498. Gazete, 20 Eylüldeki bu haberinden sonra uzlaşmanın sağlandığı
müzakerelere yer vermemiştir. Anlaşmanın sağlandığını Kasım ayının ortasındaki bir
haberden öğrenmekteyiz.
14 Kasım 1890’daki Sabah’tan, Kaulla’ya Selanik-Manastır imtiyazının
verilmiş olduğunu öğreniyoruz. 13 Kasım’da Kaulla bu imtiyazın şartnamesi ve
mukavelenamesi hakkında Ticaret ve Nafia Nazırı Raif Paşa ile bir görüşme
yapmıştı499. Alfred Kaulla’ya imtiyaz 9 Ekim 1890’da verilmişti500. Vincent
Caillard’ın 7 Ocak 1894’te yayınlanan imtiyazlarla ilgili yazısında bu hattın
imtiyazının 27 Teşrin-i evvel 1306’da verildiğini yazmıştır501. Sabah, Nafia Nazırı ve
Kaulla arasında akdedilen mukavele ve şartnamenin içeriği hakkında da kısaca bilgi
vermiştir. Kaulla’nın inşa edeceği hatt Selanik-Karaferye-Manastır şehirleri arasında
200 kilometre uzunluğundaydı. Ayrıca Yunan ve Sırp sınırlarına da birer şube
döşeyecekti. Ayrıca Manastır’dan başlayarak Avlonya ve Drac’a kadar da birer hat
inşası için inceleme yapacaktı.
Daha önce daha düşük bir miktar öneren Osmanlı Devleti bu sefer kilometre
garantisi olarak 14.300 frank vermeyi teklif etmişti ve bu meblağ Duyun-ı
Umumiyye idaresi tarafından Selanik ve Manastır aşarından karşılanacaktı. Hattın 35
milyon franka mal olması bekleniyordu. Kilometre başına da 200 frank masraf hesap
ediliyordu502. İmtiyazın verilme sürecindeki görüşmelerde Osmanlı Devleti’nin
üzerinde durduğu noktalar hatların güzergâhı ve kilometre garantisi miktarıydı.
498 Sabah, Nr.386, 10 S 1308/ 20 Eylül 1890, s. 2. 499 Sabah, Nr.406, 1 R 1308/ 14 Kasım 1890, s. 1. 500 İmtiyazın müzakere süreci, verililiş tarihi ve sözleşme için Bkz. Ali Akyıldız, Anka’nın Sonbaharı Osmanlı’da
İktisadî Modernleşme ve Uluslararası Sermaye, İstanbul 2005, s. 108-116 ve sözleşme için ayrıca, Salim Aydın, a.g.t., s. 19-24. 501 Sabah, Nr.1551, 29 C 1311/ 7 Ocak 1891, s. 3. 502 Sabah, Nr.410, 5 Ra 1308/ 19 Ekim 1890, s. 2.
91
Selanik-Manastır hattının inşaatını kimin gerçekleştireceği Kasım 1890’a
kadar gazetede yer almazken, 23 Ekim’de Vitali’nin oğlunun, imtiyazı Kaulla’ya
verilen hattla ilgili araştırma yapmak için bir kaç güne kadar Selanik’e gideceği
yazılmıştır. İzmit-Ankara hattının inşaatında görev alan Vitali anlaşılan burada da iş
yapmak istiyordu.503. Hattın keşfinde ve inşaatında bulunması için iki mülkiyye
mühendisi tayin edilmiş ve iki de erkân-ı harp zabiti tayin edilecekti504.
9 Aralık’ta Kaulla’nın Deutsche Bank’ın “inzimâm-ı mu‘âvenetiyle”
Selanik’ten Manastır’a Demiryolu İnşaat Kumpanyası adında bir şirket kurduğu
haber veriliyordu. Aralık ayında planların hazırlanmasına devam ediliyordu. İnşaata
Mart ayında başlanacaktı. Bir buçuk sene de Selanik-Karaferye kısmının işletmeye
açılması düşünülüyordu505. Yine Kaulla’nın Aralık ayında Osmanlı hükümetine
sunduğu inşaat şirketinin iç nizamnamesi ise 1891 yılının Ocak ayının ortalarında
Meclis-i Nafia’da kabul edilmişti506. Selanik-Manastır Şimendifer Hattı Kumpanyası
10 milyon frank sermaye ile kurulmuştu. İdare meclisi Rüsumat Emaneti Müsteşarı
Bertram Efendi, Alfred Kaulla, Eugene Gutmann, Schrader Siemens ve
Khülmann’dan oluşuyordu507.
Kumpanya tarafından Mart 1891’in sonlarında hattın Selanik-Karaferye
arasındaki 62 kilometrelik şubesinin planları çıkartılmıştı. Nisan ayı içerisinde Nafia
Nezaretine sunulan planların onaylanmasıyla inşaata başlamak için Anadolu
Demiryolları İnşaat Başmühendisi Otto Kapp Selanik’e gelmişti508.
Hattın inşaatına 14 Mayıs 1891’de başlanmış509 ve 1892 Eylül ayında
Selanik-Vertkob arasındaki ilk kısmı tamamlanmıştı. Şirket, hattı Eylül ayının
başında işletmeye açmak istiyordu. Fakat şirketin, hattı, geçici kabulü için Eylül
ortasında kontrol etmesini talep ettiği Hayri Bey başkanlığındaki heyet, ancak Aralık
ayı ortalarında Selanik’e gitmiştir. Hattın bu ilk kısmının açılışı heyetin kontrolünden
sonra 16 Aralık’ta gerçekleşmiştir510. Hattın geriye kalan Vertkob-Manastır
503 Sabah, Nr.414, 9 Ra 1308/ 23 Kasım 1890, s. 2. 504 Sabah, Nr.438, 3 R 1308/ 16 Kasım 1890, s. 2. 505 Sabah, Nr.461, 26 R 1308/ 9 Aralık 1890, s. 2; Nr.471, 7 Ca 1308/ 19 Aralık 1890, s. 4. 506 Sabah, Nr.497, 3 C 1308/ 14 Ocak 1891, s. 1. 507 Sabah, Nr.519, 25 C 1308/ 5 Şubat 1891, s. 1. Şirketin sermayesini Ali Akyıldız 20 bin frank (880.000 lira) olarak vermektedir..Bkz. Ali Akyıldız, a.g.e., s. 117. 508 Sabah, Nr.572, 19 Ş 1308/ 30 Mart 1891, s. 2; Nr.590, 8 N 1308/ 17 Nisan 1891, s. 2. 509 Ali Akyıldız, a.g.e., s. 118. 510 Sabah, Nr.1061, 10 M 1310/ 3 Ağustos 1892, s. 2; Nr.1188, 20 Ca 1310/ 10 Aralık 1892, s. 2 ve Nr.1195, 27 Ca 1310/ 17 Aralık 1892, s. 2. Ali Akyıldız, a.g.e., s. 120’de bu kısmın işletmeye açılış tarihi 9 Aralık 1892’dir.
92
arasındaki kısmının inşaatı ise 1894 yılının Temmuz ayında işletmeye açılmıştır.
Böylece İtibari Umumiye-i Osmaniye Bankasına şirketin yatırdığı 20 bin lira kefalet
akçesinden bu hattın bu kısmına ait olan 8858 lira banka tarafından şirkete
ödenmiştir. Geri kalan 11.140 lira ise bankada tutulmaya devam ediliyordu511.
Sabah, hattın inşasında çalışan işçilerin milliyetleri ve sayıları ile ilgili
ayrıntılı bilgi vermiştir. 7 Mayıs 1892 tarihli habere göre Selanik-Manastır demiryolu
inşaatında 2773 kişi çalışmaktaydı. Selanik-Vodine arasında çalışanların 1061’i yerli,
104’ü İtalyan, 11’i Avusturyalı, 25’i Karadağlı, 10’u Sırplı, 9’u Fransız, 7’si
İsviçreli, 177’si Bulgar, 4’ü Alman, 2’si Rusyalı ve 1’i Yunanlı idi. Vodine-Manastır
arasında ise 733’ü yerli, 317’si İtalyan, 233’ü Avusturyalı, 45’i Karadağlı, 7’si Sırplı,
8’i Alman, 1’i Fransız ve 8’i Yunanlı idi. Yerli işçilerin sayısı diğerlerine oranla
fazladır. 1794 yerli işçi bulunuyordu. İkinci sırayı alan İtalyan işçilerin sayısı 421 idi.
Sonra 244 işçi ile Avusturyalılar geliyordu ve onları 177 kişiyle Bulgar işçiler takip
ediyordu. Bulgar işçiler sadece Selanik-Vodine arasındaki inşaatta
çalıştırılmaktaydı512.
Alman sermayedarların Osmanlı Avrupasında inşa ettikleri demiryolu hattı
sadece Selanik-Manastır hattıydı. Ancak Deutsche Bank ve Wiener Bank, Baron
Hirsch’in hisse senetlerini almaları sonucunda Rumeli demiryolları işletmesini de
üstlenmiş oluyorlardı. Bunun için Zürich’de Rumeli Şimendiferleri Bankası adıyla
bir banka kurmuşlardı513. İşletici şirketin idare meclisi de yeniden oluşturulmuştu.
Baron Hirsch, Marki Döyin ve van der Vinkle idare meclisi üyeliğinden ayrılmışlar;
yerlerine Viyana Union Bank’ın Direkttörü Moris Bauer, Jozef Juli, Londra
bankerlerinden Ernest, Union Bank Würtemberg Direktörü Alfred Kaulla, Aback
Arner ve Deutsche Bank direktörü Siemens tayin ediliyorlardı514.
511 Sabah, Nr.1779, 21 M 1312/ 24 Temmuz 1894, s. 2. 512 Sabah, Nr.973, 10 L 1308/ 7 Mayıs 1892, s. 2. Salim Aydın, hattın inşaatında çalışan İtalyan işçi sayısını 402 olarak belirtmektedir. Salim Aydın, a.g.t., s. 27. 513
Sabah, Nr.462, 27 R 1308/ 18 Aralık 1890, s. 2. 514 Sabah, Nr.519, 25 C 1308/ 5 Şubat 1891, s .2.
93
2.3. Eskişehir-Konya Hattı
Alfred Kaulla’nın dışında, Bursa-Mudanya hattı imtiyazını almış olan Nagel
Magers ve İzmir-Kasaba demiryolu Kumpanyası da Konya’ya kadar demiryolu hattı
imtiyazı almak istemekteydiler. 13 Ocak 1891 tarihli Sabah’ta Maliye ve Nafia
nazırlarıyla Kaulla ve Khülmann’ın daha önce Hazine-i Hassa Nezaretinde bir araya
gelerek bu meseleyi ele aldıkları yer almaktaydı. Meclis-i Âl-i Vükelâ’ca her üç
teklifinde birleştirilerek Nafia Nezareti tarafından incelenmesine karar verilmişti515.
Sabah’ın 16 Ocak’taki haberine göre, Nafia Nezareti başlangıçta Kaulla’nın
ve Kasaba Şirketinin tekliflerini kabul etmemişti516. 2 Şubat tarihli Sabah’tan,
Padişahın tekliflerden hangisinin devletin menfaatlerine uygun olduğunun tetkik
edilerek kendisine arz edilmesini istediğini öğreniyoruz517. 1891 yılında görüşmeler
bu şekilde devam etmişti.
2 Kasım 1892’deki bir haberden Kaulla’nın Konya-Eskişehir ve Ankara-
Kayseri demiryolları için bir layiha verdiğini öğrenmekteyiz. 7 Aralık’ta ise Sabah,
bu önerinin Meclis-i Nafia’da hükümetin menfaatine uygun görüldüğü yazıyordu. Bu
yeterli görülmemiş olacak ki, konunun bir de Meclis-i Mahsûs’da görüşülmesi
gerekmişti518. 9 Aralık tarihli Sabah, konunun Meclis-i Hâss-ı Vükela’da
görüşüldüğünü ve yeniden incelenmesi için Nafia Nezaretine gönderildiğini
yazıyordu519. 20 Aralık’taki haberde ise Kasaba-Konya ve Eskişehir-Konya
demiryolu hattı taleplerinin Meclis-i Âl-i Vükelaya gönderildiği yazılmıştı520. Bu
müzakereler nihayet 1893 yılının ilk aylarında sonuçlanacaktı.
Konya-Eskişehir ve Ankara-Kayseri hatlarının imtiyazı Şubat 1893’te
verilmiştir. Eskişehir-Konya hattı 450 kilometre uzunluğunda olacaktı. Teminat
akçesi olarak verilecek miktar 13.750 franktı. İki hattın inşası 8 sene içerisinde
515 Sabah, Nr.496, 2 C 1308/ 13 Ocak 1891, s. 2. 516 Sabah, Nr.499, 5 C 1308/ 16 Ocak 1891, s. 2. 517 Sabah, Nr.516, 22 C 1308/ 2 Şubat 1891, s. 1. 518 Sabah, Nr.1150, 12 R 1310/ 2 Kasım 1892, s. 2; Nr.1185, 17 Ca 1310/ 07.12.1892, s. 1. 519 Sabah, Nr.1187, 19 Ca 1310/ 9 Aralık 1892, s. 2. 520 Sabah, Nr.1198, 30 Ca 1310/ 20 Aralık 1892, s. 1
94
tamamlanacaktı521. 14 Şubat 1893 tarihli nüshasında Sabah, Kaulla’ya verilen yeni
demiryollarından bahsederken, Kaulla’nın anlaşma şartlarında ve nakliyat-ı
askeriyede kolaylık gösterdiğini, postayı ise meccanen taşımayı kabul ederek
Osmanlı Devletine hizmet ettiğini ifade etmektedir522.
Ankara-Kayseri ve Eskişehir-Konya hatlarının mukavele ve şartnamesi
Sabah’ta 5, 9, 10 ve 11 Mart 1893 tarihlerinde yayınlanmıştır. Anlaşma Ticaret ve
Nafia Nazırı ile Stuttgart’taki Würtemberg Vereinsbank Direktörü, İstanbul’da
Anadolu Osmanlı Demiryolu Şirketi adına hareket eden Alfred Kaulla arasında
yapılmıştı. Birinci maddeye göre Eskişehir-Konya, Ankara-Kayseri hatları
Kaulla’ya verilecekti. İkinci maddede İmtiyazın süresinin imtiyaz fermanından sonra
99 yıl olduğu belirtiliyordu. Sekizinci maddede kullanılacak malzemeler için gümrük
vergisi ve dâhili vergi muafiyeti şartı konmuştu. Dokuzuncu maddeye göre şirket
miri ormanları kullanabilecekti. Otuzuncu madde kilometre garantisi olarak Ankara-
Kayseri hattı için senelik her kilometre başına altın olarak 775 Osmanlı lirası,
Eskişehir-Konya hattı için 604 Osmanlı lirası teminat vardı 523. Şirkete kilometre
garantisi Duyun-ı Umûmiye aracılığıyla ödenecekti524.
Anadolu Demiryolu Şirketi, Hattın inşası için, daha önce İzmit-Ankara
hattının yapımında yer alan Vitali ile fiyat konusunda anlaşamamışlardır. Şirket
inşaat masrafı olarak kilometre başına 80 bin frank tahmin ederken Vitali 96 bin
Frank olacağını düşünmekteydi. 16 bin Franklık bu farklılık Vitali’nin anlaşamayıp
Paris’e gitmesine neden olmuştur. Şirket ise Makinson adında Almanyalı bir
mühendis ile anlaşmıştır525.
2 Aralık 1893’te Eskişehir-Konya hattının ilk 40 kilometresi düzeltilmişti ve
raylar döşenmeye hazırdı. İnşaatın 1895 yılında bitmesi bekleniyordu526. 1894
521 Sabah, Nr.1250, 22 B 1310/ 9 Şubat 1893, s. 1–2. Eskişehir-Konya hattı imtiyazı 3/15 Şubat 1893’te, 384 kmlik Ankara-Kayseri ve Alayunt-Kütahya hatlarının inşası imtiyazıyla beraber verildi. Charles Morawitz, a.g.e.,
s. 335–336. 522 Sabah, Nr.1255, 27 B 1310/ 14 Şubat 1893, s. 1–2. 523 Sabah, Nr.1273, 16 Ş 1310/ 5 Mart 1893, s. 4; Nr.1277, 20 Ş 1310/ 9 Mart 1893, s. 3–4; Nr.1278, 21 Ş 1310/ 10 Mart 1893, s.3 ve 22 Ş 1310/ 11 Mart 1893, s. 3–4. 524 Sabah, Nr.1283, 26 Ş 1310/ 15 Mart 1893, s. 2. Gazete, 1 Nisan 1893 tarihinde Konya halkının demiryolu inşasından dolayı teşekürlerini yayınlamıştır. Bkz. Nr.1300, 14 N 1310/ 1 Nisan 1893, s. 2. 525 Sabah, Nr.1364, 19 Za 1310/ 4 Haziran 1893, s. 2 ve Nr.1399, 25 Z 1310/ 09 Temmuz 1893, s. 2. 526 Sabah, Nr.1575, 23 Ca 1311/ 2 Aralık 1893, s. 1.
95
Temmuzunda ise hattın yarısının inşaatı tamamlanmak üzereydi ve yine vaat edilen
vakitten evvel bitmesi bekleniyordu527
1894 yılının Aralık ayında Kütahya’ya kadar olan kısmının inşaatı
tamamlanmıştı528. İnşaatın tamamı ise 1896 yılında tamamlanıp işletmeye açılacaktır.
Şirket Ankara-Kayseri hattının inşası imtiyazını elinde bulundurmakla beraber bunu
gerçekleştirmemiştir.
527 Sabah, Nr.1779, 21 M 1312/ 24 Temmuz 1894, s. 1. 528 Sabah, Nr.1916, 11 C 1312/ 9 Aralık 1894, s. 1.
96
SONUÇ
1877/1878 Osmanlı Rus Savaşı’ndan sonra Osmanlı devleti 1897 yılına kadar
bir savaşa girmedi. II. Abdülhamid, bu zaman diliminde devletin düvel-i muazzama
karşısında siyaseten etkili olabilmesine ve silah ve subay kadrosu açısından ordunun
bir savaşa hazır duruma getirilmesine çalıştı. Bunun için uluslarası alanda
Almanya’ya yakın bir politika izledi.
Dönemin günlük gazetelerinden Sabah’ta, Osmanlı Devleti’nin diğer
devletlerle olan siyasi ilişkileri yeterince yer bulmamıştır. Bunda II. Abdülhamid’in
iç ve dış politikası neden olmuştur. Bu kontrolle kendi ürettiği siyaset, işlevini yerine
getirebilirdi. Yabancı devletlerle olan ilişkilerden sürekli olarak, dostluk kelimesi
esas alınarak bahsedilmekte ve bu haberler yeterince açıklayıcı bilgi içermemektedir.
Dönemin siyasi ilişkilerini basından, askeri ve ekonomik ilişkilerle ilgili haberlere
bakarak ortaya koyabiliriz.
Alman İmparatoru II. Wilhelm, Avrupadaki dengeleri gözeten Bismarck’ın
1890’da görevini bırakmasından sonra, Almanya’nın dünya genelinde söz sahibi
olmasını hedefleyen Weltpolitik’i uygulamaya koymuştur. II. Wilhelm’in 1888
yılında imparator olmasından bir yıl sonra, 2–6 Kasım 1889’da İstanbul’a bir seyahat
gerçekleştirmişti. Bu seyahat Mısır, Girit ve Ermeni meseleleri yüzünden zor
durumda bulunan Osmanlı Devleti için önemli bir destek anlamına geliyordu.
Bununla beraber Sabah, bu seyahati iki ülke arasındaki dostluğun bir eseri olarak
sunmuş ve dış politikadaki yerini belirtmemiştir. Osmanlı’nın meseleleri üzerine
Almanya’nın görüşlerinin ne olduğu ise ancak bir kaç haberle yer bulmuştur. Alman
sefirinin padişahla olan görüşmeleriyle ilgili haberler ise, görüşmenin gününü
ifadeden ileri gitmemiştir. Gazete, bunlara karşılık Alman imparatoru ile padişah
arasındaki hediyeleşmelere ve nişan takdimlerine daha çok yer vermiştir.
Askeri ilişkiler hakkındaki haberler, siyasi ilişkilere nispeten daha çok yer
almaktadır. Osmanlı Devleti’nin dış politikasıyla da bağlantılı bir durum olarak 1880
yılından itibaren, özellikle kara ordusunda olmak üzere, Alman sisteminin tercih
97
edildiği görülmektedir. Alman heyeti, Almanyaya gönderilen Osmanlı subayları ve
askeri techizat alımı bu kısımda değerlenidirilecek haberlerdir. Tanzimat’tan beri
Osmanlı ordusunda Prusya kökenli subaylar görev almaktaydılar. 1882’de gelen
Albay Kaehler başkanlığında ilk askeri heyetten sonra Birinci Dünya Savaşı sonuna
kadar Alman subayları istihdam edilmeye devam edildi. Sabah’ta Alman askeri
heyetinin Osmanlı ordusundaki çalışmalarına dair bir kaç istisna dışında bilgi
verilmemiştir. Almanya’ya gidip-gelmeleri, sözleşmelerinin yenilenmesi gibi
haberlerle yetinilmiştir. Gazeteden faydalanarak, Osmanlı ordusundaki rollerini,
birbirleriyle ve Osmanlı askeri yetkilileriyle olan münasebetlerini ortaya koymak
mümkün görünmemektedir.
Askeri eğitim için 1890, 1894 yıllarında heyet olarak Alman ordularına
gönderilen Osmanlı subaylarıyla ilgili haberlerde isimleri, döndükten sonra aldıkları
görevler belirtilmiştir. II. Abdülhamid’den önce de Almanya’ya subayların eğitim
amaçlı gönderilmesine rastlanmışsa da, bunlar bir kaç kişiden ibaretti. Tanzimat
döneminden beri bu konuda tercih edilen ülke Fransa’ydı. Ancak 1882 yılından
itibaren askeri öğrencilerin Almanya’ya gönderildiği görülmektedir. 1882’de 10,
1885’de 13, 1888’de 13, 1890’da 14, 1894’de 17 öğrenciyle bu öğrenci heyetlerinin
dışındaki öğrencileri de katarsak, Almanyaya 1895 yılına kadar 60’dan fazla askeri
öğrencinin gönderildiği görülmektedir. Bunların arasında Ahmet İzzet Paşa, Esad
Paşa, Şakir Paşa, Sadıl el-Müeyyed gibi isimler vardı. Ayrıca bunların dışında askeri
tabiplerin ve bahriye mensuplarının da gönderildiğini görmekteyiz.
Askeri ilişkilerin diğer bir boyutu da ordunun Alman silahlarıyla techiz
edilmesidir. Mavzer tüfek ve fişeklerinin nakliyatı sık sık rastlanan haberlerdendir.
1889–1890 yılları arasında, gazete haberlerinden 11453 sandık civarında mavzer
tüfeği ve 41267 sandık fişek alındığı görülmektedir. Sadece bu silahların alımıyla
yetinilmemiş, Osmanlı ordusundaki 520.000 civarındaki Amerikan yapımı Henri
Martini tüfeklerinin namlularının çapları mavzer fişeği atacak şekle çevrilmiştir.
Bunların dışında Krupp’tan top alımı ve Kiel’deki Germania fabrikasından
mukavelesi 19 Ekim 1886 tarihinde imzalanan 12 adet torpido istimbotunun gelişiyle
ilgili haberlere rastlanmıştır. Bu istimbotlar arasında Nasir, Siham torpido
istimbotlarının adı geçmektedir.
98
Alman nüfuzunun en etkin olduğu alan, demiryolu yatırımlarıdır. 1888
yılında Deutsche Bank’ın desteklediği Alfred Kaulla’nın İzmit-Ankara Hattının inşa
imtiyazıyla başlayan süreç, 1890’de Selanik-Manastır ve 1893 yılında da Eskişehir-
Konya, Ankara-Kayseri hatları imtiyazlarıyla devam etmiştir. 27 Kasım 1892
tarihinde Ankara istasyonuna ilk tren Ankara istasyonuna ulaşmıştı. Selanik-Manastır
hattı 1894 Temmuzunda, Eskişehir-Konya hattı ise 1896’da tamamlanmıştır.
Anadolu Demiryolu Şirketi payitaht ile Anadolu arasındaki ulaşımı beş yıl gibi kısa
bir sürede sağlamış oluyordu. Demiryolları askeri ve ticari açıdan önemli
görülüyordu.
Osmanlı Devleti’nin Alman sermayesine borçlanması da, demiryolları
yatırımlarıyla eş zamanlı olarak bu dönemde başlamıştır. Deutsche Bank ile 1888 ve
1894 yıllarında iki borç anlaşması yapılmıştır. Almanya ile 26 Ağustos 1890’da
imzalanan ticaret anlaşması ise, diğer Avrupa devletlerinin bir türlü anlaşmaya
yanaşmadığı bir durumda Almanların bir jesti idi. İşleme konulma tarihi 13 Mart
1891 olarak ifade edilmişti, ancak bu tarihten itibaren geçerli olması Osmanlı
devleti’nin aynı şartlarla diğer Avrupa devletleriyle anlaşma yapmasına bağlıydı.
1889–1895 yılları, daha önce başlamış olan Alman-Osmanlı İlişkileri’nin
temellerinin sağlamlaştırıldığı dönemdir. Alman sermayesine verilen imtiyazlarla ve
askeri ilişkilerle yakınlaşmanın sağlanmasına çalışılmıştır. Sabah gazetesinde de
daha çok bu iki alanla ilgili haberlere rastlanmıştır.
Gazetenin haberlerinde herhangi bir yabancı devletin ön plana çıktığı
görülmemektedir. Sabah’ın yayıncısı Mihran Efendi, yayıncılığı II. Abdülhamid’in
belirlediği siyasete uygun olarak yapmıştır. Haberlerin içeriğinde yorumdan
kaçınılmış, özellikle yeni işlemeye başlayan bir kurum veya uygulama gibi
hususlarda hemen her vesile ile padişah okuyuculara hatırlatılmış ve ülkenin iyi bir
durumda olduğu imajı verilmeye çalışılmıştır.
102
Ek-3. Sabah, Nr.64, s.3.
Ek-4. Alman İmparatoru’nun 1888’de İstanbul’u ziyareti esnasında yapılan resm-i geçit törenine katılan birlikler. Sabah, Nr.65, s.4.
104
Ek-6. Y.MTV. 81/188 17.2.1311. Mihran Efendi’nin aylık tahsisatının artırılmasını talebi üzerine
padişahın iradesi.
105
Ek-7. von der Goltz Paşa. Ekmeleddin İhsanoğlu, Ramazan Şeşen, M. Serdar Bakır-Gülcan Gündüz, Osmanlı Askerlik
Literatürü Tarihi (History of Military Art and Science Literature During The Ottoman Period),
c.II, İstanbul 2004.
106
Ek-8. Kamphövener Paşa
Ekmeleddin İhsanoğlu, Ramazan Şeşen, M. Serdar Bakır-Gülcan Gündüz, Osmanlı Askerlik
Literatürü Tarihi (History of Military Art and Science Literature During The Ottoman Period),
c.II, İstanbul 2004.
107
Ek-9. Y.PRK.ASK. 65/125 1308.Ra.6. Almanya’ya eğitim için gönderilecek Osmanlı subaylarının isimlerini bildiren Seraskerlik tezkeresi.
108
Ek-10. Mavzer Tüfeği Muayene Komisyonu Üyeleri. Oberndorf . Ekmeleddin İhsanoğlu, Ramazan Şeşen, M. Serdar Bakır-Gülcan Gündüz, Osmanlı Askerlik Literatürü Tarihi (History of Military Art
and Science Literature During The Ottoman Period), c.II, İstanbul 2004.
109
Ek-11. Y.PRK.ASK. 35/60 1304.M.21. Bahriye Nazırı Paşa’nın torpido 12 adet torpido istimbotu alınması için Germania fabrikasıyla anlaşıldığına dair tezkeresi.
110
1892 Senesi Hâsılat-ı Umûmîsi
Kanûn-ı sânî ………………………………………………………543.383.39 kuruş
Şubat……………………………………………………………....502.633.12 kuruş
Mart……………………………………………………………….660.377.90 kuruş
Nisan………………………………………………………………686.334.90 kuruş
Mayıs……………………………………………………………...910.693.46 kuruş
Haziran……………………………………………………………1.102.840.52 kuruş
Ağustos…………………………………………………………...1.024.125.94 kuruş
Temmuz…………………………………………………………..1.177.150.61 kuruş
Eylül………………………………………………………………1.192.975.04 kuruş
Teşrin-i evvel……………………………………………………..1.396.133.08 kuruş
Teşrin-i sânî ………………………………………………………1.147.502.24 kuruş
Kanûn-ı evvel……………………………………………………..1.206.550.26 kuruş
Yekûn……………………………………………………………..11.600.699.76 kuruş
1892 Senesi Teminât-ı Umûmîsi
Haydarpaşa-İzmit arası 22 km için ……………………………………………947.600 frank
Izmit-Bilecik 140 km 679 m 86 cm için ………………………………………2.110.197.90 frank
Bilecik-İnönü arası 48 km 152 m 61 cm için …………………………………575.852.43 frank
Inönü-Alp Köyü arası 72 km 455 m 88 cm için ………………………………586.594.86 frank
Alp köy-Sarıköy 53 km 253 m 30 cm için ……………………………………269.184.49 frank
Sarıköy-Beğlik Köprü arası 61 km 286 m 65 cm için ………………………...75.558.88 frank
Beğlik Köprü-Polatlı arası 19 km 438 m 50 cm için …………………………16.141.23 frank
Polatlı-Ankara arası 90 km 451 m 86 cm için ………………………………...3.717.20 frank
Yekûn ……………………………………………………………………………..4.584.847 frank
Ek-12. Sabah, Nr.1308, 22 N 1310, s.2. Anadolu Demiryolu’nun 1892 yılı geliri ve teminatı
111
KAYNAKÇA I. Arşiv Kaynakları 1-Başbakanlık Osmanlı Arşivi a) Yıldız Arşivi Yıldız Perakende Askeri Evrakı (Y.PRK. ASK.) Yıldız Perakende Arzuhaller Ve Jurnaller Evrakı (Y.PRK. AZJ.) Yıldız Esas Evrakı (Y.EE.) Yıldız Perakende Elçilik Ve Şehbenderlikler Evrakı (Y.PRK. EŞA.) Yıldız Perakende Hususi Maruzat Evrakı (Y.PRK. HUS.) Yıldız Mütenevvi Maruzat (Y.MTV.) Yıldız Perakende (Y.PRK. SRN.) b) İrade Tasnifi İrade-i Dâhiliye (İ.DH.) II. Süreli Yayınlar Sabah
Mizan
Tercüman-ı Hakikat
İkdam
III. Basılı Eserler AKSAN, Virginia, Savaşta ve Barışta Bir Osmanlı Devlet Adamı Ahmed Resmi
Efendi, İstanbul 1997. AKTEPE, Münir, “Abdülhamid’in Coblentz Seyahati Anıları ve II. Wilhelm’in İstanbul’u Ziyareti”, BTTD, Sayı 6, Mart 1968, s.32–34. AKYILDIZ, Ali, Anka’nın Sonbaharı Osmanlıda İktisadi Modernleşme ve
Uluslararası Sermaye, İstanbul 2005. ALKAN, A. Turan, II. Meşrutiyet Devrinde Ordu ve Siyaset, Ankara, 1995. ANDERSON, M. S., Doğu Sorunu 1774–1923 Uluslarası İlişkiler Üzerine Bir
İnceleme, Çev. İdil Eser, İstanbul, 2001. AYDIN, Salim, Selanik-Manastır Demiryolu, Marmara Üniversitesi, Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1999. AYIŞIĞI, Metin, Mareşal Ahmet İzzet Paşa; Askeri ve Siyasi Hayatı, Ankara 1997. BEYDİLLİ, Kemal, “II. Abdülhamid Devrinde Gelen İlk Alman Askeri Heyeti Hakkında”, İÜEFTD, sayı 32, Mart 1979, s. 481–494. ______________, 1790 Osmanlı Prusya İttifakı, İstanbul 1984.
112
______________, Büyük Friedrich ve Osmanlılar, İstanbul 1985. BLAİSDELL, Donald C., Osmanlı İmparatorluğu’nda Avrupa Mali Denetimi:
Osmanlı Duyunumiye İdaresinin anlamı, kuruluşu ve faaliyeti, çev. Ali İhsan Dalgıç, 1979. ÇALIK, Ramazan, Alman Kaynaklarına Göre Ermeni Meselesi, Ankara 2000. DAVİSON, R.D., “Osmanlı Diplomasisi ve Bıraktığı Miras”, İmparatorluk Mirası,
edit. C.L.Brown; 2000. DEMİR, Betül, II. Mahmud Döneminde Berlin Sefaretinin Yeniden Açılması ve Elçi
Olarak Atanan Kamil Paşanın Faaliyetleri, İ.Ü.Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2000. DERİNGİL, Selim, “II. Abdülhamid’in Dış Politikası”, TCTA, c.II, s.305–315. Esad Paşa’nın Çanakkale Anıları, Yay. Haz. İhsan Ilgar, İstanbul 1975. Düstur, Birinci Tertib, c.VI, Ankara 1939. GENCER, Mustafa, Jöntürk Modernizmi ve “Alman Ruhu” 1908-1918 Dönemi
Türk-Alman İlişkileri ve Eğitim, İstanbul 2003. GOLTZ, Colmar Freiher von der, Millet-i Müselleha: asrımızın usul ve askeriyyesi, çev. Tahir, Konstantiniye 1305.
HASAN TAHSİN, Rehber-i Fenn-i Esliha, İstanbul 1313. IMBERT, Paul, Türkiye’de Yenileşme Hareketleri, İHSANOĞLU, Ekmeleddin (Edit.), Osmanlı Askerlik Literatürü Tarihi (History of
Military Art and Science Literature During The Ottoman Period), c. I-II, İstanbul 2004. İNUĞUR, Nuri, Basın ve Yayın Tarihi, İstanbul 1982. İZZET FURGAÇ Paşa, Keçecizâde, “Vilhelm Abdülhamid’i nasıl öldürecekti?”, Tarih Hazinesi, sayı 15, c.2, Nisan 1952, s.747–753 ve 756. KARACA, Ali, “II.Abdülhamid’in İdâreyi Kontrol Mekanizmalarından Yâverlik Kurumu”, XIII. Türk Tarih Kurumu Kongresi (Ankara 4-8 EKİM 1999), Kongreye
Sunulan Bildiriler, III. Cilt, III. Kısım, Ankara 2002, s.1701-1739. KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, cilt 8, Ankara, 1988. KOLOĞLU, Orhan, Cercle D'Orient'dan Büyük Kulüp'e, İstanbul 2005, s. 21–31.
113
_____________, “Osmanlı Basını: İçeriği ve Rejimi”, TCTA, c.I, İstanbul 1985, s.68–93. KURŞUN, Zekeriya,”II. Abdülhamid Döneminde Batı Basınında İmaj Düzeltme Çabaları: Matbuat-ı Ecnebiye Müdiriyetinin Kurulması ve Faaliyetleri”, Türk
Kültürü İncelemeleri Dergisi, 1, İstanbul 1999, s.105–118. MAHMUD MUHTAR PAŞA, Maziye Bir Nazar, Ankara 1999. MARDİN, Şerif, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895–1908, İstanbul 1992. MOLTKE, Helmut von, Türkiyedeki Durum ve Olaylar Üzerine Mektuplar, Ankara 1960. MUDRA, V., Goltz Paşanın Hatırası ve Hal Tercümesi, çev. Pertev Demirhan, İstanbul1953. ORTAYLI, İlber, Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu, İstanbul 2001. ÖNSOY, Rifat, Türk-Alman İktisadi Münasebetleri 1871–1914, İstanbul 1982. ROHRBACH, Paul, Hatt-ı Saltanat Bağdad Demiryolu, İstanbul 1333. Sadrazam ve Harbiye Nazırı Mahmud Şevket Paşa’nın Günlüğü, İstanbul, 1998. SANDER, Oral – FİŞEK, Kurthan, ABD Dışişleri Belgeleriyle Türk-ABD silah
Ticaretinin İki Yüzyılı (1829–1929), İstanbul 1977. SOY, H. Bayram, Almanya’nın Osmanlı Devleti Üzerinde İngiltere İle Nüfuz
Mücadelesi (1890–1914), Ankara 2004. SULTAN ABDÜLHAMİT, Siyasi Hatıratım, İstanbul 1972. ŞİŞMAN, Adnan, Tanzimat Döneminde Fransa’ya Gönderilen Osmanlı Öğrencileri
(1839–1876), Ankara 2004. TAHSİN PAŞA, Abdülhamit ve Yıldız Hatıraları, İstanbul 1931. UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı, “İkinci Abdülhamid’in İngiliz Siyasetine Dair Muhtıraları”, İÜEFTD, VII/10, İstanbul 1954, s. 43–51. _________________________, Osmanlı Tarihi, Ankara Cilt IV. ÜLMAN, Haluk, "Tanzimat’tan Cumhuriyete Dış Politika ve Doğu Sorunu", TCTA, c.I, s.282–283. WALLACH, Jehuda L., Bir Askeri Yardımın Anatomisi Türkiye’de Prusya-Alman
Askeri Heyetleri, Ankara, 1985.
114
WOODS, Henry F., Türkiye Anıları: Osmanlı Bahriyesi’nde Kırk Yıl (1869-1909), çev. Fahri Çoker, İstanbul 1976. YAZICI, Nesimi, Takvim-i Vekayi Belgeler, Ankara 1983. YENİAY, Hakkı, Osmanlı Borçları Tarihi, Ankara 1936. ZURCHER, Erık Jan (der.), Devletin Silahlanması, Ortadoğu’da ve Orta Asya’da
Zorunlu Askerlik (1775–1925), İstanbul 2003.