Kuzeybatı Suriye’nin Kürt Ağaları, 1695-1744: Rüstem Ağa ve Oğulları

8
Kürt Tarihi Kürt Dağı’ndan Hatay’a bakış. Stefan Winter, 2002. Kürt Tarihi 20 Eylül-Ekim 2015 Rüstem AğA ve OğullARI Kuzeybatı Suriye’nin Kürt ağaları, 1695-1744 DOSYA: Kürt MirliKleri

Transcript of Kuzeybatı Suriye’nin Kürt Ağaları, 1695-1744: Rüstem Ağa ve Oğulları

Kürt Tarihi

Kürt Dağı’ndan Hatay’a bakış.

Stefan Winter, 2002.

Kürt Tarihi

20 Eylül-Ekim 2015

Rüstem AğA ve OğullARI

Kuzeybatı Suriye’nin Kürt ağaları, 1695-1744

DOSYA: Kürt MirliKleri

Kürt Tarihi

Eylül-Ekim 2015 21

“Kürt Livası” ola-rak Kilis özel bir statüye sa-hip olup bölge-

nin kendine ait bir etnik ve aşi-ret yapısı mevcuttu. Dolayısıyla da Osmanlı Devleti buradaki yerel yöneticilerin dışlanmasın-dansa sisteme dahil edilmesin-den yana bir politika izlemiştir. Bununla birlikte, büyük bir Kürt nüfusu da Kuzeybatı Suriye’deki geniş dağlık bölgelere yayılmış-tır. O dönemde, bugün Halep eyaletine bağlı Afrin ovası için kullanılan “Cebel-i Ekrad” bu-rası için değil, fakat bölgenin kuzey ucunda bulunan Sahyun bölgesindeki Alevi yoğunluklu Tripoli sıradağlarının olduğu yer için kullanılmıştır. Burada küçük koloniler oluşturmuş olan Kürtler uzun bir süreden beri Alevi ve Hıristiyanlarla ka-rışmıştır. Fakat belgelerin bize haber verdiği kadarıyla anlaşı-lan o ki burada yaşayan Kürtler

Kilis’teki asıl akrabalarıyla aile-vi ve ticari ilişkilerini tamamıy-la kesmemişlerdir. Zira Cebele ve Lazkiye’nin mali kayıtlarını (1645/46) tutan muhasebeci başı, detayların içine vakıf ola-rak geçen bir köydeki (Medcel Hatib) yaşayanların tamamının Halep bölgesindeki Kürtlerle bir arada yaşamak için toprak-larını terk ettiğine dair bir not eklemiştir.1 Burada bizi daha yakından ilgilendiren özellikle o dönemde yaşanmış başka bir olay ise Asi Nehri kenarında bir bataklık olan Mudik’in (Afami-ya) şehremini, topraklarını izin-siz olarak bırakıp Antakya’nın kuzeyinde yer alan Kara Murt bölgesinde balıkçılık yapmak için giden 16 kişiyi geri getirmek için verdiği hukuki ve siyasal mücadeledir. Kara Murt’un bü-tün ileri gelenleri, yani Kürtle-rin ağaları olan Okçi İzzedinlo, Emiki, Musa Begli ve diğerleri, yaptıkları şahitlikte bu balıkçı-

Kuseyr de Sahyun Dağı gibi Kürtlerin en eski yerleşim yerlerinden ve de bilad-ı Şam’ın en

az bilinen yerlerinden biridir. antakya’nın aşağısından geçen asi kıvrımından nehrül Kebir ovasına kadar uzanan alanda Kuseyr, akra, basit

ve bayırı oluşturan büyük dağ sırasının bir parçasını oluşturmaktadır. Kuseyri kesen derin yarıklar her zaman devlet memurlarının buraya

ulaşımını zorlaştırmıştır. Suriyeli coğrafyacı adil abdüsselam burayı daha ziyade etnik bir “geçiş

bölgesi” olarak nitelemiştir.

Stefan WInter

Fransızcadan çeviren: Metin atMaca

DOSYA: Kürt MirliKleri

BOA: Mühimme Defteri (MD) MD 104:151, Şubat, 1693.

Lübnan Üniversitesi (Tripoli): Şeriat mahkemeleri kayıtları (kopya) 4/2:65 ve 4/2:147.

Kürt Tarihi

22 Eylül-Ekim 2015

ların dürüst insanlar oldukla-rını ve her zaman kendi yaşam alanları içinde kaldığını belirt-mişlerdir. Bunun üzerine Kadı bunun kayıtlara geçirilmesini istemiştir.2 1692’de Lazkiye’nin ayanları ve büyükleri, Osmanlı Devleti’nden bölgelerinde ve çevresinde bulunan köylerin ve yolların Sahyun Dağı’nda bu-lunan bir grup Kürt eşkıyasına karşı korunması için müdaha-lede bulunmasını istemişlerdir.3 Genel olarak, kaynaklar bize Kuzeybatı Suriye’deki Kürtle-rin, Kilis’teki kurulu sosyo-idari çerçeveden yoksun olduğunu, bu bölge yaşayanlarının daha hareketli olduğunu ve devletin kurulu düzenine çok daha az en-tegre olduğunu söylemektedir.

Burada üzerinde duracağı-mız Kuseyr de Sahyun Dağı gibi Kürtlerin en eski yerleşim yerle-rinden ve de Bilad-ı Şam’ın en az bilinen yerlerinden biridir. Antakya’nın aşağısından geçen Asi kıvrımından Nehrül Kebir ovasına kadar uzanan alanda Kuseyr, Akra, Basit ve Bayırı oluşturan büyük dağ sırasının bir parçasını oluşturmaktadır. Kuseyri kesen derin yarıklar her zaman devlet memurları-nın buraya ulaşımını zorlaştır-

DOSYA: Kürt MirliKleri

Tripoli 4/2:68, Nisan 1724.

Kürt Tarihi

Eylül-Ekim 2015 23

mıştır. Suriyeli coğrafyacı Adil Abdüsselam burayı daha ziya-de etnik bir “geçiş bölgesi” ola-rak nitelemiştir. Bakir orman-ları ve küçük tarım alanlarıyla burada yaşayan birçok etnik grubun tarih boyunca küçük yerleşim alanları kurmasına imkân tanımıştır.4 Siyasi ola-rak Kuseyr, derebeylerin hakim olduğu bir bölge olmuş, bunlar

Anadolu’nun hinterlandı olan bu bölgede kendi imkânlarıyla ya da bazen Osmanlı idareci-lerinden destek alarak gelip geçen yolcuları kontrol etmiş ve vergi almışlardır. Gerçekte, bu atlı eşkıyaların resmi olarak tanınması ve böylece kurum-sallaşması, onları imparator-luğun kurulu düzenine entegre etmenin bir yolu olarak uygu-

lanmıştır. Osmanlının yerel otonom güçleri kendi patronaj ve ayrıcalıklı ilişki ağları içine dahil etmesi bir nevi modern devletin temellerini atma gi-rişimi olarak kabul edilebilir.5 Burada ortaya koymaya çalıştı-ğımız tarihi pek de bilinmeyen Kürt ayanları gerçekte bütün Kuzeybatı Suriye’nin en önemli derebeyi hanedanlıklarını oluş-turuyorlardı.

Derebeyleri ve diğer yerel güçler arasında her zaman Cisr eş-Şüğur’un kontrolünü ele geçirmek için savaşlar gerçek-leşmiştir. Asi Nehri üzerinde Kuseyr’in hemen alt tarafında yer alan Şüğur Köprüsü kuzey-den güneye giden hacıların yo-luna hakim bir yerde olduğun-dan her yıl önemli bir oranda gelir getirmiştir. Burası aynı za-manda Kuseyr’i güneydeki Sah-yun ve Ekrad dağlarından (ay-rıca Halep ve Tripoli eyaletinin sınırını) ayıran Nehrül Kebir Vadisi’nin yer aldığı bölgeyi ve Akdeniz’e açılan Halep ile Laz-kiye arasındaki başlıca ticaret yolunu oluşturmuştur. Burada yer alan bir yeniçeri birliği ve imparatorluk tarafından yapı-lan önemli yatırımlara (Köp-rülü Mehmed Paşa’nın vakfı) rağmen bu küçük kasaba, et-rafındaki dağlık alanlarda ya-şayan aşiretlere karşı izole ve zayıf durumda kalmıştır. 1698 Nisanı’nda, Sahyun Dağı’ndan (uzun zamandan beri eşkıya olarak bilinen) bir Kürt grubu, atlılar dahil 70 kadar silahlı adam toplayıp Şüğur’u ele ge-çirmiştir. Baharın pazar hafta-sıdır ve bu grup güneş batımına kadar burayı soyup büyük bir ganimet elde etmiştir. Çalınan malların geri getirilmesi için devlet Tripoli, Hama ve hatta Anadolu eyaletinin valilerini

DOSYA: Kürt MirliKleri

Bedama’dan genel bir görünüş.

Stefan Winter, 2000

Kürt Tarihi

24 Eylül-Ekim 2015

sorumlu tayin etmiştir.6 Sade-ce birkaç ay sonra İstanbul bu eşkıyanın vakıf vergisini hala ödemediği için Şüğur Kalesi’ne kapattırmış, haklarındaki di-ğer bütün cezalar hususun-daysa hiçbir işlem yapmamış-tır.7 Ağustos 1722’de, Antakya, Lazkiye ve Şüğur’dan sorumlu kadı, İstanbul’u Sahyun Dağı Kürtleri hakkında uyarmıştır: Bunlar durmadan bölgedeki çiftliklere saldırmakta ve “sey-yahlarla hacıları yollarda ve kamp larında soymaktan geri dur mamaktadırlar”.8 Takip eden yüzyılda Osmanlı birçok kez diğer aşiretleri vadide yerleşik hâle geçirmeye çalışmış fakat etkisiz hâle getirmekte çok ba-şarılı olamamıştır. Mısır’ın iş-gali zamanında buradaki yerli halklar Osmanlı’nın merkezine karşı olan başkaldırılarında do-ğal bir müttefik olarak görmüş ve bu sebeple Kuseyr’in Alevi-leri ve Kürtleri burada bulunan askerleri öldürmüştür.9

18. yüzyılda, Şüğur kasaba-sının yönetimi uzun bir süre için Beyt Rüstem adında köklü bir ailenin elindeydi. Bu döne-min tarihi için fazlasıyla mevcut olan tarihi kaynaklara dayana-rak burası hakkında yazan ye-rel tarihçi Feyiz Kavsare’ye göre Muhammed Rüstem isminde biri 1737 ile 1744 arasında İdlib ve Şüğur’a kaymakam olarak atanmıştır. Bu müstebit lider görevinden alındıysa da dört yıl sonra Şüğur’un imparator-luk vakfının başına geçerek şehre geri dönmüştür. Rüstem kötü yönetimi ve yolsuzlukla-rıyla bilinirdi; buna rağmen oğulları ta ki Mısır yönetimi ta-rafından yerlerinden edilinceye kadar Şüğur’da liderlik yapma-ya devam etmişlerdir.10 Osman-lı yönetimine dair Başbakanlık

Osmanlı Arşivleri’nin farklı tas-nifleri arasına dağılmış kaynak-lardan ve Halep ile Tripoli’nin Kadı Mahkemeleri’nin sicil ar-şivlerinden bu ailenin 17. yüzyı-lın sonundan itibaren başlayan hikâyesini takip edebiliyoruz. Rüstem’in tam bir tarihi an-cak arşivler (bilhassa Antakya Mahkemesi’nin sicilleri) daha sistematik bir şekilde analiz edilmesiyle ortaya çıkarılabile-cekse de, ilk analizler bunların Kuseyr ve Sahyun Dağı’nda yer-leşik güçlü bir Kürt aşireti oldu-ğunu ve 18. yüzyılda yerel siya-sette çok önceden aktif bir rol oynadığını ortaya koymaktadır.

“Rüstem”in ismi ile ilk kez 1695 yılına ait bir Ahkam defte-rinde karşılaşılmaktadır.11 Rüs-tem’in oğlu Hasan Şüğur’un kuzeybatısındaki Bedama’yı köyünü ve etrafındaki Beksir-ya ve Kuseyr’in aşağısındaki Armele’yi ve de 800 metre yük-sekliğinde Akra Dağına yakın Bayire (bugün “Kösrelik” ola-rak bilinen) ile birlikte mali-kane olarak talep etmiştir.12 Hasan’a bu talebine karşılık verilen berat (ki ilan edildikten hemen sonra aktif hale gelen berat her bir köy için bir kaç kez ilan edilmiş olsa da) kim olduğu hakkında herhangi bir detay vermemektedir. Daha sonra oğlu Rüstem, “ağa” ve “kethüda Hasan’ın oğlu” ün-vanlıyla bahsedilmiştir. Bu da bu ikisinin Kuseyr’de kendile-rine malikâne bahşedilmeden önce yeniçeriler arasında müte-vazi bir rütbeye sahip oldukla-rına işaret ediyor. Buna karşın, “ağa” (Arapça: ‘Ağa, Kürtçe: Axa) ve “kethüda” terimi bir aşiretin lideri için de kullanıla-biliyordu; Kürdistan’ın ağaları (Türk muadillerinin tersine) kumandan ve vali olmadan

DOSYA: Kürt MirliKleri

Kürt Tarihi

Eylül-Ekim 2015 25

bu küçük kervansarayın yeter-siz kaldığından bahsetmekte-dir.15 Yeni Cami’deki görevlile-rin (bir imam, sekiz müezzin, iki temizlikçi, çocuklar için bir okul öğretmeni, v.s.) maaşları sabit giderlerle birlikte 163 akçe gibi önemli bir oranda olmuş, bunun için de Hasan, Şüğur’un çevresinde sahip olduğu mülk-lerden sekiz tanesini bu gider-lere ayırmıştır: Bunlar dört taşı olan bir değirmen, Asi Nehri üzerinde su taşıma dolabı ve suyuyla birlikte bir bahçe, Asi Nehri’nde bir ada, beş tabak-hane ve diğer başka yerler. Teoride elde edilen gelirlerin Mekke’deki kutsal mekanlara verileceği öngörülse de, pra-tikte vakfın kurucusunun “sil-sile bitene kadar, varisinden sonraki varisi” arasında payla-şılmaktadır. Vakfın mütevellisi-nin başında yer alan kişiye gün-lük sadece 50 akçe gibi önemli bir maaş verilmesi bu statünün açıkça “Rüstem Ağa’nın” ilmi ve hikmetiyle “en mürşit oğlu” (erşed) için ayrıldığını göster-mektedir.

Hasan Rüstem’in oğlu Rüs-tem ağa henüz çok “mürşit” biri değildi. Bir gün Şüğur’a yakın Akpınar’ın küçük bir deresinde balık tutmaya git-miş ve orada namaz kılan genç bir adamla karşılaşmıştı. Genç adam selam vermediği için kızan Rüstem “ona kasten sal-

nı kendisi ve yerel aşiretler arasında bir kaç yıl önceden büyük bir çatışma çıktığından bahseder: Cebele ve Şüğur böl-gesinde topraklarını kontrol etmeye gittiği bir dönemde Şêxan Kürtleri, Behluliye ve Bayır kethüdaları ve de meş-hur Alevi lider Muhammed ibn Şillif ile “daha binlerce” Ale-vi savaşçıdan müteşekkil bir ordu tarafından saldırıya uğ-ramıştır. Bunlar Hasan’ın bazı adamlarını öldürmeyi başarmış fakat kendisi sağ kurtulmuş-tur. Lazkiye’nin dışında kalan çiftliğine de girip 124,000 dut ağacını kesmiş ve tütün tarlala-rını da yakmışlardır.14 Osmanlı idarecileri önemli bir ticari ve siyasi rakip olarak görünen Lazkiye’nin ayanlarından Ber-ber Mustafayı sorumlu tutmuş ve Hasan’ın kayıplarını tazmin etmekle cezalandırmıştır.

Ankara’daki Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivindeki bir vak-fiye (vakıf nizamnamesi) Hasan bin Rüstem’in yüksek sosyal ve finansal statüsü hakkında bize bir ipucu vermektedir. Ölümünden biraz önce, Ekim 1721 tarihli nizamname Cisr eş-Şüğur’da Köprülü Mehmet Paşa’nın kervansarayının ya-nında bir “Yeni Cami” kurulma-sı ve muhafazanın yapılmasın-dan ve artmakta olan mü’min ve hacıların Mekke yolundaki ihtiyaçlarını karşılamak için

18. yüzyılda, Şüğur kasabasının yönetimi uzun bir süre için beyt rüstem adında köklü bir ailenin

elindeydi. bu dönemin tarihi için fazlasıyla mevcut olan tarihi kaynaklara dayanarak burası hakkında

yazan yerel tarihçi Feyiz Kavsare’ye göre Muhammed rüstem isminde biri 1737 ile 1744 arasında idlib ve

Şüğur’a kaymakam olarak atanmıştır.

önce önemli tarım alanlarına pek sahip olmazlardı.13

Her nedense, yerel bir bey olarak Hasan bin Rüstem dağ-lık bölgelerdeki aşiretlerle hiç de güçlü bir ilişkiye sahip de-ğildi. Sadece oğlunun mahke-medeki işlemleri yapılırken çok sonraları “Kürt” Hasan olarak resmi belgelere geçmiştir. Bir de, 1705 tarihli sultan ferma-

DOSYA: Kürt MirliKleri

Kürt Tarihi

26 Eylül-Ekim 2015

dırdı ve iki kılıç darbesiyle sağ omuzundan yaraladı… Adam yaralarından dolayı hemen orada öldü.” Bu olay ağa ve derebeyine pahalıya mal ola-caktı, zira Rüstem iki buçuk yıl sonra mahkemenin karşısına çıktığında böyle olacağı çok-tan belli olmuştur. Kuzeybatı Suriye’nin sosyal tarihi için önem arz eden Tripoli’nin kadı sicillerine göre 1724 yılının Ni-san ayında halkın önde gelen-lerinden ve ağalardan en az 33 kişi Kadı’nın önünde sevilme-yen ağanın suçunu ispat etmek için şahitlik etmiştir. Duweyr el-Ekrad köyünden biri olan maktulün babası kısas hakkı-na sahip olmuş ve Rüstem’in idamını talep etmiştir.16

O yıl Osmanlı idarecilerince Rüstem ailesine verilen cezalar cinayetle sınırlı kalmamıştır. Bir hafta kadar süren bir mah-kemede vergi toplamakla yü-kümlü ikinci bir 43 kişilik grup zulmüyle bilinen Kürt Hasan’ın oğlu Rüstem Ağa’nın “on yıldır fakir çiftçilerden gayr-ı resmi bir şekilde kendisine 15,000 kuruş miri ve cizye vergisi aldı-ğı” ve bunun geri ödenmesini talep etmiştir. Rüstem’in zul-münden etkilenmiş köylerin listesi ağanın gücünün aslın-da Lazkiye’nin hinterlandında etnik ve dini yapısıyla büyük bir çeşitlilik arz eden bir nü-fus üzerinde etkili olduğu ve Kuseyr’deki Zeytincek’ten ta Kırdaha’ya ve yükseklerde-ki Kadmus’a ve de güneybatı sınırındaki Merkeb Kalesi’ne kadar uzandığını göstermek-tedir.17 Ayandan daha bir çoğu Rüstem’e karşı suçlamalarda bulunmuş, bir kısmı kendile-rini “zincire vurdurup” zorla para aldığını, diğerleri ken-

dilerine karşı şiddet içeren suçlar işlediğini, mesela Şillif Alevi aşireti liderlerinin baba-sını boğdurup on yıl boyunca mallarını yağmaladığını dile getirmişlerdir.18

İstanbul bu olayla ilgilen-mekte gecikmemiş ve Tripoli’ye bir memur görevlendirip Rüs-tem Ağa’nın vergi memuruna olan toplam 330 para kesesi (165,000 kuruş) borcunu top-laması için göndermiştir. Ağa idam edilirken oğlu Ömer bin Hasan ve eski hazinedarı Tripo-li Kalesi’ne hapsedilip ailenin servetinin nerede saklandığını itiraf etmeleri istenmiştir. Me-murlar Sahyun’un yukarısında küçük bir köy olan Selma’daki Rüstem’in kalesine çoktan yer-leşmiş, fakat buranın “onun müttefikleri olan Kürt eşkıya-sı” tarafından muhafaza edil-diğini düşünmüşlerdir.19 Öyle görünüyor ki devlete ait asker-ler kaleyi kuşatmayı başarmış-lar, çünkü yazın sonuna doğru Tripoli’nin kayıtlarını tutan memur, Rüstem’in bütün şahsi eşyalarını (elbise, kiler eşyası, v.s.) gerçek değerleriyle birlik-te devlete verilmek üzere uzun bir listesini yapmıştır.20 Aynı dönemde, Rüstem’in başka bir kardeşi Hıristiyan Damietta ile ortaklık yaptığı tütün ihraç şirketinin hisselerini geri ala-bilmek için mahkemede gö-rünmüştür. Bu fonlar da yine mahkeme tarafından muhase-beciye teslim edilmiştir.21 Bu-rada şunu hatırlatmakta fayda var o da İstanbul’un el koyma emri sadece Rüstem’e referans-ta bulunmakla kalmamıştır. Fa-kat bununla birlikte, öncesinde babası Hasan bin Rüstem sadık bir yerel yönetici ve hayır işleri-nin kurucusu olarak bilinirken

şimdi “para, taşınır ve taşınmaz malları... haince biriktirmek ve babası tarafından devlete karşı bir tehdit” olarak kullanmakla suçlanmıştır.22

Siyasette Rüstem’in ailesi-nin başına gelen talihsizlikler belki geçici de olsa kendi kökle-rini ve aşiretinin geleneklerini yeniden keşfettirmiştir. Memur-lar bir zamanlar Lazkiye hinter-landının tartışılmaz hakimleri olan Şillif Alevileriyle uğraş-makla kalmayıp aynı zamanda iktidarı düşmüş olan ağanın kardeşleri ve savaşçılarını sı-kıştırmaya devam etmişlerdir. 1730 yılının baharında Şillif-lerin bir başkaldırısı sırasında yazılan bir raporda şunlar not edilmiştir:

“Sahyun Dağı Musan Kürt aşiretinden Kethüda Hasan, oğlu Ömer ve İbrahim beraber başkaldırmışlardır. Arkalarına büyük bir Kürt eşkıya grubu topladıktan sonra o bölgedeki birçok çiftliğe büyük zarar ver-miş ve fakir çiftçilerin malları ve erzaklarını yağmalamış ve tahrip etmiştir.”

Fakat, Osmanlı yöneticile-rini en çok rahatsız eden şey “Kürt eşkıyasının” Lazkiye’nin Aroma köyündeki 110 Hris-tiyan’ın cizyelerini ellerinde tutup mallarını telef etmiş ol-ması ve Sahyun Dağı’ndaki 180 Hıristiyan’ın da cizyelerine 43 yıldır el koyup devlete verme-miş olmalarıydı!23

Açıkçası, Suriye’nin kuzey-batısının yukarısındaki yerel hinterlandın önemli idari fonk -siyonlarını yürütmeye de vam eden yerel bir derebeyi ailesinin kökünü, Rüstem Ağa’nın bütün aşırılıklarına rağmen, ya bitire-mediler ya da tamamıyla yok

DOSYA: Kürt MirliKleri

Kürt Tarihi

Eylül-Ekim 2015 27

etmek istemediler. İdamı sıra-sında bile, İstanbul Rüstem’in yakınlarını eski düşmanlarına karşı korumaya dikkat etmiş-tir: Halep Divanı tarafından Kuseyr şeyhine gönderilen acil bir emirde aile üyelerinin “ken-dilerini kurtarmak için bir köy-den diğerine kaçtıkları, endişe ve korkularından dolayı hiçbir yerde kalamadıkları, Kuseyri-ler tarafından tehdit edildikleri ve korunmaları gerektiği” kay-dedilmiştir.24 1737 yılında, bu sefer Rüstem’in ikinci oğlu Ha-san bin Muhammed Rüstem’in Cisr eş-Şüğur’un kaymakamı olduğunu görüyoruz. Tütün-den büyük bir servet elde etmiş olan bu ailenin soyu gerçekte modern zamanlara kadar bü-tün bölgeyi yönetmeye devam etmiştir. Osmanlı’nın bu böl-geye yaptığı seferlerin tarihiyle ilgili bölüm yazılmayı bekleme-ye devam etmektedir. Aşiretin tarihten silinmesinden sonra uzun bir zaman geçmiş olsa bile Rüstem Ağa’nın hükümdarları-nın hatırası bugün dahi Türki-ye-Suriye sınırının her iki tara-fında kalan Cisr’in kuzeyi olan Kuseyr’deki köylüler ve çiftçiler arasında bilinmektedir.

***

Liva-ı Ekrad, Kürtlerin 18. yüzyıl Osmanlı yerel toplu-muna entegrasyonunu örnek teşkil etse de, Kuseyr’in ağa-larının tarihi daha ziyade asi-mile oluşlarını göstermektedir. Kilis’te, Osmanlı otoriteleri bü-yük etnik ve aşiret toplulukları üzerinde güçlü bir kontrol me-kanizması kurulmasını des-teklemiş, bölgeyi yerli bir voy-vodaya idare ettirmiş ve mali olarak da eyalet yönetiminden ziyade imparatorluğun hass-ı hümayununa bağlamıştır. Kesin olan şu ki, aşiretlerin tacizleri voyvodalığın en bü-yük baş ağrısı olmaya devam etmiştir. Bu da, Rakka valisi ile diğer devlet erkanı arasındaki yakın ilişkiyi açıklamaktadır.

Sonuç olarak, Kuseyr ve Sah-yun Dağı’nda, Suriye’nin bir çok tarım bölgesinde olduğu gibi çeşitlilik arz eden fakat temelde köylü ve meskun olan nüfus üzerinde daha çok ayan-lar vasıtasıyla otorite kurul-muştur. Yüksek yer lerdeki bir Kürt aşiretinden devşirme olsa da Rüstem ve soyu Lazkiye’de büyük topraklara sahip ol-muş ve devletin hizmetindeki bireyler olarak Cisr eş-Şüğur üzerinde büyük bir güç elde etmişlerdir. Gerçekte, devlet memurları arada bir yaşanan başkaldırılarda sadece onları hukuku hiçe sayan ve başıbo-zuk “Kürtler” olarak hatırla-mıştır.

Stefan WInterMONTREAL-QuEBEC ÜNİVERSİTESİ

(uQÀM)

DİPNOtlAR* Bu makale daha önce basılmış

olup Türkçe çevirisinin bir kısmı alınarak yeniden düzenlenmiştir. Makalenin aslı ve tamamı için bkz. Stefan Winter (2005): “Les Kurdes du Nord-Ouest syrien et l’Etat ottoman, 1690-1750.” In: Mohammad Afifi et al. (éds.) Sociétés rurales ottomanes. Le Caire : IFAO, 243-258

1 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, İstanbul (BOA): Maliyeden Müdevver (MM) 602:165, 1645-1646.

2 Merkez el-Vesa’ik el-Tarihiyye, Şam: Evamir-i Sultaniye (Halep) 2:225, Ekim, 1725.

3 BOA: Mühimme Defteri (MD) 104:151, Şubat, 1693.

4 Adil ‘Abd-al-Salam, al-Aqalim al-Jughrafiyya al-Suriyya (Şam: Matba‘at al-Ittihad, 1989-90), 207-208. Buranın detaylı bir anlatımı için bkz. Yüzbaşı Paul Jacquot, Antioche: Centre de Tourisme (Beyrut: Imprimerie Catholique, 1931), 517-25, 563-96.

5 Karen Barkey, Bandits and Bureaucrats: The Ottoman Route to State Centralization (Ithaca, etc.: Cornell university Press, 1994).

6 MD 110:391, Nisan, 1698.7 MD 110:558, Ocak, 1699.8 MD 130:419, Ağustos, 1722.9 Bkz. Stefan Winter, “La

révolte alaouite de 1834 contre l’occupation égyptienne”, Oriente Moderno 79-3 (1999), 65-6.

10 Fayiz Qawsara, Al-Rahhala fi Muhafazat Idlib: Itlaqa Tarikhiyya (Halep: Matba‘at al-Sharq, 1985-88), 2:152-4.

11 MM 3423:65, Mayıs, 1695.12 Köyün detayları için bkz. Mustafa

Talas (dir.), al-Mu‘jam al-Jughrafi li’l-Qutr al-‘Arabi al-Suri (Şam: al-Mu’assasa al-‘Amma li’l-Masahat, 1992), 2:75, 229, 258-9, 352.

13 Martin van Bruinessen, Agha, Shaikh and State: The Social and Political Structures of Kurdistan (Londres et New Jersey: Zed Books, 1992).

14 BOA: Mühimme Defterleri Zeyli 12:173 et 12:175, Ekim, 1705.

15 Ankara: Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi 512:727-30, Ekim, 1721.

16 Lübnan Üniversitesi (Tripoli): Şeriat mahkemeleri kayıtları (kopya) 4/2:65 ve 4/2:147.

17 Tripoli 4/2:68, Nisan 1724.18 Tripoli 4/2:61-62.19 MD 131:469, 470; Tripoli 4/2:27,

28, Mayıs, 1724.20 Tripoli 4/2:80-4, Ağustos 1724.21 Tripoli 4/2:47-51, daha bir çok

şahitlikle ilgili belgeler için Ağustos 1724. N.B.: Bu belgeler 90ff sayfalarında Lübnan Üniversitesi kütüphanesi tarafından muhafaza edilen ikinci bir kayıtta bulunmaktadır.

22 Tripoli 4/2:106-7, Haziran/Temmuz 1724.

23 MD 136:83-5, Haziran, 1730 tarihli üç emir.

24 Halep 2:101, Mayıs 1724.

O yıl Osmanlı idarecileri tarafından rüstem ailesine verilen cezalar cinayetle sınırlı kalmamıştır. bir

hafta kadar süren bir mahkemede vergi toplamakla yükümlü ikinci bir 43 kişilik grup zulmüyle bilinen Kürt Hasan’ın oğlu rüstem ağa’nın “on yıldır fakir

çiftçilerden gayr-ı resmi bir şekilde kendisine 15.000 kuruş miri ve cizye vergisi aldığı” ve bunun geri

ödenmesini talep etmiştir.

DOSYA: Kürt MirliKleri