hacettepe üniversitesi
-
Upload
khangminh22 -
Category
Documents
-
view
0 -
download
0
Transcript of hacettepe üniversitesi
T.C.
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
BAKTERİYEL KERATİT TEDAVİSİNE YÖNELİK BESİFLOKSASİN
YÜKLÜ OKÜLER İNSERTLERİN ELEKTRO-EĞİRME YÖNTEMİ İLE
GELİŞTİRİLMESİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ
Ecz. H. Kerem POLAT
Farmasötik Teknoloji Programı
DOKTORA TEZİ
ANKARA
2020
vi
TEŞEKKÜR
Tez çalışmalarım boyunca bilgi ve tecrübeleriyle bana yol gösteren, her
aşamada ve şartta desteklerini esirgemeyerek sabır gösteren, saygıdeğer danışman
hocam Prof. Dr. Sema ÇALIŞ’a,
Çalışmalarımı gerçekleştirirken her zaman destek ve yardımını yanımda
hissettiğim, her aşamada ve şartta desteklerini esirgemeyerek sabır gösteren
saygıdeğer hocam Prof. Dr. Sibel PEHLİVAN’a,
Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmasötik Teknoloji Anabilim
Dalı Ailesi olarak tez çalışmalarım sırasında her türlü imkânı sağlayarak beni aralarına
kabul eden başta Prof Dr. Levent ÖNER nezdinde Anabilim Dalı Başkanlığı’na ve
tüm değerli öğretim üyesi/elemanı Hocalarıma,
Doktora çalışmalarım sürecinde ihtiyaç duyduğum her an yardımlarını
esirgemeyerek yanımda olan başta, Dr. Öğr. Ü. Nazlı ERDOĞAR, Ecz Eren
AYTEKİN, Ecz.Fatma Betül ARSLAN ve Ecz. Nihat KURT’a
Yaşadığım her zor günümde arkamda hissettiğim, beraber çok sıkıntılar
yaşadığımız her sıkıntıda birbirimize daha çok bağlandığımız ve beni sevdiği için her
gün şükrettiğim Biricik eşim Tuba POLAT’a
Gelişi ile beni mutluluğa boğan, tarif edilemez bir sevinç yaşatan, yüzünden
gülücüğün eksik olmasını istemeyeceğim ve babasının her daim arkasında olacağı
Biricik kızım Elif Nil POLAT’a
Karşılıksız destekleri ile zor günleri aşmamı sağlayan, varlıkları ve sonsuz
sevgileriyle güç veren ve beni ben yapan değerleri kazanmamı sağlayarak her zaman
yanımda olan Sevgili Annem, Babam ve Kardeşlerime,
Üzerinde yaşadığımız toprakları Türk Milletine vatan kılan başta Gazi Mustafa
Kemal ATATÜRK ve değerli silah arkadaşlarına, bu uğurda yüzyıllardır canı pahasına
toprağa karışmış kahramanlara, gazilerimize ve kaybettiklerimize,
Sonsuz Saygı, Sevgi ve Teşekkürlerimi sunarım.
vii
ÖZET
Polat, H. K. Bakteriyel Keratit Tedavisine Yönelik Besifloksasin Yüklü Oküler
İnsertlerin Elektro-Eğirme Yöntemi İle Geliştirilmesi ve Değerlendirilmesi,
Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Farmasötik Teknoloji
Programı Doktora Tezi, Ankara, 2020. Bakteriyel keratit, gözde farklı patojenlerin
neden olduğu inflamasyon ile karakterize, tedavinin gerçekleşmediği durumlarda ise
ciddi görme kayıplarına ve hatta körlüğe neden olabilen bir hastalıktır. Bu tez
çalışmasında besifloksasin HCl (BH) içeren nanolif yapıda insert formülasyon grupları
bakteriyel keratit tedavisi için oküler ilaç taşıyıcı sistem olarak in vitro, ex vivo ve in
vivo olarak değerlendirilmiştir. BH içeren insert formülasyonları Poli (kaprolakton) /
polietilen glikol (PKL/PEG) polimeri kullanılarak elektro-eğirme yöntemiyle
hazırlanmıştır. Formülasyonlara mukoadezif özellik kazandırılması amacıyla insertler
sodyum aljinat (SA) veya tiyollenmiş sodyum aljinat (TSA) ile kaplanmıştır.
Siklodekstrin (Cyc)’lerin oküler penetrasyon artırıcı özelliklerinden faydalanmak
amacı ile bir grup formülasyonda BH yerine BH-Cyc kompleksi kullanılmıştır. In vitro
ilaç salım çalışmalarında, nanolif yapıda insertlerin ilk iki gün içinde bir patlama
salımı ve ardından yavaş bir salım profili gösterdiği tespit edilmiştir. İnsert
yüzeylerinin SA ve TSA ile kaplanmasıyla formülasyonların biyoadezyon
özelliklerinin arttığı belirlenmiştir. Ex vivo ilaç permeasyon çalışmalarında, geliştirilen
formülasyonlar arasında BH-Cyc kompleksi içeren formülasyonun en yüksek ilaç
geçişine sahip olduğu tespit edilmiştir. In vivo çalışmalardan elde edilen veriler Yeni
Zelanda albino tavşan gözlerinde oluşturulmuş bakteriyal keratit modelinde, hem TSA
kaplı insertlerin hem de BH-Cyc kompleksi içeren insertlerin tek doz uygulama
sonrasında bile çoklu doz uygulaması yapılan ticari göz damlası (Besivance®)’na
benzer şekilde bakteriyal keratiti etkili bir şekilde tedavi edebildiğini göstermiştir.
Anahtar Kelimeler: Bakteriyel keratit, besifloksasin HCl, nanolif yapıda insert,
oküler ilaç taşınması, PKL/PEG, Siklodekstrin
Destekleyen Kurum: TÜBİTAK Hızlı Destek Programı 1002 Projesi (SBAG,
217S126), TÜBİTAK.
viii
ABSTRACT
Polat, H.K. Development and Evaluation of Besifloxacin HCl Loaded Ocular
Inserts by Electro-Spinning Method for Bacterial Keratitis Treatment, Hacettepe
University Graduate School of Health Sciences, Pharmaceutical Technology
Programme, Ph.D Thesis, Ankara, 2020. Bacterial keratitis is a disease
characterized by inflammation caused by different pathogens in the eye and in cases
where treatment does not occur, can cause serious vision loss and even blindness. In
this thesis, nanofibrous insert formulation groups containing besifloxacin HCl (BH)
were evaluated in vitro, ex vivo and in vivo as a potential ocular drug delivery system
for the treatment of bacterial keratitis. Insert formulations containing BH were
prepared by electro-spinning method using Poly (caprolactone) / polyethylene glycol
(PKL / PEG) polymer. The inserts were coated with sodium alginate (SA) or thiolated
sodium alginate (TSA) to provide the formulations mucoadhesive properties. In order
to take advantage of the cyclodextrin (Cyc)’s ocular penetration enhancing properties,
BH-Cyc complex was used instead of BH in a group of formulations. In in vitro drug
release studies, it was determined that inserts in the nanofiber structure show a burst
release within the first two days and then a slow release profile. Coating the insert
surfaces with SA and TSA has been found to increase the bioadhesion properties of
the formulations. In ex vivo drug permeation studies, the formulation containing the
BH-Cyc complex has been found to have the highest drug passage among the
developed formulations. In the bacterial keratitis model formed in New Zealand albino
rabbit eyes in in vivo studies, both TSA-coated inserts and inserts containing the BH-
Cyc complex provide improvement in treatment scores as much as the commercial
drug (Besivance®) which was applied 3 times a day, even inserts administered one
time during treatment period.
Keywords: Bacterial keratitis, besifloxacin HCl, nanofiber insert, ocular drug
transport, PKL / PEG, Cyclodextrin
Supporting Institution: TÜBİTAK Short Term R&D Funding Program (SBAG,
217S126), TÜBİTAK.
ix
İÇİNDEKİLER
ONAY SAYFASI iii
YAYIMLAMA VE FİKRİ MÜLKİYET HAKLARI BEYANI iv
ETİK BEYAN v
TEŞEKKÜR vi
ÖZET vii
ABSTRACT viii
İÇİNDEKİLER ix
SİMGELER VE KISALTMALAR xiv
ŞEKİLLER xvi
TABLOLAR xix
1. GİRİŞ 1
2. GENEL BİLGİLER 4
2.1. Göz ve Gözün Yapısı 4
2.1.1. Anterior Segment (Ön Oda) 5
2.1.2. Posterior Segment (Arka Oda) 9
2.2. Oküler İlaç Uygulamada Karşılaşılan Zorluklar 9
2.3. Keratit 13
2.3.1. Enfeksiyöz Keratitler 14
2.4. Bakteriyel Keratit Tedavisi 15
2.4.1. Florokinolonlar 17
2.5. Besifloksasin HCl (BH) Hakkında Genel Bilgiler 17
2.5.1. Besifloksasin HCl’nin Fiziksel Özellikleri 17
2.5.2. Besifloksasin HCl’nin Farmakolojik Özellikleri 18
2.5.3. Etki Mekanizması, Direnç, Doz ve Farmakokinetik 18
2.5.4. Antibakteriyel Aktivite 20
2.6. Göze Uygulanan İlaç Şekilleri 21
2.6.1. Sıvı İlaç Şekilleri 22
2.6.2. Yarı Katı İlaç Şekilleri 22
2.6.3. Katı İlaç Şekilleri 23
2.7. Nanolifler 30
2.7.1. Boyutları 30
x
2.7.2. Nanolif Üretim Teknikleri 31
2.8. Elektro-Eğirme Tekniği 31
2.8.1. Elektro-Eğirme Y Hazırlanan Nanoliflerde Formülasyon Bileşenleri 32
2.8.2. Elektro-Eğirme İşlemine İlişkin Parametreler 33
2.8.3. Elektro-Eğirme Yönteminde İlaç Yükleme 38
2.8.4. Elektro-Eğirme Yöntemiyle Nanolif Hazırlamak İçin Kullanılan
Polimerler 40
2.8.5. Siklodekstrin (Cyc) 43
3. GEREÇ VE YÖNTEM 45
3.1. Araç ve Gereçler 45
3.1.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler 45
3.1.2. Biyolojik Materyal 46
3.1.3. Kullanılan Cihazlar 46
3.2. Yöntem 48
3.2.1. Besifloksasin HCl’nin Fizikokimyasal Özellikleri Üzerinde Yapılan
Çalışmalar 48
3.2.2. Nanolif Yapıda İnsert Formülasyonlarının Optimizasyon
Çalışmaları 53
3.2.3. Besifloksasin HCl Yüklü Polikaprolakton/ Polietilen Glikol Nanolif
Yapıda İnsertlerin Hazırlanması ve Geliştirilmesi 58
3.2.4. Nanolif Yapıda İnsert Formülasyonlarının Karakterizasyon Çalışmaları 65
3.2.5. Mikrobiyolojik Çalışmalar 69
3.2.6. Hücre Kültürü Çalışmaları 71
3.2.7. Ex vivo Kornea Geçiş Çalışmaları 74
3.2.8. In Vivo Çalışmalar 76
3.2.9. Histolojik Çalışmalar 79
3.2.10. İstatistiksel Analizler 79
4. BULGULAR 80
4.1. Besifloksasin HCl’nin Fizikokimyasal Özelliklerinin İncelenmesi 80
4.1.1. Besifloksasin HCl’nin Erime Derecesi Tayini 80
4.1.2. Besifloksasin HCl’nin DSC Analizi 80
4.1.3. Besifloksasin HCl’nin FTIR Analizi 81
xi
4.1.4. Besifloksasin HCl’nin UV Analizi 83
4.1.5. Besifloksasin HCl’nin HPLC ile Miktar Tayini 83
4.2. Besifloksasin HCl Yüklü Nanolif Yapıda İnsert Formülasyonlarının
Optimizasyon Çalışmaları 87
4.3. Sodyum Aljinat (SA) / Tiyollenmiş Sodyum Aljinat (TSA) Kaplı
Polikaprolakton / Polietilen Glikol Nanolif Yapıda İnsertlerin
Hazırlanmasının Optimizasyonuna İlişkin Bulgular 89
4.3.1. Tiyollenmiş Sodyum Aljinat’ın Sentez Sonrası FTIR Spektrumu
Analizi 90
4.3.2. İnsertlerin Kaplama İşleminin X-Işını Fotoelektron Spektroskopisi
(XPS) ile Kontrolü 94
4.4. Siklodekstrin: Besifloksasin HCl İnklüzyon Kompleksi İçeren
Polikaprolakton / Polietilen Glikol Nanoliflerinin Hazırlanmasında Faz
Çözünürlük Çalışması Bulguları 96
4.4.1. İnklüzyon Kompleksi Üzerinde Yapılan Fizikokimyasal İncelemeler 99
4.5. Optimize Edilmiş Nanolif İnsert Formülasyonlarının Belirlenmesi 103
4.6. Nanolif Yapıda İnsert Formülasyonlarının Karakterizasyon Çalışmaları 104
4.6.1. Morfolojik İnceleme Bulguları 104
4.6.2. Çap-Kalınlık Bulguları 110
4.6.3. Ağırlık Tayini Bulguları 111
4.6.4. Şişme Testine İlişkin Bulgular 112
4.6.5. In vitro Degradasyon Testi Bulguları 113
4.6.6. Enkapsülasyon Etkinliği Bulguları 115
4.6.7. In Vitro Salım Çalışmasına İlişkin Bulgular 116
4.6.8. Ex vivo Biyoadezyon Çalışmasına İlişkin Bulgular 120
4.6.9. Mikrobiyolojik Çalışma Bulguları 120
4.6.10. Hücre Kültürü Çalışmaları Bulguları 122
4.7. Ex vivo Kornea Geçiş Çalışmaları Bulguları 125
4.8. In vivo Çalışmalara İlişkin Bulgular 126
4.8.1. Bakteriyal Keratit Oluşturulması Bulguları 126
4.8.2. Bakteriyal Keratit Tedavisi Değerlendirilmesi Bulguları 127
4.8.3. Tedavinin Değerlendirilmesi Bulguları 128
xii
4.9. Histoloji Çalışmaları 128
5. TARTIŞMA 130
5.1. Besifloksasin HCl’nin Fizikokimyasal Özelliklerinin Belirlenmesi 132
5.2. Besifloksasin HCl’nin Miktar Tayini 133
5.3. Besifloksasin HCl Yüklü Poli(Kaprolakton)/Poli(Etilen Glikol) Nanolif
Yapıda İnsertlerin Optimizasyonu 134
5.4. Besifloksasin HCl Yüklü Polikaprolakton/ Polietilen Glikol Nanolif
Yapıda İnsertlerin Hazırlanması ve Geliştirilmesi 136
5.4.1. Sodyum Aljinat (SA) /Tiyollenmiş Sodyum Aljinat (TSA) Kaplı
Polikaprolakton/ Polietilen Glikol Nanolif Yapıda İnsertlerin
Hazırlanması 137
5.4.2. Besifloksasin HCl:Hidroksipropil-β-Siklodekstrin İnklüzyon
Kompleksi İçeren Polikaprolakton/Polietilen Glikol Nanolif Yapıda
İnsertlerin Hazırlanması 138
5.5. Nanolif Yapıda İnsert Formülasyonlarının Karakterizasyon Çalışmaları 140
5.5.1. Yüzey Morfolojisi 140
5.5.2.Çap-Kalınlık ve Ağırlık Çalışmaları 142
5.5.3. Şişme Testi Çalışmaları 143
5.5.4. In vitro Degradasyon Çalışmaları 143
5.5.5. Enkapsülasyon Etkinliği 144
5.5.6. In Vitro Salım Çalışmaları 145
5.5.7. Ex vivo Biyoadezyon Çalışmaları 147
5.6. Hücre Kültürü Çalışmaları 148
5.7. Mikrobiyolojik Çalışmalar 150
5.8. Ex Vivo Kornea Geçiş Çalışmaları 151
5.9. In Vivo Çalışmalar 152
5.10. Histoloji Çalışmaları 153
6. SONUÇ 155
7. KAYNAKLAR 157
EKLER
EK 1. Yayın Bilgisi
EK 2. Etik Kurul Kararı
xiii
EK 3. Deney Hayvanları Kullanım Sertifikası
EK 4. Turnitin Dijital Makbuz
EK 5.Tez Çalışması Orjinallik Raporu
9. ÖZGEÇMİŞ
xiv
SİMGELER VE KISALTMALAR
a/a ağırlık/ağırlık
a/h ağırlık/hacim
ARPE 19 İnsan retinal pigment epitel hücre hattı
ATCC American Type Culture Collection
BH Besifloksasin HCl
CFU Coloni forming unit
CLSI Clinical and Laboratory Standards Institute
Cyc Siklodekstrin
DCM Diklorometan
DMF N-N Dimetilformamit
DSC Diferansiyel taramalı kalorimetre
EDAC 1-etil-3- karbodiimid hidroklorür
FDA Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi
FTIR Fourier transform infrared
HCl Hidroklorik asit
HPLC Yüksek performans sıvı kromatografisi
HP-β-Cyc Hidroksipropil-β-siklodekstrin
LOD Saptama sınırı
LOQ Miktar tayini sınırı
MİK Minumum inhibitör konsantrasyonu
MTT Metil-tiyazol-tetrazolyum
PBS Fosfat tamponlu tuz çözeltisi
PEG Polietilenglikol
PKL Polikaprolakton
SA Sodyum aljinat
SEM Taramalı elektron mikroskobu
SS Standart sapma
TSA Tiyollenmiş sodyum aljinat
USP Amerikan farmakopesi
UV Ultraviyole
VK Varyasyon katsayısı
xvi
ŞEKİLLER
Şekil Sayfa
2.1. Gözün yapısı. 4
2.2. Kornea yapısının şematik gösterimi. 6
2.3. Göze ilaç uygulanmasında karşılaşılan engellerin şematik gösterimi. 10
2.4. Bakteriyel keratite bağlı olarak oluşan kornea hasarları a)korneal delinme
b)kornea opaklaşması. 15
2.5. Florokinolon grubu antibiyotiklerin temel kimyasal yapısı. 17
2.6. BH’nin kimyasal yapısı. 18
2.7. Göze uygulanan ilaç şekilleri. 22
2.8. A)Ocusert® insertlerin şematik gösterimi B) Ocusert®’in uygulanması. 23
2.9. İnsertlerin çözünürlüklerine göre sınıflandırılması. 25
2.10. Rezervuar tipi cihazlardan salım oranının şematik gösterimi. 26
2.11. Osmotik insertin şematik gösterimi. 27
2.12. Elektro-eğirme yönteminin şematik olarak gösterimi. 32
2.13. Cyc’lerin genel yapısı. 43
3.1. Nanoliflerin elektro-eğirme yöntemi ile hazırlanmasının şematik
gösterimi. 55
3.2. BH yüklü PCL/PEG nanolif yapıda insert formülasyonlarının
hazırlanmasının şematik gösterimi. 57
3.3. a) BH yüklü nanolif görüntüsü (kesim işleminden önce) b) BH yüklü
nanolif yapıda insert görüntüsü (delgeç ile kesildikten sonra) 57
3.4. Tez çalışmalarında hazırlanacak nanolif yapıda insert formülasyonlarının
bileşimi 59
3.5. PCL/PEG insert formülasyonlarının SA veya TSA ile kaplanmasında
kullanılan daldırma yönteminin şematik gösterimi. 60
3.6. In Vitro salım deneylerinde Eppendorf tüplerin yerleştirildiği Thermomixer
Cihazı. 68
3.7. Biyoadezyon çalışmasına ilişkin görüntüler. 69
3.8. Ekstraksiyon işlemi ile ilgili bazı görüntüler. 73
3.9. MTT İşleminden a) Önce ve b) Sonra Plakların Görünümü. 74
3.10. Ex vivo geçiş çalışmaları için difüzyon odası sisteminin şematik görünümü. 75
3.11. Ex vivo kornea çalışma düzeneğinin fotoğrafı. 76
3.12. Bakteri süspansiyonu enjeksiyonu a) öncesi b) sonrası tavşan gözünün
fotoğrafı. 77
xvii
4.1. BH’nin DSC analizi sonucu. 80
4.2. BH’ye ilişkin FTIR spektrumu. 82
4.3. BH’nin distile su içinde (10 µg/mL) Ultraviyole (UV) spektrumu
(3 numaralı pik). 83
4.4. BH’nin distile su içinde (20 µg/mL) elde edilen HPLC kromatogramı. 84
4.5. BH’nin doğrusallık çalışmasından elde edilen kalibrasyon doğrusu grafiği. 85
4.6. PKL/PEG içeren nanolif yapıda insertlerin optimizasyon çalışmalarında in
vitro salım bulguları . 88
4.7. PKL/PEG içeren nanolif yapıda insertlerin optimizasyon çalışmalarında in
vitro salım bulguları. 88
4.8. FT-IR spektrumu analizi sonuçları A) L-sistein B) SA C) TSA. 93
4.9. XPS analizi sonuçları. 95
4.10. BH:β-Cyc kompleksinin su içindeki faz çözünürlük diyagramı. 96
4.11. BH:HP-β-Cyc kompleksinin distile su içindeki faz çözünürlük diyagramı. 97
4.12. FTIR spektrum sonuçları 102
4.13. DSC analizi sonuçları. 103
4.14. A’ formülasyonunun SEM görüntüleri 105
4.15. A formülasyonunun SEM görüntüleri 106
4.16. B formülasyonunun SEM görüntüleri 107
4.17. C formülasyonunun SEM görüntüleri 108
4.18. D formülasyonunun SEM görüntüleri 109
4.19. Nanolif yapıda insertlerin fotoğrafı 111
4.20. Formülasyonların şişme yüzdesi bulguları. 112
4.21. Nanolif yapıda insertlerin şişme yüzdesi bulguları. 113
4.22. Formülasyonların in vitro degradasyon çalışmasına ilişkin pH bulguları 114
4.23. Nanolif yapıda insertlerin in vitro degradasyon çalışmasına ilişkin
bulgular. 115
4.24. Formülasyonların in vitro salım profilleri. 118
4.25. Formülasyon A,B,C, D’nin in vitro salım profilleri. 119
4.26. Nanolif yapıda insertlere ilişkin biyoadezyon sonuçları 120
4.27. Nanolif yapıda insert formülasyonlarının salım örneklerinden elde edilen
MİK analizi sonuçları. 121
4.28. Nanolif yapıda insertlerin ve Besivance®’ın P.aeuroginosa’ ya karşı zon
inhibisyon çapları ölçümünün fotoğrafları. 122
4.29. Nanolif yapıda insertlerin % hücre canlılığı sonuçları (24. saat). 123
4.30. Nanolif yapıda insertlerin % hücre canlılığı sonuçları (48. saat). 123
xviii
4.31. Nanolif yapıda insertlerin % hücre canlılığı sonuçları (72.saat). 124
4.32. Nanolif yapıda insertlerin 24, 48 ve 72. saatlerde % hücre canlılığı
sonuçları. 124
4.33. Ex vivo kornea geçiş çalışması bulguları 125
4.34. Bakteriyel keratit gelişmiş tavşan gözünün örnek fotoğrafı. 127
4.35. 1. ve 7. gün sonunda tavşan gözlerine ilişkin fotoğraf örnekleri. 127
4.36. Enfeksiyon sonrası 1, 3, 5 ve 7. günlerde tavşan gözlerinin klinik
derecelendirme sonuçları. 128
4.37. Tavşan kornea kesitlerinin ışık mikroskobu fotoğraf örnekleri 129
xix
TABLOLAR
Tablo Sayfa
2.1. Oküler geçirgenliği etkileyen faktörler. 12
2.2. Oküler biyoyararlanımı artırmak için uygulanan farklı yaklaşımlar. 13
2.3. Besifloksasinin insan gözyaşındaki farmakokinetik parametreleri. 20
2.4. Osmotik insertlerin bileşenleri. 28
2.5. Çözünür insert hazırlanmasında kullanılan sentetik polimerler. 29
2.6. Biyoeriyen insert formülasyonunda kullanılan polimerler. 30
3.1. BH’nin HPLC ile miktar tayininde kullanılan kromatografik koşullar. 49
3.2. PKL nanoliflerinin optimizasyonu için kullanılan elektro-eğirme
parametreleri 54
3.3. PKL/PEG karışım nanoliflerinin optimizasyonu için kullanılan elektro-
eğirme parametreleri. 56
3.4. Optimizasyon ve geliştirme çalışmaları sonrası belirlenen nanolif yapıda
insert formülasyonları ve kodları. 65
3.5. Tedavi değerlendirme tablosu. 79
4.1. BH’nin HPLC yöntemine ilişkin doğrusallık çalışmasından elde edilen
bulgular. 85
4.2. BH’nin HPLC yöntemine ilişkin doğruluk çalışmasından elde edilen
bulgular. 86
4.3. BH’nin HPLC yöntemine ilişkin doğrusallık çalışmasından elde
edilen gün içi kesinlik bulguları. 86
4.4. BH’nin HPLC yöntemine ilişkin doğrusallık çalışmasından elde edilen
günler arası kesinlik bulguları. 86
4.5. BH’nin deney süresince stabilitesine ilişkin bulgular. 87
4.6. PKL/PEG içeren nanolif yapıda insertlerin optimizasyon çalışmalarında
enkapsülasyon etkinliği bulguları. 89
4.7. Artan HP- β –Cyc konsantrasyonuna bağlı olarak elde edilen BH
çözünürlük değerleri. 98
4.8. Artan β-Cyc konsantrasyonuna bağlı olarak elde edilen BH çözünürlük
değerleri. 98
4.9. Optimizasyon ve geliştirme çalışmaları sonrası belirlenen nanolif yapıda
insert formülasyonları ve kodları. 104
4.10. Optimizasyon ve geliştirme çalışmaları sonrası belirlenen nanolif yapıda
insert formülasyonlarının ortalama lif çapları. 110
4.11. Nanolif yapıda insertlerin çap-kalınlık çalışmasına ilişkin bulgular. 110
4.12. Nanolif yapıda insertlerin ağırlık çalışmasına ilişkin bulgular. 111
xx
4.13. Nanolif yapıda insertlerin enkapsülasyon etkinliği bulguları. 115
4.14. Formülasyon A’dan in vitro salınan kümülatif BH miktarı. 116
4.15. Formülasyon B’den in vitro salınan kümülatif BH miktarı. 117
4.16. Formülasyon C’den in vitro salınan kümülatif BH miktarı. 117
4.17. Formülasyon D’den in vitro salınan kümülatif BH miktarı. 117
4.18. Nanolif yapıda insertler için f1/f2 benzerlik değeri sonuçları. 119
4.19. BH’nin MİK tayini bulguları. 121
4.20. Nanolif yapıda insertlerin P.aeuroginosa’ya karşı zon inhibisyon çapı
sonuçları. 122
4.21. Ex vivo geçiş çalışmalarında hesaplanan görünür geçirgenlik katsayıları. 126
1
1. GİRİŞ
Bakteriyel keratit, gözde farklı patojenlerin neden olduğu inflamasyon ile
karakterize, tedavinin gerçekleşmediği durumlarda ise ciddi görme kayıplarına, hatta
körlüğe neden olabilen bir hastalıktır. Hastalık, vücudun direncini kaybettiği
durumlarda, immünsüpresan kullanımı ile immün sistemin baskılanması sonucu veya
kontakt lens kullanımına bağlı olarak S. aureus, P. aeruginosa gibi patojen
mikroorganizmaların etkinleşerek inflamasyona sebep olmaları ile meydana
gelmektedir. Gözde kızarma, ağrı, görmede kayıp, korneal ülser oluşumu, anterior
kısımda inflamasyon ve fotofobi hastalığın semptomları arasında sıralanabilir.
Bakteriyel keratitin güncel tedavisinde antibiyotik içeren konvansiyonel göz
damlaları tek başına veya lokal kortikosteroidlerle kombine olarak uygulanmaktadır.
Tedavide genel olarak florokinolon grubu antibiyotikler tercih edilmektedir. Bu
grubun ilk üç nesil antibiyotiklerine ciddi oranda direnç gelişmesi sonucunda şu anda
dördüncü nesil florokinolon grupları kullanılmaktadır. Son nesil florokinolonlardan
olan besifloksasin, sadece topikal uygulama için geliştirilmiş olması nedeniyle
bakteriyel keratitin etkin tedavisi için ümit vaad etmektedir.
Bakteriyel keratit gibi, oküler yüzey hastalıklarının tedavisinde, sistemik
yoldan ilaç uygulanması, gözde yer alan kan-aköz bariyeri ve kan-retina bariyeri gibi
engeller nedeniyle hedef bölgede istenen düzeyde ilaç miktarına ulaşılmasına olanak
tanımamaktadır. Hedef bölgede istenen ilaç düzeyine ulaşılabilmesi için gerekli olan
yüksek sistemik dozların uygulanması da hastada ciddi yan etkilere neden olmaktadır.
Bu nedenle, topikal yoldan oküler ilaç uygulanması bu sorunların aşılmasında önemli
bir çözüm yolu olarak görünmektedir. Ancak, topikal yoldan uygulanan konvansiyonel
damla şeklindeki ilaç formülasyonlarında, uygulamanın gözün eşsiz savunma
mekanizmaları (gözyaşı ile gözden atılma, enzimatik parçalanma, nazolakrimal
direnaj ile uzaklaştırmaları vb) nedeniyle hedeflenen başarının elde edilmesi zor olup
ileri formülasyon çalışmaları gerektirmektedir. Bu çalışmalar sonucunda elde edilen
gelişmiş/yeni ilaç taşıyıcı sistemler, topikal yol ile ilaç uygulanması ile hedef bölgede
istenen sonucun elde edilmesinde ümit vaad etmektedir. Bu sistemler ile ilacın göz
yüzeyinde kalış süresi artırılarak hedefe ulaşılması amaçlanmaktadır. Son zamanlarda,
literatürde bu amaç için geliştirilen ilaç taşıyıcı sistemler arasında lipozom, ön ilaç,
mikropartikül, nanopartikül, misel, mikro-nano emülsiyon şeklinde ilaç şekilleri ümit
2
vaad eden sonuçlar verse de, bu sistemlerin ilacın gözde kalış süresini yeterince uzun
süre sağlayamaması önemli bir sakınca olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle,
çözüm için, uzun süreli ilaç salım özellikleri ve katı yapılarına bağlı olarak yüksek
fiziksel ve kimyasal stabilite göstermeleri nedeniyle insert şeklindeki ilaç taşıyıcı
sistemler dikkat çekmektedir.
Nanolifler nanoboyutları nedeniyle yüksek yüzey alanı/hacim oranına ve
poroziteye sahip yenilikçi ilaç taşıyıcı sistemlerdir. Nanolif yapıda insertlerin
üstünlükleri; yüksek temas alanı, yüzey işlevlerinde esneklik, gözenekli yapı ve iyi
mekanik dayanıklılık, kontrollü ilaç salımı olarak sıralanabilir.
Topikal olarak uygulanan ilaç şekillerinde ilacın oküler biyoyararlanımını
artırmak için göz yüzeyinde teması uzatmanın bir diğer yolu da, hazırlanan ilaç taşıyıcı
sisteme mukoadezif özellik veya pozitif yük kazandırılması sonucu negatif yüklü
korneal yüzey ile etkileşime girerek uzun süre tutunmasının sağlanmasıdır. Buna
ilaveten siklodekstrinler gibi permeasyon artırıcı maddelerin formülasyona eklenmesi
ile topikal uygulanan ilaçların oküler biyoyaralanımının arttığı bildirilmiştir.
Bu tez çalışması kapsamında, besifloksasin içeren insert şeklinde
formülasyonlar tasarlanarak, bakteriyel keratitin etkin tedavisinde hedef bölgede uzun
süreli antibiyotik salımının sağlanması, antibiyotiğin uygulama sıklığının azaltılması
ve yan etkilerin en aza indirilmesi hedeflenmektedir. Düşük dozda ilaç uygulaması,
bir yandan istenmeyen yan etkilerin azalmasına bir yandan da küçük boyutlarda insert
formülasyonlarının hazırlanmasına olanak verdiği için hastada minimum rahatsızlık
oluşturarak hasta uyuncunu artıracaktır. Tez çalışmaları kapsamında, hazırlanan ilaç
taşıyıcı sistem mukoadezif polimerlerle kaplanarak gözde ilave bir kalış süresinin
sağlanıp sağlanmadığı ve formülasyonlarda siklodekstrin kullanımı ile artmış ilaç
penetrasyonunun ilave bir antibakteriyel etki oluşturup oluşturmayacağı da
araştırılacaktır.
Bu çalışmada elektro-eğirme yöntemi kullanılarak hazırlanacak nanolif yapıda
Poli (-kaprolakton) (PKL)-PEG bazlı üç farklı insert sisteminin geliştirilmesi
planlanmaktadır;
- Kaplı olmayan insert grubu: Sadece PKL-PEG ile hazırlanacak
formülasyonları,
3
- Mukoadezif yüzey yapısına sahip insert grubu: Sodyum aljinat veya
tiyollenmiş sodyum aljinat ile kaplanarak mukoadezif özellik kazandırılmış PKL-PEG
insert formülasyonları
- ß Siklodekstrin-ilaç kompleksi ile oluşturulmuş insert grubu: ß Siklodekstrin
ile ilaç kompleksi içeren PKL-PEG insert formulasyonları
Bu tez çalışmasının amacı, bakteriyel keratitin topikal olarak etkin tedavisi
için, uzun süre besifloksasin salımı sağlayacak, farklı yüzey özelliklerine sahip insert
formülasyonlarının geliştirilmesi, in vitro karakterizasyon ve sitotoksisite
çalışmalarının yanında ex vivo ve in vivo çalışmalar ile hazırlanan formülasyonların
etkinliğinin değerlendirilmesidir.
4
2. GENEL BİLGİLER
2.1. Göz ve Gözün Yapısı
Göz, içerdiği fotoreseptörler ile çevredeki ışık enerjisini işleyerek görmeyi
sağlayan, yaklaşık olarak 2,5 cm çapında 6,5 mL hacminde özelleşmiş bir organdır (1).
Anatomik olarak; göz küresi ve göz küresi dışındaki yapılar olmak üzere iki kısımdan
oluşur.
Göz çukuru (orbita) içinde bulunan göz küreleri, aynı zamanda, bu kısımda
bulunan kemikler tarafından korunmaktadır. Göz küresinin ön-arka çapı erişkinlerde
22-27 mm, çevresi 69-85 mm civarındadır (2, 3) (Şekil 2.1).
Şekil 2.1. Gözün yapısı (4).
Kaşlar, kirpikler, göz kapakları, gözyaşı bezleri ve göz kasları göz küresi
dışında bulunan ve görme işlemini gerçekleştirirken göze yardımcı olan, aynı zamanda
gözü dış etkilerden koruyan yapılardır. Göz, yukarı aşağı, sağa sola hareketini sahip
olduğu üç çift kırmızı kas yardımı ile gerçekleştirir. Kaş, kirpik ve göz kapakları, gözü
yabancı cisimlere karşı korumakta, göz kapağı ise sürekli hareket ederek göz yüzeyinin
her zaman nemli kalmasına yardımcı olmaktadır. Gözyaşı bezinden salgılanan
5
gözyaşı, gözün kurumasını engellerken, dışardan gelebilecek tehlikelere karşı da gözü
korumaktadır (5, 6).
Göz üç tabakadan oluşmaktadır. En dış kısımda, “sert tabaka” ya da “göz akı”
(sklera) denilen kısım bulunmaktadır. Bu tabakanın, gözün ön kısmında
tümsekleşmesi ile kornea (saydam tabaka) oluşur. Beyaz bir görünüme sahip olan sert
tabaka ise gözü koruyan bir zardır. Gözün orta kısmında bulunan ve gözyuvarını tam
bir karanlık oda haline getiren çok damarlı bir bağ dokusu olan kısım damar tabakadır.
Siliyer cisimdeki (kirpiksi bölge), çok damarlı olan asıcı bağın gergin halde kalması
için kanla dolabilen küçük piramitler halinde bulunan çıkıntılarına, siliyer uzantı
(kirpiksi uzantı) denilmektedir. Siliyer cismin bir uzantısı olan, damar tabakanın renk
değişimi gösterdiği ortası delik diyaframa ise ‘iris’ denilmektedir. Kişiden kişiye farklı
renklerde olabilen iris, pupilin büyüyüp küçülmesine yarayan kas tellerini de içinde
bulundurur.
Işığa duyarlı reseptörlerin bulunduğu üçüncü tabaka ise retinadır (ağ tabaka).
Retinadaki sinirler göz küresinin arka kısmında toplanarak beyne görme iletimi
sağlarlar. Görme sinirinin göz küresinden çıktığı yere “kör nokta” adı verilmektedir.
Kör nokta ışığa duyarlı olmayan bir bölgedir ve burada herhangi bir görüntü
oluşmamaktadır. Kör noktanın üst kısmında bulunan bölgeye “sarı leke” adı verilir.
Bu bölge, alınan görüntülerin en iyi şekillendiği kısımdır. Gözün arka kısmına giren
görme siniri, damar tabaka içine doğru yayılır ve bu yayılım üç tabaka halinde bir dizi
nöronla sona erer (5, 6).
2.1.1. Anterior Segment (Ön Oda)
Kornea (Saydam Tabaka)
Kornea, gözün ön bölümünde bulunan, kubbe şeklinde ve kırıcılığı en yüksek
olan saat camı görünümündeki saydam tabakadır. Korneanın görevi, göze gelen
ışınları kırarak retina üzerine odaklanmasını sağlamak, aynı zamanda gözü dışardan
gelecek tehlikelere karşı korumaktır. Kornea, ışığın net bir şekilde kırılabilmesini
sağlamak için saydam bir yapıya sahip olmalıdır. Bu nedenle yapısında kan damarı
bulunmaz. Gerekli oksijeni ve beslenmeyi dış kısımda bulunan gözyaşı salgısı ve iç
kısımda bulunan göz içi sıvısı ile sağlar. Kornea gözün toplam kırma gücünün %70’ini
oluşturur. Refraktif indeksi 1.376’dır. Kornea; epitel, Bowman tabakası (dış sınırlayıcı
6
tabaka), stroma, Dessement membranı (iç sınırlayıcı tabaka) ve endotel olmak üzere
5 kısımdan oluşmaktadır (7, 8) (Şekil 2.2).
Şekil 2.2. Kornea yapısının şematik gösterimi (Rowsey ve ark.(9)’dan değiştirilerek).
Kornea Epiteli
50 µm kalınlığında, korneanın en dış kısmında bulunan tabakadır. Sıvı kaybına
ve toz, bakteri gibi yabancı maddelerin gözün iç kısmına sızmasına karşı bir engel
oluşturmak üzere sıkı kavşaklar ile bir arada tutulan, 4-5 kat keratinize tabakalı yassı
(skuamöz) epitel hücreleri içeren bazal bir hücre katmanından oluşur. Ayrıca, kornea
ağrıya karşı çok hassas kılan küçük sinir uçlarıyla doludur ve lipofilik yapıdadır.
Küçük moleküller için seçici bir etki gösterir. Lipofilik ilaçlar kornea epitelinden hücre
içi (transselüler), hidrofilik ilaçlar hücrelerarası (paraselüler) yol ile geçmektedir (10).
Bowman Tabakası (Dış Sınırlayıcı Tabaka)
Kornea epitelinin hemen altında bulunan kolajen adı verilen güçlü protein
liflerinden oluşan 8-15 μm kalınlığında saydam bir doku tabakasıdır. Epitel tabakasını
alttaki bağ dokusuna bağlar. Bu katmandaki kolajen liflerinin sıkı bir şekilde
7
düzenlenmesi gözü oluşabilecek travmalara karşı dirençli hale getirir, korneanın
şeklini korumasına yardımcı olur. Ancak bu tabaka enfeksiyona veya darbeye bağlı
oluşabilecek deformasyonlarda yenilenememektedir (6, 10).
Kornea Stroması
Kornea kalınlığının yaklaşık % 90'ını (500 µm) oluşturan, büyük çoğunluğu
(% 78) su, geri kalan kısmı ise korneaya güç, elastikiyet ve şekil veren kolajenden
oluşan bir doku tabakasıdır. Bu kolajen kısım, kolajen fibrilleri ve keratin sülfat
oluşturan yan zincirlere sahip tip I ve V kolajeninden oluşmaktadır. Paralel ve düzenli
bir şekilde yerleşmiş olan fibriller, travma ve deformasyona karşı oldukça dirençlidir.
Stroma, korneanın hidrasyon ve yapısal özelliklerinin düzenlenmesinde yardımcı olur
ve kornea şeffalığına katkıda bulunur (6, 10).
Dessement Membranı (İç Sınırlayıcı Tabaka)
Kornea stroması’nın arka yüzünü örten ince ve saydam yapıda olan, kornea
endoteli tarafından üretilen bir tabakadır. Dessement membranı, enfeksiyona ve
yaralanmalara karşı koruyucu bir bariyer görevi görür. Yaralanma sonrası kolayca
yenilenir. Sürekli olarak üretildiği için kalınlaşan bir tabakadır. Bu sayede enzimatik
bozunmalara ve toksinlere karşı daha dirençlidir (6, 10).
Kornea Endoteli
Korneanın en iç tabakasıdır. Dessement membranı örter. Tek tabaka halinde
yassı epitel hücrelerden oluşur. Hücreler arasında sıkı bağlar bulunmaktadır. Bu
hücreler göz içi sıvısı ile temas halindedir. Endotel tabaka, kornea stromasından sızan
fazla sıvıyı uzaklaştırırken, aköz hümörden gerekli besin ve moleküllerin alınmasını
sağlar (6, 10).
İris, pupilin kontrolünden sorumlu, ince ve dairesel bir yapıya sahip olan
dokudur. İrisin ana fonksiyonu, bir diyafram gibi, gözbebeğinin boyutunu
değiştirerek göz içine girecek olan ışığın miktarını ayarlamaktır. Pigmentli
fibrovasküler tabaka ve pigment epitel hücreleri olmak üzere iki kısımdan
oluşmaktadır. İris, göz merceği (lens) ile kornea arasını anterior segment (kornea ve
iris arasında) ve posterior segment (iris ve göz merceği (lens) arasında) olmak üzere
8
ikiye ayırmaktadır. Genetik yapıya ve iris içerisinde bulunan pigment miktarına bağlı
olarak farklı renklere sahip olabilir (11).
Pupil, ışığın retinada odaklanmadan önce geçtiği, iris içerisinde bulunan
açıklıktır. Pupilin büyüklüğünü, maruz kaldığı ışığın miktarı ile iris kaslarının
büyüklüğü kontrol eder. Maksimum daralmasında, pupilin çapı 1 mm'den daha az
olabilirken, çapının 10 katına kadar genişleyebilme kapasitesindedir. Pupilin
büyüklüğü; yaş, hastalık veya travmaya bağlı olarak değişebilmektedir (11).
Konjonktiva, sklerayı (göz akı) kaplayan ve göz kapağının içine doğru uzanan
ince bir zardır. Keratinize olmayan tabakalı epitel ve goblet hücrelerinden meydana
gelmektedir. Goblet hücreleri, müsin salgılayan tek hücreli bezlerdir. Ürettiği mukus
sayesinde gözün sürekli olarak nemli kalmasına yardımcı olur ve gözyaşı filminin
yüzey gerilimini azaltarak dayanıklı kalmasını sağlar, ayrıca, mikroorganizmaların
gözün iç kısmına girişini engeller. Korneaya sıkıca yapışık haldedir ve gözün kolay
hareket etmesini sağlayan kıvrımlara sahiptir, yapısında yoğun damar tabakası
içermektedir (11).
Siliyer cisim, göz merceğinin düzgün bir şekilde odaklanmasına yardımcı olan,
siliyer kas ve siliyer epitelden oluşan halka şeklinde kalınlaşmış bir dokudur (11).
Göz merceği (lens) pupilin arkasında, siliyer kaslarla çevrili ve ince saydam bir
kapsül içinde bulunan şeffaf bir yapıdır. Göz merceğinin boyutu, odaklanılan cismin
göze olan uzaklığına göre siliyer kaslar tarafından ayarlanabilmektedir (11).
Aköz hümör (saydam sıvı) göz içinde yer alan, jele benzeyen bir kısımdır.
Korneanın arka kısmında bulunan anterior segmentin içi aköz hümör ile doludur.
Yapısında, çok az miktarda sodyum ve klorür iyonları içermektedir. Aköz hümör,
dakikada yaklaşık 2.5 μL üretilebilmektedir (11).
Sklera, gözün en dış kısmında bulunan beyaz renkli, güçlü ve koruyucu
tabakadır. Kolajen lifler bakımında zengin, kalın bir fibröz yapıya sahiptir. Odacıklar
içindeki hidrostatik basınca karşı gözün şeklini korumasını sağlar. Skleranın ön
kısmında bulunan açıklığa kornea yerleşmiştir. Sklera, kasların ve zonüllerin (lens ile
siliyer cismin birbirlerine tutunmasını sağlayan asıcı bağların) yapışma yerlerini
bulundurur (12).
9
2.1.2. Posterior Segment (Arka Oda)
Vitröz hümör (jelatin görünüşlü camsı cisim), göz merceği ve retina arasındaki
boşluğu dolduran şeffaf, renksiz, jel kıvamında olan ve gözün %80’lik kısmını
oluşturan bir yapıdır. İçeriğini %98 oranında, su, hyalüronik asit ve kolajen fibril
oluşturmakta ve yapısında herhangi bir kan damarı bulunmamaktadır.
Koroid; bağ dokular, fibroblastlar, melanositler ve sklera ile retina arasında
kalan vasküler tabakadır ve retinaya oksijen ve besin sağlayan uveal sistemin (siliyer
cisim, iris ve koroid) arka kısmına yerleşmiştir. Isı dağılımı yoluyla gelen ışığı emerek
retinaya giden ışığın miktarının azalmasını sağlamaktadır, ayrıca, kan akışının
kontrolü ile göz içi basıncın ayarlanmasına yardımcı olmaktadır.
Retina (ağ tabaka), gözün arkasında bulunan, birbirine sıkıca sarılmış
milyonlarca hücreden oluşan ışığa duyarlı alandır. Yaklaşık 30-40 mm çapında ve 0.5
mm kalınlığında dairesel bir disk şeklindedir. Fotoreseptör hücreler, nöronal hücreler
ve glial hücreler olmak üzere üç temel tipte hücre grubuna sahiptir.
Kranial sinir olarak da bilinen optik sinir, gözü beyne bağlar. Optik sinir,
retinanın oluşturduğu sinirsel sinyalleri (impuls), gözün arkasını kaplayan sinir
tabakasına taşır. Yaklaşık 1,2 milyon sinir lifi içeren optik sinirler, retinada oluşmuş
görsel uyarıları elektriksel sinir sinyalleriyle beyne iletir (11).
2.2. Oküler İlaç Uygulamada Karşılaşılan Zorluklar
Göz, ilaç uygulamada çeşitli zorluklar oluşturan eşsiz bir koruyucu yapıya
sahiptir. Vücudun geri kalanından izole olmasına neden olan ve ilaç uygulamada
engeller oluşturan çeşitli hücre modifikasyonları geçirmiş bir organdır (3-4) (Şekil
2.3). Gözün ön veya arka kısmına ilaç uygulanırken karşılaşılan engeller aşağıdaki
gibidir;
Gözyaşı film bariyeri
Korneal bariyer
Konjonktival bariyer
Kan-aköz bariyeri
İç ve dış kan-retinal engeller (13-15).
10
Şekil 2.3. Göze ilaç uygulanmasında karşılaşılan engellerin şematik gösterimi
(Janagam ve ark.(16)’den değiştirilerek).
Gözün anterior segmentine, topikal veya sistemik olarak ilaç uygulanabilir.
Hem topikal hem de sistemik uygulamalarda, oküler engeller ilacın etkinliğini
azaltmaktadır.
Gözyaşı filmi, topikal ilaç şekillerinin karşılaştığı ilk engeldir. En dışta bir lipit
tabaka, ortada daha kalın bir sulu tabaka ve en içteki müsin tabakası olmak üzere üç
kısımdan oluşur. Gözyaşı, yaklaşık 0,5-2,2 μL/dak olacak şekilde 7- 30 μL toplam
hacme sahiptir ve 2- 3 dakikalık hızla gözyaşı bezleri tarafından üretilir. Gözyaşı
filminin sürekli olarak üretilmesi, uygulanan ilacın hızlı bir şekilde göz yüzeyinden
uzaklaştırılmasına neden olur (16).
Kornea, topikal ilaç şekillerinin karşılaştığı ikinci oküler bariyerdir. Beş
tabakadan oluşmaktadır. İlaç penetrasyonunda, önemli engeller oluşturan kornea
tabakaları, epitel ve stroma’dır. Kornea epitelinin hidrofobik yapısı ve epitel hücreleri
arasındaki sıkı bağlantı hidrofilik ilaçların kornea içine nüfuz etmesini engeller.
Kornea stroması ise hidrofilik yapısından dolayı lipofilik ilaçların korneadan
penetrasyonunu kısıtlamaktadır (16).
11
Konjonktiva da sahip olduğu kan ve lenfatik akış nedeniyle suda çözünen
ilaçların hızlı bir şekilde eliminasyonuna neden olarak göz içine nüfuz etmesini
zorlaştırmaktadır (16).
Anterior segmente sistemik olarak ilaç uygulanırken kan-aköz bariyeri
uygulanacak ilacın geçişini ciddi anlamda etkilemektedir. Kan-aköz bariyeri, ilaç
geçişini etkileyen iki tabakadan oluşmaktadır. Her iki tabaka da sahip oldukları sıkı
kavşaklar nedeniyle kandan aköz hümöre ilaç geçişini engellemektedir. Aköz hümörde
terapötik doza ulaşabilmek için yüksek dozda ilaç uygulanması gerekir, bu doza bağlı
olarak da ciddi sistemik yan etkiler oluşabilir (16).
Posterior segmente ilaç uygulama yolları incelendiğinde oküler
biyoyararlanımın düşük olması nedeni ile topikal ilaç şekilleri tercih edilmemektedir.
Bu nedenle, intravitreal enjeksiyonlar gibi ilaç uygulamaları öne çıkmaktadır. Ancak,
girişimsel olan bu uygulamalar, intraoküler basıncın artması ve retinal ayrılma gibi
önemli sorunlara yol açabilmektedir. Ayrıca, kan-retina bariyeri nedeniyle de sistemik
uygulanan ilacın gözün posterior segmente ulaşması büyük oranda engellenmektedir
(17, 18).
Yukarıda belirtilen anatomik ve fizyolojik engeller, göze ilaç uygulamada
karşılaşılan anatomik zorluklardır. Bunların yanı sıra, ilacın molekül büyüklüğü ve
şekli, yükü, iyonlaşma derecesi, çözünürlüğü ve lipofilikliği göze penetrasyonunu
etkileyen parametrelerdir. P-glikoproteinler (P-gp) gibi korneal akış proteinleri ve
çoklu ilaç direnci ile ilişkili proteinler, etkin ilaç tutulmasını önleyerek ilaç
moleküllerinin kornea epitelinden dışarı atılmasına yol açar. Oküler geçirgenliği
etkileyen faktörler Tablo 2.1’de özetlenmiştir.
Oküler terapötik sistemlerde etkin ilaç konsantrasyonun sağlanması için, ilacın
hedef bölgede yeterli süre istenen terapötik etkinlik ile kalabilmesi gerekmektedir.
İdeal bir topikal formülasyondan beklentiler; uygulanmasının kolay olması, iyi tolere
edilebilmesi, sistemik absorpsiyondan kaçınılması ve gözde kalış süresinin artırılmış
olmasıdır (19-22).
12
Tablo 2.1. Oküler geçirgenliği etkileyen faktörler (23).
Membran İlaç Formülasyon
Absopsiyon bölgesi
engelleri (kornea veya
sklera)
Konsantrasyon Etki bölgesinde kalış süresi
Kalınlık Çözünürlük pH
Porozite durumu Partisyon katsayısı Tonisite
Kıvrımlı yapısı Molekül ağırlığı Viskozite
Lipofilik/hidrofilik dengesi pKa Salım süresi
En yaygın oküler ilaç uygulama yöntemi, gözün cul-de-sac (konjonktival kese)
kısmına topikal damlaların uygulanmasıdır. Genel olarak, “topikal olarak uygulanan
ilacın % 5'inden daha azı” korneadan geçer ve göz içi dokularına ulaşabilir, geri kalan
dozun çoğu genellikle sistemik olarak nazolakrimal kanal veya konjonktiva yoluyla
gözden uzaklaştırılır. Göz damlasının uygulamasının kolay olmasına rağmen hedef
dokulara geçebilen ilaç miktarı uygulanan dozun çok altında kalmaktadır. Tahriş edici
etkiye sahip ilaçlar veya cihazlar gözyaşı salgılanmasını artırdığı için prekorneal
alandaki ilaç kaybının artmasına neden olmaktadır. İstenilen terapötik dozu elde
edebilmek için yapılan sık ve yüksek doz ilaç uygulaması ise hem lokal hem de
sistemik yan etkilerde artışa yol açmaktadır. İlaçların, gözün ön kısmından arka
bölümlerine geçişi, gözün sahip olduğu anatomik yapıdan dolayı sınırlıdır. Bu nedenle,
oküler yüzeye uygulanan ilaçlar genellikle posterior segmente yeterli terapötik
konsantrasyonda ulaşamaz. Çözüm olarak, formülasyonlarda, siklodekstrinler gibi
geçirgenlik artırıcıların kullanılması veya viskozitenin artırılması gibi çeşitli
seçenekler denenmesine rağmen istenilen başarı elde edilememiştir (24, 25). Oküler
biyoyararlanımı artırmak için kullanılabilecek farklı yaklaşımlar Tablo 2.2’de
verilmiştir.
13
Tablo 2.2. Oküler biyoyararlanımı artırmak için uygulanan farklı yaklaşımlar (26).
Penetrasyonun artırılması Formülasyonun iyileştirilmesi
Kimyasal modifikasyon
-Ön ilaç
-Penetrasyon artırıcılar
-İyon çiftleri
Farklı ilaç taşıyıcıları kullanmak
-Merhemler
-Biyoadezif taşıyıcılar
-Viskoz taşıyıcılar
-In situ jel
Farmasötik modifikasyon
-Siklodekstrin kullanımı Kolloidal sistemler
-Süspansiyonlar
-Lipozomlar
-Nanopartiküler sistemler
-Emülsiyonlar
Fiziksel modifikasyon
-İyontoforez uygulanması Katı polimerik sistemler veya tıbbi
cihazlar
-Biyoparçalanır implantlar
-Biyoparçalanır olmayan implantlar
-Kontakt lensler
-Kolajen plakalar
-İmplant cihazlar
2.3. Keratit
Kornea, yapısında bulunan antikorlar ve sahip olduğu refleksler ile kendisini
koruyabilen, çok hassas bir dokudur. Buna rağmen, tüm diğer dokularda olduğu gibi,
hastalık yapan birçok farklı etmenden kolaylıkla etkilenebilmektedir. Bu etmenler,
doğumsal veya edinsel kaynaklı olabilir. Korneada doğuştan var olabilen sorunlar
arasında, korneanın büyük veya küçük olması, eğriliğinin çok veya az olması gibi
durumlar sıralanabilir. Edinsel olanlar ise, kornea enfeksiyonlarıdır. Bu
enfeksiyonların kaynağı virüsler, bakteriler, mantarlar veya protozoalar olabilir.
Oluşan bu enfeksiyonlara bağlı olarak akıntı üretimi artar, görsel netlik azalır ve
korneada delinmeler meydana gelebilir (27, 28).
Ayrıca, epitel lezyonlarına neden olan travmalar, göz kapağı iltihabı (blefarit),
kuru göz, kontakt lensler ile topikal ve sistemik bağışıklık baskılayıcı
(immünosüpresif) maddeler korneada enfeksiyon riskini artırabilen faktörlerdir.
Korneada oluşan enfeksiyonlar 3 gruba ayrılır:
Enfeksiyöz keratitler (bakteriyel, viral, fungal, akantamoeba )
İntersitisyel (doku arası) keratitler
Non-enfeksiyöz keratitler
14
2.3.1. Enfeksiyöz Keratitler
Bakteriyel Keratit
Bakterilerin yol açtığı bir kornea hastalığıdır. Özellikle kontakt lens
kullanımına bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, refraktif cerrahi ile
ilişkili travmalarda, A vitamini eksikliğinde veya korneaya uygulanan anestezi
sonrasında görülebilmektedir (29). Kontakt lens kullanımındaki artış ile beraber
hastalığın görülme sıklığının arttığı belirlenmiştir. Yapılan bir çalışmada (30)
Amerika’da 1950’li yıllarda kontakt lens kullanımına bağlı gelişen kornea ülseri
vakasına rastlanmaz iken, 1990’lı yıllarda bu vakaların görülme oranı %55’e kadar
yükselmiştir.
Bakteriyel keratit, şiddetli ağrı, görmede azalma, gözde sulanma, kızarıklık,
ışığa karşı hassasiyet ve gözde akıntı ile karakterize olan bir enfeksiyondur. Bakteriyel
keratite bağlı olarak stromal apse oluşumu, anterior segment enflamasyonu, korneayı
çevreleyen ödem ve son aşamada korneal ülserasyonu görülmektedir (Şekil 2.4). Ülser
genellikle yuvarlak veya oval, keskin kenarlı ve düzensiz bir haldedir. Bazı bakteriler
o kadar etkili olurlar ki kırk sekiz saat içinde kornea yıkımı oluşabilir (31).
S. aureus, S.epidermidis, S. pneumoniae, S. pyogenes, enterokoklar,
P.aeruginosa, P. mallei, P. fluorescens, P. stulzeri, M. morganii, K. pneumoniae, S.
marcescens, E. coli, A. hydrophila, M. lcunata, A. calcoaceticus, N. gonorrhoae, B.
catarrhalis, B. laterosporus, B. brevis, C. diphtheriae, C. tetani, Haemophilus türleri,
T. pallidum, M. tuberculosis, M. chelonei, Nocardia türleriyle C. trachomatis gibi
mikroorganizmaların keratit etkeni olabileceği bildirilmektedir (32).
Keratit vakalarından en çok izole edilen iki mikroorganizma P. aeruginosa ve
S. aureus’dur. Bu iki bakteri, korneada ciddi enfeksiyonlara neden olabilmektedir (31).
Yirmi dört saat içinde tedavi edilmezlerse ürettikleri ekzotoksin ve proteinlerle
korneada delinmelere bile neden olabilirler (33-35). Özellikle kontakt lens kullanımına
bağlı gelişen bakteriyel keratitin yaklaşık %90’ının P. aeruginosa’dan kaynaklandığı
bildirilmiştir (36). Bu bakterinin gözde oluşturduğu ülser, diğer bakterilerin
oluşturduğu ülserlerden daha şiddetlidir ve tedavi edilmesi çok daha zordur (37).
Ayrıca, bu bakterinin antibiyotiklere karşı dirençli olması ve yüzeylere tutunabilme
15
kabiliyeti, hasarlı olan korneal epitel yüzeylerden içeri girmesini kolaylaştırmakta ve
kornea stromasında birikmesine yol açmaktadır (38-41).
Şekil 2.4. Bakteriyel keratite bağlı olarak oluşan kornea hasarları a)korneal delinme
b)kornea opaklaşması.
Viral Keratit
Genellikle Herpes simplex 1 virüsünün neden olduğu korneal bir hastalıktır.
Özellikle 6 ay-5 yaş arasındaki çocuklarda viral keratit vakaları görülmektedir. Altı
aydan küçük çocuklarda görülmemesinin nedeni anne sütünden alınan immün
globülinlerdir (42, 43).
Fungal Keratit
Uzun süreli steroid tedavisi görmüş ve buna bağlı olarak vücut direnci düşmüş
kişilerin kornealarında Candida aspergillus kaynaklı gelişen bir korneal hastalıktır
(42, 43).
Akantamoeba Keratit
Akantamoeba türleri sulu ortamlarda yaşayan bir protozoan türüdür. Kontakt
lensi ile havuza giren veya lens temizlenmesini çeşme suyu ile yapan kişilerde görülme
riski yüksektir. Tedavisi oldukça uzun sürer. Hastada ciddi göz ağrısı ve fotofobi
gözlemlenir (42, 43).
2.4. Bakteriyel Keratit Tedavisi
Kornea hasarlarını önlemek ve ilerleyen aşamalarda oluşabilecek görme
kayıplarının önüne geçmek için hızlı bir şekilde tedaviye başlanması gerekmektedir.
a) b)
16
Tedavide amaç, ilk olarak bakteri üremesinin önüne geçmek, daha sonra oküler iltihabı
azaltmak ve son olarak da korneayı tekrar saydam haline getirmektir. Tedavide ilk
olarak geniş spektrumlu antibiyotikler tercih edilmektedir, hastalık etkeni
belirlendikten sonra spesifik tedavi uygulanmaktadır.
Görmeyi tehdit eden şiddetli bir durum ortaya çıkmış veya hastanın tedavi
uyumu problemli ise (göz damlasının istenilen sıklıkta uygulanmaması) hastaya
sistemik tedavi uygulanması gerekebilir, bu durumda da gözetim altında tedavi
zorunlu olabilir.
Tedavide oluşabilecek problemler korneada kalıcı lekelenmelere yol açabilir.
Kalıcı lekenin önlenmesi için erken tedavi çok önemlidir, eğer tedaviye rağmen kalıcı
leke görülüyorsa kornea nakli (keratoplasti) gerekebilir (42, 44-46).
Enfeksiyona Karşı Kullanılan İlaçlar
1.Antibakteriyel
2.Antimikobakteriyel
3.Antiviral
4 Antifungal
5.Antiparazitik ilaçlar olmak üzere beş grup altında toplanabilir.
Antibakteriyel İlaçların Sınıflandırılması
Antibakteriyel ilaçlar sekiz grup altında sıralanabilmektedir.
Beta laktam antibiyotikler
Makrolid grubu antibiyotikler
Amfenikoller
Tetrasiklinler
Aminoglikozidler
Sülfonamidler
Dar spektrumlu polipeptid yapılı antibiyotikler
Florokinolonlar (siprofloksasin, ofloksasin, levofloksasin,
moksifloksasin, besifloksasin )
17
2.4.1. Florokinolonlar
Florokinolonlar, bakteriyel keratit tedavisinde en çok tercih edilen 6-fluoro-4-
kinolonkarboksilik asit türevi antibiyotik grubudur (Şekil 2.5). Bu grup
antibiyotiklerin 7 numaralı konumunda piperazin halkası bulunmaktadır. 1,5,7 ve 8
numaralı konumlarda bulunan yapıların değiştirilmesi sureti ile birçok yeni
florokinolon grubu antibiyotik elde edilmiştir.
Bu grup antibiyotikler, bakteri sitoplazması içine girerek, gram-negatif
bakterilerde DNA giraz enzimini, gram-pozitif bakterilerde ise topoizomeraz IV
enzimlerini inhibe ederek deoksiribonükleik asidin (DNA) süper sarmalını bozarlar.
Böylece, DNA replikasyonu ve DNA transkripsiyonu engellenir. Antimikrobiyal
etkilerine göre ‘kuşak’ olarak sınıflandırılmaktadırlar. İkinci kuşak florokinolonların
ve dördüncü kuşak florokinolonlardan besifloksasinin gözün bakteriyel
enfeksiyonlarında geniş kullanımı söz konusudur (47, 48).
Şekil 2.5. Florokinolon grubu antibiyotiklerin temel kimyasal yapısı.
2.5. Besifloksasin HCl (BH) Hakkında Genel Bilgiler
2.5.1. Besifloksasin HCl’nin Fiziksel Özellikleri
BH, beyaz-açık kahverengi arası, hemen hemen kokusuz bir tozdur. BH’nin
kimyasal yapısı Şekil 2.6’da gösterilmektedir. Suda çözünürlüğü pH'ya bağlı olarak
değişmektedir. pH değeri 3’e yaklaştıkça çözünürlüğünün maksimum düzeye ulaştığı
görülmüştür. pH 3,54 iken çözünürlüğü 10.63 mg/mL, pH 7 iken çözünürlüğü 0,08
mg/mL’dir. Metanolde ise çözünürlüğü 9.898 mg/mL’dir. Etanoldeki çözünürlüğü
18
1.122 mg/mL’dir. BH asetonitril ve isopropil alkolde çözünmemektedir. BH -20° C'de
ve sıkıca kapalı hava geçirmeyen kaplarda saklanmalıdır (49).
NN
O
OH
O
F
Cl
H2N
H Cl
Şekil 2.6. BH’nin kimyasal yapısı (49).
Kapalı formülü: C19H21ClFN3O3
Kimyasal adları: {7-[(3R)-3- aminoheksahidro- 1H-azepin-1-yl]-8-kloro-1-
clyclopropyl-6-floro-1,4-dihidro-4-okso-3-
kinolinokarboksilik asit}.
Molekül ağırlığı: 430.30 g/mol
CAS no: 1398566-43-2
2.5.2. Besifloksasin HCl’nin Farmakolojik Özellikleri
BH geniş spektrumlu, hem gram-pozitif hem de gram-negatif bakterilere karşı
etkili olan dördüncü kuşak florokinolon grubu bir antibiyotiktir (48, 50).
2.5.3. Etki Mekanizması, Direnç, Doz ve Farmakokinetik
BH, hücre bölünmesi üzerinde etkili olan topoizomeraz II (DNA giraz) ve
topoizomeraz IV bakteriyel enzimlerini inhibe eder. Bakterilerde, DNA molekülü
bakteri hücresine sığabilmek için “ süpersarmal ” olarak adlandırılan aşırı bir kıvrılma
durumu halindedir. Ancak bu aşırı kıvrılmış DNA’nın replikasyon ve transkripsiyon
yapması mekanik olarak mümkün değildir. Topoizomeraz II enzimi, DNA’nın
replikasyon ve transkripsiyonu gerçekleştirmesi için onu kırar, “ negatif sarmallaşma”
dediğimiz duruma getirir, işlem bittikten sonra yapıyı tekrar birleştirerek süpersarmal
19
haline gelmesini sağlar. Topoizomeraz IV ise bölünme sırasında kardeş
kromozomların, bölünme sonrasında oluşan hücrelere ayrılmasından sorumludur.
BH’nin topoizomeraz enzimlerini inhibe etmesiyle DNA replikasyonu ve bakteri
bölünmesi engellenmiş olur. Bunun sonucunda, bakterilerin normal olmayan bir
şekilde uzaması ve ölümü gerçekleşir (51, 52).
Mikroorganizmalar, DNA giraz ve topoizomeraz IV enzimini kodlayan
genlerde nokta mutasyonlar gerçekleştirerek ve membran dışa atım (efflux)
pompalarında değişiklikler yaparak florokinolonlara karşı direnç geliştirebilirler.
Bununla birlikte, BH’nin diğer florokinolonlara göre bu konuda bazı üstünlükleri
vardır. Bu üstünlüklerden birisi, DNA enzimlerinden yalnızca birine karşı afinitesi
olan florokinolonların aksine, BH’nin söz konusu iki DNA enzimine karşı da yüksek
afiniteye sahip olmasıdır. Bu durum, bakterilerin direnç geliştirebilmek için bu iki
enzimin alt birimlerini kodlayan genlerde oluşturabilecekleri mutasyon olasılığını
azaltmaktadır. Bunun yanı sıra, BH’nin sadece topikal uygulanıyor olması ve buna
bağlı olarak direnç gelişme riskinin azalması diğer bir üstünlüğüdür. Ayrıca
bakterilerde var olan ilaç dışa atım pompaları, hem gram pozitif hem de gram-negatif
mikroorganizmalarda antibiyotik direncine yol açabilen sistemlerdir. Ancak, bu direnç
mekanizmasının, BH duyarlılığı üzerinde önemli bir etkisinin olmadığı bildirilmiştir
(53, 54).
Yapılan bir çalışmada, topoizomeraz II ve topoizomeraz IV'ü kodlayan
genlerdeki mutasyonların sayısı artıkça, test edilen tüm florokinolonlar için
(besifloksasin, moksifloksasin, gatifloksasin, siprofloksasin ve levofloksasin)
‘Minimum İnhibitör Konsantrasyon’ (MİK) değerlerinin arttığı; bununla birlikte,
besifloksasin için bu artışın büyüklüğünün diğer florokinolonlarla karşılaştırıldığında
en az olduğu belirlenmiştir (1024 ila 2048 kat) (55, 56).
BH içeren Besivance® bakteriyel konjonktivit tedavisinde beş gün boyunca
günde üç kez (sekiz saatte bir) kullanılan bir göz damlasıdır. Tıbbi kriterlere bağlı
olarak yedi gün boyunca da kullanılabilmektedir. Bunun aksine, siprofloksasin,
gatifloksasin, levofloksasin ve ofloksasin gibi diğer florokinolonlar sadece beş gün
süre ile kullanılabilmektedir. Ayrıca, diğer florokinolonlar ilk iki gün her iki saatte bir
1-2 damla ve daha sonraki günler günde en az 4 kez 1-2 damla olmak üzere uygulama
20
gerektirirken, BH aynı etkiyi sekiz saatte bir yapılacak uygulama ile
sağlayabilmektedir (57, 58).
İlaçların farmakokinetik özellikleri, in vivo etkinlikleri için önemli bir
parametredir. Proksch ve ark. (59) altmış dört sağlıklı insan üzerinde yaptığı bir
çalışmada, gözyaşında besifloksasinin farmakokinetik parametrelerini
değerlendirmiştir. Besifloksasinin, bir defa topikal uygulamasından on dakika sonra
gözyaşındaki maksimum konsantrasyonu 610 ± 540 µg/g olarak tespit edilmiştir.
Yirmi dört saat boyunca alınan gözyaşı örneklerinden elde edilen değerlerin grafiğe
geçirilmesi sonucunda, gözyaşındaki besifloksasine ilişkin AUC0-24h değeri 1,232
µg.h/g olarak hesaplanmıştır. Ayrıca, gözyaşında bulunan besifloksasinin, 3,4 saatlik
bir yarılanma ömrü ile uzaklaştığı görülmüştür. Topikal uygulamadan sonra plazma
üzerinden yapılan sistemik ölçümlerde kandaki maksimum besifloksasin değerinin 0,5
ng/mL olduğu belirlenmiştir (Tablo 2.3).
Tablo 2.3. Besifloksasinin insan gözyaşındaki farmakokinetik parametreleri (59).
2.5.4. Antibakteriyel Aktivite
Florokinolonlarda, bir kuşaktan diğerine geçildiği zaman öncelikle gram-
pozitif aerob ve anaerobiklere karşı bakterisit etkiyi artırmak için kinolon omurgasında
modifikasyonlar yapılmaktadır. İlk kuşak florokinolonların çekirdeğinde bulunan C-6
ya florin ilavesi veya C-7’ye siklik diamin piperazin eklenmesi gram-pozitif
stafilokoklara karşı aktivite sağlamış, sonrasında gatifloksasin gibi yeni nesil
florokinolonların C-8 pozisyonuna metoksi ilave edilmesi ile gram-pozitif ve
anaerobik bakterilere karşı aktivite artışının gerçekleştiği saptanmıştır (51, 60).
Parametre Değerler
Cmaks, ortalama ± SS 610 ± 540 µg/g
Tmaks 10 dakika
AUC0–24h 1,232 µg.s/g
Yarılanma ömrü 3,4 saat
Sistemik Cmaks 0.5 ng/mL
21
BH molekülü gatifloksasine benzer bir yapıya sahiptir ancak C-8 pozisyonunda
klor (gatifloksasin için C-8 de metoksi grubu bulunmaktadır) ve C-7 de amino-azepinil
grubu (gatifloksasin için metil-piperazinil bulunmaktadır) bulunması bakımından
farklılık göstermektedir. 8-kloro ve 7-azenepil sübstitüentlerinin kombinasyonu
BH’nin bakterisit etkisini diğer florokinolonlara oranla çok daha üstün hale getirmiştir
(55, 61).
2.6. Göze Uygulanan İlaç Şekilleri
Göze uygulanan ilaç şekilleri, tercihen göz küresi veya konjonktivaya
uygulanan veya konjonktival keseye yerleştirilen sıvı, yarı katı, katı veya kolloidal
özelliklerde olan steril ürünlerdir. Oküler preparatlarda istenilen etkiyi sağlamak için
bir veya daha fazla etken madde ayrıca etken maddenin stabilitesini veya etki gücünü
artırmak için de yardımcı maddeler kullanılabilmektedir. Gözde oluşabilecek
rahatsızlıkları tedavi edebilmek için sıklıkla çözelti, jel veya merhem tipi
formülasyonlar tercih edilmektedir. Ancak, bu uygulama şekillerinin gözde kalış
sürelerinin kısa olması, tekrarlanan uygulamalara ihtiyaç duyulması ve tekrarlanan
uygulamalara bağlı yan etki oluşturma gibi sıkıntıları vardır. Bu nedenle, özellikle
2000’li yılların başından itibaren farklı ilaç şekilleri üzerinde çalışmalar yapılmaya
başlanmıştır (62). Oküler hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaç şekilleri Şekil 2.7’de
gösterildiği gibidir (37, 63-65).
22
Şekil 2.7. Göze uygulanan ilaç şekilleri (37).
2.6.1. Sıvı İlaç Şekilleri
İçerisinde, izotoni ayarlayıcı, tamponlayıcı, viskozite artırıcı, çözünürlük
artırıcı ve stabilize edici yardımcı maddeler içerebilen, bir veya daha çok etken madde
kullanılarak hazırlanan steril ürünlerdir (37).
Kolay uygulanabilmesi gibi bir üstünlüğe sahip olmasına rağmen, gözde kalış
süresinin kısa olması, ilaç stabilitesinin düşük olması, düşük biyoyararlanıma sahip
olması (yaklaşık %5) ve koruyucu kullanılması gerekliliği sıvı ilaç şekillerinde
karşılaşılan ciddi problemlerdir (66).
2.6.2. Yarı Katı İlaç Şekilleri
Bir veya daha çok etken maddenin, uygun bir sıvağ içerisinde çözülmesi veya
dağıtılması ile hazırlanan preparatlardır. Lokal bir etki elde etmek amacı ile
hazırlanırlar. Basit ve bileşik sıvağlar kullanılarak hazırlanabilirler (19). Polivinil alkol
(PVA), Karbopol gibi polimerler kullanılarak hazırlanan viskoz jeller basit sıvağlar ile
23
hazırlanan preparatlara, yağ/su veya su/yağ emülsiyonlar şeklinde hazırlanan sistemler
bileşik fazlı preparatlara örnek olarak verilebilir (37, 67).
2.6.3. Katı İlaç Şekilleri
Oküler İnsertler
Şekil 2.8. A)Ocusert® insertlerin şematik gösterimi B) Ocusert®’in uygulanması
(68).
Oküler insertler; gözde konjonktival keseye veya korneaya uygulanabilen
taşıyıcı platform olarak polimerlerin kullanıldığı, steril, katı veya yarı katı
preparatlardır (Şekil 2.8) (28).
Geleneksel sistemlerin uygulama sırasında oluşturduğu problemlerin ortadan
kaldırılması için kullanılırlar (69). Oküler insertlerin asıl amacı, topikal tedaviye
uygun olacak şekilde sürekli bir salım sağlamak ve etken maddenin konjonktival doku
ile temas süresini artırmaktır .
Oküler insertlerin üstünlükleri şu şekilde sıralanabilmektedir;
Oküler temas süresi uzadığı için geleneksel sistemlere oranla oküler
biyoyararlanımı ve ilaç aktivitesini artırır,
Yavaş ve kontrollü bir ilaç salımı sağlar,
Geleneksel sistemlerde görülen dozlama problemlerinin önüne geçerek
hasta uyuncunu artırır,
İlacın sistemik absorpsiyonunun azalmasını sağlar,
A) B)
24
Formülasyonlarında koruyucu kullanılmaması nedeni ile olası istenmeyen
etkileri minimuma indirir,
Yeni kimyasal yaklaşımların kullanılmasına olanak sağlar, (örneğin
ilaçların lipofilik özelliği modifiye edilerek ön ilaç formu hazırlanıp
inserte yüklenmesi ile korneadan geçişi artırılabilir)
Etken maddelerin yarılanma ömrünü uzatır (68, 70, 71).
İnsertler doğal, yarı sentetik ve sentetik polimerler kullanılarak hazırlanabilir
(72). Kullanılan polimerler gözde parçalanır veya parçalanmadan kalabilir.
Biyoparçalanır olmayan polimerlerin kullanıldığı durumlarda ilaç salımı bitince insert
gözden uzaklaştırılır. İnsert üretiminde kullanılacak polimerler, iritasyon yapmamalı,
istenmeyen etki ve immünojenik reaksiyona neden olmamalıdır (73). İnsertlerin,
geleneksel sistemlere göre en büyük üstünlüğü, oküler temas süresini uzatarak
biyoyararlanımı artırmasıdır (70). Üstündağ ve ark. (74) yapmış oldukları bir
çalışmada, bakteriyel keratit tedavisinde kullanılmak üzere ofloksasin yüklü kitosan
insertler hazırlamışlardır. Yapılan in vivo çalışma sonucunda, insertlerin yirmi dört
saat süre ile gözde kaldığı ve piyasa preparatına oranla Cmaks değerini altı kat artırdığı
görülmüştür. Ayrıca, insertlerin gözde kalış süresini daha fazla uzatmak amacıyla
insert formülasyonlarına biyoadezif bir polimer ilavesi yapılabilir. Yapılan bir
çalışmada (75) hidrofilik polimer olarak hidroksipropil selüloz (HPC), hidrofobik
polimer olarak etil selüloz (EC) ve biyoadezif polimer olarak çapraz bağlı poliakrilik
asit türevleri (Karbopol) kullanılarak hazırlanan insert matriksi içerisine fluoresein
sodyum disperse edilmiş, tavşanlarda iritasyon ve gözden eliminasyon incelemeleri
yapılmıştır. Formülasyonda, % 4 Karbopol (a/a) ve % 40 EC (a/a) bulunması
durumunda gözde iritasyon oluştuğu, % 2’nin üstünde Karbopol içeren insert
formülasyonlarının gözden atılamadıkları saptanmıştır (75).
25
İnsert Çeşitleri
Çözünürlüklerine göre insertler; çözünmeyen, çözünen ve eriyebilen olarak
sınıflandırılmaktadır (Şekil 2.9).
Şekil 2.9. İnsertlerin çözünürlüklerine göre sınıflandırılması (76).
Çözünmeyen İnsertler
Çözünmeyen insertler difüzyonel sistemler, osmotik sistemler ve kontakt
lensler olmak üzere üç gruptan oluşur. İlk iki grubun içerisinde yer alan ilaç taşıyıcı
insertler, iç kısmında gerekli zamanda salımı gerçekleştirmek üzere ilaç dolu bir
rezervuara sahiptir. Bu rezervuar sıvı, jel, kolloid, yarı katı veya katı bir matriks
olabilir. Bu sistemlerde hidrofobik, hidrofilik, organik, inorganik, doğal veya sentetik
maddelerden taşıyıcılar tercih edilebilir. Kontakt lensleri içeren üçüncü sınıf ise,
çözünmeyen oftalmik cihazların özel bir grubudur (77). Kontakt lens üretiminde
polimer olarak, polimetil metakrilat (PMMA) ve türevleri, hidroksietil metakrilat
(HEMA) ve polivinil alkol (PVA) kullanılmaktadır (78, 79).
26
Difüzyonel İnsertler
Difüzyonel sistemler, yarı geçirgen bir zardan veya mikrogözenekli
membranlardan oluşan bir rezervuardan kesin olarak belirlenmiş bir oranda ilaç salımı
gerçekleştiren sistemlerdir (80). Bu sistemlerde kullanılan membranlar salım hızında
görülebilecek ani bir düşüşün önüne geçebilmek amacıyla sabit kalınlıktadır.
Difüzyonel sistemlerde, ilaç salımı hızı, membrandan geçen gözyaşı sıvısı ile kontrol
edilir, yeterli iç basınç sağlandığında, rezervuardan ilaç salımı başlar. Difüzyonel
mekanizma ile hazırlanmış insertlerde, salım mekanizması Şekil 2.10’da görüldüğü
gibi üç periyotta gerçekleşmektedir. İlk olarak rezervuar ile göz yüzeyi arasında
dengenin kurulmasına karşılık gelen ve hızlı bir ilaç salımının gerçekleştiği Bölge A,
bunu takiben salım hızının ilk bölgeye oranla azaldığı fakat sabit bir hızda devam ettiği
Bölge B, son olarak rezervuarda ilacın tükenmesine karşılık gelen ve azalan bir salımın
gözlendiği Bölge C görülmektedir. Piyasada, ilaç olarak pilokarpinin, polimer olarak
etilen-vinil asetatın (EVA) kullanıldığı insert formülasyonu bulunmaktadır
(Ocusert®). Ocusert® difüzyonel prensiplere uygun bir şekilde üretilmiş, yedi gün süre
ile salım yapan ve glokom tedavisinde kullanılan bir inserttir (81).
Şekil 2.10. Rezervuar tipi cihazlardan salım oranının şematik gösterimi (77).
0
10
20
30
40
50
60
70
80
90
100
0 20 40 60 80 100 120
Bölge B Bölge C
Bölge A
% S
alı
m m
ikta
rı
Zaman
27
Osmotik İnsertler
Osmotik insertler, genellikle yarı geçirgen bir polimer ile çevrili olan merkezi
bir yapıdan oluşur (Şekil 2.11). Merkezi kısım tek veya iki ayrı hazneden oluşabilir.
Tek hazneden oluşan sistemlerde, polimerik bir matriksin içinde dağılmış ve osmotik
basınç oluşturan bir madde ile ilaç birlikte bulunurken iki hazneden oluşan sistemlerde
ise ilaç ve osmotik çözünen maddeler iki ayrı bölmede bulunur. Bu şekilde ilacın
elastik bir geçirgen zar ile osmotik maddenin ise yarı geçirgen bir zar ile kaplanması
mümkün olur (77).
Şekil 2.11. Osmotik insertin şematik gösterimi (82).
Osmotik insertin göze uygulanmasını takiben, gözyaşı sıvısı, dış çevreyi
kaplayan polimerik membrana yayılır, polimer ıslanmaya başlar ve çözünme
indüklenir. Bu çözünmüş depoların oluşturduğu hidrostatik basınç ile ilacın
çevresindeki polimerde kopmalar başlar ve insertte delikler oluşur, bu deliklerden ilaç
salımı gerçekleşir (82, 83). Osmotik insertlerin üretiminde kullanılan bileşenler Tablo
2.4’te verilmiştir (84).
28
Tablo 2.4. Osmotik insertlerin bileşenleri (84).
Su geçirgen matriks Etilen-vinil ester kopolimerleri, plastikleştirilmiş
polivinil klorür, polietilen, polivinil pirolidon
Yarı geçirgen membran Selüloz asetat türevleri, etilen vinil asetat, akrilik ve
metakrilik asit poliesterleri
Osmotik madde İnorganik - magnezyum sülfat, sodyum klorür,
potasyum fosfat dibazik, sodyum karbonat ve
sodyum sülfat.
Organik - kalsiyum laktat, magnezyum süksinat ve
tartarik asit.
Karbonhidratlar - sorbitol, mannitol, glukoz ve
sukroz.
Kontakt Lensler
Kontakt lensler, kovalent olarak çapraz bağlanmış hidrofilik veya hidrofobik
polimerden oluşabilen üç boyutlu bir ağ veya matriks yapısına sahip oftalmik
cihazlardır.
Kontakt lenslere farklı şekillerde ilaç yüklenebilir. Bu yöntemlerden birisi,
kontakt lensin ilaç çözeltisine batırılarak ilacın emdirilmesidir. Bu yöntemin en
önemli sıkıntısı ilaç salımının çok hızlı olmasıdır (85). Bir başka yöntem ise, kontakt
lensin üretimi sırasında ilacın polimerler arasına homojen olarak dağıtılmasıdır (86).
Bu yöntem sayesinde, ilaç salımında yaşanan sıkıntılar aşılabilir. Ayrıca, polimer
kimyasındaki ilerlemeye bağlı olarak, bu yöntem ile üretilmiş kontakt lens grubu
insertlerde de önemli gelişmelerin olabileceği düşünülmektedir. Ancak, kontakt
lenslerin kullanımı ile ilişkili kornea hasarı ve enfeksiyon riskinden dolayı, ilaç taşıyıcı
sistem olarak kullanılabilmesi konusunda daha ileri Ar-Ge çalışmaları gerekmektedir.
Henüz piyasaya çıkmış ilaç yüklü bir kontakt lens ürünü bulunmamaktadır (87).
Çözünebilen Oküler İnsertler
Çözünebilir insertler, oküler hastalıkların tedavisinde kullanılan en eski insert
modelidir (88). Gözyaşında çözündükleri için etken maddenin salım süresi bittikten
sonra gözden çıkarılma işlemine ihtiyaç duyulmaz. Bu durum, çözünür insertlerin en
önemli üstünlüğüdür. Bu grup insertler doğal polimerler ve sentetik polimerler
kullanılarak hazırlanan insertler olarak iki alt başlıkta sınıflandırılmaktadır (77).
29
Doğal Polimerler
Çözünür oküler insertler üretmek amacıyla kullanılan doğal polimerler tercihen
kolajen ve kitosan türevleridir. Bu polimerler kullanılarak hazırlanan insertlere ilaç
yüklemek için insert, ilaç çözeltisine daldırılır ve ilacı emmesi sağlanır, bu işlem
bittikten sonra kurutulur. Göze uygulamadan önce ise tekrar sulandırılır ve uygulama
yapılır. İnsertlere yüklenen ilacın miktarı, mevcut olan bağlayıcı maddenin miktarına,
bileşiğin ıslatıldığı ilaç çözeltisinin konsantrasyonuna ve ıslatma süresine bağlıdır. Bu
tarz insertlerde, ilaç, polimerin çözünmesi ile oluşan polimer arası boşluklardan salınır
(89).
Sentetik Polimerler
Bu polimerler kullanılarak hazırlanan insertler, kolayca işlenebilen ve oküler
kullanıma iyi uyum sağlamış sistemlerdir. Bu insertlerde, ilaç salımı iki ayrı aşamada
gerçekleşir. Birinci aşamada, gözyaşı insert içine nüfuz eder ve yüksek bir ilaç salımı
gerçekleşir takiben insertin çevresinde bir jel tabakası oluşur. İkinci aşamada ise
çekirdeğin etrafını saran bu jel tabakasından, difüzyonla kontrol edilen ilaç salımı
gerçekleşir (90, 91).
Tablo 2.5. Çözünür insert hazırlanmasında kullanılan sentetik polimerler (84).
Çözünebilir sentetik polimerler Selüloz türevleri
Polivinil alkol
Etilen-vinil asetat kopolimeri
Hipoksi alkil akrilat türevleri
Biyoeriyen (Bioerodible) İnsertler
Biyoeriyen insertlerde, ilaç matriks içerisinde homojen olarak dağıtılmıştır. Bu
insertler hazırlanırken kullanılan polimerlerin sahip olduğu kimyasal bağlar,
uygulamadan sonra gözyaşı ile hidroliz olurlar ( Biyoerozyon, göz çevresinde uzun bir
periyot sonunda oluşan hidrolizle, polimerin birim yapısında meydana gelen güvenli
parçalanma veya bozunma olarak tanımlanabilir). Bu hidroliz süresine bağlı olarak
sistemin salım özellikleri değişmektedir. Bu sistemlerin, en büyük üstünlüğü,
polimerlerin sentezi sırasındaki, elde edilecek ürünün son yapılarının değiştirilmesi ile
30
biyoerozyon oranlarının farklılaştırılabilmesidir. Biyoeriyen insertlerin en önemli
problemleri ise salım özelliklerinin hastanın fizyolojisine ve lakrimasyon hacmine
bağlı olarak değişmesi ve polimer parçalanma ürünlerinin gözde toksik etki
oluşturabilmesidir. Yeni biyoeriyebilen polimerlerin (poli (ortoesterler) ve poli
(ortokarbonatlar) vb.) geliştirilmesi ile bu sorunların aşılabileceği bildirilmektedir
(92). Tablo 2.6’da biyoeriyen insert formülasyonunda kullanılan polimerler
gösterilmektedir.
Tablo 2.6. Biyoeriyen insert formülasyonunda kullanılan polimerler (77).
Biyoeriyen polimerler Poliester türevleri poli (ortoesterler),
Polikarbonat türevleri,
Poli (karboksi) asit türevleri
İnsert Üretim Yöntemleri
İnsertler farklı yöntemler ile üretilebilmektedir (93). İnsert üretim teknikleri
aşağıdaki gibidir.
Çözücü uçurma
Liyofilizasyon
Sıcak eriyik ekstrüzyon
Katı dispersiyon ekstrüzyon
Yuvarlama yöntemi
Nanofiber (Nanolif) Yöntemi
2.7. Nanolifler
2.7.1. Boyutları
Nanolifler, boyutları (lif çapları) 3-5000 nm arasında değişebilen, yüksek
yüzey alanı/hacim oranına ve poroziteye sahip ve özellikle son yıllarda kontrollü ilaç
salım sistemleri olarak kullanılması amacıyla çalışmaların yoğun olarak
gerçekleştirildiği ilaç taşıyıcı platformlardır (94-96). Oldukça esnek yapıda olan
nanolifler, aynı anda birden fazla ilaç yüklenebilme kapasitesine sahiptir. Üretilen
polimerik nanoliflerin etkinliğini belirleyebilmek için, kütle (kimyasal yapı ve
31
morfoloji veya nanoyapı) ve yüzey (kimyasal gruplar, pürüzlülük, yüzey enerjisi)
özelliklerinin iyi bir şekilde anlaşılması gerekmektedir. İstenilen özelliklerde, işlevsel
liflerin geliştirilebilmesi kütle ve yüzey özelliklerinin çok iyi kontrol edilmesine
bağlıdır (97). Nanolif teknolojisinin üstünlüklerinden birisi, lif çaplarının boyutunun
küçük olmasına rağmen, ağırlık veya hacme oranla yüzey alanının ciddi bir şekilde
artırılabilmesidir. Bu geniş yüzey alanı sayesinde nanolifler, yüksek miktarda madde
tutma kapasitesine sahip olur (98).
2.7.2. Nanolif Üretim Teknikleri
Farklı teknikler (99) kullanılarak nanolif üretimi yapılabilmektedir. Bu
yöntemlerin bazıları ile laboratuvar ölçeğinde üretim yapılabilirken (100, 101) bazıları
ile endüstriyel boyutta da üretim yapılabilmektedir (101). Örneğin nanolif üretimi
açısından yeni kullanılmaya başlanan elektro-eğirme tekniği ile hem laboratuvar, hem
de endüstriyel ölçekte nanolifler üretilebilmektedir (102). Nanolif üretiminde
kullanılan yöntemler aşağıda sıralanmıştır (99).
Çekme yöntemi
Yüzeyler arası polimerizasyon yöntemi
Eriyik üfleme yöntemi
Faz ayrımı yöntemi
Kendiliğinden birleşme yöntemi
Şablon sentez yöntemi
Şablon eriyik ekstrüzyonu yöntemi
Mekanik eğirme yöntemi
Elektro-eğirme tekniği (102)
2.8. Elektro-Eğirme Tekniği
Elektro-eğirme, iletken bir tüpün ucundaki polimerik çözelti veya eriyiğin
üzerine elektrik kuvvetinin uygulanmasıyla, içi boş veya katı, mikro / nanometre
boyutunda, polimerik liflerin oluşturulması işlemidir. Elektro-eğirme, otuz yılı aşkın
bir süredir yoğun bir şekilde kullanılmaktadır (103). Son 10-15 yıldır ilaç taşıyıcı
sistem olarak kullanılmak üzere nano boyutta lif üretimi için en sık tercih edilen
yöntemdir. Elektro-eğirme sistemi, polimer çözeltisini eritmek veya şeklini
32
değiştirmek için yüksek gerilim uygulayabilecek bir güç kaynağı, topraklayıcıya sahip
bir toplayıcı ve bir şırınga pompasından oluşur (Şekil 2.12) (104). Elektro-eğirme
işleminde, şırınga ile toplayıcı arasına bir potansiyel (kV) uygulanır. Uygulanan
elektrik alanı damlacıkların yüzey gerilimini aştığında, yüklü bir polimer solüsyon jeti
iğnenin ucundan çıkar. Jet, çözücü buharlaşmasına bağlı olarak polimerin
katılaşmasıyla sonuçlanan artan yüksek çaplı halka ile daha uzun ve daha ince bir
şekilde büyür. Katılaşmış nanolifler daha sonra hedef üzerinde toplanır. Elektro-
eğirme işlemi, uygulama yapacak kişinin güvenliği için atmosferik etkiye sahip bir
koruma alanı içinde yapılmalıdır. Bu yöntem ile klasik yöntemle üretilen liflerden yüz
kat daha küçük yarıçapta lifler elde edilmektedir (104, 105).
Şekil 2.12. Elektro-eğirme yönteminin şematik olarak gösterimi –(Rim ve
ark.(104)’dan değiştirilerek).
2.8.1. Elektro-Eğirme Y Hazırlanan Nanoliflerde Formülasyon
Bileşenleri
Polimerler, çözücüler, etken maddeler ve diğer yardımcı maddeler nanoliflerin
hazırlanmasında kullanılan bileşenlerdir.
Elektro-eğirme yönteminde doğal veya sentetik polimerler kullanılarak nanolif
üretimi gerçekleştirilebilir. Polimer tercihinde biyouyumlu, biyoparçalanır özellikte
ancak sitotoksik olmayanlar öne çıkmaktadır. Kullanılan polimerin mekanik
33
direncinin de üretime uygun olması önemli bir ölçüttür. Üretim sırasında tek tip bir
polimer kullanılabileceği gibi birden fazla çeşitte polimerler kullanılabilmektedir.
Doğal ve sentetik polimer karışımından üretilen nanoliflerde kullanılan doğal
polimerler ile ilaç taşıyıcı platformun biyolojik uyumu artırılırken, sentetik polimerler
ile mekanik direnci artırılmaktadır (106).
Su, biyouyumlu olması nedeniyle en çok tercih edilen çözücülerden birisidir
ancak kullanımı sadece hidrofilik polimerlerle kısıtlıdır. Elektro-eğirme yönteminde
en sık kullanılan organik çözücüler ise; diklorometan, metanol, etanol, asetik asit,
dimetilformamid, aseton, etil asetat, trifloroetanol, tetrahidrofuran ve formik asittir.
Optimum çözelti viskozitesi, uygun yüzey gerilimi ve çözücü uçuculuğunu elde
edebilmek için gerektiğinde iki ya da daha fazla çözücü karışımı kullanılabilir (107).
İlaç taşıyıcı sistemlerde amaç; istenen süre boyunca etken maddenin kontrollü
bir şekilde salımını sağlamaktır. Nanolifler geniş yüzey alanına sahip olduğu için
özellikle çözünürlüğü az olan etken maddelerin çözünürlüğünü ve çözünme hızlarını
artırarak hızlı bir şekilde salınmalarını sağlar (108).
Elektro-eğirme ile nanolif oluşumunda üretim prosesini iyileştirmek,
verimliliği artırmak ve boncuk oluşumunu azaltıp daha homojen nanolifler elde etmek
amacıyla polimer çözeltilerine tuzlar ve yüzey aktifler eklenebilir (104).
2.8.2. Elektro-Eğirme İşlemine İlişkin Parametreler
Elektro-eğirme yönteminde, ilk olarak polimerlerin uygun çözücülerde
çözündürülmesi veya ısıyla eritilmesi gerekmektedir. Bu şekilde hazırlanan polimer
çözeltileri, cam bir pipete veya şırıngaya yerleştirilerek elektro-eğirme cihazında
kullanılabilir. Bu cihazda ilk olarak şırınga içine yerleştirilen polimer çözeltisi, şırınga
pompası yardımı ile besleme ucuna gönderilir, aynı anda besleme ucuna bağlı olan ve
yüksek gerilim uygulayabilen bir güç kaynağı ile elektriksel alan oluşturulur. Güç
kaynağından çıkan elektriksel kuvvet (gerilim) artırıldığında, besleme ucundaki
çözeltinin viskoelastik kuvvetleriyle elektriksel kuvvet arasında oluşan mücadeleye
bağlı olarak şırınga içerisinde bulunan sıvının şeklinde değişme meydana gelir.
Zamanla, bu kuvvetler arasındaki dengelenme ile şırınganın uç kısmında bulunan sıvı,
Taylor konisi olarak da adlandırılan konik bir şekle dönüşür ki, bu anda sisteme
uygulanan gerilime ‘kritik gerilim’ denir. Bu gerilim ile besleme ucunda fıskiye
34
şeklinde bir jet oluşumu meydana getirir. Bu sırada, polimer çözeltisinde var olan
kıvrılma/bükülme gibi kararsızlıklar ortadan kalkar ve çözücüde buharlaşma meydana
gelir. Sonuçta, toplayıcıya doğru ilerleyen parçacıkların çaplarında mikro veya nano
ölçülere kadar azalma gözlemlenir. Bu sayede istenen özellikte ürünlerin geliştirilmesi
sağlanmış olur (109-111).
A) Elektro-Eğirme İşleminde Prosese İlişkin Parametreler
Elektro-eğirme yöntemi göreceli olarak kullanım kolaylığı sahip olmasına
rağmen, lif oluşumunu ve oluşan liflerin yapısını etkileyebilecek bir dizi işlem
parametresine sahiptir. Elektro-eğirme işlem prosesine etki sırasına göre gruplanan bu
parametreler; uygulanan gerilim, polimer akış hızı ve kılcal toplayıcı mesafesidir
(112).
Uygulanan Gerilim
Elektro-eğirme yöntemiyle üretim yapabilmek için çözeltiye belirli bir gerilim
değerinin uygulanması yöntemin kilit noktalarından bir tanesidir. Sistemde var olan
yüksek gerilimli elektrik akımına bağlı olarak polimer çözeltisi elektrik yüklenir ve
çözelti topraklanmış olan toplayıcıya doğru bir jet halinde ilerlemesine neden olan
elektrostatik kuvvetlerin etkisi altına girmiş olur. Çözeltiye etki eden bu elektrostatik
kuvvet, çözeltinin sahip olduğu yüzey gerilimi kuvvetlerini yendiği zaman elektro-
eğirme süreci başlar ve bu uygulanan gerilime göre lifin boyutu, boncuk oluşumu veya
jet oluşumu değişebilmektedir (113).
Proses içinde bulunan parametreler birbiri ile bağlantılıdır. Uygulanan
gerilimin yükselmesi jet yüzeyindeki yük miktarının artmasına neden olur ve buna
bağlı olarak iğne ucundan daha fazla hacimde çözelti çekilir ve jetler hızlanır, ayrıca
Taylor konisi küçülür ve dayanıksız hale gelebilir. Aslında, lif çapını etkileyecek
faktörlerden birisi de jetin havada kalış süresidir. Uzun bir uçuş süresi ile jet plakaya
ulaşmadan önce daha çok uzar ve gerilir. Bütün bu bilgilerin ışığında, lif çapı ve
morfolojisini istenilen şekilde ayarlayabilmek için kritik gerilim değerinin
belirlenmesi gerekmektedir (114, 115).
35
Akış Hızı
Elektro-eğirme işlemi sırasında etkili parametrelerden biri de polimer
çözeltisinin akış hızıdır. Çekilen hacme bağlı olarak, uçuş süresi sırasında liflerde
bulunan çözücünün buharlaşması için gerekli zaman değişebilmektedir. Çekilen hacim
artırıldığında çözücünün buharlaşması için gerekli zaman uzar buna bağlı olarak jet
üzerinde kalan bu çözücü, liflerin toplanmaya başlamasından sonra buharlaşmaya
başlayacağı için liflerin birbirleri ile temas noktalarında yapışmalara neden
olabilmektedir. Bu durum liflerin çapını, şeklini ve gözenekliliğini doğrudan etkiler,
aynı zamanda elektrostatik kuvvetlerle çözeltinin toplayıcı plakaya çekilme hızı,
kaynaktan beslenme hızından daha yüksek olursa Taylor konisin stabilitesi bozulabilir
ve boncuk oluşumu gözlemlenebilir. Bu nedenle akış hızının standardize edilmesi
önemlidir, akış hızı, jetlere havada kurumaları için gerekli zamanı tanımalıdır (114,
116).
Toplayıcı Tipi
Elektro-eğirme işlemi için toplayıcı ile çözelti beslenme ünitesi arasındaki
kısımda elektrik alan varlığı gereklidir. Genellikle işlemin gerçekleşeceği düzenekte
elektrik alanı sağlayabilmek için toplayıcı kısmında alüminyum folyo kullanılır ve bu
toplayıcı topraklanır. Bu sayede, stabil ve kararlı bir potansiyel fark oluşur.
Alüminyum folyonun yanı sıra, metal ızgaralar, dönen tambur, dönen disk, üçgen
çerçeve ve sıvı banyosu, elektrostatik çekim kuvveti oluşturabildikleri için elektro-
eğirme işlemi sırasında toplayıcı olarak kullanılabilir (117).
İğne Çapı
Çözeltinin çekim bölgesinde beslendiği iğne, pipet gibi kılcalların iç çapı işlem
için önemli bir yere sahiptir. İç çapın boyutunda küçülme oldukça damlacık boyutu da
küçüleceğinden damlacığın yüzey gerilimi artar. Buna bağlı olarak aynı gerilimde jetin
ivmesinde bir düşme gerçekleşir. Dolayısı ile jetin havada kalış süresi uzadığı için
daha ince lifler meydana gelir. Ancak, küçük iğne çapları çözeltinin püskürtülmesini
zorlaştırarak tıkanmaların artmasına neden olur ve buna bağlı olarak da boncuk
oluşumu gözlemlenebilir (117).
36
Kılcal-Toplayıcı Arası Mesafe
İğne ucu ile toplayıcı arasında mesafe çözücünün buharlaşıp jetin kalınlık
boyutunun oluştuğu bölgedir. Şırınga ucu ile toplayıcı arasındaki mesafenin artması
elektro-eğirme işlemi sırasında liflerin havadaki uçuş süresini uzatmaktadır. Sürenin
uzaması daha kuru ve küçük çaplarda lif oluşumuna yol açarken, sürenin kısalması ise
ıslak ve boncuklu yapıda liflerin oluşmasına neden olacaktır (118, 119).
B) Çözelti ile İlgili Elektro-Eğirme Parametreleri
İşlem parametrelerine ek olarak, bir dizi çözelti parametresi de lif oluşumu ve
morfolojisi üzerinde rol oynamaktadır. Elektro-eğirme işlemi üzerindeki etkili olan
çözelti parametreleri polimer konsantrasyonu, molekül ağırlığı, çözücü uçuculuğu ve
çözücü iletkenliğidir (112).
Çözelti Konsantrasyonu
Bir çözeltinin elektro-eğirme yönteminde etkin bir şekilde kullanılıp
kullanılmayacağını belirleyen, viskozite ve yüzey gerilimi üzerinde etkili olan en
önemli faktör, çözelti veya eriyik halde bulunan çözeltinin konsantrasyonudur. Yüzey
gerilimi, düşük konsantrasyonlu bir çözeltide baskın bir faktördür (düşük viskozite, <1
poise), ve bu konsantrasyonda, lif yerine damlacık oluşumu gözlemlenebilir. Daha
yüksek bir konsantrasyonda ise (viskozite> 20 poise), çözeltinin akışı kontrol edilemez
ve korunamaz. Düşük polimer konsantrasyonu ve yüksek yüzey gerilimine sahip
çözeltiler, elektriksel kuvvetin itici etkisine maruz kaldıkları zaman, jet yapısının
damlacıklara parçalandığı görülmüştür. Konsantrasyon belli bir noktaya kadar
yükseldikçe, çözeltinin sahip olduğu viskoelastik kuvvet parçalanmayı önler, bu
sayede istenilen nanoliflerin oluşması sağlanır (120).
Molekül Ağırlığı
Çözelti viskozitesini etkileyen faktörlerden biri, polimerin molekül ağırlığıdır.
Uygulanacak işlemden istenilen sonucu alabilmek için polimer çözeltisinde kullanılan
polimerin molekül ağırlığının uygun olması gerekmektedir. Çünkü elektro-eğirme
yönteminde, oluşan liflerin morfolojisi, molekül ağırlığına bağlı olarak değişen
değişkenlerle (viskozite gibi) bağlantılıdır (121). Ayrıca, molekül ağırlığının etkilediği
37
bir diğer faktör ise, elektro-eğirme işlemi sırasında Taylor konisinden ayırılıp
toplayıcıya doğru ilerleyen polimer jetinde oluşacak uzama ve gerilmelerdir. İşlem
sırasında, polimer jetinde oluşacak kopmaları önleyen ve sürekli bir çözelti jetinin
oluşmasını sağlayan molekül zincirinin karmaşık yapıda olmasıdır (115).
Çözelti Viskozitesi
Viskozite, polimer çözeltisinin lif oluşturma yeteneğini etkileyen faktörlerden
bir diğeridir (120, 122). Sürekli olarak pürüzsüz lifler elde edebilmek için viskozitenin
optimum değerde olması gerekmektedir. Düşük viskoziteye sahip bir çözeltide yüzey
gerilim kuvvetinin artmasına bağlı olarak iğne şeklinde lif oluşumu yerine boncuk
şeklinde küre oluşumu gerçekleşir. Viskozitenin artması ile beraber boncukların
yapısında küreselden iğ benzeri bir şekle doğru kademeli bir değişim gözlemlenir fakat
artan viskozite ile beraber jetin üzerindeki yüzey gerilimi azalır ve kat edebileceği
mesafe kısalır, buna bağlı olarak da liflerin çaplarında bir artış gözlemlenir (123).
Ayrıca çok yüksek viskoziteye sahip çözeltilerin, şırınga ucundan çıkış yapması
zorlaşmaktadır (124).
Çözeltinin Yüzey Gerilimi
Elektro-eğirme sırasında lif üretiminin gerçekleşebilmesi için elektrostatik
kuvvetlerin yüzey gerilim kuvvetini yenmesi gerekir. Yüzey gerilimi, çözeltinin
konsantrasyonu ile ters orantılı, viskozitesi ile doğru orantılı olarak artıp azalmaktadır.
İstenilen değerde yüzey gerilimi elde edebilmek için, optimum viskozitede çözeltilerin
hazırlanması gerekmektedir (113, 125).
İletkenlik ve Yüzey Yükü
Elektro-eğirme işleminde, iletkenlik ve yüzey yükü yoğunluğu önemli
parametrelerdir. Polimer çözeltisinin elektrik alan içerisinde çekilebilmesi için belli
bir iletkenlik değerine sahip olması gerekmektedir. Lif jetinin yarıçapı, çözeltinin
iletkenliğinin küp kökü ile ters orantılı olarak değişir. Çözeltinin iletkenliğinde bir
artış, nanoliflerin çapında önemli bir azalmaya neden olur bunun yanı sıra çok yüksek
iletkenlik değerlerinde ise Taylor konisi ve jet oluşumu yerine çoklu jet oluşumu
gerçekleşebilir. İletkenliği olmayan polimer çözeltileri elektrik akımı
oluşturmayacakları için lif üretimine uygun değildir (126, 127)).
38
Çözelti Uçuculuğu
Lif jeti, şırıngadan toplayıcıya doğru ilerlerken bir faz ayrımı gerçekleşir, bu
faz ayrımının gerçekleşmesi ve liflerin şekillenebilmesi açısından çözücü uçuculuğu
kritik bir önem sahiptir. Aynı zamanda çözücü uçuculuğunun, lif gözenekliliği
üzerinde de ciddi bir etkisi bulunmaktadır (116).
C) Ortam Değişkenleri
Nem, liflerin yapısını etkilemektedir. Nem oranı yükseldikçe ortamdaki su
moleküllerinin lif üzerinde yoğunlaşmasına bağlı olarak liflerin gözenek yapısında
değişiklikler meydana gelir ayrıca gözenek boyutu ve derinliğinde de artmalar
gözlemlenir. %50 nem oranın altında yapılan elektro-eğirme işlemlerinden daha
düzgün lifler elde edildiği görülmüştür (115).
2.8.3. Elektro-Eğirme Yönteminde İlaç Yükleme
Elektro-eğirme yöntemi, kolay ve uygun maliyette üretim yapılması, çeşitli
malzemelerin kullanılmasında sağladığı esneklik ve yüksek ilaç yükleme kapasitesine
sahip olmasından dolayı son yıllarda ciddi bir ilgi görmektedir. Literatürde (128-130)
bu sistemlerin kullanılması ile farklı organ veya dokuların hedeflendiği, farklı
fizikokimyasal özelliklere sahip ilaçlarla ile ilgili çalışmaların olduğu görülmektedir.
Bu çalışmalarda, taşıyıcı olarak kullanılacak polimerik ana taşıyıcılara farklı
yöntemler kullanılarak ilaç yüklenebilmektedir. Bu yöntemler; karıştırma (blending),
yüzey modifikasyonu, eş eksenli üretim yöntemi ve emülsiyon yöntemi olarak
sıralanabilir (131).
Karıştırma
Karıştırma yöntemi, elektro-eğirme ile üretilen nanoliflere, ilaç yükleme
yöntemleri arasında en çok tercih edilen yöntemdir (131). Bu yöntemde, ilaç polimer
çözeltisi içinde çözündürülür veya dağıtılır. Bu yöntem, diğer yöntemlere göre daha
basit olmasına rağmen, istenen sonuçları elde edebilmek için bazı gereksinimlere
ihtiyaç duyulmaktadır. İlaç salım özellikleri, ilacın liflerin içinde dağılımına ve liflerin
morfolojik yapısına bağlı olarak değişiklikler göstermektedir. Bu amaçla, liflere ilaç
yükleme yapılırken polimerin fizikokimyasal özellikleri ve bu polimerler ile ilaç
39
molekülleri arasındaki etkileşimlerin tam olarak belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir
deyişle, ilacın ve polimerin hidrofobik-hidrofilik özellikleri benzer olmalıdır. İlacın
polimer çözeltisinde çözünürlüğünün olmaması, çözelti içinde dağılmasına yol açar.
Bu durumda üretilen liflerde bulunan ilaçlar yüzeye doğru göç eder ve bunun doğal
sonucu olarak liflerde bir patlama salımı gözlemlenir. Araştırmacılar, bu sistemlerde
sürekli salımı sağlayabilmek için hidrofilik-hidrofobik polimerlerin harmanlanarak
kullanılmasının daha etkili olabileceğini tespit etmiştir. Bu durumda, ilaç salım
sürelerinin arttığı ve patlama etkisinin azaldığı bildirilmiştir (132-134).
Yüzey Modifikasyonu
Bu yöntem, nanoliflerin biyomoleküller yardımı ile modifiye edilmesi ve bu
sayede biyolojik işlevsellik kazanabilmesini sağlayan umut vaat edici bir yöntemdir.
Bu teknikte kullanılan terapötik madde, lif yüzeylerine bağlanır, nanolif yapısal olarak
doğal dokuya benzer hale gelir. Bu yöntem ile hem ilaç salım süresi uzatılabilir hem
de yüzeyi hareketsizleştirilmiş olan biyomoleküllerin işlevselliği korunabilir. Bu
strateji ile patlama etkisi ve kısa salım süresi problemlerinin önüne geçilebilmektedir.
Hedef biyomolekül yüzeyinin sabit hale getirilmesi liflerden yapılan salım süresini
uzatmaktadır. Bu nedenle, terapötik maddenin yavaş ve uzun süreli salınmasının
gerekli olduğu gen veya büyüme faktörlerinin uygulanabilmesi için tercih nedeni
olmaktadır (135, 136).
Eş Eksenli Üretim Yöntemi
Çekirdek-kabuk morfolojisi olarak bilinen bu yöntem ile modifiye edilmiş lif
üretimi sağlanabilir. DNA gibi biyomoleküllerin polimer çözeltisi ile karıştırılması
sonucunda üretilen liflerde etken madde liflerin içine girmek yerine belirli
bölgelerinde lokalize olur. Bu problemin önüne geçmek ve biyomoleküllerin
işlevselliğini artırmak için eş eksenli elektro-eğirme yöntemiyle ilaç yüklemesi
yapılmıştır. Bu yöntemde biyomoleküller iç jeti oluştururken polimer dış jeti
oluşturmakta ve bu şekilde ikili bir elektro-eğirme yapılmaktadır. Dış kısımda bulunan
kabuk polimer hem terapotik maddenin sürekli ve uzun süreli salım yapmasını
sağlarken hem de ana bileşenin biyolojik çevreye doğrudan maruz kalmasını
önlemektedir. Bu yöntemde yaygın olarak kullanılan elektro-eğirme cihazının ana
40
üstünlüğü liflerin iki ayrı çözeltide üretilebilmesi, su bazlı biyolojik molekül ile
polimerin çözündüğü organik çözücülerin etkileşiminin en aza indirilmiş olmasıdır.
Bu sayede, sadece kararsız biyolojik moleküllerin biyoaktivitesi korunur. Ancak bu
yöntemde, başarılı bir şekilde yükleme yapılabilmesi için kabuk polimer
konsantrasyonu, çekirdek polimer konsantrasyonu, ilaç konsantrasyonu ve molekül
ağırlığı gibi çeşitli parametreler dikkatli bir şekilde ayarlanmalıdır. Ayrıca, kabuk ve
çekirdek çözeltilerinin akış hızları da yükleme verimliliğini etkileyen parametreler
arasındadır (137-139).
Emülsiyon Yöntemi
Sürecin tasarımı ve karmaşıklığı eş eksenli elektro-eğirme yönteminin en
önemli problemidir. Bu yöntemde, eğirme parametreleri yüzeylerarası gerilimleri ve
hazırlanan çözeltilerin viskoelastik özellikleri kontrol edilmeli ve kritik noktalar
belirlenmelidir. Bu sıkıntılar çözülse bile yöntemin üretim verimliliği çok düşüktür.
Bu problemleri aşmak içi emülsiyon yöntemi kullanılmaya başlanmıştır. Emülsiyon
tekniğiyle ilaç veya protein, bir polimer çözeltisi içinde dağıtılır ve tercihen bu yağ
fazını oluşturur, bu sayede üretim sırasında ilaçlar yüzeye kaçmak yerine liflerin içine
enkapsüle edilmiş olur. Bu yöntemin, geleneksel yöntemlere göre potansiyel
üstünlüğü, ilacı ve polimer çözmek için kullanılacak ortak çözücü gereksiniminin
ortadan kalkmış olmasıdır. Bu sayede, çeşitli hidrofilik-hidrofobik ilaçlar ve polimer
kombinasyonları için organik çözücü ile minimal temas süresi ile üretim yapılabilir.
Sahip olduğu üstünlüklerin yanısıra emülsifikasyon ve ultrasonikasyon gibi
prosedürler üretimde kullanılan proteinlerin bozulmasına neden olabilmektedir (140-
142).
2.8.4. Elektro-Eğirme Yöntemiyle Nanolif Hazırlamak İçin Kullanılan
Polimerler
Polikaprolakton (PKL)
PKL, elektro-eğirmede yaygın olarak kullanılan bir polimerdir (111). 1930’ lu
yılların başında sentezlenen sentetik petrol bazlı bir polimer olmasına rağmen
mikroorganizmaların etkisi ile parçalandığı için biyopolimer sınıfında değerlendirilen
ve toksik olmayan bir poli esterdir (143).
41
PKL, ɛ-kaprolakton halkalı monomerlerden halka açma polimerizasyonu
yöntemi ile üretilir. Yarı kristalize, hidrofobik bir homopolimerdir. Camsı geçiş
sıcaklığı (Tg) -60 °C dir. Erime noktası 59 °C ile 64 °C arasındadır. Kristalize yapısı,
erime derecesinin düşüklüğü ve kolay şekil alabilmesi ilaç taşıyıcı platformlarda çok
tercih edilmesine neden olmaktadır. Farklı molekül ağırlıklarına sahip türevleri vardır
(3000 g/mol ile 100000 g/mol), fakat molekül ağırlığı artıkça kristal yapısında azalma
olur (144).
PKL’nin farklı çözücülerde farklı çözünürlüğü vardır; kloroform,
diklorometan, karbon tetraklorür, benzen, toluen, siklohekzan ve 2-nitropropan gibi
çözücülerde yüksek çözünürlüğe sahipken, aseton, 2-butanon, etil asetat,
dimetilformamid ve asetonitril gibi çözücülerde düşük çözünürlük göstermektedir.
Alkol, petrol eteri ve dietil eter gibi çözücülerde ise çözünmemektedir (143).
PKL’nin önemli üstünlüklerinden birisi de birçok farklı polimerlerle birlikte
kullanılabilmesidir. Polimerik yapısı farklı polimerler ile birarada kullanılmasıyla
çeşitlendirilebilir, bunun yanı sıra enzimatik ve mikrobiyal olarak bozunabiliyor
olması, bu bozunma süresinin uzun ve yavaş olması ve biyouyumluluğunun yüksek
olması ayrıca, etken maddelerin kolaylıkla yüklenebilmesi, uygulamadan sonra ilacı
yüksek oranda geri salabiliyor olması, vücuttan tamamen atılabilmesi, sitotoksitesinin
düşük olması ve biyobozunma süresinin uzun olması bir çok alanda kullanılmasına
imkan sağlar. PKL’nin medikal aletler ve ilaç salım cihazlarının üretiminde
kullanılması yapılan geniş çaplı in vitro ve in vivo testler ile FDA tarafından
onaylanmıştır (145, 146).
Polietilen Glikol (PEG)
PEG, etilen oksit monomerlerinden oluşan ve birçok alanda kullanılabilen
polieter türevi bir polimerdir. Çeşitli molekül ağırlıklarına sahip türevleri vardır (200
g/mol-300000 g/mol) (25). Yüksek biyouyumluluk gösterdiği için birçok farklı
medikal alanda kullanılabilmektedir.
PEG, yarı kristalize ve oldukça hidrofilik yapıda bir polimerdir. Farklı molekül
ağırlığına sahip türevleri bulunmaktadır. Molekül ağırlığına bağlı olarak viskozitesi
değişmektedir, molekül ağırlığı arttıkça viskozite artmaktadır. Ayrıca hidrofilik yapısı
da molekül ağırlığına bağlı olarak değişmektedir. Suda çözünürlüğünün iyi olmasının
42
yanı sıra organik çözücülerde de yüksek bir çözünürlüğe sahiptir. Bu durum katı
dispersiyoların hazırlanması konusunda büyük üstünlük sağlamaktadır (147).
Molekül ağırlığı ne olursa olsun PEG’in erime noktası 65 °C’nin altındadır aynı
zamanda yarı kristalize bir katı olmasından ötürü, camsı geçiş sıcaklığı da düşüktür.
Erime derecesinin düşük olması da katı dispersiyonların hazırlanmasında bir üstünlük
sağlamaktadır (147, 148).
PKL-PEG beraber elektro-eğirme yönteminde kullanılarak ilaç taşıyıcı bir
platform oluşturulabilir. PKL-PEG karışımını içeren ilaç bu platform sayesinde salım
süresi istenilen şekilde ayarlanabilir, ayrıca PEG’in ilavesi ile platformun iritasyonu
azaltılmış ve stabilitesi artırılmış olur.
Yapılan bir çalışmada (149), PKL ve PEG’in polimerik karışımının
kullanıldığı, terapötik maddenin bu polimerler içine enkapsüle edildiği ve sürekli
salımını sağlayacak birleşik modelli nanoliflerden oluşan bir iskele elde edilerek ilaç
taşınmasının sağlandığı görülmüştür.
Sodyum Aljinat (SA)
Aljinat, su yosunlarından elde edilen bir polisakkarit türevidir. Aljinat α-L-
guluronik asit (G) ve β-D-mannuronik asidin kopolimerinden oluşur (150).
Biyolojik olarak uyumlu, parçalanabilen ve bitkisel kökenli bir yapıdadır, bu
nedenle eczacılık ve tıp alanında, yiyecek ve içecek endüstrisi, tekstil ve kâğıt
sanayinde, tarımda ve kozmetik gibi birçok alanda yaygın olarak kullanılmaktadır.
Yapılan araştırmalarda (150) vücutta zamanla birikmediği ve herhangi bir toksik etki
oluşturmadığı görülmüştür. Fakat enzimlere karşı dayanıksız olması, kullanılması
sırasında sıkıntı oluşturabilmektedir (151).
Tiyomer (Tiyollenmiş Polimerler)
Tiyollenmiş polimerler tiyomer adı verilen özel çok fonksiyonlu polimerlerdir.
Polimer omurgasında tiyol grupları bulunduran hidrofilik yapıya sahip
makromoleküllerdir. Tiyomerler, mukozal membranı örten mukus içerisinde bulunan
sistein aminoasitleri ile disülfit bağları oluşturabilirler. Bu sayede sodyum aljinat ve
kitosanın mukoadezif özellikleri artırılır. Ayrıca, tiyomerler polimerik ağ içerisinde,
43
zincir içi ve zincirler arası disülfit bağları yapabilir. Bu durumda da ilaç taşıyıcı
sistemlerinin. biyoadezif özelliklerini ve stabilitelerini arttırır (152).
2.8.5. Siklodekstrin (Cyc)
Şekil 2.13. Cyc’lerin genel yapısı (153).
Nişastanın enzimatik parçalanması ile oluşan ve 100 yıldan uzun süredir
üzerinde çalışılan moleküllerdir (Şekil 2.13) (154-156). Farmasötik olarak, sudaki
çözünürlüğü artırmak, biyoyararlanımı iyileştirmek, kontrollü ilaç taşıyıcı olarak,
gastrointestinal sistem veya oküler iritasyonu azaltmak, oküler ilaç geçirgenliği
artırmak ve ilacın fiziksel ve kimyasal stabilitesini iyileştirmek için kullanılmaktadır
(157). Farmasötik açıdan önem taşıyan Cyc türevleri α, β ve γ-Cyc’lerdir (158). Cyc-
ilaç kompleksleri hidrofilik yapı göstermelerine rağmen β-Cyc’nin suda çözünürlüğü
çok düşük miktardadır. Bu yüzden doğal Cyc’lere farklı gruplar eklenmesi ile yeni Cyc
türevleri elde edilmiştir. Bu şekilde daha dayanıklı kompleksler elde edilmiş, Cyc-ilaç
komplekslerinin çözünürlükleri ve biyolojik membranlardan geçişi artırılmış ve ilaç
salım özellikleri değiştirilmiştir (159). Özellikle β-Cyc’e hidroksipropil veya metil
gruplarının eklenmesi ile oküler olarak daha uygun formda komplekslerin oluştuğu
belirlenmiş ve bu komplekslerin çözünürlüğü ve oküler geçişi önemli oranlarda
artırdığı tespit edilmiştir (160).
İlaç:Cyc İnklüzyon Kompleksleri
Cyc sahip oldukları önemli özelliklerden dolayı çok geniş bir kullanım alanına
sahiptir (161). Hidrofobik yapıya sahip ilaçları apolar iç kısım içine alır ve
fizikokimyasal özelliklerini değiştirir. Bu sayede çözünürlük artar, stabilite iyileşir,
44
lokal iritasyon azalır, bölgesel geçişler ve buna bağlı biyoyararlanımda artış
gözlemlenir (162).
İlaç-Cyc kompleks oluşumu kovalent olmayan bağlanmalar ile
gerçekleşmektedir (163). Bu durum, ilaç molekülünün kompleksin içerisine dahil
olduğu ve kompleksten ayrıldığı devamlı bir süreçtir. En olası bağlanma şekli, ilaç
molekülünün daha az polar yapıya sahip kısma girmesi, daha polar ve çoğunlukla
yüklü olan grubun ise kavitenin daha geniş kısmının hemen dışındaki çözücü grubuna
yönelmesidir. Hangi tip bir kompleks oluşacağı, Cyc’nin iç kavitesine, konuk
molekülün büyüklüğüne ve konuk molekülün lipofilikliğine göre değişmektedir (164).
Cyc veya ilaç molekülün büyüklüğüne göre, 1 ilaç molekül 1 veya 2 Cyc molekülü ile
etkileşime girebilirken (1:1 veya 1:2 kompleksler), 1 veya 2 ilaç molekül 1 Cyc
molekülü (1:1 veya 2:1 kompleksler) ile etkileşime girebilir (163).
45
3. GEREÇ VE YÖNTEM
3.1. Araç ve Gereçler
3.1.1. Kullanılan Kimyasal Maddeler
Besifloksasin HCl (BH) Sigma Aldrich, ABD
Polietilen glikol (PEG) Sigma Aldrich, ABD
β-Siklodekstrin (β-Cyc) Sigma Aldrich, ABD
Hp-β-Siklodekstrin (Hp- β-Cyc) Sigma Aldrich, ABD
Sodyum aljinat (SA) Sigma Aldrich, ABD
Diklorometan (DCM) Sigma Aldrich, ABD
N-N-Dimetil formamid (DMF) Sigma Aldrich, ABD
Fosfat tamponu tableti Sigma Aldrich, ABD
Asetonitril (HPLC grade) Sigma Aldrich, ABD
Metanol (HPLC grade) Sigma Aldrich, ABD
Etanol (HPLC grade) Sigma Aldrich, ABD
Sodyum klorür Sigma Aldrich, ABD
Potasyum dihidrojen fosfat Sigma Aldrich, ABD
Potasyum klorür Sigma Aldrich, ABD
Orto-fosforik asit Merck,Almanya
Sodyum hidroksit Sigma Aldrich, ABD
Hidroklorik asit Sigma Aldrich, ABD
Sodyum bikarbonat Sigma Aldrich, ABD
46
3.1.2. Biyolojik Materyal
L-Sistein Sigma Aldrich, ABD
Penisilin-Streptomisin Sigma Aldrich, ABD
Dulbecco's Modified Eagle Medium/ Sigma Aldrich, ABD
Nutrient Mixture F-12 (DMEM/F-12)
Fetal sığır serumu (FBS) Sigma Aldrich, ABD
Sodyum dodesil sülfat (SDS) Sigma Aldrich, ABD
Sıvı tiyoglikonat Sigma Aldrich, ABD
Triptik soy buyyon Sigma Aldrich, ABD
Metiltiyazoliltetrazolyum (MTT) Merck, Almanya
Trietanolamin Sigma Aldrich, ABD
Dimetilsülfoksit (DMSO) Sigma Aldrich, ABD
Tripsin-EDTA Lonza, İsviçre
3.1.3. Kullanılan Cihazlar
Yüksek gerilim kaynağı Gamma High Voltage
Research, Model ES40P-
20W, ABD
Şırınga pompası NE-1000 Family of
Programmable Syringe Pumps
Model NE-4000, ABD
HPLC cihazı enjeksiyon ve pompa ünitesi Agilent 1200, ABD
HPLC cihazı kolon ünitesi Agilent 1200, ABD
HPLC cihazı dedektör ünitesi Agilent 1200, ABD
Santrifüj aleti Hermle Z383K, Almanya
47
UV spektrofotometre Shimadzu, Japonya
Ex vivo geçiş çalışması aparatı Warner-Instruments, ABD
Vizkometre Brookfield DV2R-RV, Kanada
Hassas terazi Mettler Toledo, İsviçre
Liyofilizatör Hirayama, Japonya
Isıtıcılı manyetik karıştırıcı IKA, Almanya
Çok noktalı manyetik karıştırıcı Variomag Telesystem, Almanya
Ultra saf su cihazı Millipore, ABD
Vorteks IKA, Almanya
Mikropipetler Eppendorf, Almanya
DSC cihazı TA Instruments, ABD
FTIR cihazı Perkin Elmer FTIR System
Spectrum BX,ABD
Biyoadezyon ölçümü Texture Analyzer XT plus, ABD
Verniyeli Kumpas Mitutoyo, Japonya
XPS PHI 5000 VersaProbe, Japonya
Eppendorf karıştırıcı Eppendorf, Almanya
ELISA Okuyucu Molecular Devices, Spectra Max
Plus, ABD
İnkübatör Sanyo, Japonya
Laminar hava akımlı kültür kabini Faster, İtalya
48
3.2. Yöntem
3.2.1. Besifloksasin HCl’nin Fizikokimyasal Özellikleri Üzerinde Yapılan
Çalışmalar
Erime Derecesi Tayini
BH’nin fizikokimyasal özelliklerinden biri olan erime noktasının belirlenmesi
amacıyla bir miktar toz etkin madde numunesi kılcal tüp içine yerleştirilmiş ve Thomas
Hoover Melting Point Apparatus cihazı ile erime derecesi belirlenmiştir. Cihaz BH’nin
beklenen erime derecesinin 10 ̊ C altına kadar ısıtıldıktan sonra, içerisinde BH bulunan
kılcal tüpler cihaza yerleştirilmiştir. Cihazın standart ısıtma hızına göre sıcaklığı
yükseltilerek, BH’nin erimeye başladığı sıcaklık ile erimenin tamamlandığı sıcaklık
aralığı tespit edilmiştir.
Diferansiyel Taramalı Kalorimetre (DSC) Analizi
BH’nin, termal analizi için DSC Q 100 diferansiyel taramalı kalorimetre
kullanılmıştır. Alüminyum numune kabı içine yerleştirilen numunenin (5 mg) 10 –
400˚C aralığında azot atmosferi altında DSC termogramı çekilmiştir. Analiz sırasında,
referans olarak alüminyum boş numune kapları kullanılmıştır. Analiz işlemleri
20°C/dk sıcaklık artışı ve 20 mL/dk azot akış hızında gerçekleştirilmiştir.
Fourier Transform Infrared Spektroskopisi (FTIR) Spektrumu
BH’nin FTIR analizi 400 – 4000 cm-1 dalga sayısı aralığında Perkin Elmer
FTIR System Spectrum BX spektrometresi ile çekilmiş ve sonuçlar değerlendirilmiştir.
Besifloksasin HCl’nin Ultraviyole (UV) Analizi
5 mg BH 50 mL distile su içerisinde çözüldükten sonra bu çözeltiden
mikropipet yardımı ile 1 mL alınarak distile suyla tekrar 10 mL’ye tamamlanmıştır.
Hazırlanan bu çözeltinin 200-400 nm dalga boyları arasında taramalı UV
spektrofotometre yardımı ile maksimum absorbans verdiği dalga boyu tespit
edilmiştir.
49
Besifloksasin HCl’nin Yüksek Basınçlı Sıvı Kromatografisi (HPLC) ile
Miktar Tayini
Tez çalışması kapsamında, BH’nin miktar tayinini yapabilmek için güvenilir
ve yüksek hassasiyette bir yöntem olması nedeniyle yüksek basınçlı sıvı
kromotografisi (HPLC) yöntemi kullanılmıştır.
BH’nin HPLC ile miktar tayinini yapabilmek için Sadhana ve ark. (165)
tarafından geliştirilen yöntem modifiye edilerek kullanılmıştır. Etken maddenin HPLC
ile miktar tayinini gerçekleştirebilmek ve kalibrasyon doğrusunu elde edebilmek için
BH’nin distile su içinde100 μg/mL konsantrasyonda hazırlanan stok çözeltisinden
hareketle 8 farklı konsantrasyonda (0.6, 0.75, 1, 2.5, 5, 10, 15 ve 20 μg/mL) olacak
şekilde distile su ile seyreltmeler yapılmış ve 297 nm’de analiz gerçekleştirilmiştir.
Mobil faz olarak; pH 3 fosfat tamponu: asetonitril: metanol (50:25:25) karışımı
kullanılmıştır. Çözeltilerin konsantrasyona karşı elde edilen pik alanları kullanılarak
doğru denklemi hesaplanmıştır. BH’nin HPLC ile miktar tayininde kullanılan
kromatografik koşullar Tablo 3.1’de gösterilmiştir.
Tablo 3.1. BH’nin HPLC ile miktar tayininde kullanılan kromatografik koşullar (165).
BH’nin HPLC Koşulları
Mobil Faz Asetonitril:Metanol: pH 3 Fosfat Tamponu (25:25:50)
Enjeksiyon hacmi 20 μL
Akış hızı 1 mL.dk-1
Dedektör UV Dedektör
Dalga boyu 297 nm
Kolon C8 (250mmx4,6mmx5µm)
Sıcaklık 25 ̊ C±1 ºC
50
Mobil Fazın Hazırlanması
Mobil fazın oluşturulması için öncelikle, pH 3 fosfat tamponu hazırlanmıştır.
Bunun için, 4,08 g potasyum dihdrojen fosfat tartılmış, 1 mL trietanolamin ilave
edilerek 1000 mL’ye distile su ile tamamlanmış ve %18 o-fosforik asit (h/h) çözeltisi
ile pH’sı 3’e ayarlanmıştır. Hazırlanan tampon çözeltisi, Nutche erleni üzerine
yerleştirilmiş 0,45 μm membran filtreden (HVHP, Millipore) vakum uygulanarak
süzülmüştür. Sonra, asetonitril:metanol:pH 3 fosfat tamponu (25:25:50) karışımından
oluşan mobil faz 5 dk manyetik karıştırıcıda karıştırılmış, HPLC sistemine verilmeden
ultrasonik banyo kullanılarak 15 dk boyunca gazlarından arındırılmış ve oda
sıcaklığına getirilmiştir (165).
Kromatografik Koşullar
Analizlerde UV dedektörlü HPLC cihazı ve ters faz C8 kolon
(250mmx4,6mmx5µm) kullanılmıştır. UV dalga boyu 297 nm ve mobil fazın akış hızı
1 ml/dk olarak ayarlanmıştır. Örnekler sisteme 20 μL enjeksiyon hacminde
uygulanmış ve analiz boyunca kolon oda sıcaklığında tutulmuştur. Bu koşullarda
BH’nin alıkonma zamanı 5,5 dk olarak saptanmıştır (165).
In Vitro Miktar Tayin Yönteminin Validasyonu
Analitik yöntem validasyonu için incelenen parametreler aşağıda sıralanmıştır
(166):
Doğrusallık (Linearity)
Doğruluk (Accuracy)
Kesinlik (Precision)
Duyarlılık (Sensitivity)
Özgüllük (Specificity)
Stabilite (Stability) (etken maddenin teşhis ve tayin aşamasında)
51
Doğrusallık (Linearity)
Doğrusallık, bir analitik yöntemin belirli bir aralıkta, analizi yapılan maddenin
konsantrasyonu ile deney sonuçlarının doğrudan orantılı olmasını sağlama özelliğidir.
Analitik yöntemin çalışılan konsantrasyon aralığı boyunca ölçülen pik alanları ile
doğrusal bir ilişki gösterip göstermediğinin değerlendirilmesi amacıyla BH’nin 100
μg/mL konsantrasyonda distile suda hazırlanan stok çözeltisinden yola çıkarak 8 farklı
konsantrasyonda (0,6, 0,75, 1, 2,5, 5, 10, 15 ve 20 μg/mL) çözeltiler hazırlamak için
distile su ile gerekli seyreltmeler yapılmıştır. Analiz sonucunda, çözeltilerin
konsantrasyona karşı elde edilen pik alanları kullanılarak doğru denklemi hesaplanmış
ve korelasyon katsayısının önem kontrolü yapılmıştır.
Yöntemin doğrusallığı, verilen konsantrasyon aralığında, analizi yapılan
maddeyi değişik konsantrasyonlarda içeren örneklerin elde edilen pik alanları ile
doğru orantılı olması ile değerlendirilmiştir (166).
Doğruluk (Accuracy)
Analitik yöntem ile bulunan deney sonuçlarının gerçek değerlere olan yakınlığı
belirlenmiştir. Kullanılan yöntemin doğruluğunun değerlendirilmesi için distile suda
hazırlanan stok çözeltiden (100 μg/mL) üç farklı konsantrasyon (0,75, 5 ve 15 μg/mL)
elde edilecek şekilde 6 seri hazırlanan BH örneklerinin analizi ile bulunan değerler
kalibrasyon doğrusunda yerine konularak ortalama % geri kazanılan değerler
hesaplanmıştır (166).
Kesinlik (Precision)
Bir yöntemin birbirini takip eden ölçümleri arasındaki yakınlığın derecesini
ifade eden kesinlik parametresi standart sapma (SS) veya varyasyon katsayısıyla (VK)
ifade edilir. Kesinlik, normal çalışma koşullarında analitik yöntemin tekrar
edilebilirlik (repeatability) veya tekrar elde edilebilirlik (reproducubility) derecesinin
bir göstergesidir.
Analitik yöntemin kesinliğini göstermek için tekrarlanabilirlik ve tekrar elde
edilebilirliğin incelenmesi, aynı konsantrasyona sahip örneklerde miktar tayini
yapılarak ortalama X̄, SS, VK değerleri hesaplanarak gerçekleştirilmiştir (166).
52
i. Tekrarlanabilirlik (Repeatability):
Yöntemin tekrarlanabilirliğini göstermek amacıyla aynı konsantrasyonda
hazırlanan örnek arka arkaya 6 kez uygulanarak elde edilen pik alanlarının X̄, SS ve
VK değerleri hesaplanmıştır. Çalışma, distile suda hazırlanan stok çözeltiden (100
μg/mL) üç farklı konsantrasyon (0.75, 5 ve 15 μg/mL) elde edilecek şekilde hazırlanan
çözeltilerin distile su içerisinde seyreltilip ölçümlerin yapılmasıyla
gerçekleştirilmiştir. Analitik yöntemin tekrarlanabilirliğinin uygunluğunun
gösterilmesi için VK’nın %2’den küçük olması gerekmektedir.
ii. Tekrar elde edilebilirlik (Reproducibility):
Yöntemin gün içi tekrar elde edilebilirliğini göstermek için aynı
konsantrasyonda 6 farklı örnek hazırlanarak HPLC’ye uygulanmış ve elde edilen pik
alanlarının X̄, SS ve VK değerleri (%) hesaplanmıştır. Çalışma, distile suda hazırlanan
stok çözeltiden (100 μg/mL) üç farklı konsantrasyon (0,75, 5 ve 15 μg/mL) elde
edilecek şekilde, çözeltilerin su içerisinde seyreltilmesiyle gerçekleştirilmiş ve ilgili
ölçümler yapılmıştır.
Yöntemin günler arası tekrar elde edilebilirliğini göstermek amacıyla 0,75, 5
ve 15 μg/mL konsantrasyonlarda 6 farklı örnek hazırlanarak birbirini takip eden 3 gün
ayrı ayrı ölçümler yapılarak, X̄, SS ve VK değerleri hesaplanmıştır. Çalışma, distile
suda hazırlanan stok çözeltiden (100 μg/mL) üç farklı konsantrasyon (0,75, 5 ve 15
μg/mL) elde edilecek şekilde, çözeltilerin distile su içerisinde seyreltilmesiyle
gerçekleştirilmiştir. Tekrar elde edilebilirlik çalışmalarında VK değerinin %2’den
küçük olması beklenmektedir.
Özgüllük (Specificity):
Özgüllük, bir analitik yöntemin amaçlanan maddeyi spesifik olarak tayin
edilebilmesidir (166). Çalışmalarımızda, hazırlanan formülasyonlarda kullanılan
yardımcı maddelerin (PKL, PEG, SA, TSA, HP-β-Cyc) formülasyonlarda bulunan
konsantrasyonlardaki çözeltileri hazırlanmış ve etken madde ile aynı koşullarda pik
verip vermedikleri incelenmiştir.
53
Duyarlılık (Sensitivity)
i) Miktar Tayini Sınırı (Limit of Quantitation)
Kullanılan analitik yöntemin belirlenen şartlarda, analizi yapılan maddenin
kabul edilebilir kesinlik ve doğruluk değerleri ile kantitatif olarak tayin edilebildiği en
düşük konsantrasyon olarak tanımlanır. Bu değer, sinyal:gürültü oranının 10:1 olduğu
konsantrasyon ile ifade edilmektedir (166).
ii) Saptama Sınırı (Limit of Detection)
Analizi yapılan maddenin kalitatif olarak saptanabildiği en düşük
konsantrasyondur. Bu değer, sinyal:gürültü oranının 3:1 olduğu konsantrasyon ile
ifade edilmektedir (166).
Stabilite (Stability)
BH’nin deney süresince stabil kaldığının gösterilmesi amacıyla, distile suda
hazırlanan stok çözeltiden (100 μg/mL) üç farklı konsantrasyon (0,75, 5 ve 15 μg/mL)
elde edilecek şekilde 6 seri olmak üzere çözeltiler hazırlanmış, örnekler hemen, 24. ve
48. saatlerde analiz edilmiştir.
3.2.2. Nanolif Yapıda İnsert Formülasyonlarının Optimizasyon
Çalışmaları
Polikaprolakton Nanoliflerinin Hazırlanması ve Optimizasyonu
BH içeren nanolif yapıları geliştirmek için öncelikle etkin madde içermeyen
(boş) formülasyonlar üzerinde çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla, ilk olarak
PKL’nin lif hazırlanabilecek konsantrasyonu belirlenmiştir. Nanolif hazırlanmasında,
literatürde bildirilen oranlar dikkate alınarak (111, 167) formülasyon optimizasyon
çalışmalarında denenecek polimer oranları %8, %10 veya %13 olarak belirlenmiştir.
Bunun için PKL %8, %10 veya %13 (a/h) konsantrasyonlarda 3 mL diklorometan
(DCM):N-N-dimetil formamid (DMF):metanol (9:1:5) (h/h/h) içinde (39,40) oda
sıcaklığında, 400 rpm’de 24 saat boyunca manyetik karıştırıcıyla karıştırılarak
homojen çözeltileri elde edilmiştir. Karıştırma işlemi, çözücünün buharlaşmasına
engel olmak amacı ile ağzı sıkı kapalı kaplarda gerçekleştirilmiştir.
54
Nanolifler, literatürde (130, 168, 169) sıklıkla tercih edilen elektro-eğirme
yöntemi ile üretilmiştir (Şekil 3.1). Belirlenen konsantrasyonlarda hazırlanan PKL
çözeltisinden 3 mL alınarak 5 mL’lik plastik enjektöre aktarılmıştır. Metalik iletken
enjektörün ucu (0,70 mm x 32 mm) bıçkı kullanılarak düzlenmiş ve 0-30 kV (doğru
akım, DA) voltaj üreten yüksek voltaj dönüştürücünün pozitif (+) elektroduna
bağlanmıştır (41,42). Alüminyum folyo ile kaplanmış dikdörtgen bir metal plaka
enjektörün ucu ile arasında belirli bir mesafe olacak şekilde yerleştirilmiş ve yüksek
voltaj dönüştürücünün negatif (-) elektroduna bağlanmıştır.
Elektro-eğirme ile hazırlama yapılırken aynı zamanda proses parametrelerinde
değişiklik yapılarak (polimer konsantrasyonu, elektriksel potansiyel gücü, polimer
çözeltisinin akış hızı ve şırınga ucu ile metal plaka arasındaki mesafe) lif oluşabilen
optimum koşullar tespit edilmiştir. Bu amaçla üç farklı konsantrasyonda hazırlanmış
olan PKL çözeltileri için farklı koşullarda (elektriksel potansiyel gücü 10 veya 15 kV,
polimer çözeltisi akış hızı 0,01 veya 0,05 mL/saat ve şırınga ucu ile metal plaka
arasındaki mesafe 10 veya 20 cm) elektro-eğirme işlemi gerçekleştirilmiştir. PKL
nanoliflerinin optimizasyonu için kullanılan elektro-eğirme parametreleri Tablo 3.2’de
verilmiştir.
Tablo 3.2. PKL nanoliflerinin optimizasyonu için kullanılan elektro-eğirme
parametreleri
Parametreler Kullanılan Değerler
PKL konsantrasyonu % 8, 10, 13 (a/h)
Uygulanan gerilim 10, 15 kV
Enjektör ucu-plaka arası mesafe 10, 20 cm
Polimer çözeltisi akış hızı 0,01, 0,05 mL/dk
Elektro-eğirme işlemi, oda sıcaklığında ve %18 bağıl nem koşullarında
gerçekleştirilmiştir. Elde edilen nanolifler alüminyum plakada toplanmıştır. PKL
nanoliflerinin oluşup oluşmadığının görsel olarak değerlendirilmesi amacıyla,
alüminyum plaka üzerine bir lam yerleştirilmiş ve lam üzerinde toplanan örnekler ışık
mikroskobu ile incelenmiştir. Bu şekilde, boncuk oluşumu gerçekleşmeden, sprey
55
formunda yapılar oluşmadan, düzgün ve homojen liflerin oluşup oluşmadığı
gözlenmiştir.
Şekil 3.1. Nanoliflerin elektro-eğirme yöntemi ile hazırlanmasının şematik gösterimi.
Besifloksasin HCl Yüklü Polikaprolakton/Polietilen Glikol Nanolif
Yapıda İnsertlerin Optimizasyonu
PKL nanoliflerinin hidrofilik özelliğini ve oküler uygulamalarda büyük önemi
olan yüzey pürüsüzlüğünü artırmak amacıyla hidrofilik ve biyouyumlu bir polimer
olan PEG’in formülasyonlara ilave edilmesine karar verilmiştir (170). Yapılan
araştırmalarda (170-172) PKL içeren formülasyonlara PEG ilavesi sonucunda
formülasyonların ilaç yükleme ve in vitro salım profillerinde değişiklik olduğu
bildirildiği için optimizasyon çalışmalarında farklı polimer ve BH oranları kullanılarak
bu etki değerlendirilmiştir. Yapılan ön denemeler sonucunda %13’lük (a/h) polimer
çözeltilerinde PKL:PEG oranları 2:1, 1,75:1,25, 1:1, 1:2, (a:a) olarak, %10’luk (a/h)
polimer çözeltilerinde ise 2:1, 1,75:1,25 (a:a) olarak belirlenmiştir. Belirlenen oranlar
için, toplam katı polimer miktarının %2,5’i (a/a) olacak şekilde etkin madde
metanolde çözülerek BH çözeltisi hazırlanmıştır. Bunun için lipofilik özellikte olan
BH (log P: 0,54), ilk olarak polimer çözücüsü karışımının %50’si kadar hacimde
metanol içinde çözülmüştür (koşulllar: 30 dk, 400 rpm). Sonra, bu etkin madde
çözeltisi olası çökmeleri önlemek amacıyla, oda sıcaklığında 400 rpm’de manyetik
karıştırıcıda karıştırılan PKL/PEG polimer karışımlarına damla damla eklenmiştir. Bu
56
şekilde hazırlanan ve BH içeren polimer karışımları gece boyunca oda sıcaklığında
400 rpm’de karıştırılmaya devam edilmiştir (Şekil 3.2).
Farklı oranlarda polimer ve BH (%2.5 a/a) (102, 173, 174) içeren çözeltilerin
her biri için 15 kV gerilim, 20 cm enjektör ucu-plaka arası mesafe ve 0,05 mL/dk
polimer çözeltisi akış hızı koşullarında elektro-eğirme işlemi gerçekleştirilmiştir.
PKL/PEG karışımı nanoliflerin optimizasyonu için kullanılan elektro-eğirme
parametreleri Tablo 3.3’de verilmiştir. Elektro-eğirme işlemi, oda sıcaklığında ve %18
bağıl nem koşullarında gerçekleştirilmiştir. Elde edilen nanolifler alüminyum plakada
toplanmıştır. PKL nanoliflerinin oluşup oluşmadığının görsel olarak incelenmesi
amacıyla, alüminyum plaka üzerine bir lam yerleştirilmiş ve lam üzerinde toplanan
örnekler ışık mikroskobu altında değerlendirilmiştir.
Tablo 3.3. PKL/PEG karışım nanoliflerinin optimizasyonu için kullanılan elektro-
eğirme parametreleri.
*%13 (a/h) polimer içeren formülasyonlarda PKL/PEG oranı (2:1, 1,75:1,25, 1:1 veya 1:2 (a/a))
**%10 (a/h)polimer içeren formülasyonlarda PKL/PEG oranı (2:1 veya 1,75:1,25, (a/a))
Parametreler Kullanılan Değer
PKL-PEG konsantrasyonu %10, %13 (a/h)
BH konsantrasyonu Toplam polimer miktarının % 2,5 (a/a)
oranında
PKL/PEG karşım oranı 2:1, 1,75:1,25, 1:1 veya 1:2, (a:a) (%13)
(a/h)*
2:1 veya 1,75:1,25 (a:a) (%10) (a/h)**
Uygulanan gerilim 15 kV
Enjektör ucu-plaka arası mesafe 20 cm
Polimer çözeltisi akış hızı 0,05 mL/dk
57
Şekil 3.2. BH yüklü PCL/PEG nanolif yapıda insert formülasyonlarının
hazırlanmasının şematik gösterimi.
Alüminyum plakada toplanan BH yüklü nanoliferden delgeç (173) yardımı ile
dairesel parçalar (3.5 mm2) kesilerek nanolif yapıda insert formülasyonları hazırlanmış
ve optimum ilaç yükleme ve in vitro salım özelliklerini gösteren formülasyonun tespiti
için yapılacak analizlerde kullanılmıştır (Şekil 3.3).
Şekil 3.3. a) BH yüklü nanolif görüntüsü (kesim işleminden önce) b) BH yüklü
nanolif yapıda insert görüntüsü (delgeç ile kesildikten sonra)
a) b)
58
i) Formülasyon Optimizasyonunda Enkapsülasyon Etkinliği Çalışmaları
Enkapsülasyon etkinliği çalışmaları, nanolif yapıda insert formülasyonlarına
yüklenen BH miktarını bulmak amacıyla yapılmıştır. Hazırlanan insertler ilk olarak 1
mL DCM:DMF (9:1) içinde çözülmüş üzerine 1 mL PBS ilave edilerek bir gün süre
ile bekletilmiştir. 24 saat sonra 13500 rpm’de santrifüjlendikten sonra 1 mL PBS
enjektör yardımı ile alınmıştır (n=3). Alınan 1 mL örnek içindeki etken madde miktarı,
HPLC ile belirlenmiştir.
ii) Formülasyon Optimizasyonunda İn Vitro Salım Çalışmaları
Farklı oranlarda polimer karışımı ve BH (%2.5 a/a) içeren nanolif yapıda
insertler, in vitro salım deneyleri için 2 mL’lik Eppendorf tüplere konmuş (n=6) ve
üzerlerine 1,5 mL PBS çözeltisi eklenmiştir. Aynı şekilde hazırlanan 6 salım hücresi,
sıcaklığı (göz yüzeyi sıcaklığına benzer şekilde) 32±0,5°C’de sabit tutulan yatay
çalkalayıcılı su banyosuna (Eppendorf Thermomixer R) yerleştirilmiştir. Belirli zaman
aralıklarında (1, 3, 5, 8, 24, 48, 72, 96, 120, 144, 168. saatlerde) ortamın tümü alınarak
1 mL’lik kısmı 0,45 μm por çapına sahip membran filtrelerden süzülmüş ve HPLC
kolonuna enjekte edilmiştir. Alınan örneğin yerine 1,5 mL PBS ilave edilmiş ve salım
hücreleri yeniden yatay çalkalayıcılı su banyosuna yerleştirilmiştir (175).
3.2.3. Besifloksasin HCl Yüklü Polikaprolakton/ Polietilen Glikol Nanolif
Yapıda İnsertlerin Hazırlanması ve Geliştirilmesi
Yapılan değerlendirmeler sonucunda Bölüm 4.2.2’de görüleceği üzere %13
(a/h) polimer içeren, PKL-PEG oranı 2:1 (a/a) olan ve % 2.5 (a/a) oranında BH içeren
formülasyon, uygun bulunan ilaç yükleme kapasitesi ve in vitro salım özellikleri
nedeniyle optimum formülasyon olarak belirlenmiştir. Buna ilaveten Şekil 3.4’te
görüldüğü üzere bu temel (kaplanmamış) formülasyondan yola çıkarak in vitro
karakterizasyon, ex vivo ve in vivo değerlendirmelerde kullanılmak üzere farklı
özelliklere sahip formülasyonların geliştirilmesine karar verilmiştir.
59
Şekil 3.4. Tez çalışmalarında hazırlanacak nanolif yapıda insert formülasyonlarının
bileşimi
Temel formülasyonun hazırlanması için PKL ve PEG ( sırasıyla 260 ve 130
mg) polimerleri (toplamda 390 mg) %13 (a/h) olacak şekilde tartılmış. 2 mL DCM-
DMF ile 9:1 oranındaki çözücü karışımında çözülmüştür. Sonra, etken madde 10 mg
tartılarak 1 mL metanol içerisinde çözülmüştür. Son olarak; ilaç çözeltisi, polimer
çözeltisinin üzerine karıştırıcıda damla damla eklenmiş ve karışım 400 rpm’de 24 saat
süre ile homojen oluncaya dek karıştırılmıştır. Hazırlanan bu çözelti için 15 kV
gerilim, 20 cm enjektör ucu-plaka arası mesafe ve 0,05 mL/dk polimer çözeltisi akış
hızı koşullarında elektro-eğirme işlemi gerçekleştirilmiştir (174).
Sodyum Aljinat (SA) /Tiyollenmiş Sodyum Aljinat (TSA) Kaplı
Polikaprolakton/ Polietilen Glikol Nanolif Yapıda İnsertlerin
Hazırlanması
Sodyum Aljinat Kaplı Polikaprolakton/ Polietilen Glikol Nanolif Yapıda
İnsert Formülasyonlarının Hazırlanması
Nanolif yapıda insert formülasyonlarını kaplamak amacıyla daldırma yöntemi
kullanılmıştır (176). Bu amaçla, 2 g SA tartılmış ve 50 mL deiyonize suda
60
çözülmüştür. Hazırlanan SA çözeltisine nanolif yapıda temel insert formülasyonları
(kaplanmamış) 3 dakika süre ile daldırılmıştır. Sonra, bu nanolif yapıda insertler, oda
sıcaklığında sabit bir hızla daldırma çözeltisinden çıkarılmış ve 40 °C’de
kurutulmuştur. Kurutma işlemi bittikten sonra nanolif insertler, çapraz bağlanmayı
sağlamak amacı ile %5 kalsiyum klorür çözeltisine daldırılıp hemen çıkarılmıştır.
Sonrasında, deiyonize su ile 3 kez yıkanmış ve 37 °C’de etüvde sabit ağırlığa kadar
kurutulmuştur (Şekil 3.5) .
Şekil 3.5. PCL/PEG insert formülasyonlarının SA veya TSA ile kaplanmasında
kullanılan daldırma yönteminin şematik gösterimi.
Tiyollenmiş Sodyum Aljinat Kaplı Polikaprolakton/ Polietilen Glikol Nanolif
Yapıda İnsert Formülasyonlarının Hazırlanması
Nanolif yapıdaki insertlerin TSA ile kaplanması için öncelikle SA’dan TSA
sentezlenmesi gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla, Bernkop Schnürch ve ark. (177)
tarafından geliştirilen yöntem kullanılmıştır. Bu yönteme göre, 10 g SA tartılarak 1 L
deiyonize suda çözünene dek karıştırılmış daha sonra SA’nın karboksilik asit
kısımları, 1-etil-3-(3-dimetilaminopropil) karbodiimid hidroklorür (EDAC) eklenerek
aktive edilmiştir. Bu reaksiyon süresinin 45 dakika ile sınırlı kalmasına dikkat
edilmiştir. SA:L-sistein, 2:1 (a/a) oranda olacak şekilde karışıma eklenmiş ve pH’sı
61
1M HCl ile 4’e ayarlanarak oda sıcaklığında 2 saat süreyle inkübe edilmiştir. Sonra
ortamın pH’sı 6’ya yükseltilerek reaksiyon bir saat daha sürdürülmüştür. Elde edilen
aljinat-sistein konjugatı, 10 °C’de 1 mM HCl kullanılarak diyaliz yoluyla ayrılmıştır.
Son olarak, elde edilen yapı %1 NaCl içeren 1 mM HCl çözeltisi ile iki kere yıkanmış
ve -30° C’de dondurulurak liyofilizasyonla kurutulmuştur. TSA sentezinin kontrolü
için FTIR analizi yapılmıştır. Bunun için TSA, SA ve L-Sistein’in spektrumları, 400
– 4000 cm-1 dalga sayısı aralığında Perkin Elmer FTIR System Spectrum BX
spektrometresi ile çekilmiş ve sonuçlar değerlendirilmiştir.
Nanolif yapıda insert formülasyonlarını TSA ile kaplamak amacıyla SA ile
kaplamada kullanılan daldırma yöntemi kullanılmış benzer prosedür takip edilmiştir
(176).
X-Işını Fotoelektron Spektroskopisi (XPS) ile Yüzey Özelliklerinin
Belirlenmesi
SA ve TSA kaplama işlemlerinin kontrolü amacıyla XPS değerlendirilmesi
yapılmıştır.
XPS, katı materyallerin yüzeyleri hakkında kimyasal bilgi elde etmek için
kullanılan gelişmiş bir yüzey analiz tekniğidir (178). PHI 5000 VersaProbe cihazı
kullanılarak kaplanmamış veya kaplanmış nanolif yapıda insertlerin yüzeylerindeki
element içeriklerinin ve kimyasal durumlarının belirlenmesi ve elementlerin bağlanma
enerjilerinin ölçümü gerçekleştirilmiştir. Bu şekilde hazırlanan nanolif yapıda
insertlerin yüzeylerindeki kaplama işleminin gerçekleşme durumu tespit edilmiştir.
Siklodekstrin (Cyc):Besifloksasin HCl İnkülüzyon Kompleksi İçeren
Polikaprolakton/ Polietilen Glikol Nanoliflerinin Hazırlanması
Siklodekstrin Türevleri ve Besifloksasin HCl Kullanılarak İnklüzyon
Kompleksinin Oluşturulması
BH ve Cyc türevleri (Hidroksipropil-β-Siklodekstrin (HP-β-Cyc) veya-β-
Siklodekstrin (β-Cyc)) arasındaki kompleks oluşumunu tespit etmek amacı ile ilk
olarak çözünürlük çalışması yapılmıştır.
62
Faz-Çözünürlük Çalışması
Çözünürlük çalışmaları, Higuchi ve Connors (179) tarafından belirlenmiş
yönteme göre gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla, aşırı miktarda BH (sudaki çözünürlüğü
0,08 mg/ ml değerinin üstünde olacak şekilde belirlenmiştir (49)) tartılmış ve farklı
molar oranlarında hazırlanan HP-β-Cyc ve β-Cyc’nin (0, 20, 40, 60, 80 ve 100 mM)
distile sudaki çözeltisine ilave edilmiştir. Elde edilen karışımlar, oda sıcaklığında
çoklu yatay karıştırıcı ile 400 rpm’de 7 gün boyunca ışıktan korunarak karıştırılmıştır.
7. günün sonunda karıştırma işlemi sonlandırılarak her bir karışım 0,22 µm’lik
membran filtreden süzülmüş, elde edilen her bir süpernatant için Bölüm 3.2.1’de
anlatılan HPLC yöntemi kullanılarak BH miktarı tayini yapılmıştır. Elde edilen
(Bölüm 4.4.1) faz-çözünürlük grafiğinden yola çıkarak HP-β-Cyc, β-Cyc ve BH
arasındaki etkileşimin göstergesi olan kompleks stabilite sabiti (K1:1) hesaplanmıştır
(Eşitlik 3.1).
K1: 1 =𝐸ğ𝑖𝑚
𝑆0(1−𝐸ğ𝑖𝑚) (3.1) (180)
S0= İlacın gerçek (intrinsik) çözünürlüğü
S0 BH’nin gerçek (intrinsik) çözünürlüğü olup değeri 0,116 mM’dır (37). Eğim
ise, faz çözünürlük diyagramının doğrusal bölümünden elde edilen eğimin değeridir.
Kompleksleşme etkinliğinin tayini ise aşağıdaki denklem yardımı ile
yapılmıştır (180, 181) (Eşitlik 3.2).
Kompleks Etkinliği =Eğim
(1−Eğim) (3.2) (180)
BH formülasyonu için optimal BH:HP-β-Cyc oranı aşağıdaki denkleme göre
belirlenmiştir (Eşitlik 3.3).
Optimal BH: HP − β − Cyc Oranı = 1/(1 +1
Kompleks etkinliği) (3.3) (180)
63
Bölüm 4.4.1’de yer alan faz-çözünürlük çalışmaları sonuçlarına göre BH ile
inklüzyon kompleksi oluşturmak için HP-β-Cyc uygun bulunmuş, BH:HP-β-Cyc
molar oranı 1:1 olarak belirlenmiştir. Komplekslerin hazırlanması için yapılan ön
denemelerin sonuçlarına göre birlikte dondurarak kurutma (co-lyophilization)
yönteminin çalışmalarımızda kullanılmasına karar verilmiştir (182). Faz-çözünürlük
çalışmaları kapsamında, BH ve HP-β-Cyc’nin fiziksel karışımı, 1 mM BH ve 1 mM
HP-β-Cyc flakonda ezilmeden karıştırılarak hazırlanmıştır (BH:HP-β-Cyc fiziksel
karışımı) (157, 183).
Birlikte Dondurarak Kurutma Yöntemi ile Komplekslerin Hazırlanması ve
Analizleri
BH:HP-β-Cyc 1:1 molar oranında inklüzyon komplekslerinin hazırlanması için
eşit molar oranda BH, HP-β-Cyc hesaplanarak tartılmış, HP-β-Cyc’nin sudaki, BH’nin
metanol içindeki çözeltileri hazırlanmıştır. Daha sonra, BH çözeltisi damla damla HP-
β-Cyc çözeltisi üzerine eklenmiş ve 24 saat süre ile karıştırılmıştır. Son olarak,
rotavapor yardımı ile organik çözücü uzaklaştırılmış ve 72 saat süre ile
koliyofilizasyon yapılarak kompleks toz halde elde edilmiştir (183). Kompleksleştirme
işleminin doğrulanması amacıyla, elde edilen numunelerin FTIR ve DSC analizleri
yapılmıştır. Bunun için komplekslerin 400 – 4000 cm-1 dalga sayısı aralığında Perkin
Elmer FTIR System Spectrum BX spektrometresi ile spektrumları çekilmiş ve sonuçlar
değerlendirilmiştir. Bunlara ilaveten komplekslerin termal analizi, DSC Q 100 model
diferansiyel taramalı kalorimetre kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Alüminyum
numune kabı içine yerleştirilen örneğin (5 mg) 10˚C/dk hızda, 10 – 400˚C sıcaklık
aralığında azot atmosferi altında DSC termogramları çekilmiştir.
Besifloksasin HCl:Hidroksipropil-β-Siklodekstrin İnklüzyon Kompleksi
İçeren Polikaprolakton/ Polietilen Glikol Nanolif Yapıda İnsertlerin
Hazırlanması
PKL ve PEG ( sırasıyla 260 ve 130 mg) polimerleri (toplamda 390 mg) %13
(a/h) olacak şekilde tartılmış 2 mL DCM-DMF ile (9:1) oranındaki çözücü
karışımında çözülmüştür. İkinci aşamada; hazırlanmış olan BH:HP-β-Cyc inklüzyon
kompleksinden 35 mg tartılarak 1 mL metanol içerisinde çözülmüştür. Son aşamada
64
ise; ilaç çözeltisi, polimer çözeltisinin üzerine manyetik karıştırıcıda damla damla
eklenmiş ve 400 rpm’de 24 saat boyunca homojen oluncaya dek karıştırılmıştır.
Hazırlanan bu çözelti için 15 kV gerilim, 20 cm enjektör ucu-plaka arası mesafe ve
0,05 mL/dk polimer çözeltisi akış hızı koşullarında elektro-eğirme işlemi
gerçekleştirilmiştir. Alüminyum plakada toplanan BH yüklü nanoliferden delgeç
yardımı ile dairesel parçalar (3.5 mm2) kesilerek insert formülasyonları elde
edilmiştir.
Formülasyonların Sterilizasyonu
Kaplama işlemi yapılmamış (temel), kaplanmış, inklüzyon kompleksi içeren
formülasyonların veya aynı formülasyonların ilaç içermeyen gruplarının
sterilizasyonu için, üretilen nanolif yapıda insertler steril petri kapları içinde, UV
lamba (254 nm) altında, her bir yüzey için 24 saat olmak üzere toplamda 48 saat
bekletilmiştir (184). Bu işlemin bitmesi ile beraber UV lamba altından alınan nanolif
yapıda insertler sterilizasyon kontrolüne tabi tutulmuştur. UV lamba yardımı ile
sterilize edilmiş nanolif yapıda insertler belirli miktarda steril distile su içinde 24 saat
inkübe edildikten sonra 1 ml örnek alınarak tüp içindeki sıvı tiyoglikolat ve triptik soy
buyyon besiyerlerine ekilmiştir. 24 saat sonra tüplerdeki sıvılardan 1’er mL örnek
alınarak üreme kontrolü için P.aeuroginosa (ATCC 27853) standart kökeninden 100
CFU birimde süspansiyonlar hazırlanmış aynı plaklara ekim yapılmıştır. Tüm plaklar
37 ºC’de 48 saat inkübasyona bırakılarak süre sonunda besiyerlerindeki üreme
sonuçları incelenmiştir (184).
Optimizasyon ve geliştirme çalışmaları sonucunda enkapsülasyon etkinliği, in
vitro salım özelliği parametreleri göz önünde bulundurularak daha ileri çalışmalar için
uygun bulunan formülasyonlar belirlenmiştir. Bu formülasyonların kodları ve
özellikleri Tablo 3.4’ de sunulmuştur.
65
Tablo 3.4. Optimizasyon ve geliştirme çalışmaları sonrası belirlenen nanolif yapıda
insert formülasyonları ve kodları.
Kod PKL/PEG
konsantrasyonu
(%)
SA
kaplama
(%2)
TSA
kaplama
(%2)
BH
miktarı
(mg)
BH: HP-β-
Cyc
kompleksi
Formülasyon A 13 - - 10 -
Formülasyon A’ 13 - - 0 -
Formülasyon B 13 + - 10 -
Formülasyon B’ 13 + - 0 -
Formülasyon C 13 - + 10 -
Formülasyon C’ 13 - + 0 -
Formülasyon D 13 - - 10 +
Formülasyon D’ 13 - - 0 +
3.2.4. Nanolif Yapıda İnsert Formülasyonlarının Karakterizasyon
Çalışmaları
Optimizasyon ve geliştirme çalışmaları sonucunda belirlenen, kaplama işlemi
yapılmamış, kaplanmış veya inklüzyon kompleksi içeren formülasyonların
karakterizasyon çalışmaları kapsamında; SEM görüntüleme, çap-kalınlık, ağırlık,
şişme testi, in vitro degredasyon testi, enkapsülasyon etkinliği, in vitro salım
çalışmaları ve ex vivo biyoadezyon çalışmaları gerçekleştirilmiştir.
Morfolojik İnceleme
Formülasyonların yüzey morfolojileri, değişik büyütme oranları kullanılarak
nanolif yapıda insertlerin görüntülenmesi için uygun olan alan emisyonlu taramalı
elektron mikroskobu (SEM, FEI-QUANTA FEG 450) kullanılarak gerçekleştirilmiştir.
İnsertlerin yüzeyinde elektrostatik yük oluşumunu önlemek ve daha iyi görüntü
alabilmek için analiz öncesinde çok ince altın film tabakası ile kaplanmıştır. Elde
edilen görüntüler ile nanolif insertlerin yüzey morfolojileri değerlendirilmiştir.
66
İnsert yapısındaki liflerin ortalama çaplarını belirleyebilmek için Image J
programı kullanılarak her bir formülasyon için rastgele 100 adet lifin çapı ölçülmüş ve
sonrasında ortalama çap dağılımını gösteren histogram grafikleri çizilmiştir.
Çap-Kalınlık
Hazırlanan nanolif yapıda insert formülasyonların çap ve kalınlık ölçümleri
verniyeli kumpas kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla, 3 adet insertin verniyeli
kumpasta ayrı ayrı ölçümleri alınmış, çap kalınlık tayini için gerekli istatistiksel
analizler yapılarak sonuçlar elde edilmiştir. (n=3, X̄±SS) (185).
Ağırlık Tayini
Hazırlanan nanolif yapıda insertlerin ağırlık tayini için, 3 adet insertin hassas
terazide ağırlıkları ayrı ayrı ölçülmüş, gerekli istatistiksel analiz gerçekleştirilerek
sonuçlar elde edilmiştir (n=3, X̄±SS) (185).
Şişme Testi
Şişme yüzdesi tayini için, insert formülasyonları, 37±0,5 °C’ye ayarlanmış su
banyosuna yerleştirilmiş, Eppendorf tüplerde bulunan 1,5 mL pH 7,4 PBS ortamına
bırakılmış ve 1, 3, 5, 8, 24, 48, 72, 96, 120, 144 ve 168. saatlerde tüplerden insertler
alınarak üzerindeki ortamın fazlası uzaklaştırıldıktan sonra tartılarak ve başlangıçta
belirlenen ağırlıklarına göre şişme yüzdeleri Eşitlik 3.4 kullanılarak hesaplanmıştır
(74).
% Şişme İndeksi = (𝑉𝑡−𝑉𝑜
𝑉𝑜) ∗ 100 (3.4) (13)
𝑉𝑡 = t zamandaki ağırlık
𝑉𝑜= başlangıçtaki ağırlık
In Vitro Degradasyon Testi
Nanolif yapıdaki insertlerin hazırlanmasında kullanılan PKL su ile temas ettiği
zaman parçalanmaya uğramaktadır. Bu parçalanmaya bağlı olarak ortamın pH’sı aside
67
kayabilmektedir. Oluşabilecek bu pH değişikliğinin gözde olası iritasyon riskini
belirleyebilmek amacıyla belirli zaman aralıklarında pH ölçümü yapılmıştır. Bu
amaçla; nanolif yapıda insertler, 37±0,5 °C’ye ayarlanmış su banyosuna yerleştirilmiş
Eppendorf tüplerde bulunan 1,5 mL pH 7,4 PBS ortamına bırakılmış ve 1, 3, 5, 8, 24,
48, 72, 96, 120, 144 ve 168. saatlerde pH metre ile ortamın pH’sı ölçülmüştür (n=3)
(186).
Enkapsülasyon Etkinliği
Enkapsülasyon etkinliği tayini, nanolif yapıda insertlere yüklenen BH
miktarını belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla, hazırlanan nanolif yapıda
insertler ilk olarak 1 mL DCM:DMF (9:1) karışımı içinde çözülmüş ve üzerine 1 mL
PBS ilavesinden sonra bir gün süre ile bekletilmiştir. Bekleme süresinden sonra
numuneler 13500 rpm’de santrifüjlenmiş ve 1 mL PBS ortamdan enjektör yardımı ile
alınmıştır (n=3). Örnekteki BH miktarı HPLC yöntemi ile tespit edilmiştir.
In vitro Salım Çalışmaları
Nanolif yapıda insertler, in vitro salım deneyleri için 2 mL’lik Eppendorf
tüplere alınmış (n=6) ve 1,5 mL PBS çözeltisi ilave edilmiştir (175). Aynı şekilde
hazırlanan 6 salım hücresi, sıcaklığı 32 ± 0.5 °C'de sabit tutulan yatay çalkalayıcılı su
banyosuna (Eppendorf Thermomixer R) (Şekil 3.6) yerleştirilmiştir (173). Belirli
zaman aralıklarında (1, 3, 5, 8, 24, 48, 72, 96, 120, 144 ve 168. saatlerde) ortamın tümü
alınmıştır. Alınan bu ortamın 1 mL’lik kısmı 0,45 μm por çapına sahip membran
filtrelerden süzülerek HPLC kolonuna enjekte edilmiş, kalan 0,5 mL’lik kısmı ile MİK
analizi yapılmıştır. Alınan örneğin yerine 1,5 mL PBS ilave edilmiş ve salım hücreleri
yeniden yatay çalkalayıcılı su banyosuna yerleştirilmiştir.
Nanolif yapıda insertlerin in vitro salım profillerini karşılaştırmak için farklılık
faktörleri (f1) ve benzerlik faktörleri (f2) hesaplanmıştır. Farklılık faktörü, f1, Eşitlik
3.5 ile benzerlik faktörü, f2 ise Eşitlik 3.6 ile hesaplanmıştır(187). 0 ile 15 arasındaki
f1, 50 ile 100 arasındaki f2 değerleri, iki salım profilinin benzer olduğunu
göstermektedir.
𝑓1 = {∑|𝑅𝑡 − 𝑇𝑡|/ ∑𝑅𝑡}𝑥100 (3.5) (187)
𝑓2 = 50𝑙𝑜𝑔{(1 + 1/𝑛 ∑(𝑅𝑡 − 𝑇𝑡) ) −0,5𝑥100} (3.6) (187)
68
Şekil 3.6. In Vitro salım deneylerinde Eppendorf tüplerin yerleştirildiği Thermomixer
Cihazı.
Ex vivo Biyoadezyon Çalışması
Ex vivo biyoadezyon çalışmalarında 2-3,5 kg ağırlık aralığında erkek veya dişi,
albino, Yeni Zelanda tavşanları kullanılmıştır. Deneyler, Hacettepe Üniversitesi
Deney Hayvanları Merkezinde uzman göz hekimi gözetiminde etik kurul kararına
uygun olarak yürütülmüştür (Protokol onayı Hacettepe Üniversitesi Hayvan Deneyleri
Etik Kurulundan alınmıştır (No: 2018/69 -08)).
Ex vivo biyoadezyon çalışmasından önce tavşan gözleri çıkartılmış ve kornea
ve konjonktiva dokusu ayrılmıştır. Analiz, taze kornea ile hemen yapılmıştır.
Biyoadezyon ölçümü software kontrollü penetrometre (Texture Analyser TA.XT plus
C) ile gerçekleştirilmiştir. Kornea, cihazın alt aparatına yerleştirilmiş ve sabitlenmiştir
(188). Nanolif yapıda insert de cihazın üst probuna (P 10 Perspex, Ɵ: 10mm) bir
yüzeyinden yapıştırılarak sabitlenmiştir (Şekil 3.8). Bu üst prob (P 10 Perspex, Ɵ:
10mm), test süresince 1 mm.sn-1 sabit hız ile hareket ettirilmiştir. Proba yerleştirilmiş
olan nanolif yapıda insert ve korneanın, 0,05 N’luk temas kuvveti ile 60 sn boyunca
temasta kalması sağlanmıştır. 60 sn sonunda prob 2,5 mm.sn-1 hızla korneadan
uzaklaştırılmış ve yukarı çıkartılmıştır. Elde edilen kuvvet (N)-mesafe (mm)
eğrisinden ayrılma kuvveti (F) ve eğri altı alandan da biyoadezyon hesaplanmıştır
(n=3) (74). Çalışmada kullanılan test parametreleri aşağıda belirtilmiştir:
69
Test parametreleri:
Prob=Perpex (10 mm çap)
Test öncesi probun hızı = 1 mm/sn
Test esnasında probun hızı = 0,5 mm/sn
Test sonrası probun hızı = 2,5 mm/sn
Probun geri dönüş mesafesi = 20.000 mm
İnsert ile korneanın temas süresi = 60 sn
İnsert ile korneanın ilk temas kuvveti = 0,05 N
Şekil 3.7 Biyoadezyon çalışmasına ilişkin görüntüler.
3.2.5. Mikrobiyolojik Çalışmalar
Besifloksasin HCl’nin Minimum İnhibitör Konsantrasyonu (MİK)
Tayini
MİK testi, gram-negatif bakteri olan P.aeuroginosa (ATCC 27853) için CLSI
(Clinical and Laboratory Standards Institute) tarafından önerildiği şekilde yapılmıştır.
Mikroorganizmalar, Mueller Hinton II Agar besiyerinde 37 °C’de 17 saatlik
inkübasyon sonunda türbidite 0,5 McFarland’a eşdeğer olacak şekilde steril tuz
çözeltisinde (%0.85) süspande edilmiştir. MİK’in belirlenmesi için 96 kuyucuklu
mikroplakalar kullanılmış ve 0,1 g/mL BH konsantrasyonu ile çalışılmıştır. Her
kuyucuğa 100 µl steril Mueller Hinton II Broth (Becton), 100 µL mikroorganizma
süspansiyonu ve hazırlanan BH konsantrasyonları seri halde dilüsyonlar yapılarak
(başlangıç konsantrasyonu 100 µL) aktarılmış ve mikroplakalar 37 °C’de 24 saat
70
inkübasyona bırakılmıştır. İnkübasyon süresi sonunda bulanıklığın gözlenmediği ilk
konsantrasyon MİK değeri olarak kabul edilmiştir (184, 189).
Geliştirilen Formülasyonların In Vitro Antibakteriyal Etkinlik Tayini
Disk difüzyon testi, gram-negatif bir bakteri olan P.aeuroginosa (ATCC
27853) kullanarak gerçekleştirilmiştir. Mikroorganizmalar bulanıklık 0,5
McFarland’a eşdeğer olacak şekilde steril tuz çözeltisinde (%0,85) süspande
edilmiştir. McFarland standartları, sıvı bir besiyerinde bulunan bakteri sayısını tespit
etmek için geliştirilmiştir. McFarland’ın baryum klorür ve sülfürik asit kullanarak
geliştirdiği standart bulanıklık tüpleri, sıvı bir besiyerine ekilen bakterinin miktarına
eşdeğer bulanıklık derecelerini içerir. Disk difüzyon yöntemi, CLSI ((Clinical and
Laboratory Standards Institute) tarafından bildirilen şekilde yapılmıştır. Hazırlanan
bakteri süspansiyonlarından 100 µL alınarak steril Mueller Hinton II Agar petri
yüzeyine steril Drigalski spatülü yardımı ekilmiştir. Sonra agar üzerine aseptik
koşullarda (Class II laminar hava kabinlerinde) 6 mm çapında steril kağıt diskler
yerleştirilmiştir. İnsert formülasyonları katı oldukları için, enkapsülasyon etkinliği
çalışmasında kullanılan yöntemle BH, PBS çözeltisi içine çekilerek ekstrakte edilmiş
ve bu çözeltiden 10 µl alınarak steril kağıt disklere emdirilmiştir. Benzer şekilde, ticari
preparattan (Besivance®) da 10 µl alınmış ve agar üzerinde bulunan 6 mm çapında
steril kağıt disklere emdirilmiştir (n=3). Bu çalışmada kullanılan gruplar aşağıda
verilmiştir (74, 184).
Grup 1: Formülasyon A
Grup 2: Formülasyon B
Grup 3: Formülasyon C
Grup 4: Formülasyon D
Grup 5: Besivance®
71
3.2.6. Hücre Kültürü Çalışmaları
Hücre kültürü çalışmaları, daha önceden belirlenmiş olan Formülasyon A, B,
C, D ve bunların BH içermeyen formülasyonlarının (A’, B’, C’, D’) sitotoksik
etkilerini incelemek için yapılmıştır.
MTT testi, in vitro şartlarda hücrelerin canlılığına dayanan ve sitotoksisiteyi
tespit etmek için uygulanan kantitatif, kolorimetrik bir testtir (190). Bu test; hızlı,
kolay ve yüksek oranda doğru sonuç veren bir yöntemdir. Bir tetrazolyum tuzu olan
MTT (3-(4,5dimetiltiazol-2-il)-2,5-difeniltetrazolyum bromür) sarı renkli bir
maddedir. MTT’nin çözeltisi kültürdeki hücrelere eklenince aktif bir metabolizmaya
sahip olan canlı hücreler, MTT’yi suda çözünmeyen formazan kristallerine çevirirler.
MTT’nin formazana indirgenmesinin hücresel mekanizması henüz tam
anlaşılmamıştır ancak NADH ve benzer indirgeyici moleküllerin MTT’ye elektron
transferi gerçekleştirmesini içeren bir reaksiyon sonucu gerçekleştiği
düşünülmektedir. Formazan kristalleri, DMSO veya HCl içeren saf izopropanol gibi
organik çözücülerde rahatlıkla çözünmektedir. Çözünmüş olan bu kristallerin,
konsantrasyonuna bağlı olarak spektrofotometrik yöntemle görünür dalga boylarında
ölçülebilen bir absorbans elde edilmektedir (191).
Kullanılan Ortamlar
ARPE-19 insan retina pigment epitel hücreleri (ATCC CRL-2302) ile
gerçekleştirilen çalışmalarda, kültür ortamı olarak fetal sığır serumu (FBS) (%10),
penisilin G (50 ünite.mL-1) ve streptomisin (50 µg.mL-1) içeren Dulbecco's Modified
Eagle Medium/Nutrient Mixture F-12 (DMEM/F-12) tercih edilmiştir. MTT çözeltisi
5 mg.mL-1 konsantrasyonda fosfat tamponlu tuz çözeltisi (PBS) içerisinde
hazırlanmıştır. Formazan kristallerini çözmek için %23 (a/a) sodyum dodesil sülfat
(SDS), % 45 (v/v) dimetilformamit içeren sulu çözelti (pH 4.7) kullanılmıştır.
ARPE-19 İnsan Retina Pigment Epitel Hücrelerinin Hazırlanması
Hücre kültürü çalışmalarında, ARPE-19 insan retina pigment epitel hücreleri
kullanılmıştır. Bu amaçla, ARPE-19 hücreleri -180 °C’de sıvı nitrojen tankı içinden
alınarak, içinde hücre kültürü ortamı bulunan 75 cm2’lik flasklarda çoğaltılmıştır.
Sonra bu flasklar %5 CO2 içeren 37 °C’lik inkübatörün içine yerleştirilmiştir. ARPE-
72
19 insan retina pigment epitel hücrelerine, deney öncesi tripsin-EDTA çözeltisi (%
0,25 tripsin-%0,03 EDTA) iki dakika süre ile muamele edilerek, hücrelerin flask
yüzeyinden ayrılması ve hücre süspansiyonunun hazırlanması sağlanmıştır. Elde
edilen hücre süspansiyonuna kültür ortamı eklenerek 2000 rpm’de 5 dakika
santrifüjlenmiştir. Sonra, süpernatan uzaklaştırılmış ve 15 mL taze kültür ortamı
eklenmiştir. Bu hücre süspansiyonları 25’er cm2’lik yeni flasklara alınarak çoğalmaları
için inkübatöre yerleştirilmiştir. ARPE-19 hücrelerinin canlılık kontrollerinin takibi
tripan mavisi ile gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla, hücre vasatı ile süspande edilmiş
hücrelerden 30 µL alınarak üzerine 30 µL tripan mavisi eklenmiştir. Elde edilen
süspansiyonda bulunan hücrelerin sayımı Thoma lamı kullanılarak optik mikroskop
yardımı ile yapılmıştır. Hücre kültürü deneylerinde büyüme aşamasındaki hücreler
tercih edilmiştir.
Sitotoksisite Testinde Kullanılan Besifloksasin HCl Yüklü
Formülasyonların Deney İçin Hazırlanması
Sitotoksisite çalışmaları için, boş insert formülasyonları ve aynı
formülasyonların BH yüklü olanları kullanılmıştır. İnsertlerin hazırlanması Yöntem
3.3’te anlatıldığı gibi yapılmış, sonra Amerikan Farmakopesi 42 (USP 42)’ de (192)
yer alan yönteme göre nanolif insertlerin ekstratları elde edilmiştir (Şekil 3.8). Bu
amaçla, hazırlanan insertler 7 gün süre ile hücre kültürü ortamında kalmış (salım süresi
ile benzerlik sağlaması amacıyla) ve 7. günün sonunda insertler ortamdan
uzaklaştırılmıştır. Süpernatan, sterilizasyonu sağlamak amacı ile aseptik ortamda 0,22
µm açıklığında filtreden süzülerek steril Eppendorf tüplerine alınmıştır.
73
Şekil 3.8. Ekstraksiyon işlemi ile ilgili bazı görüntüler.
MTT Yöntemi ile In Vitro Hücre Canlılığının İncelenmesi
(Sitotoksisite)
ARPE-19 insan retina pigment epitel hücreleri üzerinde hazırlanan boş ve ilaç
yüklü insert formülasyonlarının sitotoksik etkilerinin ölçülebilmesi için Hansen M.B.
ve ark. (24) tarafından geliştirilen MTT yöntemi farklılaştırılarak kullanılmıştır.
ARPE-19 insan retina pigment epitel hücreleri, 100 µL kültür ortamı içinde 96
kuyucuklu plaklara 5x103 hücre/kuyucuk olacak şekilde ekilmiş ve 37 °C’de
karbondioksitli etüvde bir gece bekletilmiştir. Ertesi gün kuyucuklarda var olan ortam
uzaklaştırılmış ve boş insertlerden elde edilen ekstraksiyonlar (Formülasyon A’, B’,
C’ ve D’), BH yüklü formülasyonların ekstraksiyonları (Formülasyon A, B, C ve D)
ve kontrol olarak hücre kültürü ortamı, plaklarda bulunan kuyucuklara mikropipet
yardımı ile eklenmiştir. Bu plaklar; 24, 48 ve 72 saat süreliğine 37 °C’de %5 CO2
içeren inkübatöre yerleştirilmiştir. İnkübasyon bittikten sonra 25 µL MTT solüsyonu
(5 mg/mL) kuyucuklara ilave edilerek 4 saat karanlıkta etüvde 37 °C’de inkübasyon
işlemi sürdürülmüştür. 4 saat sonra, 80 µL %23 (a/a) SDS, % 45 (v/v)
dimetiflformamit içeren sulu çözelti (pH 4.7) kuyucuklara eklenmiştir ve plakalar
inkübatöre alınarak bir gece bekletilmiştir (Şekil 3.9). Ertesi gün mikroplaka
okuyucuda 570 nm dalga boyunda absorbans (optik dansite, OD) değerleri
okunmuştur. Aynı şartlarda insert ekstraktı içermeden inkübe edilen hücreler kontrol
olarak kullanılmıştır. Kontrol grubundan alınan absorbans değerlerinin %100 olduğu
kabul edilmiş, ekstraktlarla etkileştirilmiş kuyucuklardan alınan değerler ile
74
karşılaştırılarak hücre canlılık oranı (uygulanan nanolif insertin sitotoksisitesi) tespit
edilmiştir (n=3) (193, 194).
Şekil 3.9. MTT İşleminden a) Önce ve b) Sonra Plakların Görünümü.
3.2.7. Ex vivo Kornea Geçiş Çalışmaları
Ex vivo oküler çalışmalarında 2-3,5 kg ağırlık aralığında erkek veya dişi,
albino, Yeni Zelanda tavşanları kullanılmıştır. İlgili deneysel çalışmalar, Hacettepe
Üniversitesi Deney Hayvanları Merkezinde uzman göz hekimi gözetiminde etik kurul
kararına uygun olarak yürütülmüştür (Protokol onayı Hacettepe Üniversitesi Hayvan
Deneyleri Etik Kurulundan alınmıştır (No: 2018/69 -08)). Çalışmada kullanılacak
kornea, taze tavşan gözlerinden izole edilmiştir. Doku, nakil odalarının alıcı tarafında
bulunan iğnelerin üzerine yerleştirilmiş, daha sonra haznelerin verici tarafı sızdırmaz
hale getirilmiştir. Difüzyon odası sisteminin şematik gösterimi Şekil 3.11'de
verilmiştir. Dokular sırası ile odacıklara yerleştirilmiş, sonrasında alıcı odaları sağ
tarafta kalacak şekilde, odalar sisteme yerleştirilmiştir. Sonra termostat 37 °C’ye
sabitlenmiş, ayrıca sistem havası %5 CO2 içerecek şekilde ayarlanmıştır (n=3)(195).
BH yüklü nanolif yapıda insert formülasyonları, ticari preparat (Besivance®)
veya ilaç çözeltisi (% 0,0035 a/h olacak şekilde distile su içinde) verici odasına
yerleştirilmiş, alıcı odası PBS ile doldurulmuş ve orta kısma da kornea yerleştirilmiştir
(Şekil 3.12). Her iki odada toplam ortam miktarı 4 mL olacak şekilde ayarlanmıştır.
15, 30, 60, 120, 240 ve 360. dakikalarda alıcı odadaki tüm numune toplanmış ve yerine
4 mL taze PBS eklenmiştir.
a b
75
Ortamın pH’sı, deneyin başlangıcında ve sonunda pH çubukları kullanılarak
ölçülmüş ve deneyin başlangıcında ve sonrasında pH’nin yaklaşık 7 olduğu tespit
edilmiştir. Numunelerdeki BH miktarı, HPLC analizi yapılarak ölçülmüştür (196).
Görünür geçirgenlik katsayıları (Papp, cm/s) Eşitlik 3.7 kullanılarak
hesaplanmıştır.
𝑃𝑎𝑝𝑝 =𝑑𝑡
𝑑𝑐 𝑋 1/𝐴𝐶0 (3.7)
dt/dc ilaç geçirgenlik oranı (μg/s), A, nanolif yapıda insertin (hücre tek
tabakalı) yüzey alanı (cm2), C0, alıcı taraftaki ilacın başlangıç konsantrasyonudur
(μg/mL).
Şekil 3.10. Ex vivo geçiş çalışmaları için difüzyon odası sisteminin şematik
görünümü (197).
76
Şekil 3.11. Ex vivo kornea çalışma düzeneğinin fotoğrafı.
3.2.8. In Vivo Çalışmalar
In vivo çalışmalar kapsamında formülasyonların, keratite karşı antibakteriyel
etkinliği ve oküler güvenilirliği değerlendirilmiştir. Çalışmalar, derecelendirme
(skorlama) testi ile gerçekleştirilmiştir (32). In vivo oküler çalışmalar 2-3,5 kg ağırlık
aralığında erkek veya dişi, albino, Yeni Zelanda tavşanlarında yürütülmüştür.
Deneyler, Hacettepe Üniversitesi Deney Hayvanları Merkezinde uzman göz hekimi
gözetiminde etik kurul protokoluna uygun olarak yürütülmüştür (Onay Hacettepe
Üniversitesi Hayvan Deneyleri Etik Kurulu’ndan alınmıştır (No: 2018/69 -08)).
Çalışma boyunca tüm hayvanlar ışık kontrollü odalarda ve normal diyetle beslenmiş
olup, göz hareketlerinde herhangi kısıtlanma uygulanmamıştır.
Bakteriyal Keratit Oluşturulması
Tavşanlarda bakteriyal keratit oluşturmak için P.aeuroginosa (ATCC 27853)
standart kökeni, Mueller Hinton Agar besiyerinde hazırlanmıştır. Bu amaçla taze
kültürden serum fizyolojik yardımı ile bakteri süspansiyonları hazırlanmış ve
77
süspansiyonlarının bulanıklığı Biosan McFarland Dansitometre cihazında 0,5
McFarland olacak şekilde ayarlanmıştır. Hazırlanan süspansiyon seyreltilerek birimi
105 CFU olarak ayarlanmıştır. Tavşanlarda bakteriyel keratit oluşturabilmek için
anestezi işlemi uygulanmıştır. Bu amaçla, ilk olarak genel anesteziyi sağlamak için
göz kasları içine ksilazin HCl (3,5 mg/kg) ve ketamin HCl (35 mg/kg) uygulanmış,
lokal anesteziyi oluşturabilmek için de göz içine proparakain HCl (0,5% w/v Alcaine®)
damlatılmıştır. Sonrasında, hazırlanmış olan 105 CFU süspansiyonu 30-numaralı
insülin enjektörü ile tavşanların gözünün stroma tabakasına enjekte edilmiştir (Şekil
3.13). 24 saat sonra tavşanlarda bakteriyel keratit oluşup oluşmadığı uzman göz hekimi
tarafından yapılan muayene ile belirlenmiştir (198).
Şekil 3.12. Bakteri süspansiyonu enjeksiyonu a) öncesi b) sonrası tavşan gözünün
fotoğrafı.
a b
78
Tedavi İşlemi
Antibakteriyal etkinlik tayini için, her bir tavşan grubunun hastalık geliştirilen
sağ gözüne nanolif yapıda insert formülasyonları 7 günlük süre için bir kere olmak
üzere uygulanmıştır. Ticari formülasyon (Besivance ®) ve serum fizyolojik ise 7 gün
boyunca günde 3 defa 1 damla (1 damla = 50 µL) olacak şekilde uygulanmıştır. Ayrıca
gün aşırı olarak uzman göz hekimi tarafından skorlanarak tedaviye yanıtlar
değerlendirilmiştir. Her bir grup için 3 tavşan (n=6 göz) kullanılmıştır. İlaç içeren
insert gruplarında etken madde miktarı 36 µg±3,6µg BH/insert’dir. Deneyde
kullanılan gruplar aşağıdaki gibidir:
Grup 1: Formülasyon C (TSA kaplı BH içeren %13 PKL/PEG
(260mg:130 mg) nanolif yapıda insert))
Grup 2:Formülasyon D (BH:HP-β-Cyc inklüzyon kompleksi içeren %13
PKL/PEG (260mg:130 mg) nanolif yapıda insert))
Grup 3: Formülasyon C’ (İlaç içermeyen)
Grup 4: Formülasyon D’ (İlaç içermeyen)
Grup 5: Besivance® % 0.6 süspansiyon (300 µg BH /1 damla (50 µL)
Grup 6: Serum fizyolojik
Tedavinin Değerlendirilmesi
Tavşan gözlerine bakteri uygulamasından 16 saat sonra, tavşan gözleri uzman
göz hekimi tarafından ‘slit lamb’ mikroskobu yardımı ile incelenmiş ve oküler
patolojileri daha önce belirlenmiş skorlama sistemi kullanılarak derecelendirilmiştir.
Bunu takiben hastalığın geliştiği tespit edilen tavşanlara gerekli tedavi uygulamalar
yapılmıştır. Yedi gün boyunca gün aşırı olacak şekilde tavşanlar uzman göz hekimi
tarafından mikroskop yardımı ile muayene edilmiştir (199). Bu muayenede yedi
parametreye bağlı olarak enfeksiyon 0 (yok) ila 4 (şiddetli) ölçeğinde puanlama
yapılmıştır (200).
79
Tablo 3.5. Tedavi değerlendirme tablosu (200).
Skor 0 1 2 3 4
Konjonktival Enjeksiyon Sıfır Eser
miktarda
Hafif Orta Ciddi
Kemozis Sıfır Eser
miktarda
Hafif Orta Ciddi
Fibrin Sıfır Eser
miktarda
Hafif Orta Ciddi
İritis Sıfır Eser
miktarda
Hafif Orta Ciddi
Korneal sızma %0 %1-25 %26-50 %50-75 %76-100
Korneal ödem %0 %1-25 %26-50 %50-75 %76-100
Hipopiyon %0 %1-25 %26-50 %50-75 %76-100
3.2.9. Histolojik Çalışmalar
Histolojik değerlendirme için, kornealar gözden ayrılmış ve hemen %10
formol içeren bir tüp içine yerleştirilmiştir. Daha sonra örnekler, etiketli kaplara
konulmuş, artan konsantrasyonda alkol içeren çözeltilerde kurutulmuş ve son olarak
ksilen ile muamele edilmiştir. Bu işlemi takiben, her kornea ikiye bölünmüş ve
parafine gömülmüştür. Parafin içine gömülmüş kornealar daha sonra 5 mikrometre
kalınlığında kesitlere ayrılmıştır. Daha sonra bu kesitler hematoksilin ve eozin (H&E)
ile boyanmış ve ışık mikroskobu (Leica DMR, Leica Microsystems GmbH) ile
gözlenmiştir. Görüntüler 4x, 10x ve 40x büyütme ile elde edilmiştir (201) (LAS Sürüm
4.2.0, Leica Microsystems GmbH,).
3.2.10. İstatistiksel Analizler
Hücre kültürü, ex vivo kornea geçiş ve in vivo deneylerin istatistiksel analizleri
Graphpad Prism programı kullanılarak, tek yönlü varyans analizini (ANOVA)
takiben, Tukey testi yöntemi ile değerlendirilmiştir. Anlamlı farklılık seviyesi %95
olarak alınmıştır (P < 0.05).
80
4. BULGULAR
4.1. Besifloksasin HCl’nin Fizikokimyasal Özelliklerinin İncelenmesi
4.1.1. Besifloksasin HCl’nin Erime Derecesi Tayini
Bölüm 3.2.1’de belirtilen koşullarda gerçekleştirilen analiz sonucunda BH’nin
erimeye başladığı sıcaklığın 290 °C olduğu, erimenin tam olarak bittiği sıcaklığın ise
298 °C olduğu görülmüştür. Elde edilen bu sonucun, literatürde BH için bildirilen
erime derecesi değeriyle (210 °C’nin üzerinde) uyum içinde olduğu tespit edilmiştir
(49).
4.1.2. Besifloksasin HCl’nin DSC Analizi
Bölüm 3.2.1’de belirtilen koşullarda gerçekleştirilen analize ilişkin DSC
bulguları Şekil 4.1’de verilmiştir. BH’nin, 321,5 °C’de ekzoterm bir pike sahip olduğu
görülmektedir. Bu verinin literatürde yer alan bir araştırma sonucuyla uyum içinde
olduğu görülmektedir (49).
Şekil 4.1. BH’nin DSC analizi sonucu.
81
4.1.3. Besifloksasin HCl’nin FTIR Analizi
Bölüm 3.2.1’de belirtilen şartlarda yapılan analize ilişkin FTIR spektrumu
bulguları Şekil 4.2’de verilmiştir. BH’nin 3056 cm-1’de primer amin gerilim bandı,
2864 cm-1’de aril gerilim bandı, 1726 cm-1’de keton gerilim bandı ve 1610 cm-1’de
karboksil gerilim bandına sahip olduğu görülmektedir. Elde edilen bu verilerin,
literatürde BH için mevcut olan FTIR spektrum bulgularına benzer olduğu tespit
edilmiştir(49, 202).
83
4.1.4. Besifloksasin HCl’nin UV Analizi
Bölüm 3.2.1’de belirtilen koşullarda gerçekleştirilen UV analizi sonucuna
ilişkin bulgular Şekil 4.3‘te verilmiştir. BH’nin distile su içinde 10-6 M (10 µg/mL)
konsantrasyonda, maksimum absorbans gösterdiği dalga boyunun (λ maks) 289 nm
(spektrumda gösterilen 3 numaralı pik) olduğu görülmektedir. Elde edilen bu sonucun
literatürde BH için mevcut olan maksimum absorbansın gözlendiği dalga boyuna
uygun olduğu tespit edilmiştir (49).
Şekil 4.3. BH’nin distile su içinde (10 µg/mL) Ultraviyole (UV) spektrumu (3
numaralı pik).
4.1.5. Besifloksasin HCl’nin HPLC ile Miktar Tayini
Bölüm 3.2.1’de belirtilen koşullarda gerçekleştirilmiş olan HPLC tayinine
ilişkin kromatogram Şekil 4.4’te verilmiştir. BH’nin alıkonma zamanının 5,5 dakika
olduğu görülmektedir. Elde edilen bu sonucun literatürde BH için mevcut olan
alıkonma zamanına uygun olduğu tespit edilmiştir (165).
Dalga Boyu (nm)
Ab
sorb
an
s
84
Şekil 4.4. BH’nin distile su içinde (20 µg/mL) elde edilen HPLC kromatogramı.
Analitik Yöntem Validasyonu
Doğrusallık
Bölüm 3.2.1’de anlatıldığı üzere, etken madde konsantrasyonlarına karşı elde
edilen pik alanlarının (AUC) ortalama (X̄) ve standart sapma (SS) değerleri Tablo
4.1’de verilmiştir. Ayrıca, elde edilen kalibrasyon doğrusu grafiği, hesaplanan doğru
denklemi ve determinasyon katsayısı (R2) Şekil 4.5’te verilmiştir. Determinasyon
katsayısının 0,9999 olarak hesaplanması ve 1’e yakın olması denklemin doğrusallığını,
deneysel verilerin güvenilirliğinin yüksek olduğunu göstermektedir.
Eğri
alt
ınd
a k
ala
n a
lan
Zaman (dakika)
85
Şekil 4.5. BH’nin doğrusallık çalışmasından elde edilen kalibrasyon doğrusu grafiği
(n=6).
Tablo 4.1. BH’nin HPLC yöntemine ilişkin doğrusallık çalışmasından elde edilen
bulgular (n= 6 ).
Konsantrasyon (μg/mL)
X̄ pik alanı
SS (±)
20 1799,82 1,95
15 1361,36 1,20
10 909,75 5,97
5 458,35 2,51
2,5 241,87 1,30
1 109,76 4,57
0,75 88,80 0,54
0,6 56,71 0,47
Doğruluk
Bölüm 3.2.1’de anlatıldığı gibi yapılan çalışmada elde edilen % geri kazanım
ve SS değerleri Tablo 4.2’de verilmiştir. Her konsantrasyon için ortalama yüzde geri
kazanım değeri hesaplanmıştır ve sonuçların sırasıyla % 108,97, % 99,21 ve % 99,96
olduğu tespit edilmiştir. Doğruluk için kabul edilebilir % geri kazanım aralığı %80-
%120 olarak belirlenmiştir.
y = 89,395x + 15,39
R² = 0,9999
0
200
400
600
800
1000
1200
1400
1600
1800
2000
0 5 10 15 20 25
AU
C (
Pik
Ala
nı)
Konsantrasyon (µg/ml)
86
Tablo 4.2. BH’nin HPLC yöntemine ilişkin doğruluk çalışmasından elde edilen
bulgular (n=6).
Konsantrasyon (μg/mL) X̄ (%) geri kazanım X̄ pik alanı SS (±)
0,75 108,97 88,45 0,53
5 99,21 458,87 0,94
15 99,96 1355,89 3,01
Kesinlik
Bölüm 3.2.1’de anlatıldığı şekilde elde edilen ‘Tekrarlanabilirlik
(Repeatability)’ bulguları Tablo 4.3’te, ‘Tekrar elde edilebilirlik (Reproducibility)’
bulguları ise Tablo 4.4’te verilmiştir. Pik alanlarına karşılık gelen konsantrasyonlar
için VK değerleri hesaplanmıştır. VK’nın % 2’den küçük olması yöntemin
tekrarlanabilirliğini ve tekrar elde edilebilirliğini göstermektedir (184).
Tablo 4.3. BH’nin HPLC yöntemine ilişkin doğrusallık çalışmasından elde edilen gün
içi kesinlik bulguları (n=6).
Konsantrasyon (μg/mL) X̄ konsantrasyon (μg/mL) SS (±) % VK
0,75 0,78 0,01 1,04
5 4,95 0,01 0,19
15 14,98 0,04 0,28
Tablo 4.4. BH’nin HPLC yöntemine ilişkin doğrusallık çalışmasından elde edilen
günler arası kesinlik bulguları (n=6).
Konsantrasyon (μg/mL) X̄ konsantrasyon (μg/mL) SS (±) % VK
0,75 0,80 0,02 2,03
5 4,898 0,06 1,32
15 14,97 0,12 0,85
Özgüllük
Bölüm 3.2.1’de anlatıldığı şekilde yapılan özgüllük çalışmasına göre,
formülasyonlarda kullanılan yardımcı maddelerin HPLC analizlerinde, BH’nin pik
alıkonma zamanında girişim yapmadığı belirlenmiştir.
87
Duyarlılık
BH’nin HPLC ile miktar tayininde kullanılan yöntemin duyarlılığı Bölüm
3.2.1’de belirtildiği şekilde tespit edilmiş olup miktar tayini sınırı (LOQ) 0.1 µg/mL
ve saptama sınırı (LOD) 0.04 µg/mL olarak belirlenmiştir.
Stabilite
Bölüm 3.2.1’de anlatıldığı gibi hazırlanan BH’nin stabilite bulguları Tablo
4.5’te verilmiştir. % geri kazanım değeri % 97,43-109,1 arasında bulunarak BH’nin in
vitro salım çalışmaları sırasında dayanıklı kalacağı gösterilmiştir.
Tablo 4.5. BH’nin deney süresince stabilitesine ilişkin bulgular (n=6).
Konsantrasyon
(μg/mL)
Zaman
(Saat)
Pik alanı X̄ pik alanı SS (±) (%) geri
kazanım
0,75 0 88,64 109,1
24 87,54 87,19 1,60 107,61
48 86,07 105,41
5 0 459,66 99,39
24 453,19 453,92 4,79 97,94
48 450,92 97,43
15 0 1354,68 99,87
24 1345,14 1366,46 6,19 99,16
48 1338,56 98,67
4.2. Besifloksasin HCl Yüklü Nanolif Yapıda İnsert Formülasyonlarının
Optimizasyon Çalışmaları
Bölüm 3.2.2’de belirtildiği şekilde, BH yüklü PKL/PEG nanolif yapıda insert
formülasyonlarının optimizasyon çalışmaları kapsamında %10 veya % 13 oranında
toplam polimer ve polimer miktarının % 2.5’i oranında (a/a) BH içeren
formülasyonlarda PKL/PEG karışım oranının belirlenmesi için çalışmalar yapılmıştır.
Bu çalışmalarda en yüksek ilaç enkapsülasyon etkinliğine sahip ve istenen salım
profilini sağlayan karışım oranı tespit edilmiştir. Optimizasyon çalışmalarında in vitro
salım deneylerine ilişkin bulgular Şekil 4.6 ve Şekil 4.7’de, enkapsülasyon etkinliği
bulguları Tablo 4.6’da sunulmuştur.
88
Şekil 4.6. PKL/PEG içeren nanolif yapıda insertlerin optimizasyon çalışmalarında in
vitro salım bulguları (n= 6) (Tüm salım profili:168 saat).
Şekil 4.7. PKL/PEG içeren nanolif yapıda insertlerin optimizasyon çalışmalarında in
vitro salım bulguları (n=6) (168 saatlik salımın ilk 24 saatinin detaylı
gösterimi).
0
20
40
60
80
100
120
0 50 100 150 200
%K
üm
üla
tif
Sa
lım
Zaman (Saat)
% 13 PKL/PEG (2:1) nanolif insert
% 13 PKL/PEG (1,75:1,25) nanolif
insert
% 13 PKL/PEG (1:1) nanolif insert
% 13 PKL/PEG (1:2) nanolif insert
% 10PKL/PEG (2:1) nanolif insert
%10 PKL/PEG (1,75:1,25) nanolif
insert
0
20
40
60
80
100
120
0 10 20 30
%K
üm
üla
tif
Salı
m
Zaman (Saat)
% 13 PKL/PEG (2:1) nanolif insert
% 13 PKL/PEG (1,75:1,25) nanolif
insert
% 13 PKL/PEG (1:1) nanolif insert
% 13 PKL/PEG (1:2) nanolif insert
% 10 PKL/PEG (2:1) nanolif insert
% 10 PKL/PEG (1,75:1,25) nanolif
insert
89
Tablo 4.6. PKL/PEG içeren nanolif yapıda insertlerin optimizasyon çalışmalarında
enkapsülasyon etkinliği bulguları (n=3 ).
PKL/PEG toplam
konsantrasyonu (a/h)
PKL/PEG oranı
(a/a)
Enkapsülasyon
etkinliği (%)
SS (±)
10% 2:1 93,2 1,65
10% 1,75:1,25 92,6 1,45
13% 1:1 95,4 2,23
13% 1:2 95,9 1,94
13% 2:1 96,2 1,98
13% 1,75:1,25 95,3 2,02
Optimizasyon için yapılan in vitro salım deneylerinde salım profillerinin ilk 24
saatlik bölümünde %13 (a/h) toplam polimer içeren formülasyonlardan PKL:PEG 2:1
(a/a) olan formülasyonun %70’lik bir patlama salımı (“burst effect”) gösterdiği tespit
edilmiştir. Hazırlanmış olan diğer nanolif yapıda insert formülasyonlarının ise %75’in
üzerinde bir patlama salımı gösterdiği görülmüştür. Buna ilaveten, formülasyonların
enkapsülasyon etkinlikleri incelendiğinde, nanolif yapıda insert formülasyonlarının
hepsinin etken maddeyi %90’ın üstünde enkapsüle ettiği görülmüştür.
Bu nedenle %96,2 değeri ile en yüksek enkapsülasyon etkinliğine ve uygun
ilaç salım profiline sahip, %13 (a/h) konsantrasyonda toplam polimer içeren,
PKL:PEG oranı 2:1 (a/a) oranında olan formülasyon, tezin ilerleyen aşamalarında
etkinliği araştırılacak temel formülasyon (kaplanmamış) olarak belirlenmiştir.
4.3. Sodyum Aljinat (SA) / Tiyollenmiş Sodyum Aljinat (TSA) Kaplı
Polikaprolakton / Polietilen Glikol Nanolif Yapıda İnsertlerin
Hazırlanmasının Optimizasyonuna İlişkin Bulgular
Yapılan değerlendirmeler sonucunda Bölüm 4.2’de sunulduğu üzere %13 (a/h)
polimer içeren, PKL-PEG oranı 2:1 (a/a) olan ve % 2.5 (a/a) oranında BH içeren
formülasyon, en yüksek ilaç yükleme kapasitesi ve uygun bulunan in vitro salım
özellikleri nedeniyle optimum formülasyon olarak belirlenmiştir. Bu formülasyonun
SA veya TSA ile kaplanması için, % 2 oranında polimer içeren çözeltiler
kullanılmıştır. TSA ile kaplama işleminden önce Bölüm 3.2.3’te belirtildiği üzere TSA
sentezi yapılmıştır.
90
4.3.1. Tiyollenmiş Sodyum Aljinat’ın Sentez Sonrası FTIR Spektrumu
Analizi
Bölüm 3.2.3’te belirtilen şartlarda yapılan sentez ve FTIR analizi sonucu elde
edilen TSA ve sentezde kullanılan L-Sistein ve SA’ya ilişkin FTIR spektrumu
bulguları Şekil 4.8’de verilmiştir. Şekil 4.10’da TSA’ya ilişkin belirgin amid I ve amid
III gerilim bağları, 1639 cm−1 ve 1458 cm−1’de görülmektedir. Bu durum, TSA
sentezinin başarıyla gerçekleştirildiğini göstermekte olup elde edilen spektrum
literatür ile uyumludur (188).
93
Şekil 4.8. FT-IR spektrumu analizi sonuçları A) L-sistein B) SA C) TSA.
Dalg
a B
oy
u (
cm-1
)
% Transmitans C
)
94
4.3.2. İnsertlerin Kaplama İşleminin X-Işını Fotoelektron Spektroskopisi
(XPS) ile Kontrolü
Bölüm 3.2.3’te belirtilen koşullarda nanoliflere uygulanan SA veya TSA
kaplamanın kontrolü amacıyla yüzey özellikleri XPS ile değerlendirilmiştir. Analiz
sonucu elde edilen grafikler Şekil 4.9’da verilmiştir. XPS sonuçları incelendiğinde SA
ve TSA ile kaplama yapılan Formülasyon C ve Formülasyon D’nin yüzeyinde kaplama
amacıyla kullanılan polimerlerdeki fonksiyonel grupların varlığı tespit edilmiştir
(ayrıntılı bilgi tartışma bölümünde verilmiştir).
95
Şekil 4.9. XPS analizi sonuçları.
A) Karbon 1s bağlanma enerjisi B) Oksijen 1s bağlanma enerjisi C) Sistein grubu 1s bağlanma enerjisi
(Formülasyon A: kaplı olmayan PKL/PEG insert; Formülasyon B: SA kaplı PKL/PEG insert;
Formülasyon C: TSA kaplı PKL/PEG insert; Formülasyon D: BH-Cyc kompleksi içeren PKL/PEG
insert).
96
4.4. Siklodekstrin: Besifloksasin HCl İnklüzyon Kompleksi İçeren
Polikaprolakton / Polietilen Glikol Nanoliflerinin Hazırlanmasında
Faz Çözünürlük Çalışması Bulguları
Bölüm 3.2.3’te belirtilen şartlarda, komplekleri oluşturmak üzere farklı
konsantrasyonlarda ve tipte Cyc türevleri kullanıldığında (β-Cyc veya HP-β-Cyc)
BH’nin çözünürlüğünde meydana gelen değişim incelenmiştir. Şekil 4.10 ve 4.11’te
iki farklı Cyc türevi ile çalışma sonucunda elde edilen faz çözünürlük diyagramları
gösterilmektedir. HP-β-Cyc’e ilişkin faz çözünürlük diyagramları AL tipinde iken β-
Cyc’e ilişkin faz çözünürlük diyagramının ise AN tipi olduğu tespit edilmiştir.
Şekil 4.10. BH:β-Cyc kompleksinin su içindeki faz çözünürlük diyagramı (n=3,
X̄±SS).
y = 0,4074x + 8,3517
R² = 0,8941
0
10
20
30
40
50
60
70
80
0 20 40 60 80 100 120
BH
Kon
san
trasy
on
u (
mM
)
β-Cyc Konsantrasyonu (mM)
97
Şekil 4.11. BH:HP-β-Cyc kompleksinin distile su içindeki faz çözünürlük diyagramı
(n=3, X̄±SS).
Artan Cyc konsantrasyonuna bağlı olarak BH’nin çözünürlüğünde meydana
gelen değişimler Tablo 4.7 ve Tablo 4.8’de gösterilmektedir. Tablo 4.7’de yer alan
sonuçlar incelendiğinde, HP-β-Cyc’nin konsantrasyonundaki artışın BH’nin
çözünürlüğünü artırdığı görülmektedir. Tablo 4.8’deki veriler incelendiğinde ise artan
β-Cyc konsantrasyonuna bağlı olarak BH’nin çözünürlüğünde belirli bir değere kadar
artış olduğu, sonrasında ise artan β-Cyc konsantrasyonuna rağmen azalma olduğu
tespit edilmiştir. 1:1 kompleks tipi faz çözünürlük eğrisinin eğiminden yararlanılarak
elde edilen kompleks stabilite sabiti (K1:1) değerleri kompleks etkinliği (KE) değeri ve
optimal BH:Cyc değeri (OBH) hesaplanarak Tablo 4.7 ve 4.8’de sunulmuştur.
y = 0,5911x + 9,5327
R² = 0,9309
0
10
20
30
40
50
60
70
80
0 20 40 60 80 100 120
BH
Ko
nsa
ntr
asy
on
u (
mM
)
HP-β-Cyc Konsantrasyonu (mM)
98
Tablo 4.7. Artan HP- β –Cyc konsantrasyonuna bağlı olarak elde edilen BH
çözünürlük değerleri (n=3).
Siklodekstrin
tipi
Siklodekstrin
konsantrasyonu
(mM)
BH çözünürlüğü
(μg/mL)
SS (±)
HP-β-Cyc 0 78,57 53,03
HP-β-Cyc 20 1032,72 93,03
HP-β-Cyc 40 1858,89 179,09
HP-β-Cyc 60 1953,56 129,09
HP-β-Cyc 80 2319,31 112,28
HP-β-Cyc 100 2848,58 151,2
K1:1=8503 M-1 OBH=1:1,69
KE=1,44
K1:1: kompleks stabilite sabiti, KE: kompleks etkinliği, OBH: optimal BH:Cyc değeri
Tablo 4.8. Artan β-Cyc konsantrasyonuna bağlı olarak elde edilen BH çözünürlük
değerleri (n=3).
Siklodekstrin
tipi
Siklodekstrin
konsantrasyonu
(mM)
BH çözünürlüğü
(μg/mL)±SS,
SS (±)
β-Cyc 0 78,57 53,03
β-Cyc 20 817,57 97,57
β-Cyc 40 1346,83 107,9
β-Cyc 60 1394,17 122,12
β-Cyc 80 1910,53 155,78
β-Cyc 100 1867,50 124,27
K1:1=4045 M-1 OBH=1:2,47
KE=0,68
K1:1: kompleks stabilite sabiti, KE: kompleks etkinliği, OBH: optimal BH:Cyc değeri
İki farklı Cyc türevi ile hazırlanan inklüzyon kompleksinin kompleks stabilite
sabitleri incelendiğinde elde edilen değerlerin, Cyc:ilaç inklüzyon kompleksinin
stabilitesi için gerekli olan 100-10000 M-1 aralığında olduğu tespit edilmiştir. Fakat
HP-β-Cyc’nin stabilite sabitinin β-Cyc’nin stabilite sabitinin iki katı olduğu
99
görülmektedir. Bu durum HP- β-Cyc’nin etken madde ile oluşturacağı inklüzyon
kompleksinin β-Cyc’ye oranla iki katı güçlü olduğunu göstermektedir.
4.4.1. İnklüzyon Kompleksi Üzerinde Yapılan Fizikokimyasal
İncelemeler
Yapılan faz çözünürlük çalışmalarının sonucu incelendiğinde, artan β-Cyc
konsantrasyonuna bağlı olarak BH’nin çözünürlüğünde belirli bir değere kadar artış
olduğu, sonrasında ise artan β-Cyc konsantrasyonuna rağmen azalma olduğu tespit
edilmiştir. Bu nedenle BH:Cyc kullanılacak formülasyonlarda HP-β-Cyc
kullanılmasına karar verilmiştir.
İnklüzyon Komplekslerinin FTIR Spektrumları
BH:HP-β-Cyc kompleksinin oluşumunun doğrulanması amacıyla Bölüm
3.2.3’te belirtilen koşullarda hazırlanan, BH:HP-β-Cyc fiziksel karışımı ve inklüzyon
komplekslerinin FTIR spektrumları, FTIR 420 Spec. cihazında 4000-400 cm-1 dalga
boyları arasında çekilmiştir. FTIR analizinde kompleksteki BH’nin karakteristik
piklerinde değişiklik olup olmadığı incelenmiştir. Bu karakteristik pikler;
2500-3300 cm-1 CO-OH bağlarına ilişkin gerilme titreşimleri
1900-1650 cm-1 C=O keton bağlarına ilişkin gerilme titreşimleri
1675-1500 cm-1 C=C aromatik veya alifatik bağlarına ilişkin gerilme
titreşimleri
3050-3500 cm-1 N-H bağlarına ilişkin gerilme titreşimleri
Saf BH, HP-β-Cyc ve BH’nin fiziksel karışımı ve HP-β-Cyc:BH inklüzyon
kompleksine ilişkin FTIR spektrumları Şekil 4.12’de verilmiştir. Şekil 4.12’de
gösterildiği gibi, hem fiziksel karışımda hem de inklüzyon kompleksinde BH’nin
karakteristik piklerinin kaybolduğu, dolayısıyla inklüzyon kompleksinin başarı ile
oluşturulduğu gösterilmiştir.
102
Şekil 4.12. FTIR spektrum sonuçları
A)BH, B) BH: HP-β-Cyc inklüzyon kompleksi, C) BH ve HP-β-Cyc fiziksel
karışımı.
C
Dalg
a B
oyu
(cm
-1)
% Transmitans
C)
103
İnklüzyon Komplekslerinin DSC Termogramları
BH:HP-β-Cyc kompleksinin oluşumunun araştırılması amacıyla Bölüm
3.2.3’te belirtilen koşullarda hazırlanan saf BH, BH:HP-β-Cyc fiziksel karışımı ve
inklüzyon komplekslerinin DSC analizleri gerçekleştirilmiş ve sonuçlar Şekil 4.13’te
verilmiştir. Literatürde, BH’nin DSC termogramında, 321,5 °C’de ekzotermik bir pik
bulunduğu bildirilmektedir (36). Çalışmamızda elde edilen DSC analizi sonuçları
incelendiğinde, BH’nin literatürde belirtilen erime piki ile uyumlu olduğu
görülmüştür. Hem fiziksel karışımda hem de oluşturulan inklüzyon komplekslerinde
bu erime piki görülmediği için inklüzyon kompleksinin oluşturulduğu tespit edilmiştir.
Şekil 4.13. DSC analizi sonuçları.
4.5. Optimize Edilmiş Nanolif İnsert Formülasyonlarının Belirlenmesi
Optimizasyon ve geliştirme çalışmaları sonrası belirlenen nanolif yapıda insert
formülasyonları ve kodları Tablo 4.9’da sunulmuştur. % 13 polimer ve polimer
konsantrasyonun % 2,5’i kadar etken madde içeren temel formülasyon (kaplanmamış),
%13 polimer ve polimer konsantrasyonun % 2,5’i kadar etken madde içeren SA ve
TSA kaplı formülasyonlar ve % 13 polimer ve Cyc:ilaç inklüzyon kompleksini içeren
104
formülasyon olmak üzere 4 adet formülasyon karakterizasyon çalışmaları, ex vivo
biyoadezyon ve ex vivo kornea geçiş çalışmalarında kullanılmak üzere hazırlanmıştır.
Tablo 4.9. Optimizasyon ve geliştirme çalışmaları sonrası belirlenen nanolif yapıda
insert formülasyonları ve kodları.
Formülasyon
kodu
PKL/PEG
konsantrasyonu
(%)
SA
kaplama
(%2)
TSA
kaplama
(%2)
BH
miktarı
(%a/a)
BH: HP-
β-Cyc
kompleksi
Formülasyon A 13 - - 2,5 -
Formülasyon A’ 13 - - 0 -
Formülasyon B 13 + - 2,5 -
Formülasyon B’ 13 + - 0 -
Formülasyon C 13 - + 2,5 -
Formülasyon C’ 13 - + 0 -
Formülasyon D 13 - - 2,5 +
Formülasyon D’ 13 - - 0 +
4.6. Nanolif Yapıda İnsert Formülasyonlarının Karakterizasyon
Çalışmaları
4.6.1. Morfolojik İnceleme Bulguları
Bölüm 3.2.4’te belirtilen koşullarda nanolif yapıda insertlerin yüzey
morfolojilerinin SEM ile görüntülenmesi ve nanolif çap dağılımlarını gösteren
histogram grafikleri Şekil 4.14 - Şekil 4.18 arasında, ortalama nanolif çapları Tablo
4.10’da verilmiştir.
105
Şekil 4.14. A’ formülasyonunun SEM görüntüleri
(A) 5000x, B) 10000x büyütme ve nanolif çap dağılımını gösteren histogram
(C) grafiği (n=100).
0
5
10
15
20
25
30
200 300 400 500 600 700 800
Sık
lık
Nanolif Çapı (nm)
C)
A B A) B)
106
Şekil 4.15. A formülasyonunun SEM görüntüleri
(A) 5000x, B) 10000x büyütme venanolif çap dağılımını gösteren histogram
(C) grafiği (n=100).
0
5
10
15
20
25
30
35
200 300 400 500 600 700 800
Sık
lık
Nanolif Çapı (nm)
C)
A B
A) B)
107
Şekil 4.16. B formülasyonunun SEM görüntüleri
(A) 5000x, B) 10000x büyütme ve nanolif çap dağılımını gösteren histogram
(C) grafiği (n=100).
0
5
10
15
20
25
30
200 300 400 500 600 700 800 900 1000
Sık
lık
Nanolif Çapı (nm)
C)
B A A) B)
108
Şekil 4.17. C formülasyonunun SEM görüntüleri
(A) 5000x, B) 10000x büyütme ve nanolif çap dağılımını gösteren histogram
(C) grafiği (n=100).
0
5
10
15
20
25
30
35
200 300 400 500 600 700 800
Sık
lık
Nanolif Çapı (nm)
900
C)
A B A) B)
109
Şekil 4.18. D formülasyonunun SEM görüntüleri
(A) 5000x, B) 10000x büyütme ve nanolif çap dağılımını gösteren histogram
(C) grafiği (n=100).
0
5
10
15
20
25
30
35
40
200 300 400 500 600 700 800
Sık
lık
Nanolif Çapı (nm)
C)
A B A) B)
110
Tablo 4.10. Optimizasyon ve geliştirme çalışmaları sonrası belirlenen nanolif yapıda
insert formülasyonlarının ortalama lif çapları (n=100, X̄±SS).
Nanolif formülasyon
kodu
X̄ lif çapı (nm) SS (±)
Formülasyon A’ 498,3 123,14
Formülasyon A 521 140,07
Formülasyon B 643,54 154,46
Formülasyon C 709,46 132,22
Formülasyon D 572,4 138,65
Formülasyonların nanolif çapları incelendiği zaman SA ve TSA
kaplanmasından dolayı Formülasyon B ve Formülasyon C’nin nanolif çaplarının diğer
formülasyonlara oranla arttığı tespit edilmiştir.
4.6.2. Çap-Kalınlık Bulguları
Bölüm 3.2.4’te belirtilen koşullarda insertlerin çap-kalınlık ölçümleri
yapılmıştır. Çalışmaya ilişkin bulgular, Tablo 4.11’de, insertlerin fotoğrafları ise Şekil
4.19’da verilmiştir.
Tablo 4.11. Nanolif yapıda insertlerin çap-kalınlık çalışmasına ilişkin bulgular (n=3,
X̄±SS).
Formülasyon
kodu
X̄ İnsert çapı
(mm)
SS (±) X̄ İnsert kalınlığı
(mm)
SS (±)
Formülasyon
A
6,7 0,012 0,6 0,004
Formülasyon
B
6,7 0,004 0,8 0,008
Formülasyon
C
6,2 0,008 0,83 0,0004
Formülasyon
D
6,6 0,004 0,66 0,004
111
Şekil 4.19. Nanolif yapıda insertlerin fotoğrafı
a) Formülasyon A, b) Formülasyon B, c)Formülasyon C, d) Formülasyon D.
Çap-Kalınlık çalışmaları sonuçları incelendiğinde, ölçümler sonucu elde edilen
standart sapmaların düşük olması nanolif yapıda insertlerin kesme işleminin uygun bir
şekilde yapıldığını göstermektedir.
4.6.3. Ağırlık Tayini Bulguları
Bölüm 3.2.4’te belirtilen koşullarda insertlerin ağırlık ölçümleri yapılmıştır.
Çalışmaya ilişkin bulgular Tablo 4.12’de verilmiştir.
Tablo 4.12. Nanolif yapıda insertlerin ağırlık çalışmasına ilişkin bulgular (n=3,
X̄±SS).
Formülasyon kodu X̄ Ağırlık (mg) SS (±)
Formülasyon A 1.27 0,28
Formülasyon B 1,54 0,14
Formülasyon C 1,58 0,37
Formülasyon D 1,39 0,15
Ağırlık çalışmaları sonuçları incelendiğinde formülasyona katılan madde
miktarında artış ile beraber nanolif yapıda insertlerin ağırlığının arttığı tespit
edilmiştir.
112
4.6.4. Şişme Testine İlişkin Bulgular
Bölüm 3.2.4’te belirtilen koşullarda çalışma yapılmış ve ilgili sonuçlar Şekil
4.20, Şekil 4.21’de verilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde, SA ve TSA ile kaplanmış olan
Formülasyon B ve C’nin diğer formülasyonlara kıyasla daha yüksek bir şişme yüzdesi
gösterdiği belirlenmiştir.
Şekil 4.20. Formülasyonların şişme yüzdesi bulguları (%) (n=3, X̄±SS).
a) Formülasyon A (kaplanmamış), b) Formülasyon B (SAkaplı), c) Formülasyon C
(TSA kaplı), d) Formülasyon D (ilaç:siklodekstrin kompleksi içeren).
0
20
40
60
80
100
0 100 200
%Ş
işm
e
Zaman (Saat)
0
20
40
60
80
100
0 100 200
%Ş
işm
e
Zaman (Saat)
0
20
40
60
80
100
0 100 200
%Ş
işm
e
Zaman (Saat)
c)
0
20
40
60
80
100
0 100 200
%Ş
işm
e
Zaman (Saat)
a) b)
d)
113
Şekil 4.21. Nanolif yapıda insertlerin şişme yüzdesi bulguları (%) (n=3, X̄±SS).
4.6.5. In vitro Degradasyon Testi Bulguları
Bölüm 3.2.4 ’te belirtilen koşullarda yapılan çalışmanın bulguları Şekil 4.22,
Şekil 4.23’de verilmiştir. 7.gün sonunda bütün formülasyonların pH değerinin 7’nin
üstünde olduğu belirlenmiştir. Bu durum, hazırlanan formülasyonların göz pH’sı ile
uyumlu olduğunu göstermektedir (82).
0
20
40
60
80
100
0 50 100 150 200
% Ş
işm
e
Zaman ( Saat)
Formülasyon A
Formülasyon B
Formülasyon C
Formülasyon D
114
Şekil 4.22. Formülasyonların in vitro degradasyon çalışmasına ilişkin pH bulguları
(n=3, X̄±SS ). (a) Formülasyon A (kaplanmamış), b) Formülasyon B
(SA kaplı), c) Formülasyon C (TSA kaplı), d) Formülasyon D
( ilaç:siklodekstrin kompleksi içeren).
7,1
7,15
7,2
7,25
7,3
7,35
7,4
7,45
0 100 200
pH
Zaman (Saat)
a)
7,1
7,15
7,2
7,25
7,3
7,35
7,4
7,45
0 100 200
pH
Zaman (Saat)
b)
7,1
7,15
7,2
7,25
7,3
7,35
7,4
7,45
0 100 200
pH
Zaman (Saat)
c)
7,1
7,15
7,2
7,25
7,3
7,35
7,4
7,45
0 100 200
pH
Zaman (Saat)
d)
115
Şekil 4.23. Nanolif yapıda insertlerin in vitro degradasyon çalışmasına ilişkin
bulgular (n=3 X̄±SS).
4.6.6. Enkapsülasyon Etkinliği Bulguları
Bölüm 3.2.4’te belirtilen koşullarda yapılan çalışmanın bulguları Tablo
4.13’de verilmiştir. Formülasyonların hepsinin enkapsülasyon etkinliği %90’nın
üzerinde bulunmuştur. İlaç içeren insert gruplarında etken madde miktarı 36 µg±3,6µg
BH/insert olarak belirlenmiştir. Elde edilen sonuçların literatür ile uyumlu olduğu
görülmüştür (203).
Tablo 4.13. Nanolif yapıda insertlerin enkapsülasyon etkinliği bulguları (n=3, X̄±SS).
Formülasyon kodu X̄ Enkapsülasyon etkinliği (%) SS (±)
Formülasyon A 96,2 1,98
Formülasyon B 93,4 2,09
Formülasyon C 94,3 1,13
Formülasyon D 98,1 1,32
7,1
7,15
7,2
7,25
7,3
7,35
7,4
7,45
0 50 100 150 200
pH
Zaman (Saat)
Formülasyon A
Formülasyon B
Formülasyon C
Formülasyon D
116
4.6.7. In Vitro Salım Çalışmasına İlişkin Bulgular
Bölüm 3.2.4’te koşullarda gerçekleştirilen in vitro BH salım çalışmasından
elde edilen % kümülatif ilaç salım bulguları Tablo 4.14 - Tablo 4.17 arasında, salım
profilleri Şekil 4.24, Şekil 4.25’de ve f1/f2 farklılık/benzerlik faktörü sonuçları Tablo
4.28’de verilmiştir. In vitro salım sonuçları incelendiğinde Formülasyon A, B, C’nin
7 gün süre ile salım yaptığı, Formülasyon D’de ise 3. günün sonunda salımın
sonlandığı görülmüştür. Genel olarak ilk 24 saatte tüm formülasyonların yüklenen
ilacın %70-75 arasında saldığı bulunmuştur. Bu durum, PKL/PEG kullanılan
formülasyonlarda görülen salım profilleriyle uyumlu bulunmuştur (88). f1/f2
farklılık/benzerlik sonuçları incelendiğinde, f1 değerlerinin 15’in üzerinde f2
değerlerinin ise 50’nin altında olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuçlar formülasyonların
salım profillerinin benzer olmadığını hazırlamada kullanılan farklı formülasyon
parametrelerinin salım profillerinde değişikliğe neden olduğunu göstermiştir.
Tablo 4.14. Formülasyon A’dan in vitro salınan kümülatif BH miktarı (%) (n=6).
Zaman (saat) %Kümülatif salım SS (±)
1 35,29 9,2
3 48,51 8,3
5 56,48 6,4
8 63,17 5,8
24 69,31 2,3
48 45,35 6
72 81,31 5,5
96 87,15 5,2
120 92,65 4,8
144 96,69 4,3
168 99,79 5
117
Tablo 4.15. Formülasyon B’den in vitro salınan kümülatif BH miktarı (%) (n=6).
Zaman (saat) %Kümülatif salım SS (±)
1 22,98 8,2
3 36,12 7,6
5 47,06 5,4
8 56,69 5,2
24 65,9 2,6
48 74,45 5,3
72 81,69 4,2
96 88,11 4,9
120 93,45 4,7
144 97,7 4,6
168 99,55 4,9
Tablo 4.16. Formülasyon C’den in vitro salınan kümülatif BH miktarı (%) (n=6).
Zaman (saat) %Kümülatif salım SS (±)
1 19,37 10,24
3 34,16 9,45
5 44,37 9,42
8 54,98 8,97
24 64,66 3,09
48 73,45 7,41
72 81,08 7,36
96 86,83 5,47
120 92,44 5,47
144 96,72 6,49
168 99,93 7,45
Tablo 4.17. Formülasyon D’den in vitro salınan kümülatif BH miktarı (%) (n=6).
Zaman (saat) %Kümülatif salım SS (±)
1 39,02 11,48
3 64,87 9,86
5 76,57 9,45
8 83,35 10,89
24 89,64 2,47
48 95,19 6,87
72 99,16 7,52
118
Şekil 4.24. Formülasyonların in vitro salım profilleri (n= 6, X̄±SS).
(a) Formülasyon A (kaplanmamış), b) Formülasyon B (SA kaplı), c) Formülasyon C
(TSA kaplı), d) Formülasyon D (ilaç:siklodekstrin kompleksi içeren).
0
20
40
60
80
100
0 100 200
%K
üm
üla
tif
Sa
lım
Zaman (Saat)
0
20
40
60
80
100
0 100 200
%K
üm
üla
tif
Sa
lım
Zaman (Saat)
b)
0
20
40
60
80
100
0 100 200
%K
üm
üla
tif
Salı
m
Zaman (Saat)
c)
0
20
40
60
80
100
0 100 200
%K
üm
üla
tif
Salı
m
Zaman (Saat)
d)
a)
119
Şekil 4.25. Formülasyon A,B,C, D’nin in vitro salım profilleri (n= 6, X̄±SS).
Tablo 4.18. Nanolif yapıda insertler için f1/f2 benzerlik değeri sonuçları (n=6).
Formülasyon
A
Formülasyon
B
Formülasyon
C
Formülasyon
D
Formülasyon A - 15,77/38,5 15,84/38,1 19,14/43,12
Formülasyon B 15,77/38,5 - 17,05/47,09 18,51/37,86
Formülasyon C 15,84/38,1 17,05/47,09 - 34,34/28,33
Formülasyon D 19,14/43,12 18,51/37,86 34,34/28,33 -
0
20
40
60
80
100
0 50 100 150 200
%K
üm
üla
tif
Sa
lım
Zaman ( Saat)
Formülasyon A
Formülasyon C
Formülasyon B
Formülasyon D
120
4.6.8. Ex vivo Biyoadezyon Çalışmasına İlişkin Bulgular
Bölüm 3.2.4’te belirtilen koşullarda çalışma gerçekleştirilmiştir. Nanolif
yapıda insertlerden elde edilen biyoadezyon bulguları Şekil 4.26’da verilmiştir.
Formülasyon B ve C’nin yüzeylerindeki SA ve TSA kaplamaların insertlerin
biyoadezif özelliklerini artırdığını göstermiştir.
A B C D
0 .0 0
0 .0 5
0 .1 0
0 .1 5
Min
imu
m B
að
lan
ma
Gü
cü
(N
ew
to
n)
A
B
C
D
Şekil 4.26. Nanolif yapıda insertlere ilişkin biyoadezyon sonuçları
(A: kaplanmamış, B: SA kaplı, C: TSA kaplı, D: ilaç: siklodekstrin kompleksi içeren
formülasyon) (n= 3, X̄ ± SS).
4.6.9. Mikrobiyolojik Çalışma Bulguları
Besifloksasin HCl’nin Minimum İnhibitör Konsantrasyonu (MİK)
Bulguları
Bölüm 3.2.5’te belirtilen koşullarda nanolif yapıda insert formülasyonları için
MİK analizi yapılmıştır. Mikroplakalara yapılan ekim sonucunda üreme görülmeyen
en düşük konsantrasyon belirlenmiştir. Elde edilen bulgular Tablo 4.19’da
gösterilmiştir. Nanolif yapıda insertlerden 168. saate kadar alınan tüm örneklerde elde
Min
imu
m B
ağla
nm
a
Gü
cü (
New
ton
)
121
edilen ilaç konsantrasyonlarının (8,88 μg /mL-0,39 μg /mL arasında) MİK değerinin
(0,031μg/mL) üzerinde olduğu tespit edilmiştir (Şekil 4.27).
Tablo 4.19. BH’nin MİK tayini bulguları.
S. aureus
(μg/mL)
E. coli
(μg/mL)
P. aeruginosa
(μg/mL)
ATCC 29213 ATCC 25922 ATCC 27853
Besifloksasin HCl 0,004 0,016 0,031
Kontrol
(Piperasilin/Tazobaktam)
0,5 0,5 0,5
Şekil 4.27. Nanolif yapıda insert formülasyonlarının salım örneklerinden elde edilen
MİK analizi sonuçları (n= 6, X̄±SS).
Geliştirilen Formülasyonların In Vitro Antibakteriyel Etkinlik Tayini
Antibakteriyel etkinlik tayini için, Bölüm 3.2.5’te belirtilen koşullarda
deneyler gerçekleştirilmiştir. Nanolif yapıda insertlerin ölçülen zon inhibisyon çapları
(mm) Tablo 4.20’de verilmiştir. Şekil 4.28’de BH içeren nanolif yapıda insertlerin ve
piyasa preparatının zon inhibisyon çapı ölçüm fotoğrafları gösterilmiştir. Zon
inhibisyon çaplarına ilişkin sonuçlar incelendiğinde tüm formülasyonların zon
çaplarının piyasa preparatı Besivance®’ın (31 mm) değerine yakın olduğu (26-27 mm
arasında ) tespit edilmiştir.
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
0 50 100 150 200
Bes
iflo
ksa
sin
HC
l
Kon
san
trasy
on
u (
µg)
Zaman (Saat)
Formülasyon A
Formülasyon B
Formülasyon C
Formülasyon D
P. Aeuroginosa için
MİK Değeri
122
Tablo 4.20. Nanolif yapıda insertlerin P.aeuroginosa’ya karşı zon inhibisyon çapı
sonuçları (n= 3, X̄±SS).
Formülasyon P.aeuroginosa
(ATCC 27853) (mm) SS(±)
Formülasyon A 26,5 2,42
Formülasyon B 26 2,33
Formülasyon C 27 1,96
Formülasyon D 27 2,11
Besivance ® 31 3,34
Şekil 4.28. Nanolif yapıda insertlerin ve Besivance®’ın P.aeuroginosa’ ya karşı zon
inhibisyon çapları ölçümünün fotoğrafları.
4.6.10. Hücre Kültürü Çalışmaları Bulguları
Bölüm 3.2.6’da belirtilen koşullarda deneyler gerçekleştirilmiştir. Nanolif
yapıda insertlerle yapılan MTT analizinin sonuçları Şekil 4.29 - Şekil 4.32 arasında
verilmiştir. MTT analizi sonuçlarına göre 24, 48 ve 72. saatlerde tüm formülasyonların
sırasıyla en az % 80, %78 ve % 75 hücre canlılığı değerine sahip olduğu tespit edilmiş
ve 24, 48 ve 72. saat canlılık değerleri arasında anlamlı bir fark tespit edilememiştir
(p> 0,05).
123
Şekil 4.29. Nanolif yapıda insertlerin % hücre canlılığı sonuçları (24. saat) (n= 3,
X̄±SS).
Şekil 4.30. Nanolif yapıda insertlerin % hücre canlılığı sonuçları (48. saat) (n=3,
X̄±SS).
76
78
80
82
84
86
88
A A' B B' C C' D D'
%H
ücr
e C
an
lılı
ğı
İnsert Formülasyonları
1.Gün
72
74
76
78
80
82
84
86
A A' B B' C C' D D'
%H
ücr
e C
an
lılı
ğı
İnsert Formülasyonları
2. Gün
124
Şekil 4.31. Nanolif yapıda insertlerin % hücre canlılığı sonuçları (72.saat)
(n= 3, X̄±SS).
Şekil 4.32. Nanolif yapıda insertlerin 24, 48 ve 72. saatlerde % hücre canlılığı
sonuçları (n= 3, X̄±SS).
70
72
74
76
78
80
82
84
A A' B B' C C' D D'
%H
ücr
e C
an
lılı
ğı
İnsert Formülasyonları
3. Gün
68
70
72
74
76
78
80
82
84
86
88
90
A A' B B' C C' D D'
%H
ücr
e C
an
lılı
ğı
İnsert Formülasyonları
3.gün
1.gün
2.gün
125
4.7. Ex vivo Kornea Geçiş Çalışmaları Bulguları
Bölüm 3.2.7’de belirtilen koşullarda deneyler gerçekleştirilmiştir. Nanolif
yapıda insertlerin, ilaç çözeltisinin ve piyasa preparatının ex vivo olarak korneadan
geçiş çalışmalarının sonuçları Şekil 4.33’te verilmiştir. Ex vivo kornea geçiş çalışması
sonuçları incelendiğinde, en fazla geçişin çözelti formunda olmasından dolayı ilaç
çözeltisinde olduğu, ikinci sırada ise süspansiyon formunda olmasından dolayı piyasa
preparatında olduğu tespit edilmiştir. Nanolif yapıda insert formülasyonlarının ise katı
formda olmalarından dolayı ilaç çözeltisi ve piyasa preparatına oranla daha az kornea
geçişi sağlamıştır. Ancak insert şeklindeki formülasyonlar gözde daha uzun süre
kaldıkları için tedavi açısından herzaman üstünlük göstermektedir.
Şekil 4.33. Ex vivo kornea geçiş çalışması bulguları
(A: kaplanmamış, B: SA kaplı, C: TSA kaplı, D: ilaç: siklodekstrin kompleksi içeren,
formülasyon) (n=3, X̄±SS).
Görünür geçirgenlik katsayıları (Papp, cm / s) hesaplanmış ve sonuçlar Tablo
4.21'de verilmiştir.
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
0 100 200 300 400
%K
üm
üla
tif
Korn
ea G
eçiş
i
Zaman (Dakika)
Formülasyon A
Formülasyon B
Formülasyon C
Formülasyon D
Besivance ®
İlaç Çözeltisi
126
Tablo 4.21. Ex vivo geçiş çalışmalarında hesaplanan görünür geçirgenlik katsayıları
(Papp, cm / s) (n= 3, X̄±SS ).
Formülasyonlar X̄ Papp (cm/s) Kornea
geçişi
SS (±)
Formülasyon A 4,08 E-06 2,03 E-08
Formülasyon B 4,43 E-06 6,14 E-08
Formülasyon C 4,27 E-06 5,47 E-08
Formülasyon D 5,66 E-06 4,05 E-08
Besivance® 7 E-06 1,87 E-08
İlaç Çözeltisi 1,98 E-05 3,54 E-08
Papp bulgularının % kümülatif kornea geçişi sonuçları ile uyumlu olduğu
görülmektedir. Geliştirilen formülasyonlar arasında Formülasyon D’nin (ilaç:
siklodekstrin içeren) görünür geçirgenlik katsayısı açısından en uygun olduğu
bulunmuştur.
4.8. In vivo Çalışmalara İlişkin Bulgular
4.8.1. Bakteriyal Keratit Oluşturulması Bulguları
Bölüm 3.2.8’de belirtilen koşullarda deneyler gerçekleştirilmiştir. Korneaya
yapılan uygulama sonucunda oluşan keratitli tavşan gözüne bir örnek Şekil 4.34’te
verilmiştir. Keratit oluşturma ve tedavi uygulanması uzman göz hekimi gözetiminde
yapılmış, tavşan gözlerinin derecelendirme (skorlama) işlemleri de hekim tarafından
gerçekleştirilmiştir.
127
Şekil 4.34. Bakteriyel keratit gelişmiş tavşan gözünün örnek fotoğrafı.
4.8.2. Bakteriyal Keratit Tedavisi Değerlendirilmesi Bulguları
Bölüm 3.2.8’de belirtilen koşullarda tavşanlara, Formülasyon C, D, C’, D’
Besivance® ve serum fizyolojik uygulanmıştır. Şekil 4.35’te tavşanların uygulamadan
önce ve 7. gündeki (tedavi sonunda) gözlerine ilişkin fotoğraf örnekleri verilmiştir.
Fotoğraf örneklerinden görüldüğü üzere Besivance®, Formülasyon D ve Formülasyon
C’nin 7. günün sonunda tavşan gözlerinde iyileşme gösterdiği, kontrol grubunda ise
hastalığın şiddetinin arttığı tespit edilmiştir.
Şekil 4.35. 1. ve 7. gün sonunda tavşan gözlerine ilişkin fotoğraf örnekleri.
128
4.8.3. Tedavinin Değerlendirilmesi Bulguları
Bölüm 3.2.8’de belirtilen koşullarda değerlendirme işlemi yapılmıştır. Şekil
4.36’da derecelendirme (skorlama) testine ilişkin sonuçlar (yedi farklı parametreye
göre değerlendirilmiş) verilmiştir. Formülasyon C ve D’nin, piyasa preparatına
(Besivance® ) benzer skorlama gösterdiği belirlenmiştir.
G ü n 1 G ü n 2 G ü n 3 G ü n 7
0
1 0
2 0
3 0
4 0
Z am an
Kli
nik
Sk
or
B e s iv a n c e ®
F o r m ü la s y o n C
F o r m ü la s y o n D
F o r m ü la s y o n C '
F o r m ü la s y o n D '
K o n tr o l
Şekil 4.36. Enfeksiyon sonrası 1, 3, 5 ve 7. günlerde tavşan gözlerinin klinik
derecelendirme sonuçları (n= 3, X̄±SS).
4.9. Histoloji Çalışmaları
Bölüm 3.2.9’da belirtilen koşullarda histoloji çalışmaları yapılmıştır. Histoloji
çalışmaları sonucu elde edilen bulgular Şekil 4.37’de verilmiştir. Histoloji çalışmaları
sonuçları incelendiğinde Formülasyon C, Formülasyon D ve ticari preparatın
uygulandığı tavşan kornealarının, epitel dokusunun, Bowman membranın sağlam
olduğu ve herhangi bir skuamöz keratinize yapının bulunmadığı görülmektedir.
129
Şekil 4.37. Tavşan kornea kesitlerinin ışık mikroskobu fotoğraf örnekleri
(C ve D formülasyonları ilaç içeren nanolif yapıda insertlerdir, C’ ve D'
formülasyonları ise ilaç içermeyen boş nanolif yapıda insertlerdir.)
200 µm
200 µm
200 µm
200 µm
200 µm
200 µm
130
5. TARTIŞMA
Göz dokularına ilaç taşınması gözdeki anatomik ve fizyolojik engeller
nedeniyle zordur. Bu engeller, birden fazla uygulama yolu kullanılsa bile (örneğin
topikal, sistemik ve enjeksiyon) ilacın göze girişini maalesef olumsuz yönde
etkilemektedir (204).
Gözün ön segment hastalıklarının (yüzeyel hastalıklar; bakteriyel keratit,
glokom, kuru göz hastalığı, alerjik konjonktivit, ön segment üveit, katarakt vb)
tedavisinde, sistemik yoldan ilaç uygulanması, gözde yer alan kan-aköz bariyeri ve
kan-retina bariyeri gibi engeller nedeniyle bu bölgede istenen düzeyde ilaç düzeyine
ulaşılmasını önlemektedir (26). Bu sorunun üstesinden gelmek için uygulanan yüksek
sistemik ilaç dozları hastalarda yan etkilere neden olmaktadır. Enjeksiyon ile ilaç
uygulanması girişimsel bir yöntem olduğu için özel durumlar dışında tercih
edilmemektedir. Bu nedenle, gözün ön segment hastalıklarının tedavisinde en çok
tercih edilen uygulama yolu topikal yoldan ilaç uygulanmasıdır (205).
Topikal yol ile gözün ön segmentine ilaç uygulanmasında piyasadaki oftalmik
ürünlerin % 90’nını konvansiyonel ilaç şekilleri oluşturmaktadır. Bu ilaç şekillerinin
% 62.4’ünü çözeltiler, % 8.7’sini süspansiyonlar ve % 17.4’ ünü merhemler meydana
getirmektedir (206). Ancak gözün savunma mekanizmalarına (göz yaşarması,
nazolakrimal drenaj, enzimatik aktivite) bağlı olarak ilaçların göz yüzeyinde oldukça
az bir süre kalması ve kornea epitelinden geçişin zor olması nedeniyle topikal ilaç
uygulamalarında da düşük oküler biyoyararlanım (<% 5) gözlenmektedir. Gözyaşının
toplam hacmi yaklaşık 7-9 µL’dir ve sağlıklı gözdeki gözyaşı devir hızı 0.5-2.2
µL/dakikadır. Topikal uygulama sırasında uygulanan formülasyonların bir damlası
yaklaşık 35-56 µL 'dir ve uygulanan dozun büyük bir kısmı göz dışına veya
nazolakrimal kanaldan sistemik dolaşıma akmaktadır. Buna ek olarak konjonktival
kan dolaşımı topikal ilaç absorpsiyonunu olumsuz etkiler. Sonuç olarak, sıralanan
bütün bu engeller topikal uygulama sonrasında % 95 ilaç kaybına yol açmaktadır
(207).
Topikal yoldan konvansiyonel oftalmik preparatların uygulanması sonucu
ortaya çıkan düşük oküler biyoyararlanımın üstesinden gelmek için araştırmacıların
geliştirdiği stratejiler: i) ilacın korneada kalma süresinin artırılması: viskozite
artırıcılar, mukoadesif veya jelleşen maddelerin kullanılması, ii) ilacın korneal
131
geçirgenliğinin artırılması: penterasyon artırıcılar veya ön ilaçların kullanılması,
olarak sıralanabilir (208).
Oftalmik insertler boyutları ve şekilleri açısından özellikle göze uygulanmak
üzere tasarlanmış ince, tek veya çok tabakalı olabilen steril katı veya yarı katı ilaç
şekilleridir (28). İnsertlerin üstünlükleri: i) içerdikleri etken maddenin gözde temas
süresini uzatarak oküler biyoyararlanımı artırmaları, ii) sürekli ilaç salımı sağlayarak
preparatın etkinliğini artırmaları, iii) bölgesel ilaç uygulaması sonucu sistemik yan
etkileri azaltmaları, iv) düşük uygulama sıklığı nedeniyle hasta uyuncunu artırmaları,
v) katı yapıları nedeniyle içerdikleri ilacın kararlı yapısını korumasında etkili olmaları,
olarak sıralanabilir (71).
Bakteriyel keratit, farklı bakterilerden kaynaklanabilen akut bir kornea
enfeksiyonudur. Hastalık etkeninin hızlı bir şekilde ortadan kaldırılmaması; ciddi
oküler morbiditeye, korneal yaralanmaya ve görme kaybına neden olabilir. Bakteriyel
keratitin ciddi olgularının tedavisinde antibiyotik içeren klasik göz damlalarının
genellikle her gün ve çok sık tekrarlanan dozlarda uygulanması gerekmektedir. Bu
durum, yan etkilere, hasta uyuncunun azalması sonucu, tedavinin tam olarak
sağlanamamasına ve zamanla bakterilerin kullanılan antibiyotiklere karşı direnç
geliştirmesine neden olmaktadır. Oftalmoloji alanında uzman hekimler ile yapılan
görüşmelerde ve literatür taramalarında antibiyotik içeren, sıklıkla uygulama
gerektirmeyecek, lokal ve istenen miktarda ve uzun süreli ilaç salımı sağlayacak,
biyogeçimli/ biyoparçalanır özelliği nedeniyle uzaklaştırılması için cerrahi bir işleme
gerek duymaksızın uygulanabilecek, gelişmiş ilaç taşıyıcı sistemlere ihtiyaç
duyulduğu tespit edilmiştir (209, 210). Bu doktora tez çalışmasının çıkış noktasını bu
talepler ve değerlendirmeler oluşturmuştur.
Tez çalışmasında sadece oftalmik uygulamalar için geliştirilmiş son jenerasyon
florokinolon grubu özel bir antibiyotik olan besifloksasin HCl (BH) oftalmoloji
klinisyenleri ile birlikte seçilerek keratit tedavisine yönelik geliştirilecek
formülasyonlar için potent etken madde olarak belirlenmiştir. Besifloksasin’in
süspansiyon şeklindeki klasik göz damlası ruhsatlı ürünü ilaç piyasasında
bulunmaktadır (211). Tez çalışmasında yukarıda belirtilen talebin karşılanmasında
hassas stabiliteye sahip olan bir antibiyotiği (besifloksasin) bu özelliğini koruyarak
taşıyacak, sık uygulama gerektirmeyerek hasta uyuncunu artıracak, hazırlanması kolay
132
ve düşük maliyetli olan ve endüstriyel üretime kolayca taşınabilecek ilaç şekli olarak
“insert” seçilmesinin rasyonel olduğu düşünülmüştür. Bakteriyel keratitin tedavisinin
başarıya ulaşması için, etki bölgesinde başlangıçta yüksek antibiyotik
konsantrasyonunu takiben uzun süreli ve sabit konsantrasyonda bir antibiyotik
varlığının gerekli olduğu bildirilmiştir (212, 213). Bu nedenle insert
formülasyonlarının geliştirilmesinde polimer matriks olarak Amerikan İlaç ve Gıda
Kurumu (FDA) onaylı, biyolojik olarak parçalanabilen ve uzun süreli ilaç salımı
sağlayan poli(kaprolakton) (PKL) belirlenmiştir. Uzun süreli ilaç salımının yanında;
i)başlangıçta hızlı ve yüksek konsantrasyonda antibiyotik salımını sağlamak amacıyla
matrikse hidrofilik yapı kazandırmak, ii) gözde batma hissini en aza indirmek için
pürüzsüz bir yüzey elde etmek, üzere poli(etilen glikol) (PEG)’in PKL ile birlikte
kullanılmasına karar verilmiştir. Buna ilaveten yine yukarıda belirtildiği üzere topikal
ilaç uygulamasında oküler biyoyararlanımı artırmak için geliştirilen bazı formülasyon
yaklaşımları da tez çalışmasında kullanılmıştır. Bu amaçla, geliştirilen insertlerin
mukoadezif polimerlerle kaplanması veya oküler penetrasyon artırıcı maddelerden
olan siklodekstrinlerin BH ile kompleksleştirilerek insert hazırlanması gibi
yaklaşımlar değerlendirilmiştir.
İnsert yapısının oluşturulmasında yüksek temas alanı, yüzey işlevlerinde
esneklik, gözenekli yapı ve iyi mekanik dayanıklılık sağlaması nedeniyle nanolifler
kullanılmıştır. Nanolif yapıda insert formülasyonlarının hazırlanması için son yıllarda
düşük maliyet ve endüstriye kolayca adapte edilebilmesi nedeniyle tercih edilen bir
yöntem olan (214, 215) elektro-eğirme yöntemi belirlenmiştir.
Bu bilgiler ışığında, doktora tezi çalışmamız kapsamında, bakteriyel keratit
tedavisine yönelik olarak, BH etken maddesinin fizikokimyasal özelliklerinin
belirlenmesi çalışmaları, daha sonra elektro-eğirme ile hazırlanmış nanolif yapıda
insertlerin optimizasyonu ve in vitro, ex vivo ve de in vivo olarak değerlendirilmesi
gerçekleştirilmiştir.
5.1. Besifloksasin HCl’nin Fizikokimyasal Özelliklerinin Belirlenmesi
BH’nin distile su içerisindeki UV spektrumları Bölüm 3.2.1’de anlatıldığı
şekilde incelenmiş ve λmaks değeri 289 nm olarak bulunmuştur (Şekil 4.3). Elde edilen
133
λmaks değerleri literatürde bildirilen dalga boyu olan 289 nm ile uyumlu bulunmuştur
(216).
BH’nin elde edilen FTIR spektrum bulguları incelendiğinde, 3056 cm-1’de
primer amin gerilim bandı, 2864 cm-1’de aril gerilim bandı, 1726 cm-1’de keton gerilim
bandı ve 1610 cm-1’de karboksil gerilim bandı bulunduğu görülmüştür (Şekil 4.2).
Belirlenen bu absorpsiyon bantlarının literatürde bildirilen absorpsiyon bantları ile
uyumlu olduğu tespit edilmiştir (49, 202).
BH’nin DSC analiz bulguları incelenmiş (Şekil 4.1) ve 321,5 °C’de ekzotermik
bir pike sahip olduğu gözlenmiştir. Elde edilen termogramın literatürde BH için verilen
termogramla uyum gösterdiği tespit edilmiştir (49).
5.2. Besifloksasin HCl’nin Miktar Tayini
BH’nin miktar tayini için literatürde, kütle spektroskopisi (217) , biyolojik
tayin (218), mikrobiyolojik (219) ve yüksek performanslı sıvı kromatografisi (HPLC)
(165, 220) yöntemleri bulunmaktadır. Tez kapsamındaki in vitro çalışmalar için, bu
yöntemler içinde düşük miktarlardaki BH’yi yüksek hassasiyet ve doğruluk ile en
hassas ve özgül bir şekilde saptayan yöntem olması nedeni ile HPLC yönteminin
kullanılmasına karar verilmiştir.
BH’nin miktar tayini Bölüm 3.2.1’de belirtilen şekilde 297 nm dalga boyunda,
6 farklı konsantrasyonla valide edilen HPLC yöntemi ile gerçekleştirilmiştir (165). Tez
kapsamında yapılacak analizlere uygun olması için geniş bir konsantrasyon aralığı (0,6
– 200 μg/mL) seçilerek çalışılmıştır. Çalışılan bu konsantrasyonlarda yapılan
hesaplamalar sonucunda analitik yöntem validasyon parametrelerinden biri olan
doğrusallık için R2 değeri 0,9999 olarak bulunmuştur. R2 değeri 1’e ne kadar yakın
olursa yöntemin güvenilirliği o kadar artmaktadır (166). Yapılan özgüllük çalışması
ile formülasyon içinde kullanılan diğer maddelerin BH’nin miktar tayini üzerinde
herhangi bir etkilerinin olmadığı tespit edilmiştir. Yöntem validasyonu kapsamında;
kesinlik (tekrarlanabilirlik ve tekrar elde edilebilirlik), doğruluk, saptama sınırı (LOD)
ve miktar tayini sınırı (LOQ) incelenmiştir. Saptama sınırı ve tayin edilebilirlik sınırı
sırasıyla 0,04 μg/mL ve 0,1 μg/mL olarak hesaplanmıştır. Elde edilen bu değerler
çalışma boyunca tayin edilecek BH miktarının oldukça altında olduğu için belirlenen
yöntemin çalışma için uygun olduğuna karar verilmiştir. Ayrıca, tekrar edilebilirlik,
134
tekrar elde edilebilirlik ve günler arası farklılık ile analiz süresince etken maddeye
ilişkin stabilite değerleri saptanmıştır. İlgili kılavuza ( ICH Topic Q 2 (R1) Validation
of Analytical Procedures: Text and Methodology) (221) göre, analitik yönteme ilişkin
validasyon parametrelerinin belirlenen varyasyon katsayılarının (VK) %2’nin altında
olması beklenmektedir. VK’nın %2’nin altında olması, yöntemin istatistiksel
yayılımının düşük olduğunu, tekrarlanabilirlik ve tekrar elde edilebilirlik değerlerinin
kabul edilebilir ölçüde fark gösterdiğini belirtmektedir (166). Analitik yöntem
validasyonunda elde edilen değerlere ilişkin varyasyon katsayıları (VK<%2) miktar
tayini yönteminin hassas ve tekrarlanabilir olduğu kanıtlamıştır.
5.3. Besifloksasin HCl Yüklü Poli(Kaprolakton)/Poli(Etilen Glikol)
Nanolif Yapıda İnsertlerin Optimizasyonu
Tez çalışmalarında, nanoliflerin hazırlanmasında literatürde yaygın olarak yer
alan elektro-eğirme yöntemi kullanılmıştır (128, 130, 214). Literatürde çeşitli
antibakteriyel (tetrasiklin siprofloksasin, levofloksasin ve moksifloksasin) maddelerin
elektro-eğirme yöntemi ile nanoliflere yüklendiği tespit edilmiştir (222-224). Örneğin,
Kenawy ve ark. (225) yapmış oldukları çalışmada tetrasiklini, Poli(Laktik-ko-glikolik
asit) (PLGA), Polietilen vinil asetat (PEVA) veya bu iki polimerin karışımına
yüklemişler ve yapılan salım çalışmalarında her bir polimerin veya polimer
karışımının farklı salım karakteri sergilediğini bildirmişlerdir. Repanas ve ark. (149)
dipiridamol (DPA) yüklü farklı oranlarda PKL-PEG polimeri içeren nanolifler
üretmişler ve in vitro salım çalışmaları sonunda formülasyonlarda artan PEG oranının
ilaç salımını hızlandırdığını tespit etmiştir. Bu tez kapsamında da insert
formülasyonlarının geliştirilmesinde polimer olarak FDA onaylı, biyolojik olarak
parçalanabilen ve uzun süreli ilaç salımı sağlayan poli(kaprolakton) (PKL)
belirlenmiştir. Bakteriyel keratitte uygulanacak antibiyotik tedavisinde başlangıçta
yüksek ilaç konsantrasyonu için hızlı bir salım profili daha sonra uzun süreli
antibiyotik varlığının sağlanması gerekli olduğu için (74, 226, 227) ayrıca,
formülasyonun hem gözde batma hissi oluşturmaması (pürüzsüzlük) hem de salım
hızının ayarlanması amacıyla PKL matrikse PEG’in de dahil edilmesine karar
verilmiştir.
135
Nanoliflerin hazırlanmasının optimizasyonu kapsamında %8, 10 veya 13 (a/h)
konsantrasyon aralığında üç farklı PKL çözeltisi ve farklı elektro-eğirme parametreleri
(uygulanan gerilim, enjektör ucu-plaka arası mesafe, polimer çözeltisi akış hızı)
kullanılmıştır. Bu parametrelerde polimer çözeltisi akış hızı 0,01 veya 0,05 mL/dk,
uygulanan gerilim 10 veya15 kV aralığında ve şırınga ucu ile alüminyum plaka
arasındaki mesafe 10 veya 20 cm arasında değiştirilmiştir (Tablo 3.2). Elektro-eğirme
yöntemi ile lif üretimi yapıldıktan sonra ışık mikroskobu ile yapılan kontrollerde %8
(a/h) konsantrasyonda hazırlanan PKL çözeltisi ile konsantrasyonun yetersiz olması
nedeniyle istenen şekilde nanolif oluşmadığı, buna karşın, %10 ve %13 (a/h)
konsantrasyonlardaki PKL çözeltilerinde oluşan liflerlerin beklenen şekilde olduğu
tespit edilmiştir. Elde edilen bu sonuçlar, litratürde polimer konsantrasyonunun nanolif
oluşumu üzerinde etkisi olduğunu gösteren çalışmalar tarafından desteklenmektedir
(112, 126, 130, 228). Bu çalışmalarda (112, 126, 130), elektro-eğirme işleminde
kullanılan polimerin konsantrasyonu azaldıkça uygulanan gerilime bağlı olarak
elektro-eğirme yerine elektro-sprey işleminin meydana geldiği ve bu durumun lif
oluşumunu engellediği, belirli bir düzeye kadar polimer konsantrasyonunun artırılması
gerektiği bildirilmiştir.
Optimizasyon çalışmalarında, %10 ve %13 (a/h) konsantrasyonlarda PKL
kullanılarak optimum nanoliflerin elde edilebildiği gözlemlenmiş, elektro-eğirme
koşulları ise 15 kV gerilim, 0,05 mL/dk polimer çözeltisi akış hızı ve 20 cm enjektör
ucu-plaka arası mesafe olarak belirlenerek çalışma boyunca bu koşullar sabit
tutulmuştur.
PKL ve PEG karışım nanoliflerinin optimizasyonu için yapılan çalışmalarda,
%10 (a/h) toplam polimer içeren çözeltilerde kullanılan PKL:PEG oranları elde edilen
ön deneme sonuçlarına göre 2:1, 1,75:1,25 (a/a), %13 (a/h) toplam polimer içeren
çözeltilerde 2:1, 1,75:1,25, 1:1, 1:2 olarak belirlenmiştir (Tablo 3.3). Elektro-eğirme
ile lif üretimi yapıldıktan sonra ışık mikroskobu ile yapılan kontrollerde hazırlanmış
olan 6 farklı polimer çözeltisinde üretilen nanoliflerin istenilen şekilde olduğu tespit
edilmiştir. Elde edilen bu sonuçların, literatürde (168) PKL/PEG nanolif
hazırlanmasında belirlenen polimer oranları ile örtüştüğü tespit edilmiştir.
Tez çalışmasında karakterizasyon ve in vivo çalışmalarda kullanılacak temel
formülasyonun (kaplanmamış) belirlenmesi amacıyla başarılı lif oluşumu gözlenmiş
136
BH yüklü insert formülasyonlarının ilaç yükleme ve in vitro salım özellikleri
değerlendirilmiş ve sonuçlar Şekil 4.6, Şekil 4.7 ve Tablo 4.8’de gösterilmiştir.
Optimizasyon için gerçekleştirilen in vitro salım bulguları değerlendirildiğinde, salım
profillerinin ilk 24 saatlik bölümünde %13 (a/h) toplam polimer içeren
formülasyonlardan PKL:PEG 2:1 oranda (a/a) olan formülasyonun %70’lik bir
patlama salımı (“burst effect”) gösterdiği tespit edilmiştir. Hazırlanmış olan diğer
nanolif yapıda insert formülasyonlarının ise %75’in üzerinde bir patlama salımı
gösterdiği görülmüştür. Yüksek oranda PEG içeren formülasyonlarda (PKL/PEG
1:1,1:2) ise PEG’in yüksek çözünürlüğünden dolayı 24 saatlik sürenin sonunda ilaç
salımının tamamının gerçekleştiği belirlenmiştir. Bulgularımız ile benzer şekilde
literatürde formülasyonlarda PEG oranı artıkça, artan suda çözünme ile birlikte
patlama etkisinin arttığı bildirilmiştir (42, 229). Ayrıca, literatürde bakteriyel keratit
tedavisi için hazırlanan nanopartikül ve mikroemülsiyon şeklindeki
formülasyonlardan 7 günlük bir in vitro salımın yeterli olduğu bildirilmiştir (213, 230).
Formülasyonların enkapsülasyon etkinlikleri incelendiğinde ise nanolif yapıda insert
formülasyonlarının tümünün etken maddeyi %90’ın üstünde enkapsüle edebildiği
görülmüştür.
Yukarıda belirtilen bulgular göz önünde bulundurularak %96,2 değeri ile en
yüksek enkapsülasyon etkinliğine ve uygun ilaç salım profiline sahip, %13 (a/h)
polimer içeren PKL:PEG oranı 2:1 (a/a) olan formülasyon tezin ilerleyen
aşamalarında değerlendirilecek ve özellikleri çeşitlendirilecek (kaplama vb) temel
formülasyon (kaplanmamış) olarak belirlenmiştir.
5.4. Besifloksasin HCl Yüklü Polikaprolakton/ Polietilen Glikol Nanolif
Yapıda İnsertlerin Hazırlanması ve Geliştirilmesi
Yapılan değerlendirmeler sonucunda yukarıda belirtildiği ve Bölüm 4.2’de
sunulduğu üzere %13 (a/h) polimer içeren, PKL-PEG oranı 2:1 (a/a) olan ve % 2.5
(a/a) konsantrasyonda BH içeren formülasyon, en yüksek enkapsülasyon etkinliği ve
uygun in vitro salım özellikleri nedeniyle optimum formülasyon olarak belirlenmiştir.
Buna ilaveten Şekil 3.4’te görüldüğü üzere bu temel (kaplanmamış) formülasyondan
yola çıkarak in vitro karakterizasyon, ex vivo ve in vivo değerlendirmelerde
137
kullanılmak üzere farklı özelliklere sahip formülasyonların geliştirilmesine ve
hazırlanmasına karar verilmiştir.
5.4.1. Sodyum Aljinat (SA) /Tiyollenmiş Sodyum Aljinat (TSA) Kaplı
Polikaprolakton/ Polietilen Glikol Nanolif Yapıda İnsertlerin
Hazırlanması
Topikal yoldan uygulanan konvansiyonel oftalmik preparatlarla ortaya çıkan
düşük oküler biyoyararlanımın (< %5) artırılması için literatürde yer alan
yaklaşımlardan birisi, ilacın korneada kalma süresinin viskozite artırıcılar,
mukoadesif veya jelleşen formülasyon maddelerinin kullanılması ile artırılmasıdır
(231). Bu nedenle tez çalışmasında optimizasyon çalışmaları sonucunda belirlenen
temel formülasyonun (kaplanmamış) mukoadezif polimerler olan (SA, TSA) ile
kaplanmasına karar verilmiştir.
SA, çeşitli oral ve topikal farmasötik formülasyonlarda kullanılan polisakkarit
türevi bir polimerdir. Farmasötik formülasyonlarda geniş kullanımının nedenlerinden
birisi, mukoadezif özelliğinin yüksek olmasıdır. SA mukoadezif özelliğini mukoza ile
oluşturduğu hidrojen bağları veya Van der Waals kuvvetleri ile sağlamaktadır (94,
232). Literatürde mukoadezyonu artırma yaklaşımlarından birisinin polimerlerin
tiyollenmesi olduğu bildirilmiştir (233).Tiyollenmiş polimerlerin tiyol gruplarının,
sistein bakımından zengin olan mukus glikoproteinleri ile kovalent bağ oluşturduğu
için çok yüksek mukoadezif özellik gösterdiği, güçlü kovalent bağlar sayesinde
dokulardan geçirgenliği de artırdığı bildirilmiştir (152). Bu nedenle çalışmamızda
SA’dan tiyolleme işlemi ile TSA sentezlenmesine karar verilmiştir. Tiyolleme işlemi
Bernkop Schnürch ve ark. (177) tarafından geliştirilen yöntemle yapılmıştır. İşlem
sonunda elde edilen ürünün TSA olduğunun doğrulanması amacı ile FTIR analizi
yapılmıştır. Elde edilen FTIR spektrumu literatürde (176) TSA için verilen spektrum
ile karşılaştırıldığında TSA sentezinin başarılı bir şekilde gerçekleştirildiği
belirlenmiştir.
Nanolif yapıda insertlerin XPS analizi bulguları Şekil 4.9’da verilmiştir. XPS
analizi ile PKL/PEG, SA, TSA ve HP-β-CYC içindeki ana elementlerin kimyasal bağ
tipindeki varyasyonları tespit edilmiştir. C 1s XPS spektrumları incelendiğinde elde
edilen 282, 283, 284 ve 286 eV piklerinin bağlayıcı enerji zirveleri, C – C, C – O ve C
138
= O ile ilişkilendirilmektedir. PKL-PEG polimelerinin sahip olduğu C-O bağlanması,
286 eV'de pik vermiştir. Spektrumda var olan 283.8 eV piki, hidrokarbon zincirindeki
lineer C-C bağlanması göstermektedir. Literatürde (234), lineer karbonların bağlayıcı
enerjilerinin diğer karbon bağlarından daha yüksek olduğu görülmektedir.
Formülasyon B’nin SA kaplama işlemi sırasında π – π etkileşimi nedeniyle diğer
örneklerden daha güçlü C – C pikine sahip olduğu görülmektedir. Formülasyon C’de
gerçekleştirilen TSA kaplamanın pikin 279-290 eV aralığında olmasına neden olduğu
tespit edilmiştir. Bu durumun farklı karbon bağlarından kaynaklanan sinyallerin
çakışmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. 1-etil-3-(3-dimetilaminopropil)
karbodiimid hidroklorür (EDAC) tarafından aktif bir karboksil grubu ile aljinat ve
çapraz bağlı sisteinin birincil amin gruplarına aktive olan 1-etil-3-(3-
dimetilaminopropil) karbodiimid hidroklorür (EDAC) tarafından yeni bir yapı
oluşturulmuştur. Bu bağlanma 284 eV'de karbon-1 spektrumunda gözlenmiştir. O
1s’leri incelendiğinde, sırasıyla C = O, O-C = O ve C-O gruplarına atfedilen 530 ve
531’deki iki ana tepe noktasının var olduğu tespit edilmiştir. Aljinat-sistein kompleksi,
S ve -SH kimyasal durumun varlığını ortaya çıkarmıştır: ilki 165 eV’de (S elemanı)
bir sinyal verirken ikincisi ise 171 eV’de (-SH grupları) bir sinyal vermektedir. İki
zirvenin yoğunluğu arasındaki oran artışının varlığı, daha yüksek bağlayıcı enerji
türlerinin düşük bağlayıcı enerji türlerinin üzerinde lokalize olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak, SA ve TSA kaplama yapılan Formülasyon B ve C’nin yüzeylerinde
kaplama amacıyla kullanılan polimerlerin sahip olduğu fonksiyonel grupların varlığı
tespit edilmiştir, kaplama işleminin gerçekleştiği belirlenmiştir.
5.4.2. Besifloksasin HCl:Hidroksipropil-β-Siklodekstrin İnklüzyon
Kompleksi İçeren Polikaprolakton/Polietilen Glikol Nanolif
Yapıda İnsertlerin Hazırlanması
BH:Cyc inklüzyon komplekslerinin hazırlanması amacıyla ilk olarak faz-
çözünürlük çalışması yapılmıştır. BH’nin farklı konsantrasyonlardaki HP-β-Cyc veya
β-Cyc ile inklüzyon kompleksi oluşturması sonucu olarak çözünürlüğündeki
değişimler incelenmiştir. Elde edilen veriler Tablo 4.7 ve Tablo 4.8’de ve bu verilere
bağlı olarak oluşturulmuş faz çözünürlük diyagramları Şekil 4.10 ve 4.11’de
verilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde, BH’nin kompleks oluşumu sonucu
139
çözünürlüğünün HP-β-Cyc ile 36 kat, β-Cyc ile 24 kat arttığı görülmüştür. HP-β-Cyc,
β-Cyc’nin bir türevidir ve suda çözünürlüğü β-Cyc’e göre daha yüksektir (50,51). BH’
nin çözünürlüğünün HP-β-Cyc kompleksi oluşumu ile daha çok artış göstermesinin
bu nedenle olduğu düşünülmektedir.
Faz çözünürlük diyagramlarının doğrusal kısımları kullanılarak 1:1 kompleks
stabilite sabiti K1:1, BH:HP-β-Cyc ve BH:β-Cyc kompleksleri için hesaplanmıştır.
BH:HP-β-Cyc için K1:1: 8503 M-1, BH:β-Cyc için K1:1: 4045 M-1 olarak bulunmuştur.
Literatürde kompleks stabilite sabitinin ilaç:Cyc komplesksleri için 100-10.000 M-1
arasında olması gerektiği bildirilmiştir (179, 181, 235). Her iki Cyc türevi için de
bulunan değerlerin bu aralıkta olmasına rağmen kompleks stabilite sabitinin BH:HP-
β-Cyc kompleksinde daha yüksek olduğu görülmektedir. Bu sabitin daha yüksek
olması ilaç ile Cyc molekülü arasında etkileşimin arttığını ve daha dayanıklı
komplekslerin oluştuğunu göstermektedir (236). Ayrıca literatürde kompleks
etkinliğinin artması ile oküler geçirgenliğin artacağı, bununla beraber terapötik
etkinlikte artış olabileceği bildirilmiştir (237). Bu nedenle formülasyon çalışmalarına
BH:HP-β-Cyc inklüzyon kompleksi ile devam edilmesine karar verilmiştir. Kompleks
oluşturma yöntemi olarak literatürde sıklıkla kullanılan (234, 238, 239) birlikte
dondurarak kurutma (colyophilisation) yöntemi kullanılmıştır.
BH:HP-β-Cyc inklüzyon kompleksinin oluşumunu göstermek amacıyla FTIR
ve DSC analizi yapılmıştır. FTIR analizinde BH- HP-β-Cyc fiziksel karışımı ve
BH:HP-β-Cyc inklüzyon kompleksi kullanılmıştır. BH:HP-β-Cyc inklüzyon
kompleksi ve fiziksel karışımlarının FTIR spektrumları BH ile karşılaştırmalı olarak
Şekil 4.12’de verilmiştir. BH’nin FTIR spektrumunda mevcut olan 2500-3300 cm-1
CO-OH bağlarına ait gerilme titreşimleri, 1900-1650 cm-1 C=O keton bağlarına ait
gerilme titreşimleri, 1675-1500 cm-1 C=C aromatik veya alifatik bağlarına ait gerilme
titreşimleri, 3050-3500 cm-1 N-H bağlarına ait gerilme titreşimlerinin
siklodekstrinlerle oluşturulan fiziksel karışımlarda şiddetlerinin azaldığı, birlikte
dondurarak kurutma yöntemi ile elde edilen komplekslerde ise neredeyse tamamen
kayboldukları belirlenmiştir. Bunun nedeni, BH’nin Cyc’lerle inklüzyon kompleksi
oluşturmasıyla ortamdaki serbest BH miktarının büyük oranda azalmasıdır (239). C=O
piklerindeki azalmanın bir diğer nedeni olarak BH’nin Cyc’ler ile etkileşmesi ve buna
bağlı olarak H bağı oluşumu gösterilebilir. Yapılan bir çalışmada, karbonil gruplarının
140
(C=O) hidrojen bağı oluşumuna bağlı olarak siklodekstrin yapısında bulunan hidroksil
gruplarından etkilendiği gösterilmiştir (240). BH’nin FTIR spektrumu ve BH:Cyc
komplekslerinin FTIR spektrumları incelendiğinde 3050 - 3500 cm-1’de BH’nin NH2
yapısından dolayı N-H gerilme titreşimleri olduğu görülmektedir. Cyc’lerle kompleks
oluşturduğunda ise, Cyc’lerin aynı bölgede görülen O-H titreşimlerinin altında kaldığı
ya da Cyc’lerle NH2 yapısının olduğu kısımdan kompleks oluşturduğu için BH:Cyc
komplekslerine ilişkin FTIR spektrumlarında N-H titreşimleri kaybolduğu tespit
edilmiştir.
BH, BH:HP-β-Cyc inklüzyon kompleksi ve BH - HP-β-Cyc fiziksel karışımına
ilişkin DSC termogramları karşılaştırmalı olarak Şekil 4.13’de verilmiştir. BH’nin
321,5 °C ekzotermik bir pike sahip olduğu görülmektedir. İlaç molekülleri Cyc
kavitesi içerisine hapsedildiğinde, erime veya kaynama noktalarına ilişkin piklerindeki
kaybolma veya azalma, muhtemel bir ilaç:Cyc kompleks oluşumunun bir göstergesi
olarak kabul edilmektedir (241, 242). BH:HP-β-Cyc’nin hem birlikte dondurarak
kurutma yöntemi ile hazırlanan kompleksine hem de fiziksel karışımına ilişkin DSC
termogramları incelendiğinde BH’ye ilişkin pikin kaybolduğu görülmektedir. Bu
sonuçlara göre, ilaç:Cyc arasında bir etkileşme olduğu ve inklüzyon komplekslerinin
oluşumu gerçekleştiği tespit edilmiştir (243).
Yapılan FTIR ve DSC analizleri, birlikte dondurarak kurutma yönteminin
inklüzyon kompleksi oluşturmada etkili bir yöntem olduğunu göstermiştir. Benzer
şekilde Li ve ark. (244) yapmış oldukları çalışmada, HP-β-Cyc ile kurkumin
komplekslerini birlikte dondurarak kurutma yöntemiyle hazırlamış ve FTIR ve DSC
analizleri ile elde edilen komplekslerin başarılı bir şekilde oluştuğunu bildirmiştir.
5.5. Nanolif Yapıda İnsert Formülasyonlarının Karakterizasyon
Çalışmaları
5.5.1. Yüzey Morfolojisi
Nanolif yapıda insert formülasyonlarının yüzey morfolojileri ve ortalama
nanolif çapları Alan Taramalı SEM ile değerlendirilmiştir. (Şekil 4.14 - Şekil 4.18 ve
Tablo 4.10). Etken madde içermeyen temel formülasyonun (kaplanmamış) ortalama
lif çapı 498,3±123,14 nm iken, BH içeren Formülasyon A, B, C ve D’nin ortalama lif
çapları sırasıyla 521±140,07 nm, 643,54±154,46 nm, 709,46±132,22 nm, ve
141
572,4±138,65 nm olarak saptanmıştır. Formülasyonların SEM fotoğrafları incelendiği
zaman herhangi bir ilaç topaklanması veya boncuk oluşumu gözlemlenmemiş,
homojen düzgün lifler tespit edilmiştir. Bu durum formülasyonda bulunan bütün
maddelerin homojen şekilde karıştığını oluşan lif yapısının kararlı ve tekrarlanabilir
olduğunu göstermektedir. Bütün formülasyonlarda, silindirik yapıda nanoboyutta
pürüzsüz yüzeyli yoğun ağlar gözlenmiştir Buna ilaveten nanoliflere etken maddenin
yüklenmesi ile ortalama lif çapı ve çap dağılımında bir artış olduğu gözlemlenmiştir.
Bu durum, polimer çözeltisine eklenen etken maddenin çözeltinin viskozitesini
artırması ile açıklanabilir. Elektro-eğirme sırasında etken madde içeren polimer
çözeltilerinin daha yoğun kıvamda olduğu görsel olarak tespit edilmiştir (245). Benzer
şekilde, Gençtürk ve ark.’ın (246) yaptığı bir çalışmada poliüretan ve hidroksipropil
selüloz karışımı nanolif formülasyonlarına Alzheimer tedavisinde kullanılan bir ilaç
olan donepezil HCl yüklendikten sonra nanoliflerin ortalama çap ve çap
dağılımlarında artış olduğu bulunmuştur. Akduman ve ark.’ın (247) yaptığı bir
çalışmada ise termoplastik poliüretan nanoliflerine naproksen yüklenmesiyle
nanoliflerin ortalama çap ve çap dağılımlarında artış olduğu tespit edilmiştir. Buna
ilaveten, elektro-eğirme yönteminde kullanılan çözücülerin uçuculuğunun da
nanoliflerin çapını ve morfolojisini etkileyen faktörlerden biri olduğu bildirilmiştir
(118, 248).
Etken madde içeren formülasyonlar kendi aralarında karşılaştırıldığında,
Formülasyon A’nın en küçük ortalama lif çapına sahip olduğu tespit edilmiştir.
Formülasyon A’daki BH’nin yerine BH:HP-β-Cyc’nin kullanılması ile elde edilen
Formülasyon D’nin ortalama lif çapı Formülasyon A’dan daha büyüktür (p < 0,05).
Literatürde BH gibi hidrofobik ilaçların hidrofobik polimer çözeltisine eklenmesi
çözeltinin yüzey gerilimini düşürdüğü için elektro-eğirme sırasında bükülme
kararsızlığını artırdığı buna bağlı olarak da lif çapını azalttığı bildirilmiştir (249).
Çalışmamızda siklodekstrin kompleksine göre daha hidrofobik olan BH içeren
Formülasyon A’nın lif çapının daha küçük olması polimer çözeltisinin yüzey
gerilimini düşürmüş olması ile açıklanabilir. Benzer şekilde, Zeng ve ark. (250)
yapmış oldukları çalışmada, lipofilik bir ilacın (rifampisin) hidrofobik yapıya sahip bir
PLA gibi bir polimer ile karıştırılarak nanolif hazırlandığında lif çapının azaldığını
tespit etmiştir. Formülasyon B ve C’nin ortalama nanolif çapları Formülasyon A ve
142
D’den daha büyük olarak saptanmıştır (p < 0,05). Literatürde kaplama işleminin
nanofiber çapını artırdığı bildirilmiştir (143). Bu nedenle Formülasyon B ve C’nin
hazırlanması sırasında uygulanan kaplama işleminin sonucu olarak nanolif çapının
arttığı düşünülmektedir. Zhenyu ve ark. (251) yapmış oldukları çalışmada
hidroksiapatit nanopartikülü yüklü selüloz asetat nanolif formülasyonlarını üretmiş ve
daldırma yöntemini kullanarak nanolifleri kitosan ile kaplamıştır. Araştırmacılar,
kaplama ile beraber lif çapının arttığını bildirmiştir.
5.5.2.Çap-Kalınlık ve Ağırlık Çalışmaları
Çap-kalınlık çalışmasına ilişkin bulgular Tablo 4.11’de verilmiştir. Sonuçlar
incelendiğinde, nanolif yapıda insertlerin kalınlığının 0,6-0,83 mm arasında değiştiği
görülmektedir. Kalınlık, insertin göze uygulanabilirliği bakımında önemlidir (74).
İnsertlerin ağırlık tespiti bulgularından (Tablo 4.12) da görüleceği gibi formülasyonun
kaplanması (SA, TSA) nedeniyle ağırlıklarının ve kalınlıklarının da arttığı
görülmüştür (p<0,05). Yapılan bir çalışmada (252) üretilen insert formülasyonun
içerisine farklı oranlarda bileşen ilave edilmiş ve bileşen miktarındaki artışla beraber
insert kalınlıklarının değiştiği görülmüştür.
Piyasada kullanılan oküler insertleri incelediğimizde, insertlerin ilk
örneklerinden biri olan Ocusert®’in kalınlığının 0,3 mm olduğu ve yine piyasada
bulunan Lacrisert®’in kalınlığının 1,27 mm olduğu görülmüştür (253). Geliştirdiğimiz
nanolif yapıda insertler kalınlık bakımından bu örneklerle uyumludur.
Çalışmamızda nanolif yapıda insert hazırlamak amacıyle nanolifler delgeç
yardımı ile dairesel şekilde (3.5 mm2) kesilmiştir (Şekil 4.19). İnsanlarda alt göz
kapağının hacmi 50 µL, üst göz kapağının, kapak merkezinde dikine ölçüldüğü zaman
yaklaşık 10-12 mm yükseklikte, alt göz kapağının ise en geniş olduğu yerde 4 mm
olduğu bilinmektedir (254). Bu sebeple, delgeçler yardımı ile kesilip elde edilen
insertler gözün alt kapağına uygulanılabilecek çapta olmalıdır. Ocusert’in boyutu
5,5x13 mm, Lacrisert’in boyutları ise 1,27 mm çapında ve 3,5 mm uzunluğundadır.
Sonuçlar incelendiğinde hazırlanan nanolif yapıda insertlerin boyut (yarıçapı 2,5 mm)
bakımından bu örneklerle uyumlu olduğu görülmektedir (253).
İnsertlerin ağırlık ve hacim bakımından homojen olması, içerdikleri etken
madde ve polimerlerin homojen dağılması bakımından çok önemlidir. Hazırlanan
143
insertlerin ağırlıkları 1,58-1,27 mg arasında değişmektedir (Tablo 4.12). Tablodan da
görüleceği üzere her bir formülasyon için 3 örneğin arka arkaya tartılması ve
ortalamasının alınması ile elde edilen değerlerin standart sapmaları oldukça düşüktür.
Bu durum formülasyonların homojen yapıda olduğunu ve kesme işleminin
tekrarlanabilir olduğunu göstermektedir.
5.5.3. Şişme Testi Çalışmaları
Nanolif yapıda insert formülasyonlarının şişme testi sonucunda ede edilen
bulgular Şekil 4.20,4.21’de verilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde, kaplı olmayan ve
yapısında en az oranda hidrofilik madde içeren Formülasyon A’nın şişme yüzdesinin
en düşük olduğu görülmektedir. Formülasyon D ise ilaç:Cyc inklüzyon kompleksi
içerdiğinden formülasyon içerisinde bulunan hidrofilik madde miktarı artmış
durumdadır, bu nedenle Formülasyon A’ya oranla daha yüksek şişme gösterdiği tespit
edilmiştir. Literatürde, formülasyon içerisinde bulunan hidrofilik polimer miktarının
artmasıyla birlikte polimer zincirlerine girebilen daha yüksek su miktarına bağlı olarak
şişme kapasitesinin arttığı bildirilmiştir (255). Grimaudo ve ark. (256) yapmış
oldukları çalışmada, siklosporin yüklü hyalüronik asit-HP-βCyc insertleri üretmiştir.
Yapılan şişme testinde HP-β-Cyc miktarı artıkça şişme yüzdesinin ve hızının arttığı
görülmüştür.
Formülasyon B ve C’nin ise diğer iki formülasyona oranla daha kısa sürede
şişmeye başladığı ve daha yüksek şişme yüzdesine sahip olduğu görülmektedir
(p<0,05). SA ve TSA’nın suda çözünürlükleri yüksek olduğu için bu iki polimer ile
kaplı olan formülasyonlarda 3. saatten itibaren yüksek oranda şişme başlamış ve 24.
saatin sonunda yüzeyde bulunan SA ve TSA’nın etkisinin azalması ile beraber şişme
yüzdesinin düştüğü görülmüştür.
5.5.4. In vitro Degradasyon Çalışmaları
Oküler formülasyonların pH değerinin, uygulama bölgesinde herhangi bir
iritasyona yol açmaması ve göz kırpma mekanizması ile salınan gözyaşı ile ilacın
uzaklaşmaması (257, 258) için gözün pH değeri ile aynı veya yakın olması istenir
(259). Ancak, etken maddenin stabilitesinin korunması amacıyla farklı pH değerine
sahip formülasyonlar geliştirilebilmektedir. Literatürde göze uygulanabilecek
144
formülasyonların kabul edilebilir pH aralığının pH 4-8 arasında olduğu bildirilmiştir
(65).
İnsert hazırlanmasında kullanılan biyoparçalanır polimerlerin uygulanma
bölgesinde zamanla parçalanması ile oluşan pH değeri de gözün tolere edebileceği pH
aralığında olmalıdır. Bu nedenle, literatürde oküler insertlerde in vitro degradasyon
çalışmaları yapılmaktadır (260, 261). Bunun için çalışmamızda hazırlanan nanolif
yapıda insertler 37 °C, pH 7,4 PBS ortamı içinde inkübe edilerek belirli zaman
aralıklarında ortamın pH değerleri ölçülmüş ve sonuçlar Şekil 4.22, Şekil 4.23’de
verilmiştir. Sonuçlardan görüleceği üzere hazırlanan hiçbir formülasyonda 7. günün
sonunda pH değeri 7’nin altına düşmemiştir (p>0,05). Bu durum formülasyonların
oküler olarak uygulanmaya uygun olduğunu göstermektedir (186). Benzer şekilde,
Yavuz ve ark. (173) yapmış oldukları çalışmada, siklosporin yüklü PCL-PLGA nanolif
yapıda oküler implantlar hazırlamış ve yaptıkları in vitro degradasyon çalışmasının 30.
gününde pH değerinin 7’nin üzerinde olduğunu tespit ederek formülasyonların oküler
uygulama için uygun olduğunu bildirmişlerdir.
5.5.5. Enkapsülasyon Etkinliği
Literatürde, elektro-eğirme yöntemi ile hazırlanan nanolif yapılarında yüksek
oranda ilaç hapsinin, dolayısıyla yüksek enkapsülasyon etkinliği değerlerinin elde
edildiği bildirilmiştir (262). Bunun nedeni olarak homojen lif yapılarının elde
edilebilmesi için ilaç polimer karışımının uzun süre karıştırılması ve sonuç ürünün
yüzey genişliğinin fazla olması gösterilmiştir (262, 263).
Geliştirilen nanolif yapıda insertlerin enkapsülasyon etkinliğine ilişkin
sonuçlar Tablo 4.13’te verilmiştir. Tablodan da görüleceği üzere Formülasyon A, B,
C ve D için enkapsülasyon etkinliği değerleri sırasıyla 96,2±1,98; 93,4±2,09;
94,3±1,13 ve 98,1±1,32 olarak bulunmuştur ve literatür ile uyumludur (203). Nour ve
ark. (264) yapmış oldukları çalışmada, elektro-eğirme yöntemiyle tetrasiklin yüklü
PKL ve PEVA (Polietilen vinil asetat) ilaç taşıyıcı matriksler geliştirmiştir.
Geliştirdikleri matrikslerin enkapsülasyon etkinliklerini incelediklerinde, bütün
formülasyonların %90’ın üzerinde enkapsülasyon etkinliğine sahip olduğunu, bununla
beraber PKL matriksin PEVA matrikse oranla daha yüksek ilaç hapsi sağladığını tespit
etmişlerdir. Ravikumar ve ark. (168) yapmış oldukları çalışmada, elektro-eğirme
145
yöntemiyle kurkumin yüklü PKL-PEG transdermal yamalar geliştirmiştir. Üretim
sonunda enkapsülasyon etkinliğinin %95 olduğu saptanmıştır.
Formülasyonlar kendi aralarında karşılaştırıldığında, Formülasyon D’nin
enkapsülasyon etkinliğinin en yüksek olduğu tespit edilmiştir (p < 0,05). Bu durum
Formülasyon D’deki ilacın Cyc ile inklüzyon kompleksi olması nedeniyle
çözünürlüğünün artmış olması ile açıklanabilir. Literatürde hidrofobik ilaçların Cyc
ile inklüzyon kompleksi oluşturularak formülasyona ilave edilmesi ile serbest ilaca
göre enkapsülasyon etkinliğinin arttığı bildirilmiştir (265, 266). Aksungur ve ark.
(267) yapmış oldukları çalışmada, siklosporini tek başına kullanarak veya HP-β-Cyc
ile kompleks oluşturmak suretiyle oküler nanapartikül formülasyonları üretmiş ve HP-
β-Cyc:ilaç kompleksinde ilaç yükleme oranının daha yüksek olduğunu tespit etmiştir.
5.5.6. In Vitro Salım Çalışmaları
Nanoliflerden in vitro ilaç salımını etkileyen faktörler genel olarak şu şekilde
sıralanabilir: i) düzenli lif dizilimi gösteren nanolifler, düzensiz lif dizilimi olanlara
göre daha hızlı ilaç salımı yapabilir, ii) ortalama lif çapı daha düşük olan nanolifler
daha yüksek olanlara oranla daha hızlı ilaç salımı gösterir, iii) nanolif yapısını
oluşturan kristal yapıdaki polimerler amorf yapıdaki polimerlere göre daha yavaş ilaç
salımı sağlar, iv) nanolif yapısının gözenekliliğinin yüksek olması hızlı ilaç salımına
neden olur (268, 269). Nanoliflerden ilaç salımı yüzeyde biriken ilacın desorpsiyonu,
içerdeki ilacın gözeneklerden difüzyonu yolu ile ve/veya matriksin parçalanması ile
gerçekleşebilir. Salım sürecinde gözeneklilik, morfoloji ve nanoliflerin geometrisinin
etkili olduğu bildirilmiştir (270).
İlacın çözünürlüğü, fiziksel özellikleri ve ilaç polimer etkileşiminin de nanolif
formülasyonlarında in vitro salım özellikleri üzerinde etkili olduğu bildirilmiştir (271,
272). Literatürde BH’nin suda çözünürlüğünün pH’ye bağlı olarak değiştiği ve asidik
pH’lerde 10 mg/mL’ye kadar çıktığı bildirilmiştir. pH 6 - 9 aralığında ise
çözünürlüğünün 0,08 mg/mL olduğu görülmektedir (49). Çalışmamızda faz-
çözünürlük deneyleri kapsamında, BH’nin suda çözünürlüğünün 0,078 mg/mL olduğu
tespit edilmiş olup literatür ile uyumludur (49). Buna ilave olarak insertlerde bulunan
etken madde miktarları hesaplanmış ve 1.5 mL PBS pH 7.4 içinde ortamda sink (ilaç
şeklinin çözünme ortamında etken maddenin doymuş çözeltisini hazırlamak için
146
gerekli olan çözünme ortamı miktarının üç katı oranında çözücü bulunması) koşulların
sağlandığı tespit edilmiştir (273)
Nanolif formülasyonlardan 168 saat (7 gün) süreyle salınan % kümülatif BH
değerleri Tablo 4.14 - Tablo 4.17 arasında, in vitro salım profilleri de Şekil 4.24, Şekil
4.25’de verilmiştir. İlk 24 saat içinde kümülatif salınan BH yüzdeleri Formülasyon A,
B, C ve D için sırasıyla %69,3; %75,9; %74,6 ve %89,6 olarak bulunmuştur. Bu
sürenin sonunda, Formülasyon A, B ve C sabit hızda salıma devam ederek salımı 7
günde tamamlarken, Formülasyon D’ de 3. gün sonunda salım tamamlanmıştır. Salım
profilleri incelendiğinde bütün formülasyonlar için ilk 24 saatlik periyotta patlama
salımı (burst effect)’ ndan söz etmek mümkündür. Bu durumun nanoliflerin sahip
olduğu geniş yüzey alanı ve kullanılan polimer karışımından kaynaklandığı
düşünülmektedir (108). Literatürde yapılan çalışmalar incelendiğinde benzer
sonuçların elde edildiği görülmüştür. Örneğin, Yavuz ve ark. (173) hazırlamış
oldukları siklosporin yüklü nanopartikülleri, farklı oranlarda PLGA-PKL içeren
polimer matrikste dağıtarak hem eritme yöntemi hem de elektro-eğirme yöntemi ile
oküler implant hazırlamıştır. Çalışmada eritme yöntemi ile hazırlanan
formülasyonlardan 2 ay süre ile elektro-eğirme yöntemiyle hazırlanan implantlardan 1
ay süre ile ilaç salımı gerçekleştiği ve patlama etkisinin ilk 2 gün boyunca gözlendiği
bildirilmiştir. Karataş ve ark. (274) yapmış oldukları bir çalışmada ofloksasin yüklü
PKL: Poli (butilen süksinat) (PBS) nanolif formülasyonları üretmiştir. Araştırmacılar,
hazırlanan nanolif formülasyonlarının başlangıçta patlama etkisi gösterdiğini sonra
sabit bir oranda ilaç salımına devam ederek salımı tamamladığını belirtmiştir. Siafaka
ve ark. (275) varikonazol:β-Cyc kompleksleri içeren PKL nanoliflerini elektro-eğirme
yöntemiyle hazırlamış ve in vitro salım çalışmalarında %80’in üzerinde patlama
salımı meydana geldiğini bildirmiştir.
Formülasyon A, B ve C’den BH salımı 7 gün süre ile devam ederken bu
sürenin Formülasyon D için 3 gün olduğu tespit edilmiştir. Bu durumun Formülasyon
D’de etken maddenin BH:HP-β-Cyc kompleksi şeklinde olması nedeniyle BH’nin
artmış çözünürlüğünden kaynaklandığı düşünülmektedir. Benzer şekilde, Akduman
ve ark. (247) naproksen sodyum(NAP), HP- β-Cyc:NAP ve β-Cyc:NAP inklüzyon
kompleksi yüklü poliüretan nanolif formülasyonu hazırlamış ve in vitro salım
çalışmasında sadece NAP içeren nanoliflerin 120 saat süre ile salım yaparken β-
147
Cyc:NAP ve HP- β-Cyc:NAP içeren nanoliflerin sırasıyla 36 saat ve 5 saatte salımı
tamamladıklarını ve bu sonucun NAP’ın artmış çözünürlüğü nedeniyle meydana
gelmiş olabileceğini bildirilmiştir. Aytaç ve ark. (276) sulfisoksazol: HP- β-Cyc ve
sulfisoksazol yüklü hidroksipropil selüloz nanolifler hazırlamıştır. Çalışmada
geliştirilen bütün formülasyonlarda 12 saat bitmeden salımın tamamlandığı, inklüzyon
kompleksi içeren formülasyonlarda ise salımın çok daha hızlı olduğu tespit edilmiştir.
Nanolif insertlerin salım profillerini karşılaştırmak için fark faktörleri (f1) ve
benzerlik faktörleri (f2) hesaplanmış ve formülasyonların salım profillerinin
istatistiksel olarak benzer olmadığı görülmüştür (p < 0,05) (0 ile 15 arasındaki f1, 50
ile 100 arasındaki f2 değerleri, iki salım profilinin benzer olduğunu göstermektedir
(17). Sonuç olarak, temel formülasyonun (kaplanmamış), SA veya TSA ile kaplanması
veya temel formülasyonda BH yerine BH:HP-β-Cyc kompleksinin kullanılması gibi
formülasyon geliştirme yaklaşımlarının in vitro salım profillerinde farklılık yarattığı
tespit edilmiştir.
5.5.7. Ex vivo Biyoadezyon Çalışmaları
Ex vivo biyoadezyon çalışmaları, kornea ile geliştirilen insert formülasyonları
arasındaki bağlanma (=biyoadezyon) gücünün belirlenmesi için gerçekleştirilmiştir.
Ex vivo biyoadezyon çalışmaları sonuçları Şekil 4.26’da verilmiştir. Elde edilen
sonuçlar incelendiğinde, formülasyonların korneaya biyoadezyon gücü (Newton) için
sıralamanın Formülasyon C > B> D > A şeklinde olduğu ve farkın istatistiki olarak
anlamlı olduğu tespit edilmiştir (p <0,05).
Mukoadezif polimerle kaplı Formülasyon B ve C kendi aralarında
karşılaştırıldığında, tiyollenmiş bir mukoadezif polimer olan TSA ile kaplanan
Formülasyon C’nin korneaya bağlanma gücünün, diğer bir mukoadezif polimer olan
SA ile kaplanmış Formülasyon B’den daha yüksek olduğu tespit edilmiştir (p < 0,05).
Bu durum tiyol gruplarının daha yüksek mukoadezif güce sahip olması ile açıklanabilir
(152). Kornea yüzeyindeki mukusun temel bileşeni olan müsinin yapısında bulunan
yüksek miktardaki sistein, TSA’nın yapısında bulunan –SH ile disülfür köprüleri
oluştururken, SA mukus tabaka ile sadece iyonik etkileşimler ve hidrojen bağları
yoluyla kovalent olmayan bağlar oluşturabilmektedir. (277). Çalışmamızda elde
ettiğimiz sonuçlar ile paralel olarak, Aher ve ark. (188) SA veya TSA polimeri
148
kullanarak gatifloksasin yüklü oküler insert formülasyonları hazırlamış ve TSA ile
hazırlanan insertlerin bağlanma (biyoadezif ) kuvvetinin SA ile hazırlananların iki katı
olduğunu tespit etmiştir. Pawar ve ark. (185) yapmış oldukları çalışmada,
moksifloksasin yüklü insertleri Eudragit ile kaplamış ve mukoadezyon testinde kaplı
olan insertlerin kaplı olmayan insertlere oranla daha yüksek mukoadezif güce sahip
olduğunu tespit etmiştir.
5.6. Hücre Kültürü Çalışmaları
Oküler yüzeyde bozulma ile karakterize olan klinik olgularda antibiyotiklerin
uygulanmasından kaynaklanabilecek bir toksisite tedaviyi uygulayan hekimler için en
büyük kaygı nedenidir (278). Bakteriyel keratit gibi kornea bütünlüğünü bozabilecek
hastalıkların tedavisinde uygulanan antibiyotikler gibi geliştirilen formülasyonların da
sitotoksik olmaması gerekmektedir. Bu amaçla, çalışmamızda seçilen etken madde ve
formülasyonların olası sitotoksisitesini belirlemek amacı ile MTT sitotoksisite analizi
yapılmıştır.
Sitotoksisite deneyleri Yöntem 3.2.6’ da anlatıldığı şekilde Amerikan
Farmakopesi 42’ de “<1031> The Biocompability of Materials Used in Drug
Containers, Medical Devices and Implants” başlığı altında belirtilen koşullarda
gerçekleştirilmiştir (192). Bunun için katı formlar olan insertler hücre kültür ortamı ile
7 gün inkübe edilerek ekstraktlar hazırlanmış ve elde edilen bu ekstraktların
sitotoksisitesi değerlendirilmiştir. BH içeren ve içermeyen nanolif yapıda insertlerin
24, 48 ve 72. saatlerdeki % hücre canlılığı Şekil 4.29-4.32 arasında verilmiştir.
Şekillerden de görüleceği üzere, MTT analizi sonuçlarına göre 24, 48 ve 72. saatlerde
tüm formülasyonların sırasıyla en az % 80, %78 ve % 75 hücre canlılığı değerine sahip
olduğu tespit edilmiş ve 24, 48 ve 72. saat canlılık değerleri arasında anlamlı bir fark
tespit edilememiştir (p> 0,05).
MTT testinde 24. saat bulguları kendi arasında değerlendirildiğinde, BH içeren
ve içermeyen bütün formülasyonların %80 üzerinde hücre canlılığı gösterdiği tespit
edilmiştir. BH içeren formülasyonların içermeyenlere oranla hafif bir sitoksisite
gösterdiği yani % hücre canlılığı değerlerinde az miktarda bir düşme olduğu tespit
edilmiştir ancak bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0,05). Etken
madde içermeyen formülasyonlar arasında Formülasyon B’nin %81 hücre canlılığı ile
149
(diğer formülasyonlarda % hücre canlılığı daha yüksektir) en yüksek sitotoksisite
riskine sahip formülasyon olduğu görülmüştür. Buna karşın, etken madde içeren
formülasyonlar içinde inklüzyon kompleksi bulunan Formülasyon D’nin en az
sitotoksisite gösterdiği tespit edilmiştir, ancak gruplar arasındaki fark istatistiksel
olarak anlamlı değildir (p>0,05).
MTT testinde 48. saatteki bulgular incelendiğinde bütün formülasyonların %78
üzerinde canlılık gösterdiği görülmüştür. Etken madde içermeyen Formülasyon B’,
%78,5 ile en az hücre canlılığı gösteren formülasyondur. Etken madde içeren
formülasyonlar içerisinde ise Formülasyon D, %82,4 ile en yüksek hücre canlılığı
göstermektedir. BH içeren formülasyonlar, içermeyenlere oranla hafif bir sitotoksisite
riski göstermektedir. Ancak gruplar arasındaki fark istatistiki olarak anlamlı
bulunmamıştır (p>0,05). 48. saat bulgularına benzer şekilde, 72. saat bulguları
incelendiğinde bütün formülasyonların %75 üzerinde canlılık gösterdiği görülmüştür.
Formülasyon B’ %75,7 değeri ile etken madde içermeyen gruplarda en az hücre
canlılığı gösteren formülasyondur. Etken madde içeren formülasyonlar içerisinde ise
Formülasyon D %80,7 hücre canlılığı ile en yüksek değere sahiptir. BH içeren
formülasyonları içermeyenlere oranla hafif bir sitotoksisite riski göstermektedir.
Ancak gruplar arasındaki fark istatistiki olarak anlamlı değildir (p>0,05).
Etken madde içeren ve içermeyen nanolif yapıda insert formülasyonları kendi
arasında değerlendirildiğinde, hücre canlılığında anlamlı bir farklılığın olmadığı
görülmektedir. Bu durum, nanolif yapıda insertlerin içerdiği etken maddenin
bakteriyel olarak etkin fakat göz hücreleri üzerinde sitotoksik bir etki oluşturmayacak
bir dozda olduğunu göstermektedir. Zgadzaja ve ark. (193) hazırlamış oldukları
siprofiloksasin çözeltisinin V 79 hücre hattı üzerindeki etkilerini incelemiş ve artan
siprofloksasin konsantrasyonu ile beraber hücre canlılığının azaldığını tespit
etmişlerdir. Ayaki ve ark. (279) yapmış oldukları çalışmada farklı florokinolon grubu
antibiyotiklerin korneal hücre hattı üzerindeki etkilerini incelemiş ve hücre canlılığının
antibiyotiğin dozuna bağlı olarak azaldığını gözlemlemişlerdir. Silva ve ark. (194)
yapmış oldukları çalışmada hazırlamış oldukları seftazidim yüklü oküler jel
formülasyonunun ARPE-19 üzerinde sitotoksik bir etki oluşturmadığını tespit etmiştir.
MTT testinde etken madde içermeyen nanolif yapıda insert formülasyonlarının
da yüksek hücre canlılığı göstermesi tez kapsamında hazırlanan taşıyıcı sistemin
150
ARPE-19 hücre hattında sitotoksik etkiye sahip olmadığını göstermiştir. Benzer
şekilde Da Silva ve ark. (280) yapmış oldukları çalışmada elektro-eğirme yöntemi ile
PKL nanolifler hazırlamış ve etken madde içermeyen taşıyıcının ARPE-19 hücre hattı
ve Müller glial hücre (MIO-M1 hücreleri) hattı üzerinde sitotoksik etkiye sahip
olmadığını bildirmişlerdir.
5.7. Mikrobiyolojik Çalışmalar
Mikrobiyolojik çalışmalarda, öncelikle, deneye alınan tüm formülasyonların
hazırlanması sonrasında sterilizasyonları UV lamba ile gerçekleştirilmiş ve sterilite
kontrolü yapılarak tüm formülasyonların sterilitesi doğrulanmıştır.
MİK, bir antibiyotiğin herhangi bir mikroorganizma üzerinde etkin olduğu en
düşük konsantrasyondur. MİK analizi antibiyotiğin etkinliği bakımında önemli bir
kriterdir (184). Literatürde daha önce yapılan bir çalışmada (281) BH’nin
P.aeuroginosa’nın 0464 suşuna karşı MİK değerinin 0,06 µg/mL, 0462 suşuna karşı
ise 1 µg/mL olduğu bildirilmiştir. Tez çalışmamız kapsamında yapılan deneylerde
BH’nin MIK değeri P.aeuroginosa’nın ATCC 27853 suşuna karşı 0,031 µg/mL, S.
Aureus’un ATCC 29213 suşuna karşı 0,004 µg/mL olarak bulunmuştur.
Disk difüzyon testi, etken maddelerin in vitro olarak bakterilere karşı
etkinliğinin belirlenmesi ve formülasyonlar arasında karşılaştırma yapılabilmesi
bakımından önemli bir testtir (184). Bu amaçla, BH içeren bütün formülasyonlar ve
piyasa preparatı (Besivance®), P.aeuroginosa’nın bulunduğu petri kaplarına
uygulanmıştır. Uygulamanın üzerinden 24 saat geçtikten sonra bakterilerin petri
kaplarında oluşturdukları zon çapları ölçülmüştür. Bu çalışmada, gram-negatif bir
bakteri olan P.aeuroginosa’nın seçilme sebebi özellikle son zamanlarda kontakt lens
kullanımı ile birlikte P.aeuroginosa kaynaklı keratit vakalarında ciddi anlamda artış
olması ve bu bakteri kaynaklı keratitin tedavisinde kullanılabilecek ilaçların kısıtlı
olmasıdır (282). Disk difüzyon testi sonuçları Tablo 4.20 ve Şekil 4.28’de
gösterilmiştir. Sonuçlar incelendiğinde piyasa preparatı, Formülasyon A, B, C ve D
için zon çapları sırasıyla 31, 26.5, 26.5, 27 ve 27 mm olarak ölçülmüştür ve gruplar
arasında istatistiki olarak fark olmadığı bulunmuştur (p>0,05). Bu durum geliştirilen
formülasyonların piyasa preparatı kadar etkin olduğunu göstermektedir. Benzer
151
şekilde, Handoko ve ark. (283) 5 mg siprofloksasin emdirilmiş diskleri P.aeuroginosa
petri kaplarına uyguladıklarında 32 mm çapında bir alanı inhibe ettiğini tespit etmiştir.
5.8. Ex Vivo Kornea Geçiş Çalışmaları
Ex vivo kornea geçiş çalışması, nanolif yapıda insert formülasyonları, piyasa
preparatı (Besivance®) ve BH çözeltisi için tavşan korneası kullanılarak
gerçekleştirilmiştir. Çalışmalarda kulanılacak kornea taze olarak tavşan gözlerinden
izole edilmiş ve literatürde mevcut bilgi doğrultusunda (284) doku yapısını
koruyabildiği 6 saatlik süre içinde analiz tamamlanmıştır.
Ex vivo çalışmalara ilişkin sonuçlar Şekil 4.33 ve Tablo 4.21’de verilmiştir.
Sonuçlar incelendiğinde, ilaç çözeltisinin kornea dokusundan en yüksek geçiş
değerine sahip olduğu tespit edilmiştir (p<0,05). Süspansiyon formunda olan piyasa
preparatının ise uygulanan süre içinde en çok geçiş sağlayan ikinci formülasyon
olduğu görülmektedir. İnsert formülasyonlarından salınan BH’nin ise kornea
dokusundan daha az oranda geçtiği görülmektedir. Bu durum, çözeltide BH’nin
çözünmüş formda olması, süspansiyon formunda da çözünmek için bir miktar zamana
ihtiyaç duyulması ile açıklanabilir. Çözelti ve süspansiyonda çözünmüş veya
çözünmeye hazır halde bulunan BH, 6 saatlik deney süresi içerisinde kornea
dokusundan hızlıca penetre olabilmekte, buna ilaveten aynı sürede formülasyonlardan
etken maddenin salınması insertin katı bir ilaç şekli olması nedeniyle bir miktar zaman
almaktadır. Bu nedenle, insertlerden salınan BH’nın korneadan geçiş miktarı daha
düşük tespit edilmiştir ve bu sonuçlar literatür ile uyumlu bulunmuştur. Khalil ve ark
(285) yaptıkları çalışmada azitromisin içeren nanopartikül yüklü polivinilpirolidon
nanolifler üretmiştir. Yapılan ex vivo kornea geçiş çalışmasında, çözelti şeklindeki
piyasa preparatından ilaç geçiş miktarının nanoliflere göre daha yüksek olduğu
bildirilmiştir.
Ex vivo permeasyon çalışmalarında nanolif yapıda insert formülasyonlarından
salınan BH’nın korneadan geçtiği gösterilmiştir. Formülasyonlar, kendi aralarında
değerlendirildiğinde, Formülasyon D’nin en yüksek etken madde geçişini sağladığı
görülmektedir (p < 0,05). Diğer formülasyonlar Formülasyon D’den daha düşük
olmakla birlikte birbirine benzer miktarda ex vivo ilaç geçisi sağlamıştır. Bu durum,
Formülasyon D’nin içerisinde ilaç:Cyc inklüzyon kompleksine bağlı olarak artan BH
152
çözünürlüğü dolayısıyla artan salım hızı ve Cyc’nin penetrasyon artırıcı özelliği ile
açıklanabilir (157). Benzer şekilde Shelley ve ark. (286) yapmış oldukları çalışmada
Cyc:Nepafenak kompleksi içeren in situ jel formülasyonları geliştirmiş ve Nepafenak
içeren piyasa preparatını karşılaştırmıştır. Araştırmacılar, hazırlamış oldukları
ilaç:Cyc kompleksi içeren jelin 5 kat daha fazla kornea geçişi sağladığını tespit
etmiştir.
5.9. In Vivo Çalışmalar
In vivo çalışmalara, in vitro karakterizasyon, hücre kültürü, antimikrobiyal
aktivite ve ex vivo ilaç geçiş çalışmalarında en uygun sonuçları veren Formülasyon C
ve Formülasyon D dahil edilmiştir. In vivo çalışmalar kapsamında hazırlanan
formülasyonların antibakteriyel etkinliğini tespit etmek amacıyla öncelikle tavşan
kornealarında bakteriyel keratit oluşturulmuştur. Bunun için tavşan gözünün stroma
tabakasına 10-5 CFU bakteri süspansiyonu, 30 numaralı enjektör ucu ile uygulanmıştır.
Uzman göz hekimi tarafından 24 saat sonra yapılan incelemede korneada keratit
bulgularına rastlanmış ve aynı zamanda bütün tavşanlar için ilk gün derecelendirmesi
(skorlama) yapılmıştır (Şekil 4.36). Skorlama sonrası hemen tedaviye başlanmıştır:
piyasa preparatı (Besivance®) ve kontrol olarak Serum fizyolojik günde 3 kere olmak
üzere 7 gün süre ile uygulanmış, nanolif yapıda insert formülasyonları ise 7 gün içinde
sadece 1 kez uygulanmıştır. Daha sonra, 1, 3, 5 ve 7. günlerde uzman göz hekimi
tarafından muayeneler yapılmış ve keratitle ilişkili 7 parametre üzerinden 0-4 arası
derecelendirme yapılmıştır. Hastalık şiddeti arttıkça skorlama değeri yükselirken,
şiddet azaldıkça derecelendirme değerinde düşüş görülmüştür.
Sonuçlar incelendiğinde (Şekil 4.36) bütün grupların mikroorganizama
enjeksiyonunu takiben ilk 24 saatte (tedaviden önce) toplam klinik skorunun ortalama
13,5 civarı olduğu görülmektedir. Formülasyon C değerlendirildiğinde, 72 saat
sonunda gözde akıntının olmadığı, kornea ödeminin azaldığı fakat kemozisin aynı
seviyede kaldığı görülmüştür. 120. saatin sonunda ise Formülasyon C uygulananlarda
konjonktival kemozisin ve kornea opaklığının tamamen kaybolduğu görülmüştür.
Formülasyon C grubunda bulunan tavşanların, bütün muayene zamanlarında,
tedavinin başarısına bağlı olarak, etken madde içermeyen (Formülasyon C’) ve tedavi
edilmemiş (PBS uygulanan) grubun klinik puanlarından anlamlı olarak düşük olduğu
153
görülmüştür (p <0,05). Formülasyon D’nin klinik sonuçları incelendiğinde, tedaviyi
takiben 24 saatte diğer gruplara kıyasla daha düşük klinik skorlar gözlenmiştir. Bu
durum, Formülasyon D’nin 24 saatlik in vitro salım profili sırasında görülen ani salım
etkisi ve siklodektrinin penetrasyon artırıcı etkisi ile açıklanabilir (287). Yapılan son
muayenede, Formülasyon D uygulaması sonrasında kornea ödemi ve konjonktival
kemozisin tamamen kaybolduğu gözlenmiştir. Formülasyon D grubunda bulunan
tavşanların, bütün muayene zamanlarında, tedavinin başarısına bağlı olarak, etken
madde içermeyen (Formülasyon D’) ve tedavi edilmemiş grubun (PBS uygulanan)
klinik puanlarından anlamlı olarak düşük olduğu görülmüştür (p <0,05). Besivance®’
ın etkinliği incelendiğinde, 72 saat sonra kornea ödeminin azaldığı ve kemozisin aynı
seviyede olduğu, gözdeki akıntının ise tamamen sonlandığı gözlenmiştir. 120. saat
sonunda ise korneal ödemin ve kemozisin artık gözlenmediği tespit edilmiştir.
Besivance® grubunda bulunan tavşanların, tüm muayene zamanlarında etken madde
içermeyen (Formülasyon C’ ve D’) ve tedavi edilmemiş grubun klinik skorlarından
anlamlı olarak düşük olduğu görülmüştür (p <0,05).
Formülasyon C, D ve Besivance®’dan elde edilen klinik skorlar
karşılaştırıldığında, Formülasyon C ve D’nin Besivance®’a yakın etkinlik gösterdiği
ve tüm muayene noktaları skorlarında istatistiksel anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir
(p > 0,05). Bununla beraber, Besivance® günde 3 kez uygulanırken, nanolif yapıda
insert formülasyonları ise tedavi süresince sadece bir kez uygulanmıştır. Benzer
şekilde Franca ve ark. (288) glokom tedavisi için dorzolamidin sürekli salımını
sağlayan kitosan/hidroksietil selüloz insertleri geliştirmiş ve ticari ilacın (çözelti) in
vivo etkinliğini araştırmıştır. Araştırmacılar, geliştirilen insertlerin 14 günlük tedavi
süresi boyunca bir kez uygulanmasına rağmen günlük olarak uygulanan ticari preparat
ile aynı derecede etkinlik gösterdiğini bildirmiştir.
5.10. Histoloji Çalışmaları
Histoloji çalışmaları sonucu elde edilen bulgular Şekil 4.37’de verilmiştir.
Histolojik olarak, Formülasyon C, Formülasyon D ve ticari preparatta korneaların,
hücre katmanlarında epitel dokunun Bowman membranın ve epitel dokunun sağlam
olduğu ve herhangi bir skuamöz keratinize yapının olmadığı tespit edilmiştir. Ayrıca,
histolojik bulgular piyasa preparatı veya geliştirilen formülasyonların uygulandığı
154
korneaların normal kalınlıkta ve düzenli epitel ve endotel içererek bütünlüğünü
koruduğunu ve inflamatuvar hücrelerin gözlenmediği bir stroma yapısının
bulunduğunu göstermiştir.
155
6. SONUÇ
Tezimize ilişkin deneysel çalışmalardan elde edilen bulgular kısaca
özetlenecek olursa:
Bu tez çalışmasında, bakteriyel keratitin topikal olarak etkin tedavisi için,
uzun süre besifloksasin HCl (BH) salımı sağlayacak, farklı yüzey
özelliklerine sahip nanolif yapıda insert formülasyonları geliştirilmesi
gerçekleştirilmiştir.
BH içeren nanolif yapıda insert formülasyonları, Poli(Kaprolakton)
(PKL)/Poli(Etilen Glikol)(PEG) polimerleri (2:1) ile elektro-eğirme
yöntemi kullanılarak başarılı bir şekilde hazırlanmıştır.
Hazırlanan formülasyonlara SA veya TSA ile kaplama yapılarak
mukoadezif özelliklerinin iyileştirilmesi veya BH yerine BH:HP-β-Cyc
inklüzyon kompleksi kullanılarak ilacın penetrasyonunun artırılması gibi
formülasyon yaklaşımları uygulanarak BH’nın oküler biyoyararlanımını
artırmak üzere formülasyon stratejileri geliştirilmiştir.
Formülasyonlara uygulanan kaplama işleminin veya BH:HP-β-Cyc’nin
formülasyonlara dahil edilmesinin, formülasyonların bazı in vitro
karakteristikleri üzerinde (nanolif çapı, şişme özellikleri, in vitro ilaç
salımı, ex vivo biyoadezyon) olumlu etki gösterdiği tespit edilmiştir.
Hazırlanan nanolif yapıda insert formülasyonlarındaki lif yapısının
homojen ve nano boyutta olduğu tespit edilmiştir. İn vitro salım
çalışmalarında BH:HP-β-Cyc içeren formülasyonlar dışındaki
formülasyonlarla, 7 günlük bir antibiyotik salımı elde edilmiştir. Tüm
formülasyonlardan elde edilen her bir salım örneğine mikrobiyolojik
analiz uygulandığında, salım örneklerindeki BH miktarının her bir zaman
noktası için MIK değerinin üzerinde olduğu (mikroorganizma üzerinde
etkili) belirlenmiştir.
156
Kornea dokusu kullanılarak yapılan ex-vivo biyoadezyon çalışmalarında,
formülasyonların SA veya TSA ile kaplanmasının formülasyonun
biyoadezyon gücünü artırdığı belirlenmiştir.
Hücre kültürü çalışmalarında tüm formülasyonların 24, 48 ve 72. saat
sonunda ARPE-19 insan retina pigment epitel hücreleri üzerinde %75’ in
üstünde hücre canlılığı sağladığı, sitotoksik olmadığı gösterilmiştir.
Ex-vivo kornea geçiş çalışmalarında nanolif yapıda insert
formülasyonlarından salınan BH’nin korneadan geçtiği, siklodekstrinlerin
çözünürlük ve penetrasyon artırıcı özelliği nedeniyle BH:HP-β-Cyc içeren
formülasyonlarda geçişin daha yüksek oranda olduğu tespit edilmiştir.
In vivo çalışmalar için seçilen (Formülasyon C, D) formülasyonların, ilaç
çözeltisinin ve piyasa preparatının (Besivance®) antibakteriyel etkinliğini
tespit etmek amacıyla Yeni Zelanda tipi albino tavşan kornelarında
bakteriyel keratit modeli başarıyla oluşturulmuştur.
In vivo çalışmalarda tedavi öncesi ve sonrası Formülasyon C, D ve
Besivance®’dan elde edilen klinik skorlar karşılaştırıldığında,
Formülasyon C ve D’nin Besivance®’a yakın etkinlik gösterdiği ve tüm
muayene noktaları skorlarında bu gruplar arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir farklılık görülmemiştir.
In vivo çalışmalarda, tez kapsamında geliştirilen, sadece bir defa
uygulanan insert formülasyonlarının, süspansiyon formunda olması
nedeniyle 7 gün boyunca günde 3 kez kullanılan piyasa preparatı
Besivance®’a benzer etkinlik gösterdiği tespit edilmiştir.
Bu çalışmanın bir TÜBİTAK projesi ve doktora tezi olması nedeniyle
belirlenen süre içinde planlanan çalışmaların tamamlanması ve
sonlandırılması gerekmiştir. Daha ileri çalışmalar düşünülecek olursa in
vivo oküler ilaç dağılım çalışmalarının gerçekleştirilmesi uygun olacaktır.
157
7. KAYNAKLAR
1. Forrester JV DA, McMenamin PG, Roberts F, Pearlman E. The eye: basic
sciences in practice: Elsevier Health Sciences; . The eye: basic sciences in
practice. Elsevier Health Sciences. 2015.
2. Beuerman RW, Pedroza L. Ultrastructure of the human cornea. Microsc Res
Tech. 1996;33(4):320-35.
3. Sahoo SK, Dilnawaz, F., & Krishnakumar, S. Nanotechnology in ocular drug
delivery. Drug discovery today. 2008;13(3-4):144-51.
4. Bíró T, & Aigner, Z. Current approaches to use cyclodextrins and mucoadhesive
polymers in ocular drug delivery—A mini-review. Scientia Pharmaceutica.
2019;87(3)
5. Baloglu E, Karavana SY, Senyigit ZA, Hilmioglu-Polat S, Metin DY, Zekioglu
O, et al. In-situ gel formulations of econazole nitrate: preparation and in-vitro
and in-vivo evaluation. J Pharm Pharmacol. 2011;63(10):1274-82.
6. Basaran E, Demirel M, Sirmagul B, Yazan Y. Cyclosporine-A incorporated
cationic solid lipid nanoparticles for ocular delivery. J Microencapsul.
2010;27(1):37-47.
7. Kayıran S, Bozdağ Pehlivan, S, Çelebier, M, Ünlü, N. Determination of
Naproxen Sodium from poly(lactıde-co-glycolıde) Corneal Scaffolds. Turk J
Pharm Sci, . 2010;7(1):57-68.
8. Jawahar N, Eagappanath, T, Nagasamy, V, Jubie, S, Samanta, M.K. Preparation
and Characterisation of PLGA-Nanoparticles Containing an Anti-hypertensive
Agent. Int J PharmTech Research. (2009); 1(2): :390-3.
9. Rowsey TG, Karamichos D. The role of lipids in corneal diseases and
dystrophies: a systematic review. Clin Transl Med. 2017;6(1):30.
10. Ross MH PW. Histology a Text and Atlas. With Correlated Cell and Molecular
Biology. & LW, Wilkins., editors. Philadelphia, (2006). 417-844. p.
11. Dhanapal R, Ratna, J.V. Ocular Drug Delivery System – A Revıew. Int J Innov
Drug Dis. (2012);2(1): 4-15.
12. Wheater PR BH, Daniels VG. . Functional Histology: A Text and Colour Atlas.
Second Edn. Churcill Livingstone Medical Division of Longman Group Ltd.
Hong Kong; 1987.
13. Yasukawa T, Ogura Y, Tabata Y, Kimura H, Wiedemann P, Honda Y. Drug
delivery systems for vitreoretinal diseases. Prog Retin Eye Res. 2004;23(3):253-
81.
14. Campbell M, Nguyen AT, Kiang AS, Tam L, Kenna PF, Dhubhghaill SN, et al.
Reversible and size-selective opening of the inner Blood-Retina barrier: a novel
therapeutic strategy. Adv Exp Med Biol. 2010;664:301-8.
158
15. Pahuja P, Arora S, Pawar P. Ocular drug delivery system: a reference to natural
polymers. Expert Opin Drug Deliv. 2012;9(7):837-61.
16. Janagam DR, Wu L, Lowe TL. Nanoparticles for drug delivery to the anterior
segment of the eye. Adv Drug Deliv Rev. 2017;122:31-64.
17. Hamidi M, Azadi A, Rafiei P. Hydrogel nanoparticles in drug delivery. Adv
Drug Deliv Rev. 2008;60(15):1638-49.
18. Jiang J, Moore JS, Edelhauser HF, Prausnitz MR. Intrascleral drug delivery to
the eye using hollow microneedles. Pharm Res. 2009;26(2):395-403.
19. Wadhwa S, Paliwal R, Paliwal SR, Vyas SP. Nanocarriers in ocular drug
delivery: an update review. Curr Pharm Des. 2009;15(23):2724-50.
20. Patel P, Shastri, D., Shelat, P., & Shukla, A. Ophthalmic drug delivery system:
challenges and approaches. Systematic Reviews in Pharmacy. 2010;1(2).
21. Raghava S HM, Kompella UB. Periocular routes for retinal drug delivery. Expert
Opin Drug Deliv. 2004(1):99-114.
22. Mitra AK. Role of transporters in ocular drug delivery system. Pharm Res.
2009;26(5):1192-6.
23. Schoenwald RD. Pharmacokinetics in ocular drug delivery. (Ed.). EE, editor.
Boca Raton: CRS Press(1993). p. 159-189.
24. Lang JC. Ocular Drug-Delivery Conventional Ocular Formulations. Advanced
Drug Delivery Reviews, . (1995);16 (1), :39-43.
25. Venkata Ratnam G, Madhavi, S.,Rajesh, P. Ocular Drug Delıvery: An Update
Revıew. IJPBS. (2011) ;1 (4), (437-446.).
26. Bourlais CL, Acar, L., Zia, H., Pierre, A., Sado, T.N.,Leverge, R. Ophtalmic
Drug Delivery Systems - Recent Advances. Progress in Retinal and Eye
Research,. 1998;17 (1), :33-58.
27. Das S, Suresh, P.K. Nanosuspension: A New Vehicle For the Improvement of
the Delivery of Drugs to the Ocular Surface Application to Amphotericin B.
Nanomed –Nanotechnol, 2011;7(2) 242-7.
28. Polat HK, Pehlivan, SB., & Çalış, S. Bakteriyel Keratit Tedavisinde Yeni İlaç
Taşıyıcı Sistemlerin Uygulanması. Türkiye Klinikleri Oftalmoloji Dergisi,
(2018) ;27(4): 289-301.
29. Kanski JJ, Bowling, B. Klinik Oftalmoloji Sistemik Yaklaşım. Editör: Nischal
K, Pearson, A. Güneş Tıp Kitabevi, Ankara: 7. Baskı, ; (2011). 167-238. p.
30. Erie JC NM, Hodge DO, Ballard DJ. Incidence of ulcerative keratitis in a defined
population from 1950 through 1988. Arch Ophthalmol 1993;111(12):1665-71.
31. Sensoy D, Cevher E, Sarici A, Yilmaz M, Ozdamar A, Bergisadi N. Bioadhesive
sulfacetamide sodium microspheres: evaluation of their effectiveness in the
treatment of bacterial keratitis caused by Staphylococcus aureus and
159
Pseudomonas aeruginosa in a rabbit model. Eur J Pharm Biopharm.
2009;72(3):487-95.
32. Manav G, Akarçay, K. Göz İnfeksiyonlarına Neden Olan Mikroorganizmalar,.
Ankem Dergisi. 1991;5 (4) 396-400.
33. Mc NN, Van R, Tuchin OS, Fleiszig SM. Ocular surface epithelia express
mRNA for human beta defensin-2. Exp Eye Res. 1999;69(5):483-90.
34. Baba K, Tanaka Y, Kubota A, Kasai H, Yokokura S, Nakanishi H, et al. A
method for enhancing the ocular penetration of eye drops using nanoparticles of
hydrolyzable dye. J Control Release. 2011;153(3):278-87.
35. Onlen Y, Tamer C, Oksuz H, Duran N, Altug ME, Yakan S. Comparative trial
of different anti-bacterial combinations with propolis and ciprofloxacin on
Pseudomonas keratitis in rabbits. Microbiol Res. 2007;162(1):62-8.
36. Hornof M, Toropainen E, Urtti A. Cell culture models of the ocular barriers. Eur
J Pharm Biopharm. 2005;60(2):207-25.
37. Özsoy Y. Göz, Kulak ve Buruna Uygulanan Dojaz Şekilleri, Temel Konular ve
Dozaj Şekilleri, Gürsoy AZ, editor. İstanbul,: Kontrollü Salım Sistemleri
Derneği Yayını; 2004. p.233-44.
38. Dutta D, Cole N, Willcox M. Factors influencing bacterial adhesion to contact
lenses. Mol Vis. 2012;18:14-21.
39. Musa F, Tailor, R., Gao, A., Hutley, E., Rauz, S., & Scott, R. A. H. Contact lens-
related microbial keratitis in deployed British military personnel. British journal
of ophthalmology. 2010;94(8) 988-93.
40. Tuft SJ, Matheson M. In vitro antibiotic resistance in bacterial keratitis in
London. Br J Ophthalmol. 2000;84(7):687-91.
41. Chalita MR, Hofling-Lima AL, Paranhos A, Jr., Schor P, Belfort R, Jr. Shifting
trends in in vitro antibiotic susceptibilities for common ocular isolates during a
period of 15 years. Am J Ophthalmol. 2004;137(1):43-51.
42. Sharma A, & Taniguchi, J. Emerging strategies for antimicrobial drug delivery
to the ocular surface: Implications for infectious keratitis. The ocular surface, .
2017;15(4), :670-9.
43. Okur NÜ. Antibiyotik İçeren Çeşitli Oküler Nano-Taşıyıcı Sistemlerin İn Vitro
– İn Vivo Değerlendirilmesi Üzerine Çalışmalar [Doktora Tezi]. İzmir2012.
44. Lihara H, Suzuki T, Kawamura Y, Ohkusu K, Inoue Y, Zhang W, et al.
Emerging multiple mutations and high-level fluoroquinolone resistance in
methicillin-resistant Staphylococcus aureus isolated from ocular infections.
Diagn Microbiol Infect Dis. 2006;56(3):297-303.
45. Oküler Enfeksiyon Hastalıkları BK, Türk Oftalmoloji Derneği Eğitim Yayınları
No:8: 181-200.
160
46. Stroman DW, Dajcs JJ, Cupp GA, Schlech BA. In vitro and in vivo potency of
moxifloxacin and moxifloxacin ophthalmic solution 0.5%, a new topical
fluoroquinolone. Surv Ophthalmol. 2005;50 Suppl 1:S16-31.
47. Xie S, Zhu L, Dong Z, Wang Y, Wang X, Zhou W. Preparation and evaluation
of ofloxacin-loaded palmitic acid solid lipid nanoparticles. Int J Nanomedicine.
2011;6:547-55.
48. Mah FS, & Sanfilippo, C. M. (2016). Besifloxacin: efficacy and safety in
treatment and prevention of ocular bacterial infections. Ophthalmology and
therapy,. 2016; 5(1):1-20.
49. Harry M. King J, Webster, NY (US) inventor; Bausch & Lomb Incorporated,
Rochester, NY (US) assignee. Fluoroquınolone Carboxylıc Acıd Molecular
Crystals. USA patent US 8.481526 B2 2013 Jul. 9, 2013
50. Totoli EG, Salgado HRN. Besifloxacin: A Critical Review of Its Characteristics,
Properties, and Analytical Methods. Crit Rev Anal Chem. 2018;48(2):132-42.
51. Blondeau JM. Fluoroquinolones: mechanism of action, classification, and
development of resistance. Surv Ophthalmol. 2004;49 Suppl 2:S73-8.
52. Levine C HH, Marians K. DNA gyrase and topoisomerase IV: biochemical
activities, physiological roles during chromosome replication, and drug
sensitivities. Biochim Biophys Acta. 1998:1400:29–43.
53. Lal SCA, S. Sokindra, K. Majumdar, D. K. Besifloxacin the Fourth Generation
Fluoroquinolone: A Review. J Drug Deliv Ther. 2014:39–44.
54. Khimdas SV, K. L. Hutnik, C. M. L. Ophthalmology and Eye Diseases
Besifloxacin Ophthalmic Suspension: Emerging Evidence of its Therapeutic
Value in Bacterial Conjunctivitis. Ophthalmol Eye Dis. 2011;3:7–12. .
55. Cambau E, Matrat S, Pan XS, Roth Dit Bettoni R, Corbel C, Aubry A, et al.
Target specificity of the new fluoroquinolone besifloxacin in Streptococcus
pneumoniae, Staphylococcus aureus and Escherichia coli. J Antimicrob
Chemother. 2009;63(3):443-50.
56. Sanfilippo CM, Hesje CK, Haas W, Morris TW. Topoisomerase mutations that
are associated with high-level resistance to earlier fluoroquinolones in
Staphylococcus aureus have less effect on the antibacterial activity of
besifloxacin. Chemotherapy. 2011;57(5):363-71.
57. Karpecki P, Depaolis M, Hunter JA, White EM, Rigel L, Brunner LS, et al.
Besifloxacin ophthalmic suspension 0.6% in patients with bacterial
conjunctivitis: A multicenter, prospective, randomized, double-masked, vehicle-
controlled, 5-day efficacy and safety study. Clin Ther. 2009;31(3):514-26.
58. Karpecki P, Paterno MR, Comstock TL. Limitations of current antibiotics for
the treatment of bacterial conjunctivitis. Optom Vis Sci. 2010;87(11):908-19.
59. Proksch JW GC, Siou-Mermet R, Comstock TL, Paterno MR, Ward KW. Ocular
pharmacokinetics of besifloxacin following topical administration to rabbits,
monkeys, and humans. J Ocul Pharmacol Ther. 2009;25(4):335–44.
161
60. Haas W SC, Hesje CK, Morris TW. Contribution of the R8 substituent to the in
vitro antibacterial potency of besifloxacin and comparator ophthalmic
fluoroquinolones. Clin Ophthalmol. 2013;7: 821–30.
61. Haas W PC, Zurenko GE, Lee JC, Brunner LS, Morris TW. Besifloxacin, a novel
fluoroquinolone, has broad-spectrum in vitro activity against aerobic and
anaerobic bacteria. Antimicrob Agents Chemother. 2009;53(8):3552–60.
62. Patel A, Cholkar, K., Agrahari, V., & Mitra, A. K. Ocular drug delivery systems:
an overview. World journal of pharmacology. 2013;2(2), .
63. Kang-Mieler JJ, Dosmar E, Liu W, Mieler WF. Extended ocular drug delivery
systems for the anterior and posterior segments: biomaterial options and
applications. Expert Opin Drug Deliv. 2017;14(5):611-20.
64. Lakhani P, Patil, A., & Majumdar, S. Recent advances in topical nano drug-
delivery systems for the anterior ocular segment. Therapeutic delivery. 2018;
9(2), :137-53.
65. Patel A, Cholkar, K., Agrahari, V., & Mitra, A. K. Ocular drug delivery systems:
an overview. World journal of pharmacology. 2013;2(2):47.
66. Dillen K, Bozdağ, S., Vandervoort, J., Ludwing, A. Evaluation of the
Physicochemical Charateristics and Activity of Various Kinds of Ciprofloxacin
HCL-loaded Cationic Nanoparticles,. J Drug Del Sci Tech. 2007;17(19) 49-56.
67. Patel HA, Patel, J.K., Patel, K.N., Patel, R.R. Ophthalmic Drug Delivery system
–A Review, Der Pharm Let. 2010;2(4) 100-15.
68. Grass GM CJ, Makoid MC. Ocular delivery of pilocarpine from erodible
matrices. J Pharm Sci 1984;73(5) 618-21.
69. Bozdağ S, Weyenberg, W., Ludwig, A. Rheological Evaluation of Dispersions,
Prepared with Different Non- and Gamma-irradiated Bioadhesive Cospray
Dried Powder Mixtures. Pharmazie. 2005;60:593-7.
70. Thakur R SG. Promising Implication of Ocuserts in Ocular Disease. Journal of
Drug Delivery and Therapeutics. 2012; 2(2):18-25.
71. Bozdag S, Weyenberg W, Adriaens E, Dhondt MM, Vergote V, Vervaet C, et
al. In vitro evaluation of gentamicin- and vancomycin-containing minitablets as
a replacement for fortified eye drops. Drug Dev Ind Pharm. 2010;36(11):1259-
70.
72. Imperiale JC, Acosta GB, Sosnik A. Polymer-based carriers for ophthalmic drug
delivery. J Control Release. 2018;285:106-41.
73. Gürsoy AZ. Oküler Sistemler, Kontrolü Salım Sistemleri. Gürsoy AZ, editor.
İstanbul2002. p.197 215.
74. Ustundag-Okur N, Gokce EH, Bozbiyik DI, Egrilmez S, Ertan G, Ozer O. Novel
nanostructured lipid carrier-based inserts for controlled ocular drug delivery:
evaluation of corneal bioavailability and treatment efficacy in bacterial keratitis.
Expert Opin Drug Deliv. 2015;12(11):1791-807.
162
75. Gürsoy AZ, Ed.Kontrollü Salım Sistemleri, Temel Konular ve Dozaj Şekilleri.
Gürsoy AZ, editor. İstanbul,2004. p 409-22.
76. JC. R. Ocular anatomy and physiology relevant to ocular drug delivery. AK m,
editor. New york1993.
77. Gurtler F, and Robert Gurny. "Patent literature review of ophthalmic inserts."
Drug development and industrial pharmacy. 1995; 21.1: 1-18.
78. Musgrave CSA, Fang F. Contact Lens Materials: A Materials Science
Perspective. Materials (Basel). 2019;12(2).
79. Singh K, Nair, A. B., Kumar, A., & Kumria, R. Novel approaches in formulation
and drug delivery using contact lenses. Journal of basic and clinical pharmacy,
2011; 2(2).
80. Le Bourlais C, Acar, L., Zia, H., Sado, P. A., Needham, T., & Leverge, R.
Ophthalmic drug delivery systems—recent advances. Progress in retinal and eye
research,. 1998;17(1) 33-58.
81. Kumar BP, G. Harish, and Debjit Bhowmik. Ocular inserts: A novel controlled
drug delivery system. The Pharma Innovation 2013;1:1-12.
82. Zaffaroni A. MaaTF, inventor Osmotic Releasing Device Having a Plurality of
Release Rate Patterns 1977.
83. Pal Kaur I, & Kanwar, M. Ocular preparations: the formulation approach. Drug
development and industrial pharmacy, 2002; 28(5) 473-93.
84. Devhadrao N.V SM. Revıew On Ocular Insert Drug Delıvery System. Journal
of Drug Delivery & Therapeutics. 2018;8(5-s) 115-21.
85. Bengani LC, Hsu, K.H., Gause, S., Chauhan, A. Contact lenses as a platform for
ocular drug delivery. Expet Opin Drug Deliv. 2013;10: 1483–96.
86. Prakash M, Dhesingh, R.S. Nanoparticle modified drug loaded biodegradable
polymeric contact lenses for sustainable ocular drug delivery. Curr Drug Deliv
2017;14;555–565
87. Richdale K, Lam, D.Y., Wagner, H., Zimmerman, A.B., Kinoshita, B.T.,
Chalmers, R., Sorbara, L., Szczotka-Flynn, L., Govindarajulu, U., Mitchell, G.L.
Case-control pilot study of soft contact lens wearers with corneal infiltrative
events and healthy controls. Invest Ophthalmol Vis Sci 2016;57:47–55.
88. Saettone MF, and Lotta Salminen. Ocular inserts for topical delivery. Advanced
drug delivery reviews 1995;16.1:95-106.
89. Gote V, Sikder, S., Sicotte, J., & Pal, D. Ocular drug delivery: present
innovations and future challenges. Journal of Pharmacology and Experimental
Therapeutics. 2019;370(3): 602-24.
90. Harwood R.J. Inventor Stabilized hydroxypropyl cellulose ophtalmic inserts and
process to sterilize the same1983.
163
91. Jimenez J, Sakthivel, M., Nischal, K. K., & Fedorchak, M. V. Drug delivery
systems and novel formulations to improve treatment of rare corneal disease.
Drug discovery today. 2019;24(8):1564–74.
92. Taylor SR, Isa, H., Joshi, L., & Lightman, S. New developments in
corticosteroid therapy for uveitis.Ophthalmologica. 2010; 224(Suppl. 1):46-53.
93. Varun R, Senthil, V., Lavanya, K., Ritu, H. A Brief Review on Oral Film
Technology,. Int J Res Ayur & Pharm. (2011).2(4);1138-47.
94. Arthanari S, Mani G, Jang JH, Choi JO, Cho YH, Lee JH, et al. Preparation and
characterization of gatifloxacin-loaded alginate/poly (vinyl alcohol) electrospun
nanofibers. Artif Cells Nanomed Biotechnol. 2016;44(3):847-52.
95. Calamak S, Shahbazi, R., Eroglu, I., Gultekinoglu, M., & Ulubayram, K. An
overview of nanofiber-based antibacterial drug design. Expert opinion on drug
discovery. 2017;12(4):391–406.
96. Goyal R, Macri, L. K., Kaplan, H. M., & Kohn, J. Nanoparticles and nanofibers
for topical drug delivery. Journal of controlled release: official journal of the
Controlled Release Society. 2016; 240;77–92.
97. Groeber F HM, Hampel M, Hinderer S, Schenke-Layland K. Skin tissue
engineering-in vivo and in vitro applications. Adv Drug Deliv Rev. 2011; 63(4-
5):352-66.
98. Sill TJ, Von Recum HA. Electrospinning: applications in drug delivery and
tissue engineering. Biomaterials. 2008;29(13):1989-2006.
99. Wang Y ZM, Lu H, Feng S, Ji G, Cao J. Template synthesis of carbon nanofibers
containing linear mesocage arrays. . Nanoscale Res Lett. 2010;5(6) 913-6.
100. Ellison CJ PA, Giles DW, Macosko CW, Bates FS. Melt blown nanofibers: Fiber
diameter distributions and onset of fiber breakup. Polymer. 2007;48(11) 3306-
16. .
101. Nayak R PR, Kyratzis IL, Truong YB, Arnold L. Recent advances in nanofibre
fabrication techniques. Text Res J. 2012; 82(2) 129-47.
102. Esentürk İ. Elektroeğirme Yöntemi ile Hazırlanan Nanoliflerin Deriye
Uygulanan İlaç Taşıyıcı Sistemler Olarak Değerlendirilmeler’ [doktora tezi].
İstanbul Üniversitesi, 2018.
103. Mei L, Wang, Y., Tong, A., & Guo, G. Facile electrospinning of an efficient
drug delivery system. Expert Opinion on Drug Delivery, 2016;13(5) 741-53.
104. Rim NG SC, Shin H. Current approaches to electrospun nanofibers for tissue
engineering. Biomed Mater 2013;8(1): 014102.
105. Abrigo M, McArthur SL, Kingshott P. Electrospun nanofibers as dressings for
chronic wound care: advances, challenges, and future prospects. Macromol
Biosci. 2014;14(6):772-92.
164
106. Wang C, Wang, J., Zeng, L., Qiao, Z., Liu, X., Liu, H., ... & Ding, J. Fabrication
of electrospun polymer nanofibers with diverse morphologies. Molecules. 2019;
24(5).
107. Singh A, Rath, G., Singh, R., & Goyal, A. K. Nanofibers: An effective tool for
controlled and sustained drug delivery. Current drug delivery. 2018; 15(2) ;155-
66.
108. Thakkar S, & Misra, M. Electrospun polymeric nanofibers: New horizons in
drug delivery. European Journal of Pharmaceutical Sciences. 2017;107 148-67.
109. Chen Z, Chen Z, Zhang A, Hu J, Wang X, Yang Z. Electrospun nanofibers for
cancer diagnosis and therapy. Biomater Sci. 2016;4(6):922-32.
110. Haider A, Haider, S., Kang, I. K. A comprehensive review summarizing the
effect of electrospinning parameters and potential applications of nanofibers in
biomedical and biotechnology. Arabian J Chem. 2015.
111. Khalf A, Madihally SV. Recent advances in multiaxial electrospinning for drug
delivery. Eur J Pharm Biopharm. 2017;112:1-17.
112. Bhattarai RS, Bachu, R. D., Boddu, S. H., & Bhaduri, S. Biomedical applications
of electrospun nanofibers: Drug and nanoparticle delivery. Pharmaceutics.
2019;11(1).
113. Li ZW, C. Effects of working parameters on electrospinning. Berlin, Germany,
2013. p. 15–28
114. Deitzel JK, J.; Harris, D.; Tan, N.B. The effect of processing variables on the
morphology of electrospun nanofibers and textiles. Polymer 2001.42, :261–72.
115. Ramakrishna S, Fujihara K., Teo W.E., Lim T.C., Ma Z. Introduction to
Electrospinning and Nanofibers, World Scientific. Publishing Co, Singapore.
2005:p.381.
116. Megelski SS, J.S.; Chase, D.B.; Rabolt, J.F. Micro-and nanostructured surface
morphology on electrospun polymer fibers. Macromolecules. 2002;35: 8456–66.
117. Andrady A. L. Science and Technology of Polymer Nanofibers. S Willey Pres,
New Jersey. 2008:p.403.
118. Bhardwaj N, Kundu SC. Electrospinning: a fascinating fiber fabrication
technique. Biotechnol Adv. 2010;28(3):325-47.
119. Şirin Ş, Çetiner, S., Saraç, A. S. Elektro çekim yoluyla polimer nanolifler:
nanolif kalitesini etkileyen faktörler. KSU Mühendislik Bilimleri Dergisi.
2013;16(2) 1-12.
120. Baumgarten PK. Electrostatic spinning of acrylic microfibers. J Colloid Interface
Sci 1971;36, :71–9.
121. Mihindukulasuriya SDFPT. Investigations of heat seal parameters and oxygen
detection in flexible packages. University of Guelph, Canada 2012.
165
122. Sukigara SG, M, Ayutsede, J. Micklus, M. Ko, F. Regeneration of Bombyx mori
silk by electrospinning—Part 1: Processing parameters and geometric
properties. . Polymer. 2003;44, :5721–7.
123. Üstündağ GC. Elektrospinning Yöntemi ile Biyomedikal Kullanıma Yönelik
Nanolif Yüzey Üretimi ve Uygulması 2009.
124. Larrondo LSJM, R. Electrostatic fiber spinning from polymer melts. I.
Experimental observationson fiber formation and properties. J Polym Sci Polym
Phys. 1981;19, :909–20.
125. Yang QL, Z. Hong, Y. Zhao, Y. Qiu, S. Wang, C. Wei, Y. Influence of solvents
on the formation of ultrathin uniform poly(vinyl pyrrolidone) nanofibers with
electrospinning. J Polym Sci Part B Polym Phys. 2004;42, :3721–6.
126. Pillay VD, C. Choonara, Y.E. Tyagi, C. Tomar, L. Kumar, P. du Toit, L.C.
Ndesendo, V.M. A review of the effect of processing variables on the fabrication
of electrospun nanofibers for drug delivery applications. J Nanomater 2013.
127. Hayati IB, A. Tadros, T.F. Investigations into the mechanisms of
electrohydrodynamic spraying of liquids: I. Effect of electric field and the
environment on pendant drops and factors affecting the formation of stable jets
and atomization. J Colloid Interface Sci. 1987;117, :205–21.
128. Shahriar SM, Mondal, J. Hasan, M. N., Revuri, V., Lee, D. Y., & Lee, Y. K.
Electrospinning nanofibers for therapeutics delivery. Nanomaterials. 2019;9(4),
.
129. Zamani M, Molamma P. Prabhakaran, and Seeram Ramakrishna. Advances in
drug delivery via electrospun and electrosprayed nanomaterials. International
journal of nanomedicine 2013;8.
130. Hu X, Liu S, Zhou G, Huang Y, Xie Z, Jing X. Electrospinning of polymeric
nanofibers for drug delivery applications. J Control Release. 2014;185:12-21.
131. Mohammadian F, Eatemadi A. Drug loading and delivery using nanofibers
scaffolds. Artif Cells Nanomed Biotechnol. 2017;45(5):881-8.
132. Zeng J, Yang L, Liang Q, Zhang X, Guan H, Xu X, et al. Influence of the drug
compatibility with polymer solution on the release kinetics of electrospun fiber
formulation. J Control Release. 2005;105(1-2):43-51.
133. Meng ZX, Xu XX, Zheng W, Zhou HM, Li L, Zheng YF, et al. Preparation and
characterization of electrospun PLGA/gelatin nanofibers as a potential drug
delivery system. Colloids Surf B Biointerfaces. 2011;84(1):97-102.
134. Jannesari M VJ, Morshed M, Zamani M. Composite poly(vinyl
alcohol)/poly(vinyl acetate) electrospun nanofibrous mats as a novel wound
dressing matrix for controlled release of drugs. Int J Nanomedicine. 2011;6;993–
1003.
135. Volpato FZ AJ, Erickson K, Popat KC, Migliaresi C, Kipper MJ. Preservation
of FGF-2 bioactivity using heparin-based nanopar¬ticles, and their delivery from
electrospun chitosan fibers. Acta Biomater. 2012; 8(4):1551–9.
166
136. Kim HS, Yoo HS. MMPs-responsive release of DNA from electrospun
nanofibrous matrix for local gene therapy: in vitro and in vivo evaluation. J
Control Release. 2010;145(3):264-71.
137. Luu YK, Kim K, Hsiao BS, Chu B, Hadjiargyrou M. Development of a
nanostructured DNA delivery scaffold via electrospinning of PLGA and PLA-
PEG block copolymers. J Control Release. 2003;89(2):341-53.
138. Liao IC, Chen S, Liu JB, Leong KW. Sustained viral gene delivery through core-
shell fibers. J Control Release. 2009;139(1):48-55.
139. Saraf A, Baggett LS, Raphael RM, Kasper FK, Mikos AG. Regulated non-viral
gene delivery from coaxial electrospun fiber mesh scaffolds. J Control Release.
2010;143(1):95-103.
140. Yang Y LX, Qi M, Zhou S, Weng J. Release pattern and structural integrity of
lysozyme encapsulated in core-sheath structured poly(DL-lactide) ultrafine
fibers prepared by emulsion electrospinning. Eur J Pharm Biopharm 2008;69(1)
106–16. .
141. He S, Xia T, Wang H, Wei L, Luo X, Li X. Multiple release of polyplexes of
plasmids VEGF and bFGF from electrospun fibrous scaffolds towards
regeneration of mature blood vessels. Acta Biomater. 2012;8(7):2659-69.
142. Xu X, Yang L, Xu X, Wang X, Chen X, Liang Q, et al. Ultrafine medicated
fibers electrospun from W/O emulsions. J Control Release. 2005;108(1):33-42.
143. Woodruff MA, Hutmacher, D. W. The return of a forgotten polymer.
Polycaprolactone in the 21st century. Progress in Polymer Scinece. (2010).35,
:1217-56.
144. Chasin M, Langer, R. Biodegradable Polymers as Drug Delivery Systems.
Marcel Dekker, New York.1990.
145. Zhu X, Ni, S., Xia, T., Yao, Q., Li, H., Wang, B., ... & Su, W. Anti-neoplastic
cytotoxicity of SN-38-loaded PCL/Gelatin electrospun composite nanofiber
scaffolds against human glioblastoma cells in vitro. Journal of Pharmaceutical
Sciences.2015; 104(12):4345-54.
146. Gaucher G, Dufresne, M.H., Sant, V.P., Kang, N., Maysinger, D., Lrroux, J.C.
Block copolymer micelles preparation, characterization and application in drug
delivery. Journal of Controlled Release. 2005; 109, :169-88.
147. Leuner C, Dressman, J. Improving drug solubility for oral delivery using solid
dispersions. European Journal of Pharmaceutics and Biopharmaceutics.
2000;50, :47-60.
148. Radhakrishnan J KU, Sethuraman S, Hydrogel based injectable scaffolds for
cardiac tissue regeneration. Biotechnol Adv. 2014;32 449-61.
149. Repanas A WW, Gryshkov O, Müller M, Glasmacher B. Pcl/Peg Electrospun
Fibers as Drug Carriers for the Controlled Delivery of Dipyridamole. Journal of
In Silico & In Vitro Pharmacology. 2015;1:1-10.
167
150. Ertesvag H, Valla, S. “Biosynthesis and applications of alginates” Polymer
Degredation and Stability. 1998;59: :85-91.
151. Fragonas E, Valente, M., Pozzi-Mucelli, M., Toffanin, R., Rizzo, R., Silvestri,
F., Vitur, F. Articular cartilage repair in rappits by using suspension of allogenic
Chondrocytes İn Alginate. Biomaterials. 2000; 21: :795-801
152. Eşim Ö. Analjezik Etkili Mukoadeif Bir Formülasyonun Geliştirilmesi, Kontrol
Ve Analizleri [Yüksek lisans tezi]. Ankara 2011.
153. Nitalikar MM, Sakarkar, D.M.,Jain, P.V. The cyclodextrins: a review. Journal
of Current Pharmaceutical Research. 2012;10 (1):01-6.
154. Kurkov SV, Loftsson T. Cyclodextrins. Int J Pharm. 2013;453(1):167-80.
155. J Otero-Espinar F, Blanco-Mendez, J. Editorial (Thematic Issue: Natural &
Synthetically-Modified Cyclodextrins and Polymers in Drug Delivery Systems).
Current topics in medicinal chemistry, . 2014;14 (4), :463-4.
156. Jacob S, & Nair, A. B. Cyclodextrin complexes: Perspective from drug delivery
and formulation. Drug development research. 2018; 79(5):201–17.
157. Brewster ME, Loftsson T. Cyclodextrins as pharmaceutical solubilizers. Adv
Drug Deliv Rev. 2007;59(7):645-66.
158. Laza-Knoerr A, Gref, R.,Couvreur, P. Cyclodextrins for drug delivery. Journal
of Drug Targeting. 2010;18 (9), :645-56.
159. Zhang X, Zhang, C., Sun, G., Xu, X., Tan, Y., Wu, H. ve diğerleri. Cyclodextrins
and Their Derivatives in the Resolution of Chiral Natural Products: a Review.
Instrumentation Science & Technology. 2012; 40 (2-3), :194-215.
160. Loftsson T, Brewster, M.E. Cyclodextrins as functional excipients: methods to
enhance complexation efficiency. Journal of Pharmaceutical Sciences,.
2012;101 (9), :3019-32.
161. Jansook P, Ogawa, N., & Loftsson, T. Cyclodextrins: structure,
physicochemical properties and pharmaceutical applications. International
journal of pharmaceutics. 2018;535(1-2) 272-84.
162. Rouf MA, Vural, I., Bilensoy, E., Hincal, A.,Erol, D.D. Rapamycin-
cyclodextrin complexation: improved solubility and dissolution rate. Journal of
Inclusion Phenomena and Macrocyclic. Chemistry. 2011;70 (1-2):167-75.
163. Duchêne D, Cyclodextrins and their inclusion complexes. Cyclodextrins in
Pharmaceutics. Cosmetics, and Biomedicine: Current and Future Industrial
Applications. 2011:1-18.
164. Challa R, Ahuja, A., Ali, J.,Khar, R. Cyclodextrins in drug delivery: an updated
review. Aaps Pharmscitech. 2005; 6 (2), :E329-E57.
165. Sadhana R. Charu P. Prankruti C. Development and validation of rp- hplc
method for estimation of besifloxacin hydrochloride in bulk and its ophtalmic
168
formulation. İnternational Journal of Chemical and pharmaceutical analysis.
2016:2395-466.
166. Shabir GA. Step-by-step analytical methods validation and protocol in the
quality system compliance industry. Journal of validation technology.
2005;10:314-25.
167. Kai D, Liow, S. S., & Loh, X. J. Biodegradable polymers for electrospinning:
towards biomedical applications. Materials Science and Engineering.
2014;45:659-70.
168. Ravikumar R, Ganesh, M. Senthil, V. Ramesh, Y. V. Jakki, S. L. & Choi, E. Y.
Tetrahydro curcumin loaded PCL-PEG electrospun transdermal nanofiber patch:
Preparation, characterization, and in vitro diffusion evaluations. Journal of Drug
Delivery Science and Technology. 2018;44:342-8.
169. Pant B, Park, M. & Park, S. J. Drug delivery applications of core-sheath
nanofibers prepared by coaxial electrospinning: a review. Pharmaceutics.
2019;11(7).
170. Bui HT, Chung, O. H. Cruz, J. D. & Park, J. S. Fabrication and characterization
of electrospun curcumin-loaded polycaprolactone-polyethylene glycol
nanofibers for enhanced wound healing. Macromolecular Research. 2014;
22(12), :1288-96.
171. Yu H, Jia, Y. Yao, C. & Lu, Y. PCL/PEG core/sheath fibers with controlled drug
release rate fabricated on the basis of a novel combined technique. International
journal of pharmaceutics. 2014;469(1): 17–22.
172. Mohammadi Z SZM, Majdi H, et al. The effect of chrysin-curcumin-loaded
nanofibres on the wound-healing process in male rats. Artif Cells Nanomed
Biotechnol. 2019;47(1) 1642-52.
173. Polat, H. K., Bozdağ Pehlivan, S., Özkul, C., Çalamak, S., Öztürk, N., Aytekin,
E., Fırat, A., Ulubayram, K., Kocabeyoğlu, S., İrkeç, M., & Çalış, S. (2020).
Development of besifloxacin HCl loaded nanofibrous ocular inserts for the
treatment of bacterial keratitis: In vitro, ex vivo and in vivo
evaluation. International journal of pharmaceutics, 585, 119552.
https://doi.org/10.1016/j.ijpharm.2020.119552
174. Mehta P A-KA, Arshad MS, Chang MW, Alany RG, Ahmad Z. Development
and characterisation of electrospun timolol maleate-loaded polymeric contact
lens coatings containing various permeation enhancers. Int J Pharm. 2017;532(1)
408-20.
175. Shah VP, Tsong Y, Sathe P, Liu JP. In vitro dissolution profile comparison--
statistics and analysis of the similarity factor, f2. Pharm Res. 1998;15(6):889-
96.
176. Xiao J, Zhu, Y., Liu, Y., Zeng, Y., & Xu, F. A composite coating of calcium
alginate and gelatin particles on Ti6Al4V implant for the delivery of water
soluble drug. Journal of Biomedical Materials Research Part B: Applied
Biomaterials: An Official Journal of The Society for Biomaterials, The Japanese
169
Society for Biomaterials, and The Australian Society for Biomaterials and the
Korean Society for Biomaterials. 2009;89(2), :543-50.
177. Bernkop-Schnurch A, Kast CE, Richter MF. Improvement in the mucoadhesive
properties of alginate by the covalent attachment of cysteine. J Control Release.
2001;71(3):277-85.
178. Wright ME PI, Yang M, Santerre JP. Electrospun polyurethane nanofiber
scaffolds with ciprofloxacin oligomer versus free ciprofloxacin: Effect on drug
release and cell attachment. J Control Release 2017;250:107-15.
179. Higuchi TKAC. A phase solubility technique. Adv Anal Chem Instrum.
1965;4:117-211.
180. Loftsson T, Brewster ME. Pharmaceutical applications of cyclodextrins: basic
science and product development. J Pharm Pharmacol. 2010;62(11):1607-21.
181. Williams HD, Trevaskis NL, Charman SA, Shanker RM, Charman WN, Pouton
CW, et al. Strategies to address low drug solubility in discovery and
development. Pharmacol Rev. 2013;65(1):315-499.
182. Ünal S, Yücel, Ç, Tort, S, Ç.tekelı̇, M, Aktaş, Y, Bı̇lensoy, E. Dosetakselin
Siklodekstrin Türevleri İle Farklı Yöntemlerle Kompleks Oluşturması Ve
Oluşan İnklüzyon Komplekslerinin Karakterizasyonu. Sağlık Bilimleri Dergisi.
2017; 26 (2)
183. Taneri F. Doktora Tezi. Bazı Antimikrobiyal Maddelerin Siklodekstrin
Komplekslerinin Hazırlanması ve Bunların Farmasötik Formülasyonlarda
Kullanımı. 2004.
184. Bauer AW, Kirby WM, Sherris JC, Turck M. Antibiotic susceptibility testing by
a standardized single disk method. Am J Clin Pathol. 1966;45(4):493-6.
185. Pawar PK, Katara R, Majumdar DK. Design and evaluation of moxifloxacin
hydrochloride ocular inserts. Acta Pharm. 2012;62(1):93-104.
186. Yoon JJ, Park TG. Degradation behaviors of biodegradable macroporous
scaffolds prepared by gas foaming of effervescent salts. J Biomed Mater Res.
2001;55(3):401-8.
187. Moore TW SR, Habib Y. Dissolution calibrator tablets: A recommendation for
new calibrator tablets to replace bothcurrentUSPcalibratortablets.
PharmacopeialForum. 1996;22(3):2423– 8.
188. Aher ND, Nair HA. Bilayered films based on novel polymer derivative for
improved ocular therapy of gatifloxacin. ScientificWorldJournal.
2014;2014:297603.
189. Aygül A. The importance of efflux systems in antibiotic resistance and efflux
pump inhibitors in the management of resistance. Mikrobiyoloji bulteni.
2015;49(2) 278-91.
170
190. Hansen MB, Nielsen, S.E.,Berg, K. Re-Examination and Further Development
of a Precise and Rapid Dye Method for Measuring Cell-Growth Cell Kill.
Journal of Immunological Methods. 1989; 119 (2): 203-10.
191. Riss TL, Moravec RA, Niles AL, Duellman S, Benink HA, Worzella TJ, et al.
Cell viability assays. Assay Guidance Manual [Internet]: Eli Lilly & Company
and the National Center for Advancing Translational Sciences; 2016.
192. United States Pharmacopeia and National Formulary (USP 42 NF 37).The
Biocompability of Materials Used in Drug Containers MDaIR, Md.United States
Pharmacopeial Convention, Inc. 2019.
193. Zgadzaj A, Kornacka J, Jastrzebska A, Parzonko A, Sommer S, Nalecz-Jawecki
G. Development of photoprotective, antiphototoxic, and antiphotogenotoxic
formulations of ocular drugs with fluoroquinolones. J Photochem Photobiol B.
2018;178:201-10.
194. Silva MM, Calado R, Marto J, Bettencourt A, Almeida AJ, Goncalves LMD.
Chitosan Nanoparticles as a Mucoadhesive Drug Delivery System for Ocular
Administration. Mar Drugs. 2017;15(12).
195. Yavuz B. In Vıtro/In Vıvo Evaluatıon Of Dendrımerıc Systems For Retınal Drug
Delıvery [Doktora tezi ] 2014
196. Yavuz B, Pehlivan SB, Vural I, Unlu N. In Vitro/In Vivo Evaluation of
Dexamethasone--PAMAM Dendrimer Complexes for Retinal Drug Delivery. J
Pharm Sci. 2015;104(11):3814-23.
197. Barton FB, Fong, D.S., Knatterud, G.L.,Grp, E.R. Classification of Farnsworth-
Munsell 100-hue test results in the early treatment diabetic retinopathy study.
American Journal of Ophthalmology. 2004;138 (1) 119-24.
198. Marquart ME. Animal models of bacterial keratitis. J Biomed Biotechnol.
2011;2011:680642.
199. Sanders ME, Moore QC, Norcross EW, Sanfilippo CM, Hesje CK, Shafiee A, et
al. Comparison of besifloxacin, gatifloxacin, and moxifloxacin against strains of
pseudomonas aeruginosa with different quinolone susceptibility patterns in a
rabbit model of keratitis. Cornea. 2011;30(1):83-90.
200. Johnson MK HJ, Hagenah M, et al. The role of pneumolysin in ocular infections
with Streptococcus pneumoniae. Curr Eye Res 1990;9:1107–14.
201. Tas T, Kucukbayrak, A. Hakyemez, I. N. Mengeloglu, F. Z. Simavli, H.
Ozyalvacli, G. & Erdurmus, M. Linezolid versus vancomycin for the treatment
of methicillin-resistant Staphylococcus aureus keratitis in rabbits. Cornea.
2013;32(7) 1052-7.
202. Erdal E, Aslan Altay, Y, Ugurlu, N. Preparation and Characterization of
Nanoparticular Systems For Topical Treatment of Ocular Infections. Hacettepe
Journal of Biology and Chemistry 2020;48 (1) , :49-58.
203. Wang B, Li, H. Yao, Q., Zhang, Y., Zhu, X., Xia, T., Wang, J., Li, G., Li, X., &
Ni, S. Local in vitro delivery of rapamycin from electrospun PEO/PDLLA
171
nanofibers for glioblastoma treatment. Biomedicine & pharmacotherapy=
Biomedecine & pharmacotherapie. 2016;83 1345–52.
204. Ribeiro AM, Figueiras, A. & Veiga, F. Improvements in Topical Ocular Drug
Delivery Systems: Hydrogels and Contact Lenses. Journal of pharmacy &
pharmaceutical sciences: a publication of the Canadian Society for
Pharmaceutical Sciences, Societe canadienne des sciences pharmaceutiques.
2015;18(5):683–95.
205. Bachu RD CP, Al-Saedi ZHF, Karla PK, Boddu SHS. Ocular Drug Delivery
Barriers-Role of Nanocarriers in the Treatment of Anterior Segment Ocular
Diseases. . Pharmaceutics 2018;10(1).
206. Baranowski P KB, Gajda M, Pluta J. Ophthalmic drug dosage forms:
characterisation and research methods. ScientificWorld Journal 861904
Published 2014. 2014.
207. Fangueiro JF VF, Silva AM, Souto EB. Ocular Drug Delivery - New Strategies
for Targeting Anterior and Posterior Segments of the Eye. Curr Pharm Des
2016;22(9): 1135-46.
208. Cholkar K PS, Vadlapudi AD, Mitra AK. Novel strategies for anterior segment
ocular drug delivery J Ocul Pharmacol Ther. 2013;29(2): 106-23.
209. Rachwalik D PU. Bacterial Keratitis. Klin Monbl Augenheilkd.
2015;232(6):738-44.
210. Sharma A, Taniguchi J. Review: Emerging strategies for antimicrobial drug
delivery to the ocular surface: Implications for infectious keratitis. Ocul Surf.
2017;15(4):670-9.
211. Khimdas S, Visscher, K. L., & Hutnik, C. M. Besifloxacin ophthalmic
suspension: emerging evidence of its therapeutic value in bacterial
conjunctivitis. Ophthalmology and eye diseases, (2011);3:7–12.
212. Ustündağ-Okur N, Gökçe, E. H., Bozbıyık, D. İ., Eğrilmez, S., Ozer, O., & Ertan,
G. Preparation and in vitro-in vivo evaluation of ofloxacin loaded ophthalmic
nano structured lipid carriers modified with chitosan oligosaccharide lactate for
the treatment of bacterial keratitis. . European journal of pharmaceutical
sciences:official journal of the European Federation for Pharmaceutical
Sciences, 2014; 63, :204–15.
213. Bharti SK, & Kesavan, K. Phase-transition W/O Microemulsions for Ocular
Delivery: Evaluation of Antibacterial Activity in the Treatment of Bacterial
Keratitis. Ocular immunology and inflammation. 2017;25(4):463–74.
214. Haidar MK, & Eroglu, H. Nanofibers: New Insights for Drug Delivery and
Tissue Engineering Current topics in medicinal chemistry,2017;17(13):1564–
79.
215. Contreras-Cáceres R, Cabeza, L., Perazzoli, G., Díaz, A., López-Romero, J. M.,
Melguizo, C., & Prados, J. Electrospun Nanofibers: Recent Applications in Drug
Delivery and Cancer Therapy. Nanomaterials (Basel, Switzerland). 2019;9(4).
172
216. Singh CL, Singh, A., Kumar, S., Kumar, M., Sharma, P. K., & Majumdar, D. K.
Development and validation of different ultraviolet-spectrophotometric methods
for the estimation of besifloxacin in different simulated body fluids. Indian
journal of pharmaceutical sciences. 2015;77(4).
217. Arnold DR, Granvil, C. P., Ward, K. W., & Proksch, J. W.Quantitative
determination of besifloxacin, a novel fluoroquinolone antimicrobial agent, in
human tears by liquid chromatography-tandem mass spectrometry. Journal of
chromatography B, Analytical technologies in the biomedical and life sciences.
2008;867(1):105–10.
218. Costa MC, Barden, A. T., Andrade, J. M., Oppe, T. P., & Schapoval, E. E.
Quantitative evaluation of besifloxacin ophthalmic suspension by HPLC,
application to bioassay method and cytotoxicity studies. Talanta. 2014;119:367–
74.
219. Alzli CL, Caballero, A. R., Tang, A., Weeks, A. C., & O'Callaghan, R. J.
Penetration and effectiveness of prophylactic fluoroquinolones in experimental
methicillin-sensitive or methicillin-resistant Staphylococcus aureus anterior
chamber infections. . Journal of cataract and refractive
surgery.2010;36(12):2160–7.
220. Wang Z, Wang, S., Zhu, F., Chen, Z., Yu, L., & Zeng, S. Determination of
enantiomeric impurity in besifloxacin hydrochloride by chiral high-performance
liquid chromatography with precolumn derivatization. Chirality.
2012;24(7):526–31.
221. ICH Topic Q 2 (R1) Validation of Analytical Procedures: Text and
Methodology. 1995
222. Karczewski A FS, Hamer EI, et al. Clindamycin-modified Triple Antibiotic
Nanofibers: A Stain-free Antimicrobial Intracanal Drug Delivery System. J
Endod 2018;44(1) 155-62.
223. Topuz F, & Uyar, T. Electrospinning of cyclodextrin functional nanofibers for
drug delivery applications. Pharmaceutics, 2019;11(1).
224. Gao J HG, Liu G, et al. A biodegradable antibiotic-eluting PLGA nanofiber-
loaded deproteinized bone for treatment of infected rabbit bone defects. J
Biomater Appl. 2016; 31(2) 241-9.
225. Kenawy ER, Bowlin, G. L., Mansfield, K., Layman, J., Simpson, D. G., Sanders,
E. H., & Wnek, G. E. Release of tetracycline hydrochloride from electrospun
poly (ethylene-co-vinylacetate), poly (lactic acid), and a blend. Journal of
controlled release. 2002;81(1-2) :p.57-64.
226. Dandagi PM, Belekar, A. M., Mastiholimath, V. S., Gadad, A. P., Sontake, V.
W., & Salian, P. S. An Improvement of the Efficacy of Moxifloxacin HCl for
the Treatment of Bacterial Keratitis by the Formulation of Ocular Mucoadhesive
Microspheres. Scientia pharmaceutica. 2013;81(1):259–80.
173
227. I. ND. Ophthalmic delivery of sparfloxacin from in situ gel formulation for
treatment of experimentally induced bacterial keratitis. Drug testing and
analysis. 2011;3(2) 106–15.
228. Haghi A AMA. Trends in electrospinning of natural nanofibers. Phys Status
Solidi. 2007;204(6): :1830-4.
229. Mealy JE, Fedorchak MV, Little SR. In vitro characterization of a controlled-
release ocular insert for delivery of brimonidine tartrate. Acta Biomater.
2014;10(1):87-93.
230. Long Y, Li, Z., Bi, Q., Deng, C., Chen, Z., Bhattachayya, S., & Li, C. Novel
polymeric nanoparticles targeting the lipopolysaccharides of Pseudomonas
aeruginosa. International journal of pharmaceutics. 2016;502(1-2):232–41.
231. Zhu X, Su, M., Tang, S., Wang, L., Liang, X., Meng, F., Hong, Y., & Xu, Z.
Synthesis of thiolated chitosan and preparation nanoparticles with sodium
alginate for ocular drug delivery.Molecular vision. 2012; 18:1973–82.
232. Bogun M, Krucinska I, Kommisarczyk A, Mikolajczyk T, Blazewicz M,
Stodolak-Zych E, et al. Fibrous polymeric composites based on alginate fibres
and fibres made of poly-epsilon-caprolactone and dibutyryl chitin for use in
regenerative medicine. Molecules. 2013;18(3):3118-36.
233. B. N. Singh and K. H. Kim. Drug delivery: oral route. In: Swarbrick J, editor.
Encyclopedia of Pharmaceutical Technology. 3rd edition ed. Informa
Healthcare, New York, NY, USA,2007.
234. Herrmann S, Winter, G., Mohl, S., Siepmann, F., & Siepmann, J. Mechanisms
controlling protein release from lipidic implants: effects of PEG addition. .
Journal of controlled release: official journal of the Controlled Release Society,.
2007;118(2):161–8.
235. Zheng Y, Haworth IS, Zuo Z, Chow MS, Chow AH. Physicochemical and
structural characterization of quercetin-beta-cyclodextrin complexes. J Pharm
Sci. 2005;94(5):1079-89.
236. Carrier RL, Miller LA, Ahmed I. The utility of cyclodextrins for enhancing oral
bioavailability. J Control Release. 2007;123(2):78-99.
237. Ochiai A, Ohkuma M, Danjo K. Investigation of surfactants suitable for
stabilizing of latanoprost. Int J Pharm. 2012;436(1-2):732-7.
238. Li Z, An L, Fu P, Gao C, Zhang Z. Highly efficient chromium(VI) adsorption
with nanofibrous filter paper prepared through electrospinning
chitosan/polymethylmethacrylate composite. Carbohydr Polym. 2016;137:119-
26.
239. Yavuz B, Bilensoy E, Vural I, Sumnu M. Alternative oral exemestane
formulation: improved dissolution and permeation. Int J Pharm. 2010;398(1-
2):137-45.
174
240. Otero-Espinar F, Anguiano-Igea, S., Garcia-Gonzalez, N., Vila-Jato, J.,Blanco-
Mendez, J. Interaction of naproxen with β-cyclodextrin in solution and in the
solid state. International journal of pharmaceutics. 1992; 79 (1):149-57.
241. Al-Marzouqi AH, Elwy HM, Shehadi I, Adem A. Physicochemical properties of
antifungal drug-cyclodextrin complexes prepared by supercritical carbon
dioxide and by conventional techniques. J Pharm Biomed Anal. 2009;49(2):227-
33.
242. Yap KL, Liu X, Thenmozhiyal JC, Ho PC. Characterization of the 13-cis-
retinoic acid/cyclodextrin inclusion complexes by phase solubility,
photostability, physicochemical and computational analysis. Eur J Pharm Sci.
2005;25(1):49-56.
243. Naidu NB, Chowdary KP, Murthy KV, Satyanarayana V, Hayman AR, Becket
G. Physicochemical characterization and dissolution properties of meloxicam-
cyclodextrin binary systems. J Pharm Biomed Anal. 2004;35(1):75-86.
244. Li N, Wang N, Wu T, Qiu C, Wang X, Jiang S, et al. Preparation of curcumin-
hydroxypropyl-beta-cyclodextrin inclusion complex by cosolvency-
lyophilization procedure to enhance oral bioavailability of the drug. Drug Dev
Ind Pharm. 2018;44(12):1966-74.
245. Nezarati RM, Eifert MB, Cosgriff-Hernandez E. Effects of humidity and
solution viscosity on electrospun fiber morphology. Tissue Eng Part C Methods.
2013;19(10):810-9.
246. Gencturk A, Kahraman E, Gungor S, Ozhan G, Ozsoy Y, Sarac AS.
Polyurethane/hydroxypropyl cellulose electrospun nanofiber mats as potential
transdermal drug delivery system: characterization studies and in vitro assays.
Artif Cells Nanomed Biotechnol. 2017;45(3):655-64.
247. Akduman C, Ozguney I, Kumbasar EPA. Preparation and characterization of
naproxen-loaded electrospun thermoplastic polyurethane nanofibers as a drug
delivery system. Mater Sci Eng C Mater Biol Appl. 2016;64:383-90.
248. Fong H RD. Elastomeric nanofibers of styrene–butadiene–styrene tri-block
copolymers. J Polym Sci B Polym Phys 1999;37:3488–93.
249. Bui HT, Chung, O. H., Cruz, J. D., & Park, J. S. Fabrication and characterization
of electrospun curcumin-loaded polycaprolactone-polyethylene glycol
nanofibers for enhanced wound healing. Macromolecular Research. 2014;22
(12):1288-96.
250. Zeng J, Xu X, Chen X, Liang Q, Bian X, Yang L, et al. Biodegradable
electrospun fibers for drug delivery. J Control Release. 2003;92(3):227-31.
251. Zhong Z, Qin J, Ma J. Cellulose acetate/hydroxyapatite/chitosan coatings for
improved corrosion resistance and bioactivity. Mater Sci Eng C Mater Biol
Appl. 2015;49:251-5.
252. Laokaunjit N, Noomhorm, A. . Effect of Plasticizers on Mechanical and Barrier
Properties of Rice Starch Film. Starch. 2004;56( 348 356).
175
253. Gürsoy AZ. Oküler Sistemler, Kontrollü Salım Sistemleri. A. Z. Gürsoy, editor.
İstanbul,2002. p.197-215.
254. Solmaz İ A. Levator Kas Fonksiyonu Zayıf Gözlerde Silikon Çubuklar ile
Frontale Askı Cerrahisi. Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Uzmanlık
Tezi, İstanbul 2009.
255. Stein S, Auel T, Kempin W, Bogdahn M, Weitschies W, Seidlitz A. Influence
of the test method on in vitro drug release from intravitreal model implants
containing dexamethasone or fluorescein sodium in poly (d,l-lactide-co-
glycolide) or polycaprolactone. Eur J Pharm Biopharm. 2018;127:270-8.
256. Grimaudo MA, Nicoli S, Santi P, Concheiro A, Alvarez-Lorenzo C.
Cyclosporine-loaded cross-linked inserts of sodium hyaluronan and
hydroxypropyl-beta-cyclodextrin for ocular administration. Carbohydr Polym.
2018;201:308-16.
257. Camey L, Hill, R. Human tear buffering capacity. Arch Ophthalmol. 1979; 97:
951-2.
258. Butty P. Determination in situ du pH et du pouvoir tampon de la surface
comtenne de la souris par epi-microscopic de fluorescence. These UniversitC de
Geneve. 1995:1-212.
259. ersani D, Mougin, J., Lopez, M., Degoutin, S., Tabary, N., Cazaux, F., Janus, L.,
Maton, M., Chai, F., Sobocinski, J., Blanchemain, N., & Martel, B. . Stent
coating by electrospinning with chitosan/poly-cyclodextrin based nanofibers
loaded with simvastatin for restenosis prevention. . European journal of
pharmaceutics and biopharmaceutics: official journal of Arbeitsgemeinschaft fur
Pharmazeutische Verfahrenstechnik eV. 2020;150, :156–67.
260. Matter B GA, Bourne D, Wang Y, Choi S, Kompella UB. Dexamethasone
Degradation in Aqueous Medium and Implications for Correction of In Vitro
Release from Sustained Release Delivery Systems. AAPS PharmSciTech
2019;20(8) 320.
261. Solano A, de Fátima Pereira, A., de Faria, L., Fialho, S. L., de Oliveira Patricio,
P. S., da Silva-Cunha, A., Fulgêncio, G. O., da Silva, G. R., & Pianetti, G. A.
Etoposide-Loaded Poly(Lactic-co-Glycolic Acid) Intravitreal Implants: In Vitro
and In Vivo Evaluation. AAPS PharmSciTech. 2018;19(4):1652–61.
262. Wen P, Wen, Y., Zong, M. H., Linhardt, R. J., & Wu, H. Encapsulation of
Bioactive Compound in Electrospun Fibers and Its Potential Application.
Journal of agricultural and food chemistry. 2017;65(42):9161–79.
263. Ashammakhi N, Wimpenny, I., Nikkola, L., & Yang, Y. Electrospinning:
methods and development of biodegradable nanofibres for drug release. Journal
of biomedical nanotechnology, 2009;5(1):1–19.
264. Alhusein N, Blagbrough IS, De Bank PA. Electrospun matrices for localised
controlled drug delivery: release of tetracycline hydrochloride from layers of
polycaprolactone and poly(ethylene-co-vinyl acetate). Drug Deliv Transl Res.
2012;2(6):477-88.
176
265. Zhang L, Zhang, Q., Wang, X., Zhang, W., Lin, C., Chen, F., Yang, X., & Pan,
W. Drug-in-cyclodextrin-in-liposomes: A novel drug delivery system for
flurbiprofen. International journal of pharmaceutics. 2015; 492(1-2) 40–5.
266. Nittayacharn P, & Nasongkla, N. Development of self-forming doxorubicin-
loaded polymeric depots as an injectable drug delivery system for liver cancer
chemotherapy. Journal of materials science Materials in medicine. 2017;
28(7):101.
267. Aksungur P, Demirbilek M, Denkbas EB, Unlu N. Comparative evaluation of
cyclosporine A/HPbetaCD-incorporated PLGA nanoparticles for development
of effective ocular preparations. J Microencapsul. 2012;29(6):605-13.
268. Goonoo N, Bhaw-Luximon A, Jhurry D. Drug loading and release from
electrospun biodegradable nanofibers. J Biomed Nanotechnol. 2014;10(9):2173-
99.
269. Chou SF, Carson D, Woodrow KA. Current strategies for sustaining drug release
from electrospun nanofibers. J Control Release. 2015;220(Pt B):584-91.
270. Chou S-F, Woodrow, K.A. Relationships between mechanical properties and
drug release from electrospun fibers of PCL and PLGA blends. J Mech Behav
Biomed Mater 2017;65
271. Hrib J, Sirc J, Hobzova R, Hampejsova Z, Bosakova Z, Munzarova M, et al.
Nanofibers for drug delivery - incorporation and release of model molecules,
influence of molecular weight and polymer structure. Beilstein J Nanotechnol.
2015;6:1939-45.
272. Natu MV, de Sousa HC, Gil MH. Effects of drug solubility, state and loading on
controlled release in bicomponent electrospun fibers. Int J Pharm. 2010;397(1-
2):50-8.
273. lose D, Delplace, C., & Siepmann, J. Unintended potential impact of perfect sink
conditions on PLGA degradation in microparticles. . International journal of
pharmaceutics, . 2011;404(1-2): 75–82.
274. Karatas A, Algan AH, Pekel-Bayramgil N, Turhan F, Altanlar N. Ofloxacin
Loaded Electrospun Fibers for Ocular Drug Delivery: Effect of Formulation
Variables on Fiber Morphology and Drug Release. Curr Drug Deliv.
2016;13(3):433-43.
275. Siafaka PI, Ustundag Okur N, Mone M, Giannakopoulou S, Er S, Pavlidou E, et
al. Two Different Approaches for Oral Administration of Voriconazole Loaded
Formulations: Electrospun Fibers versus beta-Cyclodextrin Complexes. Int J
Mol Sci. 2016;17(3):282.
276. Aytac ZS, H.S. Durgun, E. Uyar, T. Sulfisoxazole/cyclodextrin inclusion
complex incorporated in electrospun hydroxypropyl cellulose nanofibers as drug
delivery system. Colloids Surf B Biointerfaces. 2015;128, :331–8.
177
277. R. Bansil and B. S. Turner. Mucin structure, aggregation, physiological
functions and biomedical applications. Current Opinionin Colloid and Interface
Science. 2006;11(2-3):164– 70.
278. Scuderi AC, Paladino GM, Marino C, Trombetta F. In vitro toxicity of netilmicin
and ofloxacin on corneal epithelial cells. Cornea. 2003;22(5):468-72.
279. Ayaki M, Iwasawa A, Soda M, Yaguchi S, Koide R. Cytotoxicity of five
fluoroquinolone and two nonsteroidal anti-inflammatory benzalkonium
chloride-free ophthalmic solutions in four corneoconjunctival cell lines. Clin
Ophthalmol. 2010;4:1019-24.
280. Da Silva GR, Lima, T. H., Oréfice, R. L., Fernandes-Cunha, G. M., Silva-Cunha,
A., Zhao, M., & Behar-Cohen, F. In vitro and in vivo ocular biocompatibility of
electrospun poly (ɛ-caprolactone) nanofibers. European Journal of
Pharmaceutical Sciences. 2015;73: 9-19.
281. Shinabarger DL, Zurenko GE, Hesje CK, Sanfilippo CM, Morris TW, Haas W.
Evaluation of the effect of bacterial efflux pumps on the antibacterial activity of
the novel fluoroquinolone besifloxacin. J Chemother. 2011;23(2):80-6.
282. Subedi D, Vijay AK, Willcox M. Overview of mechanisms of antibiotic
resistance in Pseudomonas aeruginosa: an ocular perspective. Clin Exp Optom.
2018;101(2):162-71.
283. Adi H, Young PM, Chan HK, Agus H, Traini D. Co-spray-dried mannitol-
ciprofloxacin dry powder inhaler formulation for cystic fibrosis and chronic
obstructive pulmonary disease. Eur J Pharm Sci. 2010;40(3):239-47.
284. Balzus B, Sahle FF, Honzke S, Gerecke C, Schumacher F, Hedtrich S, et al.
Formulation and ex vivo evaluation of polymeric nanoparticles for controlled
delivery of corticosteroids to the skin and the corneal epithelium. Eur J Pharm
Biopharm. 2017;115:122-30.
285. Khalil IA, Ali IH, El-Sherbiny IM. Noninvasive biodegradable nanoparticles-in-
nanofibers single-dose ocular insert: in vitro, ex vivo and in vivo evaluation.
Nanomedicine (Lond). 2019;14(1):33-55.
286. Shelley H, Rodriguez-Galarza RM, Duran SH, Abarca EM, Babu RJ. In Situ Gel
Formulation for Enhanced Ocular Delivery of Nepafenac. J Pharm Sci.
2018;107(12):3089-97.
287. Abdelkader H, Fathalla, Z., Moharram, H., Ali, T., & Pierscionek, B. .
Cyclodextrin Enhances Corneal Tolerability and Reduces Ocular Toxicity
Caused by Diclofenac. Oxidative medicine and cellular longevity. 2018; 2018,
5260976.
288. Franca JR, Foureaux G, Fuscaldi LL, Ribeiro TG, Castilho RO, Yoshida MI, et
al. Chitosan/hydroxyethyl cellulose inserts for sustained-release of dorzolamide
for glaucoma treatment: In vitro and in vivo evaluation. Int J Pharm.
2019;570:118662.