Göçün İkinci Yılında Suriyeli Savaş Mağdurları

10
18 KAPAK DOSYASI Göçün İkinci Yılında Suriyeli Savaş Mağdurları Suriye’deki iç savaş nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan yüz binlerce insan için “göç”, üç harfle ifade edilemeyecek kadar uzun ve çetrefilli bir yolculuk. O. Bahadır DİNÇER, Sema KARACA & Hale YAVUZ

Transcript of Göçün İkinci Yılında Suriyeli Savaş Mağdurları

18

KAPAK DOSYASI

Göçün İkinci Yılında Suriyeli Savaş MağdurlarıSuriye’deki iç savaş nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan yüz binlerce insan için “göç”, üç harfle ifade edilemeyecek kadar uzun ve çetrefilli bir yolculuk.

O. Bahadır DİNÇER, Sema KARACA & Hale YAVUZ

19Mart 2013 / 25

20

KAPAK DOSYASI

Y er Gaziantep-Nizip karayolu, Fıstık Hali mevkii… Ta-rih 29 Ocak 2013, saat 22:00 dolayları… Beş kişilik bir

Suriyeli aile sınırı geçerek, ilçenin geçici konaklama merke-zine henüz ulaşmış. Gecenin karanlığında ilk kez geldikleri bir yerde tanıdık bir ses, bir sıcak yüz arıyorlar. Şaşkınlar ve korktukları her hallerinden belli.

Babalarının elini sımsıkı tutmuş 3-4 yaşlarında iki küçük çocuk, yanlarında getirebildikleri “eski hayata” dair belki de tek şey olan kıyafetlerinin içinde adeta kaybolmuşlar. Birinin şapkası gözlerine kadar inmiş, kalan boşluktan ürkek bakış-larla etrafı süzüyor. Annenin kucağında en fazla bir aylık bir bebek; soğuktan korunsun diye sarıldığı üzeri masal kahra-manlarının figürleriyle süslü renkli battaniye bu denli taze ha-yatların savaşın yakıcı sıcağından nasıl korunacağını düşün-dürüyor insana…

Üç küçük çocuğu ve yeni doğum yapmış gencecik eşiyle gece yarısı son derece tehlikeli bir yolla ülkesini terk etmek zorunda kalan babanın içine düştüğü acziyet ve yorgunluk gözlerinden okunuyor. Telaşla, “Şimdi ne yapmalıyım?” diye sorarken yanına toplaşan Suriyelilerin kamplara alınmak için bir süredir “sadece beklediklerini” idrak edemiyor.

Hal binası tıka basa insanla dolu. Erkekler bina dışında volta atıyor, kadınlar her insan ve araç sesinde pencerelere üşüşüyor; ancak manzarada değişen hiçbir şey yok: Sınırdan henüz geçmiş olmanın verdiği şaşkınlıkla donakalmış; devlet hastanesindeki sağlık muayenesinden dönen veya kamplara geçmek için sıra beklemekten sıkılmış insan kalabalıkları…

USAK ekibi olarak son 22 aydır Suriye’den gelen yoğun bir insan akınıyla karşı karşıya olan Gaziantep, Şanlıurfa, Ki-lis ve Hatay gibi sınır şehirlerini kapsayan bir saha çalışması yaptık. Bu çalışma esnasında ülkeye henüz giriş yapmış olma-nın şaşkınlığı ve korkusuyla etraftakilerden yardım isteyen in-sanlara rastladık, yukarıda anlatılan ailenin durumuna benzer birçok olaya şahit olduk. Bizlere çok çarpıcı gelen bu durum bölge halkı için artık son derece sıradan.

Bu ve buna benzer birçok tablo savaşın acı yüzünü çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Esed zulmü ve devam etmekte olan savaşın olumsuz etkileri dolayısıyla ülkesini terk etmek zorunda kalan yüz binlerce insan içinse “göç”, üç harfle ifa-de edilemeyecek kadar uzun ve çetrefilli bir yolculuk. Bahse konu olan, ülkesinden kurtarabildiği çok cüzi miktardaki taşı-nabilir eşya ve birkaç parça günlük kıyafetle yola çıkıp belki bütün yolu yayan geçen, belki de Özgür Suriye Ordusu’nca (ÖSO) sınır kapılarına kadar taşınan binlerce insan. Bölgede geçirilen bir hafta bile harita üzerinde büyükçe bir okla gös-terilebilecek kadar “basit” göç olgusunu bütün vahametiyle görmek için yeterli oluyor.

Bir Ortadoğu gerçeği Kimi uzmanlara göre toplu bir insan hareketinin “zorunlu göç” olarak tanımlanabilmesi için iki şartı sağlaması gerekiyor: (1) ülkenin toplam nüfusunun en az yüzde 1’i tehlike altında ol-malı ve (2) yine en az 100 bin insan şartlar gereği veya zorla yaşadığı yerden ayrılmış olmalı. Ortadoğu’nun yakın tarihi bu tür dramlara yabancı değil. Daha önce Irak, Filistin ve Lübnan halkının yaşadıklarını şimdi de Suriye halkı yaşıyor. Suriye nüfusunun 22,5 milyon, ülke dışına çıkmak zorunda kalan Su-riyeli sayısının ise en az 900 bin olduğu ve şu an ülke içinde 5 milyona yakın insanın da tehlike altında bulunduğu düşü-nüldüğünde Suriye’deki krizin boyutları daha net anlaşılıyor.

Her savaşta olduğu gibi Suriye krizinde de en ağır bede-li ödeyenler kadınlar ve çocuklar. Cephede savaşan erkekler için esir düşmek veya bir çatışma esnasında can vermek gibi iki seçenek varken kadın ve çocuklar her hâlükârda çok büyük bir psikolojik yükü de sırtlanıyorlar. Esed’e bağlı kuvvetler –daha evvel Bosna örneğinde de yapıldığı gibi- kendi yanında yer almayan halka karşı “tecavüzü” bir silah olarak kullanı-yor. Bugüne kadar böyle bir saldırıya maruz kalarak Ürdün’e sığınmış 1.500’e yakın kadın tespit edildi. Türkiye’de bulunan Suriyeli kadınlarla ilgili henüz böyle bir araştırma yapılmış değil ancak bölge halkının sözünü ettiği bu tarz birçok vaka bulunuyor. Sınırı geçmek üzereyken 13 yaşındaki torunuyla birlikte Esed askerlerinin tecavüzüne uğrayan 65 yaşındaki Suriyeli kadının Türkiye tarafına geçer geçmez intihar etmesi, geride sahipsiz kalan 13 yaşındaki çocuğun ise gerekli psiko-

21Mart 2013 / 25

8

lojik destekten mahrum bir şekilde hayatını devam ettirmeye çalışıyor olması kadınlar üzerinden sürdürülen bu iğrenç sava-şın en dramatik örneklerinden.

Kısacası, Suriye’de Mart 2011’de başlayan olaylar her ge-çen gün şiddetini daha da artırarak sürüyor. Çok farklı sayıda aktör “iç savaş” olarak nitelendirilebilecek bu kaosa dâhil ol-muş durumda. Ülke, rejimin kontrolündeki bölgeler ve ÖSO tarafından “kurtarılmış bölgeler” olmak üzere parçalara ayrıl-mış bir yapıda. Her ne kadar Esed kuvvetleri hava gücüne sa-hip oldukları için büyük ölçüde kontrolü elde tutuyor olsa da ÖSO’nun özellikle son 3 ay içinde önemli başarılar kazandığı biliniyor. Yine de Suriye halkının; ÖSO’nun dağınıklığı ve amaca gölge düşüren kontrolsüzlüğü, farklı ulusal ve uluslara-rası aktörlerin devreye girmesi ve Esed’in 2 yıldır hâlâ iktidar-da kalabiliyor olması nedeniyle rejime karşı savaşmak nokta-

sında ciddi bir kararsızlık içinde olduğu söylenebilir. Bütün bu faktörler, ülkeden kaçışın hızlanmasına ve komşu ülkelerin ciddi bir göç akınıyla karşı karşıya gelmesine yol açıyor.

Bölgesel mülteci dağılımıHâlihazırda Suriye’ye sınırı olan dört ülke (Türkiye, Ürdün, Lübnan, Irak) muazzam boyuttaki insan akınına cevap ver-meye çalışıyor. Lübnan ilk göçmen alımına 2011 Mayıs ayı ortalarında yaklaşık 700 kişilik bir grupla başladı. Ürdün Şu-bat 2012’den, Irak ise Mart ayından beri Suriyeli savaş mağ-durlarına ev sahipliği yapıyor. Kendi içinde sorunlarla boğu-şan ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile ilişkileri iyice gerilen Bağdat, Suriyeli göçmenler için pek doğru bir adres gibi görünmüyor. Ancak görece istikrarlı ve müreffeh bir yapı tesis etmeyi başaran Kürdistan bölgesine sığınan –Birleşmiş Milletler (BM) tarafından açıklanan son rakama göre- 85 bine yakın Suriyeli bulunuyor. Merkezi yönetimin kontrolünde-ki Irak topraklarına sığınan Suriyeli sayısı ise sadece 17 bin dolayında. Lübnan’da ise Suriye rejimine olan açık desteği bilinen Hizbullah yüzünden Suriye’den gelenler pek hoş kar-şılanmıyor.

Sözü edilen ülkelerde bulunan bütün kamplarda toplamda 940 bin insan bulunuyor ki bu sadece resmi kayıtlara yansıyan rakam. Özellikle Türkiye dışındaki kimi ülkelerin mevcut yö-netim anlayışını da hesaba kattığınızda “istenmeyen insanlar” kategorisinde değerlendirilen Suriyeli mültecilerin kaldığı kampların uluslararası hukuk ve insan hakları bağlamında na-sıl işlev gördüğünü tahmin etmek zor olmasa gerek.

Lübnan ve Kuzey Afrika’da Suriyeliler için kurulmuş ö-zel bir mülteci kampı bulunmuyor. Mültecilerin yüzde 51’i Lübnan’ın kuzey bölgesinde, yüzde 39’u Bekaa’da, yüz-de 2,25’i dağlık alanlarda, yüzde 1,71’i Beyrut’ta ve yüzde 4,92’si de Şii bölgesi olarak bilinmekle birlikte Sünnilerin çoğunlukta olduğu güney bölgelerde yerleşmiş durumda. Ürdün’de Ramta, Mafrak ve kuzeydeki Za’atri kentlerin-de yer alan üç ve yine Irak’ta da üç kamp bulunuyor. Sözü edilen ülkelerde kayıtlar, BM Mülteciler Yüksek Komiserli-ği (BMMYK) tarafından alınıyor, ancak bu kampların kimin kontrolünde olduğu hâlâ belirsiz, zira BMMYK’nın sözü edi-len ülkelerdeki misyonu kayıt tutma ve çok temel ihtiyaçların karşılanmasından öteye geçmiyor. Lübnanlı yetkililerse bu-güne kadar Suriyeli mültecilerle ilgili inisiyatif almaktan ka-çındıkları izlenimini veriyor. Ancak son günlerde hükümetin, ülke içinde serbest dolaşım halindeki Suriyelilerden duyduğu rahatsızlık sonucu münferit alanlarda mülteci kampları inşa etmek için Arap Ligi’nden 180 milyon dolar tutarında bir yar-dım talebinde bulunduğu biliniyor. Filistinli mültecilerin uzun yıllardır yaşadığı, artık birer gettoya dönüşmüş kamplara ko-nuşlandırılan Suriyeliler için uluslararası ve yerel yardım me-kanizmaları işletilmeye çalışılsa da hem kalacak yer, hem de diğer temel ihtiyaçlar bakımından Suriyelilerin iyi durumda olduğunu söylemek zor. Körfez ülkelerinden gelen yardımlar ve sivil toplum kuruluşlarının çabaları, sayıları Lübnan nüfu-sunun yüzde 6,5’ine tekabül eden 200 bini aşkın insana yet-miyor. Hatta denebilir ki bu ülkeye sığınan Suriyelilerin tek kazançları “güvenli bir bölge”ye geçebilmiş olmak.

IKBY’nin kucak açtığı mültecilerin durumu Lübnan’a kı-yasla daha kabul edilebilir bir düzeyde. Bölgeye göçün temel saiki ise etnik köken birliği; Irak’taki Domiz kampına göç eden grup çoğunluk itibarıyla Suriyeli Kürtlerden oluşuyor.

22

KAPAK DOSYASI

253.668ÜRDÜN 203.835LÜBNAN 185.205TÜRKİYE 102.829ıRAK 20,292MıSıR

SURİYE’DE

MİLYON KİşİYARDıMA MUHTAÇ4MİLYON KİşİYERLERİNDEN EDİLDİ4,6BİN KİşİSıNıRı GEÇİYOR7HERGÜN

BİN KİşİSAVAşıN BAşıNDAN BU YANA ÖLDÜ

70MİLYON KİşİSAĞLıKLı BESİNE ULAşAMıYOR

3

940.131MÜLTECİ

Demografi

Erkek (48%) Kadın (52%)Yaş

0-49% 9%

10% 10%7% 7%20% 20%

1% 2%

5-11

12-17

18-59

60+

Savaşın başından bu yana 940.131 kişi ülkeyi terketti.

SURİYE’DE ÇATIŞMALARIN BİLANÇOSUSuriye’deki iç savaş nedeniyle resmi rakamlara göre ülke içinde 4 milyon insan acil yardıma muhtaç; 4,6 milyon kişi ülke içinde yer değiştirmek mecburiyetinde kaldı. Suriye’de Mart 2011’de patlak veren olaylar ikinci yılını doldurmak üzere. Mu-halifler ve Esed arasında süregelen çatışmalar nedeniyle sayısı yüz binleri bulan Suriyeli ülke dışına çıkmak zorunda kaldı. Yine ülke içinde büyük kitleler açlık ve sefaletle boğuşuyor. Komşu devletlere sığınmak isteyen ancak yer ve kaynak yokluğu gibi maddi veya Esed’in karşısında konumlanmamak gibi siyasi neden-lerle komşu ülke sınırlarında bekletilen insan kalabalıkları günden güne artıyor. Uluslararası sivil toplum kuruluşlarının açıkladığı rakamlar ise artık takibi çok zor bir insani krizle karşı karşıya olunduğunun göstergesi.

Resmi rakamlara göre ülke içinde 4 milyon insan acil yardıma muhtaç; 4,6 milyon kişi ülke içinde yer değiştirmek mecburiyetinde kaldı. Gayriresmi Suriyeli kay-naklara göreyse içerde en az 7 milyon insan acil yardım ihtiyacı çekiyor; Halep, Humus, İdlip, Deyr ez Zur gibi şehirler ve Hama ve Laskiye’nin çevre kasabala-rı büyük oranda yıkıldı, Bütün bu bölgelerde yaşayanların evlerini terk ettiği ve temel insani ihtiyaçlar bağlamında ciddi sıkıntı içinde oldukları düşünüldüğünde manzaranın vehameti belirginleşiyor. BM’nin tahminleri Haziran’a kadar mülteci sayısının 1 milyonu aşacağı doğrultusunda. Kriz büyüyor, etkilerininse -olası bir çözüm durumunda bile-en az 10 yıl daha devam etmesi bekleniyor.

70

23Mart 2013 / 25

TÜRKİYE

185.205

102.829

253.668

203.835

LÜBNAN

ÜRDÜN

IRAK

Haseke

Rakka

Deyr ez Zur

Halep

İdlip

Laskiye

Hama

HumusTartus

El-nabak

Şam

Der’a

Mülteciler8.000

Mülteciler940.131

24 Şubat itibariyle, kayıtlı ve kayıt bekleyen toplam Suriyeli

mülteci sayısı 940.131 bu rakama Kuzey Afrika’da kayıtlı

27.826 Suriyeli de dahil.

Savaşın başından bu yana 1 milyona yakın insan ülkeyi terketti.

*Harita Kuzey Afrika ve Mısır’a giden 27.826 mülteciyi içermemektedir.

Kaynak: BM, AFAD, Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR)

20.000-100.000

1.000.000 ve üzeri

Kayıtlı ve kayıt bekleyen Suriyeli sayısı

Çatışma alanları ve yer değişimi

Ocak 2012 28 Şubat 2013

Suriye’de yerlerinden edilenler

24

Basına yansıdığı kadarıyla bu kampta çadır ve battaniye sı-kıntısı çekiliyor; bütün bunlara çadırların altyapısı hazırlan-mamış alanlara kurulması da eklenince içinde bulunduğumuz kış aylarında Suriyelilerin ne tür sıkıntılarla yüz yüze olduğu daha net anlaşılabilir.

BM verilerine göre komşu ülkelere yayılan kayıtlı Suriye-lilerin sadece yüzde 40 kadarı kamplarda ikamet ediyor, yüzde 60’lık diğer kesim ise kiralık evlerde, yakınlarının yanında ve-ya 100-150 kişilik barınaklarda hayatını sürdürmeye çalışıyor. Türkiye’de ise kayıtlı mültecilerin yüzde 100’e yakını Baş-bakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından koordine edilen, diğer ülkelerle kıyaslanamayacak kadar büyük kalite farkına sahip kamplarda misafir ediliyor.

Türkiye’deki konaklama merkezleri veya “kamplar”Suriye ile 911 kilometrelik sınırı bulunan Türkiye, ülkedeki iç savaştan hem ekonomik hem de sosyal bakımdan en fazla etkilenen komşuların başında geliyor. Ülkeye ilk toplu Suri-yeli girişi ise 252 kişilik bir grupla 30 Nisan 2011 tarihinde gerçekleşti. Ancak Ankara, en baştan bu yana yoğun Suriyeli göçünü AFAD ve Türk Kızılayı vasıtasıyla kontrol etme çaba-sında. Bu bağlamda ilk olarak Hatay’ın Reyhanlı, Yayladağı ve Altınözü ilçelerinde olmak üzere ülkeyi Suriye’ye bağla-yan sınır kapılarına yakın bölgelerde kamplar kuruldu. Zaman ilerledikçe Suriye içindeki her saldırı, hem diğer komşu ül-kelerde hem de Türkiye’de artan oranda göç baskısı yarattı, rakamlar giderek arttı.

AFAD’ın Türkiye’ye girişlere dair gün gün yayınladığı veriler dikkate alındığında Suriye sınırına yakın bölgelerde kurulan kampların ne kadar geniş kapasiteli olursa olsun bu

büyük dalga karşısında yetersiz kalacağı görülüyor. Nitekim şu an adı geçen bölgelerde yeni kamp kurulumları sürüyor, üs-telik iki ülke arasındaki sınır bölgelerinde oluşan de facto tam-pon bölgelere de yardım ulaştırılmaya çalışılıyor. Kilis Ön-cüpınar sınır kapısının Suriye tarafında 11 bine yakın insanın çok zor şartlar altında barındığı ve yine Hatay’ın Cilvegözü ve Yayladağı sınır kapıları ile Gaziantep Karkamış kapısında da göçmenlerin içeri alınmak için beklediği biliniyor.

Türkiye, hâlihazırda 14 çadırkent ve 2 konteynerkentte Suriyelilere “geçici koruma” sağlıyor. Mevcut kampların ta-mamı AFAD kontrolünde, ayrıca her kampta birkaç tane BM gözlemcisi bulunuyor. AFAD, 2 aylık dönemler halinde mer-kezden görevlendirdiği personeliyle bölgede hizmet vermeye devam ediyor, bunun yanında çoğu kampta AFAD yetkilileri-nin yükünü paylaşan Türk Kızılayı da hazır bulunuyor.

Valiler, kaymakamlar ve kaymakamlık personeli gibi mül-ki idare amirleri kamplarda bizzat görev yapıyorlar. Kayma-kamların ilçe merkezleri dışında ikinci makamları barınma merkezlerinin içine kurulmuş. Zira kamplar, içinde bulun-dukları ilçelerin boyutlarını aşmış durumda; örneğin 27 bin nüfuslu Akçakale ilçesine bağlı kampın nüfusu 38 bin… Hâl böyle olunca yerel yöneticilerin sorumluluğu ve iş yükü de ikiye katlanıyor. Kimi ilçelerde kaymakamlık personeli çift vardiya çalışarak hem ilçe halkını mağdur etmemeye hem de kamplarda işlerin sorunsuz yürümesini sağlamaya çalışıyor.

Şu an kapasite üstü hizmet vermelerine rağmen AFAD ko-naklama merkezleri, gerek altyapı gerekse de sosyal gereksi-nimleri karşılama bakımından “parmakla gösterilecek kadar” iyi durumda. 200 kişilik ekiplerle yaklaşık 2 haftada hizmete hazır hale getirilebilen kamplarda kreşten liseye, marketten

4

KAPAK DOSYASI

AFAD Ceylanpınar Konaklama Merkezi kreşinden bir görüntü.

25Mart 2013 / 25

biçki-dikiş ve kuaförlük kursuna kadar her türlü imkân mev-cut. Ancak burada altı çizilmesi gereken nokta yerel yetkili-lerin ve bölge halkının gösterdiği insanüstü gayret... Merkezi yapının ve bürokrasinin doğasından kaynaklanan bütün koor-dinasyonsuzluklara, aksamalara ve siyasi mülahazalara rağ-men bir şeyler yolunda gidiyorsa bu daha ziyade bölgedeki samimi gayret neticesinde sağlanıyor.

Kampların fiziki şartları Konaklama merkezleri gezildiğinde ilk dikkat çeken noktalar-dan biri, yaşları 0-10 arasında değişen binlerce çocuk… Sa-dece Nizip kampında bu yaş aralığındaki çocuk sayısı 5.000’i aşıyor. AFAD, hemen her kampta çocuklar için kreşler ve oyun alanları, gençler için de liseye kadar eğitim birimleri ve bilgisayar ya da meslek kursu gibi tesisler kurmuş. Bu birim-lerin amacı, kampa alıştıktan sonra savaş psikolojisinden kur-tulmaya başlayan Suriyelilerin işsizlik ve sosyal alanlarının daralması gibi nedenlerle tekrar psikolojik bir sorun yaşama-larını önlemek. Bilhassa Türkçe kurslarında her yaş ve eğitim seviyesinden Suriyelinin “büyük bir hevesle” eğitim görmek-te olduğunu not etmek gerek.

Suriye’den gelecek muhtemel bir bulaşıcı hastalığa karşı gereken tedbirler alınmış durumda. Özellikle çocuk sayısın-daki fazlalık, sağlık ve temizlik hizmetlerini çok kritik hâle getiriyor. Kamp içinde de misafirlerin sağlıklarını korumak adına su deposu ilaçlamasından, anne-çocuk sağlığı tarama-larına kadar her türlü hizmeti periyodik olarak sürdürülüyor. Yine bölgede görev yapan personel de ilgili birimlerce hem düzenli sağlık kontrolünden geçiriliyor, hem de aşılanıyor.

Yerel yöneticilerin rolüKamplarda her iki tarafın da insani reflekslerinden kaynakla-nan kimi olumsuzluklar yaşandığını inkar etmek zor. Ancak sorumlu idarecilerin, işin zaman zaman insanın tahammül sınırlarını zorlayan doğasına rağmen büyük bir gayret ve sa-bırla görevini yerine getirdiğini vurgulamak gerek. Her kamp küçük bir şehir gibi ve yetkililer ilk etapta acil durum gerek-sinimlerini karşıladıktan sonra yavaş yavaş normalleşen bir “şehri” yönetmeye çalışıyor. Üstelik bunlar, normal bir şehrin çok ötesinde sorunları ve ihtiyaçları bulunan yerleşim alanla-rı. Her kamp mahallelere ayrılıyor ve birçoğunda Suriyeliler de kamp yönetiminde görev alıyor, Türk yetkililere destek oluyorlar. Bazı kamplarda -Türk yöneticilerin önerisiyle- de-mokratik seçimler sonucu Suriyeli muhtar ve azalar belirlen-miş. Bu örnek, Suriyeliler için Esed sonrasında kurulması muhtemel bir demokratik düzene ufak da olsa bir ön hazırlık olması bakımından da önem arz ediyor.

Bunların yanında kimi illerde gündüzleri resmi dairede ça-lışıp geceleri Suriyelilere yardım götürmek için çırpınan, me-sai kavramını unutmuş insanlar var. “Burada babasız çocuk-ları gördükçe akşamları çocuğuma sarılmaktan utanıyorum,” diyen yetkililerin samimi gayretleri, Suriyeliler nezdinde hak ettiği şekilde karşılık buluyor. Bu manada bölgede spontane ancak çok ciddi bir kamu diplomasisi yürütüldüğünü söyle-mek yanlış olmayacaktır. Yetkililerin bu pozitif tavrı, iki halk arasında geçmişten gelen kuvvetli bağları geleceğe taşıma adına umut veren gelişmelerden. Nizip Kampı’nda görüştü-ğümüz bir Suriyelinin sözleri ise Suriye halkının Türkiye’ye bakışını çok net ifade ediyor: “Devletim beni öldürmeye çalı-şırken Türkiye bana kucak açtı. Oysa tam tersi olmalıydı…”

AFAD’ın kurduğu bir sağlık merkezi.

84.420

Gaziantep

33.058

Kilis

13.544

Hatay

14.198

Osmaniye7.952 Nizip-1

Nizip-2

Öncüpınar

Apaydın

Altınözü Tekel

Yayladağı YiboYayladağı Tekel

Karkamış

Altınözü Boynuyoğun

İslahiye

Altınözü 1 Çadırkent-Açılış T.: 09.06.2011Altınözü 2 Çadırkent-Açılış T.: 10.06.2011Yayladağı 1 Çadırkent-Açılış T.: 30.04.2011Yayladağı 2 Çadırkent-Açılış T.: 12.07.2011Apaydın Çadırkent-Açılış T.: 09.10.2011Reyhanlı’da 1 geçici kabul merkeziKurulan Çadır Sayısı: 3.439Yerleşen Suriyeli: 14.198

Hatay

Cevdediye’de 1 Çadırkent-Açılış T.: 09.09.2012Kurulan Çadır Sayısı: 2.012 Suriyeli Sayısı: 7.952

OsmaniyeSarıçam 1 Çadırkent-Açılış T.: 28.01.2013Kurulan Çadır Sayısı: 1.850Mevcut: 2.820Kapasite: 13.000

Adana

Öncüpınar 1 Konteynır Kent-Açılış T.: 17.03.2012Kurulan Konteyner Sayısı: 2.053 Suriyeli Sayısı: 13.544

Kilis

Kahramanmaraş

16.744Adıyaman10.003

Adana

2.820

Kaynak: AFAD

KAPAK DOSYASI

şanlıurfa

84.420Ceylanpınar

Akçakale

Harran

Ceylanpınar 1 Çadırkent-Açılış T.: 01.03.2012 Akçakale 1 Çadırkent-Açılış T.: 06.07.2012 Harran (1 Konteynır Kent)-Açılış T.: Kurulan Çadır Sayısı: 9.702Kurulan Konteynır Sayısı: 2.000Yerleşen Suriyeli: 37.571

şanlıurfa

Islahiye 1 Çadırkent-Açılış T.: 17.03.2012Karkamış 1 Çadırkent-Açılış T.: 28.08.2012Nizip 1 Çadırkent-Açılış T.: 03.10. 2012Nizip Konteynır-Açılış T.: 11.02.2013Kurulan Çadır Sayısı: 5.265Kurulan Konteynır Sayısı: 1.000Suriyeli Sayısı: 33.058

Gaziantep

Merkez’de 1 Çadırkent-Açılış T.: 01.09.2012Kurulan Çadır Sayısı: 2.737 Suriyeli Sayısı: 15.137

Kahramanmaraş

Merkez’de 1 Çadırkent-Açılış T.: 22.09.2012Kurulan Çadır Sayısı: 2.178 Suriyeli Sayısı: 10.003

Adıyaman

7,9522,820

Şanlıurfa 84,905

33,05816,744

13,544

14,19810,003

GaziantepK. Maraş

Kilis

HatayAdıyamanOsmaniye

Adana

Hastane

Erkek

%25 %24

%24%27

%74 %26

Kadın

Şehirlere Göre Suriyeli SayısıŞehir İçlerinde Yaşayan Suriyeli Sayısı Dahil Edilmemiştir.

Türkiye’de Kamplardaki Mülteci Sayısı

Türkiye’de Şehir Merkezlerindeki Mülteci Sayısı

Türkiye’de Toplam Suriyeli

Nisan 2011’den İtibaren Türkiye’ye Giriş Yapan Suriyeli Sayısı

83.540100.000283.540357.663

Mülteciler8.000

Mülteciler183.540

Ocak 2012 28 Şubat 2013

Çadır Kent

Konteynır Kent

Kayıtlı Suriyeli Mültecilerin Yaş ve Cinsiyet Dağılımı

Türkiye’de Kayıtlı Suriyeli Mültecilerin Ülkeye Giriş Trendi

Türkiye’deki Suriyeli Mülteciler

Yetişkin

Genç

18 Yaşından Küçük Çocuk ve Kadın Nüfus18 Yaşındaki ve 18 Yaşından Büyük Erkek Nüfus

22 Şubat 2013

259+59 (refakatçi)