"Çapanoğulları Hadisesi ve Abdulkadir Bey'in Hatıraları", Tarih incelemeleri Dergisi,...

10
EGE EDEBiYAT FAKÜLTESi BÖLÜMÜ ISSN: 0257-4152 DERGISI Cilt/Volume XXIII 2 PROF. DR. ÜLKER'E ARMAGAN BORNOVA

Transcript of "Çapanoğulları Hadisesi ve Abdulkadir Bey'in Hatıraları", Tarih incelemeleri Dergisi,...

EGE ÜNİVERSİTESİ EDEBiYAT FAKÜLTESi

TARİH BÖLÜMÜ

ISSN: 0257-4152

TARİH İNCELEMELERİ • •

DERGISI

Cilt/Volume XXIII Sayı/Number 2 Aralık/December2008

PROF. DR. NECMİ ÜLKER'E ARMAGAN

BORNOVA -İZMİR

TARiH iNCELE:\IlELERi DERCİSİ ISSN: 0257-1152

Tarih incdemcltıı Dcrgisı. ulusal hakcmh bır dcrgidir. Yılda bır cılı ikı fasikül balınde yayımbnır.

Dcrgının lusalıması: no .~nllilıi/Prelident· Ege Üıuvcr>itcsi Edebiyat Fakiilıesi Tarih Bölümü adına

Dcknn Prof. Dr. Kasını Eğiı Cditör ,.,, Sorımı/u Müdür: Doç. Dr. Süleyman Ô<kaıı ltmn l>.unJ!ul Prof. Dr. lsnıail Aka, J:wmıiı·•· Commınce Doç. Dr. Cüneyt Kanat,

Doç. Dr Vebbi Günay. Yrd. Doç. Dr. lla.:.:uı Mert. Dr Hilal Ortaç.

Akademik Da111şma Kurulu/Academic Adı·i'Of)' 8oord Prof Dr. Ali Akt:ın. f..r~n es Onh"<·r\IJ('St, Prof Dr. S3dtnın Göıneç. Alllwnı

Kayseri. Onı~·ı·n't/e.\1, Ankara. ı •rof. Dr. Ali AkyıldLZ.. Marmara Prof Dr. BOicnı fplıkçıoğlu, Marmara

Ümı•rrsitesi. İstanbul. Omw!rsiu·.~i. lsıanbul. Prof Dr. M:ıJıir Ay~ın. lıta~ıhul Prof. Dr. Mehmet Ali Kaya. Efl.e

Ot~tl'('rsıtesı. isıanbul. Ülliw.·rsttt·si. İzmır. Prof Dr. Ali Bınncı. /'"''·" tfkodrmlsi, Pror. Dr Nuri Köstüldü. &lç-llJ.

Anli1r.t. Üni\crsit~.tı. KOf\)"3... Prof. Or. Musa Çadırcı, A•l.aro Prof Ur. Zt~<rıya Kurşun. Mormora

Cni,'t"nilt•si. Anlat3. ( nnrfftl<"!fl. fst:ınbul Prof Dr Gülçin Çandarlıo~lu. Afrmar Prol. Dr. \lehıncı Öı.. Haccll~pc

Sinan Gıi::# ."ianaJ/ur l nl\'ff"Sit~si, l~nnv.:r.Htot, Ankara i<Janhul. Prof. Dr Abdülkrnm ÖJ>Vdm, ittanhıtl

l,rof. Or. \1csııt Ç:ıpa, A.'cu·adım: TcAnik Onm·n·ttt•.\1, rstanbul. . Ouin:rsiıcsi, Tnsbzon. Prof. Dr. Ahmcı ÖJ.f•,iruy. Domow1. İ;mir

l>ıof Dr. Melek Ucl ılbaşı, Ankara Prof. Dr. Mariu Pia Ptxlani. la t·'osc'tlrt l;m\·~rsitrsi, Attk:ıta. Uni~\'1'$11)', Vcncdık, iıaly3.

:•ror. Dr. S. E!-iin Dayı Ocrinsu, dtJJiiirk Prof Dr. S~üm Savaş. Cumlwrht•t Omw:rsite-si. Erzurum. O,n'\'fSIIc:sl. Sıo.,·as.

Prof Dr. Abdülkadir DonuJ... f<ttmhul Prof. Or. \1chmc:1 Şck<r. Dohc t:rlıil Cniv("r:sill:si. istanbul. finn'f.·nit<·~ı. lnnir

Prof. Dr. feridun Unccat. Atanbul Prof Or s.bn Sü'l't\11. Egt> Cnll'<'rsrtcsi. fml"<'TSUI!si. İst:uıbul. bmir.

Prof. Dr. Vahdeddın En!!ın. Atannura Prof Dr. Ahn-.e1 T~gıl, Mimar Sina, Oııt\'f'T'SilC'si, İstanbul. Güu.•l Sunllllar Onil~rs;ı~si. Istanbul

Prof. Dr. M. Ald( hrdoııru. Egt.· PfOC Dr 0{~ul1'clin. lwmıhul Onhrrsilr.'<ı, Oım•(•rntrsl, lnnir lsttUlbul.

Prof. Dr. 1\·tchmet Ersa.u, EJ.:t' Omw.:r.n'resi. Prof. Dr. R"-ccp Yıldının, /Joku= F.)'li.i/ l1mır. Ouiı'«!n.itc:.vi. b·rnir

J.)crgımiz Index fslanıicus. '1 ürkolngischcr An1.eigcr ile ULAKBiM, Sosyal Bı/imler 1 ı•n Tabanı'oa almın.ışur.

)iı:ısma Adrı'Sil Corrcspmıdı·11u Addri!SS.' 'larih lncelemdm Dergisi F.dııörlilğü, 1· C. Ldebıyaı Fakultcsı, Tanb Bölümü, 35100 llornO\'a-izmir. Türkıye Faks: O 2J2.J88 ll 02 Tif.; O 2J2JSS Ol I0-134J c-mail; sulcyman.ozkao(aıese.edıı.ır

Ba.,ını )·rn Ere (DS\tf'Slres:ı Basımcvı. Oômova, 1...-mir B=- T..-.Or- .>.r~lık 2008 Dap aiet b:ısılmışıır.

-

EGE ÜNİVERSİTESİ EDEBiYAT FAKÜLTESi

TARİH BÖLÜMÜ

ISSN: 0257-4152

• • • . TARIH INCELEMELERI

• • DERGISI

Cilt/ Volume XXIII Sayı/Number 2 Aralık/Decemher 2008

PROF. DR. NECMİ ÜLKER'E ARMAGAN

BORNOVA- İZMİR

TARİH İNCELEMELERİ DERGiSi Cilt/V olu me: XXIII Sayt/Number: 2 Arahk!December 2008

İÇİNDEKİLERICONTENTS

BAŞYAZI

Prof. Dr. Necrni Ülker

İNCELEMELERI ARTICLES

Mustafa Alkan Türkiye'de Vakıfların İntifa Hakl<ı: Adana Ömeği Usujiııct Rights ofFoundations in Turkey

Hakan Anameriç - Fatih Rukancı XL-XVI. Yüzyıllar Arasında Medrese ve Üniversitelerde Eğitim

1-12

13-34

Education of the Madrasa and University between !Int and 16nt Centuries 35-56

Nevzat Artuç Birinci dünya savaşı yıllarında Osmanlı denizaltı gücünü artırına ve Denizaltı subay - er yetiştirıne çabaları The Efforts of Increasing Power of Ottoman Submarbıes and Training o.fNaval Officers and Soldiers During The First World War 57-74

Cevdet Merih Erek Antakya'da Paleolitik Alan Çalışmaları Tarihi Hist01y of Expeditions on Paleolithic Areas at Antakya 75-108

Yunus Özger Sadrazam Kara Mustafa Paşa Vakıfları The Vaq.fs of The Gr and Vizier Kara İbrahim Paslıa 1 09-150

Atila Türker A Red Cross Bowl belonging to Assyrian Colony Period Asur Ticaret Kolonileri Çağı 'na ait bir Kırmızı H aç Motif! i Kap 151-158

Cevdet Yakupoğlu Selçuklu Ve Beylikler Dönemi Kastamonu Yer Adları: Meyve İle İlgili Olanlar Names ofPlaces in Kastamonu in Tlıe Se/juk and Beyliks Period: Names Related to Fruit 159-184

ARŞİV BELGELERİ/ARCHİVE MATERiALS

Vehbi Günay Bornova Merkez Hüseyin İsa Bey Camii ve Kİtabeleri

ÇEVİRİLER/TRANSLA TİONS

İbn el-Adim Artuklul.arın Haleb'deki Hakimiyeti (Çeviren; Aydın Usta)

J. V. Kinnier Wilson Babil'de Hastalıklar: Örnek MetinlereDayalı bir İnceleme (Çeviren; Gökhan Kağnıcı)

YENİ YAYINLAR/BOOK REVİEWS

185-226

227-260

261-274

S.Y. Şenyurt- A. Akçay- Y. Kamış, Yüceören. Doğu Kilikya'da Bir Hellenistik-Roma Nekropolü, Ankara 2006 (Atila Türker) 275-277

Ali Şakir Ergin (Yay.Haz.), Çapanoğulları Hadisesi ve Abdulkadir Bey'in Hatıraları, Ankara 2008 (Nejdet Bilgi) 279-282

Oğuz Tekin, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İstanbul 2008 (Kevser Taşdöner) 283-286

NEKROLOJİ Sabri Sürgevil, Prof. Dr. Serap Yılmaz (1949-2008) 287-290

HABERLER

M. Akif Erdoğru, Zagrep'te Yapılan 18. CIEPO Üzerine 291-294

DİZİN/INDEX 295-307

Tarih İncelemeleri Dergisi Cilt/Volume XXII!, Sayı/Number 2 Aralık IDecemher 2008, 279-282

Ali Şakir Ergin (Yayma Hazırlayan), Çapanoğulları Hadisesi ve Abdulkadir Bey'in Hatıraları, Yozgat Üniversitesi Vakfı, Ankara 2008 (2. Baskı), 327 s., ISBN: 9944-5139-0-3.

Tarihi olayların layıkıyla ortaya konulabilmesi, olaylarla ilgili karşılaştırılabilir, kıyaslanabilir ve denetlenebilir belge ve bilgilerin varlık dereceleri ile ilgilidir. Belge ve bilgi azlığı araştırmacının gerçeğe en yakını ortaya çıkarma çabasını zorlaştırdığı gibi, tümüyle gerçeğin dışına çıkmasına da yol açabilir. Bazen de sınırlı miktardaki kaynakla ortaya konan tarihi bilgi, daha sonra aynı konuda ortaya çıkan çok sayıda belge ile, farklı bir boyut veya izah kazanmaksızın, sadece teyit edilmiş de olabilir. Böyle bile olsa, her yeni belge ve bilginin tarihçiye verdiği bir heyecan vardır. Tarihi bilgiye kazandırdığı ise, güvenilirliğine olan desteğin artması veya pekiştirilmesidir.

Tarihçilerin tarihin konusunun neler olduğu tartışması, herhalde hep sürecek bir olgudur. Fakat günümüze uzanan tartışma ve ilgi sürecinin, tarihin alanını giderek genişiettiğine de kuşku yoktur. Yine de tarihçinin ve tarih okurunun yoğunlaştığı tarihi alanlar ve olayların varlığı

değişmemiştir. Bu yoğunlaşmanın en belirgin olduğu alan ve olayların, daha çok çağdaş siyasal ve sosyal olaylarla ilişkili olan veya ilişkilendirilenler olduğu söylenebilir.

Türk tarihi, tarihçifiği ve tarih okuyuculuğunda da, bu değerlendirmenin birçok yankısını görmek mümkündür. Akademik tarihçilerin olmasa bile, popüler tarih yazarlarının spekülatifbilgi ve yorumlarının okuyucu potansiyeli, bu ilgiye işaret etmektedir. Bazı akademik tarihçilerin, ürettikleri bilgileri okura ulaştırma endişesinden hareketle, popüler bir dil kullanmaları, bir açıdan pastadan pay almaya, diğer açıdan da popüler yazarların yarattığı, çoğu gerçek dışı tarih bilgi ve yorumlarını, gerçekçi çizgiye getirmeye yönelik çabalar gibi görülebilir. Sonuçta, hangi amaçla okura sunulursa sunulsun, güncelleştirilmiş veya güneelde yankılanmış tarihi olaylar, günümüz tarihçilerinin alabildiğine genişleyen ilgi coğrafyasında, zirveler oluşturmaktadırlar.

Yakın dönem Türk tarihi, makus talihini yenerneyen bir imparatorluğun tarih sahnesinden çekilmesi ve yerine çağdaş bir cumhuriyetin kurulması gibi, bir çöküş ve diriliş süreci geçirmiştir. Bu sürecin en can alıcı evresini İstiklal Harbi veya Milli Mücadele diye adlandırılan dönem oluşturmaktadır. Bu dönem Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu iiçgenindeki bir coğrafyada, var olma mücadelesinden yenik çıkan bir imparatorluğun, çok farklı etkilere maruz kalan, her seviyedeki insan unsurunun çaresizlik, bitkinlik ve varolma kavgası arasında, bir zihin ve ruh bunalımı yaşadığı dönemdir. Her tarihi dönemin olduğu gibi, bu dönemin de, her seviyeden aktörleri vardır. Bu aktörlerin dönem içindeki etkinlikleri, tarihin ve tarihçilerin, dolayısıyla

okuyucuların odaklandığı ilgi alanlarıdır. Tarihi bir dönemin her seviyeden aktörleri, kurgulanmış oyunların aktörlerinden farklı

olarak, rol dağılımında kendi rollerini kendileri seçerler ve asla kaybeden olmayı hedeflemezler. Dönemin her seviyeden aktörleri, kaçınılmaz olarak dönem sonunda ikiye ayrılırlar: kazananlar ve kaybedenler. Dönem içinde biiyük bir rol üstlenen fakat kaybeden aktör için tarih sıfırlanırken, küçük bir rol üstlenen fakat kazanan bir aktör için tarih yeniden başlar. Milli Mücadele döneminin de kazananları ve kaybedenleri olduğu gibi, tarihi sıfırlananları veya yeniden başlayanları da vardır.

279

Milli Mücadele döneminin kaybedenleri arasında, her halde Çapanoğulları ailesi de bulunmaktadır. Çapanoğulları, Yozgat ve çevresinde XVIII. Yüzyılda ortaya çıkan ve yöre tarihinde önemli yere sahip olan, bir ayan ailesidir. Ailenin son temsilcileri arasında siyaset, sanat ve idare adamları vardır. Buna rağmen, Osmanlı'nın son yıllarındaki siyasal ayrılıklardan nasibini alan ailenin siyasal tercihi, Milli Mücadele'nin karşısında konuınlanmasını kolaylaştırmıştır. Aile liderlerinin siyasal tercihleri ile yüzyılların alışkanlıkları, ailenin Ankara Hükümeti'ne isyan etmesinde etkili olmakla beraber, bu yönelişin çok basit, ileriyi görmekten yoksun ve genel ülke çıkarlarıyla irtibatsız ve çatışan bir yöneliş olduğu, içten bakışın ifadesi olan, yeni bir kitap la daha açık hale gelmiştir.

Dr. Ali Şakir Ergin tarafından, tarihi kaynağın özgünlüğÜlle hale! getirmeme hassasiyeti ve titizliği ile yayma hazırlanan bu yeni kitap, Çapanoğulları hadisesinin içinde yer alan, Abdulkadir Sönmez'in hatıralarıdır. Hatıralar, olayların meydana geldiği tarihten 25 yıl sonra kaleme alınmıştır. Ergin'in hatıraların yayımianmasına ilişkin gayreti, hatıraları bilemediğimiz benzeri nice tarih kaynağının akıbetine uğramaktan kurtarıruştır. Nitekim tarih ve kültürümüzün birçok önemli eserinin bile, benzer gayretierin sonucunda varlığını sürdürme şansı yakaladığı ilgilenen! erin malumudur. Bu bakımdan Çapanoğulları hadisesi ile bilgilerini, iddiasız bir biçimde ama sorumluluk duygusuyla kaleme alan Abdulkadir Sönmez kadar, bu batıralardan haberdar olduktan sonra, aynı sorumlulukla peşine düşen ve okuyucuya sunarak ölümsüzleştiren Ali Şakir Ergin de teşekkür ve takdiri hak etmektedir.

Abdulkadir Sönmez'in hatıraları neyi ifade etmektedir sorusunun cevabı, yörenin tarih ve kültürüyle ilgili çalışanların, eseri hakkıyla ele almalarıyla verilebilecektir. Fakat tarihçi ve yazarların, özellikle de İstiklal Harbi dönemi ve yerel tarih üzerine çalışanların da, bu hatıralar hakkında değerlendirme yapmaları, cevabın daha sağlıklı olmasına katkı sağlayacaktır. Nitekim kit;:ıbın başına ilave edilen değerlendirme yazılannın, hatıraları anlama ve yorumlamada ilk katkıJim sağladıkları açıktır. Şüphesiz hatıralardaki bilgilerin, bütünüyle tarihi ve kültürel bilgi haline dönüşmesi ilgiye ve zamana bağlıdır.

Öncelikle Abdulkadir Bey'in hatıralarının, Çapanoğulları hadisesi bağlamında, bu güne kadar ortaya konan temel bilgi ve yorumları tümüyle değiştirmesi gibi bir iddiası olmadığını belirtmek gerekir. Çünkü, hatıralar okunduğuı;ıda ilk akla gelen değerlendirme, bu metnin bir nefis muhasebesinin ürünü olduğu şeklindedir. Bilinen ve söylenenleri tümüyle değiştirmek değil, hadiselerin içinde yer alanların sorumluluk paylarını belirleme ve daha da önemlisi kendi durumunu izah etme ihtiyacıdır. Çapanoğulları ailesinin damadı olarak ve fakat kendi iradesini devre dışı bırakarak, aile liderlerinin -tabir caizse- "kuyruğu dik tutma" veya benlik kokan tercihlerine tabi olan birinin, işlenen günahlarda ne kadar payının bulunduğunu ortaya koyma çabası. Ama bu çabanın ürünü olarak ortaya çıkan hatıraların, en azından bazı ayrıntıları ve yorumları değiştirmesi de kaçınılmaz gibi görünmektedir. Fakat beklenen ve umulanın aksine, bazı bilgi ve yorumları pekiştİrmesi de kaçınılmazdır.

Abdulkadir Bey'in hatıralarının bize söylediklerinden birisi, ülkerniz gündemiyle ilişkilidir. Devletin resmi güçleri ile, devlet adına resmileşen güçler tartışması ... Çapanoğulları isyanını bastıran Çerkez Ethem'in tutumu ve kullandığı yöntemin, genelde devletin resmi güçlerinin tutum ve yöntemi ile ne kadar örtüştüğü sorusunu akla getirmektedir. Buradaki en hassas nokta, devlet adına resmileşen güçlerin, devletin kendi resmi güçlerini yetersiz gördüğü anlarda devreye sokulması durumudur. Bu durum, devlet adına resmileşen güçlerin, bazen kendilerini, devletin kurum ve kurallarının üstünde görmesine yol açabilmektedir. Fakat durumda meydana gelen değişiklik, devletin resmi güçlerinin lehinde olduğunda, kaçınılmaz bir çatışmaya yol açmaktadır. Bu çatışma, devlet adına resrnileşen güçlerin kazandıkları konumu kaybetmeleri ile vefasızlığa uğradıkları duygusunun dillendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Çerkez Ethem ve diğer Kuva-yı Milliye liderlerinin uygulamalarıdır ki, TBMM hükümetini düzenli birlikleri süratle

280

oluşturarak, Kuva-yı Milliye'nin tasfiyesine yöneltmiştir. Devletin, egemenliğini, zorunlu anlarda devlet adına resmileşen güçlerle paylaşmasının, devlet tarafından hiçbir surette kalıcılığı arzu edilmeyen bir durum olduğunun, Sened-i İttifak'tan beri birçok örneği bulunmaktadır. Çapanoğulları isyanının bastırılması ile ilgili bilgiler, okuyucuya, Çerkez Ethem'in konumunu da yorumlama kapısı açmaktadır.

Tarihi olayların tanımlamalarında en fazla kullanılan yöntem, olaylarla ilgili belgelerin içerdiği terminolojidir. Bu çerçevede, Milli Mücadele dönemi iç isyanlarının nitelendirilmesinde kullanılan terimleri n, sübjektif veya abartılı olanlarını bir tarafa bıraktığımızda, şeriatçı-saltanatçı nitelemesini de içerdiği malumdur. Bu niteleme, bazen kolaycı anlayışın tezahürü olsa da, çoğunlukla dönemin gerçekleriyle bağdaşan bir nitelemedir. Bu konuda, çok mütevazı bir anlatımı tercih eden ve zorlama bilgi ve yorumlardan uzak duran Abdulkadir Bey'in hatıraları da açık ifadelere sahiptir. Abdulkadir Bey, kendisinin de içinde bulunduğu Çapanoğulları isyanını, şeriatçı olarak nitelemektedir: "Bizim merhum Yusuf Bey Sorgun'un şeriatçılar tarafından tayin edilmiş miidiir veldli bulunuyordu." (s. 82), "Altıntaş köyünden gelen Şeriatçılar/o çarpışmaya başlamışlar ve onları piisldirtmiişler." (s. 88) "Mecburen kendimi yıllanlar içine attım ve Topa/'a bunlarm hiiviyetlerini anlamasım ve eğer Şeriatçılardmı olduğu anlaşılır ise bana haber vemıesini tembih ettim." (s. 100) İsyanın liderlerinden olan Edib Bey ise, çaresiz kaldığı noktada şu görüşü dillendirmiş ve sonrasında harekete geçmiştir: "Benim fikrim İstanbul'a gitmek, orada Padişalı'la göriişmek ve kafi miktarda silah, top ve bunları kullanmak ve bu çeteyi idare etmek için subay getirmektir." (s. 1 03) Abdulkadir ve Edib Beyleri n bu nitelernelerin in, genel literatürdeki nitelemelerle örtüşmesi, her halde bu nitelemeleri teyit eder mahiyette kabul edilmelidir.

Hatıralarda çok öne çıkarılınasa da, üzerinde durulması gereken başka bir ayrıntı daha var. O da, Milli Mücadele aleyhtarı güçlerin, amaçları çok farklı olsa da, hatta çelişse de işbirliğine girebilmiş, en azından birbirlerinin işlerini kolaylaştırınış olmalarıdır. Yozgat ve çevresinde başlattıkları isyanın çıkınaza girdiğini gören elebaşlarının, Dersim'e gitmeyi ve buradaki Kürt isyancılarla birleşerek geri dönmeyi düşünmeleri (s. 91), İstanbul'a gidip Padişah'la görüşerek silah ve çeteyi idare edecek subay getirınek için harekete geçmeleri (s. I 03- 105) ve ihtiyaç doğduğunda, isyan halinde bulunan Karadeniz Rumlarından yardım istemeleri ve görmeleri (s. ı 09-112, ı ı 5-116), her halde bunu gösterınektedir.

Hatıra boyunca isyanın elebaşı olan Edib Bey'in (ve diğerlerinin), Abdulkadir Bey'le ve maiyetindekilerle ilişki ve diyaıoglarında, gerçek bir lider görüntüsü veya maiyetiyıe bütünleşmiş bir kişilik sergilemediği dikkati çekmektedir. Hatta tam aksine, bencil bir kişilik sergilemektedir. Özellikle Çapaııoğulları'nın damadı olmasına rağmen, Abdulkadir Bey'in iyi niyeti sıkça istismar edilmektedir. En sade ve masum isteklerinin bile karşılık bulamamasının, bazen Abdulkadir Bey' i de isyanetiara isyan noktasına getirdiği görülmektedir (s. 101). Bu da olayın niteliğini çözme yolunda, isyancıların psikolojisini anlama gereğini ortaya koymaktadır.

Çapanoğulları ailesinin lideri konumunda bulunanların, ülkenin en buhranlı günlerinde, düşman işgali görme ihtimali zayıf olan bir bölgesinde, İttihatçı düşmanlığının yarattığı zihin körlüğü ile Yunan işgaline karşı doğan direnişi, bir İttihatçı manevrası olarak görıneleri (s. 60) ile başlayan süreçle, kendilerini, ailenin geçmişiyle hiç de örtüşmeyen bir noktaya getirdikleri açıktır. Kuva-yı Milliye'ye taraftar olan, fakat aralarında anlaşmazlık bulunan Yozgat Müftüsü'nün uyarılarına kulak asmamaları, hatta bunu husumet konusu yapmaları (s. 64-65) da, çıkmaz yola girmelerinin başka bir cephesidir. Aile liderlerinin bu hallerini en iyi ifade edecek kelime, basiretsizliktir. Çapanoğulları hadisesinin en büyük mağduru ise, bu ailenin öncülüğÜlle güvenen, bir kısım masum yöre halkıdır. İsyanın bastırılmasından sonra, aile liderlerinin çıkarılan aftan yararlanarak teslim olmaları ve ceza olarak mecburi ikamete tabi tutulmaları, Milli Mücadele'nin

281

aynı zamanda, bir "insan kazanma" mücadelesi gibi bir cephesinin bulunduğunu da göstermektedir.

Bu hatıraların ve yörede meydana gelen olayların detaylarına vakıf olanların, yapacakları yorumlar ve verecekleri hükümlerle, yeni tarihi bilgiler üretecekleri veya mevcut bilgileri tashih edecekleri muhakkaktır. Dolayısıyla ülkenin her yöresinde, bu kabilden, tarihe karşı sorumlulukla kaleme alınmış, nice bilinmez metinterin günışığına çıkmasının, aynı amaca, yani gerçeğe bir adım daha yaklaşılmasına hizmet edeceğini belirtmek gerekir. Bu bakımdan hatıraların yayma hazırlanması gibi, ulvi bir zahmete katianan Ergin'i tebrik etmek gerekir.

Birileri tarafından yazılan hatıraları yayma hazırlamanın, genellikle kolay bir iş olarak algılandığı, kimi yayınların da bu yargıyı pekiştirdiği malumdur. Oysa, Ergin'in yoğun gayretinin sonucu olarak ortaya çıkan bu eser, ihtimal ki bilinen veya bilinmeyen, benzer bir çok metin gibi yok olacaktı. Ergin'in gayreti ile bu hatıralar yeniden doğmuştur demek, mübalağa olarak görülmemelidir. Kaldı ki Ergin, hatıraları daha anlaşılır ve anlamlı kılacak başka çalışmalar da yapmış ve bunları da kitaba ilave etmiştir. Hatıra metnine koyduğu notlar, metnin sonundaki biyografi ve belgeler, eseri neşir olmaktan öteye taşımaktadır. Ergin'in çabaları sonucu ortaya çıkan esere, bir eksiklik izafe etmek çabası içinde bulunmak gerekir ise, bu, kitabın sonuna konulabilecek, -hiç olmazsa özel adları içeren- bir indeksinin yokluğunu söylemekle başarılmış olabilir.

Nejdet Bilgi*

• Yrd. Doç. Dr. Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Manisa.

282