Vicdani ret
-
Upload
independent -
Category
Documents
-
view
7 -
download
0
Transcript of Vicdani ret
I. GİRİŞ
Kişinin; dini, felsefi, siyasi, ahlaki ve benzeri
gerekçelerle askerlik hizmetini, silah altında olmayı veya ordu
içinde hizmet vermeyi reddetmesi olarak tanımlanabilen zorunlu
askerlik hizmetine karşı vicdani ret kavramı, modern
demokrasilerin tanıdığı batı kaynaklı bir kavramdır. Modern
devlet, güvenliğini sağlayabilmek, kendini koruyabilmek
amacıyla zorunlu askerlik sistemini kabul etme gerekliliğini
duymuştur. Devletin, vatanın güvenliği ile bireyin özgürlüğü
arasında yer alan vicdani reddin bir hak olarak kabul edilmesi
uzunca bir süre sadece dini gerekçelerle sınırlı tutulmuştur.
Bu nedenle genellikle vicdani ret, düşünce, vicdan, din
özgürlüğü bağlamında değerlendirilmektedir. AB’ne üyelik
sürecinde, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, demokrasi
çerçevesinde ele alınan vicdani ret hakkının Türkiye tarafından
da tanınması istenmektedir.
Devlet zorunlu askerlik hizmeti karşısında bireyin
haklarını da güvenceye almak için ne yapmalıdır? Avrupa
devletleri, zorunlu askerlik hizmetini ya tamamen kaldırıp
yerine profesyonel askerlerden oluşan ordu sistemini kabul
etmekte ya da zorunlu askerlik yanında buna alternatif sivil
kamu hizmetleri tanımaktadır. Ülkemiz bu uygulamaların
neresindedir? Uluslar arası kurumların görüşleri ne yöndedir?
Bu çalışmada ele alınacak konulardan bazıları bunlar olmakla
1
birlikte, çalışmamızda vicdani ret kavramının tanımı, niteliği,
kısaca tarihi üzerinde durulmaya çalışılmıştır.
II. VİCDANİ RET KAVRAMI VE NİTELİĞİ
Vicdani ret (conscientious objection) genel olarak kişinin
moral ve vicdani değerlerini, bu değerlerle çatışan yasal
yükümlülüklere rağmen yaşamak istemesi ve bunun sonucu olarak
da değerleri ile çatışan yasal yükümlülükleri reddetmesi
şeklinde tanımlanabilir1. Bir başka tanımla, “Vicdani ret
kişinin ahlaki tercihleri, dini inanışı, felsefi görüşü
nedeniyle ya da politik nedenlerle askeri eğitim ve hizmette
bulunmayı, silah taşımayı ve kullanmayı kamusal bir açıklamayla
reddetmesidir”2. Vicdani ret açıklamasında bulunanlar da
vicdani retçi veya pasifist olarak ifade edilmektedir3.
Uluslararası Af Örgütü vicdani retçiyi vicdanı ya da
inancı nedeniyle askerlik hizmetini yapmayı, ya da savaşta ve
silahlı çatışmalarda herhangi şekilde doğrudan veya dolaylı yer
almayı ret eden kişi olarak tanımlamaktadır. Bu tanım savaşlara
genel olarak katılmayı reddetmese bile amacına, sürdürülüş
biçimine katılmadıkları için herhangi bir savaşa katılmayı
reddedenleri de içermektedir. Uluslararası Af Örgütü sadece
askerlik hizmetini ya da alternatif sivil hizmeti reddetme
1 Sabahattin Nal, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türk HukukundaVicdani Ret”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, V.7, S. 13,2010, s. 254.
2 Can Başkent, “Bir Öz İfade Olarak Vicdani Ret”, Vicdani Ret Yazıları,http://www.canbaskent.net/politika/39.html, (E.T: 04.12.2012).
3 Pat Starkey, I Will Not Fight: Conscientious Objectors And Pacifists In The North West DuringThe Second World War, Liverpool 1992, s. 1.
2
haklarının kabul edilmemesinden dolayı tutuklanan ya da
gözaltına alınan kişileri düşünce mahkûmu olarak kabul ediyor4.
Geniş anlamda vicdani red, pozitif hukukun öngördüğü bir
zorunluluğa ya da yapılmasına izin verdiği biruygulamaya, dini
inançlar, vicdani kanaatler ya da bir takım ahlaki veya politik
değerler doğrultusunda karşı çıkması anlamına gelmektedir.
Örneğin, vicdani ret kavramı 1890’lı yıllarda, zorunlu aşı
uygulamasına karşı ortaya çıkmıştır5. Bu bakımdan yasaların
öngördüğüzorunlu askerliğe veya askeri harcamalara katılmama bu
kavramın içine girdiği gibi yasaların izinverdiği kürtaja
inançlar ya da ahlaki değerler nedeniyle karşı çıkma gibi
eylemler de vicdani ret kavramı içinde değerlendirilmektedir.6
Bu bakımdan en genel anlamıyla vicdani ret, hukuksal düzlemde,
hukuka itaat etmeme davranışı olarak tanımlanabilir. Bu
itaatsizlik, hukuka uygun olanla ve en derin, en mahrem ahlaki
kanılarla vicdanın çelişmesi dolayısıyla meşrulaştırılabilir7.
Ancak, belirtmek gerekir ki, vicdani ret kavramı Birinci Dünya
Savaşı ile hızlı bir şekilde silah tutmayı veya hangi koşul
altında olursa olsun orduya katılmayı reddeden askerlerle
anılır hale gelmiştir bir başka ifadeyle dar anlamda anlaşılır
hale gelmiştir8.
4 http://www.amnesty.org.tr/ai/vicdaniret, (E.T: 04.12.2012).5 Charles C. Moskos/John Whiteclay Chambers, The New Conscientious Objection: From
Sacret to Secular Resistance, New York Oxford, 1993, s.11.6 Abdurrahman Eren, , “Türk Hukukunda Vicdani Red”, AÜSBFD, sayı 61(3),
Temmuz-Eylül 2006, s. 104; Barış Esmer, Türkiye’de ve Dünya’da VicdaniRet, 2012, s. 22.
7 Nal, s. 254.8 Major, Marie-France, “Conscientious Objection and International Law: A
Human Right?”, Case Western Reserve Journal of International Law, vol.24, s.350, 1992.
3
Dar anlamda vicdani ret ise, savaş karşıtlığı ve zorunlu
askerlik uygulamalarına karşı girişilen bir sivil itaatsizlik
eylemidir9. Günümüzde vicdani ret, dar anlamıyla yani, askerlik
hizmetinden kaçınma olarak anlaşılmaktadır. Savaşa ve askerliğe
karşı girişilen vicdani ret türleri bakımından vicdani retçiler
iki gruba ayrılmaktadır. Bunlardan ilki, her türlü savaşa ve
askerlik hizmetine karşı çıkan "tümden vicdani retçiler"dir
(total conscientious objectors): bunlar, her türlü askerlik hizmetine
karşı çıktıkları gibi askerlik hizmeti yerine ikame edilen
alternatif hizmet programlarında yer almayı da
reddetmektedirler10. İkinci grup "seçici vicdani retçiler"
(selective conscientious objectors) ise, salt silah kullanmayı reddeder,
hayat kurtarmaya yönelik askeri birimlerde hizmeti ve askerlik
hizmeti yerine geçen sivil kamu hizmetlerinde yer almayı kabul
ederler. Bir başka ifadeyle vicdani reddin konusu sadece
askerlik hizmetinden kaçınmaya ilişkindir11. Son zamanlarda,
kitle imha silahlarının caydırıcı amaçlarla kullanıldığı
iddiasına karşı çıkanlar da vicdani retçi olarak kabul
edilmektedir12
9 Eren, s. 103; Nal, s. 254.10 Hatta total ret beyan eden kişilere baktığımızda bu kişilerin devlet ile
aralarındaki tabiiyet bağını reddettikleri ve vergi ilişkisi de dâhilhiçbir ilişki içinde olmak istemedikleri, hatta devletin vatandaşlığınıdahi reddettikleri görülmektedir. Total retçiler bugün dünyanın birçokyerinde hapis cezası ile cezalandırılmakta ve kötü muameleye maruzkalmaktadır. Bkz. Moskos/Chambers, s. 4; dini inancı gereği askerlikhizmetine karşı olan Yehova Şahitleri, ideolojik olarak karşı çıkananarşistler total retçidir. Çünkü silahlı hizmet dışında vatan hizmeti yada memuriyeti de reddederler. Bkz. Muhammed Ali Aydın, Türkiye’de VicdaniRet, İstisna Dergisi Kış 2011 Sayısı, s. 7.
11 Nal, s. 254; Eren 105.12 Moskos/Chambers, s. 5.
4
Sivil itaatsizlik, yasaya aykırı, kamuya açık, şiddetsiz
ve vicdani olarak bir yasayı ya da bir hükümet politikasını
veya kararını engellemek isteyen kimsenin eylemi olarak ifade
edilebilir13. Sivil itaatsizliğe ilişkin bu tanımlamalardan
yola çıkarak vicdani ret eylemine ilişkin şu unsurlar ortaya
konabilir: vicdani redde ilk olarak bilerek yasalara aykırı
gelme söz konusudur. Örneğin askerlik bir anayasal ve yasal
zorunluluk olmasına rağmen bilinçli bir karşı çıkma eylemine
girilmektedir. İkinci olarak bu karşı çıkış eyleminde şiddete
başvurulmamasıdır. Üçüncü olarak vicdani ret eylemi
gizlenmemekte, bunu kamuya duyurma ve kamuoyu desteği arama
çabası içine girilmektedir. Dördüncüsü karşı çıkış eylemi
pragmatik değil, dini, vicdani veya ahlaksal gerekliliklere
dayandırılmaya çalışılmaktadır. Diğer bir unsurda yaptıkları
eylemin yasalara aykırı olduğunu bilerek sonuçlarını göze
almaktadırlar14. Bunlar vicdani ret ile sivil itaatsizlik
arasındaki benzerlikler olarak da sıralanabilir. Ancak, vicdani
ret, içinde barındırdığı unsurlar ve nitelikler açısından
örneğin barışçıl olma, yasaya karşı gelme, eylemin sonuçlarına
bilinçli olarak katlanma gibi özelliklere sahip olmasından
dolayı sivil itaatsizlik eylemleri ile benzerlik gösterse de
vicdani ret ile sivil itaatsizlik gerek amaç gerek kullanılan
araçlar yönünden birbirinden ayrılmaktadır. Vicdani ret ile
sivil itaatsizlik arasındaki temel ayrım vicdani reddin
bireysel bir hareket iken, sivil itaatsizliğin siyasal
13 Sivil itaatsizlik konusunda ayrıca bkz. M. Emin Ruhi, ABD ve Güney AfrikaCumhuriyetinde Irk Ayrımcılığı Politikaları, İstanbul 2009, s. 83 vd.
14 Eren, s. 106; Ertuğrul Cenk Gürcan, “Zorunlu Askerlik Hizmeti KarşısındaVicdani Ret: Bir insan Hakkı (mı)?”, AÜSBFD, 2007 (62/1), s. 94.
5
sonuçları olan kamusal bir hareket olmasıdır. Bir başka ayrım
noktası amaç bakımındandır. Vicdani ret, değerlere aykırı düşen
normun yükümlülüklerinden kaçınmayı amaçlarken, sivil
itaatsizlik normun ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır15.
Vicdani ret eylemleri birbirinden farklı sebeplere
dayanmaktadır. Örneğin kişiler dini inançları gereği askerlik
yapmayı reddedebilecekleri gibi, siyasi veya toplumsal
görüşleri doğrultusunda da bunu yapabilirler16. En çok
karşılaşılan ret sebepleri, düşman olsa bile insan öldürmeyi
dini açıdan doğru bulmamak, hiyerarşik ve statüsel
yapılanmalarda yer almayı ahlaki bulmamak, güncel sorunlardan
ötürü o ülkenin silah birliğinde bulunmayı ideolojik olarak
kabul edememektir. Örneğin Yehova Şahitleri' nin vicdani
retçiliğe yönelme sebebi dini inançları iken, Muhammed Ali
Clay, ABD’de zencilerin ikinci sınıf vatandaş olarak kabul
edilmesinden dolayı askerlik vazifesini yapmayı reddetmiştir17.
III. TARİHÇE
Savaşa katılmanın reddedilmesi, savaşın kendisi kadar
eskidir18. Askerlik hizmetinde bulunma zorunluluğuna karşı
direncin kökenlerine ilk olarak Orta Çağdaki Orta Avrupa Feodal
Beyliklerinde rastlamak mümkündür. Bu tarihte çeşitli
Hıristiyan tarikatları, Feodal Beylerle anlaşmalar yaparak bir
çeşit savaş vergisi ödeme karşılığında üyelerinin ordu15 Nal, s. 256; Esmer, s. 39.16 Nal, s. 254.17 Aydın, s. 6; Murat Sevinç, “Türkiye’de ve Batı Demokrasilerinde Vicdani
Ret, Zorunlu Askerlik ve Kamu Hizmeti Seçeneği”, AÜSBFD, 2007, 61 (1), s.300.
18 Esmer, s. 45.6
hizmetinin dışında tutulmalarını sağlamışlardır. Almanya’daki
“Wiedertaeufer” tarikatı ise bu sınırı da aşarak askerlik ya da
savaş vergisinden birini tercih etme zorunluluğuna karşı
çıkarak, hem askerlik hizmetini hem de savaş vergisi ödemeyi
reddetmiş ancak bu radikal çıkış Katolik Kilisesi’nin
kışkırtmasıyla kanlı bir şekilde bastırılmıştır (Zehra
Kafkaslı, “Her ¸Sey Vatan için (!)”, Güncel Hukuk, s. 39, Mart
2006/03. 2006).yoksa esmer, s. 45
Dünyada savaşa katılmayı reddettiği bilinen ilk kişi Roma
ordusuna çağrılan ve görevini yapmayı reddettiği için idam
edilen Maximilian’dır. Kuzey Afrika’daki Numandiya ülkesinden,
Roma ordusuna çağrılan 21 yaşındaki bu genç, askeri hizmette
bulunmayı reddetmiş ve Romalılar tarafından idam edilmiştir.
Karşı çıkışların ilk gerekçesi, genel olarak dinlerdeki “insan
yaşamını sona erdirmenin kötü olduğu” inancına dayanmıştır.
Dördüncü yüzyılda Roma’nın Hıristiyanlığı kabul etmesiyle
Hıristiyanlar Roma ordusunda yer almış fakat birçoğu savaşmayı
reddetmiştir. Bunlar dünyanın ilk retçileri olmuşlardır.
Askerlik yemininde “imparator devletin başıdır” şeklindeki
ifadeden dolayı Yahudiler de Roma ordularında asker olmayı
reddetmişlerdir ve bu görevden muaf tutulmuşlardır19.
18. yüzyıl İngiltere’sinde ise dini inançları nedeniyle
şiddet kullanmayı, askerlik yapmayı ve vergi vermeyi reddeden
Quaker tarikatı ortaya çıkmıştır. Bu tarikat mensupları
gerekçelerinin açıklığıyla ve tavırlarındaki tutarlılıkla
19 Moskos/Chambers, s. 9; Aydın, s. 6; Sevinç, s. 301.7
günümüzdeki anlamıyla “vicdani retçi” olarak tanımlanabilen ilk
grup sayılmaktadır20.
Modern öncesi batı toplumlarında savaşa katılmaktan
kaçınma bir hak olarak yasayla tanınmamış, devlet genellikle
savaşa katılmayı reddedenleri görmezden gelmiş ya da onları
katı şekilde cezalandırmıştır. Erken modernleşme döneminde ise
devlet resmi olarak vicdani reddi kabul etmiş ancak vicdani
reddin kapsamını dini sebeplerle sınırlandırmıştır. Quaker,
Menonit, Brethren ve sonrasında gelen Yehova Şahitleri ve 7.
Gün Aventistleri vicdani ret hareketinin liderliğini
yapmışlardır21.
Devletler vicdani reddi ilk kez 1. Dünya Savaşı döneminde
siyasi bir sorun olarak görmeye başlamışlardır. Bu döneme kadar
sadece marjinal grupların dini gerekçeli aykırı tutumları
olarak kabul edilen bu nedenle önemli bir sorun sayılmayan
vicdani ret, savaşın gerektirdiği büyük insan gücünü toparlamak
durumunda kalan devletler için ilk kez açık bir tehdit halini
almıştır. Günümüzde ülkemize vicdani reddi tanıması konusunda
uyarılarda bulunan pek çok Avrupa Devleti özellikle vicdani
retçilere tanıdığı yasal haklar konusunda diğerlerinin çok
önünde olan Almanya dahi Birinci Dünya Savaşı boyunca vicdani
reddi kabul etmemiş, vicdani retçileri yargılamış, hapsetmiş ya
da kurşuna dizmiştir. Bu süreçte Almanya’daki vicdani retçiler20 Esmer, s. 45.21 Moskos/Chambers, s. 34; Bu bağlamda kabul edilen vicdani ret sebepleri
ülkeden ülkeye değişmektedir. Bir başka ifadeyle, devletler vicdani rethakkını tanırken bunu çeşitli sebeplerle sınırlı tutmuşlardır. Örneğin,Danimarka’da yalnızca siyasi gerekçeye dayandırılan vicdani ret taleplerikabul edilmemektedir. İsrail’de vicdani ret hakkı yalnızca dindarlaratanınmıştır. Sevinç, s.315.
8
akıl hastanelerine kapatılırken, Fransa’dakiler 20,
Rusya’dakiler ise 4–6 yıl hapse mahkûm edilmişlerdir22. Diğer
büyük devletlerden faklı olarak ABD ve İngiltere’de vicdani
retçilere alternatif hizmetlerde çalışma hakkı tanınmıştır. II.
Dünya Savaşı sonrası batı toplumlarında ise dini temelli
vicdani ret ağırlığını kaybederek yerini seküler vicdani redde
bırakmıştır23. Dünya ülkelerinin ilk kez politik bir sorun
olarak vicdani retle yüz yüze kaldıkları dönem Birinci Dünya
Savaşı dönemidir. Bu döneme kadar marjinal grupların dini
gerekçeli aykırı tutumları olarak devletler için önemli bir
sorun olmayan vicdani ret, konvansiyonel savaşın gerektirdiği
büyük insan gücünü toparlamak durumunda kalan devletler için
ilk kez açık bir tehdit halini almıştır24.
Birinci Dünya Savaşı ile karşılaştırılırsa İkinci Dünya
Savaşı döneminde vicdani retçiler çok daha az baskı görmüş ve
kötü muameleyle karşılaşmışlardır. Makineleşme ve kitle imha
silahları gibi teknolojik gelişmeler karşısında, geleceğin
savaşlarının daha az insan gücüyle yapılabileceğini gören ABD
ve İngiltere İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra vicdani ret
tanımlarını genişletmişler, Kuzey Batı’daki nerdeyse tüm diğer
devletler de vicdani reddi yasal bir hak olarak tanımışlardır.
Soğuk savaş yıllarında birçok batılı devletle birlikte tüm
Varşova Paktı üyesi devletlerde zorunlu askerlik uygulamasına
devam edilmiştir. Ancak Federal Almanya gibi bazı Avrupa
22 Esmer, s. 49.23 Moskos/Chambers, s. 9.24 Esmer, s. 49; Aydın, s. 6.
9
devletleri askerlik hizmetine alternatif sivil hizmetleri bu
dönemde yasalaştırmıştır25.
Günümüzde dini gerekçelerle askerlik hizmetini redden
çeşitli topluluklar ve din mensupları vardır. Devletler bu
kişilerin vicdani ret taleplerine saygı göstermekte onları
askerlik hizmetinden muaf saymaktadır. Bunların başında Yehova
şahitleri gelmektedir. Ayrıca, dünyanın çeşitli yerlerinde
yaşayan “Amish” ler olarak bilinen ve inanışları gereği
teknolojinin her türlü imkânından uzak, yerinde ifadeyle modern
çağda Orta Çağı yaşamayı tercih eden bu grup yine dini
gerekçelerle silah altında olmayı reddetmekte ve bir çok devlet
de bu inanışa saygı göstermekte ve topluluk mensuplarını
askerlik hizmetinden muaf tutmaktadır26.
IV. ULUSLARARASI DÜZENLEMELER BAKIMINDAN VİCDANİ RET
A. Genel Olarak
Vicdani ret hakkı, özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan
sonra, insan hakları hukukunun konusu olmaya başlamıştır. Bugün
vicdani ret hakkını doğrudan doğruya kabul eden uluslararası
insan hakları sözleşmesi bulunmamaktadır27. Vicdani ret hakkı
daha çok, uluslararası sözleşme ve bildirgelerde yer alan din,
25 Esmer, s. 52; Aydın, s. 6.
26 A. N. Keim, Military Service and Conscription, Donald B. Kraybill (edts.),The Amish and the State, 2. Bs., Baltimore 2003, s. 43; Anders Schinkel ,Conscience and Conscientious Objections, Amsterdam 2007, s. 597.
27 Bu konuda Avrupa Birliği Temel Haklar Şartını istisna olarak düşünmekmümkün değildir. Çünkü Şart, bir uluslararası sözleşme değil, hukukibağlayıcılığa sahip olmayan, ancak önemli bir siyasi belge niteliğinesahip bir bildirge niteliğindedir. Şart hakkında bkz. Yüksel Metin,“Temel Haklar Şartı”, AÜSBFD, Yıl 2002, C. 57, S. 4, s. 61.
10
vicdan, inanç özgürlüğü kapsamında ele alınmaktadır28. Bu
bağlamda hukuki bir hak olarak ele alınan vicdani ret, İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesinde, Birleşmiş
Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 18.
maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesinde
yer alan “düşünce, vicdan ve din özgürlüğü” kapsamında
değerlendirilmektedir.
B. Birleşmiş Milletler Bakımından Vicdani ret
Günümüzde BM’in 193 üyesinden 168’i ordu gücüne
sahiptir29. Bu devletlerden bazılarının ordusu uzman
askerlerden bazılarının ise zorunlu askerlerden oluşmaktadır.
168 devletten 80’inden fazlası zorunlu askerlik hizmeti sistemi
yerine profesyonel askerlik uygulamasını tercih etmektedir.
Ordu gücüne sahip olan 168 BM üyesi devletten % 35’inden
fazlası vicdani reddi bir hak olarak tanımıştır. Vicdani ret,
BM bünyesinde pek çok uluslararası belge ile tanınmıştır30.
BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından hazırlanan İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesine göre; “herkesin
düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din
veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını, tek
başına veya topluca ve kamuya açık veya özel olarak öğretme,
uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü
içerir”. Vicdani ret kavramının bu madde doğrultusunda yapılan
28 Eren, s. 104.29 Dünyada 27 ülkenin silahlı kuvvetleri yani ordusu bulunmamaktadır. Bkz.
Özgür Heval Çınar, A View On İnternational İmplementation Of The Right To ConscientiousObjection, Coşkun Üsterci/Özgür Heval Çınar (edts.) Conscientious Objection,Resisting Militarized Society New York 2009, s. 183.
30 Çınar, s. 183.11
yorumuna göre; düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahip bireyin
bu sebeplerle askerlik hizmetini yapmak istememesi, onun
kişisel özgürlüğü kapsamına girmektedir31.
Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin
18. maddesinde düşünce, vicdan ve din özgürlüğü güvence altına
alınmıştır. Maddenin ilk fıkrasında bireyin kendi din ya da
inancını ibadet, icra ve bunun icaplarını yerine getirme
özgürlüğünü de içerdiği belirtilmiştir. Söz konusu Sözleşmenin
denetim organı olan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Komitesi’nin 1987/46 sayılı kararında “kanaat, din ve vicdan
özgürlüğünün bir meşru icrası olarak vicdani ret hakkını açıkça
tanımıştır” denilmektedir. Komite’nin bu kararındaki vicdani
redde ilişkin tutumunu 24.08.1999 (1999/4), 23.04.2002
(2002/45) vb. sayılı kararlarında da sürdürdüğü görülmektedir.
Bu kararlardan da anlaşıldığı gibi vicdani ret, din ve vicdan
özgürlüğü kapsamında görülüp bir hak olarak açıkça
tanınmıştır32. Türkiye’nin bu Sözleşmeyi onayladığı dikkate
alınırsa, Türkiye bakımından Komite kararlarını dikkate alma
zorunluluğu doğmaktadır. Din, felsefi veya siyasi görüş gibi
çeşitli gerekçelerle askerlik yapmayı reddeden kişilerin
iddiası, dini, felsefi ya da siyasi görüşlerine göre
benimsemeleri mümkün olmayan bir silahlı organizasyonun parçası
olmaya zorlanmalarının, sözleşmede belirtilen bu hak kapsamında
değerlendirilmesi gerektiği yönündedir33.
31 Kasım Karagöz, “Komisyon Ve Mahkeme Kararları Işığında Avrupa KonseyindeVicdani Ret Hakkı”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XII, Y. 2008, S. 1-2, S. 866.
32 Vicdani ret konusunda yapılan uluslararası düzenlemeler için bkz.(Üçpınar, 2008).
12
Vicdani reddi bir hak olarak kabul eden temel belgelerden
biri de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun 8 Mart
1989 tarih ve 1989/59 sayılı kararıdır. Komisyon bu kararında
düşünce, vicdan ve din özgürlüğü kapsamında vicdani reddin bir
hak olduğunu kabul etmiştir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Komisyonu da, 1993 tarihli Askerlik Hizmetinin Vicdanen
Reddedilmesi başlıklı kararında 1989 tarihli kararını da
dikkate alarak, kişilerin, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesi ve yine Medeni ve Siyasal
Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (MSHS)’nin 18. maddesinde
yer alan düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün meşru kullanımı
çerçevesinde askerlik hizmetinden vicdani ret gerekçesiyle
kaçınabileceklerini belirtmiştir. Adı geçen organ, aynı
kararında, vicdani ret konusunda tüm devletleri gerekli her
türlü düzenlemeyi yapmaya davet etmiştir34.
MSHS’nin denetim organı olan Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Komitesi de Sözleşmeye açıklık getirmek ve Sözleşmeye
taraf devletlerin Sözleşmeyi doğru şekilde yorumlama ve
33 Esmer, s. 23; L.T.K/Finlandiya, İnsan Hakları Komitesi, Başvuru No:185/1984; J.P./Kanada, İnsan Hakları Komitesi, Başvuru No: 446/1991.
34 Benzer yönde bir başka kararında Komisyon, askerlik hizmetine karşıvicdani ret hakkının MSHS’nin 18. Maddesi (din, vicdan ve inançözgürlüğü) tarafından güvence altına alındığını belirtmiş ve” herkesinaskerlik hizmetine karşı vicdani red hakkı, düşünce, vicdan ve dinözgürlüğünün meşru kullanımıdır” demiştir. Ayrıca, Kararda, Komisyon aynızamanda devletlere “vicdani retçilere, vicdani retlerinin nedenleriyleuyumlu, savaşçılığı gerektirmeyen, sivil nitelikli, kamuya yararlı vecezalandırıcı bir yapıda olmayan alternatif hizmetler sunmaları”çağrısında bulunmuş ve devletlerin “vicdani retçileri askerlikhizmetlerini yapmadıkları için hapse mahkum etmek ve süreklicezalandırmaktan kaçınmaları” gerektiği vurgusunu yapmıştır. BMİHK’nin1998/77 sayılı kararı:http://www.unhchr.ch/Huridocda/Huridoca.nsf/0/5bc5759a53f36ab380256671004b643a?Open document (E.T: 12.11.2012).
13
uygulamalarına yardımcı olmak amacıyla sahip olduğu Genel
Yorumlar yayımlama yetkisi kapsamında yayımladığı 22 No’lu
Genel Yorumu’nda, vicdani reddi bir hak olarak
nitelendirmiştir35. Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Komitesi
yakın tarihli bir kararında, Yehova Şahitlerine vicdani
gerekçelerle askerlikten muaf tutulma hakkının tanınmamasını,
MSHS’nin 18. maddesine aykırı bulmuştur. Komite kararında,
olağanüstü durumlarda bile adı geçen Sözleşme madde 18/3’te
güvenceye alınan haklar konusunda yükümlülük azaltamaya
(derogation) gidilemeyeceğini belirtmiştir36.
Ancak, Komitenin bu kararlarına rağmen 18. maddenin 3.
fıkrasında, bir kimsenin kendi dinini veya inançlarını ortaya
koyma özgürlüğüne yasalarla belirlenen ve kamu güvenliğini,
düzenini, sağlığını, ahlakını ya da başkalarının temel hak ve
özgürlüklerini korumak için gerekli kısıtlamalar
getirilebileceğinin belirtildiğini de söylemek gerekir. Bu
hüküm, güvenlik gerekçesiyle zorunlu askerlik hizmetini kabul
edebilmeyi meşru hale getirmektedir.
C. Avrupa’da Vicdani Red
1. Genel Olarak
Avrupa Konseyi üyesi ülkeleri askerlik hizmeti bakımından
üç gruba ayırmak mümkündür. Birinci grupta zorunlu askerlik
hizmetinin kaldırılmış olduğu ülkeler, ikinci grupta zorunlu
askerlik hizmeti halen var olmakla birlikte vicdani ret
hakkının tanındığı ülkeler, üçüncü grupta ise zorunlu askerlik35 (General Comment No. 22, The Right to Freedom of Thought, Conscience and
Religion, 1993).36 Nal, s. 257; Karagöz, s. 882.
14
hizmetinin devam ettiği ancak vicdani ret hakkının tanınmadığı
ülkeler yer almaktadır37. Avrupa Konseyine üye devletlerden
günümüzde sadece Azerbeycan ve Türkiye vicdani ret hakkını
henüz tanımamıştır38. En son olarak Ermenistan AİHM’ne 2003
yılında yapılan Bayatyan başvurusunun ardından 2004 Temmuz
ayından itibaren Alternatif Hizmet Kanunu doğrultusunda vicdani
ret hakkını tanımış bulunmaktadır39. AB üyesi devletlerde ise
vicdani ret sorunu tamamen ortadan kalkmış durumda, bir başka
ifadeyle AB üyesi tüm devletler vicdani reddi kabul
etmektedirler.
Askerliğe karşı vicdani ret hakkı, bu gün Avrupa
ülkelerinden birçoğunda kabul edilmektedir. Genellikle vicdani
ret hakkını tanıyan ülkelerde, zorunlu askerlik hizmeti yanında
vicdani ret hakkını kullananlara, alternatif bir kamu hizmeti
öngörülmektedir. Öngörülen bu alternatif kamu hizmeti, askerlik
süresinden uzun tutulmaktadır40.
Avrupa Konseyi’nin, Avrupa Birliği’nin vicdani reddi yasal
bir hak olarak kabul etme yönündeki düzenlemelerine rastlamak
37 Bkz. Karagöz, s. 868.38 Ermenistan AİHM’nin Bayatyan kararının ardından vicdani ret konusunda
taahhüt vererek, tasarı hazırlamıştır; Çeşitli devletlerde vicdani retuygulamaları için bkz. Çınar/Üsterci, Conscientious Objection: ResistingMilitarized Society, New York 2009, s. 121-182.
39 Ermenistan da zorunlu askerlik hizmeti 24 ay, alternatif hizmet süresiise 42 ay olarak kabul edilmektedir. Bkz. Çınar, s. 190.
40 Ülkelerin bazılarında zorunlu askerlik ve alternatif hizmet süreleri şuşekildedir: Almanya 9 ay askerlik veya 10 ay kamu hizmeti, Avusturya 18ay ile 23 ay arasında askerlik veya 30 ay kamu hizmeti, Yunanistan 8,5 ayaskerlik veya 13 ay kamu hizmeti, Finlandiya 180 gün zorunlu askerlik yada 395 gün kamu hizmeti, İtalya 10 ay zorunlu askerlik ya da 10 ay kamuhizmeti, İsveç 7,5 ay zorunlu askerlik ya da aynı sürede kamu hizmeti,Portekiz 4 ay zorunlu askerlik ya da 7 ay kamu hizmeti, G. Kıbrıs 26 aysilahlı ya da 42 ay silahsız askerlik hizmeti. Eren, s. 105.
15
mümkündür41. Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın din ve
vicdan özgürlüğü ile ilgili 10. maddesinin 2. fıkrası açıkça
vicdani reddi bir hak olarak tanımaktadır. Avrupa Birliği
Parlamentosu tarafından kabul edilen pek çok kararda da vicdani
ret hakkı tanınmış ve taraf ülkeleri “özgürlük ve toplumun tüm
üyelerine eşit davranma ilkesine tamamen saygıyla, askere
alınan herkesin, silahlı veya silahsız askeri hizmeti, vicdan
temelinde herhangi bir zamanda reddetme hakkını garanti etmeye”
çağırmış ve hiçbir mahkeme ya da komisyonun bu bireysel hakkı
etkileyemeyeceği belirtilmiştir42.
2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde Vicdani Ret
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin herhangi bir maddesinde
vicdani reddin tanımı yapılmamıştır. Ancak, Sözleşmenin yargı
organı olan AİHM’nin vermiş olduğu kararlar doğrultusunda
vicdani ret hakkını tanıdığı söylenebilir. AİHM vicdani ret
talebine ilişkin vermiş olduğu çeşitli mahkûmiyet kararlarında
bu kararını Sözleşmenin çeşitli maddelerine dayandırmıştır.
Bunların başında Sözleşmenin 9. maddesi gelmektedir. Düşünce,
vicdan ve din özgürlüğünü düzenleyen madde, “Herkes düşünce,
vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç
değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya
özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle
dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.” hükmüne
yer vermiştir43. AİHM, 2002’de Yehova Şahidi olduğu41 Çınar, s. 183; Hülya Üçpınar, “Vicdani Ret, Türkiye Nereye Kadar?”,
www.savaskarsitlari.org (Erişim Tarihi: 16.11.2012); Ayrıca düzenlemelerhakkında bkz. Karagöz, s. 871 vd.
42 Nal, s. 258.43 Gürcan, s. 108.
16
gerekçesiyle askerlik yapmayı reddettiği için cezaevine konulan
Ermenistan vatandaşının açtığı davada (Bayatyan davası),
radikal bir içtihat değişikliğine giderek, vicdani ret hakkını,
din ve vicdan özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir44.
Sözleşmenin "kölelik ve zorla çalıştırma yasağı" başlıklı
4. maddesinin 3. fıkrasında zorla çalıştırma veya zorunlu
çalışma sayılmayan durumlar arasında, “Askeri nitelikte bir
hizmet veya inançları gereğince askerlik görevini yapmaktan
kaçınan kimselerin durumunu meşru sayan ülkelerde bu inanca
sahip kimselere zorunlu askerlik yerine gördürülecek başka bir
hizmeti öngörülmüştür. Bu hükümden çıkarılacak iki sonuç
vardır: Birincisi, askerlik hizmeti zorla çalıştırma
sayılmamaktadır, ikincisi ise, inançları gereğince askerlik
görevini yapmaktan kaçınan kimselerin durumunu meşru gören
ülkeler” ifadesiyle işaret edilenin esasında vicdani reddi
kabul eden ülkeler olduğudur. Dolayısıyla maddede dolaylı da
olsa vicdani redde yer vermektedir45.
Mahkeme içtihatları göz önünde bulundurulduğunda vicdani
ret beyanının Sözleşmenin belirli tek bir maddesi tarafından
korunacağını söylemek mümkün görünmemektedir46. Mahkemenin
hangi madde kapsamında devlet aleyhine mahkûmiyet kararı
44 AİHM, söz konusu kararında, “din ve vicdan özgürlüğünün, ateistler,agnostikler, septikler ve dinle ilgilenmeyenler için de değerli birvarlık olduğu” vurgulamıştır. Bkz. AİHM’den Tarihi İçtihat Değişikliği,Vicdani Ret Artık Din Ve Vicdan Özgürlüğü Kapsamında, İzlem Dergisi,Vicdani Ret Özel Sayısı, 28.09.2011,http://www.ihop.org.tr/izlem/dosya/Izlem_VicdaniRet.pdf, (E.T:10.12.2012).
45 Gürcan s. 9446 Gürcan, s. 95
17
vereceği Vicdani redde ilişkin başvurunun konusu olan olay ve
olguları nasıl değerlendirdiğine bağlıdır47.
Vicdani reddin Sözleşme tarafından doğrudan tanınmış bir
hak olmadığı Mahkeme'nin şimdiye kadarki hiçbir kararında
açıkça belirtilmemektedir. Bu durumdan Mahkeme'nin, dolaylı
yollar bulunduğu sürece bu hakkın sonuçlarını koruma altına
alma eğiliminde olduğu sonucu çıkmaktadır. Mahkeme'nin
Sözleşmeyi yorumlarken kullandığı ve Sözleşme'nin
yorumlanmasında artık yerleşmiş olan "dinamik yorum anlayışı",
Sözleşmede açıkça tanınan hakların geliştirilmesinde ve yeni
hakların yorum yoluyla oluşturulmasında Mahkeme'ye imkân
sunmaktadır. Avrupa ülkelerinde yaşanan gelişmeler karşısında,
Mahkeme'nin "dinamik" yorum anlayışıyla zorunlu askerlik
hizmeti karşısında vicdani reddi Sözleşme'nin doğrudan koruduğu
bir insan hakkı olarak tanımlamasını kolaylaştırmaktadır.
Netice itibariyle, Mahkeme içtihatlarına bakıldığında, vicdani
reddin Sözleşme'nin şu an itibariyle en azından dolaylı bir
şekilde korumasından yararlanan bir insan hakkı olarak47 AİHM’nin Ülke/Türkiye Davasındaki görüşleri özetle şöyledir: Savaş
karşıtı görüşlere sahip olan, bu nedenle askerlik yapmayı reddedenbaşvurucu, askeri üniforma giymeyi reddetmesi nedeniyle 8 kez hapiscezası almıştır. Başvurucu cezasını çekip her salıverilişinden sonrabirliğine gönderilmiş ve askerlik yapmayı ya da üniforma giymeyi herreddedişinden sonra yeniden mahkûm olmuş ve cezaevine gönderilmiştir.Kısır döngü şeklinde devam eden bu durum, başvurucu zorunlu askerlikhizmetini yapmayı reddettiği müddetçe, ömrünün sonuna kadar hapsedilmetehlikesiyle karşı karşıya olması demektir. AİHM, meseleyi Sözleşme'nin"düşünce, vicdan ve din özgürlüğü"nü düzenleyen 9. maddesi yerine"işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işleme tabi tutulmayasağı"nı düzenleyen 3. Maddesi bakımından değerlendirme yolunuseçmiştir. AİHM’ne göre, "felsefi inançları nedeniyle askeri üniformagiymek istemeyen başvurucunun birbirini izleyen mahkûmiyetleri ve süreklikovuşturulmaya uğratılma riskinin, başvurucuyu küçük düşürücü ya daalçaltıcı bir duruma soktuğu kuşkusuzdur; AİHM, Ülke/Türkiye davasıBaşvuru No: 39437/98 K.T: 24.01.2006 39437/98
18
nitelendirilebildiğini, gelecekte de bu hakkın doğrudan
tanınması ihtimalinin olduğunu söylemek mümkündür48.
Konuyla ilgili bir başka husus da, kişilerin vicdani ret
açıklamasında bulunmaları ve buna dayanarak gerçekleştirdikleri
davranışlar karşısında cezalandırma rejimine tabi tutulduğu
ülkelerde (örneğin Türkiye’de) söz konusu cezalandırma
rejiminin de Sözleşme'ye uygun olup olmadığı Mahkeme tarafından
denetlenmektedir. Mahkeme içtihatlarına bakıldığında, örneğin
Ülke/Türkiye kararında, vicdani ret açıklamalarının ve bunun
sonucunda ortaya konulacak askerlik hizmetinden kaçınma
tutumunun Mahkeme'nin Sözleşme'nin ihlali niteliğinde saydığı
cezalandırma rejimine tabi tutulduğunu belirttiği
görülmektedir. Bu durum gösteriyor ki, Türkiye'deki mevcut
hukuksal düzenlemelerin devam etmesi durumunda Türkiye birçok
kez bu cezalandırma rejimi sebebiyle de mahkûm olacaktır49.
Mahkeme'nin özellikle yakın bir tarihte verdiği ve vicdani ret
açıklamasının fiili sonuçlarına ilişkin cezalandırma rejiminin
Sözleşme'ye uygunluğunu değerlendirdiği Ülke kararıyla vicdani
ret hakkını doğrudan korumaya yaklaştığı görülmektedir50.
V. TÜRKİYE’DE VİCDANİ RET
A. Hukuki Düzenlemeler
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yüzyıllar boyunca stratejik
öneme, verimli topraklara sahip olması ve daha pek çok nedenle
çevresindeki devletlerin gözünün üzerinde olduğu topraklar
üzerinde hâkimiyet kurmaktadır. Bulunduğu konum itibariyle her48 Gürcan s. 108.49 Gürcan s. 109.50 Gürcan 101.
19
zaman güçlü bir orduya sahip olması gerektiği düşünülmüştür. Bu
durum pozitif düzenlemelere de yansımıştır.
1982 Anayasasının “vatan hizmeti” başlıklı 72. maddesi
“Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin
Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine
getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir”
şeklindedir. Türk hukukunda askerlik hizmeti zorunludur. Bunu
açıkça düzenleyen kanun 1111 Sayılı Askerlik Kanunu'dur51. Bu
Kanunun 1. maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan
her erkek, işbu kanun mucibince askerlik yapmağa mecburdur. Bu
yasal düzenlemeye bakıldığında, Türk Hukukunda askerlik
hizmetinin "zorunlu" olduğu açıktır. Bu zorunlu askerlik
yükümlülüğünün nasıl yerine getirileceği veya hangi koşullarda
yerine getirilmiş sayılacağı 1111 Sayılı Askerlik Kanunu'nun
çeşitli hükümlerinde ifade edilmiştir. Bu hükümlerin hiç
birinde, vicdani ret kapsamında alternatif bir hizmet
öngörülmemiştir. Dolayısıyla vicdani ret hakkı Türk hukukunda
tanınmamıştır52.
Söz konusu kanunda, belli şartlarda döviz ödemesi
karşılığında askerlik yükümlülüklerini yerine getirmiş
sayılma53 ya da ihtiyaç fazlası askerlerin istekte bulunan kamu
kurum ve kuruluşlarında görev yapmak suretiyle askerlik
hizmetlerini yerine getirmiş sayılmaları54 gibi durumlar
51 Resmi Gazete: 17/07/1927, Kabul Tarihi: 21/06/1927.52 Eren,s. 112.53 Dövizle askerlik uygulaması temelde yabancı ülkelerde çalışanlar
içindir.54 Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğretmen askerlik uygulaması buna
örnektir.20
düzenlenmektedir. Ancak bu düzenlemeler, zorunlu askerlik
hizmeti yerine, alternatif bir hizmet şeklinde değildir. Bu her
iki durumda da, yine temel askerlik eğitimi şart koşulmakta, bu
şart yerine geldikten sonra, yapılan döviz ödemesi veya kamu
hizmeti, askerliği yapmış sayılma olarak nitelenmektedir55.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunun Milli Savunmaya Karşı
Suçlar” başlıklı altıncı bölümünde “halkı askerlikten soğutma”
kenar başlıklı 318. Maddesi: “Halkı, askerlik hizmetinden
soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlara veya
propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası
verilir. Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı
oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir. Bu hüküm bireyin
vicdani ret hakkını savunması fiilinin “halkı askerlikten
soğutma” suçu altında hapis cezasıyla karşı karşıya kalmasına
neden olacak bir hükümdür. Hatta kişinin bu yöndeki savunmasını
basın, yayın yoluyla yapması cezasının artmasına sebep
olacaktır56. Bunun yanında kanunun aynı bölümünde ayrıca
askerleri itaatsizliğe teşvik, savaş zamanında emirlere uymama,
seferberlikle ilgili görevi ihmal etme veya geciktirme gibi
çeşitli durumların hapis cezasıyla cezalandırılacağı kabul
edilmiştir. Askerlik hizmetine alınanların emre itaatsizlikte
bulunması ve bu davranışında söz ile veya fiilen ısrar etmesi
halinde de söz konusu Kanunun 104. Maddesi çerçevesinde
cezalandırılacağı öngörülmüştür.55 Eren, s. 110.56 “Bu suçlamadan sadece vicdani retçiler değil, vicdani retçilere destek
eylemi yapan aktivistler, vicdani ret ya da benzer bir konuyu ele alıpyazanlar ya da askerlikle ilgili bir eleştiride bulunanlar da (PerihanMağden, Cezmi Ersöz, Bülent Ersoy gibi) paylarına düşeni mahkemelerdeyargılanarak almaktadırlar”. Aydın, s. 8
21
Ayrıca 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunun “din ve vicdana
göre lazım sayılan hareketler cezaya ehliyeti ve tesiri” kenar
başlıklı 45. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “Bir şahsın
hareketini vicdanına veya dinine göre lazım saymış olması,
yapmak veya yapmamakla vukua gelen bir cezayı mucip olmasına
mani teşkil etmez”. Bu hüküm kişinin dini inanışlarının veya
vicdani kanaatlerinin askeri hizmetin gerektirdiği
yükümlülükleri yerine getirmemekten kaynaklı cezaları ortadan
kaldırmayacağına ilişkindir.
2009 yılı Haziran ayında yürürlüğe giren 5901 Sayılı Türk
Vatandaşlığı Kanununun yürürlüğe girmesi ile yürürlükten kalkan
eski 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 25. maddesinde Yurt
dışında bulunup da muvazzaf askerlik görevini yapmak veya
Türkiye' de savaş ilanı üzerine, yurt dışında bulunup da, yurt
savunmasına katılmak için yetkili kılınmış makamlar tarafından
usulen yapılacak çağrıya mazeretsiz olarak üç ay içinde icabet
etmeyenlerin Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından
çıkarılacakları öngörülmekteydi. Söz konusu kanun yerine
yürürlüğe giren 5901 Sayılı Kanunda ise, zorunlu askerlik
hizmetini yerine getirmemek Türk vatandaşlığını kaybetmenin
sebebi olarak belirtilmemiştir57.
Yukarıda sayılan pozitif hukuk düzenlemeleri, vicdani ret
hakkını savunanlara ifade ve eylem imkânı tanımamaktadır.
Vicdani ret hakkını doğrudan tanıyan, Türkiye'nin taraf olduğu57 Yürürlükten kalkan 403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununda vatandaşlığın
kaybedilmesi halleri maddeler halinde sıralanırken, 5901 Sayılı Yeni TürkVatandaşlığı Kanunun “ Türk vatandaşlığının kaybı halleri” başlıklı23.maddesinin sadece şu şekilde düzenlenmesi ile yetinilmiştir: “Türkvatandaşlığı, yetkili makam kararı veya seçme hakkının kullanılması ilekaybedilir”.
22
bir insan hakları sözleşmesi bulunmamaktadır. Ancak, yukarıda
da açıklandığı gibi AİHS’de açıkça vicdani ret hakkının
tanındığı belirtilmese de AİHM dinamik yorum anlayışıyla
Sözleşmenin uygulama alanını konu bakımından genişletici
yorumlar yaparak vicdani ret hakkının tanınması gerektiği
yönünde kararlar vermiştir. 1982 Anayasasının 90. Maddesine
2004 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle eklenen 5. fıkra
ile Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere
ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda
farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda
milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı
belirtilmiştir. Dolayısıyla, vicdani ret hakkını tanıyan
Türkiye'nin taraf olduğu bir insan hakları anlaşması varsa,
mevcut yasal düzenlemeler değil, anlaşma hükümlerinin
uygulanması gerekir. AİHM içtihatları ışığında Sözleşme
uygulamasında vicdani rettin tanınması gerektiği kabul edilecek
olursa Türkiye’nin de AİHS doğrultusunda hareket etmesi
gerekecektir. Aynı durum BM İnsan Hakları komitesi kararları
doğrultusunda Medeni ve Siyasi Haklar bakımından da geçerlidir.
1982 Anayasası'nın vatan hizmeti başlıklı 72. maddesinde,
bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde
yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağının kanunla
düzenleneceği belirtilerek, hem zorunlu askerlik uygulaması hem
de alternatif kamu hizmeti uygulamasına olanak tanıma konusunda
takdir yetkisi yasama organına bırakılmıştır.
B. Türkiye’de Vicdani Ret Örnekleri
1. Genel Olarak
23
Türkiye'de ilk örnekler 1980'li yılların sonunda,
özellikle PKK ile çatışmaların yoğunlaştığı 1990'larda ortaya
çıkmıştır. Vicdani ret konusu, 1990'da Vedat Zencir ve Tayfun
Gönül'ün vicdani retçi olduklarını açıklamasıyla ilk kez
Türkiye'nin gündemine girmiştir. Daha sonra, İzmir Savaş
Karşıtlan Derneği Başkanı Osman Murat Ülke, Türk’ün asker
doğmadığı yolundaki düşüncelerini çarpıcı biçimde dile getirmiş
ve Irak savaşının başladığı günlerde, “ölmeyeceğiz,
öldürmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız” sloganından ötürü
7 Ekim 1996 tarihinde TCK 155. maddesinde yer alan 'halkı
askerlikten soğutma' suçunu işlediği gerekçesiyle, Askeri Ceza
Kanunu'nun 58. maddesinde düzenlenen 'milli mukavemeti kırma'
fiiline dayanılarak tutuklanmış ve yargılanmıştır.
Ülke’den sonra vicdani reddini açıklamış olan Mehmet
Tarhan saklamadığı eşcinselliğinin ona getirdiği askerlikten
muaf tutulma imkânını kullanmayı reddeden tutumuyla kendisini
total retçi olarak ifade etmiştir58. Tarhan, 27 Ekim 2001 'de
İnsan Hakları Derneği 'nde bir basın toplantısı yaparak
askerliği reddetmiş ve vicdani total retçi olduğunu
58 Esmer, s. 16.24
açıklamıştır59. Mehmet Tarhan, 8 Nisan 2005 tarihinde İzmir'de
gözaltına alınarak askerlik şubesine teslim edilmiştir60.
Bir başka vicdani retçi, Mehmet Bal aşırı sağ görüşlü ve
cinayet suçundan hüküm giymiş bir genç olarak hapishanede Ülke
ile tanıştıktan sonra vicdani retçi olmuştur. Bal’ın hayatını
değiştiren bu karşılaşma vicdani reddin sarsıcı ve dönüştürücü
felsefi ve insani boyutunu ortaya koyan ilginç bir örnektir.
Yine eski bir mahkûm olan Halil Savda PKK üyesi olmaktan hüküm
giymiş olması sebebiyle öne çıkmaktadır. Enver Aydemir ise
Türkiye’de vicdani reddini dini (İslami) gerekçelere dayandıran
ilk kişidir61. 2012 yılında kendini “milliyetçi vicdani retçi’
olarak ifade etmeye çalışan Muhammed Serdar Delice, askeri
hizmetini yapmaya başladıktan beş ay sonra, sistemi eleştirerek
vicdani retçi olduğunu açıklamıştır.
Osman Murat Ülke Davası
59 M. Tarhan, 27.10.2001 'de bir basın açıklaması yaparak vicdani retçiolduğunu ilan i etmiştir. Tarhan açıklamasında, şiddetin her türlüsünülanetlediğini, savaşların yaşam hakkını ihlal ettiğini, hiçbir militaristaygıtın emrinde olmayacağını, devlet kurumunun gerekliliğine vedolayısıyla bu kuruma hizmete inanmadığını ve bu nedenle askeregitmeyeceğini ilan etmiştir. Tarhan'a göre savaşları durdurmanın yolu,onun insan kaynağını kurutmaktır. Tarhan'ın açıklamasının tam metni içinbkz. Yıldırım Türker, Mehmet Barışı Çok Seviyor, Radikal 2005,http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&Article ID=872571 &CategoryID=42 (E.T: 10.12.2012).
60 Şeniz Anbarlı Bozatay, “Türkiye’de Vicdani Ret tartışmalarının Toplumsalve Hukuki Boyutları”, Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiDergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, s. 151-172, Güz 2011, s. 155; Eren, s. 107;Sevinç, s. 301.
61 Esmer, s. 16; Aydın, s. 7; “Savaş karşıtları” adıyla bir web sitesiüzerinden yayın yapan vicdani retçilerin 1989’dan bu yana sayısı sitedenelde edilen bilgiye göre 125 kişi olup, bu kişilerin 25’i kadındır.http://www.savaskarsitlari.org/
25
Osman Murat Ülke, askeri yükümlülüğü yerine getirmeyi
reddeden, savaş karşıtı oluşumlar içerisinde etkin rol alan bir
vicdani retçidir62. 1 Kasım 1998’de Mahkeme’ye başvurmadan önce
askerlik hizmetini yerine getirmemesinden dolayı sekiz defa
çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştır. Osman Murat Ülke’nin
mahkûmiyet gerekçesi “emre itaatsizlikte ısrar” suçudur. Bu
suçtan dolayı adı geçen 1996-1999 yılları arasında toplam 701
gün hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu süre içerisinde
başvurucu ayrıca disiplin cezasına da çarptırılmıştır. Cezasını
tamamladıktan sonra cezaevinden her bırakılışında birliğine
geri götürülmüş, burada askerlik yapmayı ve askeri üniforma
giymeyi reddetmesi üzerine tekrar mahkûm edilerek cezaevine
gönderilmiştir. Başvurucu, bir pasifist ve vicdani retçi olarak
sahip olduğu inançlardan ötürü kovuşturmaya uğradığını ve
mahkûm edildiğini söyleyerek şikâyetçi olmuştur. Başvurucu bu
bağlamda, Sözleşme’nin 3, 5, 8 ve 9. maddelerine dayanmıştır.
Sözleşme’nin 3. maddesi şöyledir: “Hiç kimse işkenceye,
insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi
tutulamaz.”63
62 Tayfun Gönül ve Vedat Zencir, 1992 yılında ilişkide oldukları antimilitarist gruplarla birlikte Savaş Karşıtları Derneği'ni kurdular.Derneğin faaliyete başlaması ile birlikte vicdani ret ve anti-militarizmkonusundaki çalışmalar, hem kolektif bir nitelik, hem de kamusal alandagörünürlük kazandı. Ancak, yetkililer dernek tüzüğünde yer alan“militarizme karşı olmak ifadesini” Türkiye'de militarist bir yapıolmadığı gerekçesiyle, tüzükten çıkarılmasını istemişlerdir. Bunauyulmayınca dernek kapatılmıştır. Sonrasında dernek İzmir SavaşKarşıtları Derneği adıyla tekrar kurulmuştur. Osman Murat ülke, buderneğin başkanlığını yapmıştır. Pınar Selek, Barışamadık, İstanbul 2004,s. 389; Eren, s. 105.
63 Ülke/Türkiye AİHM davası, Başvuru No: 39437/98, Karar Tarihi:24.01.2006.
26
Mahkeme görüşünü şu şekilde açıklamıştır: “Mevcut davada
başvurucunun ard arda verilen mahkûmiyetlerin ve felsefi
inançları dolayısıyla askeri üniforma giymeme nedeniyle sürekli
kovuşturmaya uğramasının, başvurucuyu hiç kuşkusuz küçük
düşürücü veya alçaltıcı bir duruma soktuğu kanaatindedir.
Mahkeme bu durumun, bir mahkûmiyet veya tutmada zaten mevcut
küçük düşürme derecesinden farklı olup olmadığını ele almak
durumundadır.
Mahkeme mevcut olayda başvurucunun pek çok kez
kovuşturulmasına ve mahkûm edilmesine karşın, aldığı cezaların
başvurucuyu askerlik hizmetinde bulunma yükümlülüğünden muaf
kılmadığını kaydeder. Başvurucu üniforma giymeyi reddettiği
için, halen sekiz kez hapis cezasına çarptırılmış durumdadır.
Her seferinde, cezasını çektikten sonra salıverildiğinde
birliğine götürülmüştür; burada askerlik hizmetini yerine
getirmeyi veya üniforma giymeyi reddetmesi üzerine bir kez daha
mahkûm edilerek cezaevine gönderilmiştir. Üstelik hayatının
geri kalanını, zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmemekte
ısrarcı davranması halinde cezaevine gönderilme tehlikesi
altında geçirmek zorunda kalmıştır.
Türk hukukunda, dini veya vicdani sebeplerle üniforma
giymeyi reddedenlere yönelik cezaları düzenleyen özel bir hüküm
bulunmadığını kaydeder. Bu konuyla ilgili kuralların, üstün
emrine itaatsizliğin her türlü biçimini suç sayan Askeri Ceza
Kanunu hükümleri olduğu anlaşılmaktadır. Bu mevzuatın, kişinin
inançlarına dayalı olarak askerlik hizmetini yerine getirmeyi
reddetmesinden kaynaklanan durumlarla başa çıkabilecek bir araç
27
olamaya yetmediği açıktır. Başvurucu, kendi durumuna uygulanan
genel mevzuatın elverişsizliği yüzünden, bitmez tükenmez
kovuşturmalar ve mahkûmiyetlerle karşılaşma tehlikesi yaşamış
ve hâlâ da yaşamaktadır. Başvurucu aleyhinde açılan müteaddit
cezai kovuşturmalar, bu kovuşturmalar sonucunda verilen
mahkûmiyet kararlarının bütünsel etkileri ve kovuşturma ile
hapis cezalarının hiç durmadan birbirini izlemesi, başvurucunun
bundan sonraki hayatı boyunca da kovuşturmaya uğrayabilme
ihtimaliyle birleştiğinde, başvurucunun askerlik hizmetini
yerine getirmesini sağlama amacıyla orantısızdır. Bütün bunlar
daha ziyade başvurucunun fikri şahsiyetini bastırmayı, onu
küçük düşürebilecek ve alçaltabilecek korku, kaygı ve zayıflık
hisleri vermeyi, onun dayanıklılığını ve iradesini kırmayı
amaçlamaktadır. Başvurucunun mecbur bırakıldığı ve neredeyse
“medeni ölüme” yol açan kaçak yaşam da, demokratik bir
toplumdaki ceza rejimiyle bağdaşmamaktadır”64. Mahkeme bu
davada, başvurucunun uğradığı muamelenin, bir bütün olarak
düşünüldüğünde ve ağırlığı ve tekrarlayıcı niteliği göz önüne
alındığında, her hangi bir hapis cezası veya tutmada mevcut
olan ve olağan sayılan küçük düşürme unsurunun ötesine geçen
ciddi bir ıstıraba ve sıkıntıya yol açtığına kanaat
getirmektedir. Bir bütün olarak, söz konusu eylemler
Sözleşme’nin 3. maddesi anlamında aşağılayıcı muamele
oluşturmaktadır.
64 Toplam 701 gün hapis yatan Murat Ülke, asker kaçağı olduğu için birlikteyaşadığı Aytül Uçar ile evlenemedi, oğlu Serdar Uçar'ı da nüfusunakaydettiremedi. Safa Reisoğlu, Vicdani Ret Yasaya Girmeli: Radikal, 4 Şubat2006, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=177661 (E.T:01.12.2012).
28
Mahkeme, 24 ocak 2006 da verdiği kararda Sözleşme’nin 3.
maddesinin ihlaline, başvurucunun Sözleşme’nin 5, 8 ve 9.
maddeleri kapsamındaki diğer şikâyetlerini ayrıca incelemeye
gerek bulunmadığına ve başvurucuya onbin euro manevi tazminat
ödenmesine karar vermiştir65. Ayrıca AİHM Türkiyenin vicdani
retçiler bakımından yasal düzenlemelerini yapması gerektiğini
belirtmiştir66.
Osman Murat Ülke, Türkiye’ye karşı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’nde (AİHM) açtığı ve kazandığı davanın yanında
hapishane sürecinde ilk olarak vicdani retçilerin devlet
tarafından kırılamayan iradesini göstermiş olduğu için
önemlidir67.
Tarhan/Türkiye Davası
Tarhan, 2001 yılında vicdani nedenlerden askerlik
hizmetini yapmayı reddettiğini beyan etmiş, askerlik hizmetine
karşı vicdani rette bulunarak, öldürmenin mevzu bahis olduğu
her türlü çatışma fikrini reddettiğini kesin olarak ifade
etmiştir. Tarhan, 8 Nisan 2005 tarihinde İzmir’de yakalanmış ve
Tokat’ta bulunan askeri birliğine götürülmüş, ancak Tarhan
vicdani retçi olduğunu beyan ederek askeri üniforma giymeyi
reddetmiştir. Bunun üzerine, 11 Nisan 2005 tarihinde askeri
hâkim tarafından tutuklanarak Sivas Askeri Cezaevine konulmuş
65 http://aihm.anadolu.edu.tr/aihmgoster.asp?id=6036, (E.T: 01.12.2012).66 Kevin Boyle, Conscientious Objection İn İnternational Law And The Osman Murat Ulke Case,
Özgür Heval Çınar/Coşkun Üsterci (edts.), Conscientious Objection:Resisting Militarized Society, New York 2009, s. 222.
67 Esmer, s. 16; R. Brett/L. Townhead, Concientious Objection To Military Service, G.Gilbert/F. Hampson/C. Sandoval (edts.), Strategic Visions For HumanRights, New York 2011, s. 92; Sevinç, s. 308.
29
ve ertesi gün tek kişilik hücreye kapatılmıştır. Askeri Ceza
Kanunu’nun 88. maddesi uyarınca toplu asker karşısında
hizmetten sıyrılmak kastı ile ısrarlı itaatsizlik suçlaması ile
kamu davası açılmıştır (Birinci Dava).
Başvurucu, 20 Nisan 2005 tarihinde psikiyatrik muayene
için iradesi dışında askeri hastaneye getirilmiştir. Tarhan,
hastanede altı gün kalmış ve reddetmesine rağmen hakkında bir
tıbbi rapor düzenlenmiştir. İlk duruşma sırasında, 28 Nisan
2005 tarihindeki ilgilinin avukatları Askeri Ceza
Mahkemeleri’nin bağımsız olmadığı iddiasıyla bir Anayasa’ya
aykırılık itirazında bulunmuşlar ve davanın Anayasa
Mahkemesi’ne gönderilmesini talep etmişlerdir. Bu talep
reddedilmiştir. Tarhan, 9 Haziran 2005 tarihinde serbest
bırakılmış, ertesi gün Tokat’taki askeri birliğine götürülmüş
ve 10 Haziran 2005 tarihinde askeri üniforma giymek istememesi
nedeniyle yeniden gözaltına alınmıştır.
Tarhan, 13 Haziran 2005 tarihinde askeri hâkim önüne çıkarılmış
ve tutuklanmasına karar verilmiştir. Israrlı itaatsizlik
suçundan, 15 Haziran 2005 tarihinde hakkında yeni bir dava
açılmıştır (ikinci Dava).
Sivas Askeri Ceza Mahkemesi 12 Temmuz 2005 tarihinde iki
davayı birleştirme kararı almıştır. Sivas Askeri Ceza
Mahkemesi, 10 Ağustos 2005 tarihinde Tarhan’ı isnat edilen iki
suçtan toplam dört sene hapis cezasına çarptırmıştır. Askeri
Yargıtay, 25 Ekim 2005 tarihinde diğer gerekçelerin yanı sıra,
davaya bakan mahkemenin, eşcinsel olduğunu açıklayan Tarhan’ın
bu durumunun askerlik hizmetinden muafiyeti anlamına
geleceğinden fiziksel muayeneden geçirilmesini istememiş olduğu30
gerekçesiyle kararı bozmuştur. 15 Aralık 2005 tarihinde, davaya
bakan yerel mahkemede yapılan duruşmada Tarhan Anayasa’ya ve
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu gerekçesiyle
fiziksel muayeneyi reddetmiştir. Buna rağmen, muayene için
askeri hastaneye götürülmüş, fakat kabul etmemesi sonucu
muayene yapılamamıştır. Askeri Ceza Mahkemesi, 15 Aralık 2005
tarihinde ilk kararında direnmiştir. Tarhan tarafından temyiz
edildikten sonra, dosya Askeri Yargıtay Daireler Genel
Kurulu’na gelmiştir. Genel Kurul, 9 Mart 2006 tarihinde,
verilen kararı, “ısrarlı itaatsizlik” için öngörülen cezanın
artırılmasıyla ilişkili gerekçelerin kanuna aykırı olması
nedeniyle bozmuş ve Tarhan’ın tahliyesine karar vermiştir.
Tarhan, 11 Mart 2006 tarihinde birliğinden firar etmiştir.
Davaya bakan Askeri Mahkeme, 10 Ekim 2006 tarihinde, Tarhan’ı
10 Nisan 2005 tarihindeki eyleminden dolayı on ay, 10 Haziran
2005 tarihli eyleminden dolayı bir yıl üç ay hapis cezasına
çarptırmıştır. Askeri Yargıtay, 17 Haziran 2008 tarihinde
yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanunun karar ve ceza infazını
erteleme hükmü uyarınca 19 Ekim 2006 tarihli kararı yeniden
bozmuştur.
Tarhan, hakkında açılan dava sırasında, on aydan fazla süreyle
tutuklu kalmıştır.
Tarhan, aynı zamanda, saç ve sakalının kesilmesine karşı
çıkması nedeniyle kınama, bir ay ziyaretçi yasağı, bir ay
mektup alma veya göndermeden mahrum bırakılma ve 13 Nisan 2005
ve 8 Haziran 2005 tarihleri arasında yedi gün tecritte tutulma
gibi değişik disiplin cezalarına çarptırılmıştır. 25 Mayıs 2005
tarihli bir tutanağa göre, Tarhan’ın saç ve sakalının31
kesilmesine karşı çıkması sonucunda yedi asker tarafından zor
kullanılarak saç ve sakalı kesilmiştir. Tarhan, o gün yedi veya
sekiz asker tarafından yere yatırıldığını ve üstüne çıkılarak
saç ve sakalının kesildiğini, bundan dolayı vücudunun çeşitli
bölgelerinde bereler, sıyrıklar ve ağrılar meydana geldiğini
iddia etmiştir. Başvuran, aynı tarihte yirmi sekiz gün sürecek
bir açlık grevine başlamıştır. Tarhan, 16 Şubat 2004 tarihinde
AİHM’ne başvuruda bulunmuştur68.
AİHM, bu davada Ülke kararından farklı hareket etmek için
herhangi bir gerekçe görmemiş ve Ülke davasına paralel
değerlendirmelerde bulunmuştur. Nitekim hakkında açılan iki
ceza davası sürecinde on aydan fazla süreyle tutuklu kalmış
olmasının yanı sıra, hakkındaki kovuşturmalar başvuranın
zorunlu askerlik hizmetinden muaf tutulmasıyla
sonuçlanmamıştır; şayet zorunlu askerlik hizmetini yerine
getirmeyi reddetmekte ısrar ederse hayatının sonuna kadar
sürekli olarak hapis cezalarına çarptırılma riski ile karşı
karşıya kalacaktır. Böylece benzer durumda olan insanların sonu
gelmeyen kovuşturma ve hapis cezalarına konu olmalarını, bu
durumun ömür boyu sürme tehlikesini, bir nevi “medeni ölüm”e
maruz kalmak olarak nitelendirmektedir69.
Ayrıca, AİHM, Tarhan’ın askerlik hizmeti sırasında saç ve
sakalının yedi asker tarafından zorla kesilmesini de
68 Tarhan/Türkiye AİHM davası, Başvuru No: 9078/06, Karar Tarihi:26.06.2012
69 “Medeni (sivil) ölüm” ile kastedilen, sigortalı bir işte çalışamamak,banka hesabı açtıramamak, ehliyet veya pasaport alamamak, kimlikyenileyememek, dolayısıyla vatandaşlık haklarından yararlanamamak,serbest bırakılsa dahi her an tekrar tutuklanma tehdidi ile yaşamak gibidurumlar. http://www.radikal.com . tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=5527 (E.T: 10.11.2012)
32
Sözleşmenin 3. Maddesi kapsamında kötü muamele olarak
değerlendirmektedir. Tarhan yapmış olduğu başvuruda
yaşadıklarının aşağılayıcı ve onur kırıcı olması sebebiyle, 3.
madde bakımından olguların değerlendirilmesini isterken aynı
zamanda Sözleşmenin düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü
düzenleyen 9. maddesinin de ihlal edildiğini belirtmiştir.
Ancak, AİHM, Tarhan’ın vicdani ret hakkından yararlanmak
amacıyla hiçbir dini inanç ileri sürmediğini ve Tarhan
davasının öne çıkan özelliğinin, vicdani retçiliğinin tanınması
amaçlı talebinin incelenmesine yönelik usulün bulunmaması
olduğunu gözlemlemiştir. Bu bağlamda, AİHM, yetkililerin
Sözleşmenin 9. Maddesi kapsamındaki çıkarlarını korumak
amacıyla başvuranın vicdani ret statüsünden yararlanma hakkının
olup olmadığının saptanmasını mümkün kılacak etkili ve
erişilebilir bir usul sunma yönünde bir pozitif yükümlülüğünün
olduğunu belirtmiştir. Bu nedenlerle yetkili makamların
Sözleşmenin 9. Maddesi gereği zorunluluklarını yerine
getirmedikleri sonucuna varmış ve Mahkeme Sözleşmenin 9.
maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir70.
SONUÇ
Vicdani ret, yukarıda yapılan açıklamalardan da
anlaşılacağı üzere, demokrasinin üstünlüğü, insan haklarına
saygı gibi modern demokrasilerde geçerli olması beklenen temel
ilkeler kapsamında kabul edilmesi gereken bir hak olarak ifade
edilmektedir. Bir çok uluslar arası insan hakları kurumlarının
70 http://www.inhak.adalet.gov.tr/ara/karar/tarhan.pdf; Vicdani retkonusunda benzer AİHM kararları için bkz. Thlimmenos/Yunanistan, BaşvuruNo: 34369/97, Karar Tarihi: 06.04.2000; Bayatyan/Ermenistan, Başvuru No:23459/03, Karar Tarihi: 07.07.2011.
33
görüşü bu doğrultudadır. Ancak, ihmal edilmemesi gereken husus
ise, vicdani ret konusunun kamu güvenliği karşısında suistimal
edilmesi mümkün bir alan olduğudur. Bu hakkın tanınması
durumunda, sınırlarının belirlenmesi çok önemlidir. Şöyle ki,
vicdani ret hakkının farklı gerekçelere dayandırıldığı
günümüzde sadece din temelli vicdani ret hakkının tanınması,
diğer gerekçelere dayalı olarak yapılacak başvurular karşısında
yine insan haklarının ihlali olarak nitelendirilebilecektir.
Dolayısıyla, çerçevenin iyi çizilmesi gerekecektir. Vicdani ret
talebinde bulunan kişilerin bu taleplerindeki samimiyeti, yaşam
biçimine, alışkanlıklarına bakılarak buradan elde edilecek
olgularla desteklenmesi gerekecektir. Ancak, buna rağmen bu
samimiyetin varlığını belirlemek zor ve hassas bir konudur.
Birçok Avrupa devletinde zorunlu askerlik sisteminden
vazgeçilerek profesyonel askerlik sistemi kabul edilmiştir.
Bunun yanında, bazı Avrupa devletlerinde ise zorunlu askerlik
hizmeti kabul edilmekle beraber bu devletler zorunlu askerlik
hizmeti yerine geçebilen alternatif kamu hizmetinin yerine
getirilebilmesini kabul etmişlerdir. Türkiye'nin taraf olduğu
insan hakları anlaşmalarında ve iç hukukta vicdani ret hakkı
tanınmamış olmakla birlikte, Avrupa Konseyinin organlarından
olan Avrupa Parlamenterler Meclisi ve Avrupa Bakanlar
Komitesinin, zorunlu askerlik hizmetin yanında alternatif kamu
hizmetinin de tanınması yönünde tavsiye kararları
bulunmaktadır71.
71 Eren, s. 130.34
Ülkemizde vicdani reddin bir hak olarak tanınmamasını,
ülkemizin jeopolitik konumuna bağlı olarak güvenlik kaygısına
bağlamak mümkün olsa da bunların AİHS ve dolayısıyla AİHM
önünde meşrulaştırılması imkânsız görünmektedir72. Bu nedenle,
Türkiye vicdani reddi yasal bir hak olarak tanımadığı sürece,
vicdani ret nedeniyle askerlik yapmaktan kaçınanlar çeşitli
cezai müeyyidelere maruz kalacak ve bu kişiler cezaların
AİHS’nin ihlali iddiasıyla konuyu AİHM önüne taşıyacak ve
Türkiye de sürekli olarak bu konuda mahkûm olacaktır. Bu
durumda yapılabilecek olan Avrupa Konseyi üyesi devletlerdeki
düzenlemeleri ve bu konudaki olası gelişmeleri de dikkate
alarak, herhangi bir nedenle askerlikten kaçınanlara, onun
yerine, aynı veya daha uzun bir süre için, başka bir kamu
hizmetinin, örneğin gereksinim duyulan kurum ve alanlarda,
kişilerin eğitim durumlarına göre, öğretmen, hekim, mühendis,
teknisyen vb olarak çalışmak gibi kamuya yararlı olabilecekleri
başka ikame görevlerin önerilmesidir. Bu şekilde vatan
hizmetinin karma bir sistemle yerine getirilmesi sağlanmış
olacaktır. Anayasa’nın yukarıda değinilen 72. maddesi de, böyle
bir çözümü mümkün kılmaktadır73. Ayrıca, Almanya gibi
ülkelerde, alternatif hizmet, sosyal devlet hizmetlerinin daha
72 Ekmekçi’ye göre, “bu noktada sıkça dillendirilen bir itiraz olanTürkiye’nin “kendine has” coğrafi ve güvenlik koşulları olduğu argümanıgeçersiz bir argümandır. Çünkü Batı demokrasilerinin hemen hepsi vicdaniret hakkını güvenlik açısından “tuzu kuru” oldukları günümüzde değil,sıcak ya da soğuk savaşlarının tam göbeğinde kabul etmişlerdir. İngiltere1916, Danimarka 1917, İsveç ve Hollanda 1920, Norveç 1922, Finlandiya1931, Almanya 1949, Fransa ve Lüksemburg 1963, Belçika 1964, İtalya 1972,Avusturya 1974, Portekiz 1976 ve İspanya 1978 yılında vicdanı ret hakkınıtanımıştır”. Faruk Ekmekçi, Vicdani Ret ve “Zamanın Ruhu”nu Iskalamak,8.12.2011, http://www.ankarastrateji.org
73 Nal, s. 270.35