Vicdani ret

36
I. GİRİŞ Kişinin; dini, felsefi, siyasi, ahlaki ve benzeri gerekçelerle askerlik hizmetini, silah altında olmayı veya ordu içinde hizmet vermeyi reddetmesi olarak tanımlanabilen zorunlu askerlik hizmetine karşı vicdani ret kavramı, modern demokrasilerin tanıdığı batı kaynaklı bir kavramdır. Modern devlet, güvenliğini sağlayabilmek, kendini koruyabilmek amacıyla zorunlu askerlik sistemini kabul etme gerekliliğini duymuştur. Devletin, vatanın güvenliği ile bireyin özgürlüğü arasında yer alan vicdani reddin bir hak olarak kabul edilmesi uzunca bir süre sadece dini gerekçelerle sınırlı tutulmuştur. Bu nedenle genellikle vicdani ret, düşünce, vicdan, din özgürlüğü bağlamında değerlendirilmektedir. AB’ne üyelik sürecinde, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, demokrasi çerçevesinde ele alınan vicdani ret hakkının Türkiye tarafından da tanınması istenmektedir. Devlet zorunlu askerlik hizmeti karşısında bireyin haklarını da güvenceye almak için ne yapmalıdır? Avrupa devletleri, zorunlu askerlik hizmetini ya tamamen kaldırıp yerine profesyonel askerlerden oluşan ordu sistemini kabul etmekte ya da zorunlu askerlik yanında buna alternatif sivil kamu hizmetleri tanımaktadır. Ülkemiz bu uygulamaların neresindedir? Uluslar arası kurumların görüşleri ne yöndedir? Bu çalışmada ele alınacak konulardan bazıları bunlar olmakla 1

Transcript of Vicdani ret

I. GİRİŞ

Kişinin; dini, felsefi, siyasi, ahlaki ve benzeri

gerekçelerle askerlik hizmetini, silah altında olmayı veya ordu

içinde hizmet vermeyi reddetmesi olarak tanımlanabilen zorunlu

askerlik hizmetine karşı vicdani ret kavramı, modern

demokrasilerin tanıdığı batı kaynaklı bir kavramdır. Modern

devlet, güvenliğini sağlayabilmek, kendini koruyabilmek

amacıyla zorunlu askerlik sistemini kabul etme gerekliliğini

duymuştur. Devletin, vatanın güvenliği ile bireyin özgürlüğü

arasında yer alan vicdani reddin bir hak olarak kabul edilmesi

uzunca bir süre sadece dini gerekçelerle sınırlı tutulmuştur.

Bu nedenle genellikle vicdani ret, düşünce, vicdan, din

özgürlüğü bağlamında değerlendirilmektedir. AB’ne üyelik

sürecinde, hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, demokrasi

çerçevesinde ele alınan vicdani ret hakkının Türkiye tarafından

da tanınması istenmektedir.

Devlet zorunlu askerlik hizmeti karşısında bireyin

haklarını da güvenceye almak için ne yapmalıdır? Avrupa

devletleri, zorunlu askerlik hizmetini ya tamamen kaldırıp

yerine profesyonel askerlerden oluşan ordu sistemini kabul

etmekte ya da zorunlu askerlik yanında buna alternatif sivil

kamu hizmetleri tanımaktadır. Ülkemiz bu uygulamaların

neresindedir? Uluslar arası kurumların görüşleri ne yöndedir?

Bu çalışmada ele alınacak konulardan bazıları bunlar olmakla

1

birlikte, çalışmamızda vicdani ret kavramının tanımı, niteliği,

kısaca tarihi üzerinde durulmaya çalışılmıştır.

II. VİCDANİ RET KAVRAMI VE NİTELİĞİ

Vicdani ret (conscientious objection) genel olarak kişinin

moral ve vicdani değerlerini, bu değerlerle çatışan yasal

yükümlülüklere rağmen yaşamak istemesi ve bunun sonucu olarak

da değerleri ile çatışan yasal yükümlülükleri reddetmesi

şeklinde tanımlanabilir1. Bir başka tanımla, “Vicdani ret

kişinin ahlaki tercihleri, dini inanışı, felsefi görüşü

nedeniyle ya da politik nedenlerle askeri eğitim ve hizmette

bulunmayı, silah taşımayı ve kullanmayı kamusal bir açıklamayla

reddetmesidir”2. Vicdani ret açıklamasında bulunanlar da

vicdani retçi veya pasifist olarak ifade edilmektedir3.

Uluslararası Af Örgütü vicdani retçiyi vicdanı ya da

inancı nedeniyle askerlik hizmetini yapmayı, ya da savaşta ve

silahlı çatışmalarda herhangi şekilde doğrudan veya dolaylı yer

almayı ret eden kişi olarak tanımlamaktadır. Bu tanım savaşlara

genel olarak katılmayı reddetmese bile amacına, sürdürülüş

biçimine katılmadıkları için herhangi bir savaşa katılmayı

reddedenleri de içermektedir. Uluslararası Af Örgütü sadece

askerlik hizmetini ya da alternatif sivil hizmeti reddetme

1 Sabahattin Nal, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türk HukukundaVicdani Ret”, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, V.7, S. 13,2010, s. 254.

2 Can Başkent, “Bir Öz İfade Olarak Vicdani Ret”, Vicdani Ret Yazıları,http://www.canbaskent.net/politika/39.html, (E.T: 04.12.2012).

3 Pat Starkey, I Will Not Fight: Conscientious Objectors And Pacifists In The North West DuringThe Second World War, Liverpool 1992, s. 1.

2

haklarının kabul edilmemesinden dolayı tutuklanan ya da

gözaltına alınan kişileri düşünce mahkûmu olarak kabul ediyor4.

Geniş anlamda vicdani red, pozitif hukukun öngördüğü bir

zorunluluğa ya da yapılmasına izin verdiği biruygulamaya, dini

inançlar, vicdani kanaatler ya da bir takım ahlaki veya politik

değerler doğrultusunda karşı çıkması anlamına gelmektedir.

Örneğin, vicdani ret kavramı 1890’lı yıllarda, zorunlu aşı

uygulamasına karşı ortaya çıkmıştır5. Bu bakımdan yasaların

öngördüğüzorunlu askerliğe veya askeri harcamalara katılmama bu

kavramın içine girdiği gibi yasaların izinverdiği kürtaja

inançlar ya da ahlaki değerler nedeniyle karşı çıkma gibi

eylemler de vicdani ret kavramı içinde değerlendirilmektedir.6

Bu bakımdan en genel anlamıyla vicdani ret, hukuksal düzlemde,

hukuka itaat etmeme davranışı olarak tanımlanabilir. Bu

itaatsizlik, hukuka uygun olanla ve en derin, en mahrem ahlaki

kanılarla vicdanın çelişmesi dolayısıyla meşrulaştırılabilir7.

Ancak, belirtmek gerekir ki, vicdani ret kavramı Birinci Dünya

Savaşı ile hızlı bir şekilde silah tutmayı veya hangi koşul

altında olursa olsun orduya katılmayı reddeden askerlerle

anılır hale gelmiştir bir başka ifadeyle dar anlamda anlaşılır

hale gelmiştir8.

4 http://www.amnesty.org.tr/ai/vicdaniret, (E.T: 04.12.2012).5 Charles C. Moskos/John Whiteclay Chambers, The New Conscientious Objection: From

Sacret to Secular Resistance, New York Oxford, 1993, s.11.6 Abdurrahman Eren, , “Türk Hukukunda Vicdani Red”, AÜSBFD, sayı 61(3),

Temmuz-Eylül 2006, s. 104; Barış Esmer, Türkiye’de ve Dünya’da VicdaniRet, 2012, s. 22.

7 Nal, s. 254.8 Major, Marie-France, “Conscientious Objection and International Law: A

Human Right?”, Case Western Reserve Journal of International Law, vol.24, s.350, 1992.

3

Dar anlamda vicdani ret ise, savaş karşıtlığı ve zorunlu

askerlik uygulamalarına karşı girişilen bir sivil itaatsizlik

eylemidir9. Günümüzde vicdani ret, dar anlamıyla yani, askerlik

hizmetinden kaçınma olarak anlaşılmaktadır. Savaşa ve askerliğe

karşı girişilen vicdani ret türleri bakımından vicdani retçiler

iki gruba ayrılmaktadır. Bunlardan ilki, her türlü savaşa ve

askerlik hizmetine karşı çıkan "tümden vicdani retçiler"dir

(total conscientious objectors): bunlar, her türlü askerlik hizmetine

karşı çıktıkları gibi askerlik hizmeti yerine ikame edilen

alternatif hizmet programlarında yer almayı da

reddetmektedirler10. İkinci grup "seçici vicdani retçiler"

(selective conscientious objectors) ise, salt silah kullanmayı reddeder,

hayat kurtarmaya yönelik askeri birimlerde hizmeti ve askerlik

hizmeti yerine geçen sivil kamu hizmetlerinde yer almayı kabul

ederler. Bir başka ifadeyle vicdani reddin konusu sadece

askerlik hizmetinden kaçınmaya ilişkindir11. Son zamanlarda,

kitle imha silahlarının caydırıcı amaçlarla kullanıldığı

iddiasına karşı çıkanlar da vicdani retçi olarak kabul

edilmektedir12

9 Eren, s. 103; Nal, s. 254.10 Hatta total ret beyan eden kişilere baktığımızda bu kişilerin devlet ile

aralarındaki tabiiyet bağını reddettikleri ve vergi ilişkisi de dâhilhiçbir ilişki içinde olmak istemedikleri, hatta devletin vatandaşlığınıdahi reddettikleri görülmektedir. Total retçiler bugün dünyanın birçokyerinde hapis cezası ile cezalandırılmakta ve kötü muameleye maruzkalmaktadır. Bkz. Moskos/Chambers, s. 4; dini inancı gereği askerlikhizmetine karşı olan Yehova Şahitleri, ideolojik olarak karşı çıkananarşistler total retçidir. Çünkü silahlı hizmet dışında vatan hizmeti yada memuriyeti de reddederler. Bkz. Muhammed Ali Aydın, Türkiye’de VicdaniRet, İstisna Dergisi Kış 2011 Sayısı, s. 7.

11 Nal, s. 254; Eren 105.12 Moskos/Chambers, s. 5.

4

Sivil itaatsizlik, yasaya aykırı, kamuya açık, şiddetsiz

ve vicdani olarak bir yasayı ya da bir hükümet politikasını

veya kararını engellemek isteyen kimsenin eylemi olarak ifade

edilebilir13. Sivil itaatsizliğe ilişkin bu tanımlamalardan

yola çıkarak vicdani ret eylemine ilişkin şu unsurlar ortaya

konabilir: vicdani redde ilk olarak bilerek yasalara aykırı

gelme söz konusudur. Örneğin askerlik bir anayasal ve yasal

zorunluluk olmasına rağmen bilinçli bir karşı çıkma eylemine

girilmektedir. İkinci olarak bu karşı çıkış eyleminde şiddete

başvurulmamasıdır. Üçüncü olarak vicdani ret eylemi

gizlenmemekte, bunu kamuya duyurma ve kamuoyu desteği arama

çabası içine girilmektedir. Dördüncüsü karşı çıkış eylemi

pragmatik değil, dini, vicdani veya ahlaksal gerekliliklere

dayandırılmaya çalışılmaktadır. Diğer bir unsurda yaptıkları

eylemin yasalara aykırı olduğunu bilerek sonuçlarını göze

almaktadırlar14. Bunlar vicdani ret ile sivil itaatsizlik

arasındaki benzerlikler olarak da sıralanabilir. Ancak, vicdani

ret, içinde barındırdığı unsurlar ve nitelikler açısından

örneğin barışçıl olma, yasaya karşı gelme, eylemin sonuçlarına

bilinçli olarak katlanma gibi özelliklere sahip olmasından

dolayı sivil itaatsizlik eylemleri ile benzerlik gösterse de

vicdani ret ile sivil itaatsizlik gerek amaç gerek kullanılan

araçlar yönünden birbirinden ayrılmaktadır. Vicdani ret ile

sivil itaatsizlik arasındaki temel ayrım vicdani reddin

bireysel bir hareket iken, sivil itaatsizliğin siyasal

13 Sivil itaatsizlik konusunda ayrıca bkz. M. Emin Ruhi, ABD ve Güney AfrikaCumhuriyetinde Irk Ayrımcılığı Politikaları, İstanbul 2009, s. 83 vd.

14 Eren, s. 106; Ertuğrul Cenk Gürcan, “Zorunlu Askerlik Hizmeti KarşısındaVicdani Ret: Bir insan Hakkı (mı)?”, AÜSBFD, 2007 (62/1), s. 94.

5

sonuçları olan kamusal bir hareket olmasıdır. Bir başka ayrım

noktası amaç bakımındandır. Vicdani ret, değerlere aykırı düşen

normun yükümlülüklerinden kaçınmayı amaçlarken, sivil

itaatsizlik normun ortadan kaldırılmasını amaçlamaktadır15.

Vicdani ret eylemleri birbirinden farklı sebeplere

dayanmaktadır. Örneğin kişiler dini inançları gereği askerlik

yapmayı reddedebilecekleri gibi, siyasi veya toplumsal

görüşleri doğrultusunda da bunu yapabilirler16. En çok

karşılaşılan ret sebepleri, düşman olsa bile insan öldürmeyi

dini açıdan doğru bulmamak, hiyerarşik ve statüsel

yapılanmalarda yer almayı ahlaki bulmamak, güncel sorunlardan

ötürü o ülkenin silah birliğinde bulunmayı ideolojik olarak

kabul edememektir. Örneğin Yehova Şahitleri' nin vicdani

retçiliğe yönelme sebebi dini inançları iken, Muhammed Ali

Clay, ABD’de zencilerin ikinci sınıf vatandaş olarak kabul

edilmesinden dolayı askerlik vazifesini yapmayı reddetmiştir17.

III. TARİHÇE

Savaşa katılmanın reddedilmesi, savaşın kendisi kadar

eskidir18. Askerlik hizmetinde bulunma zorunluluğuna karşı

direncin kökenlerine ilk olarak Orta Çağdaki Orta Avrupa Feodal

Beyliklerinde rastlamak mümkündür. Bu tarihte çeşitli

Hıristiyan tarikatları, Feodal Beylerle anlaşmalar yaparak bir

çeşit savaş vergisi ödeme karşılığında üyelerinin ordu15 Nal, s. 256; Esmer, s. 39.16 Nal, s. 254.17 Aydın, s. 6; Murat Sevinç, “Türkiye’de ve Batı Demokrasilerinde Vicdani

Ret, Zorunlu Askerlik ve Kamu Hizmeti Seçeneği”, AÜSBFD, 2007, 61 (1), s.300.

18 Esmer, s. 45.6

hizmetinin dışında tutulmalarını sağlamışlardır. Almanya’daki

“Wiedertaeufer” tarikatı ise bu sınırı da aşarak askerlik ya da

savaş vergisinden birini tercih etme zorunluluğuna karşı

çıkarak, hem askerlik hizmetini hem de savaş vergisi ödemeyi

reddetmiş ancak bu radikal çıkış Katolik Kilisesi’nin

kışkırtmasıyla kanlı bir şekilde bastırılmıştır (Zehra

Kafkaslı, “Her ¸Sey Vatan için (!)”, Güncel Hukuk, s. 39, Mart

2006/03. 2006).yoksa esmer, s. 45

Dünyada savaşa katılmayı reddettiği bilinen ilk kişi Roma

ordusuna çağrılan ve görevini yapmayı reddettiği için idam

edilen Maximilian’dır. Kuzey Afrika’daki Numandiya ülkesinden,

Roma ordusuna çağrılan 21 yaşındaki bu genç, askeri hizmette

bulunmayı reddetmiş ve Romalılar tarafından idam edilmiştir.

Karşı çıkışların ilk gerekçesi, genel olarak dinlerdeki “insan

yaşamını sona erdirmenin kötü olduğu” inancına dayanmıştır.

Dördüncü yüzyılda Roma’nın Hıristiyanlığı kabul etmesiyle

Hıristiyanlar Roma ordusunda yer almış fakat birçoğu savaşmayı

reddetmiştir. Bunlar dünyanın ilk retçileri olmuşlardır.

Askerlik yemininde “imparator devletin başıdır” şeklindeki

ifadeden dolayı Yahudiler de Roma ordularında asker olmayı

reddetmişlerdir ve bu görevden muaf tutulmuşlardır19.

18. yüzyıl İngiltere’sinde ise dini inançları nedeniyle

şiddet kullanmayı, askerlik yapmayı ve vergi vermeyi reddeden

Quaker tarikatı ortaya çıkmıştır. Bu tarikat mensupları

gerekçelerinin açıklığıyla ve tavırlarındaki tutarlılıkla

19 Moskos/Chambers, s. 9; Aydın, s. 6; Sevinç, s. 301.7

günümüzdeki anlamıyla “vicdani retçi” olarak tanımlanabilen ilk

grup sayılmaktadır20.

Modern öncesi batı toplumlarında savaşa katılmaktan

kaçınma bir hak olarak yasayla tanınmamış, devlet genellikle

savaşa katılmayı reddedenleri görmezden gelmiş ya da onları

katı şekilde cezalandırmıştır. Erken modernleşme döneminde ise

devlet resmi olarak vicdani reddi kabul etmiş ancak vicdani

reddin kapsamını dini sebeplerle sınırlandırmıştır. Quaker,

Menonit, Brethren ve sonrasında gelen Yehova Şahitleri ve 7.

Gün Aventistleri vicdani ret hareketinin liderliğini

yapmışlardır21.

Devletler vicdani reddi ilk kez 1. Dünya Savaşı döneminde

siyasi bir sorun olarak görmeye başlamışlardır. Bu döneme kadar

sadece marjinal grupların dini gerekçeli aykırı tutumları

olarak kabul edilen bu nedenle önemli bir sorun sayılmayan

vicdani ret, savaşın gerektirdiği büyük insan gücünü toparlamak

durumunda kalan devletler için ilk kez açık bir tehdit halini

almıştır. Günümüzde ülkemize vicdani reddi tanıması konusunda

uyarılarda bulunan pek çok Avrupa Devleti özellikle vicdani

retçilere tanıdığı yasal haklar konusunda diğerlerinin çok

önünde olan Almanya dahi Birinci Dünya Savaşı boyunca vicdani

reddi kabul etmemiş, vicdani retçileri yargılamış, hapsetmiş ya

da kurşuna dizmiştir. Bu süreçte Almanya’daki vicdani retçiler20 Esmer, s. 45.21 Moskos/Chambers, s. 34; Bu bağlamda kabul edilen vicdani ret sebepleri

ülkeden ülkeye değişmektedir. Bir başka ifadeyle, devletler vicdani rethakkını tanırken bunu çeşitli sebeplerle sınırlı tutmuşlardır. Örneğin,Danimarka’da yalnızca siyasi gerekçeye dayandırılan vicdani ret taleplerikabul edilmemektedir. İsrail’de vicdani ret hakkı yalnızca dindarlaratanınmıştır. Sevinç, s.315.

8

akıl hastanelerine kapatılırken, Fransa’dakiler 20,

Rusya’dakiler ise 4–6 yıl hapse mahkûm edilmişlerdir22. Diğer

büyük devletlerden faklı olarak ABD ve İngiltere’de vicdani

retçilere alternatif hizmetlerde çalışma hakkı tanınmıştır. II.

Dünya Savaşı sonrası batı toplumlarında ise dini temelli

vicdani ret ağırlığını kaybederek yerini seküler vicdani redde

bırakmıştır23. Dünya ülkelerinin ilk kez politik bir sorun

olarak vicdani retle yüz yüze kaldıkları dönem Birinci Dünya

Savaşı dönemidir. Bu döneme kadar marjinal grupların dini

gerekçeli aykırı tutumları olarak devletler için önemli bir

sorun olmayan vicdani ret, konvansiyonel savaşın gerektirdiği

büyük insan gücünü toparlamak durumunda kalan devletler için

ilk kez açık bir tehdit halini almıştır24.

Birinci Dünya Savaşı ile karşılaştırılırsa İkinci Dünya

Savaşı döneminde vicdani retçiler çok daha az baskı görmüş ve

kötü muameleyle karşılaşmışlardır. Makineleşme ve kitle imha

silahları gibi teknolojik gelişmeler karşısında, geleceğin

savaşlarının daha az insan gücüyle yapılabileceğini gören ABD

ve İngiltere İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra vicdani ret

tanımlarını genişletmişler, Kuzey Batı’daki nerdeyse tüm diğer

devletler de vicdani reddi yasal bir hak olarak tanımışlardır.

Soğuk savaş yıllarında birçok batılı devletle birlikte tüm

Varşova Paktı üyesi devletlerde zorunlu askerlik uygulamasına

devam edilmiştir. Ancak Federal Almanya gibi bazı Avrupa

22 Esmer, s. 49.23 Moskos/Chambers, s. 9.24 Esmer, s. 49; Aydın, s. 6.

9

devletleri askerlik hizmetine alternatif sivil hizmetleri bu

dönemde yasalaştırmıştır25.

Günümüzde dini gerekçelerle askerlik hizmetini redden

çeşitli topluluklar ve din mensupları vardır. Devletler bu

kişilerin vicdani ret taleplerine saygı göstermekte onları

askerlik hizmetinden muaf saymaktadır. Bunların başında Yehova

şahitleri gelmektedir. Ayrıca, dünyanın çeşitli yerlerinde

yaşayan “Amish” ler olarak bilinen ve inanışları gereği

teknolojinin her türlü imkânından uzak, yerinde ifadeyle modern

çağda Orta Çağı yaşamayı tercih eden bu grup yine dini

gerekçelerle silah altında olmayı reddetmekte ve bir çok devlet

de bu inanışa saygı göstermekte ve topluluk mensuplarını

askerlik hizmetinden muaf tutmaktadır26.

IV. ULUSLARARASI DÜZENLEMELER BAKIMINDAN VİCDANİ RET

A. Genel Olarak

Vicdani ret hakkı, özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan

sonra, insan hakları hukukunun konusu olmaya başlamıştır. Bugün

vicdani ret hakkını doğrudan doğruya kabul eden uluslararası

insan hakları sözleşmesi bulunmamaktadır27. Vicdani ret hakkı

daha çok, uluslararası sözleşme ve bildirgelerde yer alan din,

25 Esmer, s. 52; Aydın, s. 6.

26 A. N. Keim, Military Service and Conscription, Donald B. Kraybill (edts.),The Amish and the State, 2. Bs., Baltimore 2003, s. 43; Anders Schinkel ,Conscience and Conscientious Objections, Amsterdam 2007, s. 597.

27 Bu konuda Avrupa Birliği Temel Haklar Şartını istisna olarak düşünmekmümkün değildir. Çünkü Şart, bir uluslararası sözleşme değil, hukukibağlayıcılığa sahip olmayan, ancak önemli bir siyasi belge niteliğinesahip bir bildirge niteliğindedir. Şart hakkında bkz. Yüksel Metin,“Temel Haklar Şartı”, AÜSBFD, Yıl 2002, C. 57, S. 4, s. 61.

10

vicdan, inanç özgürlüğü kapsamında ele alınmaktadır28. Bu

bağlamda hukuki bir hak olarak ele alınan vicdani ret, İnsan

Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesinde, Birleşmiş

Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi’nin 18.

maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 9. maddesinde

yer alan “düşünce, vicdan ve din özgürlüğü” kapsamında

değerlendirilmektedir.

B. Birleşmiş Milletler Bakımından Vicdani ret

Günümüzde BM’in 193 üyesinden 168’i ordu gücüne

sahiptir29. Bu devletlerden bazılarının ordusu uzman

askerlerden bazılarının ise zorunlu askerlerden oluşmaktadır.

168 devletten 80’inden fazlası zorunlu askerlik hizmeti sistemi

yerine profesyonel askerlik uygulamasını tercih etmektedir.

Ordu gücüne sahip olan 168 BM üyesi devletten % 35’inden

fazlası vicdani reddi bir hak olarak tanımıştır. Vicdani ret,

BM bünyesinde pek çok uluslararası belge ile tanınmıştır30.

BM İnsan Hakları Komisyonu tarafından hazırlanan İnsan

Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesine göre; “herkesin

düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, din

veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını, tek

başına veya topluca ve kamuya açık veya özel olarak öğretme,

uygulama, ibadet ve dinsel törenlerle açığa vurma özgürlüğünü

içerir”. Vicdani ret kavramının bu madde doğrultusunda yapılan

28 Eren, s. 104.29 Dünyada 27 ülkenin silahlı kuvvetleri yani ordusu bulunmamaktadır. Bkz.

Özgür Heval Çınar, A View On İnternational İmplementation Of The Right To ConscientiousObjection, Coşkun Üsterci/Özgür Heval Çınar (edts.) Conscientious Objection,Resisting Militarized Society New York 2009, s. 183.

30 Çınar, s. 183.11

yorumuna göre; düşünce, vicdan ve din özgürlüğüne sahip bireyin

bu sebeplerle askerlik hizmetini yapmak istememesi, onun

kişisel özgürlüğü kapsamına girmektedir31.

Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin

18. maddesinde düşünce, vicdan ve din özgürlüğü güvence altına

alınmıştır. Maddenin ilk fıkrasında bireyin kendi din ya da

inancını ibadet, icra ve bunun icaplarını yerine getirme

özgürlüğünü de içerdiği belirtilmiştir. Söz konusu Sözleşmenin

denetim organı olan Birleşmiş Milletler İnsan Hakları

Komitesi’nin 1987/46 sayılı kararında “kanaat, din ve vicdan

özgürlüğünün bir meşru icrası olarak vicdani ret hakkını açıkça

tanımıştır” denilmektedir. Komite’nin bu kararındaki vicdani

redde ilişkin tutumunu 24.08.1999 (1999/4), 23.04.2002

(2002/45) vb. sayılı kararlarında da sürdürdüğü görülmektedir.

Bu kararlardan da anlaşıldığı gibi vicdani ret, din ve vicdan

özgürlüğü kapsamında görülüp bir hak olarak açıkça

tanınmıştır32. Türkiye’nin bu Sözleşmeyi onayladığı dikkate

alınırsa, Türkiye bakımından Komite kararlarını dikkate alma

zorunluluğu doğmaktadır. Din, felsefi veya siyasi görüş gibi

çeşitli gerekçelerle askerlik yapmayı reddeden kişilerin

iddiası, dini, felsefi ya da siyasi görüşlerine göre

benimsemeleri mümkün olmayan bir silahlı organizasyonun parçası

olmaya zorlanmalarının, sözleşmede belirtilen bu hak kapsamında

değerlendirilmesi gerektiği yönündedir33.

31 Kasım Karagöz, “Komisyon Ve Mahkeme Kararları Işığında Avrupa KonseyindeVicdani Ret Hakkı”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XII, Y. 2008, S. 1-2, S. 866.

32 Vicdani ret konusunda yapılan uluslararası düzenlemeler için bkz.(Üçpınar, 2008).

12

Vicdani reddi bir hak olarak kabul eden temel belgelerden

biri de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun 8 Mart

1989 tarih ve 1989/59 sayılı kararıdır. Komisyon bu kararında

düşünce, vicdan ve din özgürlüğü kapsamında vicdani reddin bir

hak olduğunu kabul etmiştir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları

Komisyonu da, 1993 tarihli Askerlik Hizmetinin Vicdanen

Reddedilmesi başlıklı kararında 1989 tarihli kararını da

dikkate alarak, kişilerin, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları

Evrensel Beyannamesi’nin 18. maddesi ve yine Medeni ve Siyasal

Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (MSHS)’nin 18. maddesinde

yer alan düşünce, vicdan ve din özgürlüğünün meşru kullanımı

çerçevesinde askerlik hizmetinden vicdani ret gerekçesiyle

kaçınabileceklerini belirtmiştir. Adı geçen organ, aynı

kararında, vicdani ret konusunda tüm devletleri gerekli her

türlü düzenlemeyi yapmaya davet etmiştir34.

MSHS’nin denetim organı olan Birleşmiş Milletler İnsan

Hakları Komitesi de Sözleşmeye açıklık getirmek ve Sözleşmeye

taraf devletlerin Sözleşmeyi doğru şekilde yorumlama ve

33 Esmer, s. 23; L.T.K/Finlandiya, İnsan Hakları Komitesi, Başvuru No:185/1984; J.P./Kanada, İnsan Hakları Komitesi, Başvuru No: 446/1991.

34 Benzer yönde bir başka kararında Komisyon, askerlik hizmetine karşıvicdani ret hakkının MSHS’nin 18. Maddesi (din, vicdan ve inançözgürlüğü) tarafından güvence altına alındığını belirtmiş ve” herkesinaskerlik hizmetine karşı vicdani red hakkı, düşünce, vicdan ve dinözgürlüğünün meşru kullanımıdır” demiştir. Ayrıca, Kararda, Komisyon aynızamanda devletlere “vicdani retçilere, vicdani retlerinin nedenleriyleuyumlu, savaşçılığı gerektirmeyen, sivil nitelikli, kamuya yararlı vecezalandırıcı bir yapıda olmayan alternatif hizmetler sunmaları”çağrısında bulunmuş ve devletlerin “vicdani retçileri askerlikhizmetlerini yapmadıkları için hapse mahkum etmek ve süreklicezalandırmaktan kaçınmaları”  gerektiği vurgusunu yapmıştır. BMİHK’nin1998/77 sayılı kararı:http://www.unhchr.ch/Huridocda/Huridoca.nsf/0/5bc5759a53f36ab380256671004b643a?Open document (E.T: 12.11.2012).

13

uygulamalarına yardımcı olmak amacıyla sahip olduğu Genel

Yorumlar yayımlama yetkisi kapsamında yayımladığı 22 No’lu

Genel Yorumu’nda, vicdani reddi bir hak olarak

nitelendirmiştir35. Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Komitesi

yakın tarihli bir kararında, Yehova Şahitlerine vicdani

gerekçelerle askerlikten muaf tutulma hakkının tanınmamasını,

MSHS’nin 18. maddesine aykırı bulmuştur. Komite kararında,

olağanüstü durumlarda bile adı geçen Sözleşme madde 18/3’te

güvenceye alınan haklar konusunda yükümlülük azaltamaya

(derogation) gidilemeyeceğini belirtmiştir36.

Ancak, Komitenin bu kararlarına rağmen 18. maddenin 3.

fıkrasında, bir kimsenin kendi dinini veya inançlarını ortaya

koyma özgürlüğüne yasalarla belirlenen ve kamu güvenliğini,

düzenini, sağlığını, ahlakını ya da başkalarının temel hak ve

özgürlüklerini korumak için gerekli kısıtlamalar

getirilebileceğinin belirtildiğini de söylemek gerekir. Bu

hüküm, güvenlik gerekçesiyle zorunlu askerlik hizmetini kabul

edebilmeyi meşru hale getirmektedir.

C. Avrupa’da Vicdani Red

1. Genel Olarak

Avrupa Konseyi üyesi ülkeleri askerlik hizmeti bakımından

üç gruba ayırmak mümkündür. Birinci grupta zorunlu askerlik

hizmetinin kaldırılmış olduğu ülkeler, ikinci grupta zorunlu

askerlik hizmeti halen var olmakla birlikte vicdani ret

hakkının tanındığı ülkeler, üçüncü grupta ise zorunlu askerlik35 (General Comment No. 22, The Right to Freedom of Thought, Conscience and

Religion, 1993).36 Nal, s. 257; Karagöz, s. 882.

14

hizmetinin devam ettiği ancak vicdani ret hakkının tanınmadığı

ülkeler yer almaktadır37. Avrupa Konseyine üye devletlerden

günümüzde sadece Azerbeycan ve Türkiye vicdani ret hakkını

henüz tanımamıştır38. En son olarak Ermenistan AİHM’ne 2003

yılında yapılan Bayatyan başvurusunun ardından 2004 Temmuz

ayından itibaren Alternatif Hizmet Kanunu doğrultusunda vicdani

ret hakkını tanımış bulunmaktadır39. AB üyesi devletlerde ise

vicdani ret sorunu tamamen ortadan kalkmış durumda, bir başka

ifadeyle AB üyesi tüm devletler vicdani reddi kabul

etmektedirler.

Askerliğe karşı vicdani ret hakkı, bu gün Avrupa

ülkelerinden birçoğunda kabul edilmektedir. Genellikle vicdani

ret hakkını tanıyan ülkelerde, zorunlu askerlik hizmeti yanında

vicdani ret hakkını kullananlara, alternatif bir kamu hizmeti

öngörülmektedir. Öngörülen bu alternatif kamu hizmeti, askerlik

süresinden uzun tutulmaktadır40.

Avrupa Konseyi’nin, Avrupa Birliği’nin vicdani reddi yasal

bir hak olarak kabul etme yönündeki düzenlemelerine rastlamak

37 Bkz. Karagöz, s. 868.38 Ermenistan AİHM’nin Bayatyan kararının ardından vicdani ret konusunda

taahhüt vererek, tasarı hazırlamıştır; Çeşitli devletlerde vicdani retuygulamaları için bkz. Çınar/Üsterci, Conscientious Objection: ResistingMilitarized Society, New York 2009, s. 121-182.

39 Ermenistan da zorunlu askerlik hizmeti 24 ay, alternatif hizmet süresiise 42 ay olarak kabul edilmektedir. Bkz. Çınar, s. 190.

40 Ülkelerin bazılarında zorunlu askerlik ve alternatif hizmet süreleri şuşekildedir: Almanya 9 ay askerlik veya 10 ay kamu hizmeti, Avusturya 18ay ile 23 ay arasında askerlik veya 30 ay kamu hizmeti, Yunanistan 8,5 ayaskerlik veya 13 ay kamu hizmeti, Finlandiya 180 gün zorunlu askerlik yada 395 gün kamu hizmeti, İtalya 10 ay zorunlu askerlik ya da 10 ay kamuhizmeti, İsveç 7,5 ay zorunlu askerlik ya da aynı sürede kamu hizmeti,Portekiz 4 ay zorunlu askerlik ya da 7 ay kamu hizmeti, G. Kıbrıs 26 aysilahlı ya da 42 ay silahsız askerlik hizmeti. Eren, s. 105.

15

mümkündür41. Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın din ve

vicdan özgürlüğü ile ilgili 10. maddesinin 2. fıkrası açıkça

vicdani reddi bir hak olarak tanımaktadır. Avrupa Birliği

Parlamentosu tarafından kabul edilen pek çok kararda da vicdani

ret hakkı tanınmış ve taraf ülkeleri “özgürlük ve toplumun tüm

üyelerine eşit davranma ilkesine tamamen saygıyla, askere

alınan herkesin, silahlı veya silahsız askeri hizmeti, vicdan

temelinde herhangi bir zamanda reddetme hakkını garanti etmeye”

çağırmış ve hiçbir mahkeme ya da komisyonun bu bireysel hakkı

etkileyemeyeceği belirtilmiştir42.

2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde Vicdani Ret

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin herhangi bir maddesinde

vicdani reddin tanımı yapılmamıştır. Ancak, Sözleşmenin yargı

organı olan AİHM’nin vermiş olduğu kararlar doğrultusunda

vicdani ret hakkını tanıdığı söylenebilir. AİHM vicdani ret

talebine ilişkin vermiş olduğu çeşitli mahkûmiyet kararlarında

bu kararını Sözleşmenin çeşitli maddelerine dayandırmıştır.

Bunların başında Sözleşmenin 9. maddesi gelmektedir. Düşünce,

vicdan ve din özgürlüğünü düzenleyen madde, “Herkes düşünce,

vicdan ve din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, din veya inanç

değiştirme özgürlüğü ile tek başına veya topluca, açıkça veya

özel tarzda ibadet, öğretim, uygulama ve ayin yapmak suretiyle

dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.” hükmüne

yer vermiştir43. AİHM, 2002’de Yehova Şahidi olduğu41 Çınar, s. 183; Hülya Üçpınar, “Vicdani Ret, Türkiye Nereye Kadar?”,

www.savaskarsitlari.org (Erişim Tarihi: 16.11.2012); Ayrıca düzenlemelerhakkında bkz. Karagöz, s. 871 vd.

42 Nal, s. 258.43 Gürcan, s. 108.

16

gerekçesiyle askerlik yapmayı reddettiği için cezaevine konulan

Ermenistan vatandaşının açtığı davada (Bayatyan davası),

radikal bir içtihat değişikliğine giderek, vicdani ret hakkını,

din ve vicdan özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir44.

Sözleşmenin "kölelik ve zorla çalıştırma yasağı" başlıklı

4. maddesinin 3. fıkrasında zorla çalıştırma veya zorunlu

çalışma sayılmayan durumlar arasında, “Askeri nitelikte bir

hizmet veya inançları gereğince askerlik görevini yapmaktan

kaçınan kimselerin durumunu meşru sayan ülkelerde bu inanca

sahip kimselere zorunlu askerlik yerine gördürülecek başka bir

hizmeti öngörülmüştür. Bu hükümden çıkarılacak iki sonuç

vardır: Birincisi, askerlik hizmeti zorla çalıştırma

sayılmamaktadır, ikincisi ise, inançları gereğince askerlik

görevini yapmaktan kaçınan kimselerin durumunu meşru gören

ülkeler” ifadesiyle işaret edilenin esasında vicdani reddi

kabul eden ülkeler olduğudur. Dolayısıyla maddede dolaylı da

olsa vicdani redde yer vermektedir45.

Mahkeme içtihatları göz önünde bulundurulduğunda vicdani

ret beyanının Sözleşmenin belirli tek bir maddesi tarafından

korunacağını söylemek mümkün görünmemektedir46. Mahkemenin

hangi madde kapsamında devlet aleyhine mahkûmiyet kararı

44 AİHM, söz konusu kararında, “din ve vicdan özgürlüğünün, ateistler,agnostikler, septikler ve dinle ilgilenmeyenler için de değerli birvarlık olduğu” vurgulamıştır. Bkz. AİHM’den Tarihi İçtihat Değişikliği,Vicdani Ret Artık Din Ve Vicdan Özgürlüğü Kapsamında, İzlem Dergisi,Vicdani Ret Özel Sayısı, 28.09.2011,http://www.ihop.org.tr/izlem/dosya/Izlem_VicdaniRet.pdf, (E.T:10.12.2012).

45 Gürcan s. 9446 Gürcan, s. 95

17

vereceği Vicdani redde ilişkin başvurunun konusu olan olay ve

olguları nasıl değerlendirdiğine bağlıdır47.

Vicdani reddin Sözleşme tarafından doğrudan tanınmış bir

hak olmadığı Mahkeme'nin şimdiye kadarki hiçbir kararında

açıkça belirtilmemektedir. Bu durumdan Mahkeme'nin, dolaylı

yollar bulunduğu sürece bu hakkın sonuçlarını koruma altına

alma eğiliminde olduğu sonucu çıkmaktadır. Mahkeme'nin

Sözleşmeyi yorumlarken kullandığı ve Sözleşme'nin

yorumlanmasında artık yerleşmiş olan "dinamik yorum anlayışı",

Sözleşmede açıkça tanınan hakların geliştirilmesinde ve yeni

hakların yorum yoluyla oluşturulmasında Mahkeme'ye imkân

sunmaktadır. Avrupa ülkelerinde yaşanan gelişmeler karşısında,

Mahkeme'nin "dinamik" yorum anlayışıyla zorunlu askerlik

hizmeti karşısında vicdani reddi Sözleşme'nin doğrudan koruduğu

bir insan hakkı olarak tanımlamasını kolaylaştırmaktadır.

Netice itibariyle, Mahkeme içtihatlarına bakıldığında, vicdani

reddin Sözleşme'nin şu an itibariyle en azından dolaylı bir

şekilde korumasından yararlanan bir insan hakkı olarak47 AİHM’nin Ülke/Türkiye Davasındaki görüşleri özetle şöyledir: Savaş

karşıtı görüşlere sahip olan, bu nedenle askerlik yapmayı reddedenbaşvurucu, askeri üniforma giymeyi reddetmesi nedeniyle 8 kez hapiscezası almıştır. Başvurucu cezasını çekip her salıverilişinden sonrabirliğine gönderilmiş ve askerlik yapmayı ya da üniforma giymeyi herreddedişinden sonra yeniden mahkûm olmuş ve cezaevine gönderilmiştir.Kısır döngü şeklinde devam eden bu durum, başvurucu zorunlu askerlikhizmetini yapmayı reddettiği müddetçe, ömrünün sonuna kadar hapsedilmetehlikesiyle karşı karşıya olması demektir. AİHM, meseleyi Sözleşme'nin"düşünce, vicdan ve din özgürlüğü"nü düzenleyen 9. maddesi yerine"işkence, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya işleme tabi tutulmayasağı"nı düzenleyen 3. Maddesi bakımından değerlendirme yolunuseçmiştir. AİHM’ne göre, "felsefi inançları nedeniyle askeri üniformagiymek istemeyen başvurucunun birbirini izleyen mahkûmiyetleri ve süreklikovuşturulmaya uğratılma riskinin, başvurucuyu küçük düşürücü ya daalçaltıcı bir duruma soktuğu kuşkusuzdur; AİHM, Ülke/Türkiye davasıBaşvuru No: 39437/98 K.T: 24.01.2006 39437/98

18

nitelendirilebildiğini, gelecekte de bu hakkın doğrudan

tanınması ihtimalinin olduğunu söylemek mümkündür48.

Konuyla ilgili bir başka husus da, kişilerin vicdani ret

açıklamasında bulunmaları ve buna dayanarak gerçekleştirdikleri

davranışlar karşısında cezalandırma rejimine tabi tutulduğu

ülkelerde (örneğin Türkiye’de) söz konusu cezalandırma

rejiminin de Sözleşme'ye uygun olup olmadığı Mahkeme tarafından

denetlenmektedir. Mahkeme içtihatlarına bakıldığında, örneğin

Ülke/Türkiye kararında, vicdani ret açıklamalarının ve bunun

sonucunda ortaya konulacak askerlik hizmetinden kaçınma

tutumunun Mahkeme'nin Sözleşme'nin ihlali niteliğinde saydığı

cezalandırma rejimine tabi tutulduğunu belirttiği

görülmektedir. Bu durum gösteriyor ki, Türkiye'deki mevcut

hukuksal düzenlemelerin devam etmesi durumunda Türkiye birçok

kez bu cezalandırma rejimi sebebiyle de mahkûm olacaktır49.

Mahkeme'nin özellikle yakın bir tarihte verdiği ve vicdani ret

açıklamasının fiili sonuçlarına ilişkin cezalandırma rejiminin

Sözleşme'ye uygunluğunu değerlendirdiği Ülke kararıyla vicdani

ret hakkını doğrudan korumaya yaklaştığı görülmektedir50.

V. TÜRKİYE’DE VİCDANİ RET

A. Hukuki Düzenlemeler

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yüzyıllar boyunca stratejik

öneme, verimli topraklara sahip olması ve daha pek çok nedenle

çevresindeki devletlerin gözünün üzerinde olduğu topraklar

üzerinde hâkimiyet kurmaktadır. Bulunduğu konum itibariyle her48 Gürcan s. 108.49 Gürcan s. 109.50 Gürcan 101.

19

zaman güçlü bir orduya sahip olması gerektiği düşünülmüştür. Bu

durum pozitif düzenlemelere de yansımıştır.

1982 Anayasasının “vatan hizmeti” başlıklı 72. maddesi

“Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin

Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine

getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir”

şeklindedir. Türk hukukunda askerlik hizmeti zorunludur. Bunu

açıkça düzenleyen kanun 1111 Sayılı Askerlik Kanunu'dur51. Bu

Kanunun 1. maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti tebaası olan

her erkek, işbu kanun mucibince askerlik yapmağa mecburdur. Bu

yasal düzenlemeye bakıldığında, Türk Hukukunda askerlik

hizmetinin "zorunlu" olduğu açıktır. Bu zorunlu askerlik

yükümlülüğünün nasıl yerine getirileceği veya hangi koşullarda

yerine getirilmiş sayılacağı 1111 Sayılı Askerlik Kanunu'nun

çeşitli hükümlerinde ifade edilmiştir. Bu hükümlerin hiç

birinde, vicdani ret kapsamında alternatif bir hizmet

öngörülmemiştir. Dolayısıyla vicdani ret hakkı Türk hukukunda

tanınmamıştır52.

Söz konusu kanunda, belli şartlarda döviz ödemesi

karşılığında askerlik yükümlülüklerini yerine getirmiş

sayılma53 ya da ihtiyaç fazlası askerlerin istekte bulunan kamu

kurum ve kuruluşlarında görev yapmak suretiyle askerlik

hizmetlerini yerine getirmiş sayılmaları54 gibi durumlar

51 Resmi Gazete: 17/07/1927, Kabul Tarihi: 21/06/1927.52 Eren,s. 112.53 Dövizle askerlik uygulaması temelde yabancı ülkelerde çalışanlar

içindir.54 Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğretmen askerlik uygulaması buna

örnektir.20

düzenlenmektedir. Ancak bu düzenlemeler, zorunlu askerlik

hizmeti yerine, alternatif bir hizmet şeklinde değildir. Bu her

iki durumda da, yine temel askerlik eğitimi şart koşulmakta, bu

şart yerine geldikten sonra, yapılan döviz ödemesi veya kamu

hizmeti, askerliği yapmış sayılma olarak nitelenmektedir55.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunun Milli Savunmaya Karşı

Suçlar” başlıklı altıncı bölümünde “halkı askerlikten soğutma”

kenar başlıklı 318. Maddesi: “Halkı, askerlik hizmetinden

soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlara veya

propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası

verilir. Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı

oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiştir. Bu hüküm bireyin

vicdani ret hakkını savunması fiilinin “halkı askerlikten

soğutma” suçu altında hapis cezasıyla karşı karşıya kalmasına

neden olacak bir hükümdür. Hatta kişinin bu yöndeki savunmasını

basın, yayın yoluyla yapması cezasının artmasına sebep

olacaktır56. Bunun yanında kanunun aynı bölümünde ayrıca

askerleri itaatsizliğe teşvik, savaş zamanında emirlere uymama,

seferberlikle ilgili görevi ihmal etme veya geciktirme gibi

çeşitli durumların hapis cezasıyla cezalandırılacağı kabul

edilmiştir. Askerlik hizmetine alınanların emre itaatsizlikte

bulunması ve bu davranışında söz ile veya fiilen ısrar etmesi

halinde de söz konusu Kanunun 104. Maddesi çerçevesinde

cezalandırılacağı öngörülmüştür.55 Eren, s. 110.56 “Bu suçlamadan sadece vicdani retçiler değil, vicdani retçilere destek

eylemi yapan aktivistler, vicdani ret ya da benzer bir konuyu ele alıpyazanlar ya da askerlikle ilgili bir eleştiride bulunanlar da (PerihanMağden, Cezmi Ersöz, Bülent Ersoy gibi) paylarına düşeni mahkemelerdeyargılanarak almaktadırlar”. Aydın, s. 8

21

Ayrıca 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunun “din ve vicdana

göre lazım sayılan hareketler cezaya ehliyeti ve tesiri” kenar

başlıklı 45. maddesi şu şekilde düzenlenmiştir: “Bir şahsın

hareketini vicdanına veya dinine göre lazım saymış olması,

yapmak veya yapmamakla vukua gelen bir cezayı mucip olmasına

mani teşkil etmez”. Bu hüküm kişinin dini inanışlarının veya

vicdani kanaatlerinin askeri hizmetin gerektirdiği

yükümlülükleri yerine getirmemekten kaynaklı cezaları ortadan

kaldırmayacağına ilişkindir.

2009 yılı Haziran ayında yürürlüğe giren 5901 Sayılı Türk

Vatandaşlığı Kanununun yürürlüğe girmesi ile yürürlükten kalkan

eski 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 25. maddesinde Yurt

dışında bulunup da muvazzaf askerlik görevini yapmak veya

Türkiye' de savaş ilanı üzerine, yurt dışında bulunup da, yurt

savunmasına katılmak için yetkili kılınmış makamlar tarafından

usulen yapılacak çağrıya mazeretsiz olarak üç ay içinde icabet

etmeyenlerin Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından

çıkarılacakları öngörülmekteydi. Söz konusu kanun yerine

yürürlüğe giren 5901 Sayılı Kanunda ise, zorunlu askerlik

hizmetini yerine getirmemek Türk vatandaşlığını kaybetmenin

sebebi olarak belirtilmemiştir57.

Yukarıda sayılan pozitif hukuk düzenlemeleri, vicdani ret

hakkını savunanlara ifade ve eylem imkânı tanımamaktadır.

Vicdani ret hakkını doğrudan tanıyan, Türkiye'nin taraf olduğu57 Yürürlükten kalkan 403 Sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununda vatandaşlığın

kaybedilmesi halleri maddeler halinde sıralanırken, 5901 Sayılı Yeni TürkVatandaşlığı Kanunun “ Türk vatandaşlığının kaybı halleri” başlıklı23.maddesinin sadece şu şekilde düzenlenmesi ile yetinilmiştir: “Türkvatandaşlığı, yetkili makam kararı veya seçme hakkının kullanılması ilekaybedilir”.

22

bir insan hakları sözleşmesi bulunmamaktadır. Ancak, yukarıda

da açıklandığı gibi AİHS’de açıkça vicdani ret hakkının

tanındığı belirtilmese de AİHM dinamik yorum anlayışıyla

Sözleşmenin uygulama alanını konu bakımından genişletici

yorumlar yaparak vicdani ret hakkının tanınması gerektiği

yönünde kararlar vermiştir. 1982 Anayasasının 90. Maddesine

2004 yılında yapılan anayasa değişikliğiyle eklenen 5. fıkra

ile Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere

ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda

farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda

milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacağı

belirtilmiştir. Dolayısıyla, vicdani ret hakkını tanıyan

Türkiye'nin taraf olduğu bir insan hakları anlaşması varsa,

mevcut yasal düzenlemeler değil, anlaşma hükümlerinin

uygulanması gerekir. AİHM içtihatları ışığında Sözleşme

uygulamasında vicdani rettin tanınması gerektiği kabul edilecek

olursa Türkiye’nin de AİHS doğrultusunda hareket etmesi

gerekecektir. Aynı durum BM İnsan Hakları komitesi kararları

doğrultusunda Medeni ve Siyasi Haklar bakımından da geçerlidir.

1982 Anayasası'nın vatan hizmeti başlıklı 72. maddesinde,

bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde

yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağının kanunla

düzenleneceği belirtilerek, hem zorunlu askerlik uygulaması hem

de alternatif kamu hizmeti uygulamasına olanak tanıma konusunda

takdir yetkisi yasama organına bırakılmıştır.

B. Türkiye’de Vicdani Ret Örnekleri

1. Genel Olarak

23

Türkiye'de ilk örnekler 1980'li yılların sonunda,

özellikle PKK ile çatışmaların yoğunlaştığı 1990'larda ortaya

çıkmıştır. Vicdani ret konusu, 1990'da Vedat Zencir ve Tayfun

Gönül'ün vicdani retçi olduklarını açıklamasıyla ilk kez

Türkiye'nin gündemine girmiştir. Daha sonra, İzmir Savaş

Karşıtlan Derneği Başkanı Osman Murat Ülke, Türk’ün asker

doğmadığı yolundaki düşüncelerini çarpıcı biçimde dile getirmiş

ve Irak savaşının başladığı günlerde, “ölmeyeceğiz,

öldürmeyeceğiz, kimsenin askeri olmayacağız” sloganından ötürü

7 Ekim 1996 tarihinde TCK 155. maddesinde yer alan 'halkı

askerlikten soğutma' suçunu işlediği gerekçesiyle, Askeri Ceza

Kanunu'nun 58. maddesinde düzenlenen 'milli mukavemeti kırma'

fiiline dayanılarak tutuklanmış ve yargılanmıştır.

Ülke’den sonra vicdani reddini açıklamış olan Mehmet

Tarhan saklamadığı eşcinselliğinin ona getirdiği askerlikten

muaf tutulma imkânını kullanmayı reddeden tutumuyla kendisini

total retçi olarak ifade etmiştir58. Tarhan, 27 Ekim 2001 'de

İnsan Hakları Derneği 'nde bir basın toplantısı yaparak

askerliği reddetmiş ve vicdani total retçi olduğunu

58 Esmer, s. 16.24

açıklamıştır59. Mehmet Tarhan, 8 Nisan 2005 tarihinde İzmir'de

gözaltına alınarak askerlik şubesine teslim edilmiştir60.

Bir başka vicdani retçi, Mehmet Bal aşırı sağ görüşlü ve

cinayet suçundan hüküm giymiş bir genç olarak hapishanede Ülke

ile tanıştıktan sonra vicdani retçi olmuştur. Bal’ın hayatını

değiştiren bu karşılaşma vicdani reddin sarsıcı ve dönüştürücü

felsefi ve insani boyutunu ortaya koyan ilginç bir örnektir.

Yine eski bir mahkûm olan Halil Savda PKK üyesi olmaktan hüküm

giymiş olması sebebiyle öne çıkmaktadır. Enver Aydemir ise

Türkiye’de vicdani reddini dini (İslami) gerekçelere dayandıran

ilk kişidir61. 2012 yılında kendini “milliyetçi vicdani retçi’

olarak ifade etmeye çalışan Muhammed Serdar Delice, askeri

hizmetini yapmaya başladıktan beş ay sonra, sistemi eleştirerek

vicdani retçi olduğunu açıklamıştır.

Osman Murat Ülke Davası

59 M. Tarhan, 27.10.2001 'de bir basın açıklaması yaparak vicdani retçiolduğunu ilan i etmiştir. Tarhan açıklamasında, şiddetin her türlüsünülanetlediğini, savaşların yaşam hakkını ihlal ettiğini, hiçbir militaristaygıtın emrinde olmayacağını, devlet kurumunun gerekliliğine vedolayısıyla bu kuruma hizmete inanmadığını ve bu nedenle askeregitmeyeceğini ilan etmiştir. Tarhan'a göre savaşları durdurmanın yolu,onun insan kaynağını kurutmaktır. Tarhan'ın açıklamasının tam metni içinbkz. Yıldırım Türker, Mehmet Barışı Çok Seviyor, Radikal 2005,http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&Article ID=872571 &CategoryID=42 (E.T: 10.12.2012).

60 Şeniz Anbarlı Bozatay, “Türkiye’de Vicdani Ret tartışmalarının Toplumsalve Hukuki Boyutları”, Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler FakültesiDergisi, Cilt: 1, Sayı: 1, s. 151-172, Güz 2011, s. 155; Eren, s. 107;Sevinç, s. 301.

61 Esmer, s. 16; Aydın, s. 7; “Savaş karşıtları” adıyla bir web sitesiüzerinden yayın yapan vicdani retçilerin 1989’dan bu yana sayısı sitedenelde edilen bilgiye göre 125 kişi olup, bu kişilerin 25’i kadındır.http://www.savaskarsitlari.org/

25

Osman Murat Ülke, askeri yükümlülüğü yerine getirmeyi

reddeden, savaş karşıtı oluşumlar içerisinde etkin rol alan bir

vicdani retçidir62. 1 Kasım 1998’de Mahkeme’ye başvurmadan önce

askerlik hizmetini yerine getirmemesinden dolayı sekiz defa

çeşitli hapis cezalarına çarptırılmıştır. Osman Murat Ülke’nin

mahkûmiyet gerekçesi “emre itaatsizlikte ısrar” suçudur. Bu

suçtan dolayı adı geçen 1996-1999 yılları arasında toplam 701

gün hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu süre içerisinde

başvurucu ayrıca disiplin cezasına da çarptırılmıştır. Cezasını

tamamladıktan sonra cezaevinden her bırakılışında birliğine

geri götürülmüş, burada askerlik yapmayı ve askeri üniforma

giymeyi reddetmesi üzerine tekrar mahkûm edilerek cezaevine

gönderilmiştir. Başvurucu, bir pasifist ve vicdani retçi olarak

sahip olduğu inançlardan ötürü kovuşturmaya uğradığını ve

mahkûm edildiğini söyleyerek şikâyetçi olmuştur. Başvurucu bu

bağlamda, Sözleşme’nin 3, 5, 8 ve 9. maddelerine dayanmıştır.

Sözleşme’nin 3. maddesi şöyledir: “Hiç kimse işkenceye,

insanlık dışı ya da aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi

tutulamaz.”63

62 Tayfun Gönül ve Vedat Zencir, 1992 yılında ilişkide oldukları antimilitarist gruplarla birlikte Savaş Karşıtları Derneği'ni kurdular.Derneğin faaliyete başlaması ile birlikte vicdani ret ve anti-militarizmkonusundaki çalışmalar, hem kolektif bir nitelik, hem de kamusal alandagörünürlük kazandı. Ancak, yetkililer dernek tüzüğünde yer alan“militarizme karşı olmak ifadesini” Türkiye'de militarist bir yapıolmadığı gerekçesiyle, tüzükten çıkarılmasını istemişlerdir. Bunauyulmayınca dernek kapatılmıştır. Sonrasında dernek İzmir SavaşKarşıtları Derneği adıyla tekrar kurulmuştur. Osman Murat ülke, buderneğin başkanlığını yapmıştır. Pınar Selek, Barışamadık, İstanbul 2004,s. 389; Eren, s. 105.

63 Ülke/Türkiye AİHM davası, Başvuru No: 39437/98, Karar Tarihi:24.01.2006.

26

Mahkeme görüşünü şu şekilde açıklamıştır: “Mevcut davada

başvurucunun ard arda verilen mahkûmiyetlerin ve felsefi

inançları dolayısıyla askeri üniforma giymeme nedeniyle sürekli

kovuşturmaya uğramasının, başvurucuyu hiç kuşkusuz küçük

düşürücü veya alçaltıcı bir duruma soktuğu kanaatindedir.

Mahkeme bu durumun, bir mahkûmiyet veya tutmada zaten mevcut

küçük düşürme derecesinden farklı olup olmadığını ele almak

durumundadır.

Mahkeme mevcut olayda başvurucunun pek çok kez

kovuşturulmasına ve mahkûm edilmesine karşın, aldığı cezaların

başvurucuyu askerlik hizmetinde bulunma yükümlülüğünden muaf

kılmadığını kaydeder. Başvurucu üniforma giymeyi reddettiği

için, halen sekiz kez hapis cezasına çarptırılmış durumdadır.

Her seferinde, cezasını çektikten sonra salıverildiğinde

birliğine götürülmüştür; burada askerlik hizmetini yerine

getirmeyi veya üniforma giymeyi reddetmesi üzerine bir kez daha

mahkûm edilerek cezaevine gönderilmiştir. Üstelik hayatının

geri kalanını, zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmemekte

ısrarcı davranması halinde cezaevine gönderilme tehlikesi

altında geçirmek zorunda kalmıştır.

Türk hukukunda, dini veya vicdani sebeplerle üniforma

giymeyi reddedenlere yönelik cezaları düzenleyen özel bir hüküm

bulunmadığını kaydeder. Bu konuyla ilgili kuralların, üstün

emrine itaatsizliğin her türlü biçimini suç sayan Askeri Ceza

Kanunu hükümleri olduğu anlaşılmaktadır. Bu mevzuatın, kişinin

inançlarına dayalı olarak askerlik hizmetini yerine getirmeyi

reddetmesinden kaynaklanan durumlarla başa çıkabilecek bir araç

27

olamaya yetmediği açıktır. Başvurucu, kendi durumuna uygulanan

genel mevzuatın elverişsizliği yüzünden, bitmez tükenmez

kovuşturmalar ve mahkûmiyetlerle karşılaşma tehlikesi yaşamış

ve hâlâ da yaşamaktadır. Başvurucu aleyhinde açılan müteaddit

cezai kovuşturmalar, bu kovuşturmalar sonucunda verilen

mahkûmiyet kararlarının bütünsel etkileri ve kovuşturma ile

hapis cezalarının hiç durmadan birbirini izlemesi, başvurucunun

bundan sonraki hayatı boyunca da kovuşturmaya uğrayabilme

ihtimaliyle birleştiğinde, başvurucunun askerlik hizmetini

yerine getirmesini sağlama amacıyla orantısızdır. Bütün bunlar

daha ziyade başvurucunun fikri şahsiyetini bastırmayı, onu

küçük düşürebilecek ve alçaltabilecek korku, kaygı ve zayıflık

hisleri vermeyi, onun dayanıklılığını ve iradesini kırmayı

amaçlamaktadır. Başvurucunun mecbur bırakıldığı ve neredeyse

“medeni ölüme” yol açan kaçak yaşam da, demokratik bir

toplumdaki ceza rejimiyle bağdaşmamaktadır”64. Mahkeme bu

davada, başvurucunun uğradığı muamelenin, bir bütün olarak

düşünüldüğünde ve ağırlığı ve tekrarlayıcı niteliği göz önüne

alındığında, her hangi bir hapis cezası veya tutmada mevcut

olan ve olağan sayılan küçük düşürme unsurunun ötesine geçen

ciddi bir ıstıraba ve sıkıntıya yol açtığına kanaat

getirmektedir. Bir bütün olarak, söz konusu eylemler

Sözleşme’nin 3. maddesi anlamında aşağılayıcı muamele

oluşturmaktadır.

64 Toplam 701 gün hapis yatan Murat Ülke, asker kaçağı olduğu için birlikteyaşadığı Aytül Uçar ile evlenemedi, oğlu Serdar Uçar'ı da nüfusunakaydettiremedi. Safa Reisoğlu, Vicdani Ret Yasaya Girmeli: Radikal, 4 Şubat2006, http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=177661 (E.T:01.12.2012).

28

Mahkeme, 24 ocak 2006 da verdiği kararda Sözleşme’nin 3.

maddesinin ihlaline, başvurucunun Sözleşme’nin 5, 8 ve 9.

maddeleri kapsamındaki diğer şikâyetlerini ayrıca incelemeye

gerek bulunmadığına ve başvurucuya onbin euro manevi tazminat

ödenmesine karar vermiştir65. Ayrıca AİHM Türkiyenin vicdani

retçiler bakımından yasal düzenlemelerini yapması gerektiğini

belirtmiştir66.

Osman Murat Ülke, Türkiye’ye karşı Avrupa İnsan Hakları

Mahkemesi’nde (AİHM) açtığı ve kazandığı davanın yanında

hapishane sürecinde ilk olarak vicdani retçilerin devlet

tarafından kırılamayan iradesini göstermiş olduğu için

önemlidir67.

Tarhan/Türkiye Davası

Tarhan, 2001 yılında vicdani nedenlerden askerlik

hizmetini yapmayı reddettiğini beyan etmiş, askerlik hizmetine

karşı vicdani rette bulunarak, öldürmenin mevzu bahis olduğu

her türlü çatışma fikrini reddettiğini kesin olarak ifade

etmiştir. Tarhan, 8 Nisan 2005 tarihinde İzmir’de yakalanmış ve

Tokat’ta bulunan askeri birliğine götürülmüş, ancak Tarhan

vicdani retçi olduğunu beyan ederek askeri üniforma giymeyi

reddetmiştir. Bunun üzerine, 11 Nisan 2005 tarihinde askeri

hâkim tarafından tutuklanarak Sivas Askeri Cezaevine konulmuş

65 http://aihm.anadolu.edu.tr/aihmgoster.asp?id=6036, (E.T: 01.12.2012).66 Kevin Boyle, Conscientious Objection İn İnternational Law And The Osman Murat Ulke Case,

Özgür Heval Çınar/Coşkun Üsterci (edts.), Conscientious Objection:Resisting Militarized Society, New York 2009, s. 222.

67 Esmer, s. 16; R. Brett/L. Townhead, Concientious Objection To Military Service, G.Gilbert/F. Hampson/C. Sandoval (edts.), Strategic Visions For HumanRights, New York 2011, s. 92; Sevinç, s. 308.

29

ve ertesi gün tek kişilik hücreye kapatılmıştır. Askeri Ceza

Kanunu’nun 88. maddesi uyarınca toplu asker karşısında

hizmetten sıyrılmak kastı ile ısrarlı itaatsizlik suçlaması ile

kamu davası açılmıştır (Birinci Dava).

Başvurucu, 20 Nisan 2005 tarihinde psikiyatrik muayene

için iradesi dışında askeri hastaneye getirilmiştir. Tarhan,

hastanede altı gün kalmış ve reddetmesine rağmen hakkında bir

tıbbi rapor düzenlenmiştir. İlk duruşma sırasında, 28 Nisan

2005 tarihindeki ilgilinin avukatları Askeri Ceza

Mahkemeleri’nin bağımsız olmadığı iddiasıyla bir Anayasa’ya

aykırılık itirazında bulunmuşlar ve davanın Anayasa

Mahkemesi’ne gönderilmesini talep etmişlerdir. Bu talep

reddedilmiştir. Tarhan, 9 Haziran 2005 tarihinde serbest

bırakılmış, ertesi gün Tokat’taki askeri birliğine götürülmüş

ve 10 Haziran 2005 tarihinde askeri üniforma giymek istememesi

nedeniyle yeniden gözaltına alınmıştır.

Tarhan, 13 Haziran 2005 tarihinde askeri hâkim önüne çıkarılmış

ve tutuklanmasına karar verilmiştir. Israrlı itaatsizlik

suçundan, 15 Haziran 2005 tarihinde hakkında yeni bir dava

açılmıştır (ikinci Dava).

Sivas Askeri Ceza Mahkemesi 12 Temmuz 2005 tarihinde iki

davayı birleştirme kararı almıştır. Sivas Askeri Ceza

Mahkemesi, 10 Ağustos 2005 tarihinde Tarhan’ı isnat edilen iki

suçtan toplam dört sene hapis cezasına çarptırmıştır. Askeri

Yargıtay, 25 Ekim 2005 tarihinde diğer gerekçelerin yanı sıra,

davaya bakan mahkemenin, eşcinsel olduğunu açıklayan Tarhan’ın

bu durumunun askerlik hizmetinden muafiyeti anlamına

geleceğinden fiziksel muayeneden geçirilmesini istememiş olduğu30

gerekçesiyle kararı bozmuştur. 15 Aralık 2005 tarihinde, davaya

bakan yerel mahkemede yapılan duruşmada Tarhan Anayasa’ya ve

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğu gerekçesiyle

fiziksel muayeneyi reddetmiştir. Buna rağmen, muayene için

askeri hastaneye götürülmüş, fakat kabul etmemesi sonucu

muayene yapılamamıştır. Askeri Ceza Mahkemesi, 15 Aralık 2005

tarihinde ilk kararında direnmiştir. Tarhan tarafından temyiz

edildikten sonra, dosya Askeri Yargıtay Daireler Genel

Kurulu’na gelmiştir. Genel Kurul, 9 Mart 2006 tarihinde,

verilen kararı, “ısrarlı itaatsizlik” için öngörülen cezanın

artırılmasıyla ilişkili gerekçelerin kanuna aykırı olması

nedeniyle bozmuş ve Tarhan’ın tahliyesine karar vermiştir.

Tarhan, 11 Mart 2006 tarihinde birliğinden firar etmiştir.

Davaya bakan Askeri Mahkeme, 10 Ekim 2006 tarihinde, Tarhan’ı

10 Nisan 2005 tarihindeki eyleminden dolayı on ay, 10 Haziran

2005 tarihli eyleminden dolayı bir yıl üç ay hapis cezasına

çarptırmıştır. Askeri Yargıtay, 17 Haziran 2008 tarihinde

yürürlüğe giren 5271 sayılı Kanunun karar ve ceza infazını

erteleme hükmü uyarınca 19 Ekim 2006 tarihli kararı yeniden

bozmuştur.

Tarhan, hakkında açılan dava sırasında, on aydan fazla süreyle

tutuklu kalmıştır.

Tarhan, aynı zamanda, saç ve sakalının kesilmesine karşı

çıkması nedeniyle kınama, bir ay ziyaretçi yasağı, bir ay

mektup alma veya göndermeden mahrum bırakılma ve 13 Nisan 2005

ve 8 Haziran 2005 tarihleri arasında yedi gün tecritte tutulma

gibi değişik disiplin cezalarına çarptırılmıştır. 25 Mayıs 2005

tarihli bir tutanağa göre, Tarhan’ın saç ve sakalının31

kesilmesine karşı çıkması sonucunda yedi asker tarafından zor

kullanılarak saç ve sakalı kesilmiştir. Tarhan, o gün yedi veya

sekiz asker tarafından yere yatırıldığını ve üstüne çıkılarak

saç ve sakalının kesildiğini, bundan dolayı vücudunun çeşitli

bölgelerinde bereler, sıyrıklar ve ağrılar meydana geldiğini

iddia etmiştir. Başvuran, aynı tarihte yirmi sekiz gün sürecek

bir açlık grevine başlamıştır. Tarhan, 16 Şubat 2004 tarihinde

AİHM’ne başvuruda bulunmuştur68.

AİHM, bu davada Ülke kararından farklı hareket etmek için

herhangi bir gerekçe görmemiş ve Ülke davasına paralel

değerlendirmelerde bulunmuştur. Nitekim hakkında açılan iki

ceza davası sürecinde on aydan fazla süreyle tutuklu kalmış

olmasının yanı sıra, hakkındaki kovuşturmalar başvuranın

zorunlu askerlik hizmetinden muaf tutulmasıyla

sonuçlanmamıştır; şayet zorunlu askerlik hizmetini yerine

getirmeyi reddetmekte ısrar ederse hayatının sonuna kadar

sürekli olarak hapis cezalarına çarptırılma riski ile karşı

karşıya kalacaktır. Böylece benzer durumda olan insanların sonu

gelmeyen kovuşturma ve hapis cezalarına konu olmalarını, bu

durumun ömür boyu sürme tehlikesini, bir nevi “medeni ölüm”e

maruz kalmak olarak nitelendirmektedir69.

Ayrıca, AİHM, Tarhan’ın askerlik hizmeti sırasında saç ve

sakalının yedi asker tarafından zorla kesilmesini de

68 Tarhan/Türkiye AİHM davası, Başvuru No: 9078/06, Karar Tarihi:26.06.2012

69 “Medeni (sivil) ölüm” ile kastedilen, sigortalı bir işte çalışamamak,banka hesabı açtıramamak, ehliyet veya pasaport alamamak, kimlikyenileyememek, dolayısıyla vatandaşlık haklarından yararlanamamak,serbest bırakılsa dahi her an tekrar tutuklanma tehdidi ile yaşamak gibidurumlar. http://www.radikal.com . tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=5527 (E.T: 10.11.2012)

32

Sözleşmenin 3. Maddesi kapsamında kötü muamele olarak

değerlendirmektedir. Tarhan yapmış olduğu başvuruda

yaşadıklarının aşağılayıcı ve onur kırıcı olması sebebiyle, 3.

madde bakımından olguların değerlendirilmesini isterken aynı

zamanda Sözleşmenin düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü

düzenleyen 9. maddesinin de ihlal edildiğini belirtmiştir.

Ancak, AİHM, Tarhan’ın vicdani ret hakkından yararlanmak

amacıyla hiçbir dini inanç ileri sürmediğini ve Tarhan

davasının öne çıkan özelliğinin, vicdani retçiliğinin tanınması

amaçlı talebinin incelenmesine yönelik usulün bulunmaması

olduğunu gözlemlemiştir. Bu bağlamda, AİHM, yetkililerin

Sözleşmenin 9. Maddesi kapsamındaki çıkarlarını korumak

amacıyla başvuranın vicdani ret statüsünden yararlanma hakkının

olup olmadığının saptanmasını mümkün kılacak etkili ve

erişilebilir bir usul sunma yönünde bir pozitif yükümlülüğünün

olduğunu belirtmiştir. Bu nedenlerle yetkili makamların

Sözleşmenin 9. Maddesi gereği zorunluluklarını yerine

getirmedikleri sonucuna varmış ve Mahkeme Sözleşmenin 9.

maddesinin ihlal edildiğine hükmetmiştir70.

SONUÇ

Vicdani ret, yukarıda yapılan açıklamalardan da

anlaşılacağı üzere, demokrasinin üstünlüğü, insan haklarına

saygı gibi modern demokrasilerde geçerli olması beklenen temel

ilkeler kapsamında kabul edilmesi gereken bir hak olarak ifade

edilmektedir. Bir çok uluslar arası insan hakları kurumlarının

70 http://www.inhak.adalet.gov.tr/ara/karar/tarhan.pdf; Vicdani retkonusunda benzer AİHM kararları için bkz. Thlimmenos/Yunanistan, BaşvuruNo: 34369/97, Karar Tarihi: 06.04.2000; Bayatyan/Ermenistan, Başvuru No:23459/03, Karar Tarihi: 07.07.2011.

33

görüşü bu doğrultudadır. Ancak, ihmal edilmemesi gereken husus

ise, vicdani ret konusunun kamu güvenliği karşısında suistimal

edilmesi mümkün bir alan olduğudur. Bu hakkın tanınması

durumunda, sınırlarının belirlenmesi çok önemlidir. Şöyle ki,

vicdani ret hakkının farklı gerekçelere dayandırıldığı

günümüzde sadece din temelli vicdani ret hakkının tanınması,

diğer gerekçelere dayalı olarak yapılacak başvurular karşısında

yine insan haklarının ihlali olarak nitelendirilebilecektir.

Dolayısıyla, çerçevenin iyi çizilmesi gerekecektir. Vicdani ret

talebinde bulunan kişilerin bu taleplerindeki samimiyeti, yaşam

biçimine, alışkanlıklarına bakılarak buradan elde edilecek

olgularla desteklenmesi gerekecektir. Ancak, buna rağmen bu

samimiyetin varlığını belirlemek zor ve hassas bir konudur.

Birçok Avrupa devletinde zorunlu askerlik sisteminden

vazgeçilerek profesyonel askerlik sistemi kabul edilmiştir.

Bunun yanında, bazı Avrupa devletlerinde ise zorunlu askerlik

hizmeti kabul edilmekle beraber bu devletler zorunlu askerlik

hizmeti yerine geçebilen alternatif kamu hizmetinin yerine

getirilebilmesini kabul etmişlerdir. Türkiye'nin taraf olduğu

insan hakları anlaşmalarında ve iç hukukta vicdani ret hakkı

tanınmamış olmakla birlikte, Avrupa Konseyinin organlarından

olan Avrupa Parlamenterler Meclisi ve Avrupa Bakanlar

Komitesinin, zorunlu askerlik hizmetin yanında alternatif kamu

hizmetinin de tanınması yönünde tavsiye kararları

bulunmaktadır71.

71 Eren, s. 130.34

Ülkemizde vicdani reddin bir hak olarak tanınmamasını,

ülkemizin jeopolitik konumuna bağlı olarak güvenlik kaygısına

bağlamak mümkün olsa da bunların AİHS ve dolayısıyla AİHM

önünde meşrulaştırılması imkânsız görünmektedir72. Bu nedenle,

Türkiye vicdani reddi yasal bir hak olarak tanımadığı sürece,

vicdani ret nedeniyle askerlik yapmaktan kaçınanlar çeşitli

cezai müeyyidelere maruz kalacak ve bu kişiler cezaların

AİHS’nin ihlali iddiasıyla konuyu AİHM önüne taşıyacak ve

Türkiye de sürekli olarak bu konuda mahkûm olacaktır. Bu

durumda yapılabilecek olan Avrupa Konseyi üyesi devletlerdeki

düzenlemeleri ve bu konudaki olası gelişmeleri de dikkate

alarak, herhangi bir nedenle askerlikten kaçınanlara, onun

yerine, aynı veya daha uzun bir süre için, başka bir kamu

hizmetinin, örneğin gereksinim duyulan kurum ve alanlarda,

kişilerin eğitim durumlarına göre, öğretmen, hekim, mühendis,

teknisyen vb olarak çalışmak gibi kamuya yararlı olabilecekleri

başka ikame görevlerin önerilmesidir. Bu şekilde vatan

hizmetinin karma bir sistemle yerine getirilmesi sağlanmış

olacaktır. Anayasa’nın yukarıda değinilen 72. maddesi de, böyle

bir çözümü mümkün kılmaktadır73. Ayrıca, Almanya gibi

ülkelerde, alternatif hizmet, sosyal devlet hizmetlerinin daha

72 Ekmekçi’ye göre, “bu noktada sıkça dillendirilen bir itiraz olanTürkiye’nin “kendine has” coğrafi ve güvenlik koşulları olduğu argümanıgeçersiz bir argümandır. Çünkü Batı demokrasilerinin hemen hepsi vicdaniret hakkını güvenlik açısından “tuzu kuru” oldukları günümüzde değil,sıcak ya da soğuk savaşlarının tam göbeğinde kabul etmişlerdir. İngiltere1916, Danimarka 1917, İsveç ve Hollanda 1920, Norveç 1922, Finlandiya1931, Almanya 1949, Fransa ve Lüksemburg 1963, Belçika 1964, İtalya 1972,Avusturya 1974, Portekiz 1976 ve İspanya 1978 yılında vicdanı ret hakkınıtanımıştır”. Faruk Ekmekçi, Vicdani Ret ve “Zamanın Ruhu”nu Iskalamak,8.12.2011, http://www.ankarastrateji.org

73 Nal, s. 270.35

ucuza yerine getirilmesini de sağlamakta olduğundan ekonomik

avantajları olduğu da söylenebilir.

36