SİYASETNAMELERDEKİ ERKEKLİK İMGESİ VE KADININ KONUMU

15
SİYASETNAMELERDEKİ ERKEKLİK İMGESİ VE KADİNİN KONUMU PSI 501 SİYASAL KURAM-I Doç. Dr. H. Bahadır TÜRK SILA GÜRBÜZ 201384008 08.01.2014

Transcript of SİYASETNAMELERDEKİ ERKEKLİK İMGESİ VE KADININ KONUMU

Sİ YASETNAMELERDEKİ ERKEKLİ K İ MGESİ VE KADİNİN KONUMU PSI 501 SİYASAL KURAM-I

Doç. Dr. H. Bahadır TÜRK

SILA GÜRBÜZ

201384008

08.01.2014

SİYASETNAMELERDE ERKEKLİK İMGESİ VE KADININ KONUMU

GİRİŞ

Cinsler arasındaki ilişkiyi sadece biyolojik temele indirgemek yani sadece erkek ve

dişi olarak adlandırmak(seks) süregelmiş yanlışlardan biridir. Toplumsal düzeni anlamak için

daha komplike bir yapı olan toplumsal cinsiyet (gender) konusunu da ele almak gerekir.

Siyasetnamelerde ki erkeklik algısı toplumsal cinsiyetin geçmişten günümüze nasıl

işlendiğinin anlaşılması açısından önemli bir yer tutmaktadır. Bu bağlamda, dört tane doğu

siyasetnamesinin ve dört tane batı hükümdar aynasının ortak özelliklerinden yola çıkılarak

önce erkeklik çalışmalarıyla ilgili bilgi verilip ardından kadına karşı bakış açısı, kadının ve

erkeğin toplumdaki yeri, İslami açıdan kadın ve erkek ilişkisinin nasıl olması gerektiğ i

konusunda genel bir kanı oluşturulmaya çalışılacaktır.

Erkeklik çalışmalarına göre toplumsal cinsiyet toplum tarafından oluşturulmuş,

sosyo- kültürel elementlerin ve tarihin birbiriyle ilişkisi sonucu ortaya çıkmıştır. Buna göre

erkeklik Carl Schmitt’in gereklilik nosyonuna vurguyla olan ve olması gereken arasında

yaşanan inanışlar ve varsayımlar bütünüdür. Bu noktada, R.W.Connell tarafından üretilmiş

olan Hegemonik Erkeklik kavramı önemlidir. Bu kavram Antonio Gramsci’nin Hegemonya

kavramına dayanmaktadır. Hegemonik erkeklik tanım olarak erkeklerin kadınlar üzerinde

tahakküm kurması sağlayan bir formu betimlemektedir. Ayrıca eril tahakkümün stratejileriyle

geniş bir çevre tarafından kabullenilmiş bir değerler bütünü ortaya koymaktadır.

Hegemonik erkeklik tahakküm bazında incelendiği zaman sadece kadınlar için

geçerli değildir. Aynı zamanda gay, homoseksüel, transseksüel gibi toplum tarafından

dışlanmış erkeklik türlerini de içermektedir. Kısacası erkekliğin genel kodlarından ayrılan

herkes bu dominasyona maruz kalmaktadır. Hegemonik erkeklik dört boyutta işlenmektedir:

İş gücü, güç, kateksis ve sembolleştirme. Bunların dışında üç farklı başlıkla anlaşılabilir.

Bunlar baskı, tahakküm ve egemenliktir.

Yapılan araştırmalara göre ideal erkek: “Genç, kentli, beyaz, heteroseksüel, tam

zamanlı iş sahibi, makul ölçüde dindar, spor dallarının en azından birisini başarılı olarak

yapabilecek düzeyde aktif bedensel performansa sahip erkeklerin temsil ettiği erkeklik.”1 Bu

tanıma uyan ya da bu statüde yer alan erkek kendi hegemonyasını meşrulaştırmış ve topluma

kabul ettirmiş olur. Bu doğrultuda; hegemonik erkek ve iktidar ilişkileri arasında doğru orantı

1 Sancar, Serpil. Erkeklik: İmkânsız İktidar, İstanbul: Metis Yayınları (2008), s.30

kurmak mümkündür. Pierre Bourdieu bu durumu anlamlandırmak adına sembolik güç ve

doksanın yani dominantın gücünün ve dünya görüşünün nasıl işlediğini anlamaya çalışır.

Cinsiyet ayrımcılığı sembolik güç ve doksa yardımıyla sosyal kişiler ve kurumlar tarafından

içselleştirilir ve normalleştirilir. Bu da tahakkümün nasıl kurulduğunu anlamamıza yardımcı

olur.

Ayrıca üç tip erkek vardır; iştirakçi, baskılanmış ve marjinal. İştirakçi erkekler

sembol, kurum ve pratiklerle hegemonik erkekliğin kurulmasına yardımcı olan yancı diye

tabir ettiğimiz erkeklerdir. Baskılanmış erkekler ise başlıktan anlaşılacağı üzere homoseksüel

vb. erkeklerdir. Son olarak marjinal erkekler ise erkeklik kodlarının ne tümüyle dışında ne de

içinde olan erkeklerdir. Marjinal erkeklere örnek olarak metroseksüelleri gösterebiliriz.Tüm

bunların dışında kadınlarda erkekler dünyasında ayakta kalabilmek adına baştan

çıkarma(seduction) ile bu döngüye yardım etmektedir. Ancak ne yazık ki bu performans tam

da erkeklerin istedikleri gibi bir durum oluşturur ve bu kısır döngü kırılamaz.

Son olarak erkeklik çalışmalarında mitik-ritüel karşıtlıklara(Mythico-Ritual

Opposition) değinmek gerekir. Bu sistem zıtlıklar üzerinden incelenmektedir.

Siyasetnamelerde de örneğine rastlayacağımız sistem erkek ve kadın zıtlığından başlayarak

devam etmektedir.

I. DOĞU SİYASETNAMELERİ

A) KUTADGU BİLİG- YUSUF HAS HACİP

11. yüzyılda Yusuf Has Hacip tarafından Doğu Karahan hükümdarı Tabgaç Buğra

Han’a ithafen yazılmıştır. Siyasetname türünün ilk örneklerindendir ve dört soyut kavram

üzerine kurulmuştur. Bunlar: Adalet(Kün Togdı, hükümdar), Saadet(Ay Toldı, vezir), Hayatın

sonu(Odgurmış, vezirin oğlu) ve Akıl(Ögdülmiş, vezirin akrabası). Kutadgu Bilig kelime

anlamı olarak “Mutluluk veren Bilgi” anlamına gelmektedir. Nasıl mutlu olabileceğimize dair

bilgiler vermektedir. Diğer siyasetnameler gibi akıl ve adalet konusuna vurgu yapılmıştır.

Akıl sahibi olanın doğruluktan ayrılmayacağı ve kanaat ederek adalete yani saadete

ulaşılacağı düşünülür.

Kitapta o günün koşullarına göre erkeklik tanımı da yapılmıştır. Müellife göre ideal

erkek: Asil soydan gelmeli, adil, cesur, kuvvetli, kahraman, bilgili, cömert, yumuşak huylu,

uyanık, gözü tok, zeki, takva sahibi, temiz, sözünün eri ve dürüst olmalıdır.2 Liderde

2 Has Hacip,Yusuf. Kutadgu Bilig,çev. R.R.Arat, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara(1994),s.148.

olmaması gereken davranışlar ise zalimlik, aç gözlülük, zevzeklik ve ihmalkarlıktır; çünkü

bunlar avam tabakası olarak tabir edilen alt tabakaya ait özelliklerdir.3 Burada ki dışlanmış

grup olan avam tabaka hem halkı hem de kadınları simgelemektedir. Çünkü asil soydan

gelmiş olsa bile kadınlar avam ve zevzektir.

Görüldüğü üzere burada daha önce de bahsettiğimiz mitik-ritüel karşıtlıklar söz

konusudur. Bunun diğer örnekleri ise soru sormanın erkek cevap vermenin ise kadına

atfedilen bir durum olmasıdır; çünkü kadın doğurgandır ve cevap erkek tarafından doğurtulur.

Anlaşılacağı üzere yine erkeğin daha üstün ve bilgili olduğunu görmek mümkündür. Bir başka

örnekte ise beyler beyaz, kul ise siyahtır.4 Temizlik ve dürüstlüğün simgesi olan beyaz yine

üstün olan erkeğe verilmiştir. Aynı zamanda kulluk yani beyin emrinde olma durumu avam

tabaka ve kadına verilmiştir. Bu durum hem statü farklılığına hem de yönetilenin

sorumluluğuna vurgu yapmaktadır.

İştirakçi erkek olarak nitelendirebileceğimiz bürokratların başında vezirler

gelmektedir. Müellife göre vezir beyin elidir ve akıllı ve bilgili olmalıdır ki Bey rahat etsin.5

Ayrıca, vezirinde tıpkı bey gibi ideal bir erkek olmasının yanı sıra saçı sakalı düzgün ve

heybetli olması gerekir.6Aynı zamanda kumandanlara ithafen harpte korkaklığın lüzumu

yoktur çünkü korkaklar kadınlara benzer.7 Kumandan ve vezire büyük atıfların yapılmasının

sebebi devletin direkleri olarak nitelendirilmesidir. Memleket kılıçla alınıp, kalemle yönetilir.8

Bunların dışında erkekliğin genel özelliklerine de vurgu vardır. Buna göre erkek

“çoğu elde ettiği halde aza tamah eden, arzusunu bulunca mertçe yüz çevirebilen ve arzusuna

nail olup kendine hakim olabilendir.”9 Aynı vurgu Pendname’de de yapılmaktadır: “…

nefsinin arzularına uyma ki yarın cehennem ateşi içinde horluk çekmeyesin.”.10

Erkekliğe

vurgu yapılırken kadın üzerinden kötülemelerde mevcuttur. Örneğin, dünya süslü gelin gibi

gönlü heyecanlandırır ve eğer gönül bağlanırsa yazık edilmiş olur.11

Ayrıca dünya zevki

3 Ibid.ss.149-151.

4 Ibıd.s.155

5 Ibid.s.171 6 Ibid.s.166 7 Opcit. 8 Ibid.s.180 9 Ibıd. ss.251-252

10 Feridüddin-i Attar, Pendname, çev. M. N. Gençosman, M.E.B (1985), s.64

11 Ibid.s.258

yemek-içmek, kadın ve sıhhatten oluşur.12

Görüldüğü üzere kadın dünya meşgalesinden başka

bir şey değildir.

Kadının erkek için ne işe yaradığı malumdur. Kadın erkeğin ateşini söndürmek

içindir ve kadının güzel olup olmamasının bir önemi yoktur.13

Önemli olan bu ateşin

sönmesidir. Ayrıca, insan gönlünün esiri olmamalıdır, eğer olursa kendine hakim olamaz.14

Bu anlamda nasıl evlenileceği de önemli bir husustur. Buna göre çok dikkatli olunmalı ve

evlenilecek kız soyu sopu temiz, el değmemiş, iyi huylu, kendinden düşük statüde biri

olmalıdır.15

Görüldüğü üzere, günümüz namus anlayışından pek de farklı olmayan bu anlayış

11. Yüzyılda dahi kendini göstermektedir. Zengin kadınla evlenilmez çünkü onun esiri olma

gibi bir korku mevcuttur, güzel kadınla evlenilmez çünkü gördüğü herkesi hem güzelliğiyle

büyüler hem de arzular maskara olunur, asil kadınla evlenilmez çünkü ailede küçük görülür,

aşağılanırsın. Tüm bunların tek sebebi geçerli olan erkeklik algı ve kodlarının yıkılma

korkusudur. Bu bakımdan evlenilecek kadının takva sahibi olması gerekmektedir. Bu kadın

tasarruf ederek zenginleştirir, ahlakı ile güzelleşir ve takvası sayesinde asilleştirip, gücüne güç

katar.16

Kadınlar o kadar aşağılık varlıklardır ki bir beyitte “bu kızlar doğmasa, doğarsa

yaşamasa iyi olur.” bile yazmaktadır.17

Kadınların toplumsal düzendeki yerine açıkça gözler

önüne seren bu beyit günümüzle de fazlasıyla bağ içindedir. Çünkü kadın bazılarına göre

sadece eğlence içindir. . Sancar’ın kitabı için konuştuğu görüşmecilerden biri tam anlamıyla

bu düşünceyi kanıtlamaktadır: “…İşimden çıktım, çıktıktan sonra manava gittim muz aldım,

ondan sonra otel odasına gittim, bu kadını becerdim. Ordan da gittim kasaptan kıymamı

aldım eve geldim. Bu işler arasında bir şeydi. O muz almak gibi bir şey. Erkek böyle

görüyor…”, yine aynı kişi: “…Yani ben, ne zaman ki karımı severim, dünya ahiret karımdır o

benim ben onu aldatmam, başka kadınlarla beraber olurum ama karımı hiçbir zaman terk

etmem. O, öbürü öyle gelip geçer. Onlar hayvandır. Bir kadın değildir. Şimdi anlıyorum bu

taraftaki kadın da istiyor ki sen ona sarıl, sen ona sevgilim de, sen ona ara sıra hediyeler al,

bunu becerenler de var.”18

12 Ibid.s.260 13 Ibid.s.263 14Ibıd.s.279 15 Ibid.s.324 16

Ibid.s.325 17

Ibid.326 18 Sancar, Serpil. Erkeklik: İmkânsız İktidar, İstanbul: Metis Yayınları (2008), s.203

Ayrıca, kadın korunması gereken bir varlıktır. Kadının içi ve dışı bir olmayacağı için

evde muhafaza edilmelidir, yabancı kişi eve giremez, kadın dışarı çıkamaz çünkü göz görürse

gönül ister.19

Burada tüm kötülüğün kadından geldiğine dair bir algının olduğunu

görmekteyiz. Bunun dışında, kadınlar yeme içme dahil hiçbir adap kuralına da vakıf

değillerdir. Aristo’nun vurguladığı ölçülülük sadece beylerde bulunan üstün bir yetenekt ir ve

kadınların aklı yoktur, cahildir. Çünkü kadınlar ne ölçülülükten ne de adaptan hiçbir şekilde

nasiplenmedikleri için erkeklerin başını yiyen varlıklardır.20

Ayrıca, çocuk terbiyesi de

babadan geçer. Çünkü hiçbir kadın çocuk eğitebilecek kadar terbiyeli değildir.21

Tüm bunların

dışında kadın üzerinden olumsuzlamalar da mevcuttur. Sözünden dönenin kadın olması,

aldatıcı dünyanın kadın gibi kahpe olması ve çocuklarda kötü huyun anneden geçmesi

gibi…22

B) ADABU’L MULUK- EBU MANSUR es-SEALİBI

Ebu Mansur es-Sealinı tarafından hicri 403-407 tarihleri arasında Curcaniye şehrinde

Harizmşah lakaplı Memun bin Memun’a ithaf edilmiştir. Asıl adı “Kitabu Adabil Muluk el-

Harizmşah”tır. Kitap başta mukaddime olmak üzere toplamda on bölümden oluşmaktadır.

Birinci bab sultanlara itaat, ikinci bab sultanlarla ilgili vecizler, üçüncü bab meliklerin

tavsiyeleri, dördüncü bab siyaset, beşinci bab meliklerin ahlakı, altıncı bab meliklerle ilgili

hadisler, yedinci bab meliklerin maruz kaldığı musibetlere,sekizinci bab nasıl siyaset

izleneceğine ve dokuzuncu bab meliklerin hizmetine ihtiva etmektedir. 23

Müellif Yusuf Has Hacip kadar olmasa da erkeklik konusuna vurgu yapmıştır.

Müellife göre halk çekişmemesi gereken ortaklardan oluşmuştur. Burada müellifin aile

vurgusu yaptığını görmekteyiz. Çünkü kim ailesini iyi yönetirse, halkı yönetecek yeteneğe

sahip demektir.24

Yine Kutadgu Bilig’deki gibi hükümdarda olmaması gereken özellikler

vurgulanmıştır. Farklı olarak bu özellikler cimrilik, yalancılık, aşırı kızgınlık, hased ve

korkaklık olarak sıralanabilir.25

Özellikle hased, yalancılık ve korkaklık kadınlara has

davranış türleridir.

19

Obcit.s.327 20 Ibid. 21 Ibid.s.326 22 Ibid.ss.367-412 23 Ebu Mansur es-Sealibı, Hükümdarlık Sanatı (Adabu’l Mulük),çev. S.Aykut, İnsan Yayınları, Ankara (1997), ss.19-21 24

Ibid.s.20 25 Ibid.s.102

Hükümdarın özel günlerde gözü dönmemelidir. Güzel kadınlara ve pahalı atlara

meyletmemelidir.26

Burada da görüleceği üzere atlar ve kadınlar aynı kategoride

değerlendirilmiştir. Yani sadece eğlence aracı olarak nitelendirilmektedir. Ayrıca,

hükümdarım bazı sırları tutması gerektiği söylenmektedir. Bunlar: Kurmaya çalıştığı tuzak,

gidip geldiği konak ve girdiği yataktır.27

Bizim için ele alınması gereken husus girdiği yatağı

söylememesi gerektiğidir. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi ölüm tehdidine karşı önlem

almak, diğeri ise muhafazakar bir bakış açısıyla ilişkiye girilen kişinin gizli tutulması

gerektiğidir.

Hükümdarın da diğer insanlar gibi eğlenmeye hakkı vardır. Ancak diğer insanlardan

farklı olarak bunu göz önünde yapmaması gerekir. Ayrıca dört şeye yenilirse helak

olacağından bahsedilir: Kadın, av, içki ve kan dökme meyli.28

Burada kadına karşı yenilme

korkusunun nasıl işlendiğini görmek mümkündür. Tüm bunların dışında müellif evlilik

kurumunu sosyal bir işbirliği olarak görmektedir. Hükümdarın kendine denk bir prenses veya

hatunla evlenmesi gerektiği öngörülür çünkü bu sayede hükümdar gücüne güç katacaktır.29

Bu durum faydalı bir taktiktir ve çoğunlukla mal ve nüfusun artması için kullanılır.30

C) YÖNETİCİLERE ALTIN ÖĞÜTLER- İMAM GAZALİ

Kitabın 1092 yılından önce yazıldığı sanılmaktadır. İmam Gazali tarafından yazılan

eserin asıl adı “ Devlet Adamlarına Altın Nasihatler”dir. Zamanının Selçuklu sultanı

Melikşah’a yazıldığı düşünülüyor. Kitap giriş ve mukaddime kısmı dahil olmak üzere sekiz

bölümden oluşmaktadır.

Diğer iki siyasetnameden farklı olarak batı filozoflarından da bahsetmiştir. Ayrıca

hikayelerinde kız çocuklarına ve kadınlara da değinmektedir. Her ne kadar kadınları

aşağılama durumu devam etse de diğer eserlere oranla daha eşitlikçi bir yaklaşımda

bulunmaktadır. Diğer siyasetnamelerin tersine çocuk sahibi olmanın bir zulüm değil bir lütuf

olduğu anlaşılmaktadır.

Müellif Allah’ın beş kişiye gazap edeceğinden bahseder. Bunlardan biri ailesine din

işlerini öğretmeyip haram yediren aile reisi, bir diğeri ise kocasının mehrini ödemeyen

26 Ibid.s.103 27 Ibıd.s.106 28

Ibıd.s.112 29

Ibıd.s.113 30 Ibıd.s.114

kadındır.31

Yani kadının kocasına karşı, kocanın da ailesine karşı yükümlülükleri vardır. Yani

sadece sürünün çobana değil, çobanın da sürüye karşı sorumluluklarının olması gibi. Sultana

seslenerek bir vurgu daha yapılmaktadır: “Eğer idaredeki amacın başına süslü taçlar takmak

ise, bu durumda sen, kadın tabiatlı birisin demektir.(…)”32

burada idareciye adil olması

öğütlenirken efemine olabilme suçundan kaynaklı aşağılanmaktadır. Ne olursa olsun hiçbir

idareci kadına yaraşan veya yanaşan davranışta bulunmamalıdır.

Ayrıca kadın ve kahpe felek benzetmelerine de yer verilmiştir. Dünya erkekleri

aldatan kötü bir kadına benzetilir ve erkeği helak eder.33

Bir başka örnekte ise dünya yüzünü

süsleyip gizleyen yaşlı bir kadına benzetilmektedir.34

Müellif kitapta bazı kişilerin

söylediklerine de yer vermiştir. Nuşirevan’ın veziri Yunan: “ Üç şey belaların en büyüğüdür:

Çoluk çocuğun çok olup malız az olması, etrafını rahatsız eden komşu, edep ve iffetini

koruyamayan kadın.” demiştir.35

Ayrıca, Şeyzeri de iffeti üstün vasıflardan biri olarak

nitelendirmiştir.36

Günümüz kadınlarının da kanayan yarası olan namus algısı o günlerden

bugünlere hiçbir değişikliğe uğramadan devam etmektedir. Bakire olmak kadın için onur,

erkeğin böyle bir kimseye sahip olması ise lütuftur. Diğer siyasetnamelerde olduğu gibi

kadınla erkeğin helal değilse aynı ortamda bulunmaması gerektiğine dair anekdotlar da

bulunmaktadır.37

Bunların yanı sıra çokça cinsel ilişkiye girmek, yaşlı kadınlarla cinsel

ilişkiye girmek, şehvetine uymak da müellifin onaylamadığı ve yapılmaması gereken şeyler

arasında yer almaktadır.

Yukarıda da bahsedildiği üzere kadınlarla ilgili bazı olumlu durumlarda

paylaşılmaktadır. Örneğin; önce annenin günahının affedilmesi ya da kadına şehvetle değil

şefkatle bakılması gerektiği belirtilir.38

Diğer siyasetnamelerin tersine kitapta güzel kadın

bulunamazsa dinine sahip çıkan kadınla evlenilmesi gerektiğinden bahsedilmektedir.39

Ancak

yine de takva sahibi olmasına özen gösterilmesi gerektiği ve Hz. Muhammed’in de böyle

yaptığına dair bir vurgu bulunmaktadır. Yine diğerlerinden farklı olarak kocasının da karısına

karşı olan sorumluluklarından bahsedilmiştir. Kocası şefkat ve merhametli olmalı ve

kadınının hakkını korumalıdır. Çünkü kadınlar statü olarak erkeklerden daha aşağı durumda

31

İmam Gazali. Yöneticilere Altın Öğütler, çev.H.Okur, Semerkand Yayınları(2013),s.47. 32

Ibid.s.64 33 Ibid.s.82 34 Ibid.s.83 35 Ibid.s.240 36 Ebu’n- Necib Şeyzeri. Siyaset Stratejileri,(2012), s.129 37

Ibid.s.283 38

Ibıd.s.71,248 39 Ibıd.s.273

ve erkeklere mecburdurlar.40

Tüm bunlara rağmen kapanış cümlesi anlamlıdır: “Kötü halden

ve kötü kadından Yüce Allah’a sığınırız.”41

D) KABUSNAME- KEYKAVUS

Kitap Ziyaroğullarından Emir Unsurul Maali Keykavus tarafından 1082 yılında oğlu

Giylinşah’a yazılmıştır. Müellif önsözünde kitabı nasihatname olarak nitelendirmiştir.

Anlaşıldığı üzere kitabın ismi Kabusname olmamalı çünkü Giylinşah’a yazılmıştır. Ancak

Kabus dedesinin adıdır ve o dönemde onun sülalesinden gelenler hakkında yazılan eserlere bu

ismin verildiği düşünülüyor. Diğer bir ihtimal is kitabın isminin Kavusname olduğudur.

Mercimek Ahmet kitabın çevirisini II. Murat için yapmıştır.

Diğer siyasetnameler gibi bu kitapta da ideal erkek tanımı yapılmaktadır. Akıllı,

bilgili, doğru ve civanmert kişilere erkek denmektedir. Diğerlerinden farklı olarak cinsel ilişki

üzerinde fazlaca durulmuştur. Liderin şarap, şaka ve aşktan uzak durması gerektiği çünkü

bunların gençlik işi olduğu söylenmektedir.42

Ayrıca, diğer siyasetnamelerden farklı olarak,

aşktan sakınmak için bolca cinsel ilişkiye girilmesi gerektiğini öğütler.43

Aşkın naz işi

olduğundan ve âşık olunacak kadının güzel, akıllı ve huyunun güzel olması gerektiği

söylenmektedir.44

Daha önce bahsettiğimiz mitik- ritüel karşıtlıklara burada da rastlamaktayız.

Müellife göre sevgi sıcak cima ise soğuk bir iştir. Bu yüzden cimanın sevdiğin kişiyle

yapılmaması gereken bir eylem olarak söylenmektedir.45

Kitapta Aristo’nun ölçülülük ilkesine vurgu yapılmaktadır. Sıcakta, soğukta ve her

ele geçtiğinde cima yapılmamalıdır.46

Şehvet yatıştırılıp cariye alınmaya öyle gidilmelidir.

Çünkü aksi durumda çirkin bile güzel görünür. Ayrıca arada bir cariyeye para verilmelidir ki

hırsız ya da fahişe olmasın47

Görüldüğü üzere, kadının doğasının kötü olduğuna dair vurgu

burada da yapılmaktadır. Bunların dışında bekâret kavramının önemine de değinilmektedir.

Böyle bir kadına sahip olmak bir lütuftur. Ayrıca bu kişi herkesi senin gibi sanacağı için zarar

gelmeyeceği söylenmektedir.48

40

Ibid.s.287 41

Ibid.s.291 42 Keykavus, Kabusname, çev.Mercimek Ahmet, Tercüman 1001 Temel Eser (n.d),Cilt I,s.178 43 Ibid.s.180 44 Ibid.s.184 45 Ibid.s.187 46

Ibıd.s.188 47

Ibid.s.229 48 Ibid.s.229,243

Avrat ve oğula önem verilmektedir. Onlardan bir şey esirgenmemesi gerektiğine dair

vurgu yapılmaktadır.49

Kadının başka erkeklerle görüştürülmemesi gerektiği, çok güzel ve kız

oğlan kız olanın başkalarıyla oynaşabileceği fikri de kitapta yer almaktadır.50

Oğul için

gerekirse dövülmesi gerektiği, aklı başında değilse evlendirilip Müslüman kızın başının

yakılmaması gerektiği de bahsedilmektedir.51

Kutadgu Bilig’deki gibi kız çocuğu

istenmemektedir ve hemen evlendirilmesi gerektiğinden söz edilmektedir. Ayrıca kız

çocukları fazla eğitilmemelidir. Burada yine kadının gücü eline alma korkusu gündeme

gelebilir. Her ne kadar çok başlık isteyip kızını satma dense de; bu beladan kurtul diyerek son

nokta konulmuş olur.

II) BATI HÜKÜMDAR AYNALARI

A) PRENS- NICCOLO MACHIAVELLI

Kitap 1513 yılında Machiavelli tarafından yazılmıştır. Ancak 1531 yılında

ölümünden sonra yayınlanmıştır. Asıl adı “Prenslikler Üzerine”dir. Prens önce Papa

X.Leo’nun kardeşi Guiliano de Medici’ye, onun 1516’daki ölümü üzerine Lorenzo di Piero de

Medici’ye ithaf edilmiştir.

Doğu siyasetnameleriyle benzer biçimde hükümdarın güçlü ve cesur olması

önemlidir ve tüm olumsuzlamalar kadın üzerinden kurulmaktadır. Ancak farklı bir ahlaki

sisteme sahip olunduğu için herkesin mutlu olduğu bir sistem kurmanın mümkün olmadığı

söylenmektedir. Erkeklikle ilgili kesin ve net imgeler bulunmasa da hükümdar üzerinden

genel bir çerçeve çizilmektedir. Güçlü ve cesur olmak, merhametli olmak ama bir yandan da

korkulmak, iyiyi kötüden ayırabilmek gibi tanımlamalar mevcuttur.

Kitaptaki mitik- ritüel karşıtlıklarda bulunan tüm olumsuzlamalar kadın üzerinden

yapılmaktadır. Kadınsı, ödlek, güvenilmez, şehvet düşkünü, kurnaz, hoppa, inançsız vb.

sıfatlar bazı erkekleri aşağılamak adına yapılmıştır.52

Devlet erkinin devlet büyüğü anlamına

geldiği yani erkeğin büyük olduğuna dair bir alt okuma yapabileceğimiz bir durum söz

konusudur.53

Ayrıca bazı sayfalarda kadının ödlek olduğu ve bazı devletlerin uzvunun eksik

olduğu için kadınsı olduğundan bahsedilerek aşağılanmaktadır.54

Devleti silahsızlandırmak

49 Ibid.s.243 50 Ibid.s.245 51 Ibid.253 52

Machiavelli,Niccolo. Prens, çev.K.Atakay, Can Yayınları (2011),s.94 53

Ibid.s.103 54 Ibid.s.104,116

hadım etmeye benzer böylece eril olan erkek dişil bir kimlik kazanır, hakimiyeti kolaydır ve

başarısız olur.55

Buna ek olarak güçlülerle ittifak kurulmaması gerektiği düşüncesi, İmam

Gazali’de de bulunan senden üstün kadınla evlenme önerisine benzetilebilmektedir.56

Bunların dışında en önemli benzetme virtu(erdem) ve fortuna(talih) üzerindendir.

Virtu erkek, fortuna ise dişil kimliği simgelemektedir. Başarılı olabilmek için kadın olan

fortuna zorlanıp ele geçirilmelidir. Yani erkek bir şeyleri başarmak için kadını zorlayıp ele

geçirmeye mahkûmdur.

B) BİR HRİSTİYAN PRENSİN EĞİTİMİ- DESIDERIUS ERASMUS

Kitap 1516 yılında Aragon tahtına çıkışı vesilesiyle Prens Charles’a ithaf edilmiştir.

Machiavelli’nin Prens’inden çok Thomas More’un Ütopyası ile özdeşleştirilmektedir.

Aydınlanmış hükümdara yönelik bir dizi düstur ve özdeyiş biçiminde formüle edilmiştir.

Dini bir bakış açısı olduğu için doğu siyasetnamelerinde olduğu gibi ideal erkek

tanımı yapılmaktadır ve çokta farklı değildir. Yazara göre bedensel zevklere düşkün olmak

tiranlığın göstergesidir.57

Erasmus, dinin vurgulanması ve tiranlığın yok edilmesi taraftarıdır.

Machiavelli gibi talih vurgusu bulunmaktadır. Kadının aşağılanması bir kadından daha aptal

ve daha yanlış yola sapmış sözleriyle bu kitapta da görülmektedir.58

Kadınların aptal olduğu

vurgusu ele geçtikçe yapılmaktadır.

Prens devletin babası olarak görülmektedir.59

Hayırsever baba ve acımasız efendi

arasındaki bağ kral ve tiran arasındaki bağlantıyı açıklar niteliktedir.60

Aile babası olmanın

önemi ve getirdiği sorumluluklar bakımından bu benzetme önemli bir yer tutmaktadır.

Egemenlik türü efendi ve köle arasında kurulur.61

Burada efendi erkek, köle ise kadındır. Köle

kadın erkeğine hizmet etmekle yükümlüdür. Ancak en büyük dalkavuk annedir.62

Bu yüzden

çocuğun eğitiminden uzak tutulmalıdır. Ayrıca çocuğa dalkavuklardan uzak durması gerektiği

55

Ibid.s.116 56 Ibid.s.123 57 Erasmus, Desiderius. Bir Hristiyan Prensin Eğitimi, çev.T.Göbekçin, Öteki Yayınevi (2000),s.44 58 Ibid.s.50 59 Ibid.s.53 60

Ibid.s.64 61

Ibid.s.79 62 Ibid.s.102

öğretilmelidir. Dalkavuk kadına kocasını nasıl sevmesi gerektiğinin de öğretilmesi bu

bağlamda önem kazanmaktadır.63

Erasmus’a göre yenilmek tutku ve şehvetin izinden gitmektir. Bu yüzden evlilik

akdinin nasıl yapılacağı çok önemlidir. Evlilik sadece kadın ve erkeğin birleşmesi değil aynı

zamanda sosyal bir anlaşma niteliği taşımaktadır.64

Bu yüzden, evlilikte mevki göz önünde

bulundurulması gereken bir davranıştır. Bu anlamda incelenecek olursa, sosyal anlaşmanın

bozulmaması açısından çocuk yapmak önemli bir durumdur.65

Evlilik dikkat edilmesi gereken

bir kurum olduğu için itaatkâr eş ve iyi ve hayırlı evlat yetiştirecek bir kadın bulunmalıdır. 66

Diğer siyasetnamelerde olduğu gibi zina yasaktır. Kadınları iffetini kaybetmesi ise

büyük fenalık olarak görülmektedir.67

Bu yüzden kadınların eşlerinden ayrılması çok büyük

bir derttir. Genel yapı incelendiği zaman bakirelik kavramının önemine burada da

rastlamaktayız. Kadının bakire olmaması talihsizlik olarak nitelendirilmektedir.68

C) NIKAMAKHOS’A ETİK- ARISTOTELES

Etik üzerine Atinalı yurttaşlar için yazmıştır. Ahlaki bir kılavuz olma özelliği

taşımaktadır. Nikamakhos Aristoteles’in oğludur.

En önemli nokta egemenlik ve haz düşkünlüğü arasında bir ters orantı olmasıdır.

İdeal erkek tanımlaması yapılmaktadır ve en önemli nokta olarak sanat, bilgi, aklı başındalık,

bilgelik ve us belirtilmektedir.69

Kitapta canavarca huylardan da bahsedilmektedir. Bunlar

kendi cenini yiyen kadın ve eşcinsel erkeklerdir.70

Görüldüğü üzere eşcinsel erkek vahşice bir

durum üzerinden ötekileştirilmektedir. Ayrıca kadınlar etkin değil edilgen yapıdaki

kişilerdir.71

Canavarca huyun bir benzeri ise kötülüğe kendini kaptırmama durumudur. Burada

yine kendi çocuğunu yemek ve sapkın bir cinsel hazza karşı durabilmek söz konusudur.72

Bu

durum kendine egemen olamama durumudur ve edilgen kadın bile kendine egemen

olabiliyorken bu durumda kendini engelleyememek çok kötüdür.

63

Ibid.s.118 64

Ibid.s.160 65

Ibid.s.162 66 Ibid.s.161 67 Ibid.s.215 68 Ibid. 69 Aristoteles. Nikamakhos’a Etik, çev.S.Babür, Bilgesu Yayınları (2012), s.117 70

Ibid.s.139 71

Ibid. 72 Ibid.s.140

Arzuya bağlı olarak kendine egemen olamama durumu bedensel hazlarla ilgilidir ve

yine kötülük olarak adlandırılmaktadır. Arzu yazarın deyimiyle Aphrodite hakkında Kıbrıslı

düzenbaz kız denmesidir.73

Görüldüğü üzere en kötü şeyin bedensel arzular olduğu ve bunun

kaynağının da düzenbaz kadınlar olduğu belirtilmiştir. Bunların dışında gençlerin dostluk

kuramayacağından çünkü içgüdüleri yüzünden şehvet düşkünü olduklarından da bahseder.74

Ayrıca şehvet düşkünlüğü ve kara sevda egemenlikten kişiyi uzaklaştıran kavramlardır.

Oligarşi ve krallık kavramları da erkeklik üzerinden işlemektedir. Erklik egemenlik

olarak ele alınır ve tekerklik ya da takım erklik gibi kavramlarla betimlenmektedir.75

Bu

durumda erkek egemen olan başarılı kişidir. Karı koca arasındaki dostluk kavramına da

değinilmektedir. Diğer siyasetnamelerden farklı olarak bunun siyasal ya da sosyal anlaşmadan

çok ikili anlaşma olarak görmektedir. Ancak çocuklar burada da karı kocayı birbirine

kenetleyen bir bağ olarak görülmektedir. Bunun yanı sıra, Aristo ilerici bir bakış açısıyla her

şey babaya, kumandana, krala vs. bırakılmalı mı sorusuna da yanıt aramaktadır.76

D) AHLAKİ MEKTUPLAR-SENECA

Seneca tarafından yazılan kitap Sicilya’da Procurator olan Lucilius’a adanmıştır.

Hepsi gerçek mektuplar olmakla birlikte ölmeden önceki son eseridir. Stoa felsefesini ele alır

ve genel erdemlerden bahseder.

Diğer siyasetnamelerden farklı olarak erkeklik imgesi bakımından pek zengin bir

kitap değildir. Belli başlı birkaç özellik dışında yorum yapılacak veri bulunmamaktadır.

Erkekliğe adım atmanın bir sevinç olduğundan bahseden kitap; kadın ve erkek arasında bazı

durumlarda ayrım yapmamaktadır.77

Örneğin yüz kızarmasının en ağırbaşlı erkekte bile

olabileceğinden bahsetmektedir.78

Bir öğüt olarak ihtirası sergileyen her şeyden kaçınıp

bakımlı olmanın önemi vurgulanır.79

Burada ilginç bir biçimde metroseksüel erkeklerin

Seneca tarafından hoş görüleceği anlayışını çıkarabiliriz.

Sakilerin kadın gibi süslenip yüzünü gizlemeye çalıştığı konusunda da vurgu vardır.

Ayrıca yemekte çocuk, yatakta ise erkek olunması gerektiği yazılmaktadır.80

Yataktaki

73

Ibid.s.141 74 Ibid.s.158 75 Ibid.s.167 76 Ibid.s.177 77 Seneca. Ahlaki Mektuplar, çev. T.Uzel, Türk Tarih Kurumu Yayınları (1999),s.31 78

Ibid.s.44 79

Ibid.s.33 80 Ibid.s.108

üstünlük günümüzde de önemli bir konudur çünkü yatak erkeğin “erkekliğini” ispatlayıp

meşrulaştırdığı alandır. Buna ek olarak aşırı güzel olmanın ruhu kadınlaştıracağından dolayı,

gücü yıpratacağından bahsedilir81

. Kadına verilmiş bir özellik olan güzellik yine gördüğümüz

gibi gücü yıpratan bir öge olarak ele alınmaktadır.

SONUÇ

İslam dünyası ve Hristiyanlık birçok konuda ayrılsa da farklı dönemlerin eserleri

olmasına rağmen siyasetnamelerde pek çok ortak nokta bulunmaktadır. Hem doğu hem batı

siyasetnamelerinde genel özellik olarak ideal erkek tanımının yapıldığını görmekteyiz.

Yapılan bu tanım aynı zamanda kitapların özünü oluşturan hükümdarların da sahip olması

gereken özelliklerdir. Özellikle adalet vurgusu devletin bekası için gerekli olan en önemli

husustur. Ancak bu adaletin keskin sınırları vardır. Kadının yeri zaten belli olduğu için onun

fazlaca önemsenmeye ya da adaletten nasibini almaya gerek yoktur.

Erkeklerin hizmetkârı olan kadın hizmet edecek ve bu alışagelmiş bir durum olarak

devam edecektir. Günümüzde hala bu anlayışı devam ettiren aileler bulunmaktadır. Örneğin

kadının belinden sopayı karnından sıpayı eksik etmemeli deyimi durumu özetler niteliktedir.

Ayrıca kadın elinin hamuruyla erkek işine karışmaması gereken çünkü zaten bunu anlama

yetisine sahip olmayan veyahut olsa bile kötü doğasından kaynaklı bunu farklı şekilde

kullanacağına olan inanış o zamanlardan başlayarak günümüze gelen sürecin değinilmesi

gereken başlıca konularından biri olmuştur. Kadına karşı duyulan korku ve hoşnutsuzluk eril

tahakkümün siyasetnamelerdeki okunmasının en büyük yansıması olmuştur.82

Bu durum

sadece İslam ve Hristiyan dünyasında değil Uzak Doğu’daki örneklerle de kendini

göstermiştir.83

Sonuç olarak, kadına karşı sürdürülen bu tabu geleneği, modern devletin içindeki

kapitalist algılar sayesinde yavaş yavaşta olsa kırılmaya başlamıştır. Farabi de demokratik

şehirlerde kadının üstün tutulup isteklerinin önemsendiğini yazmıştır.84

Din ve devletin

birbirinden ayrı tutulması da bazı durumlarda şeriat emirlerini geri plana atmış ve günümüz

dünyasında daha eşitlikçi bir ortamın oluşmasını sağlamıştır. Ancak yine de kadının ikincil

olan konumu, aile içi şiddet, eril tahakküm, erkeğin sembolik gücü incelenmesi gereken

konular olarak sıcaklığını korumaktadır.

81 Ibid.s.117 82

Türk, Hasan Bahadır. Çoban ve Kral, İletişim Yayınları(2012)s.76 83

Ibid.s.72 84 Farabi. Es-Siyasetü’l- Medeniyye, (2012), s. 112

KAYNAKÇA

Aristoteles. Nikamakhos’a Etik, çev. S. Babür, Bilgesu Yayınları (2012).

Ebu Mansur es-Sealibı. Hükümdarlık Sanatı (Adabu’l Mulük),çev. S. Aykut, İnsan

Yayınları, Ankara (1997).

Ebu’n- Necib Şeyzeri. Siyaset Stratejileri, (2012).

Erasmus, Desiderius. Bir Hristiyan Prensin Eğitimi, çev. T. Göbekçin, Öteki Yayınevi

(2000).

Farabi. Es-Siyasetü’l- Medeniyye, (2012).

Feridüddin-i Attar. Pendname, çev. M. N. Gençosman, M. E. B (1985).

Has Hacip, Yusuf. Kutadgu Bilig, çev. R. R. Arat, Türk Tarih Kurumu Yayınları,

Ankara (1994).

İmam Gazali. Yöneticilere Altın Öğütler, çev. H. Okur, Semerkand Yayınları(2013).

Keykavus. Kabusname, çev. Mercimek Ahmet, Cilt I Tercüman 1001 Temel Eser

(n.d.).

Machiavelli, Niccolo. Prens, çev. K. Atakay, Can Yayınları (2011).

Sancar, Serpil. Erkeklik: İmkânsız İktidar, İstanbul: Metis Yayınları (2008).

Seneca. Ahlaki Mektuplar, çev. T. Uzel, Türk Tarih Kurumu Yayınları (1999).

Türk, Hasan Bahadır. Çoban ve Kral, İletişim Yayınları (2012).