Sancaklar Camii Üzerinde(n) Düşünmek

6
Sancaklar Camii Üzerinde(n) Dü ş ünmek 2013 yılı sonlarına doğru resmi olarak açılışı yapılan Sancaklar Camii, öncesinde dijital haliyle, sonrasında da analog haliyle Emre Arolat Architects ekibine birçok ödül kazandıran, kayıtsız kalınmayacak, dikkatle düşünmeye değer bir mimarlık imalatı. 21 Aralık 2013 günü Arkiv Buluşmaları 1 kapsamında cami kütüphanesinde yapılan özel oturumda dile getirildiği şekliyle camiyle ilgili basın tanıtım bülteni ötesine geçen eleştiri ya da düşünce yazısı uluslararası ya da ulusal ortamda bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az 2 . Görselliğin daha hızlı ve daha etkin olarak dolaşımda olduğu düşünülürse, büyük olasılıkla bu metin de söz konusu azlık içine eklemlenerek sönümlenecek. Büyükçekmece Gölü’ne doğru, bir yanı sıra sıra türlü tematik imge ile palazlandırılmış “gated community/kapalı-kapılı site” dizi-yayılımı kıyısında, ıssız/sessiz/inşaatsız kalmış bir aralık içinde bir köşeyi tutacak şekilde birbirine değmeden çevreleyen, ayıran, yönlendiren yatay ve düşey taş yüzeyler, çevresindeki yapı imalatlarından radikal biçimde farklılaşan yapı(ntı)ya dair ilk imgenin kurucu elemanları. Aralarından süzülündüğünde yatay duvarların, beden ve bakış deneyimi açısından, alanın hem zamansal hem de mekansal algısını uzattığı farkediliyor. Bu algı manipülasyonu, zemin kaplamasının parçalı artikülasyonuyla güçleniyor. Bu sayede, duvarlar arasında beliren mekansal yayılımın görece alt “bileşenleri” oluşuyor: kır peyzajlı avlu-bahçe-cenaze töreni alanı-seyir terası ve bunların arasında yükselen minare-kule. Üst zeminin alanın batı kenarındaki aşağı kota akışına suyun akışı da eşlik ederek yukarıda beliren mimari promenadı sürdürüyor. Söz konusu promenad-kesit yapı(ntı)nın keskinliklerini çeşitli gerilimlerle belirtmeye başladığı özgül bir aralık. Bu paralaks-aralık aşağıda farklı yükseklikleri tutan iki uzun tektonik plakanın uzanımları arasında, uzunlamasına bir perspektif yaratan lineer hacme dökülürken, süregelen akışkanlık keskin, sert çizgilere, tekil duruşlara, blok gölgelere dönüşüyor: kuzey yönü tutan kütüphane yapısı ile güney yönünde yamacın içine yerleşen cami yapısının karşılıklı bakışımı arasında “maskulen bir” sahne kurulumu. Beton plakaların altında yükselen kaba yonulu ince sıralı taş duvar blokları dingin, yavaşlatılmış bir atmosferi yoğunlaştırıyor. Topoğrafik bir kaskat biçiminde kademelendirilmiş kesik konik taş yüzey üst kotun kırsallığını yapı(ntı)ya dönüşümün kritik

Transcript of Sancaklar Camii Üzerinde(n) Düşünmek

Sancaklar Camii Üzer inde(n) Düşünmek

2013 yılı sonlarına doğru resmi olarak açılışı yapılan Sancaklar Camii, öncesinde dijital haliyle, sonrasında da analog haliyle Emre Arolat Architects ekibine birçok ödül kazandıran, kayıtsız kalınmayacak, dikkatle düşünmeye değer bir mimarlık imalatı. 21 Aralık 2013 günü Arkiv Buluşmaları1 kapsamında cami kütüphanesinde yapılan özel oturumda dile getirildiği şekliyle camiyle ilgili basın tanıtım bülteni ötesine geçen eleştiri ya da düşünce yazısı uluslararası ya da ulusal ortamda bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az2. Görselliğin daha hızlı ve daha etkin olarak dolaşımda olduğu düşünülürse, büyük olasılıkla bu metin de söz konusu azlık içine eklemlenerek sönümlenecek.

Büyükçekmece Gölü’ne doğru, bir yanı sıra sıra türlü tematik imge ile palazlandırılmış “gated community/kapalı-kapılı site” dizi-yayılımı kıyısında, ıssız/sessiz/inşaatsız kalmış bir aralık içinde bir köşeyi tutacak şekilde birbirine değmeden çevreleyen, ayıran, yönlendiren yatay ve düşey taş yüzeyler, çevresindeki yapı imalatlarından radikal biçimde farklılaşan yapı(ntı)ya dair ilk imgenin kurucu elemanları. Aralarından süzülündüğünde yatay duvarların, beden ve bakış deneyimi açısından, alanın hem zamansal hem de mekansal algısını uzattığı farkediliyor. Bu algı manipülasyonu, zemin kaplamasının parçalı artikülasyonuyla güçleniyor. Bu sayede, duvarlar arasında beliren mekansal yayılımın görece alt “bileşenleri” oluşuyor: kır peyzajlı avlu-bahçe-cenaze töreni alanı-seyir terası ve bunların arasında yükselen minare-kule. Üst zeminin alanın batı kenarındaki aşağı kota akışına suyun akışı da eşlik ederek yukarıda beliren mimari promenadı sürdürüyor. Söz konusu promenad-kesit yapı(ntı)nın keskinliklerini çeşitli gerilimlerle belirtmeye başladığı özgül bir aralık. Bu paralaks-aralık aşağıda farklı yükseklikleri tutan iki uzun tektonik plakanın uzanımları arasında, uzunlamasına bir perspektif yaratan lineer hacme dökülürken, süregelen akışkanlık keskin, sert çizgilere, tekil duruşlara, blok gölgelere dönüşüyor: kuzey yönü tutan kütüphane yapısı ile güney yönünde yamacın içine yerleşen cami yapısının karşılıklı bakışımı arasında “maskulen bir” sahne kurulumu. Beton plakaların altında yükselen kaba yonulu ince sıralı taş duvar blokları dingin, yavaşlatılmış bir atmosferi yoğunlaştırıyor. Topoğrafik bir kaskat biçiminde kademelendirilmiş kesik konik taş yüzey üst kotun kırsallığını yapı(ntı)ya dönüşümün kritik

bileşeni. Maddesel dönüşümün ya da sıçrayışın bileşeni olduğu kadar yapı(ntı)nın işlevsel/programatik ayrışmasının da ilk görüntüsü: konik yüzeyin batı yanında taş kaskada saplanan iki beton düşey plaka arasından kadınlar mahfiline geçiliyor. Eğrinin diğer yanında söz konusu kurgu geri kalan mekanın hem düz anlamıyla hem de analojik anlamıyla kadınsızlaştırılmasına, maskulenleşmesine ya da erkek egemen bir saha olarak yeniden tanımlanmasının eşiği olarak çalışıyor – her ne kadar pratikte böyle bir durum söz konusu olmasa da. Büyük plağın altında kadınlar için ayrılmış küçük abdesthanenin ötelenmiş varlığı ise bu eşiği çelişkiye itiyor gibi görünüyor. Konik yüzeyin diğer yanından erkekler ibadet mekanına geçiş yapıyor.

Kapıdan geçer geçmez zihne vurulan ilk imge, bütün mekanı kateden ve kıble duvarı olduğu kavranan çıplak, brüt beton yüzeyin üzerinde kayan ışık/gölge blokları: gün/güneş ışığının düşey yöndeki beton kalıp izleriyle kesişerek ortaya çıkardığı perdemsi görsellik, yapay aydınlatma ile de güçlendirilmiş bu eğik yüzeyi bir temaşa ekranı olarak tanımlıyor. Mihrap girintisi ve minber kademelenmesinin herhangi bir simetrik hakimiyet kurmasına izin vermeyecek şekilde duvarın geometrik ortasından kadınlar mahfiline doğru kaydırılması, yüzeyin fenomenolojik temaşa ekranı” olarak vurgusunu kuvvetlendiriyor. Arolat’ın “ibadet sırasında mekandan alınan ruhsal ve bedensel zevkin ön plana alınmasıydı” ifadesinin karşılıklarından biri bu temaşa olsa gerek. Kıble duvarının aydınlığını keskinleştiren loşluk, ortamın dramatik atmosferini yoğunlaştıran bir deneyim katmanı. Beton tavanın kenarlardan yukarıya doğru kademelenmesi ortamı deneyimleyenin imgesel dağarcığına göre farklılaşarak hikayeleştirilecek metaforik bir jest ya da boş-gösteren olarak asılı duruyor: arzu edeni Hira Mağarası’na yaklaştırıyor, arzu edeni başka imgelere. Temaşanın diğer yüzeylerde farklı temalarla sürdürüldüğü izlenebiliyor. Doğu duvarı olarak tariflenebilecek ve ardında abdesthanelerle imam evini ayıran siyah cam yüzey, aydınlatmanın da etkisiyle derinlik yanılsaması oluşturan yansımalar üretiyor. Üzerindeki arkadan aydınlatılmış ve halihazırda kendi mistisizmiyle de yüklü sülüs “vav” harfi bir tür maddesizlikle madde arasında salınıyor: metafizik bir boyuttan geldiğine inanılan sözlerin adeta analojik temsiliyetinin arayüzü. İbadet mekanındaki zeminin kademelendirilmesi yukarıda başlayan akışı içeride de sürdürerek iç hacmin kesitini arttırdığı gibi ibadetin liturjik performanslarını da usulca görsel deneyimin bir parçası haline getiren muğlak eşikler olarak arada salınmaya imkan veriyor.

Camiyi açıklamada başvurulan kavram setinin de temaşa dairesinde ele alındığını söylemek mümkün. “Öz” üzerinden kaygan bir zeminde belli belirsiz çizilen düşünce izleri reelpolitik anlamda belirgin bir retorik avantaj sağlamış görünüyor. Ancak mimarlık düşüncesi açısından verimi tartışmalı. Hatta, konuşma konforu yüksek ifadelerin düşünce açısından sıkıntıları, açmazları, giderek, arızaları olduğunu belirtmek gerek: “biçimin tamamen geri çekilmesi”, “tüm zamansal ve kültürel angajmanlardan özgürleşilmesi”, “yere ait olmak”, “saklı özün şimdiki zaman içindeki tezahürü” gibi ifadeler3 ve Sancaklar Camisi özelinde dolaşıma sokulan “sadelik” ve “tevazu” gibi terimler dinleyici ya da izleyiciyi kendi imgelem dünyasında rehberli bir tura çıkarabilmek

için araçsallaştırılan, kulağa hoş gelen sesler; “mimarlığın sıfır noktasını aramak” gibi. Caminin imgelemi açısından hem tonaj olarak hem de mimari beden olarak ağırlıklı rolü olan taşların Muğla/Bodrum çevresinden taşınarak üst üste yığılmış olması özellikle “tevazu” bağlamında kelimenin çağrıştırdığı gösterişsizlik, kibirsizlik arasında keskin bir tezat üretiyor. Osmanlı emperyal camilerindeki malzeme tedarikinde sergilenen iktidar temsiliyetine benzer bir davranış örüntüsünden, farklı bir ölçek ve gerekçeyle de olsa, bahsetmek mümkün. Bu açıdan ekstravaganzanın sınırlarına yaklaşıldığı söylenebilir. Halbuki, caminin üretim sürecinin karmaşık ve fragmenter yapısını kelimeler dünyasında başka dolayımlarla ifade etmek olası: Arolat’ın özellikle minare konusunda kullandığı dil bunun ipuçlarını veriyor. Belki de projenin ileri bir aşamasında ortaya çıkan revizyon süreci, dili de gevşetiyor, rahatlatıyor: neredeyse bir yol kenarı totemi gibi, “uzaktan buranın bir ‘yer’ olduğunun işaretini veriyor.” Gösteren-gösterilen arasında kurulan tarihsel/olumsal ilişkinin, dolayısıyla, sabit verili bir “öz” kapanması dışında bir keyfiyetin tadını çıkarma vurgusu, cami tartışmasını anakronik-dogmatik kültürel kimlik antagonizması kıskacından çıkarma konusunda, tam da “cami yapısının herhangi bir kaynak tarafından belirlenmiş, sabit bir formu olmadığı” tespitinin ortaya konduğu bir süreçte, daha cesur bir adım olabilirmiş gibi görünüyor.

                                                                                                               1 ARKIV Buluşmaları Özel Oturumu Sancaklar Camisi Kütüphanesi, 21.12.2013. Buluşmanın video kayıtlarına şu adreslerden erişilebilir: https://vimeo.com/94196019 birinci bölüm https://vimeo.com/94196022 ikinci bölüm. 2  Türkiye’de Sancaklar Camii’ni eleştirellik iddiasıyla konu edinen mimarlık metni sadece Özlem Erkarslan’ın Mimarlar Odası Merkez Şube yayını Mimarlık dergisinin 379. sayısındaki “Sancaklar Camisi: İdrak ve Teslimiyet” başlıklı yazısı: Özlem Erkarslan, “Sancaklar Camisi: İdrak ve Teslimiyet”, Mimarlık, 393, 2014, s.18-22.

Haber ile yorum arasında salınan popüler metinler olarak değerlendirilebilecek ve bazı günlük gazetelerde yayınlananlar şöyle:

Ahmet Turan Alkan, “Sancaklar Camii’ni niçin eleştiriyorum?”, Zaman, 03.10.2013; Burak Duru, “Yeraltından Sancaklar Camii notları”, Radikal, 13.10.2013; Ahmet Turan Köksal, “‘Yeni’ bir camii mimarisi”, Zaman, 27.11.2013; Cüneyt Özdemir, “Türk ateistler için minimalist bir cami”, Radikal, 29.12.2013; Cihan Aktaş, “Yeraltı Camii notları”, Dünya Bülteni Haber Portali, 08.01.2014.

Uluslararası yayınlardaki durum ise şöyle:

Uğur Tanyeli, “Profession of Faith: Mosque in Sancaklar, Turkey by Emre Arolat Architects”, Architectural Review, August 2014, s.32-47; Clifford A. Pearson, “Call To Prayer”, Architectural Record, 2014-05, s.112-119; Olaf Bartels, “Small but Beautiful: the Sancaklar Mosque in Istanbul”, Detail, 2014-7/8, s.560-561. İsimsiz, “Cavernous Qıbla”, Arquitectura Viva, 2014-9, s.36-41.

3 Heval Zeliha Yüksel, “İnanç ve Mekan İlişkisi Bağlamında Cami Mimarisi Üzerine Söyleşi”, İstanbul Art News, Mimarlık Eki, 2014-6.