BAKIRÇAY HAVZASI'NDA ARAZİ KULLANIMI İLE ARAZİ YETENEK SINIFLARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER
MUŞ OVASI’NIN TARIMSAL POTANSİYELİ VE ARAZİ KULLANIMI ARASINDAKİ İLİŞİKİLER
Transcript of MUŞ OVASI’NIN TARIMSAL POTANSİYELİ VE ARAZİ KULLANIMI ARASINDAKİ İLİŞİKİLER
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
5
MUŞ OVASI’NIN TARIMSAL POTANSİYELİ VE ARAZİ KULLANIMI ARASINDAKİ
İLİŞİKİLER
Doç. Dr. Mehmet Emin SÖNMEZ
Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü
Özet
Muş Ovası sahip olduğu verimli tarım arazileri, zengin su kaynakları ve çevresine göre kışları
nispeten ılık olması nedeniyle Doğu Anadolu Bölgesi’nin önemli yerleşme alanlarının başında
gelmekte ve bu avantajlardan dolayı yerleşme tarihi oldukça gerilere gitmektedir. Bu çalışmaya göre
çalışma sahasının fiziki ve beşeri koşullarının yüksek potansiyeline rağmen Muş Ovası ve çevresindeki
sahalarda tarımsal açıdan gerekli gelişmenin kaydedilemediği görülmektedir. Özellikle su
kaynaklarının çok kısıtlı kullanıldığı ve sulamaya yönelik projelerin hayata geçirilmede geciktiği, hatalı
arazi kullanımının yaygın olduğu, ürün çeşidinin yetersiz olduğu ve tarımsal faaliyetlerde gerekli
atılımların yapılamadığı tespit edilmiştir. Çalışma sahasının toprak, arazi kullanım kabiliyeti ve fiziki
coğrafya haritalarının çiziminde Coğrafi Bilgi Sistemleri kullanılmıştır. Muş Ovası’nın güncel arazi
kullanımı ile 1989 ile 2011 yılları arasındaki dönemde arazi kullanımında meydana gelen değişimleri
belirlemek için uzaktan algılama tekniğinden faydalanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Muş Ovası, tarımsal arazi potansiyeli, arazi kullanımı, uzaktan algılama.
Abstract
Muş Plain is one of the most important settlements in the Eastern Anatolia due to the
productive farmland, rich water resources, relatively warm winters once compared to the its
surroundings and for these advantages, its settlement history goes quite back. According to the
present study, there have not been sufficient implemented agricultural activities in Muş Plain in spite
of high potential of physical and human conditions. In the study area, the limited uses of water
resources, delay in implementation with respect to the irrigation projects, widespread improper land
use, insufficient crop patterns and deficiency in necessary breakthroughs in agricultural have been
ascertained in Muş Plain. Geographic information systems were used to determine the soil, land use
capability and to draw physical geography. Remote sensing technique was employed to determine
the changes in Muş Plain current land use during 1989 and 2011.
Key Words: Muş Plain, potential of farmlands, land use, remote sensing.
GİRİŞ
Özellikle hızlı nüfuslanma ve şehirleşme ile beraber tarım alanlarının sürekli daraldığı
günümüzde tarımsal potansiyeli yüksek sahaların doğru şekilde değerlendirilmesi zorunluluk
haline gelmiştir. Bir alandaki tarımsal potansiyelin harekete geçirilmesi için tarım arazilerin
ıslah edilmesi, sulama şebekesi ve uygun sulama sistemlerinin geliştirilmesi, uygun tarımsal
ürünlerin tercih edilmesi ve çeşitlendirilmesi, gübre, ilaç kullanımı, toprak bakımı ile arazinin
Mehmet Emin SÖNMEZ
doğru planlanması (Bulut, 2006; Doğanay, 2007) gibi beşeri ve fiziki unsurların aynı anda
hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de ovalık alanlar tarımsal potansiyeli yüksek
sahaları oluşturmaktadır. Ovaların Türkiye’de kapladığı alan ise çok az olup, ülke arazisinin
ancak % 8’i kadardır (Tunçdilek, 1985, s. 55). Bu nedenle bu alanlardaki arazi kullanımının
doğru olması ve tarımsal üretime uygun şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Aksi
takdirde tarımsal üretime uygun olmayan arazilerde üretim yapmak zorunlu hale
gelmektedir. Bu durum ise tarımsal üretimdeki maliyetin artmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
Çalışmaya konu olan Muş Ovası sahip olduğu geniş, düşük eğimli araziler ile su
kaynakları sayesinde kuşkusuz Türkiye’nin tarımsal potansiyeli yüksek ovalarından biridir.
Gerçekten de Erinç (1953) Muş Ovası’nı, sahip olduğu verimli toprakları nedeniyle Yukarı
Murat Bölümü’nün1 en önemli tarım sahası olarak tanımlamaktadır (Erinç, 1953, s. 86).
Fakat yaptığımız değerlendirmelerde Muş Ovası’nda belirlenen tarımsal potansiyelinin çok
altında tarımsal üretim yapıldığı belirlenmiştir. Hâlbuki özellikle su kaynakları bakımından
daha kısıtlı veya benzer şartlara sahip birçok alanda tarımsal ürün çeşidi ve üretiminde çok
ciddi artışların yaşandığı tespit edilmiştir. Örneğin sulama imkânlarının artmasıyla
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin genelinde (Karadoğan, 2006), Kızıltepe (Sönmez, 2012) ve
Kadirli (Üçeçam Karagel ve Karagel, 2009) gibi daha dar alanlarda da hem sulama yapılan
tarım alanlarında hem de tarımsal üretimde çok yüksek oranlarda artış meydana geldiği
tespit edilmiştir. Bu çalışmaya göre ise Muş Ovası’nda sulamalı tarımda bir durağanlığın ve
nispeten bir gerilemenin yaşandığı belirlenmiştir. Ovada tarımsal üretimdeki bu durağanlığın
ovanın fiziki çevre şartlarından ziyade sulama şebekesine yönelik altyapı hizmetlerinin
yapılamamış olması, çiftçinin bilinçlendirilmesindeki eksiklikler ve yürütülen tarımsal
politikalarla yakından ilgili olduğu kanısındayız. Bu nedenle, bu çalışma Muş Ovası’nda
tarımsal faaliyetlerdeki durağanlığın ovanın fiziki çevre koşullarıyla ilgili olup olmadığı üzerine
odaklanmıştır. Bunun için ovanın tarımsal potansiyelini belirleyen toprak, toprak derinliği,
drenaj, eğim, erozyon, su imkânları, toprak sorunları ve toprağın tarımsal açıdan
uygunluğunu belirleyen toprağın arazi kullanım kabiliyeti gibi fiziki çevre şartları detaylıca ele
1 Erinç (1953), bu çalışmasında günümüzde Yukarı Murat Van Bölümü olarak bilinen alanı Yukarı Murat ve Van
bölümleri olmak üzere iki farklı bölüm olarak ele almıştır.
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
7
alınmıştır. Ayrıca Muş Ovası’ndaki tarımsal üretim değerleri ile ovanın 1989-2011 yılları
arasındaki dönemde arazi kullanımındaki değişimleri değerlendirilmiştir.
AMAÇ VE YÖNTEM
Çalışma Türkiye’nin önemli ovalarından biri olan Muş Ovası’nın tarımsal potansiyeli ile
arazi kullanımı arasındaki ilişkiler üzerinde odaklanmıştır. Bunun yanında 1989 ile 2011 yılları
arasında arazi kullanımında meydana gelen değişimler belirlenmiş ve bu değişimlerden
hareketle Muş Ovası’nda ekonomik (özellikle tarımsal kökenli) ve sosyal anlamda meydana
gelen değişim ve dönüşümler ele alınmıştır.
Muş Ovası’nın arazi potansiyelini ortaya koymak amacıyla Coğrafi Bilgi Sistemleri
kullanılmış ve Muş ili arazi varlığından faydalanılmıştır. Ovanın arazi kullanımında meydana
gelen değişimleri belirlemek için ovanın 1989 ve 2011 yıllarına ait Landsat TM uydu
görüntüleri kullanılmıştır. Elde edilen uydu görüntüleri uzaktan algılama tekniği ile kontrollü
sınıflandırmaya tabi tutularak işlenmiştir. Bunun yanında ova alanı belirlenirken 1300 m
izohipsi ovanın en yüksek sınırı olarak kabul edilmiştir. Nitekim Ardos (1995) ovanın ortalama
yükseltisini 1250-1300 m olarak belirtmektedir (Ardos, 1995, s. 168).
ÇALIŞMA ALANI, JEOMORFOLOJİSİ VE İKLİM ÖZELLİKLERİ
Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Murat Van Bölümü sınırları içinde bulunan Muş
Ovası aynı zamanda Türkiye’nin Doğu Anadolu Fayı ve Kuzey Anadolu Fayı gibi iki önemli aktif
ana fayının kesişme alanında yer almaktadır. Ovanın kuzeyinde Şerafettin ve Otluk dağları
güneyinde Bitlis Masifi (Muş Güneyi Dağları) doğusunda ise Nemrut Volkanik dağı yer
almaktadır. böylece ova her taraftan dağlık alanlarla çevrelenmiştir. Ovanın ortalama
yükseltisi 1280 m civarındadır. Ortalama eğim değeri ‰6 civarındadır. Ovanın belirlenen
sınırlar dâhilindeki alanı ise yaklaşık 950 km² dir. Yükselti değerleri ise ovanın merkezinden
çevresine doğru yükselmekte; doğuda 2900, güneyde 2700 ve kuzeybatıda 2500 m nin
üzerine çıkmaktadır (Şekil 1). Muş ve Hasköy ova yüzeyindeki önemli şehir2; Yaygın, Kızılağaç,
Sungu ve Korkut ovadaki önemli kasaba yerleşmeleridir. Ovanın doğu sınırının bitiminde ise
Göroymak (Bitlis) şehri yer almaktadır.
2 Çalışmada 10 bin nüfus ve üzeri şehri olarak kabul edilmiştir. 2000-10000 arsında nüfusa sahip yerleşmeler ise kasaba olarak kabul edilmiştir.
Mehmet Emin SÖNMEZ
Şekil 1. Muş Ovası ve yakın çevresinin fiziki haritası.
Muş Ovası’nın jeomorfolojik gelişimi ile ilgili en detaylı çalışma Atalay (1983)
tarafından yapılmıştır. Adı geçen yazara göre; ova Pliosen sonlarına kadar kapalı bir havza
durumundadır. Fakat Kuaterner başlarında Murat Nehri’nin yatağını geriye doğru
aşındırmasıyla havza batıdan kapılmış ve böylece dış drenaja bağlanmıştır. (ATALAY, 1983: 7–
15 ). Aynı yazara göre Muş Ovası’ndaki bu boşalma dört safhalı3 olmuş ve ovanın bugünkü
görünümü ortaya çıkmıştır. Nitekim yazarın Muş Ovası’nda yaptığı araştırmada yaklaşık
olarak 300 m kalınlığında Neojen dolgusuna rastlanmıştır. Bu durum ovanın Miosen
sonlarından beri göllerle işgal edildiğine kanıt olarak gösterilebilir. Nitekim ovada Neojene ait
genellikle kireçli, killi, kumlu, marnlı depolarla beraber Murat ve Karasu Vadileri boyunca
alüvyonlar bulunmaktadır.
Gerçekten de ovanın deniz seviyesinden yüksekliği her yerinde aynı değildir. Ova
kademelidir, yer yer yüksekliği değişir. Ana çizgileriyle Muş Ovası’nda iki büyük düz saha
3 “Muş Havzası dış drenaja bağlanmadan evvel, muhtemelen 1350 m yükseklikte olup yer yer göllerle kaplı
bulunuyordu. Bu seviye ilk safhada 1350 m den 1300 m ye; ikinci safhada 1300 m den 1270–75 m ye; üçüncü safhada 1270–75 m den 1240 m ye ve dördüncü safhada ise 1220 m ye kadar inmiştir. Böylece ova yüzeyi sırasıyla 40–50 m, 25–30 m, 20–25 m ve 15–20 m boşalmıştır. Özellikle Murat Nehri’nin ova yüzeyinde açmış olduğu yatak boyunca boşalma miktarı ise 100 m den fazladır” (Atalay, 1983, s. 56).
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
9
görülür. Birincisi Murat Nehri ve kolları boyundaki geniş düzlüklerdir ki; yüksekliği 1250- 1300
m arasındadır. Bu arazinin bazı bölümleri zaman zaman sular altında kalır (Sönmez, 2005).
İkinci kademe ise yaklaşık 1350–1400 m yüksekliğe sahiptir. İzbırak (1951)’e göre bu
kademelenme ova olma niteliğini değiştirmez (İzbırak, 1951, s. 8). Fakat bu çalışmada
özellikle ova yüzeyine göre oldukça yüksek eğimli, taşlık, sel ve birikinti koni ve yelpazelerinin
yer aldığı 1300-1400 m aralığındaki bu alanlar ova sınırları dışında tutulmuştur.
Muş Ovası Doğu Anadolu Bölgesi’nin çöküntü ovalarından biri olmakla (Ardos, 1995:
168) beraber genel olarak Muş Ovası’nın batısında epirojenik karakterlerli bir yükselme,
doğuda ise bir çökme olayı görülmektedir (Atalay, 1983: 52). Gerçekten de ovanın
doğusundaki sazlık bataklık alanlar ovanın doğudan çökmesi ve bu alanlarının sularını drene
edememesi ile yakından ilgili görünmektedir. Dağlık sahaların Kuaterner’de yükselmesi,
fluviyal aşındırmayı hızlandırmış ve bu sebepten dağlık alanlardan taşınan materyaller dağ
eteklerinde birikerek birikinti yelpazelerini oluşturmuşlardır (Atalay 1983; 58-59). Çalışma
sahasında, Bitlis Dağları’nın kuzey kesimlerinde, Muş şehrinin batısı ile Genç Boğazı arasında
birikinti yelpazesi şekillerine rastlanmaktadır.
Sonuç olarak Üst Miyosen’deki Tektonik hareketlerle ovanın kuzeyindeki dağlık
alanlar yükselirken, ova kesiminde çökme gerçekleşmiştir. Pliıosen’deki dikey hareketlerle
ova kenarındaki faylar yeniden oynamış ve ova yeniden çökmüştür. Neojende göl haline
gelen Muş Ovası meydana gelen tektonik gençleşmelerle sürekli sedimantasyonla dolmuş ve
yaklaşık 300 m lik bir Neojen dolgusu oluşmuştur. Kuaterner’de Murat Nehri’nin ovayı dış
drenaja bağlamasıyla önce göl suları boşalmış daha sonrasında ise ova akarsular tarafından
yarılmıştır (Ardos, 1995; Atalay, 1983).
Muş Ovası’nda ortalama sıcaklık değerlerinin en düşük olduğu ay -7,4 °C ile Ocak
ayıdır. Ovada kış aylarında (Aralık, Ocak ve Şubat) sıcaklık değerleri 0 °C’nin altındadır. Mart
ayından itibaren aylık ortalama sıcaklık değerleri yükselmekte ve yaz mevsiminde 20 °C’nin
üzerine çıkmaktadır. En sıcak ay Temmuz olup ortalama aylık sıcaklık değeri 25,2 °C dir.
Ovanın yıllık ortalama sıcak değeri ise 9,6 °C dir (Tablo 1).
Tablo 1. Muş Ovası’nda sıcaklığın ve yağışın aylara göre dağılımı.
Mehmet Emin SÖNMEZ
Çalışma alanının jeomorfolojik özellikleri, özellikle dağların uzanışı, bakı ve yükseltinin
yağışın şiddeti, dağılışı ve süresi üzerinde önemli etkileri görülmektedir. Ovanın çevresindeki
dağlık sahalar ovaya nazaran daha fazla yağış almaktadır. Bunun sebebi ise özellikle kuzey ve
güneyden gelen hava kütlelerinin yağışlara yol açan cephelerin ilerlemesine engel teşkil
etmeleri ve orografik yağışlar olması ile ilgilidir. Buna rağmen ova Doğu Anadolu
Bölgesi’ndeki birçok alana göre daha fazla yağış almaktadır. Ovanın yıllık toplam yağış miktarı
764,5 mm dir (Tablo 1). Yağışın mevsimlere göre dağılışına baktığımızda yazların genelde
kurak geçtiği kış ve bahar aylarının yağışlı geçtiği görülmektedir. Ovada yağışlar kurak geçen
yaz aylarından sonra Ekim ayından itibaren (64,3 mm) artar. Bundan sonraki aylarda da yağış
değerleri artmaya devam ederek Nisan ayında (108,1 mm) en yüksek seviyeye ulaşır. Muş
ovasının en yağışlı devresi (370,7 mm) ilkbahardır. Bu mevsimi kış (275,4) ve sonbahar (171
mm) takip eder. Yaz mevsimi (37,4 mm) en kurak geçen devre olup yıl içindeki toplam yağışın
ancak % 4’ünü oluşturmaktadır (Tablo 1). Yıllık ortalama nispi nemin % 64 olduğu Muş
Ovası’nda, bulutluluk oranının 7’inin üzerinde olduğu gün sayısı 87,4, karla örtülü gün sayısı
100,6 ve donlu gün sayısı 145’tir (Sönmez, 2005: 19-21) .
Yukarıdaki verilerden hareketle Muş Ovası’nı; Türkiye’nin makroklima tiplerinden,
şiddetli kontinental, donlu, soğuk ve uzun kışlar ile karakterize edilen “Doğu Anadolu” iklim
tipine (Erinç, 1996, s. 374-375) dâhil etmek mümkündür.
MUŞ OVASI’NIN TARIMSAL ARAZİ POTANSİYELİ
Tarımsal faaliyetlerin temelini oluşturan toprak (Doğanay, 2007, s. 34) bitkilerin
başlıca yaşam kaynağı olup, tarımsal üretimi etkileyen fiziki koşulların başında gelmektedir
(Tümertekin ve Özgüç, 2009, s. 160). Öyle ki toprak tarımın temel sermayesi ve yanı zamanda
tarımsal üretimin yapılabilmesi için mutlak gereklidir (Bulut, 2006, s. 9). Bunun yanında
arazinin tarımsal yönden değerlendirilmesi ve kullanma kabiliyet sınıflarının tespiti için
yapılması gerekli en önemli araştırmalardan biri de toprak etüdleridir. Arazinin tarımsal
açıdan değerlendirilmesi ve araziyi kullanım kabiliyetine göre ayırmak ise ancak detaylı bir
toprak araştırmasıyla mümkündür (Mater, 1982: 51). Dolayısıyla bu çalışmada Muş Ovası’nın
tarımsal potansiyelini belirlemek için ovanın toprak özellikleri detaylıca ele alınmıştır.
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
11
Büyük Toprak Grupları
Bizim çizdiğimiz sınırlar dâhilinde yaklaşık 950 km² alan kaplayan Muş Ovası’nda farklı
özelliklerde toprak tiplerine rastlanmaktadır. Çalışma sahasında % 51 ile en geniş yer
kaplayan toprak çeşidi Vertisollerdir (Tablo 2, Şekil 3). Bu topraklar yarı kurak, tropikal ve
subtropikal bölgelerin siyah ve koyu gri, killi topraklarıdır. Kurak dönemlerde su kaybeden
toprakta, kil tanecikleri kurur ve böylece toprakta derin çatlakların oluşmasına neden olur.
Nemli dönemlerde şişerek geçirimsiz ve kaygan zeminler meydana getirirler. Aynı
özelliklerinden dolayı “gilgai” denilen mikrotopografya yüzeyleri oluştururlar (Mater, 1998:
192). Kurak mevsimi bulunan, yıllık ortalama 500- 750 mm yağışa sahip iklimlerde görülen
Vertisollerin üzerinde daha çok ot formasyonu görülür. Vertisoller ovanın özellikle kuzey
kesimlerine doğru geniş yer kaplar (Şekil 2).
Çalışma alanındaki akarsu boyları ve taşkın yatakları ile yakın çevrelerinde alüvyal
topraklar yoğunluk kazanırken, Bitlis dağlarının kuzey yamaçlarının ovaya açılan kesimlerinde
kolüvyal topraklar ön plana çıkmaktadır. Muş Ovası’nın yaklaşık % 30’unu kaplayan alüvyal
topraklar, ovanın doğusundaki bataklık alanın kenarlarında, ovanın kuzey ve güneyinde
devamlı taşkın ve siltasyona uğrayan sahalarda ve ince bir şerit şeklinde Murat ile Karasu
nehirleri boyunca gelişmişlerdir (Tablo 2, Şekil 2-3). Killi topraklar genellikle Murat ve
Karasu’nun taşkın alanlarında yer alır. Atalay ovada bulunan alüvyal toprakları, farklı
alanlarda farklı özellikler göstermelerinden dolayı 4 gruba ayırmıştır. Bunlar; ovadaki alüvyal
topraklar, taşkın ve milllenmeye uğrayan topraklar ile taban suyu seviyesini yüksek olduğu
bozuk drenajlı topraklar ve iyi drenajlı topraklardır (Atalay, 1983: 118).
Fakat çalışma alanında daha önce geniş bir toprak araştırması yapmış olan Acarla’ya
göre buradaki alüvyal topraklar yaşlı ve genç alüvyal topraklar olmak üzere ikiye ayrılır.
“Sırtlardaki gevşek materyal kolüvyal tesirlerle daimi suretle ovaya nakledilmektedir. Bu
suretle ova tabanı üzerinde kalın bir kolüvyal paketi meydana gelmiştir. Bu kolüvyon paketi
müteaddit erozyon yamaçları, dereler, Karasu ve Murat nehri ile kesilmekte ve bunların
etrafında genç alüvyonlara tesadüf edilmektedir. Genç alüvyonların profilinde yalnız
sedimantasyon seyrini içeren horizonlar mevcut olduğu halde, yaşlı alüvyonlarda toprak
tekamülünden mütevellit horizonlar mevcuttur.” (Acarla, 1955: 44)
Çalışma sahsındaki diğer bir toprak çeşidi de Hidromorfik topraklardır. Ovanın yaklaşık
% 5’ini kaplayan bu topraklar A ile C horizonları bulunan genç topraklardır (Tablo 2, Şekil 3).
Mehmet Emin SÖNMEZ
Bünye itibari ile genellikle ağır olan bu topraklar, kil, killi balçık ve nadiren de balçıktır. Fakat
ovanın doğusunda bulunan hidromorfik alüvyal toprakların hâkim tekstürü kildir (Şekil 2).
Özellikle kuzeydeki dağlık alanlardan sellerle gelen killi, kireçli materyallerin birikmesinden
dolayı toprak ağırlaşmıştır (Atalay, 1983: 118).
Şekil 2. Muş Ovası’ndaki toprak grupları ve dağılışları (Topraksu 2002’den üretilmiştir).
Ovanın % 5,3’ünü kaplayan (Tablo 2, Şekil 3) Kolüvyal topraklar A ve C horizonlu olup,
sahanın nisbeten fazla yağışlı olması nedeniyle yıkanmışlar ve böylece toprakta serbest
durumda bulunan kireç ortamdan uzaklaşmıştır (Atalay, 1983: 120). Ovanın doğusunda, ova
ile dağlık alanlar arasındaki eteklerde ince bir şerit halinde uzanan kolüvyal topraklar, dereler
tarafından yarılan eski birikinti yelpazelerinin üzerinde bulunur ve ova yüzeyine doğru da yer
yer çıkıntı yapar (Şekil 2).
Ovanın yaklaşık % 5’ini kaplayan kireçsiz kahverengi orman toprakları esas olarak
yaprağını döken orman ağaçlarının altında gelişmiştir (Tablo 2, Şekil 3) (Topraksu, 2002: 13).
Bu toprak çeşidi ovanın güneyinde, Muş ile Kızılağaç arasındaki alanda ve ovanın
doğusundaki sazlık bataklık alanın çevresinde geniş yer kaplamaktadır (Şekil 2).
Muş Ovası’ndaki yaşlı alüvyonların, zaman ve iklim tesiri altında bir oluşum devresi
geçirmesiyle kestane renkli topraklar oluşmuştur. Bu topraklar step ikliminde yağışın
nispeten fazla olduğu sahalarında meydana gelir (Acarla, 1955: 43- 53). Çalışma sahsındaki
kestane renkli topraklar ovanın en kuzey sınırında çok dar bir alan (‰ 4) kaplamaktadır.
Tablo 2. Muş Ovası’ndaki toprak çeşitleri kapladıkları alan ve ova genelindeki yüzdelik dağılımları.
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
13
Şekil 3. Muş Ovası’ndaki toprak çeşitlerinin ova genelindeki yüzdelik dağılımları.
Muş Ovası’nda Kızılağaç kasabası ile Murat Nehri arasında kireçsiz kahverengi
topraklar geniş yer tutar (Şekil 2). Ovanın yaklaşık % 2,2’sini kaplayan (Tablo 2, Şekil 3) bu
topraklar asıl olarak meşe örtüsü altındaki aşınmadan korunmuş sahalarda bulunur (Atalay,
1983: 108). Çalışma sahsında bu toprak türleri yanında yaklaşık ‰ 6’lık yer kaplayan
Regosoller ile ‰ 8’lik yer kaplayan Bazaltik topraklar bulunur (Tablo 2, Şekil 2-3).
Toprak Derinliği
Toprak derinliği, sulu tarım yerine kuru tarım yapılması gibi tarımsal üretimde bazı
kısıtlamalara neden olmaktadır. Bunların başında ise toprağın taşlık olması gelmektedir. Bu
durum ise işlemeli tarımın yapılmasını engellemektedir. Diğer faktörler uygun olduğunda
toprak derinliğinin derin ve orta derin olduğu alanlar işlemeli tarıma uygun olup tarımsal
potansiyelleri yüksektir (Karaca, 2008, s. 99-103). Muş Ovası’na baktığımızda topraklarının
büyük bir kısmının derin ve orta derin olduğu göze çarpmaktadır (Şekil 4).
Mehmet Emin SÖNMEZ
Şekil 4. Muş Ovası’ndaki toprakların derinlik haritası (Topraksu 2002’den üretilmiştir).
Çalışma sahsındaki toprakların % 80,7’si gibi büyük bir kısmı derin iken, % 11,5 ise
orta derinliktedir. Buna karşılık ovada toprakların % 3,2’si sığ ve % 1,2’si çok sığdır. Bunların
dışında ovadaki arazilerin % 3,4’ü yerleşim ve akarsu yatağı olup tarımsal kullanımın dışında
kalmaktadır (Tablo 3, Şekil 5).
Tablo 3. Muş Ovası’ndaki toprakların derinliklerine göre kapladıkları alan ve ova genelindeki
yüzdelik dağılımları.
Şekil 5. Muş Ovası’ndaki toprakların derinliklerine göre ova genelindeki yüzdelik dağılımları.
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
15
Eğim Durumu
Eğimin tarımsal üretim ve verimlilik üzerinde önemli bir etkisi vardır. Hem çok düşük
hem de yüksek veya çok yüksek eğim değerleri tarımsal üretimi önemli ölçüde olumsuz
etkilemektedir. Yüksek eğimli sahalar erozyon ile toprağın taşınmasını arttırırken, nemin
toprakta kalmasını kısıtlamaktadır. Buna karşılık eğimi az, düz ve düze yakın alanlarda
özellikle Muş Ovası gibi toprak tekstürünün killi olduğu alanlarda toprağın geçirgenliği
düşmekte ve böylece drenaj sorunu ortaya çıkabilmektedir. Doğanay (2007) % 2 ile 5
arasındaki eğimli alanların tarımsal üretim için ideal olduğunu belirtirken (Doğanay, 2007, s.
46), Topraksu (2002) tarım arazilerini sınıflandırırken % 2’den düşük tarım arazilerini I. sınıf
tarım arazileri grubuna dâhil etmektedir. Tunçdilek (1985) ise % 0-5 arasındaki eğimli
alanların diğer şartlarda uygunsa tarımsal açıdan sorunsuz olduğunu, % 5-10 arasındaki
eğimli alanlarda çeşitli tedbirler alınarak rahatlıkla tarım yapılabileceğini belirtmektedir. Aynı
yazara göre % 10-15 eğime sahip alanlarda ancak kuru tarım yapılabileceği, % 15’in üzerinde
eğim değerlerine sahip sahalarda ise erozyonun toprak oluşumunun önüne geçmesinden
dolayı tarıma uygun olmadığını belirtmektedir. Bu çalışmada farklı eğim değerlerini bir arada
değerlendirdiği için Tunçdilek (1985)’in kullandığı eğim kriterleri kullanılmıştır.
Şekil 6. Muş Ovası ve yakın çevresinin eğim haritası.
Mehmet Emin SÖNMEZ
Muş Ovası’nda bulunan toprakların (287,8 km²) % 30,3’ü, % 0-5 eğim değerlerine
sahip ve düz denecek kadar pürüzsüzdür. Bu alanlar çökme eğiliminde olan ovanın doğu
kesimleri ile Murat ve Karasu nehirlerinin yatak kesimlerine yakın taşkın alanlarında yoğunluk
kazanmaktadır (Tablo 4, Şekil 6-7). Tunçdilek (1985)’e göre tarımsal potansiyeli yüksek olan
bu alanlar dolgu sahaları ile yeni ve eski taşınmış malzemelerin biriktiği ovalık alanlara denk
gelmektedir (Tunçdilek, 1985, s. 179). Muş Ovası’nda eğim değerleri % 5-10 arasında olan
alan miktarı ise 366,6 km² olup, ova yüzeyinin % 38,5’ini kaplamaktadır (Tablo 4, Şekil 7).
Toprak derinliğinin tarıma uygun olduğu bu sahalar ovanın doğu ve batısından ziyade
merkezinde yoğunluk kazanmaktadır (Şekil 6).
Tablo 4. Muş Ovası’ndaki alanların eğim değerleri, kapladıkları alan ve ova genelindeki yüzdelik
dağılımları.
Şekil 7. Muş Ovası’ndaki alanların eğim değerleri ve ova genelindeki yüzdelik dağılımları.
Ovada % 10-15 eğim değerlerine sahip alanlar genelde ovanın kenar kısımlarında
yoğunluk kazanmaktadır (Şekil 6). Ova alanının 181,3 km²’si (%19) bu eğim değerlerine
sahiptir (Tablo 4, Şekil 7). Nispeten yüksek eğim yüzünden erozyonun da şiddetlendiği bu
sahalarda toprak derinliği de azdır. Ayrıca bu arazilerin su tutma kapasitesi de düşüktür.
Dolayısıyla yaz kuraklığı yüksektir. Bu nedenle bu tür araziler ancak kuru tarım için uygundur.
Muş Ovası’nda eğim değerlerinin % 15-40 arasında olduğu sahaların oranı (114,7 km²)
% 12’dir. Bu eğim değerlerine sahip sahalar Korkut kasabası ve çevresinde yoğunluktadır. Bu
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
17
alanlarda genelde yüksek eğim değerleri yüzünden şiddetli erozyon görülür. Dolayısıyla bu
sahalarda erozyon toprak oluşumunun önüne geçmiştir. Bu nedenle bu araziler tarımsal
üretime uygun değildir.
Ova yüzeyinde % 40’ın üzerinde eğim değerlerine sahip alanların miktarı (1,9 km²) çok
düşük olup, ovanın ancak ‰ 2’sine denk gelmektedir (Tablo 4, Şekil 7). Yüksek eğim
nedeniyle toprak oluşumunun gerçekleşmediği bu alanlarda tarımsal üretim gerçekleştirmek
olanaksızdır.
Erozyon Durumu
Arazinin erozyon durumu tarımsal faaliyetlerin yoğunluğu ve verim durumu üzerinde
etkili olan parametrelerin başında gelir. Yüksek erozyon riski taşıyan sahalar zamanla
verimsizleşir ve üretim değerleri iyice düşer. Kaldı ki bu gibi alanlarda tarımsal faaliyetler
toprak kaybını da hızlandırmaktadır. Dolayısıyla yüksek erozyon tehlikesi altında olan
sahaların tarımsal potansiyelleri de son derece düşüktür.
Şekil 8. Muş Ovası’nın erozyon durumu (Topraksu 2002’den üretilmiştir).
Muş Ovası’ndaki arazilerin çok büyük kısmında erozyon çok düşüktür. Toplam arazinin
% 89,5’inde (845,4 km²) erozyon çok düşüktür. Düşük erozyon tehlikesi altında olan arazi
miktarı ise 56,1 km² (% 5,5) dir. Ovada orta ve yüksek derecede erozyona maruz kalan alan
miktarı ise ova yüzeyinin sadece % 1,6’sını (15,3 km²) oluşturmaktadır. Geriye kalan arazinin
% 3,4’ü ise yerleşim alanı ve akarsu yatağından meydana gelmektedir (Tablo 5, Şekil 9).
Ovanın düşük, orta ve yüksek eğimli sahaları ovanın kuzey ve güney etekleri ile Murat
Mehmet Emin SÖNMEZ
Nehri’nin yatağına yakın kesimlerinde yoğunlaşmaktadır. Ovanın geri kalan kısımlarında ise
erozyon derecesi çok düşüktür (Şekil 8).
Bu çalışmaya göre Muş Ovası’nda erozyon tehlikesi yüksek alanların oranı oldukça
düşüktür. Bu durum, diğer koşullar da uygun olduğunda ovanın tarımsal potansiyelinin
yüksek olduğunu göstermektedir.
Tablo 5. Muş Ovası’ndaki alanların erozyon durumu, kapladıkları alan ve ova genelindeki yüzdelik dağılımları.
Şekil 9. Muş Ovası’ndaki alanların erozyon durumları ve ova genelindeki yüzdelik dağılımları.
Toprak Sorunları
Çalışmanın bu kısmında Muş Ovası’ndaki arazinin önlem alınmadığında, tarımsal
verimi kısıtlayacak çeşitli fiziki sorunları ele alınmıştır. Bunlar toprak yetersizliği, drenaj
sorunu, su erozyonudur. Bu üç sorun bir harita üzerinde gösterilmiştir. Buna göre çalışma
sahsında hiçbir tehlikesi olmayan ve hiçbir önlem alınmadan tarımsal üretim yapılabilinecek
alan miktarı da ortaya çıkmıştır. Buna göre ova yüzeyinin % 18,3’ünde4 (173,9 km²) hiçbir
bakım ve önleme gerek duyulmadan tarımsal amaçlı üretim yapılabileceği ortaya çıkmaktadır
(Tablo 6, Şekil 11). Bu değerli tarım arzileri Sungu kasabası ve yakın çevresi, Hasköy şehri ve
çevresi ile Murat Nehrinin yatağı boyunca yoğunluk kazanmaktadır (Şekil 10).
4 Bu araziler içinde % 3,4 oranında yerleşme ve su yüzeyi bulunmaktadır.
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
19
Şekil 10. Muş Ovası’nda tarım arazileri ile ilgili çeşitli sorunları gösteren harita (Topraksu 2002’den
üretilmiştir).
Muş ovasında arazinin büyük kısmında eğim değerlerinin düşük olması ve toprak
içindeki kil ve mil oranının yüksekliği, toprağın nem kapasitesini yükseltmekte ve arazide
drenaj sorununa neden olmaktadır. Karasu ile Murat nehirlerinin yatağı boyunca ve ovanın
doğusundaki bataklık alanın çevresinde drenaj sorunu ile karşılaşılmaktadır. Şekil 10’a göre
Muş Ovası’ndaki arazilerin 16,3’ünde (154,6 km²) drenaj sorunu bulunmaktadır.
Muş ovasında karşılaşılması muhtemel bir diğer sorun da su erozyonudur. Özellikle
ovanının etek kesimlerinde yer alan irili ufaklı derelerin yoğun ve sağnak yağışlı dönemlerde
sürekli taşmaları ve bu alanlarda yüzeysel akışın da yüksek olması bu sahaların su
erozyonuna maruz kalmasına sebep olmaktadır (Şekil 10). Çalışma sahsında su erozyonuna
maruz kalabilecek alan miktarı oldukça düşük olup toplam alanının ancak % 7,3’ünü
kaplamaktadır (Tablo 6, Şekil 11).
Tablo 6. Muş Ovası’ndaki tarım arazilerinin başlıca sorunları, kapladıkları alan ve ova genelindeki yüzdelik dağılımları.
Mehmet Emin SÖNMEZ
Şekil 11. Muş Ovası’ndaki tarım arazilerinin başlıca ve ova genelindeki yüzdelik dağılımları.
Ovada tarımsal açıdan karşılaşılabilinecek en önemli sorun toprak yetersizliğidir.
Şuanda ovada önemli bir sorun olmamakla beraber önlem alınmadığı takdirde ve özellikle
mera alanlarının sürekli otlatılması halinde ileride sorun olarak karşımıza çıkabilecektir.
Çünkü toprak yetersizliği ile karşılaşma ihtimali olan alanların büyük kısmı günümüzde mera
veya kuru tarım amaçlı kullanılmaktadır (Şekil 18). Ovadaki arazilerin yarıdan fazlası (% 52,8)
gerekli önemleler alınmadığı takdirde ileride topraksızlaşma ile karşı karşıya kalma tehlikesi
taşımaktadır (Tablo 6, Şekil 11). Bu alanlar ovanın orta ve kuzey kesimlerinde geniş yer
kaplamaktadır (Şekil 10).
Muş Ovası’nın çökme eğilimi gösteren doğu kesiminde ise hem drenaj sorunu hem de
toprak yetersizliği bulunmaktadır (Şekil 10). Bu nedenle bu alanın tarımsal potansiyeli yok
denecek kadar azdır. Nitekim bu alanın büyük bir kısmı bataklık olup tarım dışı arazileri
oluşturmaktadır. Muş Ovası’nda işlemeli tarıma uygun olmayan bu tür araziler toplam
arazinin ancak % 5,3’ünü (50,5 km²) oluşturmaktadır (Tablo 6, Şekil 11).
Su Potansiyeli
Çalışma sahası bir dağ içi ovası olup dört bir yanından gelen küçük derelere sahip
olmanın yanında Fırat’ın en büyük kollarından biri olan Murat tarafından drene edilmektedir.
Yaklaşık 600 km uzunlukta olan Murat Nehri Muş Ovası’na kuzeydoğudan girer. Çatbaşı Köyü
Kurt İstasyonu yakınlarında Karasu ile birleşerek yeniden batıya yönelir ve dar ve derin Genç
boğazına girer. Genişliği 50- 80 m yi bulur. Derinliği 2- 3 m dir (İzbırak, 2001: 187).
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
21
Yıl içindeki günlük ortalama debisi 200- 300 m3 civarında olan ırmağın, kabardığı
zamanlarda ise debisi 700 m3’ü bulmaktadır. Nisan-Mayıs aylarında günlük ortalama debisi
550,2 m3 olan ırmağın, suyun azaldığı yaz aylarında ise ortalama 50- 70 m³’e kadar
düşmektedir (Şekil 12) (E.İ.E, 1994: 221–247).
Şekil 12. Murat Nehri’nin günlük akım değerlerinin değişimi (Sönmez, 2005’ten alınmıştır).
Çalışma sahsının diğer önemli akarsuyu Karasu’dur. Muş ovasına doğudan girer.
Uzunluğu 68 km kadar olan ırmak, kuzeybatı-güneydoğu doğrultusunda akarak Murat
Nehri’ne katılır. Yıl içerisindeki günlük ortalama debisi 15-20m3 olan ırmağın, Nisan-Mayıs
aylarında günlük ortalama debisi 52,5 m3 civarında, suyun azaldığı yaz aylarında ise 2-3m³’e
kadar düşmektedir (Şekil 13) (E.İ.E, 1994: 221- 247).
Mehmet Emin SÖNMEZ
Şekil 13. Karasu ırmağının günlük akım değerlerinin değişimi (Sönmez, 2005’ten alınmıştır).
Yukarıda görüldüğü gibi Türkiye’nin en büyük akarsularından bir olan Murat ve onun
kolu olan Karasu önemli bir su potansiyeline sahiptir. Bunun yanında Muş Ovası’nın
genelinde ova yüzeyinde su seviyesi de yüzeye çok yakındır. Ova kesiminde görüşmelerde
bulunduğumuz kişiler “5-10 m derinlikten suyun çekilebildiğini” belirtilmişlerdir. Fakat ovada
yer altı suyundan faydalanma yok denecek kadar azdır. Nitekim yaptığımız arazi çalışmasında
böyle bir uygulamaya da rastlanmamıştır.
Arazinin Kullanım Kabiliyeti
Bir alanın tarımsal potansiyelini belirleyen temel fiziki faktörlerin bir araya getirilip
değerlendirilmesiyle o yörenin arazi kullanım kabiliyeti haritası oluşturulmaktadır. Bu
nedenle bir yerin arazi kullanım kabiliyeti haritası bizlere o yörenin tarımsal potansiyelinin ne
derecede olduğu hakkında önemli fikirler vermektedir.
Çalışmaya konu olan Muş Ovası’nın arazi kullanım kabiliyeti haritası incelendiğinde
arazinin büyük kısmının işlemeli tarıma uygun olduğu görülmektedir. Nitekim düz ve erozyon
zararı yok denecek kadar az olan, drenajları iyi, tuzluluk ve taşlılık sorunu bulunmayan ve
aynı zamanda verimlilikleri yüksek olan I. sınıf tarım arazilerin oranı % 14,8 (140,5 km²)
kadardır (Tablo 7, Şekil 15). Hiçbir sorunu bulunmayan bu araziler şekil 11’de de gösterilen
tarımsal açıdan problemsiz olan sahalara karşılık gelmektedir (Şekil 11, 14).
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
23
Şekil 14. Muş Ovası’ndaki arazilerin kullanım kabiliyet sınıfları (Topraksu 2002’den üretilmiştir).
Kültür bitkileri, çayır, mera ve orman için kullanılabilir olan II. sınıf arazilerdir Muş
Ovası’nda en fazla alan kaplayan arazi sınıfıdır. Hafif eğimli, orta derecede su ve rüzgâr
erozyonuna maruz kalan, idealden daha az toprak derinliğine sahip, kolayca düzeltilebilen
fakat yine de görülebilir tuzluluk veya sodiklik ve çok az da drenaj sorunu olan bu topraklar
toplam alanının % 64,1’ini (609,4 km²) oluşturmaktadır (Tablo 7, Şekil 14-15) (Topraksu,
2002: 18).
Çalışma sahasında işlemeli tarıma uygun olan ve ovanın % 7,2’sini (68,5 km²) kaplayan
III. sınıf topraklar, II. sınıf arazilerden daha fazla sınırlandırmalara sahiptir. Bu araziler; orta
derecede eğime sahip olup, daha fazla erozyona maruz kalıp, erozyonun şiddetini daha fazla
hisseder. Ayrıca bu arazilerde sık taşkınlar yüzünden ürün daha fazla zarar görmektedir.
Bunların yanında III. sınıf arazilerde nem tutma kapasitesi düşük olduğundan alt toprakta
geçirgenlik azalmakta ve drenajdan sonra yaşlık ve göllenmeler meydana gelmektedir. Orta
derecede tuzluluk veya sodiklik ile kolayca düzelmeyen düşük verimlilik gibi
olumsuzluklardan dolayı tarımda verimlilikleri çok yüksek değildir. Kültür bitkileri tarımına
alınabileceği gibi mera ve orman arazisi olarak da kullanılabilirler (Topraksu, 2002: 18–19).
Muş Ovası’nda tarımsal amaçlı kullanılabilecek bir diğer arazi grubu ise IV. sınıf
olanıdır. Bu arazi sınıfında; dik eğim, şiddetli su veya rüzgâr erozyonuna maruzluk, geçmişteki
erozyonun şiddetli olumsuz etkileri, sığ toprak, düşük nem tutma kapasitesi, ürüne zarar
veren sık taşkınlar, uzun süren göllenme veya yaşlık, şiddetli tuzluluk ve sodiklik gibi sorunlar
Mehmet Emin SÖNMEZ
nedeniyle kültür bitkileri için kullanımları sınırlıdır. Mera ve orman arazisi olarak
kullanılabilecekleri gibi, gerekli önlemlerin alınması halinde iklime adapte olmuş tarla veya
bahçe bitkilerinden bazıları için de kullanılabilirler (Topraksu, 2002: 19). Bu araziler ovada
Muş ile Hasköy şehirleri arasındaki nispeten eğimli ve yüksek olan kesimler ile ovanın etek
kesimlerde yoğunlaşmaktadır (Şekil 14). IV. sınıf olan bu araziler ovada % 3 (29,1 km²) gibi bir
alan kaplamaktadır (Tablo 7, Şekil 15).
Tablo 7. Muş Ovası’ndaki arazilerin kullanım kabiliyetleri, kapladıkları alan ve ova genelindeki yüzdelik dağılımları.
Şekil 15. Muş Ovası’ndaki tarım arazilerinin kullanım kabiliyetleri ve ova genelindeki yüzdelik dağılımları.
Çalışma sahasının ancak ‰0 6’sı (0,6 km²) gibi çok dar bir alanında bulunan V. Sınıf
araziler yetişecek bitki cinsini sınırlayan ve kültür bitkilerinin normal gelişimlerini engelleyen
sınırlandırmalara sahiptir (Tablo 7, Şekil 15). Özellikle taşlık, kayalık olan ve drenaj sorunları
nedeniyle göllenmenin yaşandığı alanlardır.
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
25
Çalışma sahsında oldukça dar alan kaplayan bir diğer arazi grubu ise VI. sınıftır. Bu
sınıftaki toprakların; dik eğim, ciddi erozyon zararı, geçmişteki erozyonun olumsuz etkileri,
taşlılık, sığ kök bölgesi, aşırı yaşlık veya taşkın, düşük nem kapasitesi, tuzluluk veya sodiklik
gibi düzeltilmeyecek sürekli sınırlandırmaları vardır. Bu sınırlandırmalardan bir veya birden
fazlasının bulunduğu topraklarda kültür bitkilerinin yetişmesi uygun değildir. Ancak çayır-
mera ve orman için kullanılabilirler (Topraksu, 2002: 20–21). Çalışma sahasında tarımsal
kullanıma uygun olmayan bu araziler ova alanının ‰8’i (7,5 km²) gibi küçük bir kısmında yer
almaktadır (Tablo 7, Şekil 15). Bu araziler, ovanın doğusundaki bataklık alan çevresinde ve
Murat Nehri’nin ovayı terk ettiği genç boğazı civarında yer almaktadır (Şekil 14).
Muş Ovası’nda önemli yer kaplayan arazi sınıflarından biri ise VII. sınıf olanıdır. Bu
sınıfa giren topraklar; çok dik eğim, erozyon, toprak sıklığı, taşlılık, yaşlık, tuzluluk ve sodiklik
gibi, kültür bitkilerinin yetiştirilmesini engelleyen çok şiddetli sınırlandırmalara sahiptir. Mera
ıslahı için kullanılma olanakları oldukça sınırlıdır. Toprak muhafaza önlemleri almak veya
alttaki arazileri korumak için ağaç dikimi veya ot tohumu aşılaması yapıldığı ve hatta istisnai
bazı durumlarda kültür bitkileri yetiştirildiği olursa da, bu durumlar VII. sınıf araziler için
genel bir özellik sayılmaz (Topraksu, 2002: 21). Ovanın % 6,4’ünü (61,2 km²) kaplayan bu
araziler genelde doğudaki bataklık alan ve çevresi ile Murta Nehri’nin vadisi boyunca yer yer
yoğunlaşmaktadır (Tablo 7, Şekil 14-15).
Çok aşınmış araziler, kumsallar, kayalıklar, ırmak yatakları, maden işletmesi yapılan
eski ocak ve artık alanları VIII. sınıf arazilere girerler. Ayrıca diğer arazi tiplerinden olan sazlık
bataklık, ırmak yatakları, çıplak kayalık alanlar bu sınıf içerisinde yer almıştır (Topraksu, 2002:
22). Muş Ovası’nın yaklaşık % 2,3’ü bu sınıfa giren arazilerden oluşmaktadır (Tablo 7, Şekil
15). Murat nehrinin geniş yatağındaki kumlu çakıllı alanlar ile sazlık bataklıklar ve Muş
şehrinin kuzeyinde Karasu boyunca bu araziler geniş yer kaplamaktadır (Şekil 14).
MUŞ OVASI’NIN ARAZİ KULLANIMINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞİMLER VE GÜNCEL
ARAZİ KULLANIM ŞEKLİ
Çalışma sahasının arazi potansiyeli değerlendirildikten sonra arazinin potansiyeline
uygun kullanılıp kullanılmadığını belirlemek amacıyla 1989 (geçmiş) ve 2011 (güncel) yıllarına
ait arazi kullanım haritaları oluşturulmuştur. Muş Ovası gibi tarımsal potansiyeli yüksek
alanlarda güncel arazi kullanımın tespiti ve arazi kullanımındaki zamansal değişimin
belirlenmesi, bu gibi sahaların ekonomik ve sosyal gelişmesinde rol oynayan ve/veya
Mehmet Emin SÖNMEZ
oynayabilecek faktörleri ve problemleri tespit etmek ve ileriye yönelik çözüm üretebilmek
açısından son derece önemlidir.
Bu haritaların oluşturulması için öncelikle Landsat TM uydu görüntüleri temin dilmiş
ve bu görüntülere kontrollü sınıflandırma uygulanmıştır. Böylece çalışma sahasının arazi
kullanımındaki değişimler de kolayca izlenmiştir. Her iki haritanın hatasız denebilecek kadar
doğru sonuçlar vermesi değerlendirmenin doğru yapılmasına katkı sağlamıştır. Murat ve
Karasu nehirlerinin bu kadar net ortaya çıkması, elde edilen görüntünün ne kadar doğru
işlendiğini de ortaya koymaktadır.
Muş Ovası’nın 1989 yılının Ağustos ayına ait uydu görüntüleri kullanılarak elde edilen
haritaya göre çalışma sahasında yoğun bitki örtülü alanların % 16,2 (157, 1) gibi oldukça geniş
yer kapladığı göze çarpmaktadır (Tablo 8, Şekil 17). Özellikle ovanın doğusundaki bataklık
sazlık alanlar ile yakın çevresinin tamamen bitkiyle kaplı olduğu görülmektedir. Bunun
yanında ovanın batısında Yaygın kasabasının batısı ve kuzeyindeki alanların da yoğun bitki
örtülü olduğu göze çarpmaktadır (Şekil 16).
Şekil 16. Muş Ovası’nda arazi kullanım durumu (1989).
1989 yılında Muş Ovası’nda sulu tarım yapılan alan miktarı % 16,2 (154,5 km²) gibi
yüksek bir değerdedir (Tablo 8, Şekil 17). Ovada sulu tarım yapılan araziler genel olarak
Murat ve Karasu nehirlerinin vadi tabanlarına yakın kesimler ile ovanın güneyindeki Muş ile
Hasköy yerleşmeleri arasındaki alanlarda yoğunluk kazanmıştır (Şekil 16).
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
27
Ovada, 1989 yılında en fazla alanı mera-çıplak yüzey ve yerleşme alanları
kaplamaktadır. Ovanın % 34,6’sını (328,5 km²) kaplayan bu alanlar, yoğun olarak Hasköy ile
Korkut yerleşmeleri arasındaki alanda göze çarpmakta, fakat bu alanlar ovanın doğusundaki
çöküntü alan ile akarsu vadilerine yakın kesimlere pek sokulamamaktadır (Tablo 8, Şekil 16-
17).
Tablo 8. Muş Ovası’nda arazi kullanım şekli, kapladıkları alan ve ova genelindeki yüzdelik
dağılımları (1989).
Şekil 17. Muş Ovası’nda arazi kullanım şekli ve ova genelindeki yüzdelik dağılımları (1989).
Çalışma sahasında yoğun olarak göze çarpan bir diğer arazi kullanım şekli ise kuru ve
nadaslı tarım alanlarıdır. Muş Ovası’nda özellikle yüzeysel suların bulunmadığı veya
mevsimlik olduğu alanlarda farklı bir sulama yöntemi geliştirilmediğinden kuru tarım
yapılmaktadır (Şekil 16). Bu sahaların büyük bir kısmı 2 ya da 3 yılda bir ekilip biçilmektedir.
Çalışma sahsında, 1989 yılında kuru tarım yapılan arazi miktarı ova yüzeyinin % 27,1’i (257,8
km²) gibi yüksek bir kesimini oluşturmaktadır (Tablo 8, Şekil 17).
1989 yılının ağustos ayında, Muş Ovası’nın % 5,9’u (52,7 km²) gibi önemli bir kısmı ise
su yüzeyinden meydan gelmektedir (Tablo 8, Şekil 17). Murat ve Karasu nehirleri ile ovanın
doğusundaki bataklık alan su yüzeyi ile kaplı alanları oluşturmaktadır (Şekil 16).
Mehmet Emin SÖNMEZ
Muş Ovası’nın 2011 yılındaki arazi kullanım değerlerine baktığımızda, özellikle yoğun
bitki ile kaplı alanların miktarında önemli bir azalma meydana geldiği göze çarpmaktadır.
2011 yılı verilerine göre Muş Ovası’nın % 5,2’si (48,9 km²) yoğun bitki ile kaplıdır (Tablo 9,
Şekil 19). Bu alanlar ise büyük oranda ovanın doğusundaki bataklık ve sazlık alanın olduğu
kesimlerde bulunmaktadır (Şekil 18).
2011 yılı verilerine göre en geniş alanı mera-çıplak yüzey ve yerleşim alanları
kaplamaktadır. Nitekim ovanın 2011 yılındaki arazilerinin yarıdan fazlası (% 51) bu
alanlardan meydana gelmektedir (Tablo 9, Şekil 19). 485,3 km² alan kaplayan bu işlemeli
tarım dışı sahaları ovanın her kesiminde görmek mümkündür (Şekil 18). Yoğun otlatma
baskısı altında bulunan bu alanların bir kısmı erozyona maruz kalma ve toprak tabakasında
incelme riskiyle karşı karşıyadır.
Şekil 18. Şekil 16. Muş Ovası’nda arazi kullanım durumu (2011).
Muş Ovası’nda 1989 yılına göre alanı önemli ölçüde daralan arazilerin başında sulu
tarım alanları gelmektedir. 2011 yılı verilerine göre Muş Ovası’nın ancak % 8,1’inde (77,5
km²) sulu tarım yapılmaktadır. Sulu tarım yapılan alanlar yüzeysel akışa sahip büyük
nehirlerin olduğu vadi tabanlarına yakın yerlerde yoğunlaşmıştır (Şekil 18). Bu değerlere göre
ovadaki sulu tarım alanlarının yaklaşık 20 yıllık sürede yarı yarıya azaldığı görülmektedir.
Çalışma sahsında kuru tarım yapılan sahalar 1989 yılında olduğu gibi 2011 yılında da
geniş yer kaplamaktadır. Toplam arazinin % 29,5’ini (280,2 km²) kaplayan bu alanlar 1989
yılındaki dağılışlarının yanında 2011 yılında 1989 yılındaki sulu tarım alanlarına doğru da
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
29
sokulmuştur (Tablo 9, Şekil 18-19). Bunun yanında bu alanların yer yer 1989 yılında mera
olan arazilere doğru kaydığı da görülmektedir (Şekil 16-18).
Tablo 9. Muş Ovası’nda arazi kullanım şekli, kapladıkları alan ve ova genelindeki yüzdelik
dağılımları (2011).
Tablo 19. Muş Ovası’nda arazi kullanım şekli ve ova genelindeki yüzdelik dağılımları (2011).
Çalışma sahasının 1989 ve 2011 yılları arasındaki döneminde kullanımında önemli bir
değişiklik yaşanmayan alanları su yüzeyleri oluşturmaktadır. 1989 yılında toplam ova alanının
% 5,9’unu kaplayan su yüzeyleri, 2011 yılında çok az artarak % 6,2 (58,6 km²) olmuştur (Tablo
9, Şekil 19). Ovanın 2011 yılında su ile kaplı yüzeyleri, 1989 yılında olduğu gibi akarsu
yatakları ve ovanın doğusundaki bataklık alan ve çevresinde bulunmaktadır. Fakat 2011
yılında ovanın doğu kesimlerindeki bataklık alanın çevresinde su ile kaplı alanının 1989 yılına
göre daha geniş yer kapladığı görülmektedir (Şekil 16-18).
Muş Ovası’nın güncel arazi kullanımı ve arazi kullanımındaki değişimlerin çok net
olarak gösterildiği haritaların yanında TUİK’e ait bitkisel üretim verileri de kullanılmıştır. Her
ne kadar ova yüzeyinde yapılan üretimi kesin olarak belirlemek mümkün olmasa da bu
çalışmada çok büyük kısmı ova yüzeyinde bulunan Muş (Merkez ilçe), Hasköy ve Korkut
ilçelerinin verilerinden faydalanılmıştır. Çalışmada kullanılan bu veriler hem uzaktan algılama
Mehmet Emin SÖNMEZ
yöntemiyle çizilmiş olan haritaların güvenirliklerini test etmekte hem de tarımsal ürünlerin
ekim alanları ve üretimine ışık tutmaktadır. Gerçekten de Tablo 10’daki veriler dikkate
alındığında Muş Ovası gibi verimli bir ovada sulu tarım alanlarının hızlı bir şekilde daraldığı
görülmektedir. Ovada sulama ile üretimi yapılan ürünlerin başında şekerpancarı, tütün ve
mısır gelmektedir. Bu ürünlerin yıllara göre üretim alanlarına baktığımızda 1991 yılından
günümüze doğru genel bir gerilemenin yaşandığı görülmektedir. 1991 yılında 37.940 dekar
alanda üretimi yapılan tütün, 2000 yılında 17.450 dekara ve 2012 yılında 2.118 dekara
gerilemiştir. Benzer düşüşü mısır üretiminde de görmek mümkündür. Ovada, 1991 yılında
6.160 dekarlık alanda mısır üretimi yapılmıştır. Bu değer 2000 yılında 1.350 dekara gerilemiş
ve 2012 yılında ancak 1.100 dekarlık alanda mısır üretimi yapılmıştır. Sulama ile üretimi
yapılan bir diğer ürün olan şekerpancarı üretim alanında ise 1991 yılına göre bir durağanlık
fakat 2000 yılına göre bir gerileme yaşanmıştır. 1991 yılında 26.980 dekarlık alanda
şekerpancarı üretimi yapılırken, bu alan 2000 yılında önemli ölçüde artarak 35.820 dekara
çıkmıştır. Fakat daha sonra şekerpancarı üretim alanında da gerileme yaşanmış ve 2012
yılında 29.340 dekara düşmüştür (Tablo 10).
Tablo 10. Muş Merkez ilçe’de üretilen bazı ürünlerin yıllara göre ekim alanları ve üretim miktarları.
Muş Ovası’nda sulu tarım alanında yaşanan gerileme kuru tarım alanında da
yaşanmıştır. Çalışmada kuru tarım arazilerinin hala yüksek oranda olması ise her yıl nadasa
bırakılan araziler ile beraber gösterilmesinden kaynaklanmaktadır. Ovada kuru tarımı yapılan
ürünlerin başında gelen buğday ve arpa 1991 yılında, 490.910 dekarda üretilmiştir. Bu
ürünlerin 2000 yılındaki üretim alanları önemli oranda artarak 688.590 dekara yükselmiştir.
Fakat 2012 yılına gelindiğinde bu ürünlerin de üretim alanlarının önemli ölçüde daraldığı ve
291.192 dekara gerilediği görülmektedir (Tablo 10).
SONUÇ
Çalışmada Muş Ovası’nın arazi potansiyeli ve arazi kullanımı detaylı şekilde ele
alınmıştır. Buna göre ovanın tarımsal potansiyeli oldukça yüksektir. Nitekim sadece ovadaki
I. sınıf arazi miktarı ova alanının % 15’i civarındadır. Su kaynaklarına da çok yakın bulunan
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
31
bu sahalarda arazinin potansiyeline uygun kullanılmadığı görülmektedir. Gerçekten de Muş
Ovası’nda sulamalı tarım yapılan alan miktarı % 8 civarındadır. Bu durum I. sınıf tarım
arazilerinin büyük kısmının işlenmediği veya nadasa bırakıldığını göstermektedir.
Muş Ovası’nda kabaca işlemeli tarıma uygun alan miktarı ise oldukça yüksektir.
Toplam arazinin yaklaşık % 90’ı işlemeli tarıma uygundur. Hâlbuki nadasa bırakılan alanlarla
beraber 2011 yılında, ova alanının yaklaşık % 35’inde işlemeli tarım yapılmıştır. Kaldı ki
nadasa bırakılan alanlar da çıkarıldığında bu oranın % 20 civarında olması muhtemeldir. Bu
durum tarımsal açıdan verimli arazilerden yeterli derecede faydalanılmadığını ortaya
koymaktadır.
Bunun yanında sulu tarım yapılan alanların 1991 yılına göre yarı yarıya gerilediği de
göze çarpmaktadır. Hâlbuki 2000’li yıllardan itibaren Türkiye genelinde sulamalı tarımda
büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Bu nedenle ovadaki sulamalı tarımda yaşanan düşüşün
detaylı araştırılması ve sulamalı tarımın geliştirilmesi için gerekli çalışmaların acil olarak
yapılması gerekmektedir.
Muş Ovası’nda, 20 yıllık süre zarfında arazi kullanımı ve arazi örtüsü miktarında
önemli değişimler yaşanmıştır. Bu çalışmada elde edilen bulgulara göre ovada mera-çıplak
alan ve yerleşme alanlarında 1989 yılına göre önemli artışlar meydana gelmiştir. Özellikle
kuru tarım yapılan sahaların mera olarak kullanılmaya başlandığı gözlemlenmiştir. Bu durum
tarımsal ürünlerin düşük gelir getirmesiyle yakından ilgilidir.
Muş Ovası sahip olduğu iki önemli akarsu ve bunların yan kolları sayesinde önemli bir
su potansiyeline sahiptir. Fakat bu suyun kullanımı akarsu vadisi ve yakın çevresiyle
sınırlıdır. Hâlbuki Murat Nehri’nin kuzeyden ovaya girdiği elçiler ve Şerafettin dağları
arsındaki noktada tarımsal amaçlı gölet ve ya baraj inşa etmek mümkün görünmektedir.
Yörede tamamlanmış olan Alparslan I barajı Bulanık Ovası’na büyük faydalar sağlayacaktır.
Varto yakınlarında inşa aşamasında olan Alparslan II’nin ovaya katkısı olup olmayacağı
bilinmemektedir. Dolayısıyla Muş Ovası’ndaki verimli toprakların sulanabilmesi için sulama
ile ilgili baraj, gölet ve su kanalları gibi projeler geliştirmek şarttır. Bunun yanında ova
yüzeyinde taban suyu seviyesi bazı yerlerde yüzeye çok yakın (2-3 metre) ve ova genelinde 5-
10 m civarındadır. Bu durum sulama için önemli bir potansiyel oluşturmaktadır. Fakat ovada
sondaj ile su çekme kültürü bulunmamaktadır. Bunun teşvik edilmesi ovanın tarımsal
üretiminde sıçrama yapmasını sağlayacaktır.
Mehmet Emin SÖNMEZ
Muş Ovası’nda var olan tarımsal potansiyelin değerlendirilemediği ve tarımsal
üretimde bir gerilemenin meydana geldiği görülmektedir. Bu durum ovadaki tarımsal üretimin
çok ciddi sıkıntılar içinde olduğunu da göstermektedir. Bunun önündeki engellerden biri de
yürütülen tarımsal politikalar olduğu kanaatindeyiz. Örneğin 1990’lı yıllarda devlet desteği ile
ekim alanı hızlı bir şekilde genişlemiş olan tütün, günümüzde Tekel kurumunun
özelleştirilmesiyle ovadaki tarımsal önemini kaybetmiştir. Dolayısıyla tütün üretimi yapılan
alanların büyük bir kısmı günümüzde tarımsal üretimin dışında kalmıştır.
Bütün bunların yanında arazi çalışmalarında gözlemlerimize göre yöredeki çiftçilerin
tarımsal faaliyet yapmak için devletten düşük oranda da olsa bir destek aldığı fakat
birçoğunun tarımsal üretimde bulunmadığı gözlenmiştir. Dolayısıyla devlet desteğinin üretim
yapmak şartıyla çiftçiye verilmesi ve bunun yerinde kontrol edilmesi gerekmektedir. Aksi
takdirde bu uygulamanın başarılı olması mümkün görünmemektedir.
Ovada tarımsal üretimi kısıtlayıcı tek faktör olarak iklimden bahsetmek mümkündür.
Ovada kış sıcaklıklarının düşük olması kış mevsiminin tamamında ve bahar mevsimlerinin
belli aylarında topraktan faydalanmayı dolayısıyla ekip-biçme faaliyetlerini durdurmaktadır.
Fakat Tablo 1’deki sıcaklık verileri de dikkate alındığında, ovada Nisan-Ekim ayları
arasındaki 6 aylık dönemde rahatlıkla topraktan faydalanılabileceği görülmektedir. Bunun
yanında ovada sonbahar ve ilkbahar aylarındaki sıcaklık değerlerinin çok düşük olmaması
seracılık faaliyetlerinin de yapılabilineceği izlenimi vermektedir. Dolayısıyla ovada seracılıkla
ilgili uygulamalar yapılmalıdır.
Sonuç olarak bu çalışmada Muş Ovası’nın tarımsal potansiyelinin oldukça yüksek
olduğu tespit edilmiştir. Fakat bu potansiyel yeterince değerlendirilememiş ve hatta tarımsal
üretimde bir gerileme yaşanmıştır.
KAYNAKÇA
Acarla, A. (1955). Gelemen ve Alpaslan Devlet Üretme Çiftliklerinin Toprakları ve Bunların
Islahı. Ankara: Ankara Güzel Sanatlar.
Ardos, M. (1995). Türkiye Ovaları'nın Jeomorfolojisi. İstanbul: Çantay Kitabevi.
Atalay, İ. (1983). Muş Ovası ve Çevresinin Jeomorfolojisi ve Toprak Coğrafyası. İzmir: Ege
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayını.
Bulut, İ. (2006). Genel Tarım Bilgileri ve Tarımın Coğrafi Esasları (Ziraat Coğrafyası). Ankara :
Gündüz Eğitim ve Yayıncılık.
Makalelerle Muş Kitabı, Muş Alparslan Üniversitesi, 2014
33
Doğanay, H. (2007). Ekonomik coğrafya 3: Ziraat Coğrafyası. Erzurum: Aktif Yayınevi.
Erinç, S. (1953). Doğu Anadolu Coğrafyası. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü.
Erinç, S. (1996). Klimatoloji ve Metodları. İstanbul: Alfa Basım Yayım Dağıtım.
İzbırak, R. (1951). Muş Ovasında Morfolojik Müşahedeler. Türk Coğrafya Kurumu , 1-15.
Karaca, S. (2008). Amasya-doğantepe Beldesi ve Yakın Çevresinin Kırsal Arazi Değerlendirmesi
. Ankara: Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Toprak Anabilim Dalı Basılmamış
Doktora Tezi.
Karadoğan, S. (2006). Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Tarımsal Üretimin Niteliği, Değişimi ve
Dağılışının CBS Ortamında Analizi. 4. Coğrafi Bilgi Sistemleri Bilişim Günleri, 13 – 16
Eylül 2006 . İstanbul: Fatih Üniversitesi .
Mater, B. (1982). Urla Yarımadasında Arazinin Sınıflandırılması ile Kullanılışı Arasındaki
İlişkiler. İstanbul: Edebiyat Fakültesi Matbaası.
Sönmez, M. E. (2005). Muş Ovası ve Çevresinin Arazi Kullanımı. İstanbul Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.
Sönmez, M. E. (2012). Kızıltepe İlçesinde Bitkisel Ürün Deseninde Meydana Gelen Değişimler
ve Olası Olumsuz Sonuçları. Coğrafi Bilimler Dergisi , 10 (1), 39-62.
Topraksu. (2002). Muş İli Arazi Varlığı. Anakara: T. C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı.
Tunçdilek, N. (1985). Türkiye'de Relief Şekilleri ve Arazi Kullanımı . İstanbul: İ. Ü. Deniz
Bilimleri ve Coğrafya Enstitüsü Yayınları.
Tuik, 2013. http://tuikapp.tuik.gov.tr,
http://rapor.tuik.gov.tr/reports/rwservlet?bitkisel_uretimdb2=&report=BARAPOR50.
RDF&p_yil1=2012&p_kod=1&p_il1=49&p_ilce1=0&p_mad1=111130000&p_dil=1&p_
sec=1&desformat=html&ENVID=bitkisel_uretimdb2Env
Tümertekin, E. ve Özgüç, N. (2009). Ekonomik Coğrafya Küreselleşeme ve Kalkınma. İstanbul:
Çantay Kitabevi.
Üçeçam Karagel, D. ve Karagel, H. (2009). Kadirli İlçesi'nde Tarımsal Arazi Kullanımı ve
Üretimi. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 19 (2), 1-24.