Economic Situation in Turkey in World War II
Transcript of Economic Situation in Turkey in World War II
T.C.
ULUDAĞ ÜNĠVERSĠTESĠ
FEN-EDEBĠYAT FAKÜLTESĠ
TARĠH BÖLÜMÜ
ĠKĠNCĠ DÜNYA SAVAġINDA TÜRKĠYE’DE
EKONOMĠK DURUM
(1939-1945)
Oğuz ACAR
DanıĢman
Yrd.Doç.Dr. Seher BOYKOY
BURSA - 2014
2
ÖNSÖZ
Ülkelerin dıĢ politikalarını ve uluslararası iliĢkilerini genellikle ülke içindeki
geliĢmeler ve politikalar belirler. Ġkinci Dünya SavaĢında ise Türkiye’de tam zıttı olmuĢ
meydana gelen savaĢ ülkenin içi politikasını etkilemiĢ dengeleri sarsmıĢtır. En fazla ekonomi
etkilenmiĢ ve zarar görmüĢtür. Ekonomik açıdan ülke savaĢ sonunda büyük yıkıma
uğrayacaktır, ki ikinci dünya savaĢına fiilen katılmamasına rağmen. Dönemin hükümetlerinin
izlediği politikalar ülkeyi sıcak savaĢtan koruyabilmiĢ ise de sosyo-ekonomik açıdan bunu
baĢaramamıĢtır. Orduya ayrılan büyük pay, dünya ticaretinin durumu, seferberlik ve ekstra
harcamalar ülke ekonomisine kambur yaratmıĢtır. Dünya savaĢına gelinceye kadar ki süreçte
genç cumhuriyet hızla geliĢim göstermiĢ, ancak savaĢ vaziyeti bu çabaları boĢa çıkarmıĢ ve
silmiĢtir. Ordunun güçlendirilmesi için silah altına alınan asker sayısının artırılması ve savaĢa
hazır tutulması, savunma harcamalarını hiç olmadığı kadar yükseltti. Böylece bütçenin önemli
bir kısmı orduya gidiyordu. Bütçe harcamaları artmıĢ buna karĢılık vergi gelirleri giderleri
karĢılamaktan uzaktı.
ÇalıĢmamızda yukarıda bahsettiğimiz gibi Ġkinci Dünya SavaĢı sürecinde Türkiye’nin
ekonomik yapısı incelenerek, bu süreçteki ekonomi politikaların uygulama ve sonuçlarının,
ekonomik olaylar üzerindeki etkileri incelenmiĢtir. Bu çalıĢma ile bugün dahi tartıĢılan birçok
konuya ve uygulamaya cevap bulabileceğimize inanıyoruz. Umuyoruz ki bu konu ile alakalı
çalıĢacak araĢtırmacılara faydalı olacaktır.
ÇalıĢmamın her noktasında değerli görüĢ ve fikrilerini esirgemeyen danıĢmanım Sayın
Yar. Doç. Dr Seher BOYKOY’a teĢekkürlerimi sunarım.
.
3
KISALTMALAR
a.g.e. : Adı geçen eser
a.g.m. : Adı geçen makale
Bkz : Bakınız
C. : Cilt
CHP: Cumhuriyet Halk Partisi
ÇTK: Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu
MKK: Milli Korunma Kanunu
s. : Sayfa
ss. : Sayfadan sayfaya
SBF: Siyasi Bilimler Dergisi
TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi
TMO: Toprak Mahsulleri Ofisi
TMV : Toprak Mahsulleri Vergisi
VVK: Varlık Vergisi Kanunu
4
TABLOLAR
TABLO 1: Tahılların Üretimi 1939‐1945 (Ton)
TABLO 2: 1938-1943 Yılları Arasındaki Ekmek Fiyatları ve ArtıĢ Oranları
TABLO 3: Ülke yüz ölçümünün genel bölünüĢü(1934-1944)
TABLO 4: BaĢlıca Tarım maddelerinin coğrafi toplanıĢı
TABLO 5: BaĢlıca Tarım maddelerinin coğrafi toplanıĢı
TABLO 6: BaĢlıca Tarım maddelerinin coğrafi toplanıĢı
TABLO 7: Zeytinyağı – bin ton
TABLO 8: Köylü elinden çıkarken Ağustos aylarında ilk satıĢ fiyatı
TABLO 9: 39 - 45 - Kilo ve kuruĢ olarak Pirinç
TABLO 10: Yıllık Ortalama Perakende Fiyatlar
TABLO 12: Motorlu Kara taĢıtları sayısı
TABLO 13: Devlet tarafından iĢletilen demir yolları 1938 - 45
TABLO 14: 38 – 43 Yılları ürün fiyatları ve artıĢ oranları
TABLO 15: 1939‐1945 Dönemi Toptan Fiyat Ġndeks Sayılar
TABLO 16: 1939–1945 döneminin üretimi
TABLO 17: Bazı Ġllere Ait Varlık Vergisi Tahakkuk ve Tahsilat Miktarları
TABLO 18: Vergisini ödeyemeyenlerin el konulan taĢınmazları
TABLO 19: Vergi Kalıntıları
5
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ………………………………………………………………………………….…2
KISALTMALAR………………………………………………………………….….…...3
TABLOLAR…………………………………………………………………………...…..4
ĠÇĠNDEKĠLER.…………………………………………………………………….……..5
A. ĠKĠNCĠ DÜNYA SAVAġI ÖNCESĠNDE TÜRKĠYE EKONOMĠSĠ…………...….6
B. ĠKĠNCĠ DÜNYA SAVAġI SÜRECĠNDE TÜRKĠYE’DE EKONOMĠ………...…...6
1. TARIM………...………………………………………………………….……….…6
2. SANAYĠ……………………………………………………………………………..14
3. ULAġIM………………………………………………………………………….…17
C. HÜKÜMET PROGRAMLARINDA EKONOMĠ………………………………..…19
1. REFĠK SAYDAM HÜKÜMETĠ DÖNEMĠ HÜKÜMET PROGRAMLARI…..19
2. ġÜKRÜ SARAÇOĞLU DÖNEMĠ HÜKÜMET PROGRAMLARI…………....20
D. ĠKĠNCĠ DÜNYA SAVAġI YILLARINDA HÜKÜMET BÜTÇELERĠ…………...22
1. ĠKĠNCĠ DÜNYA SAVAġI ÖNCESĠ DENK BÜTÇE POLĠTĠKASI………..22
2. 1934-1943 DÖNEMĠ BÜTÇE………………………………………………….23
E. ĠKĠNCĠ DÜNYA SAVAġI YILLARINDA YASAL DÜZENLEMELER…………25
1. MĠLLĠ KORUMA KANUNU……………………………………………………...25
1.1. ĠHTĠKÂR ve FĠYAT ARTIġLARI…………………………………...…….29
1.2. KARNE UYGULAMALARI…………………………………..……………33
1.3. TMO VE SAVAġ YILLARI UYGULAMALARI…………………………35
2. ÇIKARILAN VERGĠLER…………………………………………...…………….37
1.1. VARLIK VERGĠSĠ…………………………………………………………..37
1.2. TOPRAK MAHSÜLLERĠ VERGĠSĠ………………………………………43
1.3. ÇĠFTĠÇĠYĠ TOPRAKLANDIRMA VERGĠSĠ………………………….…46
SONUÇ…………………………………………………………………………… ………48
EKLER………………………………………………………………………………….…49
KAYNAKLAR…………………………………………………………………………….54
6
A. İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCE TÜRKİYE'DE EKONOMİK DURUM
1923-1940 arasındaki yıllar devlet isletmeciliği ve müdahalelerinin asgari düzeyde
tutulduğu ve piyasa Ģartlarında sanayileĢmenin benimsendiği yıllardır. Ġlk yılların ekonomik
tablosunu yokluklar belirlemektedir. Bu yoklukların en basında ise milli ellerde sermaye
birikiminin olmaması gelmektedir. Ġlk yıllardaki iktisat politikalarının atmosferinde ve daha
sonraki uygulamalarda bu yoklukları ortadan kaldıracak, sermaye kazançlarını milli olmayan
unsurlardan milli unsurlara aktaracak, kalkınma hamlesini devlet desteğiyle ve milli özel
giriĢimci eliyle sağlayacak milli iktisat anlayıĢı bulunmaktadır. Bir taraftan Devlet isletmeleri
kurulmuĢ diğer taraftan iktisadi hayatı düzenleyecek tedbirler alınmıĢtı. 1923 Ġzmir iktisat
kongresi ile amaç devletin bireyleri zenginleĢtirecek ortamı ve desteği sağlaması, böylece
oluĢacak yeni burjuvazinin yabancı sermaye ile iĢbirliği ve ortaklık iliĢkileri içine girerek
geliĢmeyi ve sanayileĢmeyi gerçekleĢtirmesi idi. 1920’li yılların sonuna gelindiğinde
ekonominin ve sanayin bu modelle geliĢemeyeceği ortaya çıkmıĢtı. 1930 yılı basında,
ekonomik bunalıma karsı alınan önlemler iki amaca yönelikti;
1.Kamu harcamalarının kamu gelirlerine uygun olarak dengelemek,
2.DıĢ alıma sınırlamalar getirerek, dıĢ ticaretin açık değil, fazla vermesini sağlamak..
1930-1939 döneminde iktisat politikaları bakımından iki belirleyici özellik vardır:
Korumacı ve devletçilik Ve 1932 yılında bir dizi devletçi ve devletleĢtirici kanunla bu
model değiĢikliği uygulamaya konuldu1.
B. ĠKĠNCĠ DÜNYA SAVAġI SÜRECĠNDE TÜRKĠYE’DE EKONOMĠ
1.1. TARIM
Ġkinci Dünya savaĢı öncesi ekonomik durumun 1929 Ekonomik krizi yılları hariç savaĢ
yıllarına kadar devletin müdahaleleri sayesinde stabil izlemiĢtir. Ziraat Bankası’nın mahsul
alımı tarımsal alandaki aĢırı dalgalanmalarını önlemeyi baĢarmıĢtır. SavaĢın baĢlamasıyla
genç Cumhuriyetin tarım sektöründeki en büyük dalgalanmayla karĢı kaldığını
görüyoruz2.―SavaĢ ekonomisi― değimi ile ekonomik ihtiyaçlar ve koĢullar bu çerçevede
belirlenmiĢtir. Bunu açtığı sorunlar genel anlamda sıkıntılara yol açtığını görüyoruz3. Bu
dönemin Ziraat Bakanı Muhslis Erkmen’dir4.
ÇalıĢma çağındaki nüfuzun büyük bir kısmı silah altına alınması nedeniyle üretimde
daralma olmuĢtur. Özellikle tarımsal üretimde büyük düĢüĢler yaĢandı. Örneğin buğday
üretimi 1939 yılı temel alınacak olursa 1945’de yaklaĢık %50 azaldı5.ĠĢ gücü sıkıntısın
1Mehmet Karaca,―Ġkinci Dünya Savası Konjonktüründe Türkiye Ekonomisi (1940-1945)‖,(YayımlanmamıĢ
Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. Bedrettin Kolaç, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
2005), ss.6-7. 2Murat Metinsoy, İkinci Dünya Savaşında Türkiye (Savaş ve Gündelik Yaşam), İstanbul: Homer Kitapevi, 2007,
ss.134-135. 3 ġinasi Sönmez,‖Ġkinci Dünya SavaĢı’ında Türk Hükümetlerinin Temel Gıda Maddelerinin Temini Konusunda
Aldığı Tedbirler‖, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 47, Bahar
2011,s.605 4 Şinasi Sönmez, a.g.m., s.602.
5Ġbrahim Ġnci, ―Ġkinci Dünya SavaĢı Yıllarında Türkiye’de Ġntikar ve Enflasyonla Mücadele‖, Uluslar Arası
Tarih ve Sosyal Araştırma Dergisi, Sayı: 9, 2013, s,154.
7
yanında çekim hayvanlarının müsaderesi, üretim araçlarının yetersizliği, ticaret olanaklarının
azalması tarımsal üretiminin düĢmesine sebep olmuĢtur. Ġlk düĢüĢü 1941 yılında görüyoruz.
Bu düĢüĢü dalgalanmalar izlemiĢtir savaĢ sonuna değin. 1945 yılına gelindiğinden savaĢın
baĢlangıca kıyasla tarımsal üretim yüzde40 düĢmüĢtür. SavaĢ yıllarındaki en büyük düĢüĢün
1945 yılında olduğunu görüyoruz ayrıca savaĢ yıllarına nazarında tarımsal üretim ise %7.1
gerilemiĢtir. Üretimi azalan tarımsal ürünlere baktığımızda en çok düĢüĢ yaĢanan kalem
Buğday dır. Ki ekmek Türk halkının temel besin maddesidir.
TABLO 1: Tahılların Üretimi 1939‐1945 (Ton)
Yıllar Buğday Arpa Mısır
1939 4 191 528 2 275 460 635 855
1940 4 067 950 2 249 314 757 309
1941 3 483 147 1 758 246 647 467
1942 4 263 282 2 164 781 852 828
1943 3 509 507 1 665 322 874 265
1944 3 148 396 1 403 049 508 296
1945 2 189 318 934 309 294 739
Ġstatistik Göstergeler 1923‐2009, 2010: 167; Ġstatistik Yıllığı 1940‐1941, C.12, 1941: 287;
Türkiye’nin Toplumsal ve Ekonomik GeliĢiminin 50 Yılı, 1973: 118
TABLO 2: 1938-1943 Yılları Arasındaki Ekmek Fiyatları ve ArtıĢ Oranları
Maddenin Adı 1938 (kuru_) 1943 (kuru_) Artı_ Oranı (%)
Ekmek (kilo) 0.05 38.67 284.7
Yukarıdaki tabloda tahıl üretiminin ton cinsinden üretim sayılarında dalgalanmanın ve
genel anlamda azalma olduğunu görüyoruz. En çok azalma gösteren tarımsal ürünlerin halkın
temel tüketim maddeleri olması dikkat çekicidir. Buğday üretimindeki düĢüĢün yanı sıra
ekmeklik buğdaya diğer hububat ürünlerinde katıldığını görüyoruz. Bunların yanı sıra kırsal
alanda çekilen zorluklar ve karaborsacılık dar gelirli köylüyü yoksul bırakmıĢtır. Tarımsal
üretim üzerinden köylünün bu dönemdeki durumunu inceleyecek olursak, köylü az miktarda
üretim yapabiliyor ancak ürettiği malların fiyatı satın almak zorunda olduğu malları
karĢılayamıyordu. Bu dönem genel fiyat artıĢı ve Hükümetin çiftçiden düĢük fiyat ile aldığı
tarımsal ürünler daha da kötü duruma düĢmesine neden oluyordu6. Ġthalatı durduğu için
ekmek fiyatlarının artmasına neden olan buğday da karaborsaya konu olan ürünlerin baĢında
gelmekteydi. Türkiye her ne kadar bir tarım ülkesi olsa da savaĢın yarattığı koĢullar, bu
koĢulların doğurduğu stoklama ve üretimin azalması, buna karlılık tüketimin artması buğday
6 Murat Metinsoy, a.g.e.,s.135.
8
fiyatlarının yükselmesi ile sonuçlanmıĢtır. Buğday fiyatlarının artması doğrudan diğer
ürünlerin de zamlanmasına neden olmuĢtur7.
Yüzde 25 Kuralı ve Toprak Mahsulleri Vergisi de küçük köylünün sıkıntılarını arttırdı.
Yüzde 25 kararı büyük toprak sahiplerinin ve tüccarın iĢine yaramıĢtır. Saraçoğlu’nun da
açıkladığı gibi hükümete satılması gereken yüzdelerin tamamı satılmamıĢ, fiyatlar inanılmaz
ölçülerde artmıĢtır. Yüzde 25 kuralı kırsal alanda müthiĢ geçim sıkıntısına neden olmuĢtur. 4
Haziran 1943 tarihinde 4429 sayılı yasa ile kabul edilen Toprak Mahsulleri Vergisi
Kanunuyla tüm tarım ürünlerine uygulanan ve birçok üründen ayni olarak toplanan yeni bir
vergi getirilmiĢtir. Bu verginin oranı yüzde 25 kararnamesi kapsamına giren hububat ve
baklagillerde %8, diğer ürünler de ise %12 olarak tespit edilmiĢtir8. Hükümetin tarım
sektörüne yönelik el koyma uygulamasının tam bir baĢarısızlıkla sonuçlanması ġükrü
Saraçoğlu hükümetini, yapılan devlet müdahalesinin ortadan kaldırılması veya azaltılması ile
serbest fiyat mekanizmasının iĢlerlik kazanacağı ve daha sonra saklanan ürünün ortaya
çıkacağı, üretimi artıracağı, dolayısı ile fiyatların düĢeceği düĢüncesine götürmüĢtür. Bundan
dolayı hükümetin kurulmasından hemen ardından 15 Temmuz 1942’de alınan 366 sayılı karar
ile hükümetin el koyacağı ürün miktarı azaltılmıĢ, çiftçinin elinde kalan ürünü serbest
piyasada satabilme serbestliği tanınmıĢtır. Kararın çatısını oluĢturan metin Ģöyledir:“1942 yılı
zarfında istihsal edilen bilumum buğday, çavdar, mısır, akdarı, yulaf ve arpa mahsülünün
tamamından aşağıdaki nisbetler dahilinde bedeli mukabilinde devletçe satın alınacaktır.
a) İstihsal ettiği bu cins mahsuller miktarı elli tona kadar olan müstahsillerin
istihsal ettikleri bütün bu cins mahsülün her nevi’nin % 25’i
b) İstihsal ettiği bu cins mahsuller miktarı yüz tona kadar olan müstahsillerin
istihsal ettikleri bütün bu cins mahsulün her nevi’nin elli tona kadar olan kısmından
% 25 ve elli tondan yüz tona kadar olan kısmından % 35’i
Yüz tondan fazla mahsul istihsal eden müstahsillerin ise istihsal ettikleri her
nevi’nin elli tona kadar olan kısmından % 25, elli tondan yüz tona kadar olan kısmından %
35 ve yüz tondan fazla kısmından % 50’si”9.
Toprak Mahsulleri Vergisi ise 1925 yılında kaldırılan aĢar vergisinin yerine getirilen ve
tarım ürünlerinden alınan bir vergiydi. Genel olarak küçük köylü tüm bu çıkarılan ek
verg,iler yüzünden durumu kötüleĢti. Kırsal kesimde ezilen küçük çiftçinin yanında, büyük
toprak sahiplerinin savaĢ koĢullarından yararlanarak zenginleĢtiğini görmek mümkün.
Hükümetin düĢük fiyattan ürün alması küçük köylüyü ürünsüz ve parasız bırakırken hacı ağa
denilen büyük toprak sahiplerini zengin etmiĢtir. Bu büyük toprak sahipleri devletin almadığı
ürünlerini yüksek fiyatlarda pazara sürmüĢ ve yüksek karlar sağlamıĢlardır. Ellerindeki
malları stok yapmıĢlar ve karaborsacılık faaliyetleri ile kar sağlamıĢlardır. Ayrıca tarımsal
üretim araç gereçlerindeki pahalılık ve darlık, köylünün ekonomik durumunu ve üretim
yapmasını zorlaĢtırıyordu. Bu eksikleri gidermek için 1943 yılında zirai Donanım Kurumu
kuruldu. Ancak bu kurulda yeterli faydayı gösteremeyince kapatıldı10
.
7 M. Selçuk Özkan ve Abidin Temizer,‖Ġkinci Dünya SavaĢı Yıllarında Türkiye’de Karaborsacılık‖, Uluslararası
Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 9 , Yaz 2009, s.322 8 Resmi Gazete, 7.6.1943, Sayı: 5423.
9 Resmi Gazete, 17.7.1942, Sayı:5160.
10 Murat Metinsoy,a.g.e.,s.138.
9
Ayrıca devlet tarafından tedarik edilen tohumların dağıtımı da aksıyor, dağıtım yapıldığı
durumlarda ise, küçük köylülerin sıklıkla haksızlığa uğradığı oluyordu. Bunlar yapılırken
eĢitsizlik haksızlık yapılıyordu. Dolayısıyla hakkını da çoğu zaman alamayan köylü Ģikayet
yolunu seçiyordu11
.
TABLO 3: Ülke yüz ölçümünün genel bölünüĢü(1934-1944) 12
Tarih Hektar
Her yıl sürülüp ekilen
topraklar
1934
1944
10 556 308
12 900 993
Çayırlar, yaylaklar, otlak
ve mer'alar
1934
1944
44 329 423
39 020 840
Sebze ve meyve bahçeleri,
zeytinlikler, bağlar v. s.
1934
1944
1 120 740
1 384 744
Ormanlar
1934
1944
9 169 859
11 892 537
Ürün getirmeyen yerler
1934
1944
12 057 672
12 498 456
Genel Toplam
1934
1944
77 234 000
77 698 020
TABLO 4: BaĢlıca Tarım maddelerinin coğrafi toplanıĢı13
Buğday – Bin Ton
11
Murat Metinsoy,a.g.e.,s.139. 12
Ġstatistik Yıllığı(1 9 4 2 - 1 9 4 5), Ġstanbul: Hüsnü Tabiat Basım Evi, Cilt:15, 1955, s.219. 13
Ġstatistik Yıllığı(1 9 4 2 - 1 9 4 5), Ġstanbul: Hüsnü Tabiat Basım Evi, Cilt:15, 1955, s.242.
10
İller
1940 1941 1942 1943 1944 1945
Konya 324 414 424 423 333 185
Ankara 296 206 317 326 196 81 Afyon 198 120 167 107 121 112
Sivas 187 153 235 84 119 99
Yozgat 174 134 136 102 112 135 Kayseri 165 85 131 119 56 52
Seyhan 145 91 132 59 66 52 Niğde 137 106 120 75 79 34
Urfa 137 121 118 104 139 6l
Eskişehir 131 92 137 79 106 30 Tokat 125 84 123 84 77 62
Diyarbakır 110 57 80 17 30 30
Çankırı 100 95 30 39 31 22 Malatya 95 88 92 83 113 69
Gümüsane 87 82 62 52 25 21 Antalya 86 61 91 65 30 20
Kütahya 82 79 117 130 101 52
Çorum 75 80 148 157 91 70 Bursa 50
68 68 73 72 54
Denizli 45
117 99 83 39 24
Toplam 2 752 2 333 2 827 2 361 1 936 1 265
Saire 1 316 1 150
1 436 1 149 1 212 924
Genel toplam
2 752 2 333 2 827 2 361 1 936 1 265
TABLO 5: BaĢlıca Tarım maddelerinin coğrafi toplanıĢı14
Arpa – Bin Ton
14
Ġstatistik Yıllığı(1 9 4 2 - 1 9 4 5), Ġstanbul: Hüsnü Tabiat Basım Evi, Cilt:15, 1955, ss.242-243.
11
İller
1940 1941 1942 1943 1944 1945
Ankara 162 114 138 128 60 28
Konya 142 161 187 153 134 691 Seyhan 117 64 91 36 37 25 Kayseri 112 37 SO 92 44 20
Erzurum 87 68 26 28 32 31 Sivas 83 68 131 28 46 38
Kars 82 60 27 19 44 47 Manisa 7H 34 73 31 41 22 Çorum 74 75 74 68 43 28 Tokat 73 48 66 46 37 30
Malatya 67 45 59 35 76 61 Afyon 62 50 77 84 41 20
GümüĢhane 59 58 39 33 16 14 Kütahya 56 59 73 89 42 25
Niğde 62 30 38 26 33 12 Diyarbakır 52 43 47 22 50 26
Ġçel 50 23 13 22 17 15 Yozgat 48 15 43 28 28 44
Çankırı 44 47 47 30 21 12
Denizli 42 58 79 61 32 18
Amasya 42 39 46 49 20 14 Mardin 32 47 25 13 31 36 Toplam 1 614 1 243 1 489 1 123 925 625
Saire 635 515 676 542 478 254
Total 2 249 1 758 2 165 1 665 1 403 879
12
TABLO 6: BaĢlıca Tarım maddelerinin coğrafi toplanıĢı15
Pirinç
Ġller 1940 1941 1942 1943 1944 1945
Antalya 6 590 6 215 3 123 3 981 1 654 —
Ankara 4 652 2 248 3 949 3 333 2 725 3 003
Rize 700 1 140 3 288 3 473 196 600
Genel Toplam
62 794 55 824 60 473 59 790 27 024 32 482
TABLO 7: Zeytinyağı – bin ton16
.
Ġller 1940 1941 1942 1943 1944 1945
Aydın 10 259 6 935 4 797 5 244 2 246 -
Manisa 9 661 10 595 788 127 1 677 -
Bursa 4 926 4 304 2 888 245 1 329 -
Genel Toplam
54 038 71 917 50 237 24 631 23 476
Fiyat Ġstatistikleri
TABLO 8: Köylü elinden çıkarken Ağustos aylarında ilk satıĢ fiyatı
1939 — 45 - Kilo ve kuruĢ olarak Buğday17
15
Ġstatistik Yıllığı(1 9 4 2 - 1 9 4 5), Ġstanbul: Hüsnü Tabiat Basım Evi, Cilt:15, 1955, s.244. 16
Ġstatistik Yıllığı(1 9 4 2 - 1 9 4 5), Ġstanbul: Hüsnü Tabiat Basım Evi, Cilt:15, 1955, ss.249-250. 17
Ġstatistik Yıllığı(1 9 4 2 - 1 9 4 5), Ġstanbul: Hüsnü Tabiat Basım Evi, Cilt:15, 1955, s.252.
13
TABLO 9: 39 - 45 - Kilo ve kuruĢ olarak Pirinç18
Ġller 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 Ankara 22.0 23.0 35.0 — 150.0 — 125.0
Samsun 27.5 28.0 38.0 75.0 150.0 130.0 130.0
Hakkâri 16.0 22.0 30.0 - 120.0 80.0 80.0
Bursa 25.0 30.0 46.0 855 — — —
18
Ġstatistik Yıllığı(1 9 4 2 - 1 9 4 5), Ġstanbul: Hüsnü Tabiat Basım Evi, Cilt:15, 1955, s.257.
Ġller 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945
Ankara 4.5 6.0 9.0 20.0 — — 30.0
Edirne 4.3 7.2 8.5 70.1 36.9 27.0 30.1
Hakkâri 10.0 11.5 13.5 35.0 55.0 40.0 35.0
Ġstanbul 5.0 6.5 13.0 — 63.0 27.0 43.0
14
TABLO 10: Yıllık Ortalama Perakende Fiyatlar19
ġehirl
er
Yıl Ekmek Buğday Pirinç Bulgur Makar
na
Patates Fasulye
Adana 1940
1941
1942
1943
1944
1945
10.02
14.14
31.70
58.41
30.50
31.15
12.60
18.07
-
-
44.04
54.82
29.85
37.42
113.33
157.33
147.29
128.09
11.28
19.21
78.00
98.12
49.79
50,49
25.44
36.21
50.00
-
-
71.92
7.14
11.21
30.94
37.39
32 50
30.79
20.82
25.00
41.25
80.83
69.37
65.62
Ġstan
bul
1940
1941
1942
1943
1944
1945
10.73
13.25
25.72
39.58
30.50
29.91
19.49
23.73
-
-
-
-
34.60
46.75
94.84
170.12
153.89
150.54
17.07
26.45
63.22
119.46
63.03
56 52
27.73
43.61
44.00
-
-
69.57
9.45
13.20
35.24
38.79
30.14
26.41
26.20
31.76
41.29
82 70
78.38
71.96
1.2. SANAYĠ
Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında özel giriĢimciliğe dayalı liberal iktisadi geliĢme
politikası izlenmiĢtir. Özel kesim özendirici ve korumacı tedbirlerle desteklenmiĢ,
sanayileĢmede baĢrol özel kesime verilmiĢtir. Dünya Ekonomik Bunalımı 1929-1930’dan
itibaren Türkiye üzerinde yıkıcı denilebilecek etkilerini göstermeye baĢladı. 1930’lu yıllara
girilirken devletin iktisadi hayata daha yoğun olarak girmesi yönünde güçlü baskılar oluĢmaya
baĢlamıĢtı. Dünya Bunalımının olumsuz etkileri bu baskıları artırdı. Bunalımın baĢında dıĢ
ticaret hacmi süratle daralmıĢtır. Ġhracat 1928’de ulaĢtığı 88.3 milyon dolar düzeyinden
1932’de 48 milyon dolara kadar gerilemiĢtir20
. Hükümet tarafından benimsenerek 17 Nisan
1934’de Birinci BeĢ Yıllık Sanayi Plânı (BBYSP) adı altında yürürlüğe konuldu. Bu plan ile
devlet kendi eliyle sinai tesisler kuracak ve iĢleteceğini öngörüyordu. Ġkinci dünya savaĢı
19
Ġstatistik Yıllığı(1 9 4 2 - 1 9 4 5), Ġstanbul: Hüsnü Tabiat Basım Evi, Cilt:15, 1955, s.314.
15
öncesi sanayi devlet eliyle kurulan iĢletmeleri görüyoruz. Bununla beraber kurulması
öngörülen 23 fabrika idi :
Dokuma Sanayi:
Dokuma sanayi alanında yılda 103 milyon metre pamuklu dokuma ve 2753 bin metre pamuk
ipliği üretecek beĢ fabrika yapımı plânlanmıĢ ve bu fabrikalar Plân dönemi içinde faaliyete
geçirilmiĢtir. Kastamonu’da kurulması plânlanan kendir fabrikası Plân dönemi içinde değil,
1954’de kurulmaya baĢlanmıĢtır. Bursa’da kurulması plânlanan yünlü kumaĢ (yünlü
kamgarm) fabrikası 1938’de faaliyete geçirilmiĢtir.
Maden Sanayi:
Ereğli kömür havzasına yakın bir yerde kurulması plânlanan demir-çelik fabrikası, 1938’de
Karabük’te hizmete açılmıĢtır. Zonguldak’ta 1935’de semikok fabrikası, Keçiborlu’da
1934’tekükürt fabrikası ve Ergani’de 1939’da bakır izole fabrikası tamamlanarak hizmete
girmiĢtir.
Kâğıt ve Selüloz Sanayi:
BBYSP döneminde Ġzmit’te bir kâğıt fabrikasının temeli atılmıĢ ve 1936’da faaliyete
geçirilmiĢtir. Yine Ġzmit’te 1936 da selüloz fabrikasının temeli atılmıĢtır. Bu plana daha sonra
eklenen ikinci kâğıt fabrikası ve kaolin fabrikası Ġzmit’te Ġkinci Dünya SavaĢı yıllarında
iĢletmeye sokuldu.
Toprak, Seramik Sanayi:
Plânda, Ġstanbul’da ĢiĢe-cam ve Kütahya’da porselen fabrikalarının yapılması öngörülmüĢtür.
ġiĢe-cam fabrikası 1935’de faaliyete geçirilmiĢ, porselen fabrikası baĢlanamamıĢtır.
Kimya Sanayi:
Kimya sanayi alanında plâna konan sülfürik asit, süper fosfat ve klor alkali fabrikalarına
dönem içinde baĢlanamamıĢtır. Bu fabrikaların ilk ikisi Karabük’te sonuncu Ġzmit’te Ġkinci
Dünya SavaĢı yıllarında kurulmuĢ ve faaliyete geçmiĢtir21
. BBYSP’in son yıllarında sanayi
sektörünün GSMH’deki payı %17’yi aĢmıĢtır. Çünkü sanayi sektörünün büyüme hızı diğer
sektörlerin büyüme hızlarının üstünde seyretmiĢtir.
Türkiye’de 1942 yılına kadar olan süreçte 28 Mayıs 1927 yılında çıkarılan TeĢviki
Sanayi Kanunu uygulanmıĢtır. Kanun özel giriĢimi desteklemek ve teĢvik etmek olmuĢtur.
Kanuna göre :
Belediye sınırları dıĢında iĢletme kurmak isteyenlere ve uygun görülen giriĢimlere 10
hektara kadar karĢılıksız arazi belediye sınırları içinde de devlet arsalarının bedelleri on yıl
içinde ödenmek için özel teĢebbüslere devri,
Bu teĢebbüslerin bina arazisi kazanç gibi vergiden muaf tutulması,
Sınai kuruluĢlarca kullanılacak inĢaat malzemeleri, hammadde ve yatırım
ekipmanlarının gümrük vergileri ve giriĢ resimlerinden muaf tutulması,
HaberleĢme (telefon ve telgraf) bağlantılarının hükümetçe karĢılıksız yapılması,
Yurt dıĢındaki sağlanan makine gibi araç ve gereçlerin demiryolu ve yollarında % 30
indirim yapılması yada izinli tarife uygulanması,
Sınai kuruluĢlarının belirli Ģartlara bağlı olarak yıllık üretim değerlerinin %
10’u oranında prim verilmesi,
21
Hasan Çetin, Ġkinci Dünya SavaĢı Sürecinde Türkiye’nin Sosyo-Ekonomik Durumu (1939–
1945)‖,(YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman : Doç. Dr. Daime Yüceer, Uludağ Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, 2007) ,ss.51-52.
16
TeĢebbüs faaliyeti için gerekli olan bir kısım kamusal tekel maddelerinin (tuz, isporto,
patlayıcı maddeler gibi) bakanlar kurulu kararı ile belirli oranda indirim yapılması,
Ġthal mala oranla % 10 pahalı olsa da devlet kuruluĢlarının, belediyenin ve yasadan
yararlanan tüm kuruluĢların, yurt içi üretim mallarını kullanma zorunlulukları getirilmiĢtir.
Ayrıca bazı Ģartlar altında bu ayrıcalıklarda yabancı sermayenin de yararlanabileceği hükmü
getirilmiĢtir22
.
TeĢvik-i Sanayi Kanundan yararlanan iĢyerleri sayısı sürekli gerilemiĢ ve 1932’de 1473
iken, 1939’da 1144’e ve 1941’de 1052’ye düĢmüĢtür. Bu kanun 1942’de yürürlükten
kaldırılmıĢtır. Toplam iĢyeri sayısındaki bu düĢmeye karĢılık teĢviklerden yararlanan kamu
kuruluĢlarının sayısı sürekli yükselmiĢtir Türkiye’de savaĢ yılları ekonomi politikaları
içeriğinin farklılaĢmasına karĢın ―devletçiliğin‖ sürdüğünü söyleyebiliriz. Bundan dolayı da
―SavaĢ ekonomisine‖ geçiĢte Türkiye büyük zorluklar ile karĢı karĢıya kalmamıĢtır23
.
Milli Koruma Kanunu çıkarılması burjuvazinin iĢine gemli ucuz ve kaanatker iĢ gücü
dolayısıyla rahatsız olmamıĢtır. Hükümet, özel sanayi kuruluĢları için üretim hedefleri tespit
etmeye yetkiliydi; yatırım planlarını onaylamama hakkı vardı, fabrikalara ve madenler el
koyabilir, bütün piyasalardaki fiyatları kontrol edebilir ve bazı malların ticaretini
millileĢtirebilirdi. Kanun, hükümete sanayi ve maden kurumlarının neyi ve ne miktarda
üreteceğini tespit hakkı vermektedir. Gerekli yatırımlar, hükümet müsaadesi ve denetimi
altında yapılacaktır. Hükümet, tedbirlerine ayak
uyduramayan kurumlara, uygun bir tazminat
karĢılığında el koyacak ve iĢletebilecektir. 1942
tarihli bir tadil kanunu ile, herhangi bir Ģarta tabi
olmadan, görülen lüzum üzerine, sanayi ve maden
iĢletmelerine devlet el koyabilecektir. Görüldüğü
gibi, kanunla teĢebbüs özgürlüğü geniĢ ölçüde
kısıtlanıyor görünmektedir. Ama gerçekte hiçte öyle
olmamıĢ, baskılara rağmen el koymalar hiçbir zaman
aĢırı hadlere vardırılmamıĢ, geniĢletilmemiĢtir24
.
TABLO 11: Türkiye Sanayi Üretim Endeksi
Hükümetlerin Milli Korunma Kanununa dayanarak zorunlu is yükümlülüğü koyması,
bazı sanayi kuruluĢlarına bedeli karĢılığı el koyması, bazı isletmelere üretimlerini
arttırabilmeleri için krediler vermesi gibi önlemler istenen olumlu sonucu sağlayamamıĢtır.
Bu bölümde Milli Korunma Kanunu’na dayanarak is yükümlülüğü, fazla mesai ve kredi
verilmesi uygulamalarının yapıldığı alanlardaki üretim durumları değerlendirilmiĢtir. 1940-
1945 döneminde tarım üretiminde hızlı bir düĢüĢ yaĢanırken sanayi üretiminde çok yavaĢ bir
artıĢ vardır25
. SavaĢ yıllarında sanayi üretiminde gözle görülür bir dalgalanma olduğunu
görüyoruz. SavaĢ döneminde sanayi yeterli oranda büyüyememiĢtir, ama Milli Korunma
22
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: 2, Cilt: 32, TBMM Matbaası, Ankara, ss.13-14. 23
Hasan Çetin, a.g.e.,s.54. 24
Hasan Çetin, a.g.e.,ss.43-44. 25
Mehmet Karaca, ag.e,.s.162
YILLAR Sanayi Üretim
Ġndeksi
1940 108,
1941 107,3
1942 94,2
1943 103,5
1944 116,13
1945 115,4
17
Kanununun uygulaması özel isletmelere yaramıĢ, küçük isletmeler büyüyerek fabrika biçimini
almıĢtır26
.
1.3. ULAġIM
Cumhuriyet sonrası izlenen demiryolu politikası ile oldukça kolaylaĢmasına karĢın,
savaĢ yıllarında bu ulaĢım hızı yetersiz kalmıĢtır. TaĢımacılıkta da karayolları yetersiz
kalmıĢtır. Demiryollarının çoğunun askeri iĢlerde kullanılması tarım ürünlerinin iç piyasaya
ulaĢmasında demiryolunun çok az kullanılmasına neden olmuĢtur. Ülke çapında odun ve
kömür sıkıntısı yaĢanmıĢ, birçok kente yakacak gitmemiĢtir27
.
Karayolları uzunluğunun yetersizliği, ulaĢım sektöründe kullanılan bazı kara-deniz
araçlarına hükümetçe el konulması, ulaĢımı güçleĢtirmiĢtir. UlaĢımdaki bu zorluklar
ekonomide ürünü pazara ulaĢmasını zorlaĢtırıyordu. Bu da direkt ülke içi ekonomisini
etkiliyordu28
. Milli Korunma Kanunu ile yol, köprü ve diğer ulaĢım araçlarının yapım ve
tamiratında iĢ yükümlülüğü getirilmesi amaçlanmıĢ olası bir savaĢ durumunda ulaĢımın
aksamaması için önlem alınması öngörülmüĢtür. SavaĢ yılların uluslar arası ticarette de
yaĢanan ulaĢım sorunları dünya ticaretini etkilemiĢtir. SavaĢın sona erdiği 1945 yılında ise,
ulaĢım imkânlarındaki güçlüklerin ortadan kalkmaya baĢlaması ve denizlerde emniyetin
sağlanması ile, ticaretin yeniden düzenlenmesine çalıĢılmıĢtır29
. Bunun yanı sıra sağlıkta da
doktor, sağlık memuru, ilaç bulunmayan kırsal kesimde, Ģehre ulaĢımı sağlayacak ulaĢım
yetersizlikleri de, sağlık hizmetlerinden yararlanılmasını büyük ölçüde güçleĢtirmiĢtir.UlaĢım
yetersizliği sadece ticarette değil her alanda zorluklara ve yetersizliklere sebep olmuĢtur30
.
Ordu ulaĢım olanaklarının sıkıntısını görüyoruz31
.
26
Mehmet Karaca,a.g.e.,s.165. 27
Melek Ulusoy,‖Milli Korunma Kanunu Çıkarılma Amacı, Sosyoekonomik Etki ve
Sonuçları‖,(YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman: Doç. Dr. Ġhsan ġerif Kaymaz, Gazi Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010 ), s.52 28
Hasan Çetin, a.g.e., s.99. 29
Seher Boykoy, ―2.Dünya SavaĢı Yıllarında Türkiye’nin Sosyo-kültürel Hayat‖,( YayımlanmamıĢ Doktora
Tezi, DanıĢman: Prof. Dr. Ergün Aybars, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi Enstitüsü
, 2008), s.166. 30
Seher Boykoy, a.g.e., s.69 31
Mehmet karaca, a.g.e.,s.68
18
TABLO 12: Motorlu Kara taĢıtları sayısı32
İller
Yıllar
Bisiklet
Motosiklet
Otomobil
Kamyon
Otobüs
Afyon
1938 1943 1944 1945 1946
36
241
219
232
225
3
4
7
3 2
16
18
17
21
19
- 10 24
11
24
5
5
2
8
16
İstanbul
1938 1943 1944 1945 1946
1 773
5 076
4 628
1 340
2 689
263
225
275
271
272
1 710
1 258
1 616
1 657
1 746
590
442
766
636
719
138
69
135
98
99
Yukarıdaki tabloda Ġstanbul ve Afyon Ģehirlerinin motorlu kara taĢıt sayıları verilmiĢtir.
Görüldüğü üzere Ġstanbul Ģehri geliĢmiĢliği ve nüfusu sayesinde daha fazla motorlu kara
taĢıtına sahiptir.
TABLO 13: Devlet tarafından iĢletilen demir yolları---1938 — 4533
Yıllar
Yolcu trenleri
Muhtelif trenler
Yük treni
Genel toplam
1938
1939
1940
1941
1942
1943
1944
1945
100 816
101 651
96 172
97 440
92 310
89 783
96 042
58 836
49 313 56 904
55 626
55 194
44 422
40 166
46 049
30 669
37 287
48 961
67 508
72 410
78 124
97 495
100 754
56 532
37 287
207 516
220 306
225 044
214 856
227 444
242 845
146 037
32
Ġstatistik Yıllığı(1 9 4 2 - 1 9 4 5), Ġstanbul: Hüsnü Tabiat Basım Evi, Cilt:15, 1955, ss.486-487. 33
Ġstatistik Yıllığı(1 9 4 2 - 1 9 4 5), Ġstanbul: Hüsnü Tabiat Basım Evi, Cilt:15, 1955, s.490
19
C.HÜKÜMET PROGRAMLARINDA EKONOMĠ
1. Refik Saydam Hükümeti Dönemi Hükümet Programları
Refik Saydam hükümet programlarına baktığımızda 2.Hükümet programında ekonomi
konularına çok yer verilememiĢtir. Bunu sebebi olarak ise 2.dünya savaĢı nedeniyle daha çok
dıĢ politikaya ağır verilmesini gösterebiliriz.
Refik Saydam 27 Ocak 1939 tarihinde Büyük Millet Meclisi küsüsünde okuduğu
hükümet programında maliyenin temel ilkesini, Cumhuriyet döneminin ilk olarak ülkemizde
sağladığı ve özenle koruduğu denk bütçe esasının oluĢturacağını belirtmiĢtir. Ardından
ülkenin her alanda geliĢmesine ve ilerlemesine yönelmiĢ olan hükümet programının bu
alanların her birindeki ihtiyaçları hızla meydana getirecek Ģekilde ve mali bakımdan sıkıntısız
karĢılanabilecek çerçeveler içinde düzenleneceği; vergilerin daima vatandaĢlarla devlet
hukukunu aynı seviyede koruyacak Ģekilde düzenleneceği ve toplanacağını belirtmiĢtir. Çiftçi
ve köylü vatandaĢların vergi yükünü hafifletmek ve köylerin iktisadi anlamda hızla
kalkınmasını sağlamak ve hayat ucuzluğuna yönelik iktisadi temellerin eksiksiz ve devamlı
suretle meydana getirileceği, milli paranın fiili istikrarının korunacağı belirtilmiĢtir. Devlet
bütçesinden verilen maaĢ ve ücretlerle devlet sermayesiyle kurulmuĢ müesseselerdeki maaĢ
ve ücretler arasında denge sağlanacağı, bu kuruluĢların düzenli bir Ģekilde iĢlemesinin
sağlanacağı belirtilmiĢtir34
.
Çiftçi ve köylü vatandaĢların vergi yükünü hafifletmek ve köylerin iktisadi anlamda
hızla kalkınmasını sağlamak ve hayat ucuzluğuna yönelik iktisadi temellerin eksiksiz ve
devamlı suretle meydana getirileceği, milli paranın fiili istikrarının korunacağı belirtilmiĢtir.
Refik Saydam :‖ Her vesile ile çiftçi ve köylü vatandaĢlarımızın vergi yükünü tahfif ve
köylerimizin iktisaden süratle kalkınmasını temin etmek ve hayat ucuzluğuna matuf tahfifleri
iktisat kaidelerinin salim istikametlerinde mütemadiyen tahakkuk ettirmek en samimi
emellerimiz arasındadır. Milli paramızın fiili istikrarını korumak baĢlıca umdemizdir.35
‖
diyerek vurgulamıĢtır.
Refik Saydam 10 Nisan 1939 tarihinde kurduğu ikinci hükümette Ġktisat yıllar geçtikçe
görevlerinin artması ile gördükleri genel hizmetlere göre bir sıralama yapılması ihtiyacı
doğduğunu ve bu nedenle bu vekâleti iktisat ve Ticaret Vekâleti olmak üzere ikiye
ayırdıklarını söylemiĢtir Ġktisat vekâletinin bundan böyle yalnız sanayi ve maadin iĢleriyle
uğraĢacağını söylemiĢtir. Vekâletlerin iĢ programında bir değiĢiklik olmadığını, kabinenin
programında olduğu gibi vekâletlerin iĢ programında da CHP’nin programının esas olduğu
belirtmiĢtir36
.
BaĢbakan Refik Saydamın Hükümet programlarındaki ekonomi politikaları ile ilgili
demeçlere bakacak olursak: ―Ġktisadî sahadaki çalıĢmalarımız, istikametini her iĢimizde
olduğu gibi Parti programının ana hatlarından alacaktır. Devletçilik prensibine dayanan
mevzularda faaliyetimiz ihtiyaçları, ehemmiyetlerine ve bu baptaki imkânlara göre sıraya
34
Zeliha Özlem Öcal, ―Siyasi Açıdan 1. Ve 2. Refik Saydam Hükümetleri (1939–1942)‖,(YayımlanmamıĢ
Master Tezi, DanıĢman: Prof. Dr. E. Semih Yalçın, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006), s.71. 35
TBMM Zabıt Ceridesi Devre5, Cilt: 29, Ġçtima:4, 28.Ġnikad, TBMM Matbaası, Ankara, (27.1.1939),s. 215. 36
Zeliha Özlem Öcal, a.g.e.,s.71.
20
koyarak temin etmek ve Devletin iktisadî teĢekküllerinin iĢlemelerini ve bunların üzerindeki
kontrolleri kuruluĢlarındaki maksada cevap verecek Ģekilde ve Ģartların müsaadesi nispetinde
tekemmül ettirmek yolunu takip edecektir.37
‖
BaĢbakan Refik Saydam 1.Hükümet programında:―Maliyemizin ana prensibini,
Cumhuriyet devrinin ilk olarak memleketimizde temin ve itina ile muhafaza ettiği hakiki ve
samimi manası ile denk bütçe esası teĢkil edecektir. Taahhütlerimize olan sadakat,
tediyelerimizde ki intizam sayesinde gittikçe artan Devlet itibarının takviyesi bu esasın büyük
bir hassasiyetle takibi ile mümkün olabileceği kanaatindeyiz. Memleketimizin her sahada
inkiĢaf ve ümranına matuf mesai programlarımızı bu sahaların her birindeki ihtiyaçları suratla
tahakkuk ettirecek Ģekilde ve mali bakımdan sıkıntısız karĢılanabilecek çerçeveler içinde
tanzim etmek azmindeyiz. Umumi hizmetlerin ifasını temin edecek varidat membalarını
tanzim ederken istihsal ve vatandaĢların tediye kabiliyetlerini tazyik etmemeğe hassaten
dikkat edeceğiz. Vergilerimizde daima mütekabil ve vatandaĢlarla Devlet hukukunu aynı
seviyede koruyacak tarh ve tahsil usullerinde devamlı ıslahatı tahakkuk ettirmek maliyemizin
en baĢta gelen iĢtigal mevzularından birini teĢkil edecektir.‖ ġeklinde belirtmiĢtir. Ayrıca
ekonomi programları yanında hükümet programında ziraat, tarım ve ormancılık kalemlerinin
de geliĢtirileceği belirtilmiĢtir38
.
Refik Saydam hükümetinin 2. Hükümet programı ise yukarıda bahsettiğimiz gibi
ekonomik unsurlardan çok siyasi konulara ağırlık verilmiĢtir.
2. ġükrü Saraçoğlu Dönemi Hükümet Programları
Hükümet programında savaĢ Ģartları belirtilmiĢ. ġükrü Saraçoğlu 2.Hükümet
Programında:―Darlığın en müessir ilacı istihsali çoğaltmak ve saklı malları meydana çıkarmak
olduğu için fiyatların artmasında fayda görülmüĢtür.‖ DemiĢtir. Bununla beraber istihsalin bir
kısmı devletçe tayin edilen fiyatla devlete satılacağı belirtilmiĢtir.
Bu programa göre :
l. 140 liradan fazla ücret ve maaĢ alan geniĢ manasıyla bütün memur ve müstahdemlere birer
kat elbiselik kumaĢ.
140 liradan aĢağı olanlara ikiĢer kat elbiselik kumaĢ.
70 liradan aĢağı maaĢ ve ücret alanlara da ayrıca birer ayakkabı vermeyi vadetmiĢtik.
Elyevm bütün bu vaitler icra safhasındadır. Ve derpiĢ edilen zamanı içinde tamamen
yapılacaktır.
2. Ekmek; bunun müstahsili köylüdür. Onun için fiyatın yükselmesi sadece Ģehirlinin dar ve
mahdut gelirli kısmını muztarip eder. Bu dar ve mahdut gelirli nüfusu tespit ettik. 1.600.000
rakamını bulduk. Bunlara nisbeten çok ucuz yani bize malolan fiyata üç aydan beri ekmek
vermekteyiz ve ekmek vermekte devam edeceğiz. Bundan maada Ġstanbul, Ġzmir, Ankara,
Zonguldak Ģehirlerine de orta fiyattan hububat ve ekmek vermekte devam ediyoruz. Bu
37
TBMM Zabıt Ceridesi Devre5, Cilt: 29, Ġçtima:4, 28.Ġnikad, (27.1.1939), 216. 38
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP11.htm, (13.11.2013).
21
sayede mevcut telaĢ tamamen söndü. Hatta yer yer bazı geniĢlikler kendisini göstermeye
baĢladı.
Bunlardan baĢka bu sene toprak ofisinin tohumluk için Ziraat Vekili emrine verdiği ve tahsis
ettiği tohum kıĢlık olarak 34.000, yazlık olarak 14.000 ki ceman 48.000 tondur. Bu kadar çok
miktar hiç bir sene tohumluk olarak dağıtılmamıĢtır.
Bir aralık 150 gram ekmek verdiğimiz düĢünülür ve yine bir aralık buğday fiyatının
yüz kuruĢu aĢtığı göz önüne getirilecek olursa bugüne nispetle geniĢ bir hava içinde
bulunduğumuzu anlarız. Bugünkü neticeyi bir taraftan aldığımız tedbirlerdeki isabete diğer
taraftan da devam etmekte olan Ġngiliz ve Amerikan yardımına borçluyuz.
3. Bulgur için yaptığımız vadi, bulgur olarak yerine getiremedik. Çünkü Ankara'da
kurulacağını umduğumuz fabrika bazı sebeplerden dolayı kurulamadı. Fakat bulgur yerine son
günlerde değiĢmez gelirlilere nüfus baĢına ikiĢer kilo un vermeye baĢladık.
4. Pirinç vadimizi pirinç olarak yerine getiremiyoruz. Çünkü aldığımız % 15'ler
umduğumuzdan çok az oldu ve bu azı da ordu ile hastaneler arasında taksim etmek icabetti.
Fakat pirinç yerine makarna tevzi etmeyi düĢünüyoruz.
5. Yağ; zeytinyağı mahsulü henüz tamamen elimize geçmemiĢtir. Elimize geçecek miktarın
sekiz dokuz milyon kilo olacağını tahmin ediyoruz. Ve değiĢmez gelirli vatandaĢlara yağ
hakkında vaki olan vadimizi yakında yerine getirmeye baĢlayacağız.
6. ġeker; dar ve mahdut gelirlilerin beher nüfusuna 600 gram Ģekeri her ay muntazaman
vermekteyiz. Resmi fiyatlara nazaran çok ucuza verilen bu miktarı önümüzdeki aylar için
artırmayı bile düĢünüyoruz.‖ Hükümet bir taraftan dar v gelirli insanların bir kısım
sıkıntılarını bertaraf etmeye çalıĢmıĢ diğer taraftan da vurguncuları engellemeye çalıĢmıĢtır.
ġükrü Saraçoğlu 2.Hükümet Programında dönemin önemli maddelerinden Varlık
vergisi ile alakalı olarak:‖ Bu vergi bugüne kadar Hazineye 225 milyon lira verdi. Bu vergi
sayesinde ufuktaki bulutlar dağıldı. Bu vergi sayesinde maliyemiz geniĢledi. Hesapsız ve
zararlı sarf olunan birçok para, yerinde olarak, pazardan çıkarıldı. Emisyon miktarı
arttırılmadı. Hatta bu miktar, 767 milyondan 720 milyona düĢtüğü gibi Merkez Bankamız,
mühim kısmı son aylarda olmak üzere 35 ton da altın aldı. Bununla Merkez Bankasındaki
altınlar bildiğiniz altınlardan 15 milyona varmıĢtır. Dikkatinizi celbederim, banka bunlardan
maada son birkaç ay içinde (12 milyon Ġngiliz lirası) biriktirdi. Böylece Türk parası hiç bir
zaman bu kadar sağlam olmadı ve böylece paramız çok memlekette gıptı uyandıracak bir
duruma yükseldi.‖ Bunun sonunda Dünya savaĢınının dördüncü yılını yaĢarken bu vaziyette
bulunmanın çok memnuniyet verici olduğunu belirtmiĢtir.
ġükrü Saraçoğlu Programında gelecek için ise:―En büyük ilaveyi maarife yaptık.
Buraya konan para geçen seneye nazaran 14,5 milyon lira fazladır. Diğer bir tabirle on sene
evvel on milyon lira olan maarif bütçesi gelecek sene 43 milyon lira olacaktır.‖ Hükümet
Zirrate en büyük payı ayırmıĢtır. Bunda sonraki en büyük pay Borçları ayrılmıĢtır. Saraçoğlu :
―Ziraatten sonra en büyük parayı borçlar faslına koyduk. Buraya koyduğumuz paranın 15
22
milyonu ile Türk milleti için tarihi ve acı hatıralar teĢkil eden ve düyunu umumiye denilen bir
borcu kökünden kazımak istiyoruz. Çünkü aramızdaki mukaveleye nazaran bu borcu satın
almak zamanı geliyor ve bu borç frank olarak ödeneceği için 15 milyon lira ile tamamen
bertaraf edilebiliyor. Böylece imparatorluğun bize bıraktığı miraslardan zamanında pek
ehemmiyetli ve elemli olan birisini daha dirilmemek üzere gömmüĢ olacağız. Bütçede mühim
para alacaklardan birisi de Sümerbank ve Etibank’tır. Bu iki bankanın kurduğu müesseseler,
imtiyazlı Ģirketlerin satın alınan ve yapılan demiryolları ve deniz yollarından sonra,
devletçilik vasfımızı en sağlam temeller üzerine kuran ve onu yaĢatan ve canlandıran
müesseselerdir. Bu iki müessesenin tabii seyrini devam ettirmek için ne lazımsa yapılacaktır.
Bunlar gibi nafıalarımızın yollar, sular, köprüler, demiryolları ve iskelelere dair mevcut
programı aynen tatbik edilecek ve her yerde bu iĢlerimiz faal yürüyüĢlerini muhafaza
edeceklerdir.‖ DemiĢ ve ekonomi ile ilgili programını bitirmiĢtir39
.
D. ĠKĠNCĠ DÜNYA SAVAġI YILLARINDA HÜKÜMET BÜTÇELERĠ
Cumhuriyet tarihinin ilk bütçesinin 1924 yılında hazırlanmıĢtır. Mali bağımsızlığın en
önemli Ģartı olarak da devlet hazinesinin güçlü ve güvenilir olmasını gerekli görmüĢtür. Bu
çerçevede dünya konjonktürün de ki geliĢmelerinde etkisiyle 1923–29 döneminde liberal
politikalar uygulanarak özel giriĢim desteklenmiĢ, 1930–38 döneminde ise karma ekonomi
politikaları (devletçi politikalar) uygulanarak devletin piyasayı yönlendirmesi sağlanmıĢtır40
.
Bizim incelediğimiz dönemde, ikinci dünya savaĢı yılları arasında, idari sınıflandırmaya göre
toplam olarak gösterilmiĢtir41
.
1. ĠKĠNCĠ DÜNYA SAVAġI ÖNCESĠ DENK BÜTÇE POLĠTĠKASI
Denk Bütçe Politikası hem geçmiĢe karĢı bir tepki, hem de Lozan’da elde edilen ekonomik
ve mali bağımsızlığın siyasi olarak korunması ve devlet mekanizmasına düzen verilmesidir.
Denk Bütçe Politikası bir geçiĢ sürecidir. Mali düzenin ve istikrarın sağlanmasına yönelik yasal
düzenlemeler yapılmıĢtır. 1926-38 yılları arasında bu bütçe politikası güdülümüĢtür. Hükümetin
yaptığı Ģey bütçeyi denk hazırlamak ve uygulamaktır. Denk bütçe, düĢük tahmin edilen gelire
göre giderlerin sınırlanması biçiminde yürütülür. Uygulamada, onanan bütçeden çok farklı
büyüklükte bir bütçe ortaya çıkar. UlaĢılan büyüklükler çok farklı olsa da, Meclis ve hükümetler
için bütçenin denkliği ana hedeftir. Bu açıdan bakıldığında denklik biçimsel, hesapsal ve yapay
bir denklik olsa da, bu denkliğin ülkenin iç ve dıĢ mali saygınlığının kurulmasında önemli
payının olduğu görülür. Bu dönemde, mali sistem büyük ölçüde Fransa’dan esinlenilerek
oluĢturulur. Ülkenin ekonomik ve mali yapısı nasıl uyumlu bir biçimde geliĢtirilebilir, uzun
dönemli sağlam bir mali düzen nasıl kurulabilir gibi, sorular pek sorulmaz. Mali düzende
karmaĢa ve adaletsizlikler 1930’lar boyunca sürse de, devlet için gerekli istikrarlı bir mali zemin
39
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP14.htm,(13.11.2013) 40
Dilek Göze Kaya ve AyĢe Durgun, 1923–1938 Dönemi Atatürk’ün Maliye Politikaları: Bütçe ve Vergi
Uygulamaları, DÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2009, Sayı:19, ss.233-234
41 Erdoğan Öner, ―Cumhuriyet Dönemi Türk Bütçeleri (1924-1993)”, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mail Kontrol
Genel Müdürlüğü, Sayı 9, 1993,s.11
23
oluĢturulur. Ülkenin iktisadi yapısına uygun bir vergi sistemi kurulamaz, ülkenin yapısal gelir
yetersizliği sorununu çözecek bir uzun dönemli bir perspektif oluĢturulmasa da, bu dönemde
izlenen bütçe politikası Türkiye Devleti’nin iç ve dıĢ prestijinin artmasını ve çevresine güven
vermesini sağlamıĢtır42
.
2. 1934-1943 Dönemi Bütçe
Bu dönemde bütçe giderlerinin GSMH'ya oranı ortalama % 20.6, bütçe gelirlerinin %
21.9 olmuĢtur. 1939 yılı hariç, bütçeler açık vermemiĢtir. 1941 yılında, 685 milyon liralık
harcamaya karĢılık 788 milyon liralık gelir elde edilmiĢ olup, bu yılın bütçesinde GSMH'nın %
3.5'i gibi rekor düzeyde bir bütçe fazlası ortaya çıkmıĢtır. Bu dönemin en belirgin özelliği
"Devletçilik" olarak nitelendirilen politikaların uygulanmasıdır. Ġkinci Dünya SavaĢının
baĢlaması,ile Türkiye harp ekonomisi dönemine girmiĢ ve harcamalarının büyük bir bölümünü
savunma giderlerine ayırmak zorunda kalmıĢtır. Muhtelif gelir yasaları çıkarılmıĢtır. Bunların en
önemlileri yeniden düzenlenen "Muamele Vergisi Kanunu", "Hava Kuvvetlerine Yardım
Vergisi" ile 1942 yılında çıkarılan "Varlık Vergisi Kanunu" olmuĢtur. Servetler ve fevkalade
kazançlar üzerinden bir kez vergi alınmasını öngören Varlık Vergisi Kanunu bir buçuk yıl
uygulanmıĢ ve 1944 yürürlükten kaldırılmıĢtır. Bu dönemin diğer bir özelliği de, Milli savunma
giderlerinde görülen olağanüstü artıĢlardır. 1934 yılından sonra olağanüstü artmıĢtır. 1939
yılında bu pay % 32,7'ye, 194l`yılında % 44,6'ya yükselmiĢtir. On yıllık dönemin onu olan 1943
yılında bu oran % 44,6 olup, dönem-baĢına göre savunma giderlerinin % 100`ün üzerinde
arttığını göstermektedir.
Ġkinci Dünya SavaĢı nedeniyle, Cumhuriyet hükümetleri 1940 ilâ 1944 yıllarını kapsayan
5 yıllık dönemde bütçe harcamalarının yaklaĢık yarısını savunma harcamalarına ayırmak
zorunda kalmıĢlardır. Bu geliĢmeler, diğer kuruluĢların bütçelerinde ve hizmetlerinde önemli ki
sıkıntılar. yapılması zaruretini ortaya çıkarmıĢtır. Ancak tüm bu sıkıntılara rağmen eğitim ve-
sağlık hizmetlerine önem verilmeye devam edilmiĢtir. Eğitim hizmetlerinin bütçedeki payı
önceki dönemde olduğu gibi ortalama % 3.7'dir. Sağlık hizmetlerinin payı ise % 2.2'ye
yükselmiĢtir. 1942 yılı bütçesinde, konsolide bazda bütçe baĢlangıç ödenekleri toplamı 405
milyon olduğu halde, yıl sonundaki bütçe giderleri gerçekleĢmesi 6855 mil- yon-liraya
ulaĢmıĢtır. BaĢlangıç ödeneklerine göre bütçe giderlerin de ki büyüme oranı % 70'dir. Bu oran
1942'de % 103, 1943 yılında ise % 83 olarak gerçekleĢmiĢtir. ġ ilk on yıllık dönemde 1929
yılındaki ekonomik buhran Türkiye'yi etkilediği belirtilmiĢti. Ġkinci on yıllık dönemde de, bu
'defa Ġkinci Dünya SavaĢı nedeniyle Türk ekonomisi olumsuz yönde etkilenmiĢ ve bunun etkileri
1950 yıllarına kadar devam etmiĢtir. SavaĢın parasal yükü ve bunun bütçe giderleri içersin- deki
payı oldukça yüksek olmuĢtur., On yıllık bu dönemde bütçe giderleri artıĢ oranı ortalama % 17.9
olurken, bütçe gelirlerinde bu oran % 19.7 olmuĢtur. Bu geliĢmeler sonucunda, bütçe ' gelirleri
bütçe giderlerinin bütçe giderlerini karĢılama oranı % 106, vergi gelirlerinin bütçe giderlerini
karĢılama oranı % 61.1 olmuĢtur. Bu dönemde uygulanan ekonomik politikalar sonucu bütçe
gider ve gelirlerinin GSMH içersindeki payları artmıĢtır. Bir önceki dönemi % ll olan vergi '
yükü bu dönemde ortalama % 12.3'e yükselmiĢtir. Özellikle Ġkinci Dünya SavaĢı'ndan sonra
42 http://atam.gov.tr/cumhuriyet-doneminde-denk-butce-politikasina-gecis/, ( 11.11.2013)
24
bütçelerin baĢlangıç ödenekleri ile gerçekleĢmeleri arasında büyük farklar oluĢmasına rağmen
bütçe açıkları söz konusu olmamıĢtır. Bu husus, savaĢ yıllarında bile bütçe denkliğine önem
verildiğini ortaya koymaktadır. DıĢ ticaret dengesinde de bu dönemde fazlalıklar görülmektedir.
Bu dönemde 1938 yılı hariç, ihracat gelirleri, ithalat giderlerinden daima yüksek olmuĢtur43
.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bütçe politikalarının temelini bütçe politikalarının temelini
bütçe denkliği oluĢturulmuĢtur. Bu dönemde bütçeler, genelde gelir fazlasıyla kapanmıĢtır.
1929 yılında yaĢanan Dünya Ekonomik Bunalımı ülkemizi de etkilemiĢ ve müteakip yıllar
bütçelerinde daralmalar görülmüĢtür. 1933-1938 dönemi ise, beĢ yıllık bir sanayi planın
baĢarıyla uygulandığı bir dönemdir. Bu dönemdeki bütçe rakamlarına bakıldığında, bütçelerin
yine gelir fazlasıyla kapandığı görülmektedir. 1939 yılından itibaren ise Türkiye bir harp
ekonomisi dönemine girmiĢ ve harcamalarının büyük bir bölümünü savunma giderlerine
ayırmak zorunda kalmıĢtır. Bu dönemde savaĢ nedeniyle savunma harcamalarının ağırlık
kazandığı bir dönem olduğunu belirtmek uygun olacaktır44
.
KONSOLĠDE BÜTÇE GĠDER VE GELĠR GERÇEKLEġMELERĠ( 1939-1945 )45
Yıllar Gider Gelir Bütçe Dengesi GSMH Bütçe Dengesi
GSMH %
1939 479.1 478 -1 2.063 0.0
1940 636.9 666 29 2.403 1.2
1941 685.5 789 103 2.992 3.4
1942 1071.5 1218 147 6.196 2.4
1943 1235.2 1301 66 9.232 0.7
1944 1328.7 1310 -19 6.685 -0.3
1945 741.6 802 71 5.407 103
*Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü
Bütçe Gider-Gelir GerçekleĢmeleri (1939-1945)46
43
Erdoğan Öner, “Cumhuriyet Dönemi Türk Bütçeleri (1924-1993)”, Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mail Kontrol Genel Müdürlüğü, Sayı 9, 1993,ss.15-17. 44
Erdoğan Öner, A.g.e.,s.24. 45
http://www.bumko.gov.tr/TR,158/cumhuriyetten-gunumuze-butce-buyuklukleri.html, 13.11.2013.
25
Yıllar
BÜTÇE GĠDERLERĠ BÜTÇE
GELĠRLERĠ
BÜTÇE DENGESĠ
BaĢlangıç
Ödeneği
Yıl Sonu
Ödeneği
Harcama Tahmin Tahsilat Öngörülen GerçekleĢen GSYH
1939 261 404 394 261 388 -6 4.044
1940 268 560 547 269 552 6 4.717
1941 310 603 586 310 652 66 5.872
1942 394 949 919 394 984 65 12.143
1943 487 1.080 1.037 487 1.039 1 18.085
1944 952 1.155 1.083 902 1.079 -51 -4 13.098
1945 603 649 605 538 664 -66 59 10.720
D. ĠKĠNCĠ DÜNYA SAVAġI YILLARI YASAL DÜZENLEMELERĠ
1. MĠLLĠ KORUNMA KANUNU
Milli Korunma Kanunu, 18 Ocak 1940’da TBMM tarafından kabul edilmiĢ, 21 ġubat
1940’ta resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiĢtir. Yasa 1940-1945 yılları arasında 6
yılda4 kez değiĢtirilmiĢtir. Bu değiĢikliklerin 3’ü Saydam, 1’i Saraçoğlu döneminde
yapılmıĢtır47
. Bu kadar sık değiĢtirilmesi ve alelacele değiĢtirilmesi kanunun ihtiyaçlara
cevap vermediğini gösteriyor.
Milli Korunma Kanunu’nun kabul edilmesinin ardından söz alan baĢbakan Refik
Saydam: “Kanunun gayesi yalnız, Türk vatandaşının sıkıntı çekmemesine ve Türk müdafaa
kuvvetlerinin fevkalâde hallerde ve seferberlikte en iyi şekilde tanzimine ve idaresine matuftur
(yönelmiş). Hükümetinize verdiğiniz bu vazifeler yapılırken, bunların yine en iyi şekilde
görülmesi için, verdiğiniz salâhiyetlerin de en dikkatli bir surette kullanılmasının lüzumuna
kani bulunuyoruz. Hükümetiniz bu vazife salâhiyetler kendisine verilirken, Büyük Meclis
tarafından gösterilen ihtimamdan (gayretle çalışma) ne kadar memnun ise, kendisine
gösterilen itimada da müteşekkirdir ve o itimada lâyık olmağa çalışacaktır48
.‖ Saydam burada
Türk milletinin geçmiĢte yaĢadığı acı savaĢ tecrübelerine değinmiĢ ve çıkarılacak bu kanun ile
46
http://www.bumko.gov.tr/TR,4461/butce-gider-gelir-gerceklesmeleri-1924-2012.html, (13.11.2013) 47
Müslime ġen, ―Ġkinci Dünya SavaĢı Yıllarında Ġzmir’in Sosyo-Ekonomik Hayatı‖,( YayımlanmamıĢ doktora
tezi, DanıĢman Prof. Dr. Ergün Aybars, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkilap Tarihi Enstitüsü,
1998) s.143 48
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: 6, Cilt: 8, TBMM Matbaası, Ankara, s. 160.
26
bu acıların tekrar yaĢanmaması için önlem olduğundan bahsetmiĢtir. Ve bu kanuna
uyulmasının ehemmiyetinin üzerinde durmuĢtur. Ġstanbul Milletvekili ALĠ RANA TARHAN
meclis zabıtlarında söyle diyor :―Muhterem arkadaşlar, tehlike zamanlarında milletin bütün
kuvvetlerini ve yurdun bütün iktisadî hareketlerini umumî selâmet hedefine tevcih için ve
bütün bu kuvvetlerden ve hareketlerden milletin nefine azamî istifade temin eden, Hükümete
yeni vazifeler ve istisnaî selâhiyetler veren millî korunma kanununun kabulünü C. H. P.
Müstakil grubu da iltizam etmektedir49
.‖
Türkiye savaĢ dıĢı kalmasına karĢın, Ġkinci Dünya SavaĢı’nı büyük bir ordu ile izlemek
zorunda kalmıĢ ve sonuçta CumhurbaĢkanı Ġsmet Ġnönü’nün önderliğindeki hükümet
Türkiye’yi sıcak savaĢın tahribatından koruduysa da, ülkeyi savaĢ ekonomisinin dıĢında
tutamamıĢtır. Türkiye, Ġkinci Dünya SavaĢı’na fiilen girmemekle birlikte, 1940–1945 yılları
arasında, savaĢ ekonomisi Ģartları içinde yaĢamıĢtır50
.
Milli Korunma Kanunu’nun çıkarılma nedenlerine baktığımızda, tarım ürünlerinin
pazarlanamaması ve ithalatın bitme noktasına gelmesi, fiyat artıĢlarının dar gelirlilerinin
belini bükmesi, tacirlerin ve elinde mal bulunan toprak ağalarının stok yapması gibi faktörlere
önlem için çıkarılmıĢtır51
. Dönem gazetelerinde bu kanunun çıkarılma gerekliliğini
savunduğunu görüyoruz. Ulus-Cumhuriyet-Son Posta gibi
Kanun genel olarak devlete geniĢ haklar ve her alanda müdahale hakkı getiriyordu.
Ekonomik yaĢamı olağan üstü yetkiler ile düzenleme hakkı vermiĢtir. Üretim, tüketim,
dağıtım, ithalat ihracat, ulaĢtırma ve benzeri konularda devletin yoğunlaĢacağını belirtiyordu.
Devlet fiyat kontrolü yapabiliyor narh koyabiliyor, hane halkı rolüne soyunup alıcı olabiliyor
ithalat bile yapabiliyordu. Temel ihtiyaç maddelerinin değerini ödeyip alabiliyordu. Bunları
gerekli gördüğü kar amacı gütmeyen kurumlara dağıtabilme yetkisine sahip oluyordu.
Devlet kamu ve özel sektörde, demiryolu ve liman, madenlerde gıda üreten tesislerde bu
kanuna dayanarak fazla mesai, mazeretsiz iĢ bırakma, hafta tatilinin iptal edilebilirdi. Askere
alınan erkek nüfustan dolayı iĢ gücü açığı kadın ve çocuklar ile doldurulmaya çalıĢılmıĢtır.
Sonuç olarak ĠĢ Kanunun sosyal hükümleri ve kadın çocuk haklarını koruyan hükümleri
askıya alınmıĢtır52
. Devlet özel iĢletmelerin üretim amaçlarına ulaĢılabilmesi için gerekli iĢçi
kadrosunu ve öteki personeli sağlayacaktır. Ayrıca özel teĢebbüs için kadın ve çocuk iĢçi
itaatkar ve kanaatkardir. Bu yönüyle faydalanmıĢtır. Kadın ve çocukların sanayide
çalıĢtırılması ile ilgili olarak ĠĢ kanunun küçükler ve kadınlarla ilgili hükmü sinai müeseseler
de uygulanmayacağı belirtiliyor. . Sanayide çalıĢan kadın ve çocuk nüfus 2 kattan fazla
artmıĢtır. Örneğin; Sümerbank’ın Bakırköy ve Kayseri de ki fabrikasında 1939-1945 e kadar 3
kat artıĢ gözlemliyoruz53
.
MKK da önemli 3 maddeye rastlıyoruz. 9. Madde : ― Sanayi ve madin müesselerin de
istihsalleri ve diğer iĢyerlerindeki mesai, kanunun düĢündüğü ihtiyacı karĢılayabilecek hadde
çıkarmak için lüzümlu olan iĢçi kadrosunu ve ihtisas elamanlarını temin edebilecek maksadı
49
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: 6, Cilt :8, TBMM Matbaası, Ankara, s. 138. 50
Melek Ulusoy, a.g.e., s..45. 51
Hasan Çetin, a.g.e., s.74. 52
Murat Metinsoy,a.g.e.,s.19. 53
Hasan Çetin, a.g.e.,s.199.
27
ile hükümetçe vatandaĢlara ücretli iĢ mükellefiyeti yüklenebilecekti.54
‖ Bu madde ile tüm
vatandaĢlar belirli bir ücret karĢılığı ihtiyaç duyulan sektörlerde çalıĢma zorunluluğu
yüklemesi mümkün kılıyordu. Bu madde genelde maden ocakların uygulanmıĢtır.
10.Madde : ―Hükümetçe tayin edilecek iĢyerlerinde ve lüzum görülecek sanayi ve
maadin müesselerin de çalıĢan iĢçilerin teknisyenlerin mühendislerin ihtisas sahiplerinin ve
sair hizmetlerinin çalıĢtıkları iĢ yeri veya müesseyi kabule zorlayan bir mazaret olmadıkça
terk edemeyecektir55
.‖ Bu madde çalıĢmama ve iĢ değiĢtirme hakkına sınırlama getirmiĢtir.
Hükümet en çok verimi almak için bu yola gitmiĢtir. Atıl iĢ gücünü aktif kılmak amaçlıdır.
19.Madde : ―Hıfzısıhha Kanunu ve iĢ Kanundaki bazı hükümlerin askıya alınabileceği
belirtiyordu. A ) Genel iĢyerlerinde daha uzun çalıĢma saatlerine izin verilecek. B ) Kadınlar
ve 12 yaĢından büyük kızlar ve erkeklerin sanayi iĢlerinde, 16 yaĢ üstündeki çocukların ise
madenlerdeki çalıĢma hakkındaki Umumi Hıfzısıhha Kanunu ve ĠĢ Kanununda yer alan
maddeler sınırlandıralabilcektir. C ) Hafta tatili, ulusal bayram, genel tatiller hakkındaki
kanun hükümler tatbik olunmayabilir56
.
Milli Korunma Kanundaki değiĢikliler ise Ģöyledir:
a) 3954 sayılı ve 25.12.1940 Tarihli DeğiĢiklik: ĠĢçilerin çalıĢma Ģartları ve tatilleri ile
ilgili hakları daha da kısılmakta ve haftada bir gün tatil hakkının tamamen kaldırılması da
mümkün kılınmaktadır. Lüzum görüldüğü takdirde özel taĢıtları devlet satın alabilmekte ve
böylece devletleĢtirme imkanı ulaĢtırma sektörü için de söz konusu olabilmektedir57
b) 4180 sayılı ve 30.11.1942 Tarihli DeğiĢiklik:
Hükümetin her tür sanayi ve maden iĢletmesine el koyarak bizzat iĢletmesi herhangi bir sınır
ve Ģarta bağlı tutulmaksızın sadece görülen lüzum’a bağlanmaktadır. Belirli maddelerin
tüketim, satıĢ ve imalinin biçim ve miktarını tayin etmek yetkisi daha da arttırılmaktadır.
c) 4648 sayılı ve 3.8.1944 Tarihli DeğiĢiklik:
ĠĢgücü arazi üzerindeki sınırlayıcı hükümleri daha da ağırlaĢtırmaktadır. Buna göre ücretli iĢ
mükellefiyetine tabi olan kimseleri iĢ yerlerine sevk için zabıta kuvveti kullanılabilir. Sevk
sırasında kaçanların yakalanıp yeniden sevkleri için yapacakları masraflar, bunları çalıĢtıracak
kurum tarafından ödenirse de, iĢletme bu masrafları daha sonra ilgili iĢçilerin ücretlerinden
taksitle keser. ÇalıĢtığı iĢi meĢru bir mazeret olmaksızın terk eden iĢçiler de zabıta kuvvetleri
tarafından yakalanıp iĢyerine sevk edilir; bunların sevk masrafları da ücretlerinden kesilir.
Ayrıca hükümete azami ücretleri tespit etme yetkisi verilmektedir. Hükümet belirli iĢler için
bu yetkiyi ticaret veya esnaf odalarına (yani iĢverenlere) devredebilir58
. Tarımda mecburi
çalıĢma hallerinde 15 km den uzak yerlerde çalıĢmak mümkün kılınmaktadır. Cebren
çalıĢtırılan ırgatların kaçması halinde de diğer iĢçilerin kaçmasında uygulanan hükümler
uygulanacaktır. Baskı altındaki enflasyon rahatlatmak için karaborsaya dayalı gayrimeĢru
kazançları kaldırmak ve üretimi teĢvik etmek için kontrol ve kayıtları gevĢetme yoluna
gidildi. Ancak bu büyük kazanç sağlayan piyasadaki spakülatörlerin iĢine geldi ve yaptıkları
54
Hasan Çetin, a.g.e.,s.197-198. 55
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 6, Cilt 8, TBMM Matbaası, Ankara,,s. 142. 56
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 6, Cilt 8, TBMM Matbaası, Ankara s. 144. 57
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 6, Cilt 15,TBMM Matbaası, Ankara s. 168. 58
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 7, Cilt 13, TBMM Matbaası, Ankara , s. 64
28
meĢrulaĢtırılmıĢ oldu.Ayrıca refik saydam ―karapazarı‖ ortadan kaldırmak için izlediği yeni
politika müthiĢ bir enflasyonist süreci baĢlattı. Fiyat artıĢları yaĢandı.
Fiyat artıĢları dönemin en önemli sorunlarının baĢındadır. Üretimin azalması fiyatların
artması yönünde bir baskı doğurmuĢtur. SavaĢtan önce yüz yirmi bin olan asker sayısının
savaĢın baĢlamasıyla birlikte bir milyon iki yüz bine ulaĢması Ġkinci Dünya SavaĢı döneminde
üretimde ciddi derecede azalmalara neden olmuĢtur. Bu ordunun doyurulması ciddi sıkıntıları
da beraberinde getirmiĢtir. Ġthalat azaldığı için artmıĢ olan fiyatlar tüketimin artmasıyla
birlikte bir kat daha artmıĢtır. Ġnsanlar savaĢın beraberinde kıtlıkla karĢılaĢacaklarını
sezinlemiĢler ve piyasadaki malları stok yapmak amacıyla ihtiyaçları olmasa dahi alma yoluna
gitmiĢlerdir. Bu aĢırı talep karĢısında Milli Korunma Kanunu ve kanunla birlikte kurulacak
olan iaĢe örgütlerini beraberinde getirmiĢtir59
.
Hükümetin bu dönem ekonomi politikası koyu bir devletçilik olarak niteleyebiliriz.
MKK ile devlet müdahalesi artacak, ancak özel teĢebbüsü sarsacak düzeyde olmayacaktı.
Devlet bunun yanında özel teĢebbüsü koruma yoluna da gitmiĢtir. Bir diğer değiĢle özel
teĢebbüsü sermayeyi teĢvik etmek te diyebiliriz. Kanuna baktığımız da özel teĢebbüsün
yararına olan sendikacılığın olamaması iĢçi ve köylüye fazla çalıĢma zorunluluğu getirmesi
gibi. Burada devletçi yaklaĢımlar yanında özel teĢebbüste göz önüne alınmıĢtır60
. Kanun
uygulanmaya baĢladıkça özel teĢebbüse fayda sağladığını görüyoruz. Kanun savaĢ
ekonomisin güç Ģartları içinde özel teĢebbüsü desteklemiĢtir. Kanun bu yönüyle devlere özel
teĢebbüsün faaliyetlerinde ve kazanmasında kolaylaĢtırıcı görevler vermiĢtir. Devlet özel
iĢletmelerin mamullerini normal maliyetlere belirli bir kar yüzdesi koyarak satın alabilecekti.
Böylece müteĢebbisin kari garanti altına alınacaktı. Aynı zamanda geçici devletleĢtirmeyi de
görüyoruz. Daha çok maden ve tarımsal üretimde.Devlet bunu tazminat ödeyerek yapıyordu61
.
Harp zenginleri ve savaĢ vurguncuları :
MKK ile çeĢitli mallarını dağıtımı fiyat kontrollerinde ki tutarsızlık gibi yollarla toprak
ağları ve burjuvazi içindeki bazı kiĢilerin palazlanmasına yol açmıĢtır. Burada bürokraside
aynı süreçte yer aldığından onları da sayabiliriz. Devam eden enflasyonist politika savaĢ
vurguncularını yarattı62
. yüksek memurlar, “izin verme”, “göz yumma”, “haber verme” vb.
çeĢitli biçimlerde spekülatif kazançların yaratıcısı durumuna gelmiĢtir.
TABLO 14: 38 – 43 Yılları ürün fiyatları ve artıĢ oranları
Maddenin Adı 1938(kuruĢ) 1943(kuruĢ) ArtıĢ Oranı (%)
Ekmek (kilo) 0.05 38.67 284.7
ġeker(kilo) 28 338 1107
Kömür (kilo) 5.33 12.21 129.1
Zeytinyağı (kilo) 51.85 231.29 336
Et (kilo) 42.52 198.54 366.9
Tabloda 39-43 yılları arası temel gıda maddeleri artıĢ oranlarını görüyoruz. Enflasyon müthiĢ
bir seviyede olduğu 5 yılda 2 3 kat artıĢ gösteren gıda kalemleri olmuĢtur.
59
Melek Ulusoy,a.g.e.s.52. 60
Müslime ġen, a.g.e, s.145. 61
Hasan Çetin, a.g.e.,ss.83-94. 62
Hasan Çetin, a.g.e.,ss.92-101
29
Bu süreçte MKK ile kurulan Fiyat Murakebe Komisyonu etkili olamamıĢtır. Devlet
savaĢın getirdiği fiyat artımı azalan üretim kıtlık ve enflasyonun engellemesi için
kurulmuĢtur. Azami fiyatlar belirlenmeye çalıĢıldı. Gıda maddelerin azami satıĢ fiyatı
saptandı. Anacak sürekli bunlar Ģikayet konusu oldu. FMK kararlarında ve fiyat tespitinde
koordinasyonun olmayıĢı buhrana yol açmıĢ ve karaborsacılığı hortlatmıĢtır63
. Ayrıca
Bakanlar Kurulu koordinasyon kararı ile Ticaret Vekaletine bağlı bir Ticaret Ofisi
kurulmuĢtur.53 Ticaret Ofisi’ne “halk ve milli ihtiyaçları için” iç ve dıĢ ticaretle uğraĢmak,
fiyat tespiti konusunda hükümete teklifler yapmak, hakiki ve hükmi Ģahıslarlarla iĢtirak
halinde üretimi artırmak vb. gibi görevler verilmiĢtir.
Ticaret Ofisi’nin baĢlıca görevleri Ģunlardır:
a) Her türlü iaĢe maddesini satın almak, satmak ve stoklar oluĢturmak
b) UğraĢı alanına giren maddelerin fiyatlarının tespiti ve bunların dağıtımı konusunda Ticaret
Vekaletini öneriler getirmek,
c) ĠaĢe maddelerinin stok edilmesi ve taĢıması için gereken depo, ambalaj ve nakil araçlarının
yapımı, satın alınması ve kiralanması ile uğraĢmak64
.Tüm bunlarda beklenen baĢarı
sağlanamamıĢ FMK’nın karaborsacılığı önleyemediği öne sürülerek FMK iaĢe teĢkilatı petrol
ofisi ve ticaret ofisi ile birlikte kaldırılmıĢtır.
Sonuç olarak savaĢa girmemesine rağmen en çok etkilenen iĢçi, köylü, memur gibi
geniĢ kitleler olmuĢtur. Saraçoğlu’nun aldığı yeni tedbirlerde sorun yaĢattı. Halk ezilen kesim
oldu. Halk memur ayrımı keskinleĢti. Köylü Ģehirli gibi. Açlık, yokluk, bulaĢıcı hastalıklar
gibi sorunlarla karĢı karĢıya kalmıĢtır. Tüm bunları hükümet ve yöneticilerin baskıcı ve
zorlama uygulamaları arttırdı. Hükümetlerin sürekli değiĢen politikaları da olumsuz oldu.
Halk savaĢ sonucunda yöneticileri sorumlu tutmuĢtur. Ve çok partili yasama geçmede etkili
olmuĢtur.
1.1 ĠHTĠKAR VE FĠYAT ARTIġLARI
Ġhtikar, kelimesinin anlamı karaborsa ve karaborsacılıktır. Ayrıca ―karapazarcılık‖
olarak da adlandırılmaktaydı. Bazı kaynaklarda vurgunculuk olarak da görebiliyoruz. Ġhtikar
dünya savaĢı sürecinde ülke içinde büyük sıkıntılara yol açmıĢtır. Devletin ekonomi kalemi
içinde önemli yer tutacaktır. Halk ve hükümet bu kelimeye farklı anlamlar yüklemiĢ daha
geniĢ anlamda kullanıldığını da görmek mümkündür. Her türlü pahalılık ve fiyat artıĢı ihtikar
olarak görülmüĢtür. Buna ek olarak devletin koydu narh dıĢındaki fiyatlar, koyulan kar
kotaları nedeniyle üreticinin eksik ve ayıplı mal üretmesi, fatura hileleri ve yasak malların
satılması gibi anlamlarda gelmiĢtir. Daha ne ifade ile ―Ġhtikar‖, devletin yasaklarını da
kapsamıĢtır65
.
Refik Saydam uyguladığı denge politikası sayesinde Türkiye’yi savaĢ dıĢı tutmayı
baĢarmıĢ ancak Türkiye yine de bu savaĢın olumsuzluklarından etkilenmiĢtir. Herhangi bir
saldırı tehlikesine karĢı uzun bir süre hazır bulundurulan ordu devlet bütçesine ağır bir yük
getirmiĢtir. Ayrıca aktif nüfusun silah altında bulunması üretimin de azalmasına neden
olmuĢtur. Ġthalatın azalması sebebiyle savaĢın yarattığı ortamdan yararlanmak isteyen
birtakım insanların karaborsacılık faaliyetlerine yönelmesi ve tüccarların malları stoklaması
halkı zor durumda bırakmıĢtır. 2. Dünya SavaĢı sürerken ülke içindeki kent ve köylerdeki
sıkıntılar sürmekteydi. Bunları artan pahalılık ve Ģehirlerdeki iaĢe sorunu olarak belirtebiliriz.
63
Müslime ġen,a.g.e.,s.148. 64
Hasan Çetin, a.g.e.,s.54. 65
Murat Metinsoy, a.g.e., ss.81-82.
30
Buna ek olarak Avrupa’daki büyük savaĢın getirdiği iç ve dıĢ ekonomik daralma, içeride
beklendiği gibi savaĢ ekonomisinden yararlanıp haksız kazanç elde etmeye çalıĢan büyük
tüccar ve hatta çiftçi grubu ortaya çıkarmıĢtır66
.
Ġhtikar (Karaborsacılık) hareketlerinin ortaya çıkma nedenlerine bakacak olursak bir
çok etkenin olduğunu görüyoruz. SavaĢ öncesinde SavaĢın çıkacağını anlayan birçok tüccar
halkın temel gereksinimi olan malları stoklamaya giriĢti. SavaĢ döneminde üretim düĢüp
ithalat imkânları daralınca stoklanan malların fiyatları hızla yükseldi. Buda enflasyona neden
olacak ve kıtlıkla birlikte karaborsacılığın en önemli nedenlerini oluĢturacaktır67
.Fiyatların
yükseldiği ortamda spekülatörlerin malı piyasadan çekerek kıtlık rantı yaratma çabaları
karaborsanın doğmasına ve yokluklara neden oldu. Bunu yanında karaborsacılık yapanların
kazanma hırsı ve talep artıĢının fiyatlar üzerindeki tesirinden yararlanma isteği, ihtikârı
körükleyen sebeplerdendir68
.
SavaĢ nedeniyle ithalatta yaĢanan sıkıntılar iç piyasayı olumsuz etkilemiĢtir. Ġthalatın
zorlaĢmasının nedenleri arasında Ġngiltere’nin Almanya ile ticaret yapan tüccarlara zorluk
çıkarmasının da etkisi vardı. Dönemin iç piyasa dengeleri dıĢ alıma bağlıdır. ĠaĢe dıĢ ithalat
ile karĢılanma çalıĢılıyordu. Yukarda belirttiğim gibi savaĢa çıkmadan ithalatın zorlaĢacağını
kestiren ve bunu leylerine çevirmek isteyen vurguncular stok yapma yoluna gitmiĢtir. Bunlar:
Kırtasiye malzemeleri, inĢaat malzemeleri, manifatura, ilaçlar ve tıbbı malzemeler, kağıt
vb69
. Tüm bunlar dıĢında ki diğer sebepler ise, askeri seferberlik, enflasyonun artması,
düzensiz fiyat kontrolleri, hükümetin tutarsız ekonomi politikaları, Türkiye’nin dıĢ
politikadaki belirsiz tutumu piyasaları etkilemiĢ, bunların sonucunda ülke içinde karaborsacı,
vurguncu olarak tabir ettiğimiz fırsatçı bir kesim hortlamıĢtır.
Ġhtikarın önemli bir sebebi ise genel fiyat artıĢlarıdır. Üretim düĢüklüğü, mal darlığının
derinleĢmesine, karaborsanın artmasına ve fiyatların aĢırı derecede yükselmesine sebep
olmuĢtur70
. Ancak bazı istisnai durumlarda vardır. Ġngiltere’nin Ġncir ve Üzüm ithal etmesi
fiyatları düĢürmüĢ bir nebze istikrar sağlamıĢtır Ancak bazı istisnai durumlarda vardır.
Ġngiltere’nin Ġncir ve Üzüm ithal etmesi fiyatları düĢürmüĢ bir nebze istikrar sağlamıĢtır.
Ancak bazı istisnai durumlarda vardır. Ġngiltere’nin Ġncir ve Üzüm ithal etmesi fiyatları
düĢürmüĢ bir nebze istikrar sağlamıĢtır71
.
SavaĢın ilk dört ayı içinde ülkede görülen hızlı fiyat artıĢları ve ihtikarla ilgili olarak
1939 Aralık ayı sonlarında Mazhar Müfit Kansu tarafından verilen soru önergesine Ticaret
Vekili Nazmi Topçuoğlu’nun verdiği cevap hayat pahalılığının nedenlerini ortaya
koymaktadır: ―Eylül iptidasında (baĢlarında) Avrupa harbi baĢladıktan sonra ilk evvel demir,
inĢaat malzemesi, çuval gibi bazı maddelerde fiyat yükseliĢleri baĢladı. Bunun sebebi bilhassa
demir üzerinde aynı tarihlerde kesif bir mubayaa baĢlamıĢ olması ve mevcudun tenakus asarı
göstermiĢ olmasıdır. Böyle bir vaziyette bilirsiniz ki her zaman derhal mal piyasadan çekilir,
gizlenmeğe baĢlar ve bunun aksi tesiri piyasa üzerinde fiyat tereffüü (yükseliĢi) Ģeklinde
tecelli eder. Harbin baĢlaması, bir tesadüf eseri olarak, Almanya ile aramızdaki ticaret
muahedesinin de hitam bulduğu tarihe rast gelmiĢtir. Bundan evvel bilhassa demir ve inĢaat
malzemesinin kısmı azamı, hatta demir, hemen kâmilen Almanya’dan gelmekte idi. Bir
taraftan ticaret anlaĢmasının sona ermiĢ bulunması, diğer taraftan, piyasadan külliyetli
66
Mustafa Yahya MetintaĢ ve Mehmet Kayıran,‖ Refik Saydam hükümetleri döneminde Türkiye’nin ekonomi
politikası (1939-1942)‖ Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,sayı:9,s.164. 67
Mustafa Yahya MetintaĢ ve Mehmet Kayıran, a.g.e., 156. 68
Ġbrahim Ġnci, a.g.m. ,s.156 69
Murat Metinsoy, a.g.e.,s,82. 70
Mustafa Yahya MetintaĢ ve Mehmet Kayıran, a.g.m.,164. 71
Akşam Gazetesi, 4.9.1945.
31
miktarda demirin kalkması bu fiyat tereffüünün (yükslmesinin) en mühim amillerinden birisi
olmuĢtur. Aynı tarihlerde çuval için de piyasadan geniĢ mikyasta mubayaat baĢladığı için
çuval fiyatlarında tereffüler olmuĢtur. … piyasada mevcudun eksilmiĢ olması nispetsiz bir
fiyat tereffüünü (yükselmesini) meĢru kılamaz. Bunu hiç bir zaman mazur görmemekteyiz. …
Almanya’dan getirilemeyen bir inĢaat malzemesi ve demiri baĢka memleketlerden pekâlâ
getirebilirdik. Fakat ithalât ticaret âlemi, diğer yerlerden münasebatı çoktan kat etmiĢ (kesmiĢ)
olması dolayısıyla, bir taraftan yeni ticarî münasebat tesisindeki müĢkülât, diğer taraftan harp
dolayısıyla demir ihracatı yapan memleketlerin derhal ifa edilecek taahhüdata girmemeleri bu
fiyat yükselmesinin devamına müessir olmuĢtur72
‖.
Tablo 15: 1939‐1945 Dönemi Toptan Fiyat Ġndeks Sayılar
Yılar Genel
İndeks
Bitkisel
Gıda
Maddeleri
Hayvan
Ürünleri
Dokuma
Maddeleri
Yapı
Malzemeleri
Akaryakıt
1939 22 20 20 27 22 36
1940 27 25 23 32 26 48
1941 38 36 31 37 35 63
1942 73 85 60 49 64 88
1943 127 178 79 66 77 110
1944 98 108 90 78 81 125
1945 45 101 94 78 84 93 Kaynak: (İstatistik Göstergeler 1923‐1995, 1996: 332)
Genel fiyat indeksi ürün bazında görülen fiyat hareketlerini yansıtmamaktadır. Bazı
gıda mallarının fiyatlarındaki artıĢ bu ürün grubunun ortalama artıĢının çok üzerinde
olmuĢtur. Bu nedenle ürün grubuna ait ortalama fiyat artıĢı verileri tüketicinin karĢı karĢıya
kaldığı hayat pahalılığını doğru okuyabiliriz.
Ġhtikar faaliyetleri, Ġstanbul’un dıĢında da tüm Anadolu da görülmüĢtür. Ġhtikar sadece
küçük esnafın küçük fiyat artıĢları dıĢında da kapsamlı bir biçimde yapılmıĢtır. Bunlar daha
çok temel tüketim malları için yapılmıĢtır. Yukarıda da saydığımız gibi fiyatı artan ve
ihtikar’a konu olan ürünler: Pirinç, kömür, ecza, peynir vb. Hükümetin aldığı önlemler ve
tepkisi ise müdahale ve kontrol amaçlıdır. Fiyat Murakebesi ve narh koyduğunu görüyoruz.
Örneğin Bursa Ģehrinde komisyon Ģehre gelen kahvelere 284 kuruĢ tespit etmiĢ ve satıĢı
yapılabilmiĢtir73
. Hükümet kar kotaları belirlemiĢ bunu dıĢındaki karı ihtikar olarak
belirlemiĢtir. Devletin ihtikarda bulunan esnafı tutuklamıĢ ve adliyeye sevk ettiğini
görüyoruz. Sadece fazla fiyat değil, üretimde malzemeden çalmada bu suç kapsamındadır.
Devlet büyük vurgunculardan çok küçük esnaf üzerinde yaptırımda bulunmuĢtur. Bunu savaĢ
yılları gazetelerinde bolca görmek mümkün74
. Küçük ölçekli suçlar iĢleyenler, MKK’ya
dayanılarak büyük cezalar görürken; büyük vurgunlar yapanların göz ardı edilmesi, sistemin
yalnızca küçük suçlar için iĢlemesi, kanunun uygulanmasına yönelik eleĢtiri noktalarından biri
olmuĢtur. Böylece alınan bütün tedbirlere rağmen; savaĢ sonrası dönemde ülkede önemli
ekonomik ve sosyal değiĢiklikler yaratacak sermaye birikimi bu dönemde güç kazanmıĢtır75
.
TMV’nin baĢarısızlığı 1942 yılında yüzde 25 uygulamasının gündeme gelmesiyle
sonuçlanacaktır. Ağustos 1942 ilk talimat verilmiĢtir. Bu uygulama hububata beli oranlarda el
konulması anlamına gelmektedir. Ancak bunun yanında ek konulmayan ürünün serbest
72 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 6, Cilt 7, TBMM Matbaası, Ankara, Ss.128-129. 73
Vakit Gazetesi,16.6.1941. 74
Murat Metinsoy, a.g.e., 83. 75
Seher Boykoy, a.g.e., s.256.
32
Ģekilde satılabilme olanağı da vermektedir. Burada ġükrü Saraç oğlu hükümetinin esnek
ekonomi politikasının yansımasını görmek mümkündür. 50 ton hububatın %25, 100 ton
hububatın %35’i, 100 ton ve üstüne ise %50 oranında vergi koyulması kararı alınmıĢtır.
Önceki uygulamalardan farkı geçimlik ve hayvan yemi kısmı kaldırılmıĢtır. Faydalı olamadı,
tarım ürünlerinin fiyatları arttı. Ancak köylünün elinden ürünler düĢük fiyatlarla alındı. Doğal
olamayan bir fark oluĢtu. Ve TMV de olduğu gibi çiftçi elindeki ürünü kaçırmaya baĢladı.
ihtikarı önleyemedi76
.
Hükümet 18 Ocak 1940 tarihli Milli Korunma Kanunu’nda savaĢ durumu neticesiyle
ekonominin her alanına müdahale yetkisine sahip olmuĢtu. 32. Madde de görebiliyoruz.
A) Piyasada darlık veya fiyatlarda yükseklik yaratmak ve fiyatların inmesine mani
olmak kastiyle ticari taamüller dıĢında malları mahdut ellerde toplamak veya imha etmek
veya propaganda yapmak veya sair fiil ve hareketlerde bulunmak.
B) Ticari zaruret ve taamüle aykırı olarak diğer bir malın da satın alınmasını mecburi
kılmak suretiyle satıĢta bulunmak veya satıĢa bu Ģartla mal arzetmek.
C) Müstahsilden mal alanlar veya müstehlike mal satanlar arasında fiyat birliği
yapılarak veya yaptırılarak anlaĢma yoluyla halkı istismar etmek.
D) Herhangi bir maddenin Hükümetçe tespit edilen esaslar dıĢında muhtelif ellerden
geçirilmesi suretiyle fiyatın yükselmesini istihdaf veya intaç eden zincirleme muameleleri
yapmak. 32. madde ile de ihtikâr( vurgunculuk) yasaklanmaktadır.
Kıtlık ve hayat pahalılığının süreklilik kazandığı savaĢ döneminde iki hükümet
değiĢikliği geçiren Türkiye’de bir birinden farklı iktisat politikalarının denendiği görülmüĢtür.
Ġki hükümetin de ekonomik sorunları aynıydı. Bunlar, azalan üretim ve ithalat koĢullarında
oluĢan darlıkların ve önlenemeyen enflasyonist baskıların halkın tahammül sınırını aĢmasını
önlemek ve büyük kentlerin beslenme ihtiyacını gidermekti 77
. Bir taraftan fiyatlar üzerinde
sıkı devlet kontrolü getirirken; diğer taraftan halkın aleyhine iĢleyen fiyat politikası ile, büyük
toprak sahiplerine ve tüccar burjuvazinin bazı kesimlerine büyük kazançlar sağlamıĢtır78
.
Ġstanbul Polis Müdürlüğü, dünyadaki savaĢ durumundan istifade suretiyle
vurgunculuk yapmaya kalkıĢan kara borsacıları takibe baĢlamıĢtır. Örneğin odun-kömür
üzerine is yapanlar, kıs mevsiminin yaklaĢmakta bulunmasını fırsat bilerek, mahrukat
fiyatlarını bir miktar yükseltmiĢlerdir79
. Bir bakkal ihtikardan dolayı mahkum olduğunu
görüyoruz. Sebebi ise 50 kuruĢa satması gereken malı 55 kuruĢa satması gösterilmiĢtir.
Adliyeye sevk edildiği de ekleniyor. Büyük vurgunculardan çok küçük esnaf daha çok
denetim altında tutulmuĢtur80
.Ayrıca gazetelerde ihtikar ile devletin nasıl baĢ edebileceği
tartıĢıldığını görüyoruz81
.
Faturadaki malı normal bir kazançla satılmıĢ ise sorun yoktur. Ġhtikâr komisyonu,
ihtikâr olaylarını faturalar üzerinden incelediği için, hiçbir tüccar açıkça malına zam yapmaya
cesaret edemiyordu. DıĢ piyasadaki ithal mallarının fiyatlarının artmasına karsın ihraç
mallarında bunun tam aksine fiyatlarda düĢmeler gözlenmiĢtir82
.
76
Murat Metinsoy, a.g.e., ss.157-159. 77
Ġbrahim Ġnci, a.g.m.,s.153. 78
Seher Boykoy,a.g.e, s.257 79
Mehmet Karaca,a.g.e.,s.60 80
Yeni Sabah, 11 .08. 1941. 81
Vatan Gazetesi.13.2.kanun.1941. 82
Mehmet Karaca, a.g.e., ss. 33-34.
33
1.2. KARNE UYGULAMALARI
Fiyat Murakebe komisyonun kurulmasıyla amacı baĢta ekmek, et ve Ģeker olmak üzere
temel besin maddelerinin fiyatlarının denetim altına alınmak istenmiĢtir. Komisyon ekmeğin
fiyatının düĢük tutulması için özel bir çaba harcadığı görülmektedir. YaĢanan buğday sıkıntısı
sırasında devletin tedbir olarak gördüğü giriĢimlerden birisi de tek tip ekmek çıkarılmasıdır83
.
18 ġubat 1941 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Ankara, Ġstanbul ve Ġzmir illerinde
buğdaydan elde edilen unlara en fazla %15 arpa katılarak tek tip ekmek üretilmesine
baĢlanmıĢtır84
. Fırınlar ve değirmenlerde bulunan mevcut unların tükenmesi ile birlikte
belirlenen yeni ölçütlere uygun unlar satıĢa sunulmaya baĢlanmıĢtır85
. Ekmek iĢinde karne
tetbik edileceği gazetelerde halka duyurulmuĢtur. Bundan kaynak sorunlarda hükümet yetki
verildiğini görüyoruz86
.
Devletin tüm çabalara rağmen ekmek hep önemli bir sorun olarak halkın gündemini
iĢgal etmeye devam edecektir. Bir baĢka önlem olarak da buğday unundan pasta ve benzeri
yiyeceklerin yapılması yasaklanmıĢtır. Ancak lokanta ve evlerde yapılacak hamur iĢleri bu
kararın kapsamı dıĢına çıkarılmıĢtır87
.Yapılan değiĢiklikler sonrasında çıkarılmaya baĢlanan
ekmek, kalite ve lezzet bakımında halkı hiç de memnun etmemiĢtir. Çünkü fırınlar, ekmeğin
içerisine daha farklı katkı maddeleri de ekleme yolunu denemiĢlerdir. Böylece ekmeğin
yenilebilirliği daha da azalmıĢtır. Un ve hububat sıkıntısının önüne geçmek pek de mümkün
olamamıĢtır. Bu arada karaborsacılık aracılığıyla büyük para kazananların sayıları da gün
geçtikçe çoğalmıĢtır. Ekmek sorununda yaĢanan geliĢmeler diğer gıda maddelerinde de
gözleniyordu. Örneğin Vekiller Heyeti, giderek yükselen Ģeker fiyatlarını durdurma kararı
almıĢtı. Narh koymuĢ ve Bu arada Fiyat Murakabe Komisyonu’nun kuru sebzelere narh
konmuĢtur. Halk ise kıtlık korkusuyla gıda ürünlerine daha fazla yüklenerek sıkıntıların daha
da derinleĢmesine neden olmuĢtur. GeliĢmeler üzerine hükümet, ekmeği karne ile verme
uygulamasına geçmek zorunda kalmıĢtır karne uygulaması ile ekmek sarfiyatını ve fiyatını
kontrol altına almayı amaçlamıĢtır88
.
Saydam Hükümeti tarafından 18 Ocak 1940 tarihinde 3780 sayılı Milli Korunma
Kanunu çıkarılmıĢtır. Bu kanuna dayanılarak çıkarılan kararnameler, savaĢ döneminde
Türkiye ekonomisini doğrudan yönlendirmiĢtir. MKK’nin 21. maddesinin “Hükümet lüzum
gördüğü maddelerin alım ve satımını, her ne suretle olursa olsun başkasına devrini, imalini,
istihlakini, istimalini ve naklini men edebilir. Bu maddelerin ne şekil ve suretle, nerelerde,
hangi, şartlar altında ve ne miktarda alınıp satılacağını, devir, imal, istihlak, istimal ve
nakledileceğini tanzim ve tahdit edebilir veya vesikaya bağlayabilir.” Devamında ise
83
Sabit Dokuyan,‖Ġkinci Dünya SavaĢı Sırasında YaĢanan Gıda sıkıntısı ve Ekmek Karnesi Uygulaması‖,
Turkish Studies dergisi, Cilt 8/5 , Bahar 2013, s.198. 84
Resmi Gazete, 18.6.1941, Sayı: 4837. 85
Resmi Gazete, 21.2.1941, Sayı: 28566. 86
Ulus Gazatesi, 20 Ġlkkanun 1941. 87
Bülent Duru,‖1941: Kıtlık Yılında Milli Korunma Kanunu Uygulamaları‖, Açıklamalı Yönetim Zamandizini:
1940-1949, AÜ SBF Kamu Yönetimi AraĢtırma ve Uygulama Merkezi :3 Ankara,2008,ss.163-164. 88
Sabit Okuyan, a.g.e.,ss.199-198.
34
vesikanın satılması veya devredilmesinin yasaklandığını görüyoruz89
. Saydam hükümeti
döneminde hububata el koyma uygulamalarından istenen sonuç elde edilemedi ve hububat
fiyatları, özellikle de buğday ve un fiyatları hızla artmaya devam etti.
Hükümet, 6 Aralık 1940 tarihinde hububata el koymuĢtur. çiftçinin elindeki malı
piyasaya sürmekte yavaĢ davrandığı içi fiyatlar yükselmiĢ bunu neden olarak gösterilmiĢtir.
22 ġubat 1941’de tek tip ekmek kararnamesi çıkarılmıĢ ve bunun izleyen 1942 yılında ekmek
için karne uygulamasına geçilmiĢtir90
. Amaç Bazı olağanüstü dönemlerde hayati önem
taĢıyan, örneğin hububat ve ekmek gibi tüketim mallarında yaĢanan kıtlıklar bu mallar için
tayın karne yönteminin uygulanmasını zorunlu kılabilmektedir. Bu malların karneyle dağıtımı
hem tüketimini kısarak fiyat artıĢlarını önlemeyi amaçlamakta hem de halkın tamamının
kısıtlı da olsa ucuz fiyattan zorunlu tüketim mallarına ulaĢmasını sağlamaktadır91
.Ekmek
karnesi ilk olarak Ġstanbul’da, 11 Ocak günü dağıtılmaya baĢlanmıĢtır. Ġstanbul ve Ankara
sonra diğer Ģehirler. Amaç halkın ihtiyacı kadar ekmek çıkarılacaktır. Ve halk hakkı kadar
alabilecek. Bazı günlerde ekmeğin bir gün tam bir tam alınacağı belirtilmiĢtir. Bu karalar
vilayetten vilayete farklılık göstermiĢtir92
. Belli süreler ile ekmeğin gramajında değiĢlikler
yapıldığını görüyoruz. Asker ve ordu ile ilgili olarak baslarda 750 gramken ekmek 900 grama
çıkıĢ nedeni ise askerlerin manevra kabiliyetini arttırmaktır. Ayrıca bitkisel yağ sıkıntısı da
çekilmiĢtir. Savasın son aylarında yağında karneye bağlandığını görmek mümkün93
.
Alınan tedbirlere baktığımızda, Fırından çıkan ekmeğin taze olarak satılması
yasaklanmıĢtır. Ekmek piĢirildikten sonra 24 saat bekletilmiĢtir. Bunun nedeni; taze satılan
ekmeğin daha ağır gelmesi ve 24 saat sonra ilk ağırlığını kaybetmesinden kaynaklanmıĢtır. Bu
nedenle taze satılan ekmek halkın aldatılması olarak kabul edilmiĢtir. Taze ekmek
satılmaması kuralına uymayanlara 25 lira para cezası verilmiĢ, elinde bulunan ekmekler ise
müsadere edilmiĢtir94
. 1941 tarihinde ―ekmek hem piĢkin hem beyaz çıkacak ‖ baĢlığını
görüyoruz vatan gazetesinde, ekmeğin kalitesinin düĢtüğü mevcuttur95
.Bir diğer anekdotta
Chp hükümetinin çıkardığı talimatnamede: memurun ve parti örgütünün daha kolay ekmeğe
ulaĢabilmesi içindir. Buna öğretmen emekli-dul ve yetim maaĢı alanlar, yardımcı öğretmenler,
Anadolu Ajansı ve devlet radyosu çalıĢanları, CHP ve Halk Evlerinde daimi çalıĢanlar, bu
kimselerin anne, büyükanne, eĢ, çocuk, torun ve kız kardeĢleri gibi bakmakla yükümlü olduğu
kiĢiler yer almıĢtır96
.Ancak karne yolsuzluklarının da yapıldığını görüyoruz. Devlet
kaynaklarında 22 Kasım 1943 de Ġstanbul’da her dağıtımda 5 bin karnenin çalındığı tespit
edilmiĢtir.
SavaĢ koĢulları sağlık alanında bulaĢıcı hastalıkları arttırmıĢtır. Bunun engellenmesi için
il sağlık müdürlükleri VatandaĢları sürekli olarak çiçek hastalığına karĢı aĢı olmaya
çağırmıĢtır,aĢı olmayanlara karne verilmeyeceği söylense de sonunda aĢı olmayan kiĢilere
89
TBMM Zabıt Ceridesi, 6. Dönem, Cilt 23,TBMM Matbaası , Ankara, 1942, s. 240. 90
Cumhuriyet, 23 ġubat 1941. 91
Ġbrahim Ġnci, a.g.e.,s.153. 92
Son Posta, 7.7.1945. 93
Ġbrahim Ġnci, a.g.e.,174 94
TBMM Zabıt Ceridesi, 6. Dönem, Cilt 24,TBMM Matbaası, Ankara,1942, ss.137-138. 95
Vatan Gazetesi,13.06.1941. 96
Sabit Dokuyan,a.g.e.,ss.200-20.
35
ekmek karnesi verilmemesine karar verilmiĢtir. Devlet savaĢ koĢullarında sağlığa da önem
vermek istemiĢtir. Ki savaĢ koĢulları sebebiyle bu çoğu zaman aksamıĢtır.
1942 yılında ekmek karne uygulamasına ek olarak Halk Dağıtım Birlikleri kurulduğunu
görüyoruz. Amaç dağıtımı karneye bağlanan ekmek ve diğer maddelerin kartlarını dağıtmak,
fazla ve haksız karne dağıtımına engel olmak, her mahallin ayrı ayrı ihtiyaçlarını belirlemek
ve satıĢları yasaklanmıĢ bütün ürünlerin gizli satıĢını engellemek olarak belirtilmiĢtir97
. 250
ailenin bulunduğu yerlerde ya da 1000 kiĢi nüfuslu mahallelerde kurulması kararlaĢtırılmıĢtır.
Ġdare Heyeti’nin görevleri:
- Birliğe dâhil mahalleliden oluĢan üyelerin defterini tutmak,
- Hükümetçe dağıtımı karneye bağlanmıĢ olan maddelerin kartlarını dağıtmak,
- Hükümetçe doğrudan dağıtılmasında sakınca görülmeyen maddeleri halka Dağıtmak,
- Fazla karne dağıtımına engel olmak,
- Perakendeci esnaf birlikleri aracılığı ile yapılacak dağıtımda ne gün nereden ne alınabileceği
hakkında üyelerine bilgi vermek,
- Fazla karne alanları takip etmek,
- Mahallelerde yapılacak denetimlerde, kendi mahallesinde yapılacak aramalarda üyelerinden
birinin bulunmasını sağlamak,
- Mahallenin ihtiyaçlarını saptamak ve bunları temin için iaĢe örgütü ile iĢbirliği yapmak,
- Hükümetin iaĢe ile ilgili vereceği görevleri yapmaktır. AnlaĢılacağı gibi Devlet bu heyetle
birlikte ülkenin her bölgesine elini uzatmak istemiĢ alım gücü olmayan halkın yanında
olduğunu göstermek istemiĢ ve devletciliğin gereğini yapmıĢtır. Ancak tüm bu tedbirler iaĢe
sorununa çare olamamıĢtır98
.
SavaĢın bitmesiyle devletin ekonomide ki gıda üzerindeki etkisi ve baskısı azalmıĢtır.
Hammadde stokunun otomatikman artmasıyla fiyatlar düĢmüĢtür. Ekmeğin düzene girmesi ve
kıtlık korkusunun kalkması ile birlikte karne uygulamasının kaldırılması gündeme gelmiĢtir.
Meclis konuĢmaların da artık karne uygulamasının yersiz olduğu kaldırılması gerektiği beyan
edilmiĢtir. 28 Mayıs 1946 tarihinde gerçekleĢmiĢtir. Ticaret Bakanlığı izin vermiĢtir. Önce
küçük Ģehirlerde sonra büyük Ģehirlerde de kaldırılmıĢtır.1942 den beri uygulanmıĢ ve sona
erdirilmiĢtir.
Siyasi boyutuna baktığımızda temel gıda maddelerin karneye bağlanmasıyla, Refik
saydam hükümetinin müdahaleci ekonomi politikasının baĢarısızlığını görüyoruz.
1.3 TOPRAK MAHSULLERĠ OFĠSĠ VE SAVAġ YILLARI UYGULAMALARI
SavaĢın baĢlayacağı belli olduktan sonra hükümet, temel ihtiyaç maddelerinin en
önemlisi olan buğday konusunda tedbirler almaya baĢlamıĢtır. Bakanlar Kurulu, devletin gıda
ihtiyaçlarını karĢılamakla yükümlü olduğu ordu, okul ve diğer resmi dairelerin buğday
ihtiyaçlarını Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından kâr yapmadan adı geçen kurumlara verileceği
97
Sefer ġener, ―Ġkinci Dünya SavaĢı Yıllarında Türkiye’de Tarım Politikası ArayıĢları‖, Kocaeli Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (7) 1.2004, s.80. 98
Resmi Gazete, 14 Mayıs 1942,Sayı: 5106.
36
belirtilmiĢtir. Toprak Mahsulleri Ofisi Kanunu 24.06.1938’’de 3491 Sayılı Kanun olarak
çıkmıĢtır. Genel anlamda TMO’nun da amacı hükümet politikasın bir parçasıdır. ĠaĢe
TeĢkilâtı, Fiyat Murakabe Komisyonları gibi. Hükümetinin en büyük amacı ordunun ve
Ģehirlerin temel iaĢe ihtiyaçlarını en kısa yoldan ve ucuza temin edebilmek, piyasadaki
fiyatların yasalara aykırı olarak artmasını önlemek yani kara borsaya izin vermemek bunlar
yapılırken de piyasadaki para miktarını kontrol altında tutarak enflâsyona neden olmamaktır99
.
1943 tarihli resmi gazetede bütün Ģehir ve kasabaların ekmeklik ve yemlik hububat ihtiyaçları
Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından belli bir sıra dâhilinde karĢılanacağı belirtilmiĢ ve
TMO’nun görevi çizilmiĢtir100
.SavaĢın sürmesi ve Giderek ağırlığını artıran iaĢe sorununu
çözmek için hükümet 1941 yılında yeni bir giriĢimde bulunmuĢtur. Buna göre, çiftçiler
geçimlik ve tohumluk olarak ayırdıklarının dıĢında kalan hububatı Toprak Mahsulleri Ofisi’ne
satmak zorundaydılar. Toprak Mahsulleri Ofisi eliyle gerçekleĢtirilecek alımlarla un stokunun
meydana getirilmesi amaçlanmaktaydı. Milli Korunma Kanunu çerçevesinde uygulanan bu
zorunlu satıĢ çok düĢük fiyatlarda gerçekleĢmiĢtir. Piyasa fiyatının oldukça altında
gerçekleĢen bu alımlar kısa sürede karaborsacılığa yol açmıĢtır. Küçük üreticiler genelde bu
uygulamanın mağdurları olurken, daha büyükler, zorunlu satın almadan kaçırdıkları mahsulle
birikimlerini güçlendirmiĢlerdir. Sonuç olarak bu uygulama da iaĢe sorununa çözüm
olamamıĢ; hububat fiyatları yükselmiĢ ve sonunda 1942 yılında ekmek için karne
uygulamasına geçilmiĢtir101
.
TABLO 16: 1939–1945 döneminin üretimi:
Yıllar Buğday /ton Arpa /ton Mısır/ton
1939 4.191.528 2.275.460 635.855
1940 4.067.950 2.249.314 757.309
1941 3.483.147 1.758.246 647.467
1942 4.263.282 2.164.781 852. 828
1943 3.509.507 1.665.322 874.265
1944 3.148.396 1.403.049 508.296
1945 2.189.318 934.309 294.739
*Türkiye Ġstatistik Kurumu Ġstatistik göstergeler 1923–2008
SavaĢ sürecinde tahıl üretimin de dalgalı bir seyir görüyoruz. Genel üretim tonsal baz
da düĢmüĢtür. Bunda savaĢ ekonomisi politikaları, iç ve dıĢ faktörler birlikte ele alınmalıdır ki
TMO’nun düĢük fiyatta çiftçinin mamulüne el koyması etkili olmuĢtur.
Hükümet ilk olarak 1940 yılı Aralık ayında çiftçinin hububat ürünlerini zorunlu olarak
devlete satması kararını almıĢtır.102
Fiyatlar düĢük tutmak isterken gerek vergilerin ağırlığı,
gerekse iklime bağlı üretim düĢüklüğü, üretici köylüleri adeta sefalete sürüklenmiĢtir.
99
Mehmet Karaca,a.g.e., s.131. 100
Resmi Gazete, 3.5.1943 sayı: 28309.
101 Bülent Duru,a.g.m., s.163
102 Sabit Dokuyan,a.g.m., s196.
37
Ürünlerin maliyeti artmıĢ, üreticilerin düĢük olan kârları daha aĢağılara inmiĢtir. Toprak
Mahsulleri Ofisi kurulduktan sonra üreticiye %5’lik bir kâr oranı tanımıĢtır103
.
Ordunun buğday ve un gibi ihtiyaçları Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından
karĢılanmıĢtır. Ancak ihtiyacı karĢılamadığından ülkede bulunan Ģahıs ve tüzel kiĢiliği
olanlardan ellerinde ihtiyaç fazlası bulunan yemlik mahsulün Toprak Mahsulleri Ofisine
satmaları hükümet tarafından istenmiĢ, fakat ihtiyaç duyulan miktar elde edilememiĢtir104
.
Ocak 1944 yılında hükümetin daha fazla hububat stoku yapabilmek için alım fiyatlarını
yükseltmesi, üreticinin buğdayı Toprak Mahsulleri Ofisine daha çok mahsul satmasını
sağlamıĢtır. Yalnız stokçuluk yapan tüccarın kârlarını arttırmasına engel olamamıĢtır. Halk
açısından faydası daha önce unlu gıdaların üretimi, tüketimine iliĢkin konulan yasakların
kalkmasını sağlamıĢtır105
. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin topladığı ürünlerin deposuzluktan
çürütüldüğü iddiaları, miktar ve vergi tespit komisyonları memurlarının keyfi tutum ve
davranıĢları halkı rahatsız etmiĢ, büyük sıkıntıların yaĢanmasına sebep olmuĢtur. Tahıl
ürünlerinin fiyatlarının düĢük tutulması, fazla mahsul sahiplerinin mallarını satmak için ofis
yerine karaborsayı tercih etmelerine neden olmuĢtur106
.
Siyasi açıdan baktığımızda 1950 seçimlerinde DP’nin iktidara gelmesi ile savaĢ yılları
ekonomi politikalarını iliĢkilendirmek mümkündür. ġöyle ki; iaĢeyi sağlayabilmek amacıyla
hükümet Milli Korunma Kanunu, el koymalar, yüzde 25 sistemi ve Toprak Mahsulleri Vergisi
gibi birçok olağanüstü uygulamaya baĢvurmuĢtur. SavaĢ Ģartlarında TMO aracılığıyla
uygulanan bu tür tarım eksenli iktisat politikaları özellikle küçük ve orta ölçekli çiftçileri
olumsuz etkilemiĢtir. 1944 yılından itibaren Türkiye için savaĢın etkisinin zayıflaması ve
1946 yılında savaĢın bitmesiyle birlikte uygulanan tarım politikaları da değiĢmeye
baĢlamıĢtır107
.
2.ÇIKARILAN VERGĠLER
2.1 VARLIK VERGĠSĠ
12 Kasım 1942 tarih ve 4305 sayılı Kanun ile Türkiye Büyük Millet Meclisi, Varlık
Vergisi Kanunu oy birliği ile kabul etmiĢti108
.
Hükümetin mali sıkıntılarının ve hayat pahalılığının hat safhaya geldiği 1942 yılının
sonlarına doğru, ekonomik ve toplumsal sorunların çözümünde yeni arayıĢlar sürmekteydi.
Bir yandan vurgunlarla mücadele için ağır cezalar getiren kanunlar, polisiye tedbirler
düĢünülürken, diğer yandan basında fevkalade kazançların vergilendirilmesi konusunda
tartıĢmalar sürmekteydi109
. Bununla birlikte ülkede savaĢ döneminde ihraç malları ticari
fiyatlardan çok, stratejik fiyatlardan alıcı bulmuĢ, bu durumda, dıĢ ticaret hacmi artmasına
rağmen temel sektörlerde üretim artıĢı yetersiz kalarak, fert baĢına düĢen Milli Gelir önemli
103
ġinasi Sönmez a.g.e., s.608. 104
ġinasi Sönmez,a.g.e., s.166. 105
ġinasi Sönmez,a.g.e., s.623. 106
Mustafa Yahya MetintaĢ ve Mehmet Kayıran, a.g.m., s.197. 107
Sefer ġener, a.g.m.,s.88. 108
Resmi Gazete, Sayı 5255,12Kasım 1942. 109
Ġbrahim Ġnci, ―Ġkinci Dünya SavaĢı Yıllarında Türkiye’de Varlık Vergisi Uygulaması‖,Cbü Sosyal Bilimler
Dergisi ,Yıl : 2012 Cilt :10 Sayı :2. s.287.
38
ölçüde azalmıĢtır. Kamu harcamalarının artması ve temel tüketim malların kıtlığıyla birlikte,
enflasyon da yükselmeye baĢlamıĢtı. Böyle bir ortamda Ġstanbul’daki tüccarlar, simsarlar ve
acenteler büyük servetler biriktiriyordu. Modern ve etkili bir vergi sisteminin olmadığı bu
dönemde, bu servetleri vergilendirmek mümkün olmadığından, bu gelirler büyük ölçüde kayıt
kalmaktaydı. Bu koĢullar altında hükümet, olağanüstü bir mali tedbir olarak diğer ülkelerde
de zaman, zaman uygulanan Varlık Vergisini uygulamaya karar verdi110
. Örneğin; Fransa’da
belirli durumlarda Milli DayanıĢma Vergisi adı altında alınmıĢ, ABD’de ise Birinci Dünya
SavaĢı, Ġkinci Dünya SavaĢı ve Kore SavaĢlarında buna benzer vergiler
alınmıĢtır111
.Türkiye’de alınan Varlık Vergisini diğer ülkelerdekinden ayıran temel fark,
verginin tarh, tahakkuk ve toplanması aĢamalarındaki adaletsizlik ve daha önemlisi ülkede
yaĢayan azınlıkların hedeflenmiĢ olmasıdır.112
Varlık Vergisi faklı kesimlerce yoğun eleĢtirilere konu olmuĢtur. Tüm yönleriyle ele
almaya çalıĢacağız. Varlık Vergisi neden çıkarıldı? Amaçları nelerdi? Ekonomik anlamda,
kamu harcamalarının finansmanında en sağlıklı yöntem vergilerdir. Vergiler, gelir, harcama
ve servet üzerinden alınmaktadır. Ġkinci Dünya SavaĢı yıllarında Türkiye‟de, savaĢ nedeniyle
bozulan ekonomik yapıyı düzeltmek amacıyla yürürlüğe konulmuĢtur113
. SavaĢ ekonomisi
koĢullarından yaralanarak karaborsacılık, ihtikar, ve vurgunculuk yaparak fevkalade kazanç
sağlayan bir kesim bir kesim oluĢtu bu vergi ile bunlar cezalandırılmakta istenmiĢtir.
Maddeleyecek olursak bu kanun:
a)2.Dünya savaĢının en yoğun olarak yaĢandığı bir dönemde, Türkiye’nin sıkıntılarını
erteleyebilmek,
b)Yükselen enflasyonu dizginlemek,
c)Mali dengeleri yerine getirebilmek için; tüccar, emlak, akar sahiplerinden ve büyük
çiftçiden bir defaya mahsus olmak üzere alınacak ek vergidir114
.
Verginin Kanun tasarısının gerekçesinde; ―Gelir ve Varlık sahiplerinin varlıkları ve
olağanüstü kazançları üzerinden alınmak ve bir defaya mahsus olmak üzere olağanüstü bir
mükellefiyet kurulmaktadır.‖ olarak belirtilmiĢtir115
. Bu verginin baĢlangıçta mecburi bir borç
olarak ortaya atıldığını görüyoruz, fakat Emin Ali Sipahi yabancıların buna mecbur
edilemeyeceğini ileri sürmesi üzerine vergiye dönüĢtürülmüĢtür116
.
Ġkinci Dünya SavaĢı yıllarında vergi kanunları, mülk sahiplerinden, büyük çiftlik
sahiplerinden, iĢ adamlarından ve maaĢ veya ücretler üzerinden vergi alınmasını öngörüyordu.
Büyük çiftlik sahipleri, sermayelerinin %5‟inden daha fazla vergilendirilemiyordu. Limited
Ģirketler, 1941 yılı net kârlarının %50‟si ile %70‟i arasında vergilendirilirken, diğerleri özel
110
Abdullah TAKIM ve Ramazan ARSLAN, ―Ġktisat Politikalarında Zorunlu Borçlanmadan Zorunlu Tasarrufa:
Varlık Vergisi TartıĢmaları,” C.Ü. İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 13, Sayı 2, 2012,s.218. 111
Abdullah TAKIM ve Ramazan ARSLAN,a.g.m.,s.226. 112
Ġbrahinm Ġnci, a.g.e.,s.287. 113
Abdullah TAKIM ve Ramazan ARSLAN,a.g.m.,s.217. 114
Osman Yalcın, ―Varlık Vergisi Kanunu ve Uygulaması,‖ Avrasya incelemeleri dergisi 1.1, 2012s.315. 115
TBMM Zabıt Ceridesi, ,Devre:6,Cilt:28,Ġçtima:4,s. TBMM Matbaası, Ankara, s..22. 116
Faik Ökte, Varlık Vergisi Faciası, Ġstanbul: Nebioğlu Yayınevi,1951,s.119.
39
komisyonlarca ―kendi takdirlerine göre‖ on beĢ gün içinde vergi ödenmekte, ödemeyenlere
para cezası kesilmekteydi117
. Bu özel komisyonlar Toprak Mahsulleri Vergisinde rol almıĢtır.
Varlık vergisi ile ilgili verile baktığımızda,
Tablo 17: Bazı Ġllere Ait Varlık Vergisi Tahakkuk ve Tahsilat Miktarları118
Ġller Mükellef Sayısı Tahakkuk Eden
Vergi
Tahsil Edilen Vergi
Ġstanbul 63.640 348.992.022 165.393.133
Ġzmir 5.183 27.992.415 19.351.088
Ankara 3.185 16.980.683 15.111.989
Bursa 3.106 11.239.940 5.405.952
Adana 1.674 9.931.237 7.027.471
Mersin 823 6.193.065 5.235.844
Toplam 114.191 464.994.969 255.163.964
Tabloda görüldüğü üzere Tahakkuk eden verginin yarısından biraz fazlası ancak tahsil
edilebilmiĢtir. Vergisini ödeyemeyen mükelleflerin taĢınmazlarına ya el konulmuĢ ya da
Erzurum AĢkale’ye ve EskiĢehir Sivrihisar’a çalıĢma kamplarına götürülmüĢtürler. Ayrıca
verginin en büyük mükellef grubunu temsil eden Ġstanbul’da tahsil edilen verginin tahakkuk
eden vergiye oranı düĢük oranda seyretmiĢtir.
TABLO 18: Vergisini ödeyemeyenlerin el konulan taĢınmazları119
CĠNS ADET VERGĠ KIYMETĠ
TUTARI
Ev 330 701.356
Dükkan 197 246.949
Apartman 80 999.923
Arsa 190 190.051
Depo 42 251.030
Han 7 131.528
Fırın 5 42.080
Tarla 12 19.131
Hamam 2 3.300
KöĢk 1 4.992
Han Odası 4 1.992
Ġmalathane ve Fabrika 8 80.567
Mağaza 5 23.100
Deniz Motoru 2 4.844
117
Abdullah TAKIM ve Ramazan Arslan,a.g.e.,s.230. 118
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: 7, Ġçtima:f, C:2, TBMM Matbaası, Ankara, 1943, s.182. 119
Faik Ökte, Varlık Vergisi Faciası, Ġstanbul: Nebioğlu Yayınevi,1951,s.233.
40
TOPLAM 885 2.700.843
Varlık vergisine getirilen eleĢtirilerden biri de kimden alınacağı idi. Kanunun
2.maddesinde ―Vergi mükellefi olarak saptanan kiĢiler, tüccarlar, büyük çiftçiler ve 2500 lira
iratlı veya 5000 lira kıymetli emlak sahipleriydi. Vergi 15 gün içinde tarh edilecekti. Yasanın
7. maddesine göre komisyonlar, mükelleflerin vergisini belirlemek üzere her il ve kaza
merkezinde vali veya kaymakam baĢkanlığında toplanacaktır. Verginin ilanının ve tahsilinin
nasıl yapılacağı da 11. ve 12. maddelerde,―komisyon kararlarının, Ģehir ve kasabalarda varidat
dairelerinin kapılarına ve köylerde münasip mahallere, listeler yapıĢtırılmak suretiyle ilan ve
tebliğ olunur. Listelerin asıldığı, gündelik gazete çıkan yerlerde gazetelerle ve gündelik gazete
çıkmayan mahallerde belediye tellalları marifetiyle halka ayrıca haber verilir‖
denilmektedir120
. Ancak Varlık Vergisi yoluyla elde edilen gelirin %53‟ü azınlıklardan,
%36.5‟i Müslümanlardan ve %10.5‟i de yabancılar tarafından ödendiğini görüyoruz121
. En
yüksek miktarda vergi ödeyenlerin Gayrimüslim mükellefler olduğu görülmektedir. Bir
milyonun üzerinde vergi ödeyecek 11 mükellefin 9‟u Gayrimüslim grubuna aittir. Diğer ikisi
ise D (Dönme) grubundadır122
. Burada gayrimüslimlerin çoğunluğu oluĢturması,
gayrimüslimlerin mi hedeflendiği tartıĢmasına yol açmıĢtır. Bunu yanında çalıĢma kamplarına
götürülen mükelleflerin çoğu gayrimüslimdir.
Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında özellikle iki kesim vardı ki savaĢtan en büyük kazancı
onlar elde etmiĢlerdi. Bunlar, tarım ürünlerinin fiyatlarının yükselmesinden olağanüstü kazanç
sağlayan büyük çiftçiler ve hem yüksek fiyattan satılan ihraç ürünlerinin hem de ithal
mallarının kıtlığını istismar ederek düĢük kurdan mal ithal eden Ġstanbul tüccar ve
komisyoncularıydı. Çiftçiler, tamamen Müslüman Türklerden; tüccarların büyük bir kısmı ise
Rum, Yahudi ve Ermeni gibi azınlık topluluklarından oluĢmaktaydı. Gayrimüslimler
açısından baktığımızda önce 1941 yılının Mayıs ayında Ġstanbul ve Trakya'daki 25 - 45
yaĢları arasındaki gayrimüslim erkeklerin tümü askere alındılar. Anadolu'nun çeĢitli
kentlerinde oluĢturulan iĢ merkezlerine yollanan bu insanlara silah verilmedi ve daha çok
havaalanı inĢaatı ve yol bakımı iĢlerinde çalıĢtırıldılar. Ödeme süresi en fazla bir ay ile
sınırlanmıĢtı ve bu süre içinde vergisini ödeyemeyen mükellefler AĢkale'deki çalıĢma
kampına yollanıyordu. 1943 yılı Ocak ile Ağustos ayları arasında AĢkale'ye yollanan 1229
kiĢinin tümü gayrimüslim vatandaĢlarımız arasından seçilmiĢti123
.
Ayhan Aktara göre; Varlık Vergisi’nin belki de en acımasız tarafı, vergisini en fazla
30 günlük süre içinde ödeyemeyen mükelleflerin ilk olarak AĢkale’de, daha sonra da Erzurum
ve Sivrihisar’da oluĢturulan çalıĢma kamplarına yollanmıĢ olmasıdır. 12 Kasım 1942 günü
Resmi Gazete’de yayımlanan Varlık Vergisi Kanunu’nun 12. maddesine göre, vergisini
zamanında ödeyemeyen mükellefler ―umumi hizmetlerde veya belediye hizmetlerinde‖
çalıĢtırılacaklardır. Varlık Vergisi mükellefi olan gayrimüslimler, AĢkale’de Trabzon-Ġran
120
Resmi Gazete, 12.11.1942, Sayı: 525. 121
Abdullah Takım ve Ramazan Arslan,a.g.e.,s.232. 122
Ġbrahim Ġnci,a.g.e.,s.283. 123
http://arsiv.sabah.com.tr/2005/09/09/gnd118.html
41
transit karayolundaki karları temizlemiĢ, Erzurum’da karayolunun kardan kapanmasını
engellemiĢ veya Ģehrin sokaklarını süpürmüĢlerdir. Sivrihisar’da ise yol inĢaatında çalıĢarak
taĢ kırmıĢlardır. 1883 yılında Niğde’de doğan Yorgo Hacıdimitriadis, 1895 yılında okumak ve
çalıĢmak amacıyla Ġstanbul’a gelmiĢtir. O devirde birçok Karamanlı Rum’un yaptığı gibi
Yorgo Efendi de ticaret hayatına atılır. 1942 yılında un ticareti ile uğraĢan Yorgo
Hacıdimitriadis’e iĢinden ve sahip olduğu gayrimenkullerden dolayı, kendi ifadesine göre,
toplam 138.000 liralık vergi tahakkuk ettirilmiĢtir. Fakat gazete haberine göre, ödemesi
gereken vergi 60.000 liradır.2 Vergi borcunun sadece 5.590 lirasını ödeyebilen Yorgo
Hacıdimitriadis 5. Kafile ile Erzurum’a yollanmıĢtır124
.
Vergisini ödeyemeyen mükellefler hususunda, Varlık Vergisinin ödenmesi için yasal
sürenin dolmasından önce, 12 Ocak 1943 günü yayınlanan yönetmelikle çalıĢma
mükellefiyetinin esasları belirlenmiĢtir. Buna göre öncelikle,
1. Varlık Vergisi borcuna karĢılık hiç ödemede bulunmamıĢ olanlar,
2. Daha sonra, vergisini kısmen ödemiĢ olmakla beraber haczi kabil mallarını kaçırmıĢ
olanlar,
3. Menkul malını kaçırmadığı ve borcunu ödeme konusunda iyi niyet göstermiĢ olanlar
sırasıyla çalıĢma yerlerine sevk edileceklerdir125
. Kanunun 12. Ve 13. Maddeleri
mükelleflerin çalıĢtırılması hususunu içermektedir. Buna mukabil Sevke tabi tutulan
mükellefler ikamet ettikleri ya da ticari iĢlerinin bulunduğu illerde çalıĢtırılmamıĢlardır. Bu
mükelleflerin yiyecek, giyecek ve barınma masrafları kendilerince karĢılanmıĢ ve bunlara
çalıĢmalarının karĢılığı olarak ödenecek paranın yarısı, borçlarına mahsup edilmiĢtir126
.
Sonraları verginin sürdürülemez olduğu anlaĢılınca tarh edildiği halde henüz tahsil
edilmemiĢ Varlık Vergisi borç bakiyeleri silinmiĢ, yeni mükellefler kabul edilmemiĢ ve
Varlık Vergisi 1944127
yılı Mart ayında kaldırılmıĢ, ama tartıĢmaları günümüze kadar
kesilmemiĢtir.
TABLO 19:Vergi Kalıntılar128
ĠL MÜKELLEF ADETĠ TAHAKKUK G BAKĠYESĠ
ĠSTANBUL 16.512 94.569.494
ANKARA 117 360.835
ĠZMĠR 507 3.597.569
BURSA 276 3.671.086
HATAY 12 203.418
ĠÇEL 10 365.045
SEYHAN 34 842.024
DĠĞER 56 ĠL - -
124
Bakınız, Yorgo Hacıdimitriadis'in Aşkale – Erzurum Günlüğü (1943). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 2011,s.9. 125
Resmi Gazete, 12.1.1943. 126
Abdullah TAKIM ve Ramazan ARSLAN,a.g.e.,s.233. 127
Necati Aksanyar ve Murat Biçer,‖ II. Dünya SavaĢında Çıkarılan Varlık Vergisinin Türk Basınında Ve Kamu
Oyunda Yansımaları‖, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 21, Ağustos 2008,s.393. 128
Faik Ökte, Varlık Vergisi Faciası, Ġstanbul: Nebioğlu Yayınevi,1951, .236.
42
TOPLAM 17.648 103.609.471
Tabloda gördüğümüz gibi 103.609.471 lira vergi kalıntısı olarak kalmıĢ ve Varlık
Vergisinin kaldırılması ile bu borçlarda affedilmiĢtir. Kimilerine göre vergisini ödemeyenler
daha karlı çıkmıĢtır ödeyenlere göre.
Varlık Vergisini ödemeyenler için öngörülen bedeni çalıĢma mükellefiyetinin, ―Nazi
Almanya’sından‖ örnek alınarak uygulandığı konusu, gerek o yıllarda ve gerekse sonraki
yıllarda yerli ve yabancı kamuoyu tarafından sıkça ileri sürülmüĢtür. Varlık Vergisi ile
Türkiye, yıllar boyunca kazandığı dıĢ itibarını büyük ölçüde kaybetmiĢtir. ABD, Ġngiltere ve
Almanya olmak üzere birçok ülke, Türk DıĢiĢleri Bakanlığına gönderdikleri notalarla bu
verginin uygulanmasını protesto etmiĢlerdir129
.
Verginin uygulanmasını esas alan VVK’nin bazı maddelerine değinmek, uygulamanın
vergi tekniği ve hukuku açısından sıkıntılı yapısını gözler önüne sermektedir. Mesela;
komisyonlar, Ģirketlerin yükümlülüklerini saptadıkları sırada, Ģirket ortaklarının da servet
derecelerini ve olağanüstü kazançlarını araĢtırarak, bunların da yükümlülüklerini takdir
edeceklerdi. Üstelik aynı komisyonlar, mükelleflerin vergi yüklerini 15 gün içerisinde
saptamak zorundaydılar. Eğer bu konuda bir sıkıntı olursa, komisyonlarda memur olmayan
üyeler, hemen değiĢtirilerek süreç devam edecekti. Aynı Ģekilde, yükümlüler, vergilerini,
tebliğ tarihinden itibaren, 15 gün içinde ödemek zorundaydılar. Üstelik bahsedilen karar ve
iĢlemlerle ilgili, adi ve idari dava açma hakkı da bulunmuyordu130
.
Varlık vergisi ile ilgili farklı görüĢlerin olduğunu görmekteyiz. Örneğin, Varlık
Vergisini haksız ve adaletsiz bulanlardan dönemin Ġstanbul defterdarı Faik Ökte ise bu
vergiyle devletin haysiyetine darbe vurulduğunu belirterek bu nedenle baĢta BaĢbakan olmak
üzere kendisi de dâhil devrin yöneticilerinin toptan yüce divan'a sevk edilmeleri gerektiğini
savunmuĢtur. Diğer taraftan Sümer KürĢat ise Varlık Vergisini savunarak Müslümanlar
dıĢındakilere yüksek oranda vergi tarh edilmesindeki gerekçeyi, Türklerin Osmanlı'dan beri
savaĢtığı, can ve mallarını kaybettikleri, Anadolu'da yaĢayan gayri Müslimlerin ise askerlik
yapmadıkları için kayıp vermedikleri gibi, ticaretle savaĢ koĢullarını fırsatçılığını birleĢtirip
haksız kazanç sağladıklarını ileri sürmektedir131
.
Varlık Vergisi savaĢ ekonomisi Ģartları içinde gerekliydi. Çünkü savaĢ Ģartlarını fırsat
bilen ―vurguncular‖ piyasadaki ürünü saklayıp faiĢ fiyatlara satıp karaborsacılık yapıyordu.
Ancak uygulamada suiistimal ve kayırmalar yapılmadan herkesin kazancına göre sağlıklı
tespitler yapılarak verginin tahsili yoluna gidilmeliydi. Dolayısıyla, hata yasada değil
uygulayacılardandır. Bu nedenle Varlık Vergisi yoluyla Türkiye'deki Gayrimüslimlere
yönelik özel bir uygulama ile zulüm yapıldığı doğru bir değerlendirme değildir. Bu tamamen
devrin tek partili otoriter yönetim anlayıĢını bir sonucudur. Aynı dönemde Toprak Mahsulleri
Vergisi ile tarımla uğraĢan Türk köylüsünden de ağır vergiler alınmasını da Müslümanlara
129
Abdullah TAKIM ve Ramazan ARSLAN,a.g.m.,ss.234-235. 130
Ġhsan Erdem SOFRACI, ―Tarihsel Perspektiften Varlık Vergisi Uygulamasına Bir BakıĢ, ―Afyon Kocatepe
Üniversitesi, İBF Dergisi, c.15, s.1, 2013 , ss.197-198. 131
Faik Ökte, Varlık Vergisi Faciası, Ġstanbul: Nebioğlu Yayınevi,1951,S.393.
43
zulüm yapıldı diye mi değerlendirmek gerekir? Sonuçta bu uygulama o devrin yönetim
anlayıĢının bir sonucu olduğunu söyleyebiliriz.
2.2 TOPRAK MAHSULLERĠ VERGĠSĠ
SavaĢın köylüyü etkileyen yönlerinin önemli bir boyutu, alınan vergiler ve hububat
politikasındaki müdahaleci anlayıĢtır. Daha önce de bahsettiğimiz gibi devlet ordunun artan
hububat ihtiyacını karĢılamak ve Ģehirlerdeki iaĢe sorununu çözmek için belirli fiyatlarla
zorunlu alımlar yapma yoluna gitmiĢtir. Bu alımlar genelde piyasa fiyatının altında tespit
edilmiĢ ve alınmıĢtır. Köylü o dönemde ülkenin %80’lik bir kısmını oluĢturmaktaydı.
Köylünün üzerine binmiĢ bir yükten bahsedebiliriz. Sadece TMV değil, savaĢ boyunca köylü
daha birçok mükellefiyetle karĢı karĢıya kalmıĢtır. Bakacak olursak ġubat 1941 – Temmuz
1942 tarihleri arası zorunlu satın alımlar, Ağustos 1942 – Haziran 1943 yüzde 25
uygulamasıdır132
.
04.06.1943 tarih ve 4429 sayılı Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu, hububat ve bakliyat
baĢta olmak üzere muhtelif tarımsal ürünlerden elde edilen kazançlar üzerinden alınan
olağanüstü bir vergidir133
. Köylüden yüzde 10 kadar ayni Ģekilde alınmıĢtır. Vergini yaĢam
süreci, 1943 yılında kanunlaĢtırılmıĢ, 1944’te değiĢikliğe uğramıĢ, 1946 yılında ise
kaldırılmıĢtır134
.
Toprak mahsulleri vergisine tabi ürünler Ģunlardı: a) Hububat: Akdarı, arpa, buğday,
çavdar, çeltik, kum, darı, kaplıca, kuĢyemi, mahlut, mısır, yulaf , b) Bakliyat: Bakla, bezelye,
börülce, fasulye, mercimek, nohut, c) Diğer mahsuller: Afyon (sakız), antep fıstığı, ay çiçeği,
fındık, kendir (tohum), keten, kuru incir, kuru üzüm, narenciye, pamuk, pancar, patates,
susam, tütün ve zeytin. Bazı ürünlerin vergisi aynen, bazılarınınki ise nakden tahsil
olunmaktaydı. Vergisi aynen alınan ürünler; hububat grubuna girenler; akdarı, arpa, buğday,
çavdar, çeltik, mısır, yulaf, baklagiller grubuna girenler; bakla, bezelye, börülce, fasulye,
mercimek ve nohut, diğer mahsullerden; pamuk ve zeytin idi. Bunların dıĢındaki ürünlerin
vergisi nakden tahsil edilmekteydi.135
TMV’nin kapsamı ürün bazında çok geniĢ tutulduğunu
görüyoruz.
TMV, varlık vergisinden beklenen verimin alınamamasıyla çıkarılmıĢ bir vergi
kalemidir. Varlık vergisinin toprak üzerindeki yansıması paraleli olarak görmek mümkündür.
Toprak Mahsulleri Vergisi, savaĢ dönemi uygulamalarında Milli Korunma Kanunu ve Varlık
vergisinden sonra üçüncü en önemli mali tasarıdır. Ayrıca Karar’ın uygulaması çiftçiler
açısından %25 sisteminin uygulamasından daha ağır bir nitelik taĢımaktadır. Karar’a göre
132
Murat Metinsoy, Ġkinci Dünya Savaşında Türkiye (Savaş ve Gündelik Yaşam), Ġstanbul: Homer Kitapevi,
2007, s.155 133
Resmi Gazete, 07.06.1943, S. 5423 134
Murat Metinsoy,a.g.e.,s.156. 135
Ġbrahim Ġnci,1923-1960 ―1923-1960 Döneminde Türkiye’de Tarım Faaliyetleri Üzerinden Alınan Vergiler Saü Fen Edebiyat Dergisi (2009-I), s.118.
44
küçük çiftçilerin eskiye nazaran daha fazla miktarda mahsulüne el konulabilmekte ve
dolayısıyla üreticiye üzerinde tasarruf edebileceği daha az miktarda ürün kalmaktaydı136
.
Ġkinci Dünya SavaĢı yıllarında toprak mahsulleri vergisi ile tarımsal gelir yeniden
mükellefiyet altına alınmıĢtır Bu, aĢarın değiĢik Ģekilde yeniden yürürlüğe girmesi Ģeklinde
yorumlanabilir137
. Ancak oranın tüm ürünler için %10 olarak belirlenmesi aĢarla olan
benzerliğini daha görünür kılmıĢtır Ancak bundan farklı olarak Toprak mahsulleri vergisi
doğrudan devlet eliyle toplanacaktı; iltizam usulüne müsaade edilmiyordu138
.
Toprak Mahsulleri Vergisi neden çıkarıldı. SavaĢ nedeniyle doğal olarak ülke
harcamaları artmıĢ ve bunların karĢılanması için çıkarılmıĢtır. Hükümetin iaĢe politikası ordu
için savaĢın baĢlarında stokları eritme odaklıydı. Bu yüzden bir uygulama ya da vergi alma
yoluna gidilmedi. (1939-1940)Ancak devletin bu düĢüncesi kısa sürede geçerli oldu. 1941-
1942 yılları arasında devlet piyasa fiyatı altında TMO aracığı ile hububat alımı yoluna
baĢvurdu. Bunun da baĢarıya ulaĢamadığını görüyoruz. Köylü elindeki malı saklama çabasına
girmiĢtir. BaĢarısızlık nedenlerinden biri olarak gösterebiliriz. Bu verginin önemli bir yönü
ise, Hükümetin 1943’deki Sosyal Yardım politikasıdır. Diğer bir ifadeyle, kentlerdeki beliren
fakirlik ve yoksulluğu sosyal yardım kampanyası ile gidermek amacıyla bu vergi ile kaynak
yaratılmasıdır. Hükümet böylece beliren muhalefete ve hükümete karĢı yapılan eleĢtirilere
cevap vererek havayı yumuĢatacaktır139
. BaĢbakan ġükrü Saraçoğlu TMV ilgili yaptığı
konuĢmada amaçlarını dile getirmiĢtir. ġükrü Saraçoğlu:‖Birçok gıda maddeleri elimizin ve
gücümüzün yettiği kadar dar gelirlilere, piyasalar pahalı olduğu zaman, piyasadan çok ucuza
vermek için gayret edeceğiz, çalışacağız, ve arkadaşımın tatmin etmek istediği memur aileleri
için, ben kürsüden söylüyorum, geçen sene aldığımız tedbirleri biraz daha genişleterek, biraz
daha takviye ederek biraz daha zenginleştirerek onları tatmin etmeye çalışcağız.140
‖ Yukarıda
bahsettiğimiz hükümetin sosyal yardım politikası burada görülmektedir. BaĢka bir amacı ise,
1942 yılında tarım dıĢı kesimde uygulanan ve büyük tepki çeken Varlık Vergisi’nin bir
uzantısı sayılabilecek bu vergiyle köylü kesimini vergilendirerek, söz konusu tepkileri bir
ölçüde hafifletmekti.141
Uygulamanın ilk yılında, bu verginin tespit ve toplama yönteminin hükümet için yüksek
maliyetli, mükellef için de çok sıkıcı olduğu görüldü. Yeni toprak ürünleri vergisinin asıl
sakıncası ölçme iĢinin harman yerinde yapılmasından doğuyordu. En önemli ürün grubunu
oluĢturan tahıl için harmanda ölçme yöntemi kabul edildiğinden, çok sayıda ölçücü ve tahmin
memuru ile harman bekçisi görevlendirmek gerekiyordu. Ġlk uygulama yılında elde edilen
vergi hasılatının üçte biri tarh ve tahsil masraflarına gitmiĢti. Ayrıca toplanan gelir resmi
tahminlerin yarısına ancak ulaĢmıĢtı. Bu durum kaçakçılığın yüksek düzeyde olduğunu
göstermekteydi.
136
ġefik Taylan Akman Ve Ġnci Solak Akman, ―2. Dünya SavaĢı Yıllarında Türkiye’de Hububat
Üretiminin Vergilendirilmesi”, Hacettepe Hukuk Fak. Derg., 1(2) 2011, s.80. 137
Ġbrahim Ġnci,a.g.m.,.S116. 138
Ġbrahim Ġnci, a.g.e..,S.117. 139
Murat Metinsoy,a.g.e. ,ss.155-158. 140
TBMM Zabıt Ceridesi, cilt: 29-30, TBMM Matbaası, Ankara 04.06.1943. 141
Ġbrahim Ġnci,a.g.e.,s.116.
45
4429 sayılı Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu da kendisinden beklenen faydayı
sağlayamamıĢtır.
Bu nedenle 4429 sayılı Kanun ile 4503 sayılı Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu’na ek Kanun
yürürlükten kaldırılarak yerine 26.04.1944 tarih 4553 sayılı Toprak Mahsulleri Vergisi
Kanunu kabul edilmiĢti142
. Gerekçe olarak ise beklenen verimin alınamaması gösterilmiĢtir.
Yeni yasa ile, yerinde ölçme yoluyla vergi toplama yöntemini terk etti ve denetimli beyan
usulünü bütün ürünler için kabul etti143
.
Toprak mahsulleri vergisinin salınma gerekçesi olarak savaĢın yarattığı iktisadi
güçlükler gösterilmekteydi. Dolayısıyla savaĢın bitmesinin ardından söz konusu verginin
kaldırılmasına yönelik talepler güçlü bir biçimde dile getirilmeye baĢlanmıĢtır. Bu doğrultuda
23.01.1946 tarih ve 4840 sayılı Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu’nun Kaldırılması
Hakkında Kanun yürürlüğe girmiĢ ve 01.01.1946 tarihinden geçerli olmak üzere 4553 sayılı
Toprak Mahsulleri Vergisi Kanunu’nun uygulamasına son verilmiĢtir144
.
TMV den kalan vergi artıklarının kanun teklifleri hakkında, Meclise sunulan, Maliye
Komisyon raporu Ģu Ģekildedir: ―Fevkalade zaruretlerin doğurduğu sebep ve saiklarla
vazolunmuĢ bulunan ve tahmin esasına istinat etmesi de uygulamasında bir çok usulsüzlük ve
nispetsizlikler yapılmıĢ olması muhtemel olan Toprak mahsulleri vergisi halen kaldırılmıĢ
bulunmaktadır. Bu verginin bir kısmının Ģimdiye kadar tahsil edilememesi borçlu kalan
mükelleflerin çok fakir olmalarından ve ödeme kabiliyetlerinin yokluğundan ileri gelmiĢtir.
1945 senesindeki kuraklık, halen dahi devam eden Ġkinci Cihan Harbinin ekonomik alanda
yarattığı düzensizlik bunların ödeme kabiliyetsizliklerini daha da artırmıĢ bulunmaktadır. Bu
sebeplerle bu mükellefler üzerine Ģimdiye kadar yapılan ciddi takipler müspet netice
vermemiĢtir. Bunlardan baĢka miktarı 22 milyon lira olan Toprak Mahsulleri vergisi
artıklarının bu verginin umumi tutarı olan 250 milyon lira ile yapılan mukayesesinde de
bunun normal bir vergi bakiyesinden baĢka bir Ģey sayılamayacağı tezahür eder. Bütün bu
sebeple bu verginin taksitlendirilmesi yoluna gidilse dahi tahsiline imkan bulunamayacağı,
beyhude emek ve masraf ihtiyarından baĢka bir netice vermeyeceği ve üstelik de
vatandaĢların huzursuzluğuna sebep olacağı kanaatine varmıĢ ve ve bu sebeple Tarım
Komisyonunun kararı veçhile bu artıkların tamamen affının uygun olacağına
Komisyonumuzda çoğunlukla karar verilmiĢtir145
. Çünkü köylülerin büyük bir kısmı bu vergi
artıklarını ödeyecek durumda değillerdi. Aynı zamanda hazinenin bu alacaklarını tahsil etmek
hem zor hem de masraflıydı. Diğer yandan söz konusu vergi bakiyesinin affı devlet hazinesi
için büyük bir kayıp olmayacaktı. Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle köylü büyük bir
sıkıntıdan kurtulmuĢtur.
Sonuç olarak, 2. Dünya SavaĢı yıllarında konulan bir vergi olduğu için, ciddi bir tepki
çekmemiĢtir. Aynı zamanda bu yıllar Tek Parti dönemi olup, basın ve halk üzerinde otoriter
bir yönetimin bütün ağırlığı ile hissedildiği bir dönemdir. Küçük bir kısmı nakden tahsil
edilmiĢ, büyük kısmı ise aynen alınmıĢtır. Toprak Mahsulleri Vergisi özellikle küçük toprak
142
Resmi Gazete, 28.04.1944, S. 5693. 143
Ġbrahim Ġnci,a.g.e.,s.117. 144
Resmi Gazete, 26.01.1946, S. 6216 145
TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: VIII, Cilt. 5, 1947, s.188.
46
sahipleri üzerinde önemli bir baskı yaratmıĢtır yıllar içerisinde üretim seviyesinde genel bir
düĢüĢün yaĢandığı ve bu durumun ülkenin içinde bulunduğu Ģartlar da düĢünüldüğünde ciddi
bir sorun yarattığının altı çizilmelidir. Sonuç olarak II. Dünya SavaĢı yıllarında izlenen
ekonomi politikalarının doğurduğu mali yükümlülük/külfetler çiftçiler açıĢından olumsuz
neticeler doğurmuĢtur. Ağırlıklı olarak hububat ziraatı yapan Türkiye köylüsünün önce Millî
Korunma Kanunu’na dayanılarak uygulanan devletçe el koyma yöntemi, daha sonra halk
arasında aĢarın geri gelmesi olarak yorumlanan toprak mahsulleri vergisi nedeniyle ağır bir
vergi yüküyle karĢı karĢıya kalması mevcut tek parti iktidarına karĢı tepkileri de beraberinde
getirmiĢtir Devletin zora dayalı ve karĢılıksız olarak aldığı bir kamu geliri türü olan vergilerin,
vergilendirme iliĢkisinin yalnızca hazine tarafının yararına olacak biçimde öngörülmesi
modern devletin vergilendirme yetkisiyle bağdaĢtırılamaz.Bu açıdan modern vergi
sistemlerinde, vergilendirme yetkisinin devletin tekelinde ve bu yetkiye dayanılarak kurulan
vergilendirme iliĢkisinin tek taraflı olması, mükelleflerin ölçüsüz ve belirsiz düzenlemelerle
uygulamalara tabi tutulmalarının gerekçesi olamaz. Yukarıda sözü edilen düzenlemelerde
öngörülebilirliğin sadece hazine bakımından geçerli olması, vergi ödevini yerine getirmekle
yükümlü olan kimseler bakımından ise vergilendirme sürecinin birçok açıdan belirsizliğe
sebep olacak ölçüde değiĢkenlik göstermesi temel vergilendirme ilkelerinin de ihlaline yol
açmaktadır.
2.3 ÇĠFTÇĠYĠ TOPRAKLANDIRMA KANUNU
11 Haziran 1945’te Meclis’te kabul edilmiĢ 4735 sayılı bu kanunun ile çıkarılmıĢtır146
.
Çiftçileri topraklandırmak amaçlanmıĢtır, bu kapsamda yer alacak çiftçiler, yetersiz toprak
sahibi olanlar ve hiç toprağı olmayanlardır. Bir diğer amaç ise toprakların sürekli iĢlenmesini
sağlamak, arazi sahiplerinin aĢırı derecede büyümelerini önlemek, çiftçi ocakları kurmak ve
bu ocaklarla çiftçi ailelerinin toprakla devamlı bağlılıklarını sağlamak, üretimi arttırmak
hedeflenmiĢtir. Bu dönemde geniĢ arazileri tasarruf eden bir tabaka, ile fakirlik ve sefalet
içinde ki köylünün daha adaletli bir Ģekilde yaĢayabilmesi amaçlanmıĢtır. Sosyal adalet ve
eĢitlik esasları bakımından toprak kanununun önemi bir yer teĢkil ettiğini söyleyebiliriz147
.
Çiftçiyi topraklandırma kanunu tasarısının gerekçesinde, arazinin geniĢliği, çeĢitliliği ve
verimliliğinin millet hayatı için önemli olduğu vurgulanmakta; hükümetin, özellikle toprak
ağası ve iĢçileri arasındaki iliĢkileri çerçevesinde, topraksız ortakçı, yarıcılarca iĢlenen büyük
arazi mülklerini ortadan kaldırmak isteği yatmaktadır148
50 dönümlük arazinin üstündeki topraklar kamulaĢtırılıp yeniden dağıtılacaktır.
Kanunun 17. Maddesi diğerlerine göre çok daha fazla tartıĢılmıĢtır ve en radikalidir.
17.madde: Topraksız veya az topraklı çiftçiler tarafından ortakçılık ve kiracılıkla işlenmekte
olan veya hiç arazisi olmayıp öteden beri tarım işçiliği ile geçinenlerin üzerlerinde yerleşmiş
146
Türkiye Büyük Millet Tutanak Dergisi, Devre:7, Cilt:18, s.213. 147
Seher Boykoy, a.g.e., s.310. 148
Süleyman İnan, Toprak Reformunun En Çok TartıĢılan Maddesi:17. Madde, Journal Of Historical
Studies, 3(2005), S.3.
47
bulundukları arazi, o bölgede (39) ncu madde gereğince dağıtmaya esas tutulan miktarın
kendi seçtiği yerde üç katı sahibine bırakılmak şartıyla yukarıda yazılı çiftçi ve işçilere
dağıtılmak üzere kamulaştırılabilir. Sahibine bırakılacak olan arazi 50 dönümden aşağı
olamaz. Şu kadar ki, bu hükmün uygulanmasında daha yakınında dağıtılabilecek veya
kamulaştırılabilecek araziden bunlara verilmesi mümkün olan miktarın bu çiftçilere
yetmemesi şarttır. Civardaki çiftçiler tarafından ortakçılık veya kiracılıkla işlenmekte olan
arazi dahi bu çiftçilere dağıtılmak üzere yukarıdaki şartlar ve esaslara göre
kamulaştırılabilir. Bu gibi yerlerde köy varsa köy öğretmeni için köy tüzel kişiliği adına da
bir yer verilir149
. Yapılan tartıĢmalarda, Toprak reformunu daha çok sosyal ve siyasi açıdan
değerlendiren birinci gruptaki aydın ve memurlar 17. maddeye destek verirken; konuyu daha
çok teknik ve ekonomik açıdan değerlendiren hemen hepsi geniĢ toprak sahibi olan ikinci
gruptaki milletvekilleri ise özellikle 17. maddeye karĢı çıkmaktaydılar150
.
Ülke içte çok partili düzene geçiĢ ve dıĢta ise Türk topraklarına yönelik Sovyet
tehdidi, yönetimin, savaĢ sonrası uygulamayı tasarladığı ekonomik ve sosyal politikaları
büyük ölçüde değiĢtirmiĢtir. Özellikle, kurulan yeni partilerin toprak yasası tartıĢmalarını
politik malzeme olarak kullanabilme ihtimali, CHP yöneticilerini iç siyaset anlayıĢlarında
kaygılandırmıĢ ve kırsal oylarda etkisi olan büyük toprak sahipleri ile iliĢkilerini düzeltmeye
itmiĢtir.Nitekim, 17 Kasım 1947 CHP Kurultayı, hükümete gerektiğinde küçük çiftlikleri bile
kamulaĢtırma yetkisi veren Toprak Yasasının 17. maddesini kaldırmıĢtır.49 Böylelikle,
ÇTK’nin en çok tartıĢılan 17. maddesi gerçek anlamda uygulanamamıĢtır151
. Toprak
reformuna iliĢkin kararlar DP’nin oluĢmasını sağlayacak faktörleri yaratacaktır.
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu gibi büyük toprak sahiplerinin tepkisine neden olan
icraatla birlikte toprak burjuvazisinin CHP iktidarına sırtını dönmesi sonucuna neden olduğu
söylenebilir152
. Çıkarılan toprak kanunu, büyük ve orta arazi sahipleri arasında derin bir
memnuniyetsizliğe sebep olurken; uygulamaya geç baĢlanması, arazi dağıtım iĢlerinin
bölgelere ve senelere ayrılması, bu gayrimemnunları teselli etmiĢ ve bu durum, kanunun
uygulanmasında istikrarsızlığa yol açmıĢtır.
149
TBMM Zabıt Ceridesi, Tutanak Dergisi, D.7, C.17, (S.Sayısı: 97), 26-27 150
Süleyman İnan,a.g.e.,s.5. 151
Süleyman İnan,a.g.e.,s.8. 152
ġefik Taylan Akman ve Ġnci Solak Akman, a.g.m, .s.311.
48
SONUÇ
Ġkinci Dünya SavaĢı ülke için dengelerini tümden sarsmıĢtır. Sadece bizim konumuz
olan ekonomiyi değil sosyal hayatı ve sınıfları etkilemiĢtir. SavaĢ sonrası çok partili siyasi
yaĢama geçilmesinde dahi dolaylı yoldan etkili olduğunu söylemek mümkündür. Ekonomi de
SavaĢ yıllarında fiyatların hızla arttığı yıllardır. Enflasyon aracıların, büyük tüccarın ve yerli
sanayici kodamanlarının iĢine yaramıĢ; hükümet bu hareket doğrultusunu sürdürebilmek ve
özel sektörü beslemek için tedavüldeki para miktarını arttırmıĢ; kağıt para miktarı hayat
pahalılığından daha hızlı artmıĢtır. Bunun yanında Tarımda hızlı bir düĢüĢ, sanayi üretiminde
de çok yavaĢ bir artıĢ gözlenmektedir. savaĢla özellikle tarımsal alana büyük darbe
indirmiĢtir. Tarım üretimi 1934-1938 arasındaki yıllık ortalama 7 303 399 tondan, 1945
yılında 4 013 439 tona düĢmüĢtür. Tarımsal alanda uygulanan politikalar küçük köylülüğün
bürokrasiden uzaklaĢması sonucunu doğurmuĢtur. Yukarıda da bahsettiğimiz çok partili
yaĢama geçilmede etkili olmuĢtur. Kastedilen DP hükümetinin iktidardır.
54
KAYNAKÇA
KĠTAPLAR ve MAKALELER
Aksanyar ,Necati ve Biçer ,Murat,‖ II. Dünya SavaĢında Çıkarılan Varlık Vergisinin Türk
Basınında Ve Kamu Oyunda Yansımaları‖, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 21, Ağustos
2008.
Dokuyan, Sabit,‖Ġkinci Dünya SavaĢı Sırasında YaĢanan Gıda sıkıntısı ve Ekmek Karnesi
Uygulaması‖, Turkish Studies dergisi, Cilt 8/5 , Bahar 2013.
Duru , Bülent,‖1941: Kıtlık Yılında Milli Korunma Kanunu Uygulamaları‖, Açıklamalı
Yönetim Zamandizini: 1940-1949, AÜ SBF Kamu Yönetimi AraĢtırma ve Uygulama Merkezi :3
Ankara,2008.
Ġnan,Süleyman, ―Toprak Reformunun En Çok TartıĢılan Maddesi:17. Madde‖ Journal Of
Historical Studies, 3(2005).
İnci, İbrahim, “İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Türkiye’de Varlık Vergisi Uygulaması”,Cbü Sosyal
Bilimler Dergisi , Cilt :10 Sayı :2, Yıl : 2012.
Ġnci,Ġbrahim,―1923-1960 Döneminde Türkiye’de Tarım Faaliyetleri Üzerinden Alınan
Vergiler“Saü Fen Edebiyat Dergisi (2009-I).
Ġnci, Ġbrahim, ―Ġkinci Dünya SavaĢı Yıllarında Türkiye’de Ġntikar ve Enflasyonla Mücadele‖,
Uluslar Arası Tarih ve Sosyal Araştırma Dergisi, Sayı: 9, 2013
Kaya ,Dilek Göze ve Durgun, AyĢe, 1923–1938 Dönemi Atatürk’ün Maliye Politikaları: Bütçe ve
Vergi Uygulamaları, DÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2009, Sayı:19.
Metinsoy, Murat , İkinci Dünya Savaşında Türkiye (Savaş ve Gündelik Yaşam), İstanbul: Homer
Kitapevi, 2007.
MetintaĢ ,Mustafa Yahya ve Kayıran , Mehmet,‖ Refik Saydam hükümetleri döneminde
Türkiye’nin ekonomi politikası (1939-1942)‖ Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,sayı:9.
Ökte, Faik, Varlık Vergisi Faciası, Ġstanbul: Nebioğlu Yayınevi,1951.
Öner,Erdoğan, ―Cumhuriyet Dönemi Türk Bütçeleri (1924-1993)”, Maliye Bakanlığı Bütçe ve
Mail Kontrol Genel Müdürlüğü, Sayı 9, 1993
Özkan, M. Selçuk ve Temizer, Abidin,‖Ġkinci Dünya SavaĢı Yıllarında Türkiye’de
Karaborsacılık‖, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Sayı 9 , Yaz 2009.
SOFRACI , İhsan Erdem, “Tarihsel Perspektiften Varlık Vergisi Uygulamasına Bir Bakış, “Afyon
Kocatepe Üniversitesi, İBF Dergisi, c.15, s.1, 2013.
55
Sönmez, ġinasi,‖Ġkinci Dünya SavaĢı’ında Türk Hükümetlerinin Temel Gıda Maddelerinin Temini
Konusunda Aldığı Tedbirler‖, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 47,
Bahar 2001.
ġener ,Sefer, ―Ġkinci Dünya SavaĢı Yıllarında Türkiye’de Tarım Politikası ArayıĢları‖, Kocaeli
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (7) 1.2004.
Takım,Abdullah ve Arslan,Ramazan, “İktisat Politikalarında Zorunlu Borçlanmadan Zorunlu
Tasarrufa: Varlık Vergisi Tartışmaları,” C.Ü. İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 13, Sayı 2, 2012.
Yorgo Hacıdimitriadis'in Aşkale – Erzurum Günlüğü (1943). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 2011.
GAZETELER
Resmi Gazete
AkĢam Gazetesi
Vakit Gazetesi
Yeni Sabah
Vatan Gazetesi
Ulus Gazetesi
Cumhuriyet
Son Posta
ĠSTATĠSTĠKLER VE RESMĠ YAYINLAR
Ġstatistik Yıllığı 1940‐1941, C.2.1941.
Ġstatistik Göstergeler 1923‐2009, 2010.
Türkiye’nin Toplumsal ve Ekonomik GeliĢiminin 50 Yılı, 1973.
Ġstatistik Yıllığı(1 9 4 2 - 1 9 4 5), Ġstanbul: Hüsnü Tabiat Basım Evi, Cilt:15, 1955.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerideleri (TBMMZC)
İstatistik Göstergeler 1923‐1995, 1996.
56
YayınlanmamıĢ Tezler
Boykoy, Seher, ―2.Dünya SavaĢı Yıllarında Türkiye’nin Sosyo-kültürel Hayat‖,( YayımlanmamıĢ
Doktora Tezi, DanıĢman: Prof. Dr. Ergün Aybars, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi
Enstitüsü , 2008)
Çetin, Hasan, Ġkinci Dünya SavaĢı Sürecinde Türkiye’nin Sosyo-Ekonomik Durumu (1939–
1945)‖,(YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman : Doç. Dr. Daime Yüceer, Uludağ Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, 2007)
Karaca,Mehmet,―Ġkinci Dünya Savası Konjonktüründe Türkiye Ekonomisi (1940-
1945)‖,(YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman: Yrd. Doç. Dr. Bedrettin Kolaç, Dicle
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005)
Öcal,, Zeliha Özlem, ―Siyasi Açıdan 1. Ve 2. Refik Saydam Hükümetleri (1939–
1942)‖,(YayımlanmamıĢ Master Tezi, DanıĢman: Prof. Dr. E. Semih Yalçın, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, 2006)
ġen, Müslime, ―Ġkinci Dünya SavaĢı Yıllarında Ġzmir’in Sosyo-Ekonomik Hayatı‖,( YayımlanmamıĢ
doktora tezi, DanıĢman Prof. Dr. Ergün Aybars, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkilap Tarihi
Enstitüsü, 1998)
Ulusoy,Melek,‖Milli Korunma Kanunu Çıkarılma Amacı, Sosyoekonomik Etki ve
Sonuçları‖,(YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman: Doç. Dr. Ġhsan ġerif Kaymaz, Gazi Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010 )
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP11.htm, (13.11.2013).
http://arsiv.sabah.com.tr/2005/09/09/gnd118.html, ( 12.12.2013)
http://www.tbmm.gov.tr/hukumetler/HP14.htm,(13.11.2013)
http://www.bumko.gov.tr/TR,158/cumhuriyetten-gunumuze-butce-buyuklukleri.html,
(13.11.2013)