CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NDEN DEMOKRAT PARTİ’YE GEÇİŞTE DİN EĞİTİMİ POLİTİKALARI...
Transcript of CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NDEN DEMOKRAT PARTİ’YE GEÇİŞTE DİN EĞİTİMİ POLİTİKALARI...
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2029
CUMHURİYET HALK PARTİSİ’NDEN DEMOKRAT PARTİ’YE GEÇİŞTE DİN EĞİTİM
POLİTİKALARI (1948–1950)
RELİGİOUS EDUCATİON POLİCİES TRANSİTON FROM REPUBLİCAN PEOPLE’S PARTY TO
THE DEMOCRATİC PARTY (1948-1950)
Arş. Gör. İlker DERE
Uşak Üniversitesi Eğitim Fakültesi
ÖZET
Osmanlı Devleti’nin resmi olarak sona ermesinden sonra Türkiye, 1923 yılından itibaren cumhuriyet ile yönetilmeye başlamıştır. Bu rejim değişikliğiyle her alanda olduğu gibi din eğitimi alanında da reformlar yapılmıştır. Çalışmada öncelikle Cumhuriyetin ilan edilmesinden sonra din eğitiminde meydana gelen gelişmelere değinilmiştir. Daha sonra Türkiye’de uzun süre din eğitiminin neden ihmal edildiğine ve Tahsin Banguoğlu’nun Milli Eğitim Bakanlığı döneminde din eğitiminin yeniden sağlanması için uygulamalara değinilmiştir.
Bu çalışmanın amacı, Türk eğitim sisteminin önemli bir parçası olan din eğitiminin Cumhuriyet Halk Partisi Dönemi’nde geçirdiği önemli aşamaları yansıtmak, Cumhuriyetin ilan edilmesinden hemen sonra din eğitiminde gerçekleştirilen inkılaplarla Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının son döneminde meydana gelen değişimleri karşılaştırmaktır.
Bu araştırmada tarihsel yöntem uygulanarak literatür ve birincil kaynak taraması kullanılmıştır. Ayrıca konuyla alakalı arşiv vesikaları, gazeteler, dergiler ve ilgili literatür çalışmalarına da yer verilmiştir. Elde edilen bulgular, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının son döneminde din eğitimi politikalarında ciddi değişikliklere gittiğini günümüze kadar varlığını sürdüren din eğitimi kurumlarını kurduğunu göstermektedir.
Araştırma bulgularına göre din eğitimini yeniden sağlamak için yapılan girişimler ilk olması nedeniyle memnuniyetle karşılanmıştır. Ancak atılan adımların ihtiyaca cevap vermekten uzak ve yetersiz olduğu da dönemin önemli isimleri tarafından belirtilmiştir.
Anahtar Kelimeler: İmam Hatip Kursları, İlahiyat Fakültesi, Tahsin Banguoğlu, Din Dersleri
ABSTRACT
After the Ottoman Empire, Turkey has started to be managed through the republic since 1923. Through this regime change, some reforms were made in the field of religious education. In this study, the author discussed policy changes in the religious education after the proclamation of the Republic. The author also mentioned why religious education has been neglected; and Tahsin Banguoğlu's efforts to reinstate religious education during his ministry.
The purpose of this study is to indicate the main stage of religious education during the era of Republican People's Party. Furthermore, the author aims to compare revolution on religious education after the proclamation of the Republic and the last period of Republican People's Party management.
In this study, historical method was applied; literature and primary sources were analyzed. Also, the author analyzed archives documents, newspapers, and journals. The findings showed that there were serious changes on the religious education policy during the last management of Republican People's Party era. The findings also indicated that these attempts were welcomed by public because it was the first attempt to reinstate religious education. However, these attempts were inadequate to respond public’s need.
Key Words:Tahsin Banguoğlu, religious courses, Republican People's Party’s education policy
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2030
1. GİRİŞ
Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde din eğitimi alanında önemli ve köklü
değişimler yaşanmıştır. Osmanlı Devleti’nden kalan önemli dini eğitim kurumları ve sistemleri ciddi bir
revizyona uğramıştır. Bu değişimler zamanla kurumların kapanmasına kadar gitmiştir.
1.1 Cumhuriyetin İlanı’ndan Tahsin Banguoğlu’nun Milli Eğitim Bakanlığı Dönemine Kadar Din
Eğitiminde Yaşanan Gelişmeler
Saltanatın kaldırmasıyla en önemli ipucunu veren laiklik adımları, 3 Mart 1924 tarihinde ilan edilen
kanunlarla kendini göstermiştir. Evkafın ve Hilafetin ilgasının yanı sıra eğitim sistemini tek ve genel bir
çerçeveye alan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ilan edilmiştir. (WİNTER, 1999: 239) Bu kanunla medreseler
kapatıldığı için imam, vaiz, hatip gibi görevlilerin yetiştirilmesi için İmam-Hatip Mekteplerinin açılacağı ve
Darülfünun’da İlahiyat Fakültesi açılacağı belirtilmiştir. (BİLGİN, 1980:40; AYDIN, 2000:30)
1924 yılında kanunun tatbikine geçilerek kapatılan 479 medresenin yerine 29 İmam Hatip Okulu ile
İstanbul Darülfünununda bir İlahiyat Fakültesi vücuda getirilmiştir. (AKIN, 2011:98) Medreseleri kaldıran
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan sonra 1923–24 yılında 29 İmam-Hatip Mektebi açılmıştır. Bu mekteplere
gittikçe azalan talep nedeniyle sayıları, 1924–25’te 26’a, 1925-26’da 20’e düşmüştür. 1927–1930 yılları arasında
Kütahya ve İstanbul’daki İmam-Hatip Okulları dışında mektep kalmazken 1929–30 yıllarında bunlar da
lağvedilerek İmam-Hatip Okulları tamamen kapatılmıştır. (YÜCEL, 1994:53)
Sadece birkaç yıl içinde öğrencilerin ilgisinin bu denli azalması ve akabinde İmam-Hatiplerin
kapanmasının en önemli nedenleri arasında; lise ve yükseköğretim düzeyinde öğrencilere gelecek vaat etmemesi
(ÜNSÜR, 2005:141-142) ve Harf İnkılabıyla Arapça ve Farsçanın müfredatlardan çıkarılması gösterilebilir.
(AYHAN, 2004:64)
Öte yandan Tedrisat Kanunu’nun hiçbir maddesinde yer almamasına rağmen kanunun yürürlüğe girdiği
ilk zamanlarda ilkokullarda Din Bilgisi adıyla din dersi fiilen verilmeye devam etmiştir. Ancak çok geçmeden bu
uygulama terk edilerek mevzuat değişikliğine gidilmeden din dersleri müfredattan çıkarılmıştır. (AYDIN,
2000:32) Sonrasından bunu önce din derslerinin 1924’te lise ve dengi okullardan, sonra 1930’a kadar
ilkokullardan kaldırılması izlemiştir. (BİLGİN, 1980:45-46) 1935 yılında isteğe bağlı olarak alınabilecek bir ders
haline getirilen dersi verecek öğretmen olmadığı için kendiliğinden uygulamadan kalkmıştır. B(JASCHKE,
1972:82) İmam Hatip Mekteplerinin kapatılmasının ardından 1948 yılına kadar din eğitimi ve öğretimi Diyanet
İşleri Başkanlığı bünyesindeki Kuran Kursları (Daru-l Kurralar) ile sürdürülmüştür. Bunların sayısı 1932–33
yılında 9 iken, 1949–50 yılında 127’e ulaşmıştır. (ÜNSÜR, 2005:144)
Din eğitiminin yükseköğretim kademesinde de Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na uygun olarak değişiklik
yapılmış ve İstanbul Darülfünuna bağlı bir İlahiyat Fakültesi açılmıştır. Açılan bu fakültenin öğretim
kadrosunda dönemin güçlü isimlerinden Fuat Köprülü, Şemsettin Günaltay, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, İzmirli
İsmail Hakkı yer alıyordu. İlâhiyat Fakültesi, 1933 yılına kadar dokuz sene eğitim faaliyetlerine devam ederken
Darülfünun ile birlikte 1933'te lağvedilmiştir.
Üniversite Reformu’ndan sonra 1934 talimatnamesi uyarınca yeni kurulan İstanbul Üniversitesi’nde,
Edebiyat Fakültesine bağlı İslam Dinleri Tetkik Enstitüsü (AYHAN, 2004:74) açılmıştır. Böylece İlahiyat
Fakültesi kapatılarak enstitüsü seviyesine düşürülürken öğretim kadrosunun bir kısmı tasfiye edilmiştir. Ancak
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2031
bu enstitü de uzun ömürlü olamayarak öğrenci eksikliği ve öğretim kadrosunun emekliye ayrılması gerekçe
gösterilerek ilga edilmiştir. Bu uygulamalara ek olarak Üniversite Reformu’ndan sonra Tasavvuf, İslam
Mezhepleri, Kelam gibi dersler kaldırılarak bu derslerin yerine Türk Filozoflar Dersi konulmuştur. Daha sonra
bu ders, 1942’den itibaren Felsefe Tarihi Kürsüsü’ne bağlı Türk-İslâm Felsefesi Tarihi adını alarak devam
etmiştir. (KOŞTAŞ, 1989:7-8; ERGİN, 1977:1240-43) Böylece Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nda belirtilen
fakülteden ders seviyesine getirilen İlahiyat Fakültesi, 1949 yılında başka bir üniversite çatısı altında açılana
kadar “yüksek diniyat mütehassısları yetiştirecek” kurum kalmamıştır. (CEBECİ, 1996:166) Bu tarihten itibaren
din eğitim konusunda bir boşluk yaşanmıştır. Bu boşluk kendini çok geçmeden göstermiş, din eğitimi
politikalarını da bu yönde etkilemiştir.
1.2 Cumhuriyet Halk Partisi’nden Demokrat Parti’ye Geçişte Din Eğitimi Politikaları (1948-1950)
Daha önce de değindiğimiz gibi Türkiye’de 1930’lu yıllardan itibaren devlet eliyle ve desteğiyle din
eğitimi veren kurum kalmamıştı. Din eğitimi 1930–49 yılları arasında tamamen genel eğitimden ayrılmıştı. 1946
yılına kadar bu konu zaman zaman gündeme de gelse de bu ses çok cılız kalmıştır. Türkiye’de din eğitimiyle
ilgili ihtiyacın karşılanmasına yönelik taleplerin yüksek sesle dile getirilmeye başlanması 1946 yılını bulmuştur.
(AYHAN, 2004:139) 1946 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin kendi içinden bazı isimler, din bilgisi dersleri
konulması yönünde taleplerini Recep Peker’e iletmişlerdir. Ancak Recep Peker bunu etmemiş, teklif sahiplerine
dünya modern milletlerinin uygulamalarını örnek almayı salık vermiş ve din öğretimini zehri zehirle tedavi
etmeye benzetmiştir. (BİLGİN ve FIĞRALI, 2006:519)
Recep Peker’in bu beyanatına rağmen Cumhuriyet Halk Partisi Divanı 1947 yılı Ocak ayı içinde din
eğitimi ile ilgili istekleri incelemiştir. Cumhuriyet Halk Partisi Divanı, din eğitimiyle ilgili esasların neler olması
gerektiğini Anadolu Ajansı aracılığıyla bir tebliğ ile açıklamıştır. (AKŞAM; ULUS; 3 Temmuz
1947;SELAMET, C.1 S.8 1947) Ancak bu tebliğin uygulamaya geçtiğine rastlanmamıştır. Bu gelişmelere
paralel olarak İstanbul Müftüsü Ömer Nasuh Bilmen de konuyla ilgili bir layiha (tasarı) yayınlamıştır. Bilmen,
27.05.1947 tarihli tasarıda Diyanet İşler Başkanlığı’na dini hizmette ihtiyaçlara cevap verilebilmesi ve ehil
olmayan kişilerin işbaşına koşulmasını engellemek için “Büyükçe illerde Kur’an-ı Kerim kursları ve imam-hatip
okulları açılmasını” önermiştir. (BUYRUKÇU, 2007:39-40)
Baştan beri sürecin içinde bulunan Banguoğlu ise bu süreci şu şekilde aktarmaktadır:“(…) O tarihlerde
bu hizmetler artık büsbütün sahipsiz kalmış görünüyordu. Camiiler, mescitler bakımsız, tamirsizdi. İmam-Hatip
Mektepleri kapatılmış, uzun yıllar din adamı yetişmez olmuştu. Beş on ayet ezberleyen din adamı geçiniyor,
bunlara da <hademe-i hayrat>adı veriliyordu. Bir ara bunların aylıkları 10 lira olduğunu biliyorduk. İlahiyat
Fakültesi kaldırılmış, vaiz, müftü seviyesinde mü’mine yol gösterecek bulunmaz olmuştu. Nihayet uzun yıllardan
beri okullarımızda din eğitimi yoktu. (…)” (BANGUOĞLU, 1989:97)
1947 başında yayınladığı tebliğden sonra din siyasetiyle ilgili atılacak adımlarda uzunca bir süre pasif
kalan Cumhuriyet Halk Partisi’nde din tedrisatıyla ilgili tartışmalar, 1947’de yapılan CHP 7. Kurultayı’nda
yeniden alevlenmiştir. Kurultayın 2 Aralık 1947 tarihli toplantısında, parti tüzüğünün laiklik maddesi
değerlendirilirken din tedrisatı da tartışılmıştır. Kurultayın en ses getiren ismi İstanbul Milletvekili Hamdullah
Suphi Tanrıöver olmuştur. Din tedrisatını gündeme taşıyan Tanrıöver şunları söylemiştir:”(…) Amerikada bugün
305 tane seminer ve din fakültesi vardır… Fransada inkılap zamanında din, devletten ayrıldı; devlet din
teşkilatını bıraktı… Fakat sonra feyizle çalışan ve hepimizin bildiği Paris’te bir üniversite Katolik kuruldu…
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2032
Ulus gazetesinde bir makale okuduk… Yapılan neşriyata göre Rusyada on yedi bin papas Stalin’in riyaset ettiği
bir teşkilatta vazife görmektedir… Avrupa’nın eski üniversitelier ele alalım. Sorbon’dan başlayarak –ki sekiz
asırlık bir tarihe maliktir- Cembriç, Oksfort ve dokuz asırlık bir tarihe malik olan Almanya’daki Haydelberg
üniversiteleri evvelce birer medrese idi. Bu medreseler harekette ön ayak olmuş, mütemadiyen ıslahat yapılarak
bugünkü üniversiteler halini almıştır… Bizim tarihimizde de, bu medreselerin ıslahı yoluna gidilseydi,(…) bugün
bu kabil olacaktı. halbuki biz Medreseleri kapattık, imam ve hatip mekteplerini kapattık.(…)” dedikten sonra
köylerdeki camilerdeki imam ve gassal ihtiyacının son durumuna değinerek bu konuda herkesin üzerine düşen
hassasiyeti göstererek işi çözmesi gerektiğini ifade etmiştir. (C.H.P.YedinciKurultayTutanağı, 1948:454-459)
Tanrıöver’den sonra Cemil Barlas, Yusuf Ziya Kösemen ve Behçet Kemal Çağlar konuyla ilgili
konuşma yapmıştır. Son olarak konuyu hülasa etmek amacıyla söz alan Tahsin Banguoğlu, konuyu şöyle
toparlamıştır: ”Bütün bu konuşmalardan müsbet olarak çıkardığım talebler şunlardır:
1. Din tedrisatı yapılsın,
2. Din müesseselerine bakılsın,
3. Din adamları terfih edilsin.
Diğer arkadaşlarımızın dilekleri de bunlardır. Hamdullah Suphi arkadaşımızın da talebleri de
bunlardır. Bu dilekler, bu talepler karşısında bütün arkadaşların aynı duygu içinde olduklarını tahmin
ediyorum.(…)” (SELAMET, S. 31 Aralık 1947:7)diyerek CHP’nin din eğitimi konusunda uzlaştığı noktaları
sıralamıştır.
Kurultayda aktif şekilde bulunan isimlerden biri olan Banguoğlu, daha sonra bu kurultayda yaşananları
anılarında şöyle nakletmiştir: “(…) Mesele Halk Partisi divanına götürüldü. Orada başlıca münakaşa <din
eğitimini laiklik prensibi ile nasıl telif ederiz?> davasıydı. Ben de anlatmaya çalıştım ki bizde diyanet hizmetleri
fiilen devletin elinde kalacaktı, nitekim kalmıştı. Dini eğitim de bu hizmetlerdendir. Aslında ise bu yolda şimdiye
kadar laiklik namına yapılan tatbikat yanlış olmuştur. Divan esasta mutabık kaldı ve din eğitimi işine Parti
Meclis Grubu’nca bir şekil verilmesini uygun buldu.” (BANGUOĞLU, 1989:98)
Kurultaydan sonra Tahsin Banguoğlu’nun açıklamalarını destekler nitelikte bir beyanat da Nihat
Erim’den gelmiştir. Din adamı yetiştirme konusuna sıcak bakan Erim: ”(…)laiklik prensipi çerçevesi içinde
çerçevesi içinde kalmakla beraber, cemiyetin nizamını alakadar eden bu işde tabiatiyle kontrolünü eksik etmez.
İşte ben, din meselelerinin ancak bu yönden halledilmesine taraftarım…” (SELAMET, S.33 2 Ocak 1948:6)
diyerek bu sorun halledilmesinden yana olduğunu beyan etmiştir.
1947 yılı içinde CHP kurultayında, özellikle meclisteki bütçe müzakerelerinde din eğitimiyle ilgili
önemli tartışılmalar yapılmıştır. Bu tartışma ve arayışlar, 1948 yılı içinde din eğitiminin nasıl yapılması gerektiği
noktasında odaklanmıştır. CHP Meclis Grubunun 10 Şubat 1948 tarihli toplantısında, başbakan Hasan Saka’nın
vakisiyle din eğitimi ve din görevlisi yetiştirilmesi konularını araştırıp bir rapor hazırlanması için bir komisyon
kurulmuştur. Bu komisyon, çalışmalarını tamamladıktan sonra aldığı kararları rapor olarak 19 Kasım 1948
tarihinde CHP Meclis Grubu Yüksek Başkanlığına takdim etmiştir. Raporun kısaca önerileri şu şekildedir;
1) Çocuk velilerinin arzusu haluk olmak (iyi ahlaklı) şartıyla ilkokulların son iki sınıflarında okul içinde ve ders zamanları dışında din dersi verilmesi,
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2033
2) Verilecek din derslerinin programlarının ve okutturulacak kitapların Diyanet İşleri tarafından hazırlanıp Milli Eğitim Bakanlığının tasvip ve tasdikiyle geçmesi,
3) Din dersi veren öğretmenlerinin ücretlerinin yardım namı altında Devletçe ödenmesi oy birliği ile karar altına alınması,
4) Müslüman vatandaşların imamlık ve hatiplik gibi dini hizmetlerini ifa edecek elemanlara da ihtiyaç olduğu ve bunları yetiştirecek öğretim müesseselerinin kurulması (DİNÇER, 1998:82)
5) Milli Eğitim Bakanlığı’nın devamlı alaka, teftiş ve murakabesi altında bulunmaları (BCA, 030-01-0000-42-251-17-3)
6) İmam din eğitim verecek kurumların Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından açılması
7) Din münevverleri yetiştirmek için İslam İlahiyat Fakültesi kurulması gibi kararlar alınmıştır.
Ancak bu rapora Tahsin Banguoğlu ve Nihat Erim muhalefet şerhi koymuştur. Muhalefet şerhinde
Atatürk inkılâbının sağladığı zihniyet değişimini tehlikeye sokmamak şartıyla raporu kabul ettiklerini ancak din
eğitimi verecek kurumları Milli Eğitim Bakanlığının açmasını istemişlerdir. (BCA, 030-01-0000-42-251-17-5)
Ayrıca raporda Erzurum Milletvekili Cevat Dursunoğlu, İmam Hatip mektepleriyle ilgili uygulamada
karşılık bulacak birkaç öneride bulunmuştur: “Şifahen arz ettiğim sebeblere dayanarak komisyon tezkeresinin
ikinci maddesinde zikrolunan imam, hatip mekteblerinin yerine kurs halinde ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ve
askerliğini yapmış Orta mektep mezunlarından talebe alınmak suretiyle bu işin prensibinin hallini teklif
ediyorum.” (BCA, 030-01-0000-42-251-17-2)
Bu muhalefet şerhi, Cevat Dursunoğlu’nun önerdiği “kurs” ismi ve açılacak kurslara ortaokul mezunu
talebelerin alınması CHP Grubu’nda karşılık bularak Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 1949’da imam hatip
kursları’nın açılması uygun bulunmuştur. Bir bakıma bugün dahi süren geleneği başlatan bu iki ismin muhalefet
şerhidir. Tahsin Banguoğlu, CHP Komisyon raporunun açıklanması ve Nihat Erim ile birlikte rapora muhalefet
şerhi koymalarının gerekçesini anılarında şu şekilde anlatmaktadır:”(…) Rapora ben muhalefet şerhi yazdım,
Nihat Erim de imza etti. Biz mesleki din eğitiminin de Diyanet İşleri’ne değil, Milli Eğitim’e bağlanmasını
istiyorduk. Gruptan karar da o yolda çıktı. Ancak devrimciler bir takrirle balgam attılar, İmam Hatip Okulları
<kursları< oldu…” (BANGUOĞLU, 1989:97-102; BANGUOĞLU, Boğaziçi,1983:4-5.) Daha önce ilgili tarihi
vesikaya dayanarak belirttiğimiz gibi Tahsin Banguoğlu’nun “kurs” isminden haberinin olmaması imkânsızdır.
Çünkü muhalefet şerhi koyduğu belgede Cevat Dursunoğlu’nun “kurs” ismini önerdiğini görüyoruz.
Din eğitim raporunun yayınlanması birçok yeni tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Komisyonun
raporu dönemin Diyanet İşleri Reisliği azalarından Yusuf Ziya Yörükan’ın tepkisini çekmiştir. Yörükan, din
derslerinin ihtiyari olması ve program dışı olarak verilmesinin çocuğa getirdiği külfeti eleştirmiştir.
Banguoğlu’nun yasaların gerekçelerini yeterince incelemediğini düşünen Yörükan, laik bir kurum tarafından
kapatılan bir kurumun tekrar açılmasının tezat olacağını, ayrıca ilkokullara din dersi kitabını Milli Eğitimin
değil, Diyanetin hazırlamasını istemesinin de tezat olduğunu ve aynı durumlara farklı tepkiler vermesine anlam
veremediğini belirtmiştir. (YÖRÜKAN, İslam-Türk Ansiklopedisi Mecmuası, Mart 1948:4-15)
CHP Komisyon raporunun açıklamasından sonra bir araya gelen CHP Meclis Grubu raporu etraflıca
değerlendirmiştir. Başbakan Şemsettin Günaltay’ın katılmadığı 6 Mayıs 1948 tarihli toplantıda sert tartışmalar
yaşandığı için net bir karar çıkmamıştır. (VATAN, 7 Mayıs 1948) Nihayet daha sonraki görüşmelerde sonuca
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2034
varılmış ve karar açıklanmıştır. 21 Mayıs 1948 Cuma günü Ulus gazetesinde CHP Meclis Grubu Başkan
Vekilinin bir tebliği intişar edilmiştir (yayınlanmıştır). Bu tebliğde, komisyon raporunun CHP tarafından kabul
edildiği ilan edilmiştir. (AKŞAM, CUMHURİYET, 21 Mayıs 1948)
CHP Komisyon raporunun belli değişikliklerle kabul edildiğini resmi olarak 31.5.1948 tarihinde
Başbakanlık Yüksek Katına gönderilen tebliğden öğreniyoruz.
Tebliğde:
1) Raporun birinci maddesi aynen, 2) İkinci maddesi ise; konunun tadiline dair verilmiş ve genel kurulca kabul edilmiş olan sureti
ilişik önergede tayin ve tesbit edilen şekilde, 3) Üçüncü maddesi de İmam ve Hatip okulları kelimesi çıkarılmak suretiyle kabul edilmiştir.”
(BCA, 030-01-0000-42-251-17-1.) denilmiştir.
Bu karardan sonra 30 Aralık 1948 tarih ve 247 sayılı kararı ile 10 aylık imam hatip kurslarında
okutulacak program belirlenmiştir. Ancak din dersi ve İlahiyat Fakültesi henüz faaliyete geçmemiştir. Bu
durumdan rahatsız olan Van Milletvekili İbrahim Arvas, Meclis’te Banguoğlu’na din dersi, İmam- Hatip kursları
ve İlahiyat fakültesi hakkında sorular yöneltmiştir. Tahsin Banguoğlu ise yeni açılacak kurumların hazırlıklarını
sürdüğünü anlatsa da İbrahim Arvas bu cevapları tatmin edici bulmayarak Banguoğlu’nun verdiği sözleri
tutmayacağını iddia etmiştir. (T.B.M.M. Tutanak Dergisi, B:26 03.01.1949 O: 1, s. 9–12; Son Posta, Yeni
Gazete (Vakit); Vatan, 4 Ocak 1949)
2.7.1.İmam Hatip Kursları Açılıyor
1948 yılında Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürlüğü bağlı olarak 10 vilayet merkezinde
mevcut din adamlarına bilgi vermek ve onları günün anlayışına göre yetiştirmek için on aylık İmam ve Hatip
Kurslarının açılması kararlaştırılmıştı. (PARMAKSIZOĞLU, 1966:29) Ancak bu kursların programları Ocak
1949’ta resmi olarak onaylanmıştır. Takvimler 7 Ocak 1949 tarihini gösterdiğinde İmam ve Hatib kurslarının
ders programı da belli olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığı, yeni açılacak İmam ve Hatib kurslarının müfredat
programı ile ders dağıtma cetvellerini Milli Eğitim Müdürlüklerine göndermiştir. Kurslarda ders verecek hocalar
Bakanlıkça atandıktan sonra İstanbul’daki ilk kurs Cerrahpaşa 26 ncı ilkokulda açılması kararlaştırılmıştır. (Yeni
Sabah, 7 Ocak 1949)
Milli Eğitim Müdürlüklerine gönderilen dağıtma cetveli şu şekilde oluşmuştur:
Tablo 2.7. İmam-Hatip Kursları Ders Dağıtım Çizelgesi
Dersler
1.ay
H
afta
lık
Der
s
2.ay
H
afta
lık
Der
s 3.
ay
Haf
talık
D
ers
4.ay
H
afta
lık
Der
s 5.
ay
Haf
talık
D
ers
6.ay
H
afta
lık
Der
s 7.
ay
Haf
talık
D
ers
8.ay
H
afta
lık
Der
s 9.
ay
Haf
talık
D
ers
10.a
y H
afta
lık
Der
s
Kur’an-ı Kerim
5 5 5 4 5 5 6 6 5 5
Hadis ve Tefsir
- - 1 1 1 1 1 2 2 2
Akaid 4 4 4 3 3 3 3 3 3 3 İbadet 4 4 4 4 4 4 4 5 5 5 Ahlak 2 2 2 2 2 2 1 1 1 1 Türkçe 4 4 4 4 3 3 3 2 2 2
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2035
Hutbe - - - 1 1 1 2 3 4 4 Tarih (Türk- İslam)
2 2 2 2 2 2 2 1 1 1
Coğrafya (Türk-İslam)
1 1 1 1 1 1 1 1 1 1
Yurt Bilgisi
1 1 1 1 1 1 1 - - -
Sağlık Bilgisi
1 1 1 1 1 1 - - - -
Toplam 24 24 24 24 24 24 24 24 24 24
Kaynak: Maarif Vekilliği, Milli Talim ve Terbiye Heyetinin 30.12.1948 tarih ve 247 sayılı kararı.
Ahmet Ünsür, İmam-Hatip Liseleri, s. 102.
Bu kurslara alınacak kişilerin sağlaması gereken şartlar Cevat Dursunoğlu’nun önerdiği gibi olmuştur.
“Kurs halinde ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı ve askerliğini yapmış Orta mektep mezunlarından talebe
alınması” esası uygulanmıştır. 21 Mayıs 1948 tarihinde Ulus Gazetesi’nde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı
kurslar kurulacağına dair tebliğin yayınlamasından yaklaşık 8 ay sonra 15 Ocak 1949 tarihinde ilk olarak
İstanbul ve Ankara, daha sonra Afyon, İzmir, Isparta, Kayseri, Kastamonu, Adana, Trabzon ve Urfa’da 10 ay
süreli İmam Hatip Kursları açılmıştır. (BOZAN, 2007:14) Bu kurslarda çalışacak öğretmenlere maaş olarak
aylık 200 lira verilmesi “Geçici Hizmetliler Ücreti” başlığı altında düzenlenmiştir. (BCA, 030-0-018-001-002-
118-88-14.)
İlk kurslar, 15 Ocak 1949 tarihinde İstanbul ve Ankara’da faaliyete geçmiştir. (Yeni Sabah, 16 Ocak
1949) Bu kurslardan biri İstanbul Etyemez’de açılan∗ ve ilk gün itibariyle 17 öğrencisi bulunan imam hatib
kursunun ilk dersi, Kilisli Rifat’ın Kur’an dersiyle başlamıştır. Bu dersten sonra sırasıyla Türkçe, ahlak ve akaid
dersleri okutulmuştur. Bu kurslarda Tarih derslerini Zekai Konropo, Türkçe derslerini Celaleddin Öktem
vermiştir. (Tasvir, 16 Ocak 1949) Bu arada Ankara’da açılan İmam Hatip Kursu, Tacettin Dergâhı’nın yanındaki
Mehmet Akif Ersoy’un İstiklal Marşı’nı yazdığı evde öğretime başlamıştır.(İnternet Kaynağı, 21.09.2012)
Kurslar faaliyete geçtikten sonra basında kursların işleyişi hakkında izlenimler içeren haberlere yer
verilmiştir. Örneğin; İstanbul Etyemez’deki imam hatip kursunu ziyaret eden Yeni Sabah muhabiri izlenimlerini
okuyucularına ulaştırmıştır. Haberin ayrıntılarına göre; 15 Ocak 1949 Cumartesi günü faaliyete geçen kursun
öğrenci sayısının artmaktadır. Kursa her gün kayıt olmak ya da dersleri takip etmek isteyen insanlar
başvurmaktadır. (Yeni Sabah, 18 Ocak 1949)
İstanbul’da aynı kursu bir ay sonra Cumhuriyet Gazetesi’nin genç muhabiri Metin Toker ziyaret ederek
intibalarını gazete sütunlarına taşımıştır. Gözlemlerini aktaran Toker, öğrencilerinin meslek edinmek için
gelmediğini, kursun öğretim şartlarının çok yetersiz olduğunu ve bu kursların amacına ulaşamayacağını iddia
etmiştir. (Cumhuriyet, 4 Şubat 1949)
Kurslar faaliyete geçtikten sonra işleyişine yönelik bir eleştiri de dönemin Diyanet İşleri Reisi Ahmet
Hamdi Akseki’den gelmiştir. Akseki:” Bugünkü halile bunlardan da hiçbir fayda memul değildir. Evvelce nasıl
∗ İstanbul’da Nazperver Kalfa Sıbyan Mektebi’nde açılan kursun binası, bugün Türk Romatizma Vakfı tarafından kullanılmaktadır. İstanbul 2010 Kültür Başkenti Ajansı tarafından restore ettirilmiştir.
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2036
kapatılmış ise bugün de açılmadan kapanmış denilebilir. Her birine ikişer yüz lira ücret verilen 5–6 muallim
tarafından idare olunan bu kursların bir tek bir talebe bile yoktur. Bunun sebebi de atılan yanlış adımdır.
(AKSEKİ, Sebirülreşad, Nisan 1951:67) diyerek umutsuz bir tablo çizen isimlerden biri olmuştur.
Eleştirilerin gölgesinde faaliyetlerini sürdürmeye devam eden kurslar, aynı yıl içinde ilk mezunlarını
vermiştir. Örneğin; İstanbul’da faaliyet gösteren kurslardan biri olan İstanbul Etyemez’deki imam hatib kursu ilk
mezunlarını Kasım ayı içinde vermiştir (Yeni Sabah, 7 Kasım 1949).1949 yılı sonuna kadar 50 kişiyi mezun
eden bu kurslar, daha sonra iki yıla çıkarılmış ve bu kurslara meslek okulu mezunlarının da gitmesinin yolu
açılmıştır. (BOZAN, 2007:14) Bu kurslar 1958’e kadar varlığını sürdürmesine rağmen işlevi yeterli
görülmemiştir.
Binaenaleyh, 15 Mayıs 1950 tarihinde iktidarı devralan Demokrat Parti, Milli Eğitim Bakanlığı
bünyesindeki Müdürler Komisyonu’nun 13 Ekim 1951 tarih ve 601 sayılı kararıyla Tevhid-i Tedrisat
Kanunu’nun 4. maddesine dayanarak İmam-Hatip Okulları açmıştır. Karara göre; İstanbul, Ankara, Adana,
Konya, Kayseri, Maraş, Isparta’da ortaokul dört yıllık ve lise seviyesi üç yıllık olmak üzere yedi yıllık eğitim
verecek İmam-Hatip okulları öğretime başlamıştır. Bu okullarda Arapça, Fıkıh, Akaid, Tefsir, Hadis ve Siyer
gibi mesleki derslerine ağırlık verilmiştir. (BCA, 51-V33-00-00-4-31-27-4.)
2.7.2.Din Dersleri Başlıyor
İmam hatip kurslarının açılması Banguoğlu’nun hazırlıkların devam ettiği yönündeki beyanatını haklı
çıkarmıştı. Bu kursların açılmasıyla din dersinin gecikmesi konusundaki eleştiriler de hafiflemişti. Nihayet 1
Şubat 1949 tarihinde belli olan ve din derslerinin verilmesini öngören genelge, Tebliğler Dergisi’nden önce
gazetelerde yer almıştır. (Son Posta, Tasvir, Yeni Gazete (Vakit), 1 Şubat 1949) 01.02.1949 tarih ve 2414 sayılı
Özel Kalem Müdürlüğü çıkışlı, Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu imzasını taşıyan, ilkokullarda din
öğretimi hakkındaki tamim valiliklere gönderilmiştir. (M.E.B. Tebliğler Dergisi, S. 524, 7 Şubat 1949:153)
Dersin müfredat programı M.E.B. Talim Terbiye Heyeti’nin 25.XI.1948 tarihli ve 232 sayılı, 26.V.1949
tarih ve 42 sayılı kararıyla tayin olunan esaslara göre şekillenmiştir. (ARMANER, AÜİFD C. VII, 1960:116)
Bakanlık, yayınladığı tebliğden 8 gün sonra 15 Şubat 1949 tarihinden itibaren din derslerini okutmaya
başlamıştır. Bu derslerde Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki tarafından yazılan “Yavrularımıza Din
Kitabı” adlı eserin okutulmuştur. Ayrıca Öğretmen ve Öğrencilere Yardımcı Açıklamalı Din Dersleri I (M.E.B.
Tebliğler Dergisi, S.543, 20 Haziran 1940:30)ve Öğretmen ve Öğrencilere Yardımcı Açıklamalı Din Dersleri II
(M.E.B. Tebliğler Dergisi, S.558, 3 Ekim 1949:123) kitapları da öğretmenlere yardımcı olması için Ahmet
Hamdi Akseki tarafından yazılmıştır. (AKSEKİ, 1949) Ayrıca Bakanlık, tamiminde ilkokullarda okutulacak din
derslerinin sınıf öğretmenleri tarafından yürütülmesi istemiştir.
İhtiyari ve program dışı olarak verilen bu din derslerine veliler büyük ilgi gösterilmiştir. 1949–50
öğretim yılında ilkokulların 4. ve 5. sınıflarında okutulan din derslerine mevcut 414.477 öğrenciden 2797
müslim ve 3002 gayrimüslim olmak üzere toplam 5799 öğrenci katılmıştır. (PARMAKSIZOĞLU, 1966:31)
Bu ilginin en önemli canlı tanıklarından dönemin Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu, anılarında
durumu şöyle özetlemektedir:”(…) Din dersleri için tamimler yaptık. Bunlar ihtiyari olacaktı. Ancak ihtiyari
öğrencinin velisine aitti. Çocuğunun din dersine girmesini istemeyen ana baba okula bu yolda bir mektup
yazmalıydı. Hatırlarım, neticede bana yalnız Ankara Üniversitesi profesörlerinden birinin Türkiye ölçüsünde bir
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2037
tek mektubunu getirmişlerdi. Biz hususiyle Alevi köylerinde din derslerinin zorlanmamasını tavsiye etmiştik.
Oysa bütün Aleviler çocukları din derslerine gönderdiler. Sivas’ta bir kısım Ermeniler de çocuklarını bu
derslere göndermek istediler, memnuniyetle kabul ettik…” (BANGUOĞLU, 1989:100) Banguoğlu’nun anılarını
ve yukarıda aktardığımız istatistikleri birlikte düşündüğümüzde din derslerinin ihtiyari ve program dışı olması
olmasına rağmen halkın büyük ilgi gösterdiğine tanık oluyoruz.
Bu ilgiye rağmen okullarda okutulan ders kitabının yazarı A.Hamdi Akseki din derslerinin
uygulanmasını eleştirmiştir:“(…) Mekteplere konmuş olan din dersleri de hiçbir fayda temin etmemiş ve hatta
bazı yerlerde öğretmenler için alay konusu olmuştur. Milli Eğitim Bakanlığınca sınıf öğretmenlerine verilen
emre karşı<Biz laik öğretmenleriz; hem bu dersler ihtiyaridir, istersek okuturuz> denilmiştir. Hemen
öğretmenin hem de öğrencinin keyfine bırakılmış olan bir ders elbette bu neticeyi verecekti. (…)” (AKSEKİ,
Sebirülreşad, Nisan 1951:68) diyerek imam hatip kurslarında olduğu gibi bu uygulamadan da
memnuniyetsizliğini dile getirmiştir.
1950 yılında Demokrat Parti iktidarından sonra din dersi program dâhiline alınırken dersi seçme usulü
değiştirilmiştir. 1949 yılındaki genelgede bu dersi çocuklarının almasını isteyenlerin dilekçe ile okula
başvurmaları istenmişti. Bu değişiklik neticesinde din dersini çocuklarına aldırmak istemeyen velilere yazılı
olarak başvurma şartı getirilmiştir. Aksi takdirde çocukların derslere ve imtihanlara girmesini zorunlu hale
getiren bir düzenleme yapılmıştır. (BCA, 030-0-018-001-002-124-81-15;Cumhuriyet, 11 Ekim 1950)
2.7.3.İlahiyat Fakültesi Yeniden Açılıyor
İstanbul Darülfünunun’a bağlı İlahiyat Fakültesi, Üniversite Reformu’ndan sonra türlü sebeplerden
ötürü kapanarak bir ders raddesine kadar düşmüştü. Uzun yıllar yükseköğretimde bir ilahiyat fakültesi yokluğu
yaşanmıştır. Tahsin Banguoğlu’nun selefi Şemsettin Sirer, milli eğitim bakanlığı döneminde din tedrisatı
konusuyla yakından ilgilenmiş ve bu yönde çalışma yapılması için talimat vermiştir. Şemsettin Sirer’in halefi
olan Tahsin Banguoğlu, bakanlık görevini devraldıktan sonra din tedrisatı konusundaki çalışmaları sürdürmüştür.
Bu çalışmalar neticesinde CHP Meclis Grubu, 1948’de Mayıs ayının son toplantısında okullarda din dersleri
verilmesi, imam hatip kursları ve İslam İlahiyat Fakültesi açılması kararlaştırılmıştır. (Ulus, 26 Mayıs 1948)
Bunun üzerine İslam İlahiyat Fakültesinin açılması için vakit kaybedilmeden çalışmalara başlanmıştır.
Çalışmaların neticelenmesi için ilahiyat fakültesi kanun tasarısı müzakere edilmek üzere meclise taşınmıştır.
Mecliste fakültenin kurulmasına ilişkin çeşitli yorumlar yapılmıştır. Yorumlarda genel olarak açılmasına olumlu
bakılırken bazı tavsiyelerde bulunulmuştur.
İsmail Hakkı Baltacıoğlu (Kırşehir):” (…)Türkiye'de bir ilahiyat fakültesi kurulması fikrinin, bir kanun
tasarısı halinde Kamutaya gelmesi, herkes gibi beni de çok sevindirmiştir.…hükümetin şayanı dikkat olan isteği
şudur: Bütün manasıyla ilim haysiyeti ve ilim karakteri taşıyan bir Fakülte meydana getirmek. Öylesine bir
fakülte ki, diğer fakültelerden hiç bir surette ayrılığı olmayacaktır. (…)”
Daha sonra söz alan Maraş mebusu Emin Soysal, fakültenin açılışının mektep-medrese kavgasını
yeniden yaşatmamasını umduğunu belirtmiştir. İskolastik zihniyeti yeniden canlandıracak, 25 yıl yıldır verilen
mücadele ile elden edilen kazanımlara halel gelmemesine dikkat edilmesini istemiştir. (T.B.M.M. Tutanak
Dergisi, B:101, 4.6.1949, O:1, s. 279- 280) söz alan bir başka isim olan Ahmet Remzi Yüregir, laiklik
prensibine, hurafecilerin tarihi faaliyetlerine ve Şeyh Sait İsyanı gibi konulara değinmiştir.
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2038
Söz isteyen milletvekillerinin konuşmalarından sonra kürsüye gelen Milli Eğitim Bakanı Tahsin
Banguoğlu, önerilerde bulanan arkadaşlarına teşekkür ettikten sonra fakültenin hüviyetini şu şekilde
özetlemiştir:” (…) Bir İlahiyat Fakültesinin kuruluşunda düşündüğümüz en esaslı nokta şudur arkadaşlar:
Bugün üniversitelerimiz camiası içerisindeki bir ilim camiasıdır - kurmak istediğimiz bu müessese Atatürk
inkılâbının bizi ulaştırdığı yeni medeni ve içtimai hayatın şartlariyle mütenasip ve yeni cemiyetimizin hüviyetine
lâyık bir müessese alacaktır. Zaten bunun içindir ki bütün Garp memleketlerinde ve yeni yeni bâzı şark
memleketlerinde olduğu gibi bizde de ilahiyat bilgisi veren müesseseyi üniversitenin camiası içinde kurmayı
düşünmekteyiz...” (T.B.M.M. Tutanak Dergisi, B:101, 4.6.1949, O:1, s. 281–282)
Bu konuşmalardan sonra Ankara Üniversitesi kuruluş kadroları hakkındaki 5239 sayılı kanuna ek Kanun
oylanarakkabul edilmiştir. (Akşam, Yeni Sabah, Yeni Gazete (Vakit), 5 Haziran 1949)Ankara Üniversitesinde
13.VI.1946 tarihli ve 4936 sayılı Kanununa 2 nci maddesi uyarınca açılmasına karar verilmiştir. (T.B.M.M.
Tutanak Dergisi, B:101, 4 Haziran 1949, O:1, s. 284; Resmi Gazete, 10 Haziran 1949, s. 16309–10.)
Mecliste bu kanun kabul edilmeden önce hükümetin İlahiyat Fakültesi açılması yönündeki talebi
üzerine konuyu inceleyen Ankara Üniversitesi Senatosu, 7 Ocak 1949 tarihli toplantısında İlahiyat Fakültesi
açma kararı almıştır. Bu kararın uygulanması için kuruluş çalışmalarını yürütmesi için bir komisyon
görevlendirilmiştir. Bu komisyonda Rektör Hikmet Birand, Ortaçağ Tarihçisi Mükrimin Halil Yınanç, Felsefeci
Hilmi Ziya Ülken, Hukukçu Esad Arsebük ve Genel Türk Tarihçisi Şinasi Altındağ yer almıştır.
(PARMAKSIZOĞLU, 1966:29)
Komisyonun çalışmalarının sonucuna paralel olarak Ankara Üniversitesi senatosu, kısa bir süre içinde
faaliyete geçecek olan fakültenin ders programını ve hocalarını belirlemiştir. (BCA, 030-0-011-001-000-209-33-
19; Son Posta, 21 Ekim 1949.) Fakültenin açılış çalışmaları sürerken fakülteye öğrenci kayıtları da başlamıştır.
Mezun oldukları takdirde vaiz, müftü, diyanet hademesi ve vakıflar teşkilatında çalışabilme seçenekleri sunan
fakülteye, kız öğrencilerin yanı sıra iki Amerikalı öğrenci de kayıt olmuştur. (Yeni Sabah, 2 Kasım 1949) Açılış
hazırlıkları arifesinde fakültenin dekanlığına 22.11.1949–12.06. 1951 tarihleri arasında görev yapacak olan Ord.
Prof. Esat Arsebük getirilmiştir. (KOŞTAŞ, 1989:17) Senato üyeliklerine Yusuf Ziya Yörükan ve Remzi Oğuz
Arık atanmıştır. (Yeni Sabah, 8 Kasım 1949)
Nihayet İstanbul Darülfünunu’na İlahiyat Fakültesi’nin kapanmasından 16 yıl sonra 1949’da İlahiyat
Fakültesi, bu kez Ankara Üniversitesi çatısı altında 21 Kasım günü açılmıştır. İlk zamanlar kadrosu tam olarak
oluşturulmadığı için dersleri DTCF’de verilmiştir. Ancak kadrosunu kurduktan sonra dersler İlahiyat
Fakültesi’nde verilmiştir. (ÇADIRCI ve SÜSLÜ,1982:339)
Tablo 2.8. İlahiyat Fakültesi’nin 1949–50 ders yılındaki programı
Dersin Adı Saat Ders Verenler Arapça 2 Prof Necati Lugal98, D.T.C.F.’de Farsça 2 Prof Necati Lugal, D.T.C.F.’de Yabancı Dil (İng, Alm, Fr.) 4 D.T.C.F.’nin Yabancı Dil Bl. Sosyoloji 2 Prof. Mehmet Karasan D.T.C.F.de Mantık ve İlimler Felsefesi 4 Prof. Hamdi Ragıp Atademir D.T.C.F. de
98 Necati Lügal, Arapça ve Farsça profesörü olarak görev yapmıştır. “Necati Lügal”, Beyazıt Devlet Kütüphanesi 100 Yaşında, haz. Hasan Duman, İstanbul, Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi, 1984, s. 54.
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2039
İslam Dini ve Mezhepler Tarihi 4 Prof. Yusuf Ziya Yörükan99 İslam Sanat Tarihi 2 Prof. Remzi Oğuz Arık Mukayesli Dinler Tarihi 2 Prof. Hilmi Ömer Budda
Kaynak: Münir Koştaş, “Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi”, AÜİFD, Ankara, C. 31, 1989.
İmam hatip kursları ve din dersleri uygulamalarına eleştiriler getiren Diyanet İşleri Reisi Ahmet Hamdi
Akseki, açılan İlahiyat Fakültesi’nin yüksek diniyat görevlisi yetiştirmekten uzak olduğunu iddia etmiştir.
(AKSEKİ, Sebirülreşad, Nisan 1951:68) Akseki’nin yanı sıra birçok aydından da ilahiyat fakültesi hakkında
olumsuz eleştiriler gelmiştir.
Demokrat Parti’nin 1950 yılında iktidarı almasından sonra imam hatip kursları ve din eğitiminde yaptığı
gibi İlahiyat Fakültesi’nde değişiklikler yapmıştır. 1951 yılından itibaren Hadis Usul, İslam’da İlimler Tarihi,
Din Psikolojisi dersleri ilave edilmiş, buna karşılık Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde takip edilmekte olan
Sosyoloji kaldırılmıştır. (KOŞTAŞ, 1999:153) İlerleyen süreçte programı ve içeriği değişliklere uğramış, diğer
kurulan ilahiyat fakültelerine model olmuştur. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Tahsin Banguoğlu, bu fakültede
1959 yılında ilk olarak öğretim görevlisi, 1960 yılında ise fakültenin dekanı olarak görev yapmıştır.
Cumhuriyet’in ilanından sonra uzunca bir süre ihmal edilen dini eğitim, Şemsettin Sirer dönemiyle
birlikte yeniden ciddi şekilde ele alınmıştır. Şemsettin Sirer’in halefi Tahsin Banguoğlu, göreve geldikten sonra
bu işle ilgilenmiş ve onun döneminde dini eğitim kurumları birbiri ardına açılmıştır. Eleştirilen yönlerine,
aksaklıklarına rağmen Demokrat Parti iktidarından önce dini eğitim CHP döneminde başlatılmıştır.
SONUÇ
Osmanlı Devleti’nin yeni bir nizamla ve rejimle Türkiye adıyla varlığını sürdürdüğü
cumhuriyet döneminde her alanda köklü inkılaplar yapılmıştır. Yeni düzenin bütün organlarında düzene uyum
sağlayacak insanları yetiştiren kurumlar meydana getirilmiştir. Bütün düzenlerin en önemli dayanağı olan eğitim
alanında da önemli değişiklikler yaşanmıştır. Bu değişikliğin en önemli kanuni dayanağı 1924 yılında ilan edilen
eğitim birliği kanunuydu. Eğitimde birliği ve yeni düzeni sağlamayı amaçlayan bu kanun çerçevesinde din
eğitimi alanında ciddi inkılaplar yapılmıştır. Osmanlı Devleti’nin klasik eğitim kurumları olan medreseler
kapatılırken yerine imam-hatip mektepleri ve İstanbul Darülfünununa bağlı İlahiyat Fakültesi kurulmuştur.
Ancak bu kurumlar uzun ömürlü olmamış, 1930’lu yıllardan itibaren dini eğitim veren kurum kalmamıştır.
Türkiye’de din eğitiminin yeniden devlet eliyle verilmesi için girişimler 1946 yılını bulmuştur.
Öncesinde ise bu girişimleri destekleyen gelişmeler yaşanmıştır. Ahlaki çöküntü ve komünizm tehlikesi iktidarı
dini eğitime yönlendirmiştir. Öyle ki; 1945 yılında dini eğitime ve demokratik adımlara karşı çıkan Recep Peker
hükümeti baskılar sonucu istifa etmiştir. Recep Peker’den sonraki Hasan Saka hükümetleri ve Şemsettin
Günaltay hükümetleri ile milli eğitim bakanları din eğitimi konusunda çalışmalar yürütmüşlerdir. Ön hazırlıkları
99 Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi II, Konya, Selçuk Yayınları, 1966, s. 811.
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2040
Hasan Saka hükümetleri döneminde yapılan dini eğitim kurumları çalışmaları, Şemsettin Günaltay hükümetinin
milli eğitim bakanı Tahsin Banguoğlu döneminde hayata geçirilmiştir.
Tahsin Banguoğlu döneminde imam-hatip kursları, türbelerin açılması, ilkokulların 4. ve 5.
Sınıflarında din derslerinin verilmesi ve İlahiyat Fakültesi’nin kurulması gibi icraatlar gerçekleşmiştir. Lakin bu
kurumlar döneminde büyük eleştiriler almış, yetersiz bulunmuştur. Bunun yanında başlangıç olması hasebiyle
takdir de toplamıştır. Bütün bunlara rağmen gerek oy kaygısı gerekse dünya düzenine uyum sürecinde
demokratikleşme zorunluluğuyla atılan bu adımlar, Cumhuriyet Halk Partisi’ni 14 Mayıs 1950 tarihindeki seçim
yenilgisinden kurtaramamıştır. Oy kaygısı, Demokrat Parti’ye karşı siyasi manevra ve halkın desteğini sağlama
girişimleri amacıyla yapılsa dini eğitim Türkiye’de yeniden devlet eliyle sağlanmaya başlanmıştır. Bu dönemde
kurulan imam-hatip kursları, İlahiyat Fakültesi ve din derslerinin verilmesi kendisinden sonra gelen başta
Demokrat Parti olmak üzere bu güne kadar gelen hükümetlere örnek olmuştur. Bu kurumlar ve uygulamalar,
bugün dahi varlığını sürdürmektedir. Bu nedenle Türkiye’de din eğitimini iyi analiz etmek için dönemin çok iyi
okunması gerekmektedir.
KAYNAKÇA
BAŞBAKANLIK OSMANLI ARŞİVİ
DERGİLER
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Sebilürreşad Dergisi
Selamet Dergisi
TBMM Tutanak Dergisi
M.E. B. Tebliğler Dergisi
GAZETELER
Akşam
Cumhuriyet
Son Posta
Tasvir
Ulus
Yeni Gazete (Vakit)
Yeni Sabah
Vatan (Konuyla ilgili tarihlerdeki gazete haberleri)
ALANYAZIN KAYNAKLARI
AKSEKİ, H. A. (1949). Öğretmen ve Öğrencilere Yardımcı Açıklamalı Din Dersleri I, Ankara.
ALTUNYA, N. (2008). “Türkiye’de Laiklik ve Din Eğitimi”, Cumhuriyetin 85. Yılına Armağan, İstanbul.
V. Uluslararası Türkiye Eğitim Araştırmaları Kongresi
2041
ARMANER, N. (1960). “Okullarımızda Din Öğretimi Üzerine”, AÜİFD, C. VII, TTK Basımevi, Ankara.
AYHAN, H. (1999). Türkiye’de DinEğitimi (1920–1998), , Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı (İFAV), İstanbul.
BANGUOĞLU, T. (1984). Kendimize Geleceğiz, , Derya Dağıtım, İstanbul.
Beyazıt Devlet Kütüphanesi 100 Yaşında. (1984). haz. Hasan Duman, Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi, İstanbul.
BİLGİN, Beyza, FIĞLALI, R. E. (2006) haz. Aydın Usta, Cüneyt Özkaya, ZeynepKuşhanoğlu, Türk Dünyası Kültür Atlası: Türkiye Cumhuriyeti:A Cultural Atlas of the Turkish World: Republic of Turkish, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, IV. Bölüm C.1, İstanbul.
BİLGİN, Beyza, Türkiye’de Din Eğitimi ve Liselerde Din Dersleri, Ankara.
BOZAN, İ. (2007). Bozan, Devlet ile Toplum Arasında Bir Okul: İmam Hatip Liseleri, Bir Kurum: Diyanet İşleri Başkanlığı, TESEV Yayınları, İstanbul.
BUYRUKÇU, R. (2007). Kurumsal Değişim ve Gelişim Boyutlarıyla Türkiye’de MeslekiDin Eğitim-Öğretimi, Fakülte Kitabevi, Isparta.
ÇADIRCI, M. SÜSLÜ, A. (1982) Ankara Üniversitesi Gelişim Tarihi, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara.
DİNÇER, N. (1998). 1913’ten Günümüze İmam-Hatip Okulları Meselesi, haz. M.Ertuğrul Düzdağ, Şule Yayınları, İstanbul.
PARMAKSIZOĞLU, İ. (1966). Türkiye’de Din Eğitimi, Milli Eğitim Bakanlığı, Ankara.
ÜLKEN, Z. H. (1973). “Prof. Dr. Hikmet Birand(1904–1972)”, AÜİFD, Ankara.
ÜLKEN, Z. H. (1966). “Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi II”, Selçuk Yayınları, Konya.
ÜLKEN, Z. H. (1954). “Yusuf Ziya Yörükan”, İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.III S.I-II, Ankara.
ÜNSÜR, A. (2005) İmam-Hatip Liseleri: Kuruluşundan Günümüze, Ensar Neşriyat, İstanbul.
YÖRÜKAN, Z. Y. (1948).Yusuf Ziya Yörükan, “Din Maarifi ve Din Tedrisatı: I”, İslam-Türk Ansiklopedisi Mecmuası, C. II S.98, İstanbul.
İNTERNET KAYNAKLARI
http://www.masajokulu.com/masaj-okulu/kronolojik ozgecmis?phpMyAdmin=XheOUnhzqQM8m4exusVEbYAgVt1.