ÇALIŞANLARIN TÜKENMİŞLİK DÜZEYİ İLE İŞTEN AYRILMA NİYETİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN...
Transcript of ÇALIŞANLARIN TÜKENMİŞLİK DÜZEYİ İLE İŞTEN AYRILMA NİYETİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN...
1
ÇALIġANLARIN TÜKENMĠġLĠK DÜZEYĠ ĠLE
ĠġTEN AYRILMA NĠYETĠ ARASINDAKĠ ĠLĠġKĠNĠN
ĠNCELENMESĠNE YÖNELĠK BĠR ARAġTIRMA
Özet: Özellikle yoğun müĢteri iliĢkileri kapsamındaki
mesleklerde en sık görülen tükenmiĢlik, önlem alınmazsa veya
mücadele edilmezse iĢten ayrılma niyetini tetikleyen ve
sonunda iĢten ayrılmaya kadar varan bir sürece sebep
olmaktadır. Bu süreç, örgütlere maliyet, çalıĢanlara ise hem
maliyet getirmekte hem de çalıĢanların sağlık durumlarını
tehdit altına alarak biyolojik anlamda ciddi zararlar
verebilmektedir. Bu araĢtırmanın temel amacı; TükenmiĢlik
(duygusal tükenmiĢlik, duyarsızlaĢma, kiĢisel baĢarı
noksanlığı) ile iĢten ayrılma niyeti boyutlarının birbiriyle olan
iliĢkilerini incelemek ve birbirlerini nasıl etkilediğini ortaya
koymaktır. AraĢtırma dahilinde Ġstanbul ilinin ġiĢli ilçesi
içindeki özel sermayeli on iki mevduat bankasındaki 137 beyaz
yaka çalıĢanına anket ile kiĢisel bilgi formu, Maslach Burnout
Inventory (MBI) TükenmiĢlik Ölçeği ve iĢten ayrılma niyeti
ölçeği uygulanarak tükenmiĢlik ve iĢten ayrılma niyeti
düzeyleri üzerine SPPS for Windows 17.0 programında
istatistiksel analizler yapıldı. AraĢtırma sonuçları,
tükenmiĢliğin özellikle duygusal tükenme boyutunun iĢten
ayrılma niyeti üzerinde çok güçlü Ģekilde etkili olduğunu
ortaya koymaktadır.
Anahtar Kelimeler: TükenmiĢlik, ĠĢten Ayrılma Niyeti
I. GİRİŞ
Günümüzün hızla geliĢen ve değiĢen dünya
düzeninde örgütler arasında kıyasıya bir rekabet hakimdir.
Bu rekabet yoğun iĢ koĢulları ile çok farklı stres
unsurlarını ve tükenmiĢliğin de temellerini atmaktadır.
TükenmiĢliğin yaĢandığı bir ortamda iĢveren ve
çalıĢanlara bakıldığında, karĢılıklı tatminsizlik,
çalıĢanların verimsizliği ve motivasyonsuzluk görülmekte
ve son aĢamada çalıĢanlarda iĢten ayrılma niyeti
doğabilmektedir. TükenmiĢlik sendromu yapısı gereği,
bireyin çevresindeki stresörlerle birlikte bireyin duygusal
olarak yıpranmıĢ hissetmesine ve kronikleĢmiĢ yorgunluk
yaĢamasına neden olur. ÇalıĢan, dıĢarıdan gözlemci
pozisyonuna gelerek çevresine karĢı duyarsız, soğuk ve
ilgisiz davranmaya baĢlar.
A RESEARCH FOR ANALYZING THE
RELATIONSHIP BETWEEN EMPLOYEE’S
BURNOUT LEVEL AND INTENTION TO LEAVE
THE JOB
Abstract: Burnout is mostly seen in particular in the
occupations under the scope of dense customer relations
burnout, it leads to a stage which triggers leaving the job and
which ends up with leaving the job ultimately if precautions
are not taken or if not struggled with. For organisations, this
process causes a cost and for the workers, it both causes a cost
and also threatens the health conditions of the workers and
thereby causes great damages in biological terms. The main
object of this research is to examine the relations of the
dimensions of burnout (emotional exhaustion, desensitisation,
personal accomplishment deficiency) and the intention of
intent to leave the job and to set forth how they influence each
other. Within the research, a questionnaire has been applied
for 137 white collar employees in two banks of deposit with
private capital located in Istanbul City ġiĢli district and
personal information form, Maslach Burnout Inventory
(MBI) burnout Scale and scale of intent to leave the job and
statistical analyses have been made on the burnout and intent
to leave the job levels via the SPPS for Windows 17.0
programme. The outputs of the research demonstrate that in
particular the emotional exhaustion dimension of the burnout
is strongly effective on the intent to leave the job.
Keywords: Burnout, Intent to Leave
Konulara ve diğer bireylere olan duyarlılığını
azaltarak, onları nesne gibi görerek kendisini korumaya
çalıĢır. Sendromun son aĢamasında çalıĢan kendisini
yetersiz, baĢarısız, verimli olmayan, üretemeyen ve morali
düĢük duygularıyla dolu hisseder. Son aĢamada kendisini
mutsuz eden koĢulları bertaraf edemediği için bu noktadan
sonra kalan tek Ģey olan “iĢ değiĢtirme” yolunu seçer.
ÇalıĢan iĢ alternatiflerini değerlendirir, seçtiği yeni iĢinde
en uygun koĢulları elde ettiğinde ilgili değiĢikliği fiili
olarak gerçekleĢtirir.
ÇalıĢanlar ve iĢverenler açısından süreç, sadece
basit bir iĢten ayrılıĢ davranıĢı değildir. ÇalıĢanlar
açısından hem fiziki hem de psikolojik anlamda zarar
veren bir süreç olduğu gibi iĢverenler açısından oldukça
maliyetli bir durumdur. Bu yüzden her iki taraf içinde
ÇALIŞANLARIN TÜKENMİŞLİK DÜZEYİ İLE İŞTEN AYRILMA
NİYETİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİNE YÖNELİK BİR
ARAŞTIRMA
Prof.Dr.Nevin DENĠZ1, Doç.Dr.Ahmet TUĞRUL SAVAġ
2, Mustafa ĠNANÇ
3
1 Marmara Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İşletme Bölümü, Öğretim Üyesi, Prof. Dr.
2Okan Üniversitesi Meslek Yüksekokulu, Öğretim Üyesi, Doç. Dr.
3 Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Bölümü, Yönetim ve Organizasyon Tezli Yüksek Lisans Öğrencisi
2
maksimum faydanın sağlanması ve zararların en aza
indirilmesi açısından sürecin iyi anlaĢılması ve gerekli
önlemlerin alınması ve uygulanması gerekir.
II. TÜKENMİŞLİK SENDROMU TANIM VE
SÜRECİ
TükenmiĢlik, kronik hale gelmiĢ, devamlı iĢ
stresinden kaynaklanan duygusal bitkinlik halidir.
Genellikle iĢlerinde diğer insanlarla yüksek etkileĢim
halinde olan ve iĢlerine duygusal katkıyı en fazla sağlayan
kiĢilerde sıklıkla görülmektedir [1].
TükenmiĢlik (burn out) kavramı, ilk defa, örgütsel
stres çalıĢmalarıyla tanınmıĢ klinik psikolog “Herbert
Freudenberger” (1974) tarafından “Journal of Social
Issues” isimli makalesinde ortaya atılmıĢtır [2].
Freudenberger’e göre tükenmiĢlik; enerjinin tükenmesi;
aĢırı taleplerden ve baĢkalarının problemlerinin altında
ezilme, bunalma durumunun baĢlaması durumudur [3].
Ġlk önce Freudenberger tarafından ortaya atılan
tükenmiĢlik konusu, kavramın geliĢimi açısından daha
sonraları birçok araĢtırmacı ve düĢünürün dikkatini
çekmiĢtir. Cherniss (1980) tükenmiĢliği, “insanın aĢırı
stres ya da doyumsuzluğa yaptığı iĢten soğuma biçiminde
gösterdiği tepki” Ģeklinde tanımlarken, Cardinell (1981)
“insanın hayatında ortaya çıkan ciddi bir rahatsızlık
belirtisi; orta yaĢ krizi” olarak tanımlamıĢtır. Jackson
(1981) ise insanlarla yoğun iliĢki içerisinde ortaya
çıktığını, karĢılaĢılan insanlara karĢı duyarsızlaĢma ve
duygusal yönden zayıf hissetme, kiĢisel baĢarı ve yeterlik
duygularının azalması belirtileriyle kendisini gösterdiğini
savunarak, normal yorgunluk ve iĢ doyumsuzluğundan
farklı olduğuna vurgu yapmıĢtır [4].
TükenmiĢlik tanımları içerisinde kabul gören en
yakın tanım Maslach (1981) tarafından yapılmıĢtır.
Maslach’a göre tükenmiĢlik, “insanlara yönelik iĢlerde
çalıĢan kiĢilerde oluĢan duygusal tükenme, duyarsızlaĢma
ve kiĢisel baĢarı hissinin azalması sendromudur”. Diğer
yandan Chiristina Maslach tarafından geliĢtirilmiĢ ve
tanımı yapılmıĢ Maslach TükenmiĢlik Ölçeği (Maslach
Burnout Inventory-MBI) en çok kabul gören tükenmiĢlik
ölçeğidir. Literatürde “Çok Boyutlu TükenmiĢlik Modeli”
veya “Üç Boyutlu TükenmiĢlik Modeli” gibi farklı
isimlerle anıldığı üzere model, tükenmiĢliği tek boyutlu
bir durum olarak değil üç bileĢenli psikolojik belirtiler
grubu olarak ele almaktadır [5].
Maslach modelinde 3 boyuttan bahsedilmektedir.
Bu boyutlar, “duygusal tükenme” (emotional exhaustion),
“duyarsızlaĢma” (deporsonalization) ve “kiĢisel baĢarı
noksanlığı” (personel accomplishment, self-efficacy)
Ģeklindedir [6].
Duygusal tükenme boyutu, tükenmiĢlik
sendromunun baĢlangıcı ve en önemli kısmıdır. Yoğun
Ģekilde çalıĢan birey, kendisini duygusal açıdan zorlar ve
diğer bireylerin talepleri altında ezilmeye baĢlar.
Duygusal tükenme, bu duruma bir tepki olarak geliĢmiĢtir
ve duygusal olarak çalıĢanı tüketir [7].
Ġnsanlarla yüz yüze iletiĢimin sıklıkla olduğu
mesleklerde, stres kaynaklı duygusal tükenmiĢliğe götüren
çeĢitli duygusal tepkiler görülmektedir [8]. Duygusal
tükenmenin temel sebebi, aĢırı iĢ yükü, bireylerarası
yaĢanan anlaĢmazlıklar ve olumsuz çalıĢma koĢullarıdır.
Duygusal tükenme yaĢayan bireyler bitkin
hissettiklerinden dolayı enerjilerini kazanacakları bir
kaynak arar ancak bulamazlar. Sonuçta hizmet ettikleri
kiĢilere daha öncesinde olduğu gibi verici ve ilgili
davranmadıklarını hissederler. Bu gergin durum ve
engellenmiĢlik içinde çalıĢanlar, ertesi güne baĢlamak için
yeni enerjiye sahip olduklarını hissetmezler [9]. Duygusal
tükenmiĢlik içinde kiĢide ilgi ve güven kaybı, yorgunluk,
kullanılmıĢlık, hayal kırıklığı, sinirlilik ve yıpratılmıĢlık
duyguları hakimdir [10].
DuyarsızlaĢma boyutu çalıĢanın yaĢadığı
tükenmiĢliğin kronikleĢmesi ve iĢ hedeflerinin
belirginliğini yitirmesi ile ortaya çıkmaktadır.
DuyarsızlaĢan çalıĢan diğer bireylere ve örgüte karĢı
mesafeli, alaycı, umursamaz bir tavır takınır [11].
DuyarsızlaĢma, olumsuz bir olayla karĢılaĢan çalıĢanın
iĢini, kendisini ve çevresini kontrol edemez halde çaresiz
hissetmesi ve bu durumla baĢa çıkmak için robot gibi
davranması Ģeklinde gözlemlenir [8]. ÇalıĢan, sorunlarını
çözmek ve yükünü hafifletmek için sürekli kaçıĢ yolunu
kullanır. Çünkü sorunları gerçekten çözmek için kendisini
güçsüz ve yetersiz hisseder. Diğer yandan insan iliĢkilerini
iĢini yapmaya yetecek en az seviyeye indirerek
baĢkalarının his ve duygularına da soğuk ve kayıtsız kalır.
Bu belirtiler duyarsızlaĢmanın ilk göstergeleridir [12].
ÇalıĢanların kiĢisel baĢarı noksanlığı boyutunda
ortaya koyduğu yapı bireyin daha öncesinde baĢkalarına
yüklediği olumsuzlukları kendisine yüklemeye baĢlaması,
duygusal tükenme ve duyarsızlaĢma sonucunda iĢ
yaĢamında baĢarısız olma ve yetersiz kalma hissine
kapılması Ģeklindedir [13]. Bu süreç içinde çalıĢanlar
duygusal anlamda kendilerini iĢe verememekte, iĢinde
baĢarısız olduğunu düĢünerek tatminsizlik yaĢamakta ve iĢ
dıĢı faaliyetlere yönelmektedirler [14].
KiĢisel baĢarı noksanlığı, çalıĢanın iĢ baĢarısındaki
eksiklikten acı çekmesi, yorulmuĢ olması, hayal kırıklığı
ve etkisizlik, öfke duyma gibi duyguları hissederek
depresyon içinde olmasını ifade eder. Bu süreç içinde
birey kendisini olumsuz olarak değerlendirir. Bu boyutta
hissedilen duygular; yetersizlik, baĢarısızlık, düĢük moral,
3
verimde azalma, çevresiyle anlaĢamama, sorunlarla baĢa
çıkmada yetersiz kalma, öz saygıda azalmadır [15].
Stres, tükenmiĢlik sendromunun sadece
sebeplerinden birisidir. TükenmiĢlik sendromu daha uzun
sürece yayılması ve etkilerinin daha derin olması
sebepleriyle stresten ayrılır [16]. “AraĢtırmacılar
tükenmiĢliği aĢırı stresin sonucu olarak görürler.
TükenmiĢlikten sonra gelen aĢama bozulma, yok olmadır”
[17].
Stres kavramının tanımına tarihsel açıdan
baktığımızda üç bilim adamı (Hans Selye, Walter
B.Cannon ve R.S.Lazarus) ön plana çıkmaktadır. Hans
Selye stresi, “bireyin çeĢitli çevresel stresörlere karĢı
gösterdiği genel bir tepki” olarak tanımlamıĢtır. Bireyde
tepki yaratan çevresel uyarıcılara “stresör”, bu uyarıcılara
gösterilen tepkiye “stres” diyerek “stres” ve “stresör”
kavramlarına vurgu yapmıĢtır. Walter B.Cannon’a göre
stres, istenmeyen çevresel etkilerden sonra bozulan
fizyolojik iç dengeyi kazanmak için gerekli olan fizyolojik
uyarıcılardır. Lazarus’a göre ise bireyden kaynaklanan
kiĢisel dayanma gücünü aĢan ve yine bireyi tehdit eden
iliĢkilerin toplamıdır [18]. Stresin en genel tanımı; “tüm
insan ve hayvanlarda yoğun ve sıkıntılı bir sonuç yaratan,
davranıĢları da önemli ölçüde etkileyen evrensel bir olay”
Ģeklinde ifade edilmiĢtir [19].
Hans Selye, bireyin stres vericilere karĢı yanıt
vermeye ve uyum sağlamaya çalıĢtıkları dönemleri “Genel
Uyum Sendromu” (General Adaptation Syndrome)
konusu içinde 3 aĢamada izah etmiĢtir [20]. Alarm
Reaksiyonu (The Alarm Reaction)’nun da uyarıcı stres
olarak algılanır. Birey tehdit hissettiğinde onu algılamaya
ve tanımaya çalıĢır. Amacı kaçarak veya mücadele ederek
organizmayı korumaktır [21]. Direnç AĢaması (The
Resistance Stage)’ın da odak noktası uyum veya
direnmedir. Stres kaynağına uyum sağlanırsa organizma
normale döner. Eğer uyum sağlanamamıĢsa birey tehdidin
üstesinden gelmek için büyük çaba harcar [21]. Tükenme
AĢaması (The Exhaustion/Burnout Stage)’n da bireyde
ruhsal ve fiziksel tükenmiĢlik baĢlamaktadır. Genelde bu
aĢamada görülen sağlık sorunları; yalnız kalma isteği,
öfkelilik hali, geçimsizlik, cesaretsizlik, Ģüphecilik,
uykusuzluk, baĢ ve göğüs ağrıları’dır [22].
II.1. TÜKENMİŞLİK SENDROMUNUN
BELİRTİLERİ
TükenmiĢlik sendromu, bulunduğu alanda çok baĢarılı
olmak isteyen, bu nedenle yoğun çalıĢan ve iĢi konusunda
sınır tanımayan kiĢilerde sıklıkla görülmektedir [23].
Sürekli ama yavaĢça baĢlar ve geliĢir. Uzun bir sürecin
sonunda ansızın hiçbir uyarıda bulunmadan belirti
göstermeye baĢlar ki bu belirtiler tükenmiĢliğin sinsi
doğasını göstermektedir [24]. TükenmiĢliğin çeĢitli
tetiklerle izlenebilen ve gözlenebilen bazı belirtileri
vardır. Bu belirtiler fiziksel, davranıĢsal ve psikolojik
belirtiler olarak sınıflandırılabilir [25].
Fiziksel belirtiler, bedensel sağlıkla ilgili belli
belirsiz Ģikayetler Ģeklinde kendisini gösterir. BaĢ ve kas
ağrıları, hipertansiyon, kilo değiĢimleri, hafıza
problemleri, uykusuzluk, yorgunluk, kalp atıĢlarında
hızlanma, vücut direncinin azalmasına bağlı çok sık
görülen soğuk algınlığı ve gripler, kronik hale gelmiĢ
hastalıklar, mide ve bağırsak hastalıkları, uyuĢukluk,
solunum güçlüğü gibi durumları içerir [26].
DavranıĢsal belirtiler, diğer belirtilere göre baĢka
bireyler tarafından daha kolay gözlemlenebilen etkileridir.
Çabuk öfkelenme, iĢe gitmek istemeyiĢ, birçok konuyu
Ģüphe ve tedirginlik içinde karĢılama, alınganlık, iĢ
doyumsuzluğu ve buna bağlı iĢe geç gitmeler, keyif verici
maddelerde artıĢ (alkol, sigara vb..), özgüvende azalma,
aile içi çatıĢmalar, içe kapanma ve sıkıntı, suçluluk ve
teslimiyet duygusu yaĢama, konsantrasyon güçlüğü
çekme, çaresizlik, unutkanlık, yansıtma, örgütlemede
yetersizlik, rol çatıĢması, örgüte yönelik ilginin kaybı,
baĢarısızlık hissi, çalıĢmaya yönelik direniĢ, iĢ
konularında alaycı ve suçlayıcı olma, kendi kendine
zihinsel uğraĢ içinde olma durumlarını içerir [17].
Psikolojik belirtiler, diğer belirtilere göre daha az
görülür olsa da dikkat edildiğinde birey ve çevresi
tarafından kolaylıkla farkedilebilecek durumdadır. Bu
etkilere baktığımızda aile sorunları, depresyon, uyku
düzensizliği, umutsuzluk, hayal kırıklığı, içsel sıkıntı,
yabancılaĢma, özgüvende azalma, alınganlık, ilgisizlik,
endiĢe olarak sıralanabilir [27].
II.2.TÜKENMİŞLİK SENDROMUNUN
NEDENLERİ
TükenmiĢlik sendromu konusunda temel etken
birey veya örgüt olabilmektedir. Bireysel tükenmiĢlik
nedenlerini; demografik özellikler, beklentiler ve kiĢisel
özellikler baĢlığında sıralayabiliriz [25].
Demografik özellikler arasında yaĢ, cinsiyet,
medeni durum, eğitim, aile statüsü gibi birçok özellik
tükenmiĢliğin nedenleri arasında gösterilmektedir.
YaĢ ile tükenmiĢlik arasındaki iliĢkiye bakıldığında
yaĢın artıĢıyla birlikte duygusal tükenme ve
duyarsızlaĢmanın azaldığı kiĢisel baĢarı duygusunun
arttığı tespit edilmiĢtir. Buna göre yaĢ ile tükenmiĢlik
düzeyi arasında ters bir orantı vardır. Genç ve tecrübesiz
çalıĢanlar duygusal tükenmeye karĢı daha az dirence
sahiptirler. YaĢlı çalıĢanlar ise daha olgun ve dengeli
olduklarından direnç oranları daha fazladır [28].
Cinsiyet ile tükenmiĢlik arasındaki araĢtırmalar
biyolojik farklılıkların tükenmiĢlik üzerinde direkt
4
rolünden daha çok maskulen veya feminen olmayla ilgili
olduğunu göstermektedir. Maskulen karaktere sahip
kiĢilerin tükenmiĢliğe yakalanma ihtimali feminen tarafı
ağır basan veya duygusal yönü dengede olanlara göre
daha azdır [29].
Medeni durum ile tükenmiĢlik arasındaki
araĢtırmalarda, evlilere oranla bekarlarda daha fazla
tükenme olduğu tespit edilmiĢtir [30]. Evlilik; iĢ güvenliği
ve kazanç konularında gerçekçi ve dikkatli adımlar
atılmasını teĢvik ettiğinden evliler duygusal sorunlarla
daha rahat baĢa çıkabilmektedirler [29].
Eğitim düzeyi ile tükenmiĢlik arasındaki iliĢkiye
bakıldığında yüksek eğitim mezunlarının daha fazla
tükenmiĢlikle karĢılaĢmalarına rağmen tükenmiĢliğin alt
boyutlarıyla mücadelelerinde baĢarı oranlarının yüksek
olduğunu göstermektedir [31].
TükenmiĢliğin azaltılması konusunda bireyler
gerçekçi bir beklenti düzeyine sahip olmalılardır. Bireyler
kendileri hakkında bilgi sahibi olmalı, kendilerini iyi
tanımalı ve çevrelerinin kendilerine sunduğu fırsatları
görebilmelilerdir. Bireylerin gerçekçi beklentilere sahip
olmadıkları en yaygın dönem genelde meslek yaĢamına
yeni adım atmıĢ oldukları dönemdir. Genç bireylerin iĢ
yaĢamına baĢladıklarında beklentileri yüksektir [25].
TükenmiĢliğe etki eden diğer etkende bireylerin
kiĢilik yapısıdır. Bireylerin kiĢilik özellikleri iĢ seçimlerini
etkiler. Kimi bireyler stresli iĢleri seçerken kimi bireyler
daha az stresli iĢlere yönelirler. Temelinde bireyin iĢle
ilgili algıları ve duygusal tepkileri vardır [11].
KiĢilik özellikleriyle ilgili araĢtırmalarda,
Amerikalı Meyer Friedman ve Rosenman tarafından “A ve
B Tipi DavranıĢ Biçimi” kavramları 1974 yılında ortaya
konmuĢ ve araĢtırmalarda gözlenmiĢtir. Bu gözlemlere
göre A tipi kiĢilik yapısına sahip bireyler; iĢine kendisini
adamıĢ, rekabetçi, zamana duyarlıdır. Aynı zamanda
sabırsız, agresif ve iĢe o kadar fazla yönelmiĢtir ki kısa
sürede iĢi bitirmek, mümkün olduğu kadar çok baĢarılı
olmak ister. B tipi kiĢilik yapısına sahip bireyler; daha az
rekabetçi, iĢine kendisini daha az adayan, zamana daha az
duyarlıdır. Diğer yandan bu bireyler zamanla daha az
çatıĢma halindedirler. YaĢama karĢı daha rahat ve dengeli
bir yaklaĢım içerisindedir. Kendilerine güvenirler ve
kararlı bir hızda çalıĢırlar [32].
Bireyleri örgütsel (çevresel) nedenler bireysel
nedenlere nazaran daha fazla tükenmiĢliğe
sürüklemektedir. Bu bağlamda tükenmiĢlik araĢtırmalarını
incelediğimizde; iĢ yükü, meslektaĢlarla ve yöneticilerle
iliĢkiler, hizmet veren kiĢilerle iliĢkiler, rol belirsizliği ve
çatıĢması, öz yeterlilikten ve mücadelede etkinlikten
yoksunluk, özerklik ve kararlara katılım yetersizliği,
sosyal destek eksikliği, çalıĢanların kendi iĢleri üzerindeki
kontrollerinin azalması, ödüller, adaletsiz davranıĢ, değer
ve iĢ ortamının fiziksel koĢulları en temel örgütsel
tükenmiĢlik nedenleri olarak öne çıkmaktadır.
II.3.TÜKENMİŞLİK SENDROMUNUN
SONUÇLARI
TükenmiĢliğin sonuçlarını kiĢisel, iĢ ve aile
hayatına etkileri olarak üç kategoride izah edebiliriz [33].
TükenmiĢlik yaĢayan bireyin hissettiği duygusal
yorgunluk fiziksel yorgunluğu da beraberinde getirir.
Birey devam eden duygusal gerginlik dolayısıyla derin
uyuyamaz ve devamlı bölünen uykular bir Ģeylerin ters
gideceği duygusunun yaĢanmasına sebep olur. Bu ise
kronikleĢen grip, soğuk algınlığı, baĢ ağrıları
psikosomatik Ģikayetleri artırır [25].Diğer yandan strese
bağlı, fizyolojik olarak dolaĢım, solunum, sindirim,
üreme, hareket sistemlerinde rahatsızlıklar görünmeye
baĢlar. Bu sistemleri tetikleyen ise temelde strese bağlı
tükenmiĢlik sendromudur [14]. Birey, beden sağlığının
yanında psikolojik anlamda da kötü hisseder. KiĢisel
baĢarı duygusunda ve benlik saygısında azalma, hem iĢi
ve kendisi hakkında kötü ve suçlu hissetmesi, insanlardan
koparak izole bir hayat sürmesi, çevresindeki kiĢilere
negatif hisler ve Ģüphecilik beslemesi bunlardan
bazılarıdır [34].
TükenmiĢliğin iĢ hayatındaki en önemli etkisi iĢ
performansındaki değiĢimdir. TükenmiĢ bireylerin
motivasyonları azalır. Kendilerini engellenmiĢ hissederek
iĢlerini umursamaz duruma gelirler. Bu durum örgüt
içinde kendisini mesleki baĢarının azalması Ģeklinde
gösterir [25]. TükenmiĢliği hisseden bireyler çevresindeki
insanları birer nesne olarak görmeye baĢlar. Bu noktada
insanlara karĢı yetersiz ilgi gösterirler. Bu daha çok
tükenmiĢliğin duyarsızlaĢma boyutu ile ilgilidir [17].
TükenmiĢliğin getirdiği sonuçlardan bir diğeri dikkat
dağınıklığı ile gelen iĢ kazaları ve iĢin kalitesindeki
düĢüĢtür. Diğer yandan tükenmiĢlik yaĢayan bireyler diğer
bireylerle de çatıĢma yaĢayarak onlar için de tükenmiĢliğe
giden yolu aralayabilirler [25].
TükenmiĢliğin etkileri bireyin yakın çevresi ve
ailesi tarafından güçlü bir Ģekilde hissedilir. Duygusal
açıdan yorgun olan birey evde de iĢle ilgili Ģikayetlerini
paylaĢtığı zaman diliminde ailesinin beklediği ilgiyi
veremeyecektir. Aile üyeleri kendilerini ihmal edilmiĢ ve
yalnız hissedecektir [25]. Tükenen bireyin eve gittiği anda
iĢle ilgili gelen telefonlardan dolayı dinlenememesi, özel
hayatında uygun olmayan zamanlarda aranması, hatta
iĢine gitmek zorunda bırakılması da aile hayatına olumsuz
yansıyan yönlerden birisidir [35].
5
II.4.TÜKENMİŞLİK SENDROMU İLE MÜCADELE
YÖNTEMLERİ
TükenmiĢlikle mücadele edebilmek için öncelikle
bireydeki belirtilerini tespit etmek gereklidir [36]. Bu
belirtilerin tespiti, tükenmiĢlik sendromunu tamamen
ortadan kaldırılamasa bile stres ve tükenmiĢlik sendromu
etkilerinin azaltılmasını sağlayabilir.
Örgütsel mücadele için geliĢtirilen yöntemler, iĢin
yoğunlaĢtığı dönemde yardımcı personel ve ek donanım
sağlamak, serbest karar verme olanaklarını ve kararlara
katılımı arttırmak, baĢarıları takdir etmek ve ödül
dağılımını gözden geçirmek, kiĢisel geliĢme ve dinlenme
için sağlanan süreleri çoğaltmak, üst yönetimin desteğini
sağlamak, kiĢiler arası iliĢkilerin düzenini değiĢtirmek,
iletiĢim miktarını azaltıp kalitesini yükseltmek, iĢin
gerektirdiği sorumluluk miktarını ayarlamak ve kiĢileri
yeni görevlere atamak, sayılabilir [37].
TükenmiĢlikle mücadele konusundaki bireysel
yöntemler, iĢle ilgili beklenti ve hedeflerin geliĢtirilmesi,
giriĢimcilik eğitimi, kiĢisel geliĢim ve danıĢmanlık
gruplarına katılma, zaman yönetimi, hobi edinme, tatile
çıkma, meditasyon, gevĢeme eğitimi, monotonluğun
azaltılması ve iĢ değiĢikliği, sayılabilir [37].
III. İŞTEN AYRILMA NİYETİ TANIM VE SÜRECİ
ĠĢten ayrılma niyeti; örgütten ayrılma konusunda
bilinçli karar verme eylemi ve bu eyleme niyet etme
sürecidir [38]. Bu süreç içinde iĢten ayrılma niyeti
konusunda çalıĢanı etkileyen unsurların belirlenmesi ile
iĢten ayrılmaya iliĢkin durumları önceden tahmin edilip,
açıklanıp önlem alınabilmektedir. Bu durumlar, iĢten
ayrılma süreci içinde iĢ atmosferi, iĢ iklimi, çalıĢma
arkadaĢları ile iliĢkiler, örgütten talep ve beklentilerin
karĢılanamaması noktasındaki tükenmiĢlik sürecidir [39].
ĠĢten ayrılma niyeti, çalıĢanın iĢe girmesinden
ayrılmasına kadar geçen süre içinde bir döngüdür. Birey,
önce iĢ alternatiflerinden bir tanesini seçer ve çalıĢmaya
baĢlar. Aynı anda baĢlayan sosyalleĢme içinde hem
örgütten etkilenir, hem de örgütü etkiler. Süreç içinde iĢ
motivasyonu, iĢ tatmini, iĢ baĢarısı veya örgütsel
bağlılığın düĢmesi ve aynı ivme ile tükenmiĢlik duygunun
artması sonucu iĢten ayrılma niyeti içine girebilir.
Sonuçta, baĢka uygun iĢ fırsatlarını arama çabası içine
girer. Bulunan yeni iĢle birlikte çalıĢanın, hali hazırda
çalıĢtığı örgütteki iĢinden ayrılarak yeni bir örgütte iĢe
baĢlamasıyla birlikte süreç tekrar baĢtan baĢlar [40].
Tett ve Meyer iĢten ayrılma niyetinin bilinçli ve
planlı olarak gerçekleĢtiğini ifade etmiĢlerdir [41]. Rusbelt
ve diğerlerine göre de iĢten ayrılma niyeti, çalıĢanların
örgütteki istihdam koĢullarından memnun olmadıkları
durumda gösterdikleri aktif ve yıkıcı bir davranıĢ ve
süreçtir [42].
III.1.İŞTEN AYRILMA NİYETİNİN ÖNEMİ
ÇalıĢanlar kendilerine en uygun iĢi bulduklarına
inandıkları zamana kadar iĢini veya iĢyerlerini
değiĢtirmekte; iĢverenler ise örgütlerinin amaçları
açısından en uygun elemanı buluncaya kadar çalıĢanı
değiĢtirmektedirler. ÇalıĢanın ve iĢverenin en uygun iĢi
bulma arzusu gerçekleĢtiğinde azami verim
sağlanmaktadır [43]. Diğer yandan iĢsizliğinde yoğun
olarak yaĢandığı ülkemizde çok sayıda çalıĢanın iĢyeri
değiĢtirdiği bilinmektedir. ÇalıĢanlar çeĢitli nedenlerle
iĢlerinden ayrılmaktadırlar [44]. Bir çalıĢanın iĢten
ayrılması ile yerine birisinin bulunması zorunluluğu, yeni
gelen çalıĢanın seçim ve eğitim maliyetleri örgütler
açısından önemli bir sorundur. Bu nedenle iĢten ayrılma
niyeti çerçevesinde gerçek nedenlerin saptanması, örgütün
doğrudan verimliliğini ve karlılığını etkileyeceğinden
önem arz etmektedir [44].
Örgütler açısından iĢten ayrılma niyetinin bir
sonucu olan iĢten ayrılma sonrası “iĢ gücü devir oranının
artması” ile ölçülmektedir. Örgütler iĢgücü oranını
izlemek ve denetim altında tutmak isterler. Amaç,
maliyetlerden kaçınmak ve iĢgücü maliyetlerini kontrol
altında tutmaktır. Bir örgütte iĢgücü devir oranının sektör
ortalamasının üzerinde olması bazı sorunların göstergesi
kabul edilir. Bu nedenle bu süreçlerin yönetilmesi örgütler
açısından önemlidir [45].
III.2.İŞTEN AYRILMA NİYETİNİN ÇALIŞAN VE
ÖRGÜTLER AÇISINDAN YARAR VE ZARARLARI
ÇalıĢanın kendi isteği ile iĢten ayrılarak daha
avantajlı bir iĢ bulması çalıĢanın lehine olmaktadır [43].
ÇalıĢan, arayıĢı sonucunda bulduğu yeni iĢinde daha
yüksek maaĢ, daha uygun çalıĢma koĢulları, terfi, daha
büyük örgütte, kendi özelliklerine uygun bir iĢte çalıĢmak
gibi faydalar sağlayabilmektedir [46]. Diğer yandan eski
iĢyerinde kıdemini kaybetme, iki iĢ arasındaki ücret
farkından doğabilecek kayıp, yeni iĢinde kaza yapma
olasılığının artması, iĢsizlik sigortası, tatil, ikramiye gibi
avantajları yitirmesi, yasaların kendisine sağladığı bazı
hakları kaybetmesi (kıdem tazminatı gibi), yeni uyum
sorunlarıyla karĢılaĢması gibi zararlarla da karĢılaĢma
riski söz konusudur [43].
Örgütler açısından iĢgücü devir hızının olması,
iĢgücü maliyetlerini düĢürmekte, genç ve dinamik kadroyu
düĢük maliyetlerle kurarak, yüksek performanslı kiĢilerin
iĢe alınması olasılığını arttırmaktadır. ĠĢten ayrılanların
yerine yenilerini almayarak iĢgücü maliyetlerini
düĢürmektedir. Ayrıca yenilikçilik ve yaratıcılığın
desteklenmesi, farklılıklara değer verilmesi, çalıĢanların
yaĢ, cinsiyet, kültürel ve etnik köken dağılımlarının
6
yenilenmesini kolaylaĢtırmaktadır [45]. Diğer yandan
iĢverenler açısından en önemli zararı maliyetler
konusundadır. ÇalıĢanların ayrılmasının maliyeti, boĢalan
görev pozisyonunun kaldırılması, boĢ bırakılması, ayrılan
çalıĢanın yerine baĢka çalıĢanın alınması, yetenekli
çalıĢanların kaybedilmesi, kalan çalıĢanların stres
seviyelerinin artması Ģeklindedir. Diğer yandan yeni
çalıĢanların seçimi sırasındaki zaman, bütçe, testler,
referans kontrolleri, iĢe baĢlama, uyum ve eğitim
maliyetleri, taĢınma ve yerleĢme giderleri de maliyetler
arasındadır. Son olarak iĢten ayrılanların aldıkları yasal
tazminatlar, yasal ödemeler, sosyal haklar, örgüt imajı ve
kalanların moral düzeyine yaptıkları zararlar da maliyet
kalemlerindendir [45].
III.3.İŞTEN AYRILMA NİYETİNİ AZALTAN
UYGULAMALAR
ĠĢten ayrılma niyeti ile fiilen iĢi bırakma davranıĢı
arasındaki pozitif iliĢkiden dolayı [47]; iĢverenler,
çalıĢanların iĢten ayrılma niyetlerini önceden sezerek
süreç içinde aĢağıdaki önlemleri alabilmelilerdir [48].
Doğru insanı iĢe almak için yetenekleri ortaya koyan
davranıĢ odaklı iĢe alım süreçleri geliĢtirilmelidir.
ÇalıĢanları baĢarı için bütünleĢtirmek gerekmektedir.
Bireylerin baĢarısı için üyelerin birbirine güvendiği bir iĢ
ortamı oluĢturulmalıdır.
Büyüme ve geliĢme fırsatları temin edilmelidir. Büyüme
olanakları hissedebilen bireyler örgütte kalmaya daha
fazla meyilli olmaktadır.
Katılım sağlanmalıdır. Üyelerin ilgi ve yetenekleri iĢ
çevresi ile uyumlu hale getirilmelidir.
Ücretin ötesinde grup ve takımların motive edilmesi
gerekmektedir.
Ödüllendirmenin uygun ve kiĢisel olması gerekmektedir.
Problem çözücülere yardım edilmeli ve problem
çözümünde katılım sağlanmalıdır. Aidiyet hissinin
uyandırılması açısından örgüt problemlerinin çözümünde
tüm üyeler davet edilmelidir.
Söylenen veya öğütlenen Ģeylerin uygulanması
gerekmektedir. Ortak değerlerin belirlenmesi ve
konuĢulan Ģeylerin arkasında durularak icraata geçilmesi
gerekmektedir.
IV.İŞTEN AYRILMA NİYETİ İLE TÜKENMİŞLİK
İLİŞKİSİ
TükenmiĢlik; kontrol altına alınamayan stres
durumlarında ortaya çıkan ilerlemiĢ bir stres sürecidir
[49]. Bu noktada tükenmiĢlik sendromu daha uzun sürece
yayılması ve etkilerinin daha derin olması sebepleriyle
stresten ayrılır [50]. Stresle baĢlayan süreç tükenmiĢlikle
birlikte iĢten ayrılma niyetini ve sonunda fiili olarak iĢten
ayrılma davranıĢını destekler. TükenmiĢlikle iĢten ayrılma
niyeti arasında güçlü bir iliĢki vardır [25]. TükenmiĢlik
neticesinde iĢinden ayrılıp yeni bir iĢ bulan birey istediği
olanaklara sahip olarak psikolojik olarak da huzur
bulacaktır. Aksi takdirde tatminsiz ve ruhsal çöküntü
içinde yoluna devam edecektir [17]. AĢkın Keser’e göre
tükenmiĢlik sendromu iĢten ayrılma niyetinin
belirleyicilerindendir. Keser’e göre tükenmiĢlik sendromu
yaĢayan çalıĢan yeni bir iĢ arama ve iĢini değiĢtirme
çabası içine girer. DüĢük performansla çalıĢmaya devam
eden çalıĢan yeni bir iĢ fırsatı ile karĢılaĢtığında iĢten
ayrılır. AraĢtırma sonucunda tükenmiĢlikle iĢten ayrılma
niyeti arasında güçlü bir iliĢki olduğu tespit edilmiĢtir.
Diğer yandan Olca Sürgevil ve arkadaĢlarının 2007
yılında yapmıĢ oldukları araĢtırmalarında iĢini değiĢtirmek
isteyen çalıĢanların tükenmiĢlik düzeylerinin yüksek
olduğu tespit edilmiĢtir. Lazzaro ve arkadaĢları da
tükenmiĢlik sendromu ile iĢten ayrılma eğilimi arasında
benzer bulgular elde etmiĢtir [51].
V.ARAŞTIRMA
AraĢtırmada çalıĢanların tükenmiĢlik düzeyi ile
iĢten ayrılma niyeti arasındaki iliĢki incelendi. Literatür
incelendiğinde, çalıĢanların etkilendikleri stres
unsurlarıyla mücadelesi sonrası baĢa çıkamaması ve
bertaraf edememeleri sonucunda tükenmiĢliğin çalıĢanlar
tarafından yaĢandığı ve sonunda iĢten ayrılma niyetini
doğurarak, çalıĢanları iĢten ayrılma fiili davranıĢına
sevkettiği gerçeğini ortaya koymaktadır [52].
Bu araĢtırmanın temel amacı; Ġstanbul ilinin ġiĢli
ilçesi içindeki özel sermayeli on iki mevduat bankasındaki
beyaz yaka çalıĢanlarının tükenmiĢlik ve iĢten ayrılma
niyeti düzeylerini inceleyerek iki kavram arasındaki iliĢki
yoğunluğunu ortaya koymaktır.
V.1.ARAŞTIRMANIN MODELİ
AĢağıdaki Ģekilde araĢtırmanın modeli
görünmektedir.
V.2.ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI
AraĢtırmada, özel sermayeli on iki mevduat
bankasındaki beyaz yaka çalıĢanlarının, yoğun insan
iliĢkileri ile ilgili meslek yaĢamlarından dolayı
tükenmiĢliği yaĢayabilecekleri ve bunun iĢten ayrılma
niyetini artıracağı varsayıldı.
Duygusal
Tükenme
ĠĢten Ayrılma
Niyeti DuyarsızlaĢma
KiĢisel BaĢarı
Noksanlığı
7
Banka çalıĢanlarının tükenmiĢliği üzerine yapılan
bir araĢtırma bu varsayımı desteklemektedir [53]. Ġstanbul
ili Eminönü ilçesindeki banka çalıĢanlarını kapsayan
tükenmiĢlik araĢtırmasında, yoğun tükenmiĢlik yaĢadıkları
ve önlem alınamadığı veya azaltılamadığı takdirde
tükenmiĢliğin örgüte veya çalıĢana ciddi maliyetler
getirdiği son aĢamada iĢten ayrılmaya doğru giden bir
süreç yaĢattığı bulguları elde edilmiĢtir.
V.3.ARAŞTIRMANIN EVRENİ ve ÖRNEKLEME
YÖNTEMİ
AraĢtırmanın evreni, Ġstanbul ili ġiĢli ilçesindeki
özel sermayeli on iki mevduat bankasının 4284 beyaz
yaka çalıĢanıdır. AraĢtırmada basit tesadüfi örnekleme
yöntemi tercih edildi. Söz konusu ana kitleyi temsil
edecek örneklem büyüklüğünün belirlenmesinde
n = N t2 p q / d2 (N-1) + t2pq [54]
N: Hedef kitledeki birey sayısı
n : Örnekleme alınacak birey sayısı
p : İncelenen olayın görülüş sıklığı (gerçekleşme
olasılığı)
q : İncelenen olayın görülmeyiş sıklığı
(gerçekleşmeme olasılığı)
t : Belirli bir anlamlılık düzeyinde, t tablosuna
göre bulunan teorik değer
d : Olayın görülüş sıklığına göre kabul edilen
örnekleme hatasıdır.
formülü kullanılarak homojen bir yapıda olmayan
bu evren için % 95 güven aralığında, ± % 10 örnekleme
hatası ile gerekli örneklem büyüklüğü n = 94 olarak
hesaplandı.
AraĢtırma dahilinde Mart 2013 – Nisan 2013
tarihleri arasında anket, araĢtırma evreni içindeki
toplamda 232 banka çalıĢanına elektronik posta yoluyla
gönderildi. Geriye dönüĢler 148 anket Ģeklinde
gerçekleĢti. Ancak bazı soruların eksik bırakılması ve
teknik olarak bilgisayar ortamında açılmayan 11 anket
çalıĢması elendi. Son aĢamada 137 kiĢiden net dönüĢ elde
edildi. Sonuç olarak araĢtırma bulgularının % 95 güven
aralığında, ± % 10 örnekleme hatası ile genellenebileceği
söylenebilir.
V.4.ARAŞTIRMANIN KAPSAM ve KISITLARI
AraĢtırma kapsamını Ġstanbul il sınırları ġiĢli
ilçesindeki özel sermayeli on iki tane mevduat bankasının
beyaz yaka çalıĢanları oluĢturmaktadır. Özel sermayeli
bankaların üzerinde araĢtırma yapılmasının sebebi, kamu
bankalarında araĢtırma yapabilmek için gereken izin
süreçlerinin karmaĢıklığı ve süre uzunluğudur. Sürecin
daha hızlı ve kısa sürede ulaĢabilmesine imkan tanıması
ve son olarak müĢteri odaklılığın özel sermayeli
bankalarda daha yoğun olması varsayımından,
tükenmiĢliğin ve iĢten ayrılma niyetinin de yoğun
yaĢanabileceği ve boyutlar arasındaki iliĢkinin daha rahat
ortaya konabilme durumudur.
Bankacılık sektörü son yıllarda daha fazla müĢteri
odaklı, iletiĢim teknolojilerinin yoğun kullanıldığı, iĢ
stresi ve temposunun yoğun olduğu bir sektör olduğu için
araĢtırma kapsamına alındı. Türkiye’deki bankacılık
sektöründe toplam banka sayısı 45’dir. Bu bankalardan 32
tanesi Mevduat Sermayeli bankadır. Bu bankalarında 3
tanesi Kamusal Sermayeli Banka, 11 tanesi Özel
Sermayeli Banka, 17 tanesi Yabancı Banka, 1 tanesi ise
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna Devredilen Bankadır.
Bu dağılım Türkiye Bankalar birliği verilerine göre Tablo
1’de verilmiĢtir.
Bankalar Birliğinin Aralık 2012 tarihli raporuna
göre 45 bankanın yurtiçi Ģube sayısı 10.234, çalıĢan sayısı
186.098’dir. Kamu Sermayeli Banka ġube sayısı 3.079,
çalıĢan sayısı 51.587’dir. Özel Sermayeli Banka ġube
sayısı 5.100, çalıĢan sayısı 90.612’dir. Yabancı Sermayeli
Banka ġube sayısı 2.012, çalıĢan sayısı 38.772’dir.
Tasarruf Mevduat Sigorta Fonuna Devredilen Banka ġube
sayısı 1, çalıĢan sayısı 226’dır. Kalkınma ve Yatırım
Bankaları ġube sayısı 42, çalıĢan sayısı 4.901’dir.
Ġstanbul il sınırları içindeki tüm bankaların çalıĢan
sayısı 2012 Türkiye Bankalar Birliği illere ve bölgelere
göre veri sorgulama sistemi verilerine göre 77.478 kiĢidir.
ġube sayısı 2.833’dür. ġiĢli ilçesindeki bankaların
Ģubelerinin sayısı 153’tür. ġiĢli ilçesinde araĢtırma evreni
4284 kiĢidir.
V.5.ARAŞTIRMANIN DEĞİŞKEN ve BOYUTLARI
AraĢtırmanın boyutları, demografik özellikler,
tükenmiĢliğin alt boyutları duygusal tükenme,
duyarsızlaĢma ve kiĢisel baĢarı noksanlığı ile iĢten ayrılma
niyetidir.
V.6.ARAŞTIRMANIN HİPOTEZLERİ
AraĢtırmanın hipotezleri temel ve alt hipotezler
olmak üzere demografik özellikler, tükenmiĢlik boyutları
ve iĢten ayrılma niyeti dikkate alınarak düzenlendi.
Hipotez 1: Katılımcıların demografik özellikleriyle
tükenmiĢlik arasında anlamlı bir farklılık vardır. RED
H1a: ÇalıĢanların tükenmiĢlik düzeyleri arasında cinsiyete
göre anlamlı farklılık vardır. RED
8
H1b: ÇalıĢanların tükenmiĢlik düzeyleri ile yaĢları
arasında anlamlı bir farklılık vardır. RED
H1c: ÇalıĢanların tükenmiĢlik düzeyleri ile eğitim
düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık vardır. RED
H1d: ÇalıĢanların tükenmiĢlik düzeyleri ile medeni
durumları arasında anlamlı bir farklılık vardır. RED
H1e: ÇalıĢanların tükenmiĢlik düzeyleri ile çalıĢma
süreleri arasında anlamlı bir farklılık vardır. KABUL
Hipotez 2: Katılımcıların demografik özellikleriyle iĢten
ayrılma niyeti arasında anlamlı bir farklılık vardır.
KABUL
H2a: ÇalıĢanların iĢten ayrılma niyeti arasında cinsiyete
göre anlamlı farklılık vardır. KABUL
H2b: ÇalıĢanların iĢten ayrılma niyeti ile yaĢları arasında
anlamlı bir farklılık vardır. KABUL
H2c: ÇalıĢanların iĢten ayrılma niyeti ile eğitim düzeyleri
arasında anlamlı bir farklılık vardır. RED
H2d: ÇalıĢanların iĢten ayrılma niyeti ile medeni
durumları arasında anlamlı bir farklılık vardır. KABUL
H2e: ÇalıĢanların iĢten ayrılma niyeti ile çalıĢma süreleri
arasında anlamlı bir farklılık vardır. RED
Hipotez 3: TükenmiĢliğin alt boyutu duygusal tükenme,
iĢten ayrılma niyeti üzerinde anlamlı bir etkiye sahiptir.
KABUL
Hipotez 4: TükenmiĢliğin alt boyutu duyarsızlaĢma, iĢten
ayrılma niyeti üzerinde anlamlı bir etkiye sahiptir. RED
Hipotez 5: TükenmiĢliğin alt boyutu kiĢisel baĢarı
noksanlığı, iĢten ayrılma niyeti üzerinde anlamlı bir etkiye
sahiptir. RED
V.7.ARAŞTIRMANIN VERİ TOPLAMA ARACI ve
YÖNTEMİ
AraĢtırmada veri toplamak için anket yöntemi
kullanıldı. Üç bölümden oluĢan anketin örnekleme alanına
gönderilmesi elektronik posta yoluyla gerçekleĢti.
AraĢtırma verileri için çalıĢanların demografik değerlerini
gösteren kiĢisel bilgi formu, çalıĢanların tükenmiĢlik
durumunu gösteren Maslach Burnout Inventory (MBI)
TükenmiĢlik Ölçeği ve iĢten ayrılma niyeti değerini
gösteren iĢten ayrılma niyeti ölçeği kullanıldı.
MBI Ergin (1992) tarafından Türkçe’ye uyarlanmıĢ
ve araĢtırmada aynı Ģekilde kullanılmıĢtır. MBI’ın
geçerlilik ve güvenirlilik çalıĢması Ergin (1992)
tarafından yapılmıĢtır. Bu çalıĢmalarında tükenmiĢliğin üç
alt boyutu için iç tutarlılık katsayıları; 0.83, 0.65, 0.72
olarak bulunmuĢtur. Geçerlilik katsayıları ise 0.83, 0.72,
0.67 olarak bulunmuĢtur[55].
MBI’ın geçerlilik ve güvenirlik çalıĢmaları,
Sucuoğlu ve diğerleri (1996) tarafından da yapılmıĢ ve
Cronbach-Alpha katsayıları duygusal tükenme için 0,82;
duyarsızlaĢma için 0,60 ve kiĢisel baĢarı noksanlığı için
0,73 bulunmuĢtur. Çam (1992)’da zamandaĢ geçerlilik
yöntemini kullanarak MBI’ın geçerliliğini incelemiĢtir
[56].
Bu envanter, tükenmiĢliğin üç alt boyutu olan
duygusal tükenme duyarsızlaĢma ve kiĢisel baĢarı
noksanlığını ölçmeye yönelik 22 maddeden oluĢmaktadır.
Duygusal tükenme 9 soru, DuyarsızlaĢma 5, KiĢisel baĢarı
noksanlığı 8 soru ile ölçülmektedir.
Maslach TükenmiĢlik Envanteri’nin Alt
Ölçeklerine Ait Soru Numaraları
Duygusal Tükenme: 1, 2, 3, 6, 8, 13, 14, 16, 20
DuyarsızlaĢma: 5, 10, 11, 15, 22
KiĢisel BaĢarı Noksanlığı: 4, 7, 9, 12, 17, 18, 19, 21
MBI’da iĢe iliĢkin tutumların yer aldığı
maddelerin örneklendiği durumu, ne sıklıkla yaĢadıkları
5’li likert ölçeği ile iĢaretlemeleri istendi. Duygusal
tükenme ve duyarsızlaĢma puanının yüksek, kiĢisel baĢarı
noksanlığının düĢük olması tükenmiĢliği göstermektedir.
ĠĢten ayrılma niyeti ölçeğinin temeli Cammann ve
diğerlerinin 1979 yılında geliĢtirdikleri “The Michigan
Organizational Assessment Questionnaire” (MOAQ),
Michigan Örgütsel Değerlendirme Anketinden
oluĢmaktadır. Cammann ve diğerleri tarafından yapılan
güvenirlik seviyesini gösteren Cronbach’s Alpa değeri
0,83 olarak belirlenmiĢtir [57]. Barlett’in 1999 yılındaki
doktora çalıĢmasında da kullanılan ölçeğin Cronbach’s
Alpa değeri 0.81 ile tek boyuttan oluĢtuğunu ve iç
tutarlılığa sahip olduğunu kanıtlamaktadır [69].
Abraham’ın 1999’da gerçekleĢtirdiği araĢtırmada ise
ölçeğin güvenirlik katsayısı 0,88 olarak tespit edilmiĢtir
[39]. Quine’in 2001 yılında gerçekleĢtirdiği araĢtırmada
bu ölçeğin güvenirlik seviyesi 0,71 olarak belirlenmiĢtir
[58]. Gül ve diğerlerinin 2008 yılında yaptıkları
araĢtırmadaki iĢten ayrılma niyeti ölçeğinin güvenirlik
seviyesi 0,72 olarak belirlenmiĢtir.
TükenmiĢlik ölçeğindeki 22 maddenin
güvenirliğini hesaplamak için iç tutarlılık katsayısı olan
“Cronbach Alpha” hesaplandı. Ölçeğin genel güvenirliği
alpha=0.911 olarak çok yüksek bulundu. Ölçeğin yapı
geçerliliğini ortaya koymak için açıklayıcı (açımlayıcı)
faktör analizi yöntemi uygulandı. Faktör analizi,
aralarında iliĢki bulunan çok sayıda değiĢkenden oluĢan
bir veri setine ait temel faktörlerin (iliĢkinin yapısının)
ortaya çıkarılarak araĢtırmacı tarafından veri setinde yer
alan kavramlar arasındaki iliĢkilerin daha kolay
anlaĢılmasına yardımcı olur [59].
Faktör analizinin test edilebilmesi için ön
varsayımlardan biri olan Barlett testi sonucunda faktör
analizine dahil olan değiĢkenler arasında bir iliĢki olması
beklenir. Barlett değerinin p<0.05 durumunda değiĢkenler
arasında bir iliĢkinin olduğu kabul edilir [60]. Yapılan
Barlett testi sonucunda (p=0.000<0.05) faktör analizine
alınan değiĢkenler arasında iliĢkinin olduğu tespit edildi.
Faktör analizinin test edilebilmesi için diğer bir
varsayım ise KMO testidir. KMO değeri ölçülen
değiĢkenler için örnek (gözlem) büyüklüğünün yeterli
9
olduğunu gösteren değerdir. KMO değerinin 0,60’dan
büyük olması durumunda örnek sayısının yeterli olduğu
kabul edilir [60]. Yapılan test sonucunda
(KMO=0.864>0,60) örnek büyüklüğünün faktör analizi
uygulanması için yeterli olduğu tespit edildi.
Faktör analizi uygulamasında varimax yöntemi
seçilerek faktörler arasındaki iliĢkinin yapısının aynı
kalması sağlandı. Faktör analizi sonucunda değiĢkenler,
toplam açıklanan varyansı %64.501 olan 3 faktör altında
toplandı. Güvenirliğine iliĢkin bulunan alpha ve açıklanan
varyans değerine göre tükenmiĢlik ölçeğinin geçerli ve
güvenilir bir araç olduğu anlaĢıldı. Ölçeğe ait oluĢan
faktör yapısı aĢağıda görülmektedir.
Faktör analizi sonrası yer değiĢtiren sorularla yeni
yapı Ģu Ģekildedir:
Duygusal Tükenme: 1, 2, 3, 6, 8, 13, 16, 18, 20, 21
DuyarsızlaĢma: 5, 9, 10, 11, 14, 15, 19, 22
KiĢisel BaĢarı Noksanlığı: 4, 7, 12, 17,
TükenmiĢlik ölçeğinin faktör analizi
değerlendirilmesinde özdeğeri birden büyük faktörlerin
ele alınmasına, değiĢkenlerin faktör içerisindeki ağırlığını
gösteren faktör yüklerinin yüksek olmasına, aynı değiĢken
için faktör yüklerinin birbirine yakın olmamasına dikkat
edildi. Ölçeği oluĢturan faktörlerin güvenirlik katsayıları
ve açıklanan varyans oranlarının yüksek olması ölçeğin
güçlü bir faktör yapısına sahip olduğunu gösterdi.
Birinci faktörde yer alan maddeler duygusal
tükenme olarak ele alındı. Duygusal tükenme faktörünü
oluĢturan 10 maddenin güvenirliği alpha= 0.944 olarak,
açıklanan varyans değeri %31.937 olarak saptandı. Ġkinci
faktörde yer alan maddeler duyarsızlaĢma olarak ele
alındı. DuyarsızlaĢma faktörünü oluĢturan 8 maddenin
güvenirliği alpha= 0.869 olarak, açıklanan varyans değeri
%22.422 olarak saptandı. Üçüncü faktörde yer alan
maddeler kiĢisel baĢarı noksanlığı olarak ele alındı.
KiĢisel baĢarı noksanlığı faktörünü oluĢturan 4 maddenin
güvenirliği alpha= 0.669 olarak, açıklanan varyans değeri
%10.142 olarak saptandı. Ölçekteki faktörlerin puanları
hesaplanırken faktördeki maddelerin değerleri
toplandıktan sonra madde sayısına bölünerek (aritmetik
ortalama) faktör puanları elde edildi. Elde edilen puanın
artması tükenmiĢliğin arttığını göstermektedir.
ĠĢten ayrılma niyeti ölçeğindeki 4 maddenin
güvenirliğini hesaplamak için iç tutarlılık katsayısı olan
“Cronbach Alpha” hesaplandı. Ölçeğin genel güvenirliği
alpha=0,869 olarak çok yüksek bulundu. Ölçeğin yapı
geçerliliğinin ortaya koymak için açıklayıcı(açımlayıcı)
faktör analizi yöntemi uygulandı. Yapılan Barlett testi
sonucunda (p=0.000<0.05) faktör analizine alınan
değiĢkenler arasında iliĢkinin olduğu tespit edildi. Yapılan
test sonucunda (KMO=0.793>0,60) örnek büyüklüğünün
faktör analizi uygulanması için yeterli olduğu tespit edildi.
Faktör analizi uygulamasında varimax yöntemi seçilerek
faktörler arasındaki iliĢkinin yapısının aynı kalması
sağlandı. Faktör analizi sonucunda değiĢkenler toplam
açıklanan varyansı %71,959 olan tek faktör altında
toplandı. Güvenirliğine iliĢkin bulunan alpha ve açıklanan
varyans değerine göre iĢten ayrılma niyeti ölçeğinin
geçerli ve güvenilir bir araç olduğu anlaĢıldı. Ölçeğe ait
oluĢan faktör yapısı aĢağıda görülmektedir.
ĠĢten ayrılma ölçeğinin puanı hesaplanırken
faktördeki maddelerin değerleri toplandıktan sonra madde
sayısına bölünerek (aritmetik ortalama) faktör puanları
elde edildi. Puanın artması iĢten ayrılma niyetinin arttığını
göstermektedir.
V.8.VERİLERİN İSTATİSTİKSEL ANALİZİ
AraĢtırmada elde edilen veriler SPSS (Statistical
Package for Social Sciences) for Windows 17.0 programı
kullanılarak analiz edildi. Veriler değerlendirilirken
tanımlayıcı istatistiksel metotlar (Sayı, Yüzde, Ortalama,
Standart sapma) kullanıldı.
Niceliksel verilerin karĢılaĢtırılmasında iki grup
arasındaki fark t-testi ile analiz edildi. Ġkiden fazla grup
durumunda parametrelerin gruplararası
karĢılaĢtırmalarında Tek yönlü (One way) Anova testi
uygulandı. Anova (Varyans Analizi) testinin kullanıldığı
durumlarda, homojenlik testi (Levene testi) sonuçlarına
göre kullanılan çoklu karĢılaĢtırmalar da (Post Hotc Tests)
değiĢmektedir. Grup varyanslarının homojen (eĢit) olduğu
durumlarda Scheffe, Tukey, LSD testleri kullanılabilir.
Varyansların homojen olmadığı durumlarda Dunnett’s C
veya Tamhane’s T2 testi seçilebilir [61]. Farklılıkların
hangi gruplardan kaynaklandığını belirlemek için Scheffe
ve Dunnett’s C çoklu karĢılaĢtırma testleri tercih edildi.
Niceliksel verilerin karĢılaĢtırılmasında iki grup
arasındaki farkı Man Whitney-U testi, ikiden fazla grup
durumunda parametrelerin gruplararası
10
karĢılaĢtırmalarında Kruskal whallis testi ve farklılığa
neden olan grubun tespitinde man whitney-u testi
kullanıldı.
AraĢtırmanın bağımlı ve bağımsız değiĢkenleri
arasındaki iliĢkiyi Spearman korelasyon, etki ise
regresyon analizi ile test edildi. Ardından ölçekler
arasındaki korelasyon iliĢkileri değerlendirildi [62];
Elde edilen bulgular %95 güven aralığında, %5
anlamlılık düzeyinde değerlendirildi.
AraĢtırmada kullanılan likert ölçek için kiĢilerin
verilen önermelerle ilgili görüĢlerini, çok olumludan çok
olumsuza kadar sıralanan seçeneklerden belirtmeleri
istendi. Buna göre; (5) kesinlikle katılıyorum, (4)
katılıyorum, (3) kararsızım, (2) katılmıyorum, (1)
kesinlikle katılmıyorum Ģeklinde bir ölçek kullanıldı.
Ölçek sonuçları 5.00-1.00 = 4.00 puanlık bir geniĢliğe
dağıldılar. Bu geniĢlik beĢe bölünerek ölçeğin kesim
noktalarını belirleyen düzeyler belirlendi. Ölçek
ifadelerinin ve faktör (boyut) puanlarının
değerlendirilmesinde aĢağıdaki kriterler esas alındı.
Ölçeğin güvenirliği değerlendirilirken Cronbach’s
Alpha güvenirlik katsayısı kullanıldı. Cronbach’s Alpha
Katsayısının değerlendirilmesinde kullanılan
değerlendirme kriteri [63],
0,00 ≤ α < 0,40 ise ölçek güvenilir değildir.
0,40 ≤ α < 0,60 ise ölçek düĢük güvenilirliktedir.
0,60 ≤ α < 0,80 ise ölçek oldukça güvenilirdir.
0,80 ≤ α < 1,00 ise ölçek yüksek derecede
güvenilir bir ölçektir.
V.9.BULGULAR ve YORUMLAR
ÇalıĢanların cinsiyet değiĢkenine göre 61'i (%44,5)
bayan, 76'sı (%55,5) erkek olarak dağılmaktadır.
ÇalıĢanların yaĢ değiĢkenine göre 59'u (%43,1) 20-
29 yaĢ, 49'u (%35,8) 30-39 yaĢ, 18'i (%13,1) 40-49 yaĢ,
11'i (%8,0) 50-59 yaĢ olarak dağılmaktadır.
ÇalıĢanların eğitim durumu değiĢkenine göre 21'i
(%15,3) yüksekokul, 85'i (%62,0) üniversite, 31'i (%22,6)
lisansüstü olarak dağılmaktadır.
ÇalıĢanların medeni durum değiĢkenine göre 55'i
(%40,1) evli, 82'si (%59,9) bekar olarak dağılmaktadır.
ÇalıĢanların çalıĢma süresi değiĢkenine göre 89'u
(%65,0) 1-5 yıl, 23'ü (%16,8) 6-10 yıl, 12'si (%8,8) 11-15
yıl, 13'ü (%9,5) 15 yıl üstü olarak dağılmaktadır.
V.10.TÜKENMİŞLİK ve İŞTEN AYRILMA
NİYETİNE İLİŞKİN BULGULAR
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların “iĢten ayrılma
niyeti” düzeyi orta (2,752 ± 1,278); “duygusal tükenme”
düzeyi orta (3,054 ± 1,091); “duyarsızlaĢma” düzeyi zayıf
(2,516 ± 0,929); “kiĢisel baĢarı noksanlığı” düzeyi zayıf
(2,146 ± 0,682); düzeyde katıldıkları görülmektedir.
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların kiĢisel baĢarı
noksanlığı puanları ortalamalarının eğitim durumu
değiĢkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip
göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü
varyans analizi (Anova) sonucunda grup ortalamaları
arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulundu
(F=3,263; p=0,041<0.05). Farklılıkların kaynaklarını
belirlemek amacıyla tamamlayıcı post-hoc analizi
yapıldı. Eğitim durumu yüksekokul olanların kiĢisel baĢarı
noksanlığı puanları (2,369 ± 0,964), eğitim
durumu üniversite olanların kiĢisel baĢarı noksanlığı
puanlarından (2,032 ± 0,605) yüksek bulundu.
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların duygusal tükenme,
duyarsızlaĢma, iĢten ayrılma niyeti puanları
ortalamalarının eğitim durumu değiĢkenine göre anlamlı
bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla
yapılan tek yönlü varyans analizi (Anova) sonucunda grup
ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı
bulunmadı (p>0.05).
11
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların duygusal tükenme
puanları ortalamalarının yaĢ değiĢkenine göre anlamlı bir
farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla
yapılan tek yönlü varyans analizi (Anova) sonucunda grup
ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı
bulundu (F=3,220; p=0,025<0.05). Farklılıkların
kaynaklarını belirlemek amacıyla tamamlayıcı post-hoc
analizi yapıldı. YaĢı 20-29 yaĢ olanların duygusal
tükenme puanları (3,325 ± 1,151), yaĢı 40-49 yaĢ
olanların duygusal tükenme puanlarından (2,617 ± 0,826)
yüksek bulundu. YaĢı 20-29 yaĢ olanların duygusal
tükenme puanları (3,325 ± 1,151), yaĢı 50-59 yaĢ
olanların duygusal tükenme puanlarından (2,527 ± 0,876)
yüksek bulundu.
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların iĢten ayrılma
niyeti puanları ortalamalarının yaĢ değiĢkenine göre
anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek
amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi (Anova)
sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel
açıdan anlamlı bulundu (F=3,794; p=0,012<0.05).
Farklılıkların kaynaklarını belirlemek amacıyla
tamamlayıcı post-hoc analizi yapıldı. YaĢı 20-29 yaĢ
olanların iĢten ayrılma niyeti puanları (3,089 ±
1,314), yaĢı 50-59 yaĢ olanların iĢten ayrılma niyeti
puanlarından (1,864 ± 0,951) yüksek bulundu.
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların duyarsızlaĢma,
kiĢisel baĢarı noksanlığı puanları ortalamalarının yaĢ
değiĢkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip
göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü
varyans analizi (Anova) sonucunda grup ortalamaları
arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmadı
(p>0.05).
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların duygusal tükenme
puanları ortalamalarının çalıĢma süresi değiĢkenine göre
anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek
amacıyla yapılan tek yönlü varyans analizi (Anova)
sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel
açıdan anlamlı bulundu (F=2,861; p=0,039<0.05).
Farklılıkların kaynaklarını belirlemek amacıyla
tamamlayıcı post-hoc analizi yapıldı. ÇalıĢma süresi 1-5
yıl olanların duygusal tükenme puanları (3,114 ±
1,147), çalıĢma süresi 11-15 yıl olanların duygusal
tükenme puanlarından (2,242 ± 0,596) yüksek
bulundu. ÇalıĢma süresi 6-10 yıl olanların duygusal
tükenme puanları (3,304 ± 1,093), çalıĢma süresi 11-15
yıl olanların duygusal tükenme puanlarından (2,242 ±
0,596) yüksek bulundu.
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların kiĢisel baĢarı
noksanlığı puanları ortalamalarının çalıĢma süresi
değiĢkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip
göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü
varyans analizi (Anova) sonucunda grup ortalamaları
arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulundu
(F=2,684; p=0,049<0.05). Farklılıkların kaynaklarını
belirlemek amacıyla tamamlayıcı post-hoc analizi
yapıldı. ÇalıĢma süresi 6-10 yıl olanların kiĢisel baĢarı
noksanlığı puanları (2,435 ± 0,704), çalıĢma süresi 1-5 yıl
olanların kiĢisel baĢarı noksanlığı puanlarından (2,067 ±
0,716) yüksek bulundu. ÇalıĢma süresi 6-10 yıl olanların
kiĢisel baĢarı noksanlığı puanları (2,435 ± 0,704), çalıĢma
süresi 11-15 yıl olanların kiĢisel baĢarı noksanlığı
puanlarından (1,938 ± 0,386) yüksek bulundu.
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların duyarsızlaĢma,
iĢten ayrılma niyeti puanları ortalamalarının çalıĢma süresi
değiĢkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip
göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan tek yönlü
varyans analizi (Anova) sonucunda grup ortalamaları
arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmadı
(p>0.05).
12
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların iĢten ayrılma
niyeti puanları ortalamalarının cinsiyet değiĢkenine göre
anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek
amacıyla yapılan t-testi sonucunda grup ortalamaları
arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulundu
(t=2.811; p=0.006<0,05). Bayanların iĢten ayrılma niyeti
puanları (x=3,086), erkeklerin iĢten ayrılma niyeti
puanlarından (x=2,484) yüksek bulundu.
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların duygusal tükenme,
duyarsızlaĢma, kiĢisel baĢarı noksanlığı puanları
ortalamalarının cinsiyet değiĢkenine göre anlamlı bir
farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla
yapılan t-testi sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark
istatistiksel açıdan anlamlı bulunmadı (p>0,05).
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların duygusal tükenme
puanları ortalamalarının medeni durum değiĢkenine göre
anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini belirlemek
amacıyla yapılan t-testi sonucunda grup ortalamaları
arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı bulundu (t=-
2.709; p=0.008<0,05). Bekarların duygusal tükenme
puanları (x=3,256), evlilerin duygusal tükenme
puanlarından (x=2,753) yüksek bulundu.
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların iĢten ayrılma
niyeti puanları ortalamalarının medeni durum değiĢkenine
göre anlamlı bir farklılık gösterip göstermediğini
belirlemek amacıyla yapılan t-testi sonucunda grup
ortalamaları arasındaki fark istatistiksel açıdan anlamlı
bulundu (t=-3.259; p=0.001<0,05). Bekarların iĢten
ayrılma niyeti puanları (x=3,034), evlilerin iĢten ayrılma
niyeti puanlarından (x=2,332) yüksek bulunmuĢtur.
AraĢtırmaya katılan çalıĢanların duyarsızlaĢma,
kiĢisel baĢarı noksanlığı puanları ortalamalarının medeni
durum değiĢkenine göre anlamlı bir farklılık gösterip
göstermediğini belirlemek amacıyla yapılan t-testi
sonucunda grup ortalamaları arasındaki fark istatistiksel
açıdan anlamlı bulunmadı (p>0,05).
Duygusal Tükenme ile iĢten ayrılma niyeti arasında
istatistiksel açıdan anlamlı iliĢki bulundu (r=0.785;
p=0,000<0.05). Buna göre duygusal tükenme arttıkça
iĢten ayrılma niyeti artmaktadır.
DuyarsızlaĢma ile iĢten ayrılma niyeti arasında
istatistiksel açıdan anlamlı iliĢki bulundu (r=0.223;
p=0,009<0.05). Buna göre duyarsızlaĢma arttıkça iĢten
ayrılma niyeti artmaktadır.
KiĢisel baĢarı noksanlığı ile iĢten ayrılma niyeti,
kiĢisel baĢarı noksanlığı ile duygusal tükenme arasında
istatistiksel açıdan anlamlı iliĢki bulunmamaktadır
(p>0.05).
Duygusal tükenme, duyarsızlaĢma, kiĢisel baĢarı
noksanlığı ile iĢten ayrılma niyeti arasındaki iliĢki
belirlemek üzere yapılan regresyon analizi istatistiksel
olarak anlamlı bulundu (F=74,452; p=0,000<0.05). ĠĢten
ayrılma niyeti düzeyinin belirleyicisi olarak duygusal
tükenme, duyarsızlaĢma, kiĢisel baĢarı noksanlığı
değiĢkenleri ile iliĢkisinin (açıklayıcılık gücünün) çok
güçlü olduğu görüldü (R2=0,618). ÇalıĢanların duygusal
tükenme düzeyi iĢten ayrılma niyeti düzeyini
arttırmaktadır (ß=0,935).
ÇalıĢanların duyarsızlaĢma düzeyi iĢten ayrılma
niyeti düzeyini etkilememektedir (p=0.985>0.05).
ÇalıĢanların kiĢisel baĢarı noksanlığı düzeyi iĢten ayrılma
niyeti düzeyini etkilememektedir (p=0.112>0.05).
V.11.ARAŞTIRMANIN SONUCU
Analiz sonuçlarındaki demografik özelliklere
tükenmiĢlik faktörleri açısından bakıldığında; cinsiyete
göre, bayanlar ile erkeklerin duygusal tükenmiĢlik
düzeyleri, duyarsızlaĢma düzeyleri ve kiĢisel baĢarı
noksanlığı arasında anlamlı bir fark yoktur. Bu sonucu
Graf’ın yapmıĢ olduğu tükenmiĢlik araĢtırması
desteklemektedir. AraĢtırmada çalıĢanlarda tükenmiĢlik ile
cinsiyet arasında bir iliĢki olmadığı tespit edilmiĢtir [64].
Medeni durumun tükenmiĢliğin alt boyutları ile
iliĢkisi incelendiğinde; evli bireylerin bekar bireylere
oranla daha az duygusal tükenme yaĢadıkları gözlendi.
13
Medeni durumun değerlendirilmesinde duyarsızlaĢma ve
kiĢisel baĢarı noksanlığı konularında anlamlı fark yoktur.
Özer’in tükenmiĢlik üzerine yapmıĢ olduğu araĢtırmanın
medeni durum kısmı bu araĢtırmayı desteklemektedir.
AraĢtırma da bekar çalıĢanlarda, duygusal tükenmiĢlik
faktörünün evlilere oranla yüksek olduğu görülmüĢtür
[30].
ÇalıĢma süreleri ile tükenmiĢliğin alt boyutları
arasındaki iliĢkiye baktığımızda, duygusal tükenme ve
kiĢisel baĢarı noksanlığında anlamlı bir fark görülürken
duyarsızlaĢma faktöründe anlamlı bir fark yoktur.
Duygusal tükenme ve kiĢisel baĢarı noksanlığında en
yoğun etki 6-10 yıl arası çalıĢanlardadır.
YaĢ durumunu ile tükenmiĢliğin alt boyutları
arasındaki iliĢkiye bakıldığında; duygusal tükenme
boyutunda anlamlı bir fark vardır. 20-29 yaĢ arasındaki
bireylerde yoğun duygusal tükenmiĢlik yaĢanmaktadır.
Kademeli olarak azalan duygusal tükenme, en az 50-59
yaĢ arasında yaĢanmaktadır. Bu sonuç yaĢın yükselmesi
ile duygusal tükenmenin azalması arasında ters orantı
olduğunu göstermektedir.
Eğitim durumu ile tükenmiĢliğin alt boyutları
arasındaki iliĢkide ise duygusal tükenme ve duyarsızlaĢma
boyutlarında anlamlı bir fark yoktur. KiĢisel baĢarı
noksanlığı boyutunda en fazla etki yüksekokul düzeyinde
görülmektedir. Ancak düzeyler arasındaki etki çok yüksek
değildir.
Genel olarak tüm demografik sonuçları
kıyasladığımızda çalıĢmamızı Torun’un yapmıĢ olduğu
tükenmiĢlik araĢtırması destekler. Aile yapısı ve sosyal
destek iliĢkileri üzerine yapılan araĢtırmada tükenmiĢliğin
demografik unsurlar (cinsiyet, medeni durum, yaĢ, çalıĢma
süresi, meslek, gelir düzeyi) üzerinde etkili olduğu
görülmüĢtür [65].
Analiz sonuçlarında cinsiyete göre, bayanlar ile
erkeklerin iĢten ayrılma niyeti düzeyleri arasında anlamlı
fark vardır. Bayanlarda iĢten ayrılma niyeti etkisi daha
yoğundur. Medeni duruma göre, evli çalıĢanlarla bekar
çalıĢanlar arasında iĢten ayrılma niyeti açısından anlamlı
fark vardır. Bekarlar daha yoğun iĢten ayrılma niyetini
hissetmektedirler. YaĢ ile iĢten ayrılma niyeti arasında
anlamlı bir fark vardır. 20-29 yaĢ aralığı iĢten ayrılma
niyetini en yoğun hisseden kısımdır. YaĢa bağlı olarak
iĢten ayrılma niyetinin de etkisi de azalmaktadır. Yani,
arasında duygusal tükenmiĢlik faktöründe olduğu gibi ters
orantı vardır. Eğitim ile iĢten ayrılma niyeti arasında
anlamlı bir fark yoktur. ÇalıĢma süresi ile iĢten ayrılma
niyeti arasında anlamlı bir fark yoktur.
Korelasyon analizine bakıldığında, duygusal
tükenme (0,785) ve duyarsızlaĢmanın (0,223) iĢten
ayrılma niyeti ile anlamlı iliĢkisi bulunmuĢtur. Yani %100
iĢten ayrılma niyetinin arttığı bir ortamda duygusal
tükenmenin %78,5 oranında arttığı görülmektedir. KiĢisel
baĢarı noksanlığı ile iĢten ayrılma niyeti arasında anlamlı
bir iliĢki bulunmamıĢtır. Regresyon analizine
bakıldığında, iĢten ayrılma niyetinin (bağımlı değiĢken)
açıklayıcısı olan duygusal tükenmenin (bağımsız
değiĢken) açıklayıcılık gücünün çok yüksek olduğu
(R2=0,618) görüldü. Bu sonuç bize, iĢten ayrılma niyeti
faktörüne etki edebilecek tüm değiĢkenler arasında
duygusal tükenmenin %61,8 oranında iĢten ayrılma
niyetini tetiklediğini göstermektedir. Bu sonucun çok
güçlü bir etki olduğu söylenebilir.
AraĢtırma sonuçları, tükenmiĢliğin özellikle
duygusal tükenme boyutunun iĢten ayrılma niyeti üzerinde
çok güçlü Ģekilde etkili olduğunu ortaya koymaktadır.
AĢağıdaki Ģekilde araĢtırmanın sonuç modeli
görünmektedir.
AraĢtırma sonucundaki tükenmiĢlik yoğunluğunu
literatürdeki Cordes ve Dougherty’in yapmıĢ oldukları
tükenmiĢlik araĢtırması desteklemektedir. Bu araĢtırmaya
göre hizmet verilen kiĢilerle olan iliĢkilerin sıklığına ve
yoğunluğuna bağlı olarak meslekler arasında duygusal
tükenme farklarının ortaya çıkabileceğini öne sürmüĢtür.
AraĢtırmada kiĢilerarası iliĢki sıklığı, yoğunluğu ve Ģiddeti
yüksek ise duygusal tükenmenin yüksek; tam tersi ise
düĢük olacağı bulguları tespit edilmiĢtir [8]. Cordes ve
Dougherty’in araĢtırma bulguları da bankacılık
sektöründeki çalıĢanların yoğun insan iliĢkilerinden
kaynaklı yüksek tükenmiĢliğini destekler niteliktedir.
Sermon’un yapmıĢ olduğu tükenmiĢlik
araĢtırmasında MBI ölçeği çalıĢanlara uygulanarak yaĢ,
cinsiyet, çalıĢma süresi ile tükenmiĢlik düzeyleri
arasındaki iliĢki incelenmiĢtir. AraĢtırmada duygusal
tükenmenin daha yüksek, duyarsızlaĢma ve kiĢisel
baĢarının daha düĢük olduğunu ortaya konmuĢtur [66].
Sarros’un MBI ile yapmıĢ olduğu tükenmiĢlik
araĢtırmasında duygusal tükenme boyutunda yöneticilerle
öğretmenler arasında anlamlı farklar bulunmuĢtur.
Öğretmenlerin daha fazla tükenme yaĢadıkları görülürken
duyarsızlaĢma boyutunda anlamlı farka rastlanmamıĢtır
[67]. Sucuoğlu ve diğerlerinin yapmıĢ olduğu tükenmiĢlik
araĢtırmasında özel eğitim öğretmenleri ile normal okul
öğretmenlerinin tükenmiĢlik düzeyleri karĢılaĢtırılmıĢtır.
Sonuçta normal okul öğretmenlerinin duygusal tükenme
Duygusal
Tükenme
ĠĢten
Ayrılma
Niyeti DuyarsızlaĢma
KiĢisel BaĢarı
Noksanlığı
ß=0,935
14
ve duyarsızlaĢma alt ölçekleri ile toplam tükenmiĢlik
puanlarının, özel eğitim öğretmenleri puanlarının anlamlı
derecede yüksek olduğunu ortaya koymuĢtur [68].
Sermon, Sarros, Sucuoğlu ve diğerlerinin yaptığı
araĢtırma sonuçları bizim araĢtırmamızdaki tükenmiĢlik
boyutlarından duygusal tükenmenin en fazla yaĢandığı,
ardından duyarsızlaĢma ve en son kiĢisel baĢarı noksanlığı
faktörünün devrede olduğu gerçeği ile paraleldir.
Ankete katılan banka çalıĢanlarını yoğun Ģekilde
etkileyen duygusal tükenmiĢlik düzeylerine kademeli
olarak bakıldığında Ģu sonuçlar elde edilmiĢtir:
Yaptıkları iĢten çok yüksek oranda tükendiklerini
hissetmektedirler.
Çok yoğun iĢlerinin kendilerini hayal kırıklığına
uğrattığını düĢünmektedirler.
Kendilerini çok çaresiz hissetmektedirler.
Direkt olarak insanlarla çalıĢmalarından kaynaklı çok
fazla stres yaĢamaktadırlar.
Ġnsanlarla yakın bir çalıĢmadan sonra kendilerini
canlanmıĢ hissetmektedirler.
ĠĢinden duygusal olarak uzaklaĢmıĢ hissetmektedirler.
Bütün gün insanlarla çalıĢtıkları için çok yıprandıklarını
hissetmektedirler.
Yeni bir iĢ günü ile karĢılaĢmak zorunda kaldığında,
kendilerini yorgun hissetmektedirler.
ĠĢgününün sonunda kendilerini bitkin hissetmektedirler.
ĠĢinde duygusal sorunları bir orta derecede
soğukkanlılıkla halledebilmektedirler.
VI.SONUÇ ve ÖNERİLER
AraĢtırmanın istatistiksel analizinde tükenmiĢlik ve
iĢten ayrılma niyeti arasında pozitif ve anlamlı bir iliĢki
bulundu. Bu özellikle tükenmiĢliğin alt boyutu duygusal
tükenme ile iĢten ayrılma niyeti arasındadır.
Banka sektörüne ve çalıĢanlarına yönelik öneriler;
Psikolojik ve duygusal denge açısından güçlü kiĢilerin
iĢe alınması örgütte elemanların tükenmiĢlik sendromuna
yakalanmasını azaltacak ve önleyecektir.
ÇalıĢma koĢullarında bekar çalıĢanların evil çalıĢanlara
oranla tükenmiĢlik ve iĢten ayrılma niyetine daha çok
yatkın olması nedeniyle önlem alınabilir.
YaĢ artıĢına ve tecrübeye göre duygusal tükenme ve
iĢten ayrılma niyeti azaldığı için özel bankacılık sektörü
için daha orta yaĢlı ve tecrübeli çalıĢanlar seçilebilir.
Bankacılık sektörüne yeni baĢlayanlara tükenmiĢlik
hakkında eğitim verilebilir. Bu eğitimde tükenmiĢliğin
yaĢanma süreci, önlemleri ve zararları öğretilebilir.
TükenmiĢliğin yaĢanmasını önleyecek ve yaĢandığı
zaman üstesinden gelinebilecek örgütlenmelere gidilebilir.
ĠĢe alımlarda uygulanacak test araçlarıyla insan
iliĢkilerinde daha güçlü ve istekli kiĢiler seçilebilir.
KiĢisel dinlenme (çay, mola, yemek saatleri, tatil, iĢten
çıkıĢ saatleri) süreleri daha etkin ve aksatılmadan
kullanılabilir.
ĠĢin gerektirdiği sorumluluklar tekrardan ayarlanıp ve
yeni görevlere, yeni kiĢiler atanabilir.
ÇalıĢanların azalan güç kaynaklarını yenilemeleri için
grup çalıĢmasına ve seminerlere katılması teĢvik edilebilir
ve bu konuda motivasyon sağlanabilir.
ĠĢ içerisinde rotasyon ile farklı pozisyonlar çalıĢanlara
sağlanabilir.
ĠĢe baĢlamadan önce çalıĢana, iĢin zorlukları ve riskleri
daha detaylı öğretilebilir.
ĠĢin yapılması için farklı yollar denenip iĢ yapıĢ
yöntemleri çeĢitlendirilebilir.
ÇalıĢanların sınırları netleĢtirilip gereksiz iĢ yükleri
ortadan kaldırılabilir.
ÇalıĢanların çalıĢma ortamlarının daha ergonomik
olması sağlanıp daha rahat bir ortamda iĢgörüyor
olduklarından emin olunabilir.
Sistemdeki ödül, teĢvik ve motivasyon araçlarına daha
önem verilebilir.
KAYNAKLAR
[1] AĢan, Ö. & Aydın E.M. (2006). Örgütsel Davranış. Birinci
Baskı. Ġstanbul: Arıkan Yayım.
[2] Minirth, F. & Diğerleri. (1986). How To Beat Burnout,
Birinci Baskı. Chicago: Moody Press.
[3] Freudenberger, H.B. (1974). “Staff Burn-out”, Journal of
Social Issues, 30, s.160.
[4] Basım, H.N. & ġeĢen H. (2006). Mesleki TükenmiĢlikte
Bazı Demografik DeğiĢkenlerin Etkisi: Kamu’da Bir AraĢtırma,
Kara Harp Okulu Savunma bilimleri Enstitüsü. Ege Akademik
Dergisi, 6.Cilt, Ġzmir: 2.Sayı, s.16.
[5] Yıldırım, F. (1996). Banka ÇalıĢanlarında ĠĢ Doyumu ve
Algılanan Rol ÇatıĢması ile TükenmiĢlik Arasında ĠliĢki.
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ankara: Hacettepe Üniversitesi.
[6] Abacı, Z. K. (2004). Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumuna Bağlı Saray ve AyaĢ Rehabilitasyon Merkezinde
Bakıma Ġhtiyaç Duyan Bireylerin Bakımından Sorumlu
Personelin ĠĢ Doyumu, TükenmiĢlik Stres ve Depresyon
Düzeyleri Açısından KarĢılaĢtırılması. “Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Ankara: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Psikoloji Anabilim Dalı.
[7] Dursun, S. (2000). Öğretmenlerde TükenmiĢlik ile Yükleme
Biçimi, Cinsiyet, Eğitim Düzeyi ve Hizmet Süresi DeğiĢkenleri
Arasındaki Zorlayıcı ĠliĢkilerin Ġncelenmesi. Yayınlanmamış
Bilim Uzmanlık Tezi, Rize: Karadeniz Teknik Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
15
[8] Cordes, L.C. Dougherty, T.W. Bulum, M. (1997). Pattern of
Burnout Among Managers and Professionals: A Comparasion of
Models, Journal of Organizational Behavior. 18.Cilt, 6.Sayı.
s.625-650-685-689
[9] Polatcı, S. (2007). TükenmiĢlik Sendromu ve TükenmiĢlik
Sendromuna Etki Eden Faktörler (GaziosmanpaĢa Üniversitesi
Akademik Personeli Üzerinde Bir Analiz). Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Tokat: GaziosmanpaĢa Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
[10] Gaines, J. & Jermier, J.M. (1983). Emotional Exhaustion in
a High Stres Organization. Academy of Management Journal,
26.Cilt, 4.Sayı. s.567-586.
[11] Akçamete, G. & Diğerleri. (2001). Öğretmenlerde
Tükenmişlik, İş Doyumu ve Kişilik. Ankara: Nobel Yayıncılık.
[12] Tümkaya, S. (1996). Öğretmenlerdeki TükenmiĢlik Görülen
Psikolojik Belirtiler ve BaĢa Çıkma DavranıĢları,
YayınlanmamıĢ Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi, Adana.
[13] Gündüz, B. (2005). Ġlköğretim Öğretmenlerinde
TükenmiĢlik, Mersin Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi
Dergisi, 1.Cilt, 1.Sayı. s.153.
[14] Ardıç, K. & Polatçı, S. (2008). TükenmiĢlik Sendromu ve
Madalyonun Öbür Yüzü: ĠĢle BütünleĢme. Erciyes Üniversitesi
İİBF. Dergisi, Kayseri: 15.Cilt, 1.Sayı. s.32.
[15] Okutan, E. (2010). KiĢilik Özelliklerinin TükenmiĢliğe
Etkisi: Bir Örnek Olay Ġncelemesi. Yayınlanmamış Doktora
Tezi, Sakarya: Sakarya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri iliĢkileri Anabilim Dalı.
[16] Çiper, A. (2006). TükenmiĢlik Sendromunun Hizmet
Kalitesine Etkisi ve Çağrı Merkezi Uygulaması. Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
[17] Izgar, H. (2003). Okul Yöneticilerinde Tükenmişlik,
Ġkinci Baskı. Ankara: Nobel Yayın, 2003.
[18] Erdoğan, Ġ. (1999). İşletme Yönetiminde Örgütsel Davranış.
Ġstanbul: Dönence Basım ve Yayın Hizmetleri.
[19] Özkalp, E. & Kırel, Ç. (2004). Örgütsel Davranış. Ġkinci
Baskı, EskiĢehir: Anadolu Üniversitesi Web-Ofset Tesisleri.
[20] Selye, H. (1974). Stress Without Distress. Dördüncü Baskı,
Philadelphia: J.B.Lippincott Company.
[21] Güçlü, N. (2001). Stres Yönetimi, Gazi Üniversitesi Gazi
Eğitim Fakültesi Dergisi, Ankara: 21.Cilt, 1.Sayı. s.93-94.
[22] Rowshan, A. (2003). Stres Management. Çeviren: ġahin
Cüceloğlu. Ankara: Sistem Yayınları.
[23] BaltaĢ, A. & BaltaĢ, Z. (1999). Stres ve Başa Çıkma
Yolları. Ondokuzuncu Baskı. Ġstanbul: Remzi Kitapevi.
[24] Kırlangıç, M.O. (1995). Tükenmişlik. Ġzmir: Saray Medikal
Yayıncılık Sanayi ve Ticaret Limited ġirketi.
[25] Sürgevil, O. (2006). Çalışma Hayatında Tükenmişlik
Sendromu”. Ankara: Nobel Yayınları.
[26] Çam, O. (1991). HemĢirelerde TükenmiĢlik Sendromunun
AraĢtırılması. Yayınlanmamış Doktora Tezi, Ege Üniversitesi,
Ġzmir.
[27] Izgar, H. (2001). Okul Yöneticilerinin TükenmiĢlik
Düzeyleri, Kuram ve Uygulamada Eğitim Yönetimi Dergisi,
Ankara: 27.Sayı. s.335-340.
[28] Aksoy, ġ. (2007). EskiĢehir Ġli Özel Eğitim Kurumlarında
ÇalıĢan Öğretmenlerin TükenmiĢlik Düzeylerinin
Değerlendirilmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
EskiĢehir: Osmangazi Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü,
Psikiyatri Anabilim Dalı.
[29] Güllüce, A.Ç. (2006). Mesleki TükenmiĢlik ve Duygusal
Zeka Arasındaki ĠliĢki, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Erzurum: Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
ĠĢletme Anabilim Dalı.
[30] Özer, R. (1998). Rehber Öğretmenlerde TükenmiĢlik
Düzeyi, Nedenleri ve ÇeĢitli DeğiĢkenlere göre Ġncelenmesi.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Trabzon: Karadeniz Teknik
Üniversitesi.
[31] Özkaya, H. (2006). Yatılı Ġlköğretim Bölge Okulu ve
Ġlköğretim Okullarında görev Yapan Öğretmenlerin TükenmiĢlik
Düzeylerinin Öğretmen GörüĢleri Açısından KarĢılaĢtırılması.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale: Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
[32] Durna, U. A Tipi ve B Tipi KiĢilik Yapıları ve Bu KiĢilik
Yapılarını Etkileyen Faktörlerle Ġlgili Bir AraĢtırma, Niğde
Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Niğde:
19.Cilt, 1.Sayı. s.277-278.
[33] Tümkaya, S. (1996). Öğretmenlerdeki TükenmiĢlik Görülen
Psikolojik Belirtiler ve BaĢa Çıkma DavranıĢları.
Yayınlanmamış Doktora Tezi, Adana: Çukurova Üniversitesi.
[34] Okutan, E. (2010). KiĢilik Özelliklerinin TükenmiĢliğe
Etkisi: Bir Örnek Olay Ġncelemesi. Yayınlanmamış Doktora
Tezi, Sakarya: Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
ÇalıĢma Ekonomisi ve Endüstri iliĢkileri Anabilim Dalı.
[35] Örmen, U. (1993). TükenmiĢlik Duygusu ve Yöneticiler
Üzerinde Bir Uygulama. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Ġstanbul: Marmara Üniversitesi.
16
[36] Kaçmaz, N. (2005). TükenmiĢlik (Burnout) Sendromu,
İstanbul Tıp Fakültesi Dergisi, Ġstanbul: 68.Cilt, 1.Sayı. s.31.
[37] SolmuĢ, T. (2004). İş Yaşamında Duygular ve Kişilerarası
İlişkiler. Ankara: Beta Yayınları.
[38] Çarıkçı, Ġ.H. & Çelikkol, Ö. (2009). “ĠĢ – Aile ÇatıĢmasının
Örgütsel Bağlılık ve ĠĢten Ayrılma Niyetine Etkisi”, Süleyman
Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, No.1,
9.Sayı. s.160.
[39] Gül, H. & Diğerleri. (2008). “ĠĢ tatmini, Stres, Örgütsel
Bağlılık, ĠĢten Ayrılma Niyeti ve Performans Arasındaki
ĠliĢkiler: Sağlık Sektöründe Bir Uygulama”, Akademik Bakış,
15.Sayı. s.5-74-75.
[40] Stumpf, S.A. Hartman, K. (1984). Individual Exploration to
Organizational Commitment or Withdrawal, Academy of
Management Journal, 27.Cilt, No.2. s.309.
[41] Tett R.P., Meyer, J.P. (1993). Job Satisfaction,
Organizational Commitment, Turnover Intention and
Turnover: Path Analyses Based On Metaanalytic Findings,
Personel Psychology, 46.Cilt. s.262.
[42] Rusbult, C.E. & Diğerleri. (1998). Impact of Exchange
Variables on Exit, Voice, Loyalty, and Neglect: An Integrative
Model of Responses to Declining Job Satisfaction, Academy of
Management Journal, 31.Cilt, No.3. s.601-602.
[43] ġimĢek, M. & Diğerleri. (2008). Davranış Bilimlerine Giriş
ve Örgütlerde Davranış. Altıncı Baskı. Ankara: Gazi Kitabevi.
[44] Göler, U. (2008). “Örgütlerde YaĢanan ÇatıĢmalar ve ĠĢten
Ayrılma Eğilimi ĠliĢkisi: Otel ĠĢletmeleri Örneği”.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Çanakkale: Çanakkale
Onsekiz Mart Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
[45] Barutçugil, Ġ. (2004). Stratejik insan Kaynakları Yönetimi.
Ġstanbul: Kariyer Yayıncılık.
[46] Tütüncü Ö. & Demir M. (2002). Konaklama İşletmelerinde
İnsan Kaynakları Yönetimi ve İşgücü Hareketlerinin Analizi.
Ankara: Turhan Kitabevi.
[47] Ökten, S.S. (2008). Güçlendirmenin ĠĢ Tatmini ve iĢten
Ayrılma Niyeti Üzerine Etkisinde Kalite Kültürünün Ara
DeğiĢken Olarak Ġncelenmesi. Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Gebze: Gebze Ġleri Teknoloji Enstitüsü, Sosyal Bilimler
Enstitüsü.
[48] Sanderson, P.A. (2003). The Relationships Between
Empowerment and Turnover Intentions in a Structured
Environment: An Assessment of the Navy’s Medical Service
Corps, Regent University, School of Leadership Studies. s.92.
[49] Özdemir, K. & Diğerleri. (1999). DiĢhekimliği Fakültesi
Öğretim Elemanlarında Mesleki TükenmiĢlik Ölçeğinin
Değerlendirilmesi, Cumhuriyet Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi Dergisi, 2.Cilt. 2.Sayı. s.98.
[50] Çiper, A. (2006). TükenmiĢlik Sendromunun Hizmet
Kalitesine Etkisi ve Çağrı Merkezi Uygulaması. Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Marmara Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
[51] Azaklı, Özlü, (2011). ÇalıĢanların Örgüte Bağlılıkları ve ĠĢ
Güvencesizliği Algısı Ġle ĠĢten Ayrılma Niyeti Arasındaki
ĠliĢkinin Ġncelenmesine Yönelik Bir Uygulama. Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Yıldız Teknik Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
[52] Kaya, E. (2010). ĠĢ Stresi ve TükenmiĢlik Duygusunun
iĢten Ayrılma Niyeti Üzerine Etkileri: Sağlık Personeli Üzerinde
Bir Uygulama. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gebze:
Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
[53] Aydın, S. (2007). ĠĢ Hayatında TükenmiĢlik ve Eminönü
Ġlçesi Banka ÇalıĢanları Üzerinde Bir Uygulama Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Ġstanbul: Ġstanbul Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, ĠĢletme Anabilim Dalı.
[54] Salant, P. & Don, A. (1994). Dillman. How to Conduct
Your Own Survey, John Wiley & Sons, Inc. Newyork.
[55] Ergin, Canan (1992). Doktor ve HemĢirelerde TükenmiĢlik
ve Maslach TükenmiĢlik Ölçeğinin Uyarlanması, Yedinci Ulusal
Psikoloji Kongresi Bilimsel Çalışmaları Türk Psikologlar
Derneği Yayını, Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayını,
s.143-154.
[56] TaĢdöven, H. (2005). Polislerin TükenmiĢlik Düzeylerinin
ÇalıĢtıkları Birimler Açısından Ġncelenmesi, Polis Bilimleri
Dergisi, 7.Cilt, 3.Sayı. s.50.
[57] Abraham, R. (1999). The Impact of Emotional Dissonance
on Orgazinational Commitment and Intention to Turnover,
Journal of Psychology, 133.Cilt, No.4. s.447.
[58] Quine, L. (2001). Workplace Bullying in Nurses, Journal
of Health Psychology, 6.Cilt, No.1. s.77.
[59] AltunıĢık, R. & Diğerleri. (2005). Sosyal Bilimlerde
Araştırma Yöntemleri SPSS Uygulamalı. Dördüncü Baskı.
Sakarya: Sakarya Kitapevi.
[60] Büyüköztürk, ġ. (2009). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi
El Kitabı. Ankara: Pegem Akademi.
[61] Büyüköztürk, ġ. (2010). Sosyal Bilimler İçin Veri Analizi
El Kitabı. Ankara: Pegem Akademi Yayınları.
[62] Kalaycı, ġ. (2006). SPSS Uygulamalı Çok Değişkenli
İstatistik Teknikleri. Ġkinci Baskı, Ankara: Asil Yayın Dağıtım.
17
[63] Özdamar, Kazım (2004). Paket Programlar ile İstatistiksel
Veri Analizi. EskiĢehir: KaaKitabevi.
[64] Graf, L.W. (1996). Superintendent Burnout in the Public
Schools: A Study of Demographic and Enviromental Variables
and Their Effects on the School Superindent, Dissertation
Abstract International, 57.Cilt, 8.Sayı 3337 A.
[65] Torun, A. (1995). TükenmiĢlik, Aile Yapısı ve Sosyal
Destek ĠliĢkileri Üzerine Bir Ġnceleme. Yayınlanmamış Doktora
Tezi, Marmara Üniversitesi, Ġstanbul.
[66] Sermon, J.M. (1994). The Relationsship of the Dual Role
Assignment to the Level of Perceived Burnout by Secondary
Teachers, Dissertation Abstract International, 55.Cilt, 8.Sayı.
2765 A.
[67] Sarros, J.C. & Sarros, A.M. (1987). Predictors of Teacher
Burnout, The Journal of Educational Administration, 117.Cilt,
2.Sayı, 272-280.
[68] Sucuoğlu ve diğerleri (1996). Özürlü Çocuklarla ÇalıĢan
Öğretmenlerde TükenmiĢliğin Değerlendirilmesi, Türk Psikoloji
Dergisi, 10.Cilt, 36.Sayı. Ankara. s.44-60.
[69] Batılı, S.,B., (2010). Oryantasyon Eğitimi Ġle ĠĢten Ayrılma
Niyeti Arasındaki ĠliĢkinin Belirlenmesine Yönelik Mevcut
Durum Analizi ve Finans Sektöründe Bir AraĢtırma.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi,
Ġstanbul.
Nevin DENİZ
Nevin DENĠZ has Ph.D of Management and Organization at
Marmara University, Social Sciences Institute. She is Professor
in Management and Organization at Marmara University. Her
research areas are strategic human resources management in
multinatioanl companies, global training and diversity
management.
Ahmet TUĞRUL SAVAŞ
Ahmet TUĞRUL SAVAġ has Assoc.Prof.Dr. of Public
Relations at Marmara University, Social Sciences Institute. He
is Associate Professor in Public Relations at Marmara
University. His research areas are social research methods,
public relations and advertising.
Mustafa İNANÇ
He is a master degree on Management and Organization. He
interests with management and organization, corporate
comminication and human resources.