EKONOMİK BÜYÜME VE KARBON SALINIMI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN NEDENSELLİK ANALİZİ TÜRKİYE...

11
YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİK BÜYÜME VE KARBON SALINIMI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN NEDENSELLİK ANALİZİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ Gürer YÖNTEM İSTANBUL, 2013

Transcript of EKONOMİK BÜYÜME VE KARBON SALINIMI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN NEDENSELLİK ANALİZİ TÜRKİYE...

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

İKTİSADİ İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ

EKONOMİK BÜYÜME VE KARBON SALINIMI ARASINDAKİ

İLİŞKİNİN NEDENSELLİK ANALİZİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ

Gürer YÖNTEM

İSTANBUL, 2013

GİRİŞ

Enerji sektörü, ekonominin diğer birimleri ile olan yapısal ilişkisi ve büyümeye yaptığı

katkıdan dolayı son derece önemlidir. Bu sebeple son yıllarda yüksek büyüme rakamlarını

yakalamak isteyen bir çok ülke, bu doğrultuda artan enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla

daha fazla enerji üretimi yönünde adımlar atmaktadır.

Uluslararası Enerji Ajansı enerji kullanımında halihazırdaki mevcut durumun ekonomik ve

çevresel açıdan sürdürülemez olduğunu, yapısal ve kalıcı önlemler alınmadıkça enerji

kullanımı ile ilişkili karbon emisyonunun 2050'li yıllarda iki kat artacağını öngörmektedir.

Birleşmiş Milletlerin iklim değişikliği ile ilgili yayınladığı raporunda 2070 yılına kadar dünya

genelinde ortalama sıcaklıkların 2 - 4,2 °C yükseleceğini öngörmektedir. Bir çok uzman ve

araştırmacı yaşanacak bu küresel ısınmanın kaynağı olarak küresel ekonomideki yüksek

iştahlı hızlı büyümeye ve yüksek hızda büyüme için devamlı enerji tüketilmesi sonucunda

ortaya çıkan sera etkisine vurgu yapmaktadır. 1997 yılındaki Kyoto protokolü 2008 ve 2012

yılları arasında 1990 yılı değerlerine karşılık sera gazı salınımının %5,2 oranında azaltılmasını

talep etmiştir.

Dünyadaki küresel ısınma ve iklim değişikliği tehdidinin giderek artması, özellikle 70'li

yıllardan sonra, çevre kirliliği ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki üzerine odaklanılmasını

gündeme getirmiştir. Bu bağlamda, 70'li yılların başlarında Roma kulübü tarafından öne

sürülen "büyümenin sınırları" paradigması önemli ölçüde ilgi görmüştür.Bu raporda

ekonomik büyüme ve çevre politikaları için temel oluşturmaktadır.Raporun içeriğinde temel

vurgu olarak dünyadaki doğal kaynakların sınırlı olduğu ve önemli bir kısmının yenilenemez

olduğu ifade edilmektedir.Ayrıca belirtilebilir ki, bu paradigma ile hızlı ekonomik büyümenin

ekolojik dengenin bozulmasına yol açacağı ortaya konmuştur.

Ekonomik büyümenin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsetmek gerekmektedir.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki çevre ve ekonomik büyüme arasındaki çelişkenin üç

temel sebepten kaynaklandığı ifade edilebilir. Buna göre ilk neden, gelişme yolundaki

ülkelerin ekonomik gelişmelerinin büyük ölçüde endüstrileşmeye dayanmasıdır. İkinci neden,

kıt olan kaynakların çevre yönetimine mi yoksa daha fazla ekonomik büyümeye mi

harcanmalı sorusuna ilişkindir. Üçüncü neden ise, GOÜ' lerin henüz sanayileşmenin başında

bulunmaları ya da yavaş yavaş ilerlemeleri bu ülkelerin bir çevre probleminin varlığına

inanmalarını zorlaştırması ve çevre korumasının öneminin bu ülkelerce anlaşılmamasıdır.1

Çeşitli ekonomik teoriler, CO2 emisyonu ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin varlığını

açıkça ortaya koymaktadır. CO2 emisyonu ve ekonomik büyüme değişkenleri ile son yıllarda

gerçekleştirilen araştırmalar enerji ekonomisinin önemli alanlarından birini oluşturmaktadır.

Bu araştırmalara göre gelişmekte olan ülkelerin çoğunlukla enerji tüketim miktarlarını

artırarak yüksek büyüme oranlarını sürdürmelerinin, etkin olan teknolojileri ihmal etmeleri

pahasına gerçekleştirdikleri sonucuna varılmıştır.2

Endüstriyel gelişim ile ortaya çıkan çevresel etkilerden en önemlisi fosil yakıtların yanması

ile ortaya çıkan sera gazı etkisidir. Karbon içeren birincil derecedeki fosil yakıtların yakılması

ile oluşan CO2, atmosferde birikmekte ve beraberinde biyolojik çeşitlilik kayıpları, okyanus

seviyesinde yükselme gibi, iklimsel bozukluklar gibi küresel ısınmayı tetikleyici unsurları

ortaya çıkarmaktadır.

Bu çalışmanın temel amacı, gelişmekte olan ülkelerin başında gelen Türkiye'nin ekonomik

büyüme ile CO2 emisyonu arasındaki bütünleşme ilişkisinin incelenmesi ve Granger

Nedensellik testi ile analiz edilmesidir. Bu bağlamda çalışmada Türkiye'deki karbon

emisyonu ve ekonomik büyüme arasındaki uzun dönemli ve tek yönlü bir nedensellik ilişkisi

vardır hipotezi ekonometrik testler uygulanarak test edilecektir.

1. TÜRKİYE

Enerjinin üretimi, dağıtımı ve kullanımı ile ilgili faaliyetler küresel ısınmanın nedenini

oluşturan unsurların başında gelmektedir. Her ne kadar ülkelerin gelir seviyeleri arttığında

çevresel kirliliğin artacağı ve fakat, daha yüksek gelir seviyelerine ulaşıldığında çevresel

kirliliğin azalacağı hipotezi varsayılmaktadır. Ekonomik büyümenin genel anlamda çevre için

yararlı olduğu görüşü, gelişme aşamalarına dayalı görüşler tarafından da destek gördüğü için

1 Mustafa Saatçi, Yasemin Dumrul, "Çevre Kirliliği ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Çevresel Kuznets Eğrisinin Türk

Ekonomisi İçin Yapısal Kırılmalı Eş - Bütünleşme Yöntemiyle Tahmini", Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, s.37, (2011): 66.

2 Halil Altıntaş, "Türkiye'de Birincil Enerji Tüketimi, Karbondioksit Emisyonu ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Eş - Bütünleşme ve Nedensellik Analizi", Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, s.8, (2013): 264.

çevresel kalite ve ekonomik büyüme arasında ilişki olduğu kabul edilmektedir.3 Fakat

gelişmekte olan ülkelerin enerji kullanımı, uluslararası standartların oldukça gerisinde

olmasına rağmen, sanayileşme çabaları ve gelir düzeyi artışına paralel olarak gelişme

göstermiştir.4 Günümüzde gelişmekte olan ülkelerin hızlı ve iştahlı büyüme güdüleri

beraberinde artan sanayileşme ve gelir düzeyi artışına paralel olarak enerji tüketiminde bir

artışı da beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla kullanılan enerjinin çevre dostu bir kimliğe sahip

olması son derece önem taşımaktadır.

Gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye'ye bu perspektifte incelediğimizde;

özellikle 1980 yılında uygulanmaya konulan ekonomide liberalleşme politikaları sayesinde

sanayileşme ve nüfusun hız kazanması ile birlikte enerji tüketimi de hızla artmıştır. Türkiye

enerji kaynakları bakımından taşkömürü, linyit, asfaltit, ham petrol, doğal gaz gibi fosil

kaynaklara ve hidrolik enerji, jeotermal enerji, güneş enerjisi, biokütle enerji gibi yenilenebilir

kaynaklara sahiptir. Ancak dünya enerji rezervleri içindeki payı oldukça düşük değerdedir.5

Toplam enerji ihtiyacının yaklaşık olarak yarısını ithal ederek karşılayan Türkiye'nin ihracat

gelirlerinin de yüzde 40 - 50'si petrol ve doğal gaz ithalatına harcanmaktadır.Belirtilen bu iki

fosil yakıt formundaki enerji kayağının Türkiye'nin enerji talebindeki payı ise yaklaşık yüzde

60'dır.6 Dolayısıyla Türkiye'nin hava kalitesinin olumsuz etkilenmesinde enerji tüketiminin

önemli bir payı olduğu söylenebilir. Sera etkisi yaratan gazlardan CO2 salınımının yüzde

34'nün, metan gazının yüzde 16'sının ve azot oksidin yüzde 21,6'sının yüksek oranda enerji

tüketiminden kaynaklandığını düşünürsek, Türkiye'nin iklim değişikliğine yol açan gazlar

konusunda ciddi önlemler alması gerekliliği ortaya çıkacaktır.Ve fakat, bu konuda Türkiye'nin

çevre konusundaki mevzuatlarına göz attığımızda çok da fazla uygulanan yaptırımlar veya

önlemler gözükmemektedir. Belirtilmesi gereken bir diğer husus ise fert başına düşen CO2

emisyonudur. Türkiye'de 2010 yılında fert başına düşen CO2 emisyonu 3.38 tondur. Bu değer

10.5 ton olan OECD ortalamasından daha düşüktür. Fakat dikkat çeken nokta 1990 - 2010

yılları arasında fert başına düşen CO2 emisyonu Türkiye'de ortalama yüzde 47.9 artarken,

3 DINDA, Soumyananda “Environmental Kuznets Curve Hypothesis: A Survey”, Ecological Economics, s.49, (2004): 432

4 Burcu Güvenek, Volkan Alptekin, "Enerji Tüketimi ve Büyüme İlişkisi: OECD Ülkelerine İlişkin Bir Panel Veri Analizi",

Enerji, Piyasa ve Düzenleme, c.1, s.2, (2010): 175. 5 Meral Uzunöz, Yaşar Akçay, "Türkiye'de Büyüme ve Enerji Tüketimi Arasındaki Nedensellik İlişkisi: 1970 - 2010",

Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi s.3, c.2, (T.Y): 2. 6 Feride Doğaner Gönel, Kalkınma Ekonomisi, 1. Baskı, (Ankara: Efil Yayınevi, 2010), 329.

OECD ülkelerinde yüzde 2,77, ABD Uluslararası Enerji Yönetimi'ne (EIA) üye Avrupa

ülkelerinde ise yüzde 12.3 azalmıştır. 7

Türkiye'de 2010'da toplam CO2 emisyonu 263 milyon ton'a yükselmiştir. CO2 emisyonu 1990

düzeyi ile karşılaştırıldığında yüzde 26.2 artmıştır. Kömür geçmişte olduğu gibi halen en

önemli emisyon kaynağı olmaya devam etmiş, kömürü gaz ve petrol takip etmiştir.

Halen gelişmekte olan ülke olarak sınıflandırılan Türkiye tam da bu noktada elinde olan kıt

kaynakları ekonomik büyüme ile birlikte çevresel etkileri en aza indirme konusunda

kullanmak yerine, tamamını ekonomik büyümeye harcadığını söylemek mümkündür.

Zira 1961 - 2010 arası döneme baktığımızda GSYİH'nın azaldığı kriz yılları hariç Karbon

Salınımı ile GSYİH'ın birlikteliği göze çarpmaktadır.O halde GSYİH ile Karbon Salınımı

arasında tek yönlü ve uzun dönemde bütünleşik bir ilişki olduğuna dair hipotez oluşturmak

söz konusu olmaktadır.

Türkiye’deki karbon salınımı ve büyüme arasındaki ilişkiyi test etmek için aşağıdaki

nedensellik testleri, ve çeşitli analizler yapılmıştır. Sonuçlar grafik ve tablolar yardımı ile

açıklanmaya çalışılmıştır.

7 EIA, (2012), US Energy Information Administration, International Energy Statistics

http://www.eia.gov/countries/data.cfm [ 12.12.2013]

24.8

25.2

25.6

26.0

26.4

26.8

27.2

65 70 75 80 85 90 95 00 05 10

L G S Y I H

1.1. UYGULAMA

Tablo 1.1: Türkiye - Genişletilmiş Dickey - Fuller (GDF) ve Philips - Perron (PP) Birim Kök Testi

Sonuçları

Değişkenler

Genişletilmiş Dickey -Fuller

(GDF)

Philips - Perron (PP)

Düzey Birinci Fark Düzey Birinci Fark

GSYİH

(2005 Sbt Fiyatlarıyla)

-2.965983( 0.1520)* -7.130844(0.0000)* -2.972244( 0.1503)* -7.130625(0.0000)*

Kritik Değerler

%1 -4.156734 -4.161144 -4.156734 -4.161144

%5 -3.504330 -3.506374 -3.504330 -3.506374

%10 -3.181826 -3.183002 -3.181826 -3.183002

* MacKinnon kritik değerine göre %1 anlamlılık seviyesinde durağanlığı ifade etmektedir.Parantez içindeki sayılar p değerlerini

göstermektedir ve p değerleri tek yönlüdür. GDF ve PP testlerinin her biri sabit terim içerir ve trendsizdir.Gecikme uzunlukları, GDF

modelinde Akaike Bilgi Kriteri (max = 9), PP modelinde ise Newey - West Bandwith (max = 9) ile belirlenmiştir.

Çalışmada ilk olarak GSYİH ve Karbon Salınımı serilerinin durağan olup olmadığı test

edilmiştir.Serilere uygulanan birim kök testi sonuçları tablo1.1'de gözükmektedir. Türkiye

için kullanılan verilerde ilk aşamada GSYİH (2005 yılı sabit fiyatları ile) ve Karbon Salınımı

(milyon ton) serilerinin durağan olup olmadığı test

serilerin durağan olmadığı veya birim köke sahip oldukları görülmüştür.Dolayısıyla serilerin

birinci farkı alınarak yeniden birim kök testleri uygulandığında serilerin durağanlaştığı veya

birim kök olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.Yani GSYİH ve KS serilerinin bütünleşme derecesi

I (1)'dir.

Değişkenler

Genişletilmiş Dickey -Fuller

(GDF)

Philips - Perron (PP)

Düzey Birinci Fark Düzey Birinci Fark

Karbon Salınımı

(Milyon Ton) -2.925462( 0.1638)* -7.777062(0.0000)* -2.981528(0.1477)* -7.788937(0.0000)*

Kritik Değerler

%1 -4.156734 -4.161144 -4.156734 -4.161144

%5 -3.504330 -3.506374 -3.504330 -3.506374

%10 -3.181826 -3.183002 -3.181826 -3.183002

Tablo 1.2 Türkiye Johansen Eşbütünleşme Test Sonuçları

Sıfır Hipotezi

(H0)

Özdeğer

İstatistiği İz İstatistiği % 5 Olasılık

r = 0 0.419647 32.43085 25.87211 0.0066

r ≤ 1 0.175474 8.489656 12.51798 0.2143

Özdeğer

İstatistiği

Maksimum

Özdeğer

İstatistiği

r = 0 0.419647 23.94120 19.38704 0.0101

r ≤ 1 0.175474 8.489656 12.51798 0.2143

Değişkenlerin aynı düzeyde durağanlaştırılması beraberinde aralarındaki uzun dönem

ilişkisinin incelenmesine de olanak tanımaktadır. Johansen eş bütünleşme testi

uygulandığında değişkenler arasındaki uzun dönemli bir ilişkinin olup olmadığını test etmek

için maksimum öz değer ve iz (trace) istatistikleri kullanılmıştır. GSYİH ve Karbon Salınımı

serileri arasında r = 0 ile ifade edilen ve aralarında uzun dönem ilişkisi olmadığını anlatan

sıfır hipotezi gerek öz değer istatistiği gerekse de maksimum öz değer istatistiği değerlerinin

%5'lik düzeyde kritik değerlerden büyük olması sebebiyle reddedilmiş ve seriler arasında

uzun dönemli bir ilişki (bir eş bütünleşme) olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Burada bir noktanın altını çizmek yerinde olacaktır. Eş bütünleşme testi GSYİH ve Karbon

Salınımı değişkenleri arasındaki ilişkinin var olduğunu fakat yönünün hangi doğrultuda

olduğu hakkında bir bilgi vermemektedir. Bu sebeple serilerin arasındaki ilişkinin yönünü

belirleyebilmek amacıyla Granger Nedensellik Testi uygulanmıştır.

Tablo 1.3 Türkiye Pairwise Granger Nedensellik Testi Sonuçları

Sıfır Hipotezi (H0) F İstatistiği Karar Sonuç

Karbon Salınımı

GSYİH'nin Granger

Nedeni değildir

6.285326(0.1788)* KABUL

KS GSYİH'nin

Granger nedeni

değildir

GSYİH KS'nin

Granger nedeni

değildir

10.61205(0.0313)* RED GSYİH KS'nin

Granger nedenidir

Granger Nedensellik testinin sonuçlarına baktığımızda GSYİH'dan Karbon salınımına doğru

%5'lik anlamlılık düzeyinde tek yönlü nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir.Nedensellik analizi,

belirlenen zaman içerisinde iki olaydan hangisinin daha önce gerçekleştiği hakkında bilgi

vermektedir. Dolayısıyla ekonomik büyümeden karbon salınımına doğru gerçekleşen

nedensellik ilişkisi, GSYİH'daki değişmelerin Karbon salınımındaki değişmelerden daha önce

meydana geldiğini ve Karbon Salınımındaki artış GSYİH ile beraber meydana geldiği

sonucunu ortaya koymaktadır.

Granger Nedensellik testi ve Johansen Eş Bütünleşme testleri ile karşımıza çıkan durum,

analizlerimizin başında gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyümeleri - enerji tüketim

ilişkilerinden yola çıkarak ortaya koyduğumuz "GSYİH ile Karbon Salınımı arasında tek

yönlü ve uzun dönemde bütünleşik bir ilişki vardır" hipotezini güçlü bir şekilde

doğrulamaktadır.

SONUÇ

Dünyada yüksek ve hızlı ekonomik büyümeye bağlı olarak fosil yakıtların kullanımının

artması ve bunun neden olduğu sera gazlarının küresel ısınma ve iklim değişikliklerine yol

açması, ülkelerin enerjiyi daha verimli kullanarak yerli yenilenebilir kaynaklarının

kullanımının önemini arttırmıştır.

Çalışmamızda Türkiye'nin ekonomik büyümesi ve yarattığı karbon salınımı arasında tek

yönlü ve doğrultusu ekonomik büyümeden karbon salınımına doğru gerçekleşen güçlü

nedenselliklerin olduğu görülmüştür. Nedensellik analizinin zaman içerisinde iki olaydan

hangisinin daha önce meydana geldiğini gösterdiğinden hareketle GSYİH'daki değişmelerin

sonrasında CO2 salınımlarının meydana geldiğini göstermektedir. Türkiye'ye baktığımızda

ise, gelişmekte olan ülkelerin genel niteliği olarak da görülebilceği üzere, ekonomik

büyümenin enerji talebini uyardığı ve CO2 salınımının GSYİH'daki artış ile paralellik

gösterdiği ve uzun dönemde eş bütünleşme içerisinde olduğu görülmektedir.Bu durum

Türkiye'nin henüz CO2 salınımını azaltacak politikalar üretmeye odaklı olmadığını ve

ekonomik büyüme ülkenin başat hedefleri arasında yer aldığı görülmektedir.

Bu noktadan hareketle CO2 emisyonunun azaltılması için enerji kaynaklarını çeşitlendirerek,

fosil yakıtlara dayalı enerji tüketiminin azaltılmasını gerekli kılmaktadır. Atmosferdeki CO2

salınımını dengeleyebilmek için, enerji dönüşüm ve kullanımında verimliliklerin arttırılması,

daha az karbon içerikli yakıtlara geçilmesi, CO2 salınımı daha az olan yenilenebilir enerji

kaynaklarının kullanımlarının arttırılması ve CO2'nin kimyasal veya fiziksel olarak

depolanması gibi çeşitli alternatiflerin düşünülmesi yararlı olacaktır.

KAYNAKÇA

Doğaner Gönel, Feride, “Kalkınma Ekonomisi”, 1. Basım, Ankara, Efil Yayınevi, 2010.

Altıntaş, Halil. "Türkiye'de Birincil Enerji Tüketimi, Karbondioksit Emisyonu ve Ekonomik

Büyüme İlişkisi: Eş - Bütünleşme ve Nedensellik Analizi", Eskişehir Osmangazi Üniversitesi

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, s.8, (2013): 264.

Arı, Ayşe. ‘’ CO2 Emisyonu ve Ekonomik Büyüme: Panel Veri Analizi’’, Celal Bayar

Üniversitesi Yönetim ve Ekonomi Dergisi, c.18, s.2, (2011): 38.

Dinda, Soumyananda. “Environmental Kuznets Curve Hypothesis: A Survey”, Ecological

Economics, s.49, (2004): 432.

Güvenek, Burcu, Alptekin, Volkan "Enerji Tüketimi ve Büyüme İlişkisi: OECD Ülkelerine

İlişkin Bir Panel Veri Analizi", Enerji, Piyasa ve Düzenleme, c.1, s.2, (2010): 175.

Uzunöz,Meral, Akçay, Yaşar. "Türkiye'de Büyüme ve Enerji Tüketimi Arasındaki

Nedensellik İlişkisi: 1970 - 2010", Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Dergisi s.3, c.2, (T.Y): 2.

Karanfil, Fatih. “Enerji-Büyüme-Çevre: Türkiye Üçgenin Neresinde?”, Uluslar Arası İlişkiler

Dergisi, c. 5, s. 20 (2009): 17.

Saatçi, Mustafa, Dumrul, Yasemin."Çevre Kirliliği ve Ekonomik Büyüme İlişkisi: Çevresel

Kuznets Eğrisinin Türk Ekonomisi İçin Yapısal Kırılmalı Eş - Bütünleşme Yöntemiyle

Tahmini", Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi s.37, (2011): 66.

Taner, Ahmet C. Brezilya’nın Enerji Politikası, Nükleer Enerji Santralleri ve Hidroelektrik

Santraller, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, (t.y.).

Türkeş, Murat, Utku M. Sümer ve Gönül Çetiner. “Kyoto Protokolü Esneklik

Mekanizmaları”, Tesisat Dergisi, s.52, (2000): 85-86.

Aytöre, Faruk, “Çevresel Düzenlemeler; Karbon Ticareti ve Karbon Vergisi”, (t.y.),

http://www.vergidegundem.com/documents/10156/1230203/Mays2013_makale7.pdf

[23.12.2013]

Karakaya, Ekrem, "Kyoto sadece bir başlangıç", Global Enerji, 07.12.2006,

http://www.globalenerji.com.tr/dergide-bu-sayi/2006/12/7/kyoto-sadece-bir-baslangic

[23.12.2013]

www.appa.es [17.12.2013]

http://data.worldbank.org/ [05.12.2013]http://www.dunya.com/iklim-degisikligi-uretim-

kaybina-da-yol-aciyor-166727h.htm [17.12.2013]

http://www.tradingeconomics.com/argentina/co2-emissions-metric-tons-per-capita-wb-

data.html [11.12.2013]

http://www.world-nuclear-news.org/NP_Garona_officially_closes_0806131.html

[17.12.2013]