Cahız'ın et-Tebessur bi't-Ticâre adlı risalesi

28

Transcript of Cahız'ın et-Tebessur bi't-Ticâre adlı risalesi

CAHIZ'IN ET-TEBESSUR Bİ'T-TİcARE ADLIRİsALESİ

Dr. M. Mahfuz SÖYLEMEZ

GİRİş

Ciihız şüphesiz Arap edebiyatı tarihinin renkli ve ünlüsimalarından biridir. O, Arap edebiyatının çeşitli konularındaonlarca eser yazmakla kalmamış, kelam, tarih, siyaset, vs. bilimdallarında da söz sahibi olduğunu, bu sahalardaki eserleriylegöstermiştir) . Ciihız, aynı zamanda ekonomik hayatla ilgili konuları(ticaret, endüstri, zenaat, vs) gündemine alan ender yazarlardanbiridir.

i Ebu Osman Amr b. Bahr el-Cahız'ın 150-1601767-777 yılları arasında Basra'dadoğduğu tahmin edilmektedir. Hayatının büyük bir kısmını doğduğu bu kentte geçirdi.Daha sonra Bağdat'a gitti, bir süre burada yaşadı. Bağdat'ta bulunduğu süre içerisindefelsefe ilc ilgilendiği kaydedilmektedir. Cahız, Abbasi' Halifeliğinin 220-233/835-847yılları arasında, vezirliğini yapan ıbn Zeyyat Muhammed b. Abdulmelik'in vezirliğizamanında şöhretinin zirevsine ulaştı. Nitekim, kaleme aldığı bir çok risalesini hamisiolan bu devlet adamına ithaf etmiştir. 0, başta Şam, Hımıs ve Antakya olmak üzere birçok şehir gezmiştir. Büyük bir ihtimalle coğrafyaya dair olan eserlerini aynı yıllariçerisinde kaleme almıştır. Hamisi vezir ıbn Zeyyat'ın öldürülmesinden sonra zor günlergeçirmiştir. Bir süre hapis hayatı yaşamışsa da sonuçta affedilmiştir. Affedilmesindenkısa bir süre sonra memlcketi olan Basra'ya dönmüş ve hayatının en zor günlerini buradageçirmiştir. Zira hastalanmış ve felçli olarak hayatını bir süre daha devam ettirdiktensonra 255/869 yılında vefat etmiştir. Cahız'ın hayatı ile ilgili geniş bilgi için bkz.:Ramazan Şeşen, "Ciihız", DıA, Istanbul 1993, VII, 20-24; ırfan Aycan, "Cahız veEmevilere Mu'tezili' bir Yaklaşım", ideolojik Tarih Okumaları, (dcr: ırfan Aycan-M.Mahfiız Söylemez), Ankara 1999,22-35.

306 M.MAHFUZSÖYLEMEZ

Tercüme ve tahkikini yaptığımız bu risale ( et-Tebessur bi't-ticare fi vasfi ma yı;ıstezraf fi'l-buldan mine'l-emtiati'r-refiati ve'l-a' laki' n-nefise), Islam dünyasında ekonomik hayatın bazıyönleriyle ilgili olarak yazılomış eserlerin bir prototipi sayılabilir.Bu risale, büyük ölçüde, Islam dünyasının muhtelif şehir vebeldelerini gezmiş olan Caho~z'ın, seyahatleri esnasında edindiğibilgilerden oluşmaktadır. Ote yandan, belli bir süre tüccarlıkyapmış olan Cahız'ın, pazarlara gelen malların cinsleri ve fiyatlarıhakkında detaylı bilgilere sahip olduğu, diğer tacirlerden de birçokşey öğrendiği ve dolayısıyla bu risalenin oluşmasında kendikişisel gözlemlerinin de büyük payı olduğu muhakkaktır.

Cahız, takdim etmekte olduğumuz et-Tebessur bi't-ticareisimli risalesinde, IXo yüzyılda, Bağdat merkezli doğu İslamtoplumunda, mücevherler, kıymetli taşlar, parfümler, nadir ticaretmalları ve avcılıkta yararlanılan av kuşları gibi daha çok zengintabakayı ilgilendiren konulara ve kısmen de toplumun diğer sosyaltabakalarını ilgilendiren hususlara yer vermiştir o

et-Tebessur bi'T-ticare'de yazılanlar, öncelikle ve ağırlıklıolarak Abbasllerin hakimiyetinde olan ya da Abbası'lerin ilişkidebulundukları bölgelerle ilgilidir. Cahız'ın bu risalesinde, örneğinAbbası hakimiyetinde bulunmayan Endü1üs ile ilgili herhangi birbilgi bulunmadığı gibi, Kuzey Afrika'nın özellikle Haricllerinhakimiyetinde bulunan bölgeleri (Tunus ve Cezayir çevresi) ile osırada Şiı bir hanedan tarafından idare edilmekte olan Fas vecivarından da bahsedilmemektedir.

Cahız'ın bu küçük risalesinde, esas olarak, beş konu yeralmaktadır. Bunlar, sırasıyla kıymetli taşlar, kürkler, parfümler,İslam dünyasının muhtelif kentlerinde üretilen bazı nadir ticaretmalları ve av kuşlarıdır.

Risale, altın ve gümüş gibi mücevherlerin ve değerli taşlarıntanıtılması ile başlamaktadır. Bunu parfümler, hangi bölge veşehirde nelerin üreti!diği ve bunların nerelere ihraç edildiği iledevam etmektedir. Islam dünyasının s.osyo-ekonomik durumuhakkında önemli bilgiler içeren bu bölüm, risalenin belki de enönemli kısmını oluşturuyor. Bunu takip eden kısımda ise doğan,şahin ve atmaca gibi av kuşlarından, bunun da ardından kürkhayvanları ve bunların değerli kürklerinden söz eden Cahız, hangihayvanın kürkünün değerli olduğunu ve hangi bölgedengetirildiğini belirtir. Yazar, risalesinin sonunda, yine o dönemdekullanılmakta olan kumaş türleri ve kumaş boyaları ile ilaç olarakkullanılmakta olan bazı bitkileri zikreder.

CAHIZ'IN eT-TEBESSURBI'T-TlcARE ADLIRIsALESI 307

Bu risale, ıx. yüzyılda Bağdat merkezli doğu İslamtoplumunun sosyo-ekonomik hayatının bazı yönleri hakkında başkakaynaklarda bulunmayan enteresan bilgiler vermektedir. Ancakşunu da belirtmek gerekir ki Oihız'ın, bu nsalesinde dile getirdiğikonular daha çok entelektüel ve zengin kesimleri ilgilendirencinstendir. Ü dönemin hemen hemen bütün tarih ve edebiyateserleri halkın yaşayışıyla ilgili olarak çok az bir bilgiye yervermektedir ve Oihız da bundan istisna değildir. Cahız gibi, birAbbas} vezirinin himayesine girmiş olan ve şöhretini de büyükölçüde ona borçlu bulunan bir yazarın da öncelikle sarayçevresini ilgilendiren konuları ele alacağı pek tabiidir.

Burada, Cahız'ın et-Tebessur bi't-tidire isimli risalesini tahkikişleminde takip ettiğimiz birkaç noktayı da belirmek istiyoruz.Cahız'ın eserlerini yakından tanıyanların bUdiği gibi o, çok ftizlaFarsça kelime ve terim kullanmaktadır. üzellikle, bu risalede,~dları sıkça geçen değerli taşların ve diğer bazı endüstriyel ürününIran menşeili olmasının zorunlu bir sonucu olarak, çokça Farsçakavram ve ifadeye yer vermiştir. Bu Farsça kelime ve terimlerinbir çoğu da naşir tarafından yanlış anlaşılmıştır. Biz bunlardanyanlış anlaşılanları düzeltmeye ve bazılarını da izah etmeyeçalıştık. Metni baştan sona notlandırırken günümüzde pekkullanılmayan, ancak o gün büyük bir öneme sahip olan değerlitaşların Latince' deki karşılıklarını da verdik. Bugün isimleri pekbilinmeyen ve kullanılmayan parfüm çeşitlerini de dipnotlardakısaca tanıtmaya çalıştık. Buna karşın, bugün de kullanılan kürkhayvanlarının tamamı için notlandırma işlemine gitmeye gerekduymadık. Yine bu tahkik işlemi kapsamında, Cahız'ın ele aldığıbölge veya şehirleri de, temel coğrafya kaynaklarına dayanarakbüyük ölçüde tanıtmaya çalıştık.

et-TEBESSUR Bİ'T -TİcARE Fİ VASFİ MA YUSTEZRAFFİ'L-BULDAN MİNE'L-EMTİATİ'R-REFİA Tİ VE'L-A 'LAKİ'N-NEFİsE2

Basralı EbQ Osman Amr b. Bahr el-Cahız kendisine yöneltilensorulara şöyle cevap vermiştir.

Allah sana ihsanda bulunsun! [Coğrafi] bölgelerin değerlimallarının, nefis takılarının, pahalı ve değeri yüksek mücevherlerininneler olduğunu sordun. Tecrübe kazanmak isteyenler için bir rehber, arz

2 Cahız'ın bu nsalesi Hasan Huseynf Abdulvahhab et-Tunu sf tarafından tahkikedilerek 1935 tarihinde Mısır'da basıldı. Biz bu çeviriyi bu baskıya dayanarakgerçekleştirdik.

308 M.MAHFUZSÖYLEMEZ

ve talep [gibi ticari] işlerle uğraşanlar için yardımcı olacak [bir eseryazdım] ve "et-Tebessur" diye adlandırdım. Başarı Allah'tandır.

İlk dönem iktisatçılarından bazıları ihtiyaç duyulan mal fazlaysaucuz, kıt ise pahalı olur iddiasında bulunmuşlardır.

Bizanslılar, "bir yerde karnınız doymuyor ise başka yere gidiniz"demişlerdir.

Hintliler; "[piyasada] bololan her şey ucuzlar, akıl hariç. Zira oçoğaldıkça değerlenir" demişlerdir.

İranlılar, "Bir ticaretten kazanamıyor iseniz onu bırakın ve başka birişle uğraşın, bir yerde rızık bulamıyor iseniz, orayı başkası iledeğiştiriniz." demişlerdir. [Yine] Farslar; "Her pazarda kazanan, opazarda geçerli olan malı satan kişidir" demişlerdir.

Araplar da "kendisine dünyanın yöneldiği birini gördüğünüzde onayapışın, çünkü o, rızkı toplar." demişlerdir.

Ne ile malın arttı? Sorusu bazı varlıklı kişilere yöneltilmiş, onlar da;hiçbir zaman veresiye mal satmadıklarını, az da olsa kazancı hiçtepmediklerini, kazandıkları bir dirhem dahi olsa onu, başkasınıkazanmak için harcadıklarını söylemişlerdir.

Şöyle denilmiştir; "[bir tüccar olarak] ihtiyaç duymadığınız şeyisatın almayınız. Zira onsuz yapamayacağınız bir şeyi satmak zorundakalırsınız.

Bazı filozoflar, kadim Fars vasiyetlerinde şunun olduğunukaydederler: "Ey insanoğlu seninle memleketin arasında bir göbek bağıyoktur, memleketierin en hayırlısı başarılı olduğun memlekettir. Zamanında en hayırlısı sana yararlı olan, insanların en hayırlısı sana faydalı olan,suların en hayırlısı susuzluğunu gideren, hayvanların en hayırlısı senitaşıyan, elbiselerin en hayırlısı seni örten, ticaretin en hayırlısı sanakazandıran, bilgilerin en hayırlısı sana yol gösterendir. Güzellerin engüzeli de, çirkin dahi olsa senin güzel gördüğündür." Yine şöyledenilmiştir; "sanatın en iyisi ipekçilik, ticaretin en hayırlısı damanifaturacılıktır. "

Altın ve Gümüşü Tanıma ve Test Etme Yolları

Bilge kişi der ki; kor ateş, ışık huzmesi, ve kırmızı kibrit şeklindeolan altının külçe olanı da külçe olmayanı da rağbet görür ve süreklitedavülde kalır. Altını, ne zaman aşımı, ne de [işlenmesi esnasında]körüğün pisliği bozar. [Dolayısıyla] altını değerli kılan şeyin, pek azdeğişmesi, eskidikçe parlaklığının ve zerafetinin artması olduğu

C.A.HIZ'IN eT-TEBESSUR Bİ'T-TIC.A.RE ADLI RİS.A.LESI 309

söylenmiştir. Çünkü altın dışında kullanılan ve gömülen her şey fire verir,altın ise asla eksilmez.

En iyi dinar, eskidikçe kırmızıdan yeşile doğru renk değiştirendir.İlk iktisatçılar; [saf] dinarın saç ve sakala yapışma süresi ile testedildiğini, sahte dirhemin (nebehrec) ise, ağırlığı ve hafifliği iledenendiğini söylemişlerdir.

Altının en iyisinin "el-ikyan" [som altın], gümüşün en iyisinin ise"el-Iuceyn", [katıksız, saf gümüş para] olduğu, saf gümüşün tatlı, sahtegümüşün ise aşırı derecede acı, sahte dirhemin tuzlu ve tiz çınlama sesinesahip olduğu iddia edilmiştir. Keza herhangi bir katkı maddesi içermeyensaf gümüşün sesinin, başka bir maddenin karışık olmadığı saflıktaolduğunu ve ağızda tutulduğunda susuzluğu giderdiği iddia edilmiştir.

Değerli Cevherler; Tanınmaları ve Değerlendirilmeleri

İşlenmemiş ham incinin iki şekilde tanındığı; tatlı olanının Umman,tuzlu olanın ise Kızıl Deniz incisi olduğu söylenmiştir? İki türü de suyundibine çöker. İşlenmiş inci, yağlı olması ile birlikte, acı olup hafifliğindendolayı suyun yüzeyinde kalır.

İ-çinde kurtçuk bulunan inciye (pearı), dokunduğunda veya ağzınaaldığında sıcak olduğunu anlarsın ki bu, kendi içindeki illetten dolayıdır.İçinde kurtçuk olmadığında ise, dokunulunca veya ağza alınınca serinolduğu anlaşılır. İncinin içinde kurtçuğun olup olmadığı bu şekilde testedilir.

Denizciler, saf beyazlıkta olmayan büyük inci, ince bir tabakakuyruk yağına sarıldıktan sonra, hamurun içine konduğunu, çok yüksekısıda fırına verilerek iyice bekletildikten sonra berraklaşıp, güzelleştiğinive parladığını, kafur ile temizlendiğinde de aynı sonucun elde edildiğini,kemik iliği ve kavun suyu ile de berraklaştığını söylemektedirler.

Lahmf cevhen inciyi, safdefu'l-asmi inciden ayırt etmenin yoluşudur: incinin işlenmemiş, ham olanı, düz yüzeyli ve dokunulduğundayumuşakçadır. (İncinin) asamı olanı ise, sert olup yüzeyi düzdeğildir/pütürlüdür.

3 En güzel doğu incileri, inci midyelerinden mohar altürü tarafından üretilir. Basrakörfezinde yaygın olan bu hayvanların en çok bulundukları yer, Umman yarımadasındanKatar yarımadasına kadar uzanan büyük körfez açıklarındaki sulardır. İyi incinin yetiştiğidiğer yerler ise, Güney Hindistan ilc Srilanka arasındaki bölgedir. Bkz. Ana Britanica,"inci" maddesi,lstanbul 1988, XI, 449.

310 M.MAHFUZSÖYLEMEZ

İncinin en değerlisi saf, yapısı pürüzsüz, küresel (perle ronde)Umman incisidir. Şayet şekil, görünüş, renk ve ağırlıkları aynı olan ikiinci bulunursa, değerleri son derece yüksek olur. Umman incisi, KızılDeniz incisinden daha güzel ve daha değerlidir. Çünkü Umman incisitatlı, saf ve temiz iken, Kızıl Deniz incisi ise aksine bir çok kusurununyanı sıra tuzludur.

İncinin bir tanesi yarım miskal ağırlığında olursa" dürre" (perle)adını alır. Yuvarlak (tam yuvarlak olmasa da) dürrenin ağırlığı yarımmiskale ulaştığında, fiyatı bazen bin miskal altını bulur. Yumurtabiçiminde olanının değeri ise bu rakamın altındadır. İncinin fiyatı,ağırlığının artması ve yuvarlaklığı ile artar. Ağırlığı iki miskaleulaştığında, fiyatı on bin ile yüz bin dinar arasında değişir. Bu ağırlıktaolan yuvarlak inciye değer [dahi] biçilemez, zira [bu tür incinin] eşibenzeri yoktur. İnci ne kadar saf ve parlak olur ise, o oranda güzel vedeğerli olur. ed-Durratu'l-yetime [diye şöhret kazanan inci], Kızıl denizdebulunmuş olup ağırlığının üç miskalolduğu rivayet edilmektedir. İncininküçük olanına ise, mercan (manginto) denilmektedir.

Yakutun (corindon) en değerlisi tam kırmızı (behremani) (rubiselle)0lanıdır.4 Ondan sonra gül kırmızısı renginde olanı (corindon rose), sonrada sarı olanı (oriental topaz, yellow sapphire) gelir. Daha sonra da gökmavisi (ismancunf) (sapphire) gelir. En değersiz olanı ise, beyaz yakuttur(white sapphire). [Yakutun ana vatanı] Hindistan'ın Serendip dağıdır.Orijinal yakut, işlenmiş yakuttan üç özelliği ile ayrılır; ağırlığı, ağızakondu ğunda bıraktığı serinlik ve kolay ya da zor işlenebilirliği.5 Çünküyakut tartıldığında ağır, ağıza konduğunda serinlik [hissi veren] ve[sertliğinden dolayı] kolayca işlenemeyen6 bir taştır. [Saf yakutun aksine]işlenmiş olan yakut ise hafif, emildiğinde sıcak ve [yumuşaklığındandolayı] kolayca işlenebilmektedir.7

En iyi yakut, hangi renkte olursa olsun parlak, saf ve katıksızolandır. Değeri, küçüklüğü ve büyüklüğü oranında yükselir veya düşer.Saf kıpkırmızı (behremanf) (rubicelle) yakut, yarım miskal ağırlığındaolduğunda fiyatı beş bin dinarı bulur. "Cebel" diye isimlendirilen ve ikimiskal ağırlığında yakut taşı bulunan yüzük, yüz bin dinar değerindedir.Bu yüzük, Ebu Cafer Mansur tarafından kırk bin dinar'a satın alınmıştır.

4 et- Tifaşf de. yakut ile ilgili Cahız'ın verdiği bu bilgilere yakın bilgilersunmaktadır. Bkz. Ahmed b. Yusuf et-Tifaşf (ö. 65 I), Kiıabu Ezhiiri'[-Ejkiir fı Ceviihiri'[-Ahciir. (thk. Muhammed Yusuf Hasan-Muhammed Seyı1nf Hafad), Mısır 1977,68 vd.

5 Metnin orijinalinde, kolay ya da zor eğelenebilirliği denmektedir.6 Metinde eğelenemeyen denmektedir.7 Metnin orijinalinde, "eğlenebilmektedir" denilmektedir.

CAHIZ'IN eT-TEBESSUR Bİ'T-TİCARE ADLI RIsALESİ 311

Gök mavisi yakuttan (isrnancuru) (sapphire) yapılan yüzük taşının (el-fass) fiyatı ise, bazen iki yüz dinara ulaşırdı.

En iyi zeberced (periot olivine)8 koyu yeşil, saf ve doğalolanıdır. Safzebercedin işlenmiş olanından ayrılma [yöntemi saf] yakutu [işlenmişyakuttan ayırmak için kullanılan yönteme] benzer; örneğin [her ikideğerli taş da] saf olduğunda, tadı soğuk ve [sertliğinden dolayı] rahatçaişlenememektedir9; işlenmiş zeberced ise, [saf zebercedin aksine]yumuşak, hafif, tat bakımından sıcak ve [yumuşaklığından dolayı] kolaybir şekilde işlenebilmektedirlO•

Zebercedin en iyisinin parlak, saf ve lekesiz olduğu söylenmiştir.Zebercedin bir parçasının ağırlığı yarım miskala ulaştığında, ikibinmiskal altın değerinde olur. Değerinin artması, hacminin büyüklüğü veküçüklüğü ile doğru orantılıdır. el-Bahr denilen ve ağırlığı üç miskalolanyüzüğün zeberced taşını, Ebu Cafer Mansur otuz bin dinar'a satın almıştı.Bu gün bu yüzük, bazı halifelerde bulunur.

En değerli firuzell (turquoise) süt renki (el-şirbam), yeşil, gök mavisisaf ve eski olandır. Firuze kolay işlenemeyen, ateş, su ve sıcaktadeğişmeyen bir taştır. Ağırlığı yarım miskale ulaşan firuze yüzük taşınınfiyatı yirmi dinara ulaşır.

En iyi akik, çizgili gibi görünen kıpkırmızı Yemen akikidir. Akik nekadar saf ve parlak ise o oranda değerli olur.

8 Zümrüdün bir türü olan ve onunla aynı hammaddeden yapılan zebcrced, zümrütolmak üzere fınna verilmiş, ancak hammaddesinin kötülüğü, ustanın hatası ya da fınndakiısının düşüklüğünden dolayı zümrüt olamamıştır. Üç türü bulunmaktadır. Yeşil, açık yeşilve koyu yeşil, Ciihız'ın da belirttiği gibi en değerlisi koyu yeşilolanıdır. Geniş bilgi içinbkz. et-Tifaşı, 92.

9 Orijinal metinde, "eğcleme işlemi yavaşçadır" denilmektedir.LO Orijinal metinde, "eğe rahat işlemektedir" denilmektedir.i i Birunı Arapça olmayan firuze kelimesinin, Farsça biruze kelimesinden geldiğini

söylemektedir. Firuze taşının ana vatanı, Nisabur dağları ve Mısır'dır. Firuzenin batıdillerindeki karşılığı ise turquisse veya Turkey Stona (Türk taŞı) dır. Adı geçen bu değerlitaşa fıruze isminin verilmesinin nedeni ise, Türkler tarafından Avrupa'ya götürülmüş veorada tanıtılmış olmasıdır. Mısır'da milattan önce 3000 yıllarından itibaren zinet eşyasıolarak kullanıldığı ortaya konmuş olan firuzenin, yeşil ve gök mavisi renginde olanı dahadeğerlidir. Mısır'ın, özellikle de Sina Yarımadası'nın tarihinde önemli bir yerininbulunduğu, bu bölgede firuzeyi işleyen atölyelerin mevcut olduğu kaydedilmektedir.Geniş bilgi için bkz. et-Tifaşı, ekler kısmı 278.

312 M.MAHFUZSÖYLEMEZ

En değerli beycazi (spessartite)ıı ateş alevi renginde, kıpkırmızıtaştır. Ne kadar sert ve büyük olur ise, o derece nefis ve değerli olur.İşlenmiş olanı yumuşaktır. İyisini kötüsünden ayırmak için, akik, klVtüyeyaklaştırdığında ne kadar çok kıl çekerse o kadar kaliteli demektir.Beyzacf taşından yapılan yüzük taşı, yarım miskali bulduğunda oldukçapahalı olup, değeri otuz dinarı bulur. Bu değerli [taşın] saf olanı ise, geceparladığı için değer biçilemeyecek kadar kıymetlidir.

Kristal (rocy crystal), üstünlüğü ve saflığından dolayı tercih edilir.En değerli kristal camı, temiz, beyaz ve saf Ferun camıdır.13

En değerli elmas (diamond); kristal renkli, saf, beyaz ve temizolanıdır. Sonra da kırmızı olanı gelir. Ağırlığı yarım miskale ulaştığındafiyatı 100 dinara kadar çıkar. Elmas ne kadar büyük ise, o derece pahalıve değerli hale gelir.

Parfüm ve Güzel Kokuları Tamma:

En iyi öd ağacının,14 saf (la ğaşşe fih) Mendeı15 ağacı olduğusöylenmiştir. Öd ağacı ne kadar sert (salb) ise, o kadar değerlidir. Anılan

12 Biciid! de denilen bu değerli taş, Farsça bidide kelimesinden gelmektedir. Bukonu ile ilgili Mecelletu ilmiyi'd-Dımeşkf de bir yazı yazan Ahmed Timur, kelimeninFarsça olmadığını, Türkçe olduğunu, Türkçe'den Arapçaya geçtiğini söylemektedir.Bidide kelimesi, zaman zaman yakut ve kehribara benzeyen diğer değerli taşlar için dekullanılmış olmasına rağmen asıl ifade ettiği taş, spessartite denilen taştır. Geniş bilgi için

bkz. et-Tifaş!, ek, 263.13 et-Tifaş!, kristalin asıl üretildiği yerin Merv olduğunu söylemektedir. Bkz. 27314 Daha çok Çin, Hindistan, Cava, Sumatra çevresinde yetişmekte olan öd. öteden

beri doğu ve batıda tıp, eczacılık, parfümeri ve ev eşyatanın yapımında kuııanılan güzelkokulu, siyahımsı ve bazı yerleri benekli, deriye benzer kabuğu bulunan ve çok sert. hattasertliğinde taşa benzetilen bir ağaç olup. yirmiye yakın türünün bulunduğukaydedilmektedir. Bu ağaç daha çok itriyat sanayiinde kuııanılmaktaydı. Bkz. AbdulhalıkBakır. Ortaçağ islam Dünyasında Itriyat, Gıda, ilaç Üritemi ve Tağşişi, Ankara, 2000,

70.15 Mendel'den getirilen öd ağacının, Emevilerin son döneminden itibaren Islam

aleminde kullanılmaya başlandığı aktarılmaktadır. Rivayetlere göre, Hüseyin b. el-Bermek, Emevilerden kaçarak Hindistan'a -Mendel'e-yerleşmiş, burada öd ağacını görmüşve bu ağacın İslam aleminde bulunmakta olan öd ağaçlarından daha kaliteli olduğununfarkına varmış. tüccarları bu ağacı satmaları hususunda teşvik etmiştir. Emeviler yıkılıp,yerine Abbasller kurulunca Berbekoğullarının da yıldızı parlamış, Abbasllerin en büyükdestekçileri sıfatıyla saraya yerleşmişlerdi. Bir gün Hüseyin b. el-Bermek, Abbas!halifelerinden el-Mansur'un huzuruna girdiğinde. onun kamara! öd ağacından yapılan birkokuyu kullanmakta olduğunu görür ve ona. kendisinde daha kaliteli bir ödünbulunduğunu söyler bunu hediye eder. Kendisine takdim edilen bu kokuyu çok beğenen

CAHIZ'IN eT-TEBESSUR Bİ'T-TİCARE ADLI RİsALESİ 313

bu ağacın en iyisi, hoş kokusunu n yaygınlığı, keskinliği ve yoğunluğu ileanlaşılır. Hint öd ağacının en iyi türünün ağır olup suyun dibine çöktüğü,en adi türünün ise hafif olup suda batmadığı söylenmiştir. Hintlilerindüşüncesine göre, hafif hint ağacının içinde ruh olmadığı gibi kokusu dazayıftır. Ağır olanın ise, yoğun, keskin ve güçlü kokusu vardır.

Tibet miskininl6 en iyisi, rengi açık kuru kötü olanının ise koyurenkli olduğu söylenmiştir.17 Miskin sahtesinin ise; kurşun, kunduzgüdelerinden çıkarılan koku, bakam ağacı (kızıl ağaç) ve siyah şam cevizireçinesi karıştırılarak yapılır. Misk ne kadar hafif ve kokusu yaygın ise oderece iyidir.

Anber'in'8 en değerlisi boz renkli (eşheb) Zenc anberidir.19 Dahasonra mavi ve sarı olanı gelir. En adi olanı da 20

halifenin, Mendel'den bol miktarda öd ağacı getirtmesinden sonra bu ağaç tanınmayabaşlamış ve İslam aleminin muhtelif yerlerinde şöhret kazanmıştır. Bkz. AbdulhalıkBakır, 71.

16 Ortaçağda dünyanın muhtelif yerlerinde üretilerek pazara sunulan miskin enkalitelisinin, Tibet miski olduğu çağdaş araştırmacılar tarafından da ortaya konmaktadır.Abdulhalik Bakır'a göre Tibet miskinin diğer misklerden daha kaliteli ve daha çoktutulmasının nedeni: Tibet dağlarında misk keçilerinin beslendikleri farklı bitkilerin yanısıra, Tibetli misk satıcıların, sattıkları bu mamüllere hile karıştırmamaları, miski safhaliyle pazara sunmuş olmalarıdır. Oysa ki diğer bölgelerde üretilen misk, büyük ölçüdekatkı maddesi içermekteydi. Geniş bilgi için bkz. Abdulhalık Bakır, 60.

17 Misk maddesi, anavatanı Tibet ve çevresi olan misk keçisi (moschusmoschiferus)'nden elde edilirdi. Bu hayvanın karnında bulunan kan torbası doluncahayvanı rahatsız eder, karnını kayalardan birine veya güneş ışınlarıyla iyice ısınmış olantaşlardan birine sürmesine ve torbayı yırtmasına neden olurdu. Torba yırtılınca kanlartaşların üzerine dökülürdü. Daha sonra Tibetliler, dağlara çıkar bu keçilerin yaşadığıyerlere uğrar ve bu kurumuş kanları toplarlardl. Sonra da ceylan boynuzlarına doldurulur,üzerine kurşun dökülerek ağzı kapatılırdl. Böylece misk kurur ve kokusu daha dakeskinleşirdi. Kuruyan bu misk, tacirler aracılığıyla muhtelif İsHim beldelerindekipazarlara götürülürdü. Bunun yanında kaynaklarımızda Ortaçağ'da henüz yürümeyebaşlamış, keçi yavrusuna benzeyen ve misk faresi (european muskrat) olarak adlandırılanhayvandan da bu kokunun üretildiğini öğrenmekteyiz. Avcılar tarafından yakalanan vegöbekleri sıkıca bağlanan bu hayvanların misk torbaları dolunca, kesilirler.göbeklerindeki torbalar alınır, bir süre arpanın içinde bekletilrnek suretiyle kokusununkeskinleşmesi sağlanırdl. Daha sonra da tacirIere satılırdl. Bu tür miskin en değerli ve enkaliteli misk olduğu rivayet edilmektedir. Geniş bilgi için bkz. Abdulhalık Bakır, 57-59.

18 Ortaçağ İslam dünyasında itriyat ve ilaç sanayinin önemli hammaddesi olarakkullanılmakta olan amberin, hangi maddeden imal edildiği ile ilgili farklı görüşlerbulunmaktadır. Kimisine göre, denizin dibinde yetişmekte olan bitkilerden elde edilirken

314 M.MAHFUZSÖYLEMEZ

Elbisede en güzel nakış; (veşiy) Şapur'da21 yapılan (sabiri), KOfe'deyapılan (el-kufi),22 ipek olan sonra altın yaldızla dokunmuş alanıdır.Onlardan sonra ise saf ketenden İskenderan'da yapılan (iskenderani)nakış gelir. Ondan sonra altın ile işlenen ondan sonra da dokuma olarakyapılan (ğazali') nakış, sonra da içinde ipek ve altın bulunmayan nakışgelir ki bu, Yemen'de yapılmaktadır. Yemen'de yapılan nakış bu özelliğiile dokuma nakıştan daha üstündür. [Hatta] ipek ve keten nakış [bile]Yemen'de üretilen nakışın ulaştığı değere ulaşamaz. Çünkü dokumanakışın değeri bazen 1000 dirheme ulaşabilir. En değerli Sincap,23 [derisi]

kimilerine göre ise, balinaların karınıarında bulunan bir maddeden veya balinanındışkısından elde edilmekteydi. Geniş bilgi için bkz. Abdulhalık Bakır, 64-65.

19 Amberin birkaç türü bulunmakta idi. Bu türlerin ilkini Şihr ve çevresinde üretilenŞihn amber oluştururken, bir başka türünü ise, Cahız'ın da yukarıda belirttiği boz renkliolan ve zenci tüccarlar tarafından Afrika kıtasından Aden'e getirilerek satılan ve buradandiğer pazarlara dağılan Zend Amber oluşturmaktadır. Geniş bilgi için bkz. Abdulhalık

Bakır, 67.20 Kitabı neşreden bir sayfaya yakın bir metnin okunamaz durumda olduğunu

bildirmektedir.21 Fars bölgesinin en önemli kentlerinden biri olan Şapur, iki özelliği ile

tanınmaktadır. Bu özelliklerinin ilki,lran'daki en büyük ıtriyat üretim merkezi olmasıdır.Burada üretilen ıtriyat çeşitleri, İslam aleminin muhtelif yerlerine salılmakla kalmamış,aynı zamanda buradan giden ıtriyat ustaları, İslam aleminin muhtelif yerlerinde ıtriyatatölyeleri kurmaya ve işletmeye çalışmışlardır. Şapurlu ustalarının kurduğu ıtriyatatölyesiyle ünlenen kentlerin başında Kllfe gelmektedir. Küfe, EmevıIerden itibarenAbbasilerin erken dönemine kadar Irak'ın en önemli ıtriyat üretim merkezi olmuştur.Küfe'deki atölyelerinde, başta menekşe olmak üzere nergis, adi leylak ve zambaktan kokuelde edilmesine rağmen, asıl, karanfil esansı meşhurdu. [M. Mahfuz Söylemez, Emevi/erDöneminde Kufe. Basılmamış Doktora tezi, Ankara 2000, 225], Şapurun meşhur olduğuikinci şey ise, ipek dokumacılığıdır. Yörede bolca yetişen dut ağacı münasebetiyle burada,ünü İslam aleminin diğer bölgelerine de yayılan ve Sabun (Şapurda üretilen elbiseler)şeklinde şöhret kazanan ipek elbiseler üretilirdi. Geniş bilgi için bkz. İbnu'I-Belhl,Farsniime, (nşr. Gay Le strange-R.A. Nicholson), Londra 1921 1741-142.

22 Hıre'nin yıkılmaya yüz tutmasından sonra, ipek ile uğraşan zanaatkarlarınKüfe'ye yerleşmeleri ile beraber Kllfe, dokumanın önemli merkezlerinden biri halinegeldi. Hatta Makdisı, Küfe'nin ihtiyacından fazla kumaş ürettiğini, bu kumaşın bir kısmınıda yöre dışına ihraç ettiğini söyledikten sonra, bu kumaşların İslam aleminin hiçbiryerinde eşi ve benzerinin bulunmadığını iddia etmektedir. Bkz. Makdisi,Ahsenu't-Tekasim,ji ma'rifeti'I-EIWlim. (thk. Muhammed Mahzüm) Beyrut 1987320; M.Mahfuz Söylemez, Enıevi/er Döneminde Kufe, 221

23 Sincap, tüyü gayet yumuşak olan bir kürk hayvanıdır. Daha çok Türk illeri veSicilya'da yaşamaktadır. İsfehanı, sincap derisinin tercih edilmesinin nedeninin bedeniserin tutması olduğunu ve genellikle de gençler tarafından tercih edildiğini söylemektedir.

CAHIZ'IN eT-TEBESSUR BI'T-TlcARE ADLI RİsALESİ 315

as24 (musteIla erminea, putorius Ermineus)'ın dır. Sonra açık renkli sincap[derisi], sonra Hazar [sincabının derisi], daha sonra da Harezm [sincabınderisi] gelir. Ondan sonra da, Tavşan tüyü karıştırılmamış olan sincap[derisi] gelir.

En değerli tilki [derisi], Hazar denizi çevresinde bulunan tüylerikalın/sert ve boyanmamış siyah tilki [derisi] dir. Sonra beyaz tilki, sonrakırmızı MuhaysirS tilkisi, daha sonra kırmızı Hazar tilkisi, ondan sonrada halaç ağacı rengine benzeyen [tilki derisi] gelir.

En değerli [kürkü olan] as, uzun kuyruklu olanıdır. En ıyı samur(mustela zibeIlina] [derisif6 Çin samurudur. Daha sonra tüyleri uzun,koyu siyah ve açık beyaz [karışımı] Hazar samuru gelir.

En iyi ve en pahalı sergi (el-ferş), parlak Ermeni kırmızısı ileboyanan tiftik [mer'iz] sergisidir. Sonra kalın ipek ile dokunmuş olanı ile,kare şeklinde süslenen sergi gelir. Sonra Rumı Hüsrevanf tarzda yapılmışhalis ipek sergi gelir. Ondan sonra Meysani tarzda nakışlanan/işlenenipek sergi, daha sonra da ince ipek sergi (el-bezyun) gelir. Bu sergiler, nekadar çok altın ile işlenirse, o kadar daha iyi ve daha değerli hale gelirler.Bu sergilerden Ermeni, Meysani ve Bezyun hariç, diğer türlerinin tamamıaltın ile süslenebilir.

Bkz. Kemaleltin Ebii'I-Beka Muhammed b. Musa ed-Demiri', Hayatu'l-Hayevtin,(Osmanlıca'ya tre. Abdurrahman b. cl-Hac ıbrahim), Matba-i Amire, İstanbul 127211856,11,77-78.

24 Kakım da denien as, gelinciğe benzemektedir. Inlerde, duvar deliklerinde,ağaçların kovuklarında yaşayan as, kürk hayvanıdır. Ancak kürkünün fazla değerliolmadığı ve tutulmadığı kaydedilmektedir. Bkz. Mustafa Köktürk, Av Hayvanları veAvcılık, Tarım Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü Yay. ?, 1946,31.

25 Naşir, bu kelimenin metinde Mahser şeklinde yazılmış olduğunu, bunundoğrusunun Mısır olabileceğini, bu durumda kelimenin "Mısır'da boyanan tilki derisi"anlamına gelebileceğini söylüyorsa da, bu kelime büyük bir ihtimal ilc ya harfi düşenMuhayser kelimesidir. Muhayser, Medine ve Azzaf arasındaki geniş bölgeye verilenisimdir. Bkz. Yakut el-Hamevi', Buldan, Beyrut i979 V, 66

26 Anavatanı Sibirya olan samur, kürk hayvanlarından biri olup kürkü, Çin'deöteden beri yaygın olarak kullanılmaktaydı. Hatta Çin'de din adamlarının bir takım diniayinlerde samur kürkünü giydikleri rivayet edilmektedir. Samur kürk olarakkullanılmasının yanı sıra, kalpak, yaka ve mantolara zinnet olarak da kullanılmaktadır.[Bkz. Mustafa Köktürk, 30) Islam aleminde ise; samur kürkleri, yumuşak hafif vegösterişli olduğundan, genellikle emirler veya elit tabakaya mensup insanlar tarafındangiyilirdi. Örneğin ünlü muhaddis, Mücahid, Kufeli ünlü fakih eş-Şa'bi'nin üzerinde samurkürkü gördüğünü söylemektedir. [bkz. ed-Demiri', II, 77) Bu durum, Emevilerindöneminden itibaren samur kürkünün kullanıldığını göstermesi açısından önem arzetmektedir.

316 M. MAHFUZ SÖYLEM EZ

En değerli Meskey27 beyzunu, ince dokunmuş alanıdır. Sonra çizgiliolanı (muhattat), sonra müfeles (fulus parası şeklinde işlemeli) ondansonra da sazic (saf/tek renkli) olanı, muayyen (hayvan gözü şeklindeişlenmiş olan), benekli noktalı (munakkat) olanı gelir.

Meskey'de üretilen yaşmak ise, ince işçiliği olduğundan, iyidokunması durumunda fiyatı 50 dinara kadar yükselir.

Bukalemun (ebu kalemun) denilen [kumaş türü], yeşil, kırmızı vemenekşe renginde ipek üzerine değişik çizgiler ile kırmızı RumıHüsrevanı türün saf katkısız alanıdır. Güneşin şiddeti ve gündüz ilebirlikte (bu tür kumaşın) farklı farklı renkler aldığı söylenir. Değeri,gerçekten çok yüksektir.

Elbiselerin en iyisi Mısır yününden yapılanıdır. Onu, Fars[bölgesinde bulunan 1 Huzistan'da28 yapılan [el-Huziyye] elbise takip eder,onu da [yine bu bölgede bulunan] Şiraz'da29 üretilen tiftik dokuma takip

27 Meskey, Kirman dolaylarında bulunan bir kenttir. Bkz. Yakut, V, 128.28 İran'da bulunmakta olan Huzistan, bir şehir olmayıp bir bölge adıdır, en önemli

kentleri, Tuster, el-Asker, el-Ahvaz, Basina ve Sus kentleridir. [Bkz. Makdisı, 309] Geniştarım havzalarına sahip olup, ekonomisi genelde tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Bubölgede, hurma, buğday, arpa, pirinç, şeker kamışının yanı sıra bir çok meyve deyetişmektedir. Yörede kaliteli ipek dokumacılığı da yapılmaktadır. Bu bölgeyedokumacılığın ne zaman ve nasıl girdiği ile ilgili farklı rivayetler olmakla beraber,Yakut'un aktardığı rivayet, en tutarlı ğı olarak kabul edilmektedir. Bizans ile savaşanŞapur Zü'l-Ektaf, İran'a geri dönerken Anadolu'nun en büyük dokuma merkezlerinden biriolan Diyarbakır'a uğramış, burada dokuma tezgahı bulunan bir çok zanaatkarı beraberindegötürerek Huzistan'a yerleştirmiş, bölgenin İran'ın en büyük dokuma merkezlerinden birihaline gelmesini sağlamıştır. [Bkz. Yakut, Il, 405] Makdisı bu bölgede; şeker kamışı,armut, hububat, yaş sebze ve meyve, kaliteli turunç, nar, üzüm, ince keten ve ipekelbiseler, ince pamuk elbiseler, şeker ve şekerli mamuller ile balın üretildiğini

söylemektedir. Bkz. Makdisı, 30929 İran'ın en ünlü şehirlerinden biri olan Şiraz, Haccac'ın amcasının oğlu

Muhammed b. Kasım b. Ebı Akil tarafından, askeri karargah olmak üzere kurulankentlerden biridir. Fars bölgesinde, başta Istahr olmak üzere bir çok şehir buradanfethedilmiştir. Himyen'nin anlattıklarından bu şehrin, kuruluş aşamasında düzenli bir kentşeklinde tasarlanarak kurulmadığın! anlamaktayız. Şehri kuşatan bir surunun, pazarınınbulunmaması, evlerinin birbiriyle yapışık olması bunu göstermektedir. Daha sonra düzenlibir şehir haline gelen Şiraz'ın ckonomisi, Himyen'ye göre büyük ölçüde tarımadayanmaktaydı. Ona göre Şiraz'da geniş bostanlar bulunmakta, reyhan ve baklagillerüretilmekte, meyve yetiştirilmekteydi. [Bkz. Muhammed b. Abdulhalim el-Himyen,Kiıabu Revdu'i-Mi'ıar fi Haberi'i-Akıar, (thk. İhsan Abbas) Beyrut 1980, 35 i] Makdisl,burada kaliteli elbiseler, eşi ve benzeri bulunmayan lambaların, ipek kumaşların ve şekerkamışının üretildiğini söylemektedir. Bkz. Makdisı, 336.

CAHIZ'IN eT-TEBESSUR BI'T-TlcARE ADLI RIsALESI 317

eder. Sonra da Fasa ipeği [karıştırılarak] yapılan İsfahan tiftik dokumasıgelir, ondan sonra Taberistan'da imal edileni, daha sonra da saf yünelbiseler gelmektedir.

En değerli teylesan,3o Taberistan bölgesindeki Ruyan'da31yapılmaktadır. Daha sonra Amul'da32 yapılan teyalise gelmektedir. SonraMısır'da yapılanı, sonra da Kumis'da imal edileni gelir. En iyi keçe, Çinkeçesidir. Onu Kuzey Afrika'nın kırmızı keçesi, onu da Talegan'ın33beyaz keçesi, sonra Ermenistan keçesi daha sonra da Horasan keçesi takipeder.

En iyi Berber kaplanı34 derisi, siyah beyaz çizgili [veya] siyah beyaznoktalar bulunan işlemeli [deri]dir. En zarif kaplan, [derisi] beyazlığınınortasında apaçık bir şekilde küçük simsiyah noktalar bulunanıdır. Şayetsiyah çizgileri hafif beyaz çizgiler ile birbirine bağlı olursa daha zarifolur. İçinde kırmızı ile birlikte bembeyaz ve simsiyah [çizgiler] bulunanı

30 Çoğulu teyalise olan bu elbise kış aylannda soğuktan korunmak için giyilirdi.31 Taberistan'ın en büyük kenti olan Ruyan, dağlık bölgede bulunmaktadır. Geniş

tarım arazisine de sahip olan bu kent, asıl önemini Deylemistan'a giden yol üzerindebulunmasından almaktadır. Hz. Osman'ın Küfe valisi Said b. el-As tarafından fethedilerekIslam topraklanna katılan bu ken1 bir çok bilgin yetiştirmiştir. Geniş bilgi için bkz. Yakut,III, 125-126.

32 Taberistan'ın düzlük bölgesindeki en önemli şehirlerinden biri olan Amul,dokuma merkezi olarak bilinmektedir. Taberiye diye meşhur olan giysi, seccade vesergilerin tamamı burada üretilmekte idi. Zaten buralı olan bilginlerin çoğu da, Taberistannisbesi ilc anılaktadır. Ünlü tarihçi Muhammed b. Cerir et-Taberi de aslen buralı olmasınarağmen, Taberistan'a nispet edilenlerden biridir. Bkz. Yakut, I, 57.

33 Belh'e bağlı yerleşim birimlerinden biridir. Büyük bir pazara sahip olup,çevresinden Ceyhun nehrinin kollanndan biri akan bu şehir, son derece temiz idi. [Bkz.Makdisı, 239) Makdisı'nin verdiği bu bilgilerden Talegan'ın hayvancılığa son derecemüsait olduğunu anlamaktayız.

34 Kaplan derisi, ilk dönemlerden itibaren zengin sınıfa mensup insanlar tarafındangenelde eğerlerin üzerini kaplamak için kullanılmaktaydı. Fazla bulunmadığı için gayetpahalı olan kaplan derisi ile ilgili bir sürü hadis uydurulmuştur. Taberanı tarafındannakledilen şu iki hadisi konunun anlaşılmasına katkı sağlayacağı için aktaralım: "Meleklerkaplan derisi taşıyanlar ile beraber bulunmazlar", "Kaplan derisine binmeyiniz(eğerlerinizi kaplan derisi ile kaplamayınız". ed-Demiri bu hadislerin sahih olduğunusöylemektedir. Kaplanın ilaç olarak da kullanıldığı anlaşılmaktadır. Örneğin: kaplankılının akrepleri kaçırdığına, eritilmiş kaplan yağının yaralan iyileştirdiğine, kaplan etiyiyene yılan zehirinin zarar vermediğine, kaplan zekerinin pişirilip yenilmesi durumundaidrar yollanna iyi geldiğine, kaplan derisini üzerinde taşıyan insanın, diğer insanlartarafından sevimli bulunduğuna, kaplan pençesinin gizlendiği yere farenin girmediğineinanılmaktaydı. Bkz. ed-Demiri, II, 256.

318 M. MAHFUZ SÖYLEMEZ

daha güzel ve daha pahalıdır. Berber kaplanı, küçük olup deri si ancak birtek eğeri örtecek kadardır. Derisinin en pahalısı 50 dinarı bulur. KuzeyAfrika ve Hindistan kaplanının derisi daha geniş ve daha büyük olmasınarağmen Berber kaplanının derisinin seviyesine ve değerine ulaşamadığıgibi, ondan fazla olması da mümkün değildir. Kaplan [derisinin] endeğerlisi sade olmayıp, desenli olanıdır. En iyi pamuk ise, parlak,yumuşak, çekirdekleri küçük, güzel, saf ve beyaz olanıdır.

Kırmız; içinde kırmızı bir kurtçuğun bulunduğu bir ot olup,dünyanın sadece üç bölgesinde yetiştiği söylenmektedir. Bunlar; Endülüstarafında bir yer, Tarm35 denilen yerleşim yeri ve Fars bölgesidir. Bu otuve yerlerini, her sene İsfendiyar ayında (İranlıların güneş takviminin 12.Ayı) bu otu toplayan bir grup Yahudi'den başkası bilmez.J6 Yahudi'ler bubitkiyi kuruttuktan sonra, onunla3? ipek, yün vs. yi boyarlardı. En iyikumaş boyacılığının yapıldığı yer Vasıt [kenti]dir.38

35 Tarm, Fars bölgesinde Darabecird'e bağlı bir yerleşim yeridir. Kirman'a yakınolduğu kaydedilen Tarm'ın güçlü bir kalesinin bulunduğu, sıcak bir iklime sahip olduğuen yaygın bitki dokusunun ise hurma olduğu belirtilmektedir. Tarm, en çok ürettiği kristalile meşhur idi. Geniş bilgi için bkz. Ibnu'I-Belhi', 129-130.

36 İslam aleminin hemen hemen her yerinde kumaş boyacılığı Yahudiler tarafındanyapılmakta idi. Dolayısıyla Yahudiler, bulduklan bir takım boyalann alaşımlan ile ilgilihiç kimseye bilgi vermemekte, bunu bir sır olarak saklamaktaydılar. Bu bilgiler, babadanoğula miras olarak kalmaktaydı. Cahız da burada Yahudiler tarafından bilinen parlakkırmızı rengin yapımında kullanılan bitkinin yetiştiği yerin, bir tek Yahudiler tarafındanbilindiğini söyleyerek buna işaret etmektedir.

37 Orijinal metinde bu kurtçuk kuruyunca denilmektedir.38 Haccac b. Yusuf tarafından Dicle Nehri'nin hemen yanı başında kurulmuş olan

Vaslt şehri, yanm daire şeklinde inşa edilmiştir. Şehrin merkezinde, mescit, pazar veDaru'ı-Imare bulunmaktaydı. Irak'ı kontrol altında tutmak amacıyla, eyalet merkezi olmaküzere inşa edilmiştir. [Geniş bilgi için bkz. Bahşel el-Vasıti', Tarihu Vasıı, (thk. KorkisAvvad), Beyrut 1986, 38-41; Abdulkerim Selman e1-Muadidf, Vasıı ji'l-Asri'l-Emevıyyın,Basılmamış Master Tezi, Bağdad 1974, 106, 127, 128, 130] Vasıt'ın en iyi kumaşboyacılığının yapıldığı yer oluşuna gelince; öteden beri Vasıtın da içinde bulunduğuMezopotamya'da önemli oranda Yahudi'nin yaşadığı bilinmektedir. Nitekim AliMazahen, Abbasfler döneminde Aşağı Mezopotamya'da yaşayan Yahudi nüfusu çıkaranHaham Pataşya'nın en yoğun Yahudi nüfusun Vasıt'ta yaşadığını söylediğiniaktarmaktadır. Dolayısıyla bu Yahudiler'in, ata meslekleri olan kumaş boyacılığınısürdürdükleri anlaşılmaktadır. Bkz. Ali Mazahen, Ortaçağda Müslümanların Yaşayışları,(trc. Bahriye Üçok), Varlık Yayınlan Ankara, 150.

,/.

CAHIZ'IN eT-TEBESSUR Bt'T-TtCARE ADLI RtSALESI 319

Pelesenk ağacının (el-belesOn),39 Mısır'da yetiştiği, ilk baharda [buağacın bazı dallarının] hafifçe yarıldığı, yarılan bu yerlerden pelesenkyağının çıktığı, çıkan bu yağın toplandığı söylenmektedir. Mısır hariçdünyanın diğer bölgelerinde bu ağaç bulunmamaktadır.

Zelem;40 ŞehrezOr'da yetişir. Cinsel güç için iyi geldiği iddia edilir.Kurmaz; Farsça "pencgeşt" denilen ağaç olup, genellikle Farslarınfazahar dedikleri gül defnesi ile aynı yerde yetişir. Dolayısıyla kurmaz,gül defnesi ile birlikte ekilir. Bu iki bitkinin de Bizans'tan getirildiğisöylenmektedir. Bunun garip ve uzun bir hikayesi vardır.

***İTHAL EDİLEN NADİR TİCARi MALLAR, YİYECEK-

GİYECEK, DEGERLİ TAŞLAR VE CARİYELER

HİNDİSTAN'dan41 panter, kaplan, fil,42kaplan derisi, kırmızı yakut,beyaz sandal ağacl,43abanos ağacl44ve Hindistan cevizi getirilirdi.

39 Itriyat sanayiinde kullanılan önemli bitkilerden biri olan pelesenk, yapraklarınınşekilleri ve kokusu itibariyle daha çok sedef ağacına benzemektedir. Pelesenk yağıkullanılmak suretiyle oluşturulan parfüm çeşidi, limon suyu, pelesenk çekirdeği, 00,turunç kabuğu, beskası, ceviz içi ve sarı kafur da karıştınlarak meydana getirilirdi. Bkz.Abdulhalık Bakır, 120.

40 tbnu'I-Baytar bu bitkinin ince şeker kamışına benzediğini, derin köklerininbulunduğunu, çiçeğinin bulunmadığını, küçük tanelerinin bulunduğunu ve bu tanelerintatlı olduğunu, bu otun ve tanelerinin Endülüs ile Kuzey Afrika'da da bilindiğini,buralarda bu ota Sudan biberi denildiğini söyledikten sonra, Endülüste çokça ekildiğini veyağı en fazla olan bitki olmakla tanındığını ilave etmektedir. Geniş bilgi için bkz. İbnu'l-Baytar, Ziyauddin Abdullah b. Ahmed el-Endelusf (ö. 646), el-Ciimiii Müjrediiıi'l-Edviyeti ve'l-Ağzıyye, I-IV, Hasan Bek matbaası, basım yeri yok, 1291, II, 166.

41 Hindistan, özellikle de Seylan adasının, erken dönemden itibaren Dünya ticaretmerkezi olduğu söylenebilir. Burada ipek, karanfil, tarçın, kara biber, za'feran gibibaharatlar ile sedef, hind ardıcı, ıtriyat çeşitleri, kına, balık yağı gibi mamuııerin yanı sırapamuk, ipek, fildişi, yırtıcı hayvanların derileri ve Çin'de üretilen mallar getirilir, batıdangelen maııar ile takas edilirdi. Seylan adasından yola çıkan bu maııar; iki güzergah takipederek batıya geçmek zorunda idi. Bu güzergahların ilki, Seylan adasından Yemensahiııerine oradan sahili takip ederek Babu'I-Mendebi geçtikten sonra Kızıl Deniz'eoradan da Akabe körfezine, daha sonra kervanlar ile İskenderiye'ye, İskenderiye'den degemiler ile gideceği yere kadar giderdi. Ancak bu yol, birkaç nedenden dolayı güvenlideğildi. Öncelikle Babu'I-Mendeb'e yakın bulunan Sokodra adası, Hindistanlı korsanlarınelinde olduğu için buralardan geçen gemiler sürekli soyulmaktaydı. İkinci olarak bu ticarigüzergahı ele geçirmeye çalışan Sasanfler, Bizanslılar ve Habeşliler arasında süreklisavaşlar yapılmaktaydı. Buna bağlı olarak da Yemen sürekli el değiştirmekteydi. İkinci vedaha güvenli olan diğer yol ise, Seylan adasından sahil i takip ederek Basra körfezine

320 M.MAHFUZSÖYLEMEZ

ÇİN'den:45 çelik, ipek, porselen, kağıt, mürekkep, tavus kuşu, rahvansavaş atları, eğer, keçe, darçın, saf ravend bitkisi46getirildi.

BİZANS'tan: gümüş ve altın kaplar, halis Bizans dinarı, ilaç çeşitleri(akakir), seramik kaplar (beryun), bahar gülleri,47atlas, halis ipek kumaşı,çevik savaş atları, cariyeler, nadir bulunan pirinç madeni, sağlam kilitler,

ulaşan yoldur. Bu yol, hem daha kısa ve hem de daha güvenli olduğu için en çok rağbetgöreni idi. Basra körfezine ulaşan mallar iki güzergah takip ederdi. Ya Fırat nehrini takipederek Hire'ye (ki burası İslamı dönemde Kilfe oldu) veya Dicle'yi takip ederek Medain'e(Bağdat kurulduktan sonra Bağdat oldu) boşaltılırdı. Oradan da çevre yerleşim birimlerineveya aracı tüccarlar ile diğer bölgelere aktarılırdı. Bağdat'ın kurulmasından sonra Bağdatyakınlarında Dicle ile Fırat nehirleri arasında bir kanal kazdırılmak suretiyle bu ticangüzergahlar katrol altına alınmıştır. Bu kanalın kazdırılması KCife'nin eski canlılığınıyitirmesine -büyük ölçüde- neden olmasına rağmen, Bağdat'ın zengin ve müreffeh birşehir olmasını sağladığı söylenebilir. Konu ile ilgili geniş bilgiler için bkz. M. MahfuzSöylemez, Emeviler DönemiruJe Kule, 230 vd.

42 FiI, İslam öncesi dönemden itibaren savaşlarda bir silah olarak kullanılmaktaydı.Bunun yanında Kufe mescidinin en büyük kapısına adını veren filde olduğu gibi,Emeviler döneminde günümüzde ayı oynatanıarın yaptıkları gibi, kimi kentlerde fiilierisokak sokak gezdirmek suretiyle para kazanmaya çalışan insanların varlığı da

bilinmektedir.43 Ortaçağda Itriyat sanayiinde kullanılan ve Hindistan'dan getirilen sandal ağacının

iki türü bulunmakta idi. Kırmızı renkli olanı daha sert iken, Beyazı, daha yumuşak vekokusu daha güzelolduğundan daha çok tercih edilmekteydi. İlaç sanayiinde dekullanılmakta olan bu ağacı İbn Sina, bir çok hastalığın i1acl olarak takdim etmektedir.Geniş bilgi için bkz. Kazvinf, Acfıibu'l-Mahlukiiı, I-II, (ed-Demin'nin Hayetu'l-Hayevan'ın hamişinde) Matbaa-i Amire, 1306, II, 21.

44 Abanos ağacı, sert, son derece ağır, ağırlığında taşa benzetilen bir ağaç olup,suyun dibine çöktüğü rivayet edilir. Açık renkli olanının güzel bir kokusunun bulunduğusöylenmektedir. Bkz. Kazvinf, Acfıibu'I-MahLUkııl, II, 4.

45 Yukarıda Hindistan'ı anlatırken belirtmeye çalıştığımız gibi Hindistan'ın Seylanadasından aldığı yükleri Batıya getiren gemilerin büyük bir kısmı, Çin mallarını dataşırlardı. Batıya getirilen bu malların önemli kısmı, Hireli, (daha sonra Kilfe ve Basralı)veya Yemenli Araplar ile İranlı ve Hindistanlı aracı tacirler olmasına rağmen, bunlarıniçerisinde önemli sayıda Çinli tacir de vardı. Bu Çinli tacirler daha sonra İslam alemininmuhtelif yerlerine yerleşiği zamanla öz dillerini de kaybederek Araplaşmışlardır. Batıyayerleşen Çinliler ile ilgili olarak Bkz. M. Mahfuz Söylemez, Emeviler Döneminde Kule,

8446 Yaprakları geniş bir bitki olup, mide i1acl olarak kuııanılmaktaydı. Bkz. Müncit

raven maddesi47 Metinde geçen ebru n kelimesi, Yunanca'dan Farsça'ya geçen bir kelime olup,

bahar güııeri anlamına gelmektedir.

CAHIZ'IN eT-TEBESSUR BI'T-TİcARE ADLI RIsALES! 321

lura,48 su mühendisleri49, tarım uzmanları, saban kullanan çiftçiler,mermer ustaları ve hizmetçiler getiriliyordu.

ARAP BÖLGELERİNDEN: Arap atları, deve kuşu, soyluhayvanlar (necaib), kane,50 tabaklanmış yünü üzerİnde bulunan derigetirilirdi.51

KUZEY AFRİKA'dan: kaplan [derisi], deriyi tabaklamak içinkullanılan palamut ağacının [es-silm] yaprağı (el-Karz), keçe, şahin vedoğan [gibi av kuşları] getirilirdi.

YEMEN'den52 sürme (berud), tabaklanmış yünü üstünde deri, zürafa[derisi],53manda [derisi], akik taşı, buhur/tütsü, (kundun), boya otu (hıtr)Yemen za'feranı54 getirilirdi.

48 Naşir, bu kelimenin anlamsız olup, Çin'de üretilen bir ipek türüne verilen lazkelimesinin bozulmuş şekli olduğu kanaatinde olmasına rağmen, kelimenin Farsça luze(badem) kelimesi olma ihtimali daha yüksektir. Zira Mezopotamya bölgesine Anadolu veçevresinden bademin gitmiş olması akla daha uygundur.

49 Bu ifadeden Mezopotamya arazilerinin sulanması amacıyla açılan kanallardaçalıştırılmak üzere Bizans'tan uzman getirtildiği anlaşılmaktadır.

50 Tihame'dc yetişen bir çeşit dağ ağacıdır.51 Kuzey Arabistan, bir başka ifade ile Hicaz, İslam öncesi dönemden beri büyük

ölçüde üretim ekonomisinden ziyade tüketim ekonomisine sahip idi. Hicaz'ın en büyükkenti kuşkusuz Mekke olup, ekonomisi, Islam öncesi dönemde tamamen ticaretedayanmaktaydı. Mekkeli tüccar, aracı bir rol üstlenmiş, bir bölgenin malını bir başkabölgeye aktarmıştır. İslamı döncmde Mekke ve Mekkelinin bu aracı konumu son bulunca,ekonomisi de tamamen çökmüştür. Bu sebcple Mekkeliler, daha çok Hac mevsimindehacıların bıraktıkları paralar ilc geçinmeye başlamıştır. Zaten Hicazlılar -öteden beri-büyük bir kısmı göçebe olarak yaşamakta ve dolayısıyla da hayvancılık yapmaktaydı. Bunedenle yöre ekonomisinin bel kemiğini hayvancılık ve buna bağlı olarak da dericilikoluşturmaktaydı. Dericiliğin merkezini de, Hicaz bölgesinin en büyük kentlerinden biriolan Taif üstlenmekteydi. [Bkz. İrfan Aycan, "Sakff Kabilesi ve Taif Şehrine İslam TarihiAçısından Bir Bakış", AÜİFD, XXXiV, (Ankara 1993), 120] Yörenin en büyükkentlerinden bir başkası olan Medine ise, büyük ölçüde tarıma dayalı bir ekonomiyesahipti. Zamanla ekonomisi olması ve bunun kendisine yetmemesinden dolayı, süreklidışarıdan takviye almaktaydı. Hele, başkentliği bıraktıktan sonra ekonomisi tamamençökmüş, yöre dışından gelecek olan yardımlara bütünüyle muhtaç hale gelmiştir.

52 İslam öncesinde -sulama barajlarının yıkılmasından sonra- üretici olmaktanziyade aracı bir konumda bulunan Yemen, Hindistan, Çin ve Afrika mallarının büyükölçüde Mekke üzerinden dış pazarlara açılmasını sağlamaktaydı. Burada başta Şihr, Adenve San'a olmak üzerc bir çok Pazar kurulurdu. Bu pazarlara yöre insanının dışında Irak,İran, başta Mekkeliler olmak üzere Kuzey Arapları, Bizanslılar, Mısırlılar ve Afrikalılarkatı lıriard ı. İslam'ın deniz ticaretine hakim olması kara ticaretine büyük bir darbe vurdu.

322 M.MAHFUZSÖYLEMEZ

MıSıR'dan; zebra (el-humru'l-hemalic), ince elbiseler, kağıt,pelesenk yağı, değerli zeberced taşı getirilirdi.

HAZAR'dan55, köle, cariye, zırh, yumurta, miğfer getirilirdi.

HAREZM'den56, misk, as (kakım), samur, sincap, tilki (yumuşaktüylü, gri uzun kulaklı küçük bir tilki cinsi) [derisi] ve iyi cins şekerkamışı getirilirdi.

İslam öncesinde kurulan pazarların veya panayırların tamamına yakını kurulamaz halegeldiği gibi, kervancılığın da eski güzergahları değişti. Çin ve Hindistan malları daYemen üzerinden İslam alemine değil de direk liman kentlerine inmeye başladı. BöyleceYemen'in aracı rolü de büyük ölçüde son buldu. [Geniş bilgiler için bkz. M. MahfuzSöylemez, Emeviler Döneminde Ku/e, 232 vd.] Dolayısıyla İslam'ın ilk dönemlerindenitibaren Yemen'den Kuzey Arabistan, Irak, İran ve el-Cezire denilen YukarıMezopotamya bölgesine büyük bir göç yaşandı. Yemen'de kalan Araplar da yöredeöteden beri sürdürülmekte olan Hayvancılık ve buna bağlı olarak dericiliğin yanı sıra

madenciliğe devam ettiler.53 Büyük bir ihtimalle anavatanı Afrika olan zürafanın derisi, Afrika'dan Yemen'e

getirilmekte ve buradan dış pazarlara açılmakta idi.54 Itriyat sanayiinde kullanılmakta olan zaferan bitkisinin tohumları Mayıs veya

Haziran ayında toprağa verilir, çiçekleri sonbaharda toplanırdı. Sarı renkli olan buçiçeklerin ortasında sarıya çalan kiremidi renkte liller bulunmaktaydı. Bunlar özenletoplanır, ıüzgarsız bir yerde dikkatlice kurutulduktan sonra, itriyat sanayiinde kullanılmaküzere pazara gönderilirdi. Başka yerlerde üretilmesine rağmen en çok İran şehirlerindenKum ve Kaşan dolaylarında üretildiği rivayet edilmektedir. Bkz. Abdulhalık Bakır, 78

55 İbn Rüstah, Hazar'ın Saraneş, Hamiıc gibi kentlerinin bulunduğunu, halkının birkısmını yarı göçebe Türklerin teşkil ettiğini, içinde Türklerin dinine bağlı olanların(Şamanist) yanı sıra Yahudilerin de bulunduğunu söylemekte, ekonomisinden hiçbahsetmemektedir. [bkz. İbn Rüstah, el-A 'laku'n-Neftse, (thk. Halil Mansur, Beyrut 1998,124-125] Yakut, Hazar ülkesinin Türk ülkesi olduğunu ekonomisinin son derece zayıf,hemen hemen hiçbir şey ihraç edemediklerini, un, bal, aydınlatmada kullanılan bal mumu,ve ipeği dahi ithal ettiklerini söylemektedir. Bkz. Yakut, Buldan, II, 368.

56 Harezm, Ceyhun (Amurderya) nehrinin döküldüğü Aral gölünün güneyinde vebu iki nehrin her iki tarafında uzanan arazinin adıdır. [bkz. ıbrahim Kafesoğlu,Harzemşahlar Devleti Tarihi, Ankara 1992,30] Burada Belecan, Kas, Sedur, Zerduh,Mazdahkan, lhan gibi bir çok kent bulunmaktaydı. Ilk dönemlerde daha çok bilgini ilemeşhurdur. Makdisı'nin ifadesiyle "hiçbir bilgin yoktur ki Harezmli bir talebesi olmamışolsun" Harezm ekonomisi daha çok tarım, hayvancılık ve avcılığa dayanmaktaydı.Ceyhun nehrinin suladığı geniş tarım havzasına sahip olan bu bölgede her çeşit sebze,hububat ve meyve yetiştirilirdi. [Makdisı, 227-228] Yakut, Harezm bölgesinin çok canlıbir ekonomik yapıya sahip olduğunu, bu bölgede bulunan -köyler de dahil- her yerleşimbiriminde pazarın mevcut olduğunu söylemesine rağmen ipek dışında ürettikleri mamullerile ilgili hiçbir bilgi vermemektedir. [Bkz. Yakut, II, 369] Harezm bölgesinin ekonomisini

CAHIZ'IN eT-TEBESSUR Bİ'T-TİcARE ADLI RİsALESİ 323

SEMERKANT'tan:57 Kağıt getirilirdi.

BELU58 ve ÇEVRESiNDEN: İyi cins üzüm ve vişne getirildi.

BUŞENC'ten59; ıslah edilmiş [ilaç sanayiinde kullanılan] kebre otugetirilirdi.

MERV'den60: Ud çalan sanatçılar ile iyi cins ud, kadife benzeri halıve Merv'de üretilen giysiler getirilirdi.

aktaran Makdis!, bu bölgeden İslam aleminin diğer bölgelerine, samur, sincap, as, tilki,vahşi eşşek ve tavşan derisi, elbise çeşitleri, ipek, bal, fındık, kılıç ve kalkan gibi silahlar,çanak ve çömlek yapımında kullanılan halaç ağacı, köle, küçük ve büyük baş hayvanlar,kuru ve yaş üzüm, susam ve sergi. [Bkz. Makdis!, 254-255J Kafesoğlu, ihraç maddeleriolarak pamuk yağı, peynir, balık, halı, kumaş, süslü elbiseler ve Bağdat'a kadar özelambalajlar içerisinde gönderilen kavun ihraç ettiklerini söylemektedir. Bkz. Kafesoğlu,31.

57 Semerkant ekonomisinde Çin mallarının büyük bir yerinin olduğu muhakkaktır.Zira İslam öncesi dönemde olduğu gibi İslam! dönemde de Çin malları Semerkantüzerinden batıya geçmekteydi. [Bkz. Hasan Kurt, Orta Asya'nın Is/am/aşma Süreci,Ankara 1998, l30J Bu durum, Semerkant ekonomisine büyük bir canlılık getirdiği gibişehirde Çin mamüllerinin üretimine başlanmasına da neden olmuştur. Kağıt üretimi debunlardan biridir. Talas Savaşında esir edilen Çinliler, daha sonra Semerkant'a getirilmiş,burada onlara kağıt üretimi yaptırılmıştır. Burada üretilen kağıt İslam aleminin ihtiyacınınbüyük bir kısmını yalnız başına karşılayacak durumda idi. Semerkant ekonomisini aktaranMakdis!, buradan İslam aleminin diğer bölgelerine Semerkandiye denilen elbiseler, bakır,as kürkü, ince ipek elbiseler ve kağıt gönderildiğini söylemektedir. Bkz. Makdisf, 255,256.

58 Belh, sahip olduğu geniş tarım havzası nedeniyle sadece yörenin değil, aynızamanda çevresinin de en önemli tahıl üretim merkezlerinden birini teşkil etmekteydi.Burada hububat ın ve meyvenin hemen hemen her çeşidi yetiştirilir, yöre dışınagönderilirdi. [Bkz. Makdisi, 238J Makdis! buradan yöre dışına, sabun, susam, pirinç,ceviz, badem, bitkisel ve hayvansal yağlar, üzüm, incir, pekmez, kurutulmuş nar tanesi,kibrit, kurşun, boyada kullanılan isberek otu ve deri gönderildiğini söylemektedir. [Bkz.Makdis!,224J Yakut ise, Belh'in Horasan yöresinin en önemli kenti olduğunu söylediktensonra burada geniş miktarda hububat üretiminin yapıldığını, bu hububatın Horasanbölgesinin tamamına ve Harezm bölgesine gönderildiğini ilave etmektedir. Bkz. Yakut, I,479.

59 Horasan 'da bulunan büyük kentlerden biri olan Buşenc'in ekonomisi büyükölçüde tarıma dayanmaktaydı. Bkz. Kazvin!, Asaru '/-Bi/ad, 337.

60 Horasan'ın en önemli ve en eski kentlerinden biri olan Merv'in, ıskendertarafından kurulduğuna inanılmaktadır. İbn Abbas ise, Zülkarneyn tarafındankurulduğunu, Üzeyr (as)'in burada namaz kıldığını söylemektedir. Katade ise, Enamsüresi 92. Ayette gerçen "şehirlerin anası" ifadesinin Hicaz'da Mekke, Horasan

324 M.MAHFUZSÖYLEMEZ

CÜRCAN'dan61: üzüm, sülün (phasianus colbnicus)62, iyi cins nartaneleri, yermuk63ve kaliteli ipek getirilirdi.

AMED (DİYARBAKIR)'ten64: Nakışlı giysiler, mendiller, örtülerköle, yün elbiseler getirilirdi.

DENBAVEND'den ok termeni [okun ucundaki demir]65

REY'den:66 şeftali, civa, yermuk, silah çeşitleri, ince elbiseler,taraklar, melekf, kelamus (şabka), kisyat (bir çeşit elbise), keten ve nargetirilirdi.

bölgesinde ise, Merv için kullanıldığını söylemektedir. Bu ifadeler doğru olmasa bileşehrin erken dönemdeki önemini ortaya koyması açısından değer kazanmaktadır.Ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanan Merv, geniş tarım arazisine ve bol sukaynaklarına sahipti. Bu bölgede bol miktarda hububat ve üzüm üretilmekteydi. Bkz.Makdisı, 237.

61 Yezid b. el-Mühelleb b. Ebı Sufra tarafından Emeviler döneminde kurulan birşehir olup, Taberistan'a yakın idi. Taberistan ile arasında nehir yolu ile ulaşımsağlanmaktaydı. Ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanmaktaydı. Burada hurma, zeytin,ceviz, nar, turunç, şeker kamışı, hububat, menekşe, nergis, narenciye, reyhan, iyi cinsüzüm, kaşık vb. ev eşyalarının yapımında kullanılmakta olan halaç ağacı yetişmekte idi.[Bkz. Kazvinı, Asaru 'i-Bi/ad, 348-349] Makdisı, Cürcan 'da incir, zeytin, ince ipek elbiseve üzüm üretildiğini belirtmektedir. Bkz. Makdisı, 282.

62 Ana vatanı Gürcistan olan sülün, yumuşak iklimi sever ve her türlü hububat ilebeslenir. Dişi sülünün genellikle açık zeytin renginde yirmi yumurta yumurtladığıkaydedilir. Sülün eti, gayet gevrek ve lezzetli olduğundan pahalıdır. Yumurtasının dabesin değeri yüksektir. Bkz. Mustafa Köktürk, 50.

63 Naşir Arapça'da bulunmayan bu kelimenin [yermuk], Farsça Derme (yumuşak]kelimesi olabileceğini söylüyorsa da, bu ihtimal cümlenin akışına uymamaktadır.Yukarıda anılan bu kelime, büyük birihtimalle alçı taşı anlamına gelen Arapça'dakiyermu' kelimesidir.

64 Diyarbakır'ın eski adıdır. Hicri 20'de Iyad b. Ganım tarafından İslamtopraklarına katılmıştır. Yakut, Diyarbakır'ın İslam öncesi dönemde önemli dokumamerkezlerinden biri olduğunu, Fars imparatoru Şapur Zü'I-Ektafın, Iran'a geri dönerkenDiyarbakır'a uğradığını, burada dokuma tezgahı bulunan bir çok zanaatkarı beraberindegötürerek Huzistan'a yerleştirdiğini ve Huzistan bölgesinin daha sonra Iran'ın en büyükdokuma merkezlerinden biri haline geldiğini söylemektedir [Bkz. Yakut, II, 405].Cahız'ın verdiği yukarıdaki bilgilerden Diyarbakır'ın, İslamı dönemde de dokumamerkezi olma özelliğini koruduğu anlaşılmaktadır. Kazvinı ise, Diyarbakır'da tarımcılığında yapıldığını ilave etmektedir. Bkz. Kazvinı, Asaru 'i-Biiad, 491.

65 Denbavent, Kirman bölgesine bağlı Demnedan kentinin yakınlarında bulunan birdağ olup burada bir çok maden bulunmakta idi. Bkz. İbnu'I-Fakıh, Ebii'I-AbdullahAhmed b. Muhammed b. İshak el-Hemedanı, Kitabu'i-Buidan, (thk. Yusuf eI-HadI),Beyrut 1996,414.

CAHIZ'IN eT-TEBESSUR BI'T-TlcARE ADLI RIsALESI 325

İSFAHAN'dan67; bal mumu, bal, ayna, çin armudu, elma, tuz,za'feran, çöven otu68, üstübeç, sürme, sıkıştırılmış yataklar, iyi cinsgiysiler ve meyvelerden üretilen içecekler getirilirdi.

KVMİS'de:69 baltalar, çuval bezi, güneşten koruyan şemsiye (çitr)ve yünden yapılan atkılar getirilirdi.

KİRMAN'dan:70 Çivit, kimyon getirilirdi.

66 Iran'ın en eski ve en önemli kentlerinden biridir. Bu kentin Iran'ın mitolojikkraııarından Kuyumers'ten sonra Iktidara gelen Huşenk tarafından kurulduğunainanılmaktadır. Geniş tarım sahasına sahip olan Rey'de bol miktarda üretilmekte olantahılın yanı sıra üzüm, incir ve şeftali yetişmekteydi. Kazvinf, burada yetişen ve el-melahfolarak isimlendirilen üzüm çeşidinin kışa kadar kaldığını, kışın bu üzümün Kazvin'egetirilip satıldığını söylemektedir. Küçük sanayinin bulunduğu Rey'de tarak imal edildiğikaydedilmektedir. Burada üretilen taraklar, Islam aleminin hemen hemen her yerinde alıcıbulabilmektedi. Yine Rey'de, Taberistan taraflarından getirilen Halaç ağacından her çeşitmutfak eşyası yapılmaktaydı. Bu mutfak eşyalarının da İslam aleminin hemen hemen heryerinde alıcı bulduğu kaydedilmektedir. Geniş bilgi için [bkz. Kazvinf, Asiiru'I-Biliid,375-376) Makdisf burada pamuk, iyi cins tarak, kavun ve şeftalinin üretildiğinisöylemektedir. Bkz. Makdisı. 303.

67Ibnu'I-Belhf, Fars bölgesinin önemli kentlerinden biri olan İsfahan'ın geniş tarımhavzasına sahip olduğunu belirttikten sonra her türlü ağaç, meyve ve hububat yetişrnekolduğunu, yörede iyi cins pamuk üretildiğini pamuk dokumacılığında ün sahibi olduğunusöylemekle yetinir [bkz. İbnu'I-Belhf, 131). İbn Rüstah ise, bir Isfahanh olarak,Isfahan 'ın ekonomisini gayet teferuatlı zikrederek, burada; gümüş, bakır, kurşun gibi birçok madenin bulunduğunu. üzüm, elma ve narın yetiştiğini elma ve ayvasının Bağdat'akadar götürüldüğünü, yine Isfahan'da Bağdat'ta götürülüp satılan son derece kalitelibalın, kaliteli za'feranın yetiştiğini, susam ve susam yağının Ahvaz'a götürülüp satıldığınıbelirttikten sonra, ilaç sanayiinde kuııanılan üstübeçin üretildiğini, yine Bağdathalifelerine gönderilen menekşe renginde tuzun üretildiğini ilave etmektedir. Bkz. ıbnÖmer b. Rüstah.

68 Çöven otu o dönemlerde temizlik maddesi olarak kullanılmaktaydı.69 Rey ile Horasan arasında bulunmaktadır. [Himyen, 485) Kumis'in ekonomisi

pamuktan yapılan ve ünü İslam aleminin tümüne yayılmış bulunan beyaz mendiııeredayanmaktaydı. Bu mendiller, bazen 2000 dirheme alıcı bulmaktaydı. Yine Kumis'te,yünden yapılma ince elbiseler ve tey lesan da imal edilirdi. Bkz. Makdisf, 282.

70 Kirman, Fars ile Mukran arasındaki bölgeye verilen isim olup burada. [Himyen,49 i) bir çok kent bulunmakta idi. Bu kentler: cl-Kafs, el-Baruz, el-Merah, el-Baliis,Ceyrefet, yörenin yönetim merkezi olan es-Sirecan, Heziirkent, Lafes ve Demendankentleridir. Kirman ekonomisi, büyük ölçüde tarıma dayanmaktaydı. İbnu'l-Fakfh,buranın geniş tarım havzasına sahip olduğunu her tarafının mamur, büyük sulamakanallarının bulunduğunu ve buradan elde edilen haracın 30.000.000 dirheme ulaştığınısöylemektedir. Yine bu bölgede. özellikle Demendan kenti civarında başta altın, gümüş,

326 M.MAHFUZSÖYLEMEZ

CUR'den:71 Ceveşen72 ve baklagiller getirilirdi.

BERZA' A'dan:73 çevik katırlar (el-biğalu'l-furre) getirilirdi.

NUSAYBİN'den74: kurşun getirilirdi.

FARS BÖLGESİ'nden:75 tevvezi76 ve sabiıf türü keten elbiseler, gülsuyu, nilüfer yağı, yasemin yağı ve içecekler getirilirdi.

demir, bakır olmak üzere bir çok maden bulunmakta idi. [Bkz. İbnu'l-Fak.fh, 413-414]Makdisı ise buranın diğer İran kentleri gibi dokuma merkezi olduğunu ve sarık, mendil,teylesan ile değerli elbiselerin üretildiğini söylemektedir. Bkz. Makdisl, 354.

71 Daha sonra Firuzabad adını alan bu şehir, Fars bölgesinin en eski kentlerindenbiri olarak bilinmektedir. Kentin oldukça muhkem kalesi, bulunduğu için Farsmitolojisine göre Zülkameyn ve Büyük İskender tarafından dahi fethedilememiştir. Şehrinçevresinin, Sasanı krallarından Erdeşir b. Babek dönemine kadar bataklık olduğu, bubataklığın, onun emriyle kanallar kazılmak suretiyle kurutulup yerleşime açıldığı rivayetedilmektedir. Belm, Erdişir b. Babek tarafından kurulmuş olan bu kentin yuvarlak olarakyapıldığını söylemektedir. llıman bir iklime sahip olan Firuzabad, geniş tarım havzasınasahip idi. Burada hemen hemen her çeşit tahılın yanı sıra, baklagiller ve meyveyetiştirilirdi. Geniş bilgi için bkz. İbnu'l-Belm, 137-139.

72 Muhakkik bu kelimenin zırh anlamına gelen cevşen kelimesinin çoğulu olancevaşen kelimesi olduğunu söylüyorsa da, bu kelime büyük bir ihtimal ile Farsça'dakihazmı kolaylaştırıcı olduğuna inanılan ve ilaç olarak kullanılan cevareş kelimesidir.Müstensih eseri yazarken, kelimenin sonunda bir harf varmış gibi nokta koymuştur.

73 Ermenistan kentlerinden biridir. Canlı bir ekonomik yaşama sahip olan bu kentinekonomisi, büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı. Burada başta fındık,üzüm olmak üzere bir çok meyvenin yanı sıra sebze ve hububat da yetişmekteydi. Haftadabir kez - Pazartesi günü- kurulan ve her taraftan gelen tacirlerin katıldığı büyük birpazarının bulunduğunu söyleyen Himyeri, bu pazarda hemen hemen her şeyin satıldığınıbelirtmektedir. [Bkz. Himyeri, 87] Makdisı ise, buraya bol miktarda ipek ve katırıngetirildiğini söyledikten sonra, şehirde Pazartesi günleri, el-Kurkiy denilen bir pazarınkurulduğunu ve bu pazarda daha çok ipek ve ipek kumaşının satıldığını, bu yöredeüretilen ve adına tikek denilen kumaşların eşi ve benzerinin bulunmadığını ifadeetmektedir. Bkz. Makdisı, 292.

74 Güneydoğu Anadolu'da bulunan Nusaybin, en eski yerleşim birimlerindenbiridir. İlk dönemlerde de şimdiki gibi genelde tarım ve hayvancılık yapılmaktaydı.Kazvinı, yaşadığı dönemde, Nusaybin ve köylerinde 40.000 bostan ın bulunduğunusöylemektedir. Yine Nusaybin'in en çok akrepleri ile meşhur olduğu, bu akreplerin şehrifethetmekte aciz kalan ünlü Fars imparatoru Enuşirvan tarafından Tizenebaz kentindenburaya getirildiği, mancınıklar ile şehre atıldığı ve şehrin bu şekilde fethedildiğikaydedilmektedir. Bkz. Zekeriyya b. Muhammed b. Mahmud el-Kazvinf, .4sdru'I-BilddIle Ahbliru'[-İblid, Beyrut trs, 467.

CAHIZ'IN eT-TEBESSVR Bİ'T-TİcARE ADLI RİsALESİ

FESA'dan: Fıstık, çeşitli ve nadir meyveler ile cam getirilirdi.77

UMMAN ve DENİz SAHİLİNDEN:78 inci getirilirdi.

327

75 Fars bölgesi temelde beş büyük bölgeye ayrılmakta ve her bölge bir valitarafından yönetilmekteydi. Bu bölgeler, İstahr, Darabecird, Erdişir Hurre, Şapur Hurre,Kubad Hurre'den oluşmaktaydı. Bu beş bölgenin her birinin içerisinde, birkaç büyük kentyer almakta idi. Bölgenin en önemli ticari geliri ipek böcekçiliği, ipek ip ve kumaşüretimidir. Bu amaçla yetiştirilen çeşitli dut ağacının varlığından bahsedilir. Bununyanında yöre, dışarıya bol miktarda ipek halı göndermekteydi. İran halı sı veya Fars halı sıolarak meşhur olan halı bu bölgede üretilmekteydi. Yine yörede bol miktarda Itriyat, balve bal mumu üretilir ve yöre dışına gönderilirdi.

76 Tevezzi, Huzistan bölgesindeki Tuz kentine nisbet edilen elbiselere verilenisimdir. Tuz kenti de yörenin diğer kentleri gibi dokuma ile meşhur idi. Bkz. Makdisı,337.

77 İbnu'l-Belhı Fars bölgesinin Derabecird eyaletine bağlı olan Fesa kentinin,İsfehan 'ın birkaç katı büyüklükte olduğunu söylemektedir. Fesa kenti daha sonrayıkılmıştır. Adı anılan bu kent ve çevresinde zengin su kaynakları bulunduğu için bolmiktarda tarım yapılmaktaydı. Havasının uygun olması nedeniyle sıcak bölgelerde yetişenmeyvelerin yanı sıra, soğuk bölgelerde yetişen meyvelerin de yetiştirildiğikaydedilmektedir. İbnu'I-Belhl, her bahçede ceviz, narenciye, üzüm, incir gibi farklıiklimierde yetişen meyveyi görmenin mümkün olduğunu söylemektedir. [Geniş bilgi içinbkz. İbnu'I-Belhl, l29-130J Himyeri ise, bu kenti Şiraz ile karşılaştırmakta ve Fesa'nınŞiraz'ın büyüklüğünde bir kent olduğunu, ancak havasının Şiraz'ın havasından dahagüzel, pazarlarının da daha canlı olduğunu söylemektedir. Ona göre Fesa'nın ekonomisi,büyük ölçüde tarıma dayanmaktaydı. Burada yaş sebze ve meyve, hububat, tuz, ceviz,ayva, turunç, iyi cins şeker kamışı üretilmekteydi. [Bkz. Himyeri, 442J Makdisı, Fesa'daIslam aleminin hemen hemen her yerine ihraç edilen ince ipek elbiselerinin yanı sıra sergive havlu çeşitleri ile değerli mendillerin üretildiğini söylemektedir. Bkz. Makdisı, 337.

78 Yukarıda Hindistan ve Çin'e değinirken de belirttiğimiz gibi, Islam'dan öncedeniz ticareti fazla güvenli olmadığı için kara ticareti, bir başka ifade ile kervancılıkgelişmişti. Bu kervan ticaretinin merkezi olan Mekke'den yola çıkan kervanlar, önceDummetu'l-Cendel'e, arkasından Irak'a, oradan Bahreyn ve Umman'a, giderlerdi.Buradan sadece Yemen'de üretilen mallar satın alınmaz, Hindistan ve Çin'den gelenmallar da satın alınırdı. [Bkz. M. Mahfuz Söylemez, Emeviler Döneminde Ku/e, 23lJIslam'ın Arap yarımadasının tamamına, Irak, Iran, Suriye ve Mısır'a hakim olmasıyladeniz ticareti daha güvenli hale gelmiş, kervan ticaretinin (İslam'dan önceki)yoğunluğunun yok olmasına neden olmuştur. Dolayısıyla Hindistan ve Çin 'de üretilenmallar, Yemen üzerinden değil daha çok gemiler ile Basra veya Akabe körfezi üzerindenİslam pazarlarına gelmekteydi. Böylece Yemen, aracı olma konumunu yitirdi ve gerilemesürecine girdi. Burada sadece sahil kısmını istisna tutmak gerekir. Çünkü Umman'danbaşlayarak Katar'a kadar uzanan sahil şeridi bu gün olduğu gibi geçmişte de en değerliincilerin çıkarıldığı bölgedir. Dolayısıyla bu bölge her zaman ticari önemini korumuştur.

328 M.MAHFUZSÖYlEMEZ

MEYSAN'dan:79 yastıklar ve çarşaflar getirilirdi.

AHVAZ VE ÇEVRESİNOEN:80 şeker ve ipek kumaş, çalgıcılar(sanacat)81, dansözler82, ••• , hurmaçeşitleri, pekmez, şeker (kand)getirilirdi.

SÜS'tan:83 turunçgiller, menekşe yağı, reyhan, evcil hayvanlar, eğeraltına konan keçe (berazu') getirilirdi.

MUSUL'dan: örtüler ve evde hem örtü hem de sergi olarakkullanılan yaygı, keklik ve bıldırcın getirilirdi.

HULVAN'dan:l!4 Nar, dut, turşu getirilirdi.

ERMENİSTAN8) ve AZERBA YCAN'dan86: keçe, semer altınakonan keçe (berazu'), sergi kilim, köle, Ermenistan'da üretilen ve adınatikek denilen elbiseler ve yün getirilirdi.

79 Vasıt ile Basra arasında bulunmakta olup. Geniş tarım arazisine sahip idi.Kazvinı en çok hurma yetiştirildiğini söylemektedir. Bkz. Kazvinı, Asaru 'l-Bilad, 464

80 Hz. Ömer döneminde Hurkus b. Züheyr es-Sa 'dı tarafından fethedilen Ahvaz,Isfahan'a yakın olup, Isfahan ilc arasında 45 fersah bulunmaktadır. [Bkz. Himyeri. 61 J

81 Naşir, senace kelimesinin Arapça'da bulunmadığından hareketle nesa he kelimesiolabileceğini ve deri anlamına geldiğini söylüyorsa da, bu kelime Farsça 'daki sanace yaniçalgıcı anlamına gelen kelimedir. Senace, daha çok savaşlarda askerleri coşturmak içinçalgı çalan görevlilere verilen isimdir.

82 Muhakkik. rakkase kelimesinin küçük oturak anlamına gelen tarrahe kelimesininbozulmuş şekli olduğu kanaatindedir. Ancak bu kelimenin, asıl hali olan rakkase, yanidansöz anlamında olması daha makuldur.

83 Huzistan eyaletine bağlı olan Sus, Irak eyaletinin doğu sınırında yer almaktaydı.Geniş tarım havzasına sahip olduğu kaydedilen bu şehirde, pirinç. şeker kamışı ve kavungibi tarımsal mamullerin yanı sıra, islam aleminde Kufe'de üretilen ipek sarıklar dışındaen iyi ipek dokumanın da yapıldığı kaydedilmektedir. Bkz. Makdisı, 311,320

84 Adaleti ile meşhur olan Sasanı imparatorlarından Enuşirvan'ın babası Kubad b.Firuz tarafından inşa edildiği kaydedilen Hulvan, Fars bölgesi ile Avhaz arasındabulunmaktadır. Irak eyaletine bağlı olan bu kent. bölgede KGfe ve Basra 'dan sonra enbüyük şehir olarak kabul edilmektedir. Ekonomisi daha çok tarıma dayanmakta olanHulvan 'ın hurması meşhurdur. Bkz. Himyeri, 195

85 Hz. Osman döneminde Habib b. Mesleme tarafından fethedilerek islamtopraklarına katılan Ermenistan. geniş bir bölgeye verilen bir isim olup, burada bir çokkent bulunmaktaydı. ibnu'l-Fakıh bu kentlerin şunlar olduğunu belirtmektedir: Belkan.Kabele, Şervhan, Curzan, Soğdabil. Bab Firuz Kubaz. el-lekz. Busfurecan, Debil,Siractayr, Bağrevend. Neşva, Şimşat, Hilat (Ahlat), Kalikala, Erciş. Biicuneys'.Ekonomisine gelince; İbnu'l-Fakıh, bu yörenin ekonomisini balıkçılık ve hayvancılığadayandırmaktadır. Yine burada kırmızı boyanın aslını teşkil ettiğine inanılan ve bahar

CAHIZ'IN eT-TEBESSUR BI'T-TlcARE ADLI RIsALESI 329

DOGAN, ŞAHİN, ATMACA VE DİGER YıRTıCı KUŞLAR87En iyi doğan, Türk iııeri civarından GiIan'a kadar olan bölgede yaşayanbeyaz doğandır. Onu Zenc çevresinden Hind ve Yemen'e kadar uzananbölgede yaşayan simsiyah doğan takip eder. Ondan sonra parlak kırmızıdoğan gelir. Daha sonra siyah ve toprak rengindeki doğan gelir.88

aylarında yetiştiği belirtilen kırmız bitkisinin bulunduğu ve bölgenin yün ve yünmamulleri üretliğini de kaydetmektedir. Keza burada bölgede dericilik ve madencilik deyapılmaktaydı. [İbnu'l-fakih, 583-593) Makdisi ise Ermenistan bölgesinin ekonomisinindaha çok dokumacılık ve hayvanclığa dayandığını, bölgede bol miktarda ipek dokumanınyapıldığını ve yöre dışına ihraç edildiğini söylemektedir. Bkz. Makdisı, 292.

86 Hicri 22 yılında Muğire b. Şu'be tarafından İslam topraklarına katılanAzarbaycan, geniş bir coğrafyaya verilen isim olup, bu bölgede de bir çok kentbulunmakta idi. Ibnu 'l-fakih bu kentlerin şunlar olduğunu belirtmektedir: Berkeri,Selemiis, Mukiin, Hoy, Versan, Baylakan, Merağa, Neriz, Tebnz, Berze, Saburhast, el-Hunenec, el-Meyanec, Merend. Gülsere. Berzend, Gence (Cenze), Cabrevan, Urumiye,Şir. ibnu'l-fakıh, Azarbaycan'ın 1.000.0000 dirhem harac ödediğini söylemekte, ancakbu yörenin ekonomisi ile ilgili hiçbir bilgi vermemektedir. Bkz. İbnu'l-fakih, 581-582.

87 Yırtıcı kuşların av hayvanı olarak kullanılması oldukça eskidir. Yırtıcı kuşlartarafından avlanan hayvanlar ile ilgili olarak, ilk dönem hadis ve fıkıh kitaplarındamüstakil babların bulunuyor olması, oldukça eski dönemden itibaren bu kuşlarınmüslümanlar tarafından da avcılıkta kullanıldığını göstermesi açısından önemarzetmektedir. [Bu fıkıh kitaplarına örnek olarak bkz. Celaluddin Abdurrahman es-Suyuti,Teııviru'l-Heva/ik Şerh ala Muvalla el.Malik, I-III Beyrut, ? II, 41 vd. Abdullah b.Mahmud b. Mevdud, el-ihtiyar li Ta 'Iili 'l-Muhtar, ı-v. İstanbul i98 ı, V, 3 vd.) yabanikuşların avlanmada kullanılmalarının yanı sıra, ilaç olarak da kullanılmış olduklarıanlaşılmaktadır. Örneğin cd-Demiri. doğanın kimi parçalarının çocuğu olmayan kadınlartarafından yenmesinin. çocuk doğurmasına faydasının dokunacağını söylemektedir. Yineatmacanın bazı parçalarının da göz hastalıklarının ilacı olduğunu söylemektedir. Bkz. ed-Demiri, ı. 136.

Emeviler döneminden itibaren bu kuşların, halifeler ve emirler tarafındanavlanmada kullanıldıkları bilinmektedir. Ancak Abbasiler döneminde hemen hemen herhalife veya emirin avlanmak için yırtıcı kuş besledikleri kaydedilmektedir. Bir örnekolarak Abbası halifesi Harun er-Reşid'i verebiliriz. ed-Demirı "ünlü Abbasi halifesiHarun er-Reşid'in doğanlarının bulunduğunu, bunlarla avlandığını, doğanlarından birininbir gün oldukça uzaklaştığını, halifenin kuşunun kaybolduğundan veya kaçtığındanşüphelenerek üzüldüğünü, sonra geri dönen kuşun pençelerinde kanatları bulunan, fakatbaIığa benzeyen bir hayvan getirdiğini. halifenin çevresinde bu kuşun hangi kuşolabileceği ile ilgili tartışmaların meydana geldiğini aktarmaktadır. Geniş bilgi için bkz.ed-Demin, 128.

88 Muhakkik, metinde geçen dizec kelimesinin Farsça çift renkli anlamına gelen"dorenk" kelimesinden geldiğini söylüyorsa da, bu kelime genellikle kuşlar içinkullanılmakta olup, siyah ve toprak rengi anlamına gelmektedir.

330 M.MAHFUZSÖYLEMEZ

Şahinlerin en yisi ise, simsiyah deniz şahini ve beyaz Cürdinşahinidir.

Keza Atmacanın89 en tutulanı; simsiyah deniz atmacası olup, onubeyaz Hindistan atmacası, sonra kırmızı deniz atmacası takip eder. En iyiatmaca; sırtı ve göğsü kırmızı, kanatları beyaz, parlak, başı büyük, güçlüve çukur gözlere sahip (el-Gairu'l-ayneny min gayri hezal), enli gagalı,geniş ve kalkık göğüslü, yumuşak tüylü (leynu'z-zeğb), uzun kuyruklu,ayakları eldiven giymiş gibi yeşil ve ağırdır. [Bu özelliklere sahipatmaca] tam ağırlığına ulaştığında i30 (dirheme) satılır. Bu onun enyüksek değeridir.

Delice doğanın (yu'yu), doğanın erkeği, kara göz atmacanın (afsa)da atmacanın erkeği olduğu iddia edilmiştir. Erkek şahinin (el-bezat) deküçük delice doğanın konumunda olduğu söylenmiştir.

Farslar şöyle demişlerdir. Güzelolup deneyimsiz at ve doğan değerliolmadığı gibi, çirkin ve deneyimli olanları da değerli değildir. Şayet buiki hayvan hem güzel ve hem de deneyimli olursa daha değerli olurlar.

Başka Bölüm

Sergi ve kıyafet olarak kullanılan kumaş, ne kadar yumuşak ve safise o derece değerlidir. Takı olarak kullanılan mücevher ve değerli taşlar[sergi ve kıyafetin aksine] ne kadar saf ve parlak ise o kadar kıymetliolur. Vahşi ve evcil hayvanlar, ne kadar cüsseli ve itaatkar ise, o orandatercihe şayan ve övülmeye değerdir.

İnsanlar-ister sıradan isterse üst tabakadan olsun- ne kadar akıllı vehoşgörülü olurlarsa, o derece güzelolur. Kadınlar- ister hür olsun istercariye- ne kadar sakin (ekseru sukunen), iyi huylu, az başa kakan ise, oderece hürmete layık olurlar. Kuşlar -ister ovalarda, isterse dağlıkbölgelerde yaşasın- evcil olanları daha çok tercihe şayandır. Yeni üretilenve nadir bulunan şeyler, ne kadar saf ve parlak iseler o oranda hoş olurlar.Düşman, ister küçük isterse büyük olsun, ne kadar hırslı ise o oranda

89 Av hayvanlannın en değerlisi olan atmaca, doğandan daha fazla tutulmaktadır.Atmacanın doğandan fazla tutulmasının nedeni, hem kolay eğitilebilirliği hem de sıradankuş avlamamasıdır. Doğan önüne gelen her kuşu avlamasına rağmen, atmaca avınıseçmekte sıradan kuşları avlamamaktadır. Atmacanın en çok avladığı hayvanlar, sülün,güvercin ve yaban güvercinidir. Atmacayı doğandan değerli kılan bir başka şey ise, avınınpeşini asla bırakmaması yani, hiç vazgeçmemesidir. Geniş bilgi için bkz. ed-Demiri, I,139.

CA.HIZ'INeT-TEBESSUR Bt'T-TtCA.RE ADLIRtSA.LESt 331

kıskançlık göterip düşmanca davranır. Belli bir hedefe sahip olmayankimselere yakın olmak sakıncalıdır.90

Servet el değiştirir (intikal eder), nzıklar bölünmüştür. Öyleyseisteklerinizi güzelleştiriniz, fakire merhamet ediniz. Zayıf olana şefkatgösteriniz ki, onunla sevap ve mükafat alasınız. Adalet, işleri kendisineçeken bir etkendir. Uykunun en hayırlı olanı, tembelliği ve bitkinliğigiderenidir.

Nesnelerin beş duyu ile algılanması şu şekildedir: güzel ve alımlıolanı göz, güzel kokuyu burun, güzel tadı tat alma duyusu, sesi vegürültüyü -olduğu gibi- kulak, yumuşak ve pürüzsüz nesneyi dokumaduyu su algılar.

Farslar, "kalp ve göz ortaktır, tat ve duyu müttefiktir, hıfz ve zekaarkadaştır. İşitme ve konuşma da bir aradadır.", demişlerdir.

İnsanlann en hayırlısı hoş görülü, güzel yüzlü ve mütevazı olanıdır.Kötü adam; sözün ne anlama geldiğini bilmez, sözü olduğu gibi alır,hasta olmadığı halde ten rengi san veya siyahtır, doğruyu bulamaz,şakalaşmayı ve mizahı kınar, konuşurken bolca argo kullanır.

Salih adam, hoşgörülü, güler güzlü, hoş görünümlü, tatlı sözlü, alnıaçık, eli açık gösteriş yapmaz, sakin, kararlı, aceleci değil, mizah velatifeyi kerih görmez, hayırla yad edilenleri zikreder, tatlı sözlü vemütevazıdir.

Kral Sabur akıllı olan kişi, şu altı kişinin sözüne güvenmeyeceğiiddiasında bulunmuştur: Sarhoşun, tellalın, şarlatanın, hastalıklı olanşahısların, arraftann, dedikoducunun ve kadının

Kitap bitti.

Allah'a layık olduğu vechiyle hamd olsun. Salat ve selam Allah'ınResulü ve onun ashabının üzerine olsun

90 Metinde "varacağı yeri bilmeyen kimseye yakın olmak sakıncalıdır"denilmektedir.