Genişleyen Sosyal Politika Disiplininde 'Sosyal Risk Yönetimi'
bilgi çağının iş organizasyonlarında stratejik bilgi yönetimi
-
Upload
khangminh22 -
Category
Documents
-
view
1 -
download
0
Transcript of bilgi çağının iş organizasyonlarında stratejik bilgi yönetimi
T. C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANA BİLİM DALI
YÖNETİM VE ORGANİZASYON BİLİM DALI
BİLGİ ÇAĞININ İŞ ORGANİZASYONLARINDA
STRATEJİK BİLGİ YÖNETİMİ: TEORİ VE BİR UYGULAMA
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DANIŞMAN
YRD. DOÇ. DR. SERDAR ÖGE
HAZIRLAYAN
ŞÜKRAN GÖKCE
KONYA 2006
i
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
İÇİNDEKİLER…………………………………………………………………..I
ŞEKİLLER LİSTESİ……………………………………………………..……..IV
TABLOLAR LİSTESİ…………………………………………………………..V
GİRİŞ……………………………………………………………………………..1
BİRİNCİ BÖLÜM
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
1.1. BİLGİ KAVRAMI………………………………………………..……………..3
1.1.1. Bilginin Tanımı………………………………………………..….........3
1.1.1.1. İmge…………………………………………………………..…5
1.1.1.2. Veri (Data)………………………………………………….…..5
1.1.1.3. Enformasyon (Information)……………………………………..6
1.1.1.4. Bilgi (Knowledge)………………………………………………7
1.1.2. Bilgi Türleri…………………………………………………...............8
1.1.2.1. Kullanım Biçimine Göre Bilgi Türleri ………………….…...…8
1.1.2.1.1. İdealist Bilgi...…………………..……………….....…..8
1.1.2.1.2. Sistematik Bilgi………………………………….….....9
1.1.2.1.3. Pragmatik Bilgi……………………….………………..9
1.1.2.1.4. Otomatik Bilgi………………………….…………....9
1.1.2.2. İçeriğine Göre Bilgi Türleri……………………….……….…...9
1.1.2.3. Organizasyonel Bilgi Türleri………………………………....10
1.1.2.4. Kaynağına Göre Bilgi Türleri…………………………...……..10
1.1.2.4.1. Açık Bilgi..……………………………………….....11
1.1.2.4.2. Örtük Bilgi…………………………………….…....11
1.2. ORGANİZASYONLARDA BİLGİ YARATMA SÜRECİ……………...........12
1.2.1. Bilgi Dönüşümü (SDBİ Süreci)……………………………..……......13
1.2.1.1. Sosyalleşme………………………………………………….14
1.2.1.2. Dışsallaşma…………………………………………….…….15
1.2.1.3. Birleştirme…………………………………………………...19
1.2.1.4. İçselleşme…………………………………………………….19
1.2.2. Bilgi Yaratımı İçin Paylaşılmış Genel Alan: Ba..……………….….23
ii
1.2.3. Bilgi Varlıkları…………...……………………....................….........25
1.3. BİLGİ EKONOMİSİ……………………………………………….…..….....27
1.3.1. İşgücünün Yapısındaki Değişim..…………………….……...….......28
1.3.2. İnternet………………………………………………….…….…......30
1.3.3. İnternetin İş Hayatına Etkileri ve Elektronik Ticaret………………..31
1.3.4. Ekolojik Çevre…………………………………………………..…...33
1.4. BİLGİ TOPLUMU…………………………………………...……..................34
1.4.1. Bilgi Toplumunun Temel Özellikleri……………..…………………35
1.4.2. Bilgi Toplumunda Yönetim ve Organizasyon Yapısı…………..……37
1.4.2.1. Şebeke Organizasyonlar..………………………….………......40
1.4.2.2. Sanal Organizasyonlar………………………………………...41
1.4.2.3. Öğrenen Organizasyonlar……………………………………...43
1.5. BİLGİ YÖNETİMİ…………………………………………….........................45
1.5.1. Bilgi Yönetiminin Tanımı..………………………………………....45
1.5.2. Bilgi Yönetiminin Amacı…………………………………………...48
1.5.3. Etkin Bilgi Yönetiminde Karşılaşılan Engeller…………………….50
1.5.4. Bilgi Yönetiminden Beklenen Faydalar…………………………….52
İKİNCİ BÖLÜM
STRATEJİK BİLGİ YÖNETİMİ
2.1. BİLGİ YÖNETİM SÜRECİ…………………………………........................55
2.1.1. Bilginin Üretilmesi ve Geliştirilmesi…………………….....................55
2.1.1.1. Bilginin Elde Edilmesi…………………………………….…55
2.1.1.1.1. Bilginin Taklit Edilmesi…………………………….....55
2.1.1.1.2. Bilginin Satın Alınması………………………………..57
2.1.1.1.3. Dış Kaynak Kullanılması (Outsourcing)……… ……57
2.1.1.2. Bilginin İşletme İçerisinde Üretilmesi………………….……58
2.1.1.2.1. Araştırma–Geliştirme Çalışmaları………………..…...59
2.1.1.2.2. Bilginin Füzyon Yoluyla Elde Edilmesi……………....59
2.1.1.3. Bilginin Müşterek Olarak Elde Edilmesi………………….…60
2.1.1.3.1. Network (Bilgi Ağları) Yoluyla Bilgi Edinimi………..60
2.1.1.3.2. Stratejik Ortaklıklar Yoluyla Bilgi Edinimi…………..61
2.1.1.3.3. Risk Sermayesi Yoluyla Bilgi Edinimi…………….....61
2.1.1.3.4. Müşteriyle Birlikte Bilgi Üretimi……………….……62
iii
2.1.2. Bilginin Tasnif Edilmesi ve Saklanması……………………………..62
2.1.3. Bilginin Transfer Edilmesi ve Paylaşılması……………………….…63
2.1.4. Bilginin Kullanılması ve Değerlendirilmesi………………………....64
2.2. BİLGİ YÖNETİMİ SÜRECİNİN TEMEL UNSURLARI……………………65
2.3. BİLGİ YÖNETİMİ STRATEJİLERİ………………………………………….67
2.3.1. Kodlama Stratejisi…………………………………………….……...68
2.3.2.Bireyselleştirme Stratejisi………………………………………….…69
2.4. ENTELEKTÜEL SERMAYE (Intellectual Capital)…………………………73
2.4.1. Entelektüel Sermaye Kavramı………………………………….…….73
2.4.2. Entelektüel Sermayenin Bileşenleri………………………………….75
2.4.2.1. İnsan Sermayesi………………………………………..……...76
2.4.2.2. Yapısal Sermaye………………………………………..……..78
2.4.3.3. Müşteri Sermayesi………………………………………..…...79
2.4.3. Entelektüel Sermaye Yönetimi ve Bilgi Yönetimi……………….….79
2.5. STRATEJİK BİLGİ YÖNETİMİ……………………………………………..81
2.5.1. Stratejinin Tanımı…………………………………………………....81
2.5.2. Stratejik Yönetim………………………………………………....….83
2.5.3. Bilgi Çağında Stratejik Yönetim……………………………………...85
2.5.4. Stratejik Yönetim Süreci…………………………………………..…87
2.5.5. Stratejik Bilgi……………………………………………………..….88
2.5.6. Stratejik Bilgi Yönetimi………………………………………..….....91
2.5.6.1. Stratejik Bilgi Yönetimi Süreci……………………………......92
2.5.6.1.1. Stratejik Bilgi Analizi ………………………………...92
2.5.6.1.2. Stratejik Bilgi Seçimi…………………………….......93
2.5.6.1.3. Stratejik Bilgi Uygulaması………………………...…94
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KONU İLE İLGİLİ AMPİRİK BİR ÇALIŞMA
3.1. ARAŞTIRMANIN AMACI …………...…………………………….……….96
3.2. ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI……………………………………… 96
3.3. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ……………………………………………………97
3.4. ARAŞTIRMANIN SINIRLARI VE GÜVENİLİRLİĞİ……………………...97
3.5. ARAŞTIRMA ANALİZİ VE BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ…...98
3.5.1. Ankete Katılan Yöneticiler Hakkında Genel Bilgiler……………………98
iv
3.5.2. Araştırmaya Katılan İşletmeler Hakkında Genel Bilgiler……………...100
3.5.3. Araştırma Konusuyla İlgili Soruların Analizi………………….……....102
SONUÇ……………………………………………………………………..……..112
KAYNAKÇA……………………………………………………………………..119
Ek 1:Anket Formu…………………………………………………………….…..128
v
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil 1. İmgeden Bilgiye Erişim Süreci………………………………………….5
Şekil 2. Bilgi Yaratma Sürecinin Üç Elemanı…………………………………….13
Şekil 3. Bilgi Yaratımının Dört Modeli…………………………………………...20
Şekil 4. Dış Bileşenler ile Bilginin Yaratılması…………………………………...21
Şekil 5. Ba ve Bilgi Dönüşümü…………………………………………………...23
Şekil 6: Ba’nın Dört Karakteristiği………………………………………………..24
Şekil 7. İşgücünün Sektörel Dağılımı……………………………………………..29
Şekil 8. Stratejik Bilgi Analizi…………………………………………………….93
Şekil 9. Stratejik Yönetim İle Stratejik Bilgi Yönetimi Süreci Arasındaki Etkileşi.95
vi
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1. Bilgi Dönüşümü…………………………………………………………...14
Tablo 2. Ürün Geliştirmede Kavram Yaratmak İçin Metafor ve Kıyas…………….18
Tablo 3. Bilgi Varlıklarının Dört Çeşidi…………………………………………....27
Tablo 4. En Çok İnternet Kullanıcısına Sahip 20 Ülke……………………………..30
Tablo 5. Bilgi Yönetimi Uygulamalarında Karşılaşılan Engeller…………………...51
Tablo 6. Bilgi Yönetimi Stratejileri…………………………………………………70
Tablo 7. Güvenilirlik Analizi Sonuçları…………………………………………….98
Tablo 8. Ankete Katılan Yöneticilerin Çalıştıkları Pozisyonlara İlişkin Frekans
Analizi……………………………………………………………………..99
Tablo 9. Ankete Katılan Yöneticilerin Eğitim Durumlarına İlişkin Frekans
Analizi……………………………………………………………………..99
Tablo 10. Ankete Katılan İşletmelerin Faaliyet Alanlarının Frekans Analizi……..100
Tablo 11. Ankete Katılan İşletmelerin Faaliyet Gösterdiği Sektörler……………..100
Tablo 12. Ankete Katılan İşletmelerin Kuruluş Yılları……………………………101
Tablo 13. Ankete Katılan İşletmelerin Hukuksal Yapıları………………………..101
Tablo 14. Bilginin Elde Edilmesi………………………………………………….102
Tablo 15. Bilginin Tasnif Edilmesi ve Saklanması………………………………..103
Tablo 16. Bilginin Transfer Edilmesi ve Paylaşılması…………………………….103
Tablo 17. Bilginin Kullanılması ve Değerlendirilmesi……………………………105
Tablo 18. Stratejik Bilgi Yönetimi………………………………………………...106
Tablo 19. Bilginin Elde Edilmesi (Tanımlayıcı İstatistik)…………..…………….107
Tablo 20. Bilginin Tasnif Edilmesi ve Saklanması (Tanımlayıcı İstatistik)…...….108
Tablo 21. Bilginin Transfer Edilmesi ve Paylaşılması (Tanımlayıcı İstatistik).……108
Tablo 22. Bilginin Kullanılması ve Değerlendirilmesi (Tanımlayıcı İstatistik)……110
Tablo 23. Stratejik Bilgi Yönetimi (Tanımlayıcı İstatistik)………………………110
1
GİRİŞ
Günümüzde, bilgiye dayalı bir iktisadi ve sosyal dönüşüm süreci yaşanmaktadır.
Sanayi devriminden sonra üretim yapısından sosyal hayata, uluslar arası ilişkilerden
işletmelerin yönetim ve organizasyonuna kadar pek çok farklı alanda radikal değişimler
kendini hissettirmektedir. Söz konusu radikal değişimlerin temelinde bilgi ve bilginin
kullanılmasındaki farklılıklar yer almaktadır. Yaşanmakta olan dönüşüm sürecinde
bireyler, kuruluşlar veya toplumlar açısından mukayeseli bir üstünlük sağlamanın ve daha
fazla refah elde etmenin temel yolu bilgiyi daha etkili biçimde kullanmaktan geçmektedir.
Konuya organizasyonlar açısından bakıldığında bilginin daha fazla değer sağlayacak
biçimde yönetilmesi, son yıllarda üzerinde en çok durulan konulardan biridir. Kuruluşlar
açısından sürdürülebilir rekabet avantajı elde etmenin temel şartı olarak gösterilen bilgi
yönetimi, “bir organizasyonda bilginin üretilmesi, tasnif edilmesi ve saklanması, transfer
edilmesi ve paylaşılması, kullanılması ve hayata geçirilmesiyle ilgili tüm faaliyetlerin ve
süreçlerin belirli bir amaca yönelik olarak sistemli ve şuurlu bir biçimde yönetilmesidir”
şeklinde tanımlanabilir. Ancak bu yaklaşımda sadece enformasyon teknolojilerinden
yararlanarak bilginin açık bilgi olarak yönetimi değil aynı zamanda örgüt içerisindeki
insan ilişkilerinin ve etkileşimlerinin bilgi yönetimi üzerindeki önemi vurgulanmaktadır.
Küresel rekabetçi çevrede işletmeler, başarılı olabilmek için çeşitli stratejilere
ihtiyaç duyarlar. Bu stratejiler bazen pazarda farklı bir yapılanma, bazen rakipleri pasifize
etmeye yönelik faaliyetler, bazen de başka işletmelerle işbirliğine gitme şeklinde çeşitli
şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Bu ve benzer stratejilerin özünde ortak bir stratejik
kaynak bulunmaktadır. Günümüzde bilgiye sahip olan ve onu zamanında ve etkili bir
kullanımla stratejik kaynak haline getiren organizasyonlar, amaçlarına ulaşmada daha
avantajlı konuma gelmektedirler. İşletmenin kapasitesini büyütmek ve dinamik çevreye
uyarlamak amacıyla bilginin yaratılması ve kullanılması bir gereklilik konumuna
gelmiştir. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında işletmelerin sahip olduğu en stratejik
kaynak bilgidir. Bu anlamda bilgi yönetimi, stratejik yönetim içerisinde
değerlendirilmektedir.
Çalışmamızın amacı gerek organizasyonların küresel rekabetle başa çıkabilmeleri,
gerekse ülkelerin kalkınması açısından son derece önemli olan Stratejik Bilgi Yönetimi
konusunda teorik bir çerçeve çizebilmek ve bunu bir uygulama çalışması ile
desteklemektir.
2
Çalışmanın birinci bölümünde konu ile ilgili kavramsal çerçeve çizilerek önemli
görülen kavramların tanımı yapılmıştır. İlk olarak sıkça birbirine karıştırılan veri,
enformasyon ve bilgi kavramları açıklanmış ve bilgi yönetimi açısından önem taşıyan
bazı bilgi türleri izah edilmiştir. Organizasyonlarda bilginin yaratılması ve yaratılan bu
bilginin iktisadi ve sosyal hayattaki etkileri “Bilgi ekonomisi” ve “Bilgi Toplumu”
başlıkları altında ele alınmıştır. Daha sonra bilgi yönetimi kavramı çeşitli yönleriyle
incelenmiştir. Bilgi yönetiminin tanımı, amacı, uygulamada karşılaşılan engeller ve
beklenen faydalar bu bölümde ele alınan konular arasındadır.
İkinci bölümde bilgi yönetimi süreçleri ele alınmıştır. Bu anlamda bilginin
üretilmesi ve geliştirilmesi, tasnif edilmesi ve saklanması, transfer edilmesi ve
paylaşılması, kullanılması ve değerlendirilmesi anlatılmıştır. Söz konusu süreçler
birbiriyle iç içe giren, birbirini etkileyen ve tamamlayan süreçlerdir. Bu süreçte
izlenebilecek stratejiler ve işletmelerin bilgi yönetimiyle orantılı olarak sahip oldukları
entellektüel birikimleri ele alınmıştır. Son olarak bilgi yönetimi stratejik perspektiften
incelenmiştir. Stratejinin tanımı, stratejik yönetim, stratejik bilgi ve stratejik bilgi
yönetimi başlıkları bu bölümde ele alınan konular arasındadır.
Çalışmanın üçüncü bölümü olan uygulama bölümünde ise, Konya Sanayi Odasına
kayıtlı 50 ve üzeri işçi çalıştıran 53 işletme üzerinde yapılan anket çalışması sonuçlarına
yer verilmiştir.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Bu bölümde çalışma konusu ile ilgili kavramsal çerçeve çizilerek önemli görülen
kavramların tanımı yapılacaktır. İlk olarak sıkça birbirine karıştırılan veri, enformasyon
ve bilgi kavramları açıklanarak, bilgi yönetimi açısından önem taşıyan bazı bilgi türleri
izah edilecektir. Organizasyonlarda bilginin yaratılması ve yaratılan bu bilginin iktisadi ve
sosyal hayattaki etkileri “Bilgi ekonomisi” ve “Bilgi Toplumu” başlıkları altında ele
alınacaktır. Bilgi yönetimi kavramı çeşitli yönleriyle incelenerek, bilgi yönetiminin
tanımı, amacı, uygulamada karşılaşılan engeller ve uygulamadan beklenen faydalara
kısaca değinilecektir.
1.1. BİLGİ KAVRAMI
1.1.1. Bilginin Tanımı
Geçmişten günümüze bilginin tanımına dair pek çok farklı yaklaşım bulunmaktadır.
Günlük hayatta sıkça kullanılmasına rağmen bilgiyi tanımlamak oldukça güçtür. Bilgi,
kelime anlamı itibariyle; bir iş, konu, olay ve herhangi bir şey konusunda bilinenler,
malumat (Doğan, 2001:163) veya “öğrenme, araştırma ya da gözlem yoluyla elde edilen
gerçekler” (www.sozluk.mikrobeta.com) şeklinde tanımlanmaktadır. Kavram olarak bilgi
pek çok bilim dalında ele alınmakta ve farklı şekillerde ifade edilmektedir. Örneğin
felsefe ve psikolojide ele alınan şekliyle bilgi bir önermenin doğru olduğunu veya
olabileceğini bilme olarak tanımlanırken, sosyal bilimlerde toplumsal etkileşimin bir
sonucu olarak ele alınmaktadır (Zaim, 2005:66).
Dinçmen, bilgi kelimesinin anlamını “öğrenme, araştırma veya gözlem sonucu
tekrar tekrar elde edilebilen, genelde kabul görebilecek gerçek ve ilkelerin bütününe
verilen ad” şeklinde tarif ederken, bu çerçevede herhangi bir ifadenin veya bir metnin bir
inancı değil de bilgiyi yansıttığını anlamak için içeriğinin ortaya çıkış şekline, tekrar
tekrar kanıtlanabilmesine ve genel olarak benimsenebilmesine bakmak gerektiğini ifade
etmektedir. Ona göre bu şartlar sağlanmazsa bilgiden değil inançtan söz edilir (Dinçmen,
2001:92).
Bu tanımlar incelendiğinde ortaya çıkan sonuç şöyle ifade edilebilir: bilgi dinamik
insancıl bir süreçtir. Bu süreç üç adımdan oluşmaktadır;
4
• İnsanlar çevreden edindikleri veri ve enformasyona kendi deneyim, beceri, duygu
ve sezgilerini katarak şahsi inançlar edinirler,
• Bu şahsi inançlar öğrenme, araştırma ve gözlem sonucu kanıtlanıp, kurallar ve
prosedürler süzgecinden geçtikten sonra doğrulanır,
• Doğrulanmış şahsi inançlar bilgiyi ifade eder,
Nonaka, Toyoma ve Konno (2000:7) bilgi yaratma süreci teorilerinde bilginin
“kanıtlanmış doğru inançlar” şeklindeki geleneksel tanımını benimsemişlerdir. Ancak
onların odaklandıkları asıl konu inançların doğruluğundan çok kanıtlanmış olmasıdır.
Onlara göre geleneksel batı epistemolojisindeki (bilgi kuramı) “doğruluk, bilginin esas
özelliğidir” ilkesi bilginin insancıl ve dinamik boyutlarını göz ardı etmektedir. Bu bakış
açısı içinde onlar bilgiyi “doğruya ulaşmak için, bireysel inanışları kanıtlamanın dinamik
insancıl bir süreci” olarak tanımlamışlardır.
Örgütsel bağlamda “bilgi” kavramının anlam ve gelişimini yönetim düşüncesindeki
evrime paralel olarak ifade etmek mümkündür. Drucker’e göre, bilginin anlamında
meydana gelen söz konusu değişimin ilk ve en önemli aşamasını sanayi devrimi
oluşturmaktadır ve bu aşamada bilgi aletlere, süreçlere ve ürünlere uygulanmıştır. İkinci
aşamada bilgi, ilk kez Taylor tarafından işlere uygulanmış ve prodüktivite devrimine yol
açmıştır (Drucker, 1994:33-53). Taylor yönetim ile ilgili gerçeklerin dile getirilip
ölçülmesi ile bu gerçeklerin diğer çalışanlara aktarılabileceğini ve bu yolla örgütsel
etkinlik artışı sağlanacağını savunmuştur. Ancak çalışanların deneyim ile yargılarını yeni
bilgi kaynağı olarak görmemiştir. Taylor’un eksik bıraktığı bu noktayı, “Neoklasik
Kuram”cılar tamamlayarak bilginin yalnızca mantık ve dille ilgili bir kavram olmadığını,
değerleri ve inançları da kapsadığını savunmuşlardır. Simon geliştirdiği “karar verme
yaklaşımı” ile “örgütleri bilgi işleme makineleri” olarak tanımlamakta, örgütlerin “karar
alma sürecini parçalayan, rutinleştiren ve sınırlayan bir tür kurumsallaşmış beyin”
olduklarını öne sürmektedir. Çalışanların sınırlı enformasyon işleme yetisine sahip
olmaları nedeniyle örgütlerin hiçbir zaman mükemmel biçimde akılcı olamayacaklarını
öngörmüştür (Özer vd., 2002:470). Nihayet üçüncü ve son aşamada ise bilgi bilgiye
uygulanmakta ve yönetim devrimi olarak ifade edilen süreci hazırlamaktadır (Drucker,
1994:66). Bu yeni devrim eskilerden çok daha hızlı, etkili ve kapsamlıdır (Erkan, 1998:
134). 1980’lerden sonra Drucker ve Nonaka gibi pek çok araştırmacı, 21. yüzyılda
bilginin önemine değinerek, bilgi edinme ve bu bilgileri uygulamalara aktarmanın
5
örgütler için yaşamsal derecede önemli olduğuna işaret etmişlerdir (Drucker, 1998:2;
Nonaka, 1998:64).
Tüm sağlıklı organizasyonlar bilgiyi yaratır ve kullanırlar. Bir organizasyon, dış
çevreden enformasyonu, malzemeyi ve enerjiyi içine alan açık bir sistem gibi davranır; bu
kaynakları daha sonra çevre içerisinde tüketilecek bilgi ve prosesler ile mal veya hizmet
üreten yapılara dönüştürür. Bu nedenle organizasyonlar ve çevreleri arasındaki ilişkiler
oldukça kritiktir. Organizasyonlar çevrelerine kaynakları ve var oluşlarının sürekliliğinin
onaylanması için bağımlıdırlar. Çevrenin karmaşıklık ve belirsizlik açısından
gelişmesinden dolayı, organizasyonların varlıklarını sürdürebilmeleri çevrenin güncel ve
olası gelecekteki durumlarını yeterince öğrenmelerine ve bu bilgiyi kendi davranışlarını
tam zamanında değiştirmek üzere kullanmalarına bağlıdır. Bir organizasyon bilgi
olmadan, kendini organize edemez, fonksiyonunu yerine getirir bir şirket olmayı
sürdürebilmeyi de gerçekleştiremez (Davenport ve Prusak, 1998:112).
Günümüzde işletmelerin en değerli ve stratejik kaynak olarak kabul ettikleri bilgi
(Zack, 1999:125), çoğunlukla veri ve enformasyon kavramlarıyla birlikte ele alınarak
açıklanmaktadır. Kimi zaman yanlışlıkla birbirlerinin yerine kullanılan bu kavramların
anlamlarının, birbirinden farklarının ve birinden diğerine nasıl geçileceğinin açıklanması
bilgi yönetimi uygulamaları açısından oldukça önemlidir.
Bilgi, belli bir süreçten geçmiş ve “işlenmiş veri”ler olarak tanımlanabilir. Bilginin
elde edilmesi belli bir süreç çerçevesinde gerçekleşir. Bu sürecin başlangıcında imgeler
vardır ve sırasıyla imgelerden veriler, verilerden enformasyon, enformasyondan bilgi ve
nihayet bilgiden ise üst bilgi elde edilir (Tutar, 2002:372).
Şekil 1. İmgeden Bilgiye Erişim Süreci
İmge Üst Bilgi Bilgi Enformasyon Veri
6
1.1.1.1. İmge
Harfler veya rakamlardan bazen de yalnız özel işaretlerden oluşan yazılardır.
Birbirlerinden bağımsız işaretler herhangi bir bağlamla ilişkilendirilmemiştir ve özel bir
anlam taşımazlar (Dervişoğlu, 2004:12).
1.1.1.2. Veri (Data)
Veri, olaylara ilişkin nesnel gerçekler olup birbiriyle ilişkilendirilmemiştir. Bu
nesnel gerçekler kendi başlarına bir anlam ifade etmezler. Dolayısıyla verilerle tek başına
ilişki kurulamaz ve amaçlara ulaşılamaz. İşletmeler açısından verinin en işe yarar tanımı
ise “yapılan işlemlerin belli biçimlerde tutulmuş kayıtları”dır. Modern organizasyonlarda
veri, teknolojik sistemlerde saklanmaktadır. Bu verilerin kullanılma hızı ve kapasitesi
şirketler açısından büyük önem taşıdığından veri yönetimi ayrı bir uzmanlık dalı
oluşturmakta ve şirketler veri depolamaya, bu verileri istenildiği zaman bulup
kullanılabilir hale getirmeye yönelik sistemlere büyük miktarlarda kaynak ayırmaktadırlar
(Davenport ve Prusak, 2001:22).
Çok veri sahibi olmak ve çok veri toplamak her zaman doğru kararlar alınacağının
bir göstergesi değildir. Çok veri toplayıp, bunların arasından işe yarayacakları seçmek
zor, maliyetli ve vakit alıcıdır. Kendi başlarına anlam ifade etmediklerinden karar
vermede güvenilecek bir dayanak değillerdir. Veri, kendisinin önemi hakkında bir bilgi
vermez ancak organizasyonlar açısından çok önemlidir, zira veriler enformasyon
yaratmak açısından vazgeçilmez bir kaynaktır (Davenport ve Prusak, 2001:24).
1.1.1.3. Enformasyon (Information)
Enformasyon “işlenmiş, anlam taşıyan ve insanlara faydalı olabilecek veridir”
şeklinde tanımlanabilir (Laudon ve Laudon, 1998:8). Drucker, enformasyonu “bir önemi
ve amacı olan veri” olarak ifade eder (Drucker, 1998:213). Enformasyon verinin tersine
yorum içerir ve bu yorum kişinin görüş ve deneyimleri ile birleşerek faaliyete imkân
tanıyan bilgi haline gelir.
Veriden çok daha zengin bir içeriğe sahip olan enformasyon yazılı, sözlü veya
görsel bir mesajdır. Her mesajda olduğu gibi enformasyonun aktarılması için bir gönderen
ve alıcı olması gerekir. Enformasyon, mesaj alan kişinin algılamasında değişimi ve yargısı
7
üzerinde fark yaratmayı amaçlar. Bu açıdan bakıldığında mesajın enformasyon olup
olmadığına kendisindeki etkisine bakarak alıcı karar verir (Gilbert vd., 2000:51).
Enformasyonun amacı, alıcının bir konudaki düşüncelerini değiştirmek, değerleme veya
davranışı üzerinde etki yaratmaktır. Bu yönüyle enformasyon fark yaratan veri olarak da
ifade edilmektedir (Davenport ve Prusak, 2001:24).
Ham gerçekleri ifade eden ve dağınık bir doğaya sahip olan veriler bir amaç
doğrultusunda düzenlenerek ve biçimlendirilerek enformasyona dönüştürülür (Beveren,
2002:19). Söz konusu dönüşüm aşağıdaki zihinsel süreçleri izlemektedir (Erengül,
1998:51):
• Amaca yönelik olma: Verilerin hangi amaçla derlendiğini öğrenme
• Sınıflandırma: Analiz birimlerini ve verinin temel bileşenlerini öğrenme
• Hesaplama: Verileri istatistiksel olarak analiz etme
• Düzeltme: Verilerdeki hataları ayıklama
• Özetleme: Bilgiyi özetleyerek daha kısa ve öz bir biçimde sunma.
Bilgisayarlar yukarıdaki işlemlerin gerçekleştirilmesine yardımcı olabilir ancak
verileri amaca yönlendirme ve ona bir anlam kazandırma işi ancak insan zihni ile
yapılabilir.
1.1.1.4. Bilgi (Knowledge)
Bilgi hem araç, hem de sonuçtur. Bir araç olarak bilgi, enformasyonu belli bir
sonuca ulaşmak üzere kullanmaktır. Bir sonuç olarak ise bilgi anlamayı, tefekkür etmeyi
ve fikir üretmeyi sağladığı gibi başlı başına bir değer manasına da gelir (Zaim, 2005:69).
Davenport ve Prusak “Working Knowledge” adlı eserlerinde “bilgi, deneyim ve
değerlere ilişkin enformasyonun akışkan bir karmasıdır” tanımını yaparlar. Bilgi sadece
kayıtlarda ve bilgi bankalarında değil kurumsal rutinlerde, süreçlerde, uygulama ve
normlarda da yer alır. Akışkan olduğu kadar yapılandırılmıştır da. Bazen sezgiseldir.
Sözlere dökülmesi her zaman mümkün olmayabilir (Gilbert vd., 2000:52). Enformasyon
nasıl verilerden türetiliyorsa, bilgi de enformasyondan türetilir. Eğer enformasyonun
bilgiye dönüşmesi isteniyorsa bu işi insanların yapması gerekir. Bu dönüşümde yaşanılan
düşünce süreçleri şunlardır (Erengül, 1998:51);
8
• Karşılaştırma: İçinde bulunulan duruma ilişkin enformasyon ile diğer durumlara
ilişkin enformasyonlar arasındaki farklar ve benzerlikleri karşılaştırma,
• Varılan sonuçlar: Kararlar ve hareketler üzerinde enformasyonun ne gibi etkileri
olduğunun sonuçlarının araştırılması,
• Bağlantılar: Elimizdeki bilgi parçasıyla diğer bilgiler arasındaki ilişkileri
belirleme,
• Sohbet: Diğer insanların bu enformasyonlar hakkındaki düşüncelerini öğrenme.
Yukarıdaki adımlardan da görüldüğü üzere bu süreç tamamen bireyler arasında
gerçekleşmektedir. Bu süreçlerin sentezi kişiyi bilgiye ulaştırır. Bilginin değerli olma
nedeni veri ve enformasyondan farklı olarak eyleme daha yakın olmasıdır.
Günümüzde bilgi, insan, para, güç ve rekabet avantajı anlamına gelmektedir. Bir
şirket için artık sermayeden, işgücünden ve diğer tüm maddi varlıklardan daha değerlidir.
Ancak buna rağmen en çok ihmal edilen varlık da bilgidir. Bir şirket, rekabet avantajına
sahip olabilmek için bilgi varlığının ne olduğunu saptamalı ve bu varlığı en yüksek
getiriyi elde etmek için nasıl yönetmesi gerektiğini bilmelidir. Önemli olan sahip olunan
bilginin niteliğidir. Bir şirketin bilgi varlığı (knowledge assets), kar elde etmek, değer
yaratmak, rekabet avantajını ve sürdürülebilir büyümeyi yakalamak için sahip olduğu
veya olması gereken pazar, ürün, teknoloji ve organizasyona ait bilgilerin tamamıdır
(www.focusinnovation.com).
Stephen Parker bilginin özelliklerini şu şekilde sıralamıştır (Parker, 2000:233-236):
• Bilgi, çok farklı kaynaklardan elde edilebilir,
• Bilgi, çok kolay veya zor sağlanabilir,
• Bilgi, çok farklı amaçlar için kullanılabilmektedir,
• Bilgi, kasıtlı veya kasıtsız olarak tahrip edilebilir,
• Bilgi, kaybolabilir, bilgi hareketli ve devingendir.
1.1.2. Bilgi Türleri
1.1.2.1. Kullanım Biçimine Göre Bilgi Türleri
Bilginin kullanılma biçimi bilginin nasıl algılandığına ve örgütlendiğine bağlı olarak
değişir. Bu açıdan yaklaşıldığında bilgi dört başlık altında sınıflandırılabilir (Bedük,
2005:204).
9
1.1.2.1.1. İdealist Bilgi
Vizyon oluşturmaya, yön belirlemeye, amaç tespit etmeye, değer ve inançları
yönlendirmeye ve karar vermeye katkı sağlayan bilgi türüdür. İdealist bilgi, çoğu zaman
farkında olunmadan, varlığı ve etkinliği tanımlanmadan kullanılır. Örgütlerde idealist
bilgi “benchmarking” ve kurum içi geliştirme çabalarında veya bilgili kişilerin
vizyonlarıyla üretilir (Barutçugil, 2002:61).
1.1.2.1.2. Sistematik Bilgi
Sistemlerin mekanizmaları, çalışma biçimleri ve fonksiyonları sistematik bilgi ile
anlaşılır, değişkenlere müdahale edildiğinde sonuçlarda ne tür farklılıklar olacağı da
sistematik bilgi ile çözülür. Yöntem ve kılavuz oluşturmaya yarayan bilgi türüdür. Bu tür
bilginin kaynağı genellikle formel eğitim olmakla birlikte gözlemler sonucu oluşturulan
senaryo ve modellerde bu bilgiye kaynak oluşturur.
1.1.2.1.3. Pragmatik Bilgi
Kararların alınma sürecinde veya işlerin yerine getirilmesi esnasında sahip olunması
gerekli olan temel bilgilerden oluşmaktadır. Pragmatik bilgi, kişinin farkında olduğu,
eğitim ve talimatlar ile el yordamı yoluyla elde edilen bilgi türüdür. Bireyin çalışma
hayatında kendi yetki ve sorumluluk alanı içinde bilmesi gereken bilgiler pragmatik
bilgiye bir örnektir.
1.1.2.1.4. Otomatik Bilgi
İnsanın düşünme, analiz etme ve değerlendirme yapmaksızın ortaya koyduğu
eylemler sahip olunan otomatik bilginin sonucudur. Bu anlamda içselleştirilmiş olan ve
rutin olarak insanların ortaya koyduğu davranışların kökeninde sahip olunan otomatik
bilgiler yatmaktadır.
1.1.2.2. İçeriğine Göre Bilgi Türleri
Bilgi içeriğine göre bireysel ve organizasyonel bilgi olarak ikiye ayrılmaktadır.
Bireysel bilgi, organizasyonel bilgi tabanının gelişmesi için gerekli olan kişisel bilgi,
beceri ve yeteneklerden oluşur. Organizasyonel bilgi ise, bireylerin sahip olduğu bilgilerin
toplamının yanı sıra, diğer organizasyonlar tarafından kolayca taklit edilemeyen teknoloji,
10
yöntem ve birey arasında geliştirilen benzersiz bilgi kaynaklarını ifade eder. Bu bilgilerin
diğer organizasyonlar tarafından taklit edilmesi oldukça güçtür, çünkü söz konusu üç
unsur (teknoloji-yöntem-birey) arasında oluşturulan etkileşim örgütün kendine özgü tarihi
ve kültürü tarafından biçimlenmektedir (Bhatt, 2001:70).
Organizasyonel ya da kolektif bilgi bireysel bilgiye göre çok daha güvenlidir ve
işletme açısından stratejik önemi daha fazladır. Organizasyon açısından önemli olan husus
bireylerin sahip olduğu bilgi birikiminden sistematik biçimde kolektif bir değer
üretebilme kabiliyetidir. Söz konusu kollektif değerin üretilmesi ve geliştirilmesi
günümüz organizasyonlarının başarısı açısından temel öge olarak kabul edilmektedir.
Dolayısıyla burada önemli olan işletme çalışanlarının tek tek sahip oldukları –ve çoğu
zaman öznel ve örtük durumda bulunan- bilgiyi ne ölçüde organizasyona mal
edebildikleridir. Bu açıdan bireysel bilginin organizasyonel bilgiye dönüştürülmesi bilgi
yönetiminin temel amaçlarından birini oluşturur (Zaim, 2005:77).
1.1.2.3. Organizasyonel Bilgi Türleri
Zack, “Managing Codified Knowledge” isimli çalışmasında örgütsel bilgi
tiplerinden bahsetmektedir. Bunlar açıklayıcı, yöntemsel, nedensel ve bağlantısal bilgi
türleridir. Açıklayıcı bilgi “ne hakkında” sorusuna cevap aranan ve durum, eşya ve
kavramları algılamak ve sınıflandırmaya dair bilgi türüdür. Organizasyon için önemli olan
kavramların etiket, sınıf ve ayrımlarının belirlenmesi yapı içerisinde etkin bir iletişim ve
bilgi paylaşımı sağlar. “Nasıl” sorusunun sorulduğu yöntemsel bilgi türü olayların uygun
bir seyir izlemesinin anlaşılması ve bir davranış dizisi sergileme yeteneğinden oluşur.
Paylaşılan yöntemsel bilgi, organizasyonda gerçekleştirilen eylemlerin etkin şekilde
uyumlaştırılmasını sağlar. Nedensel bilgi “neden” sorusunun sorulduğu bilgi türü olup bir
şeyin gerçekleşmesindeki sebepleri açıklar. Paylaşılan nedensel bilgi informal yollarla
daha ziyade örgütsel hikâyeler şeklinde ortaya çıkar ve bireyleri çeşitli amaçlara ulaşmak
için ortak bir zeminde toplayarak yönlendirir (Zack, 1999:46). Bağlantısal bilgi ise
açıklayıcı, yöntemsel ve nedensel bilgi türleri arasında ilişki kuran bilgi tipidir. Örneğin,
öğrenme ve yenilik çoğunlukla var olan kavramlar ve fikirleri yeniden yapılandırma ve
yaratma ile ilgilidir. İşletme başarısı çoğunlukla mevcut kaynaklar ve yeteneklerin nasıl
kullanıldıklarıyla bağlantılıdır (Dervişoğlu, 2004:30).
11
1.1.2.4. Kaynağına Göre Bilgi Türleri
Yunan filozoflar, bilginin “mythos” ve “logos” olarak tanımladıkları, birbirini
bütünleyen ve karşılıklı ilişki içerisinde bulunan iki farklı parçadan oluştuğunu kabul
ederler (Özer vd., 2002:472). Yunan filozofların bu görüşlerini temel alan Polanyi ise,
bilgiyi “örtük” (tacit), ve “açık” (explicit) olmak üzere iki sınıfa ayırmıştır (Hall ve
Andriani, 2002:31). Bu iki farklı bilgi türü ve bu iki türün birinden diğerine
dönüştürülmesinin sonuçları ile ilgili yaklaşımlar bilgi yönetimi modellerinde oldukça
yaygın biçimde kullanılmaktadır (Zaim, 2005:74).
1.1.2.4.1. Açık Bilgi
Formal ve sistematik bir yapıya sahip, kelimelerle, matematiksel formüllerle, ve
sayılarla kolayca ifade edilebilen, ulaşılabilen ve aktarılabilen bilgi türüdür.
Organizasyonun enformasyon katmanında ve dokümanlarında saklanır (Leonard ve
Sensiper, 1998:113). Veri tabanları, prosedürler, el kitapları, organizasyon şemaları bu tip
bilgilere örnektir.
Açık bilgi, kişiye özgü değildir ve sahibinden bağımsızdır. Açık bilgi kayıtlıdır bu
nedenle işgörenlerin işten ayrılmalarıyla azalmaz (Yeniçeri ve İnce; 2005:38).
Enformasyon teknolojilerinin açık bilginin kayıt altına alınması ve paylaşımında önemli
rolü bulunmaktadır (Choi ve Lee, 2002:175).
Batının geleneksel görüşüne göre bilgi açık bilgidir. Bununla birlikte bilginin ve
bilgi yaratımının gerçek doğasını anlamak için açık ve örtük bilgiyi birbirini tamamlayan
öğeler olarak görmek ve bilgi yaratımında her ikisinin de esas olduğunu kabul etmek
gerekir. Nitekim örtük görüşlerden uzak olan açık bilgi çok hızlı bir biçimde anlamını
yitirirken, kayıtlı hale getirilemeyen ve erişilemeyen örtük bilgide organizasyon açısından
anlam ifade etmeyecektir (Nonaka vd., 2000:8).
1.1.2.4.2. Örtük bilgi
Polanyi’nin tanımıyla “farkında olduklarımızdan daha fazlasını bilmek” (Leonard ve
Sensiper, 1998:114) olarak ifade edilebilen örtük bilgi, ifade ya da sembolize edilmesi
güç, faaliyet merkezli olup deneyimle öğrenilebilen, bireye özgü olmasının yanı sıra
12
sonuçları kalite, güvenilirlik, süreklilik ve üretim maliyeti gibi değişik kriterler açısından
test ve kontrol edilebilen bilgi türüdür (İbicioğlu ve Doğan, 2004:632).
Örtük bilgi kısmen teknik becerilerden –know-how- oluşur. Kişi bu tür örtük bilgiyi
tamamen sezgisel olarak tecrübe eder ve öğrenir. Bildiği şeyin altında yatan bilimsel veya
teknik ilkeleri çoğu zaman açıklayamaz ve başkalarına aktaramaz. Aynı zamanda örtük
bilginin önemli bir idrak (bilme) boyutu vardır. Bu tür bilgi yerleşik zihinsel modeller,
değerler, inançlar ve perspektiflerden oluşur ki bunlar kişiye ait doğrular olarak kabul
edilir ve kolay kolay açıklanamaz. Bu nedenle örtük bilgi kişinin çevresindeki olayları
algılama tarzını derinden şekillendirir (Smith, 2001:314). Sonuç olarak, örtük bilgi
tamamen kişiye özgüdür, bu nedenle biçimlenmesi ve ifade edilmesi oldukça güçtür. Bu
bilgiyi formüle etmek zor olduğu için, başkalarına iletmek de zordur. Örtülü bilginin
taklidindeki ve transferindeki bu zorluk onu stratejik rekabet faktörü haline getirmektedir
(Nonaka, 1998:27-28).
Açık bilgi kolaylıkla biçimlendirilebilir ve bilgisayar sistemleri yardımıyla
kolaylıkla transfer edilebilir ve saklanabilirken örtülü bilgiyi şifrelemek, kelimelerle ifade
edebilmek ya da formüle etmek oldukça güçtür. Bu güçlük örtük bilginin eylem ve
deneyim tabanlı olmasından kaynaklanmaktadır (Nonaka vd., 2000:7). Dolayısıyla bir
firmanın örtülü bilgisine sahip olmak ancak onun çalışanlarını transfer etmekle mümkün
olur. Kimi zaman bu bile yetersiz kalmaktadır. Çünkü transfer edilen tek bir uzman yeni
bir organizasyonda istenilen süreçlerin sıfırdan kurulabilmesi için gerekli tüm bilgiye
sahip olamamaktadır. Süreçleri ve rutinleri oluşturan örtülü bilginin tek bir kişide değil de
bireysel bilgileri parça parça birleştiren takım üyelerinde bulunduğu açıktır. Bunun yanı
sıra örtülü bilgi organizasyon kültürüne, yapısına ve süreçlerine özgü olduğu zaman etkili
olmaktadır (İbicioğlu ve Doğan; 2004:633). Örtük bilginin paylaşımı ve gelişimi aynı
yerde çalışan bireylerin yüz yüze etkileşimini gerekli kılar. Ortak mekan faktörü burada
kritik bir öneme sahiptir, çünkü örtülü bilginin paylaşımı ve transferi doğrudan gözlem,
etkileşim ve beden dili vb. yollarla sağlanabilir (Holtshouse, 1998:277). Bu bağlamda
kolay etkileşim ve iletişimin kurulabildiği yatay ve yalın organizasyon yapıları ile örgüt
içindeki informal ilişkiler önem kazanmaktadır. Çünkü yüz yüze etkileşim ve işbirliğini
amaçlayan bir organizasyon yapısının başarısında informal yapı da önemli ölçüde etkili
olabilmektedir (Koçel, 2003:171).
13
1.2. ORGANİZASYONLARDA BİLGİ YARATMA SÜRECİ
Bilgi yaratımı, yeni bilgi, yeni bir dünya görüşü ve yeni kavramların sağlanmasıyla
bireyin sınırlarını aşarak kendini geliştirme sürecidir. Organizasyonların bilgiyi dinamik
olarak nasıl yarattıklarını anlamak için üç elemandan oluşan bilgi yaratım modelinin
incelenmesi gerekir. Bunlar (Nonaka vd., 2000:8);
a) Bilgi dönüşümü (Sosyalleşme-dışsallaşma-birleştirme-içselleşme)
b) Bilgi yaratımı için paylaşılmış genel alan: Ba
c) Bilgi varlıkları (bilgi yaratım sürecindeki girdi, çıktı ve uyumlaştırıcılar).
Bilgi yaratımı amacıyla bu üç eleman şekil 2’de görüldüğü gibi birbiriyle etkileşim
içinde olmalıdır.
Kaynak: Nonaka vd., (2000:8)
1.2.1. Bilgi Dönüşümü (SDBİ Süreci)
Organizasyonda bilgi, örtük ve açık bilgi arasındaki karşılıklı etkileşimler yolu ile
yaratılır. Bu iki tür bilgi arasındaki etkileşim “bilgi dönüşümü” olarak adlandırılır. Söz
konusu dönüşüm süreci, örtük ve açık bilgiye gerek nitelik gerekse nicelik anlamda değer
kazandırır. Bu karşılıklı etkileşim dört şekilde karşımıza çıkar;
• Bilgi dönüşüm platformu
• Kendini geliştirme alanı
• Çoklu genel durum alanı
Kalite ve Enerji
• Örtülü ve açık bilgi arasındaki dönüşüm
• Sürekli bilgi dönüşümü aracılığıyla büyüme ve değişme
• Ba’nın SDBİ platformu olarak nasıl yürütüleceğinin uygunlaştırılması
Uygunlaştırma Girdi Çıktı
Ba: Durum Bilgi Alanı SDBİ: Bilgi Dönüşüm Süreci
Şekil 2. Bilgi Yaratma Sürecinin Üç Elemanı
14
• Örtük bilgiden örtük bilgiye (sosyalleşme)
• Örtük bilgiden açık bilgiye (dışsallaşma)
• Açık bilgiden açık bilgiye (birleştirme)
• Açık bilgiden örtük bilgiye (içselleşme)
Tablo 1’de verilen dört farklı dönüşümde, satırlarda belirtilen bilgi tipleri sütunlarda
belirtilenlere dönüşmektedir.
Tablo 1. Bilgi Dönüşümü
ÖRTÜK BİLGİ
(IMPLICIT KNOWLEDGE)
AÇIK BİLGİ
(EXPLICIT KNOWLEDGE)
ÖRTÜK BİLGİ
SOSYALLEŞME
Organizasyon kültürünü bir çalışan
gibi öğrenme
DIŞSALLAŞMA
Birinin tecrübesi hakkında rapor
yazma
AÇIK BİLGİ
İÇSELLEŞME
Birinin tecrübesi hakkında yazılmış
raporu öğrenme
BİRLEŞTİRME
Rapordaki uygun enformasyon
kaynaklarını birleştirme
Kaynak: Nonaka vd., (1998:43).
1.2.1.1. Sosyalleşme
Sosyalleşme, paylaşılan tecrübelerle ve kazanılan ortak düşünce kalıplarıyla, teknik
yetenekler yoluyla örtük bilgiden yeni örtük bilgi edinme sürecidir. Örtük bilgi
biçimlendirilmesi zor ve genellikle zaman ve mekana özgü olmasından dolayı sadece aynı
ortamda yaşamak ve birlikte zaman geçirmek gibi deneyimlerinin paylaşılması yolu ile
elde edilebilir. Sosyalleşme daha çok organizasyonel sınırların aşılarak zihni modellerin
ve karşılıklı güvenin yaratıldığı ve paylaşıldığı doğal ortamlarda ortaya çıkar. Yazılı el
kitapları ya da kaynaklardan ziyade tecrübelerin aktarılması yoluyla örtük bilginin
öğrenildiği geleneksel usta-çırak ilişkisi bu tip etkileşimin en tipik örneğini
oluşturmaktadır. İş yaşamında iş üzerinde eğitim (on-the-job training)’in temelinde de bu
prensip yatar (Nonaka, 1998b:66). Burada kişiler arası öğrenmeler, sözlü ve yazılı
talimatlara değil, taklit ve izlemeye dayalıdır (Kontıanınen, 2002:44).
1985 yılında Osaka merkezli Matsushita Electric Company’deki ürün geliştirme
uzmanları, evde kullanılacak yeni bir ekmek yapma makinesi üzerinde yoğun bir şekilde
15
çalışmışlar, ancak aygıtın hamuru gerektiği gibi yoğurmasını sağlamakta oldukça
zorlanmışlardı. Tüm çabalarına rağmen, ekmeğin içi gereği kadar pişirilememiş, kabuğu
ise fazla pişirilmişti. Çalışanlar sorunu her yönüyle irdelediler. Makinenin yoğurduğu
hamur ile fırın ustalarının yoğurduğu hamurun x ışınlarını dahi karşılaştırdılar, ancak
anlamlı bir sonuca ulaşamadılar. Sonunda, program geliştirme uzmanı olan Ikuko Tanaka
yaratıcı bir çözüm önerdi. Osaka İnternational Hotel, Osaka’daki en iyi ekmeği
yapmasıyla ünlüydü. Bir model oluşturmada sahip olunan bu yetenekten
faydalanılabilinirdi. Tanaka otelin baş aşçısının yoğurma tekniklerini öğrenmek için
ondan ders almaya başladı. Aşçının hamuru farklı bir tarzda esnettiğini gözlemledi. Proje
mühendisleriyle birlikte bir yıllık bir deneme-yanılma döneminden sonra, Tanaka otelde
öğrendiklerinden yola çıkarak aşçının esnetme tekniğini ve ekmeğin kalitesini başarılı bir
şekilde geliştiren –makineye hangi özel parçaların ekleneceğini de belirterek- ürün
spesifikasyonlarını belirledi. Sonuçta, Matsushita’nın eşsiz “burma hamuru” yöntemi ve
daha ilk yılında satış rekorları kıran yeni bir mutfak aleti ortaya çıkmış oldu (Nonaka,
1998a:26-27). Burada Tanaka, baş aşçının örtük bilgisini gözlem, taklit ve uygulama
yoluyla sosyalleştirmişti.
Uygulamada sosyalleşme fiziksel yakınlık yoluyla bilgi edinimini içermektedir. Bu
süreç tedarikçiler ve müşterilerle doğrudan etkileşim ile büyük ölçüde desteklenir. Örgüt
içerisinde eylem yoluyla örtük bilgi edinimi diğer bir bilgi edinimi sürecidir. Örtük
bilginin iletilmesi sosyalleşmenin diğer bir önemli yanını oluşturur. Kişinin düşüncelerini
ve imgeleri meslektaşlarına ve astlarına doğrudan iletimi sürecinde kişisel bilgi paylaşımı
ve ortak alan yani ba kullanılan temel vasıtadır (Nonaka ve Konno, 1998:43).
Sosyalleştirme ile kişilerin kendi örtük bilgilerini paylaşarak kullanmaları sonucu yeni
örtük bilgiler oluşur; ancak paylaşımda bulunan kişilerin bilgisi açık hale gelmez. Bu
nedenle organizasyonun bütününde kolayca kullanılamaz.
1.2.1.2. Dışsallaşma
Dışsallaşma, örtük bilgiyi açık kavramlar şeklinde ortaya koyabilme sürecidir. O
güne kadar gözlem ve taklit yolu ile aktarılan deneyimlerin ifade edilerek, kayıtlı bir
metne dönüştürülmesi, örtük bilginin açık bilgi haline getirilmesidir. Örtük bilgi açık bilgi
haline dönüştürüldüğünde berraklaşır, böylece diğer bireyler tarafından paylaşılmasına
izin verilir ve yeni bilginin temelini oluşturur (Nonaka vd., 2000:9). Bu nedenle
16
dışsallaşma özellikle örgüt içindeki bilgi yaratımı çalışmalarında birincil öncelikte yer
alır.
Dışsallaşma süreci, çeşitli anlatılar veya çağrışımlara yol açan kavramlarla,
tümdengelim veya tümevarımcı yöntemler de kullanılarak gerçekleştirilmeye çalışılır.
Özellikle kavram yaratmakta dışsallaşmadan yararlanılır. Bir kavramı anlatmak,
açıklamak için yukarıda belirtilen tümdengelim-tümevarım gibi analitik yöntemler işe
yaramadığında ise metafor, kıyas ve model gibi analitik olmayan yöntemlere başvurulur
(Dervişoğlu, 2004:35).
1978 yılında Honda’nın tepe yönetimi “kumar oynayalım” sloganıyla yeni bir araba
kavramı geliştirme çalışması başlattı. Deyim, tepe yöneticilerinin Honda’nın Civic ve
Accord modellerinin artık kanıksanır hale gelmeye başladığı yolundaki kanısını dile
getiriyordu. “Kumar oynayalım” sloganından yola çıkan işletme, genç mühendis ve
tasarımcılardan oluşan (yaş ortalaması 27) yeni bir ürün geliştirme ekibi kurma kararı
aldı. Üst yönetim bu ekibe sadece iki görev verdi: ilki, şirketin daha önce yapmış olduğu
her şeyden bütünüyle farklı bir ürün kavramı ortaya atmak, ikincisi ise pahalı olmadığı
gibi ucuz da olmayan bir araba yapmaktı. Bu misyon çok muğlak kalabilir ancak ekibe
ortak bir istikamet belirlemede oldukça başarılı oldu. Örneğin; projenin başlarında bazı
üyeler Honda Civic’in güvenlik ve teknoloji sınırları dahilinde daha ucuz ve daha küçük
dizayn edilmesini önerdiler. Ancak ekip çok kısa bir sürede bu önerinin misyona tümüyle
aykırı bir yaklaşım olduğuna karar verdi. Tek alternatif tümüyle yeni bir şey yaratmaktı.
Proje ekibi lideri Hiroo Watanabe ekibin iddialı hedefine kendi yaklaşımını ifade etmek
üzere bir başka slogan buldu: Otomobilin evrim teorisi. Bu kavram ideal olanı tanımladığı
gibi sorunu da ortaya koyuyordu: Otomobil bir organizma olsaydı nasıl evrim geçirirdi?
Ekip üyeleri Watanabe’nin bulduğu sloganın ne anlama geldiğini tartışırken buldukları
cevapla yeni bir slogana daha ulaştılar; “maksimum insan, minimum makina”. Ekibin dile
getirdiği “evrim” trendi, küre –hem kısa hem de yüksek araba- imgesinde somut halini
aldı. Ekibin mantığına göre, böyle bir araba geleneksel arabalardan hem daha hafif ve
ucuz, hem de rahat ve sağlam olacaktı. Küre, yolda çok az yer kaplamasına rağmen çok
geniş bir iç mekan olanağı sağlıyordu. Ayrıca, aracın şekli, motorun ve diğer mekanik
sistemlerin kapladığı yeri en aza indiriyordu. Bu, ekibin, “Uzun Çocuk” adını verdiği bir
ürün kavramının ortaya çıkmasını sağladı. Bu kavramdan sonra Honda City geliştirildi.
17
Honda City’nin öyküsü, Japon şirketlerinin mecaz dilini firmanın bütün
kademelerinde ve ürün geliştirme sürecinin bütün evrelerinde nasıl kullandığını
göstermektedir (Nonaka, 1998a:31-36). Bilgi yaratma süreci metafor, kıyas ve model
yoluyla geliştirilir ve tamamlanır.
Metafor: Mecaz dilinin özellikle önem taşıyan bir türü metafordur. Metafor tekniği
farklı bir algılama yöntemidir. Farklı ortamlardan ve farklı deneyimlerden gelen bireylerin
analiz veya genellemeye başvurmaksızın, hayal gücünün ve simgelerin yardımıyla bir şeyi
sezgisel olarak kavrama biçimini ifade etmektedir. Metafor sayesinde insanlar bildikleri
şeyleri yeni biçimlerde bir araya getirirler ve bildikleri ancak henüz anlatamadıkları
şeyleri ifade etmeye başlarlar (Geyik ve Barca, 2003:413). Aslında metafor bilgi
yaratımının ilk aşamalarında yaratma sürecine doğrudan katılımının sağlanmasında
oldukça etkilidir. Metafor bunu, iki farklı ve uzak deneyim alanını bir tek imge veya
sembol halinde birleştirerek gerçekleştirir. Dil filozofu Max Black bu olayı “bir deyim
içinde iki fikir” diye tanımlamıştır. Metafor, ancak uzaktan ilişkili görünen iki nesne
arasında bağlantı kurarak, bir çelişki yada uyuşmazlık yaratır. Genellikle metaforlu
imgeler birden çok anlam taşır, mantıksal olarak çelişkili hatta irrasyonel görünür. Ama
bu zaaf olmak bir yana, aslında son derece güçlü bir özelliktir. Dolayısıyla, metaforun
içerdiği uyuşmazlık yaratma sürecini ateşler. İşgörenler metaforun ifade ettiği kavrayışı
daha açık bir şekilde tanımlamaya çalıştıkça, çelişen anlamları bağdaştırmaya başlarlar.
Örtülü olanı açık kılmada ilk adım budur.
Her iyi metaforda olduğu gibi Hiroo Watanabe’nin sloganı olan Otomobilin Evrim
Teorisi’nde de bir kimsenin normal olarak bir arada düşünemeyeceği iki fikir –bir makine
olan otomobil ile canlı organizmalarla ilgili evrim teorisi- birleştiriliyor. Bu çelişki, ideal
arabanın özellikleri konusunda verimli bir düşünme zemini sağlamaktadır.
Kıyas: Metafor bilgi yaratma sürecini başlatmakla birlikte, bu süreci tamamlamakta
tek başına yetersiz kalır. Metafor daha çok sezgiyle oluşur ve ilk ağızda birbirinden uzak
görünen imgeler arasında bağlantı kurar; oysa kıyas, çelişkileri bağdaştıran ve farklılıkları
ortaya koyan çok daha sistemli bir süreçtir. Bir başka ifade ile, bir sözün içerdiği iki fikir
arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri açıklığa kavuşturmak suretiyle metaforun içerdiği
çelişkilere uyum kazandıran kıyastır. Bu bakımdan kıyas saf hayal gücü ile mantıksal
düşünme arasında bir ara basamaktır.
18
Kıyas’ın belki de en iyi örneği, Canon’un bir devrim yaratan mini fotokopi
makinesinin geliştirilmesidir. Canon’un tasarımcıları, ilk kişisel fotokopi makinesinin
başarılı olması için güvenilir olması gerektiğini biliyorlardı. Güvenilirliği sağlamak için,
ürününün ışığa duyarlı merdanesinin –ki bütün bakım sorunlarının %90 kaynağıdır- tek
kullanımlık yapılmasını önerdiler. Ne var ki tek kullanımlık olması için merdanenin kolay
ve ucuz yapılır olması gerekiyordu. Kullanıldıktan sonra atılacak bir merdane nasıl
üretilecekti? Çalışma grubunun lideri Hiroski Tanaka’nın içmek için bira söylediği bir
gün sorun çözüldü. Ekip çalışanları içtikleri şeyin tasarım sorunları üzerinde konuşurken,
Tanaka bira kutularından birini eline alıp yüksek sesle sordu: “Bu kutuyu üretmek kaça
mal olur?”. Bu soru üzerine, ekip, alüminyum bira kutusunun imalat yönteminin aynısının
alüminyum bir fotokopi merdanesinin yapımına uygulanıp uygulanamayacağı üzerinde
kafa yormaya başladı. Mini fotokopi makinesi geliştirme ekibi, merdanenin bira kutusuna
benzeyen ve benzemeyen yanlarını incelemek suretiyle, düşük maliyetli bir alüminyum
merdane üretebilecek süreç teknolojisi ortaya koymayı başardı.
Model: Bilgi yaratma sürecindeki son aşama somut bir modelin oluşturulmasıdır.
Model, metafor ve kıyasa oranla çok daha dolaysız yollardan tasarlanabilir. Modelli,
tutarlı ve sistemli bir mantıkla çelişkiler çözüme kavuşur ve kavramlar aktarılabilir hale
gelir. Osaka International Hotel’deki ekmeğin kalite standartları, Matsushita’nın ekmek
yapım makinesi konusunda doğru ürün tanımı geliştirmesini sağlar. Küre imgesi ise
Honda’nın “Uzun Çocuk” adı verilen ürün kavramını geliştirmesine yol açar.
Tablo 2. Ürün Geliştirmede Kavram Yaratmak İçin Metafor ve Kıyas
Ürün Metafor/Kıyas Kavram Yaratma
Üzerindeki Etkisi
Honda City
*Otomobilin evrimi (metafor)
* Küre (kıyas)
*“Maksimum insan, minimum
makine” kavramını yarattı
* “Uzun ve kısa araba (uzun çocuk)”
kavramını yarattı
Mini Fotokopi (Canon) Alüminyum bira kutusu (kıyas) “Düşük maliyetli üretim süreci”
kavramını yarattı
Ekmek Makinesi (Matsushita)
* Otel ekmeği (metafor)
* Osaka İnternational Otel baş
aşçısı (kıyas)
“Hamur burma” kavramını yarattı.
19
Metafor, kıyas ve model gibi terimler ideal kategorileri ifade eder. Aslında bunları
birbirinden ayırmak oldukça güçtür; aynı söz ya da imge üç işlevden bir kaçını içerebilir.
Bununla birlikte bu üç terim, organizasyonların örtük bilgiyi açık bilgiye dönüştürmesini
sağlayan süreci belirlemektedir: ilk olarak, çelişkili nesneler ve fikirler arasında metafor
yoluyla bağlantı kurulmakta; sonra bu çelişkiler kıyas yoluyla çözülmekte ve sonuçta
yaratılan kavramlar belirginleştirilip –bilgiyi şirketin tamamının kullanmasını sağlayan-
bir model halinde somutlaştırılmaktadır.
1.2.1.3. Birleştirme
Birleştirme, örgüt içinden ve dışından edinilen açık bilgilerin yeniden
sınıflandırılması, sıralanması, eklemelerin yapılması gibi işlemlerin sonucunda yeni bir
açık bilginin elde edilmesi sürecidir. Bu açık bilgi daha sonra organizasyon üyelerine
dağılır. Burada amaç, mevcut kavramları düzenleyerek sistematik bilgiye dönüştürmek ve
böylece işletme içinde bir bilgi sistemi kurmaktır. Örneğin, bir organizasyonun mali
denetçisinin firmanın bütününden enformasyon derleyip bir finansal rapor hazırlaması.
Hazırlanan bu rapor birçok farklı kaynaktan sağlanan enformasyonun sentezini içeren
yeni bir açık bilgi olarak nitelendirilir (Nonaka vd., 2000:10).
Bu bilgi dönüşüm süreci enformasyon teknolojilerine büyük imkanlar tanır ve bu tür
bilgi organizasyon içinde bu teknolojilerin etkin kullanımı sayesinde yaratılır ve
paylaşılır. Özellikle orta kademe yöneticileri üst yönetimin aldığı kararlar, bakış açısı ve
eğilimleri konusunda bilgilendiren bu sistem, organizasyon yapısına göre verimli bir
İntranet ağı ile tüm kademelerdeki çalışanlara hizmet edebilir niteliktedir (Dervişoğlu
2004:36).
1.2.1.4. İçselleşme
Bilgi yaratmada kullanılan son yöntem de açık bilgiyi örtük bilgiye dönüştüren
içselleşme sürecidir. Bilgi yaratma sürecinin diğer yöntemlerinden kazanılan
deneyimlerin kişilerde içselleştirilmesi, ortaya çıkan açık bilginin kişilerde tekrar örtük
bilgi haline dönüşmesidir (Choo, 1998:67). Açık bilgi örgüt bütünü içerisinde
paylaşıldıkça, bireyler o bilgiyi içselleştirmeye yani kendi örtük bilgilerini genişletmek,
yaymak ve yeniden biçimlendirmek için kullanmaya başlarlar.
20
Uygulamada, içselleşme iki temele dayanır. İlk olarak, açık bilginin eylem ve
uygulamada somutlaştırılması süreci içselleştirme olarak adlandırılır. Dolayısıyla açık
bilginin içselleştirilmesi süreci, yenilik, gelişme, taktik ve stratejiler hakkındaki kavramlar
ve yöntemlerle güncelleştirilir. Örneğin, büyük ölçekli organizasyonlarda verilen eğitim
programları bireylerin kendilerini ve çalıştıkları örgütü daha iyi anlamalarına yardımcı
olur. Kendi işleri ve organizasyonları hakkında açık bilgi şeklindeki raporları ve el
kitaplarını okuyan ve bunlar üzerinde yeniden kafa yoran bireylerin çoğu bu yazılı
dokümanlardaki açık bilgileri içselleştirerek örtük bilgilerini zenginleştirirler. İkincisi ise,
bu süreçte açık bilgi simülasyon ve tecrübeler yoluyla içselleştirilir ki bu da yaparak
öğrenmeyi tetikler. Yaparak öğrenme, verilen eğitimler ve alıştırmalar bireyin bilgisini
kullanmasına imkân tanıdığından dolayı içselleşme süreci ile yakından ilişkilidir (Nonaka
ve Konno, 1998:45).
Kaynak: Nonaka, (1994:19).
Bilgi, paylaşılan zihni modeller ve know-how biçiminde bireyin örtük bilgisinin bir
parçası olarak içselleştirildiğinde değerli bir varlık haline dönüşür. Bu örtük bilgi daha
sonra sosyalleşme yoluyla diğer bireylerle paylaşılarak yeni bir bilgi spiralini
başlatacaktır (Nonaka vd., 2000:10).
SDBİ modeli örtük ve açık bilgi arasındaki değişimi ve dönüşümü anlatan dinamik
bir süreci ifade eder. Bilgi yaratan bir örgütte, bu dört model dinamik bir etkileşim içinde
Sosyalleşme Dışsallaşma (Algılama) (Açıklama) İçselleşme Birleştirme (Kapsama) (İlişkilendirme)
Örtük Örtük
Açık
Açık
Açık Açık
Örtük
Örtük
Şekil 3. Bilgi Yaratımının Dört Modeli
21
bir tür bilgi spiralini oluşturur. Yukarıdaki şekil, bilgi dönüşümünün dört elemanını ve
SDBİ süreci yolu ile bilginin gelişen spiral (helezonik) hareketini göstermektedir. Burada
vurgulanması gereken nokta, bilgi dönüşümü elemanları yolu ile oluşan hareketin bir
daireden ziyade spiral şeklini almasıdır.
SDBİ sürecinde yaratılan bilgi, dikey ve yatay olarak organizasyonun her yerine
erişerek bilgi dönüşümünün yeni döngüsünü tetikler. Bu dinamik süreç bireysel düzeyde
başlamakta, bölümsel, departmansal ve hatta organizasyonel sınırlar arasındaki
etkileşimler yolu ile taşınarak genişlemektedir. Organizasyonel bilgi yaratımı kendini
sürekli geliştiren, bitmeyen bir süreçtir (Özevren ve Gürsu, 2003: 648). Bu etkileşimli
döngü süreci organizasyon dışında ve içinde oluşur. Bilgi, organizasyonun sınırlarının
ötesine ve farklı organizasyonlarla etkileşim sonucu yeni bilginin yaratılmasından elde
edilen bilgiye aktarılır. Bu dinamik etkileşim yolu ile organizasyon tarafından yaratılan
bilgi, tüketiciler, bağlı işletmeler, üniversiteler ve dağıtıcılar gibi dış bileşenlerde tutulan
bilginin yer değiştirmesini tetikleyebilir. Bu hareketler daha sonra organizasyonun
yaratma sürecine yansıtılır ve yeni organizasyonel bilgi yaratım süreci başlar.
Kaynak: Nonaka vd.,(2000:13).
Yukarıdaki şekil, organizasyonun bilgi yaratmak için dış bileşenlerle nasıl
etkileşime girdiğini göstermektedir. Vurgulanması gerekli nokta, bilgi yaratımının bir
Dışsallaşma Açık bilgi
Örtük bilgi İhtiyaçlar, Bilgi
ve Zihni Modeller
Ürün ve Pazarlar Hakkında Bilgi, Zihni Modeller
Karşılıklı anlayış ve Deneyimlerin paylaşılması yolu ile güven
İşletme Müşteri/Tedarikçi
Diyaloglar yolu ile açık bilginin değişimi
Şekil 4. Dış Bileşenler ile Bilginin Yaratılması
22
varlığının sınırlarının ötesine erişen kendini geliştirme süreci olduğudur. Bilgi
yaratımında, varlık kendisi ve diğerleri arasında içeride ve dışarıda, geçmişte ve
günümüzde kendisini aşar. Sosyalleşmede kendini aşma temeldir, çünkü örtük bilgi
sadece bireylerin üzerine çıkarak doğrudan deneyimler yolu ile paylaşılabilir (Nonaka vd.,
2000:13).
1.2.2. Bilgi Yaratımı İçin Paylaşılmış Genel Alan: Ba
İlk olarak Japon filozofu Kitaro Nishida (1921-1970) tarafından ortaya atılan ve
Hiroshi Shimizu tarafından geliştirilen “ba” kavramı, içinde bilginin paylaşıldığı,
yaratıldığı ve kullanıldığı genel bir ortamı ifade eder. Ba mutlak bir fiziksel alan (ofis,
departman) değil aynı zamanda sanal alan (e-mail, telekonferans) ve zihni modeller
(paylaşılan deneyimler, düşünce ve idealler) veya bunların birleşimini de kapsayan bir
alandır (Nonaka ve Konno, 1998:40). Bilginin yaratılmasında ba’nın oluşumu ve yeniden
oluşturulması kilit faktördür. Ba, bireysel değişimlerin gerçekleştirilmesi ve bilgi spiraline
taşınması için yer, nitelik ve enerji sağlar.
Bilgi yaratımı üzerine yapılan araştırmalar daha çok insana yoğunlaşmıştır.
Dayandırılan varsayıma göre bireyler, yaratımın birincil itici güçleridir. Grant, bilgi
yaratımının bireysel bir aktivite olduğunu ve firmanın öncelikli rolünün var olan bilgiyi
uygulamaya koymak olduğunu savunur. Bilgi yaratımı var olan sınırları aşan dinamik bir
insani süreçtir. Ba’nın anlaşılabilmesi için anahtar kavram karşılıklı etkileşimdir. Bilgi,
tek başına çalışma şeklinden ziyade kişiler arasındaki etkileşim veya kişiler ile çevreleri
arasındaki etkileşim yolu ile yaratılır (Özevren ve Gürsu, 2003:649). Ba, birbirleriyle
etkileşim halinde bulunan bireylerce paylaşılır ve ba’ya katkıda bulunan birey ile
konteksin kendisi, bilgi yaratmak için kendini aşmak suretiyle gelişir.
Ba, zaman ve alan kavramlarını aşmış olmasına rağmen katılanlara zamanı ve alanı
paylaşmaları için izin verir. Bilgi yaratımında özellikle de sosyalleşme ve dışsallaşma da,
katılanlar için zaman ve alan paylaşımı önemlidir. Yakın fiziksel etkileşim konteksin
paylaşımında ve katılanlar arasında ortak bir dil oluşturulmasında önemlidir (Nonaka vd.,
2000:15).
Bilgi, kişinin kendi deneyimleri ve diğer bireylerin deneyimlerinin yansımaları
sonucu elde edilen ba’da somutlaştırılır. Ba’dan ayrılmış bilgi enformasyona dönüşür.
23
Enformasyon medya veya ağlar yoluyla edinilebilir çünkü somuttur. Aksine bilgi ise
ba’da bulunur ve soyuttur. Dört çeşit ba vardır: yaratıcı ba (originating ba), iletişimci ba
(dialoging ba), sistemleştirici ba (systemizing ba) ve uygulayıcı ba (exercising ba). Ba’nın
çeşitleri, etkileşimin iki boyutu tarafından tanımlanır. Bu etkileşimin bir boyutu,
etkileşimin kişisel veya kollektif olması, diğer boyutu ise kullanılan etkileşimin, yüz yüze
kontak şeklinde veya telekonferans, e-mail, memolar, el kitapları, kitaplar vb. şeklinde
olup olmadığıdır (Özevren ve Gürsu, 2003:649).
Şekil 5. Ba ve Bilgi Dönüşümü
Kaynak: Nonaka ve Konno, (1998:44).
SDBİ sürecinin her aşaması, ba’nın bir aşamasını temsil eder. Her ba bilgi yatımını
hızlandırarak bilgi dönüştürme sürecinin bir aşamasını destekler (Kontanınen, 2002:26).
Her ba’da üretilen bilgi, organizasyonun bilgi temelinde şekillenir ve çalışanlar tarafından
paylaşılır. Ba’nın amacı organizasyonel öğrenmenin ön koşullarını hazırlayarak
organizasyonel öğrenmenin desteklenmesini ve hızlandırılmasını geliştirmektir (Özevren
ve Gürsu, 2003:649).
Her bir ba belirli dönüşüm sürecini desteklemekte ve söz konusu süreci
hızlandırmaktadır. Ba çeşitlerinin sırasıyla açıklanması ba’nın işlevinin anlaşılmasında
yardımcı olacaktır (Nonaka ve Konno, 1998:46-47).
Sosyalleşme
ÖRTÜK BİLGİ
Dışsallaşma
İçselleşme
Birleştirme
AÇIK BİLGİ
24
a. Yaratıcı ba (Originating ba): kişisel ve yüz yüze etkileşimler olarak tanımlanır
(Özevren ve Gürsu, 2003: 649). Kişisel deneyim, duygu, heyecan ve zihni modellerin
paylaşıldığı yerdir. Örtük bilginin paylaşımında önemli elemanlar olan fiziksel duyular
(physical senses) ve heyecan verici tepkilerin (psycho-emotional reaction) tümünün elde
edilmesindeki tek yolun kişisel yüz yüze etkileşimler olmasından dolayı temelde
sosyalizasyon için genel bir durum ortaya koyar. Yaratıcı ba sezgi ve anlayışta var olur,
empati kurma yolu ile kişinin kendi sınırları ile diğer bireyler arasındaki sınırların üzerine
çıkıldığı alandır. Burada bireyler arası iletişim ve etkileşimde ortaya çıkabilecek
engellerin ortadan kaldırılması önemlidir (Nonaka, 2001:83). Bireysel paylaşımlar ve
karşıdakini anlamaya çalışma bireyler arasındaki sınırları ortadan kaldırmaktadır.
Böylelikle senkronize davranışlar ve yaratıcılık (improvisation) ortaya çıkmaktadır.
Etkileşimin Türü
Sosyalleşme
Dışsallaşma
İçselleşme
Birleştirme
Şekil 6: Ba’nın Dört Karakteristiği
Kaynak : Nonaka ve Konno, (1998:46).
b. İletişimci ba (dialoging ba):, yüz yüze ve ortak etkileşim olarak tanımlanır.
Kişisel zihni modellerin ve becerilerin paylaşıldığı, ortak terimler haline dönüştürüldüğü
Kişisel Kollektif
Yaratıcı ba
İletişimci ba
Uygulayıcı ba
Sistemleştirici ba
Araç
Yüz yüze
Gerçek (Virtual)
25
ve kavramlar şeklinde açık olarak ifade edildiği yerdir. Bu nedenle, iletişimci ba temel
olarak dışsallaşma durumunu ortaya koyar. Kişisel örtük bilgi, katılımcılar arasında
kurulan diyalog yolu ile paylaşılır ve somutlaştırılır. Somutlaştırılmış bilgi, her kişi de
yeniden kişiselleşir ve kişisel yansımalar yolu ile daha ileri bir somutlaştırma ortaya çıkar.
İletişimci ba, yaratıcı ba’ya oranla daha bilinçli bir altyapıya sahiptir. İstenilen düzeyde
belirli bilgi ve yeteneğe sahip insanların seçimi iletişimci ba’da bilgi dönüşümünü
yönetmenin en önemli unsurudur. Burada ortak yansımalardan dolayı iletişimci ba şirket
kültüründe kurumsallaştırılır (Nonaka, 2001:83).
c. Sistemleştirici ba (systemizing ba): ortak ve gerçek etkileşim olarak tanımlanır.
Sistemleştirici ba’da açık bilgi yazılı formda bir çok kişiye kolaylıkla aktarılabildiğinden
mevcut açık bilginin birleştirilerek var edilmesi için genel bir durum ortaya koyar. Veri
bankaları, grup bağlantıları, dokümantasyon ve on-line ağları gibi enformasyon
teknolojileri, sistemleştirici ba’nın yaratımı için fiili ortak bir çevre sunar.
d.Uygulayıcı ba (exercising ba): kişisel ve gerçek etkileşimler olarak tanımlanır ve
temelde içselleşmenin yapılandırılması için bir durum ortaya koyar. Burada simülasyon
programları veya yazılı el kitapları gibi yazılı ve görsel iletişim araçları aracılığı ile
iletilen açık bilgi somutlaştırılır. İletişimci ba, bunu düşünsel olarak gerçekleştirirken
uygulayıcı ba, eylemden kaynaklanan yansıma ve sınırların ötesine geçişi sentez haline
getirir.
1.2.3. Bilgi Varlıkları
Bilgi yaratma sürecinin temelini bilgi varlıkları oluşturur. Bu varlıklar, işletmelerde
değer yaratmak için bulunması zorunlu olan işletmeye özgü kaynaklar olarak tanımlanır.
Bilgi varlıkları, bilgi yaratma sürecinin girdi, çıktı ve uyumlaştırıcı faktörleridir (Nonaka
vd., 2000:20). Bilgi varlıkları, organizasyon içindeki bilgi stratejilerinin, süreçlerinin,
yapılarının ve sistemlerinin geliştirilmesini, bilgi yaratımının ve paylaşımının
sağlanmasını temin eder. Bilginin birey, takım ve organizasyon ile organizasyonlar arası
etkileşimini temsil eder (Özevren ve Gürsu, 2003:645).
Günümüzde bilginin sürdürülebilir rekabetçi avantaj sağlamada şirketin en önemli
varlığı olduğu bilinmesine rağmen, henüz bilgi varlıklarını yönetmek ve değerlendirmek
için gerekli araç ve sistemlere sahip değiliz. Çeşitli ölçüler önerilmesine rağmen, bilginin
örtük yönü sebebiyle bilgi varlıklarının değerini belirlemekte mevcut sistemler yetersiz
26
kalmaktadır. Bilgi varlıkları kolaylıkla satılamadığı ve satın alınamadığından gerçek
değerinin belirlenebilmesi için yapılandırılmalı ve kullanılmalıdır. İşletmenin bilgi
varlıklarını daha etkin bir şekilde yönetmek ve değerlendirmek için bir sistem
kurulmalıdır. Bilgi varlıklarını ölçmenin diğer bir zorluğu da bu varlıkların dinamik
olmasıdır. Bu varlıklar, bilgi yaratma faaliyetlerinin sürekli değişen ve gelişen girdi ve
çıktılarıdır.
Bilgi varlıkları aşağıdaki tabloda görüldüğü gibi deneysel (experimental), kavramsal
(conceptual), sistemli yada düzenli (systemic) ve rutin yada alışılmış (routine) bilgi
varlıkları olmak üzere dört şekilde sınıflandırılır (Nonaka vd., 2000:21).
a. Deneysel bilgi varlıkları, eldeki deneyimlerin, organizasyonun üyeleri ve
müşterileri, tedarikçileri ve yakın ilişki içindeki işletmelerin üyeleri arasında paylaşılması
ile yapılandırılan örtük bilginin paylaşılmasından meydana gelir. Kazanılan tecrübeler
yoluyla edinilen beceri ve know-how deneysel bilgi varlıklarının en güzel örneğini
oluşturur. Yine ilgi, sevgi ve güven gibi duygusal bilgi, jest ve mimikler gibi fiziksel bilgi
gerilim ve yorgunluk hissi gibi enerjik bilgi gibi ritmik bilgiler bu kategori içinde
gösterilebilir.
Deneysel bilgi varlıklarının geliştirilmesi ve değişimi örtük olmasından dolayı
oldukça güçtür. Organizasyonlar bilgi varlıklarını kendi deneyimlerinden oluşturmak
zorundadırlar. Deneysel bilgi varlıklarının örtüklüğü, organizasyonlara kendine özgü,
taklidi zor ve işletmelere destek verecek rekabet avantajı yaratır.
b. Kavramsal bilgi varlıkları, açık bilginin dil, sembol ve imgeler yolu ile
somutlaştırılmasıdır. Organizasyonun üyeleri ve müşterileri tarafından sahip olunan
kavramlara dayanır. Müşteri ve organizasyon üyelerinin tam olarak ne anladıklarının
yakalanmasının hala zor olmasına karşın, somut biçimde olmalarından dolayı kavramsal
bilgi varlıklarının yakalanması deneysel bilgi varlıklarına oranla daha kolaydır.
c. Düzenli bilgi varlıkları, müşteriler ve tedarikçiler hakkında hazırlanmış
enformasyonlar ve açıkça belirlenmiş teknolojiler, ürün özellikleri, el kitapları,
dökümasyonlar gibi düzenlenmiş ve hazırlanmış açık bilgiden meydana gelir. Patent ve
lisanslar gibi yasalarla korunan entelektüel varlıklar bu kategori içerisinde yer alır.
Düzenli bilgi varlıklarının bir karakteristiği oldukça kolay aktarılabilmeleridir. Bunlar en
27
iyi görülebilen bilgi varlıklarıdır ve hali hazırda yürütülen bilgi yönetimi, öncelikle
entellektüel mülkiyet gibi düzenli bilgi varlıklarının yönetilmesi üzerine yoğunlaşır.
Tablo 3. Bilgi Varlıklarının Dört Çeşidi
Deneysel Bilgi Varlıkları
Ortak deneyler yolu ile paylaşılan örtük bilgi
• Kişisel beceri ve know-how
• Önemseme, ilgi, güven ve güvenlik
• Enerji, hırs ve gerilim
Kavramsal Bilgi Varlıkları
İmgeler, semboller ve dil ile somutlaştırılmış açık
bilgi
• Ürün kavramları
• Tasarım
• Marka hakkı
Alışılmış Bilgi Varlıkları
Eylem ve uygulamada yerleştirilmiş ve alışkanlık
haline getirilmiş örtük bilgi
• Günlük çalışmalardaki know-how
• Organizasyonel alışkanlıklar
• Organizasyonel kültür
Düzenli Bilgi Varlıkları
Sistemleştirilmiş ve bütünleştirilmiş açık bilgi
• Dökümanlar, spesifikasyonlar, el kitapları
• Veri tabanı
• Patent ve lisanslar
Kaynak : Nonaka vd., (2000: 20).
d. Alışılmış bilgi varlıkları, rutin hale getirilmiş ve organizasyonun deneyimleri ve
faaliyetleri ile birleştirilmiş örtük bilgi, organizasyonun alışılmış bilgi varlıklarını
oluşturur. Organizasyonun günlük çalışmalarında sürdürülen know-how, organizasyonel
alışkanlıklar ve organizasyon kültürü alışılmış bilgi varlıklarının birer örneğidir. Sürekli
yapılan uygulamalar sayesinde ortak faaliyet ve düşünceler organizasyon üyeleri arasında
paylaşılır ve güçlendirilir. Organizasyon hakkındaki hikayeler ve paylaşılan geçmiş
alışılmış bilginin oluşmasında üyelere yardım eder. Alışılmış bilgi varlıklarının bir
özelliği de pratik bilgi olmalarıdır.
1.3. BİLGİ EKONOMİSİ
Bilim ve teknolojideki hızlı ilerlemeler ve bilginin oldukça önemli bir üretim
faktörü haline gelmesiyle, özellikle gelişmiş ülke ekonomilerinin artan ölçüde bilginin
üretimi, kullanımı ve yayılması anlamında bilgiye dayalı hale gelmesi süreci
yaşanmaktadır. Bilgi ağlarına dayalı böyle bir ekonomide, ekonomik büyüme ve
kalkınmanın itici gücü, doğal kaynaklar veya fiziki mallar yerine bilgi olarak karşımıza
çıkmaktadır (DPT, 2003:1). Günümüzde bilgi, ekonomik performansta enformasyonun,
28
teknolojinin ve öğrenmenin rollerine yeni bir bakışın liderliğinde, verimliliğin ve
ekonomik büyümenin yönlendiricisi olarak görülmektedir.
Bilgi ekonomisini, sanayi toplumunun ekonomik yapısından ayıran temel özellik,
bütün iktisadi faaliyetlere bilginin entegre edilmesi, başka bir ifadeyle iktisadi
faaliyetlerdeki bilgi yoğunluğunun göreceli olarak önemli oranda artmasıdır. Bilgi
ekonomisinde bilginin yaratılması, hem bilgi işçilerine hem de bilgi tüketicilerine yani
insanlara aittir. Bilginin yaratılması ve paylaşılması görünmeyen faaliyetlerdir. Bu
nedenle bireyler zorlanarak ya da talimatlar verilerek bilgi yönetilemez. Bilgi
ekonomisinde başarı ancak çalışanların istekli katılımlarının sağlanmasıyla mümkündür.
Bu şekilde insanlar güven ve katılım ortamında yaratıcı güçlerini kullanacak, bilgilerini
diğerleriyle paylaşacak ve dinamik bir örgüt yapısı ortaya çıkacaktır (Akın, 2004:53).
Bilginin üretilmesi ve mal olarak kullanılması ile yenilik ve buluşlar, yeni ekonomide
zenginlik ve refahın kaynağı olarak dikkate alınmaktadır (Thurow, 2001:161).
Bilgi ekonomisinin önemli göstergelerinden biri de bilgiye yapılan yatırımlardaki
artıştır. Bu bağlamda bilginin hem girdi, hem de çıktı olarak ekonomideki öneminin
arttığı görülmektedir. 1996 yılında OECD ülkelerinde bilgiye dayalı ekonominin özel
kesim katma değeri içerisindeki payının % 50’yi aştığı, bu oranın ABD, Japonya ve
Almanya’da sırasıyla % 55.3, % 53 ve % 58.6 olduğu belirtilmektedir. Bilgiye dayalı
ekonominin büyüklüğü içerisinde iletişim, bankacılık, sigortacılık, müşavirlik, eğitim ve
sağlık gibi bilgi yoğun hizmet sektörlerinin ekonomi içerisindeki payı 1994 yılı itibariyle
yaklaşık % 80 dolayında olup bu oran özellikle ABD, Almanya ve İngiltere gibi büyük
ekonomilerde yüksek düzeylerdedir. OECD ülkelerinde bilgiye dayalı sektörler son
yıllarda diğer sektörlere oranla daha hızlı bir gelişme seyri izlemiştir. 1989-1996
döneminde OECD ülkeleri ortalamasında milli gelir (GSYİH) büyümesi yıllık % 2.2
dolayında iken, 1986-1994 döneminde bilgiye dayalı sektörlerdeki büyüme oranı % 3.5
dolayında gerçekleşmiştir (OECD, 1999).
1.3.1. İşgücünün Yapısındaki Değişim
Bilgi ekonomisine geçiş sürecinde işgücünün yapısındaki değişimin iki farklı
boyutta gerçekleştiği görülmektedir. Bunlardan ilki, işgücünün niteliğindeki değişim,
ikincisi ise, işgücünün sektörel dağılımındaki değişimdir. İşgücünün niteliğindeki
değişimde bilgi sektörünün ekonomideki nispi öneminin gelişmesine bağlı olarak yüksek
29
vasıflı işgücü talebinin artması, söz konusu yüksek vasıflı işgücünün elde edilmesinde
eğitimin artan önemi ve buna bağlı olarak işgücünün yaş ortalamasındaki artış ve nihayet
mesleklerin yapı ve niteliklerindeki değişim önemli rol oynamaktadır (Kurtulmuş, 1996:
142). İşgücünün sektörel dağılımındaki değişmeye gelince, önceleri daha çok sanayi
sektöründe yoğunlaşan ve mavi yakalı (beden) işçilerden oluşan işgücü, giderek hizmetler
sektöründe yoğunlaşan ve büyük bölümü beyaz yakalı işçilerden oluşan bir yapıya
bürünmüştür (DPT, 2003:19).
Şekil 7. İşgücünün Sektörel Dağılımı
Kaynak: Zaim, (2005:23).
Bilgi toplumuna geçiş sürecinde hizmetler sektöründe meydana gelen artışa paralel
olarak ortaya çıkan bir başka gelişme hizmetler sektörü içerisinde “bilgi sektörü” olarak
ifade edilen ve bilgisayar, iletişim gibi yüksek teknolojilere dayalı yeni bir sektörün hızla
gelişmesidir. Bilgi ekonomilerinde hizmetler sektörünün kilit sektör haline gelmesinde
bilgi sektörünün büyük rolü bulunmaktadır. Bilgi sektörünü oluşturan enformasyon
faaliyetleri enformasyon mal ve hizmetleri üretimini, işlenmesini ve dağıtımını
kapsamaktadır. Dördüncü sektör olarak da adlandırılan bu yeni sektör giderek stratejik bir
önem kazanmaktadır. Bunun temel nedeni bilgi sektöründeki karlılığın artmasıyla
yatırımların giderek bu sektöre kaymasıdır. Yapılan tahminlere göre 2020 yılına
gelindiğinde ABD’de işgücünün %60’a yakın bir kısmı bilgi sektöründe istihdam
edilecektir (Zaim, 2005:23).
30
1.3.2. İnternet
Bilgi ekonomisinin yapısında yer alan en önemli öğelerden biri de internettir. Yeni
ekonomi iletişim ağlarıyla bütünleşen bir ekonomidir (www.stratejiyonetim.com).
İnternet, bilgisayar şebekeleri yoluyla bilgi paylaşımıdır. Bilgi ekonomisinin gereği olan
bilgiye erişimden, bu bilgiye anlam katarak yaratılan değerlerin ihtiyaç duyulan yerlere
iletilmesine kadar zincirin her aşamasında internet bir şekilde yer almaktadır. Ekonominin
yeni görünümünü hiç kuşkusuz internet üzerinden yapılan bilgi, mal ve hizmet alışverişi
oluşturmaktadır. Bu bağlamda yeni ekonominin en önemli boyutunu internet ve internet
sayesinde ortaya çıkan elektronik ticaret oluşturmaktadır.
Tablo 4. En Çok İnternet Kullanıcısına Sahip 20 Ülke
Kaynak: www.internetworldstats.com/top20.htm, 2005.
Ülkeler
İnternet Kullanıcılarının
Sayısı
Nüfus (2005)
Ülkedeki Yaygınlık Oranı (%)
Dünya Nüfusuna Oranı (%)
1 ABD 203,576,811 296,208,476 68.7 20.9
2 Çin 103,000,000 1,282,198,289 7.9 10.6
3 Japonya 78,050,000 128,137,485 60.9 8.0
4 Almanya 47,127,725 82,726,188 57.0 4.8
5 Hindistan 39,200,000 1,094,870,677 3.6 4.0
6 İngiltere 37,800,000 59,889,407 63.1 3.9
7 Güney Kore 32,570,000 49,929,293 65.2 3.3
8 İtalya 28,870,000 58,608,565 49.3 3.0
9 Fransa 25,614,899 60,619,718 42.3 2.6
10 Brezilya 22,320,000 181,823,645 12.3 2.3
11 Rusya 22,300,000 144,003,901 15.5 2.3
12 Kanada 20,450,000 32,050,369 63.8 2.1
13 Meksika 16,995,400 103,872,328 16.4 2.3
14 İspanya 16,129,731 43,435,136 37.1 1.7
15 Endonezya 15,300,000 219,307,147 7.0 1.6
16 Tayvan 13,800,000 22,794,795 60.5 1.4
17 Avustralya 13,991,612 20,507,264 68.2 1.4
18 Hollanda 10,806,328 16,316,019 66.2 1.1
19 Polonya 10,600,000 38,133,891 27.8 1.1
20 Türkiye 10,220,000 76,500,699 13.9 1.1
Toplam 768,722,506 4,022,907,484 19.1 79.0
Diğer Ülkeler 204,105,495 2,397,195,238 8.5 21.0
Dünya 972,828,001 6,420,102,722 15.2 100.0
31
İnternetworldstats’ın araştırma şirketi ACNielsen’e dayanarak yayımladığı verilere
göre halen dünyada yaşayan 6 milyar 420 milyon insanın %15.2’si (972 milyon 828 bin)
internet kullanmaktadır. Son 4,5 yılda dünyada internet kullanıcılarının sayısı %160
artmıştır. Fakat bu oran Türkiye’nin de içinde yer aldığı Ortadoğu’da % 312, Latin
Amerika ve Karayiplerde % 277 ve Afrika’da % 258 olarak gerçekleşmiştir. İnternetin
daha önce hızla geliştiği ve bu nedenle kısmen doyuma ulaştığı Kuzey Amerika’da ise son
4,5 yılda internet kullanıcılarının sayısı sadece %106.7, Avusturya ve Yeni Zelanda’da
%116 ve Avrupa’da %161 artabilmiştir.
Tablo incelendiğinde yaklaşık 203 milyon ile dünyada en fazla internet kullanıcısına
sahip ABD’yi 103 milyon internet kullanıcısıyla Çin, 78 milyon internet kullanıcısıyla
Japonya ve 47 milyon internet kullanıcısıyla Almanya izlemektedir. Türkiye ise 76.5
milyon olduğu tahmin edilen nüfusuna rağmen 10 milyon 220 bin internet kullanıcısıyla
dünyada 20. sırada yer almaktadır.
İnternetin ilk olarak 1993 yılında girdiği Türkiye’de 2000 yılı sonunda 2 milyon
olduğu hesaplanan internet kullanıcı sayısı 2005 yılına gelindiğinde 10 milyon gibi
yüksek bir rakama ulaşmıştır. Buna rağmen Türkiye’de internet kullananların oranı,
toplam nüfus dikkate alındığında, % 15.2 olan dünya ortalamasının altında kalarak %13.9
olarak gerçekleşmiştir (www.internetworldstats.com).
1.3.3. İnternetin İş Hayatına Etkileri ve Elektronik Ticaret
İnternet kullanımının yaygınlaşması iş hayatını da derinden etkilemektedir. İktisadi
faaliyetlerde coğrafi sınırlar ortadan kalkmış, alıcı ile satıcının buluştuğu yer olan pazarlar
farklı bir boyut kazanmış ve satıcılar tüm dünyayı müşteri kabul ederek ticari
faaliyetlerini web tabanlı sistemlere kaydırmışlardır (Civan ve Bal, 2002:1011). Bu
yönüyle internet elektronik ticaret için mükemmel bir altyapı oluşturmaktadır (Zaim,
2005:40).
Bilgi teknolojilerinin gelişmesi ve internet kullanımının giderek yaygınlaşması
büyük bir ticari potansiyeli de beraberinde getirmektedir. Bu potansiyel, sadece mal ve
hizmetlerin satışı için değil, aynı zamanda haberleşme, reklam, teslimat, tasarım ve üretim
giderlerinin azalması, piyasa takibi ve stratejik planlamanın gelişmesi, yeni pazarlara
erişim, dağıtım kanallarının çeşitlenmesi, pazara erişim koşullarında eşitlik ve ürün
32
geliştirmede tüketicinin rolünün artması alanlarında söz konusu olmaktadır (Öğüt;
2001:56-57).
Bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler, sayısal biçime dönüştürülmüş
yazılı metnin, ses ve video görüntülerinin çok hızlı bir şekilde işlenmesini, iletilmesini ve
depolanmasını olanaklı kılmıştır. Bunun yanı sıra toplumların tüm kesimlerinde, günlük
yaşamın her alanında bilgisayar kullanımının çağın gereği olduğu bilinci oluşmaktadır.
İşte bu iki önemli gelişme, ekonomik kalkınmanın ve toplumsal refahın sağlanmasında
elektronik ticarete stratejik bir önem kazandırmıştır (Elibol ve Kesici, 2003:76). Henüz
kısa bir geçmişi olmasına rağmen internet ortamının ticari işlemlerde bir veya daha fazla
insan tarafından ses, görüntü ve yazılı metinlerin aynı anda interaktif bir biçimde
iletilmesi, zaman ve mekan sınırının olmayışı ve nispeten daha düşük maliyetlerle
çalışabilmesi şeklinde sunduğu olanaklar elektronik ticaret kavramını hızla gündeme
getirmiştir (ATO, 1999).
Ekonomik alanda önemli bir etkiye sahip olan elektronik ticaretin sağladığı değişim
ise kısaca şu şekilde özetlenebilir (Bozkurt, 1996:202-204).
- Gerek işletmeler gerekse tüketiciler, ticaret bazında fiziki çevre ile sınırlı olmayıp,
internet aracılığıyla herhangi bir yerden mal alıp satabilme olanağına sahiptirler.
- İnternet aracılığıyla iş hayatında zaman kavramı da değişime uğrayarak, bu
ortamda 24 saat boyunca firmalar küresel sunum, müşteriler ise küresel tercih imkânına
sahiptirler.
- İnternet, firmaların tanıtım ve satış maliyetlerinde çok büyük miktarlarda düşüşe
yol açmaktadır. Örneğin, elektronik posta maliyetlerinin, fax maliyetleri ile
karşılaştırıldığında yüksek oranda bir maliyet avantajının olduğu ortaya çıkacaktır.
- İnternet ve elektronik ticaret tarafların stratejik bir unsur olan bilgiye daha kolay
ulaşmasını sağlamakta, böylece hem piyasalar hakkında bilgi edinmek, hem de yeni
ürünlerin gerçekleştirilmesi sürecine müşterilerin dahil edilmesi kolaylaşmaktadır.
- İnternetin sağlamış olduğu bir diğer avantaj da ihtiyaç duyulan personelin
istihdamında fiziki mekan sınırlılığını geride bırakması, bu sayede gerekli personelin
istihdamının çok daha az bir maliyet ve yüksek bir hızla gerçekleşebilmesidir.
- Son olarak internet ve organizasyon içi elektronik bilgi ağları sayesinde firmalara
gerekli olan bilgilerin elde edilmesi, üretimi, dağıtımı ve kullanımına kadar bilginin
firmalara getirdiği verimlilik artışıdır. Bu ise mikro ekonomi açısından önemli bir
33
gelişmeyi sağlarken, makro ekonomi açısından da ülkelerin ekonomik gelişimini
yükseltmektedir.
1.3.4. Ekolojik Çevre
Dünya nüfusundaki hızlı artış tüketim artışını beraberinde getirmiş tüketimin
artması da, üretimi sağlayan girdilerin azalmasına ve atıkların artmasına neden olmuştur.
Doğal kaynakların hızla tükenmesi, çevre kirliliğinin artması, atıkların çoğalması, ozon
tabakasının tahribi, iklim dengesizlikleri gibi sorunların çözümü için birey, devlet, yerel
yönetimler, sanayi kuruluşları gibi üretici ve tüketici olarak tüm toplum bireylerine büyük
sorumluluklar düşmektedir (Özalp ve Besler, 2000:24). Ancak, yapılan çalışmalar
göstermiştir ki, çevresel sorunların temelinde büyük ölçüde, üretimi ve tüketimi
yapan işletmeler yer almaktadır. Bu bakımdan çevresel sorunların önlenebilmesi, çözümü
ile sürdürülebilir bir hayat ve gelişme için asıl sorumluluk işletmelere düşmektedir
(Akdoğan, 2003:2).
Klasik ve neoklasik organizasyon teorilerinde, kapalı sistem yaklaşımıyla reddedilen
(yok sayılan) çevre, yönetim düşüncesinde yerini sistem yaklaşımı ile almıştır. Bu
yaklaşıma göre her sistem bir çevrede faaliyette bulunur. Açık bir sistem olarak kabul
edilen işletmeler, içinde faaliyette bulunduğu dış çevre ile bilgi, materyal ve enerji
alışverişi içindedir ve dolayısıyla da çevreyle sürekli etkileşim halindedirler. İşletme
gerek girdi temininde gerek çıktı sürecinde kullandığı çevreyi hem etkiler hem de ondan
etkilenir. Ancak burada vurgulanan çevresel faktörler ekonomik ve sosyal faktörler
olmakta ekolojik çevreden çoğu zaman hiç bahsedilmemektedir (Nemli, 2000:14).
Özellikle 1990’lı yılların başından itibaren çevreyle ilgili yasal düzenlemelerin ve
sosyal paydaşların çevreyle ilgili taleplerinin artışı, işletme yöneticilerini ekolojik çevre
konusunda düşünmeye, bu konuda önlem almaya hatta proaktif davranmaya zorlamıştır
(Nemli, 2000:15). Çevre sorunlarına proaktif bir yaklaşımı öngören çevreye duyarlı
yönetim, ekonomik yararlarla çevreye yönelik yararlar arasında bir tercih yapmak yerine,
bunların dengelenip bütünleşmesini öngörür (Ertan, 2004:105). Ekonomik yararlar ile
çevresel yararlar birlikte ele alındığında bir ikilemin doğduğu ve bu ikilemin
giderilmesinin olanaklı olup olmadığı sorusu gündeme gelmektedir. Bu ikilemin çözümü
için geliştirilen öneri “sürdürülebilir kalkınma” kavramıdır. “Bugünün ihtiyaçları
karşılanırken gelecek kuşakların da kendi ihtiyaçlarını karşılama gücünden ödün
34
vermeden ilerleme” şeklinde özetlenebilecek olan bu kavramın ana teması, çevrenin
korunması ile kalkınma kavramlarının birbirleri ile çatışmadıkları, aksine birbirlerini
tamamladıkları ve birbirlerine ihtiyaç duyduklarıdır (Nemli, 2004:21). Salt ekonomik
büyüme uğruna ekolojik çevredeki dengelerin bozulması ve insan yaşamının olumsuz
etkilenmesi, ekonomik çabaları anlamsız kılacaktır. Bu bakımdan büyümenin, kaynak
kullanımının ve teşviklerin tahrip edici değil, devamlılığı sağlayacak şekilde ele alınması
ve yönetilmesi gereklidir (Us, 2001:63). Çevre yönetimi üzerinde çalışan araştırmacılar
da, işletmelerde çevre yönetim faaliyetlerinin, işletmelerin çevre performansını
geliştireceğini ve işletmelerin kârlarını artıracağını ileri sürmüşlerdir.
1.4. BİLGİ TOPLUMU
İnsanlık tarihi boyunca bilgi her zaman önemli olmuştur. Ancak günümüzde bilginin
önemi hayati bir nitelik kazanmış görünmektedir ve bu önem giderek artma yönünde
değişim göstermektedir. Bilgi toplumu olarak ifade edilen bu yeni toplum, bilgi etrafında
örgütlenmektedir. Bu bağlamda bilgi toplumu; “yeni temel teknolojilerin gelişimiyle bilgi
sektörünün, bilgi üretiminin, bilgi sermayesinin ve nitelikli insan faktörünün önem
kazandığı, eğitimin sürekliliğinin ön plana çıktığı, iletişim teknolojileri, bilgi otoyolları,
elektronik ticaret gibi yeni gelişmeler ile toplumu ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal
açıdan sanayi toplumunun ötesine taşıyan bir gelişme aşaması” olarak tanımlanmaktadır.
Sosyo-ekonomik gelişme sürecinde başta insan faktörü ve bilgi olmak üzere tüm alanlarda
yapısal değişimi gerekli kılan, sanayi toplumunun uzantısı olarak ortaya çıkan bilgi
toplumu, “Sanayi Sonrası Toplum”, (Bell; 1973), “Kapitalist Ötesi Toplum”, (Drucker,
1994), “Üçüncü Dalga” (Toffler, 1981), “Bilişim Toplumu”, “Bilgi Çağı”, “Bilgi
Ekonomisi” ve benzeri şekillerde ifade edilmektedir (Aktan ve Vural, 2005:32).
“Sanayi Sonrası Toplum” ifadesi ile D. Bell bu yeni yapılanmayı, dinamizmini
bilgiden alan, toplumun ihtiyaç duyduğu vasıflarla donatılmış uzmanlardan oluşan, temel
üretim sektörü hizmetler olan ve kişilerarası rekabetin geçerli olduğu bir toplum olarak
tanımlamaktadır (Kutlu, 2000:14). Konu ile ilgili olarak Peter F. Drucker ise bilgi
toplumunu, mutlaka bilgi akışına dayalı olarak çalışması gereken büyük
organizasyonlardan –kamu ve özel- oluşan elemanlar toplumu olarak ifade etmektedir
(Drucker, 1994:95). Toffler, “Üçüncü Dalga” olarak adlandırdığı bilgi toplumunu,
standartlaşmanın, merkeziyetçiliğin, fabrika düzeninin ortadan kalktığı, sürekli ve hızlı
değişimin egemen olduğu bir toplum biçimi olarak ortaya koymaktadır. Toffler, bu
35
toplum biçiminin sadece teknoloji ve ekonomiyle ilgili olmadığını; ahlak, kültür ve
fikirler kadar kurumları ve politik yapıyı da kapsadığını; kısaca insani ilişkilerde gerçek
bir dönüşüm anlamına geldiğini belirtmektedir (Toffler ve Toffler, 1996:11). Yoneji
Masuda ise sanayi sonrası toplumları “bilgi toplumu” olarak adlandırmakta ve bu
iddiasını “sosyal teknoloji” kavramıyla açıklamaktadır. Tarım ve sanayi toplumlarına
geçişte, tarımın ve sanayinin birer sosyal teknoloji olduğunu ileri süren Masuda bilgi
toplumuna geçişte de bilgisayar ve iletişim teknolojilerinin aynı rolü üstlendiğini ifade
etmektedir (Dura, 1990:40).
Bilgi toplumunun bu bilişim tabanlı teknolojik yapısı ile bilginin üretilmesi ve
yayılması oldukça hızlı, üstelik verimli bir hale gelmiştir. Ayrıca bilginin bu şekilde
üretiminden kullanımına kadar hızlı ve verimli oluşu yeni teknolojilerin gelişimini de
sağlamıştır. Diğer bir ifade tarzıyla üretilen bilgi, bilgi teknolojilerinin gelişmesini
sağlarken, bilgi teknolojilerinin gelişmesi de bilgi üretiminin artışına destek olmaktadır.
Böylece hem bilgi hem de bilgi teknolojileri birbirlerinin kullanımında bir altyapı
oluşturarak karşılıklı ilişki içine girmişlerdir. Bu karşılıklı ilişki ise bilgi toplumu adı
verilen bu yapılanmanın çok daha hızlı gelişimini sağlamaktadır (Pınar, 2000:39).
1.4.1. Bilgi Toplumunun Temel Özellikleri
İşleyiş biçimi ve normlarıyla sanayi toplumunda oldukça farklı niteliğe sahip olan
bilgi toplumu, yapısını belirleyen bir dizi özellikleri bünyesinde taşımaktadır. Bilgiye ve
bilgi teknolojilerine dayalı olarak biçimlenmekte olan bilgi toplumu, sanayi toplumundan
ciddi biçimde ayrışmakta, dönüşmekte ve yeni bir toplum biçiminde oluşmaktadır (Öğüt,
2001:29). Bu toplumsal dönüşümün daha iyi anlaşılabilmesi için, bilgi toplumunun
özelliklerinin incelenmesinde yarar vardır.
Öncelikle bilgi toplumunun özelliklerini incelerken, bilgi toplumunun sanayi
toplumundan hareketle bir dönüşüm olduğuna dikkat ederek, bu doğrultuda bilgi toplumu
ile sanayi toplumunun genel özelliklerinin karşılaştırılması, bilgi toplumunun özelliklerini
daha iyi ortaya koyacaktır. Buna göre sanayi toplumunun özellikleriyle bilgi toplumunun
özelliklerinin karşılaştırılması şu şekildedir (Güzelcik, 1999:64-65):
- Sanayi toplumunda maddi sermayenin yerini, bilgi toplumunda bilgi ve insan
kaynaklarına dayanan sermaye almaktadır.
36
- Sanayi toplumunda mal ve hizmet üretiminde gelişmenin başlangıcı olan buhar
makinesinin yerini, bilgi toplumunda bilgisayarlar almıştır.
- Fiziksel gücü ön planda olan sanayi toplumu yerini, bilgi toplumunda beyin
gücüne bırakmaktadır.
- Sanayi toplumunda fiziksel ve düşünsel anlamda insan sermayesinin üretime
katılımı söz konusu iken, bilgi toplumunda düşünsel anlamda, yüksek öğrenim görmüş
nitelikli insan sermayesinin üretime katılımı söz konusudur.
- Sanayi toplumundaki fabrikaların yerini, bilgi toplumunda bilgi kullanımını içeren
bilgi ağları ve veri bankaları almaktadır. Böylece bilgi dünyanın her tarafında üretilmekte
ve iletişim teknolojisi aracılığıyla anında her tarafa yayılmaktadır.
- Sanayi toplumundaki genel eğitimin yerini, bilgi toplumunda eğitimin
bireyselleşmesi ve sürekliliği almaktadır.
- Sanayi toplumunda politik sistem temsili demokrasi iken, bilgi toplumunda
katılımcı demokrasi anlayışının önem kazandığı görülmektedir.
- Sanayi toplumundaki özel ve kamu iktisadi kuruluşlarından farklı olarak, bilgi
toplumunda gönüllü kuruluşlar öne çıkmaktadır.
- Sanayi toplumunda tüketici taleplerinin karşılanmasında mal ve hizmetlerin
hareketi oldukça düşük iken, bilgi toplumunda bilginin hareketi kolaydır.
- Sanayi toplumunda oluşan iş, otorite ve statü arasındaki bağlantı bilgi toplumunda
kopmaktadır. Çünkü bilgi toplumunda bunların hepsi sürekli değişime uğramaktadır.
İnsanın kalitesi, üstünlüğü, yeteneği ve kendini kanıtlaması öne çıkmaktadır. İnsan
potansiyelinin özgürleşmesi, daha çok özgürlüğün yaşanmasını beraberinde getirmektedir.
Akın ise bilgi toplumunda ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yaşanan önemli
değişimleri kısaca aşağıdaki gibi sıralamaktadır (Akın, 1999:60):
a. Ekonomik Yapıdaki Dönüşüm: Bilgi toplumundaki en büyük özellik mal
üretiminden hizmet üretimine doğru yöneliştir. Hizmet sektörü zaten tüm ekonomilerde
her zaman mevcuttur ancak sanayi toplumunda hizmetlerin niteliği daha yerel ve mal
üretimine yardımcı konumdadır. Bilgi toplumunda ise eğitim, sağlık, sosyal hizmetler gibi
insani hizmetler ve bilgisayar, sistem analizi, bilimsel AR-GE gibi mesleki hizmetler
yoğunluk kazanmaktadır.
b. Yükselen Yeni Sınıflar: Bilgi toplumunda insanların çalıştıkları yer değil aynı
zamanda yaptıkları işlerin türü de değişmektedir. Sanayi toplumunda yarı vasıflı işçiler
37
çalışan sınıf içinde en kalabalık gurubu oluşturmaktaydılar. Bilgi toplumunda ise
Drucker tarafından “bilgi işçisi” olarak nitelenen bilim adamları, teknisyenler,
mühendisler, öğretmenler sayıca artmış ve toplumun kalbi konumuna yerleşmişlerdir.
Bunun sonucu olarak yeni toplumda güç bilgi sınıfına geçmektedir.
c. Bilginin Artan Rolü: Sanayi toplumu, malların üretimi için makine ve insanların
koordinasyonuna dayanmaktaydı. Yeni toplum ise bilginin üretimi ve kullanımı etrafında
örgütlenmektedir. Tarım toplumunda toprak ve işgücü, sanayi toplumunda sermaye
merkezi bir öneme sahip iken, bilgi toplumunda bilgi stratejik bir kaynak haline gelmiştir.
d. Bilişim Teknolojisi: Sanayi toplumunun ortaya çıkmasında en önemli etken
buhar makinesi, elektrik, içten yanmalı motor gibi enerji teknolojilerinin keşfidir. Bilişim
teknolojilerinin ortaya çıkıp hızla gelişmesi de benzer bir etkiyi yeni toplumda
yaratmıştır. İletişim ve bilgisayar teknolojileri, çok daha yetenekli işgücüne gereksinim
doğurduğundan ve ulusal verimliliği artırma ve rekabetçi üstünlük elde etme yolunda
daha yüksek değerlere sahip ürünler ortaya koyma gücüne sahip olduklarından iktisadi
gelişme açısından en fazla önem verilmesi gereken alan bilişim teknolojileri olarak
görülmektedir.
1.4.2. Bilgi Toplumunda Yönetim ve Organizasyon Yapısı
Bilgi çağının getirmiş olduğu ve birçok alanda kendini hissettirdiği dönüşümün
yüksek derecede etkilediği bir diğer alan da yönetim ve organizasyon yapılarıdır. Bu
doğrultuda mevcut yönetim anlayışları ve işletme yapılarındaki köklü değişimler bir
zorunluluk haline gelerek, yaşanılan bu dönüşümün uzantısında yeni yaklaşımlar ve bu
yaklaşımların ışığında yeni stratejiler kaçınılmaz bir öğe olarak bu alandaki yapılanmanın
hareket noktasını oluşturmaktadır.
Bu yeni yapılanmanın hareket noktasını, tıpkı bilgi toplumunun dinamiğini
oluşturan bilgi kavramı oluşturmakta, buna göre gerek yönetimde gerekse de iş
organizasyonlarının yapısında bilgi ön plana çıkmakta ve bu doğrultuda bilgiye odaklı
yeni anlayışlar benimsenmektedir. Bilgi toplumunun getirmiş olduğu bu yeni
yaklaşımlarla, yönetim alanında geleneksel anlayışların terk edildiği görülmektedir.
Sanayi toplumunun yönetim ve organizasyon yapıları konusundaki yaklaşımları günümüz
gereksinimine karşılık veremeyecek bir duruma gelmiştir. Bu doğrultuda günümüz
yönetim anlayışında yeni yönelimlere gidilmekte ve bu yeni yöneliminde odak noktasını
38
yine bilgi oluşturmaktadır. Bu alanda başarı elde edebilmenin tek yolu bilginin etkin ve
verimli bir biçimde kullanılmasına bağlı olmaktadır.
Sanayi toplumunun anlayışlarının terk edilmeye başlanması ile birlikte yeni
yapılanmada değişime uğrayan konulardan birisi yönetimin şekli olmaktadır. Bu yeni
yapılanma ile emir komuta odaklı organizasyon yapıları terk edilmeye başlanmıştır ve
yönetimin görevi emir vermek yerine yönlendirmek şeklinde olmaktadır (Drucker,
1994:85).
Bilgi çağının iş organizasyonlarında hiyerarşi yapısı da önemli dönüşümlere
uğramakta, klasik ast-üst ilişkileri işlevsiz kalmaktadır. Gerek ast gerekse üst için ortak
bir sorumluluk anlayışı getirilmekte, üstlenilen sorumlulukla herkes karar sürecine
katıldığından ast kavramı geleneksel anlayışa göre ortadan kalkmakta ve bütün çalışanlar
yönetim sürecinin bir parçası haline gelerek, katılımcı ve ortak sorumluluğa dayalı bir
organizasyon yapısı hakim olmaktadır (Erkan, 1998:188). Bilgiye dayalı
organizasyonlarda katılımcı ve ortak sorumluluğa dayalı yapının bir sonucu olarak
bilginin hareket yönünün yukarı kademelere doğru iletilmesi esas alınarak,
organizasyonun üst kademelerinin organizasyonun işine yarayabilecek bilgilere sahip
olmaları kolaylaşmaktadır. Buna paralel olarak, bilgiyi merkezine alan bu
organizasyonların başarılı olabilmeleri için önemli bir unsur da organizasyon hedef ve
amaçlarının ortaya konması noktasında merkezileşmenin uygulanması zorunluluğudur.
Ancak bu organizasyon yapılarında unutulmaması gereken nokta, çalışanların
uzman bireyler olarak alanlarında yeterli olduklarıdır. Yeni yapılanmayla beraber çalışan
kesimin vasıflı, daha çok zihinsel çabaya dayalı niteliklere sahip bir kesim olarak yeni
organizasyon yapısında yerlerini aldıkları görülmektedir. Bu doğrultuda çalışan bu
kesimin eski işçi kesiminden en büyük farkı şüphesiz hayatlarını bilgiye odaklamış
olmalarıdır. Çalışan kesimin niteliğindeki bu değişimle beraber işletmelerde insan
kaynakları önemli bir konu olarak gelişim göstermeye başlamıştır. Buna göre bilgi
toplumuna geçiş sürecinde nitelikli insan kaynakları ve bu kaynakların sahip olduğu bilgi
ve bunların oluşturduğu örgütün dinamik yapısına ilişkin kavram ve kurallar önem
kazanmıştır. Bu kavram ve kuralların önem kazanmasıyla birlikte entellektüel örgüt
kavramı ile bilgi yönetimi kavramları oluşturulup tartışılmaya başlanmıştır (Pınar, 2002:
58).
39
Bilgi toplumu sürecinde görülen önemli bir dönüşümde işletmelerin üretim
yapılarında gerçekleşmiştir. Endüstriyel işletmenin üretim sürecinde yer alan, Fordizm ve
Taylorizm’in mekanik anlayışı bu dönemde ihtiyaçlara cevap veremeyecek duruma
gelmiştir. Bilgisayar destekli tasarım, bilgisayar destekli üretim, bilgisayar destekli stok
kontrolü ve benzeri yenilikler üretim yapı ve örgütlenmesini kökten değiştirmiş (Erkan,
1998:188); geleneksel anlayışların yerini esnek organizasyon yapıları almıştır. Bilgi
teknolojilerinin üretim sürecinin her aşamasında kullanılmasına paralel olarak,
organizasyonlarda üretilen ürün ve hizmetlerin geliştirilmesinde de bilgi teknolojileri
önemli bir rol oynamaktadır. Bu doğrultuda teknolojinin özellikle de bilgi teknolojilerinin
vazgeçilmez bir unsur olduğu organizasyonlarda, bu gelişimlere paralel olarak ortaya
çıkan bir kavram da araştırma geliştirme (Ar-Ge) olmuştur. OECD raporunda verilen
tanıma göre Ar-Ge, bilimsel ve teknik bilgi birikimini artırmak amacıyla sistematik bir
temele dayalı olarak yürütülen yaratıcı çaba ve bu bilgi birikiminin yeni uygulamalarda
kullanımıdır (Sarıhan, 1999:21). İşletmelerin yeni ürün ve hizmetler geliştirebilmeleri, bu
doğrultuda da yoğun rekabet şartlarına dayanabilmeleri için Ar-Ge üzerinde önemle
durdukları, bu çalışmalar için organizasyonlarında Ar-Ge departmanlıkları açtıkları
görülmektedir. Ar-Ge faaliyetleri ile yeni ürünler elde edilebildiği gibi, hazır bilgilere
erişme veya erişilmiş bilgilerin nasıl kullanılacağının öğretilmesi de mümkün olmaktadır.
Ar-Ge faaliyetlerinin bilginin bilgiye uygulanması yolu ile bilgi üretimi yapması
sebebiyle bilgiyi merkez almış olan işletmeler için büyük bir öneme sahip olmuştur.
Bilgi çağının iş organizasyonlarında değişime uğrayan bir unsur da orta düzey
yöneticilerdir. Organizasyon yapısındaki gelişmelerle birlikte orta düzey yöneticilerin
sayısında önemli bir düşüş gözlenmektedir. Bunun en büyük nedeni uzman nitelikteki
çalışanların sayısındaki artış ve kendilerine duyulan ihtiyacın yüksek olmasıdır. Bu
doğrultuda organizasyonlarda çalışan uzman elemanlar işlerini yaparlarken bir orta
kademe yöneticiye ihtiyaç duymamakta bu nedenle de nitelikli çalışanlar ile üst yönetim
arasında orta kademe yöneticilerin işlevleri ortadan kalkmaktadır. Drucker, pek çok
yönetim kademesinin organizasyonlarda ortadan kalkmasını bir senfoni orkestrasına
benzetmektedir; buna göre senfoni orkestrasında yüksek beceri düzeyindeki çok sayıdaki
müzisyen bir arada çalar, ama başlarında bir tek yönetici vardır o da orkestranın şefidir.
Orkestranın şefi ile diğer müzisyenler arasında da hiçbir şekilde başka kademeler yoktur.
Bilgiye dayalı kuruluşların organizasyon modeli de tıpkı bir senfoni orkestrasının
yönetimi gibidir ve organizasyonların bilgiye endeksli olmalarıyla beraber birçok yönetim
40
kademesinin de ortadan kalkması doğal bir süreçtir. Böylece bu organizasyonlarda uzman
nitelikte çalışanlarla en üst düzeydeki yönetim arasında hiçbir aracı olmayıp, bir görev
gücü olarak organize bir biçimde tamamen yatay bir organizasyon yapısı mevcut olmakta
(Drucker, 1999:350), bu da bilginin organizasyonlarda etkin ve verimli bir biçimde
kullanılmasını sağlamaktadır.
Hiç kuşkusuz organizasyonların yeniden yapılandırılmasında temel unsur bilgi
olmaktadır. Çünkü bu yeni süreçte organizasyonların yeniden yapılanmasında işletmelerin
başarılı olabilmelerini sağlayabilecek nitelikteki en önemli unsur bilgidir.
Organizasyonların yapılanmaları ve işleyişleri üzerinde önemli bir değişime neden olan
ve bugün itibariyle modern sonrası çağdaş yaklaşımlar adı altında toplanan bu yeni
yönetim ve organizasyon modelleri, günümüz bilgi toplumu sürecinde işletmelerin
uygulamaları zorunlu olan modeller olarak işletme biliminde yerlerini almaktadır.bu
çalışmanın konusu itibariyle bu yeni yapıları; şebeke organizasyonlar, sanal
organizasyonlar ve öğrenen organizasyonlar olarak sıralayabiliriz. Tabii bu sayılan
yaklaşımlar, oluşan bütün yeni yaklaşımları kapsamamaktadır; bu sıralanan yaklaşımların
yanı sıra daha birçok yeni yönetim ve organizasyon yaklaşımları da mevcuttur.
1.4.2.1. Şebeke Organizasyonu
Şebeke organizasyon yapısı, işletmenin çevresel değişimlere hemen cevap
verebilmesi, etkinliğini artırması ve işletmenin uzmanı olduğu işi yapması için gerekli
diğer işleri bir piyasa disiplini çerçevesinde başka organizasyonlara devretmesiyle ortaya
çıkmıştır (Özdemir, 2000:1246). Bu tür yapılanmanın temel özelliği, bir mal veya
hizmetin üretilebilmesi için gerekli olan faaliyetlerin ve bu faaliyetlere konu olan
kaynakların tek bir organizasyon bünyesinde toplanması yerine, farklı işletmelere
dağıtılmış olmasıdır. Diğer bir önemli özelliği ise, bu yapıların geleneksel emir komuta ve
kontrol bakış açısı yerine hiyerarşik kademeleşmeden mümkün olduğunca uzak yatay
ilişkiler içinde çalışan birimlerden oluşmasıdır (Koçel, 2003:394).
Tüz’e göre şebeke organizasyon, paylaşılmış kontrol altında yardımcı uzmanlığa
dayanan, özellikle maddi olmayan varlıkları birleştiren organizasyon modelidir. Bu
modelde merkezi hiyerarşi büyük ölçüde ortadan kalkar ve iletişim doğrudan sağlanır.
(Tüz, 2001:4). Kısaca birbirlerine (network) ağlar ile bağlanmış, -yetkilerini hiyerarşik
organizasyon yapısından değil, sahip oldukları kabiliyet ve becerilerinden alan- bağımsız
41
şahısların, firmaların, grupların ortak bir amaç için faaliyet gösterdiği organizasyon yapısı
olarak tanımlanan şebeke organizasyonlar hem organizasyon birimleri içerisinde hem de
organizasyonların dış çevresi ile olan bilgi dolaşımını kolaylaştıran bir yapı olarak dikkati
çekmektedir. Bu organizasyonlar bölgesel veya geniş alanlı bilgisayar ve iletişim ağlarını
etkili biçimde kullanma özellikleri ve esnek yapıları sayesinde insanları başka insanlara
ve verilere bağlayarak bilgi dolaşımında önemli avantajlar sunmaktadır (Stewart, 1997:
251-252).
Ağlar (şebeke), en önemli varlığı insan ve entellektüel birikim olan ve bu
birikimden maksimum düzeyde faydalanmak isteyen kuruluşlar açısından büyük fırsatlar
sunmaktadır. Gelişmiş iletişim teknolojisinden yararlanılarak oluşturulan, kişileri, ekipleri
ve kuruluşları birbirine bağlayan ağlar, enformasyona ulaşımı kolaylaştırmakta ve daha
düşük maliyetle daha fazla enformasyona ulaşmak imkânı vermektedir. Üstelik söz
konusu ağlar, herhangi bir hiyerarşik, organizasyonel, coğrafi veya fiziki engel
tanımaksızın bilgi akışını ve alışverişini mümkün kılmakta, kişi ve yeni geliştirilmekte
olan teknolojiler vasıtasıyla kuruluşların istedikleri bilgiye –söz konusu engellere
takılmaksızın- doğrudan ulaşabilmelerini sağlamaktadır (Zaim, 2005:142-143). Şebeke
organizasyon yapısı kişiler üzerindeki denetimi belli ölçüde azalttığından bireylerin daha
fazla inisiyatif almalarını, yeni fikirler üretmelerini ve bilgi değer zincirine daha fazla
katkı yapmalarını teşvik etmektedir (Stewart, 1997:253).
1.4.2.2. Sanal Organizasyonlar
Bilgisayar ve iletişim teknolojilerinde yaşanan hızlı değişim ve gelişimin yaşamın
her noktasına girmesi ile yeni ve farklı düşünce tarzları, davranış biçimleri ortaya çıkmaya
başlamıştır. Bilgisayar ağlarının gelişmesiyle zaman ve mekân sınırları aşılmış, dünyanın
her yerinden, her çeşit ve kültürden insan birbiriyle anında iletişim kurabilmeye
başlamıştır.
Sanal organizasyon, zaman ve mekândan soyutlanmış olarak insanların, fikirlerin ve
farklı işletmelere ait kaynakların fırsatlar ortaya çıktığında birbirine eklenmesiyle
oluşturulan ve fırsatların ortadan kalkmasıyla dağılan bir organizasyon yapısı olarak
tanımlanabilir. Bu yapılanmada yer alan her işletme kendi temel yeteneğini belli bir proje
ve amaç doğrultusunda diğer işletmelerle birleştirir. Bu birleşmede enformasyon ve
iletişim teknolojileri önemli rol oynar. Bilgi alışverişine dayalı iletişim sayesinde, müşteri
42
karşısında sanki tek bir işletme varmış gibi algılanır (Türk, 2003:194). Dikkatle
incelendiğinde sanal organizasyonların sınırlarının olmadığı, organizasyon-satıcı ve
müşteri arasında devamlı iç değişikliklerin sürüp gittiği görülür. Geleneksel ofisler,
bölümler ve işletme birimleri gereksinime göre sürekli yenilenmekte, yetki kademeleri ile
birlikte çalışanların görev ve sorumlulukları da sürekli değişmektedir.
Bilgi toplumunun beraberinde getirdiği sanal organizasyon kavramı, işletmelerin
özellikle uluslar arası platformda varlık gösterebilmeleri için dikkate almaları gereken bir
organizasyon şeklidir. Sanal organizasyonların özünü bilgi oluşturmaktadır. Bir
işletmenin fiziksel dünyada yapması gereken işlevlerini fiziksel olmayan bir ortamda
gerçekleştirmesi ise hiç kuşkusuz tümüyle bilginin fonksiyonel kullanımı ile
gerçekleşmektedir. Çünkü sanal organizasyonların hayat alanı olan sanal platformda
varlığını ortaya koyan tek şey bilgidir. Bu sayede de emek, sermaye ve hammaddeden
büyük bir tasarruf sağlayan sanal organizasyonlar, sadece gerekli teknolojik altyapı, az
sayıda insan ve en önemlisi bilgi girdisi ile işletmelerde yüksek başarılar sağlamaktadır
(Pınar, 2001:69). Sanal organizasyonları tamamiyle bir işletme gibi görmek yerine çok
çeşitli ilişkiler ortasında sürekli değişen genel faaliyetler kümesi olarak değerlendirmek
daha doğru olacaktır. Sanal organizasyonlarda başarı bu sürekli değişen şartlara uyum
sağlayabilen işgörenlerin eş zamanlı olarak bilgiye ulaşma, kullanma ve paylaşma
yeteneği ile doğru orantılıdır. Buna göre, bilgi çağında rekabetçi kalmak isteyen
işletmeler “bilgi” ve “ilişki” kavramlarının hâkimiyetini ve etkin yönetimini başarmak
zorundadırlar (Walters, 2002: 775).
Sanal işletmede, belirli bir işi –projeyi- gerçekleştirmek üzere çeşitli işletmeler
tarafından kaynakların ve becerilerin bir araya getirilmesi söz konusudur. Bu yapı,
genellikle eşit statüdeki işletmeler arasında karşılıklı bağımlılık, işbölümü ve işbirliğine
dönük bir ilişkiye dayanır. Bir başka ifade ile sanal işletmelerde, sanayi işletmelerinin
aksine bölümlere ayrılmış yönetim kademelerinin, fonksiyonel organların ve hiyerarşik
organizasyon yapısının yerine birbirini tamamlayan eşit düzeyli ilişkilere dayanan ileri
derecede esnek bir örgüt yapısı yer almaktadır (Yılmaz, 2006). Böylece işletmelerin
üreticileri, dağıtıcıları hatta rakipleriyle dahi işbirliği yaparak oluşturulan sanal işletmeler,
kurumsal bir yapıya sahip olmamalarına rağmen, bünyesinde ihtiva ettiği işletmelere
esneklik ve etkinliği bir arada sunmaktadır (Zaim, 1998:54). Esnek organizasyon yapıları
sayesinde sanal işletmeler değişen müşteri taleplerini en kısa sürede öğrenmekle kalmayıp
43
aynı zamanda kolaylıkla bu değişikliklere kendilerini adapte edebilmektedirler. Bunu da
yeni yatırımlara gitmeden - yeni ortaklar bularak veya ortaklık ilişkilerini değiştirerek-
daha düşük maliyetle çok daha kısa sürede gerçekleştirirler (Zaim, 1998:79).
Sanallaşma eğilimindeki işletmelerin en büyük amacı, örgüt yapılarını olabildiğince
çevikleştirmektir. Bir başka ifade ile istenilen ürün veya hizmeti, istenilen zamanda,
istenilen yerde ve istenilen şekilde üretmektir. Bunun içinde yönetimler, eylemi
yönlendirmek yerine süreçleri yönlendirmeye odaklanmakta (Davidow ve Malone,
2003:163), yönetim kademelerinin sayısını azaltmakta ve süreçleri daha hızlı kılmak için
hiyerarşik örgüt yapısı yerine daha eşit düzeyli ilişkilere dayanan takım çalışmasını teşvik
etmektedirler. Böylelikle işleri çok daha hızlandırmak için, çalışanların yetkileri
arttırılırken, yöneticilerle çalışanlar arsındaki ast-üst ilişkisi de azalmaktadır (Zaim
2005:56).
1.4.2.3. Öğrenen Organizasyonlar
Bilgi toplumunu organizasyon bazında karakterize eden en önemli kavram hiç
kuşkusuz öğrenen organizasyonlardır. Organizasyonlarda bilginin elde edilmesi,
dağıtılması ve kullanılması üzerine yoğunlaşan öğrenen organizasyonlar konusundaki
çalışmalar 1960’lara, Chris Argyris’in çalışmalarına dayanmakla birlikte bu konunun
esas olarak gündeme gelişi Peter Senge’nin 1990 yılında yayımlanan ve Türkçe’ye
“Beşinci Disiplin” adıyla çevrilen “The Fifth Discipline” adlı eseriyle olmuştur. Senge,
öğrenen organizasyonları kişilerin gerçekten istedikleri sonuçları yaratmak için
kapasitelerini durmadan genişlettikleri, bünyesinde yeni ve farklı düşünce tarzlarının
sürekli beslendiği, kolektif özlemlere gem vurulmadığı ve insanların nasıl birlikte
öğrenileceğini sürekli olarak öğrendiği organizasyonlar olarak tanımlamıştır (Senge,
2000:11). Öğrenen organizasyonlar konusunda araştırmaları bulunan bir diğer
araştırmacı David A. Garvin ise, öğrenen organizasyonu bilgiyi yaratma, edinme ve
aktarma, yeni bilgi ve kavrayışları yansıtmak için davranışını değiştirme becerisine sahip
olan örgüt olarak tanımlamaktadır (Garvin, 1999:55). Öğrenen organizasyon, öğrenerek
kendini yenileyen organizasyondur. Bu organizasyonlar öğrenerek değişir ve değişmek
için öğrenirler. Zira öğrenme bir bilgi işleme süreci sonunda meydana gelmekte ve
öğrenen organizasyonun oluşmasında büyük önem arz etmektedir (İraz, 2004:39).
44
Organizasyonun öğrenme süreci, yeni bilgilerin üretilmesine imkan sağlayan
ortamlar yaratması, en son teknolojik gelişimleri takip ederek üretilen bilgiyi ve ürünleri
yeni mal ve hizmet üretiminde kullanması sonucunda elde edilen bilgiyi deneyim olarak
gören bir süreçtir. Bu süreç sonunda işletmelerin öğrenen bir yapıda olmasıyla birlikte
üretim faktörlerini verimli bir şekilde kullandığı, müşterilerin istek ve ihtiyaçlarını
sürekli olarak karşılayabildiği, çalışanların motivasyonunu artırıcı çalışmalar yaptığı ve
bununla birlikte bu faaliyetlerini sürekli kıldığı için uzun süre ekonomik varlığını
koruduğu görülmektedir (Zerenler, 2005:21).
Öğrenen organizasyonlarda bilginin, ilişkilerin ve sezgilerin yaratılması ve
geliştirilmesi, geliştirilen bu bilginin organizasyon mensuplarınca paylaşılması,
paylaşılan bu bilginin de kullanılması şeklinde üç aşamalı bir süreç oluşmakta ve bu
süreç sonunda öğrenen organizasyonların bazı yetenekleri ortaya çıkmaktadır. Bunlar şu
şekilde sıralanabilir (Garvin, 1998:53-66):
- Sistematik problem çözme: Sorunların teşhisini tahminden ziyade bilimsel
yöntemlere dayandırma, karar vermede verilerden yararlanma ve istatistik yöntemleri
kullanarak verileri düzenleme ve yorumlama.
- Yeni yaklaşımları deneme: Yeni bilginin sistematik bir biçimde aranması, elde
edilmesi ve denenmesi.
- Geçmiş deneyimlerden öğrenme: Başarılı veya başarısız her tecrübenin gözden
geçirilmesi, sistemli olarak değerlendirilmesi ve ulaşılan sonuçların (çıkarılacak
derslerin) işgörenlerin kolaylıkla yararlanabileceği bir biçimde kaydedilmesi.
- Başkalarının deneyimlerinden öğrenme: Özellikle bencmarking (kıyas) yoluyla
dış çevrede yeni bir perspektif kazanma ve bu yolla en iyi endüstri uygulamalarının
ortaya çıkarılması, analiz edilmesi, benimsenmesi ve uygulanması yoluyla sürekli bir
araştırma ve öğrenme deneyiminin sağlanması.
- Bilgi aktarımı: Edinilen ve geliştirilen bilginin örgütün her noktasına hızla ve
verimli bir şekilde yayılması ve üretilen mal ve hizmetlere başarılı bir şekilde
uygulanması.
1.5. BİLGİ YÖNETİMİ
Günümüz işletmelerinin en önemli varlıklarından biri hiç kuşkusuz bilgidir. Bilgi
işletmeler için günümüz rekabet şartlarına uyum gösterebilmek ve hatta ayakta
45
kalabilmek için yegane bir güç olarak kendini hissettirmektedir. Bilginin bu denli önem
arz etmesi nedeniyle işletmelerin bilgiyi iyi değerlendirmeleri hayati öneme sahip bir
konudur. Ancak bilginin bu öneminin sadece bilinmesi ve uygulamada bilinçsizce
bilgiden faydalanılmaya çalışılması işletmelere bir fayda getirmeyecektir. Bu nedenle de
bilgiden maksimum faydanın sağlanılması için işletmelerin bir takım yöntemler izlemeleri
gereklidir.
Bilgiden en yüksek faydayı elde etmek için izlenecek yöntemlerin özünü bilginin iyi
bir biçimde yönetilmesi hususu oluşturur. Bu nedenle bilginin bir işletme için fayda
gösterebilmesindeki asıl unsur olan bilgi yönetiminin iyi kavranması ve doğru
uygulanması bilgi sayesinde elde edilecek başarının esas noktasını oluşturmaktadır.
1.5.1. Bilgi Yönetiminin Tanımı
Bilgi yönetiminin bir disiplin olarak gelişimi ve işletmeler açısından organizasyonel
bir süreç olarak tanımlanabilmesi enformasyon teknolojilerinin gelişimiyle birlikte son
yıllarda gerçekleşmiştir (Türk, 2003:109). Bununla birlikte son çeyrek yüzyıldan buyana
dünya ekonomisinde yaşanan gelişmeler ve 21.yüzyılın ilk günlerinde bu sürecin
kazandığı ivme fiziksel kaynakların egemen olduğu iş dünyasından bilginin egemen
olduğu iş dünyasına doğru bir dönüşümün söz konusu olduğu ve ekonomik eleştirilerin
merkez ekseni bilginin ve ona sahip olan bireyin oluşturduğu bir dönemin yaşandığını
ortaya koymaktadır. Yeni ekonomide pazar rekabetinde üstünlük sağlamak, işgücünün
fiziksel büyüklüğü veya servetin bir sonucu değil, işletmelerin bilgi üretme ve onu
denetleme yönünde olacaktır (Ertaş, 2005:170).
Bilgi yönetiminin içeriği ile ilgili üç temel yaklaşım sunulmaktadır. Bunlardan ilki
açık bilginin kullanılmasına yönelik teknoloji ağırlıklı yaklaşım olup, bu yaklaşımda bilgi
tabanlı sistemler, veri tabanları, şebekeler gibi teknolojiler yardımıyla paylaşılan
enformasyon ve bilginin organizasyona mal edilmesi söz konusudur. İkinci yaklaşımda,
insan unsuru ön plana çıkarılmakta ve kurum kültürü ile takım çalışmasına vurgu
yapılmaktadır. Bilgi yönetimini destekleyen güçlü bir kurum kültürü bilgi, beceri ve
kaynakların paylaşımı ve gelişiminde, öğrenmenin teşvik edilmesinde kritik öneme
haizdir. Üçüncüsü ise, örgütün sahip olduğu teknik bilginin elde edilmesi ve
değerlendirilmesine yönelik süreçlerin geliştirilmesini ele alan yaklaşımdır. Bu yaklaşıma
göre süreçlerde teknoloji kullanımı zorunlu bir ihtiyaç değildir (Bollinger ve Smith,
46
2001:10). Söz konusu yaklaşımlar değerlendirildiğinde bilgi yönetiminde teknolojinin
yeri inkâr edilmemekle birlikte insan unsurunun önemine işaret edilmekte ve bilgi
yönetiminin teknolojiyi ve insanı bir arada ele alması gerektiği vurgulanmaktadır.
Son yıllarda üzerinde önemle durulan bir kavram olmasına rağmen bilgi yönetimi ile
ilgili evrensel anlamda kabul görmüş tek ve açık bir tanımın bulunduğunu söylemek
oldukça güçtür. Bilgi yönetimi, spesifik örgütsel hedefleri başarmak için tüm işgücünün
kolektif bilgi ve becerilerinden yararlanmaya yönelik bir uygulamadır. İşletmeleri
dinamik ve yaşayan bir olgu olarak gören bilgi yönetimi, teknolojiyle ilişkili olmakla
birlikte büyük ölçüde insanlarla ilgilidir (Özgener, 2002: 485). İnsanlar bilgi, yeni fikirler
ve yeni ürünleri yaratır ve tamamen iş süreçlerini oluşturan bağlantıları kurarlar. Bu
kişiler işten ayrıldıklarında dahili, harici, biçimsel ve biçimsel olmayan bağlantıları da
dahil olmak üzere bilgilerini de beraberinde götürürler (Yeniçeri ve İnce, 2005:67).
Bilgi yönetimi, rekabet üstünlüğü yaratmak ve bir şirketin piyasa değerini artırmak
amacıyla bilginin farklı biçimlerini yönetmek için geliştirilen bir yaklaşım olarak
tanımlamak mümkündür (Barutçugil, 2000:24). Bilgi yönetimi, çalışanların değişime ayak
uydurması ve değişimle aynı doğrultuda gelişme göstermesine yardımcı olan bir
uygulamadır. Kuruluşlarındaki bilgiyi yönetemeyen organizasyonların değişime adapte
olamayacakları ve dolayısıyla pazardan pay alamayacakları bir gerçektir.
“Bilgi yönetimi, var olan ve ihtiyaç duyulan bilgi varlığını ve bu bilgi varlığıyla
ilgili süreçlerin tanımlanması ve analizi ile bunun arkasından gelen ve organizasyonel
hedeflere ulaşmak için hem bilgi varlığını hem de süreçleri geliştirmeyi amaçlayan
planlama ve kontrol aktivitelerinin yönetimidir” (İnel, 2002:42).
Bir iş süreci olan bilgi yönetimi, işletmelerin kendi kurumsal ya da kollektif
bilgilerini yaratmalarını ve kullanmalarını içeren bir süreçtir. Yalnız burada sözü edilen
bilginin işletme için üretken (değer yaratıcı) bilgi olması gereklidir. Bilgi yönetimi ancak
bu üretken bilginin elde edilmesi, paylaşılması ve kullanılması halinde işletmelerde
uygulanabilecektir. Bilgi yönetimi, bir işin değerini artırmak amacı ile işletmenin sahip
olduğu entellektüel sermayenin yönetilmesi sürecidir. İşin yönetilmesi için, hem bireysel
hem de toplu öğrenmeyi ve paylaşımı içerir. Bu tarz öğrenme için işletme öncelikle
bilgiyi yaratmalı, edinmeli ve transfer etmeli, ikinci olarak yeni görüşler doğrultusunda
davranışlarını değiştirmelidir. Öğrenen organizasyonlar bilgi yaratmada, edinmede,
47
yorumlama ve transfer etmede ve yeni oluşturulmuş bilgi ve görüşler doğrultusunda
davranışları değiştirmede yetenekli olan işletmelerdir (Garvin, 1993:80).
Yönetsel açıdan bakıldığında bilgi yönetimi dört sahada faaliyet göstermektedir.
Bunlardan ilki organizasyon içerisinde tepeden aşağıya doğru bilgi ile ilgili faaliyetlerin
gözetlenmesi ve kolaylaştırılmasına yönelik çalışmalardır. Bilginin araştırılması, bilgi
haritalarının oluşturulması, bilgi varlıkları yönetiminin denetlenmesi, entellektüel
varlıkların yönetimi, bilgi odaklı stratejilerin izlenmesi gibi faaliyetle bu grupta yer alır.
İkincisi, bilgi altyapısının oluşturulması ve korunması ile ilgili faaliyetlerdir. Bilgi
envanterinin değerlendirilmesi, çok yönlü bilgi transferinin sağlanması, kolektif bir
şuurun oluşturulması gibi faaliyetler bu grupta yer alır. Üçüncü saha bilgi varlıklarının
yenilenmesi, organize edilmesi ve dönüştürülmesi ile ilgili faaliyetlerdir. Bu grup
içerisinde ise sürekli yeni bilgi edinimi ve buna bağlı olarak yenilik faaliyetleri, bilgi
transferinin otomasyonu ve Ar-Ge çalışmaları yer almaktadır. Son saha ise bilgi
varlıklarının kullanılması ve değerlendirilmesidir. Örgütün tamamında bilgi paylaşımın
sağlanması, en iyi uygulamaların adaptasyonu, bilgi yoğun ürünlerin satışı ve bilginin
yeniden kullanımı bu grupta yer alır (Wiig, 1997:7-8).
Bilgi yönetimi ile ilgili yapılan tüm tanımlarda uzlaşılan ortak nokta, bilgi
yönetiminin, bilginin üretilmesi, elde edilmesi, paylaşılması, kullanılması ve
yönetilmesiyle ilgili faaliyetleri kapsadığı (Özgener 2002:485) ve bilgi yönetiminin
süreçlerde, ürün ya da hizmetlerde, etkili karar almada ve pazarlara organizasyonel uyum
sağlamada yeniliği başarmanın bir aracı olarak bilginin desteklenmesi süreci olduğudur
(Türk, 2003:112). Organizasyonel bilgi açıkça yönetildiğinde örgütün misyonunu
gerçekleştirmek amacıyla kullanılır. Dolayısıyla bilgi yönetimi doğru bilginin doğru
zamanda, doğru kişiye, doğru biçimde ulaşmasını sağlamaya yönelik geliştirilen bilinçli
bir stratejidir (Beveren, 2002:18).
Bilgi yönetimi, bilgiyi sadece depolanmış bir biçimde fiziksel karakterde bulunan
(dökümanlar, elektronik ortamda saklanan veriler, vb) bir araç olarak görmeyip, bilginin
soyut yani zihinsel boyutunu dikkate alarak bireylerin sahibi olduğu kişisel yani örtük
bilgileri (tacit knowledge) ele alarak bu yönde bilginin işlenmesini amaçlamaktadır. Bu
nedenle bilgi yönetiminin en önemli özelliği, bilgiyi açık bilgi ve örtük bilgi olarak
türlerine ayırıp özellikle de örtük bilgi üzerinde yoğunlaşarak bu iki tür bilgi vasıtasıyla
48
bilginin elde edilmesi veya üretilmesinden kullanılmasına kadar olan işleme sürecini
insan unsurunu da dikkate alarak yönlendirmektir.
Bilgi yönetimi, örgütsel süreçlerin, enformasyon teknolojilerinin veri ve
enformasyon üretme kapasiteleri ile çalışanların yaratıcılık ve yenilikçilik kapasitelerinin
sinerjik olarak kullanılmasına imkan sağlayacak biçimde yönetilmesidir. Bu tanımda bilgi
yönetiminin iki ana unsuru olarak teknoloji ve insan gösterilmekte ve bu iki unsur
arasında bir sinerji meydana getirmenin, organizasyonun hayatta kalabilmesi açısından
stratejik öneme sahip olduğuna dikkat çekilmektedir (Malhotra, 1997).
Bilgi yönetimi, yeni bilginin üretilmesi, üretilen bilginin organizasyon çapında
yaygınlaştırılması ve söz konusu bilginin ürünlerde, hizmetlerde, süreçlerde, örgüt
kültüründe ve stratejilerinde somutlaştırılmasına yönelik faaliyetlerin bütününü
kapsamaktadır (Zaim, 2005:82).
1.5.2. Bilgi Yönetiminin Amacı
Bilgi yönetimi, bilginini üretilmesi, tasnifi, depolanması, dağıtılması ve
uygulanması ile ilgilenmektedir. Burada örgütün sahip olduğu beceri, yetenekler ve
deneyimleri yoluyla elde ettiği kollektif bilginin tanımlanması ve değerlendirilmesi söz
konusudur. Bu nedenle bilgi yönetiminin temel hedefi, işletme organizasyonunun hayatta
kalması ve gelişmesini güvence altına almak için akıllıca hareket etmelerini sağlamak
diğer taraftan bilgi varlıklarının değerini azamileştirmektir. Bu amaçlara ulaşabilmek için
modern organizasyonlar bilgi varlıklarını en etkin şekilde yapılandırır, dönüştürür,
organize eder, dağıtır ve kullanırlar (Wiig, 1997:8). Bollinger ve Smith (2001:10)’a göre
bilgi yönetiminin amacı, kendisini oluşturan her bir parçanın toplamından daha değerli ve
daha güçlü bir organizasyon oluşturmak için çalışanların uzmanlık bilgilerini
değerlendirebilen, stoklayabilen ve bunu ticarileştirebilen bir öğrenen organizasyon
yaratmaktır.
Bilgi yönetimde ulaşılmak istenen amaç tümüyle bilgi odaklı görülmektedir. Bilgi
yönetiminin işletmelerde uygulanma amacı, bilginin işlenmesini etkin ve verimli bir
biçimde gerçekleştirmektir; burada bilginin işlenmesi ise bilgiden bir katma değer
üretebilmeyi sağlamaktadır. Bilgi yönetimindeki temel amaç bilgiyi üretken kılmaktır. Bu
nedenle konunun asıl noktasını, bilginin işletmelerde üretken hale getirilerek en yüksek
49
faydanın sağlanması oluşturmaktadır. Bir başka ifade ile, bilgi yönetiminin temel amacı
organizasyonun sahip olduğu entellektüel sermayeyi en iyi şekilde değerlendirmek, bilgi
varlıklarını etkili biçimde kullanarak bunlardan en yüksek verimi elde etmektir (Zaim,
2005:93).
Bilginin üretken kılınması bilgi yönetiminin asıl amacını oluşturmasının yanında
bilgi yönetiminin işletmeler bünyesinde yine bilgi odaklı olan diğer hedeflerini de şu
şekilde sıralamak mümkündür (Alakuş, 2002:44)
- Bilgiye endeksli işletmelerde bilgi gereksinimlerinin saptanması ve bunların
sürekli gözden geçirilerek yeni koşullara göre yeniden düzenlenmesi,
- İşletme içinde var olan birikmiş bilgi birikiminin ve bilgi kaynaklarının sürekli
güncelleştirilmesi,
- Eldeki bilgilerin işletme gereksinimlerine uygun olup olmadığının denetlenmesi ve
gerektiğinde kullanılmayan belge ve verilerin ayıklanarak atılması,
- İşletme için gerekli olan dış bilgi kaynaklarının saptanarak bunlardan
yararlanılması,
- İşletme içindeki bilginin uygun koşullarda depolanarak saklanması, erişim
sağlanabilmesi ve en az maliyetle kullanıcıya aktarılabilmesi,
- İşletme içindeki bilgi kaynaklarından en geniş biçimde yararlanılabilmesi için
çalışanların bu konuda bilgilendirilmesi ve eğitilmesi,
- İşletme çalışanlarının sahip oldukları birikimlerin yani örtük bilginin kullanılabilir
bir biçime yani açık bilgiye dönüştürülmesi.
Ayrıca (Türk, 2003:113-114);
- Organizasyonların performansını, verimliliğini ve rekabet edebilirliliğini artırmak,
- Organizasyon içindeki enformasyonun etkili bir biçimde elde edilmesi,
paylaşılması ve kullanılmasını sağlamak,
- Organizasyon kararlarının ve faaliyetlerinin iyileştirilmesi ve etkin uygulamalara
sahip olmak,
- Araştırma maliyetlerinin ve gecikmelerin azaltılması ile
- Daha yenilikçi bir organizasyonun oluşturulmasıdır.
50
1.5.3. Etkin Bilgi Yönetiminde Karşılaşılan Engeller
İşletmelerde bilgi yönetimi uygulamalarında çeşitli problemlerle
karşılaşılabilmektedir. Hiç şüphesiz bu unsurların çoğu bireysel kökenlidir. Çünkü
insanoğlu birbiriyle çelişik ve karmaşık psikolojik ihtiyaçları olan bir varlıktır. Bunun
yanı sıra bilgi yönetimi sistemleri, depolanması gereken büyük miktarda veri ve bilgiyi
içerir. Bu tip bir sistemin inşa edilmesi önemli düzeyde zaman, emek ve maliyeti
gerektirir. Mevcut işlerini ifa ederken zaten çok meşgul olan çalışanlar, bilgi yönetimi
süreçlerinde mevcut alışkanlıklarını terk ederek ek çaba harcamalarına yol açacak bir
sürecin içine girebilirler. Bilgi yönetimi, bilgiyi işlemek, depolamak, saklamak ve
paylaşmak için bilgi ve iletişim teknolojileri gibi kendisine ait çok sayıda karmaşık ifade
ve terim içeren teknoloji ve yenilikleri kullanır ve bu durum karışıklıkların ortaya
çıkmasına yol açar. Özgün bilgileri kodlamak ve diğer çalışanların paylaşımına sunmak
oldukça zordur. Diğer yandan, teknolojik gelişmeler bazı bilgilerin her an demode
olmasına neden olmaktadır ve bu durum çalışanların işlerini yaparken kullandıkları özgün
bilgi ile bu bilgileri paylaşmak için hazırladıkları kodlanmış bilgi arasında büyük
farklılıkların oluşmasına yol açmaktadır. Büyük maliyet, emek ve zaman harcanarak
hazırlanan veri tabanları depolanan bilgilerin demode olması ve kullanılmaması nedeniyle
istenen yararı sağlayamamaktadır. Çalışanlar bazen aşırı bilgi bombardımanı altında
endişe duymakta ve korkmaktadırlar. İnsanlar iyi kodlanan, depolanan ve işlenen
bilgilerin uygulamada bir yararının olmayacağına inanıyorlarsa, ne kadar değerli olurlarsa
olsunlar bu bilgileri kullanmama yönünde tavır ortaya koyacaklardır (Aktan ve Vural,
2005:24).
Bilgi yönetiminin uygulanmasında takım/grup açısından da önemli bazı engeller
ortaya çıkabilir. Takım üyeleri, yöneticiler veya meslektaşları tarafından eleştirilmekten
çekiniyorlarsa bilgi paylaşmaktan kaçınabilirler. Grup üyelerinin birbirine güven ve saygı
duymamaları ve ortak amaçlar etrafında bütünleşmemeleri bu konuda başarısızlığa neden
olabilir. Ödüllendirme bilginin paylaşılmasında önemli bir unsurdur. Ancak, ödül için
bilginin istiflenmesi ve ödüle değecek bilgiler saklanırken değersiz bilgilerin herkesle
paylaşılması, organizasyon içinde paylaşılan bilgi miktarını artırırken bilginin kalitesinde
düşüşe yol açabilir.
51
Tablo 5. Bilgi Yönetimi Uygulamalarında Karşılaşılan Engeller
Organizasyon açısından engeller
• Bilgi tabanını oluşturmak, zaman alıcı, emek yoğun ve
maliyetlidir • Bilgi yönetimi zaten yoğun bir şekilde çalışan bireye ilave
işler yükler • Bilgi tabanlı sistem teknolojileri sınırlıdır • Geçici proje takımlarını izlemek güçtür • Aşırı ve gereksiz enformasyon söz konusudur • Çalışanlar sistemden faydalanamazlar • Örtük bilgiyi kodlamak güçtür • Anlaşılmaz dil ve sözler yaygınlaşır • Bilgi yönetimi çalışanların kontrolünü gerektirir • Bilgi yönetimini destekleyen güçlü bir kültürün gerekliliği • Bilgi yöneticilerinin yanlış mesaj vermesi
Takım-grup açısından engeller
• Bireysel çabaların ödüllendirilmesi ile birlikte çalışanları
bilgi istifçiliğine teşvik etmek • Yöneticiler ve meslektaşlar tarafından eleştirilme korkusu • Diğer disiplinlere olan saygı eksikliği • Güven, saygı ve ortak bir amaç etrafında birleşememekten
doğan yıkıcı çabalar • Takım süreçlerinin belgelenmesinin ek işleri beraberinde
getirmesi
Bireysel açıdan engeller
• Bilgi paylaşımında isteksizlik • Bilginin güç, terfi, ödül/ceza gibi unsurların kaynağı olması • Meslektaşlar arası rekabet • (Bilginin/ know-what) Başarının ödüllendirilmesi • Uzmanlığa dayalı statü ve değer anlayışı • Teknik bilginin transferi (aktarılması) halinde kişisel değerin
yitirileceği korkusu.
Kaynak: Bollinger ve Smith, (2001:14).
Bireysel düzeyde insanların bilgiyi paylaşmakta isteksiz olmaları, temel sorunların
başında gelir. Bilgi güçtür, mesleki bilgi ve uzmanlık ise organizasyonlarda yükselmek ve
fazla kazanmak için gerekli olan gücün en önemli kaynağıdır. Bilgi istiflendiğinde ve
paylaşılmadığında gücün korunacağı, paylaşıldığında ise değer yitirileceği hissi önemli
bir engelleyicidir. Diğer taraftan, meslektaşlar arasında var olan yoğun rekabet insanların
birbirlerine saygı duymamasına sebep olmaktadır. Bu nedenlerle bilgi dinamiktir, hızla
demode olabilir ve yitirilebilir (Bollinger ve Smith, 2001: 11).
Bu engelleri aşmada organizasyonel kültür önemli bir rol oynamaktadır.
Organizasyonel kültür, bilgi paylaşımını ve birlikte çalışmayı desteklemezse veya ödül
sistemi sadece bireysel çabayı ödüllendirirse, bireyleri bir arada çalıştırmak oldukça zor
52
olabilecektir. Bilgi yönetimi faaliyetlerindeki engelleri aşmada bazı organizasyonlar bilgi
müdürleri kullanmaktadır. Ancak bilgi paylaşımının çoğu organizasyon birimleri
içerisinde gerçekleştiği için bilgi müdürüne sahip olmak yanlış algılanabilir (Türk, 2005:
148).
1.5.4. Bilgi Yönetiminden Beklenen Faydalar
İşletmelerde bilgi yönetiminin uygulanması ile birçok olumlu sonuçlar elde
edilmektedir. Bu sonuçlar bilgi yönetiminin faydalarını ortaya koymakta ve işletmenin tek
bir yönünü değil onu bir bütün olarak ele almaktadır. Bilgi yönetiminin işletmelere
sağladığı faydaları şu şekilde sıralamak mümkündür (Bedük, 2005:209-210);
- İşletmedeki Bilgi Kaybının Önlenmesi: Bilgi yönetimi, işletmelerde bir bellek
oluşturarak, emeklilik, küçülme, çalışanların ayrılmaları ve işletme içi veya dışı
faktörlerin değişimi gibi nedenlerle oluşabilecek bilgi kayıplarını önleyerek işletmenin
kritik öneme sahip uzmanlığının korunmasını sağlar.
- Doğru Kararların Alınabilmesini Sağlar: Bilgi yönetimi, işletmede etkin
kararlar alınabilmesi için gerekli bilginin türünü ve kalitesini belirleyerek, bu bilgiye
erişimi olanaklı kılması sayesinde kararların daha hızlı ve daha kaliteli olarak alınmasını
sağlar.
- İşletme İçerisinde Esnekliğe Olanak Sağlar: Bilgi yönetimi, çalışanların işlerine
daha fazla hakim olmalarına, yenilikçi çözümler önerebilmelerine, daha az doğrudan
gözetim ile çalışabilmelerine ve yaptıkları işlere daha az karışılmasına olanak tanır.
- Rekabet Avantajı Sağlar: Bilgi yönetimi, işletmenin müşterilerini, olası
müşterilerini, pazarı ve rakiplerini tam olarak tanımasına yardımcı olarak önemli bir
rekabet avantajı sağlar. Özellikle bilgiyi etkin biçimde yöneten işletmeler, sahip oldukları
geleneksel kaynakları ve kapasiteleri yeni bir biçimde oluşturarak, bunları kendi
bünyelerinde bütünleştirmeleriyle rakiplerinden daha yüksek değerler yaratabilmeleri
sayesinde rekabette önemli avantaj elde edebilmektedirler (Zack, 1999:128).
- Varlık Geliştirmeyi Sağlar: Bilgi yönetimi, pazar değeri olan entelektüel
varlıklar üzerinde yasal koruma sağlanabilmesi ve bu varlıkların sermayeye eklenebilmesi
için çaba gösterir. Bu şekilde, tescilli markalar, patentler, lisanslar, kopya hakları ve ticari
sırların doğru bir biçimde, yerinde ve zamanında uygulanabilmesini sağlar. Tam tersi bir
durum ise, bu konuda daha düşük bir yasal koruma ve entelektüel varlıkların pazar
değerinin düşük olması gibi sonuçları meydana getirecektir.
53
- Ürün ve Hizmet Kalitesini İyileştirmeyi Sağlar: Bilgi yönetimi, işletmenin ürün
ve hizmetlerine bilgiyi doğrudan kanalize eder. Böylece ürünün algılanan değeri, ürün
içinde bulunan bilginin yoğunluğu ile artar. Özellikle yazılım işletmelerinin ürünlerinde
bunu görmek mümkündür.
- Müşteri Yönetiminde Başarılı Sonuçlar Sağlar: Bilgi yönetimi, işletmenin
müşterilerine ve verdiği hizmetlere odaklanmasına yardımcı olur. Müşterilere yönelik
oluşturulan bilgilerin müşterilerin ihtiyaçlarına, sorunlarına ve şikayetlerine çözüm
oluşturmak için kullanılması müşteri yönetiminde oldukça önemli sonuçlar yaratır.
- İşletmede İnsan Unsurunun Öneminin Açığa Çıkmasını Sağlar: İşletmelerdeki
bilgi yönetiminin temel unsurunun insan olduğu kesin bir gerçektir. Çünkü bilginin
işlenmesinin ele alındığı bu süreçte tüm faaliyetler çalışanlar tarafından yürütülmektedir.
Bu da insan unsurunun önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
Araştırmacılar, genel olarak bilgi yönetiminin –başarılı biçimde uygulanması
halinde- organizasyonun performansını olumlu yönde etkilediği ve firmaların rekabet
gücünü belirgin biçimde artırdığı konusunda hemfikirdir. Yapılan bir saha çalışmasında
bilgi yönetiminden organizasyonların neler beklediği incelenmiş ve ilk sırayı rekabet
avantajı elde etme ve verimliliği artırma almıştır. Diğer seçenekler ise, başarmak, yeni
ürün-hizmet geliştirmek, değişim, yeni pazar tanımlamak, etkinliği artırmak, pazar payını
iyileştirmek ve daha etkin olmak şeklinde ortaya çıkmıştır (Türk, 2003:144).
Bollinger ve Smith ise, bilgi yönetiminden beklenen faydaları şu şekilde ortaya
koymaktadırlar (Bollinger ve Smith, 2001:10);
Etkin bir bilgi yönetimi uygulaması ile
- Çalışanlar, enformasyon ve bilgi araştırırken daha az zaman harcayacaktır
- Profesyonellerin kendi uzmanlık alanlarına yoğunlaşmaları sağlanacaktır
- Daha az kaynakla daha çok şey yapılmaya çalışıldığından çalışanlar için daha az
stres oluşturacaktır.
54
İKİNCİ BÖLÜM
STRATEJİK BİLGİ YÖNETİMİ
Bu bölümde bilgi yönetimi süreçleri ele alınacaktır. Bu anlamda bilginin üretilmesi
ve geliştirilmesi, tasnif edilmesi ve saklanması, transfer edilmesi ve paylaşılması,
kullanılması ve değerlendirilmesi anlatılacaktır. Söz konusu süreçler birbiriyle iç içe
giren, birbirini etkileyen ve tamamlayan süreçlerdir. Bu süreçte izlenebilecek stratejiler ve
işletmelerin bilgi yönetimiyle orantılı olarak sahip oldukları entellektüel birikimlerine
değinilecektir. Son olarak bilgi yönetimi stratejik perspektiften incelenerek stratejinin
tanımı, stratejik yönetim, stratejik bilgi ve stratejik bilgi yönetimi başlıkları bu bölümde
ele alınmaya çalışılacaktır.
2.1. BİLGİ YÖNETİM SÜRECİ
Bilgi yönetimini dört temel süreçte ele almak mümkündür. Bunlar bilginin
üretilmesi ve geliştirilmesi, tasnif edilmesi ve saklanması, transfer edilmesi ve
paylaşılması, kullanılması ve değerlendirilmesidir.
2.1.1. Bilginin Üretilmesi ve Geliştirilmesi
2.1.1.1. Bilginin Elde Edilmesi
Bilginin toplanması ve elde edilmesi iki bakımdan önemlidir. Birincisi, bu bilgiler
yeni bilgi üretiminde kullanılacaktır. İkincisi, şayet bu bilgiler şirket açısından yeni ise ve
mevcut bir problemin daha etkili biçimde çözülmesi veya bir sürecin daha iyileştirilmesi
gibi değer ifade eden bir sonuç doğuruyorsa başlı başına üretilmiş bilgi yerine geçebilir.
Bir diğer ifade ile bilgi üretme süreci mutlaka yeni icatları gerektirmez. İşletmeler taklit,
kıyaslama gibi yöntemlerle mevcut bilgi parçacıklarını elde edip, bunları dönüşüme tabi
tutarak kendi bünyelerine uygulayabilir ve kendileri açısından yeni bilgiler elde etmiş
olurlar. Bazı işletmeler dış çevreden edindikleri bilgileri doğru biçimde kendi bünyelerine
adapte edip bu bilgileri kendi bilgi üretimi süreçlerinin bir parçası haline getirmekte
oldukça başarılıdırlar. Bazı işletmeler ise dışarıdan elde ettikleri bilgileri farklı biçimlerde
kullanarak yeni bilgiler üretebilmektedirler (Aydınlı, 2005:88).
55
2.1.1.1.1. Bilginin Taklit Edilmesi
Rekabet avantajının giderek bilgiye dayalı hale gelmesi, şirketleri rakiplerini
yakından takip etme ve onlarda gördükleri yeni bilgileri en kısa sürede elde etmek için
çaba harcamaya yöneltmektedir. Bilgiyi taklit etme, bir şirketin diğer bir şirketteki –rakip,
tedarikçi vb- başarılı bir uygulamayı veya herhangi bir konuda üretilen yeni bilgiyi örnek
alarak kendisine uygulaması ve kullanması anlamına gelmektedir. Şirketler kıyaslama,
gözlemleme, başarılı işgörenleri transfer etme veya çeşitli enformasyon kanallarını
kullanmak suretiyle bilgiyi taklit edebilmektedir (Zaim, 2005:166).
Bilginin taklit edilmesinde en bilinen yöntemlerden biri “kıyaslama”
(benchmarking) yöntemidir. Kıyaslama; “bir organizasyonun süreçlerinin, aynı süreçlerde
lider olan diğer organizasyonların süreçleri ile sistematik ve sürekli bir şekilde
karşılaştırılması” şeklinde tanımlanabilir. Ayrıca kıyaslama, süreçlerin değişkenliğinin
azaltılması, maliyetin düşürülmesi, performansın artırılması amacı ile kullanılan bir kalite
tekniğidir. Kıyaslama ile işletmeler karşılıklı tecrübe ve bilgi paylaşımı yoluyla iş
performanslarını artırırlar. Dolayısıyla kıyaslama, başarılı işlemlerin ve uygulamaların
örnek alınması yoluyla bir organizasyonun kendisini sürekli biçimde geliştirmesine ve
sistematik biçimde yeni bilgi elde edilmesine imkân sağlamaktadır
(www.kaliteofisi.com).
Tayvan’da Hyundai firmasının Toyota’nın son model bir otomobilini parçalara
ayırarak tek tek her birini taklit etmesi ve kendi otomobilini üretmesi ürün geliştirmede
bencmarking kullanımı için bir örnektir. Kıyaslama, sadece aynı sektördeki firmalar için
geçerli değildir. Örneğin, Union Carbide firması müşteri hizmetleri alanında L.L. Bean
firmasının uygulamalarını, stokların yönetimi konusunda Wal-Mart’ın sistemini, küresel
dağıtım konusunda da FedEx firmasının yöntemlerini örnek almıştır (Yıldız ve Ardıç,
2004). Bu doğrultuda bir işletme tüm faaliyetlerini veya belirli bir faaliyet gurubunu, hatta
belirli bir faaliyet grubu içindeki belirli işleri kıyaslama konusu yapabilir (Koçel,
2003:410).
Bilginin taklit edilmesi bilginin söz konusu lider konumdaki işletmeden olduğu gibi
alınması değil, bu bilginin alıcı işletme tarafından kendisine adapte edilmesi ve kendi
özgün süreçlerine uygulaması demektir. Aynı bilgi, iki farklı işletmede uygulandığında
farklı sonuçlar doğurabilmektedir. Zira bir işletmenin ürettiği ve kendisine rekabet
56
avantajı sağlayan bilgi nesnel olduğu kadar sosyal unsurları da ihtiva etmektedir. Üstelik
çoğu zaman firmalara rekabet avantajı kazandıran örgütsel bilgi, verilere dayalı ve kayıt
altına alınabilen açık bilgiden ziyade çalışanların kollektif şuurunu, tecrübe ve
birikimlerini ihtiva eden örtük bilgi ağırlıklı, karmaşık ve organizasyona özgü bir yapı arz
etmektedir (Krogh ve Roos, 1996:34-35). Dolayısıyla taklit edilen bilginin organizasyon
yönünden değer ifade edebilmesi için dışsallaştırılması, içselleştirilmesi, birleştirilmesi ve
kavranması gerekmektedir. Görüldüğü gibi başarılı bir bilgi taklit etme süreci
zannedilenin aksine en az yeni bilgi üretmek kadar zor ve karmaşık bir süreçtir.
2.1.1.1.2. Bilginin Satın Alınması
İşletmeler açısından bilgiyi elde etmenin en kısa ve etkin yolu onu satın almaktır.
Bu, bilgiye sahip olan bir şirketi satın alma veya bilgisi değerli bireyleri kendi bünyesine
katma şeklinde kendini göstermektedir. Tüm satın almalar bilgi elde etme amaçlı
olmayabilir ancak son yıllarda şirketlerin büyük bir kısmı başkalarının bilgilerini kendi
bilgi stoklarına eklemek için para ödemektedirler. Bunun en güzel örneklerinden biri 1995
yılında IBM’in Lotus’u değerinin 14 katı olan 3.5 milyar dolar karşılığında satın
almasıdır. Defter değeri 250 milyon dolar olan Lotus şirketine bu paranın ödenmesinin
nedeni Lotus ürünleri olan Notes veya diğer yazılım programları değildir. Bu denli yüksek
bir bedel Lotus’un Notes hakkındaki özel bilgilerine ve bilgi üretme kabiliyetlerine
ödenmiştir. Notes’u yaratan beyinler programın kendisinden daha değerlidir. IBM’in gizli
inancı Lotus’un sahip olduğu bu kapasitenin yani bilgisinin salt parasal hesaplarla
girişilen işlerden çok daha fazla değer katacağıdır. Ancak şirket satın alımı her zaman o
şirketin bilgisinin ve bilgi üretme kabiliyetinin satın alınması sonucunu doğurmayabilir.
Örgütsel bilgi, kuruluşun kendine özgü kültürü içinde üretildiğinden bir başka kuruluşa
devredilmesi zannedildiği kadar kolay olmamaktadır. Yine bilginin belli insanlarla ve
belli bir ortamda olan organik bağlantısı satıştan önce var olan bilginin ancak bir
bölümünün satıştan sonra da var olabileceği anlamına gelmektedir. Bu bilginin de
değerini ölçecek güvenilir sistemler henüz üretilmemiştir. Son olarak, satın alan şirket
yeni bilgiyi kendi bünyesine etkili bir şekilde yerleştirmekte başarılı olamazsa şirket satın
alma bilgi elde etme açısından istenilen sonuçları vermeyebilir. Dolayısıyla başarı satın
alınan şirkette bilginin nerede olduğunu bulmak ve değerlendirmek için olağanüstü çaba
göstermeye, satın alma işlemi sırasında ve sonrasında nitelikli ve tecrübeli bilgi işçilerini
57
ve bilgi ortamını korumaya, var olan ve yeni gelen bilginin birbiriyle anlamlı bir
entegrasyonuna bağlı olacaktır (Davenport ve Prusak, 2001:86-90).
2.1.1.1.3. Dış Kaynak Kullanılması (Outsourcing)
Bilgi elde etmenin yollarından biri de dış kaynak kullanımıdır. İşletmelerin gittikçe
artan ölçüde sadece kendi sahip oldukları yetenek ve becerileri esas alan işleri yapmak
istemeleri, temel (öz-çekirdek) yeteneklerin kullanılmadığı işleri bu alanda uzman
işletmelerden sağlama eğilimi, dış kaynaklardan yararlanma uygulamasını ortaya
çıkarmıştır. Temel yetenek, işletmenin rakiplerine oranla çok iyi bildiği, kolayca taklit
edilemeyen ve uzun vadeli başarının temeli olan bilgi, teknik ve iş yapma biçimidir.
İşletmeler kendilerine rekabet avantajı sağlayan bu temel yetenek ile ilgili işlerin
dışındaki tüm işleri başka işletmelere yaptırmak suretiyle hem kaynak tasarrufu yapmakta,
hem yapı olarak küçülmekte ve yalın hale gelmekte hem de kendilerinin çok iyi bildiği iş
üzerinde yoğunlaşma fırsatı bulmaktadırlar (Koçel, 2003:389-390).
Bilgi üretimi açısından dış kaynak kullanımı iki yönden önem taşımaktadır.
Bunlardan ilki, dış kaynak kullanımı sayesinde işletmelerin, diğer kuruluşların bilgi ve
birikimlerine daha az bir maliyetle ulaşma imkanı bulmaları, ikincisi ise bu sayede kendi
temel yetenekleri ile ilgili bilgi üretmeye daha fazla kaynak ve zaman ayırabilmeleridir
(Zaim, 2005:169).
Dış kaynak kullanımı konusunda bir diğer uygulamada bilginin kiralanmasıdır. Bu
tarz elde etme iki şekilde kendini gösterir. Birincisi danışmanlık şirketlerine, konunun
uzmanları profesörler, tedarikçiler ve müşteriler gibi kişilerin bilgilerine belirli bir ücret
karşılığında başvurulmasıdır. Bilgi kiralamanın en büyük avantajı uzun bir zaman ve
kaynak harcanarak elde edilebilecek bir bilgiye çok daha kısa sürede ve düşük bir
maliyetle ulaşılmasıdır. Ancak kiralamada bilginin kaynağı geçicidir. Dolayısıyla burada
yapılacak en önemli şey, kiralanan bilginin işletmede kalmasını sağlamaktır. Yapılan
araştırmalar işletmelerin genellikle danışmanlık hizmetlerinden elde ettikleri bilgileri
özümsemekte güçlükler yaşadıklarını ortaya koymaktadır. Diğer bir kiralama yöntemi ise
işletmelerin üniversiteler gibi eğitim kurumlarıyla proje bazında işbirliğine gitmesidir.
Böylelikle işletmeler Ar-Ge çalışmalarının bir bölümünü veya tamamını üniversitelere
devretmekte, yürütülen projelere sağladığı finansman desteğinin karşılığında elde edilecek
58
sonuçların kullanım hakkına belirli bir süre sahip olmaktadırlar (Davenport ve Prusak,
2001:90-92).
2.1.1.2. Bilginin İşletme İçerisinde Üretilmesi: Yeni Bilgi Üretilmesi
İşletmelere rekabet avantajı kazandıran temel öge yeni bilgi yaratma kapasiteleridir.
Özellikle bilgi dönüşümünün içselleştirilme durumunda var olan açık bilgi tartışılıp
paylaşılırken ortaya yeni bakış açılarının ve yeni fikirlerin çıkması, bilgi yaratımının
desteklenmesi kaçınılmazdır (Dervişoğlu, 2004:49).Birinci bölüm sonunda ayrıntılı olarak
incelenen bilgi yaratım süreci, yenilik ve yaratıcılığı destekleyen unsurlar taşır. Yeni bilgi
üretilmesine yönelik çabalar kısa vadede maliyetleri artırmasına karşılık uzun vadede
kayda değer avantajlar sağlamaktadır.
2.1.1.2.1. Araştırma-Geliştirme Çalışmaları
Bir organizasyonda bilgi üretmenin en bilinen yolu bu amaç için özel birimler veya
gruplar kurmaktır. Pek çok işletmede bu fonksiyona yönelik olarak Ar-Ge departmanları
kurulmakta ve işletmeler bu konuya giderek artan oranda kaynak ayırmaktadır (Davenport
ve Prusak, 2001: 92).
2.1.1.2.2. Bilginin Füzyon Yoluyla Elde Edilmesi
Ar-Ge yaklaşımı üretken araştırma geliştirme çalışmalarını kısıtlayacak baskıları ve
kargaşayı azaltma düşüncesine dayanırken füzyon yoluyla bilgi üretimi söz konusu
olduğunda bilerek ve isteyerek karmaşa ve zıtlaşmalar yaratılır ve bundan yeni sinerji
beklenir. Füzyon adı verilen bu yöntemde farklı bakış açılarına sahip insanlar bir sorun ya
da proje üzerinde çalışmak amacıyla bir araya getirilir ve ortak çözüme ulaşmaları için
zorlanırlar. Nissan Design İnternational bu sürece “yaratıcı huzursuzluk” adını vermekte
ve farklı becerilere, düşüncelere ve değerlere sahip insanları isteyerek bir araya
getirmenin yaratıcı çözümler üretebileceğine inanmaktadır. Şirket işe alma kararlarını
verirken özellikle işgörenler arasındaki farklılıklara göre hareket etmektedir. Örneğin
analitik düşünme ve mantık yürütme becerileri gelişmiş bir çalışanı, sezgileri güçlü estetik
değerlere önem veren bir çalışanla eşleştirmektedir (Davenport ve Prusak, 2001:94-95).
Farklı bilgi ve deneyimlere sahip insanların bir araya gelmesi yeni bilgi üretilmesi
açısından son derece önemlidir. Bir işletmede farklı bilgi ve deneyimlere sahip insanların
59
bir araya gelmesinden kaynaklanan kaçınılmaz çelişkilerin meydana getirdiği karışıklık
ilk bakışta bir sorun olarak algılansa da işletme bu durumu kendi lehine çevirebilir.
İşletme bu yaratıcı huzursuzluğu (Nonaka ve Takeuchi buna yaratıcı kaos derler) üretken
kılarak, yeni bilgi üretiminde zengin bir kaynak oluşturulabilir. Çünkü bireyler arasındaki
farklılıklar sorunlara çözüm ararken grubun alışılmış ve bilinen çözümlere saplanıp
kalmasını önlemektedir. Grubun önceden bildiği ortak bir çözüm yolu olmadığından
bireyler ya birlikte yeni düşünceler geliştirmekte ya da eski düşüncelerini yeni biçimlerde
bir araya getirmek zorunda kalmaktadır. Yeni bilgi ancak böyle bir kaos ortamında
doğacağından yönetimin bu konudaki temel görevi söz konusu kaosu amaca dönük bilgi
üretmeye yöneltmektir (Nonaka, 1999:42-45).
Ancak kaos her zaman yeni bilgi üretilmesini sağlamayabilir. Yaratıcı kaos ya da
füzyon farklı düşüncelere ve uzmanlığa sahip çalışanlar arasında ortak bir zeminin
varlığını gerekli kılar. Farklı bölümlerden ve uzmanlık alanlarından çalışanların bir araya
gelip ortak çözüm üretmeleri istenmeden önce bilgi paylaşılmasının gerçekleşmesi, en
azından grup üyelerinin birbirlerini anlamalarına imkan verecek kadar ortak bir dilin
geliştirilmesi gerekir (Davenport ve Prusak,2005).
Füzyonun etkili bir biçimde işlemesine yardımcı olabilecek beş bilgi yönetimi ilkesi
şöyle sıralanabilir (Zaim, 2005:178);
- aranan bilginin ne kadar değerli olduğunun bilinmesi ve onu elde etme sürecine
yatırım yapma isteğinin oluşması,
- bir füzyon çalışmasında kendilerinden etkin biçimde yararlanılabilecek bilgi
işçilerinin kimler olduğunun belirlenmesi,
- karmaşık ve farklı olan düşüncelerde gizli olan yaratıcı potansiyelin vurgulanması,
farklılıkların birer çatışma kaynağı olarak görülmemesi ve olumlu karşılanması, karmaşık
sorulara basit yanıtlar aramaktan vazgeçilmesi,
- bilgi üretme gereğinin açıkça dile getirilmesi ve bu faaliyetlerin desteklenmesi,
ödüllendirilmesi, ortak bir amaca yönlendirilmesi,
- bilginin gerçek değerini basit bilanço hesaplarından daha iyi yansıtacak başarı
ölçümlerinin yapılması.
60
2.1.1.3. Bilginin Müşterek Olarak Elde Edilmesi
Bilgi üretimi giderek bir işletmenin tek başına ve kendi kaynaklarıyla
gerçekleştirilemeyecek kadar karmaşık ve maliyetli bir süreç haline gelmektedir.
Dolayısıyla işletmeler gerek yeni bilgi üretmenin risklerini azaltmak gerekse maliyetleri
düşürmek amacıyla çeşitli ortaklıklara gitmektedirler. Günümüzde bilgi üretme işi
işletmelerin rakipleri, tedarikçileri, müşterileri ve hatta çalışanlarının da dahil edildiği
bilgi şebekeleri (Knowledge Networks) kanalıyla gerçekleşmektedir (Davenport ve
Prusak, 2000).
2.1.1.3.1. Network (Bilgi ağları) Yoluyla Bilgi Edinimi
Bilgi kendi kendini organize edebilecek iletişim ağları içinde de üretilebilir.
Başlangıçta resmi nitelikte olmasa da ilerleyen zaman içerisinde bu niteliği kazanabilir.
Ortak çıkarların bir araya getirdiği bilenler topluluğu genellikle telefon, e-posta ve diğer
bilgisayarlı grup iletişim araçlarını kullanmak suretiyle haberleşir ve uzmanlıklarını
paylaşır, sorunlarına birlikte çözüm ararlar. Söz konusu şebekeler etkili iletişim ve bilgi
paylaşımını sağladığı gibi yeni bilgi üretilmesi için de oldukça verimli bir zemin oluşturur
(Davenport ve Prusak, 2001:102). Ayrıca bilgi şebekeleri bilgi üretiminde organizasyonel,
ulusal ve coğrafi sınırları aşarak, bilgi üretimi ve paylaşımı sürecine küresel bir boyut
kazandırmaktadır (Skyrme,2004).
2.1.1.3.2. Stratejik Ortaklıklar Yoluyla Bilgi Edinimi
Bilgi çağında yaşanan küresel rekabet koşulları bilgi edinimi konusunda da örgütler
arasında stratejik ortaklıklar oluşturulmasını gerekli kılabilmektedir. Stratejik ortaklık,
farklı uzmanlık alanlarında ve farklı temel yeteneklere sahip iki veya daha fazla kuruluşun
bilgi üretmek veya geliştirmek amacıyla bir araya gelmesiyle oluşur. Bilgi üretme
maliyetlerini düşürmek, piyasa değişikliklerine karşı duyarlılığı artırmak, yaratıcılığı ve
ürün geliştirmeyi hızlandırmak, farklı uzmanlık alanlarına sahip bireyleri bir araya
getirmek ve riskleri azaltmak gibi nedenlerden ötürü söz konusu ortaklıklar tercih
edilmektedir. Ayrıca bu ortaklıklar özellikle zımni, kolektif ve örtük olan yeni bilgilerin
ve yeteneklerin öğrenilmesi ve içselleştirilmesi için etkin bir yol olabilir. Stratejik
ortaklıklarda müşterek uzmanlaşma yani farklı olanakların, pozisyonların, yeteneklerin ve
bilgi kaynaklarının ittifakından doğan sinerjik bir değer yaratımı söz konusudur (Doz ve
61
Hamel, 1999:19). Bu üstünlüklerinden dolayı pek çok şirket, bilgi üretiminde stratejik
ortaklıklardan yararlanmayı tercih etmektedir. Farklı biçimlerde gerçekleşebilen söz
konusu ortaklıklar, uzun vadeli olabileceği gibi kısa vadeli –geçici- veya proje bazlı da
olabilir. İki firma veya yalnızca tedarik zinciri ile sınırlı kalabileceği gibi daha geniş
kapsamlı şebekeler veya fiziki mekândan tamamen bağımsız, ileri derecede esnek, sanal
organizasyonlar şeklinde de olabilir. Burada ilişkilerin belirleyici özelliği müşterek
menfaatlerin ve müşterek risklerin paylaşılması esasına dayanan ‘karşılıklı bağımlılık’
anlayışıdır (Zaim, 2005:179).
2.1.1.3.3. Risk Sermayesi Yoluyla Bilgi Üretilmesi
Bilgi üretilmesi konusunda yaygın olarak kullanılan yöntemlerden biri de risk
sermayesi yöntemidir. Söz konusu yöntem, yeni bilgi üretilmesi ve geliştirilmesi ile ilgili
faaliyetlerde kendilerine finansman arayan şirketler ve/veya yeni fikirleri olan girişimciler
ile kendilerine yatırım yapabilecekleri yeni fikirleri olan girişimciler ve şirketler arayan
risk almaya hazır sermayedarların buluşması olarak tanımlanabilir. Bu sayede büyük
işletmeler yeni bilgi üretilmesi ve geliştirilmesi ile ilgili risklerini azaltmakta ve bu
konuda genç ve yeni müteşebbislerin dinamizminden, bilgisinden ve cesaretinden istifade
etmektedirler. Zira söz konusu küçük işletmeler bilgi üretilmesi konusunda zaman zaman
büyüklerden daha başarılı olmaktadırlar. Genç müteşebbisler en önemli sıkıntıları olan
finansman sorununu da bu şekilde aşmaktadırlar (Akın, 1999:26).
2.1.1.3.4. Müşteriyle Birlikte Bilgi Üretimi
Son yıllarda kuruluşların tedarikçileri, rakipleri ve çalışanlarıyla ilişkilerinde olduğu
gibi müşterileri ile olan ilişkilerinde de önemli bir anlayış değişikliği kendini
hissettirmektedir. Tüketiciler ürün ve hizmet noktasında geçmişe göre çok daha fazla
seçeneğe sahip olmasına rağmen daha az tatmin olmuş durumdadırlar. Uzmanlar
geleneksel şirket odaklı değer yaratma anlayışının artık değişmesi gerektiğine dikkat
çekiyorlar (Büyük,2004). Değerler artık işletmeler tarafından yaratılan ve müşterilere
sunulan mal ve hizmetler anlamına gelmiyor. Günümüzde değer, müşteri ve işletme
tarafından ortaklaşa yaratılmaktadır. Prahalad ve Ramuswamy ‘ortaklaşa değer yaratma’
konusunda başarılı firmaların geleceğin rekabet ortamında öne çıkacağını savunuyorlar
(Büyük,2004).
62
2.1.2. Bilginin Tasnif Edilmesi ve Saklanması
Bilginin organizasyon açısından değer ifade edebilmesi ancak onun tasnif edilmesi,
belli bir şekle sokulması ve saklanması ile mümkün olmaktadır (Offsey, 1997:114).
Ancak bu şekilde bilgi doğru zamanda, doğru kişi tarafından ve doğru biçimde
kullanılabilir. Bilginin tasnif edilmesi ve saklanması bilginin değerlendirilmesi açısından
önemli olduğu kadar ileride yeniden kullanılabilmesi açısından da gereklidir. Böylelikle
bilgi bir ölçüde kişilerin mülkiyetinden çıkarak organizasyona mal olmuş olur. Bu sebeple
bilgi yönetiminin temel süreçlerinden biri de bilginin türüne, kullanım amacına ve
organizasyonun hedeflerine uygun olarak tasnif edilmesi ve çalışanların günümüzde ve
gelecekte erişimine sunulacak biçimde saklanmasıdır (Zaim, 2005:214).
Bilginin tasnif edilmesi, bilginin toplanması, tanımlanması, tasvir edilmesi –
içeriğinin, ne olduğunun ve ne işe yarayacağının açıklanması-, kullanılmasına ve
saklanmaya uygun bir biçime sokulması anlamına gelmektedir. Organizasyon açısından
en güvenilir bilgi kaynağı sosyal anlamda yapılandırılmış, tasnif edilmiş, çalışanların
tümü tarafından paylaşılan, kabul edilen ve kullanılabilir durumda olan bilgidir. Bu açıdan
bilginin tasnifi organizasyonun bilgi potansiyelini güvenilir bir bilgi kaynağına
dönüştürmeyi amaçlayan önemli bir süreçtir. Tasnif süreci aynı zamanda kurumun bigi
kaynaklarının bir çeşit envanterinin çıkarılmasına ve mevcut bilgi potansiyelinin ortaya
konulmasına yardımcı olmaktadır. Ayrıca bilginin tasnif edilmesi gereksiz veya
güncelliğini yitirmiş bilgi ve enformasyon yığınlarının elenmesini sağlayarak bir çeşit
filtreleme görevini de yerine getirmektedir.
Bilginin tasnifinde karşılaşılan en büyük zorluk örtük bilginin tasnif edilmesidir.
Zira açık bilginin aksine örtük bilgi, subjektif, durumsal ve kişiye özel bir nitelik
taşımaktadır. Bu bakımdan örtük bilginin ifade edilmesi, yazıya dökülmesi ve
sınıflandırılması oldukça güçtür (Davenport ve Prusak, 2001:105). Örtük bilginin tasnifi
konusunda önemli mesafeler alınsa da bu konudaki en etkili yöntemlerden biri bilginin
sahibi ile bilgiyi arayanı buluşturan bilgi haritalarıdır. Bilginin kendisinin değil, yerini ve
kaynağını göstererek aranan bilgiye veya kişiye nasıl ulaşılacağını ortaya koyan söz
konusu haritalar özellikle örtük bilginin tasnifinde ve saklanmasında oldukça etkili bir
yöntemdir (Davenport ve Prusak, 2001:114).
63
2.1.3. Bilginin Transfer Edilmesi ve Paylaşılması
Bilginin transfer edilmesi ve paylaşılması, çalışanların ihtiyaç duydukları bilgiye
mümkün olabildiğince kolay ve hızlı biçimde erişebilmelerini temin etmeye yönelik
sistem, uygulama ve süreçlerin tümünü ihtiva etmektedir. Söz konusu sistem ve süreçler
bir organizasyon bünyesindeki bilginin dağıtılması ve paylaşılmasına yönelik olarak
uygulanabileceği gibi organizasyonlar arası bilgi transferine ve paylaşılmasına yönelik
olarak da uygulanabilir (Zaim, 2005:217).
Bilgi yönetiminin etkililiği bir organizasyonun yeni bilgi üretebilme ve mevcut
bilgiyi aktarabilme yeteneğiyle doğru orantılıdır. Bu bakımdan bilginin transferi ve
paylaşılması ile organizasyonun performansı arasında yakın bir ilişki olduğu kabul
edilmektedir (Sveiby, 2002:420). Bilgi yönetiminin temel amaçlarından biri olan
organizasyonun bilgi potansiyelinden maksimum düzeyde istifade etmek ve çalışanların
birbirlerinin bilgisini kullanmak suretiyle sinerji etkisinden yaralanarak daha fazla bilgi
üretebilmektir. Zira günümüzde organizasyonların en değerli varlığı olan bilginin değeri
ancak onun dağıtılması, transfer edilmesi, paylaşılması ve çalışanlar tarafından
içselleştirilmesi ile ortaya çıkmaktadır. Bilgi kişilerin zihinlerinde, veri depolarında,
dosyalarda veya bilgisayar belleklerinde duruyorsa organizasyon açısından fazla bir değer
ifade etmemektedir. Bilgi transferi ile ilgili üç temel yaklaşım bulunmaktadır. Bunlardan
ilki, bilgi transferinde teknolojik sistemlerin önemini vurgulayan yaklaşımdır. İkincisi
daha ziyade sosyal süreçlerin ve kültürel unsurların önemine dikkat çeken yaklaşımdır.
Üçüncüsü ise meseleyi daha kapsamlı biçimde ele alarak teknolojik sistemlerle sosyal ve
kültürel unsurların bir arada ele alınmasını amaçlayan yaklaşımdır (Çiğdem,2004:34).
İşletmelerdeki örgütsel yenilik çabaları bilgi transferi kavramını ön plana
çıkarmıştır. Bilgi transferi bilginin bir yer, kişi ya da bir mülkiyetten başak bir yere, kişiye
veya mülkiyete taşınmasıdır. Diğer bir ifadeyle, bilgi transferi bilginin bir kaynaktan bir
kullanıcıya iletilmesi sürecidir. Söz konusu sürecin gerçekte iki sürecin entegrasyonundan
oluştuğu söylenebilir. Bilgi transferi sürecini oluşturan söz konusu iki süreç şunlardır
(Keskin vd., 2004:150);
- Yatay bilgi transferi: Aynı çalışan kuşak içindeki –diğer bir ifade ile halihazırdaki
çalışanlar arasındaki- bilgi transferi
64
- Dikey bilgi transferi: Farklı çalışan kuşaklar arasındaki –yada halef ve selefler
arasındaki- bilgi transferi.
Bu iki süreç bir araya gelerek sinerjik bir etki yaratırlar. Her iki süreç, yani mevcut
çalışanlar arasındaki yatay bilgi transferi ve birbirini izleyen çalışan kuşaklar arasındaki
dikey bilgi transferi, birlikte örgütsel bilgi tabanının korunmasına ve zaman içinde
geliştirilmesine imkân tanımaktadır. Böylelikle uzun yılların biriktirdiği tecrübeler ve
başarılı uygulamalar örgütsel bilgi olarak yerleşmekte, bunlar her yeni problemin
çözümünde yol göstermekte, karar verme sürecini zenginleştirmekte, örgütün çevredeki
etkilere yönelik yeni ve daha yaratıcı tepkiler geliştirmesini sağlamaktadır (Keskin vd.,
2004:150-151).
2.1.4. Bilginin Kullanılması ve Değerlendirilmesi
Bilginin üretilmesi, geliştirilmesi, tasnif edilmesi, saklanması ve transfer edilmesi
gibi faaliyetlerin tamamı önemli olsa da bilgi ancak kullanıldığı ve değerlendirildiği
ölçüde fayda sağlar. Bir başka ifade ile bilginin yönetilmesi ancak üretilen, tasnif edilen
ve paylaşılan bilginin organizasyona değer katacak biçimde kullanılmasıyla anlamlı bir
faaliyete dönüşür (Davenport ve Prusak, 2001:123). Bilginin söz konusu anlamda
değerinin arttırılması için bilgi yönetimi uygulamalarının çalışanların davranışlarında,
çalışma anlayış ve biçiminde değişime yol açması, fikirlerin, süreçlerin, uygulamaların ve
politikaların geliştirilmesi hususunda somut katkılar yapması gerekmektedir. Bu ise
bilginin, organizasyon yararına etkili ve sonuç getirecek biçimde kullanılmasını gündeme
getirmektedir. Bu bakımdan bilginin kullanılması ve organizasyona yarar sağlayacak
biçimde davranışlara dönüştürülmesi söz konusu bilginin elde edilmesi ve bilinmesi kadar
önemlidir.
Bilgi yönetimi faaliyetlerinin değerlendirilmesi, bilgi yönetimi sürecinin son
aşamasını temsil eder. Bilgi yönetimi uygulamalarından daha iyi neticeler alabilmek için
bilgi yönetimi uygulamalarından elde edilen sonuçların değerlendirilip kontrol edilerek
bilgi yönetiminin performansının ortaya konulması gerekmektedir. Bu bağlamda diğer bir
önemli hususta bilgi yönetiminin performansını ölçerken organizasyonun genel
performansının da göz önünde tutulması gerektiğidir. Zira bilgi yönetimi, kurumun tüm
faaliyetleriyle, süreçleriyle, kültürü ve iş yapış tarzıyla yakından ilgilidir. Bu bakımdan
65
bilgi yönetiminin performansının, organizasyonun genel performansından bağımsız olarak
ele alınması mümkün değildir (Zaim, 2005:222).
2.2. Bilgi Yönetimi Sürecinin Temel Unsurları
Bir organizasyonda bilgi yönetiminden beklenen sonuçların elde edilebilmesi için
öncelikle güçlü bir alt yapıya ihtiyaç vardır. Bilgi yönetiminin alt yapısı üç unsuru
kapsamaktadır. Bunlar teknoloji özellikle bilgi teknolojileri, bilgi dostu bir kurum kültürü
ve bilgi yönetimine uygun bir organizasyon yapısıdır. Bu unsurların ahenkli biçimde
birbirine entegre edilmesi gerekmektedir. Nitekim kurum kültürüne uygun olmayan
teknolojik alt yapı ne derece de problemli ise teknolojiye uyum sağlayamamış bir kurum
kültürü de aynı ölçüde sorunlu sayılır. Dolayısıyla söz konusu unsurların bir bütün olarak
değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır (Yeniçeri ve İnce, 2005:65)
Teknoloji: Bilgi çağı organizasyonları bilgi teknolojileri ile biçimlenirler. Bilgi
teknolojileri özellikle biçimsel bilginin kayıt altına alınması, depolanması, işlenmesi ve
transferine olanak tanıyan teknolojiler olarak tanımlanabilir (Öğüt, 2001:138). Söz konusu
teknolojilerin amacı, insanların beyinlerinde ve kağıt üzerinde duran bilgiyi alıp kuruluş
genelinde herkesin yararlanmasını sağlamaktır. Şüphesiz teknolojik altyapı ve özellikle de
bilgi teknolojilerindeki gelişmeler bilgi yönetimini uygulanabilir kılmada bir katalizör
olarak değerlendirilmektedir. Bu teknolojiler, etkili biçimde kullanılmaları durumunda,
organizasyonlara önemli bir rekabet avantajı kazandırmaktadır. Sonuç itibariyle “bilgi
yönetimi teknolojinin çok ötesindedir ancak bilgi teknolojisi kesinlikle bilgi yönetiminin
bir parçasıdır” (Davenport ve Prusak, 2001:175-182).
Bilgi yönetimine dönük iyi tasarlanmış bir bilgi teknolojisi, örgüt çalışanlarının bilgi
ile enformasyona ulaşımını, bilgi transferini ve paylaşımı hızlandırır. Ancak tek başına bu
teknolojik altyapı, bireyleri bilgiyi kullanma ve yaymaya, birbirleriyle işbirliğine,
karşılıklı güvene, birlikte yenilik ortaya koyma ile problem çözmeye yöneltmez ve motive
etmez (Öge, 2002:197). Bu sebeple bilgi teknolojilerine yapılan yatırımların etkin
sonuçlar verebilmesi için çalışanlarının tümünün sisteme gönüllü olarak katılması ve
organizasyondaki sosyal ilişkileri, davranış biçimlerini ve değer yargılarını ifade eden
kurum kültürünün sistemi destekler mahiyette olması gerekmektedir (Kurt, 2004).
66
Kurum Kültürü: Bilgi yönetiminin alt yapısını oluşturan unsurların başında “Kurum
Kültürü” gelir. (Özgener, 2005:274). Kurum kültürü, bir organizasyonda tüm çalışanlar
tarafından paylaşılan değerler, inançlar, normlar, gelenekler ve iş yapma biçimlerini
kapsayan bir bütün olarak tanımlanabilir (McDermott ve O’Dell, 2001:77). Çalışanlar
arasındaki bu paylaşım ne derece yüksekse o denli güçlü bir kültürden söz edilebilir
(Koçel, 2003:31).
Bireysel ve örgütsel çıktılar üzerinde önemli etkiler yapabilme potansiyeline sahip
olan kurum kültürü, örgütü diğer örgütlerden farklılaştıran ve ayıran varsayımlar, değerler
ve sembollerdir. Çalışanların öncelikleri ile örgütsel hedefler arasında bir köprü işlevi
görür. Çalışanlar arasında kimlik duygusunun gelişmesini sağlayarak ve örgütsel amaçlara
katılımı teşvik ederek örgütsel bağlılığın oluşmasına veya kuvvetlenmesine destek
olmaktadır (İnce ve Gül, 2005:75-76).
Bilgi yönetiminin tüm süreçleri –bilginin yaratılması, elde edilmesi, paylaşılması,
kullanılması vs- organizasyonun sosyal kimliği sayılabilen kurum kültürüyle yakından
alakalıdır. Bilgi paylaşımını ve ödüllendirmeyi, yardımlaşmayı ve yeni fikirler üretmeyi
destekleyen bir kurum kültürünün olması bilgi yönetiminin başarısı açısından büyük
önem arz eder. Bu bağlamda bilgi dostu bir kurum kültürünün yaratılması bilgi yönetimi
çalışmaları açısından son derece önemlidir. Bilgi konusunda olumlu bir kültüre sahip olan
örgütlerde çalışanlar zeki ve öğrenmeye meraklıdır, keşfetme isteği ve özgürlüğüne
sahiptirler. Söz konusu kurum kültüründe çalışanların bilgi üretmeye ve paylaşmaya
yönelik çabaları yöneticileri tarafından takdir edilir. Ayrıca çalışanlar şirkete dargın
değildir ve bilgilerini paylaşmanın işlerini kaybetmelerine neden olacağından korkmazlar
(Davenport ve Prusak, 2001:212-214). Diğer bir önemli husus da kurum kültürü ile bilgi
yönetimi çalışmaları arasındaki uyumdur. İşletme kültürü ile uyumlu olmayan projelerin
başarılı olma olasılığı düşüktür. Bu sebeple uygulanacak bilgi yönetimi projelerinin
öncelikle mevcut kurum kültürü dikkate alınarak hazırlanması gerekir (McDermott ve
O’Dell, 2001:77). Nitekim Avrupa, Japonya ve ABD’nin bilgi yönetimi konusunda önde
gelen 40 şirketi üzerinde yapılan bir araştırmada “başarılı” olarak değerlendirilen
işletmelerin ortak özelliğinin “bilgi yönetimini destekleyen bir kurum kültürüne sahip
olmak” olduğu özellikle vurgulanmıştır. Ayrıca söz konusu işletmelerde bilginin
üretilmesi, paylaşılması ve araştırılması konusunda ödüllendirilmek suretiyle bilgi
67
yönetimi uygulamalarına gönüllü bir katılımın sağlandığı görülmüştür (Hauschild vd,
2001:74-82).
Süreçler: Bilgi yönetimi uygulamalarının başarısında, organizasyonların teknolojik
altyapısı kadar kurumsal alt yapısı da önemlidir. Bu açıdan bilgi yönetimine uygun bir
organizasyon yapısının oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Örgütsel yapı,
teknolojiden en yüksek düzeyde yararlanabilmek için esnek bir şekilde tasarlanmalıdır.
Bilgi, içinde ve dışında mevcuttur. İşletme için içerideki bilgiyi yönetmek kadar
dışarıdaki bilgiyi de yönetmek de önemlidir. Burada sorun, bilgiyi elde etme, yaratma,
tasnif etme, paylaşma ve transfer etmeye gereksinim duyan insanların söz konusu bilgiyi
alıp kullanmasını teşvik etmeyle ilgilidir. İşletmenin teşvik sistemleri, çalışanların bilgiye
hangi kanallardan ve nasıl ulaşılacağını belirleyerek, kendi bölüm ve fonksiyonları
dışındaki kişilerle bilginin paylaşılmasını kolaylaştıracak şekilde tasarlanmalıdır
(Özgener, 2005:275).
2.3. BİLGİ YÖNETİMİ STRATEJİLERİ
Değişen dünya düzeni organizasyonları da yakından etkilemiştir. Bilgisayar
ağlarının gelişmesi ile bilgiye her zamankinden daha hızlı, kolay ve ucuz ulaşılabilmesi
bazı sorunları da beraberinde getirmiştir. Bilginin çokluğu ve çeşitliliği, bu çeşitlilik
içinde gerekli ve yeterli olan bilginin tespitinin zorunlu hale gelmesi, yöneticilere rehber
olabilecek bilgi yönetimi stratejilerine olan ihtiyacı beraberinde getirmiştir. Bu alanda
yapılan çalışmalar kodlama ve bireyselleştirme stratejisi olmak üzere belli başlı iki strateji
üzerinde durmaktadır (Dalyan, 2003: 80).
2.3.1. Kodlama Stratejisi
Bu strateji enformasyon teknolojileri vasıtasıyla bilginin kodlanması, saklanması ve
yeniden kullanılmasına imkân tanır (Choi ve Lee, 2002:174). Bu stratejiyi benimseyen
işletmelerde bir bilgisayar sistemi mevcuttur. İntranet adı da verilen bu sistemde bilgi,
birtakım veri tabanlarında dikkatli bir şekilde kodlanarak saklanır. İşletmenin kişisel
çabaları ile oluşturduğu bu veri tabanının yanı sıra kurumun internet bağlantıları
oluşturulmuştur. Bu sisteme işletme çalışanlarından herhangi biri kolaylıkla girip bilgileri
kullanabilmektedir Bilgi “insandan dökümana” yaklaşımına uygun bir şekilde kodlanır,
onu yaratıp şekillendiren kişiden bağımsızlaştırılır ve çeşitli amaçlar doğrultusunda
68
yeniden kullanılır. Bu yaklaşım çok sayıda insanın kodlaştırılmış bilgiyi, onu ilk başta
geliştirmiş olan kişiyle irtibata geçmeksizin bulmasına ve kullanmasına fırsat verir.
Dolayısıyla bu strateji bilgiyi yeniden kullanmada ölçeğe ulaşma ve işi büyütme fırsatı
sunar (Hansen vd., 2001:72).
Bilgi kodlama bilginin organizasyon için değerini pekiştirmede hayati öneme
sahiptir. Kodlama bilginin bireylerin zihninde saklanmasını engelleyerek bilgiye
süreklilik kazandırır. Kodlama çeşitli yollarla bilgiyi paylaşılabilen, saklanabilen,
birleştirilebilen ve yönetilebilen bir formda sunar. Buradaki zorluk bilgiyi kodlamak ve
ayırt edici özelliklerini bir araya getirmektir (Schulz ve Jobe, 2001:141).
Günümüzde organizasyonlar kodlamanın çoklu ve bürokratik olmayan biçimlerini
(İntranet, paylaşılan veritabanları, uzman sistemler, e-posta vb) sürdürerek rekabet
avantajı sağlarlar. Bu tür bilgi kodlamanın faydası bilgi transferini kolaylaştırmasıdır.
Kodlamanın modern şekli, organizasyonel bilginin coğrafik, sosyal ve organizasyonel
sınırlar arasında hızlı ve güvenli bir şekilde ulaşılabilir olmasıdır (Schulz ve Jobe,
2001:143).
Kodlama bilginin birimler arasında dolaşımını kolaylaştırabilir ancak kodlama her
derde deva değildir. Bütün şirket bilgilerini kodlamak zaman kaybettirici ve faydasız bir
işi üstlenmek olabilir. Kodlamanın amacı bilgiyi kullanılabilir bir forma sokmaktır.
Burada yararlılığın tanımı çok dar tutulmamalıdır. Verilen emeğin karşılığının alınması
için, bir kodlama projesi bilgiyi sadece ulaşılabilir yapmaktan daha çok özel amaçlara
hizmet etmelidir (Erdil ve Keskin, 2003:491). Kodlama organizasyonel bilginin
yaratılması ve depolanması ile ilgili dikkate alınması gereken bir maliyet içerir (Schulz ve
Jobe, 2001:141). Bu maliyet, gerekli elektronik ortamın sağlanmasından bu sistemi kurup
yönetecek personelin sağlanmasına kadar geniş bir yelpazeye yayılır (Dalyan, 2003:81).
Maliyetin yanı sıra kodlama rakiplere bir şekilde istek dışı bilgi transferi (veri, formül vs.
sızması gibi) sağlayabilir. Bu açıdan organizasyonlar stratejik önem taşıyan bilgileri
kodlamaktan kaçınmalı ve bilgiyi örtük olarak tutmayı tercih etmelidirler.
“İnsandan dökümana” yaklaşımı adı da verilen kodlama stratejisi bu stratejiyi
benimseyen işletmeler için bilgi paylaşımının tek yolu değildir, bu işletmelerde de
çalışanlar birbiri ile konuşur, iletişim kurar. Burada önemli olan nokta, organizasyon
69
içinde bilgi sağlama ve kullanmada kodlama stratejisine verilen ağırlığın derecesidir
(Hansen vd., 2001: 73).
2.3.2. Bireyselleştirme Stratejisi
Bireyselleştirme stratejisini benimseyen işletmelerde bilgi, onu geliştiren kişi ile
yakın bağlantı içindedir ve paylaşılması doğrudan onu geliştiren kişiyle bir araya gelerek
mümkün olmaktadır. Burada kodlanmayan ya da kodlanamayacak olan bilgiler gerek
birebir konuşmalarla gerekse beyin fırtınası gibi yöntemlerle paylaşılır. Çalışanlar çözmek
zorunda oldukları soruna çeşitli ve farklı noktalardan yaklaşarak, kolektif bir biçimde
çözme yoluna giderler. Bu strateji içsel ve rekabetçi üstünlük kazandıran bilginin elde
edilmesine yöneliktir (Choi ve Lee, 2002:174). Bu stratejide bilgisayar kullanımının temel
amacı, bilginin kaydedilmesi ve saklanmasından çok çalışanın herhangi bir alan ya da
konuya girebilmesi ve o konuda çalışanın kim olduğunu bulmasını sağlamaktır. Söz
konusu kişi bulunduktan sonra gidip onunla doğrudan görüşülür (Dalyan, 2003:81).
Bireyselleştirme stratejisini benimseyen işletmelerin, bu stratejiyi uygulamaya
geçirebilmek için çalışanlar arasında bir network oluşturma konusunda ciddi yatırımlar
yapmaları gerekir. Bu ağlar bilginin insandan insana aktarımına yardımcı olur. Bilgi
ancak yetenekli ve tecrübeli insanlardan elde edildiğinden bu strateji “insancıl strateji”
olarak da ifade edilmektedir (Hansen vd., 2001:74).
Üretilen ürün ve faaliyet gösterilen sektör ne olursa olsun tüm işletmelerin hem
kodlama hem de bireyselleştirme stratejisini bir arada kullandıkları izlenimi doğabilir.
Ancak yapılan araştırmalar etkin işletmelerin söz konusu stratejilerden birine
odaklanırken diğerini destekleyici bir rolde kullanarak yetkinleştiğini ortaya koymaktadır.
Bu 80/20 gibi bir ayrım olarak görülebilir. Bilgi paylaşımının yüzde 80’i bir stratejiye
yüzde 20’si ise diğer stratejiye uyar. İki stratejinin de eş düzeyde kullanıldığı bir
yaklaşım, başarısızlığı da beraberinde getirmektedir (Hansen vd., 2001:83).
70
Tablo 6. Bilgi Yönetimi Stratejileri
Kaynak: Hansen vd., (2001: 76).
Bir işletmenin bilgi yönetim stratejisine, söz konusu işletmenin rekabet stratejisi yön
vermelidir. Müşteriler için nasıl bir değer yaratıldığı, bu değerin işletme amaç ve
hedeflerini nasıl desteklediğini ve işletme çalışanlarının bu değere katkısını bu strateji
sayesinde anlamak mümkündür (Applegate, 2003: 87). İşletmenin müşterilerine sunmuş
olduğu hizmet biçimi, yapılan işin özellikleri ve çalışanların nicelik ve nitelikleri
Kodlaştırma Kişiselleştirme
Rekabet
stratejisi
Kodlanmış bilgiyi yeniden kullanarak
yüksek nitelikli, güvenilir ve hızlı
enformasyon sistemlerinin
uygulanmasını sağlamak
Bireysel uzmanlığı devreye sokarak
yüksek düzeye stratejik problemlere
ilişkin yaratıcı ve sağlam analize dayalı
öneriler sağlamak.
Ekonomik model
Yeniden Kullanma Ekonomileri:
Bir bilgi varlığına bir kez yatırım
yapmak ve onu birçok kez kullanmak.
Elemanların partnerlere oranının yüksek
olduğu geniş ekiplerden yararlanmak.
Büyük çaplı genel gelirler sağlamaya
odaklanmak.
Uzmanlık Ekonomileri:
Özgül problemlere yönelik son derece
özel çözümlere yüksek bedeller biçmek
Elemanların partnerlere oranının düşük
olduğu küçük ekiplerden yararlanmak.
Yüksek kar paylarını sürdürmeye
odaklanmak
Bilgi yönetimi
stratejisi
İnsandan Belgeye:
Bilgiyi kodlayan, saklayan, yayan ve
yeniden kullanılmasına olanak veren bir
elektronik belge sistemi geliştirmek.
İnsandan İnsana:
İnsanların örtük bilgiyi paylaşmak
üzere bağlantıya girmesini sağlayacak
şebekeler geliştirmek.
Enformasyon
teknolojisi
İnsanların yeniden kullanılabilir
kodlanmış bilgiyle bağlantıya girmesi
için enformasyon teknolojisine yoğun
yatırım yapmak.
Sohbetleri ve örtük bilgi alışverişlerini
kolaylaştırmak için enformasyon
teknolojisine ölçülü yatırım yapmak.
İnsan kaynakları
Bilgilerin yeniden kullanılmasına ve
çözümlerin uygulanmasına çok uygun
olan yeni üniversite mezunlarını işe
almak.
İnsanları gruplar halinde ve bilgisayar
temelli uzaktan öğrenme yoluyla
yetiştirmek.
İnsanları belge veritabanlarını
kullandıkları ve bunlara katkıda
bulundukları için ödüllendirmek.
Problem çözmekten hoşlanan ve
belirsizliğe katlanabilen işletmecilik
yüksek lisansına sahip insanları işe
almak.
İnsanları birebir akıl hocalığı yoluyla
yetiştirmek.
İnsanları başkalarıyla doğrudan bilgi
paylaştıkları için ödüllendirmek.
Örnekler Anderson Consulting, Ernst&Young McKinsey&Company
71
stratejinin belirlenmesinde göz önüne alınacak kriterlerden bazılarıdır. Yanlış strateji
seçimi, işletmeye önemli zararlar verebilir (İraz ve Yıldırım, 2004: 85). İşletme bilgi
yönetimi stratejisini belirlerken öncelikle şu soruların cevabını verebilmelidir:
- Rekabet stratejisi bilgi yönetim stratejisini nasıl yönlendiriyor?
- Yöneticiler müşterilerin kendi işletmelerini tercih nedenlerini nasıl açıklıyor?
- Müşteriler işletmeden nasıl bir değer bekliyorlar?
- İşletme içinde mevcut olan bilgiden müşterilere dönük bir katma değer nasıl
çıkarılabilir?
Eğer bir işletmenin bu sorulara dönük net birtakım yanıtları yoksa, bir bilgi yönetim
stratejisi belirleme çabasından vazgeçmelidir. Çünkü tam olarak rekabet stratejisinin
ortaya konamaması, yanlış seçimin yapılmasına neden olabilir. İşletmenin rekabet
stratejisinin belli olması durumunda, işletme yöneticilerinin bilgi yönetim stratejisini
belirleyebilmeleri için cevap aramaları gereken üç soru vardır (Dalyan, 2003:81;
Barutçugil, 1998:107):
1. İşletmenin ürettiği mal standart mı yoksa, sipariş usulü ile mi?
Standart ürün üreten işletmelerin ürün çeşit sayısı sınırlıdır. Yeniden kullanıma
uygun bir bilgi yönetim stratejisi yani “kodlama stratejisi”, bu tür işletmeler için daha
uygun olacaktır.
Öte yandan müşteriye özel ürünler sunan yani sipariş usulü ile faaliyet gösteren
işletmeler ise müşterilerinin çok özel isteklerini karşılamak durumundadırlar. Bu
ihtiyaçlar çeşitlilik gösterebildiği için kodlanmış bilginin bu işletmeler için üreteceği
değer de düşük olacaktır. Sipariş usulü ile çalışan işletmelerin “bireyselleştirme
stratejisi”ni benimsemeleri daha uygun olacaktır.
2. İşletmenin ürettiği ürün olgunluk döneminde mi yoksa, yeni bir ürün mü?
Olgunluk dönemindeki bir ürün için geliştirilen strateji, ürünün yeniden kullanımına
dayanır. Bu tip ürünlerin geliştirilmesi ve satılmasını sağlayan süreçler, kodlanabilecek iyi
anlaşılmış görev ve bilgilere dayanır. Yani bir işletmenin ürettiği ürün olgunluk dönemini
yaşıyor ise bu işletmenin “kodlama stratejisi”ni kullanması daha uygun olacaktır.
72
Yeni ürünlere dayandırılarak oluşturulan bir strateji ise en iyi “bireyselleştirme
stratejisi” ile desteklenebilir. Kurumda sürekli yeniliği savunan yöneticiler için bilgi,
dökümanlardan çok paylaşımla elde edilir.
3. Yöneticiler çalışanların sorunlarını çözmede açık bilgiler mi kullanıyorlar
yoksa formel olmayan kanallardan elde edilen bilgiler de önem taşıyor mu?
Sektör ile ilgili genel bilgiler ya da personel ile ilgili bilgiler açık bilgilerdir ve
kolaylıkla kodlanabilir. Bir işletmenin çalışanları işlerini yapabilmek için açık bilgiye
ihtiyaç duyuyor ve güveniyorsa “insandan dökümana” yaklaşımı yani “kodlama stratejisi”
en yi sonucu verecektir.
Özellikle tecrübeye ve sezgilere dayanan bilginin yazıya dökülmesi güçtür ve ancak
yüz yüze iletişimle aktarılabilir. Bilimsel uzmanlık gerektiren konular, know-how, bir
endüstri hakkındaki bilgiler ve teknolojik uzmanlık bu başlık altında değerlendirilebilir.
Çalışanların ve yöneticilerin bu türden bilgileri kullanmaları gereken durumlarda “insan
insana” yani “bireyselleştirme stratejisi” yaklaşımı daha iyi sonuç vermektedir.
Yukarıdaki üç soruya verilen cevaplar çoğu durumda hangi bilgi yönetimi
stratejisine ağırlık verilmesi gerektiğini ortaya koyacaktır. Ancak bilgi yönetimi insan
kaynakları, enformasyon teknolojisi ve rekabet stratejisi ile eşgüdümlü yürütüldüğünde
bilgi yönetiminden beklenen faydalar maksimum düzeye çıkar. Böyle bir eşgüdüm ise
genel müdürün liderliğini gerekli kılar. BİS’ler ve genel müdürler net bir rekabet
stratejisini destekleyen bir bilgi yönetimi yaklaşımını aktif şekilde seçtiğinde, gerek şirket
gerekse müşteriler bundan yarar görür. Tepe yönetimi bir seçim yapamadığında ise her iki
tarafta bundan zararlı çıkar (Hansen vd., 2001:90).
2.4. Entellektüel Sermaye (Intellectual Capital)
Piyasaların belirsizleştiği, küresel rekabetin giderek yoğunlaştığı, ürün ve
hizmetlerin birbirine benzemeye başladığı günümüz ekonomilerinde, işletmeler açısından
farklılık yaratan ve sürdürülebilir rekabet avantajı kazandıran en önemli unsur sahip
oldukları entellektüel birikimdir. Nitekim bilgi yönetiminin en önemli amaçlarından biri
de işletmenin entellektüel sermayesinin etkin biçimde kullanılmasıdır. Bu sebeple söz
konusu entellektüel birikimin niteliği ve bunun nasıl kullanılacağı bilgi yönetimi
uygulamalarının başarısı ve başarısızlığı açısından büyük önem taşımaktadır.
73
2.4.1. Entellektüel Sermaye Kavramı
İşletmeleri geleceğe taşıyacak en önemli faktörlerin başında yer alan entellektüel
sermaye kavramı ilk olarak 1969 yılında John Kenneth Galbraith tarafından ortaya
atılmıştır. Galbraith’in ortaya koymaya çalıştığı entellektüel sermaye kavramı bireysel
entellektüel sermayedir. Günümüzde tartışılan ve artan bir şekilde önemli hale gelen ise
organizasyonların sahip olduğu entellektüel sermayedir (Yelkikalan ve Aydın, 2003).
Gelişen bilgi ekonomisi doğrultusunda organizasyonel anlamda entellektüel
sermayenin ilk olarak Thomas Stewart tarafından 1991 yılında kaleme alınan “Brain
Power (Beyin Gücü)” adlı makalesi ile gündeme geldiği kabul edilmektedir. Yazar
tarafından bu makalede, oluşan yeni dünya düzeninin entelektüel sermayenin kontrolü
altında olacağı iddia edilmiş ve entellektüel sermaye “bir şirketteki insanlar tarafından
bilinen ve ona rekabet üstünlüğü kazandıran bütün şeylerin bir toplamı” olarak
tanımlanmıştır (Stewart, 1997:19). Stewart’ın diğer entellektüel sermaye tanımları
arasında ise, “buluşçuluk ve yenilenmenin kaynağı olan bireyin bilgi ve know-how
birikimi” veya “insan beyninde gömülü olan yetenek, beceri ve uzmanlık” sayılabilir
(Büyüközkan, 2005). Entelektüel sermaye işletmenin pazar değeri ile defter değeri
arasındaki olumlu farktır. Marka, müşteri ilişkileri, patent, ticari marka ve bilgi gibi
varlıkları içerir (Skyrme, 1997).
Entellektüel sermaye tüm organizasyon sisteminin ölçülmesinde ve yönetiminde
yeni bir kavramdır ve aslında zekânın sistematik hale getirilmesidir. İnsan zekâsını yararlı
ürün ve hizmete dönüştürme kapasitesi, hızla hayati bir yönetim becerisi haline
gelmektedir (Quinn vd., 1999:176). Bilgi geliştirme ve değer üretme potansiyeli olarak
tanımlanan entellektüel sermayenin mal ve hizmete dönüştürülmesi bilgi çağının yönetim
becerisi olarak görülmektedir (Doğan, 2004:16-17)
Entelektüel sermaye kavramının daha iyi anlaşılması açısından entelektüel sermaye
ve entelektüel malzeme kavramları üzerinde durmak gerekir. Klein ve Prusak’ın
entellektüel sermaye tanımı bu konuyu aydınlatmak için iyi bir hareket noktasıdır. Onlara
göre entelektüel sermaye, refah yaratmak ve daha yüksek değerli bir varlık üretmek üzere
formülleştirilmiş, elde edilmiş ve harekete geçirilmiş entellektüel malzemedir. Bu tanımın
dikkat çeken özelliği entelektüel sermaye ile entelektüel malzeme arasında bir ayrıma
gidilmesidir. Bir kâğıda not edilmiş bir adres, evrak dosyalarının altında kalmış bir rapor,
74
işe giderken yolda arkadaşlarla yaşanan bir beyin fırtınası, bunların her biri entellektüel
malzemedir, sermaye olarak düşünülemez. Söz konusu entelektüel malzemenin değer
yaratan bir sermaye unsuru olarak ele alınabilmesi için bir şekilde kayıt altına
alınabilmesi, biçimlendirilmesi ve işe yarar hale dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu
tanımın diğer bir özelliği de değerli bilgilerin alelade yerlerde de olabileceği fikrini
sunmasıdır. Ekonomik bakımdan değerli olan fikirlerin usta işi, karmaşık yada yüksek
teknolojiye dayalı olması gibi bir zorunluluk söz konusu değildir. Her organizasyon
değerli entelektüel varlıkları içinde barındırır. Ancak işletme bu varlıkları stratejik
bakımdan önem taşıyan ve yönetimin bir farklılık yaratabildiği yerlerde ortaya
çıkaramadığı sürece bir anlam ifade etmez. Tek bir cümleyle belirtmek gerekirse
entelektüel sermaye: “zenginlik yaratmak üzere kullanıma sokulabilen entelektüel
malzemedir” yani bilgi, enformasyon, entelektüel mülkiyet ve deneyimdir. Bu kollektif
beyin gücüdür ve işe yarar durumdaki bilgi birikimini ifade eder. Bu gücü tanımlamak
güçtür, bunun etkin bir şekilde organizasyona yaymak ise çok daha güçtür. Ancak bu
süreç başarıldığında ve iyi değerlendirildiğinde işletmeye çok büyük kazanımlar
sağlamaktadır (Stewart,1997:19-22).
Büyüközkan; “Entellektüel sermaye, kâra dönüştürülebilen bilgidir ve bu bilgi
işletmelerin geleceğe yönelik değerler yaratabilmeye yönelik sahip olduğu fikirlerin,
yeniliklerin, teknolojilerin, müşteri ve tedarikçiler hakkındaki enformasyonun, kullandığı
bilişim sistemlerinin, ilişkilerin, uyguladığı süreçlerin ve geçmiş tecrübelerin bir
toplamıdır” diyerek entelektüel sermaye kavramına geniş bir tanımlama getirmiştir
(Büyüközkan, 2005).
Entellektüel sermaye örgütün içinde bir bütün olarak var olan, ortak, kodlanmamış
ve örtülü insan sermayesi olarak da tanımlanmaktadır. Aslında entelektüel sermaye
bilançoda görünmeyen değerleri ifade etmektedir. Müşteri bağlılığı gibi işletmeye pazarda
güç kazandıran değerleri, entelektüel varlıkları, örgüt kültüründen, bilgi teknolojilerinden,
yönetsel ve örgütsel süreçlerinden oluşan içsel güçleri ve insan kaynağının bilgi ve
yeteneklerini kapsayan soyut bir kaynaktır (Özer vd., 2002: 472).
Yukarıda verilen tanımlar ve diğer araştırmalar sonucunda entelektüel sermaye
kavramının ana hususları şöyle sıralanabilir;
75
- finansal olmayan sermayedir ve piyasa değeri ile defter değeri arasındaki saklı
boşluğu gösterir.
- Sadece statik, maddi olmayan varlık değil aynı zamanda ideolojik bir süreç, bir
araçtır.
- Bilginin etkin kullanım uğraşıdır. Bilginin kendisini ve bilgiyi uygun bir şekilde
muhafaza eden, dağıtan yapıyı içerir.
- Organizasyon çalışanlarındaki örtük bilgiyi içerir.
- Kullanıma sokulabilen, kayıt altına alınmış entelektüel malzemedir.
- İşletmeye özgü bir varlıktır.
- Bir organizasyonun yıllık bütçelerinde görülmeyen saklı varlıkların tümüdür.
- Çalışanların sahip olduğu yetenekleri, bu yetenekleri destekleyen alt yapıyı ve
organizasyonun dış ilişkilerini kapsar.
2.4.2. Entellektüel Sermayenin Bileşenleri
Entellektüel sermayenin sınıflandırılmasında farklı yaklaşımlar bulunmaktadır. Bazı
sınıflandırma modellerinde entellektüel sermaye, insan sermayesi ve yapısal sermaye
olarak ikiye ayrılmaktadır. Skandia, entelektüel sermayeyi, bireylerin kafalarında olanlar
(insan sermayesi) ve birey örgütü terk ettiğinde örgütün kaybettikleri (yapısal sermaye)
olarak tanımlamaktadır (Özer vd., 2002:475). Yazara göre, yapısal sermaye; çalışanlar
evlerine gittiklerinde işletmede kalanlardan, diğer bir deyişle binalar, araziler, taşıtlar, veri
tabanı, müşteri listeleri ve markalardan oluşmaktadır. Yapısal sermayeye sahip olmak
kolay ancak insan sermayesine sahip olmak zor ve risklidir. Zira çalışanlar evlerine
gittiklerinde, bir daha asla dönmeme riskini taşımaktadırlar. Burada yapısal sermayede
kendi içinde organizasyonel sermaye ve müşteri sermayesi olarak ikiye bölünmektedir.
Organizasyonel sermaye ise çalışma ve değişim/yenilenme sermayesi olmak üzere ikiye
bölünmektedir. Değişim/yenilenme sermayesi patent hakları, yasal haklar gibi entelektüel
mülkiyet/mallar ve diğer görünmeyen değerleri içerir. Görünmeyen değerleri korumak
endüstriyel sırları korumak kadar zordur. Organizasyonlar her zaman ve her durumda
görünen ve görünmeyen tüm varlıklarını değer yaratacak faaliyete dönüştürebilmelidirler
(Doğan, 2004:19).
En yaygın olarak kabul edilen görüşe göre entellektüel sermaye, insan sermayesi
(Human Capital), yapısal sermaye (Structural Capital) ve müşteri sermayesi (Customer
Capital) olmak üzere üç temel bileşenden oluşmaktadır. Burada belirtilmesi gereken en
76
önemli nokta entellektüel sermayenin, insan sermayesi, yapısal sermaye ve müşteri
sermayesinin ayrı ayrı toplamından değil bu sermayelerin karşılıklı etkileşiminden ortaya
çıkan dinamik bir kavram olduğudur (Öge, 2002:184). Bu üç ögenin uyum içinde işleyişi,
organizasyon bünyesinde yaratıcılığı, yeniliğe açık olmayı, işbirliğini ve geribildirimi
geliştirmektedir (Şamiloğlu, 2002:143).
2.4.2.1. İnsan Sermayesi
İnsan sermayesi bireysel örtük bilgi ve organizasyon çalışanlarının sahip oldukları
bilgi, beceri, tecrübe gibi fikri yeteneklerin toplamı şeklinde tanımlanabilir (Skyrme,
2005). Çalışanlar yetenekleri, davranışları ve diğer fikri becerileri sayesinde bir
organizasyonun entellektüel sermayesine katkıda bulunurlar. Organizasyon içerisinde
stratejik yenilenmenin ve yaratıcılığın kaynağını oluşturan insan sermayesinin (Bontis vd,
2000:87), entelektüel sermayenin diğer bileşenlerini etkileyen ve onların gelişimini
sağlayan temel bileşen olduğu düşünülmektedir (Lawler, 2001:8).
Çalışanların fiziki becerileri işletmeler açısından insan sermayesi kavramı içerisinde
ele alınmamaktadır. Zira elle yapılsa bile, rutin ve düşük vasıf gerektiren işlerin katma
değeri az olmakta ve dolayısıyla insan sermayesi yaratmamaktadır. Çoğu zaman bu tür
işlerle ilgili çalışma otomasyona bağlanabilir. Söz konusu işlerde otomasyona geçmenin
mümkün olmadığı durumlarda da katma değere çok az katkıda bulunan beden işçisinin
ayrıldığı zaman yeri kolayca doldurulabilir, çünkü o ücretli bir beyin değil, ücretli bir
eldir. İnsan sermayesinin en değerli bölümünü yeri zor dolar yüksek katma değerli
işgörenler oluşturmaktadır. Bir başka önemli nokta ister yeni ürün ve hizmetler
geliştirmek, ister iş süreçlerinde daha ileri düzenlemelere gidilmek şeklinde olsun insan
sermayesinin öncelikli amacı yeniliktir. İnsan sermayesi ancak, bir organizasyonda
çalışanlar, zamanlarını ve yeteneklerini büyük ölçüde yenilik getirici faaliyetlere
yönelttiğinde üretilmiş ve kullanılmış olur. İnsan sermayesinin geliştirilmesi işe ya
insanların bildiklerinden daha fazla yararlanılarak ya da daha çok sayıda insanın
organizasyon için daha fazla şey bilmesinin sağlanmasıyla mümkün olmaktadır. Bu
bakımdan çalışanların rutin işler yerine katma değeri yüksek işlere yönlendirilmesi, yeni
fikirlerin ve yaratıcılığın teşvik edilerek çalışanların fikri güçlerini işe daha fazla
katmalarının sağlanması ve çalışanların bilgi ve becerilerinin geliştirilmesi büyük önem
taşımaktadır (Stewart, 1997:135-139).
77
Son yıllarda üzerinde sıkça durulan bir diğer konu da bilgi şirketleri ve bilgi
işçisinin istihdam ve sadakat ikilemidir. İşletmeler işgörenlerin fikri güçlerinden
maksimum düzeyde istifade edebilmek için onların işe bağlılıkları, sadakatleri, işlerini ve
çalıştıkları kurumu benimsemeleri büyük önem taşımaktadır. Esnek çalışma, güçlendirme,
yönetime katılma, İKY gibi modern yönetim yaklaşımlarının başlıca hedefi işgörenlerin
bu bağlılıklarını artırarak bedeni ve fikri yeteneklerinden daha fazla katma değer elde
etmektir. Ancak bunun karşısındaki en önemli engellerden biri giderek artan oranda
gerçekleşen işten çıkarma, küçülme eğilimleri ve iş güvenliğinin çalışanlar açısından
azalmasıdır. Dolayısıyla işletmeler insan sermayesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç
duydukları bir dönemde iş güvenliği ve sadakat bağlarını gevşetme yoluna gitmektedir.
Ne var ki içinde yaşadığımız bilgi çağında gerçek yatırım bilgi işçisinin sahip olduğu
bilgiye yapılır. Bundan dolayı işletmeler, insan sermayesinden maksimum düzeyde
istifade etmek için küçülme ve işten çıkarma politikalarını yeniden gözden geçirmeli ve
çalışanlarla uzun vadeli ve karşılıklı güven esasına dayanan bir iş ilişkisine girmeyi
planlamalıdır (Zaim, 2005:160).
İnsan sermayesi işletmelerin sahip olabileceği bir unsur değildir. İşletmeler insan
sermayesine sahip olamazlar; sadece bireylerin sahip olduğu bilgi ve becerilerden
yararlanabilirler. Diğer bir ifade ile onu kiralayabilirler. İşletmelerin çalışanlarının sahip
oldukları bilgi, beceri ve yeteneklerden faydalanılabilmesi ve bunu işletme varlıklarına
dahil edebilmeleri için insan sermayesinin yapısal (örgütsel) sermayeye dönüşmesi
gerekir. Zira çalışanlara ait bilgi, örgütsel değer yaratmak için kullanıldığında ve
paylaşıldığında katma değer yaratan bir unsur olarak entelektüel sermayeye dahil olur
(Yelkikalan ve Aydın, 2003). Aksi takdirde bireyin sahip olduğu bilgi, beceri ve
yetenekleri kendisine ait bir varlık olarak kalır ve organizasyona katkısı yoktur (Yeniçeri
ve İnce, 2005:226).
2.4.2.2. Yapısal Sermaye
Yapısal sermaye işletmenin müşterileri için hizmet ve mal üretmesini ve teslim
etmesini mümkün kılan strateji, yapı, sistem ve süreçlerin toplamıdır (Yelkikalan ve
Aydın, 2003). Bir diğer ifade ile yapısal sermaye, çalışanların evlerine gittiklerinde geride
bıraktıkları değeri ifade eder (Bontis vd, 2000:88).
78
Organizasyon üyelerinin bilgilerinin kayıt altına alınacağı, stoklanacağı ve diğer
çalışanlarla paylaşılmasını sağlayacak bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Bu mekanizma
yapısal sermayedir. Dolayısıyla insan sermayesinden yararlanılabilmesi için yapısal
sermayeye ihtiyaç vardır (Zaim, 2005:160). Bu sermaye sayesinde bilgi işçilerinin
uzmanlık bilgileri organizasyonun bünyesine dahil edilir ve bir işletme varlığı haline
gelmesi sağlanır. Böylelikle başlangıçta bireylere ait olan bilgi –insan sermayesi-
organizasyon açısından sürekliliği olan, üretilebilen, yeniden kullanılabilen, paylaşılabilen
ve değer ifade eden bir varlığa –yapısal sermayeye- dönüşmüş olur (Stewart, 1997:161).
Yapısal sermayenin kapsamına giren unsurların bir bölümü, yasal mülkiyet hakları
kazandıran varlıklardır. Patentler, telif hakları, tasarım hakları, ticari sırlar ve amblemler
gibi. Strateji, kültür, yapı ve sistemler, örgütsel rutinler ve prosedür gibi unsurlar ise yasal
düzenleme altına alınmış olanlardan çok daha kapsamlı ve değerli varlıklardır (Stewart,
1997: 162).
Yapısal sermaye insan sermayesini destekleyen her şeydir. Organizasyonun, yüksek
düzeyde beyin gücüne sahip bir bireyin sahip olduğu bilgi, beceri ve yeteneklerini
izleyecek sistemleri ve süreçleri zayıfsa entellektüel sermaye tam potansiyeline
ulaşamayacaktır. Güçlü yapısal sermayeye sahip bir organizasyon, bireysel denemelere,
başarısız olmalara, öğrenmelere ve öğrenilenleri paylaşmaya ve tekrar denemelere izin
vererek destekleyici bir kültüre sahip olacaktır (Bontis vd, 2000:88).
2.4.2.3. Müşteri Sermayesi
Müşteri sermayesi, bir kuruluşun iş yaptığı insanlarla olan ilişkilerinin değeridir.
Bazı yazarlar müşteri sermayesi yerine daha kapsamlı gördükleri için ‘ilişkiler sermayesi’
kavramını kullanmaktadırlar. Söz konusu kavram bir şirketin sadece müşterileri ile olan
ilişkilerini değil tedarikçileri, rakipleri ve tüm organizasyonel ilişkilerini kapsamaktadır.
Müşteri sermayesi işletmenin tüm bu gruplarla ilişkilerinde saklı bulunan bilginin
değerini ifade eder. Bünyesinde müşteri memnuniyetini, şirket imajını, müşteri sadakatini,
telif hakkını, marka değerini vb. görünmeyen varlıkları toplamaktadır. Bu varlıklar,
faaliyet gösterilen sektörlerde örgüte rekabet avantajı sağlaması bakımından son derece
önemlidir (Bontis, 2000:68).
79
Müşteri sermayesi, insan sermayesi ve yapısal sermayeye göre hesaplanması daha
kolay ve değeri en belirgin olanıdır. Bununla birlikte pek çok işletme müşteri
sermayesinin değerini hala tam olarak anlayabilmiş değildir. Örneğin yıllardır süregelen
TKY çalışmalarına rağmen bazı uluslar arası işletmeler ortalama olarak 5 yıl içerisinde
müşterilerinin önemli bir bölümünü kaybetmektedir. Bunun temel nedeni işletmelerin
müşterileri ile aralarındaki mal ve hizmet mübadelesine odaklanmaları ve iki taraf
arasındaki bilgi ve enformasyon akışına gerekli ilgiyi göstermemeleridir. Oysa müşteri
sermayesinin başlıca unsuru bilgidir. Özellikle şebeke organizasyon modelinin
yaygınlaşmasıyla söz konusu bilgi ve enformasyon akışlarının bilinmesi ve akıllıca
yönetilmesi daha fazla önem taşımaktadır (Stewart, 1997:157-180).
2.4.3. Entellektüel Sermaye Yönetimi ve Bilgi Yönetimi
Günümüzde işletmelerin kullandığı en önemli kaynak bilgi olmuş ve örgütün
entelektüel sermayesi olarak nitelenen unsurlar en önemli rekabet unsuru ve değer yaratıcı
güç haline gelmiştir. 2001 yılı verilerine göre dünyanın en büyük işletmesi olan General
Motors’un PD/DD oranı 2.4 iken, dünyanın piyasa değeri en yüksek işletmesi olan
Microsoft’ta bu oran 7.01 olarak gerçekleşmiştir. Ancak insanlar Microsoft hisselerini
işletmenin dev fabrika, makine ve arsaları olduğu için almamaktadır. Satın alınan şey
onun kodlar yazma, kişisel bilgisayar yazılımları standartlar belirleme, adının oluşturduğu
değerden yararlanma ve başka işletmelerle işbirliği yapabilme yeteneğidir. Ekonomide
yaşanan bu değişikliler, işletmeleri gizli kalmış bilgi unsurlarını ortaya çıkarmak, kayıt
altına almak, yönetmek, geliştirmek, bir rekabet ve değer yaratma unsuru olarak
kullanmak için yollar aramaya itmektedir. Bu noktada entelektüel sermaye ile bilgi
yönetimi kesişmektedir (Ertuğrul, 2005).
Bilgi yönetiminin önemli bir alt konusu olarak kabul edilen entelektüel sermaye, dar
anlamıyla organizasyon üyelerinin sahip olduğu bütün bilgiler ve bu bilgilerin ticari
marka ve süreçler yoluyla ürün ve hizmetlere dönüşmesidir. Entelektüel sermaye, bir
diğer bakış açısıyla işletmelere rekabet gücü sağlayan ya da organizasyonlara rakiplerine
göre daha üstün hizmetler sunma olasılığı veren bilgiler, tecrübeler, teknolojiler, müşteri
ilişkileri ve mesleki becerilerdir (Edvinsson, 1997:27). Entelektüel sermayenin tanımının
tüm gayri maddi unsurları içerecek ölçüde geniş tutulması gerekir. Bu amaçla,
entellektüel sermaye, “daha yüksek değerde bir varlık üretmek için ele geçirilen, yeniden
dizayn edilen ve kullanılan entelektüel materyal” ya da “yeni bilgi edinme (öğrenme) ‘den
80
değerli ilişkiler yaratmaya yönelik yeniliklere değin entelektüel faaliyetler yoluyla
yaratılan varlıklar” olarak tanımlanabilir (Vural, 2005:229). Entelektüel sermaye
işletmelerin gizli zenginliğidir. Bir işletmenin entelektüel sermayesini artırabilmesi, bir
değer yaratabilmesi, işletme içerisinde ve dışarıdaki bilgi akışının etkin şekilde
yönetilmesiyle mümkündür (Özgener, 2005:292). IBM, Xerox ve Hewlett Packard gibi
bir çok işletme kendi bünyelerinde entelektüel sermayenin daha verimli kullanılabilmesi
amacıyla bilgi merkezleri kurmuşlardır. Ülkemizde de Koç Holding bünyesinde “Koç
Sistem” adı altında böyle bir yapılanma süreci başlamış bulunmaktadır. Tüm bunlar
gösteriyor ki, bilginin değeri ve kullanımı arttıkça, işletmelerin üretim yapıları
değişmekte, entelektüel bilgi işgücü ve sermayeden daha önemli bir kaynak olarak
karşımıza çıkmaktadır (Yelkikalan ve Aydın, 2003).
Entellektüel sermaye terimi statiktir ve yöneticilerin onunla ne yapabileceklerini
ifade edebilmesi için entelektüel sermayenin yönetilmesi, geliştirilmesi gibi eylemlere
ihtiyaç duyar. Oysa bilgi yönetimi, içinde ham enformasyonun bilgiye dönüştürülmesi
eylemini taşıdığı için dinamik bir kavramdır. Bu nedenle bilgi yönetimi bazı yazarlarca,
bir örgütün maddi olmayan varlıklarından değer yaratma sanatı olarak tanımlanmaktadır
(Sveiby,2004). Edvinsson’a göre entelektüel sermaye yönetimi, bilgi yönetiminden daha
kapsamlıdır. Değer yaratmaya odaklanan entelektüel sermaye yönetimi stratejik bir konu
olarak üst düzey yönetim tarafından ele alınır. Entelektüel sermaye yönetiminin amacı
entelektüel varlıkları yaratmak ve kullanmak yoluyla organizasyonların değer yaratma
kapasitesini artırmaktır. Oysa bilgi yönetiminin amacı, entelektüel sermaye yaratarak ve
mevcut entelektüel sermayeyi azami ölçüde kullanarak daha akıllı bir organizasyon
yaratmaktır. Bilgi yönetimi bu amacı gerçekleştirmek için bilgi yaratma, edinme,
paylaşma, transfer etme ve kullanmayı kapsayan bir süreci simgeler (Vural, 2005:241-
242). Entelektüel sermaye bilgi geliştirme ve değer üretme potansiyelidir. Entelektüel
sermaye yönetiminin etkinliği, bir organizasyonun yeni değer üretebilme ve mevcut
bilgiyi aktarabilme kapasitesiyle doğru orantılıdır. Bu açıdan bilginin transferi ve
paylaşımı ile organizasyonun performansı arasında yakın bir ilişki olduğu kabul
edilmektedir (Doğan, 2004:16-19).
Entelektüel sermaye yönetimi, hammadde niteliğindeki bilginin örgüt için değer
ifade edecek bir bilgi ürününe dönüştürülmesine rehberlik etmektir. Örgütteki bir bireyin
bilgi ve becerisi, işletme bilgisine dönüştürülüp desteklenmemişse, birey için bir değer
81
ifade edebilir, ancak örgüt için ele geçirilememiş gizli bir değer kaynağı olarak kalır. Bir
bireyin bilgisi, örgütsel bir değer yaratmak amacıyla kullanılıp paylaşıldığında entelektüel
sermayenin parçası haline gelecektir. Bu doğrultuda, bilgi ve entellektüel sermaye
yönetimi kavramlarının birbirleriyle iç içe ve birbirlerini tamamlayan kavramlar olduğu
söylenebilir. Bilginin yönetilmesi, sözgelimi işletmenin elindeki ham enformasyon ve
verilerin yönetilerek insan sermayesi ve müşteri sermayesi haline dönüştürülmesi
faaliyetlerini kapsarken; entellektüel sermayenin yönetilmesi ise bu süreç sonucunda
ortaya çıkan örgütsel değerlerin bulunması, arttırılması ve piyasada değer haline
dönüştürülmesini içerir. Zira bilgi yönetimi sayesinde rekabetçi bir entelektüel sermaye
oluşturulması ve bundan azami ölçüde faydalanılması sürdürülebilir rekabet gücü elde
etmede büyük öneme sahiptir (Ertuğrul, 2000:78-80).
2.5. STRATEJİK BİLGİ YÖNETİMİ
2.5.1. Stratejinin Tanımı
Strateji kavramı, eski Yunan generallerinden Strategos’un adına atıfla kullanılmakta
ve savaşta sonuca gitmek için yapılacak askeri harekâtın planlanması ve uygulanması
olarak tanımlanmaktadır. Kimi görüşlere göre de bu kavram Latince yol, çizgi, nehir
yatağı anlamına gelen “Stratum” kelimesinden türetilmiştir. Kavramın kökeni konusunda
ihtilaflar olmasına rağmen her iki tanımlamanın benzer anlamlar taşıdığı söylenebilir. Bu
da istikamet gösterme ile ilgilidir (Şimşek ve Öge,2004:30). Strateji kelimesinin sözlük
anlamı ise “bir amaca ulaşmak için eylem birliği sağlama ve düzenleme sanatı” olarak
ifade edilmektedir (Aktan, 1998:336).
Yönetim biliminde strateji, bir işletmenin değişen dış çevrede kaynaklarının en etkin
şekilde nasıl kullanılacağının tanımlanmasıdır. Schendel ise stratejiyi işletmenin iç
kaynakları ve yetenekleri ile dış çevrenin fırsat ve tehlikeleri arasında uyum sağlayacak
faaliyetler olarak nitelendirir. Dolayısıyla işletme içi kaynaklarla, dış çevre faktörleri
arasındaki uyum işletme stratejisinin başarısını belirlemektedir (Dervişoğlu, 2004:65).
Strateji organizasyonel hedeflere ulaşmak için izlenecek yoldur. İşletme yönetiminin
temel faaliyeti, hedef ve amaçları belirlemek, belirlenen bu hedef ve amaçlar
doğrultusunda takip edilmesi gereken yolu tespit etmektir. Günümüzde şirket stratejilerinin
belirlenmesi zaman zaman ya da rasgele yapılan bir faaliyet olmaktan çıkartılıp, süreklilik
82
gerektiren sistematik bir faaliyet haline getirilmiştir. Rekabet ortamında güçlü kalabilmek,
çevreyi ve değişiklikleri devamlı gözlemlemeyi, bu değişiklikler çerçevesinde işletmenin
hedef ve stratejilerinin yeniden belirlenmesi zorunluluğunu beraberinde getirmiştir.
Değişimin kaçınılmaz olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu değişim çerçevesinde
şirketin misyon, vizyon ve değerlerinin tanımlanması, çevre analizi yapılarak pazardaki
fırsatlar ve tehditler ile rakiplere göre kuvvetli ve zayıf yönlerin bulunması, şirket ve
departmanlar seviyesinde hedeflerin ve bu hedeflere götürecek yolların belirlenmesi
işletme yönetiminin amaçları arasında yer alır. Şirket stratejilerinin belirlenmiş olması da
bu amaçlara ulaşılmasında büyük rol oynamaktadır (Taştan, 2006). Rekabete dayanan
ekonomik bir ortamda strateji, her şeyden önce yeniliği, ilerlemeyi ve işletmenin devamlı
olarak çevre ile karşılıklı uyum içinde olmasını sağlayarak meydana gelen değişiklikleri
kontrol altına alan yönetsel bir araç olarak değerlendirilmektedir (Eren, 1997:6). Bazı
yazarlar stratejiyi “bir işletmenin uzun dönemli temel amaçlarının saptanması ve bu
amaçlara ulaşabilmek için gerekli kaynakların tahsis edilerek onların kullanımında kabul
edilen yollar” olarak tanımlayarak, amaçların belirlenmesini de stratejinin içine dahil
etmektedirler. Bu yüzden amaçsız stratejiden bahsetmek anlamsız olacaktır (Eren, 1997:6).
Tüm bu tanımlamalar ışığında stratejinin altı önemli boyutundan bahsedilebilir. Bunlar
stratejinin (Dervişoğlu, 2004:66):
- Örgüt içinde kararları birleştirici ve bütünlük sağlayıcı,
- Örgütün uzun süreli amaçlarını belirlemek ve bunları gerçekleştirmek için gerekli
planların yapılması ve kaynakların değerlendirilmesi açısından kullanılan,
- Firmanın rekabet üstünlüğünün nerede olduğunu belirleyen, iş tanımlarını yaparak
gerekli stratejik planlama süreci araçları yardımıyla bunları ön plana çıkaran,
- Dış çevreden gelen tehdit ve fırsatlarla, iç üstünlük ve zayıflıkları rekabet üstünlüğü
kazanacak bir şekilde yönlendiren,
- Mantıklı bir sistem olarak şirket, iş ve fonksiyonel düzey yöneticilerinin konularını
ayıran,
- Ekonomik ve ekonomik olmayan katkıları paydaşlara açıklayacak bir araç
olmasıdır.
2.5.2. Stratejik Yönetim
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren işletme literatürüne giren stratejik yönetim,
organizasyonu çevresiyle mukayese ederek tanımlar. Dolayısıyla kavram organizasyonu
83
rakiplerinden farklı kılan temel yetenekler ile bu yeteneklerin kendisine sürdürülebilir
rekabet avantajı kazandırabilecek biçimde nasıl kullanıldığı ile ilgilidir (Dawson,
2000:324). Önceleri stratejik planlamanın bir devamı olarak ele alınan stratejik yönetim,
1970’li yıllarda organizasyonun yapılandırılması ile ilişkilendirilmiştir. 1980’li yıllarda
Porter ile birlikte rekabeti öne çıkarmış ve beraberinde dış ortamın belirsizliği ve hızlı
değişimi dikkate alan yaklaşımlar sunmuştur. 1990’lara gelindiğinde ise stratejik yönetim
bilginin kullanılmasını ve bu yolla sürdürülebilir rekabet avantajı sağlamayı amaçlamıştır
(Aydın, 1999:7).
Ansoff’a göre stratejik yönetim işletmenin bulunduğu ortamda başarıyı sağlayacak
sistematik yaklaşımdır. Bir diğer tanıma göre ise stratejik yönetim işletmenin en genel
amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanmasını içeren
karar ve eylemlerin tümüdür. Genel bir tanımlama ile stratejik yönetim, organizasyonların
değişen çevre şartları ile iç dinamiklerini uyumlaştırabilen ve bunları sürdürülebilir
rekabet avantajına dönüştürerek sahip olduğu vizyonu ile tutarlı hale getirebilme
yaklaşımıdır (Aydın, 2002:508).
Stratejik Yönetim, tüm organizasyonlarda geleceğe yönelik amaç ve hedeflerin
belirlenmesine ve bu hedeflere ulaşılabilmesi için yapılması gerekli işlemlerin tespit
edilmesine imkân sağlayan bir yönetim yaklaşımı olarak vizyon, misyon, strateji ve
aksiyon olmak üzere başlıca dört unsuru kapsamaktadır. Vizyon, geleceğe yönelik
gerçekleştirilebilir amaç ve hedefleri ifade etmektedir. Bir başka ifade ile vizyon,
organizasyonun ulaşmak istediği geleceğin bir resmidir. Misyon, gelecekte ulaşılması
istenen hedefe (vizyona) yönelik görev ve kararlılık ifadesidir. Misyon organizasyon
açısından “biz niçin varız” sorusunun yanıtıdır. Strateji, geleceğe nasıl ve hangi yollardan
ulaşılacağını gösteren genel bir planlamadır. Aksiyon ise, belirlenen stratejiler
çerçevesinde izlenecek yollardır. Stratejik yönetimin esasen bu dört kavramı içeren bir
yönetim tekniği olduğu söylenebilir (Aktan, 1998:335). Stratejik yönetimin en önemli
özelliği, organizasyonun hem kendi durumunu, hem de organizasyon dışındaki çevrenin
analizine imkân tanımasıdır. Aynı şekilde organizasyon dışındaki çevrenin de analiz
edilmesi gerekmektedir. İç ve dış durum analizi yapıldıktan sonra organizasyonun vizyon
ve misyonu belirlenmekte; daha sonra da strateji ve aksiyon planları oluşturulmaktadır
(Dinçer, 1997:95-99).
84
Stratejik yönetim düşüncesinin kilit kavramlarından ilki “gelecek”tir. Yani stratejik
yönetim gelecek ile ilgilidir. Bilinmeyen ve görünmeyen gelecekte istenilen olayların
gerçekleşmesi için bugün nelerin yapılacağının belirlenmesidir. İkincisi ise “dış çevre”dir.
Organizasyon çevreden aldığı kaynakları belli bir süreçten geçirerek yine çevreye verir.
Çevre tüm fırsatlar ve tehditleri bünyesinde barındırması nedeniyle örgütler üzerinde
belirleyici ve sınırlayıcı bir nitelik taşır. Söz konusu çevre değişken bir yapıya sahiptir.
Stratejik yönetimle dış çevreye bakılır ve değişimin yönü, çerçevesi ve kuralları
algılanmaya çalışılır. Dolayısıyla stratejik yönetim herhangi bir zaman ve çevrede
örgütlerin varlıklarını sürdürebilmelerini sağlayacak planların geliştirilmesi ve yönlerinin
belirlenmesi sürecidir (Erkut, 1997:14). Tüm bu yapılan tanımlamalar ışığında stratejik
yönetimin temel özelliklerini şu şekilde sıralamak mümkündür (Aktan, 1998:337);
- Stratejik yönetimin amacı organizasyonun gelecekteki performansının artırılması,
karlılık ve verimliliğinin yükseltilmesidir. Stratejik yönetim geleceğe yönelik vizyon
oluşturulmasını amaçlar. Organizasyonda vizyonun belirlenmesinden sonra, bu vizyona
ulaşılabilmesi için misyon belirlenir. Organizasyonda vizyon ve misyonun tüm çalışanlar
tarafından benimsenmesi ve ortak değerler olarak kabul edilmesi büyük önem
taşımaktadır. Vizyon ve misyon belirlenmesi organizasyonel başarı için yeterli değildir.
Ayrıca, amaca ulaşmak için stratejiler ve aksiyon planları oluşturulmalıdır.
- Stratejik yönetim esasen üst yönetimi ilgilendiren bir konudur. Üst yönetim
tarafından oluşturulan stratejik planlama daha alt kademelerde görev alacak stratejistler
tarafından uygulanır ve izlenir. Stratejik yönetimin başarısı için stratejik yönetim
sürecinde görev alacak yönetici, uzman ve danışmanların belirlenmesi önem taşımaktadır.
- Stratejik yönetim, organizasyonun dış ve iç çevresini değerlendirmeye imkan
veren bir yönetim tekniğidir. Stratejik yönetim, organizasyonun kendi iç yapısındaki
güçlü ve zayıf yanların analiz edilmesine imkan sağlar. Stratejik yönetim, ayrıca
organizasyonun diğer organizasyonlar karşısındaki durumunu tespit etmesine imkan tanır.
Organizasyon dışındaki fırsat ve tehditleri belirlenmeye çalışılarak, organizasyonun daha
başarılı olması için stratejiler oluşturulmasına çalışılır. Kısaca, stratejik yönetim ile
organizasyonun sahip olduğu kaynaklar, güçlü ve zayıf yönler, dış çevredeki fırsat ve
tehlikeler tespit ve analiz edilir.
- Stratejik yönetim, organizasyonun gelecekle ilgili faaliyetlerinin planlanması,
örgütlenmesi, koordinasyonu uygulanması ve kontrol edilmesine imkan sağlar.
85
- Stratejik yönetim “stratejik düşünme”ye yardımcı olur. Bu çerçevede en doğru
strateji ve taktikler belirlenmeye çalışılır ve bunlar uygulanır.
- Stratejik yönetim ekip çalışmasına dayalı olarak organizasyonun hedeflere
ulaşabileceğinin önemi üzerinde durur. Stratejilerin tespiti üst yönetimde geniş bir katılım
ile yürütülür ve karar verme tekniklerinden şirket için en optimal olanı seçilir.
2.5.3. Bilgi Çağında Stratejik Yönetim
Günümüz bilgi çağında, rekabet avantajı yakalamanın en etkili yollarından biri olan
strateji geliştirmek, aynı şeyi daha iyi yapmayı değil, farklı bir şey yapmayı seçmektir.
Farklı bir sonuç elde etmek, işlerin farklı bir şekilde yapılmasını gerektirmektedir. Strateji,
işletmenin ne açıdan benzersiz olacağına dair bir seçim yapmasıdır. Stratejisi olan bir
işletme, açık ve net sınırlar tayin edebilmektedir. Diğerlerinden farklı olan bir stratejiye
sahip olmanın önemi günümüzde gittikçe artmaktadır ve bu rakiplerle başa baş aynı
şeylerle rekabet etmektense, seçimler yapmak, kendine sınırlar koymak ve böylece belli bir
konuda benzersiz olmak anlamına gelmektedir (Kırım, 1998:6). Michael Porter’a göre,
işletmeler bir rekabet avantajı elde etmek istiyorlarsa, artık bunu faaliyetlerini ya da iş
süreçlerini daha verimli hale getirerek elde edemezler. Bunun için diğerlerinden farklı ve
özgün bir rekabet yolu bulmaları gerekmektedir. Porter, stratejik konumlandırma ile
işletmelerin rekabet avantajını yakalayabileceğini ileri sürmektedir (Kırım, 1998:6).
21.yüzyılda, açık strateji ihtiyacı giderek artmaktadır. Çünkü, kesin bir farka ve
benzersizliğe nasıl sahip olacakları, farklı müşteri gruplarına nasıl rakiplerinden farklı bir
şey sunacakları hakkında açık bir vizyon belirlemeyen işletmeleri yoğun rekabet tehdit
edecektir. Dünyanın her yerinde işletmeler, toplam kalite yönetimi, zamana dayalı rekabet,
değişim mühendisliği gibi yönetim tekniklerini kullanmaya çalışmaktadırlar. Bu fikir ve
tekniklerin çoğu işleri daha iyi yapmakla, operasyon etkinliğini arttırmakla ilgilidir. Bu
gelişme, rekabet ortamında kalabilmek için şarttır. Ancak günümüzde bu da yeterli
değildir. Herkes aynı değişkenler dizisi üzerinden çalıştığında standart yükselmekte ama
işletmelerin çoğu ilerleyememektedir. İlerlemek, stratejinin temelidir ve rekabet avantajı
yaratmaktır. Strateji, işletmeleri rakiplerinden farklı kılmakla ilgilidir. İşletme yaptığı işte
daha iyi olmaktan öte, farklı olmak zorundadır. İyi strateji ve iyi planlanmış bir stratejik
yönetim, endüstrinin yapısal evrimiyle ve şirketin o endüstri içindeki kendine özgü
konumuyla ilgilidir (Taştan, 2005).
86
Görüldüğü gibi günümüz bilgi çağında, rekabette kalıcılık ve süreklilik rakipten daha
iyiyi yapmaya değil, daha farklıyı yapabilmeye dayanmaktadır. Daha farklıyı
yakalayabilmek için ise, iş yapma biçimlerini gerektiğinde yeniden yapılandırabilmek
önemli olmaktadır. Strateji kavramını yeniden keşfetmek, rekabet üstünlüğü açısından tüm
yönetim tekniklerinden çok daha önemli görünmektedir. Rekabette kalıcı üstünlük, ancak
işletme stratejisini yeniden yaratmakla mümkün olmaktadır. Hem iç piyasalarda, hem de
dış piyasalarda rekabet edebilmek, büyük ölçüde stratejiyi yeniden oluşturmaya bağlı
olmaktadır. İşletmeler, örgütün üretim ve yönetim süreçlerini iyileştirmeyi amaçlayan,
çıktının kalitesini artırmayı, müşteri memnuniyetini sağlamayı, çalışanların tatminini,
motivasyonunu ve performansını yükseltmeyi, maliyetleri düşürmeyi amaçlayan üretim ve
yönetim tekniklerini uzun yıllar rekabette üstünlük sağlayabilmek için kullanmışlardır.
Ancak 1990'lı yıllara gelindiğinde söz konusu tekniklerin işletmelere kalıcı ve sürekli
rekabet avantajı sağlayamadığı anlaşılmıştır. Organizasyonların birbirlerini taklit edebilme
sürelerinin kısalması ile birlikte rekabet yarışında, operasyonel verimliliği arttırma çabaları
yerine farklılık ve değer yaratma çabaları üzerinde durulmaya başlanmış ve yeni strateji
anlayışı gündeme gelmiştir. Günümüzde yeni strateji düşüncesi, keşfetmeye, geleceği
yaratmaya yönelik, organizasyonda stratejik yaratıcılığın tüm çalışanlara aşılandığı ve tüm
çalışanların strateji yaratma sürecine katılımları ile ortaya çıkan bir oluşumu ifade
etmektedir. Geleneksel strateji düşüncesinden farklı olarak hedeflerle kaynaklar arasındaki
uyumun sağlanmasından çok elde ki kaynakların yeni değerler ve fark yaratacak
(müşteriler, çalışanlar, pay sahipleri ve toplum için) şekilde kullanılmasına yöneliktir
(Taştan, 2005).
2.5.4. Stratejik Yönetim Süreci
Stratejik yönetim süreci işletmenin uzun dönemde yaşamını devam ettirmesine ve
sürdürülebilir rekabet üstünlüğü sağlamasına yönelik tüm bilgi toplama, analiz, seçim,
karar ve uygulama faaliyetlerinin tümü olarak tanımlanabilir. Bu süreç süreklilik arz etmek
zorundadır. Çünkü çevre faktörlerinin, üretim, bilgi ve iletişim teknolojilerinin inanılmaz
boyutlarda geliştiği ve değiştiği, ticari sınır ve sınırlamaların kalktığı değişim ve
belirsizliklerin kaçınılmaz olduğu dinamik bir iş dünyasında devamlı bir süreç olarak
uygulanmadığı takdirde stratejik yönetim çalışmaları başarılı olamayacaktır (Ülgen ve
Mirze, 2004:57).
87
Stratejik yönetim süreci stratejik bilince sahip olmak ile başlar. Stratejik bilinçlilik ise
işletmelerde yöneticilerin;
- iş dünyasının ve onun bir parçası olarak bulunduğu üst sistemin sürekli değişim
içinde bulunduğunu,
- sektördeki kurumların ve rakiplerin değişen çevre koşullarına uygun çeşitli
stratejiler ürettiği ve uyguladığını,
- bu stratejilere cevap verebilecek ve hatta işletmeyi daha verimli duruma getirecek
yeni stratejilerin gerekliliğini anlayabilmesi bu konularda fikirler üretmesi ve çalışmalar
yapmasını ifade etmektedir.
Stratejik bilince sahip yöneticiler stratejik yönetim sürecini uygulayabilecek
stratejistlerin seçimini yaparlar ve daha sonra da işletmenin mevcut misyon, vizyon ve
amaçları doğrultusunda dış çevre ve iç kaynak analizi ile ilgili çalışmaları başlatırlar
(Ülgen ve Mirze,2004:57). Dış çevre analizi, işletmenin dış çevresindeki değişme ve
gelişmelere bağlı olarak karşı karşıya kalacağı fırsat ve tehditlerin önceden tahmin
edilmesine yönelik çalışmalardır. İç kaynak analizi ise işletmenin dış çevresindeki
fırsatlardan yararlanabilmesi ve getireceği kısıtlamalara karşı kendini koruyabilmesi için
güçlü ve zayıf yönlerinin saptanmasına yönelik çalışmalardır. İşletmenin güçlü ve zayıf
yönlerinin incelenmesi, işletmenin kendi kendisini analiz etmesini ve sahip olduğu
kaynakların envanterini çıkarmasıyla gerçekleşir. Organizasyon yapısı, kültürü ve
kaynakları işletmenin güçlü ve zayıf yönleri konusunda fikir verir (Dinçer,1997:30). Dış
çevre analizi ve iç kaynak analizlerinden sonra ulaşılmak istenen amaç ve hedefler
tanımlanır. Analiz yapıldıktan ve amaçlar belirlendikten sonra duruma uygun stratejilerin
seçilmesi stratejik yönetim sürecinin en önemli evresini oluşturur. Genel olarak stratejik
seçim sürecinde işletmeler üç nokta üzerinde yoğunlaşırlar;
- işletmenin olanakları ile gerçekleştirilebilecek, aynı zamanda çevresel fırsat ve
tehditleri karşılayabilecek alternatif stratejilerin belirlenmesi,
- alternatif stratejilerin seçiminde kullanılacak kriterlerin belirlenmesi,
- alternatif arasından en uygun stratejik seçimin yapılması.
Stratejik seçim kararı verildikten sonra amaçları sağlayabilecek uygun stratejilerin
işletmelerde uygulanması süreci başlar. Bu süreç geniş çapta orta kademe yönetimiyle
paylaşılan ve hatta alt kademelere kadar yayılan bir şekilde tepe yönetiminin
sorumluluğundadır. Organizasyon yapısı, merkezileşme veya ademi merkezileşme
derecesi, yöneticilerin yetki ve sorumlulukları seçilen stratejiye göre düzenlenmelidir.
88
Stratejilerin başarıyla uygulanmasında önemle üzerinde durulması gereken bir başka
konuda örgüt kültürüdür. Geliştirilen stratejiler doğrultusunda örgüt kültürünün gözden
geçirilmesi, yeni istikametlere göre ortak değerlerin oluşturulması, bir bütün olarak örgütü
harekete geçirecek ve dolayısıyla başarıyı artıracaktır (Dinçer,1997:31).
Son aşamada ise uygulanan stratejinin değerlendirilmesi söz konusudur. Elde edilen
sonuçlar değişik boyutlarda gözden geçirilir ve bunların arka planındaki sebepler incelenir.
Değerlendirme süreci, tıpkı planlama-kontrol süreci gibi, devam eden bir yönetim
sürecinin hem sonu, hem başlangıcıdır. Değerlendirme yapıldıktan sonra elde edilen veriler
geleceğe yansıtılarak, stratejik yönetim sürecinin ilk safhası yeniden başlatılır (Aktan,
1998:340).
2.5.5. Stratejik Bilgi
Bilgi çağı, bilgiyi stratejik değer olarak gören işletmelerin faaliyetlerini
sürdürdükleri bir dönemdir. Yeni ürünlerin ve hizmetlerin yaratılmasında bilgi temel
faktördür. Bilgi temelli firma teorisine göre, belirsizliğin hakim olduğu bir ekonomide,
sürekli rekabet üstünlüğünün tek güvenilir kaynağı bilgidir. İşletmenin kapasitesini
büyütmek ve dinamik çevreye uyarlamak amacıyla bilginin yaratılması ve kullanılması
bir gereklilik halini almıştır. Dolayısıyla bilgi bu dönemde şirketlerin sahip olduğu en
önemli stratejik kaynak haline gelmiştir. Bu bağlamda bilgi yönetimi, stratejik yönetim
içerisinde değerlendirilmektedir (Kurt ve Ağca, 2005). Bir kaynağın stratejik varlık olarak
değerlendirilebilmesi için aşağıdaki özellikleri taşıması gereklidir (Bollinger ve Smith,
2001:10);
Taklit edilememe: Örgüt içerisindeki her birey, enformasyona kendi kişisel
yorumlarını ilave ederek organizasyonel bilgi tabanına katkıda bulunmaktadır. Bilginin
özümsenmesi ve yorumlar gruptaki tüm üyelerin sinerjisine dayanmaktadır. Ayrıca
stratejik bilgi, organizasyonun kendine özgü tecrübeleri ve birikmiş uzmanlığına
dayanarak oluşturulmaktadır. Dolayısıyla iki grup ya da örgüt düşünce ve harekette farklı
yollar izlerler.
Az bulunma: Stratejik bilgi, çalışanlarının ne bildikleri, bildiklerini nasıl
kullandıkları ve niçin bildiklerinin toplamıdır. Söz konusu bilgi şimdiki ve geçmişteki
89
çalışanların bilgi ve tecrübeleri ile organizasyonda yerleşik halde bulunan spesifik
bilgilere dayandığı için az bulunur niteliktedir.
Değerli olma: Yeni stratejik bilgi, teknolojide, süreçlerde, ürün ve hizmetlerde
iyileştirme olarak kendini gösterir. Dolayısıyla yeni bilgi işletmenin ayakta kalması ve
rekabet edilebilirliğini sürdürmesine imkan verir. Yeni bilgiyi ilk edinen işletmeler
stratejik avantaj elde etmede önemli bir üstünlüğe sahiptirler.
İkame edilememe: Bilgiyi elde eden, kullanan ve paylaşan grupların sahip olduğu
sinerji tekrar edilemez. Dolayısıyla bu gruplar ikame edilemez beceri ve yetenekler
sergilerler.
Bireysel bilgiden ziyade bilgelik düzeyinde oluşan yerleşik kollektif ve kümülatif
bilginin yukarıda sayılan özellikleri taşıması nedeniyle stratejik kaynak olarak
tanımlanması yanlış olmayacaktır. Bu tip bilgi dış fırsatları belirginleştirirken, çevreden
gelebilecek tehlikeleri de ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır (Dervişoğlu, 2004:14).
Günümüzün sürekli değişen koşullarında, işletmelerin başarılı olabilmeleri için temel
gerekliliklerinden biri “stratejik bilgi”yi elde etmek ve süreçlerine yansıtmaktır. Stratejik
bilgi, uzun dönemli stratejik yönetim faaliyetleri ile ilgili bilgidir. Stratejik bilgiler tepe
yöneticileri tarafından stratejik kararların alınmasında, uygulanmasında ve kontrolünde
kullanılırlar. Belirli bir düzene bağlı olmayan (informel) ve geniş kapsamlı olan bu bilgiler,
işletmenin çevresi ile bir bütün olarak değerlendirilmesine yönelik olduklarından genellikle
geniş kapsamlı ve aynı zamanda özet bilgilerdir. Stratejik bilgilerin, çoğunlukla işletme
dışı kaynaklardan elde edildiğini, tahmini ve kalitatif niteliklere sahip olduğunu da
söylemek mümkündür. Gerek rakipleri ve onların stratejileri hakkında, gerek pazarın
karakteristikleri ve değişen müşteri tercihleri hakkında, gerekse teknolojik gelişmeler ve
bunların işletme işlevlerine uygulanması hakkında en güncel stratejik bilgiye sahip olan ve
bu bilgiyi etkin kullanan işletmeler, rakiplerine oranla avantajlı konuma geçebilirler
(Karakaya, 2002:307).
Stratejik bilgi en kıt üretim faktörü olduğundan işletmelerin en önemli
kaynaklarından birisi olarak kabul edilmektedir. Kesin olan tek şeyin belirsizlik olduğu bir
ekonomide, sürekli rekabet üstünlüğünün tek güvenilir kaynağı stratejik bilgidir (Eleren ve
Kurt, 2001:8). Stratejik bilgi, yöneticiler için değişimi yönetmede ve rekabet üstünlüğü
90
sağlamada önemli bir araç ve güç kaynağıdır (Toffler, 1996:37). Stratejik bilginin bir
rekabet aracı olarak yöneticilere güç sağlayabilmesi, yöneticiler tarafından alınan
kararlarda zamanında kullanılması ve bir değer oluşturması ile mümkündür. (Erkan,
1997:182). Kullanılan ve bir değer oluşturan bilgi yararlı bilgidir. Stratejik bilginin
yararlılığı, bilgi teknolojisi ile uyumlaştırılması sonucu oluşan sinerjik etkiyle yakından
ilişkilidir. Yapılan çalışmalar yararlı bilginin özelliklerini; zamanlılık, doğruluk,
eksiksizlik, kolay anlaşılabilirlik ve ulaşılabilirlik olarak ortaya koymaktadır (Karakaya,
2002:308).
İşletmelerin başarılı stratejiler geliştirmesi ve uygulamasında bilgi değerli bir
kaynak olarak görülmekte ve çalışanların bilgi ve yeteneklerini örgütsel bazda geliştirmek
için çeşitli mekanizmalar oluşturulmaktadır (Bollinger ve Smith, 2001:13).İşletmelerin
kendi alanlarında yeteneklerini geliştirmeleri, mevcut bilgiye ulaşmaları ve yeni bilgiyi
ortaya çıkarmalarıyla mümkündür. Paylaşılan ve biriken bilgi örgütün süreçleri, ürünleri
ve hizmetlerine mal edilerek çeşitli seviyelerde uzmanlıklar bütünleştirilir (Grant,
1997:73). Bilgi, örgütün birikimli ve bütünleşik olarak parçası olduğunda stratejik değer
ifade eder. Yeniliği ve verimliliği uyumlaştıran yetkinlikler, uzun vadede örgütsel başarı
ve başarısızlık arasındaki farkı ortaya koyan en önemli unsurdur ve birçok kaynaktan
gelen bilginin kullanılmasıyla geliştirilmektedir (Johannessen ve Olsen, 2003:8).
Geleceğin tahmin edilmesi ve kararların alınmasında planlı bir şekilde toplanmış, analiz
edilmiş, paylaşılmış ve işlenmiş bilginin önemi büyüktür (Erdil ve Kitapçı, 2004:77).
2.5.6. Stratejik Bilgi Yönetimi
Bilgi, açık sistem olan organizasyonların iç ve dış çevrelerinden elde ettikleri
enformasyonu, kendi süreçlerinde rekabet, yenilik, yaratıcılık ve verimlilik temelinde
kullanmaları yoluyla önem kazanmıştır. Bilginin organizasyonlar için stratejik değer ve
üretim faktörü haline gelmesinin sebebi, yaşanan rekabetçi yapıda yeniliğin yaratıcılığın
ve stratejilerin önem kazanmasıdır. Müşterilerin beklentilerine cevap verebilmek ve
rakiplerle baş edebilmenin yolu, bilgiyi stratejiye dönüştürerek organizasyon süreçlerinde
uygulanmasıdır.
Küresel rekabetçi çevrede işletmeler, başarılı olabilmek için çeşitli stratejilere
ihtiyaç duyarlar. Bu stratejiler bazen pazarda farklı bir yapılanma, bazen rakipleri pasifize
etmeye yönelik faaliyetler, bazen de başka işletmelerle işbirliğine gitme şeklinde çeşitli
91
şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Bu ve benzer stratejilerin özünde ortak bir stratejik
kaynak bulunmaktadır. Günümüzde bilgiye sahip olan ve onu zamanında ve etkili bir
kullanımla stratejik kaynak haline getiren organizasyonlar, amaçlarına ulaşmada daha
avantajlı konuma gelmektedirler (Kurt ve Ağca,2005).
Stratejik yönetim yaklaşımına göre organizasyonların değişen çevre şartları ile iç
dinamiklerini uyumlaştırabilmesi ve bunları sürdürülebilir rekabet avantajına dönüştürerek
sahip olduğu vizyonu ile tutarlı hale getirebilmesi gerekmektedir. Bunu da ancak iç ve dış
kaynaklardan sağlayacağı bilgiyle gerçekleştirebilir. Bir başka ifade ile stratejik yönetim
süreci her aşamasında stratejik bilgiye ihtiyaç duyar. Bu bilgiler stratejik karar verme
sürecinin en önemli dayanağınıdır. Stratejik bilgilerin sağlanması açısından bilgi yönetimi
önemli bir rol üstlenmektedir. Bu yönüyle stratejik bilgi yönetim süreci, stratejik yönetim
sürecinin destekleyicisi ve tamamlayıcısı olarak ortaya çıkmıştır (Aydın vd, 2002:508).
Bir organizasyonun sürdürülebilir rekabet avantajı elde etmesi, rakiplere de açık olan
dış çevre şartlarından ziyade işletme bünyesinde geliştirilen kaynak ve kabiliyetlerle
alakalıdır. Ancak işletmenin sahip olduğu her kaynak ve kabiliyet söz konusu başarıya
dayanak oluşturabilecek stratejik bir öneme sahip değildir (Barca, 2002:519). Stratejik
bilgi yönetimi yaklaşımına göre organizasyon açısından stratejik önemi en fazla olan
kaynak bilgi, en önemli temel kabiliyet ise bilgiden en etkili biçimde yararlanabilme
becerisidir. Bu sebeple günümüz iş organizasyonları açısından stratejik bilgi yönetimi,
stratejik yönetimin vazgeçilmez bir unsurudur. Stratejik bilgi yönetim süreci kısa vadeli ve
belirli bir bölüm veya pozisyondaki çalışanlarla sınırlı kalmayıp tüm organizasyonu kuşatır
ve uzun vadeli stratejik bir bakış açısına sahiptir. Bu yönüyle stratejik bilgi yönetiminin
temel amacı organizasyonun uzun vadeli –günümüzde ve gelecekte- bilgi ihtiyacının tespit
edilerek bu ihtiyacın giderilmesine yönelik mevcut kaynakların ve imkânların daha etkili
biçimde yönetilmesine veya duruma göre yeni kaynaklar bulunmasına yönelik stratejiler
geliştirmektir (Zaim, 2005:107).
2.5.6.1. Stratejik Bilgi Yönetim Süreci
Stratejik bilgi yönetim süreci üç aşamadan meydana gelir. Bunlardan ilki stratejik
bilgi analizidir. İkinci aşama stratejik bilgi seçimidir. Üçüncü ve son aşama ise stratejik
bilgi uygulamasıdır. Stratejik analiz ve seçim sırasında bilgi ihtiyacı söz konusudur.
Stratejik uygulamada bu ihtiyacın yanı sıra bilgi akışlarının yeniden düzenlenmesi yada
92
formal hale getirilmesi gerekebilir. Stratejik bilgi yönetim süreci stratejik bilgi
opsiyonlarını ortaya çıkarıp bunları değerlendirerek stratejik yönetim için gerekli bilgileri
karşılar.
2.5.6.1.1. Stratejik Bilgi Analizi
Bu aşamada organizasyonun iç ve dış çevresi incelenerek bilgi ile varlıklar gözden
geçirilir. Gelecekteki değişikliklerle ilgili dinamiklerin tespit edilmesi amacıyla yapılacak
analizlerde ihtiyaç duyulan bilgi çeşitli kaynaklardan elde edilebilir. Üniversiteler,
sendikalar ve dernekler gibi kuruluşların yayınlarından ve dokümanlarından oluşan yazılı
kaynakların yanında, radyo ve TV programları, belgeseller, siyasilerin ve bürokratların
açıklama ve demeçleri, uzmanların ya da diğer firma yöneticilerinin görüşleri sözlü
kaynaklar olarak değerlendirmeye alınabilir (Dinçer, 1997:45). Elde edilen bilgiler
organizasyonun dış çevresindeki gelişmeleri etraflıca incelemek ve bunların bilgi yönetimi
uygulamaları üzerindeki muhtemel etkileri hesaplayarak bu gelişmeler ışığında ortaya
çıkması muhtemel fırsat ve tehditleri tahmin etmek amacıyla kullanılır. İç çevre analizinde
ise, yönetim fonksiyonları, iş süreçleri, ekipler ve çeşitli fonksiyonel birimlerin durumu
mukayeseli olarak incelenir ve bilgi yönetimi açısından organizasyonun zayıf ve güçlü
yanları, temel kabiliyetleri ve zaafları tespit edilmeye çalışılır.
Şekil 8. Stratejik Bilgi Analizi
Kaynak: Aydın, (1999:73).
Dış Çevre Analizi İç Çevre Analizi
Bilgi Toplama ve Analiz
• Yönetim • Finansman
ve Muhasebe • İnsan Kay. • Altyapı • Üretim • Pazarlama
Üstünlükler ve Zayıflıklar
• Politik • Yasal • Ekonomik • Sosyo-kültürel • Teknolojik • Uluslararası
• Tedarikçiler • Müşteriler • Rakipler • İkame Mal/Hizmet
Fırsat ve Tehditler
93
Yöneticiler söz konusu analiz sürecinde hangi bilginin organizasyonu geliştirebilecek
ve onu bulunduğu konumdan daha ileriye götürebilecek bir fırsat haline dönüşebileceğini;
hangi bilginin organizasyonun gelişimini durdurabilecek hatta varlığını sona erdirebilecek
bir tehdidin sinyallerini verebileceğini ayırt edebilmek amacıyla SWOT ve denge analizi
gibi bazı teknikleri kullanır (Ülgen ve Mirza, 2004:65).
2.5.6.1.2. Stratejik Bilgi Seçimi
İkinci aşama stratejik bilgi seçimidir. Tüm stratejik bilgi kaynakları analiz edildikten
sonra her bir bilgi ihtiyacı için gerekli olan stratejik bilgi opsiyonları belirlenir. Söz konusu
opsiyonlar her bir bilgi ihtiyacı için gerekli kaynak, bilgi analizi ve kullanımı, bilginin
sunulma özelliklerini içerir. Bu aşamada ayrıca bilgi bazı kriterler dikkate alınarak
değerlendirilir. Söz konusu kriterler şunlardır (Aydın, 2002;507-513);
Bilginin içeriği: Bu kriter, ilgili stratejik opsiyonun içerdiği bilginin güvenliği,
uygunluğu ve doğruluğu yönüyle değerlendirilmesi amacıyla kullanılır.
Bilginin zaman boyutu: Seçilen bilgi opsiyonunun bilgi ihtiyacını karşılama
noktasında gerekli zamanda ya da farklı zaman dilimlerinde karşılayabilme özelliğini
değerlendirmek için kullanılan yöntemdir.
Bilginin yer boyutu: Bu kriter ise, bilgi opsiyonunun gerekli bilgiyi doğru yerde
kullanabilme yönünü dikkate alır. Bir başka ifade ile gerekli bilgiyi gerekli kişiye ulaştırma
konusundaki başarısıdır.
Bilginin maliyeti: Son olarak bilgi ihtiyacını karşılama noktasındaki aday stratejik
bilgi opsiyonlarının işletmeye olan maliyetlerini dikkate alan değerlendirme yönüdür. Bu
maliyet söz konusu opsiyonu kullanma noktasında gerekli olacak ekstra kaynak, altyapı
kullanımı ve zorunlu ön koşulları yerine getirme gibi aktivitelerin tamamını kapsar.
Yukarıda açıklanan kriterler dikkate alınarak gerekli bilgi ihtiyaçları için belirlenen
bilgi opsiyonları değerlendirilir, her bir opsiyon için maliyet/fayda analizi yapılır ve bunlar
içinden en iyi stratejik bilgi opsiyonuna karar verilir. Burada istişare ya da beyin fırtınası
gibi kantitatif teknikler kullanılabileceği gibi PERT ve karar ağacı gibi sayısal tekniklerde
kullanılabilir. Burada önemli olan husus stratejik bilgi seçiminde kullanılacak kriterlerin
94
doğru olarak tespit edilmesidir. Ayrıca değerlendirme sürecinde farklı gelişmeler göz
önünde bulundurularak alternatif opsiyonlar da belirlenmelidir.
2.5.6.1.3. Stratejik Bilgi Uygulaması
Üçüncü aşama ise stratejik bilgi uygulamasıdır. En iyi bilgi opsiyonları tespit
edildikten sonra bunların hayata geçirilmesi bir sonraki adımdır.
Bu aşamada kilit görevler ve kaynaklar belirlenerek bir uygulama planı hazırlanır.
Hazırlanan plan doğrultusunda gerekli taktikler belirlenir, operasyonel ve organizasyonel
değişiklikler yapılır. Stratejik bilgi yönetimi süreci ortaya çıkan stratejinin uygulanmasıyla
son bulur (Aydın, 1999:70-78).
Şekil 9. Stratejik Yönetim İle Stratejik Bilgi Yönetimi Süreci Arasındaki Etkileşim
Kaynak: Aydın, (1999:73).
95
Stratejik bilgi yönetimi açısından önem taşıyan bazı sorular şu şekilde
sıralanmaktadır (Beijerse,1999:106).
- İşletme yönetimi –üst yönetim- rakip firmaların bilgi yönetimi ile ilgili
uygulamalarından haberdar mı?
- İşletme yönetimi bilgi kaynaklarından daha fazla istifade etmeye yönelik
organizasyonun sahip olduğu temel kabiliyetlerin farkında mı?
- İşletme yönetimi bilgi yönetimiyle ilgili uzun vadeli bir vizyona ve stratejik bir
perspektife sahip mi?
- Söz konusu vizyon ve stratejik perspektif doğrultusunda orta ve kısa vadeli faaliyet
planları yapılarak bir bilgi yönetimi politikası belirlenmiş midir?
- Bilgi yönetimiyle ilgili belirlenen vizyon ve politikalar çalışanlara anlatılarak
onların bu konudaki aktif katılımları sağlanmış mıdır?
- Bilgi yönetimi politikalarının uygulama sonuçları ve bu uygulamaların
organizasyona sağladığı katkı dinamik bir süreç içerisinde stratejik açıdan
değerlendirilmekte midir?
Bu sorular doğrultusunda stratejik bilgi yönetiminde iki temel hedef vardır.
Bunlardan ilki bilmek diğeri ise elde edilen bilgiler doğrultusunda cevap vermektir. İç
çevre analizinde işletmenin kendi bilgi kaynaklarını tanıması, güçlü ve zayıf yönlerinin
farkında olması bilmek iken, işletmenin bilgi kaynaklarını ve iç dinamiklerini etkili
biçimde kullanarak stratejik yönetimin beklentilerini karşılayabilmesi verilen cevap
olacaktır. Ayrıca dış çevredeki bilgi kaynaklarına vakıf olan işletmenin dış çevresindeki
fırsat ve tehditleri bilmesi ve buna mukabil cevabı dış bilgi kaynaklarını –müşteri bilgisi,
rakipleri hakkındaki bilgiler vb.- rakiplerine karşı üstünlük sağlamak ve kendisine rekabet
avantajı yaratmak amacıyla etkili biçimde kullanması şeklinde gerçekleşir (Zaim,
2004:110).
96
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
KONU İLE İLGİLİ AMPİRİK BİR ÇALIŞMA
Bu bölüm, çalışmanın teori kısmında sunulan bilgilerin yapılan uygulama çalışması
ile desteklenmesini sağlayacak araştırma verilerinin toplanması ve değerlendirilmesinden
oluşmaktadır. Araştırmanın amacı, varsayımları, kullanılan yöntem, araştırmanın sınırları
ve sonuçların değerlendirilmesi yer alan başlıklardır.
3.1. ARAŞTIRMANIN AMACI
Araştırmamızın amacı bilgi yönetimi sürecinin ve stratejik bilgi yönetiminin
işletmeler tarafından nasıl bir yaklaşımla yürütüldüğünü ortaya koymaktır. Bu amaçla
işletmelerin bilgi yönetimi sürecine ilişkin uygulamaları ve mevcut yapısı ile stratejik
bilgi yönetimi konusundaki algılamaları incelenmiştir. Bu nedenle çalışmamızda
betimleyici araştırma modeli (descriptive research model) kullanılmıştır.
3.2. ARAŞTIRMANIN VARSAYIMLARI
Varsayım 1. Örgütlerde bilginin elde edilmesinde teknoloji önemli bir faktördür.
Varsayım 2. Bilginin tasnif edilmesi ve saklanması sürecinde “bilginin ihtiyaçlara
uygunluğu” önemli bir faktördür.
Varsayım 3. Bilginin transfer edilmesi ve paylaşılması sürecinde üst düzey
yöneticiler alt elemanlarını yetiştirmektedirler.
Varsayım 4. Örgüt kültürü ve çalışma ortamının bilginini transfer edilmesi ve
paylaşılması sürecinde önemli bir katkısı yoktur.
Varsayım 5. Bilginin kullanılması ve değerlendirilmesi sürecinde müşteri
şikayetlerine cevap verme hızı ile çalışanlardan gelen şikayetlere cevap verme hızı eşit
derecede önemlidir.
Varsayım 6. Stratejik bilgiyi elde etmek ve yönetmek belirsizliğin hâkim olduğu iş
dünyasında başarı için kaçınılmazdır.
Varsayım 7. İşletmeler stratejik yönetim süreci içerisinde bilgiden etkin biçimde
yararlanırlar.
97
3.3. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ
Türkiye’de stratejik bilgi yönetimi ilgili araştırmalarda mevcut durumun tespiti nicel
yöntemlerle araştırılmış ve bu tür araştırmalarda yaygın olarak Likert tipi ölçme aracı
kullanılmıştır. Bu araştırmada kullanılan veriler genelde yargısal nitelikte veriler
olduğundan, verilerin toplanmasında yargısal ölçmelerden yararlanılmış; bilginin elde
edilmesi, tasnif edilmesi ve saklanması, transfer edilmesi ve paylaşılması, kullanılması ve
değerlendirilmesi ile stratejik bilginin çeşitli boyutlarına ilişkin yargılar, bu amaçla
belirlenen önerme niteliğinde cümlelerle ölçülmeye çalışılmıştır.
Araştırmanın veri toplama aracı olarak anket yöntemi kullanılmıştır. Anket
sorularının hazırlanmasında benzer araştırma ve çalışmalarda kullanılmış soru listelerinde
de faydalanılmıştır. Soru formunda yer alan ilk iki bölüme ait sorular çoktan seçmeli
sorulardır. Alan ile ilgili yanıt verenlerden 5’li sınıflama esasına göre tepkilerini
göstermeleri istenmiştir. Bu sınıflamadaki kategorilere 1’den 5’e kadar değer verilmiş ve
analizler bu değerler üzerinden yapılmıştır.
Konya Sanayi Odasına kayıtlı 50 ve üzeri işçi çalıştıran ve örnekleme yoluyla
seçilen 70 işletmeye anket uygulanmış ve 53 tanesinden değerlendirilebilir cevap
alınmıştır. Anketler işletmelere elden götürülmüş daha sonra cevaplanmış olarak teslim
alınmıştır. Elde edilen veriler SPSS. 13.0 for Windows (Statistical Package fort he Social
Sciences) bilgisayar programı kullanılarak analiz edilmiş ve elde edilen sonuçlar
tanımlayıcı istatistik ve frekans dağılım tabloları yardımıyla açıklanmaya çalışılmıştır.
3.4. ARAŞTIRMANIN SINIRLARI VE GÜVENİLİRLİĞİ
Araştırma yöntemi için bir takım kısıtlamalar mevcuttur. Anket formunun
cevaplandırılması yöneticinin ankette yer alan soruları algılama şekli ile sınırlıdır. Yine
anket yöntemiyle ilgili bir diğer kısıt ankete cevap veren yöneticilerin, çalıştıkları
işletmeyi ve/veya kendi düşüncelerini ve işlevlerini daha olumlu göstermek amacıyla
bilerek, gerçek dışı cevap vermiş olmaları ihtimal dahilindedir. Anket formundan elde
edilen verilerin güvenliği anket yönteminin özellikleri ile sınırlıdır. Bir diğer kısıt
bütçedir. Bu tür bir araştırma sadece bir ilde değil bir bölgedeki yada ülke genelindeki
işletmeler üzerinde uygulanarak araştırma sonuçlarının geneldeki dağılımı ortaya
konulabilirdi. Ancak bu tür bir araştırma oldukça büyük bir bütçe gerektirdiğinden
araştırma sadece bir ilde gerçekleştirilebilmiştir.
98
Anket formu ile elde edilen verilerin ne ölçüde güvenilir olduğunu belirlemek
amacıyla, Cronbach Alpha güvenilirlik testine tabi tutulmuştur. Bunun için en düşük
kabul edilebilir oran 0,60’dır. Bu uygulama çalışmasında, Cronbach Alpha α=0,899
olarak hesaplanmıştır. Bu da ölçeğin güvenilir olduğunu göstermektedir.
Tablo 7. Güvenilirlik Analizi Sonuçları N % Durum Değer 53 100,0 İndirgenmiş
Değer 0 ,0
Toplam 53 100,0
Cronbach's Alpha Değeri
Yargı Sayısı
,899 43
3.5.ARAŞTIRMA ANALİZİ VE BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
3.5.1. Ankete Katılan Yöneticiler Hakkında Genel Bilgiler
Çalışmanın bu bölümünde ankete cevap veren kişilerin çalıştıkları pozisyonlar ve
eğitim durumlarına ilişkin bilgi sunulacaktır.
Tablo 8. Ankete Katılan Yöneticilerin Çalıştıkları Pozisyonlara İlişkin Frekans Analizi
Frekans Yüzde
Genel Müdür 9 17,0
Üretim 20 37,7
Muhasebe 22 41,5
PO
ZİS
YO
N
İşletme Sahibi 2 3,8
Toplam 53 100,0
Tablo 8’de görüldüğü gibi ankete katılan yöneticilerin %17’si genel müdür ve genel
müdür yardımcısı, %3,8’i işletme sahibi (Yönetim kurulu başkanı/üyesi) olmak üzere
yaklaşık %20’si stratejik pozisyondadır. % 37,7’si üretim bölümünde %41,5’i muhasebe
bölümünde olmak üzere yaklaşık % 80’i orta kademe yöneticileridir.
99
Tablo 9. Ankete Katılan Yöneticilerin Eğitim Durumlarına İlişkin Frekans Analizi
Tablo 9’da görüldüğü gibi ankete katılan yöneticilerin eğitim düzeyleri
incelendiğinde söz konusu yöneticilerin %1,9’u (1 kişi) ilk okul düzeyinde, %7,5’i (4 kişi)
lise düzeyinde, %9,4’ü (5 kişi) önlisans düzeyinde, %66’sı (35 kişi) lisans düzeyinde,
%11.3’ü (6 kişi) yüksek lisans ve %3.8’i (2 kişi) doktora düzeyindedir. Lisans mezunu
yöneticiler çoğunlukta olup %66 ile ilk sırada yer almaktadırlar. Yüksek lisans ve doktora
ile birlikte bu oran %81.1’e çıkmaktadır. Bu durum anket yapılan işletme yöneticilerinin
eğitim seviyelerinin yüksek olduğunu göstermektedir.
3.5.2. Araştırmaya Katılan İşletmeler Hakkında Genel Bilgiler
Çalışmanın bu bölümünde araştırmaya katılan işletmelerin faaliyet alanları, faaliyet
gösterdikleri sektörler, kuruluş yılları ve çalışan sayılarıyla ilgili bilgiler sunulacaktır.
Tablo 10. Ankete Katılan İşletmelerin Faaliyet Alanlarının Frekans Analizi
Frekans Yüzde
Bölgesel 9 17,0
Ulusal 20 37,7
Uluslararası 22 41,5
FA
AL
IYE
T
Global 2 3,8
Toplam 53 100,0
Tablo 10’a bakıldığında ankete katılan işletmelerin %17’sinin bölgesel, %37.7’sinin
ulusal, %41.5’inin uluslararası, %3.8’inin ise global alanda faaliyet gösterdiklerini
görmekteyiz.
Frekans Yüzde
İlköğretim 1 1,9
Lise 4 7,5
Önlisans 5 9,4
Lisans 35 66,0
Yüksek Lisans 6 11,3 EĞ
ITIM
Doktora 2 3,8
Toplam 53 100,0
100
Tablo 11. Ankete Katılan İşletmelerin Faaliyet Gösterdiği Sektörler
Frekans Yüzde
Gıda 14 26,4
Otomotiv 7 13,2
Metal-Kimya 8 15,1
İmalat 9 17,0
Hizmet 11 20,8
SE
KT
ÖR
Diğer 4 7,5
Toplam 53 100,0
Ankete katılan işletmelerin sektör dağılımlarına bakıldığında, %26,4’ünün gıda,
%13,2’sinin otomotiv, %15.1’inin metal-kimya, %17 imalat, %20,8 hizmet sektörlerinde
faaliyet gösterdikleri belirlenmiştir. %7,5’lik kısımda ise diğer sektörlere ait işletmeler
bulunmaktadır.
Tablo 12. Ankete Katılan İşletmelerin Kuruluş Yılları
Frekans Yüzde
1975'den önce 9 17,0
1976–1985 11 20,8
1986–1990 11 20,8
1991–2000 18 34,0
KU
RU
LUŞ
2001–2005 4 7,5
Toplam 53 100,0
Tablo 12’ye bakıldığında işletmelerin %17’sinin 1975’den önce, %41,6’sının 1976-
1990 yılları arasında, %34’ünün 1991-2000 yılları arasında ve %7.5’inin 2001 ve daha
sonraki yıllarda kurulduğu belirlenmiştir. İşletmelerin %37,8’i yirmi yıldan fazla süredir
faaliyette bulunmaktadır.
Tablo 13. Ankete Katılan İşletmelerin Hukuksal Yapıları
Frekans Yüzde
Anonim Şirket 46 86,8
TÜ
R
Limited Şirket 7 13,2
Toplam 53 100,0
Tablo 13’e bakıldığında anket çalışması yapılan 53 işletmeden %86,8’i (46 işletme)
anonim şirket,%13,2’si (7 işletme) limited şirkettir.
101
3.5.3. Araştırma Konusuyla İlgili Soruların Analizi
Çalışmanın bu bölümünde araştırmamızın ana konusunu oluşturan bilgi yönetimi
sürecinin her bir aşamasına ait önermeler sunulmuş ve yöneticilerin söz konusu
önermelere ne oranda katıldıkları belirlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca stratejik bilgi
kavramına işletmelerin yüklediği anlam belirlenmeye çalışılacaktır. Bu önermeler
vasıtasıyla işletmelerde stratejik bilgi yönetiminin nasıl algılandığı üzerine durum tespiti
yapılacaktır.
Tablo 14. Bilginin Elde Edilmesi
Kesinlikle Katılıyorum
Katılıyorum Fikrim Yok Katılmıyorum Kesinlikle Katılmıyorum
Bilginin Elde Edilmesi
N % N % N % N % N % Bilgi aynı sektörde faaliyet gösteren işletmelerden sağlanır.
1 1,9 25 47,2 4 7,5 18 34,0 5 9,4
Bilgi, nitelikli ve tecrübeli yeni işgörenler vasıtasıyla sağlanır.
6 11,3 24 45,3 13 24,5 6 11,3 4 7,5
Bilgi kurum içi kaynaklardan sağlanır.
5 9,4 26 49,1 11 20,8 8 15,1 3 5,7
İşletmemizde bilgi bünyemizde oluşturulan Ar-Ge ve diğer birimler vasıtasıyla sağlanır.
4 7,5 34 64,2 5 9,4 10 18,9 0 0
İşletmemiz bilgi sağlamada zaman zaman çeşitli eğitim kurumlarıyla ortak projeler yürütür.
10 18,9 26 49,1 7 13,2 6 11,3 4 7,5
İşletmemizde stratejik kararlarda bize yardımcı olan danışmanlar mevcuttur.
10 18,9 27 50,9 9 17,0 6 11,3 1 1,9
İhtiyaç duyulan bilgi teknoloji aracılığıyla sağlanır.
9 17,0 35 66,0 3 5,7 6 11,3 0 0
Tablo 14 ankete katılan işletme yöneticilerinin bilginin elde edilmesi süreci ile ilgili
sorulara verdikleri cevapların frekans dağılımları ve yüzdelik dilimlerini göstermektedir.
Tablodan da görüleceği üzere; ankete katılan işletmelerin %49,1’i görevleri için ihtiyaç
duydukları bilgilerin aynı sektörde faaliyet gösteren işletmelerden, %56,6’sı yeni
işgörenler yoluyla, %71,7’si çeşitli araştırma kuruluşlarından, %58,5’i kurum içi
kaynaklardan (veritabanları, araştırmalar, makaleler) sağlanmakta olduğunu, %83’ü ise
bilginin elde edilmesinde teknolojiden yararlandıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca
işletmelerin %68’i bilgi edinmede zaman zaman çeşitli eğitim kurumlarıyla ortak projeler
102
yürüttüklerini ifade ederken, %69.8’lik bir kısmı ise özellikle stratejik kararların
alınmasında gerekli olan bilgiyi danışmanlar yardımıyla edindiklerini belirtmişlerdir. Elde
edilen sonuçlar işletmelerin bilgiyi edinmek için daha çok bilgi teknolojilerinden özellikle
internet (%83) ve araştırma kuruluşlarından yararlandıklarını; aynı sektörde faaliyet
gösteren işletmelerden bilgi edinme (%43.4) yöntemini çok fazla tercih etmediklerini
göstermektedir.
Tablo 15. Bilginin Tasnif Edilmesi ve Saklanması
Kesinlikle Katılıyorum
Katılıyorum Fikrim Yok Katılmıyorum Kesinlikle
Katılmıyorum Bilginin Tasnif Edilmesi ve Saklanması
N % N % N % N % N % Bu raporlar ilgili herkesin kullanımına açıktır.
8 15,1 22 41,5 11 20,8 8 15,1 4 7,5
İşletmede bilgiler elektronik ortamda saklanır ve ihtiyaç duyanların bu bilgilere kolayca ulaşması sağlanır.
12 22,6 22 41,5 9 17,0 8 15,1 2 3,8
İşletmemizde her toplantı raporlanır.
7 13,2 33 62,3 7 13,2 6 11,3 0 0
Çalışanımız ihtiyacı olan bilgiye en kısa zamanda ulaşmaktadır.
12 22,6 28 52,8 10 18,9 2 3,8 1 1,9
Elde edilen bilgiler ihtiyaçlara uygun olarak tasnif edilir ve saklanır.
14 26,4 33 62,3 4 7,5 2 3,8 0 0
Ankete katılan yöneticilerin % 75,4’ü ihtiyaç duyduğu bilgiye en kısa sürede
ulaşabildiklerini ifade ederken bu konuda problem yaşadıklarını ifade edenlerin oranı
%5,7’dir. Görüşü alınan yöneticilerin %88,7’si bilginin ihtiyaçlara uygun olarak tasnif
edildiğini ifade ederken %7,5’i bu konuda çekimser kalmakta, %3,8’i ise bilginin
ihtiyaçlara uygun olarak tasnif edilmediğini düşünmektedir. Söz konusu yöneticilerin
yarıdan fazlası (%64,1) işletmede bilgilerin elektronik ortamda saklandığını ve ihtiyaç
halinde kolayca ulaşılabildiğini belirtmişlerdir. Öte yandan ankete katılan yöneticilerin
%75,5’i işletmede her toplantının raporlandığını, %56,6 sı ise söz konusu raporların ilgili
herkesin kullanımına açık olduğunu ifade etmişlerdir. %20,8’i bu konuda çekimser bir
tavır sergilerken %22,6’sı bu raporların gizli kalması gerektiği yönünde fikir beyan
etmişlerdir.
103
Tablo 16. Bilginin Transfer Edilmesi ve Paylaşılması
Kesinlikle Katılıyorum
Katılıyorum Fikrim Yok Katılmıyorum Kesinlikle Katılmıyorum
Bilginin Transfer Edilmesi ve Paylaşılması
N % N % N % N % N % Üst düzey yöneticiler alt elemanlarını yetiştirmektedirler.
6 11,3 18 34,0 10 18,9 17 32,1 2 3,8
Gruplar kazandıkları bilgiyi aktarmaktan hiçbir çekince duymazlar ve bu davranış tarzını benimsedikleri için ödüllendirilirler.
8 15,1 14 26,4 18 34,0 10 18,9 3 5,7
Kurum genelinde bilgi paylaşımıyeterli düzeydedir.
5 9,4 30 56,6 9 17,0 7 13,2 2 3,8
Çalışanlarımız, grup çalışması gibi işbirlikçi çalışma yöntemleri ile bilgiyi paylaşırlar.
9 17,0 25 47,2 11 20,8 7 13,2 1 1,9
Alt ve orta kademe çalışanları bilgi paylaşmak istedikleri takdirde üst yönetime kolayca ulaşabilirler.
19 35,8 11 20,8 6 11,3 2 3,8 0 0
Çalışma ortamımız ve kültürümüz, çalışanların birbirleriyle iletişimini ve bilgi paylaşımını destekler.
13 24,5 24 45,3 7 13,2 8 15,1 1 1,9
Bilgiyi yaymak için yazılı iletişimi tercih ederiz (raporlar, prosedürler ve bültenler kullanarak)
12 22,6 29 54,7 8 15,1 4 7,5 0 0
İşletmemizde bilgi teknolojileri, bilginin transferi ve paylaşılmasında yoğun şekilde kullanılmaktadır
14 26,4 27 50,9 8 15,1 4 7,5 0 0
Çalışanlar, kurum içi internet ağı, elektronik ilan panoları gibi enformasyon sistemleri ile bilgiyi paylaşırlar.
16 30,2 26 49,1 7 13,2 3 5,7 1 1,9
Yönetici olarak bir görevimde bilgiye sahip kişilerin motivasyonla bilgilerini dışsallaştırmalarını sağlamaktır.
16 30,2 29 54,7 4 7,5 3 5,7 1 1,9
Bilginin etkin yönetiminde, insanlar arasındaki diyalog, elektronik ortamlardaki bilgiden daha önemlidir.
19 35,8 25 47,2 8 15,1 1 1,9 0 0
Tablo 16 ankete katılan işletme yöneticilerinin, bilginin transferi ve paylaşılması
süreci ile ilgili sorulara verdikleri cevapların frekans dağılımları ve yüzdelik dilimlerini
göstermektedir. Tablodan da anlaşılacağı üzere yöneticilerin %66’sı kurum genelinde
bilgi paylaşımını yeterli düzeyde görürken bilgi paylaşımını yeterli bulmayanların oranı
104
%17’dir. Anketlerden elde edilen bulgular doğrultusunda, ankete katılan işletmelerin
%79,3’ü bilgi paylaşımını kurum içi internet ağı, ilan panoları gibi enformasyon
sistemleri ile sağladıklarını belirtirken, işletmelerin %64,2’sinin takım çalışması gibi
işbirlikçi çalışma yöntemleri ile %77,3’ü yazılı belgeler yoluyla bilgi paylaşımını
gerçekleştirdiklerini ifade etmişlerdir.
Tablo 17. Bilginin Kullanılması ve Değerlendirilmesi
Kesinlikle Katılıyorum
Katılıyorum Fikrim Yok Katılmıyorum Kesinlikle Katılmıyorum
Bilginin Kullanılması Ve Değerlendirilmesi
N % N % N % N % N % Müşterinin bile henüz fark edemediği ihtiyaçları doğrultusunda yeni ürün/hizmetleri piyasaya sunarız.
9 17,0 24 45,3 13 24,5 6 11,3 1 1,9
Müşterilerimizin ürün ve hizmet taleplerindeki değişikliklere genellikle hemen cevap verebiliriz.
14 26,4 18 34,0 13 24,5 8 15,1 0 0
Mevcut ürün ve hizmetlerimizi piyasada sık sık yeniden konumlandırırız.
13 24,5 26 49,1 6 11,3 8 15,1 0 0
Mevcut ürün ve hizmetlerimizi sık sık iyileştirir veya revize ederiz.
15 28,3 22 41,5 9 17,0 6 11,3 1 1,9
Müşteri şikâyetlerine genellikle hemen cevap verebiliriz.
15 28,3 24 45,3 7 13,2 6 11,3 1 1,9
Çalışanlarımızdan gelen şikayetlere hemen cevap vermekte yeterince hızlıyız.
14 26,4 23 43,4 12 22,6 3 5,7 1 1,9
İşlerimizi etkileyecek teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmamayı başarırız.
14 26,4 31 58,5 4 7,5 4 7,5 0 0
Tablo 17 ankete katılan işletme yöneticilerinin, bilginin kullanılması ve
değerlendirilmesi süreci ile ilgili sorulara verdikleri cevapların frekans dağılımları ve
yüzdelik dilimlerini göstermektedir. Ankete katılan işletmelerin %62.3’ü müşterinin bile
henüz fark edemediği ihtiyaçları piyasaya sunduğunu ifade ederken, %13,1’i gelişmeleri
yakından takip edemediklerini ifade etmişlerdir. Yöneticilerin %60,4’ü müşterilerin ürün
ve hizmet taleplerindeki değişikliklere en kısa sürede cevap verebildiklerini
belirtmişlerdir. Mevcut ürün ve hizmetleri piyasada sık sık yeniden konumlandırdığını
söyleyen yöneticilerin oranı ise %73,6’dır. Yine yöneticilerin %73,6’sı müşteri
şikâyetlerine en kısa sürede cevap verdiklerini ifade etmişlerdir. Çalışanlardan gelen
şikâyetlere en kısa sürede cevap veririz diyen yöneticilerin oranı %69,8; teknolojik
gelişmeleri yakından takip ederiz diyenlerin oranı ise %84,9’dur.
105
Tablo 18. Stratejik Bilgi Yönetimi
Ankete katılan yöneticiler stratejik bilginin tanımı ve muhtevası konusunda
hemfikirdirler. İşletmeler arasındaki rekabetin konusunun bilgiye odaklandığı konusunda
katılıyorum görüşü (%69,8) hâkimdir. Katılımcıların %81,1’i, işletmelerin stratejik
yönetim sürecinde bilgiden etkin şekilde yararlandıkları görüşündedir. “Stratejik değere
sahip olan bilgilerin kullanımı daha çok üst düzey yöneticiler tarafından gerçekleştirilir.”
ifadesine yöneticiler %86,8 oranında katıldıklarını belirtmişlerdir. Organizasyonların
yenilik yapma süreçlerinde bilgiyi temel faktör olarak gören yöneticilerin oranı ise
%83’tür. Entellektüel sermayenin işletmeler açısından öneminin arttığı görüşüne
kesinlikle katılanlar %34, katılanlar ise %50,9’dur. Yöneticiler arasında bu konuda da
görüş birliği vardır. Stratejik yönetimde bilginin önemli olduğu, katılımcılar tarafından
büyük oranda kabul görmüştür (%86,8). “Bilgi çağının iş organizasyonlarında stratejik
bilgi katma değer üreten bir girdidir.” ifadesine kesinlikle katılanların oranı % 47,2
Kesinlikle Katılıyorum
Katılıyorum Fikrim Yok Katılmıyorum Kesinlikle Katılmıyorum
Stratejik Bilgi Yönetimi
N % N % N % N % N % İşletmeler arası rekabetin konusu diğer kaynaklardan çok bilgi üzerine odaklanmıştır.
15 28,3 22 41,5 13 24,5 3 5,7 0 0
İşletmeler stratejik yönetim süreci içerisinde bilgiden etkin biçimde yararlanırlar
15 28,3 28 52,8 8 15,1 2 3,8 0 0
Stratejik değere sahip olan bilgilerin kullanımı daha çok üst düzey yöneticiler tarafından gerçekleştirilir.
16 30,2 30 56,6 4 7,5 1 1,9 2 3,8
Organizasyonlar yenilik yapma süreçlerinde bilgiyi anahtar kaynak olarak kullanırlar.
16 30,2 28 52,8 7 13,2 2 3,8 0 0
İşletmelerin insan kaynakları içerisinde stratejik bilginin kullanımını sağlayan beyin gücünün önemi artmıştır.
18 34,0 27 50,9 5 9,4 3 5,7 0 0
İşletmelerin iç ve dış çevresinin analizinden kaynaklanan bilginin stratejik yönetimde önemi büyüktür.
20 37,7 26 49,1 7 13,2 0 0 0 0
Bilgi çağının iş organizasyonlarında stratejik bilgi katma değer üreten bir girdidir.
25 47,2 20 37,7 5 9,4 3 5,7 0 0
Stratejik bilgiyi elde etmek ve yönetmek belirsizliğin hakim olduğu iş dünyasında başarı için kaçınılmazdır.
28 52,8 23 43,4 1 1,9 1 1,9 0 0
106
katılanlarınki ise % 37,7’dir. %9,4’ü bu görüş hakkında “fikrim yok” derken, %5,7’si bu
görüşe katılmadıklarını ifade etmişlerdir. En yüksek değer yöneticilerin “stratejik bilgiyi
elde etmenin ve yönetmenin belirsizliğin hâkim olduğu iş dünyasında başarı için
kaçınılmaz” olduğu görüşünde sağlanmıştır. Bu görüşe yöneticilerin %52,8’i kesinlikle
katıldıklarını, %43,4’ü katıldıklarını belirtmişlerdir. Kümülâtif olarak baktığımızda
yöneticilerin %92,2’si stratejik bilginin elde edilmesi ve yönetilmesini bilgi çağı
organizasyonlarında başarı için bir zorunluluk olarak görmektedirler.
Çalışmada ayrıca tanımlayıcı istatistik sonuçları elde edilerek sunulan ifadelerin
ortalama değerleri bulunmuştur. Bu çalışmada 3,5 ve üzerinde olan değerler o ifadenin
ankete katılan yöneticiler tarafından onaylandığını gösterir. Katılımcıların üst değer olan
5’e olabildiğince yakın cevap vermeleri beklenmiştir.
Tablo 19. Bilginin Elde Edilmesi (Tanımlayıcı İstatistik)
Bilginin Elde Edilmesi N Ortalama Sta. Sapma
Bilgi aynı sektörde faaliyet gösteren şirketlerden elde edilir. 53 2,9811 1,13494
Bilgi, nitelikli ve tecrübeli yeni işgörenler vasıtasıyla sağlanmaktadır. 53 3,4151 1,08191
Bilgi kurum içi kaynaklardan (veritabanları, makaleler) sağlanmaktadır. 53 3,4151 1,04576
İşletmemizde bilgi bünyemizde oluşturulan Ar-Ge ve diğer birimler vasıtasıyla elde
edilir.
53 3,6038 ,88447
İşletmemiz bilgi sağlamada zaman zaman çeşitli eğitim kurumlarıyla ortak projeler
yürütür.
53 3,6038 1,14924
İşletmemizde bilgi ve tecrübelerine dayanarak stratejik kararlarda bize yardımcı olan
danışmanlar mevcuttur.
53 3,7358 ,96379
İhtiyaç duyulan bilgi, bilgi teknolojileri aracılığıyla sağlanmaktadır. 53 3,8868 ,82416
Birinci yargıya verilen cevap, işletmelerin diğer firmaların başarılı uygulamalarını
yakından takip etme ve onlarda gördükleri yeni bilgileri en kısa sürede elde etme
hususunda çaba göstermediklerine işaret etmektedir. Diğer cevaplardaki ortalamalar orta
değer 3,5’u geçmiştir. Bununla birlikte işletmelerin bilgi ediniminde yaşamsal önem
taşıyan dolaylı ve dolaysız işbirlikleri (Ar-ge ve eğitim kurumlarıyla yürütülen ortak
projeler) konusunda bir takım çabaların söz konusu olduğu anlaşılmaktadır. Ankete
katılan işletmelerin bilginin elde edilmesinde kullandıkları araçların başında bilgi
teknolojileri gelmektedir (ort:3,88). Dolayısıyla “örgütlerde bilginin elde edilmesinde
teknoloji önemli bir faktördür” olan ilk varsayım kabul edilir.
107
Tablo 20. Bilginin Tasnif Edilmesi ve Saklanması (Tanımlayıcı İstatistik)
Bilginin Tasnif Edilmesi ve Saklanması N Ortalama Sta. Sapma
Bu raporlar ilgili herkesin kullanımına açıktır. 53 3,5151 1,15082
İşletmemizde bilgiler elektronik ortamda saklanır ve ihtiyaç duyanların bu bilgilere
kolayca ulaşması sağlanır.
53 3,6415 1,11103
İşletmemizde her toplantı raporlanır. 53 3,7736 ,82372
Çalışanımız ihtiyacı olan bilgiye en kısa zamanda ulaşmaktadır. 53 3,9057 ,86077
Elde edilen bilgiler ihtiyaçlara uygun olarak tasnif edilir ve saklanır. 53 4,1132 ,69781
Ankete katılan işletmelerin verdikleri cevaplar doğrultusunda raporlama yargısının
ortalama değeri 3’5’i geçmiş ve ankete katılan yöneticiler tarafından desteklenmiştir.
Bilgi yönetimi için yazılı evrak olarak saklama (3,77) ve kullanıma açıklık (3,51) önemli
bulunmuştur. Bilginin tasnif edilmesi ve saklanması sürecinde bilginin ihtiyaçlara uygun
olarak tasnif edilmesi ve saklanması yargısının aldığı değer 4,11 ile yöneticiler tarafından
önemli ölçüde desteklendiğinden “bilginin tasnif edilmesi ve saklanması sürecinde
bilginin ihtiyaçlara uygunluğu önemli bir faktördür” olan ikinci varsayım kabul edilir.
Tablo 21. Bilginin Transfer Edilmesi ve Paylaşılması (Tanımlayıcı İstatistik)
Bilginin Transfer Edilmesi ve Paylaşılması N Ortalama Sta. Sapma
Üst düzey yöneticiler alt elemanlarını yetiştirmektedirler. 53 3,1698 1,12208
Gruplar kazandıkları bilgiyi aktarmaktan hiçbir çekince duymazlar ve bu davranış
tarzını benimsedikleri için ödüllendirilirler.
53 3,2642 1,11201
Kurum genelinde bilgi paylaşımı yeterli düzeydedir. 53 3,5472 ,97203
Çalışanlarımız, grup çalışması gibi işbirlikçi çalışma yöntemleri ile bilgiyi
paylaşırlar.
53 3,6415 ,98243
Alt ve orta kademe çalışanları bilgi paylaşmak istedikleri takdirde üst yönetime
kolayca ulaşabilirler.
53 3,7358 1,11201
Çalışma ortamımız ve kültürümüz, çalışanların birbirleriyle iletişimini ve bilgi
paylaşımını destekler.
53 3,7547 1,05440
Bilgiyi yaymak için yazılı iletişimi tercih ederiz (raporlar, prosedürler ve bültenler
kullanarak)
53 3,9245 ,82855
İşletmemizde bilgi teknolojileri, bilginin transferi ve paylaşılmasında yoğun şekilde
kullanılmaktadır
53 3,9623 ,85400
Çalışanlar, kurum içi internet ağı, elektronik ilan panoları gibi enformasyon
sistemleri ile bilgiyi paylaşırlar.
53 4,0000 ,91987
Yönetici olarak bir görevimde bilgiye sahip kişilerin motivasyonla bilgilerini
dışsallaştırmalarını sağlamak ve diğer arkadaşlarıyla paylaşmaları konusunda yönlendirmektir.
53 4,0566 ,88611
Etkin bilgi yönetiminde, kişiler arası diyalog, elektronik ortamlardaki bilgiden daha önemlidir. 53 4,1698 ,75284
108
“Üst düzey yöneticiler alt elemanlarını yetiştirmektedirler.” yargısının ortalama
değeri 3,16 ile vasat düzeydedir. Bu durumda “bilginin transfer edilmesi ve paylaşılması
sürecinde üst düzey yöneticiler alt elemanlarını yetiştirmektedirler” olan üçüncü varsayım
kabul edilmemiştir. Yöneticiler tecrübelerinden dolayı elde ettikleri örtük bilgileri
kendilerine saklamaktadırlar. Söz konusu yöneticilerin bu düşünceden uzaklaşarak
paylaşıma özenmeleri sağlanmalı ve bu paylaşımın kendilerine de kolaylık sağlayacağı
bilgisi aşılanmalıdır. Örtük bilginin açık bilgi haline dönüştürülmesinde uygulanan en
güzel örnek ödül sistemidir. Verilecek her örtük bilginin değeri karşılığında çalışana
sunulan ödül, onun bu konuda özendirilmesini sağlayacaktır. Ankete katılan yöneticiler
bilgilerini paylaşma noktasında isteksiz olduklarından bilgi paylaşımının ödüllendirilmesi
yargısına verilen cevaplar da vasat düzeyde kalmıştır (3,2642). İşletmeler bilginin
transferi ve paylaşılmasında bilgi teknolojilerinden yoğun şekilde faydalanmaktadırlar
(ortalama değer:3,9623). Bu ise, ankete katılan işletmelerin “bilgi yönetimi” kavramına
çoğunlukla enformasyon teknolojisi olarak baktıklarını göstermektedir. Bunun yanında
işletme için büyük önem taşıyan örtük bilginin paylaşımı daha kısıtlı kalmaktadır. Bilgi
paylaşımını destekleyen bir çalışma ortamı ve örgüt kültürü için ortalama değer 3,7547
olarak orta değerin üzerinde gerçekleşmiş, yaratıcılığı ve yeniliği destekleyen, şeffaflığı
öngören, paylaşımla yeteneklerin güçlendiği bir kurum kültürünün bilgi yönetimi
açısından önemi vurgulanmıştır. Dolayısıyla “örgüt kültürü ve çalışma ortamının bilginin
transfer edilmesi ve paylaşılması sürecine önemli bir katkısı yoktur” olan dördüncü
varsayım kabul edilmemiştir.
Tablo 22. Bilginin Kullanılması ve Değerlendirilmesi (Tanımlayıcı İstatistik)
Bilginin Kullanılması ve Değerlendirilmesi N Ortalama Sta. Sapma
Müşterinin bile henüz fark edemediği ihtiyaçları doğrultusunda yeni
ürün/hizmetleri piyasaya sunarız.
53 3,6415 ,96266
Müşterilerimizin ürün ve hizmet taleplerindeki değişikliklere genellikle
hemen cevap verebiliriz.
53 3,7170 1,02615
Mevcut ürün ve hizmetlerimizi piyasada sık sık yeniden konumlandırırız. 53 3,8302 ,97539
Mevcut ürün ve hizmetlerimizi sık sık iyileştirir veya revize ederiz. 53 3,8302 1,03284
Müşteri şikâyetlerine genellikle hemen cevap verebiliriz. 53 3,8679 1,01976
Çalışanlarımızdan gelen şikayetlere hemen cevap vermekte yeterince
hızlıyız.
53 3,8679 ,94131
İşlerimizi etkileyecek teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmamayı
başarırız.
53 4,0377 ,80771
109
Bilginin kullanılması ve değerlendirilmesine yönelik yargıların ortalama değerleri
3,5’in üzerinde gerçekleşmiştir. Ankete katılan işletmeler sahip oldukları bilgileri etkin
şekilde kullanarak, söz konusu bilgiyi aldıkları stratejik kararlarda, problemlere yeni
çözüm yolları geliştirmede ve yeni mal ve hizmetler sunmada kullandıklarını
belirtmişlerdir. Ayrıca “müşteri şikayetlerine hemen cevap verebiliriz” yargısı ile
“çalışanlarımızdan gelen şikayetlere hemen cevap verebiliriz” yargılarının ortalama
değerleri eşit çıkmıştır. Dolayısıyla “bilginin kullanılması ve değerlendirilmesi sürecinde
müşteri şikayetlerine cevap verme hızı ile çalışanlardan gelen şikayetlere cevap verme
hızı eşit derecede önemlidir” varsayımı kabul edilir.
Tablo 23. Stratejik Bilgi Yönetimi (Tanımlayıcı İstatistik)
Stratejik Bilgi Yönetimi N Ortalama Sta. Sapma
İşletmeler arası rekabetin konusu diğer kaynaklardan çok bilgi üzerine
odaklanmıştır.
53 3,9245 ,87374
İşletmeler stratejik yönetim süreci içerisinde bilgiden etkin biçimde
yararlanırlar
53 4,0566 ,76999
Stratejik değere sahip olan bilgilerin kullanımı daha çok üst düzey
yöneticiler tarafından gerçekleştirilir.
53 4,0755 ,89548
Organizasyonlar yenilik yapma süreçlerinde bilgiyi anahtar kaynak olarak
kullanırlar.
53 4,0943 ,76621
İşletmelerin insan kaynakları içerisinde stratejik bilginin kullanımını
sağlayan beyin gücünün önemi artmıştır.
53 4,1321 ,80950
İşletmelerin iç ve dış çevresinin analizinden kaynaklanan bilginin stratejik
yönetimde önemi büyüktür.
53 4,2453 ,67669
Bilgi çağının iş organizasyonlarında stratejik bilgi katma değer üreten bir
girdidir.
53 4,2642 ,85824
Stratejik bilgiyi elde etmek ve yönetmek belirsizliğin hakim olduğu iş
dünyasında başarı için kaçınılmazdır.
53 4,4717 ,63862
Tablo 23’de görüldüğü gibi ankete katılan yöneticilerin bilginin stratejik bir üretim
faktörü olduğu ve işletme içinde verimlilik, yenilik/yaratıcılık ve rekabet çabalarında
anahtar bir kaynak olduğu görüşünde hemfikir olduklarını söylemek mümkündür.
“Stratejik bilgiyi elde etmek ve yönetmek belirsizliğin hâkim olduğu iş dünyasında başarı
için kaçınılmazdır” yargısının ortalama değeri 4,47 ile orta değer 3,5’i geçmiş ve çok
yüksek bir ölçüde araştırmaya katılan işletmeler tarafından desteklenmiştir. Yine ortalama
değeri 4,05 olan “İşletmeler stratejik yönetim süreci içerisinde bilgiden etkin biçimde
110
yararlanırlar” ifadesi 1’den 5’e kadar uzanan ölçeğimizde orta değer 3,5’i geçmiş ve
yüksek ölçüde desteklenmiştir. Dolayısıyla son iki varsayımda kabul edilmiştir.
111
SONUÇ
Bilginin üretim faktörleri içerisindeki nispi öneminin artması yalnızca üretim
yapısını değiştirmekle kalmayarak aynı zamanda iktisadi ve sosyal yapıyı da köklü
biçimde değiştirmeye başlamıştır. Tüm sektörlerde üretim yapısını değiştiren bilgi
teknolojilerinin başını çektiği bir dizi gelişme zincirleme bir reaksiyonla pek çok farklı
alanda etkilerinin hissettirmektedir. “Yeni Ekonomi” kendi kurallarını ortaya koymakta,
toplumların gelişmişlik seviyesinin belirlemede kullanılan sosyal ve iktisadi parametreler
değişmekte, bilgi sektörü olarak ifade edilen ve hızla büyüyen yeni bir sektörün ortaya
çıkmasıyla toplumlar yeniden şekillenmektedir. Küresel anlamda etkileri hissedilen bu
değişim sürecinde sanayi toplumları yerini bilgi toplumlarına, sanayi ekonomileri ise
yerini bilgi ekonomilerine bırakmaktadır.
Söz konusu değişim sürecinde organizasyonlara taklit edilemez rekabet avantajı
kazandıran en önemli kaynak bilgidir. Organizasyonların bilgiden maksimum düzeyde
istifade edebilmesi için onu yönetmeleri gerekmektedir. Bilgi yönetimi günümüz
organizasyonları için gelip geçici bir yönetim akımı değil, uzun parspektifli, stratejik
öneme sahip vazgeçilmez bir temel kabiliyettir. Bu sebeple kuruluşların küresel rekabet
karşısında ayakta kalmak, istikrarlı sürdürülebilir rekabet avantajı elde etmek için vakit
kaybetmeden kendi ihtiyaç ve vizyonlarına uygun bir bilgi yönetimi stratejisi
belirlemeleri ve bu strateji doğrultusunda harekete geçmeleri gerekmektedir.
Bilgi yönetimi dört temel süreçten meydana gelmektedir. Bu dört temel süreçten ilki
bilginin üretilmesi ve geliştirilmesidir. Organizasyonlar değişik kaynaklardan elde
ettikleri enformasyonu kendi bünyelerindeki mevcut bilgi birikimiyle harmanlar,
dönüşüme tabi tutar ve çeşitli etkileşimler neticesinde yeniden yapılandırarak bilgi
üretirler. Bilgi yönetimi süreçlerinden ikincisi bilginin tasnif edilmesi ve saklanmasıdır.
Bilginin organizasyon açısından bir değer ifade edebilmesi ancak tanımlanması, ihtiyaca
uygun olarak sınıflandırılması ve belirli bir biçime sokulması ile mümkün olur. Bu şekilde
bilgi kullanılabilir hale geldiği gibi kişilerin mülkiyetinden çıkarak organizasyona mal
olur. Ancak organizasyon içerisinde –dosyalarda, kişilerin zihinlerinde, süreçlerde vb.-
dağınık halde bulunan bilginin tasnif edilip, belirli bir biçime sokularak saklanması kolay
bir iş değildir. Özellikle subjektif, durumsal ve kişiye özel bir nitelik taşıyan örtük
bilginin tasnif edilmesi ve saklanması açık bilgiye oranla çok daha zordur. Bilgi yönetimi
süreçlerinin üçüncüsü bilginin transfer edilmesi ve paylaşılmasıdır. Diğer kaynakların
aksine bilgi sosyal bir nitelik taşıdığından paylaşıldıkça çoğalır, zenginleşir ve değerlenir.
Bu bakımdan bilgi ne kadar paylaşılır ve yayılırsa ondan o kadar fazla istifade etme
112
imkanı doğar. Bilginin transfer edilmesi ve paylaşılması çalışanların ihtiyaç duydukları
bilgiye mümkün olduğunca kolay ve hızlı biçimde erişebilmelerini temin etmeye yönelik
sistem, uygulama ve süreçlerin tümünü ihtiva eder. Söz konusu sistem ve süreçler bir
organizasyon bünyesindeki bilginin paylaşılmasına yönelik olarak uygulanabileceği gibi
organizasyonlar arası bilgi transferine ve paylaşılmasına yönelik olarak da uygulanabilir.
Bilginin paylaşılmasında, bilginin saklanmasında olduğu gibi, teknolojik yöntemlerin yanı
sıra sosyal süreçlerden ve yüz yüze ilişkilerden yararlanılır. Örtük bilginin transferinde
usta-çırak ilişkisi, eğitim faaliyetleri, takım çalışması gibi yöntemlerle sosyal süreçlerden
ve yüz yüze ilişkilerden olabildiğince yararlanılmalıdır. Son bilgi yönetimi süreci bilginin
kullanılması ve değerlendirilmesidir. Bilginin üretilmesi, geliştirilmesi, tasnif edilmesi,
saklanması ve transfer edilmesi önemli olsa da bilgi ancak kullanıldığı ve hayata
geçirildiği ölçüde fayda sağlar. Bilginin kullanılması için öncelikle öğrenilmesi gerekir.
Öğrenilen bilgi kararlarda, iş süreçlerinde, çalışanların davranışlarında hayata
geçirilmelidir.
Bilgi yönetiminin başarılı biçimde uygulanabilmesi için güçlü bir alt yapı ya ihtiyaç
vardır. Bu unsurlardan biri teknolojidir. Teknoloji bilgi yönetimini uygulanabilir kılmakta
ve etkililiğini artırmaktadır. Bir diğer unsur kurum kültürüdür. Bilgi yönetiminin başarısı
organizasyonda bilginin üretilmesine, geliştirilmesine, paylaşılmasına ve kullanılmasına
imkân tanıyan ve destekleyen bilgi dostu bir kurum kültürünün varlığına bağlıdır. Bu
konuda diğer bir önemli unsurda organizasyon yapısıdır. Bilgi yönetiminin etkinliği
üzerinde esnek bir örgüt yapısının önemi büyüktür.
İki tür bilgi yönetimi stratejisinden bahsedilebilir. Bu stratejiler kodlama ve
kişiselleştirme stratejileridir. Kodlama stratejisi, organizasyon içinde herhangi bir
kimsenin bilgiye ulaşmasını kolaylaştırmak için, elde edilen bilginin çeşitli veri
tabanlarında depolanmasını gerektirmektedir. Bireyselleştirme stratejisinde ise bilgi, onu
geliştiren kişiye yakından bağlıdır ve bire bir ilişkiler aracılığıyla paylaşılır. İşletmelerin
bilgi yönetim stratejilerine rekabet stratejileri yön vermelidir. Yanlış stratejinin seçimi
işletmeye önemli zararlar verebilir.
Bilgi yönetimi ile ilgili önemli kavramlardan birisi de entelektüel sermayedir. “Bir
şirketteki insanlar tarafından bilinen ve ona rekabet üstünlüğü kazandıran bütün şeylerin
bir toplamı” olarak tanımlanan entelektüel sermaye bilgi yönetiminin önemli bir alt
konusu olarak kabul edilmiştir. Bilgi yönetiminin temel amaçlarından biri de söz konusu
entelektüel birikimden maksimum düzeyde istifade etmektir.
113
Bilgi çağı, bilgiyi stratejik değer olarak gören işletmelerin faaliyetlerini
sürdürdükleri bir dönemdir. Bilgi, açık sistem olan organizasyonların iç ve dış
çevrelerinden elde ettikleri enformasyonu, kendi süreçlerinde rekabet, yenilik, yaratıcılık
ve verimlilik temelinde kullanmaları yoluyla önem kazanmıştır. Bilginin organizasyonlar
için stratejik değer ve üretim faktörü haline gelmesinin sebebi, yaşanan rekabetçi yapıda
yeniliğin yaratıcılığın ve stratejilerin önem kazanmasıdır. Müşterilerin beklentilerine
cevap verebilmek ve rakiplerle baş edebilmenin yolu, bilgiyi stratejiye dönüştürerek
organizasyon süreçlerinde uygulanmasıdır.
Küresel rekabetçi çevrede işletmeler, başarılı olabilmek için çeşitli stratejilere
ihtiyaç duyarlar. Bu stratejiler bazen pazarda farklı bir yapılanma, bazen rakipleri pasifize
etmeye yönelik faaliyetler, bazen de başka işletmelerle işbirliğine gitme şeklinde çeşitli
şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Bu ve benzer stratejilerin özünde ortak bir stratejik
kaynak bulunmaktadır. Günümüzde bilgiye sahip olan ve onu zamanında ve etkili bir
kullanımla stratejik kaynak haline getiren organizasyonlar, amaçlarına ulaşmada daha
avantajlı konuma gelmektedirler.
Stratejik yönetim yaklaşımına göre organizasyonların değişen çevre şartları ile iç
dinamiklerini uyumlaştırabilmesi ve bunları sürdürülebilir rekabet avantajına
dönüştürerek sahip olduğu vizyonu ile tutarlı hale getirebilmesi gerekmektedir. Bunu da
ancak iç ve dış kaynaklardan sağlayacağı bilgiyle gerçekleştirebilir. Bir başka ifade ile
stratejik yönetim süreci her aşamasında stratejik bilgiye ihtiyaç duyar. Bu bilgiler stratejik
karar verme sürecinin en önemli dayanağınıdır. Stratejik bilgilerin sağlanması açısından
bilgi yönetimi önemli bir rol üstlenmektedir. Bu yönüyle stratejik bilgi yönetim süreci,
stratejik yönetim sürecinin destekleyicisi ve tamamlayıcısı olarak ortaya çıkmıştır.
Konya Sanayi Odasına kayıtlı işletmelerde yapılan uygulama çalışması sonucunda
elde edilen sonuçlar aşağıdaki gibidir:
• Araştırmaya katılan işletmelerde bilginin elde edilmesinde bilgi
teknolojilerinin önemli bir faktör olduğu tespit edilmiştir.
İhtiyaç duyulan bilgi, bilgi teknolojileri aracılığıyla sağlanmaktadır.
Frekans Yüzde
Katılmıyorum 6 11,3
Kararsızım 3 5,7
Katılıyorum 35 66,0
Kesinlikle katılıyorum 9 17,0
Toplam 53 100,0
114
• Araştırmaya katılan işletmelerde bilginin tasnif edilmesi ve saklanması
sürecinde bilginin ihtiyaçlara uygunluğunun önemli bir faktör olduğu tespit
edilmiştir.
Elde edilen bilgiler ihtiyaçlara uygun olarak tasnif edilir ve saklanır.
Frekans Yüzde
Katılmıyorum 2 3,8
Kararsızım 4 7,5
Katılıyorum 33 62,3
Kesinlikle katılıyorum 14 26,4
Toplam 53 100,0
• Araştırmaya katılan işletmelerde örgüt kültürü ve çalışma ortamının bilginin
transfer edilmesi ve paylaşılmasında önemli faktörler olduğu tespit edilmiştir.
Çalışma ortamı ve örgüt kültürü, çalışanların birbirleriyle iletişimini
ve bilgi paylaşımını destekler.
Frekans Yüzde
Kesinlikle Katılmıyorum 1 1,9
Katılmıyorum 8 15,1
Kararsızım 7 13,2
Katılıyorum 24 45,3
Kesinlikle katılıyorum 13 24,5
Toplam 53 100,0
• Araştırmaya katılan işletmelerde üst düzey yöneticilerin alt elemanlarını
yetiştirmedikleri tespit edilmiştir.
Üst düzey yöneticiler alt elemanlarını yetiştirmektedirler.
Frekans Yüzde
Kesinlikle Katılmıyorum 5 9,4
Katılmıyorum 22 41,5
Kararsızım 10 18,9
Katılıyorum 10 18,9
Kesinlikle katılıyorum 6 11,3
Toplam 53 100,0
115
• Araştırmaya katılan işletmelerde bilginin kullanılması ve değerlendirilmesi
sürecinde müşteri şikâyetlerine cevap verme hızı ile çalışanlardan gelen
şikayetlere cevap verme hızının eşit derecede önemli görüldüğü tespit
edilmiştir.
Müşterilerimizden gelen şikâyetlere hemen cevap vermekte yeterince hızlıyız.
Frekans Yüzde
Kesinlikle Katılmıyorum 1 1,9
Katılmıyorum 6 11,3
Kararsızım 7 13,2
Katılıyorum 24 45,3
Kesinlikle katılıyorum 15 28,3
Toplam 53 100,0
Çalışanlarımızdan gelen şikâyetlere hemen cevap vermekte yeterince hızlıyız.
Frekans Yüzde
Kesinlikle Katılmıyorum 1 1,9
Katılmıyorum 3 5,7
Kararsızım 12 22,6
Katılıyorum 23 43,4
Kesinlikle katılıyorum 14 26,4
Toplam 53 100,0
• Araştırmaya katılan işletmelerde “stratejik bilgiyi elde etmek ve yönetmenin
belirsizliğin hâkim olduğu iş dünyasında başarı için kaçınılmazdır” yargısına
yüksek derecede katıldıkları tespit edilmiştir.
Stratejik bilgiyi elde etmek ve yönetmek belirsizliğin hakim olduğu iş dünyasında
başarı için kaçınılmazdır.
Frekans Yüzde
Katılmıyorum 1 1,9
Kararsızım 1 1,9
Katılıyorum 23 43,4
Kesinlikle katılıyorum 28 52,8
Toplam 53 100,0
116
• Araştırmaya katılan işletmelerin “işletmeler stratejik yönetim süreci içerisinde
bilgiden etkin biçimde yararlanırlar” yargısına yüksek derecede katıldıkları
tespit edilmiştir.
İşletmeler stratejik yönetim süreci içerisinde bilgiden etkin biçimde yararlanırlar.
Frekans Yüzde
Katılmıyorum 2 3,8
Kararsızım 8 15,1
Katılıyorum 28 52,8
Kesinlikle katılıyorum 15 28,3
Toplam 53 100,0
Araştırmaya katılan işletme yöneticileri bilginin elde edilmesinde aynı sektörde
faaliyet gösteren işletmelerden çok fazla yararlanmadıklarını ifade etmişlerdir. Oysa
işletmeler bilgi yönetimi ile farklı işletmelerle işbirliğine giderek, onlardan farklı bilgi ve
deneyimler elde edebilirler. Bunun için karşılıklı ilişkilerin desteklendiği bir güven ortamı
yaratılmalıdır. Aynı güven ortamının işletme içi bilgi yaratımı ve paylaşımı için de gerekli
olduğu unutulmamalıdır.
Bilginin tüm süreçlerinde bilgi teknolojilerinden yoğun şekilde yararlanılmaktadır.
İnsanların beyinlerinde ve kağıt üzerinde duran bilgiyi alıp bu bilgiden işletme genelinde
herkesin yararlanmasına imkan sağlayan söz konusu teknolojiler bilgi yönetiminin
vazgeçilmez bir unsurunu oluşturmaktadır. Ancak tüm bu uygulamalarda teknolojinin
yanı sıra insanın rolünün de unutulmaması gerekir.
Bilgiyi elde etme, paylaşma ve onu kullanılır hale getirme sürecinde, şirket kültürü
ve çalışma ortamının rolü çok önemlidir. Şirket kültürünün, güven içeren, gelişime açık
ve mensubu bulunulan şirkette yer almaktan tatmin duyulan bir yapıda olması bilgi
yönetimi uygulamalarında kesinlikle önemli bir başarı faktörü olarak görülmektedir.
Araştırma sonucunda araştırmaya katılan işletmeler arasında “bilgi yönetimi”nin
bilgi teknolojilerini yoğunlukla kullanan açık bilgiye yönelik bir paylaşım olduğu,
yöneticilerin tecrübelerinden dolayı elde ettikleri örtük bilgileri işletme içerisindeki diğer
bireylerle paylaşımı noktasında yoğun bir çabanın sergilenmediği ortaya çıkmıştır. Bu da
örgüt içi bilgi paylaşımını zedelemektedir. Oysa örtük bilgilerin açık bilgi haline
dönüştürülebilmesi için bilgi paylaşımı gereklidir. Nitekim örtük bilginin açık bilgiye
dönüştürülmediği durumlarda çalışanın işten ayrılması sonucunda şirket bilgi kaynağı
kaybına uğramaktadır Yöneticilerin bilgi paylaşımının kendileri için bir zarar
117
oluşturmayacağına inanmaları sağlanmalıdır. Çünkü yıllarca çalışarak elde ettikleri
tecrübeleri başkalarıyla paylaşmaları sonucunda değerlerinin azalacağını
düşünmektedirler. Söz konusu yöneticilerin bu düşünceden uzaklaşarak paylaşıma
özenmeleri sağlanmalı ve bu paylaşımın kendilerine de kolaylık sağlayacağı bilgisi
aşılanmalıdır. Örtük bilginin açık bilgi haline dönüştürülmesinde uygulanan en güzel
örnek ödül sistemidir. Verilecek her örtük bilginin değeri karşılığında çalışana sunulan
ödül, onun bu konuda özendirilmesini sağlayacaktır. Tüm bu çabalar sonucunda açık hale
gelen bilgilerin bir arada toplanması, ilgili kişiler tarafından izlenebilirliğinin sağlanması,
bilgi eksikliklerinden doğan hataların tekrarlanmasını önlerken ihtiyacı olan kişilerin
doğru zamanda doğru bilgiye ulaşma şansını artıracaktır.
Müşteri ihtiyaçlarına hızlı cevap verilmesi nihai hedefi müşteri memnuniyetini
artırmak olan bilgi yönetimi sürecinde çok önemlidir. Müşteri memnuniyetinin
sağlanması yollarından bir tanesi de bilgiyi etkin şekilde kullanarak ve değerlendirerek
müşteri ihtiyaçlarına en kısa sürede cevap vermektir. Aynı durum “iç müşteri” olarak da
değerlendirilen çalışanlar için de geçerlidir. Çalışanların ihtiyaçlarına hızlı cevap
verilmesi söz konusu çalışanların tatmin düzeyini artıracak, motivasyonlarını yükseltecek
böylece organizasyonlarda daha etkin bir bilgi yönetim süreci gerçekleşecektir.
Stratejik bilgi yönetimi kavramı yeni incelemeye alınan bir kavramdır. Dolayısıyla
bu konudaki çalışmalar yetersiz bulunmakla birlikte araştırmaya katılan işletme
yöneticilerinin verdikleri cevaplardan bu konuya duyarlı oldukları söylenebilir.
118
KAYNAKÇA
AKDEMİR, A., (1998), “Entelektüel Sermaye Konseptinin İşletmecilik Anlayışındaki
Dönüşümleri”, Süleyman Demirel Üniversitesi İİBF Dergisi, Sayı:3.
AKDOĞAN, A., (2003), Çevreye Duyarlı Yönetim ve İşletmecilik, Kayseri Ticaret
Odası Yayınları, No:48.
AKIN, H, B.,(1999), “Rekabetçi Üstünlük ve Teknoloji: Küresel Bir Yaklaşım”,
Verimlilik Dergisi, 1999/4.
AKIN, H, B.,(2004), “Dinamikleri ve Sorumluklarıyla Yeni Ekonomi: Risk sermayesi ve
Girişimcilik Açısından Bir İnceleme”, İktisat İşletme ve Finans, Yıl:19,
Sayı:216.
AKTAN, C, C,;VURAL, Y, İ., (2004), “Yeni Ekonomi”, Mercek, Yıl:9 Sayı:36.
ALTUNIŞIK, R., (2002), “Daha Esnek ve Daha Atılımcı Organizasyon Yapılarına Doğru:
Sanal Organizasyonlar”, Stratejik Boyutuyla Modern Yönetim Yaklaşımları,
1. Baskı, Beta Basım-Yayım-Dağıtım A.Ş., İstanbul.
APAK, G., (1996), Çevre Kalitesi ve Sorumluluklarımız, Standard, Yıl: 35, Sayı: 412.
AYDIN, M, N.; GERAY, O.; TOKER, A., (2002), Stratejik Bilgi Yönetimi için Yeni Bir
Altyapı, 1. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi. Bildiri Kitabı,
Kocaeli.
AYDIN, A, O., (2005), Türkiye’de Yenilikçilik Arayışında Bilgi Yönetimi Teknolojileri
ve Uygulamaları, http://www.egecom.net/akademik.php?drm=06,18.12.2005
BARCA, M., (2002), “Yeni Ekonomide Bilginin Stratejik Önemi”, I. Ulusal Bilgi,
Ekonomi ve Yönetim Kongresi, İzmit.
BARCLAY, O, R,; MURRAY, C, P., (2005), What is Knowledge Management,
http://www.media-access.com/whatis.html. 05.06.2005.
BARUTÇUGİL, İ.,(2002), Bilgi Yönetimi, Kariyer Yayıncılık, İstanbul.
BEDÜK, A.,(2005), Bilgi Yönetimi, Modern Yönetim Teknikleri, Editör:Aykut Bedük,
Gazi Kitabevi, Ankara.
BOLLİNGER, A. S.; SMİTH, R, D., (2001), Managing Organizational Knowledge As a
Strategic Asset, Journal of Knowledge Management, Vol:5, No:1.
BONTİS, N.; KEOW, C.W.; RİCHARDSON, S., (2000), “Intellectual Capital and
Business Performance in Malaysian Industries” Journal of Intellectual Capital,
Vol.1, No.1
BURGER, W., (1993), “Knowledge Is Power”, Newsweek, June, 14.
119
BÜYÜK, S. S., (2004), Rekabetin Geleceği, http://www.capital .com.tr/haber.aspx?
HBR_KOD=163.23.12.2004.
BÜYÜKÖZKAN, G., (2005), “Entelektüel Sermaye Yönetimi”,
http://www.kalder.org/previewcontent.asp?contID:718&tempID=1®ID=2.
21.10.2005.
CARMELI, A.; TISHLER, A.,(2004), “The Relationship Between Intangıble
Organizational Elements and Organizational Performance”, Strategic
Management Journal, 25:1257-1278.
CHOİ, B,; LEE, H., (2002), “Knowledge Management Strategy and Its Link to
Knowledge Creation Process”, Expert Systems with Applications 23, 173-187.
CHOO, C.W., (1998), The Knowledge Organization: How Organizations Use
İnformation to Construct Meaning, Create Knowledge and Make Decisions,
Newyork, Oxford University Pres.
CONNELL, G., (1996), ISO 14000: Çevre Yönetim Standartları, Standard, Yıl: 35, Sayı:
412.
ÇAM, S., (2002), Öğrenen Organizasyon ve Rekabet Üstünlüğü, Papatya Yayıncılık,
İstanbul.
DALYAN, F., (2003), “Bilgi Yönetimi Stratejileri”, Mercek, MESS Yayınları, Yıl:8,
Sayı:32.
DAVENPORT T.H.; PRUSAK L., (2000), “Know What You Know” CIO Magazine,
http:www.cio.com/archive/021598_excerpt.html.21.01.2006.
DAVENPORT T.H.; PRUSAK L., (2001), İş Dünyasında Bilgi Yönetimi, Çev.: Günhan
Günay, Rota Yayınları, İstanbul.
DEMİR, K, (2004), “Öğrenen Örgütlerden Bilgi Yönetimine”, Öğrenen Örgütlerin
Dinamikleri, Editörler: Kamile Demir-Cevat Elma, Sandal Yayınları, Ankara.
DERVİŞOĞLU, H, G., (2004), Stratejik Bilgi Yönetimi, Dışbank Kitapları-8.
DİNÇER, Ö., (1997), Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, 4. Baskı, Beta Yayınları,
İstanbul.
DİNÇMEN, M., (2003), “İşletmelerde Bilgi Yönetimi ve Teknolojileri”, Mercek, Mess
Yayınları, Yıl:8, Sayı:32.
DİNÇMEN, M., (2001), “Bilgi Yönetimi”, Mercek, Mess-Milenyum Özel Sayısı.
DOĞAN, M., (2001), Büyük Türkçe Sözlük, Gerçek Hayat, Ankara.
DOĞAN, N., (2004), “Entelektüel Sermaye Yönetimi Yaklaşımı ve Entelektüel
Varlıkların Korunmasına Yönelik Öneriler”, Yönetim, Yıl:15, Sayı:47.
120
DOZ, Y.; HAMEL, L, Gary.,(1999), Şirket İttifakları Global Pazarlarda Başarının
Anahtarı, (çev. Atilla Bostancıoğlu), 1.Baskı, Sabah Kitapları Çağdaş Bakışlar
Dizisi, İstanbul.
DRUCKER, F, P. (1994), Kapitalist Ötesi Toplum, (Çev: B. Çorakçı), İnkılap Kitabevi,
İstanbul.
DRUCKER, F, P., (1998), “The Coming of the New Organization”, Harvard Business
Review on Knowledge Management, 1-20.
DRUCKER, F, P., (2000), 21. Yüzyıl İçin Yönetim Tartışmaları, (Çev: İ. Bahçıvangil,
G. Gorbon), Epsilon Yayıncılık, 2. Baskı, İstanbul.
DURA, C., (1990), Bilgi Toplumu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.
ELEREN, A,; KURT, M., (2001), Bilginin Organizasyonlar İçin Değişen Anlamı be
Stratejik Önemi, Afyon Kocatepe Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt:3, Sayı:1.
ERDİL, O.; KESKİN, E.; AKGÜN, A. EKBER., (2003), “Organizasyonlarda Bilgi
Kodlama”, II. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, Bildiriler Kitabı,
İzmit.
ERDİL, O.; KİTAPÇI, H., (2004), “İşletmede Bilgi Yönetimi, Stratejik Yetenek ve
Rekabet Yoğunluğunun İşletme Etkinliği İle İlişkisi, 12. Ulusal Yönetim ve
Organizasyon Kongresi, Bildiriler Kitabı, 27-29 Mayıs, Bursa.
EREN, E., (1997), İşletmelerde Stratejik Yönetim ve İşletme Politikaları, Der
Kitabevi, İstanbul.
ERENGÜL, B., (1998), “Bilgi Yönetimi, Sizin Bilgiden Sorumlu Genel Müdür
Yardımcınız Var mı?”, Human Resources, İnsan Kaynakları ve Yönetim
Dergisi, Yıl:2, Sayı: 6.
ERKAN, H., (1998), “21. Yüzyıla Girerken Bilgi Toplumu ve Türkiye”, 21. Yüzyıl Özel
Sayısı, Yıl:4, Sayı:19.
ERKAN, H., (1998), Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayınları, No:326, 4. Baskı, Ankara.
ERTAN, B., (2004), “2000’li Yıllarda Çevre Etiği Yaklaşımları ve Türkiye”, Yönetim
Bilimleri Dergisi, Cilt:2, Sayı:1.
ERTUĞRUL, M., (2002), “Bilgi Çağında İşletmelerin Yeni Kaynağı: Entelektüel
Sermaye” http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl
gos.php?nt=293.03.05.2006.
121
ERTUĞRUL, M., (2002), “Entelektüel Sermayenin Firma Piyasa Değeri Üzerine Etkisi”,
1. Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, Bildiriler Kitabı, Kocaeli,
10-11 Mayıs.
FOREMAN, S.; WOODRUFFE, H., (1994), “Çevreci Stratejilerin Uygulanması İnsan
Politikası ve Gerçek Hayata Uyarlanması”, (Çev: Selami Çapan), Verimlilik,
MPM Yayını, Ankara.
GARVIN, A, D., (1998), “Building a Learning Organization”, Harvard Business Review
on Knowledge Management, 47-80.
GRANT, R, M., (1996), “Prospering in Dinamically-competitive Environmets:
Organizational Capability as Knowledge Integration”, Organization Science,
Vol.7, No.7.
GÜLEŞ, H, K.; BÜLBÜL, H.; ÇELEBİ, A., (2003), “Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi
İşletmelerinde Elektronik Ticaret Uygulamaları”, Selçuk Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı:9,
GÜZELCİK, E., (1999), Küreselleşme ve İşletmelerde Değişen Kurum İmajı, Sistem
Yayıncılık, İstanbul.
http://www.dtm.gov.tr .12.03.2006.
http://www.sozluk.mikrobeta.com.tr. 08.10.2005.
http://www.tisk.org.tr/yayinlar.asp?sbj=ic&id=679.17.05. 2005.
http://www1.oecd.org/dsti/sti/stat-ana/prod/scorebd_summ.htm, 26.02.2006.
http://www.internetworldstats.com/top20.htm, 04.03.2005.
http://www.yeniekonomi.com, 2006.
HALL, R.; ANDRIANI, P., (2002), “Managing Knowledge for Innovation”, Long Range
Planning 35, 29-48.
HANSEN, M.T.; NOHRIA, N.; TIERNEY, T., (2001), “Bilgi Yönetimi Stratejiniz Ne?”,
Örgütsel Öğrenme, Harvard Business Review, (Çev:Nurettin Elhüseyni), Mess
Yayınları, İstanbul.
HOLTSHOUSE, D., (1998), “Knowledge Research Issues”, California Management
Review, Vol: 40, No:3, 277-280.
İBİCİOĞLU, H.; DOĞAN, H., (2004), “Örtülü Bilgi Potansiyeli ve Kaynakları
Asçısından Aile İşletmelerinin Diğer İşletmelerle Kıyaslanmasına İlişkin Tekstil
Sektöründe Bir Araştırma”, 1. Aile İşletmeleri Kongresi, Kongre Kitabı,
Editör: Tamer Koçel, İstanbul.
122
İNCE, M., (2005), “Bilgi Çağının Yeni Organizasyon Yapıları”, Selçuk Üniversitesi
Karaman İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt:5, Sayı:1.
İRAZ, R., (2004), “Öğrenen Organizasyonlarda Bilgi Yönetimi Uygulamaları”, IV.
Ulusal Üretim Araştırmaları Sempozyumu” Bildiriler Kitabı, 8-10 Ekim,
Konya.
İRAZ, R.; YILDIRIM, E., (2004), “İşletmelerde Stratejik Bilgi Yönetiminin Yenilikçi
Faaliyetlerin Sürdürülebilirliğine Etkisi”, Selçuk Üniversitesi İİBF, Sosyal ve
Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Cilt:4, Yıl:4, Sayı:8.
KARAKAYA, A., (2002), İşletme yönetiminde Stratejik Bilgi Kullanımı Üzerine Bir
Araştırma:Kardemir A.Ş. ve Bağlı Ortaklıklar, 10.Ulusal Yönetim
Organizasyon Kongresi, Bildiriler Kitabı, Antalya.
KALKAN, V, D., (2005), Örgütsel Öğrenme Çalışmalarında Yeni Açılımlar:
Örgütsel Zeka ve Bilgi Üretimi, http://iibf.ogu.edu.tr/kongre/bildiriler/10-
01.pdf
KELLECİ, M,A., (2003), Bilgi Ekonomisi, İşgücü Piyasasının Temel Aktörleri ve
Eşitsizlik: Eğilimler, Roller, Fırsatlar ve Riskler, DPT:Yayın No.2674.
KOÇEL, T., (2003), İşletme Yöneticiliği, 9. Baskı, Beta Yayınları,İstanbul.
KONTIANINEN, J., (2002), “Learning and “ba” in the Development Network of an
Urban Region”, Europen Planning Studies, Vol.10, No:5.
KROGH, V, G,; NONAKA, I,; ABEN, M., (2001), “Making the Most of Your
Company’s Knowledge: A Strategic Framework”, Long Range Planning 34,
421-439.
KURTULMUŞ, N., (1996), Sanayi Ötesi Dönüşüm, İz Yayıncılık, İstanbul.
KUTLU, E., (2000), “Bilgi Toplumunda Kalkınma Stratejileri”, Eskişehir Üniversitesi
İİBF Dergisi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, No:1209.
LAUDON, KENNETH C., (2001), Essential of Management İnformation Systems:
Organization and Technology In The Networked Enterprise, New Jersey:
Prantice-Hall İnternational.
LAWLER, E. E., (2001), “Human Capital”, Executive Excellence, 18:2.
LEONARD, D,; SENSİPER, S., (1998), “The Role of Tacit Knowledge in Group
İnnovation”, California Management Review, Vol.40, No.3., Spring.
McDERMOTT, R.; O’DELL, C., (2001), Overcoming Cultural Barriers to Sharing
Knowledge, Journal of Knowledge Management, Vol:5, No:1.
123
MİLES, G,; MİLES, E.R,; PERRONE, V,; EDVİNSSON, L., “Some Conceptual and
Research Barriers to The Utilization of Knowledge”, California Management
Review, Vol: 40, No:3, 281-288.
NEMLİ, E., (2000), Çevreye Duyarlı İşletmecilik ve Türk Sanayinde Çevre Yönetim
Sistemi Uygulamaları, İstanbul Sanayi Odası, Yayın no:2000/11.
NEMLİ, E., (2004), Sürdürülebilir Kalkınma: Şirketlerin Çevresel ve Sosyal
Yaklaşımları, Filiz Kitabevi, İstanbul.
NİLSEN, B, B., (2005), “The Role of Knowledge Embeddedness in the Creation of
Synergies in Strategic Alliances”, Journal of Business Research 58, 1194-
1204.
NONAKA, I., (1998), “The Knowledge-Creating Company”, Harvard Business Review
on Knowledge Management, HB School Press, P. 21-45.
NONAKA, I., (1994), “A Dynamic Theory of Organizational Knowledge Creation”,
Organizaiton Science, Vol.5 No.1.
NONAKA, I.; TOYAMA, R.; KONNO, N.,(2000) a, “SECI, Ba and Leadership: a
Unified Model Of Dynamic Knowledge Creation”, Long Range Planning, 33,
5-34.
NONAKA, I,; KONNO, N., (1998), “The Concept of “Ba”: Building a Foundation For
Knowledge Creation”, California Management Review, Vol: 40, No: 3, 40-54.
O’BRİEN, J., (1995), Management İnformation Systems, Chicago: Irwin Inc.
ODABAŞ, H., (2005), “Bilgi Yönetimi Sistemi”, Bilgi Çağı, Bilgi Yönetimi ve Bilgi
Sistemleri, (Editörler: Ç.C. Aktan-İ.Y.Vural), Çizgi Kitabevi.
ÖGE, S., (2002), “Entellektüel Sermaye: İşletmeler İçin Yeni Bir Değer”, Atatürk
Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt:16, Sayı:5-6.
ÖĞÜT, A., (2001), Bilgi Çağında Yönetim, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
ÖZALP, İ; BESLER, S., (2000), “ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemlerinin Etkin Bir
Şekilde Uygulanabilmesindeki Kritik Başarı Faktörleri, Anadolu Üniversitesi
İİBF Dergisi, Cilt:XVI, Sayı:1,2, Eskişehir.
ÖZALP, İ; UZUN, Ö; YELKİKALAN, N., (1998), “Öğrenen Organizasyonlar ve
işletmeler Açısından Öğrenen Organizasyon Olmanın Önemi”, Anadolu
Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:14, Sayı:1-2.
ÖZARALLI, N., (2005), “İletişim Sektöründe Faaliyet Gösteren Bir Şirketler Grubunda
Öğrenen Örgüt İklimi Algısının Öz-Yeterlilik, Bilgi Edinimi, Bilginin
Uygulanması, İçsel Ödül Doyumu ve Örgütsel Bağlılık Üzerine Etkisi”, 4.
124
Ulusal Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, 15-16 Eylül
2005, Sakarya.
ÖZER, P, S; ÖZMEN, Ö; SAATÇİOĞLU, Ö., (2002), “Bilgi Yönetimi Modelleri:
Bileşenlerin İncelenmesine İlişkin Kavramsal Bir Çerçeve”, I. Ulusal Bilgi,
Ekonomi ve Yönetim Kongresi, İzmit.
ÖZEVREN, M,; GÜRSU, M, (2003), Organizasyonlarda Bilginin Yaratılması Süreci ve
Bu Süreçte Liderliğin Önemi, http://iibf.ogu.edu.tr/kongre/bildiriler/15-02.pdf,
05.09.2005.
PINAR, N, N., (2002), “İşletmelerde Bilgi Yönetimi ve Arçelik A.Ş’de Yürütülen Bilgi
Yönetimi Sürecine ilişkin Uygulama Çalışması”, Anadolu Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir.
RAUB, S,; WITTICH, V, D.; (2004), “Implementing Knowledge Management: Three
Strategies for Effective CKOs”, European Management Journal, Vol: 22,
No:6, pp.714-724.
SAĞSAN, M.,(2005), Bilgi Yönetiminin Kavramsal Çerçevesi ve Başkent Üniversitesi
İletişim Fakültesi Bilgi ve Belge Bölümü,
http://www.bilgiyonetimi.org/cm/pages/mkl_gos.php?nt=442, 18.04.2006.
SAYGILI, Ş., (2003), Bilgi Ekonomisine Geçiş Sürecinde Türkiye Ekonomisinin
Dünyadaki Konumu, Yayın No. DPT:2675.
SCHULZ, M.; JOBE, A, L.,(2001), “Codification and Tacitness As Knowledge
Management Strategies An Empirical Exploration”, The Journal of High
Techonology Management Research 12, 139-165.
SKYRME, D., AMİDON, D., (1998), “New Measures Of Success”, Journal of Business
Strategy, Vol:1, No:1.
SKYRME, D., (2005), “Measuring Intellectual Capital: a plethora of methods”,
http://www.skyrme.com/insights/24kmeas.htm
STEWART, A, T., (1997), Entellektüel Sermaye, çev. Nurettin Elhüseyni, MESS
Yayınları: İstanbul.
ŞAMİLOĞLU, F., (2002), Entelektüel Sermaye,1.Baskı, Gazi Kitabevi, Ankara.
ŞİMŞEK, Ş.; ÖGE, S., (2004), İnsan Kaynakları Yönetimi, Ders Notları,Yelken Basın-
Yayın-Dağıtım, Konya.
TAŞTAN, B, S., (2005), Öğrenen Organizasyonlar,
http://www.humanresourcesfocus.com/ogrenenorg.asp, 17.11.2005.
125
TEECE, D, J., (1998), “Capturing Value from Knowledge Assets: The New Economy,
Markets For Know-how, and İntangible Assets”, California Management
Review, Vol: 40, No: 3, 55-79.
TEECE, D, J.; PİSANO, GARY.; SHUEN, ANY., (1997), “Dinamic Capabılıtıes and
Strategic Management”, Strategic Management Journal, Vol:18:7, 509-533.
TEKİN, M.; GÜLEŞ, H, K.; BURGESS, T., (2000), Değişen Dünyada Teknoloji
Yönetimi, Konya.
TOFFLER, A.; TOFFLER, H., (1996), Yeni Bir Uygarlık Yaratmak, (çev; Z. Dicleli),
İnkılap Kitabevi, İstanbul.
TÜRK, M., (2003), Küreselleşme Sürecinde İşletmelerde Bilgi Yönetimi, Türkmen
Kitabevi, İstanbul.
TÜZ, M., (2001), “Yeni Örgüt Modelleri”, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:19, Sayı:3, Güz Dönemi, Bursa.
US, T,A., (2001), “Sürdürülebilir Kalkınma Yaklaşımı ve İşletme Politikalarına Etkisi”,
KalDer Forum,
http://www.kalder.org.tr/preview_content.asp?contID=682&tempID=1®ID=
2, 19.11.2005.
VON KROGH, G,; ICHIJO, K; NONAKA, I.,(2000), Bilginin Üretimi, Dışbank
Yayınları.
WOLFE, J., (1996), “Yeni ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi Standartlarının
Uygulanması: ISO 14000’in Kökeni ve Amacı”, Standard, Yıl: 35, Sayı: 414.
YELKİKALAN, N.; AYDIN, E., (2005), Aile şirketlerinde Profesyonelleşmeyi
Yönlendiren Bir Dinamik: Entellektüel Sermaye Bikrimi,
http://biibf.comu.edu.tr/nyelkikalaneaydın.pdf.
YENİÇERİ, Ö,; İNCE, M., (2005), Bilgi Yönetim Stratejileri ve Girişimcilik, IQ Kültür
Sanat Yayıncılık:153, İstanbul.
YÜKSEL, H., (2001), “Rekabet Avantajı Kazanmada ISO 14000 Çevre Yönetim
Standartlarının Rolü”, KalDer Forum,
http://www.kalder.org.tr/preview_content.asp?contID=680&tempID=1®ID=
2, 19.11.2005.
ZACK, H, M., (1999), “Developing a Knowledge Strategy”, California Management
Review, Vol:41, No:3, pp. 125-145.
ZACK, H, M., (1999), “Managing Codified Knowledge”, Sloan Management Review,
Vol: 40, No:4, pp. 45-58.
126
ZAİM, H., (1998), Sanal İşletmelerde İnsan Kaynakları Yönetimi, İ.Ü, Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
ZAİM, H., (2005), Bilginin Artan Önemi ve Bilgi Yönetimi, İşaret Yayınları:106,
İstanbul.
ZERENLER, M., (2005), “Stratejik Bilgi Ve Değişim Yönetimi Uygulamalarının Şirket
Performansına ve Yaşam Sürelerine Etkileri Üzerine Bir Araştırma”, 4. Ulusal
Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi Bildiriler Kitabı, 15-16 Eylül 2005,
Sakarya.
128
Bilgi Çağının İş Organizasyonlarında Stratejik Bilgi Yönetimi Anketi
Bu anket Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yürütülmekte olan “Bilgi çağının İş Organizasyonlarında Stratejik Bilgi Yönetimi” isimli yüksek lisans tez çalışmasının uygulama kısmı ile ilgilidir. Bilgi çağı, bilgiyi stratejik değer olarak gören işletmelerin faaliyetlerini sürdürdükleri bir dönemdir. Ekonomi artan bir şekilde bilgi üzerine temellenmektedir. Yeni ürünlerin ve hizmetlerin yaratılmasında bilgi temel faktördür. Organizasyonların küresel pazarda etkin olabilmeleri ve rekabetle baş edebilmeleri için bilgi stratejik bir kaynaktır. İşletmenin kapasitesini büyütmek ve dinamik çevreye uyarlamak amacıyla bilginin yaratılması ve kullanılması bir gereklilik konumuna gelmiştir. Bilgi postmodern dönemde şirketlerin sahip olduğu en stratejik kaynak haline gelmiştir. Bu anlamda bilgi yönetimi, stratejik yönetim içerisinde değerlendirilmektedir.
Bu araştırma çalışması tamamen akademik bir amaca yönelik olarak kullanılacaktır. Alınan cevaplar mutlaka gizli tutulacak ve elde edilen sonuçlar işletme adı belirtilmeksizin genel ve ortalama özellikler şeklinde değerlendirmemizde yerini alacaktır.
Çalışmamıza gösterdiğiniz değerli katkılardan dolayı şimdiden teşekkür eder, çalışmalarınızda başarılar dileriz. Yrd. Doç. Dr. Serdar ÖGE Şükran GÖKÇE Selçuk Üniversitesi Selçuk Üniversitesi
İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü 1.ANKETE CEVAP VEREN KİŞİYLE İLGİLİ BİLGİLER
Ünvanı / Statüsü: Eğitim Durumu: ( )İlköğretim ( )Lise ( )Yüksekokul ( )Üniversite ( )Yüksek Lisans ( )Doktora
2. İŞLETME HAKKINDA GENEL BİLGİLER
Faaliyet alanının sınırları: ( ) Bölgesel ( ) Ulusal ( ) Uluslararası ( ) Global
Faaliyet gösterdiği sektör: ( ) Gıda ( ) Otomotiv ( ) Metal-Kimya ( ) İmalat ( ) Hizmet ( ) Ulaştırma ( ) Perakende ( ) Finans ( ) Mobilya ( ) Sağlık ( ) Bilişim ( ) Tekstil ( ) Medya ( ) Diğer belirtiniz İşletmenin Kuruluş Yılı: ( )1975’den önce ( ) 1976-1985 ( ) 1986-1990 ( ) 1991-2000 ( ) 2001-2005 ( )2006 - Şirket Hukuksal Yapısı: ( ) Anonim Şirket ( ) Limited Şirket ( )Diğer
3. Aşağıdaki ifadeleri Kesinlikle Katılmıyorum, Katılmıyorum, Kararsızım, Katılıyorum, Kesinlikle Katılıyorum şeklinde SİZİN İŞLETMENİZDEKİ MEVCUT DURUMA UYGUN OLAN İFADEYİ yansıtacak biçimde (X) ile işaretleyiniz.
S
OR
U N
O
SORULAR
Kes
inlik
le
Kat
ılmıy
oru
m
Kat
ılmıy
oru
m
Kar
arsı
zım
Kat
ılıyo
rum
Tam
amen
K
atılı
yoru
m
Bilginin Elde Edilmesi 1 Bilgi aynı sektörde faaliyet gösteren şirketlerden elde edilir. 2 İşletmemizde bilgi bünyemizde oluşturulan Ar-Ge ve diğer birimler
vasıtasıyla elde edilir.
3 İşletmemizde bilgi ve tecrübelerine dayanarak stratejik kararlarda bize yardımcı olan danışmanlar mevcuttur.
4 İhtiyaç duyulan bilgi teknoloji aracılığıyla sağlanmaktadır. 5 Bilgi, nitelikli ve tecrübeli yeni işgörenler vasıtasıyla sağlanmaktadır. 6 Bilgi kurum içi kaynaklardan (veritabanları, makaleler) sağlanmaktadır. 7 İşletmemiz bilgi sağlamada zaman zaman çeşitli eğitim kurumlarıyla ortak
projeler yürütür.
Bilginin Tasnif Edilmesi ve Saklanması 8 Elde edilen bilgiler ihtiyaçlara uygun olarak tasnif edilir ve saklanır. 9 Çalışanımız ihtiyacı olan bilgiye en kısa zamanda ulaşmaktadır.
129
SO
RU
NO
SORULAR
Kes
inlik
le
Kat
ılmıy
oru
m
Kat
ılmıy
oru
m
Kar
arsı
zım
Kat
ılıyo
rum
Tam
amen
K
atılı
yoru
m
10 İşletmemizde her toplantı raporlanır. 11 Bu raporlar ilgili herkesin kullanımına açıktır. 12 İşletmemizde bilgiler elektronik ortamda saklanır ve ihtiyaç duyanların bu
bilgilere kolayca ulaşması sağlanır.
Bilginin Transfer Edilmesi ve Paylaşılması 13 Kurum genelinde bilgi paylaşımı yeterli düzeydedir. 14 Üst düzey yöneticiler alt elemanlarını yetiştirmektedirler. 15 Alt ve orta kademe çalışanları bilgi paylaşmak istedikleri takdirde üst
yönetime kolayca ulaşabilirler.
16 Çalışanlarımız, grup çalışması gibi işbirlikçi çalışma yöntemleri ile bilgiyi paylaşırlar.
17 Gruplar kazandıkları bilgiyi aktarmaktan hiçbir çekince duymazlar ve bu davranış tarzını benimsedikleri için ödüllendirilirler.
18 Çalışanlar, kurum içi internet ağı, elektronik ilan panoları gibi enformasyon sistemleri ile bilgiyi paylaşırlar.
19 Bilginin etkin yönetiminde, insanlar arasındaki diyalog, elektronik ortamlardaki bilgiden daha önemlidir.
20 İşletmemizde bilgi teknolojileri, bilginin transferi ve paylaşılmasında yoğun şekilde kullanılmaktadır
21 Çalışma ortamımız ve kültürümüz, çalışanların birbirleriyle iletişimini ve bilgi paylaşımını destekler.
22 Bilgiyi yaymak için yazılı iletişimi tercih ederiz (raporlar, prosedürler ve bültenler kullanarak)
23 Yönetici olarak bir görevimde bilgiye sahip kişilerin motivasyonla bilgilerini dışsallaştırmalarını sağlamak ve diğer arkadaşlarıyla paylaşmaları konusunda yönlendirmektir.
Bilginin Kullanılması ve Değerlendirilmesi 24 Müşterilerimizin ürün ve hizmet taleplerindeki değişikliklere genellikle hemen
cevap verebiliriz.
25 Müşteri şikâyetlerine genellikle hemen cevap verebiliriz. 26 Çalışanlarımızdan gelen şikayetlere hemen cevap vermekte yeterince
hızlıyız.
27 İşlerimizi etkileyecek teknolojik gelişmelerin gerisinde kalmamayı başarırız. 28 Mevcut ürün ve hizmetlerimizi piyasada sık sık yeniden konumlandırırız. 29 Mevcut ürün ve hizmetlerimizi sık sık iyileştirir veya revize ederiz. 30 Müşterinin bile henüz fark edemediği ihtiyaçları doğrultusunda yeni
ürün/hizmetleri piyasaya sunarız.
Stratejik Bilgi Yönetimi 31 Bilgi çağının iş organizasyonlarında stratejik bilgi katma değer üreten bir
girdidir.
32 İşletmeler arası rekabetin konusu diğer kaynaklardan çok bilgi üzerine odaklanmıştır.
33 İşletmelerin iç ve dış çevresinin analizinden kaynaklanan bilginin stratejik yönetimde önemi büyüktür.
34 İşletmeler stratejik yönetim süreci içerisinde bilgiden etkin biçimde yararlanırlar
35 İşletmelerin insan kaynakları içerisinde stratejik bilginin kullanımını sağlayan beyin gücünün önemi artmıştır.
36 Stratejik değere sahip olan bilgilerin kullanımı daha çok üst düzey yöneticiler tarafından gerçekleştirilir.
37 Organizasyonlar yenilik yapma süreçlerinde bilgiyi anahtar kaynak olarak kullanırlar.
38 Stratejik bilgiyi elde etmek ve yönetmek belirsizliğin hakim olduğu iş dünyasında başarı için kaçınılmazdır.
KATILIMINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ.