Aphrodisias: Erken Hiristiyanligin kent gorunumu uzerine etkileri (The impact of early Christianity...

10
114 Aktüel Arkeoloji aphrodisias ana tanrıça kenti Aphrodite Tapınağı. Mesut Ilgım

Transcript of Aphrodisias: Erken Hiristiyanligin kent gorunumu uzerine etkileri (The impact of early Christianity...

114 Aktüel Arkeoloji

aphrodisiasana tanrıça kenti

Aphrodite Tapınağı.

Mesut Ilgım

115Aktüel Arkeoloji

Yrd. Doç. Dr. Esen ÖĞÜŞ Texas Tech Üniversitesi, School of Art

Karya’da (Karia), bereketli Menderes Nehri vadisine konumlanan Aphrodisias kenti günümüz Aydın bölgesinde yer alır. Kent antik dönemde, mermer ocakları, mermer heykel üretimi ver her şeyden önemlisi Aphrodite kültü ile bilinir. Aphrodisias’ta belgelenmiş iki Aphrodite Tapınağı vardır: Tarihi MS 1. yüzyıla değin uzanan orijinal Aphrodite Tapınağı ve Aphrodite Prometor’a (dişi ata) ve Julius Claudius’lar imparatorlarına (theoi sebastoi - tanrı imparatorlar) adanmış olan Sebasteion kompleksi.

Erken Hıristiyanlıgın kent görünümü üzerine etkileri

. .. ..

mMÖ 39 yılında, tapınakları ve özel mülkleri yağma-layan Labienus’a karşı Roma’ya bağlı kaldıktan sonra bağımsızlığını kazanan kent, vergiden muaf bırakılmış ve halk Aphrodite (Afrodit) Tapınağında sığınma hak-larını artırmıştır. Hiç şüphesiz bu bağışlanan ayrıcalık-larda Aphrodisias’ı kanatları altına alan Octavianus/Augustus’un büyük bir etkisi vardı. Yerleşmede MS 1. ve 2. yüzyıllarda mermer anıtsal yapılar ve kentsel geli-şimde büyük çapta bir üretim görülür. 2. yüzyılın son-larına gelindiğinde Aphrodisias; tapınaklar, iki agora, tiyatro, stadyum, bouleuterion (meclis binası), Roma hamamı, bir Roma bazilikası, stoalar ve taş döşeli yol-lar gibi tipik bir Greko-Roma kentinde görülen önemli anıtsal yapılara sahip olur. Bu inşa çılgınlığı, 3. yüzyılın ikinci yarısında sekteye uğrar ve Geç Antik Dönem-de Romalı eyalet valilerinin yönetimindeyken tekrar canlanır. 3. yüzyılın ortalarında siyasi bir dönüm nok-tası yaşanır: Bağımsız kent statüsü kaybedilir ve kent, Karya-Frigya’nın başkenti olur. Yani kent, artık yerel ve bölgesel politikaları yöneten Romalı bir eyalet valisinin buyruğu altındadır.

4. yüzyıldan başlayarak, Aphrodisias’ın kent görünü-münde, çoğunu Roma eyalet valilerinin başlattığı çe-şitli değişimler yaşanır. Bu inşa projeleri, Hıristiyanlığın yayılmasıyla aynı zamana denk gelir. Aphrodisias’ta oldukça etkili bir biçimde Paganizmden Hıristiyanlığa geçiş süreci yaşanır. MS 4. yüzyılda kent psikoposluğa sahip olur. Ancak 5. yüzyılda bile Pagan Yeni Plâtoncu felsefenin önde gelen okullarından birine ev sahipliği yapmaya devam eder. Bu geçiş evresi, tapınaklarda ya-pılan değişiklikler ve özellikle tanrıça Aphrodite gibi

pagan ilahların imgelerinin yok edilmesiyle de kendini gösterir. Kentin baş tanrıçaya adanmış adı Aphrodisias, Stauropolis (haç kenti) olarak değiştirilir. Bu isme yazılı kaynaklarda ilk kez 640 yılında rastlanır. Geç antik Dönem aphroDısıas’ınDa yaşanan Dini Değişimler

Kente yeni yayılmakta olan Hıristiyanlık dini gereği eski tanrılara adanan anıtsal yapıların değiştirilmesi ve yok edilmesi gerekmekteydi. Bu nedenle, 5. yüzyı-lın sonlarında muhteşem Aphrodite Tapınağı, başkent piskoposluğunun merkezi haline gelecek bir katedrale dönüştürüldü. Bu düzenleme, Hadrianik Korint sütun dizisiyle çevrili İon Tapınağını da içermekteydi. Bu bü-yük mühendislik projesiyle tapınağın kısa kenarlarında yer alan sütunlar kaldırılarak, 19 sütunluk uzun bir aks oluşturabilmek için tapınağın uzun kenarlarına eklen-mişti. Apsis ve doğu kanatlara iki yan şapel inşası, iç kısmın bölünerek bir nef ve iki koridor oluşturulması gibi bir dizi başka düzenlemeler de yapılmıştı. Kilisenin güney kısmına yakın bir duvarın altına gömülmüş ve kırılmış olarak bulunan Aphrodite’in mermer heykeli ise, kilise değişim sürecinden geçerken orijinal yerinden kaldırılmış olmalıdır.

Diğer değişiklikler Julius Claudius’lar Sebasteion Tapı-nağında gerçekleşmiştir. Bu kompleks güneyde yer alan ve her iki kenarı imparatorluk ailesinin portre heykel-leriyle süslü bir propylona (caddeye açılan giriş binası) açılmaktaydı. Yüksek podyumlu Roma tipi tapınak, kuzey ve güneyinde 3 katlı yapılarla sarılı uzun bir so-kağın sonunda yer almaktaydı. Bu ön yüzleri sütunlu kuzey ve güneyde yer alan yapıların ikinci ve üçüncü katlarındaki sütunlar arası mesafe kabartmalı panellerle süslüydü. Zemin katlarında İmparatorluk Döneminde herhangi bir işleve sahip olmayan odalar yer alırdı. Geç Antik Dönemde, olasılıkla 4. ve 5. yüzyıllarda tapınak tamamen yıkılmış, kuzey ve güney yapıların zemin kat-larındaki odalar atölye olarak kullanılmaya başlamıştır.

Tahminen tapınağın yıkılmasıyla aynı zamana denk gelen dönemde, kuzey ve güney yapılarını süsleyen bir-kaç kabartma Hıristiyanlar tarafından kazınmıştır. Tah-rip edilen kabartmalarda tek başına ya da kült heykeli olarak betimlenmiş tanrılar yer almaktaydı: Athena, Asklepios ve Zeus’un sunuları kabul ederken betim-lendikleri sahneler. Zarar görmüş kabartmalardan bi-rinde, Aphrodite bir dikmenin üzerinde duran kendi kült heykeline taç giydirirken betimlenmiştir. Tuhaf bir

116 Aktüel Arkeoloji

Geç antik DönemDe aphroDısıas

117Aktüel Arkeoloji

Şaşı Aphrodisiaslı (ya da Gaudin başı). Mesut Ilgım

Aktüel Arkeoloji118

Solda Afrodit ve Ankhises’in sağda ise Yanan Troya’dan kaçan Aeneas’ın betimlendiği Sebasteion kabartması.

biçimde, Aphrodite’in kült figürüyle ilişkili olmayan be-timlerine hiç dokunulmamıştır. Örneğin, güney yapısı-nın ikinci katında yer alan bir kabartma, bugüne kadar bozulmadan koruna gelmiştir. Bu kabartmada, Tanrıça Aphrodite bebek Eros’u kucağında tutarken, sevgilisi Ankhises de etkilenmiş bir şekilde ana ve oğlu izlerken betimlenmiştir. Aphrodite’in kült betimlerini yok eden Hıristiyanlar, bu sıra dışı betimdeki tanrıçayı fark etme-miş olmalıdır. Ancak bunun nedeni, bu Aphrodite be-timini Hıristiyanlık öğretilerini tehdit eden “şeytani” bir kült figürü olarak değil, Julius Claudius’lar imparator-larına miras kaldığına inanılan, Aeneas’ın annesi “dişi

ata” Aphrodite olarak görmelerinden kaynaklanmış ol-malıdır. Gerçekten, kabartmanın hemen yanına Troyalı Aeneas’ın kaçışı ve arka planda oğlunu zorlu maceraya giderken izleyen Aphrodite’in betimlendiği sahne yer-leştirilmiştir. Geç antik Dönem aphroDisias’ınDa seküler Değişimler

4. yüzyılda, kent görünümünde iki büyük uzun süreli değişim yaşanmıştır. Bunlardan biri, büyük çoğunluğu kent dışındaki mezar yapılarından gyapılarından gelen devşirme (spolia) bloklarla 3,5 kilometrelik kent sur-

119Aktüel Arkeoloji

120 Aktüel Arkeoloji

Tetrapylon yapısındaki bezemeler. Asu Ege

121Aktüel Arkeoloji

larının inşa edilmesidir. Bir diğer proje ise tiyatronun doğusuna “tetrastoon” olarak adlandırılan sütunlu bir meydan inşasıdır. Bu değişikliklere ek olarak tetrapylon, güney agora kapısı, stadyum, tiyatro ve bouleuterionda yapılan bir dizi restorasyon ve düzenleme de sayılabilir.

Güney agora kapısında yapılan düzenlemelerden özel-likle bahsetmek gerekir. Güney agora kapısı, MS 2. yüzyılda güney agoranın doğu kenarını sınırlayan anıt-sal bir cepheydi. İki katlı ön yüzü 7 adet aediculaeden (küçük tapınak) oluşmakta ve merdivenle birbirinden ayrılmaktaydı. Kuzeyde ve güneyde, birinden geçiş yolunun geçtiği iki adet gözetleme kulesi ya da pyrgoi yer almaktaydı. 1975 ve 1988 yıllarında kapı etrafında yapılan kazılarda Gigantomakhia, Kentauromakhia ve Amazonamakhia’nın betimlendiği bir dizi friz bloğu ortaya çıkarılmıştır. Birleştirildiğinde 48 metreye kadar uzanan bu friz blokları Geç Antik Dönemde yıkılmış, olasılıkla Antonine dönemine tarihlenen ve şimdiye ka-dar bilinmeyen anıtsal bir yapıya ait olmalıdır.

Geç Antik Dönemde friz bloklarının bir kısmı, güney agora kapısının önünde uzun bir çeşme havzası inşa et-mek ve çeşme yapısına dönüştürmek amacıyla istihkâm siperi olarak kullanılmıştır. Bu yenileştirme uygulama-ları boyunca, ön yüzün giriş kapıları bloklarla kapatıl-mıştır. Bu blokların 3 tanesinde yazıt vardır. Bloklardan bir tanesinin üzerindeki yazıtta “kentin babası” ve “pal-miye ağaçlarına diyarına güzellik vermiş” olarak tanım-lanan Ampelius adında bir eyalet valisinin ismi yer alır. Burada olasılıkla güney agora veya çeşme civarında ye-tişen bir palmiye ağacına gönderme yapılmaktadır. Di-ğer iki yazıtta ise uzun yıllar yıkıntılar içinde olan kapıyı ayağa kaldırmış olduğu söylenen Dulcitius adında bir eyalet valisinin ismi bulunur. Yazıtlardaki her iki isim de birbiriyle çağdaş ve yapının çeşmeye dönüştürül-mesinde büyük bir rol oynamış olmalıdırlar. Unvanları, bu memurların MS 5. yüzyılda görevlerinin başında olduklarını gösterir. Diğer yazıtlardan bilindiğine göre Ampelius, bouleuterion, kuzeydoğu kent kapısı ve tiyat-ro hamamını restore ettirmiştir.

Aphrodisias’ta oldukça az çalışılmış, tamamen Geç An-tik Dönem ürünü olan bir başka anıtsal yapı daha var-dır. Bu yapı, 1904 ve 1905 yıllarında Fransız Mühendis M.P Gaudin tarafından kazılan ve tiyatro hamamının güneyinde yer alan başka bir çeşme yapısıdır. “Gaudin Çeşmesi” olarak bilinen bu yapı, blokların yeniden kullanılmasıyla inşa edilmiştir. Çeşmenin cephesi yük-seltilmiş bir platforma sahiptir. Dört sütunlu ve üçgen alınlıklıdır. Cephenin arkasında çeşmeye su sağlayan su tankının yer aldığı taş döşeli bir oda bulunur.

Gaudin Çeşmesinin özellikle mimari ögelerinden biri, Güney Agoradaki çeşme ile bağlantılıdır. Çeşmeyi inşa edenler, cephede bulunan 4 sütun arasına, cephenin önünde yer alan sığ bir tekneye su akıtacak delikleri olan 3 adet friz bloğu yerleştirmişlerdir. Bu üç friz bloğu bugün İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir. Gigantomakhia sahnelerinin betimlendiği bu friz blok-ları düzenleme ve biçim olarak Güney Agora kapısında bulunanlarla benzerlik gösterir. Bu durum, güney agora kapısı ve Gaudin Çeşmesinde tekrar kullanılan frizlerin, Geç Antik Dönemde yıkılan aynı anıtsal yapıya ait par-çalar olduğunu göstermektedir. Yapısal olarak birbirine benzeyen bu iki yenilemenin de yaklaşık olarak aynı dönemde, 5. yüzyılda yapılmış olduğu düşünülebilir. Gaudin Çeşmesinin yakınlarında yer alan ve Ampelius tarafından restore ettirildiği bilinen Tiyatro Hamamı ve her iki çeşme yapısı da aynı yenileme programının bir parçası olmalıdır.

Gaudin Çeşmesinin bir diğer önemli mimari ögesi, Geç Antik Dönemde pagan betimlerin yok edilmesinin do-ğasını gözler önüne serer. Üçgen alınlığın cephesinde yerine merkezi bir kabartma dışında bir süsleme yok-tur. Bu betim, arkasında deniz kabuğu süslemesi bulu-nan yerine bir kadın figürünün, olasılıkla Aphrodite’in

Aphrodisiaslı balıkçı.

Mesut Ilgım

122 Aktüel Arkeoloji

büstüdür. Geç Antik Dönemde, muhtemelen çeşme, yapının dışına inşa edildiğinde alınlığa eklenen bu ka-dın büstü Hıristiyan mimarlar tarafından kazınmıştır. Bu düşmanca tavır, bu figürün tanrıçaya ait olduğunu ve alınlığın orijinalde propylona ya da küçük bir Aphro-dite Tapınağına ait olduğunu gösterir. Her iki durumda da bu alınlık Aphrodisias’ta büyük tapınak ve Sebaste-ion kompleksi ile birlikte Aphrodite’e adanmış üçüncü bir kutsal yapının varlığının kanıtıdır.

Aynı anıtsal yapıda kullanılan alınlık ve Gigantomakhia friz blokları, erken Hıristiyanlık döneminde yaşanan pagan betimlerin yok edilmesinin ardında yatan zih-niyetle ilgili fikirler verir. Aphrodite büstü kazınırken, Gaudin Çeşmesinde ve Güney Agora kapısında tekrar kullanılan friz bloklarında yer alan tanrı betimlerine dokunulmamıştır. Pagan betimlerin selektif bir şekilde yok edilmesi, Sebasteion’daki uygulamalarla benzerlik gösterir. Aphrodite büstü, Hıristiyanlığı tehdit eden bir kült imajı olarak görülürken, Gigantomakhia blokla-rındaki diğer tanrılar olasılıkla Hıristiyan kentin Grek geçmişiyle bağını pekiştiren halk hikâyeleri olarak gö-rülmüştür. Özellikle Gigantomakhia, uygar ve vahşi arasındaki savaşı temsil eden bir temadır. Roma ve Geç Antik Dönem dünyasında bu tema yerel soyluların asi barbarları bastıran, barış ve düzen getiren Romalı impa-

rator ya da eyalet valilerine olan sadakatini çağrıştırmış olmalıdır. Bu nedenle, Aphrodisias halkı, bu friz blok-larındaki tanrıları gördüğünde, bu betimleri geçmişte tapılan tanrıların kült imajları olarak görmemiş, kendi Grek geçmişlerini, kimliklerini anımsatan ve çağdaş yö-netimin sağladığı barış olarak algılamışlardır. Aslında, Erotes, Satyroslar, Gorgolar, Tritonlar, Müzler (Musalar) ve Nikeler gibi tekrar eden klasik motifler, Hıristiyanlık hâkim din olduğunda yok edilmemiş, hatta ilerleyen yüzyıllarda kilise mozaiklerinde kullanılmaya devam edilmişlerdir.

Geç Antik Dönemde Aphrodisias kentindeki yaşam biçimini geliştirmek amacıyla eyalet valileri ve Hıristi-yan mimarlar kent çevresinde gerçekleşen çeşitli inşa projelerine imza atmışlardır. Bu değişimlerden bazıları mimari düzenlemelerle, bazıları ise zihniyet değişimi-ne işaret eden kült imajlarının yok edilmesi ile ilgilidir. Aphrodite’in kült figürleri kazınırken, Gigantomakhia friz blokları ve mitolojik bağlamda karşımıza çıkan di-ğer tanrı kabartmaları olduğu gibi bırakılmıştır. Bu be-timler kent kimliğinin ve kültürünün bir parçası olarak görülmüştür. Sonuç olarak, muhteşem mermer anıtsal yapılardaki yeniliklerle Geç Antik Dönem Aphrodisias’ı, görkemli tarihini tıpkı geçmişin küllerinden doğan bir Anka kuşu gibi yeniden canlandırmıştır.

Gaudin Çeşmesi’nden bir kabartma. Tanrıça

Athena Gigantlarla savaşırken görülüyor. n

123Aktüel Arkeoloji

Sebasteion kompleksi. Kuzeydoğudan rekonstrükte

edilmiş görünüm