20. Yüzyıl Başında Gençlik ve Düşünce Akımları
Transcript of 20. Yüzyıl Başında Gençlik ve Düşünce Akımları
1
20. YÜZYILIN BAŞINDA GENÇLİK VE DÜŞÜNCE AKIMLARI: KONYA’DA
ÇIKAN YENİ FİKİR DERGİSİ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Yrd.Doç.Dr. Coşkun Taştan1
Bu çalışmada, 20. Yüzyılın başlarında Türkiye’deki Osmanlı-sonrası siyasal atmosfere gençlerin
düşünsel olarak ayak uydurma çabalarının bir örneği olan ve Konya’da yayınlanan Yeni Fikir adlı dergi ele
alınmaktadır. Yeni Fikir dergisinin Türkiye düşünce tarihindeki etkisi büyük olmasa da, Türkiye’de düşünce
tarihindeki kırılmaları yansıtması bakımından önemlidir.
Türkiye’nin yaklaşık yüz elli yıldan beri yaşadığı köklü değişimlerde gençlerin çok önemli yeri
olmuştur. Tanzimat döneminde (büyük oranda Batıcı/Avrupacı) yenilik taleplerini kararlılıkla dile getirenler
gençlerdi. Genç Osmanlılar ve onların devamı olan Genç Türkler hareketi, en etkili gençlik hareketlerindendir.
1889’da İttihad-ı Osmanî örgütünün kurulması ile sonuçlanan meşhur “Hatab Kıraathanesi” toplantılarına
katılan tıbbiyelilerin yaş ortalaması 20 civarında idi. Birinci Meşrutiyet’in başarısızlığının ardından giriştikleri
mücadelede Genç Türkler (Jeune Turcs) hareketi hedeflerine ulaşmış ve Meşrutiyet ikinci defa ilân edilmiştir.
1908’de Meclis’in yeniden açılmasında, İstanbul’da Abdülhamit karşıtı eylemlerde gençler en önde yer
alıyordu.
Diğer yandan, genç kuşaklardan gelen değişim taleplerinin meydana getirdiği siyasal çalkantıların
(veya köklü değişikliklerin) doğurduğu düşünsel boşlukları doldurmak ve yeni toplumsal yapıya ayak
uydurmada gerekli olan düşünceleri üretmek de yine gençlere düşmekteydi. 20. Yüzyılın başları, Türkiye’de
modern ideolojiler ve yeni düşünceler için Büyük Patlama (Big Bang) dönemidir. Özellikle II. Meşrutiyet
döneminde etkisi katlanarak çoğalan siyasal gelişmeler, düşünce dünyasında da büyük bir paradigma
değişikliğini beraberinde getiriyordu. Dünyanın ve Türkiye’nin içerisinden geçtiği toplumsal çalkantı,
Türkiye’de yepyeni dünya görüşlerinin ve düşünce hareketlerinin filizlenmesine yol açmıştı. Felsefe, sanat ve
bilim alanlarındaki cereyanlar özellikle dergi ve gazeteler yoluyla gün yüzüne çıkmaktaydı. İkinci Meşrutiyet’in
getirdiği serbestlik atmosferi, başta İstanbul olmak üzere, birkaç şehrin basın merkezi olarak konumlanması ile
sonuçlandı. (İstanbul, İzmir, Bursa, Trabzon ile birlikte) Konya da bu şehirlerden biri idi. Konya’da gazete
basımı ile birlikte belirli ölçüde güçlenen matbaacılık, kısa sürede dergi yayıncılığının da gelişmesine yol açtı.
Diğer yandan, Tanzimat döneminden beri biriken düşünsel zıtlıklar da İkinci Meşrutiyet döneminde ilk defa
sistematik olarak süreli yayınlar kanalıyla yazı dünyasında belirgin yer edinmeye başlamıştı. Genç Türkler
(Jeune Turc) hareketi ile birlikte siyasal bir zemine oturmaya başlayan kuşak çatışmalarında, gençlerin galip
gelmesiyle birlikte Türkiye’nin yakın tarihinde köklü değişimler de başlamış oldu.
Bu çalışmaya konu olan Yeni Fikir dergisi, Konya’da 1925-1929 yılları arasında 51 sayı olarak
yayınlanmıştır. Derginin kurucuları Naci Fikret (Baştak), Namdar Rahmi (Karatay) ve arkadaşlarıdır. Sahibi ve
başyazarı Naci Fikret’tir.
Anahtar kelimeler: 20. Yüzyılın başında Türkiye’de gençlik ve düşünce akımları; Yeni Fikir Dergisi; Naci
Fikret; Namdar Rahmi
1 Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, FEF Sosyoloji Bölümü. [email protected]
2
THE YOUTH AND THE MOVEMENTS OF THOUGHT IN THE BEGINNING OF
THE 20TH CENTURY: A STUDY ON THE JOURNAL YENİ FİKİR BASED IN
KONYA
Asst. Prof. Dr. Coşkun Taştan2
In this study, I will analyze a journal named Yeni Fikir (New Thought) published in Konya (Turkey)
in the beginning of the 20th century. Yeni Fikir is a good example of the efforts by the youth of the early 20th
to intellectually adopt to the barely new political and social atmosphere in the post-Ottoman era in Turkey.
Although Yeni Fikir hardly achieved any deep and vast impact on the Turkish philosophy, it is still worth
studying because it reflects many important turning points and the characteristic changes in the history of
Turkish thought and philosophy.
The youth always played a central role in the fundamental changes in Turkey which have been shaking
the country for at least 150 years. The first and the foremost advocates of (modernist-Europeanist) changes in
the Tanzimat Era were the youngsters. The Young Ottomans and their successors Young Turks were the most
effective youth movement in the modern Turkish history. The members of the well-known “Hatab Coffeehouse
Meetings” which gave birth to İttihad-ı Osmani in 1889 were not older than 20 on average. The proclamation
of the Second Constitutional Era in 1908 was a successful result of the struggles of Young Turks movement.
When the Assembly was reopened in 1908, the role of the young activists had been vital in the public
demonstrations that forced the Sultan into that political movement.
The role of the youth in the modernization of the country were twofold: On the one hand, they were
the primary actors of the desire for changing the country. On the other hand, as soon as there were revolutionary
political changes, the need for new paradigm was felt by the youth as they were the major actors to develop
new ideologies and thoughts to incorporate into the new paradigm. In that sense, the beginning of the 10 th
century served as the “Big Bang” of the modern ideologies and new forms of thought in Turkey. Especially the
political developments in the Second Constitutional Era (1908-1918) brought about a great paradigmatic
change in the thoughts. The political turmoil that faced the whole World (including, of course, Turkey) played
ultimately a fruitful role in giving birth to new forms of thought. New movements in philosophy, arts and
sciences blossomed via journals and dailies. The relatively free atmosphere brought about by the Constitution
empowered the centrality of some cities for the press industry in the following years. Konya was one of those
cities (others being mainly Istanbul, İzmir, Bursa and Trabzon). The well-established print industry in Konya
which had been serving mainly for the dailies, caused a development soon in the sector of periodical journals.
On the other hand, the binary thoughts whose tensions have been accumulating a good reserve of thoughts for
the first time had the chance of systematic expression through the periodical journals during the Second
Constitutional Era. So, along with the success of the Young Turks movement in a sort of conflict of generations,
revolutionary changes began in the modernization history of Turkey.
The journal Yeni Fikir which is the subject of this study published 51 issues between 1925-1929. The
journal was owned by Naci Fikret [Baştak], who was also one of the chief authors along with Namdar Rahmi.
Key words: The youth and the movements of thought in the Early 20th Century Turkey; Yeni Fikir Journal;
Naci Fikret; Namdar Rahmi.
2 Ağrı İbrahim Çeçen University, Faculty of Arts and Science, Dept. of Sociology, [email protected]
3
I. GİRİŞ
I.I. 20. Yüzyıl ve Türkiye’de “modern ideolojilerin ve fikir akımlarının “Big Bangi”
20. yüzyılın başı, Türkiye’de modern ideolojiler ve düşünce akımları için “büyük
patlama” (Big Bang) dönemidir. Özellikle II. Meşrutiyet döneminde yaşanan sosyal
çalkantıların düşünce dünyasındaki etkisi büyük olmuştur. Bu etkiler, bugün bile siyaset ve
düşünce dünyasında kendisini gösterecek derecede güçlüdür. Tanzimat ve Birinci
Meşrutiyet’in düşünce dünyasında meydana getirdiği gerilimler ve buna bağlı olarak oluşan
birikim, İkinci Meşrutiyet döneminde gelen basın serbestliği ile beraber, çatışan fikirler
şeklinde gün yüzüne çıktı (Ülken, 2013:279). II. Meşrutiyet Dönemi’nde çatışan fikirler, bir
kısmı bugün bile canlılığını koruyan pozisyonlar biçiminde siyasal alana ve düşünce
dünyasına yansıyordu. Türkçülük, İslamcılık, Avrupacılık gibi ana ideolojik pozisyonların3
yanı sıra, geleneksel İslâmî öğretinin sınırlarının dışına çıkan, bu öğretinin kavramlarından
tamamen uzaklaşmış, Batı kavramlarıyla şekillenen yeni bir felsefe ve bilim paradigması
ortaya çıkmaktaydı.
19. Yüzyıldaki siyasal gerilimlerin şekillendirdiği düşünsel pozisyonlar II. Meşrutiyet
Döneminde ideolojik akımlar ve fikir cereyanları olarak gün yüzüne çıktıktan sonra bunların
bir kısmının etkileri günümüze kadar devam ederken bir kısmı kuvvetli bir saman alevi gibi
parlayarak söndü. Etkisi günümüze kadar devam eden ideolojik pozisyonlara Batıcılık,
İslamcılık ve Türkçülük (milliyetçilik) örnek verilebilir. Bunlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun
yıkılmasının ve özellikle Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı’nın da etkisiyle
günümüze kadar taşınabilen travmatik deneyimlerin ürünü olduklarından kuvvetli ideolojik
akımlar olarak yerlerini almışlardır. Etkisi çok kısa süren ve kısa sürede ortadan kalkan
ideolojik pozisyonların en bilinenleri ise Osmanlıcılık ve adem-i merkeziyetçiliktir.
Dönemin siyasal atmosferinin belki de bir uzantısı olarak, bu ideolojik pozisyonların
yanı sıra düşünce, edebiyat, felsefe ve bilim alanında da yenilikler ve yenilik arayışları ortaya
çıkmıştı. Tanzimat döneminde başlayan Batıcılık hareketi, yepyeni bir düşünsel
paradigmanın doğmasına yol açıyordu. Edebiyat alanında “Yeni Lisan” hareketi; düşünce
alanında “Yeni Hayat” öğretisi gibi başında “yeni” sıfatı bulunan her hareket, bu yeni
paradigmanın ürünüydü. Tıpkı ideolojilerde olduğu gibi düşünce, felsefe alanında da bazı
hareketler kök salıp günümüze kadar gelebildi. Yine ideolojilerde olduğu gibi düşünce ve
felsefe hareketlerinin de bazıları saman alevi gibi kısa sürede kayboldu. Yeni Fikir
mecmuası, ikinci türden bir hareketti. Yeni Fikir mecmuası ve geliştirdiği fikirler büyük
oranda tarihin tozlu raflarında yerini aldı.
Yeni Fikir mecmuasını çeşitli yönlerden ele alan bazı çalışmalar olmuştur. Örneğin
Hilmi Ziya Ülken, Yeni Fikir mecmuasının kurucuları ve önde gelen yazarları tarafından
geliştirilen Enerjetizm adlı felsefeyi etraflıca, Naci Fikret’ten ve Namdar Rahmi’den geniş
iktibaslarla ele alır (Ülken, 2013: 618-631). Muammer G. Muşta, yine Enerjetizm felsefesini
Ülken’den daha kapsamlı bir çalışmayla inceler (Muşta, 1990). Cemal Güzel, Enerjetizm
3 Hilmi Ziya Ülken, İslamcılık, Osmanlıcılık, Avrupacılık gibi cereyanların “fikir hareketi” olarak görülemeyeceğinin
altını çizer (Ülken, 2013:279).
4
felsefesini, Türkiye’de maddeci felsefenin erken örnekleri arasında zikreder (Güzel,
2002:63). Elinizdeki bu çalışmada ise Yeni Fikir mecmuasını, Türkiye’de Cumhuriyetin ilânı
ile birlikte modernleşmenin doğurduğu siyasal ve toplumsal atmosfere genç kuşakların
felsefi-düşünsel adaptasyonunun örneği olarak ele alacağız. Yazarlarının tamamı 19.
Yüzyılın ikinci yarısında doğmuş ve 20. Yüzyılın ilk yarısında ölmüş olan Yeni Fikir
mecmuası, düşünce dünyasındaki köklü değişikliğe her yönü ile tanıklık etmiş, kendi
döneminin “yeni nesilleri” olan genç yazarların yenilik arayışı idi. Bu yazarlar, Türkiye’nin
yakın tarihindeki tüm travmatik çalkantılara tanıklık etmişlerdi. Yeni Fikir dergisinden önce,
daha 20’li yaşlarında iken pek çok dergi ve gazetede (Babalık, Milli Mecmua, Öğüt, Zekâ,
Felsefe) yazıları yayınlanmış, hatta daha lise öğrencisi iken kendilerine ait bir dergi çıkarmış
olan bu genç düşünürler enerjilerini, Türkiye’nin yaşadığı köklü dönüşümden almaktaydılar.
I.II. 1920’lerde Türkiye’de ve Konya’da gençlik ve düşünce dünyası:
I.II.I.TR ve Konya’da gençlik: İstatistikler
Konya’nın nüfusu (TÜİK verilerinden elde edilmiştir)
Note: 2013 yılı itibariyle Konya’da 358.760 genç vardır (Konya nüfusunun % 17,3’ü
gençtir). 2023 yılında Konya’daki genç nüfusun il nüfusu içerisindeki oranının % 16,5 olması
bekleniyor. Kaba bir hesapla, 1925 yılında Konya nüfusunun 500.000; genç nüfus oranının
da % 20 olduğunu varsayarsak 1920’li yıllarda Konya’da yaklaşık 100.000 genç olduğu
ortaya çıkar.
504.125
741.026
1.122.622
1.769.050
1.750.303
2.192.166
1.959.082
2.079.225
1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 2007 2013
Yıllara göre Konya nüfusu
Konya nüfusu
5
I.II.II. 20. Yüzyılın başlarında Konya’da düşünce hareketleri ve yayıncılık:
İkinci Meşrutiyet döneminde basına gelen serbestlik, Abdülhamid’in basın-yayını
kontrol etme çabalarının etkisiyle o güne kadar birikmiş olan enerjiyi aniden ve hızlı biçimde
açığa çıkarmıştı. 1908-1911 yılları arasında 2000’den fazla süreli yayın başvurusu
yapılmıştı.4 Bu başvuruların tamamı İstanbul’dan gelmiş değildi. Zira Türkiye’de basın-
yayın sektörünün geliştiği birkaç il vardı. Konya, bu illerden biri idi. Türkiye’deki basının
1910’lu yıllardaki durumunu göstermesi bakımından önemli olan çalışmasında Ahmet Emin
Yalman, Türkiye’de modern basının tarihini anlatırken Konya’ya özel bir önem
atfetmektedir. Yalman’a göre Konya birkaç il (İzmir, Bursa, Trabzon) ile birlikte
Anadolu’daki en önemli basın merkezlerinden biridir. Yalman, 1910’lu yıllarda Konya’da şu
süreli yayınların neşredilmekte olduğunu söyler: Hakkem; Meşrik-i İrfan; Babalık; Meram;
Ufk-i Ati ve Yeni Çiftçi (Ahmed Emin, 1914:117). Diğer yandan Naci Fikret de (1925a:3),
Yeni Fikir’den önce Konya’da çok sayıda dergi yayınlandığını söyler ve şu dergileri sıralar:
Bârika (Ahmet İhsan, 1335 [1909]); Ufk-ı Âti (Cevdet Tahir, Halit Zeki ve Naci Fikret, 1326
[1910]); Şahâb (Muzaffer Hamit ve Hulki Âmil, 1329 [1913]); Rehber (Viyolaki Efendi ve
Muhtar Bey, 1329 [1913]); Ocak (Namdar Rahmi, 1333 [1917]); Hak Yolu (İbrahim Hakkı,
1335 [1919]); İş Ocağı (Sıtkı, 1340 [1924]); Resimli Zaman (Edip Nazım, 1341 [1925]) ve
Sanat (Sıtkı ve Ziya Çalık5).
Matbaa alanındaki bu gelişmişliğin ve fikir dünyasındaki canlılığın hilafına, Konya,
20. Yüzyıl başında bir sürgün yeriydi. Örneğin Ebuzziya Tevfik, 1900 yılında Konya’ya
sürülmüştü. Öte yandan, Ebuzziya Tevfik’in Konya’da 9 yıl kalmış olması, Konya’da fikir
cereyanlarını etkilemiş olmalı (Ebuzziya Tevfik, İstanbul’a döndükten 4 yıl sonra, 1913’te
ölmüştür).6 Aynı şekilde, ittihat ve Terakki’nin muhalif isimlerinden Hüseyin Kâmil
Konya’ya sürülmüştür. Hüseyin Kâmil Konya’da iken Naci Fikret’le ve Namdar Rahmi
onunla tanışmış ve ondan bir hayli etkilenmişlerdir (Muşta, 1990:20).
Konya’da fikir cereyanlarının arkasında, Türkiye’deki köklü değişimleri ararken,
1880’lerden beri şiddetlenen kuşak çatışmalarını da görmezden gelmemek gerekir. Bu kuşak
çatışmalarının genel planda en büyük zemini, Osmanlı İmparatorluğu’nun da kaderini
belirleyen Doğu-Batı düalizmi idi. Batıcılık yönündeki her yenilik neredeyse istisnasız olarak
yeni kuşaklar (gençler) tarafından savunulmaktayken buna karşı çıkanların çoğu “eski
kuşaklar” idi. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması salt siyasi bir gelişme değildi. Başka bir
deyişle Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı, yalnızca bir devletin tarih sahnesinden yok oluşu
anlamına gelmiyordu. Aynı zamanda ihtiva ettiği ve üzerine kurulduğu düşünce ve değerler
sistemi de yok olmaktaydı. Bu nedenle, nasıl ki devletin yerine yenisini ikame etme çabası
4 Bu başvuruların tamamının somut yayınlarla sonuçlanmadığını Yalman naklediyor (Yalman, 1914:113).
5 Naci Fikret’in bu yazısında sehven olduğu açık biçimde Sanat adlı derginin yayın yılı 1928 olarak belirtilmiş. Oysa
Bu makale 1925 yılında yayınlandığına göre bu tarihlendirme doğru olamaz. Hilmi Ziya Ülken Naci Fikret’in bu
makalesinden aynı satırları alıntılarken Sanat adlı bu derginin yayın yılı için 1925 yılını kullanmış ve bu tashih ile ilgili
hiçbir açıklamada bulunmamıştır (bkz. Ülken, 2013:619). 6 Ebuzziya Tevfik’in Konya’daki düşünce cereyanlarına etkisi hakkında ayrıntılı araştırmalar yapmak gerekir.
6
var idiyse, düşünce ve değerlerin yerine de yenilerini ikame etme arayışı söz konusuydu. Bu
nedenle 20. Yüzyılın başında (hatta bugün bile) gençlerin (yeni nesillerin) düşünsel çabaları
ya bu ikame çabasının ürünüdür ya da bizzat bu çabanın kendisidir. Yeni Hayat (Ziya Gökalp
ve çevresi); Genç Kalemler; Yeni Fikir (Naci Fikret) gibi dolaylı yollardan gençliğin Osmanlı
sonrası yeni paradigmaya eklemlenmesi yönünde hareketlerin tercümanlarının yanı sıra,
doğrudan gençlik vurgusu yapan ve gençleri hedefleyen Genç Kadın; Genç Düşünceler;
Genç Fikirler; Musavver Şebab; Şebân; Musavver Gençlik Vahdeti ve Osmanlı Genç
Dernekleri Mecmuası gibi dergiler bu çabanın ürünleri olarak gösterilebilir.
II. YENİ FİKİR DERGİSİ ÜZERİNE İNCELEMELER
II.I. Yeni Fikir çevresi
Yeni Fikir dergisi, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Konya’da yayınlanan bir dergidir. 1
Ocak 1925-15 Ekim 1929 tarihleri arasında toplam 51 sayı olarak yayınlanmıştır. Kurucuları
Naci Fikret ve Namdar Rahmi’dir. 1 Kanun-u Sâni 1341 [1 Ocak 1925] tarihli birinci
sayısının kapağında şunlar yazılıdır: “Yeni Fikir. Onbeş günde bir çıkar ilmî ve edebî
macmua. Sahibi ve sermuharriri: Nâci Fikret. Konya. Meclis-i umumiye-i vilayetçe devâm-ı
intişârı temin edilmişdir”.
Derginin sahibi ve başyazarı Naci Fikret Baştak, 1891’de Konya’da doğmuş, 1948’de
İstanbul’da ölmüştür. Konya’da Ümit Özel İdadisi; Anadolu İntibah Mektebi ve Konya
Lisesi’nde coğrafya ve felsefe dersleri vermiştir. Daha lise çağlarında iken (Konya’da Mülki
İdadisi’nde okuyorken) arkadaşları ile birlikte Ufk-ı Âti adlı dergiyi çıkaracak kadar
entelektüel becerilere sahip biridir (Ülken, 2013:618).
Naci Fikret’in yakın arkadaşı ve Yeni Fikir dergisinin önemli isimlerinden biri olan Namdar
Rahmi Karatay ise 1896’da yine Konya’da dünyaya gelmiş ve 1953’te7 İzmir’de ölmüştür
(Muşta, 1990:19). Babasının mesleği dolayısıyla eğitimini farklı illerde tamamlamıştır
(ortaokulu Kütahya’da; liseyi Konya’da okumuştur). Naci Fikret gibi Namdar Rahmi de
öğretmendir. Pedagoji, felsefe ve psikoloji ile yakından ilgilenmiştir. Devlet bursu ile 1925
yılında Fransa’ya gitmiş ve Sorbonne’da psikoloji ve felsefe eğitimi almıştır. Konya’da
öğretmen olarak çalışırken Naci Fikret ile tanışmışlar ve bir süre sonra Yeni Fikir dergisini
kurmuşlardır (Taştan, 2011:107).
Naci Fikret ve Namdar Rahmi’den başka Yeni Fikir mecmuasında yazıları
yayınlananlar arasında şu isimler vardır: Ahmet Necâti; Fahri Behic; Kemal Ferdi; Mustafa
Şekib [Tunç] (psikoloji; felsefe); Ayaşlı Şakir (şiir); Naim Hâzım [Onat] (şiir); Kâzım Nâmi
[Duru] (felsefe); Osman Nuri (eğitim) (ve pek çok başka yazar).
Yeni Fikir dergisini ayrıntılarıyla analiz etmeye geçmeden önce şunu hatırlamakta
yarar var: Yeni Fikir dergisinin yazarları, Birinci Meşrutiyet; İkinci Meşrutiyet; Balkan
Savaşları; Mütareke Dönemi; Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı; Türkiye Cumhuriyeti’nin
7 Muşta, Hilmi Ziya Ülken’in, Namdar Rahmi Karatay’ın ölüm tarihini yanlış bir şekilde 1944 olarak verdiğini söyler.
7
kuruluşu ve (bir kısmı) İkinci Dünya Savaşı’nı görmüş kişilerden oluşmaktaydı. Tüm bu
travmatik gelişmelerin yanı sıra, eğitim kurumlarındaki modernleşmeyle birlikte müfredatta
da köklü değişiklikler olmuş ve bu gelişmelerin toplamı, eski düşünce tarzını bilen ama
ondan özenle uzak durma çabası içerisinde olan bir nesil yaratmıştı. Yeni Fikir dergisi,
döneminin düşünce dünyasındaki karakteristik özellikleri açık biçimde yansıtmaktadır.
Geleneksel (dini ağırlıklı; naklî) düşünce biçimlerinden özenle uzak durmayı seçen; yeni ve
çoğu Avrupa kaynaklı kavramlarla düşünce sentezi için uğraşan; hatta kendi özgün felsefi
düşünce biçimini de geliştirmeye çabalayan yazarların çalışmalarına yer vermiştir dergi.
Pedagoji, tarih, edebiyat, felsefe, psikoloji ve bilim alanlarında “millî” fakat modern bir
paradigma sentezleme çabasında oldukları her açıdan görülmektedir. Milli Mecmua ve diğer
bazı yayınlar aracılığı ile Ziya Gökalp çevresinin fikirlerinden de etkilenmiş oldukları çok
açıktır. Cumhuriyet’in özellikle ilk yıllardaki “milli kültür; milli medeniyet” hedeflerinin de
etkisiyle, Avrupa kavramlarını yerli gerçekliğe uyarlama girişimi, Yeni Fikir’in de sentez
çabalarını karakterize eder. Bu sentezleme çabasını bir çerçeve içerisine koyarak
anlayabilmek için aşağıda belirli başlıklar altında Yeni Fikir dergisini inceleyeceğiz.
II.II.I. Yeni Fikir’in yeni nesillere ve gençlere bakışı:
Yeni Fikir dergisi, satır aralarında evrim teorisinin kuvvetli biçimde şekillendirdiği
bir bakış açısıyla, yeni nesillerin zihinlerinin eğitilmesi gerektiğini vurgular. Daha 1.
Sayısında, “Yeni Fikirin Gayesi” başlığı altında derginin ortaya çıkış gerekçelerini
anlatırken,
…insanları sırf hayvânî bir vahşet-i ibtidâilikten kurtararak
bugünkü mertebe-i tekemmüle yükselten; beden değil, dimağın faaliyeti
olmuştur. Kuvvetli ferd ve cem’iyyet, faaliyet-i fikriyye itibariyle en ziyâde
inkişafa mazhar olmuş olan ferd ve cemiyettir. Binâenaleyh, her şeyden
evvel ve her şeyden ziyâde “terbiye-i fikriyye” lâzımdır”
denmektedir (Naci Fikret, 1925a:1).
Nâci Fikret imzalı olan ve Yeni Fikir’in ilk makalesi sıfatını taşıyan bu yazı, beden
terbiyesinden önce akıl terbiyesinin gerekli olduğunu öne sürerken, hapishanelerdeki
“zavallıların” verem, kolera ve frengiden bile daha tehlike saçtığını öne sürer. Cinayetlerin
en büyük sebebinin “kafa darlığı” olduğu iddiasından hemen sonra, Naci Fikret, kendi özgün
felsefî yaklaşımı olan “enerjetizmin” ipuçlarını veren şu tespitte bulunmaktadır: Nasıl ki ırsi
olarak “kudret fazlası” olan bir akıl hastasında bu fazlalık delilik olarak zuhur ediyorsa,
bunun gibi, dimağı dar olan bazı insanlarda da “kudret fazlası”, “cinayet” şeklinde eylem
mekaniğine (amel-i mihanikiyye) dönüşecek ve “cehaletle” bu kudret birleşince “cinayet”
eylemi ortaya çıkacaktır (Naci Fikret, 1925a:2). Tüm bunlarında sonra Naci Fikret, Yeni Fikir
dergisinin yayınlanma amacına geliyor: “İşte bundan dolayıdır ki muhitimizde amelî ve fikrî
bir cereyan açmak gayesiyle şu memcumayı tesis etmek lüzumunu hissettik”.
Naci Fikret, insanların yaratılış itibariyle toplumsal bir varlık olmasından ötürü her
konuda “…mutlaka iltihak edecek bir cereyan, ittibâ' eyleyecek umumi bir tarz-ı hareket
ararlar” demekte ve bilhassa gençlerde ortaya çıkan bu tür arayışlara cevap verebilecek,
8
onları bilime, gerçekliğe karşı duyarlı bireyler haline getirmek, fikir hareketlerinin içerisine
sürmek gibi bir görev biçer Yeni Fikir’e (Naci Fikret, 1925a:2). Naci Fikret’in şu tespiti,
gençlerle ilgili bitip tükenmeyen kaygıların hiç değişmediğini düşündürüyor insana:
Şu son günlerde ilim ve hakikat içün genç ruhlarda şedid bir açlık hissedilmiş olmalı
ki her tarafdan berî berî arkası sıra gazetelerin, mecmuaların intişara başladığını
meserretle görüyoruz. Çünkü çok senelerden beri spor cereyanları; fikir
cereyanlarının, ilim faaliyetlerinin tamamiyle zararına olarak, hastalık epidemisi
şeklinde ve tamamıyla kumar mahiyetinde, zavallı genç ruhları istila etmiş
bulunuyordu. Spor; gayesi olan muhafaza-i sıhhat noktasından o kadar geniş surette
inhiraf etmiştir ki bir çok gençler kuvvetlenecekleri yerde bilakis zayıflıyor,
kansızlığa, hatta vereme ve kalb hastalığına turuluyordu. Fikir ve ilim sahasındaki
zayıflık ve fakrüd-dem [kansızlık] ise tedavisi müşkil denilecek derecede vehamet
peyda etmiştir (Naci Fikret, 1925a:4).
Naci Fikret, gençlerin zamanlarının artık kumar kadar kötü bir hale bürünmüş olan
sporla ve gazetelerin oyalayıcı, yararsız yazılarıyla ziyan edildiğini ve bunun önüne geçecek
şeylerden birinin fikir cereyanlarını harekete geçirecek dergi yayıncılığı olduğunu düşünür.
Öğrencileri okul müfredatının sığ ve dar çerçevesine çıkarmanın, onları hayat hakkında
düşünmeye sevketmenin önemli olduğuna işaret eder ve Yeni Fikir dergisine böyle bir görev
tevdi eder. Yeni Fikir’in “yeni” olan yönünün gösterişe ve modaya uymak değil hayatın
derinliklerine inerek her şeyin iç yüzü hakkında bilgi edinmek olduğunun altını çizer.
II.II.III. Y.F. ve Pedagoji; eğitim
Yeni Fikir dergisi, eğitim konularına önemli yer ayırmıştır. Ziya Gökalp’in “Yeni
Hayat” öğretisini benimseyen dergi çevresi, bu yönde bir eğitim politikası geliştirilmesini
savunmuşlardır. Bu nedenle daha Yeni Fikir’in ilk sayılarından itibaren pedagoji konularına
değinen yazılara yer verildiğini görüyoruz. Yeni Fikir çevresinin eğitim anlayışında Yeni
Hayat öğretisi vazgeçilmezdir. Derginin 14. Sayısında, Osman Nuri imzalı Yeni Hayat İçün
Yeni Mekteb Lazımdır başlıklı yazıda şöyle denmektedir: “Filhakîka mektebler; ictimâî
hayatın küçük mukayesede birer numunelerinden başka bir şey değildir. Oralarda görülen
hâdisât-ı içtimaiyye, bedenî ve fikrî faaliyetler, âdab-ı münazara usulleri; hep aile ve ictimaî
hayatımızda mevcud ve hükümran olan hâdisatın kendisidir” (Osman Nuri, 1925:1). Bu
sözler, Yeni Fikir’in 50. Sayısında, Mehmet Servet B.’den alıntılanarak yer verilen
“maarifimizde eksik olan programlar ve yeni usuller değil, sıhhatli, kuvvetli bir hayat
telakkisidir” (Ahmet Şekuri, 1929:1) sözü ile birlikte düşünüldüğünde, Yeni Fikir çevresinin
eğitimi insanları güçlü bir hayat anlayışı ile donatma; okulu hayatın bir parçası olarak görme
yönündeki pedagojik ilkesi daha netleşir.
Eğitime ve okula dair “yeni bir paradigma” oluşturma gayretlerinin parçası olarak
Yeni Fikir çevresi, Batılı yazarların okul, eğitim ve pedagoji hakkında Avrupa’da yayınlanan
güncel çalışmalarına geniş yer vermektedir. Örneğin Adolphe Ferriere’in 1920 yılında
yayınlanan “L’ecole Active” adlı kitabını “Amelî Mekteb” adıyla, tefrikalar halinde tercüme
9
ederek yayınlamışlardır.8 Bu gibi faaliyetlerle Avrupa’da eğitim alanında ortaya çıkan
fikirleri Türkiye’ye taşımayı hedeflemekteydiler.
“Maarifden maksad; milli mefkûre etrafında gençleri; hayatî malumat vermekle
beraber onlara; dünyanın mezâhim ve müşkülâtını shûlet ve şetâretle iftiham edebilecek bir
kabiliyet kazandırmaktır” (Osman Nuri, 1925:2).
II.II.IV. Y.F. ve Felsefe
Yeni Fikir dergisi Avrupa’dan felsefe akımlarını tercüme ederek Türkiye’de
tanıtmak için yoğun bir çaba sergilemiştir. Bu çabanın gereği olarak Avrupa felsefesinin
özgün kavramlarının Osmanlı Türkçesi’ndeki karşılıklarının oluşmasına katkıda
bulunmuşlardır. Bu çabanın gereği olarak
Ancak derginin bu çabasından daha fazla ön plana çıkarılması gereken yönü,
Türkiye’ye özgü, yerel bir felsefe ekolü olma iddiasındaki “Enerjetizm Felsefesi”dir.
((Alman Filozof Wilhelm Ostwalt’ın “enerjityizm” teorisinden iktibas edildiğini iddia
edenler var; her şeye rağmen özgünlük arz eden bu felsefi ekolün yanı sıra psikanalizle bile
ilgili yazılar yazmışlardır; -Enerjetizm Okulunun düşüncelerine yönelik sıkı bir eleştiri için
bk: Cemil Sena Ongun “Kudret ve Hayat”, Milli Mecmua, 44. ve 45. sayılar). Naci Fikret
tarafından kaleme alınan (Naci Fikret, 1925b: 4-10) ve Yeni Fikir mecmuasının 10. Sayısında
yayınlanan “Kudretiyât Felsefesinin Esasları” başlıklı makalede, bu özgün felsefe ana
hatlarıyla özetlenmektedir.
Enerjetizm felsefesinin temel fikirlerini çeşitli bakış açılarıyla kavramsal düzeyde
uyguladıkları yazıları ilginçtir. Örneğin Yeni Fikir’in 2. Sayısında yayınlanan “Kudretiyât
nokta-i nazarından Makine-İnsan” başlıklı yazıda evrimci görüş, materyalizm ve
enerjetizmin harmanlamasını şu cümleler özetlemektedir:
Uzviyetler, uzun asırlar zarfında tekevvün ve teşekkül etmiş birer
kudret manzumesidir. Hücrelerden, amiplerden tutunuz da zekâ ve
nâtıkasiyle mağrur olan insanlara gelinceye kadar bütün uzviyât alemi
bizzat yapıcı ve yaradıcı olan “kudret:energie”nin tanzim ve tekevvün ettiği
birer cihazdan ibarettir ki, yine aynı kudret; yapıcılığına yaratıcılığına,
devam ederek bu cihazlar içinde bilâ ârâm dönüp dolaşmaktadırlar
(Namdar Rahmi, 1925a:1).
Yeni Fikir, dönemin pozitivist ve evrimci paradigmasından önemli ölçüde etkilenmişti.
Bununla birlikte, bilim felsefesine de önemli bir yer vermekteydi. "İlimlerin Felsefesi”
bağlığı ile ilk sayılarında matematik, XXXXX…….
8 Bkz. Yeni Fikir, sayı 50, sayfa 4-8.
10
Yeni Fikir, “felsefe kamusu” başlıklı bölümde Avrupa’da felsefe alanındaki kavramları
tercüme ederek, Türkiye’de yeni oluşmakta olan modern felsefi paradigmanın gelişmesine
katkıda bulunmaya çalışmışlardır. Derginin eski harflerle yayınlandığı bu dönemde, Latin
harfleri ile yazılan felsefi terimlere yer vererek bir yandan bu kavramlara özgün Türkçe
karşılıklar bulurken bir yandan da bu kavramların Türkçe felsefenin gelişmesi yönünde
katkılarını gözetmekteydiler.
II.II.V. Y.F. ve Bilim
Yeni Fikir’in “yeni” tabiri ile kastettiği şeyin açık bir şekilde “Osmanlı-İslam dışı”
her şeyi kapsadığını söyleyebiliriz. Öte yandan, “yeni” tabiri, örneğin Afrika veya Çin’den
gelecek görüş ve fikir akımlarını Avrupa’dan gelen fikir cereyanları ile aynı kefeye koyan
bir yaklaşım da değildir. Aslında bunu da biraz daha daraltarak, “yeni” tabiri ile Avrupa’dan
gelen her düşünce akımlarına işaret edildiğini rahatlıkla görebiliyoruz. Dolayısıyla Yeni Fikir
dergisi, “yenilik” vurgusunu, birbiriyle bağlantılı ama birbirinin mefhum-u muhalifi
konumundaki iki zemin üzerinde inşa etmişti: Birincisi, adı geçmeyen “eski” fikirlerin
dünyası (İslam ve Osmanlı düşünce dünyası). Diğeri ise Avrupa’dan sistematik olarak ithal
edilen düşünce ve felsefe akımları. Bu ikisini satır aralarında daima karşı karşıya koyan Türk
modernleşmesine uygun biçimde Yeni Fikir dergisi de sırası geldiğinde batı biliminden
iktibaslar yaparak matematik, biyoloji, antropoloji (beşeriyât), arkeoloji (atikiyât) psikoloji
(rûhiyât) gibi disiplinlerin Türkiye’de tanınması için çaba sarfediyordu.
II.II.VI. Y.F. ve ideoloji
Yeni Fikir’in yazarları, Cumhuriyet’in kuruluş ideolojilerine sıkı sıkıya bağlı profiller
çizmekteydiler. Zaten bu ideolojik pozisyonla çeliştikleri anda canları yanmaktaydı.
Dönemin ideolojik eğilimlerine göre karşılaştıkları ceza-ödül tecrübeleri, ideolojilerinin
şekillenmesinde etkili oluyordu. Örneğin Namdar Rahmi Karatay, Konya’da öğretmenken,
muhalif bazı görüşlerinden dolayı meslekten atılmıştır. 1932’de Dolmabahçe Sarayı’nda,
Atatürk’ün de bulunduğu bir toplantıda Namdar Rahmi ile Hüseyin Cahit Yalçın arasında
Türkçe’nin sadeleşmesi ile ilgili bir polemik bağlamında, Hüseyin Cahit Yalçın’ın dilde
sadeleşmeyi zamana bırakma fikrine Namdar Rahmi itiraz ettiğinde bu tavrı Atatürk’ün
dikkatini çekmiş ve taltif edilmek üzere davet edilmişti (Muşta, 1990:16). Başta Yeni Fikir
ve Milli Mecmua olmak üzere önemli dergilerde yazıları çıktığı için dönemin iktidar
ideolojisi ile kafa kafaya çatışacak düşünceleri savunmaları zaten imkânsızdı. Kaldı ki Naci
Fikret ve Namdar Rahmi’nin böyle bir muhalif rezervleri olmadığı da eserlerinden
anlaşılıyor.
Yeni Fikir, salt ideolojik bir dergi değildi. Bu yönüyle, örneğin o dönemin Milli
Mecmua; Sebilürreşad (İslamcı dergi); İştirak (sosyalist dergi) gibi yayınlarından
ayrılıyordu. Ancak Yeni Fikir’in tamamen ideolojiden uzak bir dergi olmadığını da eklemek
gerek. Yeni Fikir’in satır aralarında işlenen bir dünya görüşü olduğu kesindir. Satır aralarına
dikkat ettiğimizde şöyle bir dünya görüşü çerçevesinde düşüncelerini şekillendirdikleri
11
görülür: Evrim teorisine (gelişme; ilerleme fikirlerine) inanan; materyalist;9 yeni nesillerin
önceki nesillerden sosyal olarak da daha iyi olabileceğine inanan; Avrupamerkezci,
aydınlanmacı bir dünya görüşü. Yeni Fikir’in ideolojik pozisyonunu belirleyen en önemli
zemin, Türk modernleşmesinde güncelliğini hiç yitirmeyen soruydu: Türkiye doğuda mıdır
batı da mı? Daha açık bir ifade ile Türkiye Müslüman Doğu’nun mu yoksa Hıristiyan
Batı’nın mı parçasıdır? Dönemin ruhuna uygun bir şekilde Yeni Fikir, Türkiye’yi Arap
dünyasından ayrı bir kimliğe kavuşturma çabalarına sonuna kadar destek vermekteydi.
Eğitimde, kültürde ve dilde Arap etkisini sonuna kadar yok etmek azmi Yeni Fikir’in de
ruhunu şekillendiriyordu. Öz Dil başlıklı yazıda şöyle deniyor:
Türkçe kelimât itibariyle en zengin addolunan lehçelerden olmasa
bile fakir telakki olunacak kadar da dar ve mahdud değildir. Bazı lisanların
meselâ Arapça’nın o ifrâda vardırılan azamet ve vus’atı hakîki olmaktan
ziyade zâhirîdir. Meselâ Arapça’da “arslanı” ifade etmek içün bilmem kaç
yüz, deve içün, çadır içün, çöl içün, taş ve kum içün, velhâsıl basit ve
mahdud bir hayat-ı râiyâne imrâr etmekte olan bedevî bir kavmin her gün
görüp durduğu bir takım mahdud ve basit eşya ve hâdisât içün yığın yığın
kelimeler vardır. Bunda Arapları ciddi şekilde meşgul edecek muhtelif,
mütenevvi' ve mürekkeb hâdisâtın nedreti kadar Arapların lâyuad ve lâ
yuhsâ kabâil ve aşâire inkısam etmiş olmasının da büyük bir hassası vardır
(Ahmed Necati, 1925:14-15)
Yeni Fikir, her yönüyle “Yeni Hayat” doktrinini benimsemiş görünmektedir.
Türkçenin müstakil ve ayrı bir dil olduğu ve bu nedenle Arapça ve Farsça kelimelerden
arındırılması gerektiği konusundaki resmi görüşe hizmet ederken öz Türkçe kelimeleri bulup
bunları küçük sözlükler halinde açıklayarak tedavüle sokmayı amaçlıyordu. Bu maksatla
derginin ilk sayılarında “lisâniyât” başlıklı bir bölüm ayrılmıştı.
Yeni Fikir, Türkiye’yi yalnızca dil ve kültür bakımından değil, tarih ve coğrafya algısı
bakımından da Arap dünyasından koparmanın millileşme için hayati öneme sahip olduğuna
dair dönemin resmi ideolojisine destek veriyordu. Bu cümleden olmak üzere dildeki
sadeleşme hareketlerine en azından ilkesel olarak destek verirken, Türkiye’nin Osmanlı
sonrası coğrafi konumu ile ilgili algının değişmesi için de çaba sarfediyordu. Bu konuda
Avrupa ülkelerinde Türkiye’ye işaret etmek için 19. Yüzyılda ön plana çıkan “Küçük Asya”
(Asie Minor) terimini yerleştirme çabaları derginin ilk sayılarından son sayılarına kadar
serpiştirilmiş bir şekilde görülmektedir. Osmanlı devletinin yıkılmasının ardınan toprak
temelli Alman milliyetçiliği ile ulus temelli Fransız milliyetçiliğinin sentezlenmesinden
oluşan milliyetçi söylem, 1920’lerde ciddi bir karşılık bulmuştu. Misak-ı Milli söylemiyle
belirlenmiş “yurt” kavramına coğrafi bir boyut katma çabalarının parçası olarak Yeni Fikir,
“Asie Minor” ve onunla eş anlamlı olacak şekilde “Anadolu” tabirlerini ısrarlı bir vurgu ile
işlemekteydi.
9 Hayata ve ölüme bakış açıları, enerji ve mekanizm eksenli bir materyalizme dayanır. Örneğin Kemal Ferdi imzalı
“Ölüm” başlıklı bir yazıda hayat ve ölüm şöyle tanımlanmaktadır: “Hayat, hareket halinde bulunan maddenin bir şekl-
i faaliyetidir. Ölüm, bu faaliyetin sükûna inkılâbından başka bir şey değildir”.
12
III. SONUÇ YERİNE
Osmanlı’nın yıkılması ve modern Türkiye’nin kurulması süreci hep politik yönleriyle
ele alınmaktadır. Bu çalışmadaki amacım, bu sürecin bir tür kuşak çatışması biçiminde de
okunabileceğini göstermekti. Başka bir deyişle kuşak çatışması, ebeveyn ile çocuklar
arasında gizli saklı yaşanan “aile içi” bir deneyim olmanın ötesindedir. Bu yönüyle hafife
alınacak bir şey değildir. Jenerasyonlar arasındaki görüş farkları, dünyayı değiştirmeye
yetecek kadar enerji üretir. Bu enerji ile ne yapılabilceği üzerine her zaman düşünmek gerek.
Yeni Fikir, eski kuşağın (Abdülhamit Kuşağı) kaybettiği, yeni kuşağın (Jön Türk Kuşağı)
kazandığı bir kuşaklar arası çatışmanın ürünüdür. Ortaya çıkan yeni bağlamda da yeni
kuşaklarla ilgili kaygıların tükenmek bilmediğini göstermesi bakımından ilginçtir.
Yeni Fikir dergisi, 1925-1929 yılları arasında toplam 51 sayı olarak yayınlanmış
olmasına rağmen bugünün Türkiyesi üzerindeki etkileri olabildiğince azdır. Daha ilk
sayılarında yayınlanma amaçlarını ortaya koyarken Konya’da ve Türkiye’de etkili biçimde
insanları düşünmeye sevkedecek yayınlar yapmayı, gençlerin yalnızca bedenlerini değil
zihinlerini de eğitmenin gerektiğini vurguluyor ve kendisine bu yönde bir misyon biçiyordu.
Türkiye’deki genç sayısına ve eğitimden geçen insan sayısına dair şöyle bir tablo
çizmekteydi: “Bugün Türkiye orta mektep ve liselerinden her sene şehadetname alarak
çıkmakta olan talebenin sayısı yuvarlak hesapla 5000’den aşağı değildir. Memleketin en iyi
unsurlarından teşekkül eden bu zümre 20 sene sonra basit bir sayışla 100,000 fertten
mürekkep muazzam bir ordu teşkil edecektir. Orta tahsilini ikmâl edip her sene hayata atılan
talebeden pek cüz’i bir kısmı (500 kadar etmez zannederim) âlî tahsil iktisap etmek için
Darülfünun ve diğer yüksek mekteplere gider. Mütebaki 4500 kadar talebe terbiyeye, ahlâka,
tariha, riyaziyata ve sair malumata mücehhez, amma müstahsil bir san’atla teslih edilmemiş
bir halde müstakil hayata atılırlar. İşte materyalist olmıyan idealist terbiyenin facıası buradan
başlar… Türkiye her sene 4000, yiğirmi sene sonra 80,000 mefluc insan meydane getiriyor
ve getirecektir”. Bu satırların üzerinden 90 sene geçtikten sonra gençlerle ilgili kaygıların
hep aynı olması düşündürücü. Yeni Fikir dergisinin başyazarı Naci Fikret, fikirlerinin
Türkiye’de rağbet görmemesinden hep yakınmış, hatta bu yakınmayla ilişkili olarak
defalarca intihar etmeyi planlamıştır. Gençlerle ilgili Yeni Fikir’in dile getirdiği pek çok
kaygının bugün geçerli olmasına ilâveten, 51 sayı yayın yapan bir derginin, hedeflediği genç
kitleler üzerindeki etkisi bakımından neden “başarısız” olduğu üzerine de düşünmeye davet
ederek sözlerimi bitirmek istiyorum.
KAYNAKÇA
Ahmed Emin [Yalman], (1914) The Development of Modern Turkey As Measured by its
Press (doktora tezi) (New York: Columbia University).
Ahmed Necati (1925) “Öz Dil”, Yeni Fikir, Sayı 1, s. 14-16.
Ahmet Şekuri (1929) “Tahsilin Faciası”, Yeni Fikir, sayı 50, s. 1-3.
Güzel, Cemal (2002) “Türkiye’de Maddecilik ve Madde Karşıtı Görüşler”, Hacettepe
Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 19, Sayı 1, ss. 63-81.
13
Muşta, Muammer G. (1990) Konya Enerjetizm Felsefe Okulu (Ankara: Kültür Bakanlığı
Yayınları)
Naci Fikret (1925a) “Yeni Fikir’in Gayesi”, Yeni Fikir, Cilt 1, sayı 1, s. 1-4.
Namdar Rahmi (1925a) “Kudretiyât Nokta-i Nazarından Makine-İnsan”, Yeni Fikir, Sayı 2,
sayfa 1-6.
Osman Nuri (1925) “Yeni Hayat İçün Yeni Mekteb Lazımdır”, Yeni Fikir, Sayı 14, Sayfa 1-
4.
Taştan, Coşkun (2011) Geç Osmanlı-Erken Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Freudizm
(Ankara: Orion).