20. Yüzyıl Başında Gençlik ve Düşünce Akımları

13
1 20. YÜZYILIN BAŞINDA GENÇLİK VE DÜŞÜNCE AKIMLARI: KONYA’DA ÇIKAN YENİ FİKİR DERGİSİ ÜZERİNE BİR İNCELEME Yrd.Doç.Dr. Coşkun Taştan 1 Bu çalışmada, 20. Yüzyılın başlarında Türkiye’deki Osmanlı -sonrası siyasal atmosfere gençlerin düşünsel olarak ayak uydurma çabalarının bir örneği olan ve Konya’da yayınlanan Yeni Fikir adlı dergi ele alınmaktadır. Yeni Fikir dergisinin Türkiye düşünce tarihindeki etkisi büyük olmasa da, Türkiye’de düşünce tarihindeki kırılmaları yansıtması bakımından önemlidir. Türkiye’nin yaklaşık yüz elli yıldan beri yaşadığı köklü değişimlerde gençlerin çok önemli yeri olmuştur. Tanzimat döneminde (büyük oranda Batıcı/Avrupacı) yenilik taleplerini kararlılıkla dile getirenler gençlerdi. Genç Osmanlılar ve onların devamı olan Genç Türkler hareketi, en etkili gençlik hareketlerindendir. 1889’da İttihad-ı Osmanî örgütünün kurulması ile sonuçlanan meşhur “Hatab Kıraathanesi” toplantılarına katılan tıbbiyelilerin yaş ortalaması 20 civarında idi. Birinci Meşrutiyet’in başarısızlığının ardından giriştikleri mücadelede Genç Türkler (Jeune Turcs) hareketi hedeflerine ulaşmış ve Meşrutiyet ikinci defa ilân edilmiştir. 1908’de Meclis’in yeniden açılmasında, İstanbul’da Abdülhamit karşıtı eylemlerde gençler en önde yer alıyordu. Diğer yandan, genç kuşaklardan gelen değişim taleplerinin meydana getirdiği siyasal çalkantıların (veya köklü değişikliklerin) doğurduğu düşünsel boşlukları doldurmak ve yeni toplumsal yapıya ayak uydurmada gerekli olan düşünceleri üretmek de yine gençlere düşmekteydi. 20. Yüzyılın başları, Türkiye’de modern ideolojiler ve yeni düşünceler için Büyük Patlama (Big Bang) dönemidir. Özellikle II. Meşrutiyet döneminde etkisi katlanarak çoğalan siyasal gelişmeler, düşünce dünyasında da büyük bir paradigma değişikliğini beraberinde getiriyordu. Dünyanın ve Türkiye’nin içerisinden geçtiği toplumsal çalkantı, Türkiye’de yepyeni dünya görüşlerinin ve düşünce hareketlerinin filizlenmesine yol açmıştı. Felsefe, sanat ve bilim alanlarındaki cereyanlar özellikle dergi ve gazeteler yoluyla gün yüzüne çıkmaktaydı. İkinci Meşrutiyet’in getirdiği serbestlik atmosferi, başta İstanbul olmak üzere, birkaç şehrin basın merkezi olarak konumlanması ile sonuçlandı. (İstanbul, İzmir, Bursa, Trabzon ile birlikte) Konya da bu şehirlerden biri idi. Konya’da gazete basımı ile birlikte belirli ölçüde güçlenen matbaacılık, kısa sürede dergi yayıncılığının da gelişmesine yol açtı. Diğer yandan, Tanzimat döneminden beri biriken düşünsel zıtlıklar da İkinci Meşrutiyet döneminde ilk defa sistematik olarak süreli yayınlar kanalıyla yazı dünyasında belirgin yer edinmeye başlamıştı. Genç Türkler (Jeune Turc) hareketi ile birlikte siyasal bir zemine oturmaya başlayan kuşak çatışmalarında, gençlerin galip gelmesiyle birlikte Türkiye’nin yakın tarihinde köklü değişimler de başlamış oldu. Bu çalışmaya konu olan Yeni Fikir dergisi, Konya’da 1925-1929 yılları arasında 51 sayı olarak yayınlanmıştır. Derginin kurucuları Naci Fikret (Baştak), Namdar Rahmi (Karatay) ve arkadaşlarıdır. Sahibi ve başyazarı Naci Fikret’tir. Anahtar kelimeler: 20. Yüzyılın başında Türkiye’de gençlik ve düşünce akımları; Yeni Fikir Dergisi; Naci Fikret; Namdar Rahmi 1 Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, FEF Sosyoloji Bölümü. [email protected]

Transcript of 20. Yüzyıl Başında Gençlik ve Düşünce Akımları

1

20. YÜZYILIN BAŞINDA GENÇLİK VE DÜŞÜNCE AKIMLARI: KONYA’DA

ÇIKAN YENİ FİKİR DERGİSİ ÜZERİNE BİR İNCELEME

Yrd.Doç.Dr. Coşkun Taştan1

Bu çalışmada, 20. Yüzyılın başlarında Türkiye’deki Osmanlı-sonrası siyasal atmosfere gençlerin

düşünsel olarak ayak uydurma çabalarının bir örneği olan ve Konya’da yayınlanan Yeni Fikir adlı dergi ele

alınmaktadır. Yeni Fikir dergisinin Türkiye düşünce tarihindeki etkisi büyük olmasa da, Türkiye’de düşünce

tarihindeki kırılmaları yansıtması bakımından önemlidir.

Türkiye’nin yaklaşık yüz elli yıldan beri yaşadığı köklü değişimlerde gençlerin çok önemli yeri

olmuştur. Tanzimat döneminde (büyük oranda Batıcı/Avrupacı) yenilik taleplerini kararlılıkla dile getirenler

gençlerdi. Genç Osmanlılar ve onların devamı olan Genç Türkler hareketi, en etkili gençlik hareketlerindendir.

1889’da İttihad-ı Osmanî örgütünün kurulması ile sonuçlanan meşhur “Hatab Kıraathanesi” toplantılarına

katılan tıbbiyelilerin yaş ortalaması 20 civarında idi. Birinci Meşrutiyet’in başarısızlığının ardından giriştikleri

mücadelede Genç Türkler (Jeune Turcs) hareketi hedeflerine ulaşmış ve Meşrutiyet ikinci defa ilân edilmiştir.

1908’de Meclis’in yeniden açılmasında, İstanbul’da Abdülhamit karşıtı eylemlerde gençler en önde yer

alıyordu.

Diğer yandan, genç kuşaklardan gelen değişim taleplerinin meydana getirdiği siyasal çalkantıların

(veya köklü değişikliklerin) doğurduğu düşünsel boşlukları doldurmak ve yeni toplumsal yapıya ayak

uydurmada gerekli olan düşünceleri üretmek de yine gençlere düşmekteydi. 20. Yüzyılın başları, Türkiye’de

modern ideolojiler ve yeni düşünceler için Büyük Patlama (Big Bang) dönemidir. Özellikle II. Meşrutiyet

döneminde etkisi katlanarak çoğalan siyasal gelişmeler, düşünce dünyasında da büyük bir paradigma

değişikliğini beraberinde getiriyordu. Dünyanın ve Türkiye’nin içerisinden geçtiği toplumsal çalkantı,

Türkiye’de yepyeni dünya görüşlerinin ve düşünce hareketlerinin filizlenmesine yol açmıştı. Felsefe, sanat ve

bilim alanlarındaki cereyanlar özellikle dergi ve gazeteler yoluyla gün yüzüne çıkmaktaydı. İkinci Meşrutiyet’in

getirdiği serbestlik atmosferi, başta İstanbul olmak üzere, birkaç şehrin basın merkezi olarak konumlanması ile

sonuçlandı. (İstanbul, İzmir, Bursa, Trabzon ile birlikte) Konya da bu şehirlerden biri idi. Konya’da gazete

basımı ile birlikte belirli ölçüde güçlenen matbaacılık, kısa sürede dergi yayıncılığının da gelişmesine yol açtı.

Diğer yandan, Tanzimat döneminden beri biriken düşünsel zıtlıklar da İkinci Meşrutiyet döneminde ilk defa

sistematik olarak süreli yayınlar kanalıyla yazı dünyasında belirgin yer edinmeye başlamıştı. Genç Türkler

(Jeune Turc) hareketi ile birlikte siyasal bir zemine oturmaya başlayan kuşak çatışmalarında, gençlerin galip

gelmesiyle birlikte Türkiye’nin yakın tarihinde köklü değişimler de başlamış oldu.

Bu çalışmaya konu olan Yeni Fikir dergisi, Konya’da 1925-1929 yılları arasında 51 sayı olarak

yayınlanmıştır. Derginin kurucuları Naci Fikret (Baştak), Namdar Rahmi (Karatay) ve arkadaşlarıdır. Sahibi ve

başyazarı Naci Fikret’tir.

Anahtar kelimeler: 20. Yüzyılın başında Türkiye’de gençlik ve düşünce akımları; Yeni Fikir Dergisi; Naci

Fikret; Namdar Rahmi

1 Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, FEF Sosyoloji Bölümü. [email protected]

2

THE YOUTH AND THE MOVEMENTS OF THOUGHT IN THE BEGINNING OF

THE 20TH CENTURY: A STUDY ON THE JOURNAL YENİ FİKİR BASED IN

KONYA

Asst. Prof. Dr. Coşkun Taştan2

In this study, I will analyze a journal named Yeni Fikir (New Thought) published in Konya (Turkey)

in the beginning of the 20th century. Yeni Fikir is a good example of the efforts by the youth of the early 20th

to intellectually adopt to the barely new political and social atmosphere in the post-Ottoman era in Turkey.

Although Yeni Fikir hardly achieved any deep and vast impact on the Turkish philosophy, it is still worth

studying because it reflects many important turning points and the characteristic changes in the history of

Turkish thought and philosophy.

The youth always played a central role in the fundamental changes in Turkey which have been shaking

the country for at least 150 years. The first and the foremost advocates of (modernist-Europeanist) changes in

the Tanzimat Era were the youngsters. The Young Ottomans and their successors Young Turks were the most

effective youth movement in the modern Turkish history. The members of the well-known “Hatab Coffeehouse

Meetings” which gave birth to İttihad-ı Osmani in 1889 were not older than 20 on average. The proclamation

of the Second Constitutional Era in 1908 was a successful result of the struggles of Young Turks movement.

When the Assembly was reopened in 1908, the role of the young activists had been vital in the public

demonstrations that forced the Sultan into that political movement.

The role of the youth in the modernization of the country were twofold: On the one hand, they were

the primary actors of the desire for changing the country. On the other hand, as soon as there were revolutionary

political changes, the need for new paradigm was felt by the youth as they were the major actors to develop

new ideologies and thoughts to incorporate into the new paradigm. In that sense, the beginning of the 10 th

century served as the “Big Bang” of the modern ideologies and new forms of thought in Turkey. Especially the

political developments in the Second Constitutional Era (1908-1918) brought about a great paradigmatic

change in the thoughts. The political turmoil that faced the whole World (including, of course, Turkey) played

ultimately a fruitful role in giving birth to new forms of thought. New movements in philosophy, arts and

sciences blossomed via journals and dailies. The relatively free atmosphere brought about by the Constitution

empowered the centrality of some cities for the press industry in the following years. Konya was one of those

cities (others being mainly Istanbul, İzmir, Bursa and Trabzon). The well-established print industry in Konya

which had been serving mainly for the dailies, caused a development soon in the sector of periodical journals.

On the other hand, the binary thoughts whose tensions have been accumulating a good reserve of thoughts for

the first time had the chance of systematic expression through the periodical journals during the Second

Constitutional Era. So, along with the success of the Young Turks movement in a sort of conflict of generations,

revolutionary changes began in the modernization history of Turkey.

The journal Yeni Fikir which is the subject of this study published 51 issues between 1925-1929. The

journal was owned by Naci Fikret [Baştak], who was also one of the chief authors along with Namdar Rahmi.

Key words: The youth and the movements of thought in the Early 20th Century Turkey; Yeni Fikir Journal;

Naci Fikret; Namdar Rahmi.

2 Ağrı İbrahim Çeçen University, Faculty of Arts and Science, Dept. of Sociology, [email protected]

3

I. GİRİŞ

I.I. 20. Yüzyıl ve Türkiye’de “modern ideolojilerin ve fikir akımlarının “Big Bangi”

20. yüzyılın başı, Türkiye’de modern ideolojiler ve düşünce akımları için “büyük

patlama” (Big Bang) dönemidir. Özellikle II. Meşrutiyet döneminde yaşanan sosyal

çalkantıların düşünce dünyasındaki etkisi büyük olmuştur. Bu etkiler, bugün bile siyaset ve

düşünce dünyasında kendisini gösterecek derecede güçlüdür. Tanzimat ve Birinci

Meşrutiyet’in düşünce dünyasında meydana getirdiği gerilimler ve buna bağlı olarak oluşan

birikim, İkinci Meşrutiyet döneminde gelen basın serbestliği ile beraber, çatışan fikirler

şeklinde gün yüzüne çıktı (Ülken, 2013:279). II. Meşrutiyet Dönemi’nde çatışan fikirler, bir

kısmı bugün bile canlılığını koruyan pozisyonlar biçiminde siyasal alana ve düşünce

dünyasına yansıyordu. Türkçülük, İslamcılık, Avrupacılık gibi ana ideolojik pozisyonların3

yanı sıra, geleneksel İslâmî öğretinin sınırlarının dışına çıkan, bu öğretinin kavramlarından

tamamen uzaklaşmış, Batı kavramlarıyla şekillenen yeni bir felsefe ve bilim paradigması

ortaya çıkmaktaydı.

19. Yüzyıldaki siyasal gerilimlerin şekillendirdiği düşünsel pozisyonlar II. Meşrutiyet

Döneminde ideolojik akımlar ve fikir cereyanları olarak gün yüzüne çıktıktan sonra bunların

bir kısmının etkileri günümüze kadar devam ederken bir kısmı kuvvetli bir saman alevi gibi

parlayarak söndü. Etkisi günümüze kadar devam eden ideolojik pozisyonlara Batıcılık,

İslamcılık ve Türkçülük (milliyetçilik) örnek verilebilir. Bunlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun

yıkılmasının ve özellikle Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı’nın da etkisiyle

günümüze kadar taşınabilen travmatik deneyimlerin ürünü olduklarından kuvvetli ideolojik

akımlar olarak yerlerini almışlardır. Etkisi çok kısa süren ve kısa sürede ortadan kalkan

ideolojik pozisyonların en bilinenleri ise Osmanlıcılık ve adem-i merkeziyetçiliktir.

Dönemin siyasal atmosferinin belki de bir uzantısı olarak, bu ideolojik pozisyonların

yanı sıra düşünce, edebiyat, felsefe ve bilim alanında da yenilikler ve yenilik arayışları ortaya

çıkmıştı. Tanzimat döneminde başlayan Batıcılık hareketi, yepyeni bir düşünsel

paradigmanın doğmasına yol açıyordu. Edebiyat alanında “Yeni Lisan” hareketi; düşünce

alanında “Yeni Hayat” öğretisi gibi başında “yeni” sıfatı bulunan her hareket, bu yeni

paradigmanın ürünüydü. Tıpkı ideolojilerde olduğu gibi düşünce, felsefe alanında da bazı

hareketler kök salıp günümüze kadar gelebildi. Yine ideolojilerde olduğu gibi düşünce ve

felsefe hareketlerinin de bazıları saman alevi gibi kısa sürede kayboldu. Yeni Fikir

mecmuası, ikinci türden bir hareketti. Yeni Fikir mecmuası ve geliştirdiği fikirler büyük

oranda tarihin tozlu raflarında yerini aldı.

Yeni Fikir mecmuasını çeşitli yönlerden ele alan bazı çalışmalar olmuştur. Örneğin

Hilmi Ziya Ülken, Yeni Fikir mecmuasının kurucuları ve önde gelen yazarları tarafından

geliştirilen Enerjetizm adlı felsefeyi etraflıca, Naci Fikret’ten ve Namdar Rahmi’den geniş

iktibaslarla ele alır (Ülken, 2013: 618-631). Muammer G. Muşta, yine Enerjetizm felsefesini

Ülken’den daha kapsamlı bir çalışmayla inceler (Muşta, 1990). Cemal Güzel, Enerjetizm

3 Hilmi Ziya Ülken, İslamcılık, Osmanlıcılık, Avrupacılık gibi cereyanların “fikir hareketi” olarak görülemeyeceğinin

altını çizer (Ülken, 2013:279).

4

felsefesini, Türkiye’de maddeci felsefenin erken örnekleri arasında zikreder (Güzel,

2002:63). Elinizdeki bu çalışmada ise Yeni Fikir mecmuasını, Türkiye’de Cumhuriyetin ilânı

ile birlikte modernleşmenin doğurduğu siyasal ve toplumsal atmosfere genç kuşakların

felsefi-düşünsel adaptasyonunun örneği olarak ele alacağız. Yazarlarının tamamı 19.

Yüzyılın ikinci yarısında doğmuş ve 20. Yüzyılın ilk yarısında ölmüş olan Yeni Fikir

mecmuası, düşünce dünyasındaki köklü değişikliğe her yönü ile tanıklık etmiş, kendi

döneminin “yeni nesilleri” olan genç yazarların yenilik arayışı idi. Bu yazarlar, Türkiye’nin

yakın tarihindeki tüm travmatik çalkantılara tanıklık etmişlerdi. Yeni Fikir dergisinden önce,

daha 20’li yaşlarında iken pek çok dergi ve gazetede (Babalık, Milli Mecmua, Öğüt, Zekâ,

Felsefe) yazıları yayınlanmış, hatta daha lise öğrencisi iken kendilerine ait bir dergi çıkarmış

olan bu genç düşünürler enerjilerini, Türkiye’nin yaşadığı köklü dönüşümden almaktaydılar.

I.II. 1920’lerde Türkiye’de ve Konya’da gençlik ve düşünce dünyası:

I.II.I.TR ve Konya’da gençlik: İstatistikler

Konya’nın nüfusu (TÜİK verilerinden elde edilmiştir)

Note: 2013 yılı itibariyle Konya’da 358.760 genç vardır (Konya nüfusunun % 17,3’ü

gençtir). 2023 yılında Konya’daki genç nüfusun il nüfusu içerisindeki oranının % 16,5 olması

bekleniyor. Kaba bir hesapla, 1925 yılında Konya nüfusunun 500.000; genç nüfus oranının

da % 20 olduğunu varsayarsak 1920’li yıllarda Konya’da yaklaşık 100.000 genç olduğu

ortaya çıkar.

504.125

741.026

1.122.622

1.769.050

1.750.303

2.192.166

1.959.082

2.079.225

1927 1935 1940 1945 1950 1955 1960 1965 1970 1975 1980 1985 1990 2000 2007 2013

Yıllara göre Konya nüfusu

Konya nüfusu

5

I.II.II. 20. Yüzyılın başlarında Konya’da düşünce hareketleri ve yayıncılık:

İkinci Meşrutiyet döneminde basına gelen serbestlik, Abdülhamid’in basın-yayını

kontrol etme çabalarının etkisiyle o güne kadar birikmiş olan enerjiyi aniden ve hızlı biçimde

açığa çıkarmıştı. 1908-1911 yılları arasında 2000’den fazla süreli yayın başvurusu

yapılmıştı.4 Bu başvuruların tamamı İstanbul’dan gelmiş değildi. Zira Türkiye’de basın-

yayın sektörünün geliştiği birkaç il vardı. Konya, bu illerden biri idi. Türkiye’deki basının

1910’lu yıllardaki durumunu göstermesi bakımından önemli olan çalışmasında Ahmet Emin

Yalman, Türkiye’de modern basının tarihini anlatırken Konya’ya özel bir önem

atfetmektedir. Yalman’a göre Konya birkaç il (İzmir, Bursa, Trabzon) ile birlikte

Anadolu’daki en önemli basın merkezlerinden biridir. Yalman, 1910’lu yıllarda Konya’da şu

süreli yayınların neşredilmekte olduğunu söyler: Hakkem; Meşrik-i İrfan; Babalık; Meram;

Ufk-i Ati ve Yeni Çiftçi (Ahmed Emin, 1914:117). Diğer yandan Naci Fikret de (1925a:3),

Yeni Fikir’den önce Konya’da çok sayıda dergi yayınlandığını söyler ve şu dergileri sıralar:

Bârika (Ahmet İhsan, 1335 [1909]); Ufk-ı Âti (Cevdet Tahir, Halit Zeki ve Naci Fikret, 1326

[1910]); Şahâb (Muzaffer Hamit ve Hulki Âmil, 1329 [1913]); Rehber (Viyolaki Efendi ve

Muhtar Bey, 1329 [1913]); Ocak (Namdar Rahmi, 1333 [1917]); Hak Yolu (İbrahim Hakkı,

1335 [1919]); İş Ocağı (Sıtkı, 1340 [1924]); Resimli Zaman (Edip Nazım, 1341 [1925]) ve

Sanat (Sıtkı ve Ziya Çalık5).

Matbaa alanındaki bu gelişmişliğin ve fikir dünyasındaki canlılığın hilafına, Konya,

20. Yüzyıl başında bir sürgün yeriydi. Örneğin Ebuzziya Tevfik, 1900 yılında Konya’ya

sürülmüştü. Öte yandan, Ebuzziya Tevfik’in Konya’da 9 yıl kalmış olması, Konya’da fikir

cereyanlarını etkilemiş olmalı (Ebuzziya Tevfik, İstanbul’a döndükten 4 yıl sonra, 1913’te

ölmüştür).6 Aynı şekilde, ittihat ve Terakki’nin muhalif isimlerinden Hüseyin Kâmil

Konya’ya sürülmüştür. Hüseyin Kâmil Konya’da iken Naci Fikret’le ve Namdar Rahmi

onunla tanışmış ve ondan bir hayli etkilenmişlerdir (Muşta, 1990:20).

Konya’da fikir cereyanlarının arkasında, Türkiye’deki köklü değişimleri ararken,

1880’lerden beri şiddetlenen kuşak çatışmalarını da görmezden gelmemek gerekir. Bu kuşak

çatışmalarının genel planda en büyük zemini, Osmanlı İmparatorluğu’nun da kaderini

belirleyen Doğu-Batı düalizmi idi. Batıcılık yönündeki her yenilik neredeyse istisnasız olarak

yeni kuşaklar (gençler) tarafından savunulmaktayken buna karşı çıkanların çoğu “eski

kuşaklar” idi. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılması salt siyasi bir gelişme değildi. Başka bir

deyişle Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı, yalnızca bir devletin tarih sahnesinden yok oluşu

anlamına gelmiyordu. Aynı zamanda ihtiva ettiği ve üzerine kurulduğu düşünce ve değerler

sistemi de yok olmaktaydı. Bu nedenle, nasıl ki devletin yerine yenisini ikame etme çabası

4 Bu başvuruların tamamının somut yayınlarla sonuçlanmadığını Yalman naklediyor (Yalman, 1914:113).

5 Naci Fikret’in bu yazısında sehven olduğu açık biçimde Sanat adlı derginin yayın yılı 1928 olarak belirtilmiş. Oysa

Bu makale 1925 yılında yayınlandığına göre bu tarihlendirme doğru olamaz. Hilmi Ziya Ülken Naci Fikret’in bu

makalesinden aynı satırları alıntılarken Sanat adlı bu derginin yayın yılı için 1925 yılını kullanmış ve bu tashih ile ilgili

hiçbir açıklamada bulunmamıştır (bkz. Ülken, 2013:619). 6 Ebuzziya Tevfik’in Konya’daki düşünce cereyanlarına etkisi hakkında ayrıntılı araştırmalar yapmak gerekir.

6

var idiyse, düşünce ve değerlerin yerine de yenilerini ikame etme arayışı söz konusuydu. Bu

nedenle 20. Yüzyılın başında (hatta bugün bile) gençlerin (yeni nesillerin) düşünsel çabaları

ya bu ikame çabasının ürünüdür ya da bizzat bu çabanın kendisidir. Yeni Hayat (Ziya Gökalp

ve çevresi); Genç Kalemler; Yeni Fikir (Naci Fikret) gibi dolaylı yollardan gençliğin Osmanlı

sonrası yeni paradigmaya eklemlenmesi yönünde hareketlerin tercümanlarının yanı sıra,

doğrudan gençlik vurgusu yapan ve gençleri hedefleyen Genç Kadın; Genç Düşünceler;

Genç Fikirler; Musavver Şebab; Şebân; Musavver Gençlik Vahdeti ve Osmanlı Genç

Dernekleri Mecmuası gibi dergiler bu çabanın ürünleri olarak gösterilebilir.

II. YENİ FİKİR DERGİSİ ÜZERİNE İNCELEMELER

II.I. Yeni Fikir çevresi

Yeni Fikir dergisi, Cumhuriyet’in ilk yıllarında Konya’da yayınlanan bir dergidir. 1

Ocak 1925-15 Ekim 1929 tarihleri arasında toplam 51 sayı olarak yayınlanmıştır. Kurucuları

Naci Fikret ve Namdar Rahmi’dir. 1 Kanun-u Sâni 1341 [1 Ocak 1925] tarihli birinci

sayısının kapağında şunlar yazılıdır: “Yeni Fikir. Onbeş günde bir çıkar ilmî ve edebî

macmua. Sahibi ve sermuharriri: Nâci Fikret. Konya. Meclis-i umumiye-i vilayetçe devâm-ı

intişârı temin edilmişdir”.

Derginin sahibi ve başyazarı Naci Fikret Baştak, 1891’de Konya’da doğmuş, 1948’de

İstanbul’da ölmüştür. Konya’da Ümit Özel İdadisi; Anadolu İntibah Mektebi ve Konya

Lisesi’nde coğrafya ve felsefe dersleri vermiştir. Daha lise çağlarında iken (Konya’da Mülki

İdadisi’nde okuyorken) arkadaşları ile birlikte Ufk-ı Âti adlı dergiyi çıkaracak kadar

entelektüel becerilere sahip biridir (Ülken, 2013:618).

Naci Fikret’in yakın arkadaşı ve Yeni Fikir dergisinin önemli isimlerinden biri olan Namdar

Rahmi Karatay ise 1896’da yine Konya’da dünyaya gelmiş ve 1953’te7 İzmir’de ölmüştür

(Muşta, 1990:19). Babasının mesleği dolayısıyla eğitimini farklı illerde tamamlamıştır

(ortaokulu Kütahya’da; liseyi Konya’da okumuştur). Naci Fikret gibi Namdar Rahmi de

öğretmendir. Pedagoji, felsefe ve psikoloji ile yakından ilgilenmiştir. Devlet bursu ile 1925

yılında Fransa’ya gitmiş ve Sorbonne’da psikoloji ve felsefe eğitimi almıştır. Konya’da

öğretmen olarak çalışırken Naci Fikret ile tanışmışlar ve bir süre sonra Yeni Fikir dergisini

kurmuşlardır (Taştan, 2011:107).

Naci Fikret ve Namdar Rahmi’den başka Yeni Fikir mecmuasında yazıları

yayınlananlar arasında şu isimler vardır: Ahmet Necâti; Fahri Behic; Kemal Ferdi; Mustafa

Şekib [Tunç] (psikoloji; felsefe); Ayaşlı Şakir (şiir); Naim Hâzım [Onat] (şiir); Kâzım Nâmi

[Duru] (felsefe); Osman Nuri (eğitim) (ve pek çok başka yazar).

Yeni Fikir dergisini ayrıntılarıyla analiz etmeye geçmeden önce şunu hatırlamakta

yarar var: Yeni Fikir dergisinin yazarları, Birinci Meşrutiyet; İkinci Meşrutiyet; Balkan

Savaşları; Mütareke Dönemi; Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı; Türkiye Cumhuriyeti’nin

7 Muşta, Hilmi Ziya Ülken’in, Namdar Rahmi Karatay’ın ölüm tarihini yanlış bir şekilde 1944 olarak verdiğini söyler.

7

kuruluşu ve (bir kısmı) İkinci Dünya Savaşı’nı görmüş kişilerden oluşmaktaydı. Tüm bu

travmatik gelişmelerin yanı sıra, eğitim kurumlarındaki modernleşmeyle birlikte müfredatta

da köklü değişiklikler olmuş ve bu gelişmelerin toplamı, eski düşünce tarzını bilen ama

ondan özenle uzak durma çabası içerisinde olan bir nesil yaratmıştı. Yeni Fikir dergisi,

döneminin düşünce dünyasındaki karakteristik özellikleri açık biçimde yansıtmaktadır.

Geleneksel (dini ağırlıklı; naklî) düşünce biçimlerinden özenle uzak durmayı seçen; yeni ve

çoğu Avrupa kaynaklı kavramlarla düşünce sentezi için uğraşan; hatta kendi özgün felsefi

düşünce biçimini de geliştirmeye çabalayan yazarların çalışmalarına yer vermiştir dergi.

Pedagoji, tarih, edebiyat, felsefe, psikoloji ve bilim alanlarında “millî” fakat modern bir

paradigma sentezleme çabasında oldukları her açıdan görülmektedir. Milli Mecmua ve diğer

bazı yayınlar aracılığı ile Ziya Gökalp çevresinin fikirlerinden de etkilenmiş oldukları çok

açıktır. Cumhuriyet’in özellikle ilk yıllardaki “milli kültür; milli medeniyet” hedeflerinin de

etkisiyle, Avrupa kavramlarını yerli gerçekliğe uyarlama girişimi, Yeni Fikir’in de sentez

çabalarını karakterize eder. Bu sentezleme çabasını bir çerçeve içerisine koyarak

anlayabilmek için aşağıda belirli başlıklar altında Yeni Fikir dergisini inceleyeceğiz.

II.II.I. Yeni Fikir’in yeni nesillere ve gençlere bakışı:

Yeni Fikir dergisi, satır aralarında evrim teorisinin kuvvetli biçimde şekillendirdiği

bir bakış açısıyla, yeni nesillerin zihinlerinin eğitilmesi gerektiğini vurgular. Daha 1.

Sayısında, “Yeni Fikirin Gayesi” başlığı altında derginin ortaya çıkış gerekçelerini

anlatırken,

…insanları sırf hayvânî bir vahşet-i ibtidâilikten kurtararak

bugünkü mertebe-i tekemmüle yükselten; beden değil, dimağın faaliyeti

olmuştur. Kuvvetli ferd ve cem’iyyet, faaliyet-i fikriyye itibariyle en ziyâde

inkişafa mazhar olmuş olan ferd ve cemiyettir. Binâenaleyh, her şeyden

evvel ve her şeyden ziyâde “terbiye-i fikriyye” lâzımdır”

denmektedir (Naci Fikret, 1925a:1).

Nâci Fikret imzalı olan ve Yeni Fikir’in ilk makalesi sıfatını taşıyan bu yazı, beden

terbiyesinden önce akıl terbiyesinin gerekli olduğunu öne sürerken, hapishanelerdeki

“zavallıların” verem, kolera ve frengiden bile daha tehlike saçtığını öne sürer. Cinayetlerin

en büyük sebebinin “kafa darlığı” olduğu iddiasından hemen sonra, Naci Fikret, kendi özgün

felsefî yaklaşımı olan “enerjetizmin” ipuçlarını veren şu tespitte bulunmaktadır: Nasıl ki ırsi

olarak “kudret fazlası” olan bir akıl hastasında bu fazlalık delilik olarak zuhur ediyorsa,

bunun gibi, dimağı dar olan bazı insanlarda da “kudret fazlası”, “cinayet” şeklinde eylem

mekaniğine (amel-i mihanikiyye) dönüşecek ve “cehaletle” bu kudret birleşince “cinayet”

eylemi ortaya çıkacaktır (Naci Fikret, 1925a:2). Tüm bunlarında sonra Naci Fikret, Yeni Fikir

dergisinin yayınlanma amacına geliyor: “İşte bundan dolayıdır ki muhitimizde amelî ve fikrî

bir cereyan açmak gayesiyle şu memcumayı tesis etmek lüzumunu hissettik”.

Naci Fikret, insanların yaratılış itibariyle toplumsal bir varlık olmasından ötürü her

konuda “…mutlaka iltihak edecek bir cereyan, ittibâ' eyleyecek umumi bir tarz-ı hareket

ararlar” demekte ve bilhassa gençlerde ortaya çıkan bu tür arayışlara cevap verebilecek,

8

onları bilime, gerçekliğe karşı duyarlı bireyler haline getirmek, fikir hareketlerinin içerisine

sürmek gibi bir görev biçer Yeni Fikir’e (Naci Fikret, 1925a:2). Naci Fikret’in şu tespiti,

gençlerle ilgili bitip tükenmeyen kaygıların hiç değişmediğini düşündürüyor insana:

Şu son günlerde ilim ve hakikat içün genç ruhlarda şedid bir açlık hissedilmiş olmalı

ki her tarafdan berî berî arkası sıra gazetelerin, mecmuaların intişara başladığını

meserretle görüyoruz. Çünkü çok senelerden beri spor cereyanları; fikir

cereyanlarının, ilim faaliyetlerinin tamamiyle zararına olarak, hastalık epidemisi

şeklinde ve tamamıyla kumar mahiyetinde, zavallı genç ruhları istila etmiş

bulunuyordu. Spor; gayesi olan muhafaza-i sıhhat noktasından o kadar geniş surette

inhiraf etmiştir ki bir çok gençler kuvvetlenecekleri yerde bilakis zayıflıyor,

kansızlığa, hatta vereme ve kalb hastalığına turuluyordu. Fikir ve ilim sahasındaki

zayıflık ve fakrüd-dem [kansızlık] ise tedavisi müşkil denilecek derecede vehamet

peyda etmiştir (Naci Fikret, 1925a:4).

Naci Fikret, gençlerin zamanlarının artık kumar kadar kötü bir hale bürünmüş olan

sporla ve gazetelerin oyalayıcı, yararsız yazılarıyla ziyan edildiğini ve bunun önüne geçecek

şeylerden birinin fikir cereyanlarını harekete geçirecek dergi yayıncılığı olduğunu düşünür.

Öğrencileri okul müfredatının sığ ve dar çerçevesine çıkarmanın, onları hayat hakkında

düşünmeye sevketmenin önemli olduğuna işaret eder ve Yeni Fikir dergisine böyle bir görev

tevdi eder. Yeni Fikir’in “yeni” olan yönünün gösterişe ve modaya uymak değil hayatın

derinliklerine inerek her şeyin iç yüzü hakkında bilgi edinmek olduğunun altını çizer.

II.II.III. Y.F. ve Pedagoji; eğitim

Yeni Fikir dergisi, eğitim konularına önemli yer ayırmıştır. Ziya Gökalp’in “Yeni

Hayat” öğretisini benimseyen dergi çevresi, bu yönde bir eğitim politikası geliştirilmesini

savunmuşlardır. Bu nedenle daha Yeni Fikir’in ilk sayılarından itibaren pedagoji konularına

değinen yazılara yer verildiğini görüyoruz. Yeni Fikir çevresinin eğitim anlayışında Yeni

Hayat öğretisi vazgeçilmezdir. Derginin 14. Sayısında, Osman Nuri imzalı Yeni Hayat İçün

Yeni Mekteb Lazımdır başlıklı yazıda şöyle denmektedir: “Filhakîka mektebler; ictimâî

hayatın küçük mukayesede birer numunelerinden başka bir şey değildir. Oralarda görülen

hâdisât-ı içtimaiyye, bedenî ve fikrî faaliyetler, âdab-ı münazara usulleri; hep aile ve ictimaî

hayatımızda mevcud ve hükümran olan hâdisatın kendisidir” (Osman Nuri, 1925:1). Bu

sözler, Yeni Fikir’in 50. Sayısında, Mehmet Servet B.’den alıntılanarak yer verilen

“maarifimizde eksik olan programlar ve yeni usuller değil, sıhhatli, kuvvetli bir hayat

telakkisidir” (Ahmet Şekuri, 1929:1) sözü ile birlikte düşünüldüğünde, Yeni Fikir çevresinin

eğitimi insanları güçlü bir hayat anlayışı ile donatma; okulu hayatın bir parçası olarak görme

yönündeki pedagojik ilkesi daha netleşir.

Eğitime ve okula dair “yeni bir paradigma” oluşturma gayretlerinin parçası olarak

Yeni Fikir çevresi, Batılı yazarların okul, eğitim ve pedagoji hakkında Avrupa’da yayınlanan

güncel çalışmalarına geniş yer vermektedir. Örneğin Adolphe Ferriere’in 1920 yılında

yayınlanan “L’ecole Active” adlı kitabını “Amelî Mekteb” adıyla, tefrikalar halinde tercüme

9

ederek yayınlamışlardır.8 Bu gibi faaliyetlerle Avrupa’da eğitim alanında ortaya çıkan

fikirleri Türkiye’ye taşımayı hedeflemekteydiler.

“Maarifden maksad; milli mefkûre etrafında gençleri; hayatî malumat vermekle

beraber onlara; dünyanın mezâhim ve müşkülâtını shûlet ve şetâretle iftiham edebilecek bir

kabiliyet kazandırmaktır” (Osman Nuri, 1925:2).

II.II.IV. Y.F. ve Felsefe

Yeni Fikir dergisi Avrupa’dan felsefe akımlarını tercüme ederek Türkiye’de

tanıtmak için yoğun bir çaba sergilemiştir. Bu çabanın gereği olarak Avrupa felsefesinin

özgün kavramlarının Osmanlı Türkçesi’ndeki karşılıklarının oluşmasına katkıda

bulunmuşlardır. Bu çabanın gereği olarak

Ancak derginin bu çabasından daha fazla ön plana çıkarılması gereken yönü,

Türkiye’ye özgü, yerel bir felsefe ekolü olma iddiasındaki “Enerjetizm Felsefesi”dir.

((Alman Filozof Wilhelm Ostwalt’ın “enerjityizm” teorisinden iktibas edildiğini iddia

edenler var; her şeye rağmen özgünlük arz eden bu felsefi ekolün yanı sıra psikanalizle bile

ilgili yazılar yazmışlardır; -Enerjetizm Okulunun düşüncelerine yönelik sıkı bir eleştiri için

bk: Cemil Sena Ongun “Kudret ve Hayat”, Milli Mecmua, 44. ve 45. sayılar). Naci Fikret

tarafından kaleme alınan (Naci Fikret, 1925b: 4-10) ve Yeni Fikir mecmuasının 10. Sayısında

yayınlanan “Kudretiyât Felsefesinin Esasları” başlıklı makalede, bu özgün felsefe ana

hatlarıyla özetlenmektedir.

Enerjetizm felsefesinin temel fikirlerini çeşitli bakış açılarıyla kavramsal düzeyde

uyguladıkları yazıları ilginçtir. Örneğin Yeni Fikir’in 2. Sayısında yayınlanan “Kudretiyât

nokta-i nazarından Makine-İnsan” başlıklı yazıda evrimci görüş, materyalizm ve

enerjetizmin harmanlamasını şu cümleler özetlemektedir:

Uzviyetler, uzun asırlar zarfında tekevvün ve teşekkül etmiş birer

kudret manzumesidir. Hücrelerden, amiplerden tutunuz da zekâ ve

nâtıkasiyle mağrur olan insanlara gelinceye kadar bütün uzviyât alemi

bizzat yapıcı ve yaradıcı olan “kudret:energie”nin tanzim ve tekevvün ettiği

birer cihazdan ibarettir ki, yine aynı kudret; yapıcılığına yaratıcılığına,

devam ederek bu cihazlar içinde bilâ ârâm dönüp dolaşmaktadırlar

(Namdar Rahmi, 1925a:1).

Yeni Fikir, dönemin pozitivist ve evrimci paradigmasından önemli ölçüde etkilenmişti.

Bununla birlikte, bilim felsefesine de önemli bir yer vermekteydi. "İlimlerin Felsefesi”

bağlığı ile ilk sayılarında matematik, XXXXX…….

8 Bkz. Yeni Fikir, sayı 50, sayfa 4-8.

10

Yeni Fikir, “felsefe kamusu” başlıklı bölümde Avrupa’da felsefe alanındaki kavramları

tercüme ederek, Türkiye’de yeni oluşmakta olan modern felsefi paradigmanın gelişmesine

katkıda bulunmaya çalışmışlardır. Derginin eski harflerle yayınlandığı bu dönemde, Latin

harfleri ile yazılan felsefi terimlere yer vererek bir yandan bu kavramlara özgün Türkçe

karşılıklar bulurken bir yandan da bu kavramların Türkçe felsefenin gelişmesi yönünde

katkılarını gözetmekteydiler.

II.II.V. Y.F. ve Bilim

Yeni Fikir’in “yeni” tabiri ile kastettiği şeyin açık bir şekilde “Osmanlı-İslam dışı”

her şeyi kapsadığını söyleyebiliriz. Öte yandan, “yeni” tabiri, örneğin Afrika veya Çin’den

gelecek görüş ve fikir akımlarını Avrupa’dan gelen fikir cereyanları ile aynı kefeye koyan

bir yaklaşım da değildir. Aslında bunu da biraz daha daraltarak, “yeni” tabiri ile Avrupa’dan

gelen her düşünce akımlarına işaret edildiğini rahatlıkla görebiliyoruz. Dolayısıyla Yeni Fikir

dergisi, “yenilik” vurgusunu, birbiriyle bağlantılı ama birbirinin mefhum-u muhalifi

konumundaki iki zemin üzerinde inşa etmişti: Birincisi, adı geçmeyen “eski” fikirlerin

dünyası (İslam ve Osmanlı düşünce dünyası). Diğeri ise Avrupa’dan sistematik olarak ithal

edilen düşünce ve felsefe akımları. Bu ikisini satır aralarında daima karşı karşıya koyan Türk

modernleşmesine uygun biçimde Yeni Fikir dergisi de sırası geldiğinde batı biliminden

iktibaslar yaparak matematik, biyoloji, antropoloji (beşeriyât), arkeoloji (atikiyât) psikoloji

(rûhiyât) gibi disiplinlerin Türkiye’de tanınması için çaba sarfediyordu.

II.II.VI. Y.F. ve ideoloji

Yeni Fikir’in yazarları, Cumhuriyet’in kuruluş ideolojilerine sıkı sıkıya bağlı profiller

çizmekteydiler. Zaten bu ideolojik pozisyonla çeliştikleri anda canları yanmaktaydı.

Dönemin ideolojik eğilimlerine göre karşılaştıkları ceza-ödül tecrübeleri, ideolojilerinin

şekillenmesinde etkili oluyordu. Örneğin Namdar Rahmi Karatay, Konya’da öğretmenken,

muhalif bazı görüşlerinden dolayı meslekten atılmıştır. 1932’de Dolmabahçe Sarayı’nda,

Atatürk’ün de bulunduğu bir toplantıda Namdar Rahmi ile Hüseyin Cahit Yalçın arasında

Türkçe’nin sadeleşmesi ile ilgili bir polemik bağlamında, Hüseyin Cahit Yalçın’ın dilde

sadeleşmeyi zamana bırakma fikrine Namdar Rahmi itiraz ettiğinde bu tavrı Atatürk’ün

dikkatini çekmiş ve taltif edilmek üzere davet edilmişti (Muşta, 1990:16). Başta Yeni Fikir

ve Milli Mecmua olmak üzere önemli dergilerde yazıları çıktığı için dönemin iktidar

ideolojisi ile kafa kafaya çatışacak düşünceleri savunmaları zaten imkânsızdı. Kaldı ki Naci

Fikret ve Namdar Rahmi’nin böyle bir muhalif rezervleri olmadığı da eserlerinden

anlaşılıyor.

Yeni Fikir, salt ideolojik bir dergi değildi. Bu yönüyle, örneğin o dönemin Milli

Mecmua; Sebilürreşad (İslamcı dergi); İştirak (sosyalist dergi) gibi yayınlarından

ayrılıyordu. Ancak Yeni Fikir’in tamamen ideolojiden uzak bir dergi olmadığını da eklemek

gerek. Yeni Fikir’in satır aralarında işlenen bir dünya görüşü olduğu kesindir. Satır aralarına

dikkat ettiğimizde şöyle bir dünya görüşü çerçevesinde düşüncelerini şekillendirdikleri

11

görülür: Evrim teorisine (gelişme; ilerleme fikirlerine) inanan; materyalist;9 yeni nesillerin

önceki nesillerden sosyal olarak da daha iyi olabileceğine inanan; Avrupamerkezci,

aydınlanmacı bir dünya görüşü. Yeni Fikir’in ideolojik pozisyonunu belirleyen en önemli

zemin, Türk modernleşmesinde güncelliğini hiç yitirmeyen soruydu: Türkiye doğuda mıdır

batı da mı? Daha açık bir ifade ile Türkiye Müslüman Doğu’nun mu yoksa Hıristiyan

Batı’nın mı parçasıdır? Dönemin ruhuna uygun bir şekilde Yeni Fikir, Türkiye’yi Arap

dünyasından ayrı bir kimliğe kavuşturma çabalarına sonuna kadar destek vermekteydi.

Eğitimde, kültürde ve dilde Arap etkisini sonuna kadar yok etmek azmi Yeni Fikir’in de

ruhunu şekillendiriyordu. Öz Dil başlıklı yazıda şöyle deniyor:

Türkçe kelimât itibariyle en zengin addolunan lehçelerden olmasa

bile fakir telakki olunacak kadar da dar ve mahdud değildir. Bazı lisanların

meselâ Arapça’nın o ifrâda vardırılan azamet ve vus’atı hakîki olmaktan

ziyade zâhirîdir. Meselâ Arapça’da “arslanı” ifade etmek içün bilmem kaç

yüz, deve içün, çadır içün, çöl içün, taş ve kum içün, velhâsıl basit ve

mahdud bir hayat-ı râiyâne imrâr etmekte olan bedevî bir kavmin her gün

görüp durduğu bir takım mahdud ve basit eşya ve hâdisât içün yığın yığın

kelimeler vardır. Bunda Arapları ciddi şekilde meşgul edecek muhtelif,

mütenevvi' ve mürekkeb hâdisâtın nedreti kadar Arapların lâyuad ve lâ

yuhsâ kabâil ve aşâire inkısam etmiş olmasının da büyük bir hassası vardır

(Ahmed Necati, 1925:14-15)

Yeni Fikir, her yönüyle “Yeni Hayat” doktrinini benimsemiş görünmektedir.

Türkçenin müstakil ve ayrı bir dil olduğu ve bu nedenle Arapça ve Farsça kelimelerden

arındırılması gerektiği konusundaki resmi görüşe hizmet ederken öz Türkçe kelimeleri bulup

bunları küçük sözlükler halinde açıklayarak tedavüle sokmayı amaçlıyordu. Bu maksatla

derginin ilk sayılarında “lisâniyât” başlıklı bir bölüm ayrılmıştı.

Yeni Fikir, Türkiye’yi yalnızca dil ve kültür bakımından değil, tarih ve coğrafya algısı

bakımından da Arap dünyasından koparmanın millileşme için hayati öneme sahip olduğuna

dair dönemin resmi ideolojisine destek veriyordu. Bu cümleden olmak üzere dildeki

sadeleşme hareketlerine en azından ilkesel olarak destek verirken, Türkiye’nin Osmanlı

sonrası coğrafi konumu ile ilgili algının değişmesi için de çaba sarfediyordu. Bu konuda

Avrupa ülkelerinde Türkiye’ye işaret etmek için 19. Yüzyılda ön plana çıkan “Küçük Asya”

(Asie Minor) terimini yerleştirme çabaları derginin ilk sayılarından son sayılarına kadar

serpiştirilmiş bir şekilde görülmektedir. Osmanlı devletinin yıkılmasının ardınan toprak

temelli Alman milliyetçiliği ile ulus temelli Fransız milliyetçiliğinin sentezlenmesinden

oluşan milliyetçi söylem, 1920’lerde ciddi bir karşılık bulmuştu. Misak-ı Milli söylemiyle

belirlenmiş “yurt” kavramına coğrafi bir boyut katma çabalarının parçası olarak Yeni Fikir,

“Asie Minor” ve onunla eş anlamlı olacak şekilde “Anadolu” tabirlerini ısrarlı bir vurgu ile

işlemekteydi.

9 Hayata ve ölüme bakış açıları, enerji ve mekanizm eksenli bir materyalizme dayanır. Örneğin Kemal Ferdi imzalı

“Ölüm” başlıklı bir yazıda hayat ve ölüm şöyle tanımlanmaktadır: “Hayat, hareket halinde bulunan maddenin bir şekl-

i faaliyetidir. Ölüm, bu faaliyetin sükûna inkılâbından başka bir şey değildir”.

12

III. SONUÇ YERİNE

Osmanlı’nın yıkılması ve modern Türkiye’nin kurulması süreci hep politik yönleriyle

ele alınmaktadır. Bu çalışmadaki amacım, bu sürecin bir tür kuşak çatışması biçiminde de

okunabileceğini göstermekti. Başka bir deyişle kuşak çatışması, ebeveyn ile çocuklar

arasında gizli saklı yaşanan “aile içi” bir deneyim olmanın ötesindedir. Bu yönüyle hafife

alınacak bir şey değildir. Jenerasyonlar arasındaki görüş farkları, dünyayı değiştirmeye

yetecek kadar enerji üretir. Bu enerji ile ne yapılabilceği üzerine her zaman düşünmek gerek.

Yeni Fikir, eski kuşağın (Abdülhamit Kuşağı) kaybettiği, yeni kuşağın (Jön Türk Kuşağı)

kazandığı bir kuşaklar arası çatışmanın ürünüdür. Ortaya çıkan yeni bağlamda da yeni

kuşaklarla ilgili kaygıların tükenmek bilmediğini göstermesi bakımından ilginçtir.

Yeni Fikir dergisi, 1925-1929 yılları arasında toplam 51 sayı olarak yayınlanmış

olmasına rağmen bugünün Türkiyesi üzerindeki etkileri olabildiğince azdır. Daha ilk

sayılarında yayınlanma amaçlarını ortaya koyarken Konya’da ve Türkiye’de etkili biçimde

insanları düşünmeye sevkedecek yayınlar yapmayı, gençlerin yalnızca bedenlerini değil

zihinlerini de eğitmenin gerektiğini vurguluyor ve kendisine bu yönde bir misyon biçiyordu.

Türkiye’deki genç sayısına ve eğitimden geçen insan sayısına dair şöyle bir tablo

çizmekteydi: “Bugün Türkiye orta mektep ve liselerinden her sene şehadetname alarak

çıkmakta olan talebenin sayısı yuvarlak hesapla 5000’den aşağı değildir. Memleketin en iyi

unsurlarından teşekkül eden bu zümre 20 sene sonra basit bir sayışla 100,000 fertten

mürekkep muazzam bir ordu teşkil edecektir. Orta tahsilini ikmâl edip her sene hayata atılan

talebeden pek cüz’i bir kısmı (500 kadar etmez zannederim) âlî tahsil iktisap etmek için

Darülfünun ve diğer yüksek mekteplere gider. Mütebaki 4500 kadar talebe terbiyeye, ahlâka,

tariha, riyaziyata ve sair malumata mücehhez, amma müstahsil bir san’atla teslih edilmemiş

bir halde müstakil hayata atılırlar. İşte materyalist olmıyan idealist terbiyenin facıası buradan

başlar… Türkiye her sene 4000, yiğirmi sene sonra 80,000 mefluc insan meydane getiriyor

ve getirecektir”. Bu satırların üzerinden 90 sene geçtikten sonra gençlerle ilgili kaygıların

hep aynı olması düşündürücü. Yeni Fikir dergisinin başyazarı Naci Fikret, fikirlerinin

Türkiye’de rağbet görmemesinden hep yakınmış, hatta bu yakınmayla ilişkili olarak

defalarca intihar etmeyi planlamıştır. Gençlerle ilgili Yeni Fikir’in dile getirdiği pek çok

kaygının bugün geçerli olmasına ilâveten, 51 sayı yayın yapan bir derginin, hedeflediği genç

kitleler üzerindeki etkisi bakımından neden “başarısız” olduğu üzerine de düşünmeye davet

ederek sözlerimi bitirmek istiyorum.

KAYNAKÇA

Ahmed Emin [Yalman], (1914) The Development of Modern Turkey As Measured by its

Press (doktora tezi) (New York: Columbia University).

Ahmed Necati (1925) “Öz Dil”, Yeni Fikir, Sayı 1, s. 14-16.

Ahmet Şekuri (1929) “Tahsilin Faciası”, Yeni Fikir, sayı 50, s. 1-3.

Güzel, Cemal (2002) “Türkiye’de Maddecilik ve Madde Karşıtı Görüşler”, Hacettepe

Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 19, Sayı 1, ss. 63-81.

13

Muşta, Muammer G. (1990) Konya Enerjetizm Felsefe Okulu (Ankara: Kültür Bakanlığı

Yayınları)

Naci Fikret (1925a) “Yeni Fikir’in Gayesi”, Yeni Fikir, Cilt 1, sayı 1, s. 1-4.

Namdar Rahmi (1925a) “Kudretiyât Nokta-i Nazarından Makine-İnsan”, Yeni Fikir, Sayı 2,

sayfa 1-6.

Osman Nuri (1925) “Yeni Hayat İçün Yeni Mekteb Lazımdır”, Yeni Fikir, Sayı 14, Sayfa 1-

4.

Taştan, Coşkun (2011) Geç Osmanlı-Erken Cumhuriyet Döneminde Türkiye’de Freudizm

(Ankara: Orion).