1595 EFLAK SEFERİ ve AKINCI OCAĞI'NIN SONU

29
1595 EFLAK SEFERİ ve AKINCI OCAĞININ SONU Ahmet KELEŞ * ÖZET Akıncı Ocağını, Köse Mihal’in kurduğu sanılmakta olup, gelişimini ise I.Murad döneminde Evrenos Bey sağlamıştır. Akıncılar Selçuklu Devleti’nde ki uç beylerinin vazifesini yapmaktadır. Akıncı Ocağı sınır güvenliğini sağlamak, istihbarat sağlamak, nehirlere köprü kurmak, mahsulâtı korumak, gidiş ve dönüşlerde ordunun baskın yemesini önlemek, keşif hizmeti görmek, gibi Mustafa Alkan’ın tabiri ile zamanın beşinci kol kuvvetinin vazifesini yapmaktadır. Karesi Beyliği’nin ilhakı ile Evrenos Bey Osmanlı hizmetine girmiş ve Balkanlarda Yenice-i Vardar, Selanik, gibi önemli merkezlerde vakıflar kurarak bu merkezlerin gelişimine, Balkanların Türkleşmesine ve İslamlaşmasına neden olmuştur. Sırbistan’da Mihaloğulları, Silistre de Malkoçoğulları, Mora’da Turhanoğulları önemli akıncı aileleridir. XVI. yy sonlarında III. Mehmed’in tahta geçmesi ile başlayan uzun savaş (1593-1606) dönemi içerisindeki Eflak Seferi sırasında, Eflak Voyvodası Mihal’in Osmanlı ordusunun Tuna nehrindeki köprüden geçişi esnasında Koca Sinan Paşa’nın tedbirsizliği sonucu, ordunun arkasında kalan akıncılar Mihal’in saldırısı ile adeta zayi olmuştur. 1625’te sayıları 2-3 * Ahi Evran Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Lisans Öğrencisi, [[email protected]] 1

Transcript of 1595 EFLAK SEFERİ ve AKINCI OCAĞI'NIN SONU

1595 EFLAK SEFERİ ve AKINCI OCAĞININ SONU

Ahmet KELEŞ*

ÖZET

Akıncı Ocağını, Köse Mihal’in kurduğu sanılmakta

olup, gelişimini ise I.Murad döneminde Evrenos Bey

sağlamıştır. Akıncılar Selçuklu Devleti’nde ki uç

beylerinin vazifesini yapmaktadır. Akıncı Ocağı sınır

güvenliğini sağlamak, istihbarat sağlamak, nehirlere

köprü kurmak, mahsulâtı korumak, gidiş ve dönüşlerde

ordunun baskın yemesini önlemek, keşif hizmeti görmek,

gibi Mustafa Alkan’ın tabiri ile zamanın beşinci kol

kuvvetinin vazifesini yapmaktadır. Karesi Beyliği’nin

ilhakı ile Evrenos Bey Osmanlı hizmetine girmiş ve

Balkanlarda Yenice-i Vardar, Selanik, gibi önemli

merkezlerde vakıflar kurarak bu merkezlerin gelişimine,

Balkanların Türkleşmesine ve İslamlaşmasına neden

olmuştur. Sırbistan’da Mihaloğulları, Silistre de

Malkoçoğulları, Mora’da Turhanoğulları önemli akıncı

aileleridir. XVI. yy sonlarında III. Mehmed’in tahta

geçmesi ile başlayan uzun savaş (1593-1606) dönemi

içerisindeki Eflak Seferi sırasında, Eflak Voyvodası

Mihal’in Osmanlı ordusunun Tuna nehrindeki köprüden

geçişi esnasında Koca Sinan Paşa’nın tedbirsizliği

sonucu, ordunun arkasında kalan akıncılar Mihal’in

saldırısı ile adeta zayi olmuştur. 1625’te sayıları 2-3* Ahi Evran Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Lisans Öğrencisi,[[email protected]]

1

bine düşmüştür. Bundan sonra devlet sınırlarda Serhad

Kulu teşkilatına önem vermiş, ayrıca Kırım kuvvetlerinden

de yararlanmayı ihmal etmemiştir Çeşitli kaynak eserlerde

Akıncı Ocağı ile ilgili doyurucu bilgiler verilmekte

ancak ocağın yok oluşuna pek değinilmemektedir.

Bildirimizi hazırlamaktaki gayemiz bu eksikliği gidermeye

yöneliktir.

Anahtar Kelimeler: Akıncı, Yergögü, Eflak Prensi

Mihail, Koca Sinan Paşa, Evrenos Bey.

GİRİŞ

Akıncı Ocağı, Osmanlı tarihi ve medeniyeti

araştırmacıları için ilgi çekici bir alan olmuştur1.

Temeli’nin Osman Bey döneminde Köse Mihal tarafından

atıldığı rivayet olunan Akıncı Ocağı, Orhan Bey döneminde

yaya ve müsellem teşkil edilene kadar kullanılmış,

Osmanlı’nın uç beyliğinden kısa sürede bir devlet haline

gelmesinde önemli bir yer tutmuştur. Bir ocak halini

almasında ise Evrenos Beyin (ö.1417) önemli katkıları

olmuştur. I.Murad devrinde Yeniçeri Ocağı kurulunca

1 Mustafa Alkan, “Osmanlı Devleti’nde Akıncı Ocağı’nın Sonu”,Akademik Bakış, C.7., S.13., (2013), s. 107.

2

akıncıların görevleri sadece sınır boylarına intikal

etmiştir.2

İlk defa düşman memleketine yapılan akın ve elde

edilen esirlerle o bölge hakkında bilgi elde edilir ve

burası yerleşime açılırdı. Akıncıların başlıca

vazifeleri, ordunun keşif hizmetini görmek, esirler

alarak onlardan mevcut durumu öğrenmek, ordunun geçeceği

yerdeki mahsulâtı korumak, araziyi keşfederek orduya yol

açmak gibi çok önemli ve stratejik görevleri vardı.

Rumeli’de ayrı ocak halinde ve muhtelif mıntıkalarda

bulunurlar ve kumandanlarının isimleri ile anılırlardı.3

Osmanlıların kuruluş döneminde Evrenos Bey

akıncıları vardı. Bu akıncılar zamanla hudutlarda

Evrenosoğulları, Mihaloğulları, Turhanoğulları gibi

muhtelif akıncı aileleri haline gelmişlerdir.4

Makalemizde ilk olarak, Akıncı Ocağı ve Akıncı

Aileleri hakkında bilgi verdikten sonra, Eflak Seferi ve

Yergöğü Köprüsü hadisesinden bahsedilecektir.

2 Abdülkadir Özcan, “Akıncı”, DİA, C.2., İst.,(1989), s. 249.3 İ.Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi I, TTK, Ankara, 2011, s.518;Mehmet Ali Ünal, Selçuklulardan Bugüne Tarih El Kitabı, Ed. AhmetNezihi Turan, Grafiker Yay., Ankara, 2006, s. 208; Mehmet Ali Ünal,Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Fakülte Kitabevi, Isparta, 2013, s. 85;Yusuf Halaçoğlu, XIV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatıve Sosyal Yapı, TTK, Ankara, 1991, s. 50; Alkan, 2013, s. 112;Mustafa Özer, “Edirne-Uzunköprü-Kırkkavak Köyü Gazi Turhan BeyKülliyesi”, Sanatta Anadolu-Asya İlişkileri, Prof. Dr. BeyhanKaramağaralı’ya Armağan, Hacettepe Üniversitesi Yay., (2006), s.367.4Uzunçarşılı, 2011, s. 518.

3

1.AKINCI OCAĞI

Akıncı ( ي� ج� ن� ي� ,(اق� keşif, yağma ve tahrip maksatlarıylayabancı memleket arazisine akın yapanlara verilen

isimdir. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey zamanında

şimdi bildiğimiz gördüğümüz askerlerden eser yoktu. O

zamanda kabilenin eli silah tutanları sefere davet

edilir, iş bitince de mevcut işleriyle iştigal

ederlerdi.5

Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde Aygut Alp,

Turgut Alp, Konur Alp, Hasan Alp, Akça Koca, Samsa Çavuş

gibi uç liderleri bağımsız hareket ediyorlardı. Zamanla

onlar Osman Gazi’nin yoldaşları oldular ve Osman Bey’in

liderliğinde birleştiler.6 Cümlesi at üstünde harbe

iştirak eden bu kahramanlar talim ve manevranın ne demek

olduğunu bilmeden at üzerinde o zamana göre kılıç ve

kalkan sallamaktaki ustalıkları sayesinde zaferden zafere

koşuyorlardı.7

Devlet yönetimi Orhan Bey ve I.Murad’a intikal

edince iş değişti. Çünkü Osmanlı Devlet’i büyüyor,

5 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,MEB, C.1., İst.,1983, s. 36; Rehber Ansiklopedisi, “Akıncılar” mad.,Haz. Komisyon, C.1, 1993.6Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye, C.1, Türkiye İş Bankası KültürYay., İst., 2012, s. 11; Detaylı bilgi için bk. Aşıkpaşazade,Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Nşr. Atsız, Ötüken Yay., 2012, s. 35;;Uzunçarşılı, 2011, s. 105.7 Pakalın, 1983, s. 36.

4

istihdam olunan efradın sayısı da çoğalıyordu. Bunun

içindir ki muntazam bir asker teşkilatı kurulmuştu. İlk

önce yaya ve müsellem daha sonra bununda yeterli

olmayacağı düşünülerek Çandarlı Kara Halil’in de

bulunduğu bir danışma meclisinde yeniçeri ve sipahilik

teşkilatı kuruldu. Bu teşkilattan sonra Akıncı Ocağı

hudut boylarına kaydırıldı ve ihtida etmiş(müslüman) olan

Köse Mihal bu teşkilatın başına getirildi. Mihal Bey’in

başa gelme nedeni ise bu bölgeleri çok iyi bilmesi idi.

Sipahilik kurumunun kurulması ile birlikte artık fazlaca

masraf da olmayacaktı.8

Akıncılar, yeniçeri veyahut tımar ve zeamet erbabı

gibi muntazam asker olmaması, herkesin istediği gibi

istediği tarafa hareket etmekte oldukları şeklinde

anlaşılmamalıdır.9

“Akıncı” kelimesinin ilk kez nasıl ortaya çıktığına

dair net bir bilgi yoktur. Bununla birlikte kelimenin

tarihi süreç içerisinde kendiliğinden ortaya çıktığı

söylenilebilir.10

Akıncı kanunnamesinde, akıncılığın ırsi olduğu yani

babadan oğula geçebildiği, eğer erkek çocuk yoksa aile

efradından erkeklerin alınabileceği, bu da yoksa imam,

8 Pakalın, 1983, s. 37; Özcan, 1989, s. 249; Ahmet Şimşirgil, KayıI, KTB Yay., İst., 2012 s. 76-77; Özgür Körpe, “Osmanlı OrduTeşkilatında Akıncı Ocağının Yeri ve Çağdaş Türk SilahlıKuvvetlerine Etkileri”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, S.13, İst.,(2011), s. 130. 9 Pakalın, 1983, s. 37.10 Körpe, 2011, s. 130.

5

köy kethüdasından birini kefil göstermek şartı ile aile

dışından herhangi birinin akıncılığa girebileceği

kayıtlıdır.11 Akıncılığın babadan oğula geçmesi ve

akıncılıktan başka bir işle meşgul olmamaları Divan-ı

Hümayun kayıtlarında da bulunmaktadır. Bu kayıtlardan

birinde Vulçıtrın Sancak Beyine gönderilen hükümde

Defter-i Hakani’de kayıtlı olan kadim akıncıların

celep(kasap) olarak yazılmamaları buyrulmuştur.12

1.1 Akıncıların Özellikleri

Akıncılar çoğunlukla Rumeli ve Batı Anadolu’dan

çıkar. Her birinin akıncı kumandanı vardır. Her akıncı

adayı kendisini beyine tanıtmak durumundadır. Bu bakımdan

diğer ordu kurumlarındaki askere alınma şekline hiç

benzemez. Padişahın bile bir kişiyi akıncı beyine tavsiye

ettiğine dair belgelere rastlanılamamıştır.13 Tecrübeli

akıncı beylerinin düzenlediği akınlarda çok sayıda yer

fethedilir, yağmalanır ve binlerce esir alınarak geri

dönülürdü.

Meydan savaşlarında akıncılar düşman ordusunun

sarılması, takibi ve imhası vazifesini görürdü. Sefer

11 Körpe, 2011, s. 131; Yılmaz Öztuna, “Osmanlı’nın Atlı KomandolarıAkıncılar”, Tarih ve Medeniyet Dergisi, S.21, (1995), s. 13.12 “Vusul buldukda kadimden akıncı oğlu akıncı olanları emrim üzrecelep kayd eylemeyüb aharda celepliğe kadir yarar ve müte’ehhilkimesneleri celep tahrir eyleyesin.” Musa Günay, 55 Numaralı MühimmeDefteri 1584-85 (Özet ve Transkripsiyon), Ondokuz Mayıs ÜniversitesiSosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Eğitimi Anabilim Dalı, YayınlanmamışYüksek Lisans Tezi, Samsun, 1996, s. 157, Tıpkıbasım s. 124 Hüküm235.13 Öztuna, 1995, s. 13; Halaçoğlu, 1991, s. 50.

6

dönüşü ordunun arkadan baskın yemesini engeller ve

düşmanı Türk topraklarına sokmazdı. Akıncı beyleri,

Avrupa dillerinden birçoğunu bilir, Avrupa şehir ve

kasabalarını yakından tanırlardı. Böylelikle istihbarat

faaliyetlerinde de bulunurlardı.14

Akıncı kanunu gereğince, bin askere bir binbaşı, yüz

askere bir yüzbaşı, on askere bir on başı tayin

edilirdi.15 Bu şekilde yapılanma Türklerin onlu askeri

teşkilatına dayanmaktadır. Devlet, akıncılar için kışla

tayin etmez, maaş vermez ve silah teçhizatı sağlamazdı.

Akıncılar silahlarını kendileri temin eder ve düşmandan

aldıkları ganimet ile geçinirlerdi.16 Düşman topraklarına

yapılan akının akın adını alabilmesi için mutlak surette

bir akıncı beyinin komutası altında gerçekleşmesi

lazımdı. Eğer akıncı beyi katılmıyor ve gönderdiği kuvvet

yüz ve yüzden fazla oluyorsa haramilik, yüzden aşağı

oluyorsa çete veya potera adını alırdı.17 Akıncılar

Avrupalıların iddia ettiği gibi sırf çapul ve yağma yapan

serseri güruhu değildi. Akıncılar birçok vergiden muaf

tutulmuş olup, Rumeli de bazıları muntazam toprak

sahibidirler.18

14 Ünal, 2013, s. 85; Ünal, 2006, s. 209.15 Uzunçarşılı, 2011, s. 518; Ünal, 2013, s. 86; Ünal, 2006, s. 210;Özcan, 1989, s. 249.16 Özcan, 1989, s. 249; Alkan, 2013, s. 111.17 Özcan, 1989, s. 250; Uzunçarşılı, 2011, s. 518; Ünal, 2013, s. 86;Ünal, 2013, s. 210.18 Öztuna, 1995, s. 13; Özcan, 1989, s. 250; Ünal, 2013, s. 86-87;Ünal, 2006, s. 210.

7

Akıncıların isimlerini, eşkâlini ve tımara sahip

olanları gösteren muntazam defterler mevcuttu. Bu

defterlerden biri devlet merkezindeki defterhanede,

diğeri ise akıncıların bulundukları eyalet ve sancak

kadılıklarında saklanırdı. Gerektiğinde akına çıkamayacak

hale gelenlerin, malullerin ve vefat edenlerin yerine

çevik, iyi binici ve kuvvetli gençler alınarak kadrolar

en uygun şekilde takviye edilirdi. Akıncılar arasında

tımarlı veya muafiyetli taviceler vardı. Bu taviceler

fedakâr akıncılar olup, akıncıların çeribaşı idi.

Akıncılara akın için emir geldiği vakit bu fedakâr

çeribaşılar aracılığıyla diğer akıncılara duyurulurdu.19

En meşhur akıncı sülaleleri Arnavutluk ve Dalmaçya

kıyılarında Evrenos oğulları, Bosna, Sırbistan ve

Semendire de Mihaloğulları, Silistre civarında

Malkoçoğulları, Mora’da Turhanbeyoğulları idi.

Akıncılar esas olarak Rumeli’de bulunmakla birlikte

II. Bayezid ve Selim döneminde Anadolu’nun doğusundaki

devletlere karşı da kullanılmıştır. Fetihler döneminin

sona ermesi ile birlikte eski akınlarda görülmez olmuş,

akıncıların sayısı da azalmaya başlamıştır.20

1.2 Akıncı Aileleri

1.2.1 Evrenosoğulları

19 Ünal, 2013, s. 86-87; Ünal, 2006, s. 210.20 Özcan, 1989, s. 250.

8

Osmanlı Devleti’nin Balkan Fatihi diyebileceğimiz

Evrenos Bey, Osmanlıların Balkanlara geçişinde önemli rol

oynamıştır. Evrenos Bey Evrenosoğulları’nın atası olup,

Orhan Bey, I. Murad, Yıldırım Bayezid ve Çelebi Mehmet

dönemlerinde faaliyetlerde bulunmuştur.21 Osmanlıların

1345 yılında Karesioğulları’nı ilhak etmesi ile birlikte

Osmanlı bahriye teşkilatının temelleri atılmış ve Hacı

İlbey’i, Ece Halil, Gazi Fazıl ve Evrenos Bey Osmanlı

hizmetine girmişlerdir.22 Günümüzde Yunanistan sınırları

içerisinde bulunan Gümülcine, Selanik ve Yenice-i Vardar

gibi önemli vilayetlerde vakıflar kurmuşlar ve türbesinin

de bulunduğu Yenice-i Vardar ailenin merkezi haline

gelmiştir.23

Süleyman Paşa ile birlikte Rumeli’ye geçişte önemli

rol oynayan Evrenos Bey, Süleyman Paşa’nın ölümünün

ardından Şehzade Murad ile birlikte fetihlere devam

etmiştir. Kısa bir süre sonra Orhan Bey’in de ölümü

21Ayşegül Kılıç, “Bizans ve Osmanlı Kaynaklarında Gazi Evrenos Bey’inİmajı Hakkında Bir Inceleme” AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi,C.30, S.49, (2011), s. 131; Ayşegül Kılıç, “Evrenos Bey’in KökeniHakkında Tartışmalar ve Yeni Bir Değerlendirme”, Belleten, C.LXXV,S.274, (2011), s. 747; Ersin Gülsoy vd, Osmanlı Tarihi El Kitabı,Ed. Tufan Gündüz, Grafiker Yay., Ankara, 2013, s. 29; Ayşegül Kılıç,“Akıncı Bey’i Evrenos Bey’e Ait Mülkname”, OTAM, S.20,(2006), s.59; Ayşegül Kılıç, “Sultan I.Murat’ın Gözüyle Balkanların “Uç Bey’iNasıl Olmalı”, Sultan I.Murad Hüdavendigar ve Dönemi Sempozyumu, Ed.İsmail Selimoğlu, 6-7 Nisan 2012, Gaye Kitabevi, Bursa, (2012), s.257. 22 Gülsoy vd, 2013, s.28; Mehmet İnbaşı “Sultan I. Murad’ın EvrenosBey’e Mektubu” A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.17,Erzurum, (2001), s. 225; İnalcık, 2012, s. 46-47; Halil İnalcık,Osmanlı İmparatorluğu: Klasik Çağ (1300-1600), Çev. Ruşen Sezer,Yapı Kredi Yay., İst., 2006, s. 15.23 Kılıç, “Bizans ve Osmanlı Kaynaklarında…”, 2011, s. 131.

9

üzerine Şehzade Murad Rumeli’den ayrılmak zorunda kalmış,

bölgenin kontrolü Hacı İlbey ile Evrenos Bey’e

bırakılmıştır.24

Balkanlarda ki ilk Osmanlı harekât üssü Bolayır ve

Gelibolu’dur. Osmanlılar 1366-76 yılları arasında

sınırlarını Makedonya ve Bulgaristan içlerine doğru

genişlettiler. Bu faaliyetlerde Evrenos Gazi, Hacı İlbeyi

ve Mihaloğlu gibi akıncı beylerinin rolü büyük

olmuştur.25

Evrenos Bey’in babası Prangı lakabı ile anılan İsa

Bey’dir. Akkoyunlu Türkmenlerinden olabileceği düşünülen

Evrenos Bey’in babası hakkında yapılan son çalışmalarda

İsa Bey’in adı 1457 tarihli bir kitabe de “Pranko

Lazarat” olarak şimdiye kadar karşılaşmadığımız bir

şekilde geçmiş ve İsa Bey’in Slav kökenli olabileceği

ileri sürülmüştür.26

I. Murad 1386 tarihinde Evrenos Bey’e bir mektup

göndermiş ve Evrenos Bey’e hitaben “cenab-ı emaret-me’ab

eyalet-intisab iftiharü’l-ümerayi’l-kiram meliku’l guzat ve’l mücahidin

kahirinü’l-kefere ve’l müşrikin Gazi ve Hacı Evrenos Bey” elkabı ile

hitap etmektedir.27

24 Fahameddin Başar, “Evrenosoğulları” DİA, C.11, İst., (1995) s.539; İnbaşı, 2001, s. 226.25 Halil İnalcık, Osmanlı ve Modern Türkiye, Timaş Yay., İst., 2013,s. 12.26 Geniş bilgi için bkz. Ayşegül Kılıç, “Evrenos Bey’in BabasıPranko Lazarat’ın Vakfı ve Türbesi”, GAMER, I, (2012), s. 87.27 Kılıç, “I. Murad Hühavendigar ve Dönemi Sempozyumu”, 2012, s. 259;İnbaşı, 2001, s. 228.

10

Evrenos Bey’e, I. Murat zamanında akından elde

edilen esirin beşte birini almasını söylediler. Evrenos

hayli oğlanlar topladı. Hana dedi ki: “Bunları Türk’e

verelim. Türkçe öğrensinler. Bunları çeri yapalım.”

Dediği yapıldı. Sayıları bir hayli arttı. Yeniçerilik

onun zamanında ortaya çıktı.28

I. Murad döneminde Serez Evrenos Gazi’ye uç merkezi

olarak verildi. Bundan sonra Evrenos Gazi, Karlıili’ne

kadar akınlar düzenledi. Bir müddet sonra uç merkezini

Yenice-i Vardar’a taşıyan Evrenos Gazi, Arnavutluk, Batı

Makedonya ve Teselya üzerine akınlar yapmaya başlamıştır.

Bayezid döneminde ise Mora içlerine akın yapmakla

görevlendirilmiştir.29

Evrenos Bey 1417 yılında Yenice-i Vardar’da öldü.

Akıncılığın önemini yitirmesi ile birlikte XVI. yy’dan

itibaren nüfuz ve şöhretleri azalmış, aile fertleri

çeşitli alanlarda idarecilik yaparak günümüze kadar

gelmiştir.30

1.2.2 Mihaloğulları

Köse Mihal, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında

(1299-1326), Bizans’a bağlı Harmankaya Tekfuru iken

28 Aşıkpaşaoğlu, 2012, s. 62-63.29 Gülsoy vd, 2013, s. 34,40.30 Başar, 1995, s. 541.

11

muhtemelen 1314 yılında Osman Bey’in arkadaşları arasına

girmiş ve müslüman olmuştur.31 Osman Gazi oğlu Orhan

Gazi’ye yoldaş olması için görevlendirdiği kişiler

arasında Köse Mihal de bulunmaktadır.32

Köse Mihal’in ihtidası ile ilgili Aşıkpaşaoğlu

Tarihi’nde; …Osman Gazi: “Mihal’i çağıralım İslam’a davet edelim.

Ondan sonra nereye isterseniz oraya gidelim. Eğer müslüman olmazsa önce

onun ilini vuralım” dedi. Mihal’e adam gönderdiler. Mıhal gelince “Hanım!

Beni Müslüman edin. Hz. Peygamber’i düşümde gördüm. Bana iman arz

kıldı.”dedi. İman arz ettiler. Kabul etti.”33 Mihal’in ihtidasında rüya

motifi işlenmiştir. Ayrıca Osman Bey kendisine

nöker(kul), yoldaş olmuş bir kişi için müslüman olmaz ise

önce onun ilini vuralım demesi bu noktada düşündürücü

gelmektedir.

Müslüman olduktan sonra Abdullah Mihal adını aldığı,

Osman Bey’in bütün savaşlarına katıldığı ve Sakarya

havzasında yapılan savaşlarda Osmanlı ordusuna öncülük

ettiği belirtilir. Köse Mihal’in soyundan gelenler Rumeli

fütuhatında önemli roller oynamışlardır.34 Balkanlarda

Bulgaristan ve Makedonya içlerine doğru ilerlemelerini

sürdürmüşlerdir. Bu faaliyetlerde Mihaloğulları önemli

faaliyetlerde bulunarak, Dimetoka ucunda Uzuncaova-Filibe

istikametindeki gazileri örgütlediler. Balkan dağları

31 Mehmet Şeker, Osmanlı Belgelerinde İhtida Kavramı ve Mühtediler,Ötüken Yay., İst., 2007, s. 48-49; Fahameddin Başar,“Mihaloğulları”, DİA, C.30, İst., (2005), s. 24. 32 Aşıkpaşaoğlu, 2012, s. 37.33 Aşıkpaşaoğlu, 2012, s. 35; Şeker, 2007, s. 49.34 Başar, 2005, s. 24.

12

istikametinde bulunan doğu uç gazileri Mihaloğulları

kumandası altında idi.35

Mihaloğulları ailesine mensup olanlar bilim ve

kültüre önem vermişlerdir. Ayrıca Bursa, Amasya,

Gölpazarı, Edirne ve daha birçok yerde han, hamam,

imaret, köprü, medrese, zaviye kurmuşlardır.36 Askeri

zümre mensuplarının amacı ekseriya bu imaretleri vakıf

olarak yapmaktı. Hedefleri ticareti desteklemekten

ibaretti.37

1.2.3 Malkoçoğulları

Osmanlı Devleti’nde özellikle XV. ve XVI. yy.larda

faaliyet gösteren bir akıncı ailesi olup, Anadolu ve

Rumeli fütuhatında önemli bir yer teşkil eder. Ailenin

bilinen ilk ferdi Yıldırım Bayezid döneminde Sivas kale

muhafızı olan Mustafa Malkoç Bey’dir. Malkoçoğulları’nın

Bosna’nın Malkovich ailesine mensup olduğu ileri

sürülür.38 Koç; halk arasında kuvvetli, güçlü manasında

olup kabadayılar arasında kullanıldığına nazaran

Malkoç’un yiğit manasına gelmesi uygun görülür.39

Osmanlıların Balkanlarda yaptığı I.Kosova, Niğbolu, Varna

ve II. Kosova savaşlarında büyük meydan muharebelerine

35 İnalcık, Osmanlı ve…, 2013, s. 12,15.36 Başar, 2005, s. 25.37 Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi, ÖtükenYay., İst., 2013, s. 204.38 Fahameddin Başar, “Malkoçoğulları”, DİA, C.27, Ankara, (2003), s.537.39 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,C.2., MEB, Ankara, 1983, s. 403.

13

katılmışlar, XVII. yy.da akıncılığın önemini kaybetmesi

ile birlikte Malkoçoğulları devride kapanmıştır.40

1.2.4 Turhanoğulları

Balkanlar’da fetih faaliyetinde bulunan akıncı

ailelerindendir. Ailenin vakıf kayıtlarına göre, Malkara,

Uzunköprü, Keşan ailenin ilk yerleşim yeridir. Ailenin

bilinen ilk ferdi Turahan Bey’dir. Turahan Bey’in ismi

Osmanlı kaynaklarında Düzmece Mustafa olayı dolayısıyla

geçer. Mora sahil kesiminde Venedik idaresindeki şehirler

hariç, diğer yerleri ele geçirdi. Turahan Bey, Tuna

sınırına yönelik akınlarda da bulunmuştur. Fatih Sultan

Mehmed’in İstanbul’u fethine taraftar olanlar

arasındadır. Mora’dan gelecek yardımları önlemek için

1452 yılında Ahmet ve Ömer adlı iki oğluyla önemli

faaliyetlerde bulundular. Turahan Bey, 1455 yılında

seksen yaşında vefat etti. Türbesi, Uzunköprü-Kırkkavak

köyündeki yaptırdığı caminin yanına defnedildi. Aile,

cami, mescid, tekke, imaret, hamam yaptırmışlardır.41

2., Sonun Başlangıcı: Eflak Seferi ve Akıncı

Ocağı’nın Sonu

1595 Eflak Seferi, tek başına müstakil bir sefer

olmayıp 1592 ile 1606 yılları arasında Avusturya ile

40 Başar, 2003, s. 538.41 Feridun Emecen, “Turahan Bey”, DIA, C.41, Ankara, (2012), s. 405-406.

14

girilen uzun savaşlar içerisindeki sefere verilen

isimdir.15 yıl süren bu savaşlar Osmanlı Devleti’nde

dönüşümün tezahürlerini oluşturacaktır.42 Uzun savaşların

başlama sebebi Bosna sınırında Telli Hasan Paşa’nın

faaliyetleri ve buna mukabil Macar Hırvat kodamanlarının

karşı saldırılarıdır. Eskiden beri serhat bölgelerinde

gizli ve gayri resmi çatışma hali bilinen bir durumdur.

Ancak her iki tarafta bunu büyüterek bir savaşa

dönüştürmez. Karşılıklı şikayetler olduğu zaman sınırları

koruma bahanesi ileri sürülürdü.43Ancak Hasan Paşa’nın

ölümü, Koca Sinan Paşa’nın eline bir fırsat vermiş ve

tıpkı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Viyana’yı şahsi

ihtirasları yüzünden kuşatması gibi, oda selefi Ferhat

Paşa’nın İran seferinde ki başarılarını kıskanmıştır.

Özellikle Hıristiyan dünya üzerine yapılan seferler gaza

ideolojisi dolayısıyla kendisine prestij kazandıracaktır.

Koca Sinan Paşa, Temeşvar ve Budin Paşaları ile

Rumeli Beylerbeyi’ne katilleri cezalandırmak için Tuna ve

Sava nehirlerine doğru hareket emri verdi. Üç kez

kuşatılıp alınamayan Sisak kalesi ele geçirildi. Bunun

üzerine Erdel Prensliği, Eflak ve Boğdan

42Uzun savaşların neden olduğu Osmanlı askeri sisteminin dönüşümü, tımar sisteminin işlevini yitirmesi, Celali isyanları gibi konulardadetaylı bilgi için bkz. Oktay Özel, Goşa’nın Gözleri Türkiye 1643, İletişim Yay., İst., 2013; Mustafa Akdağ, “Celali Fetreti”, AÜDTCFD,C.16, S.1-2, 1958, s.53-107; Ahmet Keleş, “3 Numaralı Mühimme Defterine Göre Osmanlı Devleti’nde Tüfenk”, Gelecek Geçmişi Tartışıyor Ulusal Tarih Öğrenci Sempozyumu Bildirileri, Isparta, 2-4Mayıs, 2013, s.414-429. 43 Feridun Emecen, Osmanlı Klasik Çağında Savaş, Timaş Yay., İst., 2011, s.280-281.

15

Voyvodalıklarının, Avusturya lehine oluşturdukları kutsal

veya mukaddes ittifak Osmanlı Devletini zor durumda

bıraktı. Başından beri bir Haçlı seferi özelliği gösteren

bu ittifaka, 1593 yılında enerjik, gururlu ve büyük bir

savaş yeteneğine sahip olan yeni Eflak Prensi Mihail’in

ise katılacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu. Bu

arada Erdel kralı Sigismund Bathori’nin ordusunda bulunan

Romenler, Macarlar ve kiralanan Kazaklar ise her yere

saldırıyorlardı. Hırsova, Maçin, Rahova ve İbrailde

öfkeli Eflak çeteleri ile buraları talan edip ateşe

verdiler. Bu isyan Koca Sinan Paşa’nın veziriazamlıktan

azledilmesine neden oldu.44

III. Murat’ın ölümü ile başa geçen III. Mehmed’in

ilk icraatı ise yeni Veziriazam Ferhat Paşa’yı Eflak

üzerine sefere göndermekti. Ferhat Paşa, haziran ayında

Yergögü ile Tuna arasında köprü yapımını hızlandırdı.

İşte bu sırada Ferhat Paşa’nın azledildiği haberi geldi.

Koca Sinan Paşa Damat İbrahim Paşa üzerindeki nüfuzunu

kullanarak tekrar veziriazam oldu.45 İbrahim Paşa, Sinan

Paşa’nın ardından veziriazam olmayı bekliyordu. Bu yüzden

44 Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C.3, Çev. NilüferEpçeli, Yeditepe Yay., İst., 2009, s. 253,259; Mücteba İlgürel vd,Genel Türk Tarihi, Ed. Hasan Celal Güzel-Ali Birinci, C.6, YeniTürkiye Yay., Ankara, 2002, s. 67. 45 Mehmet İnbaşı-Ersin Gülsoy-Zübeyde Güneş Yağcı, Osmanlı Tarihi ElKitabı, Ed. Tufan Gündüz, Grafiker Yay., Ankara, 2013, s. 226-227;Rhoads Murphey, Osmanlı’da Ordu ve Savaş 1500-1700, Çev., TanjuAkad, Homer Yay., İst., 2007, s. 29; İsmail Hakkı Uzunçarşılı,Osmanlı Tarihi , C.3, II. Kısım, TTK, Ankara, 1995, s. 81; YaşarYücel-Ali Sevim, Türkiye Tarihi, C.3, TTK, 1991, s. 33; Jorga, 2009,s. 264; İlgürel vd, 2002, s. 67.

16

Ferhat Paşa’nın tekrar başa gelmesi çıkarlarına ters

düştüğü için ordunun lojistiğini yavaşlattı. III.

Mehmet’e de askerin Ferhat Paşa’yı istemediğini söyledi.

Bunun üzerine Ferhat Paşa azledildi.46

Ferhat Paşa ölüme giderken Koca Sinan Paşa acilen

Tuna boylarına hareket etti. Almanya, Macaristan ve

Bohemya’nın asilzadeleri aralarında para toplayarak kış

aylarından itibaren kutsal savaş için hazırlıklara

başladılar. Birliklerin başına Hıristiyanların Koca

Sinan’ı Mansfeld Dükü Karl getirilecekti. Koca Sinan Paşa

Eflâk’ı dize getirmek için tedbirler almıştı. Sinan Paşa

yeni köprüyü geçerek Tuna nehrinin sol kenarına geldi.

Prens Mihail ise 16 bin kişilik askerle başkente giden

yolu kapatmak için buraya geldi. Emrinde Erdelliler,

Köylüler, Boyarlar ve Kazaklar bulunuyordu. Başlangıçta

küçük çatışmalar halinde başlayan savaşta Koca Sinan

Paşa, Mihal’in küçük ordusuna saldırdı ve geri

püskürttü.47

Ardından Koca Sinan Paşa, Transilvanya Prensi

Sigismund Bathori ile pazarlıklara başladı. Kendisi pek

zayıf bir siyasetçi idi. Komutanı olan Mihail’i önemli

anlarda yalnız bırakıyordu. Sinan Paşa’da genç prensin

aklını çelmeye çalışıyordu. Lehistan Kralı III. Sigismund

ve vasisi Zamoyski’nin ise düşmanları olan Almanlardan

dolayı bu ittifaka katılması düşünülemezdi. Almanlar

46 Alkan, 2013, s.113.47 Jorga, 2009, s. 264.

17

Lehistan Kralına gönderdikleri mektupta, Batı ile

güçlerini birleştirme teklifinde bulundular. Zamoyski

baştan beri kutsal ittifaka girmeleri halinde gerek

Boğdan’ın, gerek Eflâk’ın Lehistan idaresine verilmesini

istiyordu. Koca Sinan Paşa Lehistan’ın Boğdan üzerinde

hak iddia etmesini endişe ile karşılıyordu. Zamoyski

kaçak prensleri Kazak ve Leh askerlerinden oluşan

birliklerle beraber Eflak üzerine gönderdi. Sigismund

Zamoyski’nin bu tavrından dolayı Floransalıların desteği

ile Karpatları aştı. Macaristan’da kış mevsimi

yaşanmasından da yararlandı. Türkler ağır süvari ve

toplar karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar.

Estergon işgal edildi.48

Erdel kuvvetleri Temeşvar’ı ele geçirdi. Ardından

Sigismund veziriazam ile karşılaşmak istemediğinden

Yergöğü’ne hareket etti. Sinan Paşa’da Tuna kıyısında

idi. Erzak eksikliği ve uzun süredir Tatarların yardımı

gelmediği için yeniçeriler perişandı. Sinan Paşa

Sigismund’un dinç kuvvetleri karşısına bitkin haldeki

yeniçerileri çıkaramazdı. Yergöğü üzerine kurdurduğu

köprünün, başına asker bırakarak yoluna devam etti. Amaç

Tuna’nın diğer tarafındaki Rusçuk’a geçmekti. Ordunun

geçişi ise üç gün sürecekti. Geçiş sağlandıktan sonrada

Yergöğü köprüsü yıkılacaktı. Eski geleneklere göre

yüzde onunu sultana verilmek üzere binlerce esir ve büyük

48 Jorga, 2009, s. 266-267; Aurel Decei, “Eflak”, İA, C.4, MEB,Eskişehir, (2001), s. 184.

18

bir ganimet içerisinden sultanın payını almaya karar

verdi. Bu durum Osmanlı Devleti’nin önemli askeri

birliklerinden biri olan Akıncı Ocağı’nın yavaş hareket

etmesine neden olmuştur. Ordu Mihail’in baskınına uğradı.

Sinan Paşa süratle köprünün olduğu yere çekildi.

Brummett’in Naima’dan aktardığına göre, Naima, askerin

kamp yerini bırakıp çevrede yağmaya giriştiğinden

bahseder. Sinan Paşa gece köprüyü tek başına geçerek

askeri öte tarafta bıraktı. Komutan kendi canını kurtarma

derdine düşmüştür. Mihal’in ordusu kamp yerine varır ve

mühimmatı ele geçirerek bir tepeye yerleştirilen toplarla

köprüyü ve kaçan Osmanlı askerini topa tutar.49 Birkaç

isabet alan köprü çöktü ve binlerce akıncı Tuna nehrinde

boğuldu. Ayrıca ocağın belini büken önemli bir hadise ise

özel olarak yetiştirilen yüz bin atının telef olmasıdır.

1826 yılına kadar resmen devam eden Akıncı Ocağı bir daha

toparlanamamıştır. Ocağın görevini sınır boylarında

Serhad kulları ve Kırım askerleri eda etmeye başlamıştır.

Tarihçi Mustafa Ali, Koca Sinan Paşa’nın 1595

yılında sefere komuta ederken, elden kaçan fırsatlarla

ilgili olarak komutanın Tatar müttefikleriyle olan hassas

ilişkilerini iyi değerlendiremediğinden yakınır. Kırım

Hanı, II. Gazi Giray Han’a karşı takındığı olumsuz tavır,49 Palmira Brummett, “Nehir Geçmek: Osmanlı’daki AskeriAyaklanmalarda-Mecazi ve Gerçek Kırılma Noktaları” Osmanlıİmparatorluğu’nda İsyan ve Ayaklanma, Ed. Jane Hathaway, Çev., DenizBerktay, Alkım Yay., (2010), s. 87-88; İnbaşı vd, 2013, s. 226-227;Jorga, 2009, s. 269; Karpat, 1994, s. 468; Alkan, 2013, s. 113-114;Ünal, 2013, s. 88; Ünal, 2006, s. 211; Özcan, 1989, s. 250; Yücel-Sevim, 1991, s. 33; İlgürel vd, 2002, s. 68.

19

Tatar askerlerine yağma izni vermemesi savaş sırasında

motivasyon olarak askeri olumsuz etkilemiştir.50 Bu da

yardım gelmemesine ve yeniçerilerin güçten düşmesine

neden olmuştur. Yenilginin ardından Koca Sinan Paşa bir

müddet gözden düşmüştür.

SONUÇ

Makalemizde de belirttiğimiz üzere Akıncı Ocağı,

diğer askeri teşkilatlardan hiçbirine benzememektedir. Bu

özelliği ile de kendisine has kuralları olan bir kurum

olup, Osmanlı Devleti’nin gelişmesinde büyük pay sahibi

bir organizasyondur. Kuruluş yıllarında uç beyi olan bu

teşkilatın öncüleri merkezi otorite altına girmişler ve

siyasi-askeri bir organizasyona eklemlenmişlerdir.

Bir kez daha tekrar etmemiz gerekirse 1595 Eflak

Seferi, Osmanlı Devleti’ne karşı başlatılan uzun savaşlar

içerisinde bir savaştır. Mihail ise genç, cesaretli ve

gözü pek bir savaşçıdır. Ferhat Paşa’nın kuyusunu kazıp

kendisini veziriazam yaptıran Sinan Paşa, Yergöğü

Köprüsü’nden geçerken yaptığı hata ile ocağın sönmesinde

birinci dereceden pay sahibidir. Keza savaş devam ederken

Tatarlar ile ters düşmüş ve ordu için muntazam öneme

sahip olan yardımı engellemiştir. Bu yardımın gelmemesi

ile askerler bitkin bir halde Mihail’in dinç kuvvetleri

karşısında pek bir varlık gösterememiştir. Osmanlı

50 Murphey, 2007, s. 160.

20

ordusunun yenilgiye uğratılması Avrupa’da büyük bir

sevinç kaynağı olmuştur.

Akıncı Ocağı’nın sonunun Osmanlı askeri sistemine

etkisi konusunda şunları söyleyebiliriz. Akıncılar bir

daha toparlanamadılar ve sayıları gittikçe azaldı.

Osmanlı Devleti her ne kadar akıncıların yerine Serhat

Kulları ve Tatar askerlerini getirse de, Tatarlar da 1683

Viyana kuşatmasına kadar bu işlevi sürdürmüş olmalıdır.

Çünkü, bu savaşta Rusya faktörü etkili olmuş ve Osmanlı

savaşlarda kendisine destek sağlayan yüz bin civarında

Tatar askerinden mahrum kalmıştır. Timar sisteminin

işlevini yitirdiği ve halkın bile kolayca ele

geçirebildiği bir savaş aracı olan tüfenk, Avusturya

tarafından daha da geliştirilmiş ve cephe de Osmanlı

serdarları merkezden tüfenk kullanmasını bilen asker

istiyordu. Osmanlı ordusunun dönüşüm geçirdiği bir evrede

Akıncı Ocağı işlevini daha ne kadar sürdürebilirdi buda

ayrı bir tartışma konusudur.

21

KAYNAKÇA

ALKAN, Mustafa, (2013) “Osmanlı Devleti’nde Akıncı

Ocağı’nın Sonu”, Akademik Bakış, C.7, S.13, (2013),

s. 107-116.

AŞIKPAŞAZADE (2012), Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Nşr. H.Nihal

Atsız, Ötüken Yay., İstanbul.

22

BAŞAR, Fahameddin (1995), “Evrenosoğulları”, DİA, C.11,

İst., (1995), s. 539-541.

_______________ (2005), “Mihaloğulları”, DİA, C.30, İst.,

(2005), s. 24-25.

_______________ (2003), “Malkoçoğulları”, DİA, C.27,

Ankara, (2003), s. 537-538.

BRUMMETT, Palmira, (2010), “Nehir Geçmek: Osmanlı’daki

Askeri Ayaklanmalarda – Mecazi ve Gerçek Kırılma

Noktaları”, Osmanlı İmparatorluğu’nda İsyan ve

Ayaklanma, Ed. Jane Hathaway, Çev. Deniz Berktay,

Alkım Yay., (2010), s. 79-102.

DECEİ, Aurel (2001), “Eflak”, İA, C.4, MEB, Eskişehir,

(2001), s. 178-189.

EMECEN, Feridun (2012), “Turahan Bey”, DIA, C.41, Ankara,

(2012), s. 405-407.

________________(2011), Osmanlı Klasik Çağında Savaş,

Timaş Yay., İstanbul.

GENÇ, Mehmet (2013), Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve

Ekonomi, Ötüken Yay., İstanbul.

GÜLSOY, Ersin vd (2013), Osmanlı Tarihi El Kitabı, Ed.

Tufan Gündüz, Grafiker Yay., Ankara.

GÜNAY, Musa (1996), 55 Numaralı Mühimme Defteri, Ondokuz

Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih

23

Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,

Samsun.

HALAÇOĞLU, Yusuf (1991), XIV.-XVI. Yüzyıllarda

Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, TTK,

Ankara.

İLGÜREL, Mücteba vd (2002), Genel Türk Tarihi, Ed. Hasan

Celal Güzel-Ali Birinci, C.6, Yeni Türkiye Yay.,

Ankara.

İNALCIK, Halil (2012), Devlet-i Aliyye, Türkiye İş

Bankası Kültür Yay., C.1, İstanbul.

______________ (2013), Osmanlı ve Modern Türkiye, Timaş

Yay., İstanbul.

______________ (2006), Osmanlı İmparatorluğu: Klasik Çağ

(1300-1600), Çev. Ruşen Sezer, Yapı Kredi Yay.,

İstanbul.

İNBAŞI, Mehmet (2001), “Sultan I.Murad’ın Evrenos Bey’e

Mektubu”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü

Dergisi, S.17, Erzurum, (2001), s. 225-236.

______________ vd (2013), Osmanlı Tarihi El Kitabı, Ed.

Tufan Gündüz, Grafiker Yay., Ankara.

JORGA, Nicolae (2009), Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C.3,

Çev. Nilüfer Epçeli, Yeditepe Yay., İstanbul.

KILIÇ, Ayşegül (2006), “Akıncı Bey’i Evrenos Bey’e Ait

Mülkname, AÜDTCF, OTAM, S.20, (2006), s. 59-79.

24

_____________ (2012), “Sultan I.Murad’ın Gözüyle

Balkanların “Uç Bey’i” Nasıl Olmalı”, Sultan I.Murad

Hüdavendigar ve Dönemi Sempozyumu, Ed. İsmail

Selimoğlu, Gaye Kitabevi, Bursa, (2012), s. 257-269.

_____________ (2012), “Evrenos Bey’in Babası Pranko

Lazarat’ın Vakfı ve Türbesi”, GAMER, I, (2012), s.

87-99.

_____________ (2011), “Bizans ve Osmanlı Kaynaklarında

Gazi Evrenos Bey’in İmajı Hakkında Bir İnceleme”,

AÜDTCF, Tarih Araştırmaları Dergisi, C.30, S.49,

(2011), s. 131-144.

_____________ (2011), “Evrenos Bey’in Kökeni Hakkında

Tartışmalar ve Yeni Bir Değerlendirme”, Belleten,

C.LXXV, S.274, (2011), s. 745-768.

KÖRPE, Özgür (2011), “Osmanlı Ordu Teşkilatı’nda Akıncı

Ocağı’nın Yeri ve Çağdaş Türk Silahlı Kuvvetlerine

Etkileri”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl 7,

S.13, İst., (2011), s. 125-165.

MURPHEY, Rhoads (2007), Osmanlı’da Ordu ve Savaş 1500-

1700, Çev. Homer Yay., İstanbul.

ÖZCAN, Abdülkadir (1989), “Akıncı”, DİA, C.2, İst.,

(1989), s. 249-250.

ÖZER, Mustafa (2006), “Edirne-Uzunköprü-Kırkkavak Köyü

Gazi Turhan Bey Külliyesi”, Sanatta Anadolu-Asya

25

İlişkileri, Prof. Dr. Beyhan Karamağaralı’ya

Armağan, Hacettepe Üniversitesi Yay., (2006), s.

367-388.

ÖZTUNA, Yılmaz (1995), “Osmanlı’nın Atlı Komandoları

Akıncılar”, Tarih ve Medeniyet Dergisi, S.21,

(1995), s. 12-17.

PAKALIN, Mehmet Zeki (1983), Osmanlı Tarih Deyimleri ve

Terimleri Sözlüğü, MEB, C.1, İstanbul.

________________ (1983), Osmanlı Tarih Deyimleri ve

Terimleri Sözlüğü, MEB, C.2, İstanbul.

REHBER Ansiklopedisi, “Akıncılar” mad., Haz. Komisyon,

C.1, 1993.

ŞEKER, Mehmet (2007), Osmanlı Belgelerinde İhtida Kavramı

ve Mühtediler, Ötüken Yay., İstanbul.

ŞİMŞİRGİL, Ahmet (2012), Kayı I, KTB Yay., İstanbul.

UZUNÇARŞILI, İ.H. (2012), Osmanlı Tarihi, C.1, TTK,

Ankara.

_________________ (1995), Osmanlı Tarihi, C.3, 2.Kısım,

TTK, Ankara.

ÜNAL, Mehmet Ali (2006), Selçuklulardan Bugüne Tarih El

Kitabı, Ed. Ahmet Nezihi Turan, Grafiker Yay.,

Ankara.

26

_________________ (2013), Osmanlı Müesseseleri Tarihi,

Fakülte Kitabevi, Isparta.

YÜCEL, Yaşar-SEVİM, Ali (1991), Türkiye Tarihi, TTK,

Ankara.

Ekler

Ek-1

Moğolların Bağdat kuşatmasını gösteren bu minyatürde ki

tombaz köprüler, Osmanlı sefer organizasyonun

vazgeçilmez unsurlarından biridir. Tombaz köprülerin

ana malzemesi olan tombaz, yaklaşık 18m uzunluğunda

bir kayık türüdür. Nakliye amaçlı kullanıldığında

27

kürekle veya üzerinde ki iki demire yelken takılıp

yüzdürülürdü.

Ek-2

Akıncı Ocağı’nın yok olduğu Yergöğü-Rusçuk bölgesi

28

Romanya-Bulgaristan

29