1595 EFLAK SEFERİ ve AKINCI OCAĞININ SONU
Ahmet KELEŞ*
ÖZET
Akıncı Ocağını, Köse Mihal’in kurduğu sanılmakta
olup, gelişimini ise I.Murad döneminde Evrenos Bey
sağlamıştır. Akıncılar Selçuklu Devleti’nde ki uç
beylerinin vazifesini yapmaktadır. Akıncı Ocağı sınır
güvenliğini sağlamak, istihbarat sağlamak, nehirlere
köprü kurmak, mahsulâtı korumak, gidiş ve dönüşlerde
ordunun baskın yemesini önlemek, keşif hizmeti görmek,
gibi Mustafa Alkan’ın tabiri ile zamanın beşinci kol
kuvvetinin vazifesini yapmaktadır. Karesi Beyliği’nin
ilhakı ile Evrenos Bey Osmanlı hizmetine girmiş ve
Balkanlarda Yenice-i Vardar, Selanik, gibi önemli
merkezlerde vakıflar kurarak bu merkezlerin gelişimine,
Balkanların Türkleşmesine ve İslamlaşmasına neden
olmuştur. Sırbistan’da Mihaloğulları, Silistre de
Malkoçoğulları, Mora’da Turhanoğulları önemli akıncı
aileleridir. XVI. yy sonlarında III. Mehmed’in tahta
geçmesi ile başlayan uzun savaş (1593-1606) dönemi
içerisindeki Eflak Seferi sırasında, Eflak Voyvodası
Mihal’in Osmanlı ordusunun Tuna nehrindeki köprüden
geçişi esnasında Koca Sinan Paşa’nın tedbirsizliği
sonucu, ordunun arkasında kalan akıncılar Mihal’in
saldırısı ile adeta zayi olmuştur. 1625’te sayıları 2-3* Ahi Evran Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Lisans Öğrencisi,[[email protected]]
1
bine düşmüştür. Bundan sonra devlet sınırlarda Serhad
Kulu teşkilatına önem vermiş, ayrıca Kırım kuvvetlerinden
de yararlanmayı ihmal etmemiştir Çeşitli kaynak eserlerde
Akıncı Ocağı ile ilgili doyurucu bilgiler verilmekte
ancak ocağın yok oluşuna pek değinilmemektedir.
Bildirimizi hazırlamaktaki gayemiz bu eksikliği gidermeye
yöneliktir.
Anahtar Kelimeler: Akıncı, Yergögü, Eflak Prensi
Mihail, Koca Sinan Paşa, Evrenos Bey.
GİRİŞ
Akıncı Ocağı, Osmanlı tarihi ve medeniyeti
araştırmacıları için ilgi çekici bir alan olmuştur1.
Temeli’nin Osman Bey döneminde Köse Mihal tarafından
atıldığı rivayet olunan Akıncı Ocağı, Orhan Bey döneminde
yaya ve müsellem teşkil edilene kadar kullanılmış,
Osmanlı’nın uç beyliğinden kısa sürede bir devlet haline
gelmesinde önemli bir yer tutmuştur. Bir ocak halini
almasında ise Evrenos Beyin (ö.1417) önemli katkıları
olmuştur. I.Murad devrinde Yeniçeri Ocağı kurulunca
1 Mustafa Alkan, “Osmanlı Devleti’nde Akıncı Ocağı’nın Sonu”,Akademik Bakış, C.7., S.13., (2013), s. 107.
2
akıncıların görevleri sadece sınır boylarına intikal
etmiştir.2
İlk defa düşman memleketine yapılan akın ve elde
edilen esirlerle o bölge hakkında bilgi elde edilir ve
burası yerleşime açılırdı. Akıncıların başlıca
vazifeleri, ordunun keşif hizmetini görmek, esirler
alarak onlardan mevcut durumu öğrenmek, ordunun geçeceği
yerdeki mahsulâtı korumak, araziyi keşfederek orduya yol
açmak gibi çok önemli ve stratejik görevleri vardı.
Rumeli’de ayrı ocak halinde ve muhtelif mıntıkalarda
bulunurlar ve kumandanlarının isimleri ile anılırlardı.3
Osmanlıların kuruluş döneminde Evrenos Bey
akıncıları vardı. Bu akıncılar zamanla hudutlarda
Evrenosoğulları, Mihaloğulları, Turhanoğulları gibi
muhtelif akıncı aileleri haline gelmişlerdir.4
Makalemizde ilk olarak, Akıncı Ocağı ve Akıncı
Aileleri hakkında bilgi verdikten sonra, Eflak Seferi ve
Yergöğü Köprüsü hadisesinden bahsedilecektir.
2 Abdülkadir Özcan, “Akıncı”, DİA, C.2., İst.,(1989), s. 249.3 İ.Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi I, TTK, Ankara, 2011, s.518;Mehmet Ali Ünal, Selçuklulardan Bugüne Tarih El Kitabı, Ed. AhmetNezihi Turan, Grafiker Yay., Ankara, 2006, s. 208; Mehmet Ali Ünal,Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Fakülte Kitabevi, Isparta, 2013, s. 85;Yusuf Halaçoğlu, XIV-XVI. Yüzyıllarda Osmanlılarda Devlet Teşkilatıve Sosyal Yapı, TTK, Ankara, 1991, s. 50; Alkan, 2013, s. 112;Mustafa Özer, “Edirne-Uzunköprü-Kırkkavak Köyü Gazi Turhan BeyKülliyesi”, Sanatta Anadolu-Asya İlişkileri, Prof. Dr. BeyhanKaramağaralı’ya Armağan, Hacettepe Üniversitesi Yay., (2006), s.367.4Uzunçarşılı, 2011, s. 518.
3
1.AKINCI OCAĞI
Akıncı ( ي� ج� ن� ي� ,(اق� keşif, yağma ve tahrip maksatlarıylayabancı memleket arazisine akın yapanlara verilen
isimdir. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey zamanında
şimdi bildiğimiz gördüğümüz askerlerden eser yoktu. O
zamanda kabilenin eli silah tutanları sefere davet
edilir, iş bitince de mevcut işleriyle iştigal
ederlerdi.5
Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde Aygut Alp,
Turgut Alp, Konur Alp, Hasan Alp, Akça Koca, Samsa Çavuş
gibi uç liderleri bağımsız hareket ediyorlardı. Zamanla
onlar Osman Gazi’nin yoldaşları oldular ve Osman Bey’in
liderliğinde birleştiler.6 Cümlesi at üstünde harbe
iştirak eden bu kahramanlar talim ve manevranın ne demek
olduğunu bilmeden at üzerinde o zamana göre kılıç ve
kalkan sallamaktaki ustalıkları sayesinde zaferden zafere
koşuyorlardı.7
Devlet yönetimi Orhan Bey ve I.Murad’a intikal
edince iş değişti. Çünkü Osmanlı Devlet’i büyüyor,
5 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,MEB, C.1., İst.,1983, s. 36; Rehber Ansiklopedisi, “Akıncılar” mad.,Haz. Komisyon, C.1, 1993.6Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye, C.1, Türkiye İş Bankası KültürYay., İst., 2012, s. 11; Detaylı bilgi için bk. Aşıkpaşazade,Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Nşr. Atsız, Ötüken Yay., 2012, s. 35;;Uzunçarşılı, 2011, s. 105.7 Pakalın, 1983, s. 36.
4
istihdam olunan efradın sayısı da çoğalıyordu. Bunun
içindir ki muntazam bir asker teşkilatı kurulmuştu. İlk
önce yaya ve müsellem daha sonra bununda yeterli
olmayacağı düşünülerek Çandarlı Kara Halil’in de
bulunduğu bir danışma meclisinde yeniçeri ve sipahilik
teşkilatı kuruldu. Bu teşkilattan sonra Akıncı Ocağı
hudut boylarına kaydırıldı ve ihtida etmiş(müslüman) olan
Köse Mihal bu teşkilatın başına getirildi. Mihal Bey’in
başa gelme nedeni ise bu bölgeleri çok iyi bilmesi idi.
Sipahilik kurumunun kurulması ile birlikte artık fazlaca
masraf da olmayacaktı.8
Akıncılar, yeniçeri veyahut tımar ve zeamet erbabı
gibi muntazam asker olmaması, herkesin istediği gibi
istediği tarafa hareket etmekte oldukları şeklinde
anlaşılmamalıdır.9
“Akıncı” kelimesinin ilk kez nasıl ortaya çıktığına
dair net bir bilgi yoktur. Bununla birlikte kelimenin
tarihi süreç içerisinde kendiliğinden ortaya çıktığı
söylenilebilir.10
Akıncı kanunnamesinde, akıncılığın ırsi olduğu yani
babadan oğula geçebildiği, eğer erkek çocuk yoksa aile
efradından erkeklerin alınabileceği, bu da yoksa imam,
8 Pakalın, 1983, s. 37; Özcan, 1989, s. 249; Ahmet Şimşirgil, KayıI, KTB Yay., İst., 2012 s. 76-77; Özgür Körpe, “Osmanlı OrduTeşkilatında Akıncı Ocağının Yeri ve Çağdaş Türk SilahlıKuvvetlerine Etkileri”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, S.13, İst.,(2011), s. 130. 9 Pakalın, 1983, s. 37.10 Körpe, 2011, s. 130.
5
köy kethüdasından birini kefil göstermek şartı ile aile
dışından herhangi birinin akıncılığa girebileceği
kayıtlıdır.11 Akıncılığın babadan oğula geçmesi ve
akıncılıktan başka bir işle meşgul olmamaları Divan-ı
Hümayun kayıtlarında da bulunmaktadır. Bu kayıtlardan
birinde Vulçıtrın Sancak Beyine gönderilen hükümde
Defter-i Hakani’de kayıtlı olan kadim akıncıların
celep(kasap) olarak yazılmamaları buyrulmuştur.12
1.1 Akıncıların Özellikleri
Akıncılar çoğunlukla Rumeli ve Batı Anadolu’dan
çıkar. Her birinin akıncı kumandanı vardır. Her akıncı
adayı kendisini beyine tanıtmak durumundadır. Bu bakımdan
diğer ordu kurumlarındaki askere alınma şekline hiç
benzemez. Padişahın bile bir kişiyi akıncı beyine tavsiye
ettiğine dair belgelere rastlanılamamıştır.13 Tecrübeli
akıncı beylerinin düzenlediği akınlarda çok sayıda yer
fethedilir, yağmalanır ve binlerce esir alınarak geri
dönülürdü.
Meydan savaşlarında akıncılar düşman ordusunun
sarılması, takibi ve imhası vazifesini görürdü. Sefer
11 Körpe, 2011, s. 131; Yılmaz Öztuna, “Osmanlı’nın Atlı KomandolarıAkıncılar”, Tarih ve Medeniyet Dergisi, S.21, (1995), s. 13.12 “Vusul buldukda kadimden akıncı oğlu akıncı olanları emrim üzrecelep kayd eylemeyüb aharda celepliğe kadir yarar ve müte’ehhilkimesneleri celep tahrir eyleyesin.” Musa Günay, 55 Numaralı MühimmeDefteri 1584-85 (Özet ve Transkripsiyon), Ondokuz Mayıs ÜniversitesiSosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Eğitimi Anabilim Dalı, YayınlanmamışYüksek Lisans Tezi, Samsun, 1996, s. 157, Tıpkıbasım s. 124 Hüküm235.13 Öztuna, 1995, s. 13; Halaçoğlu, 1991, s. 50.
6
dönüşü ordunun arkadan baskın yemesini engeller ve
düşmanı Türk topraklarına sokmazdı. Akıncı beyleri,
Avrupa dillerinden birçoğunu bilir, Avrupa şehir ve
kasabalarını yakından tanırlardı. Böylelikle istihbarat
faaliyetlerinde de bulunurlardı.14
Akıncı kanunu gereğince, bin askere bir binbaşı, yüz
askere bir yüzbaşı, on askere bir on başı tayin
edilirdi.15 Bu şekilde yapılanma Türklerin onlu askeri
teşkilatına dayanmaktadır. Devlet, akıncılar için kışla
tayin etmez, maaş vermez ve silah teçhizatı sağlamazdı.
Akıncılar silahlarını kendileri temin eder ve düşmandan
aldıkları ganimet ile geçinirlerdi.16 Düşman topraklarına
yapılan akının akın adını alabilmesi için mutlak surette
bir akıncı beyinin komutası altında gerçekleşmesi
lazımdı. Eğer akıncı beyi katılmıyor ve gönderdiği kuvvet
yüz ve yüzden fazla oluyorsa haramilik, yüzden aşağı
oluyorsa çete veya potera adını alırdı.17 Akıncılar
Avrupalıların iddia ettiği gibi sırf çapul ve yağma yapan
serseri güruhu değildi. Akıncılar birçok vergiden muaf
tutulmuş olup, Rumeli de bazıları muntazam toprak
sahibidirler.18
14 Ünal, 2013, s. 85; Ünal, 2006, s. 209.15 Uzunçarşılı, 2011, s. 518; Ünal, 2013, s. 86; Ünal, 2006, s. 210;Özcan, 1989, s. 249.16 Özcan, 1989, s. 249; Alkan, 2013, s. 111.17 Özcan, 1989, s. 250; Uzunçarşılı, 2011, s. 518; Ünal, 2013, s. 86;Ünal, 2013, s. 210.18 Öztuna, 1995, s. 13; Özcan, 1989, s. 250; Ünal, 2013, s. 86-87;Ünal, 2006, s. 210.
7
Akıncıların isimlerini, eşkâlini ve tımara sahip
olanları gösteren muntazam defterler mevcuttu. Bu
defterlerden biri devlet merkezindeki defterhanede,
diğeri ise akıncıların bulundukları eyalet ve sancak
kadılıklarında saklanırdı. Gerektiğinde akına çıkamayacak
hale gelenlerin, malullerin ve vefat edenlerin yerine
çevik, iyi binici ve kuvvetli gençler alınarak kadrolar
en uygun şekilde takviye edilirdi. Akıncılar arasında
tımarlı veya muafiyetli taviceler vardı. Bu taviceler
fedakâr akıncılar olup, akıncıların çeribaşı idi.
Akıncılara akın için emir geldiği vakit bu fedakâr
çeribaşılar aracılığıyla diğer akıncılara duyurulurdu.19
En meşhur akıncı sülaleleri Arnavutluk ve Dalmaçya
kıyılarında Evrenos oğulları, Bosna, Sırbistan ve
Semendire de Mihaloğulları, Silistre civarında
Malkoçoğulları, Mora’da Turhanbeyoğulları idi.
Akıncılar esas olarak Rumeli’de bulunmakla birlikte
II. Bayezid ve Selim döneminde Anadolu’nun doğusundaki
devletlere karşı da kullanılmıştır. Fetihler döneminin
sona ermesi ile birlikte eski akınlarda görülmez olmuş,
akıncıların sayısı da azalmaya başlamıştır.20
1.2 Akıncı Aileleri
1.2.1 Evrenosoğulları
19 Ünal, 2013, s. 86-87; Ünal, 2006, s. 210.20 Özcan, 1989, s. 250.
8
Osmanlı Devleti’nin Balkan Fatihi diyebileceğimiz
Evrenos Bey, Osmanlıların Balkanlara geçişinde önemli rol
oynamıştır. Evrenos Bey Evrenosoğulları’nın atası olup,
Orhan Bey, I. Murad, Yıldırım Bayezid ve Çelebi Mehmet
dönemlerinde faaliyetlerde bulunmuştur.21 Osmanlıların
1345 yılında Karesioğulları’nı ilhak etmesi ile birlikte
Osmanlı bahriye teşkilatının temelleri atılmış ve Hacı
İlbey’i, Ece Halil, Gazi Fazıl ve Evrenos Bey Osmanlı
hizmetine girmişlerdir.22 Günümüzde Yunanistan sınırları
içerisinde bulunan Gümülcine, Selanik ve Yenice-i Vardar
gibi önemli vilayetlerde vakıflar kurmuşlar ve türbesinin
de bulunduğu Yenice-i Vardar ailenin merkezi haline
gelmiştir.23
Süleyman Paşa ile birlikte Rumeli’ye geçişte önemli
rol oynayan Evrenos Bey, Süleyman Paşa’nın ölümünün
ardından Şehzade Murad ile birlikte fetihlere devam
etmiştir. Kısa bir süre sonra Orhan Bey’in de ölümü
21Ayşegül Kılıç, “Bizans ve Osmanlı Kaynaklarında Gazi Evrenos Bey’inİmajı Hakkında Bir Inceleme” AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi,C.30, S.49, (2011), s. 131; Ayşegül Kılıç, “Evrenos Bey’in KökeniHakkında Tartışmalar ve Yeni Bir Değerlendirme”, Belleten, C.LXXV,S.274, (2011), s. 747; Ersin Gülsoy vd, Osmanlı Tarihi El Kitabı,Ed. Tufan Gündüz, Grafiker Yay., Ankara, 2013, s. 29; Ayşegül Kılıç,“Akıncı Bey’i Evrenos Bey’e Ait Mülkname”, OTAM, S.20,(2006), s.59; Ayşegül Kılıç, “Sultan I.Murat’ın Gözüyle Balkanların “Uç Bey’iNasıl Olmalı”, Sultan I.Murad Hüdavendigar ve Dönemi Sempozyumu, Ed.İsmail Selimoğlu, 6-7 Nisan 2012, Gaye Kitabevi, Bursa, (2012), s.257. 22 Gülsoy vd, 2013, s.28; Mehmet İnbaşı “Sultan I. Murad’ın EvrenosBey’e Mektubu” A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.17,Erzurum, (2001), s. 225; İnalcık, 2012, s. 46-47; Halil İnalcık,Osmanlı İmparatorluğu: Klasik Çağ (1300-1600), Çev. Ruşen Sezer,Yapı Kredi Yay., İst., 2006, s. 15.23 Kılıç, “Bizans ve Osmanlı Kaynaklarında…”, 2011, s. 131.
9
üzerine Şehzade Murad Rumeli’den ayrılmak zorunda kalmış,
bölgenin kontrolü Hacı İlbey ile Evrenos Bey’e
bırakılmıştır.24
Balkanlarda ki ilk Osmanlı harekât üssü Bolayır ve
Gelibolu’dur. Osmanlılar 1366-76 yılları arasında
sınırlarını Makedonya ve Bulgaristan içlerine doğru
genişlettiler. Bu faaliyetlerde Evrenos Gazi, Hacı İlbeyi
ve Mihaloğlu gibi akıncı beylerinin rolü büyük
olmuştur.25
Evrenos Bey’in babası Prangı lakabı ile anılan İsa
Bey’dir. Akkoyunlu Türkmenlerinden olabileceği düşünülen
Evrenos Bey’in babası hakkında yapılan son çalışmalarda
İsa Bey’in adı 1457 tarihli bir kitabe de “Pranko
Lazarat” olarak şimdiye kadar karşılaşmadığımız bir
şekilde geçmiş ve İsa Bey’in Slav kökenli olabileceği
ileri sürülmüştür.26
I. Murad 1386 tarihinde Evrenos Bey’e bir mektup
göndermiş ve Evrenos Bey’e hitaben “cenab-ı emaret-me’ab
eyalet-intisab iftiharü’l-ümerayi’l-kiram meliku’l guzat ve’l mücahidin
kahirinü’l-kefere ve’l müşrikin Gazi ve Hacı Evrenos Bey” elkabı ile
hitap etmektedir.27
24 Fahameddin Başar, “Evrenosoğulları” DİA, C.11, İst., (1995) s.539; İnbaşı, 2001, s. 226.25 Halil İnalcık, Osmanlı ve Modern Türkiye, Timaş Yay., İst., 2013,s. 12.26 Geniş bilgi için bkz. Ayşegül Kılıç, “Evrenos Bey’in BabasıPranko Lazarat’ın Vakfı ve Türbesi”, GAMER, I, (2012), s. 87.27 Kılıç, “I. Murad Hühavendigar ve Dönemi Sempozyumu”, 2012, s. 259;İnbaşı, 2001, s. 228.
10
Evrenos Bey’e, I. Murat zamanında akından elde
edilen esirin beşte birini almasını söylediler. Evrenos
hayli oğlanlar topladı. Hana dedi ki: “Bunları Türk’e
verelim. Türkçe öğrensinler. Bunları çeri yapalım.”
Dediği yapıldı. Sayıları bir hayli arttı. Yeniçerilik
onun zamanında ortaya çıktı.28
I. Murad döneminde Serez Evrenos Gazi’ye uç merkezi
olarak verildi. Bundan sonra Evrenos Gazi, Karlıili’ne
kadar akınlar düzenledi. Bir müddet sonra uç merkezini
Yenice-i Vardar’a taşıyan Evrenos Gazi, Arnavutluk, Batı
Makedonya ve Teselya üzerine akınlar yapmaya başlamıştır.
Bayezid döneminde ise Mora içlerine akın yapmakla
görevlendirilmiştir.29
Evrenos Bey 1417 yılında Yenice-i Vardar’da öldü.
Akıncılığın önemini yitirmesi ile birlikte XVI. yy’dan
itibaren nüfuz ve şöhretleri azalmış, aile fertleri
çeşitli alanlarda idarecilik yaparak günümüze kadar
gelmiştir.30
1.2.2 Mihaloğulları
Köse Mihal, Osmanlı Devleti’nin kuruluş yıllarında
(1299-1326), Bizans’a bağlı Harmankaya Tekfuru iken
28 Aşıkpaşaoğlu, 2012, s. 62-63.29 Gülsoy vd, 2013, s. 34,40.30 Başar, 1995, s. 541.
11
muhtemelen 1314 yılında Osman Bey’in arkadaşları arasına
girmiş ve müslüman olmuştur.31 Osman Gazi oğlu Orhan
Gazi’ye yoldaş olması için görevlendirdiği kişiler
arasında Köse Mihal de bulunmaktadır.32
Köse Mihal’in ihtidası ile ilgili Aşıkpaşaoğlu
Tarihi’nde; …Osman Gazi: “Mihal’i çağıralım İslam’a davet edelim.
Ondan sonra nereye isterseniz oraya gidelim. Eğer müslüman olmazsa önce
onun ilini vuralım” dedi. Mihal’e adam gönderdiler. Mıhal gelince “Hanım!
Beni Müslüman edin. Hz. Peygamber’i düşümde gördüm. Bana iman arz
kıldı.”dedi. İman arz ettiler. Kabul etti.”33 Mihal’in ihtidasında rüya
motifi işlenmiştir. Ayrıca Osman Bey kendisine
nöker(kul), yoldaş olmuş bir kişi için müslüman olmaz ise
önce onun ilini vuralım demesi bu noktada düşündürücü
gelmektedir.
Müslüman olduktan sonra Abdullah Mihal adını aldığı,
Osman Bey’in bütün savaşlarına katıldığı ve Sakarya
havzasında yapılan savaşlarda Osmanlı ordusuna öncülük
ettiği belirtilir. Köse Mihal’in soyundan gelenler Rumeli
fütuhatında önemli roller oynamışlardır.34 Balkanlarda
Bulgaristan ve Makedonya içlerine doğru ilerlemelerini
sürdürmüşlerdir. Bu faaliyetlerde Mihaloğulları önemli
faaliyetlerde bulunarak, Dimetoka ucunda Uzuncaova-Filibe
istikametindeki gazileri örgütlediler. Balkan dağları
31 Mehmet Şeker, Osmanlı Belgelerinde İhtida Kavramı ve Mühtediler,Ötüken Yay., İst., 2007, s. 48-49; Fahameddin Başar,“Mihaloğulları”, DİA, C.30, İst., (2005), s. 24. 32 Aşıkpaşaoğlu, 2012, s. 37.33 Aşıkpaşaoğlu, 2012, s. 35; Şeker, 2007, s. 49.34 Başar, 2005, s. 24.
12
istikametinde bulunan doğu uç gazileri Mihaloğulları
kumandası altında idi.35
Mihaloğulları ailesine mensup olanlar bilim ve
kültüre önem vermişlerdir. Ayrıca Bursa, Amasya,
Gölpazarı, Edirne ve daha birçok yerde han, hamam,
imaret, köprü, medrese, zaviye kurmuşlardır.36 Askeri
zümre mensuplarının amacı ekseriya bu imaretleri vakıf
olarak yapmaktı. Hedefleri ticareti desteklemekten
ibaretti.37
1.2.3 Malkoçoğulları
Osmanlı Devleti’nde özellikle XV. ve XVI. yy.larda
faaliyet gösteren bir akıncı ailesi olup, Anadolu ve
Rumeli fütuhatında önemli bir yer teşkil eder. Ailenin
bilinen ilk ferdi Yıldırım Bayezid döneminde Sivas kale
muhafızı olan Mustafa Malkoç Bey’dir. Malkoçoğulları’nın
Bosna’nın Malkovich ailesine mensup olduğu ileri
sürülür.38 Koç; halk arasında kuvvetli, güçlü manasında
olup kabadayılar arasında kullanıldığına nazaran
Malkoç’un yiğit manasına gelmesi uygun görülür.39
Osmanlıların Balkanlarda yaptığı I.Kosova, Niğbolu, Varna
ve II. Kosova savaşlarında büyük meydan muharebelerine
35 İnalcık, Osmanlı ve…, 2013, s. 12,15.36 Başar, 2005, s. 25.37 Mehmet Genç, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi, ÖtükenYay., İst., 2013, s. 204.38 Fahameddin Başar, “Malkoçoğulları”, DİA, C.27, Ankara, (2003), s.537.39 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü,C.2., MEB, Ankara, 1983, s. 403.
13
katılmışlar, XVII. yy.da akıncılığın önemini kaybetmesi
ile birlikte Malkoçoğulları devride kapanmıştır.40
1.2.4 Turhanoğulları
Balkanlar’da fetih faaliyetinde bulunan akıncı
ailelerindendir. Ailenin vakıf kayıtlarına göre, Malkara,
Uzunköprü, Keşan ailenin ilk yerleşim yeridir. Ailenin
bilinen ilk ferdi Turahan Bey’dir. Turahan Bey’in ismi
Osmanlı kaynaklarında Düzmece Mustafa olayı dolayısıyla
geçer. Mora sahil kesiminde Venedik idaresindeki şehirler
hariç, diğer yerleri ele geçirdi. Turahan Bey, Tuna
sınırına yönelik akınlarda da bulunmuştur. Fatih Sultan
Mehmed’in İstanbul’u fethine taraftar olanlar
arasındadır. Mora’dan gelecek yardımları önlemek için
1452 yılında Ahmet ve Ömer adlı iki oğluyla önemli
faaliyetlerde bulundular. Turahan Bey, 1455 yılında
seksen yaşında vefat etti. Türbesi, Uzunköprü-Kırkkavak
köyündeki yaptırdığı caminin yanına defnedildi. Aile,
cami, mescid, tekke, imaret, hamam yaptırmışlardır.41
2., Sonun Başlangıcı: Eflak Seferi ve Akıncı
Ocağı’nın Sonu
1595 Eflak Seferi, tek başına müstakil bir sefer
olmayıp 1592 ile 1606 yılları arasında Avusturya ile
40 Başar, 2003, s. 538.41 Feridun Emecen, “Turahan Bey”, DIA, C.41, Ankara, (2012), s. 405-406.
14
girilen uzun savaşlar içerisindeki sefere verilen
isimdir.15 yıl süren bu savaşlar Osmanlı Devleti’nde
dönüşümün tezahürlerini oluşturacaktır.42 Uzun savaşların
başlama sebebi Bosna sınırında Telli Hasan Paşa’nın
faaliyetleri ve buna mukabil Macar Hırvat kodamanlarının
karşı saldırılarıdır. Eskiden beri serhat bölgelerinde
gizli ve gayri resmi çatışma hali bilinen bir durumdur.
Ancak her iki tarafta bunu büyüterek bir savaşa
dönüştürmez. Karşılıklı şikayetler olduğu zaman sınırları
koruma bahanesi ileri sürülürdü.43Ancak Hasan Paşa’nın
ölümü, Koca Sinan Paşa’nın eline bir fırsat vermiş ve
tıpkı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın Viyana’yı şahsi
ihtirasları yüzünden kuşatması gibi, oda selefi Ferhat
Paşa’nın İran seferinde ki başarılarını kıskanmıştır.
Özellikle Hıristiyan dünya üzerine yapılan seferler gaza
ideolojisi dolayısıyla kendisine prestij kazandıracaktır.
Koca Sinan Paşa, Temeşvar ve Budin Paşaları ile
Rumeli Beylerbeyi’ne katilleri cezalandırmak için Tuna ve
Sava nehirlerine doğru hareket emri verdi. Üç kez
kuşatılıp alınamayan Sisak kalesi ele geçirildi. Bunun
üzerine Erdel Prensliği, Eflak ve Boğdan
42Uzun savaşların neden olduğu Osmanlı askeri sisteminin dönüşümü, tımar sisteminin işlevini yitirmesi, Celali isyanları gibi konulardadetaylı bilgi için bkz. Oktay Özel, Goşa’nın Gözleri Türkiye 1643, İletişim Yay., İst., 2013; Mustafa Akdağ, “Celali Fetreti”, AÜDTCFD,C.16, S.1-2, 1958, s.53-107; Ahmet Keleş, “3 Numaralı Mühimme Defterine Göre Osmanlı Devleti’nde Tüfenk”, Gelecek Geçmişi Tartışıyor Ulusal Tarih Öğrenci Sempozyumu Bildirileri, Isparta, 2-4Mayıs, 2013, s.414-429. 43 Feridun Emecen, Osmanlı Klasik Çağında Savaş, Timaş Yay., İst., 2011, s.280-281.
15
Voyvodalıklarının, Avusturya lehine oluşturdukları kutsal
veya mukaddes ittifak Osmanlı Devletini zor durumda
bıraktı. Başından beri bir Haçlı seferi özelliği gösteren
bu ittifaka, 1593 yılında enerjik, gururlu ve büyük bir
savaş yeteneğine sahip olan yeni Eflak Prensi Mihail’in
ise katılacağına neredeyse kesin gözüyle bakılıyordu. Bu
arada Erdel kralı Sigismund Bathori’nin ordusunda bulunan
Romenler, Macarlar ve kiralanan Kazaklar ise her yere
saldırıyorlardı. Hırsova, Maçin, Rahova ve İbrailde
öfkeli Eflak çeteleri ile buraları talan edip ateşe
verdiler. Bu isyan Koca Sinan Paşa’nın veziriazamlıktan
azledilmesine neden oldu.44
III. Murat’ın ölümü ile başa geçen III. Mehmed’in
ilk icraatı ise yeni Veziriazam Ferhat Paşa’yı Eflak
üzerine sefere göndermekti. Ferhat Paşa, haziran ayında
Yergögü ile Tuna arasında köprü yapımını hızlandırdı.
İşte bu sırada Ferhat Paşa’nın azledildiği haberi geldi.
Koca Sinan Paşa Damat İbrahim Paşa üzerindeki nüfuzunu
kullanarak tekrar veziriazam oldu.45 İbrahim Paşa, Sinan
Paşa’nın ardından veziriazam olmayı bekliyordu. Bu yüzden
44 Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C.3, Çev. NilüferEpçeli, Yeditepe Yay., İst., 2009, s. 253,259; Mücteba İlgürel vd,Genel Türk Tarihi, Ed. Hasan Celal Güzel-Ali Birinci, C.6, YeniTürkiye Yay., Ankara, 2002, s. 67. 45 Mehmet İnbaşı-Ersin Gülsoy-Zübeyde Güneş Yağcı, Osmanlı Tarihi ElKitabı, Ed. Tufan Gündüz, Grafiker Yay., Ankara, 2013, s. 226-227;Rhoads Murphey, Osmanlı’da Ordu ve Savaş 1500-1700, Çev., TanjuAkad, Homer Yay., İst., 2007, s. 29; İsmail Hakkı Uzunçarşılı,Osmanlı Tarihi , C.3, II. Kısım, TTK, Ankara, 1995, s. 81; YaşarYücel-Ali Sevim, Türkiye Tarihi, C.3, TTK, 1991, s. 33; Jorga, 2009,s. 264; İlgürel vd, 2002, s. 67.
16
Ferhat Paşa’nın tekrar başa gelmesi çıkarlarına ters
düştüğü için ordunun lojistiğini yavaşlattı. III.
Mehmet’e de askerin Ferhat Paşa’yı istemediğini söyledi.
Bunun üzerine Ferhat Paşa azledildi.46
Ferhat Paşa ölüme giderken Koca Sinan Paşa acilen
Tuna boylarına hareket etti. Almanya, Macaristan ve
Bohemya’nın asilzadeleri aralarında para toplayarak kış
aylarından itibaren kutsal savaş için hazırlıklara
başladılar. Birliklerin başına Hıristiyanların Koca
Sinan’ı Mansfeld Dükü Karl getirilecekti. Koca Sinan Paşa
Eflâk’ı dize getirmek için tedbirler almıştı. Sinan Paşa
yeni köprüyü geçerek Tuna nehrinin sol kenarına geldi.
Prens Mihail ise 16 bin kişilik askerle başkente giden
yolu kapatmak için buraya geldi. Emrinde Erdelliler,
Köylüler, Boyarlar ve Kazaklar bulunuyordu. Başlangıçta
küçük çatışmalar halinde başlayan savaşta Koca Sinan
Paşa, Mihal’in küçük ordusuna saldırdı ve geri
püskürttü.47
Ardından Koca Sinan Paşa, Transilvanya Prensi
Sigismund Bathori ile pazarlıklara başladı. Kendisi pek
zayıf bir siyasetçi idi. Komutanı olan Mihail’i önemli
anlarda yalnız bırakıyordu. Sinan Paşa’da genç prensin
aklını çelmeye çalışıyordu. Lehistan Kralı III. Sigismund
ve vasisi Zamoyski’nin ise düşmanları olan Almanlardan
dolayı bu ittifaka katılması düşünülemezdi. Almanlar
46 Alkan, 2013, s.113.47 Jorga, 2009, s. 264.
17
Lehistan Kralına gönderdikleri mektupta, Batı ile
güçlerini birleştirme teklifinde bulundular. Zamoyski
baştan beri kutsal ittifaka girmeleri halinde gerek
Boğdan’ın, gerek Eflâk’ın Lehistan idaresine verilmesini
istiyordu. Koca Sinan Paşa Lehistan’ın Boğdan üzerinde
hak iddia etmesini endişe ile karşılıyordu. Zamoyski
kaçak prensleri Kazak ve Leh askerlerinden oluşan
birliklerle beraber Eflak üzerine gönderdi. Sigismund
Zamoyski’nin bu tavrından dolayı Floransalıların desteği
ile Karpatları aştı. Macaristan’da kış mevsimi
yaşanmasından da yararlandı. Türkler ağır süvari ve
toplar karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar.
Estergon işgal edildi.48
Erdel kuvvetleri Temeşvar’ı ele geçirdi. Ardından
Sigismund veziriazam ile karşılaşmak istemediğinden
Yergöğü’ne hareket etti. Sinan Paşa’da Tuna kıyısında
idi. Erzak eksikliği ve uzun süredir Tatarların yardımı
gelmediği için yeniçeriler perişandı. Sinan Paşa
Sigismund’un dinç kuvvetleri karşısına bitkin haldeki
yeniçerileri çıkaramazdı. Yergöğü üzerine kurdurduğu
köprünün, başına asker bırakarak yoluna devam etti. Amaç
Tuna’nın diğer tarafındaki Rusçuk’a geçmekti. Ordunun
geçişi ise üç gün sürecekti. Geçiş sağlandıktan sonrada
Yergöğü köprüsü yıkılacaktı. Eski geleneklere göre
yüzde onunu sultana verilmek üzere binlerce esir ve büyük
48 Jorga, 2009, s. 266-267; Aurel Decei, “Eflak”, İA, C.4, MEB,Eskişehir, (2001), s. 184.
18
bir ganimet içerisinden sultanın payını almaya karar
verdi. Bu durum Osmanlı Devleti’nin önemli askeri
birliklerinden biri olan Akıncı Ocağı’nın yavaş hareket
etmesine neden olmuştur. Ordu Mihail’in baskınına uğradı.
Sinan Paşa süratle köprünün olduğu yere çekildi.
Brummett’in Naima’dan aktardığına göre, Naima, askerin
kamp yerini bırakıp çevrede yağmaya giriştiğinden
bahseder. Sinan Paşa gece köprüyü tek başına geçerek
askeri öte tarafta bıraktı. Komutan kendi canını kurtarma
derdine düşmüştür. Mihal’in ordusu kamp yerine varır ve
mühimmatı ele geçirerek bir tepeye yerleştirilen toplarla
köprüyü ve kaçan Osmanlı askerini topa tutar.49 Birkaç
isabet alan köprü çöktü ve binlerce akıncı Tuna nehrinde
boğuldu. Ayrıca ocağın belini büken önemli bir hadise ise
özel olarak yetiştirilen yüz bin atının telef olmasıdır.
1826 yılına kadar resmen devam eden Akıncı Ocağı bir daha
toparlanamamıştır. Ocağın görevini sınır boylarında
Serhad kulları ve Kırım askerleri eda etmeye başlamıştır.
Tarihçi Mustafa Ali, Koca Sinan Paşa’nın 1595
yılında sefere komuta ederken, elden kaçan fırsatlarla
ilgili olarak komutanın Tatar müttefikleriyle olan hassas
ilişkilerini iyi değerlendiremediğinden yakınır. Kırım
Hanı, II. Gazi Giray Han’a karşı takındığı olumsuz tavır,49 Palmira Brummett, “Nehir Geçmek: Osmanlı’daki AskeriAyaklanmalarda-Mecazi ve Gerçek Kırılma Noktaları” Osmanlıİmparatorluğu’nda İsyan ve Ayaklanma, Ed. Jane Hathaway, Çev., DenizBerktay, Alkım Yay., (2010), s. 87-88; İnbaşı vd, 2013, s. 226-227;Jorga, 2009, s. 269; Karpat, 1994, s. 468; Alkan, 2013, s. 113-114;Ünal, 2013, s. 88; Ünal, 2006, s. 211; Özcan, 1989, s. 250; Yücel-Sevim, 1991, s. 33; İlgürel vd, 2002, s. 68.
19
Tatar askerlerine yağma izni vermemesi savaş sırasında
motivasyon olarak askeri olumsuz etkilemiştir.50 Bu da
yardım gelmemesine ve yeniçerilerin güçten düşmesine
neden olmuştur. Yenilginin ardından Koca Sinan Paşa bir
müddet gözden düşmüştür.
SONUÇ
Makalemizde de belirttiğimiz üzere Akıncı Ocağı,
diğer askeri teşkilatlardan hiçbirine benzememektedir. Bu
özelliği ile de kendisine has kuralları olan bir kurum
olup, Osmanlı Devleti’nin gelişmesinde büyük pay sahibi
bir organizasyondur. Kuruluş yıllarında uç beyi olan bu
teşkilatın öncüleri merkezi otorite altına girmişler ve
siyasi-askeri bir organizasyona eklemlenmişlerdir.
Bir kez daha tekrar etmemiz gerekirse 1595 Eflak
Seferi, Osmanlı Devleti’ne karşı başlatılan uzun savaşlar
içerisinde bir savaştır. Mihail ise genç, cesaretli ve
gözü pek bir savaşçıdır. Ferhat Paşa’nın kuyusunu kazıp
kendisini veziriazam yaptıran Sinan Paşa, Yergöğü
Köprüsü’nden geçerken yaptığı hata ile ocağın sönmesinde
birinci dereceden pay sahibidir. Keza savaş devam ederken
Tatarlar ile ters düşmüş ve ordu için muntazam öneme
sahip olan yardımı engellemiştir. Bu yardımın gelmemesi
ile askerler bitkin bir halde Mihail’in dinç kuvvetleri
karşısında pek bir varlık gösterememiştir. Osmanlı
50 Murphey, 2007, s. 160.
20
ordusunun yenilgiye uğratılması Avrupa’da büyük bir
sevinç kaynağı olmuştur.
Akıncı Ocağı’nın sonunun Osmanlı askeri sistemine
etkisi konusunda şunları söyleyebiliriz. Akıncılar bir
daha toparlanamadılar ve sayıları gittikçe azaldı.
Osmanlı Devleti her ne kadar akıncıların yerine Serhat
Kulları ve Tatar askerlerini getirse de, Tatarlar da 1683
Viyana kuşatmasına kadar bu işlevi sürdürmüş olmalıdır.
Çünkü, bu savaşta Rusya faktörü etkili olmuş ve Osmanlı
savaşlarda kendisine destek sağlayan yüz bin civarında
Tatar askerinden mahrum kalmıştır. Timar sisteminin
işlevini yitirdiği ve halkın bile kolayca ele
geçirebildiği bir savaş aracı olan tüfenk, Avusturya
tarafından daha da geliştirilmiş ve cephe de Osmanlı
serdarları merkezden tüfenk kullanmasını bilen asker
istiyordu. Osmanlı ordusunun dönüşüm geçirdiği bir evrede
Akıncı Ocağı işlevini daha ne kadar sürdürebilirdi buda
ayrı bir tartışma konusudur.
21
KAYNAKÇA
ALKAN, Mustafa, (2013) “Osmanlı Devleti’nde Akıncı
Ocağı’nın Sonu”, Akademik Bakış, C.7, S.13, (2013),
s. 107-116.
AŞIKPAŞAZADE (2012), Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Nşr. H.Nihal
Atsız, Ötüken Yay., İstanbul.
22
BAŞAR, Fahameddin (1995), “Evrenosoğulları”, DİA, C.11,
İst., (1995), s. 539-541.
_______________ (2005), “Mihaloğulları”, DİA, C.30, İst.,
(2005), s. 24-25.
_______________ (2003), “Malkoçoğulları”, DİA, C.27,
Ankara, (2003), s. 537-538.
BRUMMETT, Palmira, (2010), “Nehir Geçmek: Osmanlı’daki
Askeri Ayaklanmalarda – Mecazi ve Gerçek Kırılma
Noktaları”, Osmanlı İmparatorluğu’nda İsyan ve
Ayaklanma, Ed. Jane Hathaway, Çev. Deniz Berktay,
Alkım Yay., (2010), s. 79-102.
DECEİ, Aurel (2001), “Eflak”, İA, C.4, MEB, Eskişehir,
(2001), s. 178-189.
EMECEN, Feridun (2012), “Turahan Bey”, DIA, C.41, Ankara,
(2012), s. 405-407.
________________(2011), Osmanlı Klasik Çağında Savaş,
Timaş Yay., İstanbul.
GENÇ, Mehmet (2013), Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve
Ekonomi, Ötüken Yay., İstanbul.
GÜLSOY, Ersin vd (2013), Osmanlı Tarihi El Kitabı, Ed.
Tufan Gündüz, Grafiker Yay., Ankara.
GÜNAY, Musa (1996), 55 Numaralı Mühimme Defteri, Ondokuz
Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih
23
Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Samsun.
HALAÇOĞLU, Yusuf (1991), XIV.-XVI. Yüzyıllarda
Osmanlılarda Devlet Teşkilatı ve Sosyal Yapı, TTK,
Ankara.
İLGÜREL, Mücteba vd (2002), Genel Türk Tarihi, Ed. Hasan
Celal Güzel-Ali Birinci, C.6, Yeni Türkiye Yay.,
Ankara.
İNALCIK, Halil (2012), Devlet-i Aliyye, Türkiye İş
Bankası Kültür Yay., C.1, İstanbul.
______________ (2013), Osmanlı ve Modern Türkiye, Timaş
Yay., İstanbul.
______________ (2006), Osmanlı İmparatorluğu: Klasik Çağ
(1300-1600), Çev. Ruşen Sezer, Yapı Kredi Yay.,
İstanbul.
İNBAŞI, Mehmet (2001), “Sultan I.Murad’ın Evrenos Bey’e
Mektubu”, A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü
Dergisi, S.17, Erzurum, (2001), s. 225-236.
______________ vd (2013), Osmanlı Tarihi El Kitabı, Ed.
Tufan Gündüz, Grafiker Yay., Ankara.
JORGA, Nicolae (2009), Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C.3,
Çev. Nilüfer Epçeli, Yeditepe Yay., İstanbul.
KILIÇ, Ayşegül (2006), “Akıncı Bey’i Evrenos Bey’e Ait
Mülkname, AÜDTCF, OTAM, S.20, (2006), s. 59-79.
24
_____________ (2012), “Sultan I.Murad’ın Gözüyle
Balkanların “Uç Bey’i” Nasıl Olmalı”, Sultan I.Murad
Hüdavendigar ve Dönemi Sempozyumu, Ed. İsmail
Selimoğlu, Gaye Kitabevi, Bursa, (2012), s. 257-269.
_____________ (2012), “Evrenos Bey’in Babası Pranko
Lazarat’ın Vakfı ve Türbesi”, GAMER, I, (2012), s.
87-99.
_____________ (2011), “Bizans ve Osmanlı Kaynaklarında
Gazi Evrenos Bey’in İmajı Hakkında Bir İnceleme”,
AÜDTCF, Tarih Araştırmaları Dergisi, C.30, S.49,
(2011), s. 131-144.
_____________ (2011), “Evrenos Bey’in Kökeni Hakkında
Tartışmalar ve Yeni Bir Değerlendirme”, Belleten,
C.LXXV, S.274, (2011), s. 745-768.
KÖRPE, Özgür (2011), “Osmanlı Ordu Teşkilatı’nda Akıncı
Ocağı’nın Yeri ve Çağdaş Türk Silahlı Kuvvetlerine
Etkileri”, Güvenlik Stratejileri Dergisi, Yıl 7,
S.13, İst., (2011), s. 125-165.
MURPHEY, Rhoads (2007), Osmanlı’da Ordu ve Savaş 1500-
1700, Çev. Homer Yay., İstanbul.
ÖZCAN, Abdülkadir (1989), “Akıncı”, DİA, C.2, İst.,
(1989), s. 249-250.
ÖZER, Mustafa (2006), “Edirne-Uzunköprü-Kırkkavak Köyü
Gazi Turhan Bey Külliyesi”, Sanatta Anadolu-Asya
25
İlişkileri, Prof. Dr. Beyhan Karamağaralı’ya
Armağan, Hacettepe Üniversitesi Yay., (2006), s.
367-388.
ÖZTUNA, Yılmaz (1995), “Osmanlı’nın Atlı Komandoları
Akıncılar”, Tarih ve Medeniyet Dergisi, S.21,
(1995), s. 12-17.
PAKALIN, Mehmet Zeki (1983), Osmanlı Tarih Deyimleri ve
Terimleri Sözlüğü, MEB, C.1, İstanbul.
________________ (1983), Osmanlı Tarih Deyimleri ve
Terimleri Sözlüğü, MEB, C.2, İstanbul.
REHBER Ansiklopedisi, “Akıncılar” mad., Haz. Komisyon,
C.1, 1993.
ŞEKER, Mehmet (2007), Osmanlı Belgelerinde İhtida Kavramı
ve Mühtediler, Ötüken Yay., İstanbul.
ŞİMŞİRGİL, Ahmet (2012), Kayı I, KTB Yay., İstanbul.
UZUNÇARŞILI, İ.H. (2012), Osmanlı Tarihi, C.1, TTK,
Ankara.
_________________ (1995), Osmanlı Tarihi, C.3, 2.Kısım,
TTK, Ankara.
ÜNAL, Mehmet Ali (2006), Selçuklulardan Bugüne Tarih El
Kitabı, Ed. Ahmet Nezihi Turan, Grafiker Yay.,
Ankara.
26
_________________ (2013), Osmanlı Müesseseleri Tarihi,
Fakülte Kitabevi, Isparta.
YÜCEL, Yaşar-SEVİM, Ali (1991), Türkiye Tarihi, TTK,
Ankara.
Ekler
Ek-1
Moğolların Bağdat kuşatmasını gösteren bu minyatürde ki
tombaz köprüler, Osmanlı sefer organizasyonun
vazgeçilmez unsurlarından biridir. Tombaz köprülerin
ana malzemesi olan tombaz, yaklaşık 18m uzunluğunda
bir kayık türüdür. Nakliye amaçlı kullanıldığında
27
kürekle veya üzerinde ki iki demire yelken takılıp
yüzdürülürdü.
Ek-2
Akıncı Ocağı’nın yok olduğu Yergöğü-Rusçuk bölgesi
28
Top Related