Post on 14-May-2023
International Journal of Languages’ Education and Teaching
ISSN: 2198 – 4999, Mannheim – GERMANY
UDES 2015 p. 2019-2037
PEDAGOGICAL ELEMENTS IN ŞERMİN AS AN EXAMPLE OF DIFFERENT
APPROACH TO TURKISH EDUCATION AND TRAINING
TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM ÖRNEĞİ OLARAK
ŞERMİN’DEKİ PEDAGOJİK UNSURLAR1
Nesibe YAZGAN USLU 2
ABSTRACT Pedagogy is derived from Greeek paid (child) and agasos (counselling). This word means the art of teaching to children and nowadays it is commonly used in educational sciences. All the things written or oral, which is suitable for children’s physchological and physical development, appeal to imaginary world, form the concept of children's literature. Children's literature products are closely related with education subjects, especially language and native language training. In Turkish literature, samples of written for children and children's literature are come into sight only in Tanzimat reform era. Among this examples, Tevfik Fikret's work Şermin is particular importance. Tevfik Fikret's opinion, working as a teacher a long time and regards teaching as a way of live, is clearly seen in Şermin. Şermin, giving importance to Turkish education and training, the matters contained in and the aspect of first children's poetry book in Turkish literarture, is worth examining. Poem's in Şermin are thmaticaly examined, Fikret's chid type, aims to educate as a educator and importance given to Turkish education can be seen clearly. In this work poems in Şermin will be thematicaly categorized and pedagogical elements in Şermin, which examples of different approach to Turkish education and training, will be discussed.
Key Words: Şermin, Tevfik Fikret, pedagogics, language training, Turkish education.
ÖZET
Pedagoji, Yunanca paid (çocuk) ve agogos (rehberlik) köklerinden türetilmiştir. Çocuklara öğretme bilim ve sanatı anlamına gelen bu sözcük, günümüzde özellikle eğitim bilimleri alanında yaygın olarak kulllanılmaktadır. Çocukların ruhsal ve bedensel gelişmelerine uygun, onların hayal dünyasına hitap eden; çocuğun anlamasına ve yorumlamasına imkân tanıyan; çocuğu eğitirken eğlendiren sözlü ve yazılı verilerin tümü çocuk edebiyatı kavramını oluşturur. Çocuk edebiyatı ürünleri, eğitim konusuyla özellikle de dil ve ana dili eğitimi konusuyla yakından ilgilidir. Türk edebiyatında sadece çocuklar için yazılmış ve çocuk edebiyatı ürünü kapsamına giren örnekler ancak Tanzimat döneminde görülmeye başlanmıştır. Bu örnekler içerisinde Türk edebiyatının çağdaşlaşmasına büyük katkısı olan Tevfik Fikret’in Şermin adlı eseri özel bir önem taşımaktadır. Uzun süre öğretmenlik yapan ve eğitimi yaşam biçimi olarak gören Tevfik Fikret’in bu yönü Şermin’de açıkça görülmektedir. Şermin, Türkçe’nin eğitimi ve öğretimine verdiği önemle; içerdiği konularla, üslubuyla ve Türk edebiyatındaki ilk çocuk şiir kitabı olması yönüyle incelenmeye değer bir metindir. Şermin’deki şiirler tematik olarak incelendiğinde Fikret’in bir eğitimci olarak yetiştirmeyi hedeflediği çocuk tipi ve Türkçe öğretimine verdiği önem açıkça görülecektir. Bu çalışmada Şermin’de yer alan şiirler tematik olarak sınıflandırılarak, Türkçe’nin eğitimi ve öğretimine dair farklı bir yaklaşım örneği olan Şermin’deki pedagojik unsurlar ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Şermin, Tevfik Fikret, pedagoji, dil eğitimi, Türkçe eğitimi.
1 Bu çalışma Nevşehir Hacı Bektaşi Veli Üniversitesi tarafından düzenlenen “1. Uluslararası Dil Eğitimi ve Öğretimi Sempozyumu’nda” sözlü bildiri olarak sunulmuştur. 2 Okt., İstanbul Şişli Meslek Yüksekokulu, Türk Dili Bölümü, e-posta: nesyazgan@gmail.com
2020 NesibeYAZGAN USLU
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
1. GİRİŞ
Çocukların ruh ve beden gelişmelerine uygun, onların hayal dünyalarına hitap eden;
çirkinlikten uzak, çocuğun anlama, kavrama ve yorumlamasına imkân tanıyan; çocuğu
eğitirken eğlendiren sözlü ve yazılı verilerin tümü çocuk edebiyatı kavramını oluşturur
(Aytaş-Yalçın 2002). Çocuk edebiyatı ürünleri, eğitim konusuyla yakından ilgilidir ve çocuk
edebiyatı ürünlerinin pedagojiden ayrı düşünülmesi mümkün değildir.
Toplumlar bazen kırılma noktaları yaşar; bu anlarda bazı sanat ve düşünce adamları ortaya
çıkar ve gerek fikirleri gerekse eserleriyle bazı şeyleri değiştirmeye çalışır. Türkiye toplumu
için de aynı durum geçerlidir. Türk edebiyatının çağdaşlaşmasına büyük katkısı olan Tevfik
Fikret de bu kırılma anlarında ortaya çıkmış önemli bir isimdir. Şair kimliğiyle tanınan Tevfik
Fikret’in eğitimci yönü de bulunmaktadır. Uzun yıllar öğretmenlik yapan ve eğitimi bir yaşam
biçimi olarak gören Tevfik Fikret’in eğitimci yönü özellikle Şermin adlı eserinde açıkça
görülmektedir. Türk edebiyatında batılı anlamdaki ilk çocuk şiir kitabı kabul edilen Şermin,
içerdiği konuları, üslubu ve vermek istediği mesajlarla eğitimciler tarafından incelenmeye
değerdir. Tevfik Fikret, Şermin’de idealindeki çocuğu ve dolaylı yoldan zihnindeki “yeni
insan” tipini ayrıntılı olarak anlatmıştır. Şermin’de işlenen temaların pedagojik açıdan daha
iyi anlaşılabilmesi adına eserleri ve yaşamı arasında sıkı bir bağ olan Tevfik Fikret’in yaşam
öyküsüne kısaca değinmek yerinde olacaktır.
Tevfik Fikret’in Yaşamı ve Edebi Kimliğine Dair
Asıl adı Mehmed Tevfik olan Tevfik Fikret, 24 Aralık 1867’de İstanbul’da doğmuştur.
Eğitimine Aksaray’daki Mahmudiye Rüştiyesi’nde başlayan Tevfik Fikret daha sonra Mekteb-i
Sultani (Galatasaray Lisesi)’ye gönderilir. Türkiye’nin saygın eğitim kurumlarından olan bu
okul, Tevfik Fikret’in düşünce yapısının şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu okulda
hem öğrenci hem de öğretmen olarak yer alan Tevfik Fikret, eğitimle ilgili görüşlerini bu
kurumda temellendirmiştir.
Çıkarmış olduğu Servet-i Fünun dergisi aracılığıyla bir edebiyat ekolü oluşturan Tevfik Fikret,
zaman zaman bazı tartışmaların içinde de yer almıştır. Doğrudan ya da dolaylı olarak yer
aldığı bu tartışmalarda kullandığı üslup ve yol gösterici tutum onun eğitmen yönünün bir
göstergesidir. Servet-i Fünun şiirini teknik itibariyle Batı şiiri seviyesine yaklaştıran Tevfik
Fikret, yazdığı şiirleri Rübab-ı Şikeste, Haluk’un Defteri ve Şermin adlı eserlerde toplamıştır.
Hayatı boyunca çeşitli siyasi ve edebi tartışmaların içinde doğrudan ya da dolaylı olarak yer
alan Tevfik Fikret, 1915 yılında vefat etmiştir.
2. YÖNTEM
Bu çalışma nitel bir araştırma yöntemi olan tematik sınıflandırma tekniği kullanılarak
yapılmış olup, Türkçe öğretimine farklı bir yaklaşım örneği olarak Şermin’deki pedagojik
unsurları ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır.
TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM ÖRNEĞİ OLARAK
ŞERMİN’DEKİ PEDAGOJİK UNSURLAR 2021
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Şermin
Tevfik Fikret’in ölümünden önce yayımlanan son eseri, çocuklar için yazdığı şiirlerden
meydana gelen Şermin’dir. Tevfik Fikret, kitabına bu ismi verirken, genç yaşta ölen kız
kardeşinin kızı Şermin’in adını ve hatırasını yaşatmak istemiştir. Kitapta yer alan şiirlerin bir
kısmı yeğeni Şermin’den bir kısmı da uzun süre Fikret’in yakın çevresinde bulunan, II.
Meşrutiyet devrinin tanınmış eğitimcilerinden Mustafa Satı Bey’in kurduğu “Yuva” adlı
okulun neşe ve hayat dolu çocuklarından alınan ilhamla yazılmıştır (Uçman, 2005:VII).
Fikret’in ölümünden önce 1914 yılında yayımlanan Şermin’de toplam otuz şiir yer almakta ve
bu şiirler sırayla şu adları taşımaktadır (“İthaf” dışında):
1.“Şermin’in Elifbesi”,
2.“Hediye”,
3.“Umacı”,
4.“Muhallebim ve Mektebim”,
5.“Keman”,
6.“Siyah Bacı”,
7.“Rüya”,
8.“Öksüz”,
9.“Melek’in Kuzusu”,
10.“Papatya”,
11.“Kuşlarla”,
12.“Rengin”,
13.“Bahar Kalfa”,
14.“Yaz Nine”,
15.“Hazan Teyze”,
16.“Kış Baba”,
17.“Hasbihal”,
18.“İş Salonunda”,
19.“Marangoz”,
20.“Kırık At”,
21.“Arslan”,
22.“Yazın”,
23.“Kışın”
24.“Arı Sokar”,
25.”Ezan”,
26.”Ağustos Böceği ile Karınca”,
27.”Kör ile Kötürüm”,
28.”İki Yolcu”,
29.”Oldu Bitti!”,
30.”Veli Baba”
2022 NesibeYAZGAN USLU
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Hece vezniyle, oldukça sade bir dille ve doğrudan doğruya çocuklar için kaleme alınan
şiirlerden meydana gelen Şermin’deki parçalar, Tevfik Fikret’in öteden beri hayalini kurup,
özlemini duyduğu, “yeni insan tipi”yle yakından ilgilidir. Çocuk psikolojisine uygun bir tarzda
yazılan şiirler, hemen her çocuğun kolayca okuyup anlayabileceği bir dil ve ifadeyle kaleme
alınmıştır. Bu şiirlerde, çocuğun çevresi, arkadaşları ve aile içindeki büyükleriyle olan
ilişkilerinin, oynadığı oyunların, korktuğu ya da ilgi duyduğu şeylerin, örnek alması veya uzak
durması gereken olayların çocuk psikolojisine uygun bir tarzda anlatıldığı dikkat
çekmektedir. Şermin’deki şiirler, şairin bir önceki eseri Haluk’un Defteri’nde yer alan
şiirlerden gerek dil gerekse vezin ve şekil bakımından farklı olmakla beraber, fikir
bakımından benzerlikler göstermektedir; Haluk’un Defteri’nde geliştirilen “yeni insan tipi”nin,
Şermin’de çocuk terbiyesine uygulanması söz konusudur (Uçman, 2005:VIII).
II. Meşrutiyet’in ilanından sonraki günlerde hayata ve geleceğe umutla bakan Tevfik Fikret,
memlekette yenilikler yapacak, memleketin teslim edilebileceği yeni neslin ideal örneği
olarak oğlu Haluk’u görmüştür. Fikret, bu ideal etrafında Haluk için yazdığı şiirler dışında,
hayatının bir döneminde Yeni Mektep adıyla bir okul kurmak istemiş; ancak maddi imkânları
el vermediğinden, bu okul için tasarladığı düşüncelerinin bir kısmını Mekteb-i Sultani’ye
müdür olduktan sonra uygulamaya çalışmıştır. Onun bu okulda yapmak istediği şey, çocuğa
daha hayata ilk adımlarını attığı ve çevresini tanımaya başladığı günden itibaren sadece
güzellikleri, iyi ve faydalı olanı öğretmek; tabiat sevgisini aşılamak, bir ömür boyu sürecek
dostluk ve arkadaşlıklar kurmak, arkadaşlarının sevinç ve kederlerine ortak olmak, ihtiyacı
olanlara yardım etmek; vatan, millet ve insan sevgisiyle dolu, şuurlu yeni bir nesil
yetiştirmektir. Fikret’e göre bu, öncelikle ilkokuldan başlayan ve giderek daha sonraki
yıllarda kademe kademe yükselerek bütün hayat boyunca devam eden bir süreçtir. Onun
idealindeki yeni insan tipi, Robert Kolej’de yıllarca aralarında bulunduğu, iradeli, hayatta
pratik ve faydalı şeylere önem veren, çağdaş dünyayı yöneten Amerikalı insan tipine çok
benzemektedir. Tasarlanan Yeni Mekteb’in programında en çok tekrarlanan kelime “pratik”
sözcüğünün karşılığı olan “ameli” kelimesidir. Yeni Mekteb’in amacı, çocuğun hafızasını
geliştirmek değil, onu bir an önce hayata hazırlamak, bunun için de pratik birtakım bilgiler
öğrenmesini sağlamaktır. Bu okulda teorik bilgi yerine öncelikle el işlerine ve spora önem
verilmekte; belli bir alanda uzman olmak yerine, hayatta başarılı olacak iş adamı yetiştirmek
hedeflenmekte, bunu için de çocuğun öncelikle ellerini ve bedenini kullanmayı öğrenmesi
gerekmektedir. Çocuklara bilgiyi kitaptan teorik olarak öğretmek yerine, “oyun” yoluyla
öğretmeyi hedefleyen bu yeni anlayış doğrultusunda Şermin’de yer alan şiirlerden özellikle
“Marangoz” ve “Kırık At”ın çeşitli aletler kullanmak suretiyle, çocuklara pratik bilgiler
öğretmek amacıyla yazıldığı anlaşılmaktadır (Uçman, 2005:X).
Şermin’deki ilk şiir “İthaf” adını taşır ve eğitimci Satı Bey’in kurmuş olduğu “Yuva” adlı okulun
küçük öğrencilerine armağan edilmiştir. Eğitimci Satı Bey ve Tevfik Fikret’in dostlukları ve
Türk eğitim hayatına katkıları hem Türk eğitim tarihi için hem de Şermin’de verilmek istenen
mesajların daha iyi anlaşılması açısından önemlidir.
TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM ÖRNEĞİ OLARAK
ŞERMİN’DEKİ PEDAGOJİK UNSURLAR 2023
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Şermin’deki Şiirlerin Tematik Olarak Sınıflandırılması ve Bunların Çocuk Eğitimiyle
İlişkisi
Türk edebiyatında çocuk teması Tanzimat’a kadar arka planda kalmış; çocuğun edebiyatla
ilişkisi masallar, tekerlemeler, bilmeceler ve efsaneler gibi sözlü halk edebiyatı ürünleriyle
sınırlandırılmıştır. Divan edebiyatı, sahip olduğu nazım örneklerinin zenginliğine karşın,
çocuğa seslenen, eğitsel amaç güden şiirleri bünyesinde barındırmaz. Türk edebiyatında
çocuğa seslenen ilk şiir olarak Nabi’nin “Hayriyye” adlı mesnevisi kabul edilir. Bu eserde Nabi,
oğlu Mehmet’e yaşam ve toplumla ilgili öğütler verir; ancak bu eser bir çocuğun anlayacağı
dille değil de bir yetişkinin anlayabileceği bir dille yazılmıştır ve çocukların bilişsel
düzeylerini aşan örtük anlamlar içerir.
Tanzimat’tan sonra Şinasi, Ziya Paşa, Muallim Naci, Ahmet Rasim gibi sanatçılarımızın
eserleri ve Batı edebiyatından dilimize çevrilen eserlerle çocukların dünyasına girilmeye
çalışılmıştır. Çocuk edebiyatı ve konusu Türk edebiyatında ancak Meşrutiyet döneminden
sonra kapsamlı olarak ele alınmaya başlanmıştır. Özellikle Batılı öğretim anlayışının
benimsenmesi ilgilerin bu alana yönelmesini artırmıştır. Çocuklar için eğitsel bir görüşle şiir
yazılması anaokullarının açılmasıyla önem kazanmıştır. İbrahim Alaattin (Gövsa), Ali Ulvi
(Elöve), Ziya Gökalp ve Tevfik Fikret, o dönemde çocuk şiirleri yazan sayılı isimlerden
birkaçıdır. Özellikle Tevfik Fikret, gençliğin toplumdaki yerini ve önemini kavrayan,
çocukların eğitimini düşünen ve bunu şiirlerinde dile getiren ilk şairimizdir. Oğlu Haluk’u ve
ülkenin tüm çocuklarını çok seven Fikret, geleceğimizin güvencesi olan çocuklarımızın çok iyi
yetiştirilmesi gerektiğinin üzerinde ısrarla durur. Şermin’deki tüm şiirler bu bakış açısıyla
kaleme alınmıştır.
Şermin’de Yer Alan ve Doğrudan Bilgi Aktarımı İçeren Şiirler
Şermin’deki şiirler tematik olarak incelendiğinde bazı kavramların ön plana çıktığı görülür.
Bu kavramların başında eğiticilik ve öğreticilik gelir. Tevfik Fikret’in eğitimci kimliği ve eserin
çocuklar için yazılmış olması dikkate alındığında bu durum şaşırtıcı değildir. Şermin’de yer
alan “Şermin’in Elifbesi” ile “Muhallebim ve Mektebim” başlıklı şiirler doğrudan doğruya bilgi
aktarımı içerir ve didaktik şiir kategorisine alınabilir.
“Şermin’in Elifbesi” adlı şiir, bir çocuğa alfabenin eğlenceli bir yoldan öğretilmesinin en güzel
örneğidir. Şiirin dizelerine bakıldığında bu durum açıkça görülebilmektedir:
— Elifbeni oku, cicim
— Elif, be, pe, te, se, cim, çim,
Ha, hı, dal, zel, sin… Yok, zel, rı
Ze, je, sin, şın, sat, dat, tı, zı
Ayın, gayın, fe, kaf, kef, lam,
Mim, nun, vav, he, ye; bir de lam,
2024 NesibeYAZGAN USLU
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Yok; lamelif; bir de kef var.
Bir de üç noktalı kef var.
— Hangi harfler kalındırlar?
— Ha, hı, sat, dat, tı, zı, ayın, gayın,
— Peki.
— Bir de kaf var.
En kalını ayın, gayın.
— Hangileri bitişmiyor
Kendisinden sonrakine?
— Hoca yedi harf var diyor:
Elif, dal, zel, re, ze… Nine,
Ben yoruldum artık! — Peki,
Yalnız söyle: Hemze nedir?
— Hemze… Hemze… Evet, o bir
Küçük ayın başıdır ki
E okunur, i okunur,
Bazan eliflere konur.
— Harf-i imla hangileri?
— Bilmiyorum!
— Yok, bilirsin.
— Elif, vav, he, ye değil mi?..
Artık, nine, bana izin.
— Peki, yavrum, haydi oyna;
Koca bir aferin sana!
Şiir dikkatle okunduğunda metnin tamamının didaktik öğelerden oluştuğu ve çocuklara
eğlenceli yoldan alfabeyi öğretmeyi amaçladığı görülür. Bu amaç doğrultusunda metni dikkat
çekici kılmak için karşılıklı konuşmaya dayanan canlı ve basit ifadeler kullanılmıştır. Bunun
sebebi hedeflenen okur kitlesinin çocuklardan oluşmasıdır.
Şermin’de yer alan Muhallebim ve Mektebim adlı şiir okul sevgisinin ve bilginin öneminin
doğrudan doğruya aktarıldığı didaktik öğeler içeren bir diğer şiirdir. Şiirde yer alan şu dizeler
basit ve eğlenceli bir dille yapılan bilgi aktarımına iyi bir örnektir:
Ninem sordu: — Şermin, kimi
Çok seversin? — Ooo, ninemi!
— Başka? — Babamı şüphesiz,
— Daha? — İzin verirseniz
Sayayım: Muhallebimi,
Sütlacımı, şekerimi,
Hep şekerlemelerimi;
TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM ÖRNEĞİ OLARAK
ŞERMİN’DEKİ PEDAGOJİK UNSURLAR 2025
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Biraz da gevrek severim…
Fakat en çok mektebimi,
Mektebimi pek severim.
Âlî bina!
Neler öğretir o bana,
Tam bir hafta oluyor ki
Biliyorum: Dünya iki
Ayrı ve büyük parçadır.
Avrupa, Asya, Afrika;
Bunlar eski,
Evet, bunlar eski dünya;
Öteki de Amerika
Ve adalar… Neydi ismi?
Avusturalya değil mi?
Evet, o; Avusturalya;
Bunlar yeni dünya… Demek
Toprağımız beş kıt’adan
Birçok karayla adadan,
Ve denizlerden ibaret
Karaların isimleri
İşte hatırımda; kendim
Kitabımı dünden beri
Karıştırdım ve öğrendim
Birkaç büyük deniz… Elbet
Hocamız bugün onlardan
Bize bahsedecek ve ben
Sayacağım ezberimden:
Bahr-i Siyah, Bahr-i Sefid,
Bahr-i Muhit-i Atlasi
İki de Bahr-i Müncemid,
Bahr-i Umman… İşte hepsi.
Yok, daha vardı, lakin
Hatırımdan çıkmış, demin
Biliyordum… Kalın kafa!
İnsan öğrendiği şeyi
Daha iyi
Öğrenmeli… Şimdi bana
Bıldır iyi bellediğim
En güç şeyleri sorsalar,
Bilirim; ezberlediğim
Hafızamdan çıkmaz; çıkar
Fakat onlar dikkatsizce
2026 NesibeYAZGAN USLU
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Öğrendiğim şeylerdir hep.
Bugün ders alırım, gece
Hazırlarım, yarın mektepte
Dinleyin, bilmiyorsam
Eğer hepsini tastamam,
Sizin olsun muhallebim…
Bana yetişir mektebim!
Şermin’deki Öğüt ve İbret İçeren Şiirlere Toplu Bir Bakış
Çocuk eğitimi, çocuğa bilişsel, duyuşsal ve psikomotor davranışların kazandırılmasını
kapsayan bir süreçtir. Bu sürecin sağlıklı işleyebilmesi için çeşitli etkinliklerden ve farklı
disiplinlerden yararlanılması esastır. Çocuk kitapları, çocukların, özellikle duyuşsal alandaki
kazanımlarını artıran, onlara farklı yaşantıları deneyimleme fırsatı sunan kitaplardır. Şermin
adlı esere çocuk kitaplarının bu özelliği göz önüne alınarak yaklaşıldığında birçok şiirde öğüt
ve ibret temasının yer aldığı görülmektedir.
Şermin'de yer alan "Öksüz", "Kör ile Kötürüm", "İki Yolcu" ve "Oldu Bitti!" adlı şiirler
dayanışma, yardımseverlik, merhamet, tamah, sevgi ve şefkat duygularını işleyerek öğütte
bulunmaları yönüyle önemlidir. Bu şiirlerde yer alan ifadeler, okuyucuyu yani çocukları
etkileme ve onların duygu dünyalarını zenginleştirme bakımından oldukça başarılıdır.
"Öksüz" adlı şiirde bir çocuğun, derste hocasının anlattığı bir öyküyü evde ailesiyle
paylaşması ve öksüz kavramını sorgulaması anlatılır. Bu şiirde öksüz sözcüğünün anlamı,
şiirde anlatıcı çocuğun hayatından verilen örneklerle kavratılmaya çalışılmıştır:
..................................
Kuzum anne, öksüz nedir?
— Öksüz, öksüz... Ah! Sende bir
Yarım öksüz değil misin?
Büyüdün de onun için
Söylüyorum; güzel ninen
Kaç yıl oldu bu âlemden
Çekileli... Ben halanım;
Vakıa ben de ananım
Baban asker, uzak yerde;
Kim bilir hangi çöllerde
Sayıklıyor şimdi seni!
Görmedin nineciğini;
Sen dünyaya geldiğin gün
O dünyadan gitti, küskün.
...............................
Bil ki, evladım, cihanda
TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM ÖRNEĞİ OLARAK
ŞERMİN’DEKİ PEDAGOJİK UNSURLAR 2027
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Yarım öksüzler pek çoktur
Öyle olmayan hiç yoktur;
Bil de teselli bul biraz.
Hayır, birlikte yaşamaz
Kimsenin anası babası
Vatan, öksüzler anası
Yaşatırsak, bir o yaşar
Yaşasın ta haşre kadar!
"Öksüz" adlı şiirdeki öksüzlük teması ve bu temadan vatan sevgisi kavramına geçiş oldukça
başarılıdır. Osmanlı Devleti'nin yıkılış zamanlarında yazılan bu şiir, vatan sevgisi temasına
vurgu yapması ve çocuklarda vatanı koruma, yaşatma bilinci oluşturması bakımından önem
arz eder.
Şermin'de yer alan "Kör ile Kötürüm" başlıklı şiirde yardımseverlik ve dayanışma teması ibret
verici bir öykü aracılığıyla işlenir. Şiirde biri kör biri de kötürüm olan iki kişinin karşılıklı
konuşmaları vardır. Bu kişiler bir araya gelerek birbirlerinin eksiklerini kapatabileceklerdir.
Şiirin son dizeleri de metnin genelinde verilen mesajın özeti niteliğindedir:
...................................
İki mihnet birleşince
Bir teselli hasıl olur,
Mihnetliler kurtulur
...............................
"İki Yolcu" başlıklı şiirde ise yola çıkan iki yolcunun başından geçen bir olay anlatılır. Şiirdeki
yolculardan biri yolda bir kestane görür ve onu almak için duraksar. Arkadaşı duraksayan
yolcuya acele etmesini söyler, arkadaşıyla kestaneyi paylaşmak istemeyen yolcu ise
bahaneler üretir ve ona eşlik etmez. Durumu anlayan diğer yolcu ise eğilir ve yerdeki
kestaneyi almaya çalışır. Böylece iki yolcu arasında büyük bir kavga başlar ve o anda
yanlarından geçmekte olan bir hoca yolcuların yanına gelir. Hoca, kestaneyi alır, kabuklarını
soyar ve kabukları yolculara paylaştırarak kestaneyi kendi yer. Yolcular şaşkındır ve şiir şu
dizelerle bitirilir:
Yolcular kalakaldılar;
Kısmetlerini aldılar!
Ne göz kalmıştı, ne kulak...
Anlayana bu ibrettir
Az tama çok ziyan verir.
2028 NesibeYAZGAN USLU
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
"Oldu Bitti" başlıklı şiirde ise oyun oynamak isteyen ancak hangi oyunu oynayacakları
konusunda karar veremedikleri için birbirleriyle kavga eden ve bu yüzden hiç oyun
oynayamayan iki çocuk anlatılır. Çocuğun gelişim evreleri düşünüldüğünde 0-7 yaş aralığına
denk gelen benmerkezci düşüncenin bu şiirde eğlenceli ve basit bir dille işlendiği
görülmektedir.
Tevfik Fikret'in idealindeki çocuk tipini ifade etmeye çalıştığı Şermin'de çocuklara öğütlenen
bir diğer kavram da çalışmak, sorumluluk almak ve bundan mutluluk duymaktır. "İş
Salonunda", "Marangoz", " Kırık At", "Ağustos Böceği ile Karınca", "Hasbihal" başlıklı şiirlerde
bu kavramlar üzerinde durulur. "İş Salonunda" adlı şiirde hocalarıyla el işi dersine çalışan bir
sınıf öğrenci ve çalışmalarının ardından sınıfı temizlemeleri anlatılır. Bu şiirde bir işi
başarmanın mutluluğu ve birlikte iş yapmanın güzelliği anlatılmaktadır.
"Marangoz" şiirinde bir çocuk beş günlük marangozluk macerasını ve çalışmaktan duyduğu
mutluluğu anlatır (Sever, 1996: 38). Şiirde yer alan "Çalışan her işi görür; / İnsan için san'at
çoktur, / Yapılmayacak iş yoktur." dizeleri çalışmaya duyulan inancın bir göstergesidir.
"Kırık At" şirinde bayramda büyükbabasının kendine aldığı atı kırılan bir çocuğun atını
demirciye götürmesi, demircinin atı tamir ederken yaptıkları ve çalışırken kullandığı aletler
anlatılır. Şiirin sonunda yer alan "Demek, biraz iyi işler, / Birçok alın teri ister!" dizeleri alın
teri emekle pek çok işin başarılabileceği ve bundan duyulan mutluluğu anlatmaktadır.
"Ağustos Böceği ile Karınca" adlı şiir ağustos böceği ve karınca hikâyesinin şiire dökülmüş
halidir. Bilindiği gibi karınca yazın çalışır ağustos böceği ise eğlenir; kışın aç kalan ağustos
böceği bir gün karıncadan yardım ister. Karınca ona yardım etmez ve şu dizelerde bir ders
verir:
Şimdi de raks edin, ne var?
Yazın çalan, kışın oynar!
"Hasbihal" adlı şiirde de okul sevgisi, çalışma ve çalışkanlık kavramı yoğun olarak işlenmiştir.
Şiirde Mekteb-i Güzin adlı okulun öğrencileriyle sohbet eden Fikret, geçmişteki eğitimle
bugünkü çocukların sahip olduğu eğitim imkânlarını karşılaştırır ve çocuklara çok şanslı
olduklarını ve bu şansı iyi kullanmaları gerektiğini söyler:
...................................
Bize nisbet bugün birer
Küçük âlimsiniz sizler.
Okuyunuz: Okuyanlar
Çok şey bilir, çok şey yapar.
Muradına onlar erer
Değerler Eğitimi Kapsamında Doğa Sevgisi ve Bunun Şermin’deki Yansımaları
TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM ÖRNEĞİ OLARAK
ŞERMİN’DEKİ PEDAGOJİK UNSURLAR 2029
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
İnsanoğlunun doğayla kaçınılmaz bir etkileşimi vardır. Günümüzde ve uygar toplumlarda
çocuklar doğadan uzak yaşamaktadır ve onların doğayla sıkı ilişkiler kurma ve doğa deneyimi
edinme olanakları pek azdır (Montessori, 1952: 54). Uzun süre, doğanın çocuk eğitimi
üzerindeki etkisi yalnızca ahlaki bir faktör olarak düşünülmüştür. Daha sonra, çocuğu eğitsel
küçük tarlaların bakımına yönelterek, çocuğun aktivitesini doğaya bağlama girişimi
görülmüştür. Bununla beraber, doğayı yalnızca tanıma değil aynı zamanda onun içinde
yaşama anlayışı eğitimin en yeni kazancıdır (Montessori, 1952: 54; Akyüz, 1979: 85). Eğitim
tarihi bağlamında bu şekilde açıklanabilen çocuk ve doğa ilişkisi iyi bir şair ve eğitimci olan
Tevfik Fikret’in de dikkatinden kaçmayarak şiirlerine yansımıştır.
Şermin’de yer alan “Melek’in Kuzusu”, “Papatya”, “Kuşlarla”, “Rengin”, “Bahar Kalfa”, “Yaz
Nine”, “Hazan Teyze”, “Kış Baba”, “Arslan”, “Yazın”, “Kışın”, “Arı Sokar”, "Veli Baba” adlı şiirler
doğa ve hayvan sevgisi temalarını işleyerek, çocuklara doğada yaşananları, mevsimlerin
değişimini ve bunların insanlar üzerindeki etkilerini anlatır.
“Melek’in Kuzusu”, “Arslan”, “Rengin”, “Arı Sokar” ve “Kuşlarla” adlı şiirlerde hayvan sevgisi
teması eğlenceli bir dille işlenir. Özellikle “Arı Sokar” şiiri hayvan sevgisi ve hayvanlarla ilgili
bilgilerin hikâyeler aracılığıyla aktarılmasına iyi bir örnektir ve şiirin bazı dizeleri şu
şekildedir:
Camda kocaman bir arı
Halka, halka, siyah sarı;
Kamburunu çıkararak,
Tamburunu da çalarak,
Dolaşıyor, dolaşıyor
Çıkmak için uğraşıyor.
— Şuna bir iplik takmalı
Nasıl vızlıyor bakmalı!
— Yavrum, sakın, arı sokar,
İğnesinden zehir akar;
Acısına dayanılmaz.
Kim söz anlar? Hem biz kurna
Değil miyiz? O sokmadan,
Damla zehri akmadan
Biz sokarız… İplik hazır,
Bir ucunda ilmik hazır,
Hepsi hazır; haydi!.. — Aman,
Anne, yetiş! — Ne var? — Hayvan
Soktu beni. — İşte buldun
Aradığını, oh olsun!
Al dersini, otur şimdi;
Sana demedim miydi:
2030 NesibeYAZGAN USLU
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
“Yavrum, sakın, arı sokar;
İğnesinden zehir akar!”
………………………………..
“Papatya”, “Bahar Kalfa”, “Yaz Nine”, “Hazan Teyze”, “Kış Baba”, “Yazın”, “Kışın” adlı şiirlerde
doğa sevgisi ve mevsimler teması işlenmektedir. Mevsimler kişileştirilerek, mevsim
değişikliklerinde yaşananlar, çocuklara basit bir dil ve rahat ifadeler aracılığıyla aktarılır.
“Papatya” şiirinde papatyaların güzellikleri anlatılır ve bu şiir Şermin’in en başarılı tabiat
portresi şiirlerinden biridir.
Hasan Tahsin’e ithaf edilen “Bahar Kalfa” adlı şiirde ilkbahar, güzel bir kadına benzetilerek
kişileştirilmiştir. “Yaz Nine” adlı şiirde ise yaz mevsimi orağı elinde gezen yaşlı bir kadına
benzetilmiştir. “Hazan Teyze” şiirinde sonbahar hasta ve yorgun bir kadına benzetilerek şiirin
genelinde hüzün ve acıma duyguları hissettirilmiştir. “Hazan Teyze” sonbahar yaprakları gibi
sararıp solmuştur ve bu durum şiirde şöyle ifade edilir:
Bir haftanın içinde, bak,
O gül yüz nasıl sararmış;
Elde mi, ah, acımamak?
Üç aycağız ömrü varmış…
Hicran oldu halin bize;
Ölme sakın Hazan Teyze!
“Kış Baba” adlı şiirde kış mevsimi dağda yaşayan ihtiyar bir çobana benzetilmiştir. Kışın yüzü
soğuktur, ölüm saçan gözleri, zehir saçan bir nefesi vardır; o gelince köyde bereket kesilir,
hayvanlar yiyecek bulamaz, yollar karla kaplanır. Kış gelince hastalıklar ortaya çıkar, açlık baş
gösterir, ağaçlar yapraklarını döker, çocuklar üşürler. Şiirin genelinde kışla ilgili olumsuz bir
portre çizilir, bu bakış açısının oluşmasında eskiden kış mevsiminin daha ağır koşullarda
yaşanmasının da payı büyüktür.
Değerler Eğitimi Kapsamında Korku ve Sevgi Temalarının Şermin’deki Yansımaları
Korku ve sevgi teması, çocukların dilinden çocukların dünyasına bakan Şermin’de öne çıkan
ve değerler eğitiminin önemli bir kısmını oluşturan temalardandır. Şermin’deki “Siyah Bacı”,
“Ezan”, “Umacı” adlı şiirler, korku temasının yoğun olarak işlendiği şiirlerdir.
Tevfik Fikret, “Umacı” şiirinde çocukları korkutan şeylerin gerçekte ne olduğunu onlara
anlatarak onları bu tür korkulardan kurtarabileceğini savunur (Kaplan, 2005: 200). Umacı,
Anadolu’da küçük çocukları korkutmak için uydurulmuş, kötü ve hayali bir yaratıktır
(Beydilli, 2005: 444). Umacı, tıpkı cadı, cin, dev ve şeytan gibi masallarda ve efsanelerde
çocuklara zarar vermek isteyen çirkin bir yaratık şeklinde tasvir edilir. Şaire göre, umacı,
cadı, şeytan, cin, dev gibi olağanüstü masal motifleri çocukları kandırmak için uydurulmuş
boş şeylerdir (Koşar).
TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM ÖRNEĞİ OLARAK
ŞERMİN’DEKİ PEDAGOJİK UNSURLAR 2031
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
“Umacı” şiirinde, ağabeyinin Şermin’e verdiği kutudan çıkan “umacı”nın korkulacak bir şey
olmadığı aslında bir avuç yün, biraz kâğıt parçası ve biraz telden ibaret basit bir oyuncak
olduğu anlatılmaya çalışılır:
Şermin umacıdan korkar
Zannedenler yanılırlar.
Hayır, Şermin’de doğrusu
Yoktur umacı korkusu.
Eskiden o da korkarmış,
Onu da korkuturlarmış,
“Umacı geliyor!” diye;
Çocuk, aldanır her şeye.
Lakin artık yüreğini
Oynatmıyorne ecinni,
Ne cadı, ne dev, ne şeytan;
Çünkü… Çünkü hepsi yalan!”
Ona her şeyi öğreten
Ağabeyi, bilmem nerden,
Bir gün bir kutu getirir,
Kutuyu Şermin’e verir:
“Oynat şu mandalı biraz.”
Mandalı oynar oynamaz
Kutu çocuğun elinden
Fırlar; korktuğunu gören
Ağabeyi der ki: “Şermin,
Seni titreten şu hain,
Şu korkunç şey ki kutudan
Çıkıverdi, bir kuzudan
Koparılmış bir avuç yün,
Biraz kâğıt, biraz da dün
Sana verdiğim tel yok mu,
İşte ondan ibaret… Bu
Seni titretti; çünkü sen,
Yazık böyle boş şeylerden
Titreyecek kadar boşsun!
Tekmil cadın koncolozun
İşte böyle boştur.” Şermin
O gün korkmamağa yemin
Etti; artık yalan dolan
Çarşamba karılarından,
Cadılardan titremiyor:
“Hep kutuda onlar!” diyor.
2032 NesibeYAZGAN USLU
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Aklı başında insanlar
Yalnız fenalıktan korkar.
Şiirin son iki dizesi çocuklara, yalnızca aklın ve bilimin önderliğine inanmaları gerektiğini
bunların dışındaki rehberlere inanmanın yanlış olduğunu bir kez daha hatırlatmaktadır.
“Siyah Bacı” adlı şiir korku temasının yersizliğini işleyen başka bir örnektir. Şiirde
karanlıktan ve geceden korkan çocuklara bu şiir aracılığıyla bu korkularının boş olduğu
mesajı verilir. Şiirde, gece kişileştirilerek sevimli bir dadı şeklinde tasvir edilmiştir. Şiirdeki
“Yatayım akşam olsun da, / Siyah bacımın koynunda.” dizeleri son bölümlerde tekrar edilerek
gecenin korkulacak bir şey olmadığı yinelenmiştir:
Benim siyah bir bacım var:
Adı Leyla,
Gözü şehla…
Kollarında, ellerinde,
Saçlarının tellerinde
Pullar, inciler parıldar.
Dilber bacı!
Anber bacı!
Yatayım, akşam olsun da,
Siyah bacımın koynunda.
Akşam gelir, sabah gider;
Anber bacı!
Dilber bacı!
Bilmem gündüz nerelerde,
Hangi dağlar, derelerde
Gizli gizli seyran eder.
Gözü şehla,
Adı Leyla…
Yatayım, akşam olsun da,
Dilber bacımın koynunda.
Siyah bacım süse mecbur;
Adı Leyla,
Gözü şehla…
Bazı akşam bir ay iğne
Revnak verir kakülüne;
O zaman pek mağrur olur.
Anber bacı!
Dilber bacı!
TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM ÖRNEĞİ OLARAK
ŞERMİN’DEKİ PEDAGOJİK UNSURLAR 2033
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Yatayım, akşam olsun da,
Anber bacımın koynunda.
Bacımı pek seviyorum;
Dilber bacı!
Anber bacı!
Bana şimdi rahat haram,
Bacımın koynunda akşam
Fakat rahatça uyurum.
Adı Leyl,
Gözü şehla…
Yatayım, akşam olsun da,
Siyah bacımın koynunda.
Çocuklara korku ve baskı ile din terbiyesinin kazandırılamayacağı ve çocuk eğitiminde
korkunun kullanılmaması gerektiğini vurgulayan “Ezan” şiiri de korku temasının farklı bir
açıdan ele alındığı dikkat çekici bir şiirdir. Şiir, bir babanın çocuğuna “Hayya-ale’l-felah
nedir?” sorusunu sormasıyla başlar. Çocuk bu soruyu “Ezan” diye yanıtlar. Daha sonra babası
ezanın ne olduğunu sorar. Çocuk bu soru üzerine geçmişte yaşadığı bir olayı hatırlar.
Büyükbabasıyla camiye giden çocuk, camide uyuyakalmıştır. Babasına camide uyuyakaldığını
söylediğinde beklemediği bir şey olur ve babasının tokadını yanağında hisseder. Bu
beklenmedik olay, çocuğun dünyasını derinden etkilemiştir ve üzerinden zaman geçse de
çocuk bu olayı kolay kolay unutmaz. İlginç kurgusuyla dikkat çeken şiirin tamamı şu
şekildedir:
Babacığım geçen sabah
Beni çağırdı, dedi ki:
— Nedir “Hayya-ale’l-felah”?
— Ezan, dedim. — Ezan, peki;
Ezan nedir, bilir misin?..
Bakıyordum hazin hazin,
Babam niçin bilmem güldü,
Tekrar etti: — Nedir ezan?..
Başımdan buzlu su döküldü;
Bana babam her ne zaman
Böyle şeyler sorarsa çok,
İçerimde bir soğukluk
Hissederim, bütün kanım
Damarımda donar birden.
Soruyordu o: — A canım,
Hiç ezan duymadın mı sen?
—Duymadım mı? Sabah, akşam
2034 NesibeYAZGAN USLU
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Dinliyorum; büyükbabam
Bana abdest aldırdı da
Camiye bile götürdü.
— Ya, ne yaptın sen orada?
— Namaz biraz uzun sürdü,
Uyuyakalmışım ben de
Maksurenin köşesinde.
— Camide hiç uyunur mu?
Dedi babam, dargın dargın.
Anlatamam o korkumu;
Titriyordum… Hala, bakın,
Nasıl çarpıyor yüreğim!
Hep bildiğim, bellediğim
“Allahümme salli”leri
Sayıyordum, çünkü tokat,
Mini minicikten beri
Hiç de hoşuma gitmez… Çat!
İşte indi… Of! Yanağım!..
Şimdi babam adım adım
Söylenerek gidiyordu.
Uzaklaştı artık sesi,
Benim de gözyaşım durdu;
Çünkü ezan meselesi
O adımlarla beraber
Uzaklaşıp gitti.. — Eğer,
Diyordum, beybabam şimdi
“Ezan nedir?” diye tekrar
Gelip dikilirse… Haydi
Sen de!.. Dedim, bu ne kadar
Korku? Baban canavar mı?
Onun gibi baba var mı?..
Fakat tokat yanağımda
Sızlıyordu; o gün bugün
O dargın ses kulağımda
Ezan okur; ben büsbütün
Uykudan geçmedimse de
Maksurenin köşesinde
Gözlerim uyku görmüyor.
Zaten büyükbaba artık
Camiye de götürmüyor;
Onu da aldı mezarlık.
Şimdi o cennet bağında;
Nineciğimin sağında,
Ona da bir taş dikildi.
TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM ÖRNEĞİ OLARAK
ŞERMİN’DEKİ PEDAGOJİK UNSURLAR 2035
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Dün görünce mezarını
O tokadı hatırladım,
Yanağım yandı, ağladım.
Babam hemen koşup sildi
Gözlerimin yaşlarını!
Şiirde görüldüğü gibi çocuk kendisine atılan tokadı yıllar sonra dahi hatırlar. Bu olay çocuk
eğitiminde korkunun, baskının ve şiddetin kullanılmaması gerektiğine iyi bir örnektir. Çocuk,
şiddeti, çok sevdiği babasından dahi görse iç dünyasında bunun muhasebesini yapmaktadır.
Şiirdeki dizeler de bu muhasebenin açık bir örneğidir. Şiirde dikkat çeken bir diğer konu da
çocuklara verilecek din eğitimiyle ilgilidir. Din eğitiminde baskıcı bir tutum izlemek, yer yer
şiddete başvurmak, çocuğun dine karşı olumsuz bir tutum beslemesine yol açabilir. Şiir bu
mesaj üzerine kuruludur.
Eğitimde gönüllülük ilkesi esastır. Söz konusu, çocuk eğitimi olduğunda bu kavram daha da
önem kazanır. Çocuklar, sevdikleri şeylere daha çok ilgi gösterir ve sevdikleri şeyleri daha
kolay öğrenirler. Yapılan araştırmalar öğrenme ve eğitim gibi kompleks kavramlarda sevginin
ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Şermin’de yer alan “Keman” ve “Rüya” adlı
şiirlerde sevgi teması yoğun olarak işlenmektedir. “Rüya”da anne sevgisi anlatılır. Annesini
görmemiş, ninesi tarafından büyütülmüş bir çocuğun ateşli bir hastalık anındaki
sayıklamaları, çocuğun, eksikliğini hissettiği annesine olan sevgisi ve bunun yansımalarından
söz edilir. Bilindiği gibi çocukların karakter gelişiminde ve aileden aldıkları ilk eğitimde
annenin rolu çok büyüktür. Dolayısıyla anne eksikliği çocuk eğitiminde ve çocuk
psikolojisinde büyük hasarlara yol açmaktadır. Şiirde de bu konu üzerinde durularak anne
sevgisi ve anne güzelliği anlatılmaktadır.
“Keman” şiiri sevgi temasının işlendiği bir diğer şiirdir. Bu şiirde müzik sevgisi ve müziğin
çocuk eğitiminde nasıl kullanılabileceği üzerinde durulur. Notaların tekrarlanması yoluyla
müzikal nitelik kazandırılan şiir, çeşitli müzik aletlerinden ve bunlara duyulan sevgiden söz
eder:
Piyanoyu sever babam,
O da nineciğim gibi.
Piyanodan pek anlamam;
Bana, ağabeyim gibi,
Tesir eden keman sesi...
Do re mi fa-fa sol la si.
Onun o latif nağmesi…
Do re mi fa-fa sol la si.
Bazı ağlar için için,
Bazı gülmekten kırılır.
2036 NesibeYAZGAN USLU
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
Geliyor ağabeyimin
Odasından derin, ağır,
Boğuk bir dua nağmesi…
Do re mi fa-fa sol la si.
Ah! O derin keman sesi…
Do re mi fa-fa sol la si.
Ağabeyim iyi çalar,
Bana da meşk ettirecek.
Onun birkaç kemanı var,
Birini bana verecek;
Hepsinin de güzel sesi…
Do re mi fa-fa sol la si.
Kulaklarımda nağmesi…
Do re mi fa-fa sol la si.
3. BULGU VE YORUMLAR
Çocukların hayal dünyalarını ve düş güçlerini geliştiren eserler, çocuk eğitiminde sıklıkla
başvurulan kaynaklardır. Bu çalışmada Türk edebiyatında çocuklar için yazılmış ilk çocuk şiir
kitabı olan Şermin adlı kitap incelenmiş, kitaptaki pedagojik unsurlar, tematik olarak
sınıflandırılarak pedagoji, dil ve dil öğretimi arasındaki ilişkiye dikkat çekilmiştir.
4. SONUÇ
Tematik inceleme yöntemi kullanılarak hazırlanan bu çalışmada şu sonuçlara ulaşılmıştır:
1. Tevfik Fikret’in hayatı, fikirleri ve eserleri arasında sarsılmaz bir bağ vardır. Eserleri,
yaşamından ve düşüncelerinden ayrı düşünülemez.
2. Tevfik Fikret, Haluk’un Defteri ve Şermin adlı eserlerinde çocuklara ve gençlere özellikle
hitap ederek, onları ne kadar önemsediğini göstermiştir.
3. Tevfik Fikret’in eğitimci yönü Şermin’de açıkça görülmektedir. Şermin çağdaş pedagoji
perspektifinden bakıldığında yetersiz ve hatalı görülebilir; ancak bu durum onun bu alandaki
ilk örnek olmasından kaynaklanmaktadır.
4. Dil ve eğitim arasındaki ilişkinin çarpıcı bir örneği olan Şermin’de, hitap edilen kitle olan
çocuklara uygun basit ve anlaşılır bir dilin kulllanılması dilsel ve pedagojik açıdan bilinçli bir
tercihin ürünüdür.
TÜRKÇENİN EĞİTİMİ VE ÖĞRETİMİNE FARKLI BİR YAKLAŞIM ÖRNEĞİ OLARAK
ŞERMİN’DEKİ PEDAGOJİK UNSURLAR 2037
International Journal of Languages’ Education and Teaching UDES 2015
5. Çocuklara kazandırılmak istenen hedef davranışların, dilbilimsel öğelerden yararlanılarak
ses ve söz aracılığıyla sıkça tekrar edilmesi dil eğitimi ve pedagoji arasındaki sarsılmaz
ilişkinin güzel bir örneğidir.
6. Şermin’in Elifbesi şiiri bir çocuğa alfabenin eğlenceli bir yolla öğretilmesine iyi bir örnek
olarak günümüz Türkçe öğretiminde alternatif bir model olarak kullanılabilir.
KAYNAKÇA
Aytaş, G., Yalçın, A., (2002). Çocuk edebiyatı. Ankara: Akçağ.
Beydilli, C. (2005). Omacı (Umacı), Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük (s. 444). Ankara: Yurt
Kitap-Yayın.
Kaplan, M., (2005). Tevfik Fikret, devir-şahsiyet-eser. İstanbul: Dergâh
Koşar, E. Tevfik fikret’in umacı şiiri, 12 Haziran 2015 tarihinde
http://www.siirpenceresi.com/poetikmetinler/emel_kosar_2.htm adresinden erişildi.
Montessori, M., (1952). Pédagogie scientifique. Paris: Desclée de Brouwer
Sever, S., (1996). Tevfik fikret ve çocuk şiirleri. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi,
29/1, 31-47.
Uçman, A., (2005). Şermin. İstanbul: Çağrı.