Post on 26-Jan-2023
AR
AL
IK 2
015
SA
LİH
YIL
MA
Z
YÜKSEK
LİSANS
TEZİ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ORTA DOĞU VE AFRİKA ÇALIŞMALARI BİLİM DALI
ARALIK 2015
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SALİH YILMAZ
KİTLE İMHA SİLAHLARI VE SİLAHSIZLANMA: ORTA DOĞU ÖRNEĞİ
UL
US
LA
RA
RA
SI
İLİŞ
KİL
ER
AN
AB
İLİM
DA
LI
OR
TA D
OĞ
U V
E A
FR
İKA
ÇA
LIŞ
MA
LA
RI
BİL
İM D
AL
I
KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI VE SĠLAHSIZLANMA: ORTA DOĞU ÖRNEĞĠ
Salih YILMAZ
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANABĠLĠM DALI
ORTA DOĞU VE AFRĠKA ÇALIġMALARI BĠLĠM DALI
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
ARALIK 2015
iv
KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI VE SĠLAHSIZLANMA: ORTA DOĞU ÖRNEĞĠ
(Yüksek Lisans Tezi)
Salih YILMAZ
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
Aralık 2015
ÖZET
Kitle imha silahları (KĠS) canlıları öldürme kapasitesine sahip, binalara, çevreye ya da biyosfere
büyük zarar verebilen nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlardır. KĠS ve onların fırlatma vasıtaları
küresel istikrar ve refaha yönelik olarak hesaplanamayan sonuçlar doğurabilirler. Geçtiğimiz yüzyıl
boyunca birçok devlet nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar üretmek amacıyla ölümcül stoklar
oluĢturmuĢlardır. Mevcut kitle imha silahı stoklarının yarattığı tehdide ilaveten, gizli programlar
ve karaborsa yoluyla kitle imha silahlarının baĢka ülkelere, hükümet-dıĢı aktörlere ve terör
örgütlerine yayılması büyük sorunlar ortaya çıkarmıĢtır. Silahların kontrolü ve silahsızlanma; kitle
imha silahlarının ve onların fırlatma vasıtalarının kullanılması ve yayılmasını önleyen en önemli
araçlardır. Bazı tip kitle imha silahlarını yasaklayan birçok uluslararası antlaĢma bulunmaktadır. Bu
anlaĢmalar Biyolojik ve Toksin Silahların Yasaklanması SözleĢmesi (BTWC), Kimyasal Silahların
yasaklanması SözleĢmesi (KSS) ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi SözleĢmesini de
kapsamaktadır. Potansiyel saldırganları caydırmak ve çıkarlarını korumak için devletlerin geliĢmiĢ
silah sistemlerini temin etmesi, konuĢlandırması ve kullanımını zorlayan bazı nedenler
bulunmaktadır. Bu durum Orta Doğu‟da kitle imha silahlarının üretimi ya da tedarik edilmesi
arzusuna dönüĢmüĢtür. Öte yandan Orta Doğu‟da Nükleer Silardan ArındırılmıĢ Bölge (NWFZ) ve
nihayetinde kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge (WMDFZ) kurulmasına yönelik baskılar
yapılmaktadır. Bu tez, özellikle nükleer, kimyasal ve biyolojik silahların güvenliğinin sağlanması,
bu silahların kullanımının önlenmesi ve sayılarının azaltılası için uluslararası antlaĢmalar yapılması
ve bazı ilkelerin belirlenmesini vurgulamaktadır. Bu çalıĢma, anılan silahların temel özellikeri ve
yarattıkları güncel tehditler hususlarında derinlemesine bilgi sunmaktadır. Ayrıca kitle imha
silahların yayılmasının önlenmesi ve yayılmaya karĢı mücadele kavramları açıklanmakta, çok
taraflı antlaĢmaların getirdiği silahların kontrolü ve silahsızlanma organizasyonları
incelenmektedir. Bu tez, Orta Doğu‟da silahların kontrolü ve silahsızlanma süreçlerini analiz
etmekte, bölgede kitle imha silahlarının ve balistik füzelerin yayılması tehdidi çerçevesinde kitle
imha silahlarından arındırılmıĢ bölge (WMDFZ) kurulmasının önündeki zorluklar
değerlendirilmektedir. Bu çalıĢma, mevcut kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölgelerden
öğrenilenleri sunmakta, daha iyi bir süreç sağlayabilecek politikalar önermekte, Türkiye‟nin
uluslararası silahların kontrolü ve silahsızlanma süreçlerine yönelik yaklaĢımını tartıĢmakta ve bazı
temel tavsiyelerde bulunmaktadır. Analizde betimleyici araĢtırma yöntemleri kullanılmıĢ ve
çalıĢma tüm hedeflerine eriĢmiĢtir. Bu tezde, Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ
bölge kurulması ve uluslararası silahların kontrolü ve silahsızlanma rejimiyle ilgili sorunlar da
incelenmiĢtir.
Bilim Kodu : 1141.2.142
Anahtar Kelimeler : Kitle Ġmha Silahları, Silahların Kontrolü, Silahsızlanma, Kitle Ġmha
Silahlarından ArındırılmıĢ Bölge, Orta Doğu. Sayfa Adedi : 247
Tez DanıĢmanı : Prof. Dr. Türel YILMAZ ġAHĠN
v
WEAPONS OF MASS DESTRUCTION AND DISARMAMENT: THE CASE OF THE
MIDDLE EAST (M.A. Thesis)
Salih YILMAZ
GAZI UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES
December 2015
ABSTRACT
Weapons of mass destruction (WMD) are nuclear, biological and chemical weapons that can kill
living creatures, bring significant harm to human-made structures (e.g. buildings), natural
environment or the biosphere. WMD and their delivery systems, could have incalculable
consequences for global stability and prosperity. Over the past century, various states have built
lethal arsenals of nuclear, chemical and biological weapons to produce them. In addition to the
dangers posed by existing stockpiles of WMD, significant problems arise from proliferation of
WMD and related technologies to additional countries, nongovernmental actors, and terrorist
organisations through clandestine programs and black-market sales of weapons and related
technologies. The proliferation of weapons of mass destruction remains a security threat facing the
international community. Arms control (non-proliferation/counter-proliferation) and disarmament
are essential tools in preventing the proliferation and use of WMD and their delivery systems. A
number of international treaties exist to outlaw several classes of WMD. These treaties include
the Biological and Toxin Weapons Convention (BTWC), the Chemical Weapons
Convention (CWC) and Treaty on the Non-Proliferation (NPT). Several reasons have the potential
to push states towards acquiring, deploying and using sophisticated weapon systems to deter
potential aggressors and to further their interests. In the Middle Eastern case, this has often
translated into desire to acquire or produce weapons of mass destruction (WMD). Yet there is also
a push in the opposite direction, establishing a Nuclear Weapons Free Zone (NWFZ) and
ultimately a WMD Free Zone (WMDFZ) in the Middle East. This thesis emphasizes especially the
security of nuclear, biological and chemical weapons and the construction of international
agreements and some principles designed to reduce their numbers and prevent their use. This study
offers in-depth information on the basic characteristics and current threats posed by these weapons.
It reviews their history, significant governmental policies and international agreements, and
promising strategies to reduce the dangers of these deadly weapons. Furthermore, the non-
proliferation and the counter-proliferation concepts are explained and information on arms control
and disarmament organizations that work via multilateral agreements is reviewed. This thesis
analyses the arms control and disarmament process in the Middle East and examines the challenges
of establishing a WMDFZ in the Middle East by looking at WMD and ballistic missiles
proliferation in the region. This study also presents lessons from existing WMDFZs, suggests
policies that would provide a smoother process, discusses Turkey‟s approach to the international
arms control and disarmament processes, and concludes by providing some key recommendations.
Descriptive research methods were employed in the analysis and all objectives of the study were
achieved. In this paper have been analyzed the establishment of the nuclear-free zone in the
Middle East and the problems related to international arms control and disarmament regime.
Science : 1141.2.142 Key Words : Weapons of Mass Destruction, Arms Control, Disarmament, WMD-Free- Zone, Middle East. Page : 247 Supervisor : Prof. Dr. Türel YILMAZ ġAHĠN
vi
TEġEKKÜR
Orta Doğu‟da Kitle Ġmha Silahları ve Silahsızlanma baĢlıklı tezimin konusunun
belirlenmesi sürecinde gösterdiği anlayıĢ ve çalıĢmanın tüm aĢamalarında katkılarını
esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Türel YILMAZ ġahin‟e sonsuz teĢekkürlerimi
sunarım. Ġlaveten tezin hazırlanmasına ve muhteviyatına iliĢkin katkıları olan değerli
hocalarım Prof. Dr. Canan AteĢ EKġĠ‟ye, Doç. Dr. Burak TANGÖR‟e ve Doç. Dr.
Mehmet ġAHĠN‟e teĢekkürü borç bilirim. Ayrıca her daim desteğini hissettiren eĢim
Nilüfer, akademik çalıĢmalarım konusunda beni cesaretlendiren kardeĢim Hakan ve aileme
minnettarım. BaĢkalarının çıkarları uğruna masumların ölmediği, kitle imha silahlarından
arındırılmıĢ bir dünya dileğiyle…
vii
ĠÇĠNDEKĠLER
Sayfa
ÖZET .................................................................................................................................... iv
ABSTRACT ........................................................................................................................... v
TEġEKKÜR .......................................................................................................................... vi
ĠÇĠNDEKĠLER .................................................................................................................... vii
KISALTMALAR ................................................................................................................. xii
GĠRĠġ ..................................................................................................................................... 1
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI, TERÖRĠZM VE STRATEJĠLER
1. KAVRAM, KAPSAM VE NĠTELĠKLERĠ ....................................................................... 3
2. NÜKLEER SĠLAHLAR .................................................................................................... 6
2.1. Nükleer Silah Tanımı ve Kapsamı .............................................................................. 6
2.2. Nükleer Silahların Temel ÇalıĢma Prensipleri ............................................................ 8
2.3. Nükleer Silah Yakıtları ve ZenginleĢtirme ĠĢlemi..................................................... 10
2.4. Nükleer Silahların Tahrip Gücü ve Etkileri .............................................................. 13
2.5. Nükleer Silahların Tarihçesi ve Silah Programları ................................................... 16
3. KĠMYASAL SĠLAHLAR ................................................................................................ 22
3.1. Kimyasal Silahlara ĠliĢkin Tanımlar ve Kavramsal Çerçeve .................................... 23
3.2. Kimyasal Silah Türleri ve Etkileri ............................................................................ 24
3.2.1. Sinir ajanları ....................................................................................................... 26
3.2.2. Yakıcı ajanlar ...................................................................................................... 27
3.2.3. Kan zehirleyici ajanlar ........................................................................................ 27
3.2.4. Boğucu ajanlar .................................................................................................... 27
3.2.5. Kapasite bozucular ............................................................................................. 28
3.2.6. Bitkilere, tesis ve malzemeye karĢı etkili olanlar ............................................... 29
3.2.7. Sis ve Yangın maddeleri ..................................................................................... 29
3.3. Kimyasal Harp Ajanlarının Tarihsel GeliĢimi ve Silah Programları ........................ 30
4. BĠYOLOJĠK SĠLAHLAR ................................................................................................ 34
4.1. Biyolojik Silahlara ĠliĢkin Kavramsal Çerçeve ......................................................... 37
4.2. Biyolojik Harp Maddelerinin Sınıflandırılması ve Etkileri....................................... 38
4.3. Biyolojik Harp Etkenlerinin Tarihsel GeliĢimi ve Silah Programları ....................... 42
5. FIRLATMA VE YAYMA VASITALARI ...................................................................... 49
viii
Sayfa
5.1. Nükleer Silah Fırlatma Vasıtaları .............................................................................. 51
5.2. Kimyasal Silah Atma ve Yayma Yöntemleri/Vasıtaları ........................................... 53
5.3. Biyolojik Silah Atma ve Yayma Yöntemleri/Vasıtaları ........................................... 54
6. KĠS PROGRAMLARININ TEMEL MOTĠVASYONLARI .......................................... 55
7. KĠTLE ĠMHASINA YÖNELEN TERÖRĠZM ................................................................ 55
7.1. Nükleer Terörizm ...................................................................................................... 63
7.2. Kimyasal Terörizm .................................................................................................... 65
7.3. Biyolojik Terörizm .................................................................................................... 67
8. SOĞUK SAVAġ DÖNEMĠNDE KĠS‟E DAYALI STRATEJĠLER .............................. 69
8.1. Uluslararası Stratejiler ............................................................................................... 71
8.1.1. Tırmanma............................................................................................................ 71
8.1.2. Caydırıcılık ......................................................................................................... 72
8.2. NATO Stratejileri ...................................................................................................... 74
8.2.1. Sınırlı SavaĢ ........................................................................................................ 74
8.2.2. Kitlesel mukabele ............................................................................................... 75
8.2.3. Esnek karĢılık .................................................................................................... 77
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARININ KONTROLÜ VE SĠLAHSIZLANMA
1. SĠLAHSIZLANMA GEREKÇELERĠ ............................................................................. 79
1.1. Nunn-Lugar Ortak Tehdit Azaltma Programı (CTR) ................................................ 80
2. ULUSLARARASI ANLAġMALAR .............................................................................. 82
2.1. Biyolojik Silahlarla Ġlgili AnlaĢmalar ....................................................................... 83
2.1.1. Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢmesi (BTWC) ..................................... 83
2.1.2. Cenevre Protokolü .............................................................................................. 84
2.2. Kimyasal Silahlarla Ġlgili AnlaĢmalar ....................................................................... 85
2.2.1. Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (CWC) ................................................................ 86
2.2.2. Kimyasal Silahlara ĠliĢkin Hindistan-Pakistan SözleĢmesi ................................ 90
2.2.3. Mendoza SözleĢmesi .......................................................................................... 90
2.3. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Sınırlandırma ve Ġndirim GörüĢmeleri .............................. 90
2.3.1. SALT I (Stratejik Silahların Sınırlandırılması GörüĢmeleri I) ........................... 91
2.3.2. ABM AntlaĢması ................................................................................................ 92
2.3.3. INF AntlaĢması (Orta Menzilli Füzelerin Ġmhası AntlaĢması) .......................... 94
2.3.4. PNE AntlaĢması .................................................................................................. 95
ix
Sayfa
2.3.5. SALT II (Stratejik Silahların Sınırlandırılması GörüĢmeleri II) ........................ 96
2.3.6. SORT (Stratejik Saldırı Silahlarının Ġndirimi AntlaĢması) ................................ 97
2.3.7. START I (Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri ve I. AntlaĢma) ................ 98
2.3.8. START II (Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri ve II. AntlaĢma) ........... 101
2.3.9. Yeni START (ABD-Rusya Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri III) ...... 103
2.4. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Bölgesel AnlaĢmalar ....................................................... 104
2.4.1. Hindistan-Pakistan Saldırmazlık AnlaĢması .................................................... 104
2.4.2. Lahor Deklarasyonu ......................................................................................... 105
2.4.3. ABD-Kuzey Kore Çerçeve SözleĢmesi ............................................................ 105
2.5. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Çok Taraflı AnlaĢmalar................................................... 107
2.5.1. NPT (Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması) ...................... 107
2.5.2. Nükleer Terörizmin Önlenmesi SözleĢmesi ..................................................... 109
2.5.3. PTBT (Kısmı Deneme Yasağı AntlaĢması)...................................................... 110
2.5.4. CTBT (Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması) ............... 111
2.5.5. Deniz Yatağı AntlaĢması .................................................................................. 112
2.6. Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Bölge AnlaĢmaları ............................................. 113
2.6.1. Antarktika AntlaĢması ...................................................................................... 113
2.6.2. Tlatelolco AntlaĢması (LANWFZ) .................................................................. 114
2.6.3. Rarotonga AntlaĢması (SPNFZ) ....................................................................... 115
2.6.4. Kore Yarımadası Ortak Deklarasyonu ............................................................. 117
2.6.5. Bangkok AntlaĢması (SEANWFZ) .................................................................. 118
2.6.6. Moğolistan Deklarasyonu ................................................................................. 119
2.6.7. Pelindaba AntlaĢması (ANWFZ) ...................................................................... 120
2.6.8. Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Asya AntlaĢması (CANWFZ) ............ 121
2.7. Uzayda Silahların Kontrolüne Yönelik AnlaĢmalar................................................ 122
2.7.1. DıĢ Uzay AntlaĢması ........................................................................................ 122
2.7.2. Ay AntlaĢması .................................................................................................. 123
2.7.3. Uzaya Fırlatılan Nesnelerin Sicilinin Tutulmasına Dair SözleĢme .................. 124
2.8. Nükleer Güvenlik ve Emniyet Ġle Ġlgili AnlaĢmalar ............................................... 124
2.8.1. Nükleer Güvenlik SözleĢmesi .......................................................................... 124
2.8.2. Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi (CPPNM) .................. 125
2.8.3. Ortak SözleĢme ................................................................................................. 126
2.9. Taslak Durumdaki Nükleer Silahsızlanma ÇalıĢmaları .......................................... 128
2.9.1. Bölünebilir Materyaller (Üretiminin Yasaklanması) AntlaĢması – FM(C)T ... 128
x
Sayfa
2.9.2. Negatif Güvenlik Teminatları AntlaĢması ........................................................ 130
2.9.3. Nükleer Silahlar SözleĢmesi (NWC) ................................................................ 131
3. ĠHRACAT KONTROL REJĠMLERĠ ............................................................................ 133
3.1. Nükleer Tedarikçiler Grubu (NSG)......................................................................... 133
3.2. Wassenaar Düzenlemesi (WA) ............................................................................... 135
3.3. Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi (MTCR).............................................................. 136
3.4. Avustralya Grubu (AG) ........................................................................................... 137
3.5. Zangger Komitesi ( ZAC) ....................................................................................... 138
4. LAHEY DAVRANIġ ĠLKELERĠ REHBERĠ (HCOC) ................................................ 139
5. KĠS YAYILMASIYLA MÜCADELE (COUNTERPROLIFERATION) .................... 140
5.2. 1540 Sayılı BMGK Kararı ve 1540 Komitesi ......................................................... 142
5.3. PSI (Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik Ġnisiyatifi) ................... 144
5.4. GICNT (Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin Küresel GiriĢim) ............................... 146
6. ULUSLARARASI ORGANĠZASYONLAR ................................................................ 147
6.1. BirleĢmiĢ Milletler................................................................................................... 148
6.2. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ............................................................ 152
6.3. Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması Örgütü (CTBTO) ....................................... 155
6.4. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) .............................................. 155
6.5. Biyolojik Silahlar SözleĢmesi Ad Hoc Grubu ........................................................ 156
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ORTA DOĞU’DA KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇABALARI
1. ORTA DOĞU: KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE KAPSAMI ........................................ 159
2. KĠS VE SĠLAHSIZLANMA GENEL GÖRÜNÜMÜ ................................................... 160
3. KĠMYASAL SĠLAH PROGRAMLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI ... 165
4. BĠYOLOJĠK SĠLAH PROGRAMLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI .... 170
5. NÜKLEER SĠLAH PROGRAMLARI VE ĠRAN‟IN NÜKLEER FAALĠYETLERĠ .. 176
5.1. Ġran‟ın Nükleer Faaliyetleri ..................................................................................... 183
5.1.1. Kısa tarihçe ....................................................................................................... 183
5.1.2. Artan gerilim ve uluslararası yaptırımlar.......................................................... 186
5.1.3. Türkiye‟nin denge çabaları ............................................................................... 190
5.1.4. Muhtemel senaryolar ........................................................................................ 191
5.1.5. Ruhani Dönemi GeliĢmeleri ............................................................................. 192
6. ORTA DOĞU‟DA BALĠSTĠK FÜZELERĠN YAYILMASI SORUNU ...................... 194
xi
Sayfa
7. KĠS‟TEN ARINDIRILMIġ ORTA DOĞU ÇABALARI ............................................. 200
8. TÜRKĠYE‟NĠN SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI ................................................ 205
8.1. Genel Durum ........................................................................................................... 205
8.2. Nükleer Silahsızlanma Politikaları .......................................................................... 209
8.2.1. Nükleer silahlara iliĢkin tutum ......................................................................... 209
8.2.2. Nükleer silahsızlanma sözleĢmeleri ve giriĢimler ............................................ 211
8.3. Kimyasal ve Biyolojik Silahsızlama Politikaları .................................................... 213
8.4. Çift Kullanımlı Malzemelere Yönelik Politika ....................................................... 214
8.5. Türkiye‟nin Nükleer Altyapısı ............................................................................... 216
8.6. Türkiye‟nin Füze Programı ..................................................................................... 218
8.7. NATO Füze Savunma Sistemi ve Türkiye .............................................................. 219
8.7.1. Türkiye‟nin NATO füze savunma sistemine yönelik tutumu .......................... 222
8.8. KĠS‟ten ArındırılmıĢ Orta Doğu ÇalıĢmalarında Türkiye‟nin Konumu ................. 224
SONUÇ .............................................................................................................................. 225
KAYNAKLAR .................................................................................................................. 233
xii
KISALTMALAR
Bu çalıĢmada kullanılmıĢ kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aĢağıda sunulmuĢtur.
Kısaltmalar
Açıklamalar
ABM Anti Balistik Füze Savunma Sistemi
AG Avustralya Grubu
AGĠT Avrupa Güvenlik ve ĠĢbirliği TeĢkilatı
ANWFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Afrika Bölgesi
Bk. Bakınız
BM BirleĢmiĢ Milletler
BMGK BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi
BTWC Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢmesi
CANWFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Asya Bölgesi
CBM Güven Artırıcı Önlem
CD Silahsızlanma Konferansı
CPPNM Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi
CTBT Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması
CTBTO Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması
Örgütü
CTR Ortak Tehdit Azaltma Programı
CWC Kimyasal Silahlar SözleĢmesi
FMCT Bölünebilir Materyallerin Yasaklanması AntlaĢması
GICNT Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin Küresel GiriĢim
GLBM Karadan Atılan Balistik Füzeler
GLCM Karadan Atılan Kruz (Seyir) Füzeleri
HCOC Lahey DavranıĢ Ġlkeleri Rehberi
HEU Yüksek Zenginlikli Uranyum
IAEA Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu
IMO Uluslararası Denizcilik Örgütü
ICBM Kıtalararası Balistik Füze
INF Orta Menzilli Nükleer Füzeler
KĠS Kitle Ġmha Silahları
LANWFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Latin Amerika Bölgesi
xiii
Kısaltmalar
Açıklamalar
LEU DüĢük Zenginlikli Uranyum
MENWFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Doğu Bölgesi
MIRV Bağımsız Olarak Hedefe Yöneltilebilen Çok BaĢlıklı Füze
MTCR Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi
NATO Kuzey Atlantik Paktı Örgütü
NPT Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması
NSC Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi
NSG Nükleer Tedarikçiler Grubu
NWC Nükleer Silahlar SözleĢmesi
OPANAL Latin Amerika ve Karayipler'de Nükleer Silahların
Yasaklanması Örgütü
OPCW Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü
PSI Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik GiriĢimi
PNE BarıĢçıl Amaçlı Yeraltı Nükleer Denemeleri AntlaĢması
PTBT Kısmi Deneme Yasağı AntlaĢması
SALT Stratejik Silahların Sınırlandırılması AntlaĢmaları
SDI Stratejik Savunma GiriĢimi
SEANWFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Güney Asya Bölgesi
SLBM Denizaltılardan Atılan Balistik Füzeler
SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği
SORT Stratejik Saldırı Silahlarının Ġndirimi AntlaĢması
SPNFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Güney Pasifik Bölgesi
START Stratejik Nükleer Silahların Ġndirimi AntlaĢmaları
SUA Seyir Güvenliğine KarĢı YasadıĢı Eylemlerin
Önlenmesine Dair SözleĢme
UNDC BirleĢmiĢ Milletler Silahsızlanma Komisyonu
UNIDIR Silahsızlanma AraĢtırmaları Ġçin BirleĢmiĢ Milletler Enstitüsü
UNODA BirleĢmiĢ Milletler Silahsızlanma ĠĢleri Ofisi
WA Wassenaar Düzenlemesi
WHO Dünya Sağlık Örgütü
ZAC Zangger Komitesi
1
GĠRĠġ
Kadim tarihten günümüze dünya egemenliğine ya da bölgesel baĢatlığa yönelen devletler,
bu amaçlarını gerçekleĢtirebilmek için güçlerini sürekli Ģekilde arttırma ve diğer devletler
üzerinde caydırıcı hale getirme çabasını gütmüĢlerdir. GeçmiĢte devletler güçlenme
ihtiraslarını büyük ordular besleme, sağlam kaleler teçhiz etme ve silahlanma yoluyla
tatmin etmiĢlerdir. Bilim ve harp sanayii alanında yaĢanan baĢ döndürücü geliĢmeler
kullanılan silahların niteliğini de değiĢtirmiĢtir. Üretilen ileri teknoloji ürünü ve yüksek
maliyetli yeni silahlar, sadece yöneldiği askeri hedefi değil kullanıldığı bölgeyi ve hatta
bütün canlı yaĢamı da etkileyebilecek güce eriĢmiĢ bulunmakta ve kitle imha silahları
olarak ayrı bir tasnife tabi tutulmaktadırlar.
Kitle imha silahları içerisinde sayılan kimyasal ve biyolojik harp maddelerinin keĢfi
insanlık tarihi kadar eskilere dayanırken; nükleer silahlar, 1930‟ların Nazi Almanyası‟nda
gizli yürütülen çalıĢmalara ve ABD‟nin “Manhattan Projesi”ne dayanmaktadır. Kitle imha
silahları ve özellikle nükleer silahların geliĢtirilmesi uluslararası politik düzende köklü
değiĢikliklere yol açmıĢtır. Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın seyrini ve sonrasında kurulacak
uluslararası düzeni, kitle imha silahları ve özellikle nükleer silahlar ĢekillendirmiĢtir. ABD
ve SSCB farklı ideolojik kutupları temsil etmelerine rağmen, varlıklarını benzer nükleer
silahlara sahip olma yarıĢı ile sağlamlaĢtırmaya çalıĢmıĢlar ve bu rekabet silahların sürekli
arttığı dehĢet dengesi etrafında sürdürülmüĢtür.
Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası kurulan ve SSCB‟nin dağılmasına kadar devam eden iki
kutuplu dünya düzeninde, bir taraftan kitle imha silahlarının elde edilmesi ve
konvansiyonel silah artırımı teĢvik edilirken bir taraftan da bu silahların istenmeyen diğer
devletlerin ya da devlet dıĢı aktörlerin eline geçmesinin önlenmesi amacıyla silahsızlanma
ve silahların kontrolü faaliyetleri desteklenmiĢtir. Kimyasal ve biyolojik silahların üretimi,
stoklanması, geliĢtirilmesi, transferi uluslararası sözleĢmelerle yasaklanmasına rağmen,
nükleer silahlar konusunda yapılan sözleĢmeler silahsızlanmayı amaçlamaktan ziyade bu
silahları kontrol etmeye yönelik olarak tezahür etmektedir.
Orta Doğu ülkelerinde yürütülen kitle imha silahı ve balistik füze programları uluslararası
barıĢ ve güvenliği tehdit etmekle birlikte, yakın gelecekte bölgesel dengeleri ve ulusal
güvenlik politikalarımızı etkileyebilecek niteliktedir. Buna karĢın ülkemizde kitle imha
2
silahları, silahların kontrolü ve silahsızlanmaya iliĢkin bilgi birikimi ve akademik
çalıĢmalar oldukça sınırlı ve derinlikten yoksun durumdadır. Bu çalıĢmamızın temel amacı,
Türkiye‟nin komĢu ülkelerindeki kitle imha silahı ve balistik füze stoklarından kaynaklı
açık ve yakın tehditlere iliĢkin farkındalık oluĢturmak, bölge ülkelerine yönelik silahların
kontrolü ve silahsızsızlanma faaliyetlerinin önemini vurgulamak ve anılan konularda
kapsamlı bir kaynak oluĢturarak Türkçe literatüre katkı sunmaktır. Bu hedefler
çerçevesinde, Orta Doğu‟da silahların kontrolü ve silahsızlanma çabalarının desteklenmesi
ve uluslararası insancıl hukuk açısından geleceğe yönelik olarak yapılması gerekenleri
ciddi ve bütüncül bir bakıĢ açısıyla değerlendirmek gerekmektedir.
Hazırladığımız bu çalıĢma; giriĢ ve sonuç kısımları haricinde üç bölümden oluĢmaktadır.
Birinci bölümde; kitle imha silahları baĢlığı altında; kitle imha silahları kavramının içeriği
ve niteliği, güçlü bir kitle imha silahı olan nükleer silahların temel çalıĢma prensipleri,
nükleer silah yakıtları ve nükleer silah programlarına iliĢkin tarihsel süreç incelenecek,
kitle imha silahı tasnifine dâhil edilen kimyasal ve biyolojik silahların türleri ve etkileri ile
tarihsel geliĢimlerinden bahsedilecek ve kitle imha silahlarına iliĢkin fırlatma/atma/yayma
vasıtaları değerlendirilecektir. Bunlara ilaveten uluslararası terörizmin dönüĢümüyle ortaya
çıkan nükleer, kimyasal ve biyolojik terörizm kavramları değerlendirilecek ve kitle imha
silahlarına dayalı Soğuk SavaĢ dönemi stratejileri ile sınırlı savaĢ, kitlesel mukabele, esnek
mukabele olarak üç dönemde incelenen NATO stratejilerine yer verilecektir.
Ġkinci bölümde; kitle imha silahlarının kontrolü ve silahsızlanma baĢlığı altında ilgili
uluslararası antlaĢmalar ve BM kararları incelenecek, kitle imha silahlarının denetimi
konusunda faaliyet gösteren Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, BirleĢmiĢ Milletler
Silahsızlanma Ofisi, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü gibi uluslararası
kuruluĢlara değinilecek, kitle imha silahları ve bunların fırlatma vasıtalarının yayılmasının
önlenmesine yönelik ihracat kontrol rejimlerinden bahsedilecektir.
Son bölümde ise Orta Doğu‟da kitle imha silahları ve silahsızlanma baĢlığı altında Orta
Doğu‟daki nükleer, kimyasal ve biyolojik silah programları, Ġran‟ın nükleer faaliyetleri ile
Orta Doğu‟da artan kitle imha silahı ve balistik füze arayıĢları değerlendirilecek; bölgede
yürütülen silahsızlanma çabaları ile Kitle Ġmha Silahlarından ArındırılmıĢ Orta Doğu
Bölgesi (MEWFZ) kurma giriĢimleri analiz edilecek ve Türkiye‟nin kitle imha silahları ve
fırlatma vasıtalarına iliĢkin ulusal tutumu ve silahsızlanma politikaları incelenenecektir.
3
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI, TERÖRĠZM VE STRATEJĠLER
1. KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI: KAVRAM, KAPSAM VE NĠTELĠKLERĠ
Kitle imha silahları1; nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar olarak kategorize edilen ve
ayrım gözetmeksizin canlılara, çevreye ve genel olarak biyosfere yıkıcı zarar verme
kapasitesine sahip çok güçlü silahlardır. Bu silah türlerinin uluslararası hukuk belgelerinde
yer alması her ne kadar eski dönemlere rastlasa da, “kitle imha silahları” (KĠS, Weapons of
Mass Destruction-WMD) aslında görece yeni bir kavramdır. Özellikle Soğuk SavaĢ sonrası
dönemde sıklıkla kullanılan ve Irak‟ın Kuveyt‟i iĢgalinden itibaren ilgili BM kararlarında
da telaffuz edilen kavram, 11 Eylül saldırılarından sonra daha sıklıkla telaffuz edilir olmuĢ
ve günlük dile, siyasi ve akademik jargona yerleĢmiĢtir. Zira dönemin ABD BaĢkanı
George W. Bush, 2002‟de yaptığı Birliğin Durumu KonuĢması‟nda bazı ülkeleri “Ģer
ekseni” olarak tanımlamıĢ ve buna gerekçe olarak bu devletlerin kitle imha silahları elde
etmenin peĢinde olmalarını göstermiĢtir.2
Tarihsel süreçte kitle imha silahı kavramına atfen muhtelif terimler kullanılmıĢtır. ABD
BaĢkanı Truman‟ın (weapons adaptable to mass destruction Ģeklinde) 1945‟te atıf yaptığı
kavram, BM Genel Kurulu‟nun 1946‟da atom enerjisi konusunda aldığı 1 sayılı Karar‟ında
da geçmiĢtir. 1948‟de yine BM‟nin benimsediği tanım; bugüne dek yapılan resmi ve
akademik çalıĢmalara zemin teĢkil etmektedir. Bu tanıma göre; kitle imha silahları (KĠS);
“atom patlayıcı silahları, radyoaktif madde silahları, zehirli kimyasal ve biyolojik silahlar
ve yıkıcı etkisi açısından …[bu silahlara] benzer gelecekte geliĢtirilecek silahlardır.3 BM
Genel Kurulu‟nun 1963 yılında aldığı 1884 sayılı Kararı‟nda4 ve 1967 DıĢ Uzay
AntlaĢması‟nın IV. maddesinde kitle imha silahı terimi “nükleer silah ya da diğer herhangi
bir kitle imha silahı (nuclear weapons or other kinds of weapons of mass destruction)
olarak ifade edilmiĢtir.
1 Kitle imha silahları kavramı, ilk olarak “Cosmo Gordon Long” tarafından 26 Nisan 1937'de Nazi
Almanya‟sının Ġspanya'daki Guernica Ģehrini bombalaması sonucu gerçekleĢen bine yakın ölüme atfen
kullanılmıĢtır. 2 Denk, E. (2011). Bir kitle imha silahı olarak nükleer silahların yasaklanmasına yönelik çabalar. Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi. 66(3), 93–136. 3 Denk, 2011, 93–136.
4 Ġnternet: BM Genel Kurulu 1884 sayılı Kararı için bkz. Web: http://www.un-documents.net/a18r1884.htm
adresinden 5 Kasım 2014‟te alınmıĢtır.
4
Kitle imha silahları kavramı teknik bir tanımlamadan ziyade, politik bir kavram olarak
geliĢmiĢtir. 1962‟deki Küba krizi sırasında John F. Kennedy; “ani kitle imhasına sebep
olan saldırı silahları” kavramını kullanmıĢtır. Uluslararası siyasi dilde sıklıkla kullanılan ve
hatta hukuksal değerlendirmelere konu olan kitle imha silahlarının bir uluslararası
antlaĢmada ya da yapılageliĢ hukuku çerçevesinde net ve bütünlüklü bir tanımı
yapılmamıĢtır. Kavram, çeĢitli vesilelerle ve çeĢitli platformlarda spesifik bir silahı ya da
silah çeĢidini iĢaret etmekten ziyade genel anlamda belli özellikte/nitelikte silahları
tanımlamak için kullanılmaktadır.5
Soğuk SavaĢ döneminde etkileri çerçevesinde yalnızca nükleer silahların kitle imha silahı
olarak tasnif edilebileceği, kimyasal ve biyolojik silahların ise terör silahları olarak
anılmasına yönelik görüĢler literatürde yer almıĢtır. Aynı dönemde kitle imha silahları
terimi, konvansiyonel olmayan silahlar olarak da anılmıĢtır. Konvansiyon, “üzerinde bir
anlaĢmaya varılmıĢ olan” demektir, bu silahların ise silah olup olmadıkları konusunda
askeri literatürde ve genel ahlak kuralları çerçevesinde bir anlaĢma yoktur. AnlaĢma
olmamasının sebebi savaĢın da kendine göre bir hukukunun, ahlaki ve etik değerlerinin
olmasından kaynaklanmaktadır.6 Nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar farklı karakteristik
ve etkilere sahip olmalarına rağmen konvansiyonel silahlara oranla küçük miktarlarda
kullanıldığında bile çok büyük kayıplara yol açma kabiliyetlerinden dolayı böyle bir
tasnife tabi tutulmuĢlardır.
Kitle imha silahları kavramının bütüncül ve uluslararası kabul gören bir tanımının oluĢması
bir yana, içeriğinin neyi kapsadığı netleĢtirilememiĢtir. Kavram konusunda yaĢanan
karmaĢa, bazı konvansiyonel silahların da kitle imha silahı olarak sayılmaya baĢlanmasına
5 Örneğin, BMGK‟nın Irak‟la ilgili 686 ve 687 sayılı kararları ve bu silahların devlet dıĢı aktörlere geçmesini
önlemeye çağıran 1540 sayılı kararlarında açıkça görüldüğü gibi, giriĢ kısımlarında kitle imha silahlarının
barıĢ ve güvenliği tehdit ettiği vurgulanmakta ve esasa iliĢkin kısımlarda somut olarak biyolojik, kimyasal ve
nükleer silahlardan bahsedilmektedir. Bu anlamda KĠS kavramının; nükleer, kimyasal ve biyolojik silahları
kastettiği anlaĢılmaktadır. 6 Örneğin bir savaĢta; hastaneye ateĢ edilmez, bombalanmaz, sivillere kasıtlı bir Ģekilde ateĢ edildiğinin
ortaya çıkması durumunda savaĢ suçları olarak tabir edilen suçlar oluĢur. Oysa nükleer, kimyasal ve biyolojik
silah kullanıldığı zaman; hastane, sivil, genç, çocuk, kadın, yaĢlı, canlı, cansız hiçbirini ayırt etmeden ve
hepsini aynı etkiyle vuruyor. Dolayısıyla bu silahların üzerinde, "silah mıdır, değil midir?" diye süren ayrı bir
tartıĢma vardır ve bu yüzden bunlar ayrı bir kategoridir. Ġnternet: Kibaroğlu, M. (Kasım 2002). Kitle imha
silahlarının geliĢim süreci, yayılmasının önlenmesine iliĢkin yapılan çalıĢmalar ve geleceğin güvenlik
tehditleri üzerine söyleĢi. 2023 Dergisi. Ankara. Web:
http://www.mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/ 2023DergisiSoylesiMetni.pdf
adresinden 6 Kasım 2014‟te alınmıĢtır.
5
sebep olmuĢtur.7 Kitle imha silahı kavramı yerine bazı spesifik özellikleri bulunan silah
türlerine odaklanmak daha yerinde bulunmaktadır. Sivil savunma literatüründe, kitle imha
silahı baĢlığı altında; kimyasal, biyolojik, nükleer ve radyolojik silahlar -KBRN (Chemical,
Biological, Radiological and Nuclear -CBRN) ya da nükleer, biyolojik ve kimyasal
(Nuclear, Biological, Chemical - NBC) sayılmaktadır. Ancak bu terim, kitle imha
silahlarının silahsızlanma literatüründe atfedilen anlamından ziyade korunma sistemlerine
iĢaret eden ve yalnızca sonuca odaklanan bir yapıdadır. Ayrıca bu tanımlamada geçen
radyolojik silahlar, 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından devlet dıĢı aktörler tarafından
kullanılma ihtimalleri bağlamında daha çok zikredilir olsalar da, askeri açıdan stratejik bir
değer yüklenmeyen ve üzerinde herhangi bir uluslararası düzenleme bulunmayan
silahlardır.
Kitle imha silahları canlılara ve çevreye büyük zarar verebilecek kapasitedeki silahlardır.
Kitle imha silahı kullanıldığında gıda ve su kaynakları kirlenmekte, iletiĢim hatları zarar
görmekte, komuta kontrol faaliyetlerini uygulamak zorlaĢmakta yıkımın kapasitesi daha da
çok artmaktadır. Kitle imha silahlarıyla ilgili yapılan bir değerlendirmeye göre; "Bir
megatonluk bir nükleer bomba 300 kilometrelik bir alan içinde korunmasız halkın yüzde
doksanını öldürür. 15 tonluk bir kimyasal silah 60 km'lik bir alandaki halkın yüzde ellisini
öldürebilir. 10 tonluk bir biyolojik silah 100.000 km'lik bir alandaki halkın yüzde yirmi
beĢini öldürür ve yüzde ellisi üzerinde çeĢitli hastalıklara sebep olur.”8
Kitle imha silahları kavramıyla esas alacağımız kapsam; nükleer, biyolojik ve kimyasal
silahları içeren bir yapıda olacaktır. Radyolojik silahlar kitle imha silahları kapsamında
değerlendirilmeyecek, füzeler, bombardıman uçakları gibi unsurlar, fırlatma vasıtaları
kapsamında değerlendirilecektir. Bunların yanı sıra nükleer, kimyasal ve biyolojik
ajanların yer aldığı saldırı, kaza ve risklere müdahale durumları, kullanılacak maske, elbise
ya da diğer malzemeye yönelik konular KBRN (kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer)
korunma sistemleri içerisinde değerlendirildiğinden çalıĢmamızda yer almayacaktır.
7 Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan döneminde yayımlanan bir BM raporunda; küçük silahların da kitle
imha silahı olarak tanımlanabileceği ve buna gerekçe olarak da bu silahların yıllar boyunca sebep olduğu
ölümlerin HiroĢima ve Nagazaki‟ye atılan atom bombalarını gölgede bırakması gösterilmiĢtir. ABD‟nin
askeri ve bazı cezai düzenlemelerinde konvansiyonel silah kategorisinde sayabileceğimiz bazı patlayıcılar (el
yapımı patlayıcılar, mayınlar el bombaları gibi) da kitle imha silahı kategorisinde sayılmıĢtır. Internet: USC
& 2332 (a). (June 1948). Weapons of mass destruction/title 18 – crimes and crimınal procedure/18 Web:
http://www.gpo.gov/fdsys/pkg/USCODE-2011-title18/pdf/USCODE-2011-title18.pdf adresinden 7 Kasım
2014‟te alınmıĢtır. 8 Erdurmaz, A.S. (2003). Orta Doğu’daki kitle imha silahları, silahların kontrolü ve Türkiye. Ankara: Ümit
Yayıncılık. 29.
6
2. NÜKLEER SĠLAHLAR
Nükleer silahlar kitle imha silahları içinde tartıĢmasız en ölümcül ve kitlesel hasara yol
açan silahlardır. BaĢka bir deyiĢle nükleer silahların geliĢtirilmesi, silahların ateĢ gücünde
ve tahrip yeteneğinde önemli bir devrim yaratmıĢtır. HiroĢima‟ya atılan bombanın tahrip
gücü 16 kiloton ve Nagasaki‟ye atılan bombanın tahrip gücü 21 kiloton TNT‟ye eĢittir. Bu
yaklaĢık 75 milyon dinamit lokumunun aynı anda patlamasıyla ortaya çıkan patlama
Ģiddetine yakındır. Nükleer bombaların tahrip gücü 1945 yılından itibaren baĢ döndürücü
bir hızla artmıĢtır. HiroĢima‟ya atılan bombanın ilkel nükleer silah sayıldığı ve geçen
zaman içinde bundan 6500 kat daha fazla tesire sahip nükleer bombalar yapıldığı
düĢünüldüğünde, bu silahların yaratabileceği tahribata iliĢkin tahminde bulunulabilir.9
Nükleer silahlar, II. Dünya SavaĢının bitmesini hızlandıran ve Soğuk SavaĢ sürecini
baĢlatan güçlü silahlardır. 1945 -1980 yılları arasında ABD ve müttefikleri ile SSCB ve
müttefikleri nükleer silahlara ciddi yatırımlar yapmıĢlar ve karĢı tarafı olası bir saldırıdan
caydırmak için stoklarını sürdürülemez derecede artırmıĢlardır. 1989 yılında Berlin
Duvarı‟nın yıkılması ve takip eden iki yıl içerisinde Sovyetler Birliği‟nin dağılması ile
ABD ve Sovyet mirasını devralan Rusya arasındaki iliĢkiler yumuĢamıĢ ve tüm dünyada
nükleer stokların azaltılması gündeme gelmiĢtir.
2015 itibariyle, 9 ülke nükleer savaĢ baĢlığına ve bunları fırlatacak balistik füzelere sahip
durumdadır. Ġran‟ın da benzer süreçler izleyerek bu silahlara sahip olmak ve nükleer
kulübe girmek istediği yoğun olarak dile getirilmektedir. Bu ülkelerden yalnızca birkaçının
dünyada istediği hedefi anılan silahlarla vurabilme yeteneği bulunmaktadır. Diğerleri için
bu silahlara sahip olmanın bölgesel güç gösterisi olmaktan öteye giden bir kıymeti
bulunmamaktadır.
2.1. Nükleer Silah Tanımı ve Kapsamı
Nükleer silah tanımını yapabilmek için atom ve radyoaktivite kavramlarına göz atmak
gerekmektedir. Doğada bulunan bütün maddelerin en küçük yapı taĢı sayılan atom; proton,
9 1954 yılında Sovyetler Birliği'nin patlattığı termonükleer bomba, HiroĢima'ya atılandan 6500 kat daha
güçlüdür. Internet: Kibaroğlu, M. (2003, Ağustos). Kitle imha silahlarının yayılması sorunu ve Türkiye.
Doğu Batı Dergisi. 122-142. Web:
http://www.mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/Kibaroglu-DoguBatiDergisi-
01Agustos2003.pdf adresinden 9 Kasım 2014 tarihinde alınmıĢtır.
7
nötron ve elektrondan oluĢmaktadır. Atomun çekirdeği nükleus olarak adlandırılmakta,
pozitif yüklü proton ve yüksüz nötrondan oluĢmakta ve çevresinde negatif yüklü elektron
demeti bulunmaktadır. Örneğin karbon atomu, 6 proton ve 6 elektrondan oluĢmaktadır.
Atomun yapısı, içinde barındırdığı protonların artması veya azalmasıyla değiĢebilmektedir.
Çoğu atom doğada kararlı haldedir. Fakat bazıları kararsız durumda bulunmakta ve etrafa
kendiliğinden parçacık yaymaktadır. Yayılan bu ıĢın parçacıklarına bilim adamları
radyasyon adını vermiĢlerdir. Radyasyon yayılması sürecine de radyoaktif bozunma
(radioactive decay) adı verilmektedir. Bu bozunma süreci alfa bozunumu, beta bozunumu
ve kendiliğinden fisyon Ģeklinde gerçekleĢmektedir. Bozunma sürecinde radyoaktif gama
ıĢını yayılmaktadır.10
Nükleer silahlar, nükleer enerjinin büyük miktarlarda ve ani denilebilecek kısa sürelerde,
kontrolsüz Ģekilde ortaya çıkması prensibine dayanmaktadır. Nükleer enerji, çekirdek
parçalanması (fisyon), ya da çekirdek birleĢmesi (füzyon) yoluyla elde edilir. Fisyon
olayında, örneğin Uranyum-235 (U-235) gibi bir çekirdek, nötron bombardımanına tabi
tutulduğunda, bir nötron tutarak parçalanır ve 2 ya da 3 nötron çıkarır. Süper kritik bir
kütlede, her fisyon daha çok fisyona yol açmakta ve sürekli bir fisyon süreci meydana
gelmektedir. Böyle bir durumda büyüyen bir „zincirleme reaksiyon‟ oluĢmakta ve fisyon
baĢına 200 milyon elektronvolt enerji açığa çıkmaktadır. Kömürün yanmasından elde
edilen enerjiyse, karbon atomu baĢına 4 elektronvolt kadar gerçekleĢmektedir. Dolayısıyla
1 gram U-235‟in fisyonu, 2,5 ton kömüre eĢdeğer enerji açığa çıkarmaktadır.11
Nükleer bombalar, iki ayrı tür çekirdek tepkimesine dayalı olarak çalıĢmaktadır. Ağır atom
çekirdeklerin parçalanması, yani fisyon olayı ile enerji üreten nükleer bombalara “atom
bombası” denilmektedir. Diğer bir bomba tipi ise, açığa çıkardığı enerjinin çoğunluğu hafif
çekirdeklerin kaynaĢmasına; yani füzyon tepkimesine dayanan bombadır ve bu bombalara
“termonükleer bomba” ya da “hidrojen bombası” denilmektedir. Her durumda, en azından
mevcut uluslararası hukuk düzenlemeleri çerçevesinde, genel olarak nükleer silahlar
baĢlığı altında ele alınabilecek bu silahlar, insani ve çevresel etkileri açısında en yıkıcı ve
kalıcı sonuçlar doğuran kitle imha silahı olarak bilinmektedir. Henüz geliĢtirilme
aĢamasındaki çok yeni tasarımlar dıĢında, termonükleer bombaların ateĢlenmesinde fisyon
10
Ġnternet: Harris, W., Freudenrich, C., Fuller J. (05 October 2000). How nuclear bombs work.
Howstuffworks. Web: http://science.howstuffworks.com/nuclear-bomb5.htm/printable adresinden 11 Kasım
2014 tarihinde alınmıĢtır. 11
Altın, V. (ġubat 2003). Nükleer silah nasıl yapılır. Bilim ve Teknik. 423 (1). 37–46.
8
tepkimesinden yararlanılmaktadır. Diğer bir deyiĢle hidrojen bombasının tetik
mekanizması bir atom bombasıdır. Nükleer fisyonda, atom çekirdeği nötron yardımıyla
küçük parçalara ayrılmaktadır.12
Nükleer füzyonda ise tıpkı GüneĢ‟teki gibi küçük atomlar
birleĢmekte ve daha büyük bir forma dönüĢtürülmektedir. Bu birleĢme ve ayrılma
süreçlerinde radyasyon ve enerji açığa çıkmaktadır.
Nükleer kategoride sayılabilecek ve aslında radyolojik silah olarak sınıflandırılan bir diğer
silah kirli bombadır. “Kirli bomba” radyoaktif materyalin konvansiyonel patlayıcılarla
bileĢimidir. Patlayıcılar içine yerleĢtirilen radyoaktif materyal patlamanın etkisiyle
dağılmakta ve radyoaktif kirliliğe sebep olmaktadır. Konvansiyonel patlayıcı kullanarak
yapılan bomba basınç dalgası ile daha ölümcül hale getirilse de diğer nükleer silahlar gibi
güçlü bir kitle imha etkisi ortaya çıkarmaz. Radyolojik dağılma aygıtı (radiological
dispersal device-RDD) olarak da tanımlanan kirli bomba geniĢ bir alana yayılacak Ģekilde
tasarlanabilmektedir.
2.2. Nükleer Silahların Temel ÇalıĢma Prensipleri
Nükleer silahların içerisinde atomlar ve özellikle radyoaktif kararsız atomlar
bulunmaktadır. Fisil13
(bölünebilir) madde adını verdiğimiz uranyum izotoplarından U–
233 ve U-235 ile doğada bulunmayan plütonyum izotopu Pu-239, nükleer silahların ham
maddeleridir. Fisyon bombası yapımında Uranyum–235 (U–235), Uranyum–233 (U–233)
ve Plütonyum–239 (Pu–239) fisil izotopları kullanılmaktadır. U–235 izotopunun doğal
olarak bozunması için gerekli süre ya da baĢka bir ifadeyle yarı ömrü14
yaklaĢık 7,1x10E+8
(700 milyon) yıldır. Bölünme sonucu oluĢan hafif atomlar gama ıĢını yaymaktadır.
Nükleer silah üretiminde kullanılan diğer izotop Pu–239‟un yarı ömrü yaklaĢık 24 000 yıl
ve U–233‟ün yarı ömrü ise 1,6 x 10E+5 (160 milyon) yıldır.15
Ancak sayılan izotopların
atom çekirdeklerine gönderilecek nötronlarla bu süre kısaltılabilmektedir. Çekirdek bu
nötronları yüz milyarda bir saniye gibi çok kısa bir sürede absorbe etmekte ve hafif
atomlara bölünmektedir.
12
Ġnternet: Norris, R. S. (30 Jan 2014). Nuclear weapon. Encyclopedia Britannica Online. Web:
http://www.britannica.com/EBchecked/topic/ 421827/nuclear-weapon adresinden 12 Kasım 2014 tarihinde
alınmıĢtır. 13
Fisil izotoplar; uranyumun U-233 ve U-235 ile insan yapısı olan plütonyum izotopu Pu-239‟dur. 14
Yarı ömür; atom çekirdeğinin beta bozulmasına uğraması için gereken zaman olarak tanımlanabilir. 15
Ġnternet: Akkuyu Nükleer Güç Santrali Anonim ġirketi. (2011) Nükleer sözlük. Web:
http://www.akkunpp. com/sozluk/20#kelime-text-23 adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıĢtır.
9
Bir nükleer bombanın yapımı için, yalnızca fisil malzemeye sahip olmak yeterli değildir.
Ġlkel bir nükleer bomba, bir araya geldiklerinde süperkritik olacak iki alt kritik uranyum
kütlesini bir topun namlusuna yerleĢtirip, birini diğerine doğru ateĢlemekle yapılabilir.
Sonuçta, büyük bir patlamaya yol açan süperkritik bir kütle ortaya çıkmakta ve açığa çıkan
toplam enerjiye „bombanın verimi‟ denilmektedir. HiroĢima‟ya atılmıĢ olan bomba böyle
bir düzenekten oluĢmuĢtur. Ancak „top tipi bomba‟ fazla uranyum gerektirmenin yanı sıra
ağır ve düĢük verimlidir. Bir diğer yöntem; süperkritik bir fisil malzeme küresinin etrafına
güçlü patlayıcılar yerleĢtirip, bu patlayıcıları eĢzamanlı biçimde patlatarak, küreyi homojen
bir Ģekilde, çok daha süperkritik küçük bir küreye göçertmektir. Bu tip bir „göçertme
aygıtı‟nda, Pu-239 tercih edilmekle birlikte, U-235 de kullanılabilir. Yöntemin, fisil
malzeme sağlamadan sonraki en zor tarafı, patlamaların eĢ zamanlılığını sağlayan
elektronik devre elemanlarının yapımı olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu türdeki bir
bombanın kendisi küçük, enerji verimi yüksektir.16
Fisyon bombalarının etkin olarak çalıĢmaması, tahrip gücü daha yüksek olan füzyon
bombası arayıĢlarını hızlandırmıĢtır. Füzyon, iki atom çekirdeğinin birleĢerek daha ağır tek
bir atoma dönüĢmesiyle oluĢmaktadır. Füzyonda çoğunlukla hidrojen izotopları döteryum
ve trityum kullanılmaktadır. Hidrojenin radyoaktif izotopu olan trityumun yarı ömrü, 12,3
yıldır. Bu izotoplar yüksek bir sıcaklıkta kolayca füzyona uğramakta ve çok büyük bir
enerji açığa çıkmaktadır. Nitekim GüneĢ‟te meydana gelen füzyon patlamaları sonucu
sıcaklık 15 milyon dereceyi bulmaktadır. O kadar ki, 1 gram hidrojen yaklaĢık 50 ton
kömüre eĢdeğerdir. Füzyon sürecinin kullanıldığı nükleer bombalar hidrojen, füzyon ya da
termonükleer bomba olarak adlandırılmaktadır.
Füzyon bombalarının kiloton verimi fisyon bombalarıyla kıyaslanmayacak derecede
yüksektir. Ancak füzyon bombaları için de bazı zorluklar söz konusudur. Örneğin;
döteryum ve trityum gaz halindedir ve depolanması zordur. Arz kaynakları sınırlı olan
trityum kısa bir yarı ömre sahiptir. Füzyon bombalarındaki yakıt sürekli olarak
tazelenmelidir. Anılanların yanı sıra döteryum ve trityumun füzyon reaksiyonunu
baĢlatabilmeleri için çok yüksek ısıda sıkıĢtırılmaları gerekmektedir. Bu problem, bilim
adamlarınca “katı” halde lityum-döter kullanılarak aĢılmıĢtır.
Füzyon için gerekli yüksek sıcaklık, fisyon reaksiyonu sonucu olan X-ray'lardan elde
16
Harris, Freudenrich, 2000, 3-5.
10
edilmektedir. Böylece hidrojen bombaları fisyon ve füzyon süreçlerine dayanan 2 aĢamalı
bir Ģekilde çalıĢmaktadır. Füzyon bombasında öncelikle fisyon bombası patlamakta ve X-
ray açığa çıkmaktadır. Bu X-ray bombanın içini ısıtmakta ve bombanın içindeki kabuk
erken patlamayı önlemektedir. Ortaya çıkan ısı tamperi ısıtmaktadır. Bombanın içindeki
lityum-döter sıkıĢtırılmaktadır. Bu baskı ve Ģok dalgası plütonyum çubuklarındaki fisyonu
baĢlatmaktadır. Fisyonla birlikte radyasyon, ısı ve nötron açığa çıkmaktadır. Açığa çıkan
nötronlar lityum-dötere doğru ilerlemekte ve lityumla birleĢerek trityum izotopu
oluĢmaktadır. Yüksek ısı ve basınç trityum-döteryum ve döteryum-döteryum füzyonu için
yeterli hale gelmekte ve sonuçta füzyon süreci baĢlamaktadır. Füzyonla birlikte daha
büyük ısı, radyasyon ve nötron etrafa yayılmaktadır. Füzyon reaksiyonu sonucu oluĢan
nötronlar tamper ve zırhta yer alan U-238'de fisyona neden olmaktadır. Bunun üzerine
daha çok ısı ve radyasyon açığa çıkmakta ve bombayı patlatmaktadır. Bir füzyon bombası
patladığında 10 megaton veriminde enerji açığa çıkmaktadır.17
2.3. Nükleer Silah Yakıtları ve ZenginleĢtirme ĠĢlemi
Birincil nesil nükleer silahlar olarak bilinen atom bombalarında uranyum (U–233, U–235),
plütonyum (Pu–239) elementleri kullanılmaktadır. Ġkinci nesil termonükleer silahlar da ise
döteryum ve trityum yakıt olarak kullanılmaktadır. Doğada bulunan uranyumun, sadece
%0.71 kadarı U-235 izotopundan, kalanı ise daha az bölünme kabiliyetine sahip bir
izotop olan U-238‟den oluĢmaktadır. Uranyum elementindeki U–235 izotopunun silah
üretimine elveriĢli hale getirilebilmesi için en az % 90 oranında zenginleĢtirmeye tabi
tutulması gerekmektedir.
Nükleer teknoloji “çift kullanıma elveriĢli” (dual-use) bir yapıdadır ve nükleer
programların nihai hedefinin ne olduğunu belirleyen en önemli gösterge, uranyumun
zenginleĢtirme oranıdır. ZenginleĢtirme, uranyum elementi içerisindeki radyoaktif U–235
izotopunu çoğaltma iĢlemidir. % 20‟ye kadar zenginleĢtirilmiĢ uranyuma düĢük zenginlikli
uranyum (Low-Enriched Uranium - LEU), % 20‟den fazla zenginleĢtirilmiĢ uranyuma
yüksek zenginlikli uranyum (Highly Enriched Uranium - HEU) denilmektedir. Özellikle de
zenginleĢtirme iĢleminin belirli bir oranda olması (% 20‟ye kadar) yakıt üretimi anlamına
17
Harris, Freudenrich, Fuller, 2000, 4-7.
11
gelirken, yakıt için gerekli oranı aĢan zenginleĢtirme faaliyetleri nihai hedefin silah üretme
olduğu Ģeklinde yorumlara da kapı açmaktadır.18
Doğal uranyum içerisindeki küçük miktardaki bölünebilir U-235 izotopunun
“zenginleĢtirme” iĢlemi ile ayrılması gerekmektedir. ZenginleĢtirme sürecinde birkaç
yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden “eloktromanyetik izotop ayırma
(electromagnetic isotope seperation - EMIS)” yöntemi baĢarıyla kullanılan ilk yöntemdir.
EMIS yönteminde büyük mıknatıslar kullanılarak doğal uranyumdaki iki izotopun iyonları
ayrılmaktadır. EMIS yöntemi kullanılarak uranyumun zenginleĢtirme yöntemi ilk olarak
ABD Oak Ridge (Tennese) Y-12 Nükleer Santrali‟nde kullanılmıĢtır. Mezkur yöntem
yüksek elektrik tüketimi nedeniyle ileri nükleer teknolojiye sahip ülkelerce terkedilmiĢtir.19
ZenginleĢtirme yöntemlerinden bir diğeri, “gaz difüzyonu” yöntemidir. Normal Ģartlar
altında metal olan uranyum, uranyum hekzaflorid20
(UF6) haline getirilir ve bir kabın,
aralarında gözenekli bir zar bulunan iki bölmesinden birine konup, yüksek basınç altında
sıkıĢtırılır. Gaz moleküllerinden U-235 içerenler, diğerlerine göre daha hafif olduklarından,
herhangi bir sıcaklıkta daha hızlı hareket eder ve zarın diğer tarafına sızmakta daha baĢarılı
olurlar. Dolayısıyla diğer bölmedeki U-235‟li molekül konsantrasyonu, az biraz artar.
Kayda değer bir zenginleĢtirme için bu sürecin binlerce kez tekrarlanması ve böylesi
kaplardan binlercesinin art arda kullanılması gereklidir. Böyle bir tesiste, yılda tonlarca
zenginleĢtirilmiĢ uranyum üretilebilir. Oysa bir nükleer bombanın yapımı için yalnızca çok
küçük bir miktarda zengin uranyum gerekmektedir. Bununla birlikte
basınçlamanın gerektirdiği binlerce MW güce ihtiyaç duymakta ve kap sistemi de milyar
dolarla ifade edilen bir yatırımı gerektirmektedir.
Söz konusu izotop ayırma yöntemlerinden üçüncüsü “gaz santrifüj” yöntemidir. Bu
yöntemde UF-6 gazı kompleks bir rotor (çark) takımı içerisinde döndürülerek merkezkaç
kuvveti sayesinde ağır izotoplar dıĢa doğru itilmekte ve hafif izotoplar santrifüjün orta
18
Bilindiği gibi Ġran‟ın nükleer programı çerçevesindeki tartıĢmalarda ve barıĢçıl nükleer enerjiyle ilgili her
türlü ticari faaliyette “dual-use” ihtimalinin varlığı önemli bir yer iĢgal etmektedir. Denk, 2011, 93–136. 19
Ġnternet: Department of Defence. (February 1998). Militarily critical technologies list (MCTL) Part II:
weapons of mass destruction technologies: sectıon 5—nuclear weapons technology. Washington, D.C.:Under
Secretary of Defense for Acquisition and Technology. Web: http://www.fas.org/irp/threat/mctl98-
2/p2sec05.pdf adresinden 16 Kasım 2014 tarihinde alınmıĢtır. 20
Uranyumun florin ile kimyasal bileĢimidir (UF6). Kolay uçucu uranyum bileĢimidir (Uranyum heksaflorid
53° C‟ye kadar ısıtıldığında katı halden doğrudan gaz haline dönüĢür) ve gaz difüzyonu yöntemiyle veya gaz
santrifüj teknolojisiyle Uranyum–238 ve Uranyum–235 izotoplarını ayrıĢtırmak için ham madde olarak
kullanılır ve zenginleĢtirilmiĢ uranyum elde edilir.
12
kısmında biriktirilmektedir. Bu iĢlem birçok kez tekrarlanmakta ve uranyum U-235
izotopu yönünden zenginleĢtirilmektedir. Gaz santrifüj yöntemi EMIS ve gaz difüzyon
yöntemlerine göre daha az elektrik tüketimi gerektiren bir yöntemdir. 21
Uranyum zenginleĢtirme yöntemlerinden bir diğeri de “atomik ve moleküler lazer izotop
ayırma (atomic and molecular laser isotope separation - LIS)” yöntemidir. Bu teknikte
lazer kullanılarak istenilen izotop ayrılmaktadır. Son zenginleĢtirme yöntemi ise Güney
Afrika nükleer programında da kullanılan “aerodinamik ayırma” tekniğidir. Bu teknikte
“Vorteks Tüpü” içerisine UF6 karıĢımı ve hidrojen enjekte edilmekte ve merkezkaç
kuvveti kullanılarak izotop ayırma iĢlemi gerçekleĢtirilmektedir. “Becker Nozzle (gaz
sıkıĢtırma)” yöntemi olarak da adlandırılan yöntem, büyük miktarda elektrik tüketimine
neden olduğundan ekonomik rekabet avantajı düĢük ve sınırlı kullanılan bir tekniktir.22
Uranyum dıĢında nükleer bombalarda kullanılabilecek fisil maddelerden günümüzde en
çok tercih edileni, plütonyumdur. Plütonyum, doğal uranyumun % 99,3‟ünü oluĢturan ve
fisil olmayan bir izotop olan U–238'in yeniden iĢleme santrallerinde nötronlarla ıĢınlaması
ile elde edilmektedir. Farklı bir element olduğundan, uranyumdan kimyasal yöntemlerle
ayrıĢtırılabilir ve zenginleĢtirme iĢlemi gerektirmemektedir. Plütonyumun (Pu–239) fisyon
baĢına ürettiği nötron sayısı, diğer fisil maddelere oranla daha fazla olup; bu durum daha
az malzeme ile kritik kütle elde edilebilmesine olanak vermektedir. Pu–239 üretebilmek
için bir nükleer reaktör ve bir kimyasal ayrıĢtırma tesisi gerekirken; U–235, ancak çok
pahalı olan izotop zenginleĢtirme yöntemlerinin kullanılması ile elde edilebilmektedir.
Nükleer bomba hammaddesi olarak kullanılabilen diğer fisil madde U–233, doğada
bulunmadığından, Pu–239'a benzer yöntemlerle üretilebilmektedir. U–233 üretimi için
toryum bir nükleer reaktörde nötronlarla ıĢınlanır. Eğer toryumun izotopu Th–232 ile
yüklenmiĢ nükleer reaktöre yüksek enerjili nötron demeti gönderilirse toryum çekirdekleri
nötronları soğurarak kendi kendine hızla bölünebilen uranyum–233 izotopuna
dönüĢürler.23
Daha sonra kimyasal ayrıĢtırma gerektiren bu iĢlem, ortaya çıkan yan
21
Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2013). Nuclear ınformation project: Uranium
Production. Web: http://www.fas.org/programs/ssp/nukes/fuelcycle/centrifuges/U_production.html
adresinden 17 Kasım 2014 tarihinde alınmıĢtır. 22
Federation of American Scientists, 2013, 1-2. 23
Ġnternet: Hüseyin (Guseinov), O., Aksu, H. (ġubat 2008). Toryum ve nükleer yakıt. Eğitişim Dergisi, 18.
Web: http://www.egitisim.gen.tr/site/arsiv/52-18/305-toryum-ve-nukleer-yakit.html adresinden 18 Kasım
2014 tarihinde alınmıĢtır.
13
ürünlerin daha fazla radyoaktif olmasından dolayı Pu–239 üretiminden daha zordur. Bu
nedenle pek kullanım alanı bulamayan bu izotop, nükleer silah sahibi devletler için cazip
bir alternatif değildir.
Füzyon bombalarında, döteryum ve trityum hammadde olarak kullanılmaktadır. Döteryum,
sudaki hidrojen atomları arasında 1/66 oranında bulunmaktadır ve fiziko-kimyasal
yöntemlerle ayrıĢtırılabilmektedir. Trityum ise Li-6 (lityum) izotopunun nötron
bombardımanına tabi tutularak, helyum ve trityuma dönüĢtürülmesiyle elde edilmektedir.
Bu iĢleme COLEX (Sütun DeğiĢimi - Column Exchange) adı verilmektedir. Ancak
trityum; normal Ģartlar altında uçucu bir yapıdadır. Bunun yanı sıra yarı ömrü kısa ve
kendiliğinden bozunmaktadır. Dolayısıyla, üretilip saklanması yerine, kullanımının hemen
öncesinde ve sırasında üretimi tercih edilmektedir. Bu amaçla döteryum
lityumla karıĢtırılır ve her ikisi birlikte, strafor ambalaj malzemesiyle kaplanır. Patlama
anı geldiğinde, lityum nötron bombardımanına tabi tutularak trityum üretilir, bu trityumlar
da, içerdeki döteryumlarla çarpıĢıp füzyona yol açarlar. Ancak; lityumun bombardımanı
için nötronlar, füzyon için de yüksek sıcaklık gerekir. Bu sıcaklık, uranyum ya da
plütonyum bombasının patlatılmasıyla elde edilir. Bu bombanın ürettiği ısınma etkisi, yani
termal Ģok, görece yavaĢ yayılır ve füzyon düzeneğine ulaĢana kadar, düzeneğin dağılması
olasılığı belirir. Hâlbuki yayılan gama ıĢınları ıĢık hızıyla hareket eder ve strafor bunları
emerek, içindeki karıĢımın ısınmasını sağlar. Bir yandan da birincil bombanın basınç Ģoku
füzyon karıĢımını dıĢardan ve her yandan homojen bir Ģekilde sıkıĢtırmakta ve yaydığı
nötronlar lityumu parçalayıp trityum açığa çıkarmaktadır. KarıĢımın sıcaklığı 100 milyon
derecenin üstüne çıktığında, füzyon bombası devreye girmektedir.24
2.4. Nükleer Silahların Tahrip Gücü ve Etkileri
Nükleer silahlar çok geniĢ bir bölgede canlı-cansız her Ģeyi tümden yok etme kapasitesine
sahip ve zararlı etkilerini çok uzun yıllar gösterebilen silahlardır. Bir bombanın tahrip
gücü, patlama sonucu çevreye eĢit derecede zarar verecek kimyasal bir patlayıcı olan
trinitro-tolüen' in (TNT) ağırlığı cinsinden verilir. Kimyasal patlayıcıların çevreye vereceği
zarar ile nükleer bir patlayıcının vereceği zarar arasında karĢılaĢtırılamayack ölçüde büyük
bir fark vardır. Nükleer silahları, tahrip gücü-ağırlık oranları çekici yapmaktadır. Özellikle
1942 yılında ABD Los Alamos Bilimsel Laboratuvarı‟nda (Los Alamos Scientific
24
Altın, 2003, 37–40.
14
Laboratory – LASL) hidrojen üzerine yapılan çalıĢmalarla baĢlayan ve 1952 yılında
denemesi yapılan termonükleer bombalarla birlikte askeri teknoloji, “taĢıması kolay tahrip
gücü çok yüksek” silahlarla tanıĢmıĢtır.
Amerikan Minuteman-III Kıtalar Arası Balistik Füzesi (ICBM) içinde bulunan, ağırlığı
yaklaĢık 300 kg'dan az olan W87 nükleer baĢlıkları, patlama sonucu 300-475 kiloton TNT'
e eĢdeğer bir enerji açığa çıkarırlar. Diğer yandan, ABD‟nin 1960 yılında baĢlayıp ve 1976
yılında askıya aldığı projede test edilen B-41 olarak isimlendirilen termonükleer bomba 25
megaton TNT‟ye eĢit bir güce sahipti.25
Bunun yanı sıra tarihin belki de en kudretli
bombalarından birini SSCB yapmıĢtır. RDS–220 Çar Bombası olarak adlandırılan bomba
üç aĢamalı ve 100 megaton bir enerji verimine sahip olarak tasarlanmıĢ ancak 50 megaton
olarak test edilmiĢtir. Bugün itibariyle Rusya‟nın nükleer silah stoklarında; R-36M2 / SS–
18 Satan (ġeytan) ICBM‟lerine takılabilen 8F675 (Mod2) nükleer baĢlığı 20 megaton ve
RT-2UTTH Topol M / SS–27 ICBM‟lerine takılı 500 kiloton enerji verimine sahip nükleer
baĢlıklar mevcuttur. Anılan bombaların ağırlıkları, birkaç yüz kilo ile ifade edilirken
patlama Ģiddetleri yüzbinlerce ton TNT‟ye eĢit durumdadır.
Nükleer silah patlaması dehĢetli bir yıkıma sebep olabilmektedir. YerleĢim alanları
bulunan bir Ģehre atılacak bir nükleer bomba Ģehirde yasayanlara, meskenlere, iĢ
merkezlerine, altyapıya ve toprak üstündeki her Ģeye ciddi zararlar verebilmektedir. Bu
zarar patlayan bombanın merkezine uzaklık oranına göre değiĢmektedir. Bombanın
düĢtüğü merkez nokta iç merkez (hypocenter) ya da sıfır noktası (ground zero) olarak
adlandırılmaktadır. Bir atom bombası ya da termonükleer bomba patladığında fisyon veya
füzyonun etkisiyle yoğun bir “ısı dalgası” ortaya çıkmaktadır. Ardından patlamanın
yarattığı Ģok dalgası ile muazzam bir “basınç” oluĢmaktadır. Patlama merkezinden
baĢlamak üzere kilometrelerce öteye ulaĢabilen radyasyon açığa çıkmaktadır. En sonunda
nükleer bomba tortuları ve radyoaktif partikül içeren tozlar rüzgâr ve bulutlar vasıtasıyla
taĢınarak geniĢ bir alanda “radyoaktif serpintiye (radioactive fallout)” neden olmaktadır.
Sıfır noktasına yakın olan canlı ve cansız her Ģey 300 milyon dereceye yaklaĢan sıcaklık
nedeniyle buhar olmaktadır. Bu noktadan uzaklaĢtıkça ölümler, yaralanmalar ve ciddi
yanıklar gözlemlenmektedir. Ortaya çıkan Ģok dalgasıyla binalar yıkılmakta, radyoaktif
25
Hansen C. (Oct. 1995). The Swords of Armageddon: U.S. nuclear weapons development since 1945. CD-
ROM (Release 01). California: Chukela Publication. Table A-1.
15
serpinti nedeniyle hava solunuma imkân vermeyecek ölçüde kirlenmekte, su kaynakları ve
gıdalar radyoaktif hale gelmekte ve uzun vadede ölümleri ve kanser vakalarını
artırmaktadır.
Bilim adamları HiroĢima ve Nagazaki‟ye atılan atom bombalarının insan sağlığına yönelik
kısa ve uzun vadeli sonuçlarını incelemiĢler ve ilginç sonuçlara ulaĢmıĢlardır. Nükleer
patlama sonucu ortaya çıkan radyasyon ve radyoaktif serpinti insanların özellikle saç,
bağırsak, kemik iliği, üreme organları olmak üzere bütün hücrelerini etkilemekte mide
bulantısı ve kusma, katarakt, saç dökülmesi ve kan hücresi kaybına neden olmaktadır. Bu
koĢullar nedeniyle lösemi, kanser, kısırlık ve doğum kusurları riskini artmaktadır.
1980‟li yıllarda bilimadamları dünyanın birçok farklı noktasında nükleer bombaların
patladığı nükleer bir savaĢın muhtemel etkilerini değerlendirmiĢler ve “nükleer kıĢ” tezini
ileri sürmüĢlerdir. Bu senaryo dünyaya göktaĢı çarpması sonucunda dinozor soyunun yok
olması sürecini açıklayan “asteroit hipotezi” ile benzer özelliklere sahiptir. Nükleer kıĢ
senaryosunda patlayan birçok nükleer bombanın büyük bir toz bulutu oluĢturacağı ve
radyoaktif parçacıkların dünya atmosferini kaplayacağı iddia edilmiĢtir. OluĢan bu bulutun
güneĢ ıĢınlarının yeryüzüne giriĢini engelleyeceği ve bu nedenle yüzey sıcaklıkların ciddi
oranda düĢeceği belirtilmiĢtir. GiriĢi kısıtlanan güneĢ ıĢığı nedeniyle bitkilerin ve bazı
bakterilerin fotosentez yapmakta zorlanacağı bununda besin zincirini bozacağı ve insan ırkı
dâhil olmak üzere canlıların neslini tüketecek süreci getireceği ifade edilmiĢtir.26
Bugünün nükleer silahlarının gücünün HiroĢima‟ya düĢen bombanın binlerce katı olduğu,
8 milyon nüfuslu Londra‟ya düĢecek bir megatonluk bir nükleer bombanın yaklaĢık 2,8
milyon, yine 1 megaton büyüklüğündeki bir bombanın 14 milyon nüfuslu Delhi‟ye
düĢmesi durumunda 8 milyon ve 15 milyonluk Pekin‟e düĢmesi durumunda yaklaĢık 5
milyon insanın bundan zarar göreceği ifade edilmektedir. Yine bir megatonluk bir nükleer
bombanın Manhattan/New York üzerinde patlatılması sonucu ısı, basınç ve radyasyon
nedeniyle milyonlarca insanın ölümüne sebep olabileceği belirtilmektedir.27
26
Ġnternet: Lamb R. (2009, January 13). What would nuclear winter be like?. Howstuffworks: Nuclear
Science. Web: http://www.howstuffworks.com/nuclear-winter.htm adresinden 25 Kasım 2014 tarihinde
alınmıĢtır 27
Fischetti M. (November 2007). The nuclear threat. Scientific American, 297 (5), 74-79.
16
2.5. Nükleer Silahların Tarihçesi ve Silah Programları
1945 yılında ilk ve son kez askeri amaçlarla savaĢ ortamında kullanılan nükleer bombaların
tesirleri günümüzde daha da artmıĢtır. Ġkinci bölümde bahsedeceğimiz Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması‟na (NPT) kadar ABD, SSCB, Büyük Britanya, Fransa
ve Çin nükleer silah programı yürütmüĢler ve baĢarılı olmuĢlardır.
Nükleer silahlara giden yolun belki de en önemli aĢaması, nükleer fisyonun keĢfidir.
Nükleer fisyon kavramı Ġtalyan fizikçi Enrico Fermi‟nin keĢfine dayanmaktadır. Fermi
1930‟lu yıllarda yaptığı çalıĢmalarda elementlerin nötron bombardımanına tabi tutulması
durumunda yeni bir elemente dönüĢebildiğini kanıtlamıĢtır. Fermi‟nin çalıĢmasına
müteakip Alman bilim adamları Otto Hahn ve Fritz Sttrassman uranyumu nötron
bombardımanına tabi tutan çalıĢmayı yapmıĢlar ve radyoaktif baryum izotopunu
bulmuĢlardır. ÇalıĢma sonucunda yavaĢ hıza sahip nötronların uranyum atomunu
parçaladığı ve daha küçük partiküller haline dönüĢtürdüğü keĢfedilmiĢtir. Niels Bohr ve
John Wheeler fisyon sürecinin hipotetik modelini geliĢtirmiĢler ve yalnızca Uranyum–235
izotopunun fisyona uğrayabileceği Uranyum–238 izotopu için aynı durumun söz konusu
olmadığı hipotezini ileri sürmüĢlerdir.28
ÇalıĢma farklı bir boyuta evirilmiĢ ve çok sayıda
bağımsız nötron kullanılarak zincirleme reaksiyon29
baĢlatılabileceği bu süreçte çok büyük
bir enerji açığa çıkabileceği ve hayal edilemez güce sahip bir silah ortaya çıkabileceği
ihtimalleri gündeme gelmiĢtir.
Alman kimyacılar Otto Hahn ve Fritz Strassman, 6 Ocak 1939‟da Naturwissenschaften
dergisinde yayınladıkları yazılarında, atomu iki ya da daha fazla elemente bölebildiklerini
dünyaya duyurmuĢlardır. Daha sonraysa Fransa‟da mülteci durumunda olan Avusturya-
Macaristanlı Jean ve Irène Joliot-Curie, Hans Halban ve Polonyalı bilim adamı Leo
Kowarski, Mayıs 1939‟da daha önce Szilard tarafından yapılan patlama deneyini
tekrarlamıĢ ve nükleer enerji üretme ve nükleer patlayıcı patentlerini almıĢtır.30
28
Morrison P. (August 1995). Recollections of a nuclear war. Scientific American, 293 (3), 8-10. 29
Zincirleme Reaksiyon; fisyon sonucunda ortaya çıkan nötronların, ortamda bulunan diğer fisyon yapabilen
atom çekirdekleri tarafından yutularak, onları da aynı reaksiyona sokması ve bunun ardıĢık olarak
tekrarlanmasıdır. Kontrolsuz bir zincirleme reaksiyon, çok çok kısa bir süre içinde çok büyük bir enerjinin
ortaya çıkmasına neden olur. Atom bombasının patlaması bu Ģekilde gerçekleĢmektedir. 30
Fischer D. (1997). History of the international atomic energy agency: the first forty years. (A fortieth
anniversary publication) Austria: IAEA Publications, 15-18.
17
Otto Hahn, keĢfettiği buluĢun savaĢ alanlarında bir silah olarak kullanılabileceği ihtimalini
değerlendirerek, çalıĢmalarının geldiği boyutu gizli tutmaya çalıĢmıĢtır.31
Ancak Albert
Einstein bu çalıĢmalara yönelik bilgileri 1939‟da yazdığı bir mektupla ABD BaĢkanı
Roosevelt‟e bildirmiĢ ve bu konuda ilgili bilimadamlarının çalıĢmaları için mali yardım
istemiĢtir.32
BaĢkan Roosevelt, Einstein‟ın mektubunu aldıktan sonra bir cevap kaleme
almıĢ ve eĢzamanlı olarak mali yardım konusunda özel bir fon oluĢturulması emrini
vermiĢtir. Uluslararası literatürde “Manhattan Projesi” olarak geçen çalıĢma baĢlatılmıĢtır.
ABD, Kanada ve Ġngiltere tarafından baĢlatılan Manhattan Projesinin bilimsel baĢkanlığını
fizikçi Robert Oppenheimer, askeri baĢkanlığını ise General Leslie R. Groves üstlenmiĢtir.
1939 yılında baĢlatılan projede yaklaĢık 130000 kiĢi çalıĢtırılmıĢ ve 2 milyar dolar (2015
değeriyle 26 milyar $) harcanmıĢtır.33
Nükleer tesisler, fisil madde üretim tesisleri
kurulmuĢ ve elektromanyetik, gazlı ve ısıl yöntemler kullanılarak üç tip zenginleĢtirme
uygulanmıĢtır. ÇalıĢmaların çoğu ABD‟nin Oak Ridge / Tennessee bölgesinde
gerçekleĢtirilmiĢtir. Anılan bölgede inĢa edilen reaktörde uranyum ıĢınlanmıĢ ve ıĢınlanmıĢ
yakıt kimyasal iĢlemle ayrılarak plütonyum elde edilmiĢtir. 1940‟ta Columbia
Üniversitesi‟ndeki bilim adamları daha çok nötron kullanarak uranyum–235 (U–235)
izotopunda zincirleme reaksiyon baĢlatmayı amaçlamıĢlardır. ÇalıĢma 1941 yılında
baĢarısızlığa uğramıĢ ve bütün çalıĢma Chicago Üniversitesine kaydırılmıĢtır. Burada
Enrico Fermi tarafından yapılan çalıĢmada kontrollü zincirleme reaksiyon gerçekleĢtirilmiĢ
ve nükleer bomba için ilk adım olarak U–235 izotopunun gerekli olduğu kanıtlanmıĢtır. 2
Aralık 1942‟ye gelindiğinde Chicago Üniversitesi Fizik bölümü BaĢkanı Arthur H.
31
“… Hahn, atak ve gözü kara bir karaktere sahip olan Hitler‟den buluĢunu gizlemek için ant içti. Profesör
Hahn, diğer meslektaĢlarından da bu hususta söz aldı. “ġayet, Führer buluĢum hakkında bilgi sahibi olursa
kendimi öldürürüm” diyordu. Ancak Yahudi asıllı mesai arkadaĢı ve fizik profesörü olan Lise Meitner onunla
aynı fikirde değildi. Meitner, zaman kaybetmeden bu buluĢun sırlarını, Kolombiya Üniversitesinde (ABD)
görevli bir baĢka Yahudi asıllı fizik profesörü olan Leo Szilard‟a ulaĢtırmayı baĢardı. BuluĢ üzerinde
çalıĢmaya baĢlayan Szilard, Ġtalyan bilim adamı Enrico Fermi‟nin de yardımıyla, oluĢturulabilecek yeni bir
silah türü keĢfettiklerini farkına varmıĢtı.” Dabağyan, L.P. (2004) Pearl harbor’dan hiroşima’ya (1941–
1945). Ġstanbul: Kum Saati Yayıncılık, 292. 32
Mektupta yer alan bazı ifadeler Ģunlardır ― Sayın Başkan, Enrico Fermi ve Leo Szilard’ın çalışmaları
uranyumun yakın gelecekte önemli bir enerji kaynağı olabileceğine beni inandırmıştır. Bu buluş çok kudretli
bombaların yapımına yol açabilir. Nazilerin bu konuda çalışmaları olduğu hakkında elimde bilgiler var.
Amerika onlardan önce davranmak zorundadır. Aksi halde medeniyet yok olacaktır.‖Mektubun Ġngilizce
orijinal metni için bk. Web: http://research.archives.gov/description/593374 adresinden 28 Kasım 2015
tarihinde alınmıĢtır. 33
Ġnternet: Broad, W.J. (30 October 2007). Why they called it the manhattan project. The New York Times.
Web: http://www.nytimes.com/2007/10/30/science/30manh.html adresinden 1 Aralık 2014 tarihinde
alınmıĢtır.
18
Campton, Harvard Üniversitesi BaĢkanı James B. Conant‟a telefonla Ģifreli bir mesaj34
ulaĢtırmıĢtır. Bu mesaj, uranyum ve plütonyumun silah olarak kullanılabileceği nükleer
çağı iĢaret etmektedir.
Ġlk nükleer silahlar Manhattan Projesi adı ile bilinen bir program çerçevesinde, iki türde
üretilmiĢtir.35
16 Temmuz 1945 tarihinde Trinity adı verilen denemede dünyanın ilk
nükleer bombası New Mexico eyaletinin Alamogordo kenti yakınlarında patlatılmıĢtır.
Ġkincisi uranyumlu atom bombasıdır. “Little Boy (Küçük Çocuk)‖ olarak adlandırılan ve
15-16 kiloton TNT‟ye eĢit patlama gücüne sahip atom bombası 6 Ağustos 1945 tarihinde
(Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında) HiroĢima/Japonya‟ya karĢı kullanılmıĢtır. Atılan
uranyumlu atom bombası Ģehrin büyük bir bölümünü yerle bir etmiĢ ve ilk anda yaklaĢık
68.000 kiĢinin ölümüne yol açmıĢtır. Bazı hesaplamalara göre bu rakam kanser ve diğer
uzun vadeli etkilerle 1950 yılında 200 bine çıkmıĢtır. Bu tarihten üç gün sonra yani 9
Ağustos 1945‟te, 6,4 kg plütonyum–239 içeren ve kod ismi “Fat Man (Şişman Adam)‖
olan atom bombası Nagazaki/Japonya‟ya karĢı kullanılmıĢtır. Atılan bomba Ģehrin yaklaĢık
%30‟unu yok etmiĢ 40 ila 75 bin arasında insanın ölümüne neden olmuĢtur. Ardından
Ġmparator Hirohito Japonya‟nın teslim olduğunu ilan etmiĢtir.36
Manhattan Projesi sonucunda üretilen atom bombaları ile Ġkinci Dünya SavaĢı
sonlandırılmıĢ ve nükleer çağ baĢlamıĢtır. ABD savaĢ sonrası nükleer silah çalıĢmalarını
aralıksız sürdürmüĢtür. “Ivy Operasyonu‖ adlandırılan faaliyetlerde daha güçlü ve daha
hafif füzyon bombası elde edilmeye çalıĢılmıĢtır. 1 Kasım 1952‟de “Mike‖ kod adlı
hidrojen bombası ve 16 Kasım 1952‟de ―King‖ olarak isimlendirilen fisyon bombası
Pasifik‟teki mercan adalarında denenmiĢtir. ABD‟nin nükleer çalıĢmaları Kale Harekatı
(Operation Castle), “Çaydanlık Operasyonu (Operation Teapot)” gibi bir dizi askeri ve
sivil nükleer denemeler eĢliğinde yürütülmeye devam etmiĢtir.
Manhattan projesi sonrasında ABD‟nin nükleer silahlara kavuĢması ve Japonya‟ya atılan
nükleer bombaların tahrip gücünün cezbediciliği küresel bir silahlanma yarıĢına neden
olmuĢtur. Bu çerçevede Sovyetler Birliği nükleer teknolojiyi elde etmek için Kurchatov
34
“The Italian Navigator has landed in the New World”. Ġnternet: The Italian navigator landed. (Last
Modified: September 25 2013). Atoms forge a scientific revolution: the Italian navigator lands. Argonne's
Nuclear Science and Technology Legacy, 1-8 (5) Web: http://www.lanl.gov/history/road/chicago-
reactor.shtml adresinden 1 Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır. 35
Sönmezoğlu, F. (2000). Uluslararası ilişkiler sözlüğü. (4. baskı). Ġstanbul: Der Yayınları, 65. 36
Heywood A. (2011). Global politics. (First edition). New York: Palgrave Macmillan‟s Publications, 265.
19
Enstitüsü37
ve Chelyabinsk Nükleer Santrali (1948) merkezli bir çalıĢma yürütmeye
baĢlamıĢtır. SSCB yürütülen faaliyetler sonucunda “First Lightning (Ġlk ġimĢek / Rusça:
Первая молния - Pervaya Molniya)” olarak isimlendirilen ilk nükleer silah denemesini 29
Ağustos 1949‟da Kazakistan‟daki Semipalatinsk Nükleer Test Sahasında
gerçekleĢtirmiĢtir. RDS–1 (Rusça: РДС-1)” ya da Amerikalıların söylemiyle Joe–1
(Joseph Stalin) olarak da bilinen atom bombası 22 kiloton TNT‟ye eĢit verime sahip bir
yapıda üretilmiĢtir. Sovyetler Birliği, 1950‟ler ve 1960‟lar boyunca süren ve 1961‟de II.
Dünya SavaĢı sırasında patlatılan tüm bombaların toplamının 10 katı kadar olan gücüyle o
zamana kadarki en büyük bomba olan Çar Bombasını da içeren denemelerle ABD‟den
sonraki ikinci büyük nükleer güç olmuĢ ve ABD‟nin nükleer tekelini kırmıĢtır.38
Sovyetler Birliğinin nükleer silahları elde etmesi, ABD‟nin müttefiklerini harekete
geçirmiĢ ve Manhattan Projesi çerçevesinde sahip olduğu teknolojik bilgi ve deneyimi de
kullanan Büyük Britanya, “Fırtına Harekâtı” (Operation Hurricane) olarak adlandırılan ilk
denemesini 3 Ekim 1952‟de Avustralya‟da gerçekleĢtirmiĢtir. Ġngiltere buna müteakip
yoğun ve kapsamlı çalıĢmalarını sürdürmüĢ ve ilk hidrojen bombası denemesini de 1956–
58 döneminde Pasifik Okyanusu‟nda yapmıĢtır.
Fransa da nükleer güç mücadelesinin taraflarından biri durumuna gelmiĢ ve Cezayir sorunu
(1954–62) ve Charles de Gaulle iktidarı üzerinden Ģekillenen Fransız resmi politikasının
Batı Bloku‟yla çeĢitli sorunlar yaĢaması, Fransa‟nın kendi nükleer silahına sahip olma
isteğini doğurmuĢtur. Nitekim 1958‟de baĢkanlığa (V. Cumhuriyet) dönen De Gaulle,
kurduğu bağımsız ordu (force de frappe) çerçevesinde bombanın yapılması için nihai
kararı almıĢ ve Mavi Çöl Sıçanı (Blue Desert Rat - Gerboise Bleue) denemesini 1960‟da
Cezayir‟in güneyinde, Sahra‟da yapmıĢtır.39
Fransız bayrağına göndermeyle belirlenen
“Mavi Sıçanı” yine bayrağa atfen “Beyaz Sıçan” (1960) ve “Kırmızı Sıçan” izlemiĢtir.
Fransa‟nın ilk hidrojen bombası denemesi ise 1968‟de Fransız Polinezyası‟nda
gerçekleĢtirilmiĢtir. Sahra Askeri Denemeler Merkezi‟nde (Centre Saharien
d'Expérimentations Militaires) yapılan denemeler, Cezayir‟in bağımsızlığı sonrasında da
devam etmiĢ ve söz konusu askeri birimin adı da “Vaha Askeri Denemeler Merkezi”
37
1946‟da faaliyete geçen Enstitü‟nün resmi adı “2 No. lu Laboratuar”dır. 38
Denk, 2011, 93–136. 39
Internet: The first French nuclear test. (Feb. 12, 1960). CTBTO’s Official Web-Site. Web:
http://www.ctbto.org/specials/testing-times/13-february-1960-the-first-french-nuclear-test/ adresinden 25
Ocak 2015 tarihinde alınmıĢtır.
20
(Centre d'Expérimentations Militaires des Oasis) olarak değiĢtirilmiĢtir. Fransa; Cezayir
Sahrası ve Fransız Polinezyasında sayısız nükleer deneme gerçekleĢtirmiĢtir.40
Özellikle
Cezayir‟de o kadar çok deneme yapılmıĢtır ki, General Pierre Marie Gallois “atom
bombasının babası” olarak anılmıĢtır.41
Batı Blokunun nükleer silahları temin konusundaki faaliyetleri Çin‟i harekete geçirmiĢ ve
1955 yılında nükleer araĢtırmalarına baĢlayan Çin, 1964 yılına gelindiğinde ilk baĢarılı
testini gerçekleĢtirmiĢtir. Günümüze kadar uzanan süreçte, termonükleer silahları da
kapsayan 45 baĢarılı test daha yaparak, yaklaĢık 400 adet nükleer savaĢ baĢlığına sahip
olmuĢ ve dünyanın üçüncü büyük nükleer gücü olma unvanını elde etmiĢtir.42
Özellikle
Tayvan sorununda nükleer Sovyetler Birliği‟nin desteği olmadan ABD karĢısında zayıf
kaldığını düĢünen Mao Zedong‟un pozisyonunu güçlendirmek için düĢündüğü adımlardan
birisi de nükleer silah sahibi olmak olmuĢtur. Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟ni test sahası
olarak kullanan Çin 1964‟te Lop Nur‟da yaptığı ilk atom bombası ve 1967‟deki hidrojen
bombası denemelerini anılan bölgede gerçekleĢtirmiĢtir.
1968 yılında, "Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AnlaĢması‟nın imzalanmasına
ve 1967 öncesinde nükleer silah ya da patlayıcı yapıp patlatan mevcut beĢ devlet43
dıĢında
nükleer silah sahibi olmak yasaklanmasına44
rağmen nükleer silahlanma programları hız
kesmemiĢtir. Hindistan, Pakistan, Ġsrail, Kuzey Kore de nükleer silah programı
yürütmüĢler ve bu silahları envanterlerine dâhil etmiĢlerdir.
Hindistan‟ın nükleer politikasında caydırıcılık kadar hatta ondan da çok Hindu tarihini
meĢrulaĢtıracak itibar arayıĢının de etkili olduğu nükleer alandaki çalıĢmalarına 1930‟larda
baĢlamıĢ, akabinde (1945 yılında) ilk temel Nükleer Fizik AraĢtırma Enstitüsünü kurmuĢ
ve 1948 yılında da kendi Atom Enerjisi Komisyonunu kurup iĢletmeye baĢlamıĢtır.
Bağımsızlığa giden sürecin liderlerinden (ilk BaĢbakan) Jawaharlal Nehru‟nun mevcut
dünya konjonktürü çerçevesinde nükleer teknolojiye uzak kalamayacaklarını söylemesiyle
40
Regnault, J.-M. (2003). France's search for nuclear test sites 1957–1963. The Journal of Military History,
67(4), 1223–1248. 41
Denk, 2011, 93–136. 42
Çin‟in sahip olduğu nükleer baĢlıkların cinsi ve özellikleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Norris, R. S.,
Arkin, W. M. (November/December 2000). Chinese nuclear forces, 2000. Bulletin of the Atomic Scientists,
56(06), 78–79. 43
Yasal nükleer silah sahibi sayılan devletler ABD, SSCB (Rusya), Çin, Ġngiltere ve Fransa olarak
belirlenmiĢtir. 44
NPT'ye göre, 1 Ocak 1967 tarihinden önce nükleer silah denemesi yapmayan bir ülke anlaĢmaya taraf
olduğu takdirde nükleer silah yapmayacağı konusunda bir taahhüt altına girmiĢ bulunmaktadır.
21
fikri düzeyde baĢlayan arayıĢlar, bağımsızlık sonrasında artmıĢ, özellikle 1962‟de Çin‟le
yapılan savaĢın kaybedilmesi ve Pakistan‟la yaĢanan sorunların etkisiyle de hızlanmıĢtır.
Nihayet Smiling Buddha olarak anılan “barıĢçıl nükleer patlayıcı” 18 Mayıs 1974‟te
Rajasthan‟da yer alan Büyük Hindistan Çölü‟ndeki Pokhran sahasında denenmiĢ ve
Hindistan nükleer devletler arasına katılmıĢtır.45
1974 yılında Hindistan‟ın yaptığı nükleer
deneme, özellikle Batı devletlerini ürkütmüĢ ve NPT‟nin nükleer madde ve teknolojinin
yayılmasını engelleyebilme yeterliliğini sorgulamaya baĢlamıĢlardır. Nükleer Tedarikçiler
Grubu esasen bu endiĢeler üzerine kurulmuĢtur.46
1980‟lerin sonunda tekrar ivme kazanan
program çerçevesinde 11-13 Mayıs 1998‟de Hindu güç tanrısı Shakti‟den esinlenerek
Operation Shakti adı verilen ve termonükleer silahlar da içeren yeni denemeler yapılmıĢtır.
“Atoms for Peace” konuĢmasıyla barıĢçıl nükleer enerjiye yönelik faaliyetlerin
desteklendiği ülkelerin baĢında gelen Pakistan, 1956‟da kurulan Atom Enerjisi Komisyonu
üzerinden hammadde arayıĢlarına baĢlamıĢ, Hindistan‟ın nükleer silah programı
yürüttüğünün öğrenilmesi üzerine ülkedeki nükleer silah isteği artmıĢtır. 1970‟li yılların
baĢında uranyum zenginleĢtirme faaliyetine baĢlayan Pakistan, Abdül Kadir Han‟ın
iddiasına göre, 1990 yılı itibari ile birinci nesil nükleer silahları üretebilme kapasitesine
ulaĢmıĢtır. Proje–706 ya da Proje 726 (1974–83) olarak bilinen program özellikle
Hindistan‟ın 1974‟te “Smiling Buddha” denemesini yapmasıyla ivme kazanmıĢtır.47
Pakistan, bilinen ilk nükleer denemesini (Chagai-I) ise 28 Mayıs 1998‟de Belucistan‟daki
Chagai bölgesinde yapmıĢtır. Pakistan‟ın 2014 yılı itibariyle 3,1 metrik ton yüksek
zenginlikli uranyum (HEU) ve 170 kg silah yapımına uygun plütonyum stoku olduğu iddia
edilmektedir.48
ABD istihbaratının 2011 tahminlerine Pakistan‟ın 90 ila 110 nükleer baĢlığı
bulunmaktadır.49
45
Denk, 2011, 93–136. 46
Kibaroğlu, 1996, 214. 47 “Smiling Buddha” denemesi üstüne Zülfikar Ali Butto Ģöyle demiĢtir: “Eğer Hindistan bombayı üretirse,
binlerce yıl ot ve yaprak yeriz hatta aç kalırız da kendimizinkini de yaparız. Hıristiyanların bombası var,
Yahudilerin var, Ģimdi de Hinduların oldu. Neden Müslümanların da olmasın?” Ġnternet: Nuclear Threat
Initiative. (2012, September). Country profile: Pakistan. Washington, DC: NTI Online. Web:
http://www.nti.org/country-profiles/pakistan/ adresinden 21 Ocak 2015 tarihinde alınmıĢtır. 48
Ġnternet: Mian, Z., Glaser, A. (2015). Global fissile material report 2015, nuclear weapon and fissile
material stockpiles and production. International Panel on Fissile Materials. Web:
http://fissilematerials.org/library/ipfm15.pdf adresinden 23 Ocak 2015 tarihinde alınmıĢtır. 49
Sanger, D. E., Schmitt, E. (2011, January 31). Pakistani nuclear arms pose challenges to US policy. The
New York Times. Web: http://www.nytimes.com/2011/02/01/world/asia/01policy.html?pagewanted=all
adresinden 23 Ocak 2015 tarihinde alınmıĢtır.
22
Kuzey Kore nükleer enerji alt yapısını 1964 yılında tesis etmeye baĢlamıĢ ve 1965 yılında
da SSCB‟den bir nükleer reaktör satın alarak, nükleer enerji üretebilir hale gelmiĢtir.
1970‟lerde kendisi de bir reaktör yapan Kuzey Kore Nükleer Silahların Yayılmasının
Önlenmesi AntlaĢması'nı (NPT) 1985 yılında imzalamıĢtır. 1992 yılında IAEA tarafından
yapılan denetimde Kuzey Kore‟nin 2 nükleer baĢlık üretebilecek kapasiteye eriĢtiği
bildirilmiĢtir.50
Kuzey Kore, 1993‟te bildirilmeyen iki tesise yapılmak istenen denetimi
engellemiĢ ve NPT‟den çekilme iradesi beyan etmiĢtir. Ancak ABD‟nin askeri müdahale
tehdidiyle bu karar askıya alınmıĢtır. ABD‟yle baĢlayan ikili görüĢmeler sonucunda 1994
Çerçeve AnlaĢması imzalanmıĢ ve nükleer silah programının önce dondurulması sonra da
imha edilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Ancak, IAEA'nın yaptığı denetimlerinde Kuzey Kore‟nin
ürettiği 24 kg plütonyumla nükleer silah yolunda önemli aĢama kaydettiği ortaya çıkmıĢtır.
11 Eylül saldırılarını takiben değiĢen ABD politikalarının da etkisiyle iliĢkiler iyice
gerilmiĢ ve Kuzey Kore, ABD tarafından 29 Ocak 2002‟de “Ģer ekseni / haydut devletler”
arasında sayılmıĢtır. Müteakiben ABD, 1994 Çerçeve AnlaĢması‟ndan çekilmiĢ, bunun
üstüne ikili görüĢmeler yerine çok uluslu görüĢmeler baĢlamıĢtır. IAEA‟yla devam eden
tartıĢmalar üzerine BM Güvenlik Konseyi‟nde 6 Ocak 2003‟te alınan bir kararla Kuzey
Kore‟den nükleer programına son vermesi, aksi takdirde Güvenlik Konseyi‟nin gerekli
önlemleri alacağı belirtilmiĢ, Kuzey Kore ise NPT‟den çekilmeyi tekrar gündemine almıĢ
ve 10 Ocak 2003‟te yapılan resmi açıklamayla çekilme kararı ilan edilmiĢtir. Mart 2003‟te
NPT‟den resmen çekilen Kuzey Kore, 9 Ekim 2006‟da da ilk nükleer denemesini yaptığını
ilan etmiĢtir. Dönemin IAEA BaĢkanı Muhammed El Baradey de Nisan 2009‟da Kuzey
Kore‟nin nükleer silaha sahip olduğunu açıklamıĢtır. Uluslararası kamuoyundan gelen
baskılara ve ağır ekonomik yaptırımlara rağmen Kuzey Kore 25 Mayıs 2009‟da ikinci ve
12 ġubat 2013'te üçüncü nükleer denemesini gerçekleĢtirmiĢtir.
3. KĠMYASAL SĠLAHLAR
Günümüzde modern savaĢ silah ve vasıtaları korkunç derecede çoğalmıĢ ve geliĢtirilmiĢtir.
Nükleer silahların seri halde imali, dünyamızın geleceği bakımından büyük bir tehlike
teĢkil etmekte ise de büyük tahrip gücüne sahip oluĢu ve Soğuk SavaĢ sürecinin iki
50
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (Last Updated April 2014) North Korea country profile.
Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/north-korea/ adresinden 30 Ocak
2015 tarihinde alınmıĢtır.
23
bloğunda da bulunması sebepleriyle misilleme korkusu bu silahların kullanılmasını
engellemiĢ ve kimyasal silahların ön plana çıkmasına sebep olmuĢtur. Gelecek savaĢlarda
konvansiyonel silahların yanında özel silahlar da kullanılacak olursa her halde kimyasal
silahlar, nükleer ve termonükleer silahlardan önce gelecektir. Çünkü kimyasal silahların
yapımlarının kolay ve ucuz olması, tesirlerinin çok çeĢitli bulunması, tesis ve malzemeyi
tahrip etmemeleri bu silahların tercih edilmesini sağlayacak en önemli özelliklerdir.
3.1. Kimyasal Silahlara ĠliĢkin Tanımlar ve Kavramsal Çerçeve
Kimyasal savaĢ ajanları; askeri amaçla kullanılan ve pato-fizyolojik etki oluĢturarak
öldüren, ciddi Ģekilde yaralayan veya etkisiz hale getiren maddeler olarak da
tanımlanabilir.51
Kimyasal savaĢ ajanları; kimyasal özellikleri sayesinde insan, hayvan,
bitki ve metallere karĢı etkili olan, sis ve yangın meydana getirebilen katı, sıvı, gaz veya
aerosol halindeki maddelerdir. Bu ajanlara deri, solunum gözlerden maruz kalınmaktadır.52
BirleĢmiĢ Milletler tarafından 1969 yılında yayımlanan bir raporda, kimyasal harp
maddeleri; "insanlar, hayvanlar ve bitkiler üzerine doğrudan toksik etkileri nedeniyle
kullanılan her türlü katı, sıvı ve gaz halindeki kimyasal madde" olarak tarif edilmektedir.53
Herhangi bir zehirli maddenin askeri literatürde kimyasal silah sayılabilmesi için bazı
özelliklere sahip olması gerekir. Bir taĢınabilir kimyasalın, zehirleme gücü yüksek, renksiz,
kokusuz, havadan ağır öz kütleye sahip, kolayca deforme olmayan, koruyucu malzemelerin
zorlanacağı havaya, suya ve diğer kimyasal maddelere karĢı dayanıklı, üretimi ve tedarik
edilmesi kolay, tesir ettiği kiĢilere yönelik tedavi imkânları kısıtlı ise askeri yönden
kimyasal silah yapımına elveriĢlidir diyebiliriz.
13 Ocak 1993'te Paris'te imzalanan ve 29 Nisan 1997'de yürürlüğe giren Kimyasal
Silahların GeliĢtirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve
Bunların Ġmhası ile Ġlgili SözleĢme'de; kimyasal silah olarak tipleri ve miktarları uygun
olan ve bunları elde etmek için kullanılan kimyasallar, bu kimyasalları kullanmak için
51
Sağlık Bakanlığı. (2000). Kimyasal savaş ajanlarına karşı tıbbî savunma el kitabı. (3.baskı), Ankara: Refik
Saydam Hıfzıssıhha Merkezi BaĢkanlığı, 27. 52
Ġnternet: Nilo, P. L., Hanlon, E., Route, R. A. Macghee, D. (2003, June). F. Multiservice tactics, techiques
and procedures for nuclear, biological and chemical (NBC) protection: (FM 3–11.4) (FM 3–4). Federation of
American Scientists. II(19-20). Web: https://fas.org/irp/doddir/army/fm3-11-4.pdf adresinden 3 Aralık 2014
tarihinde alınmıĢtır. 53
Erdurmaz, 2003, 49.
24
gerekli cihaz ve mühimmatlar ve bunların kullanımına yönelik özel olarak tasarlanmıĢ her
türlü teçhizatı kimyasal silah olarak tanımlamıĢtır.54
Bu tanım, yasam süreci içerisindeki
kimyasal etkisi doğrultusunda ölüme, iĢ görme yetisinin geçici kaybına veya insanlar veya
hayvanlar üzerinde kalıcı zarara yol açan her tür kimyasalı içermektedir.55
Zehirli kimyasal maddeler, anılan SözleĢme‟nin ikinci madde ikinci fıkrasında
tanımlanmıĢtır. Bu tanıma göre; "zehirli kimyasal maddeler, yaĢam süreçleri üzerindeki
kimyasal etkisi yoluyla, insanlarda veya hayvanlarda ölüme, geçici sakatlığa veya daimi
hasara neden olabilecek herhangi bir kimyasal maddedir." Zehirli kimyasal madde deyimi,
kökenine veya üretim biçimine ve tesislerde, savaĢ gereçlerinde veya bir baĢka yerde
üretilmelerine bağlı kalmaksızın, bu tür bütün kimyasal maddeleri içermektedir. Bazı
değerlendirmelerde zehirli (toksik) kimyasallar; kimyasal etkileri nedeniyle insanlar ve
hayvanlar üzerinde ölüme, geçici performans kaybına ve daimi yaralara sebep olan her
türlü kimyasal olarak ifade edilmekte ve bitkiler bu bağlam içinde
değerlendirilmemektedir.56
Kimyasal savaĢ (chemical warfare - CW) ise; kimyasal özelliği sayesinde öldürücü,
yaralayıcı ve tahriĢ edici etkiler gösteren, sis ve yangın meydana getiren, bitki ve metallere
etkili olan katı, sıvı, gaz veya aerosol halindeki maddeler ile yapılan savaĢtır. Her kimyasal
maddenin de ayrı ayrı rumuzları mevcuttur. “Gaz harbi” ve “Kimya Harbi” olarak harp
tarihine geçen savaĢ türü kimyasal maddelerin kullanılmasıyla yürütülen faaliyetleri ifade
etmektedir.57
3.2. Kimyasal Silah Türleri ve Etkileri
Kimyasal silahlar öldürücü veya zararlı etkileri olan kimyasal maddelerin bileĢimidir. Silah
olarak kullanılabileceği düĢünülen baĢlıca kimyasallar ise tabun, sarin, VX, hardal,
hidrojen siyanit ve fosgen gazıdır.58
Kimyasal silahlar etkilerine göre sınıflandırılırlar.
54
SözleĢmenin Türkçe metni için bk. Ġnternet: Resmi Gazete, Sayı: 22960, 10 Nisan 1997, Web:
http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/22960.pdf adresinden 5 Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır. 55
Sarıbeyoğlu, M. (2004). Kitle imha silahlarının kullanımının yasaklanmasına iliĢkin uluslararası
düzenlemeler. İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi, 5, 21–53. 56
Erdurmaz, 2003, 50. 57
Erendil, M. (1994). İkinci Dünya Harbi’nden sonra oluşan silah sistemlerinin taktik ve stratejiye etkileri.
Ankara:Genelkurmay Basımevi, 6. 58
Simons, L. M. (November, 2002). Weapons of mass destruction. National Geographic, 202 (5), 2-35.
25
Sinir ajanları (Tabun, Sarin, Soman, VX), kan zehirleyici (hidrojen siyanid, siyanojen
klorin, arsin), boğucu (klorin, fosgen) ya da yakıcı (hardal, levisit) kimyasal silahlar olarak
sınıflandırılması temel sınıflandırmadır. Bunların yanı sıra kusturucu ve göz yaĢartıcı
gazlar, uyuĢturucu gazlar, yangın çıkaran silahlar da bulunmaktadır. I. Dünya SavaĢı‟nda
klorin, fosgen ve hardal gazları yoğun olarak kullanılmıĢtır. Daha modern sinir gazları
(Tabun, Sarin, Soman and VX) sinir hücrelerinin birbiriyle iletiĢimini engelleyerek canlıyı
etkisiz hale getirir. Sinir ajanı vücuda girdiğinde kaslar sürekli ve istemsiz uyarılır.
Solunum yetmezliği nedeniyle kalp ve akciğerlerin çalıĢması sancılı bir Ģekilde durur ve
ölüm gerçekleĢir.
Kimyasal silahlar hedef ülkede/toplumda asker ve sivilleri saf dıĢı bırakmak, hareket
kabiliyetlerini azaltmak, bitkisel ve hayvansal besinleri zehirleyerek kullanılmaz hale
getirmek amaçlarına yönelik kullanılmak üzere tehdit unsuru olarak bulundurulabilirler.
Esasında yapımı, saklanması ve kullanılması milletlerarası antlaĢmalarla yasaklanmıĢtır.
Normal Ģartlar altında katı, sıvı ve gaz halinde bulunurlar. Vücuda ağız, burun ve boğaz,
göz, cilt, akciğerler ve sindirim sistemi yoluyla girerler. Ġklim koĢullarına bağlı olarak kısa
ve uzun süreli etki yapabilme özellikleri vardır.59
Kimyasal ajanlar taĢıma sırasında genellikle sıvıdır fakat gaz ya da aeresol60
olarak yayılır.
Bunun yanında, ağızdan alınması ya da kas ve damarlara enjekte edilmesi de mümkündür.
Katı ve sıvı kimyasal silah malzemeleri zerrecikler halinde kolayca havayla
yayılabilmektedirler. Bu tür bir zerrecik, gaz gibi solunum sistemiyle vücuda
girebilmekteyken bazı kimyasal silah malzemeleri ise derinin içine sızabilmektedir.61
Kullanım sırasında kimyasal ajanların yeterli miktarda yayılması hedefe verilecek zararın
etkinliğini artırması için zorunludur. Kimyasal ajanlar, sıcaklık, rüzgârın yönü ve Ģiddeti,
nem gibi hava Ģartlarından aĢırı derecede etkilenirler. Bu nedenle açık hava ortamında
yeterli konsantrasyonu sağlamak oldukça zordur. Kimyasal silahların kullanıldığı alan
üzerindeki etkisi, rüzgârın durumu ve çevresel koĢullara göre değiĢim göstermektedir.
Biyolojik silahlara nazaran çok daha fazla miktarlarda kullanılması gereklidir. Ancak
kimyasal silahlar; biyolojik ve radyolojik silahların aksine etkilerini çok hızlı
59
Ġnternet: Aydınkarahaliloğlu, E. (2003). Kimyasal silahlar ve korunma. Bilkent Üniversitesi Resmi Ġnternet
Sayfası. Web: http://www.bilkent.edu.tr/~bilheal/aykonu/Ay2003/January03/kimyasalsilah.htm adresinden 3
Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır. 60
Bir gaz ortamında küçük partiküllerin (sıvı veya katı) dağılması veya erimeden durmasıdır. 61
Sarıbeyoğlu, 2004, 21–53.
26
göstermektedirler. Bu silahlardan korunmanın temel Ģartı solunum sistemi ve derinin
korunmasıdır.
“Kimyasal silahlar, insan sağlığına ağır zararlar veren ya da ölümüne yol açan zararlı
bileĢiklerdir. Bu maddeler insan vücuduna daha çok solunum ve deri yoluyla alınmaktadır.
Genellikle askeri amaçlarla kullanılan bu bileĢikler sinir sisteminin felç olmasına (sinir
gazları); geçici körlük, sağırlık, felç ya da kusmaya; deride, gözlerde ağır yanıklara ya da
solunum güçlüğüne yol açar. DüĢmandan saklanmak ya da düĢmanı ĢaĢırtmak amacıyla
kullanılan sis ve yangın bombaları ile düĢmanın yerini saptamak amacıyla kullanılan
kimyasal yaprak dökücüler ve ot dökücülerde literatürde kimyasal silah olarak kabul edilir.
Kimyasal silahların etkileme Ģiddeti, maddenin cinsine, vücuda giriĢ Ģekline, miktarına,
etkilenme süresine ve kiĢinin bünyesine göre değiĢiklik gösterir. Kimyasal silahların hedef
bölgeyi etkileme oranı; sıcaklık, rüzgâr (hız ve yönü), nem oranı (yağıĢ durumu) ve arazi
Ģartları (arazi Ģekli, bitki örtüsü, toprak yapısı) gibi parametrelerden etkilenmektedir.
3.2.1. Sinir ajanları
Sarin (GB), Tabun ( GA), Soman (GD), Metilfosfafonotioik asit (VX) gibi kimyasal
ajanlar sinir ajanları içerisinde sayılmaktadır. Sinir ajanları en toksik kimyasal savaĢ
ajanları olarak bilinmektedir. Sıvı ve gaz halinde olanlar, tehlikeli ve maruz kalınma
sonrası birkaç dakika içinde ölüme neden olabilecek türdendir. Sinir ajanları kiĢinin sinir
sistemine doğrudan doğruya etki ederler. Sinir hücrelerinin hatalı sinyal göndermelerine
sebep olurlar, hayati fonksiyonları felce uğratırlar. Bu ajanların en büyük etkileri kiĢinin
iskeler sistemine, kaslarına, belli organlarına ve sinir sisteminde görülmektedir.62
Sinir ajanları gaz halinde genellikle renksiz ve tatsızdırlar. Sıvı halinde ise
kahverengidirler. Hemen hemen kokuları yoktur. Havadaki madde algılanabilme sınırına
geldiğinde ajan öldürücü etkilerini göstermiĢtir. Sıvı ve buhar iken deri ve normal
kumaĢtan kolaylıkla geçerler. Sinir gazları kalıcı olmayan G grubu sinir gazları ve daha
uzun süre kalıcılık özelliğine sahip V grubu olmak üzere iki sınıf Ģeklinde tasnif
edilmektedir.
62
Ellison D. H. (2000). Handbook of chemical and biological warfare agents. (First edition). Florida: CRC
Press LLC, 229.
27
3.2.2. Yakıcı ajanlar
Yakıcı ajanlar sülfür, arsenik, nitrojen temelli ya da sülfür-arsenik karıĢımı kimyasallardan
oluĢmaktadır. Bu anlamda Sülfür Mustard (HD), Nitrojen Mustard (HN) (hardal gazları),
Levisit (L), Fosgen oksim (CX) gibi kimyasallar yakıcı ajanlar arasında sayılmaktadır. Bu
ajanlar deri ve solunum yoluyla vücuda girmektedirler. Yakıcı gazlar hücre DNA‟sını
tahrip ederek hücre faaliyetlerini durdururlar. Hücre zehirleyici ve yapısını değiĢtirici etki
gösterirler. Buhar ve sıvı olarak kullanılan yakıcı ajan deriyi yakar, kabarcıklar oluĢturur
ve ciltte genel bir tahribata yol açar. Bu ajanlar aynı zamanda solunum sistemine saldırır ve
ciddi yıkıcı etkilere neden olabilir. Gözler bu tür ajanlara karĢı oldukça hassastır. 63
Yakıcı
ajanlar, renkleri renksizden koyu kahverengiye kadar değiĢen yağlı maddelerdir. Bu
gazların bir kısmı kokusuz olup, diğerlerinin hardal, sarımsak, sardunya gibi kokuları
bulunmaktadır. Yakıcı ajanlar etkilerini sinsice göstermektedirler. 1917 yılında ilk kez
savaĢ alanında Almanya tarafından kullanılan bu ajanlar, Ġran-Irak SavaĢı (1980-88) da
dahil olmak üzere muhtelif çatıĢmalarda kullanılmıĢlardır.64
3.2.3. Kan zehirleyici ajanlar
Hidrojen siyanür (AC) ve Siyanojen Klorür (CK) kan zehirleyici ajanlar olarak tasnif
edilmektedir. Kan zehirleyici ajanlar genellikle gaz veya buhar olarak atılır ve solunum
yoluyla vücuda girerler. Vücut hücrelerinin kandaki oksijeni kullanmalarına engel olmak
suretiyle dolaĢım ve solunum sistemlerini etkilerler. Kan zehirleyiciler renksizdirler.
Bazılarında Ģeftali çekirdeğinin bayıltıcı kokusu veya acı badem kokusu vardır. Bazıları
burnu tahriĢ edebilir. Kan zehirleyici gazı fazla teneffüs eden kiĢiler bir kaç dakika içinde
kendilerini kaybedebilir ve ölebilirler.
3.2.4. Boğucu ajanlar
Boğucu ajanlar akciğer irritanları olarak da adlandırılmaktadır. Fosgen (CG), Difosgen
(DP), Klorin (CL), Klorpikrin (PS) bu sınıfta sayılmaktadır. Bu ajanlar içerisinde en
63
Ellison, 2000, 268. 64
Ġnternet: Organization for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (Last Updated 2013). Types of
chemical agents: blister agents. Hague: OPCW Official Website.Web: http://www.opcw.org/about-chemical-
weapons/types-of-chemical-agent/blister-agents/ adresinden 8 Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır.
28
tehlikelisi Fosgen ajanıdır.65
Boğucu ajanlar, solunum yoluyla vücuda girerler. Nefes
yolları ve akciğeri tahrip etmek suretiyle solunum sistemini etkilerler. Fazla miktarda
alındığında gazla ĢiĢen akciğerler kanın serumu nedeniyle sıvı ile dolar ve oksijen eksikliği
ölüme neden olur. Çok uçucu olan bu gruptaki gazlar genellikle renksiz ve yeni biçilmiĢ
çayır, çürümüĢ saman ve mısır püskülüne benzer koku yayarlar.
3.2.5. Kapasite bozucular
Geçici olarak, akıl hastalıklarına neden olan Psikomimetikler (3-Quinuclidinil benzilat,
LSD), kimyasal toksinler, narkotik bileĢikler (örn: fentanil) ve trankilizanlar (BZ) ve
kloroasetofenon (CN), orto-klorobenilidin-malononitril (CS), dibenzoksazepine
(dibenz[b,f][1,4]oxazepine - CR) gibi göz yaĢartıcı gazlar bu sınıfta sayılmaktadır.
Kapasite bozucular; geçici olarak fizyolojik ve zihinsel etkiler veya her iki etkiyi birden
göstererek personeli aldığı görevi yapamayacak hale getiren kimyasal savaĢ maddeleridir.
Kapasite bozucu ajanlar sinir sisteminin genel düzenini bozarak ya da değiĢtirerek
etkilerini göstermektedirler. Normal kullanımda kalıcı bir yaralanmaya ya da ölüme neden
olmazlar. Ancak göz yaĢartıcıların ya da kusturucu gazların aksine etkilerini saatlerce hatta
günlerce gösterebilirler.66
Bu gazlar genellikle zerreler (aerosol) halinde bazıları da buhar
halinde atılırlar. Solunum yolu ile vücuda girerler. Kan dolaĢımını, sindirim ve sinir
sistemini etkilerler.
Kapasite bozucular, sivil halka karĢı kullanılması pek mümkün olmayan gazlardır. Ancak
askeri faaliyetlerde kullanıldığı gibi, örtülü istihbarat faaliyetlerinde de kullanılırlar. Bu
gaza maruz kalan bir kiĢide, ilk 12 saat içerisinde çevreye intibaksızlık, korku,
hareketsizlik veya gayesiz dolaĢma gibi belirtiler görülürken, 12–96 saat içerisinde hayal
ve sayıklamalar ve olağan dıĢı davranıĢlar ortaya çıkmakta ve 96 saatin sonunda normale
dönüĢ baĢlamaktadır. Bunlar kalıcı olmayan gazlar olup, pulmoner ödem ve bunun
sonucunda boğulma yaparlar.67
65
Fosgen ajanı ilk olarak John Davy tarafından 1812 yılında sentezlenmiĢtir. Kimyasal savaĢ alanındaki
ilerlemelere müteakip 1917‟de Almanya tarafından kullanılmıĢlardır. Genellikle klorin ile birlikte
kullanılmaktadır. Ġnternet: Medical management of chemical casualties handbook: pulmonary agents. (1995,
Sept. Retrieved Nov.7/2004). U.S. Army Medical Research Institute of Chemical Defense. Web:
http://www.fas.org/nuke/guide/usa/doctrine/army/mmcch/PulmAgnt.htm adresinden 9 Aralık 2014 tarihinde
alınmıĢtır. 66
Ellison, 2000, 313. 67
Sağlık Bakanlığı, 2000, 6.
29
KargaĢalık bastırıcılar; normal olarak katı halde bulunurlar, ısıtıldıklarında buharlaĢır ve
sonra yoğunlaĢıp zehirli aerosoller oluĢtururlar. Atıldığı anda beyaz veya sarı renkte
görülebilir ancak hava ile karıĢtıktan sonra genellikle renksizdirler. Yoğunluğu az olduğu
zaman bu gazların kokusu yanan donanma fiĢeklerine benzer. CN ve CS nadiren hayati
tehlikeye neden olmakta ancak burun ve göz iritasyonu, öksürük, nefes darlığı ve kusmaya
neden olabilmektedirler. Bu gazlar genel olarak ayaklanmaları ve toplumsal olayları
bastırmada kullanıldığı gibi zehirli gazların tesirlerini artırmak amacıyla zehirli gazlarla da
beraber kullanılır. Bununla birlikte kargaĢalık bastırıcı ajanların savaĢ metodu olarak
kullanımı yasaklanmıĢtır.68
3.2.6. Bitkilere, tesis ve malzemeye karĢı etkili olanlar
Bitkilere (antiplant) karĢı kullanılan kimyasal savaĢ maddeleri herbisitler ve yaprak
dökücüler (defoliant) olarak ikiye ayrılmaktadır. 2,4-D, 2,4,5-T, Kakodilik asit, Pikloram
gibi kimyasal ajanlar bitkilere karĢı kullanılabilmektedir. Herbisitler, kimyasal bileĢikler
olup, bitkilere etki etmektedirler. Bitkilerin geliĢmelerini geciktirir, durdurur, hızlandırır,
kurutur veya sarartarak yapraklarını dökebilirler. Herbisitlerin insanlara, hayvanlara karĢı
zehirliliği azdır. Yaprak dökücülerin Amerikalılar tarafından Vietnam da kullanıldığı ve
bölge halkı tarafından sarı yağmur olarak adlandırıldığı iddia edilmektedir.69
Tesis, teçhizat ve malzemeyi tahrip etmek amacıyla kullanılan, kimyasal savaĢ
maddelerine “antimateryal savaĢ maddeleri” denilmektedir. Bazı hayati öneme haiz tesis,
malzeme, elektronik cihazlar ve araçların kimyasal gazlarla kirletilmesi, onların doğrulukla
kullanılmasına imkân vermemektedir.
3.2.7. Sis ve Yangın maddeleri
Tarihin eski çağlarında bile insanlar dumanın gizleyici özelliğinden istifade etmiĢlerdir.
ÇeĢitli yöntemlerle meydana getirdikleri dumanla düĢmanlarını yanıltmıĢlardır. Özellikle
katranla karıĢtırılmıĢ ıslak saman kullanılarak gizleyici sis temin edilmiĢtir. Sis ajanları,
68
Ġnternet: Organization for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (Last Updated 2013). Types of
chemical agents: riot control agents. Hague: OPCW Official Website. Web: http://www.opcw.org/about-
chemical-weapons/types-of-chemical-agent/riot-control-agents/ adresinden 10 Aralık 2014 tarihinde
alınmıĢtır. 69
Westing, A. H. (2012). Pioneer on the environmental impact of war. (First Edition). Putney VT: Springer,
43-48.
30
sisi meydana getiren kimyasal maddelerin havadaki su buharı ile birleĢerek ıĢığı
geçirmeyen bir ortam oluĢturmasını sağlamaktadırlar. Bir sis bulutunun ömrü veya
kalıcılığı meteorolojik Ģartlara bağımlıdır. Muharebede kullanılan sisler genel olarak
gizleyici sisler, iĢaret sisleri olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sislerin bir kısmı zehirli, bir
kısmı da zehirsizdir. Zehirli sislere uzun süre maruz kalındığında boğucu etki gösterirler.
Zehirsiz sisler ise; moral bozmak ve diğer gazların teĢhisini gizlemek ve ĢaĢırtmak için
kullanılırlar. Bunların yoğun olduğu yerde uzun süre kalmak ciltte tahriĢlere ve hastalıklara
neden olabilmektedir.
Yangın maddeleri büyük yangınlar çıkarmak ve personele ve tesisata zarar vermek için
kullanılmıĢtır. Bu ajanlar içerisinde Termitler (TH), Magnezyum (MG), T-Yanabilir
Hidrokarbonlar (petrol gibi) en önemli tutuĢturuculardır.70
Alev makineleri I. Dünya
SavaĢında bir anti-personel silah olarak kullanılmıĢ, sonradan geliĢtirilmek suretiyle II.
Dünya SavaĢında kullanılmıĢtır. II. Dünya SavaĢı‟nda yangın bombaları Almanya ve
Japonya‟nın yenilmelerinde önemli rol oynamıĢtır. Yangın maddeleri sahra Ģartlarında;
binaları, sanayi tesislerini, mühimmatı ve akaryakıt depolarını vs. yakmak için
kullanılabilirler. Modern askeri yangın maddeleri; yağlı yangın maddeleri, madensel
yangın maddeleri, karıĢık (yağlı ve madensel) yangın maddeleri olmak üzere üçe
ayrılmaktadır.
3.3. Kimyasal Harp Ajanlarının Tarihsel GeliĢimi ve Silah Programları
Kimyasal harp maddelerinin kullanımı savaĢ tarihi kadar eskilere dayanmaktadır. Kimyasal
silahların geliĢmiĢ Ģekilleri antik ve klasik dönemlere ait kazılarda bulunmuĢtur. Bunun
yanı sıra M.Ö. 2000‟li yıllarda Hindistan‟daki savaĢlar esnasında zehirli gazlar
kullanıldığına dair çeĢitli kayıtlar bulunmaktadır.71
Ġngiltere Leicester Üniversitesi araĢtırmacılarından arkeolog Simon James kimyasal
silahların 2000-2500 yıllık bir tarihi olduğunu iddia etmektedir. James erken dönem
kimyasal silahlara iliĢkin kanıtlarını, M.S. 256‟daki Antik Roma kalesinde gerçekleĢen bir
70
Ġnternet: U.S. Departments of the Army, The Navy, And The Aır Force And Commandant Marıne Corps.
(1995, Dec). Treatment of chemical agent casualties and conventional military chemical injuries. FM 8-
285/NAVMED P-5041/AFJMAN 44-149/FMFM 11-11 FM 8-285/NAVMED P-5041/AFJMAN 44-149/FMFM
11-11. Washington. Web: http://www.public.navy.mil/surfor/Documents/P_5041.pdf adresinden 13 Aralık
2014 tarihinde alınmıĢtır. 71
Hersh, S. M. (1968). Chemical and biological warfare: America’s hidden arsenal. Indianapolis: The
Bobbs-Merrill Company. 3.
31
savaĢın kalıntılarına dayandırmaktadır. Kasabanın surları altından çıkarılan 20 Romalı
asker üzerinde yapılan incelemede savaĢ izlerine rastlanmadığı ve muhtemelen zehirli
gazla öldürüldükleri belirtilmiĢtir. Kaleyi aĢmaya çalıĢan Roma askerlerinin açtığı tünellere
kükürt kristalleri, zift ve katrandan oluĢan bir karıĢım püskürtülmüĢ ve bu dumanın
askerleri zehirlediği iddia edilmiĢtir.72
Kimyasal silahlarla ilgili Eski Yunan, Pers, Ġngiliz ve Roma tarihlerinde birçok kayda
rastlanmaktadır. Eski Yunanlılar kaleleri düĢürmede M.Ö. 5‟inci yy‟de ateĢi (alevi)
kullanmıĢlardır. M.Ö. 431–404 arasında gerçekleĢen Peloponez Muharebelerinde “Platea”
Ģehrinin kuĢatılmasında kükürt, zift ve odunun yanmasından çıkan zehirli gazlar
kullanılmıĢtır. M.S. 1453 yılında bir Rum tarafından bulunan ve “Rum AteĢi” adı verilen
kükürt, zift, tuz, gazyağı ve zeytinyağı karıĢımının Ġstanbul‟u kuĢatan Fatih Sultan
Mehmet‟in ordularına karĢı kullanıldığı bilinmektedir. Kuzey Amerika‟da Kızılderililerin
balık yağı ile doyurulmuĢ zehirli sarmaĢığı yakarak zehirli gaz elde ettikleri
söylenmektedir.
Kimyasal savaĢ maddelerinin bilinçli olarak yapılması ve kullanılması 19. yüzyılın
baĢlarında, kimya sanayiindeki geliĢme ile olmuĢtur. Bilimsel anlamda kimyasal savaĢ
ajanlarının ilk kullanımı 1854 yılında Kırım Muharebesi sırasında Ġngilizler tarafından
hazırlanmıĢ fakat kullanılmamıĢtır. Modern kimyasal silahların ilk nüveleri
sayabileceğimiz ve rüzgârla kolayca dağıtılabilen “klorin, klorpikrin, fosgen ve hardal
gazı” 1900‟lü yılların baĢında geliĢtirilmeye baĢlanmıĢtır. Aradan 10 yıl geçmeden topçu
mühimmatına yerleĢtirilebilen “levisit” geliĢtirilmiĢtir.
Modern kimyasal silah olarak sayabileceğimiz kimyasalların Birinci Dünya SavaĢı'nda
kullanımı standart mühimmatın kimyasal maddelerle doldurulması Ģeklinde
gerçekleĢmiĢtir. Almanlar basit olarak, klorin dolu kutuları esen rüzgâra doğru açmak
suretiyle yayılmasını sağlayarak basit bir kimyasal silah kullanma yolu keĢfetmiĢlerdir.
Bundan kısa bir süre sonra, Fransızlar fosgeni mermilerin içine koymayı baĢarmıĢlar ve bu
yöntem kimyasal silahların temel atma vasıtası haline dönüĢmüĢtür.73
Birinci Dünya SavaĢı
esnasında keĢfedilmiĢ ve yürütülmüĢ olan kimyasal savaĢın ilk konsepti vücuda deri
72
Ġnternet: Tharoor, I. (2009, Feb.) Why chemical warfare is ancient history. Time. Web:
http://www.time.com/time/world/article/0,8599,1879350,00.html#ixzz2RZQT6CHK adresinden 15 Aralık
2014 tarihinde alınmıĢtır. 73
Ġnternet: Federation of American Scientists. (2007). Chemical weapons – ıntroduction. Washington: FAS
Online, 2. Web: http://www.fas.org/nuke/intro/cw/intro.htm adresinden 01 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır.
32
yoluyla etki etmek, ikinci konsepti ise deriye ulaĢmayla birlikte koruyucu maskeye nüfuz
ederek veya onu etkisiz hale getirerek, solunum sistemini korumasız duruma düĢürmek
olmuĢtur. Ancak, kullanılan kimyasal maddenin yayılması için etkin yöntemlerin
bulunması çok önemli hale gelmiĢ, bu nedenle devletler atma vasıtalarını geliĢtirmek için
gayretlerini birleĢtirmiĢlerdir. Kimyasal silahların günümüze ulaĢan geliĢim süreci sonunda
denebilir ki, II nci Dünya SavaĢından önce kullanılan kimyasallar “klasik” kimyasal
silahlardır. Nispeten basit, endüstriyel kimyasal maddeler veya onların türevleridir.
Örneğin fosgen, gözleri tahriĢ eden ve solunum sistemini etkileyen bir maddedir, hidrojen
siyanid ise, hücrelere oksijen transferini önleyen bir maddedir ancak Ģimdi bu maddeler,
bütün dünyada iplik sanayii için akrilik polimer imalatında kullanılmaktadır.74
Birinci Dünya SavaĢı sırasında kimyasal silahlar baĢarı ile kullanılmıĢtır. SavaĢan her iki
taraf büyük çapta kimyasal silah kullanmıĢ ve sonuçta 90.000‟den fazla kiĢinin ölümü de
dâhil olmak üzere 1.300.000 kiĢinin çeĢitli biçimlerde zarar görmüĢtür.75
Birinci Dünya
SavaĢı‟nda savaĢan her iki blok da binlerce ton hardal gazı kullanmıĢlardır. Gaz saldırısına
bağlı en büyük kayıp elli bin kiĢi ile Rus cephesinde olmuĢtur. Bunun üzerine Ruslarda bu
konu üzerinde çalıĢmalar baĢlatmıĢtır. Kimyasal silahlar özellikle öldürücü olmaktan çok,
büyük lojistik, tıbbi ve personel sorunlarına yola açmıĢtır Ġlk göz yaĢartıcı gaz 1914‟te
Fransızlar tarafından kullanılmıĢtır. Mayıs 1915‟te Alman birlikleri tarafından Ruslara
karĢı 220 ton fosgen kullanılmıĢ ve sonuçta yeterli teçhizatı olmayan Ruslar büyük zayiat
vermiĢtir. Bu saldırıların Ruslara verdiği zararın boyutu tam olarak bilinemezken, Alman
birliklerinden en az 3000 askerin ölümüne neden olduğu bilinmektedir.76
1915
Ağustosunda “Ypres”te (Ġper) Almanların Fransızlara karĢı zehirli gazları kullanmaları
modern savaĢ tekniğinde yepyeni bir çığır açmıĢtır. Bu savaĢta boğucu, yakıcı, kusturucu
gazlar kullanılmıĢtır. 1917 Temmuz'unda Almanlar, sinsi bir Ģekilde deriden ve kumaĢtan
geçerek, ıstıraplı yanıklara sebep olabilen, aynı anda koruyucu maskeyi etkisiz hale
getirebilen ve kusmaya neden olan hardal gazını kullanmayı baĢarabilmiĢtir. Bu iki olay,
devletleri kimyasal teknolojilerini geliĢtirmeye zorlamıĢtır. Bazı güçlü devletler, savunma
ve saldırı konseptlerine büyük katkı sağlayabileceğini düĢündükleri kimyasal silahları
geliĢtirmekle kalmamıĢ, dönemin bir gereği olarak ittifak içinde bulunulan küçük
devletlere satma yoluna giderek, hızlı bir Ģekilde yayılmalarına da sebep olmuĢtur.
74
Erdurmaz, 2003, 51. 75
Barnaby, F. (2004). How to build a nuclear bomb and other weapons of mass destruction. (U.S. third
edition) New York: Nation Books, 55. 76
Bhushan, K., Katyal G. (2002). Nuclear, biological and chemical warfare. (First edition). New Delhi:
S.B. Nangia A.P.H. Publishing Corporation, 372.
33
Birinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra kimyasal savaĢ tehdidi daha çok ciddiye alınmıĢ, hem
korunma ve tedavi hem de saldırı ve eğitime yönelik araĢtırmalara ağırlık verilmiĢtir. Yeni
gaz maskeleri geliĢtirilmiĢ, yağlı bezler, kauçuk teçhizat, uçak ve tanklarda gazları taĢıyıcı
sistemler üzerinde çalıĢmalar yapılmıĢtır 28 Haziran 1918‟de Amerika da Kimyasal Harp
servisi kurulmuĢtur. Mary- Lend Edgewood da kimyasal mühimmat üretimi için tesis
kurulmuĢtur. Kimyasal harp maddelerinin Rus Devriminde de kullanıldığına dair bilgiler
mevcuttur. 1920‟lerde kimyasal ajan içeren mermiler ve patlayıcılar imal edilmiĢtir.
1930‟larda uçaklardan fırlatılabilen G serisi sinir ajanları ve müteakip yıllarda füze
baĢlıkları ve püskürtme tankları üretilmiĢtir. 1930'lu yıllarda Japonlar yoğun bir kimyasal
silah programı yürütmüĢler ve zehirli kimyasal maddeleri Çinliler üzerinde denemiĢlerdir.
Almanlar 1930‟ların sonunda ayda 12,000 ton üretim kapasitesine sahip fabrikalar kurarak,
on binlerce ton tabun, sarin ve soman sinir gazlarını üretmiĢlerdir. Ġttifak devletlerinin
Almanya‟nın muazzam kimyasal silah stokunu keĢfetmeleri sonucunda, Almanlara nazaran
daha az geliĢmiĢ olan kimyasal endüstrilerini geliĢtirmek maksadıyla, kendi aralarında
baĢlattıkları bilgi alıĢveriĢi ve dayanıĢma süreci neticesinde bir daha engellenmemek üzere
bu silahların geliĢtirilmesi baĢlatılmıĢtır. Fransa ve Ġngiltere bu geliĢim sürecinin öncüsü
olmuĢ, iĢgal altında bulunan ve bulunmayan ittifak devletlerine bol miktarda kimyasal silah
bağıĢlamıĢlardır.
1925 yılında 42 ülke tarafından imzalanan Cenevre Protokolü ile kimyasal harp
maddelerinin kullanımı yasaklanmıĢ olmasına rağmen 1936-1937 de Ġtalyan'lar HabeĢistan
harbinde defalarca, sivil halk da dahil, hardal gazı (HD) kullanmıĢlardır. Japonya;
Mançurya'da 800 den fazla gaz saldırısında bulunmuĢtur. Cenevre protokolünün
imzalanmasından 11 yıl sonra 1936 da Ġtalyanların HabeĢistan‟a zehirli gaz kullandıklarına
bütün dünya Ģahit olmuĢtur.
Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında birçok yeni kimyasal silah geliĢtirilmiĢtir. Almanlar
tarafından sinir gazlarının ilk örnekleri bu dönemde üretilmiĢtir. SavaĢ sırasında büyük
sinir gazları stokları meydana getiren Almanlar bunları kullanmaktan çekinmiĢler ve bu
gaz stokları savaĢ sonunda müttefiklerin eline geçmiĢtir. 1950'li yıllarda Amerikalılar ve
Ruslar tarafından Ġkinci Dünya harbi sonrası Almanya'dan ele geçirilen sinir gazları
34
yoğunlaĢtırılarak VX kalıcı sinir gazı Amerikalılar, VR-55 ve goman ise Ruslar tarafından
üretilmiĢtir.77
1963–1967 Yemen savaĢında diğer gazlar ile birlikte hardal gazı da kullanılmıĢ, fakat bu
durum uzun süre kamuoyundan saklanmıĢtır. 1968'de kimyasal harp maddesi üretimini
durdurduğunu açıklamasına rağmen ABD; Vietnam'da kargaĢa bastırıcı gazları ve
herbisitleri kullanmıĢtır. 1970 lerde Laos, Kamboçya, Vietnam ve Afganistan‟da kimyasal
silah kullanım iddiaları oldukça uzun süre gündemi meĢgul etmiĢtir.78
Irak, 1980-88 Ġran –
Irak SavaĢı‟nda Ġran birlikleriyle, 1988 yılında Kürt sivillere karsı kimyasal silah kullanmıĢ
ve binlerce kiĢinin ölümüne sebep olmuĢtur.79
Tüm bu geliĢmeler silahsızlanma
çalıĢmalarını hızlandırmıĢ; Ocak 1989‟da Paris Konferansı yapılmıĢtır. BirleĢmiĢ Milletler
Silahsızlanma Konferansı Kimyasal Silahlar ÇalıĢma Grubu‟nca hazırlanan taslak
Kimyasal Silahlar SözleĢmesi 1992 de kabul edilerek 3 Ocak 1993 te imzaya açılmıĢtır.
Kimyasal Silahlar SözleĢmesine kadar geçen sürede ve sonrası dönemde yaklaĢık 20
devletin kimyasal silah programı bulunduğu tahmin edilmektedir. Bahse konu SözleĢme‟ye
taraf ABD, Arnavutluk, Çin, Hindistan, Ġran, Japonya, Libya, Pakistan, Rusya, Myanmar
(Burma), Sırbistan, Sudan, Suriye Vietnam gibi ülkeler kimyasal silah programı
yürüttüklerini kabul etmiĢlerdir. Aynı zamanda SözleĢme‟ye taraf olmayan Ġsrail, Kuzey
Kore, Mısır ve Tayvan‟ın da kimyasal silah programına sahip oldukları
değerlendirilmektedir.
4. BĠYOLOJĠK SĠLAHLAR
Biyolojik savaĢ, “tersine kamu sağlığı80
” olarak adlandırılmaktadır. Çünkü insanları,
hayvanları ve bitkileri öldürme ya da tesisata zarar verme maksadıyla hastalıkların ve
doğal zehirlerin kasti olarak kullanıldığı bir süreç vardır. Bakteriler, riketsiyalar, funguslar,
virüsler ve bunlardan üretilen toksinler potansiyel biyolojik silah ajanı olarak
77
Erdurmaz, 2003, 51. 78
Croddy, E. A., Wirtz, J. J., Larsen, J.A. (Editors). (2005). Weapons of mass destruction, volume 1:
chemical and biological weapons, an encyclopedia of worldwide policy, technology, and history. California:
Library of Congress Cataloging-in-Publiction-Data, 165. 79
Haugen, D. M. (2001). At issue series: biological and chemical weapons. (Second Edition). San Diego:
Greenhaven Press, 13, 98. 80
Cohen, H. W., Gould R.M., Sidel V. W. Bioterrorism ınitiatives: public health in reverse? (1999, Nov.).
American Journal of Public Health, 89 (11), 1629–1631.
35
kullanabilmektedir. Biyo-ajanların ve toksinlerin yaratabileceği yıkım, bu silahların askeri
olarak kullanımına neden olmuĢtur.
Biyolojik silahlar sadece insanlara karĢı değil, askeri hedeflere, hayvanlara, tahıllara karĢı
da kullanılabilirler. Örneğin, denizlere petrol döküldüğü zaman temizlemek için kullanılan
bir bakteri, askeri yakıt depolarına karĢı kullanıldığı takdirde, o yakıt depolarını çok çabuk
Ģekilde bitirebilir. Biyolojik silahlar doğada hâlihazırda canlılarda bulunan zehirlerin, virüs
ve bakterilerin çoğaltılarak silah haline getirilmesi ile elde edilmektedir. Böylece hem
askeri hedeflere hem de sivil halkı ve yaĢam alanlarına verebileceği tahribat nedeniyle
biyolojik silahlar çok tehlikelidir.81
Biyolojik silahlar mikroorganizmaların82
patojenik83
etkileri ile çalıĢmaktadır. Patojenik
mikroorganizmaların milyonlarcası küçük bir paket oluĢturmakta ve bunları kullanmaya
kararlı kiĢi hiçbir güvenlik önlemine yakalanmadan rahatça dolaĢabilmektedir. Biyolojik
silah programlarına konu olan birçok biyo-ajan ve bunlardan kaynaklı hastalıklar, zaten
doğal olarak dünyamızda bulunmaktadır. Bu nedenle biyolojik savaĢta kullanılabilecek
etkenlerin topraktan, insandan veya hayvanlardan elde edilmesi ya da üretimi zor değildir.
Bunun yanı sıra bu ajanların dünyadaki 54 kültür koleksiyonu merkezinin birinden satın
alınması mümkündür.84
ÇeĢitli fırlatma ya da ortama yayma vasıtaları kullanılarak hedef
bölgeye saçılan biyolojik silahlar insan vücudu gibi uygun bir ortam bulduklarında
çoğalmaya baĢlamaktadır. Biyolojik silahların uygun çevresel Ģartlarda çoğalma özelliği
diğer kitle imha silahlarının hiçbirinde mevcut değildir.
Biyolojik ajanlar çift kullanıma (dual-use) yatkın ajanlardır. Kendiliğinden oluĢan
hastalıklarla mücadele etmek için mikroorganizmalardan üretilen aĢılar gibi kasıtlı olarak
bir hastalığın ortaya çıkarılması ve yayılması da mümkündür. Yasal medikal, tarımsal,
endüstriyel amaçlarla kullanılan biyolojik materyal ve ekipmanlar küçük tesislerde örtülü
81
Kibaroğlu, 2002, 3. 82
Mikroorganizma; gözle görülmeyecek kadar çok küçük hayvan veya nebata verilen isimdir.
Mikroorganizmalar mikron veya milimikron büyüklüğünde ve hatta daha küçük boyda olabilirler. (Mikron:
1/1.000 mm. Milimikron: 1/1.000.000 mm). 83
Patojen; hastalığa neden olan her türlü organizma ve madde için kullanılmaktadır. 84
Ġnternet: Bal, Ç. (2004). Biyolojik silahlar. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ABD, 1. Web:
http://www.biyolojidunyasi.com/Biyolojik%20_Silahlar.pdf.
36
olarak biyolojik silah programlarında kullanılabilmektedir.85
Biyolojik savunma
mekanizmaları için üretilen mikroorganizmaların saldırı amaçlı kullanılıp
kullanılmayacağını denetlemek çok zor bir eylemdir. Biyo-silahların mikroskobik
boyutlarda olması ve inkübasyon (kuluçka) süreci sonunda etkili olması gibi nedenlerle bu
silahlara maruz kalanlar semptomlar ortaya çıkana kadar hedef olduklarının farkına
varamamakta ve bu silahları kullanan için hedef bölgeyi rahatça terk etme fırsatı ortaya
çıkmaktadır.
Biyolojik silahların yayılmasına iliĢkin endiĢe, bu silahların maliyetinin düĢük etkilerinin
yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Biyolojik silahların maliyetlerinin çok düĢük
olması nedeniyle bu silahlar “Fakir Devletlerin Atom Bombası”86
olarak
anılmaktadır.1969‟daki BM raporuna göre bir kilometrekarelik bir alanda konvansiyonel
silah kullanımı 2000 dolar, nükleer silah kullanımı 800 dolar, kimyasal sinir gazları
kullanımı 600 dolar, biyolojik silah kullanımı ise yalnızca 1 dolarlık bir bütçe
gerektirmektedir.87
Bu düĢük maliyete karĢın örneğin, 1977 yılından beri kesin olarak kökü
kurutulan çiçek hastalığı virüsünün laboratuvar örneklerini çalıp birkaç kiĢiye bulaĢmasını
sağlayan biri, on iki ay içinde tüm dünyada seksen milyon insanın ölümüne yol
açabilecektir. Kaldı ki gerçekte de, çiçek hastalığı virüsüne karĢı koruyucu aĢı stoku tüm
dünya nüfusuna yetecek miktarda olmayıp böyle bir senaryonun gerçekleĢmesi durumunda
dünya nüfusunun yaklaĢık yüzde otuzu tamamen korunmasız kalıp ölebilecektir.88
Biyolojik silahlara sahip devletlerin ekonomik ve askeri açılardan ciddi kazanım elde
ettiklerini söylemek güçtür. Ancak özellikle birçok devlet güvenilir ve etkin stratejik
caydırıcılığı bulunan nükleer silahları tamamlayıcı bir unsur olarak ellerinde
bulundurulmuĢlardır. Bunun yanı sıra nükleer silaha sahip olacak bilgi birikimi ve
teknolojik imkânları olmayan otoriter yönetime sahip devletler de bu silahları bir emniyet
unsuru olarak görmüĢler ve stoklamıĢlardır.
85
Ġnternet: Kerr, P. K. (2008, Feb). Nuclear, biological, and chemical weapons and missiles: status and
trends. CRS Report for Congress, 15. Web: http://www.fas.org/sgp/crs/nuke/RL30699.pdf adresinden 17
Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır. 86
Ġnternet: U.S. Congress: Office of Technology Assessment. (1993, Dec). Technologies underlying weapons
of mass destruction, OTA-BP-ISC-115,Washington, DC: U.S. Government Printing Office, 171. Web:
http://ota.fas.org/reports/9344.pdf adresinden 20 Aralık 2015 tarihinde alınmıĢtır. 87
Douglass, J. D., Livingstone N. C. (1987). America the Vulnerable: The Threat of Chemical and
Biological Warfare. (First Edition). Lexington, MA: Lexington Books, 16. 88
Garret, L. (January/February 2001). The Nightmare of bioterrorism. Foreign Affairs, 80(1), 80–81.
37
4.1. Biyolojik Silahlara ĠliĢkin Kavramsal Çerçeve
Biyolojik silahlar; on yıllar boyunca bakteriyolojik silahlar olarak anılmıĢtır.
Bakteriyolojik terimi yalnızca bakterilerden kaynaklı silahları incelemiĢ; virüsler ve
funguslar kapsama dâhil edilmemiĢtir. Biyolojik silah kavramı ise yeni geliĢen bir kavram
olup bakteriler, virüsler, funguslar ve toksinleri de içermektedir. ABD Merkezli Hastalık
Kontrol ve Önleme Merkezi (Centers for Disease Control and Prevention - CDC) ve
uzmanların ortak kanaatlerine göre çiçek, Ģarbon, tularemi, hemorojik ateĢ etkenleri ve
botulinum toksini en önemli ve potansiyel kullanıma en yatkın biyolojik silahlardır.89
10
Nisan 1972 tarihli Bakteriyolojik (Biyolojik) ve Zehirleyici Silahların GeliĢtirilmesi,
Yapımı ve Stoklanmasının Yasaklanması ve Bunların Ġmhasına ĠliĢkin SözleĢme'nin
(Biyolojik Silahlar SözleĢmesi - BTWC) birinci maddesine göre ise; "hiç bir surette elde
bulundurulmayacak unsurlar, her türlü mikroplu etkenler, diğer biyolojik elemanlar veya
menĢei ve üretim yöntemi ve çeĢitleri ne olursa olsun toksinlerin önleyici, koruyucu ve
diğer barıĢçı gayeler için gerekli olduğunu doğrulamayan miktarları ile bu çeĢit etken ve
toksinlerin dostça olmayan amaçlarla veya silahlı çatıĢmalarda kullanılmasına yarayan
silah, teçhizat ve atıĢ araçlarıdır."
Biyolojik silahlar, her tür canlı organizmadan elde edilen ve insanlar, hayvanlar ve
bitkilerin organizmalarında çoğalmak suretiyle hasta edici ya da öldürücü etki yapan
silahlardır.90
Bir baĢka tanımla biyolojik silahlar düĢmanın savaĢma yeteneğini doğrudan
ya da dolayı olarak azaltmak amacıyla virüslerin, bakterilerin ya da toksinlerin kasıtlı bir
Ģekilde insanların bulunduğu ortama yayılmasını sağlayacak düzeneklerdir. Ġnsan, hayvan
ve bitkilerde ölüm veya zarar meydana getirmek, malzemeyi hasara uğratmak amacıyla
mikroorganizmaların veya bunların toksinlerinin kasten kullanılmasına ise biyolojik savaĢ
denilmektedir.
Biyolojik harp maddeleri bulaĢıcı, zehirli ve hayatta kalma yetenekleri türlerine ve çevre
koĢullarına göre değiĢebilen mikrobiyolojik özelliklere sahiptir. Mikroorganizmaların ya
da bunların toksinlerinin biyolojik silaha dönüĢtürülebilmesi için; düĢük maliyetli,
üretimleri ve kamuflajları kolay, kuluçka devreleri kısa, hastalık yapma yetenekleri
89
Osterholm, M. T. (2001). Bioterrorism: a real modern threat. W. M Scheld., W. A. Craig, J. M. Hughes
(eds), Emerging Infections 5, Washington: ASM Press, 213. 90
Rauch, E. (2000). Biologieal warfare, Encyclopedia, III, 45, naklen Pazarcı, H. (2000). Uluslararası Hukuk
Dersleri, (IV. Baskı) Ankara: Turhan Kitabevi, 214.
38
yüksek, dıĢ Ģartlara dayanıklı, kolay depolanabilir, teĢhis ve tedavileri güç, retroaktivite
tehlikesi önlenmiĢ olmalı ve az miktarı büyük kitleleri etkileyebilmelidir.
4.2. Biyolojik Harp Maddelerinin Sınıflandırılması ve Etkileri
Biyolojik unsurların silah haline dönüĢtürülmesi, kimyasal silahların aksine daha zor ve
tehlikelidir. Bu aĢamaların son derece titiz ve üstün teknolojik imkânlar ve ortamlar
kullanılarak geçilmesi Ģarttır. Biyolojik silahların etkilerinin kontrolü de oldukça kısıtlıdır
ve özellikle meteorolojik Ģartların beklenmeyen Ģekilde değiĢmesi son derece farklı
sonuçlara yol açabilir. Biyolojik silahlar kimyasal silahlara oranla çok daha az miktarlarda
kullanılırlar ancak daha ciddi ve çok sayıda ölümlere yol açabilirler.91
Biyolojik harp
maddeleri mikrobiyoloji yönünden; patojenler (bakteriler,92
virüsler,93
riketsiyalar,94
klamidyalar,95
funguslar96
) ve toksinler97
olarak tasnif edilmektedir. 10 milyon dolardan az
bir yatırımla kurulacak bir tesiste harp türü bakteri, virüs ve biyolojik zehirleri kasıtlı
kullanarak çok sayıda insanı hastalık, virüs salgını ve zehirleme yoluyla öldürülebilir ya da
uzun süre iĢ göremez hale getirebilirler.
Patojen biyolojik harp maddesi vücuda alındığında; ateĢ, halsizlik, kusma, ishal, solunum
güçlüğü ve devam eden süreçte hızlı kilo kaybı belirtileri ortaya çıkmaktadır. Solunum
yolu ile oluĢan enfeksiyonlarda ölüm sebebi çoğu zaman akciğer ödemidir. Patojen
etkenlerin yol açtığı hastalıkların tedavileri güç ve pahalıdır. BağıĢlık sistemini hedef alan
silahlar bağıĢıklığı oluĢturan hücreleri etkiler. Bu nedenle bunlara karĢı geliĢtirilen aĢılarla
yeterli koruma sağlanamamaktadır. Patojen biyolojik harp maddelerinin kısa sürede
etkisini göstermesi için bu maddeler aerosol hale getirilmektedir. Patojen ajanların
arazideki kalıcılığı saatlerden günlere kadar (spor ve kapsül formunda olanlar yıllarca)
kalabilir. Toksinlerin kalıcılığı birkaç günden haftalara kadar değiĢiklik gösterebilir.
91
Kibaroğlu, 2003, 122-142. 92
Bakteriler; tek hücreli, serbest yaĢayabilen ve basit bölünme ile üreyen organizmalardır. 93
Virüsler ya RNA ya da DNA olmak üzere genetik malzeme içeren ev bir hücreden diğerine geçiĢini
kolaylaĢtıran bir koruyucu kabuğa sahip, içlerinde yaĢayabilecekleri canlı organizmalara ihtiyaç duyan çok
küçük canlılardır. 94
Riketsiyalar; hem bakterilerin hem virüslerin özelliklerini taĢıyan mikroorganizmalardır. Bit, pire ve
kenelerle bulaĢırlar. 95
Klamidyalar; kendi enerji kaynaklarını üretemedikleri için hücre içinde yaĢayan parazitlerdir. 96
Funguslar (Mantarlar); Fotosentez yapamayan, oksijensiz büyüme yeteneğine sahip ve çürüyen bitkilerden
beslenen ilkel organizmalardır. 97
Toksinler (Zehirler); suni kimyasal madde zehirlerden farklı olarak insanlarda ve hayvanlarda kötü klinik
etkilere yol açan canlı organizmalardır.
39
Toksinler kaynaklarına göre gruplandırıldıklarında; Anthrax, Botulinum, Tetanos, Difteri
Kolera, Shigella, Dizanteri toksinleri ve Alfatoksin “mikroorganizma kaynaklı toksinler”
olarak sınıflandırılabilirler. Çizgili-çıngıraklı-kobra-deniz yılanları, kurbağa, yumuĢak
deniz mercanı, deniz kabuğu zehirleri “hayvan kaynaklı toksinler” grubunda sayılırken;
deniz yosunu, mavi yeĢil su yosunu zehirleri “bitki kaynaklı toksinler” olarak
sınıflandırılmaktadır. Toksinler zehirleyici özelliklerine göre Nörotoksinler (sinir zehirleri)
ve Sitotoksinler (hücre zehirleri) olarak iki grupta tasnif edilebilmektedir. Nörotoksinlerin
etkileri kimyasal harp maddelerinden sinir gazlarına benzemektedir. Ancak Anthraks
(Ģarbon) ve Botulinum toksinleri en güçlü kimyasal silahlardan sayılan VX sinir gazından
daha tehlikelidir.
Biyolojik harp maddeleri hedeflerine göre; “insanlara karĢı kullanılan”, “hayvanlara karĢı
kullanılan”, “bitkilere karĢı kullanılan”, “teçhizata karĢı kullanılan” biyolojik maddeler
olarak da sınıflandırılmaktadır. Bakteri kaynaklı anthrax (Ģarbon), veba, tularemi, kolera,
tifo, brusella, kızıl, bel soğukluğu, difteri, tüberküloz, tetanos, çeĢitli zatürreler ve dizanteri
gibi hastalıklar; virüs kaynaklı salgın grip, çocuk felci, kuduz, kara sarılık, kabakulak,
kızamık, çiçek hastalığı, ebola kanamalı ateĢi, marburg hastalığı etkeni gibi hastalıklar;
klamidya kaynaklı tifüs, lekeli humma, q humması gibi rikersiyalardan kaynaklı
hastalıklar; psittakoz, trahom gibi hastalıklar; fungus kaynaklı koksidioidomikosis,
histoplasmosis, nokardiosis gibi hastalıklar biyolojik harp maddesi olarak insanlara karĢı
kullanılabilmektedirler.
Ruam, Ģarbon, Ģap, kuduz, veba, kolera, humma, tularemi, Newcastle hastalığı hayvanlara
karĢı kullanılabilecek biyolojik silah türlerindendir. Bunlar insanların en çok yararlandığı
at, sığır, koyun, keçi ve kümes hayvanlarına karĢı kullanılmaktadır. ġarbon, veba, kuduz,
humma, tularemi gibi hastalıklar önce hayvanlarda görülmekte ve sonrasında insanlara
bulaĢmaktadır. Bitkilere karĢı ise hububatta Ģap, küf, pas hastalığı, pirinç patlaması, tütün
mozaik hastalığı, Ģeker pancarı yaprakları kıvırcık hastalığı, patates çürümesi, yonca
solgunluğu, bazı ürünlerde güney samı hatsallıkları ve haĢereler biyolojik silah olarak
kullanılabilirler. Son olarak teçhizata karĢı kullanılabilen funguslar (Mantarlar); binalara,
kauçuktan yapılmıĢ maddelere, deri iĢlerine ve giyecek maddelerine karĢı zararlıdır. Bazı
bakteriler yakıt ve petrol hatlarını tıkayabilecek artıklar meydana getirebilirken, metallerde
delikler açılmasına olanak verecek kadar yüksek asitli bileĢimler üretilebilmektedir.
40
Biyolojik silahlar; geniĢ alanlara etki edebilen (Rüzgâr altı istikametinde 500 km‟ye kadar
çıkabilir.), hava Ģartlarından (güneĢ ıĢığı, havadaki nem oranı, rüzgâr vs.) etkilenen,
kuluçka süreleri değiĢebilen, yapımı kolay ancak tahrip gücü düĢük, kaynağının tespiti zor,
öldürücü etkiye sahip olabilen özellikler ihtiva etmektedirler. Biyolojik silahlar düĢman
orduları ya da sivillerin yararlandığı su kaynaklarına, tahıllara, çiftlik hayvanlarına veya
yiyecek stoklarına karıĢtırılarak kolayca kullanılabilirler.98
Özellikle istihbarat
kaynaklarının yetersizliği ve böyle bir tehdit beklentisi eksikliğinde o an için
kullanıldığının anlaĢılması çok güç olan biyolojik silahların kullanımı çok ciddi sonuçlara
yol açar.99
Bazı uzmanlar, biyolojik silahların potansiyel olarak en tahrip edici kitle imha
silahları olduklarını düĢünürken, bazıları ise bunları yaymanın çok kolay olmadığı
düĢüncesinden yola çıkarak (örneğin çoğu bakterinin oksijen veya güneĢ ıĢığıyla temas
ettiğinde henüz insan bedenine ulaĢamadan ölmesi veya bomba ve roket atarak dağıtıldığı
sırada ölmeleri) bu silahların bir tehdit teĢkil etmesinin gerçek olmaktan çok teorik
olduğunu vurgulamıĢlardır.100
Biyolojik harp maddeleri solunum sistemi, sindirim sistemi, deri, tenasül ya da göz
konjiktivaları yoluyla vücuda girebilmektedir. Bu maddelerin vücuda giriĢ yollarına göre
tehlike oranı artar. Örneğin; Ģarbon hastalığı mikrobu, deri yolu ile alınırsa ölüm oranı %5–
20, solunum yolu ile alınırsa ölüm oranı % 99 olup; veba mikrobunda deri yoluyla
bulaĢtığında ölüm oranı % 20-30, solunum yolu ile bulaĢtığında ise % 95‟tir. Tüberküloz
basilleri ise; solunum yolu ile akciğerlere girince verem hastalığı, sindirim yolu ile alınırsa
bağırsakta bağırsak hastalığına neden olmaktadır.
Biyolojik silahın etkilerinin görülmesi daha geç olduğu için taktik/askeri açıdan kullanımı
oldukça kısıtlıdır. Biyolojik silahların tesirleri bir kaç gün içinde görülebileceği gibi, bir
kaç yıl sonra ortaya çıkabilen ölümlere de sebep olabilir. Örneğin “aflatoksin” adlı
biyolojik silahın, maruz kalan kitlelerde uzun yılar sonra ölümcül karaciğer kanserine yol
açtığı iddia edilmektedir.101
Biyolojik silahların özellikle barıĢ zamanlarında bile tahıl
ürünlerine ve bazı petrol türevlerine yönelik olarak da etkili bir biçimde kullanılabilmeleri
mümkündür. Deniz kazaları sonucu çevreye yayılan petrol ürünlerini temizlemek amacıyla
98
Sarıbeyoğlu, 2004, 21–53. 99
Kibaroğlu, 2002, 4 100
Ġnternet: Answers key questions about biological warfare. (25 July, 2001). BBC News Online. Web:
http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/americas/1456414.stm adresinden 29 Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır. 101
Özkaya,
ġ., Temiz,
A. (2003). Aflatoksinler: kimyasal yapıları, toksisiteleri ve detoksifikasyonları. Orlab
On-Line Mikrobiyoloji. 1 (1). 1-21.
41
geliĢtirilmiĢ olan bir bakteri türü, askeri yakıt depolarına yönelik kullanıldığı takdirde çok
kısa sürede yakıtı büyük oranda tüketebilir ya da kullanılmaz bir duruma getirebilir.
Tonlarca yakıt için birkaç gram söz konusu bakteriden kullanılması etkili olabilmektedir.
Bu gibi etkileri sebebiyle biyolojik silahların uzun vadeli amaçlar çerçevesinde
askeri/stratejik kullanımları da mümkündür.102
BirleĢmiĢ Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, NATO ve Biyolojik Silahlar Konvansiyonu‟na
göre; 43 mikroorganizma (15 bakteri, 24 virüs, 2 mantar, 2 parazit) biyolojik silah haline
getirilebilme özelliğe sahiptir. Bunlar arasında en büyük tehdidi, Ģarbon,103
çiçek,104
veba105
etkenleri ile botulinum toksini106
oluĢturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün 1970
yılında hazırladığı bir rapora göre; 500.000 nüfuslu bir bölgeye bir uçak vasıtasıyla, rüzgâr
yönünde 2 km‟lik bir mesafeden, sprey haline getirilmiĢ 50 kg. Ģarbonun serpilmesi
durumunda yaklaĢık 220.000 kiĢiyi öldüreceği veya saf dıĢı bırakacağı tahmin edilmiĢtir.
Eğer aynı Ģartlarda Ģarbon yerine “tularemi” kullanılırsa, bu rakamın 155.000 kadar olacağı
değerlendirilmiĢtir.107
102
Kibaroğlu, 2003, 122-142. 103
ġarbon hastalığı Anthraks basilinin (Bacillus anthracis) neden olduğu, çoğunlukla otçul hayvanlarda
görülen bir hastalıktır. Ġnsanlar hayvanları veya hayvansal ürünleri tüketerek hayvanlarda görülen bu doğal
hastalığa doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalabilirler. ġarbon basili spor oluĢturma özelliği sonucu
dezenfektanlara, ısı ve nem değiĢikliklerine direnebilir; bu nedenle dıĢ ortamda uzun yıllar canlı kalabilir.
ġarbon hastalığı saldırgan biyolojik silah programlarına konu olabilmektedir. Biyolojik silah olarak Ģarbon
basili, dayanıklı olan spor Ģekliyle kullanılmakta ve hedef kitlelerin sporları solunum yoluyla alması
sağlanmaktadır. Kuluçka süresi 4-6 gün arasında değiĢmektedir. Hemoraji, ödem, nekroz ile seyreden tabloda
ateĢ yükselir, solunum zorluğu, siyanoz, hipotansiyon, Ģok, genellikle menenjit ve 36 saat içinde ölüm
görülebilir. Mortalite çok yüksektir. Bir gramın milyonda biri kadar Ģarbon basilinin solunum yolundan
alınması o kiĢinin ölümüne yol açabilir. World Health Organisation. (2008). Anthrax in humans and animals.
(4th edition). Geneva: WHO Press, 1-4. 104
Çiçek hastalığı, Variola Major virüsünün sebep olduğu ciddi bir hastalıktır. Bu hastalığın ölüme sebebiyet
verme oranı (mortalite) %30 civarındadır. Ġnfektif doz 10–100 mikroorganizma gibi çok düĢük olduğu için
bulaĢıcılığı çok yüksektir. BulaĢma solunum yolundan veya lezyon teması ile gerçekleĢir. Ġnkübasyon süresi
bir-iki haftadır. Son vakalar Somali‟de görülmüĢ ve 1977‟de çiçek infeksiyonunun dünyadan eradike edildiği
ve doğrulanmıĢ çiçek hastalığına iliĢkin baĢvurulara 1000 dolar ödül verileceği açıklanmıĢtır. 1980‟de WHO
çiçek aĢısını resmi uygulamadan kaldırmıĢtır. Shors T. (2013). Understanding viruses. (Second edition)
Burlington MA: Jones&Bartel Learning Books, 425,426. 105
Veba etkeni Yestina Pestis bakterisidir. Hava yoluyla yayılır. Fareler ve pirelerden bulaĢır. Vücuda giren
bakteriler lenf düğümlerine yerleĢirler. Kana yayılıp, damar-içi pıhtılaĢmaya sebep olur. 1-6 gün içinde
ortaya çıkan baĢ ağrısı, yüksek ateĢ sonrası gelen ani Ģokla kalp durur. 106
Botulinum; spor oluĢturan “Clostridium” türleri tarafından üretilen bir toksin olup sinirler üzerinde etki
göstermektedir. Solunum ve yiyecekler yoluyla bulaĢabilir. Belirtiler 6 saat 2 hafta arasında değiĢmektedir.
Kısmi felçlerle baĢlayan hastalık boğazdaki kasları eriterek solunumu durdurur ve ölüm gerçekleĢir. 107
Christopher, G., Cieslak T.J., Pavlin J.A., Eitzen E.M. (2001). Biological warfare: a historical perspective.
In J. Lederberg (Ed.), Biological weapons: limiting the threat. Forth Printing. Cambridge, MA: Belfer
Center for Science and International Affairs Publication, 17-37..
42
4.3. Biyolojik Harp Etkenlerinin Tarihsel GeliĢimi ve Silah Programları
Biyolojik silahların tarihi mikroorganizmaların ve zehirlerin keĢfine kadar dayandırılabilir.
Antik Yunan mitlerinde geçen Herkül‟ün, yılanbaĢlı Hydra canavarının zehriyle zehirli ok
yaptığı efsanesi Batı edebiyatında zehirli silahlara referans yapan en eski hikâyelerdendir.
Homer‟in epik destanları Ġlyada ve Odessada geçen efsanevi Truva SavaĢı‟nda her iki
tarafın da zehirli oklar kullandığı belirtilmektedir.108
Tarih boyunca Avrupa‟da yapılan irili
ufaklı tüm savaĢlarda mikroorganizmalardan kaynaklı hastalıklar Ģehirleri, kaleleri
kuĢatılmasında ve gıda ile su kaynaklarının kirletilmesinde kullanılmıĢtır. Bunların yanı
sıra modern öncesi dönemde hayvan ve bitkilerden elde edilen zehirlere bulanmıĢ oklar
kullanılmıĢtır.
Biyolojik Harp Maddelerinin (BHM) en ilkel kullanımı M.Ö. VI. yüzyıla kadar dayanır.
Asurlular bu yüzyılda düĢmanın su kaynaklarını zehirlemek için Ryn Ergot
(çavdarmahmuzu) kullanmıĢlardır. Aynı dönem içerisinde müshil bitkisinin ve zehirli
hayvanların biyolojik savaĢ amacıyla kullanıldığı bilinmektedir. M.Ö.184‟te Kartaca kralı
Hannibal, Yunan kralı Eumenes‟le yaptığı savaĢta, gemi güvertelerine içi yılanla dolu
testiler atmıĢ, savaĢı kazanmıĢtır.
Biyolojik silahların modern öncesi dönemlerde ilk askeri kullanımına, bugünkü Ukrayna
(Feodosia) sınırlarında kalan 1346‟daki Kaffa kuĢatmasında rastlamaktayız. Tatarlar vebalı
cesetleri mancınıklarla Ģehre fırlatma kararı almıĢlar ve kale duvarlarından atılan cesetler
Ģehirde veba salgınına neden olmuĢtur. Kaffa halkının çoğu bu olaydan zarar görmüĢ ve
sağ kalanlar denizyoluyla kaçmıĢlardır. Bu kaçıĢ sırasında vebalı hastaların bulunması
Avrupa‟da yaygın bir veba salgınını baĢlatmıĢtır. 14. yy boyunca vebaya neden olan veba
etkeni “yersina pestis” organizması Karadeniz bölgesinde ve Avrupa‟da yoğun bir
popülâsyona sahip fareler nedeniyle yayılmıĢtır. 1300‟lerde “Kara Ölüm” adıyla anılan
veba 1600‟lere gelindiğinde Avrupa nüfusunun neredeyse % 75‟ini yok etmiĢtir.109
Osmanlı Ġmparatorluğu‟na da sirayet eden hastalık hanedan üyelerini bile etkileyen
ölümlere sebep olmuĢtur.
108
Mayor, A. (2003/ rev ed with new introduction 2009). Greek fire, poison arrows & scorpion bombs:
biological and chemical warfare in the Ancient World. (Second edition). Lewiston NY: Overlook-
Duckworth, 50-53. 109
Scientific American-Foreword by Brown. J. (2002). Understanding germ warfare. (First ebook edition).
New York: Warner Books, 1 (Foreword).
43
1495‟te Ġspanyollar tarafından Napoli‟de Fransızlara lepralı hasta kanı ile karıĢtırılmıĢ
Ģaraplar verilmiĢ ve hastalık bulaĢtırılmıĢtır. 16‟ncı yüzyılın sonlarında Avrupalılar,
özellikle de Ġspanyollar, Amerikan yerlilerinden kurtulmak için biyolojik silah olarak
tanımlanabilecek çiçek ve kızamık virüslerinin bulaĢtırılmıĢ olduğu battaniyeleri iyi niyet
gösterisi olarak dağıtmıĢlardır. Bu yöntemi, Amerikan yerlilerine karĢı kullanma
yaklaĢımını 1763 yılındaki Pontiac Ayaklanması esnasında Ġngilizler de benimsemiĢtir.
Ġngilizler 1754-1763 Fransa ve Hindistan‟daki savaĢlarda çiçek hastalığı bulaĢtırılmıĢ
battaniyeler kullanmıĢlardır. 1862 Amerikan Ġç SavaĢı sırasında çiçek ve sarıhumma virüsü
içeren kıyafetler dağıtılmıĢtır.
Biyolojik silah olarak Ģarbon ve ruamın kullanılması ise Birinci Dünya SavaĢı (1914–
1918) sırasında olmuĢtur. 1925 Cenevre Protokolü ile biyolojik silahların savaĢta
kullanımının yasaklanması bu silahların geliĢtirilmesini engellememiĢtir. 1937-45 arasında
süren Çin-Japon SavaĢı‟nda Japonlar, Çinli askerler ve siviller üzerinde veba mikrobu ve
kolera bulaĢtırılmıĢ gıda maddeleri ile deney yapmıĢlar ortaya çıkan salgınlar nedeniyle
580 bine yakın kiĢi zarar görmüĢtür.
Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında Nazi Almanyası, ABD, Ġngiltere ve Kanada biyolojik silah
programı yürütmüĢler, bu program sonucunda malta humması (bruselloz) ve botulinum
toksini silah haline getirilmiĢtir. Ġngiltere‟nin Ģarbon çalıĢmaları nedeniyle Ġskoçya‟daki
Gruinard Adası 48 yıl boyunca kontamine kalmıĢtır. Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında
insanlara karĢı, yüksek bulaĢıcılık özelliğine sahip, yayılması kolay ve aĢıya karĢı
dayanıklı anti-personel biyo-silahlar geliĢtirilmiĢtir. Bunlar arasında patojenler sınıfında
sayabileceğimiz Fransa tularemisi, Rift Vadisi ateĢi virüsü, Ģigella, ebola virüsü, Marburg
virüsü, Japon ensefalit virüsü, sarıhumma virüsü ve toksinler sınıfında tasnif
edebileceğimiz risin, stafilakokal enterotoksin B, botulinum toksin, saksitoksin ve
mikotoksinin birçok türü anti-personel biyo-silah haline getirilmiĢtir.
Soğuk SavaĢ sırasında anti-tarım kapasiteli ve anti-hayvan kapasiteli biyolojik silahlar
üretilmiĢtir. Kimyasal silahlar içerisinde de değerlendirilen birçok biyo-herbisit türü
geliĢtirilmiĢ ve kullanılmıĢtır. Buğday patlaması, pirinç patlaması gibi hastalıklar silah
haline getirilmiĢ ve hava püskürtme tankı ve misket bombalarına entegre edilmiĢlerdir.
1980‟li yıllarda Sovyetler Birliği “Ekoloji” isimli bir program baĢlatmıĢ sığır vebası,
44
psittakoz (papağan hastalığı), Afrika domuz vebası gibi canlı hayvanlara karĢı silahlar
geliĢtirmiĢtir. Söz konusu silahlar püskürtme tanklarına yerleĢtirerek uçaklarla
yayılabilecek duruma getirilmiĢtir.
Biyolojik silahlar ve salgın hastalıklardan kaynaklı ölümler tüm dünyada yaygın olsa da,
hiçbir ülke savunma ya da saldırı amaçlı biyolojik silah programı yürüttüğünü
kabullenmemektedir. Açık kaynaklardan elde edilen bilgilere göre ABD, BirleĢik Krallık,
Çin, Hindistan, Irak, Ġran, Ġsrail, Küba, Mısır, Libya, Japonya, Rusya ve Tayvan biyolojik
silah programı yürütmüĢlerdir. 110
Özellikle ABD‟nin iddialarına göre Kuzey Kore,
Suriye‟nin de dahil olduğu 10–13 ülkede biyolojik silah stoku bulunmaktadır. 111
Kuzey
Kore BTWC‟ye taraf bir ülke olmasına rağmen muhtemel Ģüpheliler arasında sayılmakta,
Suriye ise söz konusu AntlaĢma‟yı imzalamasına rağmen onaylamaktan çekindiği için
Ģüpheleri üzerine çekmektedir. Bunların yanı sıra uluslararası ölçekte barıĢ ya da
silahsızlanma araĢtırmaları yapan kuruluĢların iddialarına göre Hindistan, Ġsrail, Pakistan,
Suudi Arabistan, Tayvan gibi ülkeler de gizli biyolojik silah programları yürütmüĢlerdir.112
Bunların yanı sıra terör örgütleri baĢta olmak üzere devlet dıĢı aktörlerin biyolojik silahları
elde etmeye çalıĢtıkları iddia edilmektedir.
1910‟lu yıllarda biyolojik silahlanma çalıĢmalarına baĢlayan Almanya, bu silahlara yönelik
ilk somut çalıĢmalarını I. Dünya SavaĢı sırasında baĢlatmıĢtır. Alman sabotaj birlikleri, I.
Dünya Savası boyunca “glanders” ismi verilen ve at gibi hayvanlar için oldukça tehlikeli
olan ruam hastalığını düĢman atlarını öldürmek için kullanmıĢlardır.113
Almanlar 1930‟lu
yılların baĢında biyolojik silahtan yana tavır almıĢsa da, Hitler‟in II. Dünya SavaĢı
sırasında saldırı amaçlı biyolojik silah çalıĢmasına karĢı olduğu aynı belgelerden
anlaĢılmıĢtır.114
110
Cohen, A. (Fall-Winter 2001). Israel and chemical/biological weapons: history, deterrence, and arms
control. The Nonproliferation Review, 8(3), 27-53. 111
Ġnternet: U.S. Department of State. (July 2010). Adherence to and compliance with arms control,
nonproliferation and disarmament agreements and commitments. Washington, DC: DOS Offical Website.
Web: http://www.state.gov/documents/ organization/145181.pdf adresinden 2 ġubat 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 112
Stocholm International Peace Research Institute (SPRI). (2004). Review of recent literature on wmd arms
control, disarmament and non-proliferation. Stockholm, Sweden: The Weapons off Mass Destruction
Commission Publication, 37. 113
Christopher, G., Cieslak T.J., Pavlin J.A., Eitzen, 2001, 17-37. 114
Regis, E. (2000) The biology of doom: the history of america’s secret germ warfare project. (First
edition). New York: Henry Holt and Company, 76.
45
Tarihte bilinen en kapsamlı biyolojik silahlanma programlarından biri Japonya tarafından
yürütülmüĢtür. Japonların sistemli çalıĢmalarını mikrobiyolog Dr. Ishii Shiro baĢkanlığında
1930‟lu yılların basında baĢlatılmıĢtır. 1932 yılında Tokyo‟da çalıĢmalara baĢlayan Dr.
Shiro, aynı yıl içerisinde Mançurya‟ya giderek, Harbin Ģehrinde ilk biyolojik silah tesisini
kurmuĢtur. Daha sonra Ping Fang‟de daha büyük bir tesis kurarak, insanlar üzerindeki
biyolojik silah denemelerine devam etmiĢtir. 6 km² yüz ölçüme sahip Ping Fang
tesislerinde 3000 doktor, teknisyen ve askerin çalıĢması ve sadece 1944 yılı için 2,5 milyon
dolarlık bir bütçe ayrılması, bu çalıĢmaların büyüklüğünü gözler önüne sermektedir.115
Yine sadece Ping Fang tesislerinin yılda 500 milyon hastalıklı kelebek üretme kabiliyetine
sahip olması, Japonların çok kısa bir zaman içerisinde, büyük bir biyolojik savaĢ
kabiliyetine eriĢtiklerini göstermektedir.116
BaĢta Çinliler olmak üzere, savaĢ esnasında esir
düĢen binlerce Batılı, Rus ve Yeni Zelandalı askerler de bu çalıĢmalarda denek olarak
kullanılmıĢtır. Japonya‟nın yaklaĢık 13 sene boyunca yaptığı denemeler ve saldırılar
sonucu ölen insan sayısı konusunda kesin bir bilgi mevcut değildir. Bu konuda en detaylı
çalıĢmalardan biri Amerikalı tarihçi Sheldon Harris tarafından yapılmıĢ ve söz konusu
yıllar arasında yapılan çalıĢmalarda 10.000 ile 12.000 arasında insanın öldüğü iddia
edilmiĢtir.117
Bununla beraber kurban sayısının yaklaĢık 580 bin olduğunu iddia eden
kaynaklara da rastlamak mümkündür.118
Ġngilizlerin biyolojik silahlanmaya yönelik faaliyetleri 1930‟lu yılların ortalarına kadar
dayanmaktadır. Bu çalıĢmalar daha çok Almanların yapacakları herhangi bir saldırıya karsı
nasıl bir önlem alınacağı üzerine yoğunlaĢmıĢtır. 1942 yılı sonbaharında Port Down
tesislerinde biyolojik silahlara iliĢin bir proje baĢlatılmıĢtır. Önce “Vejetaryen
Operasyonu”, daha sonra da “Alâeddin Operasyonu” adını alan bu projenin ana fikri,
Alman tarım sahalarına Ģarbonlu sığır kekleri atmak ve Almanların yiyecek lojistiğini
hasara uğratmak olarak belirlenmiĢtir. Bu maksatla Port Down‟da Nisan 1943 yılına kadar
kullanılmaya hazır 5 milyon adet kek üretilmiĢtir.119
Ġngiltere, biyolojik silahlanmaya
yönelik çalıĢmalarına savaĢ sonrasında da devam etmiĢtir. SavaĢın ardından Ġngiltere,
115
Mangold, T., Goldberg. J., Mangold M. (2000). Plague wars – the terrifying reality of biological warfare.
(First edition). New York: St. Martin‟s Press, 107. 116
Norrisand, J., Fowler, W. (1997). Nuclear, biological and chemical weapons on the modern battlefield.
(First edition). London: Brassey‟s, 29. 117
Harris, S. (1994). Factories of death: Japanese biological warfare, 1932 – 1945 and the American cover-
up. (First edition). New York: Routledge, 65. 118
Barenblatt, D. (2004). A plague upon humanity: the secret genocide of axis Japan‟s germ warfare
operation. (First Edition). New York: Harpercollins Publishers Inc, Preface xıı-xııı. 119
Barnaby, W. (2002). The plague makers- the secret world of biological warfare, (Third edition). London:
Continuum, 79-82.
46
planlı bir biçimde biyolojik silah üretim çalıĢmalarına giriĢmiĢ ve çalıĢmalarını savunma
amaçlı bir politikadan saldırı amaçlı bir politikaya çevirmiĢtir.120
Atom bombasının gücüne
eĢit bir biyolojik silah üretmek, Soğuk SavaĢ dönemi biyolojik silahlanma çalıĢmalarının
ana amacı olmuĢ ve Port Down yine merkez olarak seçilmiĢtir.
ABD‟nin biyolojik savaĢa yönelik çalıĢmaları, 1940‟lı yılların baĢlarında ortaya çıkmıĢtır.
Kasım 1942‟de Ġngiltere‟nin biyolojik silahlanma çalıĢmalarını yürüten iki bilim adamı,
Paul Wildes ve David Henderson, ABD‟nin biyolojik silahlara iliĢkin araĢtırmalarından
sorumlu ABD Ordusu Kimyasal SavaĢ Dairesi yetkililerini ve Harp AraĢtırma Dairesi
BaĢkanı George Merck‟i ziyaret etmiĢlerdir. Wildes ve Henderson‟un, Merck ve diğer
yetkililer ile yaptığı görüĢmeler, ABD‟nin çeyrek yüzyıl kadar sürecek olan biyolojik savaĢ
programını baĢlatan olay olmuĢtur.121
ABD, atom bombası projesi gibi çok gizli tutulan
biyolojik silah çalıĢmalarına, II. Dünya Savası sırasında 60 milyon dolar bir bütçe tahsis
etmiĢ ve bilim adamları dâhil 4.000 kadar personel görevlendirmiĢtir. 122
Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında büyük bir hızla devam eden çalıĢmalar Japonya‟nın
biyolojik savaĢ çalıĢmalarında görev alan bilim adamlarının ABD‟ye getirilmesiyle farklı
bir boyut kazanmıĢtır. Japon bilim adamlarının da yardımıyla ABD, zaman içerisinde
biyolojik silahlanma çalıĢmalarını yoğunlaĢtırmıĢ ve 1960‟lı yılların sonuna gelindiğinde
üç tür öldürücü etkeni – ġarbon, Tulameria ve Botulinum toksin – ve dört adet saf dıĢı
bırakıcı etkeni – Brusella, Q ateĢi, Venezüella atı beyin iltihabı, bağırsak iltihabına yol
açan B zehiri– silah haline getirmiĢtir.123
Fort Detrick‟teki (Maryland eyaletinde) biyolojik
savaĢ laboratuvarlarında böceklerin hastalık yayıcı mikropları nasıl yayabileceklerine dair
bir çalıĢma baĢlatılmıĢtır. ABD, sarıhumma virüsü çalısmalarına 1953 yılında baĢlamıĢ ve
bu çalıĢmalar ordudan büyük destek görmüĢtür.124
1969‟da biyolojik silah programını
durdurduğunu deklare eden ABD‟nin Soguk SavaĢ‟tan sonra asıl kaygısı, eski Sovyetler
Birligi zamanında yapılan çalıĢmalarda elde edilen teknoloji, bilgi ve silahların üçüncü
dünya ülkelerine ve terörist gruplara transferine yönelmiĢtir. 11 Eylül saldırılarından sonra
ABD‟nin bu yaklaĢımı somut bir hal almıĢtır.
120
Balmer, B. (2001). Britain and biological warfare- expert advice and science policy 1930-65. (First
edition). Hampshire: Palgrave Macmillan, 13, 53-59. 121
Regis, 2000, 25. 122
Bernstein, B. J. (1991). Origins of the US biological warfare. (First edition). In Susan Wright (Ed.),
Preventing a Biological Arms Race. Cambridge: The MIT Press, 9. 123
Barnaby, 2002, 34-36. 124
Cole, L. A. (1997). The eleventh plague: the politics of biological and chemical warfare. (Second edition).
New York: W.H.Freeman, 29.
47
Sovyetler Birliği biyolojik silahlanma çalıĢmalarına sistematik olarak 1930‟larda
baĢlamıĢtır.125
Bazı kaynaklar, Sovyetler Birliği‟nin biyo-silahlanma çalıĢmalarına 1918–
1921 yılları arasında Kızıl Orduda yaĢanan tifüs salgınını sonrası baĢladığını iĢaret
etmektedir. Bu temellendirmeye kaynak olarak zamanın Devrimci Askeri Konseyi 1928‟te
yayımladığı tifüs hastalığının savaĢ alanında kullanılacak bir silah haline getirilmesini
emreden gizli bir direktif esas alınmaktadır. Öyle ki bu direktif sonrası Leningrad Askeri
Akademisinde baĢlatılan çalıĢmalar ile 1930 yılında sıvı ve toz seklinde tifüs
üretilmiĢtir.126
II. Dünya Savası ertesinde Rus askerlerinin Mançurya‟ya giriĢi ve
Japonya‟nın Unit 731 adlı tesisinin iĢgali, Sovyet Birliği‟nin biyolojik silahlanma
çalıĢmalarına yeni bir boyut kazandırmıĢ ve edinilen tecrübelerle 1946 yılında
Sverdlovsk‟da bir biyolojik araĢtırma tesisi kurulmuĢtur.127
1950‟li yıllarda DNA
çalıĢmaları ve genetik mühendisliğinde meydana gelen geliĢmeler, genetik yapısı
değiĢtirilmiĢ patojen çalıĢmalarının baĢlamasına yol açmıĢtır.
Sovyetler Birliği 1972 yılında Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟ni (BTWC) imzalamıĢ olsa
da, 1973 yılında Brejnev tarafından verilen bir direktifle antibiyotik ve aĢılara karĢı
dirençli olan genetik yapısı değiĢtirilmiĢ patojenler geliĢtirmeyi hedefleyen bir program
baĢlatmıĢtır. Sovyetler Birliği‟nin bu çalıĢmaları hidrojen bombasının keĢfinden sonraki en
büyük biyolojik silahlanma çalıĢması olacak olan “Biopreparat” programının da
baĢlamasına yol açmıĢtır.128
Biopreparat programı dâhilinde ülkenin en önemli biyolog,
epidemelog ve biyo-kimyacıları görevlendirilmiĢ, bütçeden ciddi bir kaynak aktarılmıĢtır.
Kamuoyuna açıklanan kayıtlardan, eski Sovyetler Birliği‟nin genetik mühendisliği
tekniklerini kullanarak, vebanın antibiyotiğe dayanıklı özellikleri ile oynayıp çeĢitli
modifikasyonlar yaptığı, Biopreparat‟ın çok büyük bir biyolojik silah programı olduğu
anlaĢılmaktadır.129
Biopreparat programının baĢkan yardımcısı Ken Alibek‟in 1992 yılında
ABD‟ye iltica etmesi sonrası dengeler değiĢmiĢtir. Alibek bu çerçevede, Sovyetler
Birliği‟nin 1979–1989 yılları arasında birçok bölgede açık hava denemeleri ile 1960–1980
yılları arasında da Pasifik okyanusu üzerinde biyolojik silah baĢlıklı balistik füze
125
Harris, R., Paxman, J. (2002). A higher form of killing – the secret history of chemical and biological
weapons. (Third edition). New York: Random House Trade Paperback, 144-147. 126
Alibek, K., Handelman, S. (1999). Biohazard: the chilling story of the largest covert biological weapons
program in the world, New York: Random House, 33 -34. 127
Alibek, Handelman, 1999, 37. 128
Alibek, Handelman, 1999, 41. 129
Dando, M. (2001). The new biological weapons threat proliferation and control. (First edition). Boulder
CO: Lynne Rienner Publication, 11.
48
denemeleri yaptığını açıklamıĢtır.130
Alibek, 1980‟li yılların sonlarına doğru Sovyet
programının zirvesinde olduğunu ve bu dönemde 60.000 den fazla insanın araĢtırma,
deneme, üretim ve malzeme dizaynı çalıĢmalarına katıldığını, bunların en az 30.000
kadarının Biopreparat programında yer aldığını belirtmektedir Aynı yıl içerisinde biyolojik
silahlara harcanan paranın 1 milyar dolar kadar olduğunu da vurgulamaktadır. 15 numaralı
tesiste yıllık 80–100 tonluk çiçek virüsü üretim kapasitesine ulaĢılmıĢtır.131
1979 yılında Sovyetler Birliği‟nin Sverdlovsk kasabasında 60‟dan fazla insanın ölümü ile
sonuçlanan bir salgın hastalık meydana gelmiĢtir. Batıda olayla ilgili ilk bilgiler, Sovyetler
Birliği‟nden kaçan bir mültecinin bu konuyu bir Alman gazetesine anlatmasıyla
öğrenilmiĢtir. 1980‟li yıllarda daha kapsamlı bir Ģekilde olayın öğrenilmesi üzerine, bazı
devletler BTWC‟nin ihlal ettiği protestosunda bulunsalar da Moskova, bu iddiaları
yalanlamıĢ ve ölümlerin karaborsada satılan etten meydana geldiğini iddia etmiĢtir.132
Sovyetler Birliği‟nin resmi haber ajansı TASS, 12 Haziran 1980‟de ölümlerin bu bölgedeki
hayvanlar arasında yayılan Ģarbon hastalığı sonucu meydana geldiğini belirterek, resmi
açıklamaları teyit etmiĢtir.133
1980‟li yıllarda artan biyolojik silahlanma çalıĢmalarını sekteye uğratan en önemli
geliĢme, Ultra Pure Biyo-Kimya Hazırlıkları Enstitüsü‟nün yöneticisi Vladimir
Pasechnik‟in 1989 yılında Ġngiltere‟ye iltica etmesi ve soruĢturma esnasında Ġngiliz
yetkililerine Sovyetler Birliği‟nin biyolojik silahlanma çalıĢmaları hakkında ayrıntılı bilgi
vermesi olmuĢtur. 30 Nisan 1990‟da ABD ve Ġngiltere‟nin Moskova büyükelçileri
Gorbaçov hükümetine Sovyetler Birliği‟nden biyolojik silahlanma çalıĢmalarını sona
erdirmesini talep eden gizli bir ortak nota vermiĢlerdir.134
Gorbaçov‟dan sonra görevi
devralan Boris Yeltsin 1992 yılında biyolojik silahlanma çalıĢmalarının tümünün
durdurulmasını ve mevcut silahların imhasını belirten bir direktif yayımladığını
açıklayarak, bu iddiaları resmi olarak ilk defa kabul etmiĢtir. Ancak, Igor Domaradskij
130
Alibek, Handelman, 1999, 68 131
Alibek, Handelman, 1999, 122. 132
Ġnternet: US Defense Department Agency. (1986). Soviet biological warfare threat. US Department of
Defense Intelligence, 4-8. Web: https://www2.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB61/Sverd26.pdf
adresinden 6 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 133
Alibek, Handelman, 1999, 85. 134
Mangold, Goldberg, Mangold, 2000, 107.
49
Sovyet gizli çalıĢmalarını ele aldığı kitabında, bu çalıĢmaların zaten Pasechnik‟in ilticasını
takiben 1989‟da durdurulduğunu belirterek, bir anlamda Yeltsin‟i yalanlamaktadır.135
5. FIRLATMA VE YAYMA VASITALARI
Kitle imha silahları yapıldıktan sonra onları hedefe göndermek ve baĢarılı bir Ģekilde
patlatmak için fırlatma vasıtalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Askeri literatürde
“fırlatma/taĢıma vasıtası” olarak anılan, uçak veya füze teknolojisine sahip uluslar için
nükleer, biyolojik ve kimyasal silah baĢlıklarını çok uzaklardaki hedeflere gönderebilmek
mümkün hale gelmiĢtir. Ġkinci Dünya SavaĢı'nda Little Boy'un parçaları ve
zenginleĢtirilmiĢ uranyum USS Indianapolis tarafından taĢınmıĢtır. 3 metre boyunda ve
4400 kg ağırlığındaki Little Boy, Albay Paul Warfield Tibbets yönetimindeki uçağa
yüklenmiĢ ve 1200 km'lik turun ardından yerel saatle 08.12'de HiroĢima üzerinde
bırakılmıĢtır. 5000 kg ağırlığındaki Fat Man'a ait parçalar operasyonda görevli bilim
adamlarıyla birlikte 3 adet modifiye edilmiĢ B–29 ile taĢınmıĢtır. Fat Man; BinbaĢı Charles
W. Sweeney yönetimindeki B-29 ile taĢınmıĢ ve Nagasaki üzerinde bırakılmıĢtır.136
GeliĢen teknolojiyle birlikte farklı taĢıma vasıtaları ortaya çıkmıĢtır. Nükleer, kimyasal ve
biyolojik silahlar savaĢ baĢlıklarına yerleĢtirilmiĢ ve füzelere137
entegre edilebilir hale
getirilmiĢlerdir. 500 km.‟den az erimi olan füzeler kısa menzilli füzeler sınıfında tasnif
edilirken, 500 ila 5500 km uzaklıktaki hedeflere ulaĢabilen füzeler Orta Menzilli Nükleer
Füzeler (INF) olarak sınıflandırılmaktadır. Orta menzilli füzeler, kendi içinde kısa- orta
menzilli (SRINF/500–1000 km) ve uzun-orta (LRINF/1000–5500 km)138
menzilli füzeler
olarak ayrıma tabi tutulmaktadır. Kitle imha silahları taĢıyabilen “balistik füze139
” çeĢitleri
135
Domaradskij, I.V., Orent, W. (2003). Biowarrior: inside the Soviet/Russian biologicalwar machine. (First
edition). New York: Prometheus Books, 271-272. 136
Morrison, 1995, 8-10. 137
Füzeler; kısa, orta ve uzun menzile sahip roket motorlarınca sağlanan güç sayesinde süratli hareket eden
gönderme araçlarıdır. 138
Akbulut, S., Ertekin, S. (1995). Dünyada silahsızlanma çalışmaları ve Türkiye. Ġstanbul: Harp
Akademileri Basımevi, 6. 139
Nükleer, biyolojik ve kimyasal harp baĢlığı taĢıyabilen, Balistik füzeler; menzillerine göre çeĢitli
kategorilere ayrılmaktadır. Bunlardan 100 km‟ye menzille kadar olanlara harp tipi balistik füze (BRBM),
150-300 km olanlar taktik balistik füzeler, 500 km.ye kadar olanlara kısa menzilli balistik füzeler (SRBM):,
500-3500 km arasında erimi bulunanlara orta menzilli balistik füzeler (MRBM), 3500-5500 km menzilli
olanalar uzun menzilli (LRBM) ya da orta-ileri menzilli balistik füzeler (IRBM), 5500‟den daha uzun
menzile sahip bulunanlara kıtalarararası balistik füzeler (ICBM) olarak tasnif edilmektedir. Aynı zamanda
denizaltılardan atılan balistik füzeler (SRBM) de bulunmaktadır. Kısa ve orta menzilli balistik füzelerde 300-
3500 km‟ye kadar erimi bulunan balistik füzelere genel itibariyle harekat alanı balistik füzeler (Theatre
Ballistic Missiles - TBM) denilmektedir.
50
silahlanma programlarına 1959-60‟lardan itibaren dahil olmuĢtur. Balistik füzeler,
konvansiyonel patlayıcılar veya kitle imha silahlarını içeren güçlü savaĢ baĢlıklarını çok
uzak menzillere taĢıyabilen geliĢmiĢ teknoloji ürünü silah sistemleridir. Balistik füzelerin
menzili özellikle nükleer silahların “stratejik” ya da “taktik” silah olarak tasnif edilmelerini
sağlamıĢtır.140
Menzilleri 300 km veya üzerinde olan balistik füzeler uçuĢ güzergâhlarının
bir kısmını atmosferi geçtikten sonra uzaya çıkarak kat ederler ve parabolik bir yörünge
çizen rotalarında en tepe noktaya ulaĢtıktan sonra tekrar atmosfere girip yerçekiminin
etkisiyle hızlanarak hedefe doğru 3.000 m/s gibi bir süratle seyredebilme141
özelliğine
sahiptirler.
Balistik füzeler içerisinde stratejik silah sınırlandırmalarına en çok konu olan füzeler,
kıtalararası balistik füzeler (ICBM) ve Denizaltılardan Atılan Balistik Füze (SLBM)
sistemleridir. Bunlardan stratejik balistik füzeler kategorisinde sayılan kıtalararası balistik
füzeler; erimi 5500 km‟nin üzerinde ve tahrip gücü oldukça yüksek füzelerdir. Stratejik
balistik füzeler atmosferden çıktıktan sonra hedefin uzaklığına göre binlerce km yol kat
etmekte ve yeniden atmosfere giriĢ yapmaktadırlar. Kıtalararası balistik füze teknolojisi
geliĢtirildikten sonra bir füzeye birden fazla savaĢ baĢlığının takılabilmesi mümkün hale
gelmiĢtir.
1960'da geliĢtirilen Çok BaĢlıklı Füze (MRV) ile bir hedefe birden fazla bomba
gönderilebilmiĢtir. Aynı yıl her savaĢ baĢlığını ayrı hedefe gönderen Bağımsız Hedeflere
Yöneltilebilen Çok BaĢlıklı Füze (MIRV) geliĢtirilmiĢtir. Böylece bu füzelerden biri ile
birbirinden ayrı bir kaç hedefi vurmak mümkün olmuĢtur. Hemen arkasından Manevra
Yetenekli Çok BaĢlıklı Füze (MARV) teknolojisi geliĢtirilmiĢtir. Hedefe tam isabet
sağlayabilen çok geliĢmiĢ balistik füze ve kruz füzesi sistemleri sadece ABD, Rusya,
Ġngiltere, Fransa ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi bir kaç ülke envanterinde mevcuttur.
Bunlar dıĢında hedef sapması yaklaĢık 500 ila 800 metre civarında olan balistik füzelere
sahip olan ve olma yolunda ilerleyen ülke sayısı ise özellikle Orta Doğu ile Doğu ve
Güney Asya‟da hızla artmaktadır.
140
Bunlardan stratejik nükleer silahlar erimi 5500 km‟nin üzerinde füzelerle taĢınan silahlardır. Bu silahlar
Soğuk SavaĢ‟ta operasyonel kullanımdan ziyade bloklar arasında stratejik stabiliteyi sağlama aracı olarak
kullanılmıĢlardır. Taktik nükleer silahlar ise daha küçük alanlardaki hedefleri vurmak için tasarlanmıĢlardır.
Taktik nükleer silahlar, uçaklarla ya da kısa menzilli füzeler taĢınabilir bombalar, topçu mühimmatları, kara
mayınları ve sualtı bombaları Ģeklinde üretilmiĢlerdir. Seyyar TNS'ler bir ya da iki personelin taĢıyıp
yerleĢtirebileceği Ģekilde yapılmıĢlardır. 141
Kibaroğlu, M. (2012). NATO‟nun füze savunma sistemi ve Türkiye. Uluslararası İlişkiler, 9(34), 183-
204.
51
Balistik füzeler; yüksek maliyetleri ve teknik özellikleri nedeniyle nükleer savaĢ baĢlıkları
ile özdeĢleĢmiĢlerdir. Kruz füzeleri ise daha ucuzdur ve elde edilmeleri kolaydır. Kruz
füzeleri balistik füzelere göre daha kısa menzilli füzelerdir ve daha küçük savaĢ baĢlığı
taĢıma kapasitesine sahiptirler. Ancak kruz füzelerinin radara yakalanmaları ve önleme
füzeleriyle vurulmaları daha zordur. Kruz füzeleri havadan, mobil lançerlerden ve
gemilerden fırlatılabilmektedir.142
5.1. Nükleer Silah Fırlatma Vasıtaları
Nükleer silahların etkisini artıran ve ona daha fazla güç katan unsur gönderme araçlarıdır.
Ancak nükleer silahların füze harp baĢlıkları ile entegrasyonu, ileri teknoloji ve yüksek
maliyet gerektirmektedir. BaĢlığın yerleĢtirme sürecinde kaza olma olasılığı da oldukça
yüksektir. Bahse konu olumsuzluklara rağmen fırlatma/taĢıma vasıtaları olmaksızın
nükleer silahların askeri kullanımı mümkün değildir.
Nükleer silah sistemleri üçlü bir düzeni esas almaktadır. Sistemin en önemli sacayağı,
düĢmanın Kıtalar Arası Balistik Füze143
(ICBM) silolarını hedef alan ICBM silolarıdır. Bu
sistem, planlanmıĢ bir saldırıda ya da saldırı karĢısında savunma amacı ile
kullanılabilmektedir. Soğuk SavaĢ sürecinde ABD ve eski SSCB ICBM silolarına yönelik
karĢılıklı olarak ilk saldırıda bulunmama (No First Use) garantisi vermiĢ ve ICBM
sistemlerini salt kendilerine yapılacak bir saldırı karĢısında kullanma kararını
benimsemiĢlerdir.
Bir nükleer savaĢta ICBM‟lerin çoğunluğunun imha edilmesi ve bunların çevreye çok
büyük zararlar vermesi olasılığına karĢılık, daha çok “intikam alma” amacına yönelik olan
ikinci düzenek, yani Denizaltından Atılan Balistik Füzeler (SLBM) devreye girmektedir.
Bu füzelerde, ICBM baĢlıklarına oranla daha güçlü olan çok sayıda nükleer patlayıcı vardır
ve füze siloları yerine kentleri hedef alırlar. Kısacası bu düzenekte nükleer güçler, karĢı
tarafın sivil halkını hedef almaktadırlar.
142
Kruz füzelerinin ses hızını aĢmayan türleri kimyasal ve biyolojik baĢlık taĢımak için elveriĢlidir. 143
Balistik füze nükleer, kimyasal veya biyolojik bir savaĢ baĢlığının belirli bir hedefe ulaĢtırılmasına
yarayan sistem için kullanılır. Balistik füze füzeler güdümlü veya güdümsüz füzelerdir. Balistik füzeler tek
bir nükleer baĢlık taĢıyabilecekleri gibi birden fazla baĢlık (MIRV) taĢıyarak bu baĢlıkları farklı hedeflere
yollayabilirler.
52
Sistemin üçüncü önemli unsuru, ICBM ve SLBM sistemlerinin arasında devreye girebilen,
insan kumandası ile çalıĢan ve gerektiğinde geri çağrılabilir nükleer silahlar taĢıyabilen
bombardıman uçaklarıdır. Bombardıman uçakları güçlü motorları bulunan uçaklardır.
Nükleer bombaları hedefe ulaĢtırmak için kullanılan uçaklar en eski nükleer fırlatma
vasıtalarıdır. Ġlk zamanlarda uçaklar; menzil, sürat, taĢıma kapasitesi gibi nitelikler
bakımından atom bombalarını stratejik silaha dönüĢtürmeye pek elveriĢli değildir.
ABD'nin B-29'ları ve SSCB'nin Tu-4'leri birbirlerinin topraklarına ulaĢabilmek için bir
ülkede yakıt ikmali yapmak zorunda kalmıĢtır. Uçak teknolojisindeki geliĢmeler
bombardıman uçaklarının da geliĢimini sağlamıĢtır. Soğuk SavaĢ süresince Sovyet yapımı
Tupolev Tu–95, Amerikan yapımı B–52‟ler geliĢtirilmiĢtir. Bu uçakların son tasarımları
Rus yapımı Tu–160144
ve muadili Amerikan yapımı B–1 güçlü hızlı ve etkin bir yapıya
sahiptirler. Bunların yanı sıra Amerikan yapımı B-2145
stratejik bombardıman uçakları iki
milyar dolarlık maliyetiyle dünyanın en pahalı uçakları arasında sayılmaktadır. Anılan
uçaklardan taĢıma kapasitesi en yüksek bombardıman uçakları Rus Tu-160 (22,5 ton) tipi
uçaklardır. Günümüzde bombardıman uçaklarının öncelikli görevi nükleer füzelerin
sevkiyatıdır. Yapımı maliyetli olduğu için sayıları göreli olarak azdır ve bombalama iĢini
daha çok av-bombardıman tarzı savaĢ uçakları yapmaktadır. Görevleri sırasında bu
uçakları korumak için refakatçi uçaklar yanlarında görev yaparlar.
Soğuk SavaĢ yıllarında ABD ve SSCB arasında yürütülen silahsızlanma görüĢmelerinde
kısa menzilli füzelerin özellikle uzun menzilli ve havada ikmal yapabilen bombardıman
uçaklarıyla aynı sonucu doğurabileceği üzerinde durularak her iki taraf da karĢı tarafın bu
tür silahlarını stratejik nükleer silah kapsamına almaya çalıĢmıĢtır. Bu çerçevede ABD,
SSCB‟nin Backfire bombardıman uçaklarının havada ikmal yapabilme özellikleri
dolayısıyla ABD‟deki hedefleri vurarak geri dönme kabiliyetlerine dikkat çekerek stratejik
silahlar kapsamına alınmasına çalıĢırken, SSCB de nükleer baĢlık takabilabilme özellikleri
nedeniyle ABD‟nin Kruz füzeleri için aynı uğraĢı vermiĢtir.146
144
Tupolev Tu-160 (NATO kod adıyla Blackjack); süpersonik ve değiĢken geometrik yapıya sahip, Sovyetler
Birliği tarafından imal edilen stratejik ağır bombardıman uçağıdır. Yapı olarak Amerikan yapımı B-1
Lançer'e benzemekle birlikte ondan daha büyük, daha fazla taĢıma kapasiteli ve hızlıdır. Tupolev Tu-160
üretilmiĢ en büyük savaĢ uçağıdır. Günümüz itibariyle Rus Hava Kuvvetlerinde en az 16 adedi de hizmet
vermektedir. 145
B-2 Spirit; nükleer ve konvansiyonel silah taĢıma kapasiteli, radara yakalanmayan (hayalet/stealth)
bombardıman uçağıdır. 4 motorlu uçağın, kalkıĢ sırasındaki maksimum ağırlığı 170,600 kg olup ulaĢtığı en
yüksek hız 1020km/s olarak bilinmektedir. 1989‟da hizmete alınan B–2 uçaklarından Amerikan Hava
Kuvvetleri'nde bugün itibariyle 20 civarında bulunmaktadır. 146
Havadan atılan 2500 km menzilli Cruise füzeleri B-52 bombardıman uçaklarına yerleĢtirilebilecek Ģekilde
tasarlanmıĢtı. Bunların dıĢında yerden ve denizden atılan Tomohawk-Cruise füzelerinin de 2500 km
53
5.2. Kimyasal Silah Atma ve Yayma Yöntemleri/Vasıtaları
Kimyasal silahların hedef bölgeye yayılması için muhtelif vasıtalardan faydalanılmaktadır.
Kimyasal harp etkeni taĢıyan topçu mühimmatı, bomba, mermi, sprey tankları ya da savaĢ
baĢlığı haline getirilmiĢ kimyasal silahlar konvansiyonel fırlatma/taĢıma vasıtalarıyla hedef
bölgeye yayılabilirler. Özellikle uçaklar ve uzun menzilli toplar da kimyasal silahları belli
bir hedefe göndermek için kullanılabilirler.147
Kimyasal silahların düĢman hedeflerine yayılmasına iliĢkin ilk uygulama, I. Dünya SavaĢı
sırasında Fransızlar tarafından kullanılan tüfek bombasıdır. Bu bombada göz yaĢartıcı gaz
kullanılmıĢ ancak çok az miktarı Alman askerleri üzerinde tesir etmiĢtir. Aynı yıllarda
Almanlar atma vasıtalarını geliĢtirmeye uğraĢmıĢlar ve Ypres SavaĢı'nda sadece klor
silindirlerini ve rüzgârın yönünü kullanarak gazı düĢman hatları üzerine salmıĢlardır. Bu
yayma yöntemi, gaz silindirlerinin ağır bir lojistik yükü olması ve rüzgârın yön
değiĢtirmesi ya da düĢman topçuları tarafından vurulma ihtimalleri nedeniyle tehlikeli
olarak görülmüĢtür. SavaĢtan kısa bir süre sonra metal kap ile yayma yöntemi
geliĢtirilmiĢtir. Fransızlar tarafından geliĢtirilen bu yöntemde fosgen gazı patlamayan topçu
mühimmatları ile hedefe fırlatılabilmiĢtir. Ancak topçu mühimmatları da taĢıdıkları gazın
az miktarda olması nedeniyle hedef bölgeye güçlü bir topçu bombardımanı yapılmadığı
durumlarda etkisiz kalmıĢtır. 1950'lerde ve 1960'ların baĢında, kimyasal topçu roketleri ve
misket bombaları olmak üzere birçok mühimmat üretilmiĢ ve mevcut silahlara entegre
edilmiĢtir.
1920'lerde termal yayma tekniği geliĢtirilmiĢtir. Çoğu termal yayma cihazı içlerinde
kimyasal ajan ve merkezi bir patlatıcı bulunan topçu mermileri ve bombalardan
oluĢmaktadır. Termal yayma yöntemi günümüzde de baĢvurulabilecek yöntemler arasında
sayılmaktadır. Termal yayma yöntemi yaygın bir yöntem olmasına rağmen etkin bir
yöntem sayılmaz. Çünkü patlama sırasında kimyasal ajanların çoğu yanarak kayba
uğramakta ve patlama nedeniyle ortalığa saçılan partiküller nedeniyle kontrolü
zorlaĢmaktadır.
menzilleri vardı. Henderson, C. W. (1998). International relations, conflict and cooperation at the turn of the
21st century. (2th edition). New York: McGraw Hill, 317. 147
Kibaroğlu, M. (1999). Kitle imha silahlarının yayılması sorunu ve Japonya‟nın güvenliği. Avrasya
Dosyası, 5(2), 23-39.
54
1960‟lardan itibaren aerodinamik yayma yöntemi kullanılmaya baĢlamıĢtır. Aerodinamik
yayma; kimyasal ajanların uçaklardan yayılması tekniğidir. Bu yöntemde uçağın hızı,
irtifası, rüzgârın yönü ve kimyasal partiküllerin pilotları etkileme olasılığı gibi
parametreler olsa da termal yaymanın dezavantajları giderilmiĢ ve hedef bölgenin kontrolü
kolaylaĢmıĢtır. Bu tekniğin geliĢtirilmesine yönelik olarak; sıvıların özelliklerinin
değiĢtirilmesi, süpersonik uçuĢ denemeleri, bilgisayar modelleme teknikleri, akıĢkan
dinamiği, hava tahmin yeteneklerinin güçlendirilmesi, kimyasal ajanların aerodinamik
strese maruz kalmasını sağlamaya yönelik çalıĢmalar gibi ciddi Ar-Ge faaliyetleri
yürütülmüĢtür.
5.3. Biyolojik Silah Atma ve Yayma Yöntemleri/Vasıtaları
Biyolojik silahların kullanım Ģekli diğer kitle imha silahlarınınkinden oldukça farklılık
göstermektedir. Biyolojik silahları kullanırken dikkat edilmesi gereken en önemli husus,
mikropların hedef kitleye etkili Ģekilde ulaĢtırılması ve bu koĢulları sağlayacak Ģekilde en geniĢ
sahaya dağıtılmasıdır. Biyolojik silah etkenlerinin en uzun süre yaĢayabileceği atmosfer
koĢullarında kullanılmaları, bu silahların etkileri açısından hayati önem taĢımaktadır.
Biyolojik taarruzda, kullanılan maddenin özelliklerine ve arzulanan sonuçlara bağlı olarak
değiĢik yayma yöntemleri uygulanır. Bunlardan belki de en önemlisi aerosol yöntemidir.
Solunum sisteminin bir biyolojik maddeye maruz kalması, biyolojik maddenin bir aerosol
(toz, sis, duman Ģeklinde partiküller) ile yayılması sureti ile sağlanır. Aerosol partiküller;
jeneratör, püskürtme, patlayıcı yöntemleriyle oluĢur. Partiküller havada kalıcılığı çökelme,
sıkıĢma, morötesi radyasyon ve hava (rüzgâr, nem, ısı, yağıĢ) durumuna göre
değiĢmektedir. Sprey halinde kullanım, birçok mikrop için en etkili metottur. Bazıları için
kuru toz hali, daha etkili olabilmekte, ancak kurutma teknolojisinin zorluğu ve dar
kullanım alanı, bu kullanım Ģeklini çok cazip kılmamaktadır.148
Bir diğer yöntemde bu silahların deriye nüfuz etmesini sağlayan bir taĢıyıcı (artropod
vektörü) kullanılır. TaĢıyıcı böceklere “ara konakçı” veya “vektör” denir. Vektörler;
biyolojik vektörler149
, mekanik vektörler150
olarak iki grupta sınıflandırılmaktadır.
148
Block, S. M. (1999). Living nightmares. Sofaer, A. D, Wilson, G. D., Drell S. D. (Eds.), The new terror:
facing the threat of biological and chemical weapons. Stanford: Hoover Institution Press, 41. 149
Vektörler, bedenlerinde hastalık yapıcı organizmanın geliĢmesini ve çoğalmasını, alıcıya enjekte etmeden
gerçekleĢtiren taĢıyıcılardır. Sivrisinekler, sıtma ile sarıhumma taĢıyıcılarıdır.
55
Biyolojik harp vasıtaları son olarak sabotaj yöntemiyle, yani bir insan tarafından bir
maddenin hedefe doğrudan doğruya uygulanmasıyla yayılabilir. Sinsi (sabotaj) yöntemde,
öncelikle solunum sistemini, sonra sindirim sistemini etkilemek düĢünülür. Sabotaj
yönteminde, biyolojik silah kullanma hedefindeki bir kiĢi, örgüt ya da devlet direkt olarak
enjekte etme ya da temas yoluyla bulaĢtırma, sprey ya da kuru toz halinde hazırlayıp,
canlılara direk teneffüs edecekleri Ģekilde atma; yiyecek ve içeceklere katma; hayvanları
vektör olarak kullanma yöntemlerinden birini uygulayabilecektir.
Biyolojik silahların hedef kitlelere uygulanması kolay bir iĢlemdir. Alçak uçan bir uçaktan
tarım ilaçlaması yapar gibi bakterileri Ģehirlerin üzerine püskürtme, kalabalık yerleĢimlerde
liyolofilize bakteri içeren ampuller atma, bazı mikroorganizmalar veya toksinleri su
kaynaklarına karıĢtırma gibi çok çeĢitli yöntemler kullanılabilmektedir.151
Hatta bu
silahların bir mektupla bile ortama yayılması mümkün olabilmektedir.
Biyolojik silahların fırlatma-yayma vasıtaları olarak özellikle füzeler, uçaklar (düĢük hızlı
ve alçaktan uçan, özellikle insansız uçaklar), topçu sistemleri, bombalar, mayınlar, serbest
balonlar, jeneratörler, uçak, helikopter, gemi, otomobil, kamyonet gibi araçlara monte
edilen veya sırtta taĢınabilen ilaçlama aparatları gibi püskürtme tankları, ampuller,
mektuplar vasıta olarak kullanılmaktadır.
6. KĠS PROGRAMLARININ TEMEL MOTĠVASYONLARI
Uluslararası iliĢkilerin temel referansı ulusal çıkarlar korunmasıdır. Kitle imha silahına
sahip olma sürecinde öne sürülen temel motivasyonlar, silahlanma gerekçeleriyle
örtüĢmektedir. Silahlanmanın temel referansı ise hayati çıkarların152
korunmasıdır. Soğuk
SavaĢ müddetince uluslararası sistemi iki kutuplu bir görünüme sokan ve süper güç olarak
addedilen devletlerin bunu yaparken güvendikleri en önemli Ģey, sahip oldukları kitle imha
silahları olmuĢtur. 1960 yılların baĢına gelindiğinde, ABD ve SSCB‟nin sahip olduğu silah
stokları fazlasıyla öldürme kapasitesine ulaĢmıĢ ve bunun üzerine Ġngiliz lider Winston
150
Mikroorganizmaları bir taĢıyıcıdan diğerine taĢıyabilen ancak parazitlerin geliĢmesi ve çoğalmasıyla ilgi
kurmayan taĢıyıcılardır. Kara at sineği, Ģarbonun taĢıyıcısıdır. 151
Ġnternet: Bal, Ç. (2003). Biyolojik silahlar. Ġstanbul Üniversitesi, Ġstanbul Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji
ABD Web: http://www.biyolojidunyasi.com/Biyolojik%20_Silahlar.pdf adresinden 5 Ocak 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 152
Kavramın klasik kullanımına göre bunlar, uğrunda savaĢılmaya hazır olunan türden dıĢ politika çıkarlarına
dayalı amaçlardır. Sönmezoğlu, F. (2000). Uluslararası politika ve dış politika analizi. (Üçüncü baskı).
Ġstanbul: Filiz Kitabevi, 258-259.
56
Churchill; geleneksel “güç dengesi” ya da “dinginlik” deyimlerinin artık bu durumu
açıklamakta yeterli olmayacağını düĢünerek, yeni güç yapısını tarif etmek için “dehĢet
dengesi” (balance of terror) deyimini kullanmıĢtır.153
Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesi ve
silahsızlanma çabaları ile kitle imha silahlarının savunma politikalarındaki rolü önemli
ölçüde azaltılmıĢtır. Bugün için kitle imha silahlarına sahip olmanın 1950ler ya da
60lardaki gibi büyük bir prestij ve caydırıcılık getirdiği ve bazı devletlerin süper güç
konumunu güçlendirdiği iddia edilemez.154
Tarihsel süreçte devletlerin kitle imha silahlarına sahip olma motivasyonlarını anlamak için
bunların altında yatan bazı unsurlardan bahsetmek gerekmektedir. Bunlardan birincisi,
“korku” unsurudur. Devletler; kitle imha silahlarına ya da gerçekçi bir konvansiyonel
askeri üstünlüğe sahip bölgesel düĢmana yakın bir coğrafyada yer alıyorsa nükleer,
kimyasal ve biyolojik silah stoklayarak bu zafiyeti giderme amacı gütmektedirler. Ġkincisi
“kapsam” unsurudur. Bu unsur potansiyel düĢman olma ihtimali olan devletlerin, nükleer
silahların sağlayabildiği gibi bir tahrip etkisinden korunamayacağının kabul edilmesi
durumunu ifade etmektedir. Üçüncüsü “zafer” unsurudur. Saldırgan kültüre sahip olan
devletlerin, nükleer gücü (yardımcı unsur olarak da kimyasal ve biyolojik gücü) kullanarak
veya bu konuda tehdit ederek, mutlak zafere çok hızlı Ģekilde ulaĢma arzusunu ifade
etmektedir. Dördüncüsü “olağanüstü önlem alma” unsurudur. Topyekûn bir savaĢta, tam
olarak mağlup olma ihtimalinin belirmesi nedeniyle nükleer baĢta olmak üzere kitle imha
silahı gücünü kullanarak, karĢı tarafa da telafi edilemez zararlar verdirmenin
amaçlanmasını ifade eder.
Büyük güçlerin veya bu konuma aday devletlerin, kitle imha silahlarına, özellikle de
nükleer silahlara sahip olma gerekçelerini oluĢturan “unsurların” görülmesinden sonra,
genel olarak kabul gören bazı “nedenleri” incelemek yerinde olacaktır. Bunlardan birinci
sırada sayabileceğimiz neden “prestij”155
kazanma çabasıdır. Prestij kavramın ifade ettiği
153
Gönlübol, M. (1996). Olaylarla Türk dış politikası 1919 – 1995. (Dokuzuncu baskı). Ankara: Siyasal
Kitabevi, 443. 154
Mesela 50‟li, 60‟lı ve 70‟li yıllardaki güç dağılımını gösteren bütün statik resimlerde SSCB çift kutuplu
sistemin süper güç odaklarından biri olarak görülüyordu. Afganistan iĢgalinin gerçekleĢtiği 80‟li yılların
baĢlarında da, Yıldız SavaĢları senaryolarının gündeme geldiği 80‟li yılların ortalarında da çekilen tek tek
stratejik resimler aynı tabloyu ortaya koyuyordu. Buna karĢılık 90‟lı yılların baĢlarında çekilen stratejik ve
ekonomi politik resimler, SSCB‟yi ve onun varisi olan Rusya‟yı birçok açıdan bu güç hiyerarĢisinin çok daha
alt sıralarına yerleĢtirmeye baĢladı.” Davutoğlu, A. (2001). Stratejik derinlik, Türkiye’nin uluslararası
konumu. (Yimidördüncü baskı). Ġstanbul: Küre Yayınları, 4. 155
Touraine, M. (1997). Alt üst olan dünya: 21. yüzyılın jeopolitiği. (Çev. Turhan Ilgaz). Ankara: Ümit
Yayıncılık. (Eserin orijinali 1995‟te yayımlandı), 333.
57
anlam, güçlü devletlerin nazarında bir yer edinme çabasıdır. Fransa‟nın bir zamanlar
izlemiĢ olduğu yaklaĢıma fazlasıyla benzeyen bu akıl yürütme, bir teknolojik statü
sergilemeye ve buradan hareketle bölgesel önder rolüne soyunmaya olanak vermektedir.
Gerçekten de, statü hesaplarını, herkesçe kabul gören uluslararası bir rol oynama, kendini
bir muhatap olarak dayatma isteğinden ayrıĢtırmak mümkün değildir.
Devletlerin kitle imha silahı programı yürütmelerine bir diğer gerekçe de “askeri ve
stratejik çıkarlar”156
olarak ifade edilebilir. Burada kastedilen muhtemel saldırganları
caydırmak ve aynı zamanda da bir çatıĢma durumunda galip olmak için gerekli olanaklara
sahip olmak durumudur. Kitle imha silahı elde etmeye “siyasal gerekçeler” de
sunulmuĢtur. Buna örnek olarak “Batı Korkusu”157
unsuru sayılabilir. Batılı güçlerin
neredeyse tekellerinde tuttukları bir araçtan yoksun bırakılmalarıyla birlikte, onların
bölgesel anlaĢmazlıklara kendi çıkarları doğrultusunda müdahalede bulunmaları da
engellenebilecektir. Kuzey Kore‟nin nükleer silah elde etme ve bölgenin Batı etkisinden
arındırılması giriĢimi bununla açıklanabilir. Çin bu bağlamda etkin bir rol oynamaktadır.
Kitle imha silahına sahip olmaya dördüncü gerekçe “ciddi güvenlik endiĢeleri” durumudur.
Her devletin, bulunduğu coğrafya gereği, diğer devletlerce haklı görülen veya görülmeyen
güvenlik endiĢeleri mutlak suretle olmuĢtur ve olmaya da devam edecektir. Güvenlik
endiĢelerini en aza indirme çabası yine her devlet tarafından fazlasıyla gösterilmiĢtir. Dünya
üzerinde inisiyatif sahibi olarak hareket etme özgürlüğü bu durumla doğrudan bağlantılıdır. Bu
sebeple kitle imha silahlarına sahip olma giriĢimleri daima mevcut olmuĢtur. Uluslararası
alanda, güvenliği ile ilgili sıkıntılarını dile getirmiĢ olan devletlerin, kitle imha silahları
konusunda, ortak bir söylemi de kendiliğinden oluĢmuĢtur; “potansiyel düĢmana karĢı en son
çare olarak, bahsedilen silahları kullanmak‟‟. Buna örnek olarak, Hindistan‟ın Çin‟e,
Pakistan‟ın Hindistan‟a, Ġsrail‟in Arap dünyasına, Irak‟ın ise Ġran‟a karĢı sahip oldukları kitle
imha silahlarını, son çare olarak kullanacaklarını açıklamıĢ olmaları verilebilir.
Devletlerin kitle imha silahlarına sahip olma nedenlerinin en önemlisi "güç ve caydırıcılık”
olarak açıklanabilir. Soğuk SavaĢ‟ta ABD ve SSCB mücadelesinin en sert Ģekilde
yürütüldüğü alan, kitle imha silahlarına sahip olma konusu olmuĢtur. Dünya egemenliğini
hayal eden Hitler Almanya‟sının da, nükleer olmasa bile, bol miktarda kimyasal ve
156
Touraine, 1997, 333. 157
Touraine, 1997, 334.
58
biyolojik silaha sahip olduğu bilinmektedir. Silahlanmanın hız kazanması ve buna bağlı
olarak dikkate değer bir caydırıcılık sağlamaya baĢlamasından beri, olası bir tehdit
değerlendirmesi yapan her ülke bu süreçteki yerini almıĢtır.158
Caydırıcılığın mantığında
silahlanma yarıĢının olması kaçınılmazdır.159
Örneğin Ġsrail için silahlanmanın en önemli
nedeni, bulunduğu coğrafyadaki hemen hemen tüm devletleri kendisine düĢman olarak
kabul etmesi olmuĢtur. Daha az maliyetle daha caydırıcı olabilme isteği kitle imha
silahlarını cazip hale getirmiĢtir. Bu konuda ABD‟de yapılan bir çalıĢmanın sonuçlarına
göre nükleer silahlara sarf edilen 1 dolar ile elde edilen etkiyi yaratabilmek için
konvansiyonel silahlarda 5 dolarlık harcama yapmak gerekmektedir. BaĢka bir ifade ile
nükleer silahlar; eski silahlara oranla 1‟e 5 daha maliyet etkindir.160
“Jeopolitik gereklilik” devletlerin anılan silahlara sahip olmasının bir baĢka nedenidir.
Bölgesel ve akabinde küresel güç olma isteği taĢıyan ülkeleri, bu fikre sürükleyen unsur
öncelikle jeopolitik konumlarıdır. Jeopolitik konumları gereği ülkeler, silahlanmanın ilk
aĢaması olan, “gerekli bilgi ve altyapıyı temin için‟‟ çaba göstermektedirler. Bunun da
nihai uzanımı kitle imha silahlarına sahip olmaktır. Kitle imha silahlarına sahip bir devlet
bölge devletleri arasında ön plana çıkmakta ve yine aynı bölgedeki politik ve ekonomik
iliĢkilerin dengeleyicisi olmaktadır.
Devletler askeri doktrinleri gereği, hem stratejik hem de taktik alanda kullanılmak üzere kitle
imha silahları üretmektedirler. Ancak taktik kullanım alanı, kitle imha silahlarının sadece
uluslararası alanda gerektiğinde kullanılma anlamının çok ötesinde, ülke içinde istenmeyen
gerilla kuvvetlerine ya da muhalif unsurlara karĢı da kullanılabilmeyi kapsayabilmektedir. Bu
silahlara sahip olan ülkeler için uluslararası alandaki sağlanan prestijle birlikte, ülke
içerisindeki prestij de oldukça önemlidir. Bu anlamda kitle imha silahı elde etmenin bir diğer
güdüsü olarak “iç politika gereklilikleri” olgusunu sayabiliriz. Bu tür silahları geliĢtirebilme
gücüne sahip olmak, ulusal gururun yükseltilebilmesi için de bir araçtır.
158
Ġnternet: Oelrich, I. C. (2001). Sizing post – cold war nuclear forces. Institute For Defence Analyses, 2-23.
Web: http://fas.org/programs/ssp/nukes/doctrine/szngnuclearforces.pdf adresinden 16 Ocak 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 159
Arı, T. (2004). Uluslararası ilişkiler ve dış politika. (BeĢinci baskı). Ġstanbul: Alfa yayınları, 285-287. 160
Ayrıntılı bilgi için bkz. Kibaroğlu, M. (1996). The nuclear non-proliferation regime at the crossroads:
strengthening or uncertainty, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Bilkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ankara, 20-27.
59
Yeni dünya düzeninde bazı ülkelerin daha bağımsız ve milliyetçi politikalar izleme
istekleri de gizli kitle imha silahı programlarını teĢvik eden bir unsur haline gelmiĢtir.
Soğuk SavaĢ sonrası eski süper güçlerin, kendi bloklarındaki ülkeleri kontrol etme
yeteneğinin ortadan kalkması nedeniyle güç boĢluğu ortaya çıkmıĢtır. Bu nedenle bazı
devletlerin, güvenliklerini sağlamak veya yayılmacı emellerini gerçekleĢtirmek için kitle
imha silahlarına sahip olma gayretlerinin yayılma riskini artırdığı öne sürülmektedir.161
Özellikle nükleer silahlardan kaynaklı tehdidin 60 yıldan beri mevcut olmasına rağmen bu
silahların yayılması ile ilgili tartıĢmalar son yıllarda artmıĢ ve yayılmayı önleme gayretleri
de bu süreçte yoğunlaĢmıĢtır.
Soğuk SavaĢ‟ta Avrupa‟da kurulan nükleer güvenlik Ģemsiyesi geçerliliğini hala
korumaktadır. NATO‟nun geniĢlemesi ile yeni ülkeler de bu Ģemsiye altına girmiĢlerdir.
Buna karĢılık nükleer güce sahip olma ihtiyacını yaratan konvansiyonel Sovyet tehdidi
Batı Avrupa için büyük ölçüde ortadan kalkmıĢtır. Bu nedenle Avrupa devletlerinin ilave
nükleer silaha sahip olma isteğini haklı gösterecek gerekçe yoktur. En kötü senaryoya göre,
Avrupa ile Amerika arasındaki transatlantik bağın zayıflaması ve Rusya‟nın tekrar bir
tehdit olması durumunda, Avrupa ülkelerinin aralarındaki dayanıĢmayı artırarak mevcut
nükleer güçlerini geliĢtirme ihtiyacı doğabileceği değerlendirilmektedir ama böyle bir
senaryonun gerçekleĢme ihtimali oldukça düĢük görülmektedir.162
Soğuk SavaĢ döneminde kitle imha silahları çalıĢmaları nükleer savaĢ korkusuna
dayandırılmıĢtır. Bu dönemde iki kutup etrafında kümelenen baĢat öğeler devletler olmuĢ
ve uluslararası politika ittifaklar ve hiyerarĢik bir düzen Ģeklinde oluĢmuĢtur. KüreselleĢme
süreciyle birlikte, iletiĢim ve ulaĢımdaki geliĢmeler nedeniyle devlet dıĢı aktörleri de
güçlendirmiĢ ve politik alanı etkilemelerine neden olmuĢtur. UlaĢım ve iletiĢim
teknolojilerindeki geliĢmeler sonucunda mal, hizmet, insan, bilgi ve finansın serbestçe ve
hızlı bir Ģekilde yer değiĢtirmeye baĢlaması, ulusal sınırların birer engel olmaktan çıkması
sadece kar amaçlı Ģirketlerin değil, terör örgütlerinin de yapısını değiĢtirdiğini
söyleyebiliriz. Çok uluslu Ģirketlere benzer bir Ģekilde, çok uluslu terör örgütleri de ortaya
çıkmıĢ ve buna bağlı olarak terörizm163
küreselleĢmiĢtir.164
Terörizmin küreselleĢmesi ile
161
Oelrich, 2001, 3. 162
Ayrıntılı bilgi için bkz. Ranger, R. (1996). The devil’s brews 1: chemical and biological weapons and
their delivery systems. (First edition ). Lancaster UK: CDISS, 26-30. 163
Terörizm, terör yöntemlerinin siyasi bir amaçla, örgütlü, sistemli ve sürekli bir biçimde kullanılmasını
benimseyen bir strateji olarak, terör kavramını da içeren çerçeve bir kavramdır. Terör terimi, dehĢet ve
korkuyu belirtirken, terörizm, bu kavrama süreklilik ve siyasal içerik katmaktadır. Terörün ideoloji,
60
uluslararası terörizm165
faaliyetlerinin ve Ģiddet eğilimlerinin artması nükleer, kimyasal ve
biyolojik silahların terör aracı olarak kullanılması ihtimalini gündeme getirmiĢtir.
7. KĠTLE ĠMHASINA YÖNELEN TERÖRĠZM
Kitle imhasına yönelen terörizm; nükleer, biyolojik, kimyasal ve radyolojik maddeler
kullanılarak baskı, korku, Ģok etkisi yaratmak ve bir devleti, grubu, bireyleri belli bir talebi
gerçekleĢtirmeye zorlamak, yani anılan yöntemlerle siyasi, ekonomik veya askeri bir sonuç
elde etmek olarak tanımlanabilir. Klasik yaklaĢımlarda terörizm eylemleri, tanımlanabilir
bir organizasyonda politik, ekonomik ve sosyal hedeflerle çeĢitli eylemlere giriĢmeleri
olarak tanımlanmıĢtır. Bu tanımlamada radikal solcular, Marksist-Leninist örgütler, etnik
milliyetçiler, neo-Naziler bu organizasyonların baĢat aktörleri durumundadırlar. IRA, Bask
ayrılıkçı grupları gibi örgütler kapsamlı bir ideoloji, radikal politik bir yaklaĢım ve fanatik
taraftarlarca desteklenen bir Ģekilde organize olmuĢlardır. 90‟lı yıllara kadar terörist
gruplar ayrımsız bir Ģiddet uygulamıĢlarlardır. Bu döneme kadar terör örgütleri sembolik
hedeflere bombalama, adam kaçırma, suikast, sabotaj ve banka soygunları gibi eylemler
yürütmüĢlerdir. Bu süreçte terörist eylemler etno-milliyetçi, ayrılıkçı, irredantist veya
radikal sol saiklerle yapılmıĢ ve bazı eylemler uluslararası toplum tarafından sempati ile
karĢılanmıĢtır. Medya ve halkla iliĢkiler faaliyetlerinin kullanımı sınırlı olsa da bu
eylemlerde ön plana çıkmıĢtır.
Teröristlerin kitle imha silahı elde etme ihtimalleri geleneksel terörizmi değiĢtirmiĢtir.166
1979‟da Alman Kızıl Ordu Grubu (Red Army Faction / RAF) ve Ġtalyan Kızıl Ordu
mensubu teröristler Lübnan‟daki Filistin kamplarında biyolojik silah eğitimleri almakla
suçlanmıĢ ve RAF‟ın Paris‟teki bir örgüt evinde laboratuvar oluĢturduğu ve “Botulinum”
toksini üzerinde çalıĢmalar yaptığı iddia edilmiĢtir.167
RAF‟ın ve Kızıl Tugayların
mikrobiyoloji uzmanları istihdam ettikleri, bakteriyolojik uzmanlık ekipmanlarını tedarik
örgütlenme ve Ģiddet olmak üzere üç temel unsuru bulunmaktadır. Buradan hareketle terörizm; savaĢ ve
diplomasi ile kazanılmayan sonuçları elde etmek, korkutmak ve itaat ettirmek için bir teoriye, felsefeye ve
ideolojiye dayanılarak siyasi maksatlarla iradi olarak terör ve Ģiddetin sistemli ve hesaplı bir Ģekilde
kullanılmasıdır. 164
Örgün, F. (2001). Küresel terör. (Birinci baskı). Ġstanbul: OkumuĢ Adam Yayıncılık ve Eğitim Hizmetleri, 99. 165
Uluslararası terörizm, belirli siyasal, sosyal ve ekonomik çıkarlar sağlamak maksadıyla insan hayatını, iç
sosyal dinamikleri, uluslararası barıĢ ve güvenlik ortamını, devletlerin barıĢçıl iliĢkilerini, iç iĢlerini,
anlaĢmazlıkların barıĢçıl yollarla çözümünü, iç hukuku ve uluslararası hukuku hedef almaktadır. Babaoglu,
Ö.ġ. (Mayıs 2002). Küresel terör ve Türkiye. Stratejik Arastırma ve Etüt Merkezi (SAREM)
sempozyumunda sunuldu. Ankara, 1(6), 20. 166
Hoffman, B. (1999). Terrorism and weapons of mass destruction: an anlaysis of trends and motivations.
(Second edition). Santa Monica, CA: RAND Paper, 9. 167
Hoffman, 1999, 11.
61
ettikleri, Ģarbon ve bazı toksin türlerine sahip oldukları kayıtlara geçmiĢtir.168
1990‟lı
yıllarda teröristlerin nükleer, kimyasal, biyolojik ve radyolojik silah elde etme ihtimallerine
yönelik motivasyonları ve teknik kapasiteleri ile ilgili araĢtırmalar artmıĢtır.
1970‟lerden 1990‟ların sonunda kadar 12 bin civarında uluslararası terörizm faaliyeti
kaydedilmiĢtir. Bunlardan 60 civarında olayda kimyasal ve biyolojik savaĢ ajanları
kullanılmıĢ ya da illegal yollardan nükleer madde tedarik edilmeye çalıĢılmıĢtır.169
1990‟larda uluslararası terörizm en büyük güvenlik endiĢelerinden biri haline gelmiĢ ve
terörizmle mücadele için bazı uluslararası giriĢimler baĢlatılmıĢtır.170
Mart 1995‟te
gerçekleĢen Tokyo sarin saldırısı dikkatlerin nükleer, biyolojik, kimyasal ve radyolojik
silahlarla yapılabilecek muhtemel saldırılara çevrilmesine neden olmuĢtur.
Kitle imha silahları kullanılarak yapılacak muhtemel terörist saldırıları anlamak için, silah
elde etme süreçlerini ve terörist organizasyonların bu silahlarla ilgili perspektifini anlamak
gerekmektedir. Ülkelerin bu silahlarla ilgili programlarının gizli olması, yeterli ve sağlıklı
bilgi elde edilmesini zorlaĢtırmaktadır. Terörist organizasyonların maddi altyapısı ve silah
stokları, örgütsel normlar, örgüt stratejileri ve yapısına iyi bakmak gerekmektedir. Anılan
örgütlerin özellikle kimyasal ve biyolojik silah geliĢtirebilmeleri için fiziksel mekânlara
sahip olup olmadıkları, örgütün toplum üzerinde yarattığı algı, örgütün sahip olduğu
finansal kaynaklar, hedefler, politikalar, ideolojik referanslar gibi parametreler önemli hale
gelmektedir. Örgütün ideolojisi sosyal, apokaliptik, radikal üstünlük, etno-nasyonalizm,
dini fanatizm gibi referanslara dayanabilir. Örgüt üyelerinin eğitimi, bilim ve teknolojiye
yatkınlıkları gibi faktörlerde sürece etki etmektedir. Örneğin Aum Shinrikyo örgütü
Japonya‟nın önde gelen enstitülerinden genç bilim adamlarını ve Sovyetler dağıldıktan
sonra iĢsiz kalan uzmanları yüksek maaĢlarla iĢe almıĢtır.
Örgütün kitle imha silahlarına yaklaĢımı ve ahlaki tutumunun yanı sıra örgütün
organizasyonel yapısı ve örgüt stratejileri de silahlanma politikalarını etkilemektedir.
Örneğin örgüt yönetimi kimyasal ve biyolojik silahlanma programının baĢlatılmasına karar
168
Carus, W. S. (2002). Bioterrorism and biocrimes: the illicit use of biological agents since 1900. (8th
revision). Amsterdam: Fredonia Books, 156. 169
Hoffman, 1999, 12. 170
BM Genel Kurulu 9 Ocak 1998‟de Terörist Bombalamaların Önlenmesine ĠliĢkin Uluslararası
SözleĢme‟yi kabul etmiĢtir. Aynı yıl NATO bünyesinde ve birçok uluslararası organizasyonda benzeri
faaliyetler yürütülmüĢtür. Zanders J. P., French, E. M., Pauwels, N. (1999). Chemical and biological weapon
developments and arms control. SIPRI Yearbook 1999: Armaments, Disarmament and International Security
(Chapter 9). Oxford: Oxford University Press, 593–595.
62
verirse bunun için belli miktarda kaynak ayrılmaktadır. Bu kaynak ayırma ve silahlanma
süreçleri örgütün hedefleri doğrultusunda örgütün çeĢitli kademelerince onaylanmaktadır.
GevĢek örgütsel yapıya, daha az merkezi otoriteye ve küçük hücrelere sahip örgütlerin,
dikey hiyerarĢiye sahip olan ve bir ideoloji etrafında kümelenmiĢ örgütlere nazaran kitle
imha silahlarına ulaĢması daha zordur.171
Kitle imha silahları kullanılarak asimetrik terör eylemleri gerçekleĢtirilmesi ihtimalini
destekleyen unsurların baĢında, kimi merkezi devlet otoritelerinin siyasal ve sosyal krizler
nedeniyle kendi kontrollerinde olması gereken anılan silahlar üzerindeki denetimlerini
kaybetmesi olarak gösterilmektedir.172
Özellikle eski SSCB stoklarında bulunan stratejik
değere sahip silah ve maddelerin Sovyetlerin dağılmasıyla kontrolsüz kaldığını ve bu
durumun terör örgütlerinin bu silahlara ulaĢmasını kolaylaĢtırdığını ifade edebiliriz. Benzer
bir Ģekilde Suriye‟de Mart 2011‟de baĢlayan protestoların iç çatıĢmaya dönüĢmesi süreci
Suriye stoklarında bulunan kimyasal silahların devlet dıĢı aktörlerin eline geçme ihtimalini
ortaya çıkarmıĢ ve Ġsrail böyle bir durumun savaĢ nedeni sayılacağını bildirmiĢtir.173
Terör örgütlerinin kitle imha silahı elde etmek ya da kullanma olasılıklarının uluslararası
kamuoyunda endiĢe kaynağı olarak görülmesi ve bu durumun uluslararası barıĢ ve
güvenliğe yönelik büyük bir tehdit olarak algılanması genel kabul gören bir yaklaĢım olsa
da; terör örgütlerinin kitle imha silahı elde etmesinin onlara örgütsel bir fayda
sağlamayacağını belirten bazı görüĢler de bulunmaktadır. Kanaatimizce de teröristlerin
kitle imha silahı elde etmek ya da kullanmak istemeleri görüĢleri abartılı ve sorunlu bir
bakıĢı ifade etmektedir. Çünkü teröristler de savaĢ uzmanları gibi yaptıkları eylemlerin
sonuçlarını kontrol etmek isterler. Oysa kitle imha silahı kullanıldığında etki alanının
sınırları net değildir. Teröristler genel algının aksine realist ve hedeflerine yönelik rasyonel
eylemler gerçekleĢtirirler. Nükleer, kimyasal, biyolojik silah kullandıklarında yalnızca
düĢmanlarına değil; etnik, dini ya da ideolojik sempatizanlarına da zarar verebileceklerini
bilmektedirler. Teröristler daha çok insanın ölmesinden ziyade daha çok kiĢinin kendilerini
171
Ġnternet: Zanders, J. P., Karlsson, E., Melin, L., Näslund, E., Thaning, L. (2000). Risk assessment of
terrorism with chemical and biological weapons. SPRI Yearbook: Appendix 9A. Web:
http://www.sipri.org/yearbook/2000/files/SIPRIYB0009A.pdf adresinden 14 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 172
Gürsoy, B. (2005). Soğuk savaştan günümüze asimetrik tehdit. (Birinci baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat
Yayınları, 147. 173
Temmuz 2012‟de Brüksel‟de yapılan bir toplantıda Ġsrail DıĢiĢleri Bakanı Avigdor Lieberman, Suriye‟nin
kimyasal silahlarının Hizbullah‟a verilmesi durumunu “casus belli” sayacaklarını açıkça ifade etmiĢtir.
Ġnternet: Keinon, H. (2012). FM: WMD transfer to Hezbollah would justify war. The Jerusalem Post. Web:
http://www.jpost.com/Diplomacy-and-Politics/FM-WMD-transfer-to-Hezbollah-would-justify-war
adresinden 16 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır.
63
izlemesini veya propagandalarına maruz kalmalarını tercih ederler.174
Ayrıca kullanılan
kitle imha silahının etkileri kontrol edilemeyeceğinden ulaĢılmak istenen politik hedef
uygulamaya konulamayacaktır. Bu nedenle taktik adım örgüt stratejilerine zarar
verebilecek hale gelecektir ki bu rasyonel bir seçenek olmayacaktır.
Kitle imhasına yönelen terörizm; nükleer, kimyasal ve biyolojik terörizm olarak
sınıflandırılmaktadır. Uluslararası barıĢ ve güvenliğe yönelik en büyük tehditlerden biri
olarak algılanan bu terörizm tipleriyle mücadeleye yönelik uluslararası ilgi ve çalıĢmalar
istikrarlı bir Ģekilde artmaktadır.
3.1. Nükleer Terörizm
Soğuk SavaĢ süresince pek kullanılmayan nükleer terörizm kavramı, Sovyetler Birliğinin
dağılması ile beraber uluslararası iliĢkiler literatüründe sıkça dillendirilir hale gelmiĢtir.
Sovyet bakiyesini üstlenen ve 90‟lı yıllarda ciddi ekonomik krizlerle boğuĢan Rusya,
“nükleer Ģehirlerini” birer birer kapatma yoluna gitmiĢtir.175
Nükleer alanda faaliyet
yürüten binlerce bilim adamı iĢsiz kalmıĢ ve para kazanabilmek için nükleer silah üreten
veya üretmek üzere olan ülkelere kaçmıĢlardır. Dünyanın dört bir yanına dağılan Rus bilim
adamları sadece bilgilerini değil, bir veya iki nükleer silah yapımı için yeterli olabilecek
kadar uranyum ve plütonyumu da ülke dıĢına çıkarmayı baĢarmıĢlardır.176
Eski Sovyet Cumhuriyetlerinde Sovyetlerden kalan ve sayısı bile belli olmayan nükleer
baĢlıklar ile nükleer silah yapımı için gerekli malzemenin mafyanın kontrolünde uluslararası
karaborsada satıldığı iddia edilmiĢtir. SSCB‟nin dağılmasından sonra nükleer maddelerin
karaborsaya düĢtüğü yönündeki raporlar üzerine, Rusya tarafından 1998 yılında önerilen
konvansiyon uzun yıllar süren müzakereler neticesinde tamamlanmıĢ ve 2005 yılında, BM
Genel Kurulu, Uluslararası Nükleer Terörizm AntlaĢmasını oybirliğiyle kabul etmiĢtir. 11
Eylül saldırılarından bu yana Genel Kurul‟da kabul edilen teröre karĢı ilk antlaĢma olma
özelliğini de taĢımaktadır. AntlaĢma nükleer terörizme tanım getirirken, nükleer terörizmle
174
Hoffman, 1999, 11. 175
Ġnternet: Arms Control Association: Committee on Nuclear Policy (1999). Jump-START: retaking the
initiative to reduce post-cold war nuclear dangers. Washington D.C.: Arms Control Association Online.
Web: http://www.armscontrol.org/act/1999_01-02/jsjf99 adresinden 16 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 176
HiroĢima‟ya atılan benzer nitelikteki bir atom bombası yapmak için teröristlerin sadece 8 kg.lık yüzde
94‟lük plütonyum 239‟a veya 25 kg.lık uranyuma ihtiyaçları bulunmaktadır. Reeve, S. (2001). Yeni çakallar:
Remzi Yusuf, Usame Bin Ladin ve terörizm geleceği. (Çev. G. Koca). Ġstanbul: Everest Yayınları. (Eseriin
Orijinali 1998‟de yayımlandı.), 356.
64
mücadele için uluslararası hukuki çerçeveyi de güçlendirmektedir. AntlaĢmanın amacı, ciddi
problemler ortaya çıkmadan nükleer silah ve silah yapımında kullanılan maddelerin, terör
örgütlerinin eline geçmesini engellemek olarak belirlenmiĢtir.177
Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan antlaĢmayı, nükleer terörizmin “daha meydana
gelmeden” önlenmesi amacıyla bugüne kadar atılmıĢ en önemli adım olarak
nitelendirmiĢtir ve devletlerarasındaki iĢbirliğinin önemine tekrar tekrar vurgu yaparak,
bilgi alıĢveriĢine açık davranılmasını tavsiye etmiĢtir.178
Bugüne kadar herhangi bir nükleer
saldırı gerçekleĢmemiĢ olmasına rağmen, terör uzmanları bu konudaki endiĢelerini sürekli
olarak yinelemektedirler. Eski IAEA BaĢkanı Muhammed El Baradey, 2005 yılı içerisinde
Londra‟da yapılan uluslararası güvenlik konferansında sadece nükleer madde
kaçakçılığının tespiti ve önlenmesinin terör tehdidi adına yeterli olmayacağını, bunun
yanında nükleer enerji santrallerinin, nükleer araĢtırma merkezlerinin ve resmi nükleer
madde depolarının güvenliğinin sağlanması konusunun da birinci öncelikle üzerinde
durulmasının gerekliliğini vurgulamıĢtır.179
Muhtemel nükleer terör eylemlerinin tespiti ve önlenmesi maksadıyla IAEA tarafından
yürütülen çalıĢmalar neticesinde elde edilen verilere göre; 1993–2013 yılları arasında 2477
teyit edilmiĢ nükleer veya radyoaktif madde kaçakçılığı olayı gerçekleĢmiĢ ve bunların
çoğu nükleer silah ya da kirli bomba yapılabilecek materyallerden oluĢmuĢtur. Bu toplam
rakam içerisinde 424 olay illegal nükleer madde sahipliği ve bununla ilgili kriminal
vakaları kapsarken, 16 olay yüksek zenginlikli uranyum (HEU) ve plütonyum kaçakçılığı
ile ilgilidir. 664 olay nükleer ya da radyoaktif madde hırsızlığı içerirken 1337 olay ise
radyoaktif materyallerin yetkisiz elden çıkarılması gibi diğer illegal faaliyetlerle ilgilidir.180
177
Ġnternet: SözleĢme metni için bk. Web: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/05/20120508-1.htm
adresinden 18 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 178
Ġnternet: International Atomic Energy Agency. (2005). Staff Report: New convention against nuclear
terrorism bolsters global framework. Vienna: International Atomic Energy Agency Online. Web:
http://www.iaea.or.at/NewsCenter/News/2005/conv_nuclterror.html adresinden 18 ġubat 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 179
Ġnternet: International Atomic Energy Agency. (2005). Staff report: new reality – shaping nuclear
security’s global directions. Vienna: International Atomic Energy Agency Online. Web:
https://www.iaea.org/newscenter/news/new-reality-shaping-nuclear-securitys-global-directions adresinden 19
ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 180
Ġnternet: International Atomic Energy Agency. (2014). Fact sheet: incident and trafficking database,
IAEA Illicit Trafficking Database (ITDB). Vienna: International Atomic Energy Agency Online. Web:
http://www-ns.iaea.org/downloads/security/itdb-fact-sheet.pdf adresinden 19 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır.
65
Nükleer silah teknolojisi daha yakından incelendiğinde teröristlerin bu teknolojiyi ve
nükleer silahları elde etmelerinin ya da kullanmalarının kolay olmadığı görülmektedir. Çok
ileri teknoloji, yüksek bilgi seviyesi, kompleks tesisler ve çok karmaĢık bir sürece ihtiyaç
duyması, az bulunur elementler gerektirmesi sebebiyle, bu tür silah programını devletlerin
bile gizli olarak yürütmesi oldukça zor ve tehlikeli görünmektedir. Terör örgütlerince
yapılabilecek belki de en muhtemel nükleer tehdit radyoaktif maddelerle ilgili olanıdır.
Dünyada çeĢitli amaçlarla kullanılan radyoaktif madde sayısı sonsuz denecek kadar çoktur.
Tıp, sanayi, tarım, nükleer elektrik santralleri gibi birçok sivil alanda kullanılan nükleer
maddeler konvansiyonel patlayıcılarla birlikte kullanılabilir (kirli bomba) ve binlerce
insanın etkilenebileceği bir kirliliğe yol açabilir. Bu nedenle nükleer maddelerin fiziksel
korunmasına yönelik uluslararası çalıĢmalar artırılmakta ve yasal bağlayıcılığı bulunan
metinler oluĢturulmaktadır.
Nükleer silahların etki süresi oldukça kısa, etki alanı, boyutu ve Ģekli ise son derece büyük
olması açısından teröristlerin eline geçme ve kullanılması ihtimali küresel bir endiĢeye
sebep olmakta ve nükleer terörün 21.yüzyılda uluslararası terörizmin en etkili çeĢidi ve
dünyanın en önemli tehdidi haline geleceği181
yorumlarına neden olmaktadır.
3.2. Kimyasal Terörizm
Kitle imha silahları ile yapılabilecek terör türlerinden birisi de kimyasal silah veya
maddelerin kullanımı ile ortaya çıkabilecek terördür. Günümüzde, insanların yaklaĢık
70.000 civarında kimyasal maddeye maruz kaldığı bilinmektedir. Bu sayının 4.000‟i
tedavide kullanılan ilaç aktif maddeleri, 3.000‟i kozmetik ürünlerin yapısına giren
kimyasallar, 2.600‟ü gıda katkı maddeleri, 1.500‟ü tarım ilacı ve 48.000‟i ise endüstride
kullanılan kimyasal bileĢiklerdir. Bu sayıya her yıl ortalama 1.000 yeni kimyasal bileĢik
katılmaktadır. Bu bilimsel veriler ıĢığında, küçük veya büyük çaplı terör eylemlerinde
kullanılabilme potansiyeli olan kimyasal madde sayısının çokluğu dikkat çekicidir.182
11 Eylül olgusu, teröristlerin varmak istedikleri siyasi hedefler doğrultusunda ayrımsız bir
imha yöntemi seçebilecekleri ve savaĢ hukukunu gözetmeyeceklerini hususunu açığa çıkarmıĢ
ve nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar kullanılarak örgütsel hedeflere ulaĢma riski artmaya
181
Sopko, J. (Winter 1996). The changing proliferation threat. Foreign Policy, 105, 3-20. 182
Burgaz, S. (Mart 2002). Kimyasal bileĢikler ve risk değerlendirmesi. Bilim ve Teknik Dergisi, 412, 46-47.
66
baĢlamıĢtır. Kimyasal silah üretiminin diğer kitle imha silahlarına oranla nispeten kolay olması
nedeniyle yaklaĢık 25 devlet kimyasal silah veya kimyasal silah üretme teknolojisine
sahiptir.183
Çin, Hindistan, Ġran, Irak, Libya, Kuzey Kore, Pakistan, Suriye, Sudan, Rusya ve
Amerika bunlardan bazılarıdır.184
Kimyasal silahların bazı devletler tarafından devlet dıĢı
aktörlere verilebileceği endiĢesi Batılı siyasi ve akademik çevrelerce sürekli gündemde
tutulmakta ve bu durumla mücadeleye yönelik bazı çalıĢmalar yürütülmektedir.
Kimyasal silahlar elde edilmesi ve kullanılması kolay nitelikte olan silahlardır. Ancak, bu
silahların kullanılan miktara oranla yaratacakları etki nükleer ve biyolojik silahlara oranla
oldukça düĢük kalmakta ve hedef ülkeler için stratejik seviyede bir tehdit
oluĢturmamaktadırlar. Tarihsel süreç içerisinde devlet dıĢı aktörlerce taktik anlamda kullanılan
tek kitle imha silahı kimyasal silahlardır. Kimyasal savaĢ ajanlarının terörist saldırılarda
kullanıldığı ilk olay185
20 Mart 1995‟te gerçekleĢen Tokyo Metrosu saldırısıdır. Japon dini
motifli tarikat Aum Shinrikyo186
örgütü tarafından sabah saatlerinde sarin gazı ile yapılan
saldırıda 12 kiĢi ölmüĢ ve sonuçta yaklaĢık 6.000187
kiĢi ciddi Ģekilde etkilenmiĢtir.
Kimyasal silahlarla yapılabilecek bir terör saldırısının konvansiyonel silahlara oranla daha
ölümcül olup olmayacağı bazı Ģartlara göre değiĢmekle birlikte yaratabileceği psikolojik
etkiler geleneksel yöntemlere göre tartıĢılmaz Ģekilde daha ağır olacaktır. Terör
örgütlerinin kimyasal silah kullanarak geniĢ kitleleri etkileyebilecek bir güce eriĢmeleri
mümkündür. Muhtemel terör saldırılarında kullanılabilecek kimyasalların yelpazesi, ağır
endüstri kimyasallarından, bilinen kimyasal silahlara kadar uzanabilir.188
Sözü edilen
kimyasalların birçoğu sıradan vatandaĢlarca bile kolayca temin edilebilecek durumdadır.
ABD‟de yayımlanan 1999 tarihli bir rapor, 10 kilogramlık sarin gazının, Ģehir içinde açık
183
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2013). Understanding chemical threats. Washington, DC: NTI Online.
Web: http://www.nti.org/threats/chemical/ adresinden 20 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 184
Cordesman, A. H. (2000). Terrorism, asymmetric warfare and chemical weapons. Washington: Center for
Strategic and International Studies Pres, 22. 185
1984 yılında, Hindistan‟ın kimyasal endüstri merkezlerinden birinde meydana gelen ve 10 yıl içerisinde
dolaylı etkileriyle 3800 kiĢinin ölümü ve 11000 kiĢinin yaralanmasına neden olan patlamanın bir kaza sonucu
mu yoksa bir terörist saldırı sonucu mu gerekleĢtiği tespit edilemediğinden analize dahil edilmemiĢtir.
Cordesman, 2000, 5. 186
Aum Shinrikyo hakkında ayrıntılı bilgi için bk. RAND Corporation. (1999, Dec). First annual report of
the advisory panel to assess domestic response capabilities for terrorism involving WMD. Paper submitted to
President and Congress on 15 December 1999. Washington, 40-51. 187
Aum Shinrikyo‟nun ilk kimyasal madde saldırısı 1993‟te, rakip olarak gördüğü bir baĢka dini lidere karĢı
olmuĢtur. Ġkincisi, iki tane yargıca karĢı olmuĢtur ki bu olayda 7 kiĢi hayatını kaybetmiĢ ve 144 kiĢi de
yaralanmıĢtır. Üçüncüsü ise Mart 1995‟te, tüm dünyada yankı bulan Tokyo metrosuna yapılan sarin gazı
saldırısı olmuĢtur. Kimyasal silah üretme konusunda sağlam bir alt yapı oluĢturduğu sonradan tespit edilen
bu dini liderin, metro saldırısında, muhtemelen insafından dolayı, elinde bulunan yüksek kaliteli sarin gazını
da kullanmadığı açıklanmıĢtır. Cordesman, 1999, 13. 188
Khan, A. S., Levitt, A. M. Sage, M. J. (2000). Biological and chemical terrorism; strategic plan for
preparedness and response. Washington: US Government Printing Office, 6.
67
havaya bırakılması durumunda kilometrekare baĢına 5.000 insanın bulunacağı
varsayımıyla en az 50 kiĢinin ölebileceğini iddia etmiĢtir.189
Sarin gazının miktarı arttıkça,
ölüm oranı da artabilecektir. Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bu varsayımlar sadece
tek bir saldırı ihtimali için düĢünülmüĢtür.
3.3. Biyolojik Terörizm
Kitle imha silahları ile gerçekleĢtirilebilecek en basit terör eylemleri, “yoksulların
nükleeri” olarak nitelendirilen, biyolojik silahlarla yapılabilir. Ġnsan, hayvan, bitki ya da
malzemeler üzerinde çeĢitli yıkıcı etkilere sebep olabilen bazı mikroorganizmalar belli bir
siyasi hedefi gerçekleĢtirmek, kiĢiyi, grubu hatta ülkeyi ekonomik olarak zor durumda
bırakmak, kaos çıkarmak amacıyla kullanılabilir. Terör eylemi gerçekleĢtirmek maksadıyla
10.000 dolarlık bir para birikimi ve 4,5 metreye 4,5 metre boyutlarında küçük bir
laboratuvardan istenilen miktarda ve türde biyolojik madde ve silah üretilebilir. Ġhtiyaç
duyulan temel maddeler, bira mayası, protein bazlı kültür, plastik giysiler ve gaz
maskesinden ibarettir. Basit olmasının yanında biyolojik ajanların kullanım alanlarının
geniĢliği terör örgütlerinin bu silahlara ilgisini artırmaktadır. Biyoterörizm, bakteri, virüs,
fungus, riketsiya ya da bunlardan elde edilen toksinlerin gibi biyolojik ajanların, ideolojik,
politik amaçlarla, bireyler, gruplar, örgütlerce açık ve/veya gizli yöntemlerle kullanılması
olarak tanımlanabilir.
Tarihin en kapsamlı biyolojik silah programlarından birisine sahip olan eski Sovyetler
Birliği‟nin dağılmasından sonra, bu çalıĢmalarda yer almıĢ personel ve malzemenin bir
bölümü bu dönemdeki kargaĢa ortamında ortadan kaybolmuĢtur. Bu kritik personel ve
malzemenin özellikle üçüncü dünya ülkeleri ve terörist gruplar tarafından elde edilmiĢ
olmaları yüksek bir ihtimaldir. Nitekim kimyasal ve biyolojik silah saldırılarda bulunan
Aum Shinrikyo örgütünün üyeleri, kimyasal ve biyolojik silah yapımı için Rusya‟dan bilim
adamları getirttiklerini itiraf etmiĢlerdir.
Terör örgütleri biyolojik harp maddelerine muhtelif nedenlerle ilgi duyabilirler. Bunların
baĢında bu silahların üretim ve tedarikinin çok kolay olması gelmektedir. Devlet veya
üniversite tarafından iĢletilen büyük laboratuvarlara ihtiyaç duyulmadan ev tipi
laboratuvarlarda büyük miktarda biyolojik harp maddesi üretilebilir. Biyoterör maksadıyla
189
Cordesman, 2000, 9.
68
kullanılabilecek BHM‟lerini orta derecede farmakolojik ve fermantasyon endüstrisine
sahip her ülke kolaylıkla ve ucuz bir Ģekilde üretebilir. Yıkıcı mikroorganizmaları üretmek
ya da toksinleri elde etmek için gereken madde, araç ve gereçlerin çoğu çift kullanımlı
olduğundan sivil amaçlar gerekçe gösterilerek tedarik edilebilir durumdadır.
ABD‟de ve Fransa‟da gerçekleĢen iki olay biyo-terör faaliyetlerine örnek olarak
gösterilebilir. 1984 yılında, ABD Oregon‟da 10 farklı restoranda yemek yiyen 751 kiĢi
zehirlenmiĢtir. Bu olaydan restoranların çalıĢanları ve bazı dini topluluk üyeleri sorumlu
tutulmuĢ ve 6 hafta süren bir soruĢturma yürütülmüĢtür. Salmonella bakterisinden
kaynaklandığı tespit edilen bu olay ABD‟de görülen ilk ve en geniĢ biyoterör saldırısı
olmuĢtur.190
Aynı yıl içerisinde Fransız polisi Alman Kızıl Ordu örgütüne yönelik olarak
yaptığı operasyonlarda çeĢitli hücre evlerinde biyolojik silah üretimi ile ilgili bol miktarda
doküman ele geçirmiĢtir. Aynı hücre evlerinin banyo küvetlerinde de kullanılmak üzere
hazır bekleyen çeĢitli biyolojik madde ve silahlara da el konmuĢtur.191
Biyolojik maddelerle herhangi bir saldırı düzenlemek veya saldırı hazırlığında bulunmak,
mevcut güvenlik tedbirlerini aĢmak kolay olabilmektedir. Biyo-ajanlara ulaĢmak bireyler
ve örgütler açısından kolay bir durumdur. 1995 yılında, ABD vatandaĢı olan Larry Harris,
laboratuvar teknisyeni kimliğine bürünerek bir biyomedikal Ģirketine vebaya sebep olan
Yersinia Pestis isimli bakteri ile ilgili sipariĢ vermiĢtir. Teslimatın geç kalması üzerine
Ģirketi arayan Harris‟in, laboratuvarına iliĢkin soruları çeliĢkili olarak cevaplaması üzerine
ihbar edilmiĢ ve polis tarafından tutuklanmıĢtır. Yapılan araĢtırmada, bu Ģahsın beyaz ırkın
üstünlüğüne inanan bir örgütün üyesi olduğu ortaya çıkarılmıĢtır.192
Biyolojik kuluçka dönemine sahip olması, teröristlerin tespit edilmeden kaçmalarına imkân
tanımaktadır. BHM‟lerinin kullanılmasının toplum üzerindeki psikolojik etkisi ağır ve
uzun süreli olup panik duygusunun hızla yayılmasına sebep olur. Anılanların yanı sıra
biyolojik harp maddelerinin rüzgâr altı tehlikesi diğer kitle imha silahlarından daha fazla
olup küçük miktarlarda çok büyük etki oluĢtururlar. 55 kilogram Ģarbon sporu 2 kilometre
190
Ġnternet: Center for Disease Control and Prevention. (2012, April). Forensic epidemiology original cdc
scenarios: case study III – salmonellosis in Oregon. Atlanta, GA: CDC Online, 1-5. Web:
http://www.cdc.gov/phlp/docs/FE15.pdf adresinden 25 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 191
Ġnternet: Mayer, T.N. (1995, Sept). The biological weapon: a poor nation‟s weapon of mass destruction,
chapter 8, 2. Web: http://www.airpower.maxwell.af.mil/airchronicles/battle/chp8.html adresinden 25 ġubat
2015 tarihinde alınmıĢtır. 192
Stern, J. E. (1998). Larry Wayne Harris: the talkative terrorist. In J. B. Tucker (Ed.), Toxic terror:
assessing terrorist use of chemical and biological weapons. Cambirigde, Mass: MIT Press, 227-246.
69
hat boyunca 500 bin nüfusu olan bir Ģehre esen rüzgâr yönünde püskürtüldüğünde yaklaĢık
25 bin kiĢinin ölümüne, binlerce kiĢinin hastalanmasına yol açabilir.193
Biyolojik silahların ciddi bir gizlenme olanağı sağlaması terör örgütlerinin ilgisini
çekmektedir. Mikroorganizma kaynaklı bulaĢıcı hastalıkların çoğu dünyamızda zaten doğal
olarak mevcuttur. Kolera, veba, sıtma, Kırım-Kongo kanamalı ateĢi, salgın grip gibi
hastalıklar biyo-silah olarak teröristlerin istismarına açık hastalıklardır. Bu hastalıkların
kaynağının tespitinin zor olması, ortaya çıkan bazı bulaĢıcı hastalıkların terör amacıyla
yapıldığı tartıĢmalarına neden olmaktadır. Örneğin 2003 yılında SARS (ġiddetli Akut
Solunum Yetmezliği Sendromu - Severe Acute Respiratory Syndrome) hastalığı, 2005
yılında kuĢ gribi, 2009 yılında Meksika'da baĢlayıp dünyaya yayılan Domuz Gribi ya da
ülkemizde sıkça görülen Kırım-Kongo Kanamalı AteĢi hastalığı vakalarında ortaya çıkan
ekonomik ve güvenlik maliyetleri nedeniyle benzeri iddialar tartıĢılmıĢtır. Kitle imha
silahlarının devletler ve devlet-dıĢı aktörler arasında hızla yayılması bu silahlara karĢı
mücadele için uluslararası stratejilerin geliĢtirilmesine neden olmuĢtur.
8. SOĞUK SAVAġ DÖNEMĠNDE KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARINA (KĠS) DAYALI
STRATEJĠLER
Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında yeni bir küresel düzen oluĢturulmuĢ ve uluslararası ortam çok
büyük değiĢikliklere sahne olmuĢtur. Bu değiĢikliklerin siyasi, askeri ve ekonomik olmak
üzere birbirini doğrudan etkileyen alanlarda olmuĢtur.194
SavaĢın hemen sonunda kapitalizm
öncülüğünde ABD ve sosyalist SSCB ideolojik bir kutuplaĢma çerçevesinde birbirlerine karĢı
askeri üstünlük sağlama çabasına giriĢmiĢler, Avrupa devletleri ise öncelikle ekonomik ve
sosyal yönden yeniden yapılanmaya baĢlamıĢlardır.195
SavaĢ sonra Avrupa bir güç merkezi
olarak uluslararası politika alanından çekilmiĢ ve dünya yaklaĢık 20 yıl boyunca, keskin
çizgilerle ABD ve SSCB etrafında iki kutuplu bir görünüme kavuĢmuĢtur.196
193
Nulens, E., Voss, A. (2002, August). Laboratory diagnosis and biosafety ıssues of biological warfare
agents. Clin Microbiol Infect, 8(8), 455-466. 194
Akdevelioğlu, A., Kürkçüoğlu, Ö. (2014). 1945–1960 Batı bloku ekseninde Türkiye–1. Baskın Oran (Ed.)
Türk dış politikası, Kurtuluş Savaşı’ndan bugüne olgular, belgeler, yorumlar, Cilt 1:1919–1980.
(Ondokuncu baskı). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 477-653. 195
Erdoğdu, H. (2004). Avrupa’nın geleceğinde Türkiye’nin önemi ve NATO ittifakı. (Birinci baskı). Ġstanbul:
IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 21. 196
Sander, O. (2003). Siyasi tarih 1918–1994. (Onbirinci baskı). Ankara: Ġmge Kitabevi, 201.
70
Soğuk SavaĢın baĢında nükleer silahlar konusunda bir adım geride bulunan SSCB‟nin,
rakibinin gücünü dengeleme kaygıları yüzünden nükleer silah elde etme konusunda
çalıĢmalara baĢlaması, uluslararası ortamı farklı bir yapıya oturtmuĢtur. Ancak SSCB‟nin
Soğuk SavaĢ‟ın baĢında nükleer silahlardan arındırılmıĢ bir dünya teklifi olduğunu da
burada eklemek gerekecektir. ġöyle ki; II nci Dünya SavaĢının hemen sonrasında yapılan
önemli görüĢmeler dizisi mevcuttur. GörüĢmelerin ana referansı gelecekte nükleer
silahların yaratacağı dehĢetin engellenmesi olmuĢtur. Mart 1946‟da, konuya iliĢkin olarak
ABD kendi projesini sunmuĢtur. “Acheson-Lilienthal Önerisi” adını alan proje, atom
silahının uluslararası denetimi için bir dizi anlaĢma getirmekteydi ancak SSCB‟nin de
görüĢmelerde ısrarla vurguladığı tez; sunulan projenin ABD‟nin atom tekelini sona
erdirmek yerine daimi kılmakta olduğunu ileri sürmekteydi. Bu çerçevede SSCB de bazı
önerilerde bulunmuĢtur. Bunlar tüm atom silahlarının yok edilmesi ve üretimlerinden
vazgeçilmesi, dünyanın bütün devletlerinin bu tür silahları kullanmayacakları konusunda
bir anlaĢma imzalaması ve ancak bunlar yapıldıktan sonra denetim konusunda
görüĢmelerin baĢlamasıdır.197
SSCB bir yandan nükleer silahların yok edilmesi çağrısı
yaparken, diğer yandan gizlice nükleer silah elde etmeye çalıĢmıĢtır. 1949 yılında
SSCB‟nin ilk nükleer testini baĢarıyla gerçekleĢtirmesi üzerine, fiili anlamda küresel
nükleer rekabet baĢlamıĢtır. Böylelikle uluslararası alanda ABD‟nin nükleer tekeli kırılmıĢ
ve SSCB‟ye karĢı 1947 yılında uygulamaya baĢladığı askeri stratejilerin ilki olan
“çevreleme” stratejisi de tek baĢına bir anlam ifade etmez hale gelmiĢtir.198
SSCB‟nin nükleer güce kavuĢmasının ardından ABD, askeri stratejilerini bu gerçeği göz
önünde bulundurarak Ģekillendirmeye baĢlamıĢtır. SSCB‟nin atom bombası elde etmesine
cevap olarak ABD de ondan yüzlerce kat güçlü hidrojen bombasını yapıp patlatmıĢtır.
1953 yılında SSCB de aynı teknolojiyi geliĢtirmiĢ ve bir kez daha ABD nükleer gücünü
dengelemiĢtir. Nükleer silahların iki kutup tarafından da elde edilmesi üzerine rekabet
farklı bir alana evirilmiĢ ve nükleer silahların uzun mesafelere fırlatılması üzerine arayıĢlar
baĢlamıĢtır. Bu arayıĢ kıtalararası balistik füzelerin geliĢimine giden yolu açmıĢ ve
binlercesinin üretilmesine neden olmuĢtur. 1960‟lı yıllara gelindiğinde kıtalararası balistik
füzelerin sayısının binlerle ifade ediliyor olması, karĢı tarafı caydırmak için gerekli olanın
çok üstünde bir öldürme kapasitesi meydana getirmiĢtir.199
197
Bu sürecin geliĢimi hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Sander, 2003, 218–220. 198
Çevreleme stratejisi hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Gürkaynak, M. (2004). Avrupa’da savunma ve
güvenlik. (Birinci baskı). Isparta: Asil Yayın Dağıtım Ltd.ġti, 68-71. 199
Gürsoy, 2005, 15.
71
Bir kitle imha silahı olarak nükleer silahların uluslararası politikaya çok güçlü bir
parametre olarak girmesi devletlerin konvansiyonel askeri yapılarının ve diplomatik
tartıĢmaların ve savaĢa dönük stratejilerin de dönüĢmesine neden olmuĢtur. YaĢamsal
çıkarlarını korumak isteyen devletler iki kutup etrafında ve keskin çizgilerle ayrılmaya
baĢlamıĢ ve karĢılıklı silahlanma yarıĢı baĢlamıĢtır. ABD ve SSCB ulusal çıkarlarını rakip
devletlere kitle imha silahı kullanma tehdidiyle kabul ettirmeye çalıĢmıĢlardır. Bu nedenle
Soğuk SavaĢ döneminde silahlanma yarıĢının esas itibariyle nükleer alanda olduğunu
söyleyebiliriz. Konvansiyonel silahların tamamının kullanılması taktik anlamda hem saldırı
hem de savunma amaçlı olarak düĢünülürken, yıkıcılık özelliği nedeniyle nükleer silahların
taktik kullanımlarınından ziyade stratejik bir unsur olarak tutulduğu ve Ģantaj aracı olarak
kullanıldığını ifade edebiliriz. Konvansiyonel silahlanma yarıĢı çatıĢmanın sebebi olurken,
nükleer anlamdaki silahlanma günümüze kadar olan süreçte çatıĢmaları engelleme görevi
görmüĢtür.
8.1. Uluslararası Stratejiler
8.1.1. Tırmanma
Nükleer güce sahip devletlerin ellerindeki tüm tahrip gücünü olası bir savaĢın daha ilk
anlarında kullanması mantıklı bir giriĢim olmayacaktır. Çünkü savaĢın doğasında var olan
Ģiddet unsuru kademeli bir görünüm arz edecektir. ÇatıĢmanın geliĢmesine ve gereklerine
göre kullanılacak silahların niteliği de farklılık arz edecek ve çatıĢmanın Ģiddetine göre
değiĢecektir. Bu bağlamda çatıĢmaların öncesinde ve de kendi yapısında bir “tırmanma”
olgusunun olduğunu söyleyebiliriz.
Tırmanma; herhangi bir krizden topyekûn bir nükleer savaĢa kadar uzanan yolda, karĢılıklı
risk kabullenme esasına dayalı ilerlemedir.200
Literatürde tırmanma konusunda yapılan
tanımlar çatıĢma kavramı üzerine yoğunlaĢmakla birlikte Soğuk SavaĢ döneminde bu olgu
kullanılarak biriken enerjinin kademeli olarak azaltıldığı ve nükleer savaĢın önleyen bir
unsur olarak kullanıldığını söyleyebiliriz. Devletler güçlü olma adına nükleer silaha sahip
olmuĢ veya olmayı istemektedirler. Ancak rasyonel devletler nükleer silahların
200
Sönmezoğlu, F. (1998). Uluslararası politikada yeni alanlar yeni bakışlar. (Birinci baskı). Ġstanbul: Der
Yayınları, 442.
72
kullanılması konusunda, elde edilmesinde oldukları gibi istekli olmayacaklardır. Çünkü
bunun uzantısı tam anlamıyla nükleer kıyameti getirecektir.
8.1.2. Caydırıcılık
“SavaĢlarda ekonomik ve siyasi bir kazanç sağlayamayan, savaĢ ahlakına aykırı silahlar
neden stoklanmaktadır?” sorusu caydırıcılık kavramını ön plana çıkarmaktadır. Yüksek
maliyetlerle uzun yıllara dayanan çalıĢmalar sonucu elde edilen ve muazzam tahrip gücüne
sahip olan nükleer silahların kullanım alanının da tam tersine sınırlı olması bir ikilemi
beraberinde getirmektedir. Çünkü Ġkinci Dünya SavaĢından sonra yaĢanan en sert
mücadelelerde bile bu silahlar kullanılmamıĢtır. Bu gerçeğe dayanarak nükleer silahların
varlık sebebini açıklayabilecek farklı bir yaklaĢımın söz konusu olması gerekmektedir ki
bu yaklaĢım literatürde “caydırıcılık” olarak isim bulmuĢtur.
Genel anlamıyla caydırıcılık; “karşı tarafın, kendisine silahla ve kabul edemeyeceği ölçüde
sert bir şekilde cevap verileceğine inandırılarak, istenmeyen bir tür davranıştan
vazgeçmesini sağlamaktır.”201
Caydırıcılıkta amaç; karĢı tarafı, askeri, siyasi veya
ekonomik kazanımlar elde etmek için giriĢebileceği bir savaĢta, bu davranıĢının
sonuçlarının çok ağır olabileceği konusunda ikna etmektir. Caydırmanın sloganı ise ―Si vis
pacem, para bellum202
‖dur. Sonuçların ağır olmasını temsil eden olgu nükleer yok etme
tehdidiyle karĢı tarafı kontrol altında tutma giriĢimleri nükleer caydırıcılık içesinde
değerlendirilebilir. SüveyĢ Krizi sonrasında SSCB‟nin Fransa ve Ġngiltere‟yi nükleer silah
kullanmakla tehdit etmesi ve kuĢatmanın kaldırılması nükleer caydırıcılığa iyi bir örnek
olaydır. Ancak uluslararası alanda caydırıcılığın etkili olabilmesi, çeĢitli koĢulların
gerçekleĢmesine bağlıdır. Bunlar Gönlübol tarafından, ―karşı tarafta rasyonel bir karar
alıcının bulunması ve bunun caydırma girişiminde bulunan tarafça algılanması, yeteri
kadar askeri güce sahip olunması, ileri sürülen tehditlerin karşı taraf için inandırıcı
olması, caydırıcılığın kendisinin istikrarlı olması‖ olarak belirtilmiĢtir.203
Bu Ģartlardan
birinin veya birkaçının eksik kalması tehditte bulunan ülkenin ciddi bir mukavemetle
karĢılaĢmasına ya da caydırıcılık kapasitesinin azalmasına yol açabilecektir.
201
Güney, N. A. (Eylül 1993). NATO nükleer caydırıcılığı ve INF AntlaĢması. Dünü ve Bugünüyle Toplum
ve Ekonomi Dergisi, 5(1), 54-68. 202
“BarıĢ Ġstiyorsan, SavaĢa Hazırlan.” Touraine, 1997, 334. 203
Gönlübol, M. (2000). Uluslararası politika, ilkeler-kavramlar-kurumlar. (BeĢinci baskı). Ankara: Siyasal
Kitabevi, 182–184.
73
Nükleer silahların tarih sahnesinde giriĢiyle caydırıcılık kavramı da dönüĢmüĢ ve
düĢmandan daha çok çok silaha sahip olması gerekliliği ortadan kalkmıĢtır. Nükleer
caydırıcılıkta gerekli olan Ģey, ilk saldırıya maruz kalan tarafın hızlı bir Ģekilde Ģoku
atlatıp, karĢı tarafa misilleme olarak nükleer silah kullanabilmesidir. Burada kasıt tarafların
etkili bir ikinci vuruĢ kapasitelerine sahip olmasıdır. Ġkinci vuruĢ kapasitesi, saldıran
tarafın nükleer silahlar ile yapmıĢ olduğu taarruzlara rağmen yok edemediği ve düĢmanının
misilleme gücü olarak kullanabileceği nükleer kapasitesidir.204
Soğuk SavaĢ döneminde NATO ve SSCB ikinci vuruĢ kapasitelerini sürekli bir Ģekilde
güçlendirme amacı gütmüĢler ve istikrarlı bir denge yürütmeye çalıĢmıĢlardır. Ġstikrarlı
nükleer denge olarak adlandırdığımız bu durumun diğer bir adı ise ikinci vuruĢ
kapasitelerinin temel öğe haline geldiği “dehĢet dengesi”dir. Bu dengede nükleer silahların
daima hazır bulundurulması en temel gereklilik haline gelmiĢtir. DehĢet dengesinde karĢı
tarafı yok etmekten ziyade, kendisine saldırmaktan caydırmak önemlidir. Ortaya
çıkabilecek bir nükleer savaĢın sonuçlarının sadece tarafları değil dünyayı da kabul
edilemez sonuçlara sürükleyeceği olgusuna karĢı tarafı ikna etmek, kazaları ve yetkisiz
kullanımları bildirmek, iletiĢimi sürekli kılmak nükleer caydırıcılık sürecinin temel
karakteristikleri haline gelmiĢtir. Caydırıcılık teorisi nükleer dehĢet dengesi koĢullarında
kusursuz çalıĢmıĢtır ve Doğu ile Batı blokları arasındaki potansiyel çatıĢma olasılığının
gerçeğe dönüĢmesini engellemiĢtir.
Dünyada iki kutuplu sistemin hüküm sürdüğü dönemde, ABD ve Sovyetler Birliği ve
onlarla askeri müttefikliğe giren devletler dıĢında kalan üçüncü dünya ülkeleri ulusal
çıkarlarını bu süper güçlerden biri ile siyasi ve askeri yakınlık kurarak sağlamaya
çalıĢmıĢlardır. Bu dönemde bölgesel bir sorun, ABD ve Sovyetler Birliği'ni çatıĢmanın
eĢiğine getirmesi olasılığı karĢısında, büyümeden çözüme kavuĢturulmuĢ ya da çatıĢma
olmaksızın çözümsüz bırakılmıĢtır. Bölgesel sorunların çatıĢmaya yol açmamasında taraf
olan ülkelerin konvansiyonel kuvvetlerinin caydırıcılığından çok, arka plandaki nükleer
dehĢet dengesinin korunması kaygısının yattığını söylemek yanlıĢ olmaz.
Soğuk SavaĢ sonrası ABD ve Rusya arasında bir dehĢet dengesinden söz edilemese de
caydırıcılık unsuru geçerliliğini korumaktadır. ABD ve Rusya üstün bir stratejik çıkarları
olmadığı takdirde iki taraftan birinin onay vermediği bir konuda adım atmaktan
204
Sönmezoğlu, 1998, 411–412.
74
kaçınmaktadırlar. 11 Eylül 2001 saldırıları ABD için caydırıcılık kavramının
sorgulanmasına yol açmıĢtır. Devletlerarasındaki caydırıcılık oyununun çok ciddi olmadığı
günümüz itibari ile anlaĢılmıĢtır.
8.2. NATO Stratejileri
NATO örgütünün askeri stratejisi, 1990'lı yıllara kadar, hiçbir zaman kesin hatlarla
belirlenmemiĢ olsa da, NATO'nun Soğuk SavaĢ döneminde Kitlesel KarĢılık Stratejisi ve
Esnek KarĢılık Stratejisi olmak üzere iki ana stratejiyi esas aldığı söylenebilir.
Kitlesel KarĢılık Stratejisi‟ne göre; müttefiklerden birine yöneltilecek silahlı bir saldırının
hepsine yöneltilmiĢ bir saldırı olarak değerlendirileceği ve BM Yasası'nın 51. Maddesinde
tanınan bireysel ya da toplu meĢru müdafaa hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde
güvenliği sağlamak ve korumak için silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli
görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan taraf ya da taraflara yardımcı olunacaktır.
Böylesi herhangi bir saldırı ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler derhal Güvenlik
Konseyi'ne bildirilecektir. Konsey, uluslararası barıĢ ve güvenliği sağlamak ve korumak
için gerekli önlemleri aldığı zaman, bu önlemlere son verilecektir.205
Esnek KaĢılık Stratejisine göre; herhangi bir kriz durumunda hemen nükleer güce
baĢvurulmayacak, önce konvansiyonel askeri güç kademeli bir Ģekilde kullanılacaktır.
Konvansiyonel güç kullanımı problemi halletmezse o zaman nükleer güce baĢvurulacak,
bu da kademeli bir Ģekilde olacaktır. Bu stratejinin kabulü ile birlikte herhangi bir
çarpıĢmanın ölüm ve yıkım konusundaki tehditleri azalmaya baĢlamıĢtır. NATO‟nun
izlediği stratejiler tarihsel süreç içerisinde Ģu Ģekilde gerçekleĢmiĢtir.
8.2.1. Sınırlı SavaĢ
Kore savaĢının baĢlaması ABD‟nin öngörmediği bölgesel savaĢların çıkabileceği olgusunu
ortaya çıkarmıĢ ve Ulusal Güvenlik Konseyi (National Security Council - NSC)
öncülüğünde ABD‟de geleceğe yönelik yapılabilecekler hakkında araĢtırmalara
baĢlanmıĢtır. 7 Ocak 1950 tarihli BaĢkanlık emri ile Ulusal Güvenlik Konseyi,
205
North Atlantic Treaty Organisation- NATO. (2001). NATO handbook, Brussels: Office of International
and Press NATO, 667–671.
75
Washington ile Moskova arasında yaĢanan gerilimin niteliğini araĢtırmak üzere bir
komisyon kurulmuĢ ve Nisan 1950‟de “NSC-68” isimli rapor ABD BaĢkanına
sunulmuĢtur.206
NSC-68; SSCB‟nin 4 yıllık bir süre içinde ABD‟yi tehdit edebilecek
nükleer kapasiteye sahip olabileceği, bunun gerçekleĢmesi durumunda da ABD‟ye olası bir
nükleer saldırı ihtimalinin oldukça yükseleceği de ısrarla belirtilmiĢtir. Raporda, bu tehdit
için önlem alınmasının zaruri olduğu ve bu önlemin yolunun da konvansiyonel gücün
arttırılmasından geçtiği belirtilmiĢ ve konvansiyonel güç artıĢının ABD‟nin caydırıcılığını
perçinleyeceği ifade edilmiĢtir. Nükleer silahlara sahip olan tek devlet olması vesilesi ile
de ABD‟nin onaylamadığı bir dünya savaĢı asla gerçekleĢemeyeceği öngörüsünde
bulunmuĢ ve ABD‟ye yapılabilecek muhtemel saldırıların da “sınırlı” seviyede
tutulabileceği iddia edilmiĢtir. Sovyetlerden gelebilecek saldırılar konvansiyonel güçle
engellenemezse bile ABD‟nin kullanılacağı nükleer güç sınırlı olacaktır. Bu anlamıyla
”Sınırlı SavaĢ” stratejisi bir bakıma nükleer topyekûn savaĢla konvansiyonel savaĢın
bağdaĢtırıcısı konumundadır.207
ABD‟nin SSCB‟ye karĢı geliĢtirdiği sınırlı savaĢ stratejisini baĢlatan NSC-68 raporu,
NATO Bakanlar Konseyinin ġubat 1952‟de Lizbon‟da yaptığı toplantıda NATO‟nun ilk
resmi askeri stratejisi olarak kabul edilmiĢtir.208
“Sınırlı SavaĢ” stratejisinin NATO
tarafından benimsenmesinin en önemli nedeninin, Sovyet komünizminin Avrupa‟ya
yayılma ihtimalini frenlemek olduğunu ifade edebiliriz. SSCB‟nin atom bombasına ve
uzun zaman geçmeden termonükleer bombaya sahip olması sınırlı savaĢ stratejisini
uygulanamaz hale getirmiĢ ve yeni strateji arayıĢları baĢlamıĢtır.
8.2.2. Kitlesel mukabele
ABD ve NATO, Sovyetler Birliği‟nin muazzam konvansiyonel gücünü karĢı sınırlı savaĢ
stratejisi ile dengelemeye çalıĢmıĢlar ve Sovyet stoklarına nükleer, kimyasal ve biyolojik
silahların girmesiyle bu politikalarını gözden geçirmek durumunda kalmıĢlardır. Sovyet
kaynaklı tehdidin değerlendirilmesine yönelik olarak 30 Ekim 1953 tarihli ve ABD
BaĢkanı Eisenhower‟a sunulan Ulusal Güvenlik Konseyinin NSC–162209
isimli raporu
206
Orijinal metin için bk. Ġnternet: Federation of American Scientists. (2009). NSC 68: United States
objectives and programs for national security (April 14, 1950). Washington: FAS Online. Web:
http://www.fas.org/irp/ offdocs/nsc-hst/nsc-68.htm adresinden 2 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 207
Sönmezoğlu, 1998, 432. 208
Gürkaynak, 2004, 75. 209
NSC-162‟nin orijinal metni için bk. Ġnternet: Federation of American Scientists. (2009). NSC 162/2: basic
national security policy (October 30, 1953). Washington: FAS Online. Web: https://www.fas.org/irp/offdocs/
nsc-hst/nsc-162-2.pdf adresinden 3 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
76
yayımlanmıĢtır. Nükleer silahların gelecek bir savaĢta kullanılmayacağı varsayımını
reddeden bu belge birkaç ay sonra Amerikan DıĢiĢleri Bakanı J. Dulles tarafından
açıklanan kitlesel karĢılık stratejisinin de temelidir.210
Bu strateji, NATO Konseyi
tarafından Aralık 1954‟te resmi olarak kabul edilmiĢ ve dolaysısıyla NATO‟nun yeni
askeri stratejisi olarak belirlenmiĢtir.211
Kitlesel karĢılık stratejisi kısaca, Kuzey Atlantik bölgesinde ortaya çıkan bir komünist saldırısı
karĢısında, ABD‟nin Stratejik Hava Kuvvetleri Komutanlığı kanalıyla Sovyetler Birliği ve
Çin‟in önemli nüfus ve endüstri merkezlerine karĢılıkta bulunulacağı öngörülmekteydi.
Böylece NATO‟nun büyük bir kara ordusu bulundurması gerekmiyordu.212
Strateji
çerçevesinde; muhtemel saldırılarda hava kuvvetlerinin kullanımı ön plana çıkmakta, nükleer
silahlarla karĢılık verme yeteneği gerektiğinde kullanılacağı ön görülmekte ancak stratejik
silahlar genel itibariyle düĢmanı sınırlı veya topyekûn bir savaĢtan caydıracak temele
oturtulmaktadır. Sovyet tehdidinin açıkça ifade edildiği “NSC-162” raporunda askeri ve askeri
olmayan kapasitenin güçlendirilmesi, muazzam bir atomik yeteneğe sahip olunması, güçlü bir
istihbarat ağına sahip olunması gibi hedefler öngörülmüĢtür. Strateji çerçevesinde Avrupa
Müttefik Kuvvetleri BaĢkomutanlığına (SHAPE) askeri savunmasını taktik nükleer silahları
kullanabilecek biçimde yeniden düzenlemesi yetkisi verilmiĢtir. Ayrıca 1955 Aralık ayındaki
NATO Bakanlar Konseyi toplantısında, NATO savunmasının güdümlü füzelerin sayısının
artırılması ve geliĢtirilmesi yoluyla sağlanması kararı alınarak kitlesel karĢılık stratejisi somut
bir biçime sokulmuĢtur.213
Kitlesel mukabele stratejisi NATO ülkeleri üzerinde ABD‟nin koruyucu nükleer
Ģemsiyesini açan stratejidir. Kitle Mukabele stratejisine göre, SSCB‟den gelebilecek en
küçük bir saldırıya bile, bu saldırının konvansiyonel veya nükleer olduğuna bakılmaksızın,
nükleer bir cevap verilmesi öngörülmüĢtür.214
ABD‟nin bu saldırgan ve acımasız gibi
gözüken stratejisinin temelinde SSCB ile Çin‟in konvansiyonel güçlerini birleĢtirmesi
korkusu yatmaktadır. Bu strateji çerçevesinde ABD‟nin nükleer Ģemsiyesi altına giren Batı
Avrupa devletleri, elindeki tüm imkânlarını ekonomik geliĢmeye ayıracak bir zemin
bulmuĢlardır. Buna karĢılık, muhtemel bir nükleer savaĢta ABD topraklarının doğrudan
savaĢ alanı olmayacak olması, bu devletin nükleer silahlarını, belki de Batı Avrupa
210
Sander, 2003, 335. 211
Gürkaynak, 2004, 77. 212
Sander, 2003, 335. 213
Sander, 2003, 336. 214
Stratejik silahlar SSCB‟nin Ģehirlerine ve sanayi merkezlerine, taktik silahlar da bu ülkenin Batı
Avrupa‟ya yönelik kara ordularına karĢı kullanılacaktı. Sönmezoğlu, 1998, 429.
77
devletlerini pek ilgilendirmeyen bir ABD-SSCB çatıĢmasında, kolaylıkla kullanılabilmesi
ihtimalini ortaya çıkarması Batı devletlerini endiĢelendirmiĢtir.
Strateji ilk benimsendiği zamanlarda, ABD‟nin nükleer gücü SSCB‟den çok üstün bir
durumdaydı. Ancak 1957 yılında SSCB‟nin Sputnik‟i fırlatarak kıtalar arası balistik
füzelere (ICBM) sahip olması dengeleri değiĢtirmiĢ ve ABD‟yi SSCB‟nin nükleer
silahlarının yıkıcı gücüne açmıĢtır. ABD‟de Sovyetlere yakın müttefiklere orta menzilli
güdümlü füze (IRBM) yerleĢtirerek215
caydırıcılığını sürdürmek istemiĢtir. ABD ve
SSCB‟nin sahip olduğu nükleer güçler dengelenmiĢ ve bu yeni dengeye “dehĢet dengesi”
adı verilmiĢtir. Bir yandan nükleer güçlerin dengeye yaklaĢması, diğer yandan iki devletin
de ikinci vuruĢ kapasitesine ulaĢması dehĢet dengesinin zeminini oluĢturmuĢtur. SSCB‟nin
termonükleer baĢlıklı ICBM‟leri edinmesi, küçük kalibreli nükleer silahların geliĢerek
yayılması sonucu ABD toprakları dıĢında baĢlayacak bir çatıĢmanın genel bir çatıĢmaya
dönüĢmesinin engellenmesi, ABD‟nin de kendi ICBM‟lerini geliĢtirmesi ve yerleri
kolaylıkla belirlenemeyen Polaris denizatlılarından fırlatılan balistik füzelere sahip olması
gibi faktörler kitlesel karĢılık stratejisinden vazgeçilmesine neden olmuĢlardır.216
8.2.3. Esnek karĢılık
SSCB‟nin nükleer cephaneliğini hızla büyütmesi Amerikan yönetimini endiĢeye sevk
etmiĢ ve kitlesel mukabele stratejisinin sorgulanmasına neden olmuĢtur. ABD güdümlü
füzelerle yüklü Polaris tipi nükleer denizaltıları ve ICBM‟leri geliĢtirmeye baĢlamıĢ,
mevcut güvenlik algılamalarını değiĢtirmiĢtir. ABD‟nin yaĢamsal çıkarlarının söz konusu
olduğu durumlarda güvenliğini nükleer silahlarla koruyacağı öteki durumlarda ise
savunmanın geleneksel silahlarla yapılacağı anlayıĢına dayanan bir doktrin geliĢtirilmesi
gerekmiĢtir.217
Her koĢulda nükleer karĢılık yükümlülüğü ortadan kalksa da Kennedy‟nin
1963 Ocak ayında yaptığı açıklamada görüldüğü üzere Avrupa‟nın savunması için de
nükleer silahlar kullanılabilecekti. Ġzlenen bu strateji “esnek karĢılık stratejisi218
” olarak
literatüre girmiĢ ve SSCB ile olası bir savaĢta izlenecek yol ve yöntemler belirlenmiĢtir.
215
1959‟dan itibaren Türkiye‟ye yerleĢtirilen ve Ekim 1962 Küba krizi sonrası sökülen Jüpiter füzeleri de
IRBM programı kapsamında yerleĢtirilen füzelerdir. 216
Gürkaynak, 2004, 92. 217
Sander, 2003 341. 218
Esnek mukabele stratejisi, küçük çapta bir SSCB saldırısına karĢı NATO müttefiklerinin konvansiyonel
güçlerle saldırıyı önlemeye çalıĢacağı hemen nükleer silahlara baĢvurulmayacağı "ileri savunma" anlayıĢını
da beraberinde getirmiĢtir. Erdoğdu, 2004, 84.
78
Esnek mukabele stratejisinin kitlesel mukabele stratejisinden ayrılan en önemli özelliği,
konvansiyonel kuvvetlere verdiği ağırlıktır.219
Söz konusu strateji Avrupa‟ya yönelik bir
saldırının büyük ihtimalle konvansiyonel kuvvetlerle baĢlayacağı, savunmanın da yine
konvansiyonel güçlerle yapılacağı ve bu nedenle Avrupalı müttefiklerin konvansiyonel
yeteneklerinin geliĢtirmesi üzerinde önemle durmuĢtur. Esnek mukabele stratejisiyle
nükleer silahlar, her iki blok içinde bir merkezden yani komünist blok için Moskova‟dan
kapitalist blok için VaĢington‟dan kontrol edilmeye baĢlamıĢtır.
Esnek mukabele stratejisinde Amerika‟nın, Avrupa‟da büyük bir savaĢı sürdürürken daha
küçük çaptaki diğer bir savaĢı da taĢıyabilmesi öngörülmüĢtür. ABD, Vietnam bozgununa
kadar “Ġki Buçuk Harp”, yani hem Avrupa hem de Asya‟da iki büyük savaĢı aynı anda
sürdürebilmesi ve baĢka bir yerde daha küçük bir harbi de taĢıyabilmesi, prensibi ile hareket
etmiĢ ancak Carter idaresi zamanında bu prensip “Bir Buçuk Harp” olarak değiĢtirilmiĢtir.220
Stratejinin iki noktası eleĢtiri konusu olmuĢtur. Birincisi "sınırlı savaĢ" anlayıĢı bazı NATO
üyesi devletleri savaĢ alanı dıĢına çıkarırken bazılarını olası bir savaĢın merkezi haline
getirmiĢtir. Örneğin Kanada böyle bir tehdide ne kadar uzaksa, Türkiye o kadar
yakındır.221
Ġkincisi çatıĢmanın baĢlaması halinde iki süper devletin çıkarları, onları savaĢı
sınırlandırmaya sevk edebilecektir.
219
Bu program kapsamında NATO'nun konvansiyonel durumunda 30 tümenlik bir artıĢı öngörülmüĢtür. Bu
tümenler ileri savunma anlayıĢıyla Doğu Batı sınırına yakın yerlerde bulunmak ve olası bir saldırıyı
karĢılamakla görevlendirilmiĢtir. Gürkaynak, 2004, 102. 220
Topur, T. (2005). Milli güvenlik ve Türkiye. (Birinci baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 194. 221
Gönlübol, 1996, 516–517.
79
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARININ KONTROLÜ VE SĠLAHSIZLANMA
1. SĠLAHSIZLANMA GEREKÇELERĠ
Devletler, güvenliklerini arttırmak, mevcut durumda var olan avantajlarını korumak,
kaynak tasarrufu sağlamak veya doğrudan insanlığı korumak adına, silahsızlanma
giriĢimlerinde bulunabilirler.222
Soğuk SavaĢ süresince, silahların kontrolü223
ve
silahsızlanma224
Amerika BirleĢik Devletleri ve SSCB‟nin menfaatlerinin örtüĢtüğü nadir
alanlardan biri olmuĢtur. Ġki kutuplu sistemin baĢat güçleri, Soğuk SavaĢ‟ın en sert geçtiği
dönemde bile silahların kontolüne ve silahsızlanmaya dönük iletiĢimi koparmamıĢlardır.
ABD-SSCB müzakereleri nükleer silahların diğer ülkelere yayılmasını önleyerek stratejik
stabiliteyi koruma amacına yönelik olmuĢtur.225
Devletler, silahlanma süreçlerindekine benzer Ģekilde silahsızlanma olgusunu da dıĢ
politika aracı olarak kullanmıĢlardır. Özellikle Soğuk SavaĢ döneminde ABD, SSCB‟nin
konvansiyonel ve nükleer gücünü sınırlamak için çeĢitli silahsızlandırma giriĢiminde
bulunmuĢtur. Orta menzilli füzelerin imha edildiği INF AntlaĢması buna en iyi örneklerden
biridir. Silahsızlanma anlaĢması gibi duran INF aslında iyi düĢünülmüĢ bir
silahsızlandırma antlaĢmasıdır. Çünkü SSCB orta menzilli füzelerinde asimetrik bir indirim
yapmıĢtır. Bu örnekte görüldüğü üzere silahsızlanma ABD tarafından bir dıĢ politika aracı
olarak kullanılmıĢ ve Avrupa‟ya yönelen Sovyet füze tehdidi ortadan kaldırılmıĢtır.
Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesiyle silahların kontrolü faaliyetleri yoğunlaĢmıĢ ve bu
faaliyetler yayılmanın önlenmesi (non-proliferation)226
ve yayılmayla mücadele (counter-
proliferation)227
Ģeklinde spesifik bir temele oturtularak çeĢitlendirilmiĢtir. Hem Soğuk
222
Sönmezoğlu, 1998, 446. 223
Silahların kontrolü, kitle imha silahlarının ve bunların fırlatma vasıtalarını yayılmasını önleme ve bunların
yayılmasıyla mücadeleyi kapsamaktadır. 224
Silahsızlanma; silahların nicelik ve nitelik olarak azaltılmasıdır. 225
Ülgen, S. (2011, Ekim). Türkiye‟nin nükleer programının güvenlik boyutu: nükleer diplomasi ve nükleer
silahların yayılmasını önleme politikaları. S.Ülgen (Ed.). Nükleer enerjiye geçişte Türkiye modeli. Ekonomik
ve DıĢ Politika AraĢtırmalar Merkezi (EDAM). Ġstanbul: Tor Ofset Sanayi ve Ticaret Ltd. ġti, 137-182. 226
Yayılmanın önlenmesi; uluslararası antlaĢmalar, ihracat kontrolleri, antlaĢmalar ve ad-hoc (geçici)
iĢbirlikleri aracılığıyla kile imha silahlarına iliĢkin teknolojinin yayılmasının önüne geçmek istemektedir. 227
Yayılmayla mücadele; kitle imha silahlarının yayılmasını önlemeye yönelik diplomasi baĢarısız
olduğunda, bu silahların, silah üretimine yardımcı teknoloji ve materyallerin düĢman devletlerin eline
geçmesini önlemek amacıyla doğrudan bir eylemde bulunmayı gerekli kılan sistemdir. Yayılmayla mücadele;
caydırıcılık, müdahale ve savunmayı kapsayan bir yapıdadır.
80
SavaĢ döneminde ve sonraki süreçte silahsızlanma çabalarıyla ulaĢılmak istenen hedef;
genel ve tam bir silahsızlanmanın sağlanmasından ziyade, karĢı tarafı daha çok
silahsızlandırmak olarak gerçekleĢmiĢtir. Konvansiyonel silahlara iliĢkin silahsızlanma ve
silahların kontrolü faaliyetleri daha kolay yürütülürken kitle imha silahlarının
sınırlandırılması ya da imhasına yönelik müzakereler ağır aksak yürütülmüĢtür. Bunun
belki de en önemli sebebi, devletlerin yüksek maliyetle tedarik edilen ve ciddi bir
caydırıcılık sağlayan silahlarlardan vazgeçmek istememelerinden kaynaklanmıĢtır.
Soğuk SavaĢ döneminde ikili bir temelde sürdürülen silahların kontrolü ve silahsızlanma
çabaları günümüzde yoğunlukla çok taraflı platformlarda yürütülmektedir. Bu süreçlerde
büyük güçlerin etkinlikleri, Soğuk SavaĢ dönemindekine benzer Ģekilde ağırlığını
korurken, silahsızlanma süreçlerinde açık bir çifte standart uygulandığı görülmektedir.
Örneğin, nükleer güce gizlice kavuĢan Ġsrail ve Hindistan bu programlarıyla ilgili ciddi bir
uluslararası baskıyla karĢılaĢmazken, Pakistan, Kuzey Kore, Ġran, Libya, Irak gibi devletler
yoğun bir eleĢtiriyle maruz kalmaktadırlar.
1.1. Nunn-Lugar Ortak Tehdit Azaltma Programı (CTR)
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, Birliği oluĢturan ülkelerdeki binlerce laboratuar ile
araĢtırma merkezlerinde kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar ile bunların yapımında
kullanılan malzemeler ve bu süreçte rol almıĢ olan on binlerce bilim adamı bir anda
merkezi otoritenin kesin kontrolünün oldukça zayıfladığı bir ortamda dıĢ etkilere açık bir
konumda kalmıĢlardır. Bu laboratuvarlara, araĢtırma merkezlerine ve silah üretme
tesislerine Soğuk SavaĢ yılları boyunca ne kadar kimyasal, biyolojik ve nükleer madde
gönderildiğinin çok açık ve net bir muhasebesi Sovyetler Birliği tarafından tutulmamıĢtır.
Bu ülkede nükleer silahların üretilmesi ve geliĢtirilmesinden sorumlu Atom Enerjisi
Bakanlığı Minatom‟un baĢında 1990‟lı yıllar boyunca bulunan Viktor Mikhailov, Birliğin
dağılmasından sonraki süreçte Rusya Federasyonu‟nun elinde “30 bin artı eksi 5 bin adet”
nükleer baĢlık olduğunu bazı ortamlarda ifade etmesi dağılmanın hemen sonrasındaki
durumun ne kadar vahim olduğunu anlatmak için yeterlidir. Öte yandan, çok küçük canlı
organizmalar ve virüslerden oluĢan biyolojik silahların üstünde yapılan çalıĢmalar
hakkındaki kayıtlar ise daha az güvenilir durumdadır. ABD Kongresi tehlikenin
büyüklüğünü fark edince hem ortalıkta baĢıboĢ dolaĢan silahlarla uğraĢmak hem de
81
bilimsel yeteneklerin ekonomik kalkınma alanlarına yönlendirilmesi amacıyla bir takım
giriĢimler geliĢtirmiĢtir.228
Bu gibi tehlikeleri zamanında öngören Amerikan Senatosu'ndan Richard Lugar ve Sam
Nunn isimli iki senatörün geliĢtirdiği ve "Nunn-Lugar" ismi ile anılan “Ortak Tehdit
Azaltma Programı229
” çerçevesinde, Amerikan yönetimi tarafından 10 milyar doları aĢan
bir bütçe oluĢturulmuĢtur. Bu program çerçevesinde eski Sovyetler Birliği'ni oluĢturan ve
yeni bağımsızlığını kazanan ülkelerdeki bilim adamlarının ve tesislerin güvenlik altına
alınması çalıĢmaları yapılmıĢtır. Bir kısım binalar, tesisler tamir edilmiĢ ve güvenlik
önlemleri artırılarak burada yapılan çalıĢmaların kitle imha silahı kaçakçılığı yapmak
isteyen Ģebekelerin eline geçmesinin önü alınmaya çalıĢılmıĢtır. Hatta bir kısım bilim
adamlarına sırf Libya, Ġran, Kuzey Kore gibi ülkelere büyük miktarlardaki paralar
karĢılığında gitmesinler diye, dağılmanın yarattığı ekonomik, sosyal Ģartlardan
etkilenmemeleri için ekstra maddi imkânlar yaratılmıĢ ve bu kiĢilere oturdukları yerde sırf
gazete okumaları için binlerce dolar maaĢ verilmiĢtir.230
Nunn-Lugar Yasası (Ortak Tehdit Azaltma Programı -CTR), Kasım 1991‟de Senato‟da
oylanmıĢ ve 86 oyla kabul edilmiĢtir. Kongre Nunn-Lugar programının yürütülmesi için
Savunma Bakanlığı bütçesine ilk etapta 400 milyon dolar tahsis etmiĢtir. Ortak Tehdit
Azaltma Programı (CTR) fikri ortaya atıldığında dört temel hedef konulmuĢtur. Bunlar;
Eski Sovyet Cumhuriyetlerindeki kitle imha silahları ve bunlara iliĢkin altyapının ortadan
kaldırılması, anılan ülkelerdeki kitle imha silahlarıyla ilgili madde ve teknolojilerin
güvenliğinin sağlanması ve bütüncül bir yaklaĢım sergilenmesi, Ģeffaflığın artırılması ve
yüksek güvenlik standartlarının uygulanması, yayılmanın önlenmesi hedefleriyle savunma
ve askeri iĢbirliğini desteklemek olarak açıklanmıĢtır.
228
Ġnternet: Grossman, R. (2007). Silahların yayılması ve kalkınma: bağlantılar açığa çıkıyor, NATO Dergisi.
Sonbahar 2007. Web: http://www.nato.int/docu/review/2007/issue3/turkish/art3.html adresinden 5 Mart 2015
tarihinde alınmıĢtır. 229
Ortak Tehdit Azaltma Programı (Cooperative Threat Reduction – CTR); ABD Savunma Tehdit Azaltma
Ajansı (Defense Threat Reduction Agency - DTRA) bünyesinde gerçekleĢtirilen ve Rusya, Ukrayna, Belarus,
Kazakistan gibi Eski Sovyet Cumhuriyetlerindeki nükleer, kimyasal ve biyolojik silah stoklarını ve bunların
ilgili altyapısını imha edilmesi ya da Rusya‟ya transfer edilmesi için uzmanlık ve mali kaynak sağlayan bir
programdır. Ayrıntılı bilgi için bk. Bernstein, P. I., Wood, J. D. (2010, April). The origins of Nunn-Lugar and
cooperative threat reduction. In J. A. Larsen, E. R. Mahan (Eds.), Case study series: case study 3.
Washington, DC: National Defense University Press, 1-16. 230
Kibaroğlu, M. (2003). Ortadoğu ve kitle imha silahları. Avrasya Dosyası: Yeniden Yapılanan Orta Doğu
Özel. 9(4), 107–125.
82
Nunn-Lugar Programı‟nın “sert güvenlik” (hard security) ile ilgili kısmında oldukça büyük
baĢarı kaydedilmiĢtir. Program çerçevesinde, 7.600‟den fazla stratejik nükleer baĢlık
(Fransa, Ġngiltere ve Çin‟in toplam stoklarından fazla), 2.300‟den fazla nükleer kapasiteli
füze ve yaklaĢık 700 füze lançeri imha edilmiĢtir. Ek olarak kimyasal mühimmat
sınıfındaki 820.000 mermi 2.247 metrik tondan fazla kimyasal silah tahrip edilmiĢ ya da
sivil amaçlara yönlendirilmiĢtir.231
Program kapsamında alınan bütün önlemlere rağmen,
önceleri silah ve uyuĢturucu kaçakçılığı için kurulmuĢ olan Ģebekeler çok küçük miktarları
bile ölümcül olabilen kitle imha silahları ve bu silahların yapımında kullanılan maddeleri
kaçırmaya baĢlamıĢlar ve bu faaliyetlerini gizlemeyi baĢarmıĢlardır.232
2. ULUSLARARASI ANLAġMALAR
Kitle imha silahlarının geliĢtirilmesi, üretimi, kullanımının yasaklanması ile ilgili ikili ve
çok taraflı birçok antlaĢma akdedilmiĢtir. Lahey BarıĢ Konferanslarında elde edilen çok
sınırlı sonuçlardan sonra233
I. Dünya SavaĢı‟na müteakip yenilen devletlere getirilen
yükümlülükler biçiminde ortaya çıkan silahsızlanma önlemleri, iki dünya savaĢı arasında
denizlerde silahların sınırlandırılması (Washington–1922, Londra–1930/1936
AntlaĢmaları) biçiminde gerçekleĢtirilmiĢtir.234
BM AntlaĢması‟nın kuvvet kullanılmasını
ilke olarak yasaklamasının yanı sıra, meĢru müdafaa hakkını doğal bir hak olarak görmesi
nedeniyle “genel bir silahsızlanma antlaĢması” yapmak mümkün olmamıĢtır.
Silahların kontrolü ve silahsızlanmaya yönelik antlaĢmalar Lahey Protokolleri (1899,
1907), Cenevre Protokolü gibi kitle imha silahlarının savaĢta kullanımını yasaklayan,
Biyolojik Silahlar SözleĢmesi, Kimyasal Silahlar SözleĢmesi gibi bazı spesifik silahlara
yönelik olarak düzenlenen, Kısmı Deneme Yasağı AntlaĢması, Kapsamlı Deneme Yasağı
AntlaĢması gibi nükleer silah denemelerini kısıtlayan ya da START 1, START 2 gibi
nükleer silahları ve fırlatma vasıtalarını kısıtlayan muhtelif ikili veya çok taraflı nitelikte
yapılmıĢtır. Nükleer silahlara iliĢkin antlaĢmalar genel itibariyle “KarĢılıklı Mahvolma
231
Ġnternet: Lugar, R.G. (2012). Nunn-Lugar: science cooperation essential for nonproliferation efforts.
Science & Diplomacy, 1(1), (March 2012). Web: http://www.sciencediplomacy.org/perspective/2012/nunn-
lugar adresinden 7 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 232
Kibaroğlu, M. (24 Ocak 2001). Sokakta nükleer tehdit. Radikal, 7. 233
Blix, H. (1999). Development of ınternetional law relating to disarmament and arms control since the first
Hague Peace Conference in 1889. Report for the Hague Conference 1999, 4–9, Hague. 234
Pazarcı, H. (2009). Uluslararası Hukuk. (Sekizinci baskı). Ankara: Turhan Kitabevi, 519
83
Garantisi (Mutually Assured Destruction235
)” üzerine bina edilmiĢtir. Uluslararası
antlaĢmaların hemen hepsinde, BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢmasına bağlılık ifade edilmiĢ,
BM‟nin uluslararası barıĢ ve güvenlik ile ilgili sorumluluğu vurgulanmıĢ, kitle imha
silahlarının ve fırlatma vasıtalarının yayılmasından endiĢe duyulduğu belirtilmiĢ,
antlaĢmaların uygulanabilmesi için uluslararası iĢbirliğinin gerekliliği ifade edilmiĢtir.
2.1. Biyolojik Silahlarla Ġlgili AnlaĢmalar
2.1.1. Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢmesi (BTWC)
Bu sözleĢme236
biyolojik silahların geliĢtirilmesini, üretimini, depolanması ile biyolojik ve
zehirleyici silahlara, üretim materyallerine ve bu silahların fırlatma sistemlerine sahip
olmayı yasaklamaktadır. Bunların yanı sıra mezkûr sözleĢme taraf ülkelerin depolarında
bulunan stokları da imha etmelerini gerektirmektedir. Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar
SözleĢmesi, 10 Nisan 1972 tarihinde imzaya açılmıĢ ve 26 Mart 1975 tarihinde yürürlüğe
girmiĢtir. Haziran 2015 itibariyle, 171 devlet SözleĢme‟ye taraftır.237
SözleĢme Mısır ve
Suriye‟nin dâhil olduğu 9 devlet238
imzalamıĢ ancak henüz onaylamamıĢtır. Ġsrail‟in de
içinde bulunduğu 14 devlet sözleĢmeye taraf değildir.239
SözleĢme; koruyucu, önleyici ya da diğer barıĢçıl amaçlarla mikrobiyal ve bir kısım
biyolojik ajanların ya da toksinlerin elde edilmesi, üretimi, geliĢtirilmesi, depolanması ile
235
Soğuk SavaĢ döneminde gerek ABD ve NATO'da, gerek SSCB ve VarĢova Paktı'nda hem havada, hem
denizin altındaki nükleer denizaltılarda, hem de yerin altında oldukça korunaklı bölgelerde konuĢlandırılmıĢ,
herhangi bir taraf diğerine ilk saldırıyı yaptığı takdirde bile tümü imha edilemeyecek sayıda pek çok nükleer
silah bulunuyordu. Eğer ABD çok erken davranıp elindeki bütün nükleer silahları SSBC'ye ve VarĢova
Paktı'na gönderme ihtimalinde, Sovyetler Birliği de sürekli uçaklarla havada, denizaltılarda bulundurduğu ve
toprak altında sakladığı nükleer silahlarla, ilk saldırının etkilerini savuĢturduktan sonra çok güçlü bir karĢılık
verecek ve karĢı tarafa kabul edemeyeceği, yani altından kalkamayacağı bir zarar verebilecek güçteydi.
Dolayısıyla her iki tarafın da ilk saldırıyı yapıp avantaj sağlama gibi bir düĢüncesi, karĢı tarafı tamamen yok
edemeyeceğini bildiği ve yok edememekle kalmayıp karĢı tarafın kendisine kabul edemeyeceği bir zararı
verebilecek güçte olduğunu gördüğü noktada, her iki tarafın bu silahları kullanma konusunda geri adımlar
atmasına yol açmıĢtır. Böyle bir gücün de yetkili olmayan Ģekillerde kullanılmasını engelleyici çok ciddi
önlemler almıĢtır. Kibaroğlu, 2003, 122-142. 236
SözleĢmenin tam adı; SözleĢme‟nin onaylanmasını uygun bulan Kanun‟da Bakteriyolojik (Biyolojik) ve
Zehirleyici Silahların GeliĢtirilmesi, Yapımı ve Stoklanmasının Yasaklanması ve Bunların Ġmhasına ĠliĢkin
SözleĢme olarak ifade edilmektedir. 237
United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Convention on the prohibition of the
development, production and stockpiling of bacteriological (biological) and toxin weapons and on their
destruction. New York, NY: UNODA Official Website. Web: http://disarmament.un.org/treaties/t/bwc
adresinden 10 Ekim 2015 tarihinde alınmıĢtır. 238
Orta Afrika Cumhuriyeti, FildiĢi Sahilleri, Mısır, Haiti, Liberya, Nepal, Somali, Suriye, Tanzanya. 239
Angola, Çad, Komor Adaları, Cibuti, Eritre, Gine, Ġsrail, Kiribati, Mikronezya, Namibya, Niue, Samoa,
Güney Sudan, Tuvalu.
84
ilgili bir “miktar yükümlülüğü” getirmemiĢtir. Biyolojik silahların ve bunların fırlatma
sistemlerinin silahlı bir çatıĢmada düĢmanca amaçlarla kullanımı da açıkça
yasaklanmamaktadır.
Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟ne uyulup uyulmadığını izleyen resmi bir doğrulama rejimi
bulunmaması kanaatimizce en büyük eksikliktir. SözleĢme‟ye uyumu sağlamak amacıyla,
taraf devletler birçok güven artırıcı önleme baĢvurmuĢlardır. Bu kapsamda güven artırıcı
bir önlem olarak üzerinde uzlaĢılan 1 Ocak 1946‟dan sonrasındaki savunma ve saldırı
amaçlı biyolojik araĢtırma ve geliĢtirme programlarının deklare edilmesine yönelik olarak,
2014 itibariyle Türkiye‟nin de aralarında bulunduğu 70 devlet (2015 Haziran itibariye 57
devlet)240
CBMs (güven artırıcı önlemler) bildiriminde bulunmuĢtur.
Biyolojik ve Zehirleyici (Toksin) Silahlar SözleĢmesi‟ne uyumun kolaylaĢtırılması ve
SözleĢme maddelerinin değiĢen Ģartlara uyumunun sağlanabilmesi amacıyla 5 yılda bir
gözden geçirme konferansı yapılacağı hüküm altına alınmıĢtır. Gözden geçirme
konferansında taraf devletler, Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟nin hükümleri ve amaçlarının
iĢleyiĢini değerlendirebilirler, bilimsel ve teknolojik geliĢmeleri gözden geçirebilirler,
oturumlararası görüĢmeler yapabilirler ve Konvansiyon‟un etkinliği ve güçlendirilmesi için
gerekli adımları analiz edebilirler. Bugüne kadar yapılan gözden geçirme konferanslarına
taraf devletlerin yanı sıra imzacı devletler, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Dünya Gıda ve
Tarım Örgütü (FAO), Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Dünya Hayvan Sağlığı
Örgütü (OIE), sivil toplum kuruluĢları ve araĢtırma merkezlerinin temsilcileri de katılım
göstermiĢlerdir.
2.1.2. Cenevre Protokolü
Cenevre Protokolü, Millet Cemiyeti gözetiminde Mayıs-Haziran 1925‟te Cenevre‟de
gerçekleĢtirilen Uluslararası Silah ve Mühimmat Ticaretinin Denetimi Konferansı‟nda
gündeme gelmiĢtir. Konferans‟ta Silah, Mühimmat ve SavaĢ Araçlarının Uluslararası
Ticaretinin Denetimi SözleĢmesi benimsenmiĢ ancak yürürlüğe girmemiĢtir. Bununla
birlikte ayrı bir doküman olarak 17 Haziran 1925 tarihinde Cenevre Protokolü tek nüsha
240
Ġnternet: United Nations Office at the Geneva- UNOG. (2015). CBM Returns 2014-2015. Geneva: UNOG
Online. Web: http://www.unog.ch/__80256ee600585943.nsf/(httpPages)/4fa4da37a55c7966c12575780055
d9e8?OpenDocument&ExpandSection=28%2C29#_Section28 adresinden 10 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
85
olarak hazırlanmıĢ ve imzaya açılmıĢtır. Protokol, boğucu gazların yasaklanmasına iliĢkin
1899 tarihli Lahey Deklarasyonu‟na ve 1919 tarihli Versay AntlaĢması‟na atıf
yapmaktadır. Ekim 2015 itibariye 138 devlet SözleĢmeye‟ye taraf durumdadır.241
Söz konusu Protokol; bakteriyolojik metotların, boğucu, zehirleyici ve diğer zararlı
gazların savaĢta kullanımını yasaklamaktadır. Cenevre Protokolü; biyolojik ve kimyasal
silahların harp sahasında kullanımını yasaklarken yapılan diğer ilgili uluslararası
düzenlemelere dayanak teĢkil etmiĢtir. Bir baĢka yönüyle de 1972 tarihli Biyolojik ve
Toksin Silahlar SözleĢmesine ve 1993 tarihli Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nde
düzenlenmeyen “kullanım” olgusunu düzenleyerek mezkûr sözleĢmelerden kaynaklanan
boĢluğu doldurmaktadır.
Biyolojik ve Toksin Silahlar SözleĢmesi‟ndeki gibi Cenevre Protokolü‟nde de
uygulanmanın denetleneceği bir doğrulama mekanizması öngörülmemiĢtir. Bunun yanı
sıra iç çatıĢmalar ve devletlerin kendi vatandaĢlarına yönelik müdahalelerinde Protokol‟ün
uygulanıp uygulanamayacağı konusu tartıĢmalıdır. Taraf devletlerin büyük çoğunluğu
kendi topraklarına ya da müttefiklerine karĢı kimyasal veya biyolojik silah kullanımı
durumunda misilleme haklarını saklı tuttuklarına yönelik Protokol‟e çekince koymuĢlardır.
Bu anlamıyla Protokol, taraf devletler açısından “ilk kullanan olmama”(no-first-use)
ilkesini garanti eden bir karakteri yansıtmaktadır. Ancak BSS‟nin ve KSS‟nin yürürlüğe
girmesiyle çoğu ülke Protokol‟deki çekincelerini kaldırmıĢtır.
2.2. Kimyasal Silahlarla Ġlgili AnlaĢmalar
Kimyasal silahların kullanımının sınırlanması ile ilgili bilinen ilk uluslararası AntlaĢma
Fransızlar ve Almanlar arasında 1675 yılında Strasburg‟da akdedilen zehirli mermilerin
kullanılmamasına iliĢkin anlaĢmadır. Silahların geliĢiminin karmaĢık süreci içinde ilk umut
ıĢığı 1868 tarihli St. Petersburg Deklarasyonu ile yakılmıĢtır. St. Petersburg
Deklarasyonu'na göre savaĢta 400 gramın altında ağırlığa sahip patlayıcı ve yanıcı
mermilerin kullanımı yasaklanmıĢtır.242
241
Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Protocol for the prohibition of the use in
war of asphyxiating, poisonous or other gases, and of bacteriological methods of warfare. New York, NY:
UNODA Official Website. Web: http://disarmament.un.org/treaties/t/1925 adresinden 12 Ekim 2015
tarihinde alınmıĢtır. 242
Sarıbeyoğlu, 2004, 21–53.
86
Ağustos 1874 tarihinde Brüksel'de savaĢın yazılı ve teamül kurallarına iliĢkin uluslararası
bir bildiri kabul edilmiĢtir. Bildirinin 12'nci maddesi, çatıĢmanın taraflarının birbirlerine
karĢı sınırsız bir güç kullanamayacağını genel olarak hükme bağlarken, 13'üncü maddesi
de bu genel prensip doğrultusunda özellikle "yasak" olan savaĢ araçlarını belirtmiĢtir. Söz
konusu bildiride, zehir ve zehirli silahlar (madde 13/a) ile gerekmeyen bir zarara yol açan
silahlar, mermiler veya diğer malzemelerin (madde 13/e) savaĢ aracı olarak
kullanılamayacağı hüküm altına alınmıĢtır. 1899 yılında Lahey'de toplanan Uluslararası
BarıĢ Konferansı ve bunun sonucunda 29 Temmuz 1899 tarihinde imzalanan ve 4 Eylül
1900'de yürürlüğe giren Kara Harbinin Kural ve Örf-Adetine ĠliĢkin II No.lu SözleĢme‟nin
22'nci ve 23'üncü maddeleri de aynı esasları yinelemiĢtir.
Kimyasal silahların yasaklanmasına yönelik olarak Versay AntlaĢması, VaĢington Deniz
SözleĢmesi, Strazburg SözleĢmesi, Lahey SözleĢmesi, SavaĢ Teamülleri ve Hukukuna
ĠliĢkin Brüksel SözleĢmesi, Cenevre SözleĢmesi, Mendoza SözleĢmesi ve nihayet tüm
kimyasal silahları yasaklayan Kimyasal Silahların yasaklanması SözleĢmesi gibi birçok
uluslararası antlaĢma yapılmıĢtır. ÇalıĢmamızda bunların bir kısmı incelenecek ve Cenevre
SözleĢmesi “Biyolojik Silahsızlanma SözleĢmeleri” kısmında ele alındığından burada
bahsedilmeyecektir.
2.2.1. Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (CWC)
Kimyasal Silahlar SözleĢmesi243
taraf ülkelerin kimyasal silah geliĢtirmesini, üretimini,
tedarik etmesini, ihraç etmesini, kullanmasını, doğrudan veya dolaylı olarak transfer
etmesini ve taraf ülkelerce kimyasal silah üretimi konusunda yardım, teĢvik yapılmasını
yasaklamaktadır. SözleĢme, 13 Ocak 1993‟te imzaya açılmıĢ ve 29 Nisan 1997 yılında
yürürlüğe girmiĢtir. 192 devlet SözleĢme‟ye taraf durumdadır. Ġsrail SözleĢme‟yi
imzalamıĢ fakat henüz onaylamamıĢtır. Kuzey Kore, Mısır, Güney Sudan mezkûr
SözleĢme‟ye taraf değillerdir.244
243
SözleĢmenin tam adı; Kimyasal Silahların GeliĢtirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının
Yasaklanması ve Bunların Ġmhasına ĠliĢkin SözleĢme‟dir. 244
Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs – UNODA. (2015). Chemical weapons. New
York, NY: UNODA Official Website. Web: http://www.un.org/disarmament/WMD/Chemical/ adresinden 12
Ekim 2015 tarihinde alınmıĢtır.
87
SözleĢme, taraf ülkelere Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nde yasaklanan faaliyetlere iliĢkin
ve taraf ülke vatandaĢlarının da mezkûr faaliyetlerde bulunmasının önlenmesine yönelik
ulusal yasalarını çıkarma yükümlülüğü getirmiĢtir. Bunun yanı sıra taraf devletler
Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) ve diğer taraf ülkelerle irtibatı
sağlayacak bir merkez noktası (Focal Point) kurmakla yükümlü hale getirilmiĢtir.
Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nde kimyasal silahlar; yasaklanmamıĢ amaçlarla
kullanılanlar dıĢındaki toksik kimyasallar ve prekürsörkeri, özel olarak tasarlanmıĢ ve
hazırlanmıĢ ölüme ve ciddi yaralanmaya sebebiyet verebilecek kimyasal mühimmatlar ve
bunların fırlatma cihazları ve ekipmanları ifade etmektedir. SözleĢme; toksik kimyasalları
ve prekürsörlerini kimyasal silah üretiminde kullanılma potansiyelleri ve endüstriyel
uygulamalarda kullanılma kapasitelerine göre tanımlamıĢtır. Buna göre üç liste
yayımlanmıĢtır. Birinci listede sanayi alanında kullanılma ihtimali zayıf ancak kimyasal
silah olarak kullanılma olasılığı yüksek kimyasalları, ikinci liste barıĢçıl amaçlı kullanılan
kimyasallar ile silah olarak kullanılma potansiyeli bulunan kimyasalları
derecelendirmektedir. Üçüncü liste ise genel olarak endüstriyel amaçlarla kullanılmakla
birlikte silah yapımına da uygun olan bazı kimyasalları içermektedir.245
Üçüncü listeden
birinci listeye doğru alınacak önlemler ve doğrulama tedbirleri katılaĢmaktadır.
SözleĢme‟ye taraf ülkeler, listelerde yer alan kimyasalların ithalatı ve ihracatı ilgili tesisler
ve üretim süreçleriyle ilgili veri paylaĢımında bulunmakla yükümlüdürler. Birinci ve ikinci
listede yer alan kimyasalların taraf olmayan ülkelere ihracatına yönelik kısıtlamaların
Nisan 2000‟de, üçüncü listede yer alan kimyasalların transferiyle ilgili kısıtlamaların da
mezkûr tarihten itibaren 5 yıl içerisinde etkin hale gelmesi öngörülmüĢtür. Listelerde yer
alan kimyasallara, doğrulama metodolojilerine, bilimsel ve teknolojik geliĢmelere ve yeni
ekipmanlara iliĢkin konular Bilimsel DanıĢma Kurulu‟nca değerlendirilmektedir.246
SözleĢme hükümlerine uyum Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (KSYÖ-OPCW)
tarafından denetlenmektedir. Bahse konu Örgüt, raporlama ve yerinde denetim faaliyetleri
245
Ġnternet: Organisation for Prohibition of the Prohibition of Chemical Weapons – OPCW. (2015).
Chemical Weapons Convention-Annexes: a. guidelines for schedules of chemicals. Hague: OPCW Official Website.
Web: https://www.opcw.org/chemical-weapons-convention/annexes/annex-on-chemicals/a-guidelines-for-
schedules-of-chemicals/ adresinden 12 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 246
KSYÖ Bilimsel DanıĢma Kurulu hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Ġnternet: Organisation for Prohibition of
the Prohibition of Chemical Weapons – OPCW. (2015). Scientific advisory board. Hague: OPCW Official
Website. Web: https://www.opcw.org/about-opcw/subsidiary-bodies/scientific-advisory-board/ adresinden 13
Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
88
icra ederek doğrulama sürecini uygulamaktadır. SözleĢmesi‟nin uygulanmasının
değerlendirilmesi ile ihtilafların giderilmesi, eczacılık, tıp ve diğer kimyasal faaliyetlere
yönelik bilimsel ve teknolojik geliĢmeler hakkında fikir alıĢveriĢi yapılabilmesi amacıyla 5
yılda bir gözden geçirme konferansı yapılacağı hüküm altına alınmıĢtır. 1‟inci Gözden
Geçirme Konferansı 28 Nisan – 9 Mayıs 2003 tarihleri arasında 2‟nci Gözden Geçirme
Konferansı 7–18 Nisan 2008 tarihleri arasında gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġkinci Gözden Geçirme
Konferansı‟nda SözleĢme‟nin 1nci Listesi‟nde yer alan mevcut 70 bin metrik tonluk stokun
%38‟inin imha edildiği not edilmiĢtir. SözleĢme‟nin 3‟üncü Gözden Geçirme Konferansı
da 8–19 Nisan 2013 tarihinde Lahey‟de gerçekleĢtirilmiĢtir.
Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (CWC) kapsamında toplam 11 ülke247
mevcut ya da önceki
dönemlere ait kimyasal silah tesisleri bulunduğunu, 4 ülke248
kimyasal silah stoku, 9
ülke249
topraklarında geçmiĢ dönemlere ait kimyasal silah bulunduğunu ve 4 ülke250
de
kendi topraklarına terkedilmiĢ kimyasal silahlar bulunduğunu deklare etmiĢtir.251
Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne taraf 7 devlet (Arnavutluk, Hindistan, Libya, Suriye,
Rusya, ABD ve adının gizli tutulmasını isteyen bir üye devlet.) Kategori 1 ve Kategori 2
toplam 72,531.519 metrik ton kimyasal savaĢ ajanı ve prekürsörü ile 8,270,348 metrik ton
mühimmat ile 417,825 metrik ton Kategori 3 kimyasal ajan bulunduğunu deklare
etmiĢlerdir. Bunlara ek olarak Irak 5,311 metrik ton kimyasal silah kalıntısı bulunduğunu
bildirmiĢtir. Konvansiyonun yürürlüğe girdiğinde beri 16 taraf devlet topraklarında eski
kimyasal silah (OCW) bulunduğunu belirtmiĢ ve bu kapsamda Kimyasal Silahların
Yasaklanması Örgütü (OPCW) Belçika, Kanada, Fransa, Almanya, Ġtalya, BirleĢik
Krallık‟ta sekiz inceleme gerçekleĢtirmiĢtir.252
247
ABD, BirleĢik Krallık, Bosna Hersek, Çin, Fransa, Hindistan, Ġran, Japonya, Rusya, Güney Kore,
Yugoslavya (Sırbistan). 248
ABD, Rusya, Hindistan ve Güney Kore Cumhuriyeti. 249
ABD, Almanya, Belçika, BirleĢik Krallık, Fransa, Ġtalya, Japonya, Kanada, Slovenya. 250
Çin, Ġtalya, Panama ve Polonya‟nın dâhil olduğu bu dört ülke Ġkinci Dünya SavaĢı ve sonrası döneme ait
kimyasal silah stoku bulunduğunu ilan etmiĢlerdir. 251
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015). Convention on the Prohibition of the Development,
Production, Stockpiling and Use of Chemical Weapons and on Their Destruction (CWC). Washington, DC:
NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/convention-prohibition-development-production-
stockpiling-and-use-chemical-weapons-and-their-destruction-cwc/ adresinden 14 Mart 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 252
Ġnternet: Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (2014, December). Report of
the OPCW on the Implementation of the Convention on the Prohibition of the Development, Production,
Stockpiling And Use Of Chemical Weapons and on Their Destruction in 2013. This report submitted to
Conference of the States Parties. Hague: OPCW Official Website. Web:
http://www.opcw.org/index.php?eID=dam_frontend_push&docID=18118 adresinden 14 Mart 2015 tarihinde
alınmıĢtır.
89
SözleĢme gereğince tüm taraf devletler, kendi topraklarında, kontrolleri altında bulunan
bölgelerde ya da baĢka ülkelere terk ettikleri alanlarda bulunan kimyasal silah üretim
tesislerini ve ellerinde bulunan silah stoklarını SözleĢme‟nin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren 10 yıl içerisinde imha etmekle yükümlendirilmiĢlerdir. Taraf devletler bunun yanı
sıra “karıĢıklık bastırma gazlarını savaĢta kullanmayacaklarını” taahhüt etmiĢ
sayılmaktadırlar. 2013 yılında yapılan denetimlerde, 134 taraf devlet anılan kimyasal
ajanlara sahip olduğunu deklare etmiĢtir.253
Kimyasal Silahlar SözleĢmesi taraf ülkelerin kimyasal silah stoklarını imha etmek için 29
Nisan 2012 tarihini nihai süre olarak ilan etmiĢtir. 2007 yılı için verilen ilk nihai tarih
(deadline) gerçekleĢtiğinde BirleĢik Krallık eski stoklarını imha ettiğini duyurmuĢ; Güney
Kore 2008, Libya 2010, Japonya 2012 yılına kadar ek süre istemiĢlerdir. 2010 yılında
Arnavutluk, Güney Kore Hindistan, mevcut kimyasal silah stoklarının söküm iĢlemlerinin
bitirildiğini ifade etmiĢlerdir. 2012 yılında gerçekleĢen Taraf Devletler Konferansında
ABD, Libya ve Rusya nihai tarihe kadar stoklarını imha iĢlemlerinin bitirilemeyeceğini
deklare etmiĢlerdir.
SözleĢme yürürlüğe girdiğinden itibaren 31 Aralık 2013‟ kadar geçen sürede deklare edilen
1-2-3 kategorilerindeki toplam kimyasal ajandan Kategori 1‟in % 82‟sine denk gelen
57,594 metrik ton, Kategori 2‟nin % 45‟ine denk gelen 920 metrik ton, Kategori 3‟ün
%100‟üne denk gelen 417,825 adet ajan imha edilmiĢtir. Arnavutluk ve Hindistan deklare
ettikleri tüm stokları imha etmiĢ, ABD Kategori 1 ajanların %90‟ını (Kategori 2 ve 3 ün
tamamını) imha etmiĢ ve Blue Grass ve Pueblo tesislerinde imha iĢleminin 2015-20 yılları
arasında tamamlanacağını bildirmiĢtir. Libya ve Suriye‟nin silah stoklarının önemli bir
kısmı imha edilmiĢ ancak Irak tarafından deklare edilen kimyasal silah kalıntılarına iliĢkin
ayrıntılı bir araĢtırma bölgedeki güvenlik endiĢeleri nedeniyle henüz baĢlatılamamıĢtır. 254
253
Ġnternet: Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (2014, July). Draft Report of the
OPCW on the Implementation of the Convention on the Prohibition of the Development, Production,
Stockpiling And Use Of Chemical Weapons and on Their Destruction in 2013. This report prepared at the
76th session of Executive Council. Hague: OPCW Official Website. Web:
https://www.opcw.org/index.php?eID=dam_ frontend_push&docID=17527adresinden 15 Mart 2015
tarihinde alınmıĢtır. 254
Ġnternet: Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (2014, August). Note by the
Director–General summary of verification activities in 2013. Hague: OPCW Official Website. Web:
https://www.opcw.org/index.php?eID=dam_frontend_push&docID=17585 adresinden 16 Mart 2015
tarihinde alınmıĢtır.
90
2.2.2. Kimyasal Silahlara ĠliĢkin Hindistan-Pakistan SözleĢmesi
Kimyasal Silahlara ĠliĢkin Hindistan-Pakistan Mutabakatı; 19 Ağustos 1992 tarihinde
imzaya açılmıĢ olup; Hindistan ve Pakistan‟ın kimyasal silahlara sahip olmasını,
geliĢtirmesini ve birbirlerine karĢı kullanmasını yasaklamaktadır. Bu antlaĢma iki taraflıdır
ve taraf ülkelerin kimyasal silahların tamamıyla yasaklanmasına yönelik karĢılıklı
yükümlülüklerini içermektedir.
SözleĢme kapsamında, Hindistan ve Pakistan Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne taraf
olmayı taahhüt etmiĢler ve Hindistan 1996 yılında, Pakistan 1997 yılında anılan
SözleĢmeye taraf olmuĢlardır.
2.2.3. Mendoza SözleĢmesi
Mendoza Mutabakatı; 5 Eylül 1991 yılında imzalanmıĢ, bölgesel nitelikli bir anlaĢmadır.
SözleĢmeye taraf ülkeler; Arjantin, Brezilya ve ġili‟dir. Taraf ülkeler, kimyasal ve
biyolojik silahların geliĢtirilmesinin, üretiminin, depolanmasının, ithalat ve ihracatının
yasaklanmasını garanti etmektedirler.
Mezkûr SözleĢme Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nin yürürlüğe girmesinden önce
imzalanmıĢ olup ülkelerin anılan silahlar konusunda uluslararası hukuka uygun olarak
kendi denetleme mekanizmalarını kurmalarını ve kimyasal savaĢ ajanlarını ve bunların
prekürsörlerini tanımlama ve denetim uygulama zorunlulukları getirmekteydi. Bahse konu
SözleĢme yürürlüğe girmemiĢtir.
2.3. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Sınırlandırma ve Ġndirim GörüĢmeleri
Soğuk SavaĢ sırasında ABD ve SSCB‟nin stoklarındaki nükleer silah miktarlarının çok
yüksek rakamlara ulaĢması255
kazananı olmayan bir rekabeti beraberinde getirmiĢ ve
nükleer silahların kullanım ihtimalini zayıflatmıĢtır. Aynı dönem içerisinde her iki blokun
da kıtalararası balistik füzelere sahip olması büyük bir tehlike yaratmıĢtır. Çünkü bu
255
Bir dönem bu rakamın 126 bine ulaĢtığı iddia edilmektedir. 1970‟li yıllarda Sovyetlerin elinde 40 bin,
NATO stoklarında 30 bin nükleer silah bulunmaktaydı. Kibaroğlu, 2003, 122-142.
91
silahlar siyasi kararlar olmasa bile teknik arıza, yetkisiz bir kullanım ya da kaza sonucu
kullanılma ihtimali bulunan silahlardır.
Küba Krizi sonrasındaki diplomatik giriĢimlerle yumuĢamaya baĢlayan ABD-SSCB
iliĢkileri sayesinde, stratejik silahların sınırlandırılması meselesini gündeme getirmiĢtir.
ABD ve SSCB arasında muhtemel bir nükleer çatıĢmayı önlemek amacıyla yapılan
görüĢmeler karĢılıklı olarak anti balistik füze sistemlerinin sınırlandırılmasını ve belli
yerler dıĢında konuĢlandırılmasının yasaklanması ve stratejik saldırı silahların belli
sayılarla sınırlandırılması ile sonuçlanmıĢtır.
2.3.1. SALT I (Stratejik Silahların Sınırlandırılması GörüĢmeleri I)
1969–1972 yılları arasında yürütülen müzakerelere SALT I müzakereleri adı verilmektedir.
SALT I; Mayıs 1972‟de imzalanan ve 3 Ekim 1972 tarihinde 5 yıllık bir süre için
yürürlüğe giren ve stratejik saldırı silahlarının azaltılması için sıkı tedbirler öngören
AntlaĢmalardan müteĢekkildir.
Ocak 1969‟da Sovyetlerin stratejik silah indirimi konusunda istekliliğini bildirmesi üzerine
Kasım 1969 yılında SALT I görüĢmelerine baĢlanmıĢtır. SALT I görüĢmelerinde “anti-
balistik savunma sistemleri (ABM)” ve “stratejik saldırı sistemleri” iki temel konuyu
oluĢturmuĢtur. Hangi silahların AntlaĢma kapsamına dâhil edileceğine yönelik uyuĢmazlık
1970‟in baharında müzakereleri çıkmaza sokmuĢtur. SSBC temsilcileri ileri tabanlı
sistemlerin (forward based systems - FBS) stratejik denge unsuru olarak sayılmasını talep
etmiĢ ancak ABD, FBS‟lerin ve Sovyetlerin kısa ve orta menzilli stratejik sistemlerinin
farklı forumlarda değerlendirilmesi gerektiğini savunmuĢtur. SSCB müzakerelerin anti
balistik füze savunma sistemleri ile sınırlı kalması gerektiğini savunurken; ABD stratejik
saldırı silahlarında indirim yapılmasının elzem olduğunu savunmuĢtur. Mayıs 1971‟de
anlaĢmazlıklar çözüme kavuĢmuĢ ve belli stratejik saldırı silahlarında ve anti balistik füze
savunma sistemlerinde kısmi sınırlama sağlayan bir ön uzlaĢmaya varıldığı açıklanmıĢtır. 3
yıl süren müzakereler sonucu gerçekleĢen Nixon-Brejnev zirvesinde SALT 1
AntlaĢması‟nın mezkûr iki farklı konuda indirim sağlayan Geçici AntlaĢma (Interim
Agreement) ve Anti Balistik Füze Savunma Sistemlerinin Sınırlandırılmasına ĠliĢkin
AntlaĢma (Treaty on the Limitation of Anti-Ballistic Missile Systems - ABM)
imzalanmıĢtır.
92
SALT I, nükleer silahların sınırlandırılması konusunda yapılan ilk AntlaĢma‟dır. SALT
I‟de ABD ve SSCB‟nin sabit kara-tabanlı kıtalararası balistik füze (intercontinental
ballistic misilse - ICBM) lançeri inĢa edemeyecekleri, ancak AntlaĢma‟nın imzalandığı
tarihte yapım aĢamasında olan sabit kara-tabanlı anti-balistik füze lançerlerinin yapımının
tamamlanabileceği hüküm altına alınmıĢtır. SözleĢme uyarınca eski tip kara-tabanlı
lançerler ve hafif ICBM‟ler 1964 sonrası konuĢlandırılan ağır ICBM‟lere
dönüĢtürülemeyecektir. SözleĢme, denizaltı balistik füzeler (submarine launched ballistic
misilse - SLBM), yapım aĢamasındaki ve uygulamadaki modern balistik füze denizaltıları
sayısında da indirim öngörmektedir.
AntlaĢma‟nın Ek Protokol‟üne göre; ABD en çok 44 modern balistik füze denizaltıya
entegre 710‟dan fazla denizaltı balistik füze (SLBM) lançerine, SSCB 62 denizaltıya
entegre 950 SLBM‟ye sahip olabilecektir. ABD için 656 ve SSCB için 740256
seviyesinin
üstündeki eski tip SLBM lançerlerini ve denizaltıları yedek olarak tutulabilmesine de cevaz
verilmiĢtir. AntlaĢma kapsamında her iki devlet, stratejik saldırı balistik füzelerini ve
lançerlerini modernize etme ve yedeğe ayırma hakkına sahiptir. Bunların yanı sıra, ICBM
ve SLBM test ve eğitim lançerlerinin sayısında da önemli bir artıĢ yapılmayacağı
konusunda fikir birliğine varılmıĢtır. AntlaĢma Geçici AntlaĢma‟nın 7‟nci maddesi
hükümlerini karĢılamak ve kapsam ve sınırlamalarına halel getirmemek Ģartıyla, taraf
devletlerin stratejik silahların indirimi müzakerelerini sürdürmelerini zorunlu hale
getirmektedir.257
2.3.2. ABM AntlaĢması (Anti Balistik Füze Savunma Sistemlerinin
Sınırlandırılmasına Dair AntlaĢma)
Anti Balistik Füze Savunma Sistemlerinin Sınırlandırılması AntlaĢması, savunma
füzelerinin konuĢlandırılması ve geliĢtirilmesini sınırlandıran ABD SSCB arasında yapılan
ve Sovyetlerin dağılmasıyla da Rusya, Ukrayna, Belarus ve Kazakistan‟ın taraf durumuna
256
Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2013). Strategic Arms Limitation Talks (SALT 1).
Washington, DC: FAS Online. Web: http://fas.org/nuke/control/salt1/intro.htm adresinden 16 Mart 2015
tarihinde alınmıĢtır. 257
SALT I, taraf devletlerin kendi ulusal teknik araçlarıyla (National Technical Means -NTM) uyum ve
doğrulamayı gerçekleĢtirmesini öngörmüĢtür. Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2013).
Interim Agreement Between the United States of America and the Union of Sovıet Socıalist Republics on
Certaın Measures with Respect to the Lımıtatıon Of Strategic Offensive Arms. Washington, DC: FAS Online.
Web: http://www.fas.org/nuke/control/salt1/text/ salt1.htm adresinden 16 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
93
geldiği bir sınırlandırılma antlaĢmasıdır. ABM Mayıs 1972‟de imzalanmıĢ 3 Ekim 1972
yılında yürürlüğe girmiĢtir. ABM AntlaĢması 1972 yılında SALT I görüĢmeleri sonucunda
ortaya çıkan iki metinden biri olmuĢtur.
ABM AntlaĢması çerçevesinde anti balistik füze sistemleri sınırlandırılmıĢ ve savunma
amaçlı anti balistik sistemlerinin konuĢlandırılması yasaklanmıĢtır. AntlaĢma; taraf
devletlerin baĢkentleri ve ICBM silolarında kurulacak anti balistik füze savunma sistemleri
için sınırlamalar getirmiĢtir. Tarafların baĢkentleri ve ICBM siloları çevresinde kurulacak
füze savunma sistemlerinde 100 ABM önleyici füze ve 100 ABM lançeri sınırı
aĢılamayacaktır. Ġlaveten ICBM siloları ve baĢkentleri koruma amaçlı kurulacak anti
balistik füze sistemleri birbirine 1300 km. den daha yakın olamayacaktır. Anılan
sınırlamalar ABM sistemlerinin test ve geliĢtirme sahalarında bulunan ABM lançeri sayısı
15‟i geçemeyecektir. ABM AntlaĢması kara, hava, deniz ve uzaya konuĢlu tüm anti
balistik sistemlerle birlikte mobil anti balistik sistemleri ve bunların bileĢenlerinin test
edilmesini, geliĢtirilmesi ve konuĢlandırılmasını yasaklamıĢtır.258
ABM ile birlikte,
tarafların ABM önleyici füze, lançer, ABM radarı, stratejik balistik füzelere karĢı
kullanılan sistemler, erken uyarı sistemlerinin baĢka ülkelere transferi ve konuĢlandırması
da yasaklanmıĢtır. ABM‟yle baĢkentlerin ve ICBM silolarının korunması için verilen izin,
1974 yılında imzalanan Protokol kapsamında mezkûr iki alandan yalnızca birinin
korunmasına yönelik anti balistik sistemlerinin yerleĢtirilmesini cevaz vermiĢtir.259
AntlaĢma hükümlerine uyumu denetlemek amacıyla ulusal teknik vasıtaların (NTM)
kullanılacağı belirtilmiĢ ve uygulama yöntemlerinin belirlenmesi amacıyla “Daimi
DanıĢma Komisyonu” kurulmuĢtur. Taraf devletlerin altı ay önceden bildirimde bulunmak
ve üstün çıkarlarının ihlal edilmesi Ģartlarıyla ABM‟den çekilme hakkında sahip olacağı
hüküm altına alınmıĢtır. 2002 yılında ABD, Balistik Füze Savunması TeĢkilatı‟nı (BMDO)
kaldırmıĢ ve füze savunma sistemleri geliĢtirmekle görevli Füze Savunması Ajansı‟nı
(MDA) kurmuĢtur. Bush Aralık 2001‟de ABM‟den çekileceklerini deklare etmiĢ ve
çekilme kararı Temmuz 2002‟de yürürlüğe girmiĢtir.
258
Ġnternet: Kimball, D. (2012). The anti-ballistic missile (ABM) treaty at a glance. Arms Control. August
2012. Washington, DC: Arms Control Association Website. Web: http://www.armscontrol.org/factsheets/
abmtreaty adresinden 17 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 259
Bu kapsamda Rusya Moskova‟nın korunması, ABD‟de Grand Forks (Kuzey Dakota) ICBM silosunun
korunması için bu haklarını kullanacaklarını deklare etmiĢlerdir. Ġnternet: Burr, W. (2001). The secret history
of the ABM treaty, 1969-1972. National Security Archive Electronic Briefing Book No. 60, Web:
http://nsarchive.gwu.edu/NSAEBB/NSAEBB60/ adresinden 17 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
94
2.3.3. INF AntlaĢması (Orta Menzilli Füzelerin Ġmhası AntlaĢması)
1977 yılında, SSCB orta menzilli balistik füze (IRBM) sınıfında değerlendirilen SS–20
Kılıç260
füzelerini bütün Batı Avrupa‟yı menziline alacak Ģekilde Doğu Avrupa‟ya
konuĢlandırmaya baĢlamıĢtır. Bunun üzerine NATO Aralık 1979‟da iki seçenekli bir yol
haritası belirlemiĢtir. Ġlk seçenekte füzelerin kaldırılmasına yönelik müzakerelerin
sürdürülmesi, ikinci seçenekte görüĢmelerde baĢarısız olunma durumunda tehdidi
hedefleyecek 464 adet tek baĢlıklı karadan atılan kruz (seyir) füzesi (GLCM) ve 108 adet
tek baĢlıklı Pershing II balistik füzesi yerleĢtirilmesi öngörülmüĢtür. 1981‟de baĢlayan INF
görüĢmelerinde Kasım 1983‟e kadar sonuç alınamamıĢ ve ABD mezkûr füzeleri
yerleĢtirmeye baĢlamıĢtır. ABD‟nin füzeleri yerleĢtirmesiyle Sovyetler müzakerelerden
çekilmiĢ, 1985 yılına da kadar müzakereler konusundaki muğlaklık giderilememiĢtir. 1985
yılında ABD DıĢiĢleri Bakanı George Schultz ve SSCB DıĢiĢleri Bakanı Andrey Gromyko
INF görüĢmelerinin sürdürülmesi üzerine uzlaĢma sağlanmıĢtır. Yapılan müzakereler
kapsamı geniĢletmiĢ ve küresel ölçekli bir bakıĢ ve yeni kategori kısa ve orta menzilli
füzeler (SRINF) hazırlanan INF taslağına eklenmiĢtir. Aralık 1987‟de yapılan Gorbaçov
ve Reagan zirvesinde INF imzalanmıĢ ve 1 Haziran 1988 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.
INF, ABD ve SSCB arasında fırlatma vasıtalarının azaltılmasına yönelik ilk antlaĢma olup,
taraflar açısından asimetrik indirimler öngörmüĢtür. Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte yeni
bağımsız devletler Rusya, Belarus, Ukrayna, Kazakistan AntlaĢma‟nın fiilen uygulayıcısı
olurken; Türkmenistan ve Özbekistan AntlaĢma çerçevesinde daha az faaliyet yürütmüĢtür.
AntlaĢma‟dan çekilme, tarafların yüksek çıkarlarının ihlal edilmesi durumunda mümkün
kılınmıĢtır. INF AntlaĢması kapsamında, “Silahların Ġmhasına ĠliĢkin Protokol”, “Denetim
Protokolü” ve “Mutabakat Bildirgesi” imzalanmıĢtır. INF; tarafların belirlenen orta
menzilli füzeleri261
ve bunlara ait lançerleri, destekleyici donanımları AntlaĢma yürürlüğe
260
SS–20 NATO tanımlamasıdır. Rus menĢeli üç baĢlıklı balistik füzenin orijinal adı RSD–10 Pioneer (Öncü)
ve RT-21M Pioneer olarak bilinmektedir. Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2000, July 18).
RT-21M / SS-20 SABER. Washington, DC: FAS Online. Web: http://fas.org/nuke/guide/russia/theater/rt-
21m.htm adresinden 18 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 261
INF; Orta menzilli füzeleri 1000–5500 km menzilli Karadan Atılan Balistik Füzeler (GLBM) ve Karadan
Atılan Kruz Füzeleri (GLCM) olarak belirtmiĢtir. ABD‟nin Pershing II, BGM-109G ve SSCB‟nin SS–20,
SS–4, SS-5, SSC-X-4 füzeleri bu kategoride sayılmıĢtır. Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2015). Treaty
between the United States of America and the Union of Soviet Socialist Republics on the Elimination of Their
Intermediate-range and Shorter-range Missiles (INF Treaty). Washington, DC: NTI Online. Web:
http://www.nti.org/treaties-and-regimes/treaty-between-the-united-states-of-america-and-the-union-of-soviet-
socialist-republics-on-the-elimination-of-their-intermediate-range-and-shorter-range-missiles/ adresinden 19
Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
95
girdikten üç yıl içerisinde; kısa menzilli füzeleri,262
lançerleri ve destekleyici ekipmanları
18 ay içerisinde imha etmesi gerektiği hüküm altına alınmıĢtır. INF nükleer ya da
konvansiyonel baĢlıklı olup olmamasına bakılmaksızın karada konuĢlu tüm füzelere
uygulanmıĢtır. AntlaĢma sayılan hususların yanı sıra kısa ve orta menzilli füzelerin
üretimini ve uçuĢ testi yapılmasını da yasaklamıĢtır.
INF‟nin 10‟uncu yılında Rusya tarafından yapılan açıklamaya göre; Rusya 1846 kısa ve
orta menzilli füze, 587 lançer imha ettiğini ve ABD‟nin 846 füze 288 lançer imha ettiğini
gözlemlediğini bildirmiĢtir. Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Bulgaristan da sahip oldukları
SS–23 füzeleri INF çerçevesinde imha etmiĢlerdir.263
AntlaĢma‟ya uyulup uyulmadığını
doğrulamak amacıyla “Yerinde Denetim Ajansı” kurulmuĢtur. INF AntlaĢması, tarafların
yerinde denetim gerçekleĢtirmeleri amacıyla diğer tarafın denetçilerine izin verme
zorunluluğu getirmiĢtir.264
2.3.4. PNE AntlaĢması
BarıĢçıl Amaçlı Yeraltı Nükleer Denemelerine ĠliĢkin ABD-SSCB AntlaĢması (PNE);
ABD ve SSCB‟nin egemenliğindeki ya da kontrolündeki bölgelerde barıĢçıl amaçlı yeraltı
denemeleri yapmalarına imkân tanımaktadır. Mayıs 1976‟da imzalanan AntlaĢma, 11
Aralık 1990 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi
AntlaĢması‟nın (NPT) 5‟inci maddesi PNE AntlaĢması çerçevesinde yapılan faaliyetlere
cevaz vermiĢtir. Taraflardan biri AntlaĢmanın sona erdiğini ilan etmediği sürece beĢ yılda
bir otomatik yenilenmektedir.265
262
INF; Kısa menzilli füzeler 500–1000 km menzilli GLBM ve GLCM olarak tanımlanmıĢtır. ABD‟nin
Pershing IA, SSCB‟nin SS–12 ve SS-23 füzeleri bu kategoride değerlnedirilmiĢtir. 263
Ġnternet: U.S. Department of State. (2001). Treaty Between The United States Of America And The Union
of Soviet Socialist Republics On The Elimination of Their Intermediate-Range And Shorter-Range Missiles.
Washington, DC. DOS Official Website. Web: http://www.state.gov/www/global/arms/treaties/inf1.html
adresinden 19 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 264
INF kapsamında Aralık 2000‟e kadar ABD‟de 440 Rusya dâhil olmak üzere eski Sovyet ülkelerinde 770
karĢılıklı denetim gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies –CNS.
(2011). Fact sheet: Treaty between The United States of America and the Union of Soviet Socialist Republics
on the Elimination of Their Intermediate-Range and Shorter-Range Missiles (INF Treaty). Monterey, CA:
James Martin Center Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/inf.pdf adresinden 20 Mart
2015 tarihinde alınmıĢtır. 265
SözleĢme ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Ġnternet: U.S. Department of State. (2001). Treaty Between The
United States of America and the Union of Soviet Socialist Republics on Underground Nuclear Explosions
for Peaceful Purposes (and Protocol Thereto). Washington, DC. DOS Official Website. Web:
http://www.state.gov/www/global/arms/treaties/pne1.html adresinden 20 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
96
AntlaĢma; hükümlerin uygulamasını denetlemek amacıyla muhtelif doğrulama tedbirleri
getirmiĢ ve uygulamanın kolaylaĢtırılması amacıyla “Ortak DanıĢma Komisyonu”
kurulmasını öngörmüĢtür. Bunların yanı sıra bilgi değiĢimi, doğrulama süreçlerinde ulusal
teknik vasıtaların kullanımı, 100 kilotonun üzerindeki patlamalar için gözlemci
çağrılmasının zorunlu hale getirilmesi, PNE hükümlerinin teknolojik değiĢiklikler yönünde
uyarlanması gibi düzenlemeler getirmiĢtir. 1987-90 arasında yürütülen altı tur müzakereler
sonucunda PNE AntlaĢması Protokolü imzalanmıĢ ve doğrulama tedbirleri geniĢletilmiĢtir.
Protokol kapsamında; 35 kilotonun üzerindeki patlamalar için yerinde denetim (on-site
inspection), 50 kilotonun üzerindeki patlamalar için lokal sismik inceleme ve hidrodinamik
verim ölçümü gibi uygulamalar öngörülmüĢtür. ÇatıĢma riskini ve olası kaza savaĢını
önlemek amacıyla taraf devletlerarasında 1987 yılında kurulan “Nükleer Risk Azaltma
Merkezi” vasıtasıyla veri değiĢimi ve iĢbirliği yapılması hüküm altına alınmıĢtır.
2.3.5. SALT II (Stratejik Silahların Sınırlandırılması GörüĢmeleri II)
ABD-SSCB arasında sürdürülen SALT I görüĢmeleri ve sonucunda ortaya çıkan tablo
stratejik silahların sayısının daha alt bir aralıkta tutulmasının önünü açmıĢtır. SALT I
AntlaĢması‟nın 7‟nci maddesi kapsamında 1972–1979 yılları arasında yürütülen stratejik
saldırı silahlarının indirimi görüĢmeleri SALT II görüĢmeleri olarak ifade edilmektedir.
SALT II görüĢmelerinde hangi silahların AntlaĢma kapsamına alınacağı,266
yeni sistemlere
yönelik bazı kısıtlamalar, nitelik olarak bazı indirimler ve ABD‟nin ileri-tabanlı
sistemlerinin dâhil edilmesi gibi baĢlıklar müzakere edilmiĢtir.
ABD ve SSCB, müzakereler neticesinde Kasım 1974‟te temel bir taslak üzerinde
uzlaĢmıĢlardır. Taslağa göre; her iki tarafın eĢit miktarda sahip olabileceği kıtalararası
balistik füzeler (ICBM), denizaltı balistik füzeleri (SLBM) ve ağır bombardıman uçaklarını
içeren stratejik nükleer fırlatma vasıtası (strategic nuclear delivery vehicles - SNDV)
toplam 2400 rakamı ile sınırlandırılmıĢtır. Taslak kapsamında her iki taraf eĢit miktarda ve
en çok 1320 çok baĢlıklı füze (multiple independently targetable re-entry vehicle - MIRV)
sahibi olabilecektir.267
266
Yapılan müzakerelerde; SSCB‟ce Tu-22M (Backfire) bombardıman uçaklarına iliĢkin tek taraflı bir
açıklama yapılmıĢtır. Bu açıklamada TU-22M‟lerin orta menzilli bir bombardıman uçağı olduğu ve
kıtalararası uzaklıkta görev icra edebilecek kapasitede olmadığı deklare edilmiĢtir. 267
SALT II AntlaĢması‟nda; stratejik saldırı silahlarının nicelik ve nitelik olarak sınırlandırılması, yeni tip
nükleer silahlara kısıtlama getirilmesi, ICBM ve SLBM lançerlerinin ve ağır bombardıman uçaklarının belli
97
SALT II, Haziran 1979‟da imzaya açılmıĢ ve AntlaĢma‟nın; daha büyük indirim öngören
bir antlaĢma imzalanmadığı müddetçe, 31 Aralık 1985 tarihine kadar yürürlükte kalacağı
hüküm altına alınmıĢtır. Aralık 1979‟da Sovyetler Birliği‟nin Afganistan‟ı iĢgal etmesi
üzerine ABD BaĢkanı Jimmy Carter Senato‟dan SALT II AntlaĢmasının onay sürecinin
askıya alınmasını talep etmiĢtir. SALT II kapsamında üzerinde uzlaĢmaya varılan Taslak;
yeni kara-konuĢlu ICBM‟lerin yapımını yasaklamıĢ, yeni tip stratejik saldırı silahlarının
konuĢlandırılmasını sınırlamıĢ ve 1985‟e kadar geçerlilik süresi öngörmüĢtür. SALT II
1991‟de START I‟in imzalanmasıyla yürürlüğe girememiĢtir.
2.3.6. SORT (Stratejik Saldırı Silahlarının Ġndirimi AntlaĢması)
Soğuk SavaĢ‟ın tıkanıklıklarını gidermek ve uzlaĢı kültürü oluĢturmak amacıyla ABD-
Rusya arasında düzenlenen Zirve‟nin beĢinci toplantısı Mayıs 2002‟de St. Petersburg‟da
gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu zirvede ekonomi, enerji, bilgi teknolojileri ve silahların kontrolü
alanlarında muhtelif sözleĢmeler imzalanmıĢtır. BeĢinci ABD-Rusya Zirvesi‟nin en önemli
metni “Stratejik Silahların Ġndirimi AntlaĢması (Strategic Offensive Reductions Treaty -
SORT)” olarak bilinen Moskova AntlaĢması‟dır. ġubat 2003‟te ABD Senatosu SORT
AntlaĢması‟nı onaylamıĢtır.
ABD ve SSCB arasında Mayıs 2002‟de imzalanan ve 1 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe
giren Stratejik Saldırı Silahlarının Ġndirimi AntlaĢması (SORT) için 31 Aralık 2012
tarihine kadar bir yürürlük süresi öngörülmüĢtür. Bu antlaĢma, ABD ve Rusya‟nın
envanterlerinde bulunan stratejik saldırı silahlarının karĢılıklı olarak indirime tabi
tutulmasını öngörmekte ve stratejik nükleer silahların yapısına karar verme hakkını
taraflara bırakmaktadır.
AntlaĢma‟ya göre, her iki devlet tarafından stratejik nükleer baĢlık sayısının Aralık
2012‟ye kadar 1700–2200 aralığına düĢürülmesini hüküm altına alınmıĢtır. SORT uyarınca
ABD ve SSCB mezkûr sınırlar içerisinde stratejik saldırı silahlarının yapısı ve bileĢimini
sayıda tutulması ve 2400 rakamını aĢmaması öngörülmüĢ ve 1 Ocak 1981‟den itibaren bu rakamın 2250
olarak yenileneceği belirtilmiĢtir. Bunun yanı sıra bahse konu sınırlamaların ICBM ve SLM test ve eğitim
lançererine ve uzay aracı fırlatma vasıtalarına uygulanmayacağı hüküm altına alınmıĢtır. Ġnternet: James
Martin Center for Nonproliferation Studies – CNS. (2011) . Treaty Between the United States of America and
the Union of Soviet Socialist Republics on The Limitation of Strategic Offensive Arms, Together with Agreed
Statements and Common Understandings Regarding the Treaty (SALT II). Monterey, CA: James Martin
Center Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/aptsaltII.pdf adresinden 22 Mart 2015
tarihinde alınmıĢtır.
98
kendileri belirleyebileceklerdir. AntlaĢma‟da SORT hükümlerine uymak kaydıyla START
I AntlaĢması‟nın da cari kalacağı kaydedilmiĢ, SORT AntlaĢması‟nın uygulamasını
müzakere etmek amacıyla Ġki Taraflı Uygulama Komisyonu‟nun yılda en az iki kez
toplanması kararlaĢtırılmıĢtır. Bahse konu hükümleri uygulanmasını doğrulamak ve uyumu
denetlemek amacıyla anılan Komisyon dıĢında spesifik bir mekanizma öngörülmemiĢtir.
2002 yılında ABD ve Rusya bir “Ortak Deklarasyon” yayımlayarak, START I
AntlaĢması‟nın daha büyük stratejik saldırı silahı indirimleri sağlanması ile ilgili gerekli
güveni, Ģeffaflığı ve öngörülebilirliği sağladığını bildirmiĢlerdir. Deklarasyon‟da; START I
„in her iki devlete AntlaĢma‟nın uygulandığını doğrulamak ve Ģüpheli tesislerde denetim
gerçekleĢtirmek amacıyla eriĢilebilir ulusal teknik vasıtalar sağladığı, bazı füze lançerlerine
ve silah testlerine yönelik bildirimi içeren güven artırıcı önlemler getirdiği ve bu nedenle
2009‟a kadar yürürlükte kalacağı, SORT AntlaĢması‟nın ise 2012 yılına kadar yürürlükte
kalmasına gerek olmadığı ifade edilmiĢtir. 2004 yılında yapılan Ġki taraflı Uygulama
Komisyonu toplantılarında ABD; operasyonel olarak konuĢlandırdığı baĢlık sayısını
azaltmayı, 50 Peacekeeper ICBM‟yi çalıĢamaz duruma getirmeyi, 4 Trident denizaltısını
stratejik hizmetlerden çekmeyi ve B-1B ağır bombardıman uçaklarını nükleer hizmetlerde
kullanmamayı taahhüt etmiĢtir. ABD tarafından 2005 yılında açıklanan Moskova
AntlaĢması‟nın Uygulamasına ĠliĢkin Yıllık Rapor‟da 13 Peacekeeper ICBM‟yi çalıĢamaz
duruma getirecek bir plan edilmiĢ ve Trident II denizaltılarındaki nükleer baĢlıklar ve
Minuteman II ICBM‟ler için de konfigürasyon değiĢikliğine gidileceği belirtilmiĢtir.268
2008 yılında yayımlanan Ortak Deklarasyon‟da ise SORT ve START‟ın öngördüğü silah
indirimlerinin baĢarıyla tamamlandığı ve Aralık 2009 itibariyle süresi biten START I
AntlaĢması yerini alacak yasal bağlayıcı bir antlaĢma yapılacağı konusunda uzlaĢıldığı
bildirilmiĢtir.
2.3.7. START I (Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri ve I. AntlaĢma)
START I ile stratejik nükleer silahlar, fırlatma vasıtaları ve nükleer baĢlıklar % 35 gibi
ciddi bir sınırlandırmaya tabi tutmuĢtur. START I kapsamındaki düzenlemeler, Temmuz
1991‟de Sovyet Devlet BaĢkanı Mihail Gorbaçov ve ABD BaĢkanı George H. W. Bush
tarafından imzalanmıĢ ve 5 Aralık 1994 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Ġndirimler için 7 yıl
268
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2011, July). Strategic Offensive Reductions Treaty (SORT).
Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/strategic-offensive-reductions-
treaty-sort/ adresinden 22 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
99
ve toplamda 15 yıl olarak öngörülen yürürlük süresi, 5 Aralık 2009 itibariyle dolmuĢ ve
AntlaĢma, yerini Yeni START AntlaĢmasına bırakmıĢtır.
START I‟in imzalanmasına yol açan görüĢmeler Mayıs 1982‟de baĢlamıĢ, ABD‟nin
Avrupa‟ya orta menzilli füzeler yerleĢtirmesiyle Rusya tarafından sonlandırılmıĢtır.
Ardından 1985 yılında müzakereleri baĢlatacak yeni bir formül aranmıĢ ve stratejik
silahlar, orta-menzilli füzeler ve füze savunma sistemlerini kapsayan üçlü bir sistem
üzerinde uzlaĢılmıĢtır. Aralık 1987‟de ABD BaĢkanı Reagan ile Rusya Devlet BaĢkanı
Gorbaçov arasında gerçekleĢtirilen Reykjavik Zirvesi bu görüĢmeleri oldukça canlandırmıĢ
ve akabinde Orta Menzilli Nükleer Güçler AntlaĢması (Intermediate-Range Nuclear Forces
Treaty -INF) imzalanmıĢtır. Sovyetlerin dağılması AntlaĢma‟nın yürürlüğe girmesini üç yıl
kadar geciktirmiĢ ve SSCB‟den kalan nükleer miras ile ilgili Rusya, Belarus, Kazakistan ve
Ukrayna ile antlaĢma yapma ihtiyacı ortaya çıkmıĢtır. START I, ortaya çıkan yeni politik
gerçeklikleri dikkate alarak uyarlanmıĢ ve Lizbon Protokolü olarak imzalanmıĢtır. Protokol
uyarınca mezkûr dört devlet START I hükümlerini tanımıĢlar, Rusya hariç olmak üzere
diğer devletler Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢmasına (NPT) nükleer
silahı olmayan devlet statüsü ile taraf olmuĢlar ve yedi yıl içerisinde mevcut nükleer
silahlarını, ilgili vasıtaları ve tesislerini imha etmekle yükümlenmiĢlerdir. Rusya (Kasım
1992), Belarus (ġubat 1993) ve Kazakistan‟ın (ġubat 1993) NPT ve START I
AntlaĢması‟nı hızlı bir Ģekilde onaylamalarına rağmen Ukrayna‟daki iç tartıĢmalar
nedeniyle bu süreç iki yıl sürüncemede kalmıĢtır.
1990‟lı yıllarda ABD ve Rusya, START I‟in yerini alabilecek bir antlaĢma konusunda
çeĢitli giriĢimlerde bulunmuĢ 1993 yılında imzalanan START II ya da zaman zaman dile
getirilen START III AntlaĢması tarafların uzlaĢamamaları nedeniyle yürürlüğe
girememiĢtir. Moskova AntlaĢması ise doğrulama süreçleri ve Ģeffaflık hükümlerinin
eksikliği nedeniyle rağbet görmemiĢtir. Bu ve benzeri nedenlerden dolayı START I‟in
yürürlüğü beĢ yılda bir uzatılmıĢ ve Aralık 2009‟a kadar yürürlükte kalmıĢtır.
START I AntlaĢması‟na göre taraf devletler; toplamda 6000 nükler baĢlığa ve 1.600 sevk
(fırlatma) vasıtasına sahip olabilirler ve bu baĢlıklar en çok 4900 ICBM ve SLBM baĢlığı
ve 1.100 mobil ICBM baĢlığı olarak tutulabilirler. Sovyetler Birliği için mezkûr nükleer
100
baĢlıklardan en çok 154‟ünün ağır ICBM baĢlığı269
olarak tutulabileceği hüküm altına
alınmıĢtır. AntlaĢma yeni tip ICBM ve SLBM yapımını yasaklamıĢ; modernizasyon
programı yürütülmesi, yeni silo inĢası gibi hususları serbest bırakmıĢtır. AntlaĢma; 10‟dan
fazla baĢlığa sahip yeni tip balistik füzeleri ve bu füzelerin test edilmesini yasaklamıĢtır.
START I çerçevesinde Rusya‟nın 600 km‟den daha uzun menzilli havadan atılan kruz
füzesi (ALCM) taĢıyan ağır bombardıman uçağı sayısı 180 ile ABD‟nin ALCM taĢıyan
ağır bombardıman uçağı sayısı ise 150 ile sınırlandırılmıĢtır. Rusya‟nın 180‟in üzerindeki
ağır bombardıman uçakları için sahip olunan ALCM, 6.000 toplam limiti içerisinde 8 savaĢ
baĢlığı olarak, ABD‟nin 150‟nin üzerindeki ağır bombardıman uçakları için sahip olunan
ALCM ise 10 savaĢ baĢlığı olarak sayılacağı kararlaĢtırılmıĢtır.270
START I AntlaĢmasının uygulanması için geniĢ bir yelpazede doğrulama tedbirleri
öngörülmüĢtür. Bunlar arasında ulusal teknik vasıtalar, veri değiĢimi, yerinde denetimlere
iliĢkin mutabakat bildirgesi, mobil ICBM üreten santrallere iliĢkin denetimler,271
ICBM‟lerin test uçuĢlarına iliĢkin telemetrik verilerin Ģifrelenmesinin yasaklanması ve bu
verilerin paylaĢımı hususları yer almıĢtır. Veri paylaĢımı içerisinde; stratejik fırlatma
vasıtalarının sayısı ve yerleri hakkında bilgiler, bu vasıtalarla ilgili üsler, depolama ve
üretim tesislerine iliĢkin bilgiler ile sayılan durumlar ile ilgili değiĢikliklerin bildirimi
yapılması zorunlu hale getirilmiĢtir.
1995 yılında START I AntlaĢmasında değiĢiklik getiren doküman kabul edilmiĢtir. Buna
göre mobil stratejik füzelerin uzay programlarında kullanılmasının önü açılmıĢtır. 1997
yılında ABD Beyaz Adam Hava Üssündeki son Minuteman II silosunun söküm
iĢlemlerinin bitirildiğini bildirmiĢtir. 2001 yılında Rusya Savunma Bakanlığı ABD‟nin
LGM 118-A Peacekeeper ICBM‟lerinin START I AntlaĢması yükümlülüklerini ihlal ettiği
ve bu füzelerin imha edilmesi gerektiğini iddia etmiĢlerdir. ABD ise bahse konu füzelerin
269
SSCB‟nin SS–18 füzelerine takılabilen ve fırlatma ağırlıkları 4.350 kg‟dan daha ağır baĢlıklar
kasdedilmektedir. 270
Ġnternet: U.S. Department of State. (2001). Treaty Between the United States of America and the Union of
Sovıit Socialist Republics on the Reduction and Lımıtatıon of Strategic Offensive Arms. Washington, DC:
DOS Offical Website. http://www.state.gov/www/global/arms/starthtm/start/start1.html adresinden 23 Mart
2015 tarihinde alınmıĢtır. 271
Bu kapsamda ABD Rusya‟nın SS-26 Bulava, SS-27 Topol-M ve bunların RS-24 (üç baĢlıklı) gibi çok
baĢlıklı varyantlarının üretildiği Votkinsk Makine ĠnĢa Santrali‟nde; Ruslar da ABD‟nin Peacekeeper
füzelerinin üretildiği Promontory‟de (Utah) incelemelerde bulunmuĢlardır. Ġnternet: Woolf, A.F. (1996,
Nov). 91139: Strategic arms reduction treaties (START I & II): verification and compliance issues.
Federation of American Scientists – FAS. Washington, DC: FAS Online. Web:
http://fas.org/spp/starwars/crs/91-139.htm adresinden 23 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
101
yalnızca birinci aĢamasının START I‟e aykırılık teĢkil edebilecek unsurlar içerdiğini ikinci
ve üçüncü aĢamalarının ise uzay programında kullanıldığını ve START I‟in buna cevaz
verdiğini öne sürmüĢlerdir. Aralık 2001‟de ABD Kuzey Dakota‟daki son Minuteman III
silosunun da söküm iĢlemlerinin tamamlandığını duyurmuĢtur. 2008 yılında Ortak Tehdit
Azaltma Programı kapsamında Ruslara ait SS–24/NeĢter ICBM‟lerin ve destekleyici
bileĢimlerinin imhasının START I uyarınca imhasının tamamlandığı bildirilmiĢtir. Rusya
aynı yıl miadını doldurmuĢ 36 TOPOL mobil balistik füze sisteminin söküm iĢleminin
bitirildiğini duyurmuĢtur.272
START I AntlaĢması stratejik dengenin sürdürülmesini sağlamıĢ ve ve daha büyük
indirimler için yapılacak antlaĢmalara temel teĢkil etmiĢtir. Ancak 2000‟li yıllarda
dillendirilmeye baĢlanan START I‟in Ģeffaflık ve doğrulama hükümleri eskidiği ve
AntlaĢma‟nın dönemin ihtiyaçlarına cevap veremeyecek ölçüde hantallaĢtığı, karmaĢık ve
pahalı hale geldiği değerlendirmeleri üzerine 2010 yılında yeni bir AntlaĢma yapılmıĢtır.
2.3.8. START II (Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri ve II. AntlaĢma)
ABD ve SSCB‟ye ait nükleer silahların, fırlatma vasıtalarının daha alt bir tavana
indirilmesini öngörmektedir. Ocak 1993‟te imzalanan AntlaĢma; ABD Senatosu tarafından
Ocak 1996‟da, Rusya‟nın Duma‟sı tarafından Nisan 2000‟de onaylanmasına rağmen 14
Eylül 2002‟de Rusya‟nın çekilmesiyle hükümsüz hale gelmiĢtir. Rusya çekilme gerekçesi
olarak, ABD‟nin Anti Balistik Füze Savunma Sistemi (ABM) AntlaĢması‟ndan çekilmesini
ileri sürmüĢtür.273
START II AntlaĢması, START I AntlaĢması‟nın yerini almaktan ziyade onu tamamlayıcı
niteliktedir. AntlaĢma, iki aĢamada uygulanacak bir indirim öngörmüĢtür. Birinci
aĢamada; taraflar en çok 650‟si ağır ICBM ve 2160‟ı SLBM olacak Ģekilde toplam konuĢlu
stratejik nükleer baĢlıklarını 3800–4250 aralığına indirmeyi taahhüt etmiĢlerdir. Ġkinci
aĢamada; taraf devletlerin sahip olduğu konuĢlu stratejik baĢlık 1700-1750‟si SLBM‟de
272
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2012). Treaty between the United States of America and the Union of
Soviet Socialist Republics on Strategic Offensive Reductions (START I). Washington, DC: NTI Online. Web:
http://www.nti.org/treaties-and-regimes/treaties-between-united-states-america-and-union-soviet-socialist-
republics-strategic-offensive-reductions-start-i-start-ii/ 273
13 Ocak 2002 tarihinde ABD BaĢkanı George Bush, ABD‟nin Anti Balistik Füze (ABM)
AntlaĢması‟ndan çekildiğini ilan etmiĢtir. Rusya da 14 ġubat‟ta misilleme olarak START II AntlaĢması‟ndan
çekildiğini duyurmuĢtur. Ġnternet: Boese, W. (2002, July 1). U.S. Withdraws from ABM Treaty; global
response muted. Arms Control Today. Washington, DC: Arms Control Association Website. Web:
https://www.armscontrol.org/act/2002_01-02/docjanfeb02 adresinden 24 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
102
takılı olacak Ģekilde toplam 3000–3500 rakamını aĢmayacaktır. Ayrıca ikinci safhada
bütün ağır ICBM‟ler ve çok baĢlıklı ICBM‟ler imha edilmiĢ olacaktır. Birinci aĢamanın
START I‟in yürürlüğe girmesinden 7 yıl içerisinde, ikinci aĢamanın da 1 Ocak 2003‟e
kadar tamamlanacağı hüküm altına alınmıĢtır. START II, START I‟de sayılan çok baĢlıklı
(MIRVed) füzelerin tek baĢlıklı bir yapıya dönüĢtürülmesine izin vermiĢtir. Bunun yanı
sıra taraflar için iki tip füzeye en çok dört savaĢ baĢlığı takılabilecek Ģekilde izin vermiĢ ve
çok baĢlıklı füzelere iliĢkin getirdiği yasağı esnetmiĢtir. Uygulamada Rusya‟nın 105 “SS–
19 Topuk274
” füzeleri ve START I uyarınca imha edilecek olan “SS–24 NeĢter275
”
füzelerini kapsamaktadır.
START II AntlaĢması‟nda yer alan füze sistemleri imhasına iliĢkin hükümler START
I‟deki düzenlemelere benzemekte ve mezkûr füzelerin ya imha edilmesini ya da
AntlaĢma‟da izin verilen bir yapıya dönüĢtürülmesini emretmektedir. Buna tek istisna,
Rusya‟ya ait SS–18 ġeytan276
füzeleridir. START II, önceki yükümlülükler çerçevesinde
imha edilecek SS–18 silolarında yer alan füzelerden 90 adedinin tek baĢlıklı yapıya
dönüĢtürülerek envanterde tutulabilmesine cevaz vermiĢtir. START II bunların yanı sıra,
her iki taraf için en çok 100 bombardıman uçağının konvansiyonel görev verilebileceğini
belirtmekle birlikte, START I‟in aksine ağır bombardıman uçaklarında yer alan savaĢ
baĢlıklarını toplam sayı içerisinde değerlendirmiĢtir.277
1997 Mart ayında Helsinki‟de gerçekleĢtirilen Boris Yeltsin ve Bill Clinton zirvesinde, her
iki ülkenin START II yürürlüğe girer girmez START III GörüĢmelerine baĢlamasına
iliĢkin ortak beyanda bulunulmuĢtur. Stratejik dengenin sürdürülmesine yönelik 1997
yılında baĢlayan müzakereler, 1998 Moskova Zirvesi‟nde resmiyet kazanmıĢ, 2000 yılına
kadar devam etmiĢ, 2000 yılında taslak olarak hazırlanan START III metni değiĢtirilmiĢtir.
Taslak metne göre; tarafların stratejik nükleer baĢlık sayısını 2000–2500 aralığına
düĢürmesi, nükleer yeniliklerin Ģeffaf hale getirilmesi, START I ve II‟nin yürürlüğünün
274
SS–19 bir NATO isimlendirmesidir. Ruslara ait bu füzenin orijinal ismi UR-100Ns olmakla birlikte
START AntlaĢmasında RS–18 olarak belirtilmiĢtir. 275
SS–24 NATO tanımlamasıdır. Ruslara ait 10 savaĢ baĢlığı taĢıyabilme kapasiteli kıtalararası balistik
füzenin orijinal ismi RT-23UTTKh olmakla birlikte START AntlaĢmasında RS–22 olarak belirtilmiĢtir. 276
SS–18 NATO tanımlamasıdır. Ruslara ait kıtalararası balistik füzenin orijinal ismi R-36M olmakla birlikte
START AntlaĢması‟nda RS–20 olarak belirtilmiĢtir. 277
Ġnternet: U.S. Department of State -Bureau of Public Affairs (1996, March). Treaty on the Further
Reduction and Limitation of Strategic Offensive Arms (START II). Washington, DC: DOS Offical Website.
Web: http://www.state.gov/1997-2001-NOPDFS/regions/nis/russia_start2_treaty.html adresinden 25 Mart
2015 tarihinde alınmıĢtır.
103
süresiz hale getirilmesi ve belki de en önemli hüküm olarak yapılan stratejik baĢlık
indirimlerinden geriye dönülememesi hüküm altına alınmıĢtır.
2.3.9. Yeni START (ABD-Rusya Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri III)
ABD ve Rusya arasında yapılan bu antlaĢma; iki taraf için de savaĢ baĢlıklarının
sayılarının daha ileri seviyelerde sınırlandırılmasını öngörmektedir. Nisan 2010 tarihinde
imzalanan Yeni START AntlaĢması 5 ġubat 2011 tarihinde yürürlüğe girmiĢ ve uzatılma
seçenekli 10 yıllık bir uygulama süresi öngörülmüĢtür. Yeni START; AntlaĢma Metni,
Protokol ve Teknik Ekler‟den oluĢan üçlü bir yapıdan ibarettir. AntlaĢma metni ve
Protokol‟de taraf devletler için temel haklar ve yükümlülüklerden bahsetmektedir.
AntlaĢma‟dan çekilme, olağanüstü olayların gerçekleĢmesi ve taraf devletin yüksek
çıkarlarını ihlal etmesi durumunda mümkün olabilmektedir. Yeni START AntlaĢması
yürürlüğe girince Moskova AntlaĢması‟nın yürürlüğü sona ermiĢtir.
Yeni START AntlaĢması stratejik savaĢ baĢlığı sayısını her iki taraf için konuĢlandırılmıĢ
olmak Ģartıyla 1550 sayısı ile sınırlandırmıĢtır. ICBM, SLBM ve güdümsüz bomba ya da
ALCM yüklü olup olmadığına bakılmaksızın ağır bombardıman uçaklarının da bahse konu
sınırlandırmaya tabi olacağı belirtilmiĢtir. AntlaĢma‟da konuĢlandırılmıĢ ya da
konuĢlandırılmamıĢ ICBM ve SLBM lançeri ve nükleer cephane taĢıyan ağır bombardıman
uçakları için toplam 800 sınırı öngörülmüĢ ve bunların en çok 700 tanesinin
konuĢlandırılabileceği ifade edilmiĢtir. Yeni START AntlaĢması ABD ve Rusya‟nın bu
indirimleri AntlaĢma‟nın yürürlüğe girmesinden 7 yıl içinde tamamlaması gerektiğini ve
toplam limitler içerisinde kalmak kaydıyla stratejik güçlere iliĢkin yapının belirlenmesi
tarafların takdirine bırakılmıĢtır.
Yeni START ABD‟nin mevcut ya da plan aĢamasındaki füze savunma sistemleri ile uzun
menzilli konvansiyonel vuruĢ kapasitelerinin geliĢtirilmesi ile ilgili test, geliĢtirme veya
konuĢlandırılmasına yönelik herhangi bir hüküm içermemektedir. AntlaĢma‟nın
uygulanabilmesi amacıyla “Ġki Taraflı DanıĢma Komisyonu” kurulmuĢ ve Komisyon‟un
yılda en az iki kez Cenevre‟de toplanması kararlaĢtırılmıĢtır.
Yeni START AntlaĢması‟na uyumun gözetilmesi maksadıyla uygulanacak doğrulama
tedbirleri için START I temel alınmıĢ ve bazı hükümler modifiye edilmiĢtir. Bu doğrulama
104
tedbirleri arasında; uydularla izleme gibi ulusal teknik vasıtalar, yerinde denetim, teĢhir,
veri değiĢimi, stratejik saldırı silahları ve tesislere iliĢkin bildirimler gibi uygulamalar yer
almaktadır. ġeffaflığın ve karĢılıklı güvenin artırılması amacıyla eĢitlik temelinde
telemetrik verilerin yıllık değiĢimi gibi hükümler de mevcuttur. AntlaĢma her yıl 18
yerinde denetim öngörmektedir.
Mart 2014 itibariyle Rusya, stratejik savaĢ baĢlıklarını ve bombardıman uçaklarını
1512‟den 1643‟e yükseltmiĢ; ABD‟deki stoklar 1585‟ten 1642‟ye bir artıĢ göstermiĢtir. Bu
süreçte ABD‟nin konuĢlandırılmıĢ stratejik fırlatma vasıtaları 778‟den 794‟e yükselirken
Rusya‟nın stokları 498‟den 528‟ çıkmıĢtır. ABD, konuĢlandırılmıĢ/konuĢlandırılmamıĢ
fırlatma vasıtalarının toplam sayısında 952‟den 914‟e bir indirime giderken Rusyanın
fırlatma vasıtalarında 906‟dan 911‟e bir artıĢ görülmüĢtür.278
2.4. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Bölgesel AnlaĢmalar
2.4.1. Hindistan-Pakistan Saldırmazlık AnlaĢması
Hindistan ve Pakistan, Saldırmazlık AntlaĢması ile birbirlerinin nükleer yapı ve
tesislerine279
ya da araç gereçlerine zarar verici, yıkıcı giriĢimlerde bulunmamayı ya da bu
tür faaliyetleri cesaretlendirmemeyi taahhüt etmektedirler. Temmuz 1988‟de imzalanan
SözleĢme, 1 Ocak 1991 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.
SözleĢme‟yle karĢılıklı olarak; barajlar, suyolları, nükleer elektrik üretim santralleri gibi
yapı ve tesislere saldırmak yasaklanmıĢtır. SözleĢme, doğrudan ya da dolaylı olarak her iki
devletin nükleer tesis ve yapılarında yıkıma ve zarara yol açabilecek faaliyetlere
katılmaktan, azmetmekten ve teĢvik etmekten kaçınılmasını hüküm altına almıĢtır. Bu
278
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative –NTI. (2015). Treaty between The United States of America and the
Russian Federation on Measures for the Further Reduction and Limitation of Strategic Offensive Arms (New
START). Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/treaty-between-the-
united-states-of-america-and-the-russian-federati
on-measures-for-the-further-reduction-and-limitation-of-strategic-offensive-arms/ adresinden 26 Mart 2015
tarihinde alınmıĢtır. 279
Hindistan-Pakistan Saldırmazlık SözleĢmesi‟nde nükleer yapı ve tesisler; nükleer güç ve araĢtırma
reaktörleri, yakıt üretimi, uranyum zenginleĢtirme, izotop ayırma ve yeniden iĢleme tesisleri, kullanılmamıĢ
ve ıĢınlanmıĢ yakıt ve materyaller, önemli miktarda radyoaktif madde depolanan yapılar olarak
tanımlanmıĢtır. SözleĢme metni içn bk. Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies –CNS.
(2012). Agreement between India and Pakistan on the Prohibition of Attack Against Nuclear Installations
and Facilitıes (Indıapakıstan Non-Attack Agreement). Monterey, CA: James Martin Center Official Website.
Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/aptindpak.pdf adresinden 26 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
105
nedenle her iki devlet nükleer tesislerinin bulunduğu kesin noktalara iliĢkin matematiksel
konumlarını birbirlerine yıllık olarak bildirmekle yükümlüdür. Bahse konu AntlaĢma,
nükleer faaliyetlerin açıklanması ile ilgili bir hüküm içermemektedir. Hindistan
saldırmazlık durumunun sivil ve ekonomik hedefleri de kapsaması gerektiği yönünde
tekliflerde bulunmasına rağmen, Pakistan bu talepleri reddetmektedir. SözleĢme‟ye
uyumun denetlenmesi amacıyla teĢkil edilmiĢ herhangi bir doğrulama sistemi
bulunmamaktadır.
2.4.2. Lahor Deklarasyonu
Hindistan ve Pakistan, bu antlaĢma vasıtasıyla nükleer silahlardan kaynaklanabilecek kaza
olasılıklarını ya da bu silahların gayri resmi kullanımına yol açabilecek riskleri azaltmayı
taahhüt etmiĢlerdir. SözleĢme; 21 ġubat 1999 tarihinde imzalanmıĢtır.
Lahor Deklarasyonu, Hindistan ve Pakistan arasında Cemmnu ve KeĢmir sorunlarının
barıĢçıl yöntemlerle çözülme arzusunun bir yansıması olarak tezahür etmektedir. Buna
göre, herhangi bir çatıĢma durumunu önlemek amacıyla nükleer ve konvansiyonel
sahalarda güven artırıcı önlemlerin geliĢtirilmesi ile çatıĢmaya yol açabilecek nükleer kaza
ve yetkisiz kullanımın derhal bildirilmesi gerekmektedir. Her iki devlet Deklarasyon‟la
birlikte birbirlerinin içiĢlerine karıĢmama, sorunların barıĢçıl çözümü, diyalog sürecinin
geliĢtirilmesi, kazaların bildirimi gibi konularda uzlaĢmıĢlardır. 1999 yılındaki mutabakat
antlaĢmasında temeli atılan balistik füzelerin uçuĢ denemelerinin önceden bildiriminin
sağlanmasına yönelik antlaĢma 2005 yılında yapılan iki taraflı Zirve‟de imzalanmıĢtır.
2011 yılında da terörist tehditlere karĢı gerçek zamanlı bilgi paylaĢımı sağlamak
maksadıyla iki ülke arasında kırmızı hat kurulmasına karar verilmiĢtir.280
2.4.3. ABD-Kuzey Kore Çerçeve SözleĢmesi
SözleĢme, ABD ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore) arasında yapılmıĢ
ve iliĢkilerin normalleĢmesi ve gıda yardımı gibi teĢvikler karĢılığında Kuzey Kore‟deki
nükleer reaktörün yeni reaktörlerle değiĢtirilmesini öngörmüĢtür. 21 Ekim 1994 tarihinde
280
Ayrıntılı bilgi için bk. Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2012). Lahore Declaration. Washington, DC:
NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/lahore-declaration/ adresinden 28 Mart 2015
tarihinde alınmıĢtır.
106
imzalanan Çerçeve SözleĢme‟ye göre Kuzey Kore‟nin nükleer operasyonlarını ve altyapı
geliĢtirme çalıĢmalarını durdurmayı ve ABD‟den bunun karĢılığında nükleer enerji,
ekonomik ve diplomatik faydalar sağlamayı kabul etmiĢtir.
Çerçeve SözleĢme; Kuzey Kore için grafitli nükleer reaktörünün faaliyetlerini
dondurulması, yeniden iĢleme faaliyetlerinden vazgeçilmesi, mevcut 5 MW‟lık deney
reaktöründen elde edilen tüketilmiĢ yakıtlarının güvenli bir Ģekilde depolanması için
iĢbirliği yapması ve bu yakıtın yeniden iĢleme faaliyetlerinde kullanılmaması, NPT
kapsamında Güvence Denetimi AntlaĢması‟nın (Safeguards Agreement) uygulama
süreçlerinde IAEA denetimine izin verilmesi, hafif sulu nükleer reaktör kurulması
karĢılığında Mal Tedariki AntlaĢması (Supply Agreement) yapılması, Kore Yarımadası‟nın
Nükleer Silahlardan Arındırılması AntlaĢması‟nın bütün yönleriyle uygulanması gibi
hükümler ihtiva etmektedir.
Çerçeve SözleĢme kapsamında, Kuzey Kore‟de kurulacak kaynar sulu (hafif su soğutmalı)
reaktörün yıllık üretim kapasitesinin yaklaĢık 2000 MW(e) olması ve uluslararası
konsorsiyum tarafından finanse edilmesi öngörülmüĢtür. AntlaĢma‟yla ABD‟nin Kuzey
Kore‟ye karĢı nükleer silah kullanmayacağı ya da tehdit etmeyeceği yönünde resmi
garantiler verilmiĢtir. Mezkûr AntlaĢma‟yla, Kuzey Kore‟nin telekomünikasyon ve finansı
içeren faaliyetlerine yönelik yatırım engellerinin azaltılması, ikili iliĢkilerin geliĢtirilmesi
amaçlanmıĢtır. Çerçeve Mutabakat‟ın uygulanmasını gözetmek amacıyla 2003 yılında
“Kore Yarımadası Enerji GeliĢtirme Organizasyonu (KEDO)” kurulmuĢtur. Bunun yanı
sıra IAEA da doğrulama süreçleri için yetkili organ olarak belirlenmiĢtir.
Çerçeve SözleĢme gereğince Kuzey Kore, Kasım 1994‟te nükleer programını
dondurduğunu, uluslararası toplumun Ģüphelendiği alanları denetime açacağını ve 5 MW.
lık gaz-grafit reaktöründeki yakıt çubuklarını çıkaracağını bildirmiĢtir. Bunun yanı sıra
Kuzey Kore 50 MW.‟lık (Yongbyon) ve 200 MW.‟lık (Taechon) gaz-grafit reaktör
projelerinin de askıya alındığını duyurmuĢtur. Ġlerleyen süreçte, IAEA‟nın doğrulama
(verification) denetimi giriĢimleri sıkıntılı geçmiĢ ve nükleer programın gizliden
sürdürüldüğüne yönelik Ģüpheler oluĢmaya baĢlamıĢtır. Güney Kore; Kuzey Kore‟nin
nükleer programından vazgeçmeyeceğini Kore için bunun sembolik bir anlam taĢıdığını ve
7–22 kg plütonyum depoladığını ve son iki yıl içerisinde (1994–95) nükleer cihaz
107
geliĢtirmek için 70‟e yakın deneme yaptığını ve 1-3 nükleer silahı bulunduğunu ileri
sürmüĢtür.281
1998 yılında Kuzey Kore‟nin orta menzilli balistik füze (IRBM) füze Taepodong-1‟i test
etmesi üzerine, ABD Kongresi ağır yakıt naklinin durdurulmasına karar vermiĢ ve Japonya
da gıda yardımını askıya almıĢtır. Ocak 1999‟da yapılan IAEA denetiminde,
Yongbyon‟daki gaz-grafit reaktörünün bazı parçalarının sökülmüĢ olduğu tespit edilmiĢ ve
baĢka tesisin inĢasında kullanılmasından Ģüphelenildiği bildirilmiĢtir. Aynı yıl Kumchang-
ri‟de gizli nükleer tesis yapıldığı bilgisi nedeniyle Kuzey Kore‟ye hafif su reaktörünün
yapımı ertelenmiĢtir. Ancak Mayıs 1999‟da yapılan denetimlerde plütonyum reaktörü ya
da yeniden iĢleme tesisi inĢa edildiğine dair bulgulara rastlanılamamıĢtır.
1994 tarihli Çerçeve Mutabakat‟ı yeniden hayata geçirebilmek için ABD ve Kuzey Kore
arasında 2002 yılında çeĢitli görüĢmeler yapılmıĢtır. Bush yönetiminin Kuzey Kore‟yi Ģer
ekseninde sayması ve elektrik ihtiyacının karĢılanmasında güçlüklere neden olan petrol
taĢımacılığına yönelik kısıtlamalar nedeniyle Kuzey Kore, Çerçeve SözleĢme‟den
çekilebileceğini deklare etmiĢtir. Ağustos 2003‟te Kuzey Kore, Güney Kore, Japonya, Çin,
Rusya ve ABD‟nin yer aldığı Altılı GörüĢmeler (Six Party Talks) yapılmıĢ bir sonuca
ulaĢılamamıĢtır.
2.5. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Çok Taraflı AnlaĢmalar
2.5.1. NPT (Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması)
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması (Treaty on the Non-Proliferation
of Nuclear Weapons -NPT); nükleer silahların dikey ve yatay yayılmasının282
önlenmesi,
silahsızlanma ve barıĢçıl nükleer faaliyetleri düzenlemektedir. Temmuz 1968‟de imzaya
açılan SözleĢme 5 Mart 1970 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Ekim 2015 itibariyle 191
devletin taraf olduğu antlaĢma; Hindistan, Pakistan ve Ġsrail tarafından henüz
281
Kwak, T.H., Olsen, E.A. (1996). The major powers of northeast Asia: seeking peace and security. (First
edition). Boulder, Colorado: Lynne Rienner Publishers, 196. 282
Dikey yayılma (vertical proliferation); nükleer silah sayısının artması ve yatay yayılma (horizontal
proliferation); “nükleer kulüp içerisinde bulunmayan ülkelerin nükleer silah sahibi olmaları anlamına
gelmektedir.
108
imzalanmamıĢtır.283
1985 yılında NPT‟ye taraf olan Kuzey Kore, 2003‟te AntlaĢma‟dan
çekilmiĢtir. NPT ilk metninin 25 yıl yürürlükte kalması öngörülmüĢ ve bu sürenin sonunda
yürürlükte kalıp kalmayacağına yönelik bir konferans toplanacağı belirtilmiĢtir. 1995
yılında yapılan Gözden Geçirme ve Uzatma Konferansı‟nda NPT‟nin yürürlüğü süresiz
olarak uzatılmıĢtır.
NPT kapsamında, 1 Ocak 1967 tarihinden önce nükleer bir silah ya da diğer nükleer
patlayıcı yapıp patlatmıĢ olan devletler “nükleer silah sahibi devlet (Nuclear Weapon
States - NWS)” sayılmıĢ ve bu durumda olmayanlar devletlere “nükleer silah sahibi
olmayan devlet (non-nuclear weapon states - NNWS)” statüsü vermiĢ ve her iki tarafa da
birtakım sorumluluklar yüklemiĢtir.
NPT‟de, nükleer silah sahibi devletlerin nükleer silah veya nükleer patlayıcı malzemeleri
baĢka ülkelere transfer edemeyeceği, nükleer silah sahibi olmayan devletlerin mezkûr
silahlara sahip olması konusunda onları teĢvik edemeyeceği, üretim ya da baĢka yollardan
tedarikine yardım edemeyeceği hüküm altına alınmıĢtır. SözleĢmeye taraf nükleer silah
sahibi olmayan devletler; nükleer silah ya da nükleer patlayıcı madde elde etmeyeceklerini,
üretmeyeceklerini ve bu silahlara sahip olmayacaklarını taahhüt etmektedirler. Bunun yanı
sıra nükleer silah sahibi olmayan devletler, IAEA güvence denetimleri (safeguards)
çerçevesinde barıĢçıl nükleer faaliyetlerini yürütebileceklerdir. SözleĢmeye taraf tüm
devletler nükleer enerjinin barıĢçıl kullanımı ile ilgili nükleer madde, ekipman, bilimsel ve
teknolojik bilgi paylaĢımı konusunda iĢbirliği yapmakla yükümlendirilmiĢlerdir. NPT‟ye
taraf devletler; nükleer silahlanma yarıĢının durdurulmasına yönelik etkili tedbirler
alınması ve katı ve etkin uluslararası kontrole tabi genel ve tam nükleer silahsızlanmayı
sağlayacak bir uluslararası antlaĢma yapılması amacıyla iyi niyetli müzakerelerin
sürdürülmesini taahhüt etmektedirler. Bahse konu sayılanlar ıĢığında NPT‟nin nükleer
silahların yayılmasının önlenmesi (non-proliferation), barıĢçıl nükleer enerjinin kullanımı
(peaceful use of nuclear energy) ve nükleer silahsızlanmaya (nuclear disarmament)
dayanan üç temel ayağı bulunduğu görülmektedir.
283
Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Treaty on the non-proliferation of
nuclear weapons. New York, NY: UNODA Official Website. Web: http://disarmament.un.org/treaties/t/npt
adresinden 12 Ekim 2015 tarihinde alınmıĢtır.
109
NPT uyarınca nükleer silah sahibi olmayan devletler, kendilerine ait bölünebilir nükleer
maddeler ve barıĢçıl nükleer faaliyetlerine iliĢkin IAEA ile Güvence Denetimi
(Safeguards) AntlaĢması yapmak ve böylelikle doğrulama rejimine tabi olmakla
yükümlüdürler. Taraf devletlerin SözleĢme hükümlerini ihlal etmeleri durumunda IAEA
Yönetim Kurulu bu durumu BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Kurulu‟na
bildirmektedir. NPT‟ye göre birden fazla taraf devlet uzlaĢarak topraklarını nükleer
silahlardan arındırma amaçlı bölgesel antlaĢmalar yapabileceklerdir.284
1968 tarihli UNSCR/255 sayılı ve 1995 tarihli UNSCR/984 sayılı BMGK Kararları, NPT
kapsamında nükleer silahı olmayan devlet statüsünde bulunan ülkelere yönelik negatif
güvenlik garantileri verilmesini hüküm altına almıĢtır. NPT‟nin önemli bir diğer maddesi
de gözden geçirme konferanslarının beĢ yılda bir yapılacağı hükmüdür. 1975‟ten 2015‟e
kadar sekiz adet gözden geçirme konferansı yapılmıĢtır.
2.5.2. Nükleer Terörizmin Önlenmesi SözleĢmesi
SözleĢme; nükleer güç santralleri ve nükleer reaktörleri içeren muhtemel hedeflere yönelik
bir takım faaliyetleri planlanmasını, uygulanmasını ve bu yönde tehditte bulunulmasını suç
sayan bir metindir. BM Genel Kurulu Nisan 2005‟te Nükleer Terörizm Eylemlerinin
Önlenmesine Dair Uluslararası SözleĢme‟yi A/RES/59/290 sayılı Kararıyla oybirliği ile
onaylamıĢtır. Eylül 2005‟te imzaya açılan SözleĢme BangladeĢ‟in onaylamasıyla 22 ülke
Ģartını tamamlamıĢ ve 7 Haziran 2007 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Ekim 2015 itibariyle
100 devlet SözleĢme‟ye taraf durumdadır.285
SözleĢme; Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi‟nden ziyade barıĢçıl ve
askeri uygulamaları kapsayacak Ģekilde nükleer materyallerin ve tesislerin daha geniĢ
tanımlarını yapmıĢtır. Nükleer terörizm ile ilgili faaliyetlerin planlanması, uygulanması ya
da bu yöndeki tehditlerin taraf devletlerce kendi ulusal mevzuatları çerçevesinde
cezalandırılması öngörülmüĢtür. SözleĢme; taraf devletlerin anılan suçlar iĢlendiğinde
yargılama süreçleri ile ilgili tedbirleri alması, saldırı giriĢimlerinin önlenmesi ile ilgili
284
Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2011). Treaty on the Non-Proliferation of Nuclear
Weapons [NPT]. Washington, DC: FAS Online. Web: http://fas.org:8080/nuke/control/npt/ adresinden 29
Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 285
Ġnternet: United Nations. (2015). International convention for the suppression of acts of nuclear terrorism.
New York, NY: UN Official Website. Web: https://treaties.un.org/pages/ViewDetailsIII.aspx?src=TREATY
&mtdsg_no=XVIII-15&chapter=18&Temp=mtdsg3&lang=en adresinden 12 Ekim 2015 tarihinde alınmıĢtır.
110
çalıĢma yapması ve suçluların iadesi gibi konuları düzenlemiĢtir. Ancak SözleĢme, askeri
uygulamaları ve silahlı çatıĢmaları kapsamamaktadır.
Nükleer Terörizmin Önlenmesi SözleĢmesi‟nde nükleer terörizm; nükleer materyal,
nükleer yakıt, radyoaktif ürün ve atık ya da toksik, patlayıcı ya da diğer tehlikeli maddeleri
radyoaktif maddelerle birlikte kullanarak terörist faaliyet yürütme ya da buna yönelik
tehditte bulunma olarak tanımlanmıĢtır. Anılan maddeler kullanılarak insanların
yaralanması veya ölmesi, eĢyaya ve çevreye zarar verilmesi, insanların veya hükümetlerin
bu faaliyetler sonucunda bir Ģey yapmaya zorlanması suç olarak tarif edilmiĢtir. Hırsızlık
ya da güç kullanılarak nükleer ve radyoaktif materyallerin elde edilmesi, tehdit ve güç
kullanarak taraf devletlere ait bahse konu materyallerin transferinin sağlanması gibi
eylemler nükleer terörizm eylemleri olarak sayılacaktır. AntlaĢma bireylerden kaynaklı
faaliyetleri suç kapsamında saymıĢ ancak nükleer silahların yayılması ile ilgili devlet veya
hükümetlerarası organizasyonlardan kaynaklı faaliyetleri kapsamamıĢtır. 286
SözleĢme ile nükleer terörizm faaliyetlerinin önlenmesi ve soruĢturulması, nükleer
materyallerin ve tesislerin korunması, yetkisiz eriĢimin önlenmesi için taraf devletlerin
gerekli tedbirlerin alması ve taraflar arasında iĢbirliği yapılması zorunlu kılınmıĢtır. Taraf
devletlerin AntlaĢma çerçevesinde Ģüphelilerin yargılanması ve nükleer materyallerin asıl
ülkesine iadesinin sağlanması konusunda iĢbirliği yapabilecekleri hüküm altına alınmıĢtır.
2.5.3. PTBT (Kısmı Deneme Yasağı AntlaĢması)
Hindistan‟ın 1954 yılında nükleer silah denemelerinin yasaklanmasını öngören bir
uluslararası antlaĢma yapılması çağrısı ve sonrasında ABD, Rusya ve BirleĢik Krallık
arasında yapılan müzakereler 1958 yılında Cenevre‟de Nükleer Denemelerin Durdurulması
Konferansı‟nın yapılmasına giden süreci baĢlatmıĢtır. Söz konusu konferansta doğrulama
prosedürleri üzerine uzlaĢılamadığından bir sonuç elde edilememiĢ, ancak ısrarlı giriĢimler
sonucunda taslak üzerinde uzlaĢılmıĢtır. Ağustos 1963‟te imzalanan SözleĢme, 10 Ekim
1963‟te yürürlüğe girmiĢtir.287
Ekim 2015 itibariye 126 devlet taraf durumdadır. 288
286
Sözleme metni için bk. Ġnternet: United Nations – UN. (2005). International Convention for the
Suppression of Acts of Nuclear Terrorism. New York, NY: UN Official Website. Web:
http://www.un.org/en/sc/ctc/docs/conventions/Conv13.pdf adresinden 31 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 287
ABD, Rusya ve BirleĢik Krallık‟ın depoziter olduğu PTBT süresiz nitelikli bir AntlaĢma‟dır. Ġnternet:
Nuclear Threat Initiative. (2008). Treaty banning nuclear tests in the atmosphere, in outer space and under
111
SözleĢme; taraf ülkelerin atmosferde, uzayda ve su altında deneme yapmasını
yasaklamaktadır. Devletlerin, radyoaktif kirliliğe yol açabilecek nükleer patlamalardan
sakınması sözleĢmenin esas amacını teĢkil etmektedir. PTBT (Partial Test Ban Treaty)
hükümlerinin uygulanmasına yönelik herhangi bir uluslararası doğrulama sistemi
(international verification system) öngörülmemiĢtir.
2.5.4. CTBT (Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması)
Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması (Kapsamlı Deneme Yasağı
AntlaĢması / Comprehensive Nuclear-Test-Ban Treaty - CTBT) nükleer silah denemelerini
ve diğer nükleer patlamaları yasaklamaktadır. Bu durum CTBT‟de sıfır enerji salınımı
(true zero yield) olarak ifade edilmiĢtir. Eylül 1996‟da imzaya açılan AntlaĢma, Ekim
2015 itibariyle 183 ülkenin imzaladığı ve 164 ülkenin onayladığı küresel destek gören bir
antlaĢma durumundadır.289
Ancak 14 üncü maddede belirtilen ve Ek II‟de yer alan IAEA
üyesi 44 devlet290
imzası ve onayı tamamlanmadığıiçin henüz yürürlüğe girmemiĢtir.291
AntlaĢma Ek II‟de belirtilen ülkelerce, AntlaĢma‟nın imzaya açılmasından iki yıldan az
olmayan bir sürede onaya iliĢkin belgeleri depozitere (BM Genel Sekreterliği)
verilmesinden 180 gün sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıĢtır. CTBT yürürlüğe
girdiğinde nükleer silahsızlanma sürecinin kilit düzenlemelerinden biri haline gelecektir.
Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması hükümlerinin uygulanmasını gözetmek amacıyla
Viyana merkezli Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması Örgütü – CTBTO kurulmuĢtur.
water. (Partial Test Ban Treaty) (PTBT). Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-
and-regimes/treaty-banning-nuclear-test-atmosphere-outer-space-and-under-water-partial-test-ban-treaty-
ptbt/ adresinden 31 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 288
Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Treaty banning nuclear weapon tests in
the atmosphere, in outer space and under water. New York, NY: UNODA Official Website. Web:
http://disarmament.un.org/treaties/t/test_ban adresinden 02 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 289
Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Comprehensive nuclear-test-ban treaty.
New York, NY: UNODA Official Website. Web: http://disarmament.un.org/treaties/t/test_ban adresinden 12
Ekim 2015 tarihinde alınmıĢtır. 290
Bu devletler; ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Avusturya, BangladeĢ, Belçika, BirleĢik Krallık,
Brezilya, Bulgaristan, Cezayir, Çin, Endonezya, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan,
Hollanda, Ġran, Ġspanya, Ġsrail, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Japonya, Kanada, Kolombiya, Demokratik Kongo,
Kuzey Kore, Macaristan, Meksika, Mısır, Norveç, Pakistan, Peru, Polonya, Romanya, Rusya, Slovakya,
Slovenya, ġili, Türkiye, Ukrayna ve Vietnam olarak ifade edilmiĢtir. Bu devletler Silahsızlanma Konferansı
(Conference On Disarmament - CD) üyesi, nükleer güç ya da araĢtırma reaktörü sahibidir. 291
Ek II (Annex 2) ülkelerinden Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore CTBT‟yi henüz imzalamamıĢ; ABD, Çin,
Ġsrail, Ġran, Mısır imzalamıĢ fakat henüz onaylamamıĢtır. Diğer 36 ülke imza ve onay sürecini tamamlamıĢtır.
Ġnternet: Comprehensive Nuclear-Test-Ban Treaty Organization – CTBTO. Status of signature and
ratification. Vienna: CTBTO Official Website. Web: http://www.ctbto.org/the-treaty/status-of-signature-and-
ratification/ adresinden 02 Haziran 2015 tarihinde alınmıĢtır.
112
CTBT uygulamalarının ve etkinliğinin görüĢüleceği gözden geçirme konferanslarının
(Review Conference) 5 yılda bir yapılacağı hüküm altına alınmıĢtır.
Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması üç bölümden oluĢan bir Protokol ihtiva etmektedir.
Protokol‟ün birinci bölümünde; Uluslararası Gözetim Sistemi (International Monitoring
System -IMS292
), ikinci bölümde yerinde denetimler (On-Site Inspections - OSI), üçüncü
bölümde Güven Artırıcı Önlemler (Confidence –Building Measures -CBMs)
düzenlenmiĢtir. CTBT ve planlanan Fisil Maddelerin Üretiminin Yasaklanması (Fissile
Material Cut-Off Treaty -FMCT) düzenlemelerinin nükleer silahların kontrolü rejiminin
önemli enstrümanları olacakları ve nihai nükleer silahsızlanma hedefine ulaĢmaya
yardımcı olacakları değerlendirilmektedir.
2.5.5. Deniz Yatağı AntlaĢması
Deniz Yatağı AntlaĢması (Nükleer Silahlar ve Diğer Kitle Ġmha Silahlarının Deniz
Yatağına, Okyanus Tabanına ve Yeraltına KonuĢlandırılmasının Yasaklanmasına Dair
AntlaĢma); nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların deniz yataklarına, okyanus
tabanlarına konuĢlandırılmasının yasaklanması, sualtında silahlanmanın önlenmesi ve
okyanusların barıĢçıl faaliyetlerde kullanılması amaçlamaktadır. ġubat 1971‟de imzaya
açılan SözleĢme, 18 Mayıs 1972‟de yürürlüğe girmiĢtir. SözleĢme‟ye 2015 itibariyle 94
devlet taraf durumda olup, 84 devlet imzacı pozisyondadır. 293
SözleĢme ile nükleer silahların ve diğer kitle imha silahlarının, depolama, deneme veya
fırlatma tesislerinin deniz yataklarına ve okyanus tabanlarına ve dolayısıyla bunların
yeraltına konuĢlandırılmasını yasaklanmıĢtır. Taraf devletler Deniz Yatağı SözleĢmesi‟nin
uygulanması amacıyla diğer devletlerin bahse konu alanlardaki faaliyetlerini
gözlemleyebilirler. Bu gözlemlerde, AntlaĢma hükümlerinin ihlaline dair ciddi bulgular
varsa denetimi içeren doğrulama tedbirleri uygulanmaktadır. Buna rağmen bir sonuca
ulaĢılamazsa taraf devletler BM ġartı‟na uygun olarak ihlal durumu BMGK‟ya
292
CTBT‟nin doğrulama rejiminin ana unsurlarından Uluslararası Gözetim Sistemi (IMS) sismolojik,
radyonüklit (16 laboratuar) ve hidroakustik ve ses altı izleme, danıĢma, yerinde denetimler ve güven artırıcı
önlemlerden oluĢmaktadır. IMS tamamen uygulamaya geçtiğinde 16 radyonüklit laboratuarın yanı sıra
sistemin 321 gözetim/izleme istasyonu ile faaliyet yürütmesi öngörülmüĢtür. 293
Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Treaty on the Prohibition of the
Emplacement of Nuclear Weapons and Other Weapons of Mass Destruction on the Sea-Bed and the Ocean
Floor and in the Subsoil Thereof. New York, NY: UNODA Official Website. Web:
http://disarmament.un.org/treaties/t/sea_bed adresinden 02 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
113
bildirilmektedir. AntlaĢma 7‟nci Madde gereğince gözden geçirme konferansları 5 yılda bir
yapılacaktır. Buna göre gözden geçirme konferansları 1977, 1983, 1989 yıllarında
yapılmıĢtır. 1992 yılında Silahsızlanma Konferansı‟nda artık gözden geçirme konferansı
yapılmasına ihtiyaç olmadığı kararlaĢtırılmıĢtır.
2.6. Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Bölge AnlaĢmaları
2.6.1. Antarktika AntlaĢması
1950‟li yılarda bir grup bilim adamı bilim adamları arasında iĢbirliğini desteklemesi
amacıyla BM‟yi ikna etmiĢ ve BM Haziran 1957‟den Aralık 1958‟e kadar olan dönemi
Uluslararası Jeofizik Yılı ilan etmiĢtir. 18 aylık bu süreçte 12 ülkeden birçok bilim adamı
Antarktika kıtasında müĢterek bir çalıĢma yapmıĢlar ve projenin sonunda Antarktika‟nın
askeri faaliyetlerde kullanılmaması gerektiği sonucuna ulaĢmıĢlardır. Bu çerçevede yapılan
çalıĢmalar sonucu hazırlanan taslak metin Aralık 1959‟da imzaya açılmıĢ ve 23 Haziran
1961‟de yürürlüğe girmiĢtir. 52 devletin taraf olduğu AntlaĢma‟da 29 karar alma
süreçlerinde (istiĢari devletler) yer almaktadır. Mezkûr 29 devlet294
istiĢari toplantılarda oy
hakkına sahiptir, Türkiye‟nin de yer aldığı diğer 23 devlet ise gözlemci statüsündedir.295
AntlaĢma, 60 derece enleminin güneyinde bulunan bütün toprakları kapsamaktadır.
Antarktika AntlaĢması, yalnızca nükleer silahlarla sınırlı olmayıp Antarktika‟da her çeĢit
silahı yasaklamakta, kıtanın barıĢçıl amaçlarla kullanımını amaçlamaktadır. AntlaĢma
kapsamında, Antarktika kıtasında nükleer patlamalar ve diğer silah denemelerini içeren
askeri faaliyetler ile kıta topraklarına radyoaktif atık boĢaltılması yasaklanmıĢtır. AntlaĢma
bilimsel araĢtırmalar konusunda iĢbirliği yapılmasının teĢvik edilmesini ve kıtanın yalnızca
sivil amaçlarla kullanımını ve ülkeler arasındaki ihtilafların merkezi olmamasını
hedeflemektedir. 296
294
ĠstiĢari Devletler; ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Belçika, BirleĢik Krallık, Brezilya, Bulgaristan,
Çin, Çek Cumhuriyeti, Ekvator, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hollanda, Hindistan,
Ġspanya, Ġsveç, Ġtalya, Japonya, Norveç, Peru, Polonya, Rusya, ġili, Ukrayna, Uruguay, Yeni Zelanda‟dır. 295
ĠstiĢari Olmayan Devletler; Avusturya, Belarus, Danimarka, Estonya, Guatemala Ġsviçre, Kanada,
Kazakistan, Kolombiya, Kuzey Kore, Küba, Macaristan, Malezya, Monako, Moğolistan, Pakistan, Papua
Yeni Gine, Portekiz, Romanya, Slovakya, Türkiye, Yunanistan ve Venezüella‟dır. 296
Ġnternet: The Secretariat of the Antarctic Treaty. (2015). The Antarctic Treaty. Buenos Aires, Argentina:
ATS Official Website. Web: http://www.ats.aq/documents/ats/treaty_original.pdf adresinde 3 Nisan 2015
tarihinde alınmıĢtır.
114
Antarktika AntlaĢması imzalandığı tarihte komĢu devletlerin kıta üzerindeki egemenlik
iddiaları askıya alınmıĢ, AntlaĢma yürürlükte kaldığı müddetçe devletlerin kıtanın
statükosunu değiĢtirebilecek giriĢimleri engellenmiĢtir. AntlaĢma‟nın uygulanmasını
denetlemek amacıyla taraf devletlere gözlemci tayin edebilme hakkı getirilmiĢ ve bunların
diledikleri an kıtanın bütün bölgelerine eriĢimine imkân tanınmıĢtır. Gözlemciler, diğer
devlete ait binalar, tesisler, malzemeler, gemiler, uçakları denetleme hakkına sahip
kılınmıĢtır. Taraf devletlerarasındaki uzlaĢmazlıkların barıĢçıl çözümü amaçlanmıĢ ve
Uluslararası Adalet Divanı‟na baĢvuru hakkı getirilmiĢtir. AntlaĢma‟nın en az 30 yıl
yürürlükte kalması öngörülmüĢtür.297
2.6.2. Tlatelolco AntlaĢması (LANWFZ)
Latin Amerika‟nın nükleer silahlardan arındırılmasına iliĢkin ilk öneri Kosta Rika
tarafından Amerikan Devletler Örgütü‟nün 1958 yılındaki zirvesinde sunulmuĢtur. 1958
baĢlayan süreç 60‟lara kadar askıda kalmıĢtır. Fransa‟nın 1960‟ta Sahra‟da nükleer deneme
gerçekleĢtirmesi ve Güney Afrika‟daki ırkçı rejimin nükleer silah arayıĢına yönelmesi
üzerine Afrika Devletleri nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge oluĢturma çağrısı
yapmıĢlardır. 1961 yılında BM Genel Kurulu bu öneriyi onaylayan bir Karar çıkarmıĢtır.
Latin Amerika‟nın nükleersizleĢtirilmesi fikri, Brezilya, Meksika, Bolivya, ġili ve
Ekvator‟dan da destek görmüĢ ve Tlatelolco AntlaĢması (Treaty for the Prohibition of
Nuclear Weapons in Latin America – LANWFZ) ġubat 1967‟de imzalanmıĢtır. 25 Nisan
1969 tarihinde yürürlüğe giren AntlaĢma sınırsız süreli yürürlük öngörülen bir yapıda olup
2015 itibariyle 33 ülke298
taraf durumdadır.
Latin Amerika ve Karayipler‟de Nükleer Silahların Yasaklanmasına Dair AntlaĢma
(Tlatelolco), Latin Amerika devletlerinin nükleer silah üretimini, geliĢtirmesini,
kullanımını ve nükleer deneme yapmalarını yasaklamaktadır. Tlatelolco AntlaĢması, diğer
ülkeler tarafından bölgeye nükleer silah konuĢlandırılmasını yasaklamaktadır. AntlaĢma
297
2004 yılında, taraf devletler arasında bilgi değiĢimin sağlanması, istiĢari toplantıların düzenlenmesi ve
diğer yardımcı hizmetleri yürütmek üzere Buenos Aires (Arjantin) merkezli “Antarktika AntlaĢması
Sekretaryası” kurulmuĢtur. 298
Antigua ve Barbuda, Arjantin, Bahamalar, Barbados, Belize, Bolivya, Brezilya, Dominik, Dominik
Cumhuriyeti, Ekvator, El Salvador, Grenada, Guatemala, Guyana, Haiti, Honduras, Jamaika, Kolombiya,
Kosta Rika, Küba (1995 imza–2002 onay.), Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Peru, Saint Kitts ve
Nevis, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Surinam, ġili, Trinidad ve Tobago, Uruguay, Venezuela.
Ġnternet: Agency for the prohibition of nuclear weapons in latin america and the caribbean – OPANAL.
(2015). El OPANAL. Mexico, DF: OPANAL Official Website. Web: http://www.opanal.org/OPA.html#.VY
QPDLYYFG5 adresinden 3 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
115
Tlatelolco AntlaĢması nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge antlaĢmaları için model
niteliği taĢımaktadır.299
LANWFZ gereğince taraf devletler için nükleer silahlar veya nükleer patlayıcı malzemeleri
tedarik etmek, sahip olmak, geliĢtirmek, depolamak, nükleer deneme yapmak, silah ya da
patlayıcı üretimi maksadıyla AR-GE faaliyetlerinde bulunmak ya da bahse konu faaliyetler
için uluslararası yardım, destek, teĢvik almak yasaklanmıĢtır. Tlatelolco AntlaĢması‟nın
yürürlük sahası bütün Latin Amerika ve Karayipler bölgeleri ile Pasifik ve Atlantik
Okyanuslarının büyük bölümünü kapsamaktadır. 300
AntlaĢma hükümlerine uyumu denetlemek amacıyla Latin Amerika ve Karayipler‟de
Nükleer Silahların Yasaklanması Örgütü (Agency for the Prohibition of Nuclear Weapons
in Latin America and the Caribbean –OPANAL) kurulmuĢtur. OPANAL‟ın en üst karar
organı Genel Konferans‟tır. OPANAL ihlal gerçekleĢtirebilecek durumlarda taraf
devletleri ikaz etmektedir, ancak buna rağmen ihlal durumu gerçekleĢir ve barıĢ ve
güvenliği tehdit eden boyutlara ulaĢırsa Genel Konferans durumu IAEA, Amerikan
Devletler Örgütü (OAS) ile BM Genel Sekreteri vasıtasıyla BM Genel Kurulu ve
BMGK‟ya bildirebilmektedir.
2.6.3. Rarotonga AntlaĢması (SPNFZ)
Asya Pasifik bölgesi ülkeleri HiroĢima ve Nagazaki‟ye atılan atom bombaları sonrasında
bölge nükleer deneme alanı haline gelmiĢtir. 1946–58 arasında ABD özellikle Marshall
Adaları‟nda (Kuzey Pasifik) 66 adet sualtı ve atmosferik deneme gerçekleĢtirmiĢtir.
BirleĢik Krallık 1952–57 yılları arasında Avustralya civarında (Maralinga, Emu, Field,
Monte Bello) muhtelif nükleer denemeler yapmıĢtır. ABD ve BirleĢik Krallık Kısmı
299
Ġnternet: International Atomic Energy Agency. (2014). International conventions and legal agreements:
treaty for the prohibition of nuclear weapons in latin america (Tlatelolco Treaty). Vienna: IAEA
Publications. Web: http://www.iaea.org/Publications/Documents/Treaties//tlatelolco.html adresinden 3 Nisan
2015 tarihinde alınmıĢtır. 300
Bölgede resmi ya da filli olarak uluslararası sorumluluğu bulunan devletleri AntlaĢma‟ya uymaya çağıran
I No.lu Protokol Fransa (1992), ABD (1981), Hollanda (1971), BirleĢik Krallık (1969) tarafından
onaylanmıĢtır. Nükleer silah sahibi devletleri (NWS) AntlaĢma‟nın kapsadığı coğrafi alana saygı duymaları
ve mezkûr devletlerce taraf ülkelere karĢı nükleer silah kullanmama ya da tehditte bulunmama çağrısı yapan
2 No.lu Protokol; SSCB (1979), Çin (1974), Fransa (1974), ABD (1971), BirleĢik Krallık (1969) tarafından
onaylanmıĢtır. Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2015). Treaty for the Prohibition of Nuclear Weapons in
Latin America and the Caribbean (LANWFZ) (Tlatelolco Treaty). Washington, DC: NTI Online. Web:
http://www.nti.org/treaties-and-regimes/treaty-prohibition-nuclear-weapons-latin-america-and-caribbean-
lanwfz-tlatelolco-treaty/ adresinden 4 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
116
Deneme Yasağı AntlaĢması (PTBT) imzalanana dek Christmas Adaları‟nda birçok
atmosferik nükleer deneme gerçekleĢtirmiĢlerdir. Bununla birlikte Fransa 1966–1996
yılları arasında Fransız Polinezyası‟na kurulan nükleer test sahalarında (Mururoa ve
Fangatauva) 190‟ın üzerinde deneme gerçekleĢtirmiĢtir. Bölgede yürütülen nükleer
demeler, radyoaktif atıkların denize boĢaltılması nedeniyle okyanusun kirlenmesi ihtimali
Güney Pasifik ülkelerini endiĢelendirmiĢ 1975 yılında toplanan Güney Pasifik Forumu‟nda
konu ele alınmıĢtır. Yeni Zelanda mezkûr durumdan kurtulmanın yolunun nükleerden
arındırılmıĢ bölge ilan etmek olduğuna iliĢkin öneri sunmuĢtur. Aynı yıl bu öneri BM genel
Kurulu tarafından da onaylanmıĢtır. 1979 yılında Güney Pasifik Forumu bölgeye
radyoaktif atık boĢaltılmasını sert bir dille kınamıĢtır.
1983 yılında gerçekleĢtirilen Güney Pasifik Forumu‟nda Avustralya nükleersiz bölge
fikrini yeniden gündeme getirmiĢ ve ertesi yıl nükleerden arındırılmıĢ bölge antlaĢmasının
taslağını hazırlayacak bir çalıĢma grubu kurulmuĢtur. Bölgeyi süper güçlerin nükleer
rekabet alanı olmasından kurtarmak, çevreyi, barıĢı ve güvenliği korumak için NPT,
PTBT, Antarktika AntlaĢması, Tlatelolco AntlaĢması ve Deniz Yatağı AntlaĢması
incelenmiĢ ve taslak Rarotonga AntlaĢması oluĢturulmuĢtur.301
AntlaĢma, Güney Pasifik‟te nükleer patlayıcı araç ve gereçleri yasaklamaktadır. Taraf
devletler, bölgede nükleer deneme yapmamayı ve nükleer patlayıcı teknolojilerini
bulundurmamayı taahhüt etmektedirler. Güney Pasifik Nükleerden ArındırılmıĢ Bölge
AntlaĢması (South Pasific Nuclear-Free-Zone Treaty- SPNFZ/Rarotonga) Ağustos 1985
yılında imzaya açılmıĢ ve 11 Aralık 1986 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Rarotonga
AntlaĢmasının 13 tam üyesi302
7 diyalog ortağı303
bulunmaktadır. Bölge ülkesi olmayan
Mikronezya, Marshall, Palau Adaları katılmalarında engel olmamasına rağmen siyasi
mülahazalarla SPNFZ‟ye üye olmamıĢlardır. Bu üç ada devletinin AntlaĢma‟ya taraf
301
Papadimitropoulos, P. (1988). The Rarotonga Treaty: A regional approach to non-proliferation in the
South Pacific: The South Pacific nuclear-weapon-free zone foresees an IAEA safeguards role. IAEA
Bulletin, 1988 (1), 29-31. 302
Avustralya, Cook Adaları, Fiji, Kiribati, Nauru, Niue, Papua Yeni Gine, Samoa, Solomon Adaları, Tonga,
Tuvalu, Vanuatu, Yeni Zelanda AntlaĢma‟nın taraf devletlerdir. 303
ABD, Avrupa Birliği, BirleĢik Krallık, Çin, Güney Kore, Japonya, Kanada SPNFZ‟nin diyalog
ortaklarıdır. Fransa‟nın Mururoa‟da gerçekleĢtirdiği nükleer deneme nedeniyle diyalog ortaklığı statüsü 1995
yılında askıya alınmıĢ fakat ertesi yıl mezkûr statü iade edilmiĢtir.
117
olması durumunda bölgede nükleer silahların yayılmasının önlenmesi rejimi güçleneceği
ve nükleer silahlardan kaynaklı tehdidin azalacağı değerlendirilmektedir.304
Rarotonga AntlaĢması ile nükleer silahların üretimi, geliĢtirilmesi, diğer yollardan tedarik
edilmesi, sahip olunması, transfer edilmesi, baĢkalarının nükleer silahlarına ev sahipliği
yapılması, radyoaktif maddelerin ya da diğer nükleer atıkların denize ve SPNFZ yürürlük
sahasının herhangi bir yerine boĢaltılması yasaklanmıĢtır. Taraf devletler AntlaĢma
çerçevesinde; IAEA Kapsamlı Güvence Denetimleri AntlaĢması ve Ek Protokol‟ünü henüz
imzalamamıĢ devletlerin özel bölünebilir maddeleri ve ilgili ekipmanları elde etmelerinin
engellenmesi amacıyla ihracat kontrolü uygulamayı taahhüt etmiĢlerdir. AntlaĢma‟nın
hükümlerinin uygulandığına iliĢkin doğrulama ve gözetim taraf devletlerarasında yapılan
bilgi değiĢimleri ve IAEA güvence denetimleri vasıtasıyla gerçekleĢtirilmektedir. 305
2.6.4. Kore Yarımadası Ortak Deklarasyonu
Güney Kore ve Kuzey Kore‟nin yayımladığı Ortak Deklarasyon‟a göre, her iki taraf
nükleer silahlara sahip olmamayı, üretmemeyi, geliĢtirmemeyi taahhüt etmektedir.
Tarafların nükleer silah kullanmaları ve uranyum zenginleĢtirmeleri ve plütonyumun
yeniden iĢlenmesi faaliyetleri de bu bildirge ile yasaklanmaktadır. Ortak Deklarasyon Ocak
1992‟de imzalanmıĢ ve 19 ġubat 1992‟de yürürlüğe girmiĢtir.306
Ortak Deklarasyon; Kore Cumhuriyeti (Güney Kore) ve Kore Demokratik Halk
Cumhuriyeti‟nin (Kuzey Kore) nükleer silah üretmelerini, test etmelerini, sahip olmalarını
ve bu silahların depolamasını, konuĢlandırılmasını, kullanılmasını yasaklamakta, nükleer
enerjinin yalnızca barıĢçıl amaçlarla kullanılabileceğini belirtmekte ve nükleer enerji
üretimi maksatlı tesislerin, uranyumun yeniden iĢlenmesi ya da uranyum zenginleĢtirme
amacıyla kullanılamayacağını hüküm altına almaktadır. Ortak Deklarasyon‟a göre her iki
taraf da diğer tarafça belirlenen ve üzerinde mutabakat sağlanan bir alanda denetimler
gerçekleĢtirebilir.
304
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2012). South Pacific Nuclear-Free Zone (SPNFZ) Treaty of
Rarotonga. Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/south-pacific-
nuclear-free-zone-spnfz-treaty-rarotonga/ adresinden 5 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 305
Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. South Pacıfıc Nuclear Free Zone Treaty. Washington,
DC: FAS Online. Web: http://fas.org/nuke/control/spnfz/text/spnfz.htm adresinden 06 Nisan 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 306
Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies –CNS. (2013). Joınt declaratİon of South and
North Korea on the denuclearization of the Korean peninsula. Monterey, CA: James Martin Center Official
Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/aptkoreanuc.pdf adresinden 6 Nisan 2015 tarihinde
alınmıĢtır.
118
1992 yılında her iki tarafın katılımıyla Deklarasyon‟un uygulanma sürecinde bir doğrulama
mekanizması kurmak amacıyla “Ortak Nükleer Kontrol Komisyonu (Joint Nuclear Control
Commission - JNCC)” kurulmuĢtur. JNCC AntlaĢması‟nda nükleer tesisler ayrı ayrı
sayılmamıĢ ve katı bir denetim takvimi öngörülmemiĢtir. Güney Kore nükleer tesislerde
yılda 12–16 ve askeri üslerde yılda 40 kez özel denetim talep ederken, Kuzey Kore
AntlaĢma kapsamında ABD‟nin Güney Kore‟deki nükleer silahlarını geri çekmesini
sağlamak maksadıyla ABD askeri üslerini de denetlemek istemiĢtir. JNCC‟nin bütün
toplantılarında Kuzey Kore Yongbyon tesisinde yapılacak denetime karĢılık ABD üslerinin
denetime açılmasını talep etmiĢtir. Yapılan müzakereler neticesinde karĢılıklı denetim
rejimi üzerine uzlaĢamamıĢtır ve bu nedenle JNCC 1993‟ten beri faaliyet
yürütmemektedir.
2.6.5. Bangkok AntlaĢması (SEANWFZ)
Bangkok AntlaĢması‟nın (Southeast Asian Nuclear-Weapon-Free-Zone – SEANWFZ)
temelleri Kasım 1971‟de Güneydoğu Asya Uluslar Birliği - ASEAN üyesi beĢ devlet
(Endonezya, Filipinler, Malezya, Singapur ve Tayland) tarafından Kuala Lumpur‟da
yayımlanan BarıĢ, Özgürlük ve Tarafsızlık Bölgesine Dair ASEAN Deklarasyonu‟na
dayanmaktadır. Bangkok AntlaĢması; Güneydoğu Asya‟nın nükleer silahlardan
arındırılmasını amaçlamaktadır. Aralık 1995‟te imzaya açılan AntlaĢma 28 Mart 1997
yılında yürürlüğe girmiĢtir. ASEAN Yönetim Kurulu‟nun depoziter olduğu, süresiz
yürürlük öngörülen AntlaĢma‟nın 10 taraf devleti307
bulunmaktadır. AntlaĢma tarafı
devletlere karĢı nükleer silah tehdidinde bulunulmayacağı ve nükleer silah
kullanılmayacağı garantisi veren Protokol, Fransa ve ABD‟nin AntlaĢma‟nın kıta
sahanlıklarında da uygulanmasına itiraz etmeleri nedeniyle NPT‟ye göre nükleer devlet
(NWS) sayılan ülkelerce henüz imzalanmamıĢtır.
AntlaĢma ile nükleer silahların üretimi, geliĢtirilmesi, diğer yollardan tedarik edilmesi,
sahip olunması, transfer edilmesi, baĢkalarının nükleer silahlarına ev sahipliği yapılması,
307
Brunei Sultanlığı, Endonezya, Filipinler, Kamboçya, Laos, Malezya, Myanmar, Singapur, Tayland,
Vietnam Bangkok AntlaĢması‟na taraf durumdadır. Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2012).
Southeast asian nuclear-weapon-free-zone (SEANWFZ) treaty (Bangkok treaty). Washington, DC: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/south-pacific-nuclear-free-zone-spnfz-treaty-
rarotonga/ adresinden 5 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
119
radyoaktif maddelerin ya da diğer nükleer atıkların boĢaltılması yasaklanmıĢtır. Taraf
devletler AntlaĢma çerçevesinde; IAEA Kapsamlı Güvence Denetimleri AntlaĢması ve Ek
Protokol‟ünü henüz imzalamamıĢ devletlerin özel bölünebilir maddeleri ve ilgili
ekipmanları elde etmelerinin engellenmesi amacıyla ihracat kontrolü uygulamayı taahhüt
etmiĢlerdir. Bangkok AntlaĢması taraf devletlerin topraklarını ve kıta sahanlıklarını
kapsamaktadır.308
AntlaĢma‟nın hükümlerinin uygulandığına iliĢkin doğrulama taraf
devletler arasında yapılan bilgi değiĢimleri ve IAEA güvence denetimleri vasıtasıyla
gerçekleĢtirilmektedir. Denetim iĢlemleri de, SEANWFZ Komisyonu ile yürütülmektedir.
2.6.6. Moğolistan Deklarasyonu
1992 yılında Moğolistan Devlet BaĢkanı Punsalmaagin Ochirbat Moğolistan‟ın uluslararası
tanınırlığa sahip “nükleer silahlardan arındırılmıĢ devlet” statüsü almak için çalıĢacağını
bildirmiĢ ve süreci baĢlatmıĢtır. Eylül 1992‟de açıklanan Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ
Moğolistan Deklarasyonu, 3 ġubat 2000 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Moğolistan
Deklarasyonu ile nükleer silahların üretimi, geliĢtirilmesi, diğer yollardan tedarik edilmesi,
sahip olunması, transfer edilmesi, baĢkalarının nükleer silahlarına ev sahipliği yapılması,
radyoaktif maddelerin ya da diğer nükleer atıkların boĢaltılması yasaklanmıĢtır.309
Deklarasyon Moğolistan‟ın egemenliği altındaki kara, deniz, toprak-altı, hava dâhil olmak
üzere bütün ülkeyi kapsamaktadır. Deklarasyon hükümlerine uyumun uluslararası
organizasyonlarla iĢbirliği içerisinde denetleneceği, iç hukuk açısından hükümetin mezkûr
hükümlere uyumu denetlemek için bilgi toplayabileceği, kara, hava ve deniz ve
demiryolunda Ģüpheli vasıtaların durdurabileceği ve anılanların yanı sıra kamuoyu
denetimi için gerekli yasal ve idari tedbirlerin alınacağı belirtilmiĢtir. Nükleer Silahlardan
ArındırılmıĢ Moğolistan Deklarasyonu‟na aykırı hareket edenlerin Moğolistan Ceza
Kanunu çerçevesinde ihlal fiilinden dolayı cezalandırılması ve insanlara ve çevreye verdiği
zararı tazmin etmesi öngörülmüĢtür.
308
Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2013). Treaty on the Southeast Asia Nuclear-
Weapon-Free Zone: Bangkok Treaty. Washington, DC: FAS Online. Web: http://www.fas.org/nuke/control/
seanwfz/text/asean.htm adresinde 7 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 309
Ġnternet: Agency for the Prohibition of Nuclear Weapons in Latin America and the Caribbean –
OPANAL. (2015). Mongolia's nuclear-weapon-free status. Mexico, DF: OPANAL Official Web-Site. Web:
http://www.opanal.org/NWFZ/Mongolia/mongolia_en.htm adresinden 07 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
120
2.6.7. Pelindaba AntlaĢması (ANWFZ)
1961‟de BM Genel Kurulu Afrika‟nın nükleer silahlardan arındırılması çağrısı yapan
Karar‟ı kabul etmesine müteakip Afrika Birliği Örgütü (OAU) 1964 yılında Afrika‟nın
Nükleer Silahlardan Arındırılması Bildirisini yayımlamıĢ ve bu karar BM Genel Kurulunca
tasdik edilmiĢtir. AntlaĢma taslağını oluĢturmak üzere Afrika Birliği ve BM Ortak
Uzmanlar Grubu kurulmuĢ ve ilk toplantılarını 1991 yılında Addis Ababa‟da (Etiyopya)
gerçekleĢtirilmiĢtir. 1995 yılına kadar muhtelif toplantılar düzenlenmiĢ ve nihayetinde
Johannesburg ve Pelindaba‟da yapılan görüĢmelerde taslak metin oluĢturulmuĢtur. Bahse
konu taslak metin Haziran 1995‟teki Afrika Devlet BaĢkanları Zirvesi‟nde ve Kasım
1995‟teki BM Genel Kurulu (A/C.1/50.L.23 sayılı Karar) ile onaylanmıĢtır. Pelindaba
AntlaĢması (African Nuclear-Wepon-Free-Zone Treaty –ANWFZ); Afrika Kıtası‟nda
bulunan 54 Afrika ülkesinden 47‟si ve Rusya hariç NPT'ye göre nükleer silah sahibi
sayılan ülkeler tarafından Kahire‟de imzalanmıĢtır.
Pelindaba AntlaĢması Nisan 1996 yılında imzalanmıĢ ve 15 Haziran 2009 tarihinde
yürürlüğe girmiĢtir.
AntlaĢma, Afrika kıtasının nükleer silahlardan arındırılmasını
amaçlamaktadır. AntlaĢmaya taraf devletler, nükleer silah ve nükleer patlayıcı maddeleri
üretmemeyi, sahip olmamayı, tedarik etmemeyi, geliĢtirmemeyi, üretim için yardım
almamayı ve depolamamayı taahhüt etmekte ve taraf devletlerin topraklarında nükleer
silah denemesi yapılmasını ve bu alanlara radyoaktif atık boĢaltılmasını yasaklamaktdır.
SözleĢme ülkeleri, barıĢçıl nükleer faaliyette bulunabilmek için mutlaka Uluslararası Atom
Enerjisi Ajansı‟nın (IAEA) Güvence Denetimleri AntlaĢması (Safeguards Agreements)
çerçevesinde yürütmekle yükümlenmektedir. Pelindaba AntlaĢması belirsiz süreli bir
AntlaĢma olup; 2015 itibariyle 39 ülke taraf durumdadır.310
Pelindaba AntlaĢması ile birlikte taraf devletler barıĢçıl nükleer faaliyetlerini yalnızca
IAEA gözetiminde yapabileceklerdir.311
AnlaĢma hükümlerine uyumu denetlemek
310 Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs - UNODA. (2015). African Nuclear Weapon
Free Zone Treaty (Treaty of Pelindaba). New York, NY: United Nations Official Website. Web:
http://disarmament.un.org/treaties/t/pelindaba/deposit/asc adresinden 07 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 311
Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA. (2013). Pelindaba text of the African Nuclear-
Weapon-Free Zone Treaty: reproduced from UN General Assembly document A/50/426. Vienna: IAEA
Official Website. Web: http://www.iaea.org/About/Policy/GC/GC40/Documents/pelindab.html adresinden
08 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
121
amacıyla Afrika Nükleer Enerji Komisyonu (AFCONE) kurulmuĢtur.312
Komisyon;
BaĢkan, BaĢkan Yardımcısı ve Yönetici Sekreterinden oluĢmaktadır. Komisyon yılda bir
kez olağan olarak toplanmaktadır. AFCONE; bilgi değiĢimi ve raporların düzenlenmesi,
karĢılıklı danıĢma faaliyetlerinin düzenlenmesi, Konferansların toplanması, barıĢçıl nükleer
faaliyetlerin IAEA güvence denetimleri standartlarına göre incelenmesi, Ģikâyet
süreçlerinin düzenlenmesi, nükleer teknolojinin barıĢçıl kullanımına yönelik bölge ve alt
bölgeler nezdinde iĢbirliği programlarının düzenlenmesi, uluslararası iĢbirliğinin
güçlendirilmesi gibi faaliyetler yürütmektedir.313
2.6.8. Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Asya AntlaĢması (CANWFZ)
Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Asya AntlaĢması (Central Asia Nuclear-Weapon-
Free-Zone - CANWFZ), Eylül 2006‟da Sovyet nükleer test sahası yakınındaki
Semipalatinsk‟te (Kazakistan) imzaya açılmıĢ ve 21 Mart 2009‟da yürürlüğe girmiĢtir
SözleĢme‟ye Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan taraf
durumdadır.
CANWFZ gereğince taraf devletler için nükleer silahlar veya nükleer patlayıcı
malzemeleri tedarik etmek, sahip olmak, geliĢtirmek, depolamak, nükleer deneme yapmak,
silah ya da patlayıcı üretimi maksadıyla AR-GE faaliyetlerinde bulunmak ya da bahse
konu faaliyetler için uluslararası yardım, destek, teĢvik almak yasaklanmıĢtır. Taraf
devletler anılanların yanı sıra nükleer denemelerle yasaklanması ile ilgili Nükleer
Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması‟na, CTBT ve CANWFZ yürürlüğe
girdikten 18 ay içerisinde IAEA Güvence Denetimleri AntlaĢması ve Ek Protokol‟e taraf
olmakla yükümlendirilmiĢlerdir. Taraf devletlerin, Nükleer Materyallerin Fiziksel
Korunması SözleĢmesi, IAEA rehberleri ve tavsiyeleri doğrultusunda, nükleer maddelerin
312
Ġnternet: African nuclear commission takes shape. (2012, 13 August). World Nuclear News-WNN. Web:
http://www.world-nuclear-news.org/NP-African_nuclear_commission_takes_shape-1308124.html adresinden
08 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 313
AFCONE ihlal gerekçesiyle taraf devletleri olağanüstü toplantıya davet edebilme yetkisine sahiptir. Ġhlal
gerekçesiyle toplanan devletler konuyu Afrika Birliğine ve gerektiği takdirde BMGK‟ya iletebilmektedirler.
Afrika Nükleer Enerji Komisyonu‟nun merkezine Güney Afrika ev sahipliği yapmaktadır. Ġnternet: Stottand,
N., Broodryk, A. (November, 2010). African commission on nuclear energy begins to take shape. ISS
Pretoria.
Pretoria, South Africa: ISS Africa Online. Web: http://www.issafrica.org/iss-today/african-commission-on-
nuclear-energy-begins-to-take-shape adresinden 08 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
122
ve tesislerin fiziksel korunması ile ilgili ulusal seviyelerini yüksek standartlarda tutmaları
zorunlu hale getirilmiĢtir.314
2.7. Uzayda Silahların Kontrolüne Yönelik AnlaĢmalar
2.7.1. DıĢ Uzay AntlaĢması
DıĢ Uzay AntlaĢması315
taraf devletlerin dünya yörüngesine, Ay‟a ya da diğer gök
cisimlerine nükleer silah taĢıyan hiçbir nesnenin gönderilemeyeceğini ve
konuĢlandırılamayacağını hüküm altına almıĢtır. DıĢ Uzay AntlaĢması, 1966 yılında BM
Genel Kurulu‟nca 2222 (XXI) sayılı Karar ile kabul edilmiĢ ve Ocak 1967‟de imzaya
açılmıĢtır. 10 Ekim 1967‟de yürürlüğe giren AntlaĢma‟nın 103 taraf ve 89 imzacı devleti
bulunmaktadır. AntlaĢma, uzay araĢtırmalarının bütün ülkelerin yararına uygun olacak
Ģekilde yürütülmesi gerektiğini düzenlemiĢ ve araĢtırma yapma yetkisi bütün devletlere
verilmiĢtir. Ayın ve diğer gök cisimlerinin yalnızca barıĢçıl amaçlarla kullanılabileceği
belirtilmiĢ, uzayın herhangi bir yerinde askeri üs, tesis ya da bunların müĢtemilatının
kurulamayacağı herhangi bir kitle imha silahı yerleĢtirilemeyeceği ve askeri manevra için
kullanılamayacağı taahhüt altına alınmıĢtır.316
DıĢ Uzay AntlaĢması hükümlerinin uygulanması, kamuoyu ve uluslararası bilim
çevrelerinin yanı sıra BM Genel Sekreteri tarafından takip edilmektedir. AntlaĢma
çerçevesinde Ay ve dıĢ uzaydaki tüm istasyonlar, ekipmanlar ve uzay araçları karĢılıklılık
çerçevesinde diğer ülke temsilcilerine açılmıĢtır. Ancak bu ziyaretler olağan
operasyonların yürütülmesini engellemeyecek Ģekilde olacağı taahhüt edilmiĢtir.
314
AntlaĢma‟da değiĢiklik ancak konsensüs ile mümkündür. AntlaĢma hükümlerinin uygulanmasını izlemek
amacıyla herhangi bir kontrol sistemi öngörülmemiĢtir. Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation
Studies –CNS. (2013). Central asian nuclear-weapon-free-zone (CANWFZ). Monterey, CA: Jmaes
MartinCneter Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/aptcanwz.pdf adresinden 9 Nisan
2015 tarihinde alınmıĢtır. 315
AntlaĢma‟nın tam adı, Ayın ve Diğer Gökcisimleri de Dâhil DıĢ Uzayın Ġncelenmesi ve Kullanılması ile
ilgili Devletlerin Faaliyetlerini Düzenleyen Prensiplere ĠliĢkin AntlaĢma‟dır. 316
Ġnternet: United Nations Office for Outer Space Affairs – UNOOSA. (2015). Space law: treaty on
principles governing the activities of states in the exploration and use of outer space including the moon and
other celestial bodies. Vienna: UNOOSA Official Website. Web:
http://www.unoosa.org/oosa/en/ourwork/spacelaw/treaties/introouterspacetreaty.html adresinden 11 Nisan
2015 tarihinde alınmıĢtır.
123
2.7.2. Ay AntlaĢması
Ay AntlaĢması,317
DıĢ Uzay AntlaĢmasını bütünleyici nitelik arz etmektedir. Ay ve Diğer
Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerin Yönetimi SözleĢmesiyle, Ay ve Diğer Gök Cisimlerinin
sivil amaçlarla kullanımı ve silahsızlandırılması amaçlanmaktadır. Aralık 1979‟da imzaya
açılan SözleĢme, 11 Temmuz 1984 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. SözleĢme‟ye 16 devlet
taraf durumda olup 11 devlet SözleĢme‟yi imzalamıĢ fakat henüz onaylamamıĢtır.318
Ay ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerin Yönetimi SözleĢmesi, 1979 Aralık ayında
Sovyetler Birliği‟nin giriĢimi ile imzalanmıĢtır. BM Genel Kurulu AntlaĢma‟ya iliĢkin
34/68 sayılı Kararı kabul etmiĢtir. Ay AntlaĢması Ay‟a yönelik düĢmanca faaliyetleri
yasaklamakta yalnızca barıĢçıl çalıĢmalara izin vermektedir. Ay‟ın Dünya‟ya yönelik
askeri saldırgan faaliyetler ya da bu yönde tehditler için bir vasıta olarak kullanımı da
yasaklanmıĢtır. AntlaĢma; Ay‟a kitle imha silahı ya da askeri üs konuĢlandırılmasını
yasaklamakta ve Ay‟da kitle imha silahı veya diğer tip bir silahın denenmesini önlemeyi
hedeflemektedir. Askeri malzeme ve personelin bilimsel yâda diğer barıĢçıl amaçlarla
Ay‟da bulunmasına izin verilmektedir.319
AntlaĢma uyarınca taraf devletler, Ay‟ın keĢfi ve kullanımı ile ilgili faaliyetleri hakkında
kamuoyunu, uluslararası bilim çevrelerini ve BM Genel Sekreterini bilgilendirmekle
yükümlüdürler.320
AntlaĢma, Ay‟ın ve onun doğal kaynaklarının insanlığın ortak mirası
olduğunu kabul etmektedir. Buna göre devletler Ay üzerinde egemenlik iddiasında
bulunamaz ve herhangi bir bölgesini iĢgal edemez ve doğal kaynaklarını kullanamazlar.
AntlaĢma‟yla, Ay yüzeyine veya toprak altına yerleĢtirilen yapıların bu alanlar için bir
sahiplik hakkı doğurmayacağı düzenlenmiĢtir.
317
AntlaĢma‟nın tam adı; Ay ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerin Yönetimi SözleĢmesi‟dir. 318
Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs - UNODA. (2015). Agreement Governing the
Activities of States on the Moon and Other Celestial Bodies. New York, NY: United Nations Official
Website. Web: http://www.un.org/disarmament/HomePage/AdvisoryBoard/AdvisoryBoard.shtml adresinden
11 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 319
Ġnternet: United Nations Office for Outer Space Affairs – UNOOSA. (2013). Agreement governing the
activities of states on the moon and other celestial bodies. Vienna: UNOOSA Official Website. Web:
http://www.unoosa.org/oosa/SpaceLaw/moon.html adresinden 11 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 320
Bu bilgilendirme sürecinin her keĢif ve inceleme faaliyetinin zamanında, hedeflerin ve uçuĢ rotasının ve
keĢif süresinin ve bilimsel sonuçların da belirtildiği bir yapıda olması öngörülmüĢtür. 60 günden fazla süren
uzay keĢiflerinde, 30 gün aralıklarla bilimsel bilgi paylaĢımı yapılacağı hüküm altına alınmıĢtır.
124
Ay AntlaĢması hükümlerinin uygulanmasına yönelik her taraf devletin denetim yetkisi
vardır. Buna göre bütün Ay üzerindeki uzay araçlar, ekipmanlar, tesisler ve istasyonlar
diğer ülkelere açılmakta ve makul bir süre önce yapılan bildirime müteakip ziyaretlere izin
verilmektedir. AntlaĢma hükümlerinin uygulanmasına iliĢkin bir uzlaĢmazlık söz konusu
olursa durum devletlerarasında karĢılıklı olarak müzakere edileceği ve sonucun BM Genel
Sekreteri‟ne bildirileceği hüküm altına alınmıĢtır.
2.7.3. Uzaya Fırlatılan Nesnelerin Sicilinin Tutulmasına Dair SözleĢme
Bu SözleĢme; taraf ülkelerin dünya yörüngesine ya da uzaya gönderilen tüm nesnelerin
Uzay Ajansı vasıtasıyla kaydedilmesi ve sicilinin tutulmasını zorunlu kılmaktadır. Ocak
1975‟te imzaya açılan SözleĢme 15 Eylül 1976‟da yürürlüğe girmiĢtir. BM Genel
Kurulu‟nun 3235 (XXIX) sayılı Kararı ile onaylanan SözleĢme‟ye 62 devlet SözleĢmeye
taraf durumdadır.321
1962 – 1976 yılları arasında Dünya yörüngesine ya da Uzay‟a gönderilen fırlatılan
cisimlerin sicilleri, BM Genel Kurulu‟nun 1721B (XVI) sayılı Kararı çerçevesinde BM
Genel Sekreterliği‟nce tutulmaktaydı. SözleĢme‟nin yürürlüğe girdiği 1976 yılından
itibaren taraf devletlerin ve hükümetler arası organizasyonlardan alınan bilgiler
doğrultusunda yeni bir sicil tutulmaya baĢlanmıĢtır. SözleĢme Uzayın barıĢçıl amaçlarla
kullanımı ve uzay araĢtırmaları konusunda uluslararası iĢbirliğini geliĢtirme amaçları
taĢımaktadır.322
2.8. Nükleer Güvenlik ve Emniyet Ġle Ġlgili AnlaĢmalar
2.8.1. Nükleer Güvenlik SözleĢmesi
Nükleer Güvenlik SözleĢmesi; Eylül 1994‟te imzaya açılan ve 24 Ekim 1996 tarihinde
yürürlüğe giren süresiz nitelikli bir sözleĢmedir. SözleĢme; nükleer tesislerin güvenliği
321
Ġnternet: United Nations. (2015). Convention on registration of objects launched into outer space. New
York, NY: United Nations Official Website. Web: https://treaties.un.org/pages/ViewDetailsIII.aspx?src=
TREATY&mtdsg_no=XXIV1&chapter=24&Temp=mtdsg3&lang=en adresinden 11 Nisan 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 322
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI (2008). Convention on the Registration of Objects Launched in
Outer Space (Launch Registration Convention). Washington: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-
and-regimes/convention-on-the-registration-of-objects-launched-in-outer-space/ adresinden 12 Nisan 2015
tarihinde alınmıĢtır.
125
amacıyla düzenleyici bir çerçeve oluĢturulması ve taraf devletlerce nükleer güç santrallerin
bu düzenlemeler kapsamında iĢletilmesi hususunda özendirici bazı hükümler içermektedir.
SözleĢme; 1992–1994 yılları arasında yapılan bir dizi uzman toplantılarında müzakere
edilen INFCIRC/449‟dan uyarlanmıĢtır. 2015 yılı itibariyle 78 devlet sözleĢmeye taraf
durumdayken, 65 devlet imzacı durumdadır.323
SözleĢme ile taraf devletler, SözleĢme hükümlerini yerine getirmek için yasal, düzenleyici,
idari ve diğer gerekli tedbirleri almak ve SözleĢme‟nin yürürlüğe girmesine müteakip
mevcut nükleer tesislerinin güvenliğini gözden geçirmekle yükümlenmektedirler.
SözleĢme, taraf devletlerce iĢletilen nükleer tesislerin güvenliğinin sağlanması amacıyla
yasal ve düzenleyici bir otorite kurulmasını zorunlu hale getirmiĢtir. Kurulacak yapının
gerekli yetkilere ve yeterli mali ve finansal kaynağa sahip olması ve nitelikli insan
kaynağıyla desteklenmesi gerektiği hüküm altına alınmıĢtır.324
SözleĢme‟de, nükleer tesisin
inĢa ve hizmete alınma aĢamaları öncesi kapsamlı ve sistematik güvenlik değerlendirmeleri
yapılacağı taraf ülkelerce garanti edilmekte ve bu garanti tesislerin fiziksel durumlarının ve
tesis uygulamalarının SözleĢme hükümlerine uygunluğunun denetlenmesi sürecinin de
IAEA vasıtasıyla yürütüleceği hüküm altına alınmıĢtır. Taraf devletler, tesislerden salınan
radyasyon miktarlarının bireyler için belirlenen ulusal doz limitlerini aĢmayacak Ģekilde
olması için gerekli tedbirleri almakla yükümlendirilmiĢlerdir.325
SözleĢme‟de doğrulama
hükümleri bulunmamaktadır.
2.8.2. Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi (CPPNM)
Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi (Convention on the Physical
Protection of Nuclear Material - CPPNM), Mart 1980‟de imzaya açılmıĢ ve 8 ġubat 1987
tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.326
2015 itibariye 153 ülkenin taraf olduğu ve 44 devletin
323
Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA. (2015, April). Convention on Nuclear Safety:
Contracting Parties. Vienna: IAEA Official Website. Web: http://www.iaea.org/Publications/Documents/
Conventions/nuclearsafety_status.pdf adresinden 12 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 324
Ġnternet: Nuclear Threat Inıtiative – NTI. (2015). Treaties & regimes: convention on nuclear safety.
Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/convention-nuclear-safety/
adresinden 13 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 325
SözleĢme‟nin yalnızca sivil nükleer güç santrallerine uygulanması öngörülmüĢ ve kapsamı daraltılmıĢtır.
Hindistan SözleĢme‟nin hem sivil hem de askeri tesislere uygulanması gerektiğine dair bir deklarasyon
yayımlamıĢtır. Ukrayna, 1986 yılında gerçekleĢen Çernobil Nükleer Santrali‟nin 4 üncü ünitesinin patlaması
sonrası bölgeyi çevreleyen br yapı oluĢturmuĢ ve bu yapı nedeniyle SözleĢme‟nin muhafaza altına alınan
yerlere (sığınak) uygulanmaması gerektiğine dair SözleĢme‟ye çekince koymuĢtur. 326
Arjantin, Fransa, Belarus, Çin, Küba, Kıbrıs, Guatemala, Endonezya, Ġsrail, Pakistan, Peru, Kore
Cumhuriyeti (Güney Kore), Romanya, Rusya, Güney Afrika, Ġspanya ve Türkiye SözleĢme hükümlerinin
126
imzacı olduğu SözleĢme için süresiz bir yürürlük öngörülmüĢtür.327
Söz konusu SözleĢme;
barıĢçıl amaçlarla kullanılan nükleer materyallerin fiziksel korumasına odaklanan bağlayıcı
bir uluslararası metin olarak karĢımıza çıkmaktadır. CPPNM‟in 2‟nci maddesine göre
SözleĢme “barıĢçıl amaçlarla kullanılan sivil nükleer materyallerin uluslararası nakliyesi”
esnasında uygulanacaktır. Bu anlamda SözleĢme, askeri amaçlı nükleer materyallerin
taĢınmasında ya da uluslararası nakliye kapsamına girmeyen intikaller için
uygulanmamaktadır. Uluslararası taĢımacılık kapsamına girmeyen nakliyeler, nükleer
materyallerin fiziksel korunmasına iliĢkin bir dizi tavsiyeyi içeren IAEA Bilgi
Genelgesi/225/Rev.4 (INFCIRC/225/Rev.4) kapsamında değerlendirilmektedir. 328
SözleĢme‟nin oluĢturulma aĢamasındaki müzakerelerde, devletlerin duruĢları
Konvansiyon‟un kapsamının sınırlı kalması sonucunu doğurmuĢtur. Öyle ki devletler
nükleer materyallerin fiziksel korunması faaliyetini ulusal sorumluluk kapsamında
değerlendirmiĢler ve bu sorumluluğun uluslararası bağlayıcılığı olan standartlara tabi
olmasından kaçınmıĢlardır. Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi, nükleer
materyallerin amacı dıĢında kullanımı ya da kötüye kullanımı sonrası halkın zarar görmesi
eylemlerini de içeren bazı faaliyetleri ceza yasalarında bu durumun suç olarak
tanımlanması ve bu kapsamda iĢlenen suçlarda uluslararası iadenin sağlanmasını hüküm
altına almıĢtır. CPPNM‟ taraf devletler anılan suçların iĢlenmesini, suçluların iadesine
iliĢkin antlaĢmalarda yer alan iade gerekçelerine eklemekle yükümlüdürler.329
2.8.3. Ortak SözleĢme (Radyoaktif Atık Ġdaresi ve TüketilmiĢ Yakıt Ġdaresi
SözleĢmesi)
TüketilmiĢ Yakıtlar ve Radyoaktif Atıkların Yönetim Güvenliğine Dair Ortak SözleĢme; 1-
5 Eylül 1997‟de IAEA bünyesinde gerçekleĢtirilen Diplomatik Konferans‟ta görüĢülmüĢ,
uygulanması ile ilgili anlaĢmazlıkların hakem kararıyla çözümü ve çözülemeyen durumların Uluslararası
Adalet Divanı‟na götürülmesini içeren ve 17nci maddenin ikinci paragrafında yer alan hükümle bağlı
olmadıklarına yönelik SözleĢme‟ye çekince koymuĢlardır. 327
Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA. (2015, January). Convention on the physical
protection of nuclear material: contracting states. Vienna: IAEA Official Website. Web:
https://www.iaea.org/Publications/Documents/Conventions/cppnm_status.pdf adresinden 13 Nisan 2015
tarihinde alınmıĢtır. 328
Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA. (2015). Convention on physical protection of
nuclear material (CPPNM) and amendment thereto. Vienna: IAEA Official Website. Web: http://www-
ns.iaea.org/conventions/physical-protection.asp?s=6&l=42 adresinden 13 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 329
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015). Convention on the physical protection of nuclear
material (CPPNM). Washington: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/convention-
physical-protection-nuclear-material-cppnm/ adresinden 13 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
127
29 Eylül 1997‟de imzaya açılmıĢ, 18 Haziran 2001 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. 2015
itibariyle 70 devlet SözleĢme‟ye taraf olup 42 devlet imzacı durumdadır.330
SözleĢme;
radyolojik materyallerin tehlikeli etkilerini azaltmak ve etkin bir nükleer güvenlik kültürü
oluĢturmak amacıyla en iyi uygulamaları geliĢtirmeyi amaçlayan ilk uluslararası doküman
olarak kabul edilmektedir.
Ortak SözleĢme, tüketilmiĢ yakıt ve radyoaktif atık yönetimi ile ilgili “sivil uygulamaları”
kapsamaktadır. Askeri nitelikli tüketilmiĢ yakıt ve radyoaktif atıkların münhasıran sivil
programlarda kullanılmak üzere sürekli taĢınması durumlarında da SözleĢme
uygulanacaktır. Ortak SözleĢme, taraf devletlere ait mevcut ya da planlanan tüketilmiĢ
yakıt ve radyoaktif atık yönetimi tesislerinde çevresel etkilerin ve güvenlik
gereksinimlerinin gözden geçirilmesi çağrısı yapmaktadır. Bunların yanı sıra SözleĢme,
radyoaktif atıkların ve tüketilmiĢ yakıtların sınır aĢan nakliyeleri için kurallar ve koĢullar
belirlemektedir. Ortak SözleĢme, radyoaktif atık ve tüketilmiĢ yakıtların yönetimi ile ilgili
düzenleyici bir yapı, idari ve teknik kapasite oluĢturulmasını hüküm altına almıĢtır. 331
Ortak SözleĢme‟nin Aralık 2001‟de yapılan Hazırlık Toplantısı‟nda taraf devletler, gözden
geçirme konferanslarının 3 yılda bir yapılması ve ilk toplantının Kasım 2003‟te yapılması
hususunda uzlaĢmıĢlardır.332
Taraf devletlerin gözden geçirme toplantılarında
değerlendirilmek üzere sunacakları ulusal raporlarında; kullanılmayan ıĢın kaynaklarının
yönetimi, imhaları ertelenmiĢ tüketilmiĢ yakıtlar ve radyoaktif atıklara iliĢkin bilgiler, uzun
dönemli atık depolamaları için uygulanacak güvenlik tedbirleri, farklı tipteki atıkların
imhası ya da depolanmasında uluslararası iĢbirliğine yönelik atılacak adımlar ve yaĢanan
nükleer kazalardan çıkarılan dersler gibi konuların yer alması gerekmektedir.
330
Ortak SözleĢme‟nin 40ıncı maddesine göre 25‟inci onay ve kabul belgesinin IAEA‟ya verilmesine
müteakip 90 gün içerisinde yürürlüğe girmiĢtir. Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA.
(2015). Joint convention on the safety of spent fuel management and on the safety of radioactive waste
management. Vienna: IAEA Official Website. Web: https://www.iaea.org/Publications/Documents/
Conventions/jointconv_status.pdf adresinden 13 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 331
SözleĢmenin Ġngilizce metni için bk. Ġnternet: International Atomic Energy Agency- IAEA. (2015).
International Conventions and Legal Agreements: Joint Convention on the Safety of Spent Fuel Management
and on the Safety of Radioactive Waste Management. Vienna: IAEA Official Website.
https://www.iaea.org/sites/default/files/publications/documents/infcircs/1997/infcirc0546.pdf adresinden 14
Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 332
Sırasıyla Kasım 2003, Mayıs 2006, Mayıs 2009, Mayıs 2012 ve Mayıs 2015‟te 5 adet gözden geçirme
toplantısı gerçekleĢtirilmiĢtir. Yapılan gözden geçirme toplantılarında taraf devletlerin birçok yer üstü imha
tesisi ve atık imha tesislerine iliĢkin geniĢ bir bilgi birikimi olmasına rağmen tüketilmiĢ yakıtlar ve yüksek
seviyeli radyoaktif atıklara iliĢkin jeolojik (yeraltı) tesisi eksikliği bulunduğu belirtilmiĢtir.
128
2.9. Taslak Durumdaki Nükleer Silahsızlanma ÇalıĢmaları
2.9.1. Bölünebilir Materyaller (Üretiminin Yasaklanması) AntlaĢması – FM(C)T
1953 yılında Eishenhower‟in “BarıĢ Ġçin Atom” konuĢmasında, bölünebilir (fisil)
materyalleri kontrol edecek Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı‟nın kurulması önerilmiĢtir.
1960‟lar boyunca bölünebilir maddelerin askeri amaçlı olarak kullanımının yasaklanması
giriĢimleri, yayılmanın önlenmesi ve silahların kontrolü çabalarıyla bir arada
yürütülmüĢtür. ABD, 1964 yılındaki Sekiz Ulus Silahsızlanma Komitesi toplantısında
bölünebilir materyallerin nükleer silah üretimi için kullanımının yasaklanmasını gündeme
getirmiĢtir. 1978‟deki BM Genel Kurulu Nihai Dokümanı‟nda nükleer silahsızlanma için
fisil materyallerin üretiminin durdurulması çağrısı yapılmıĢtır.
1993 yılındaki BM Genel Kurulu toplantısında ABD BaĢkanı Bill Clinton bölünebilir
materyallerin üretimini yasaklayacak çok taraflı bir antlaĢma yapılması çağrısı yapmıĢ ve
akabinde BM Genel Kurulu 16 Aralık 1993‟te nükleer silah ya da nükleer patlayıcı elde
etmek için fisil materyal üretimini yasaklayan 48/75 L sayılı Kararı kabul etmiĢtir. Karar;
fisil maddelerin nükleer silah ve patlayıcı madde üretiminde kullanılmasının önlenmesi
amacıyla adil, çok taraflı ve etkin doğrulama önlemleri bulunan bir uluslararası antlaĢma
yapılması çağrısı yapmıĢtır. Bunun üzerine Silahsızlanma Konferansı‟nda çalıĢmalar
yürütülmeye baĢlanmıĢtır. Konferans‟ta bir Ad Hoc Grup (Shanon Mandate –CD/1299)
kurulmuĢ ve müzakereler bu zeminde yürütülmeye baĢlanmıĢtır.333
1995 yılındaki NPT Gözden Geçirme Konferansı‟nda fisil materyallerle ilgili Ad Hoc
Komite‟nin bir an önce taslak hazırlıklarına giriĢmesi ve hızlı bir Ģekilde sonuca ulaĢılması
kararı alınmıĢ, fakat 1999 yılına kadar çalıĢma programı hazırlayamayan komite bir daha
toplanamamıĢtır. 2000 yılındaki NPT Gözden Geçirme Konferansı‟nda silahsızlanma için
belirlenen 13 pratik adımdan bir tanesi de (Üçüncü pratik adım.) fisil materyallerin
üretimin yasaklanması konusunda uluslararası bir antlaĢma yapılması çağrısıdır. Yapılan
çağrılara rağmen mevcut stokların durumu ve doğrulama tedbirleri olmak üzere iki konu
taslak oluĢumunu engellemektedir.
333
Ġnternet: Reif, K., Foley M, (2013). Fact sheet on the fissile material cutoff treaty (FMCT). Arms Control
Center. Updated by Usha Sahay. Washington, DC: The Center for Amrs Control and Non Proliferation
Online. Web: http://armscontrolcenter.org/fact-sheet-on-the-fissile-material-cutoff-treaty-fmct/ adresinden 15
Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
129
2009 yılında BM Genel Kurulu, “Nükleer Silah ya da Nükleer Patlayıcı Madde için Fisil
Maddelerin Üretiminin Yasaklanmasına ĠliĢkin AntlaĢma” baĢlıklı A/RES/65/65 sayılı
Kararı kabul etmiĢtir. Aynı yıl düzenlenen Bölünebilir Materyallere ĠliĢkin Uluslararası
Panel‟de334
(IPFM) tartıĢılan taslak metine göre bütün sivil ve askeri reaktörlerde
kullanılan bölünebilir materyallerin IAEA‟ya bildirilmesi öngörülmüĢtür. Taslak metinde,
taraf devletlerin askeri ihtiyaçlarını aĢan fisil materyallerin bildiriminin yapılması ve IAEA
denetimine tabi tutulması öngörülmüĢtür. Ayrıca taslak AntlaĢma‟da Bölünebilir
Materyaller (Üretiminin Yasaklanması - FMCTO) Örgütü kurulması öngörülmüĢtür.
Panel‟de görüĢülen taslak metinde herhangi bir spesifik doğrulama tedbiri öngörülmezken,
IAEA‟nın gerekli denetimleri yapması öngörülmüĢtür.
NPT çerçevesinde nükleer silahı olmayan devletler (NNWS) zaten fisil materyallerin
üretilmemesi taahhüdünde bulunmuĢlardır, buradaki yasaklama nükleer silah sahibi sayılan
(NWS) ABD, Rusya, Fransa, Çin ve Ġngiltere ve NWS sayılmayan ancak nükleer silah
sahibi Pakistan, Hindistan, Ġsrail ve Kuzey Kore‟nin bölünebilir materyalleri ile ilgilidir. 30
Mayıs 2011‟de Berlin‟de toplanan 10 üyeli335
Yayılmanın Önlenmesi ve Silahsızlanma
GiriĢimi (NPDI) 2010 NPT Gözden Geçirme Konferansı‟nın Faaliyet Planı‟nı yürürlüğe
geçirebilmek için somut tekliflerde bulunmuĢtur. Bu önerilerden belki de en göze çarpanı,
bölünebilir maddeleri yasaklayan bir antlaĢmanın oluĢturulmasına iliĢkin görüĢmelerin
Silahsızlanma Konferansı dıĢında bir zeminde yürütülmesi için BM Genel Kuruluna çağrı
yapılmasıdır. 2012 yılında düzenlenen Silahsızlanma Konferansı‟nda AntlaĢma‟nın olası
kapsamı konusunda ihtilaflar gözlemlenmiĢtir. ABD, yalnızca geleceğe yönelik üretimleri
yasaklaması gerektiğini savunurken; Ġran, Suriye ve Ġsviçre mevcut stokları da kapsaması
gerektiği tezini ileri sürmüĢlerdir.336
Yapılacak bu antlaĢma çerçevesinde, fisil (bölünebilir) maddelerin üretiminin
yasaklanması amaçlanmaktadır. Bölünebilir maddelerin üretimin yasaklanması ile ilgili
Silahsızlanma Konferansı‟nda (CD) uzun yıllardan beri çalıĢmalar yürütülmekte; ancak
kapsam konusunda uzlaĢılamaması nedeniyle resmi müzakerelere baĢlanamamaktadır.
334
IPFM, 2006 yılında kurulmuĢtur. 335
Almanya, Avustralya, BirleĢik Arap Emirlikleri, Hollanda, Japonya, Kanada, Meksika, Polonya, ġili ve
Türkiye. 336
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2015). Treaties&Regimes: Proposed Fissile Material (Cut-off) Treaty
(FMCT). Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/proposed-fissile-
material-cut-off-reaty/ adresinden 16 Nisant 2015 tarihinde alınmıĢtır.
130
2015 yılına kadar ABD (2006), Greenpeace (2004), IAEA (Thomas Shea -2002) ve IPFM
(2009) tarafından birkaç AntlaĢma taslağı sunulmuĢ ancak kabul görmemiĢtir.
2.9.2. Negatif Güvenlik Teminatları AntlaĢması
Taslak durumdaki Negatif Güvenlik Teminatları AntlaĢması ile yasal nükleer silah sahibi
beĢ ülke (ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Ġngiltere) tarafından nükleer silah sahibi olmayan
ülkelere yönelik olarak bu silahlarla saldırılmayacağı ya da kullanımı yönünde tehditte
bulunulmayacağı garantileri verilmektedir.337
Negatif Güvenlik Teminatları konusu
Silahsızlanma Konferansı‟nın sürekli gündeminde yer alan konuların baĢında gelmektedir.
Yasal bağlayıcılığı bulunan negatif güvenlik teminatları ilk olarak 1967 yılında Latin
Amerika ve Karayiplerde nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge statüsü oluĢturan
Tlatelolco AntlaĢması ile verilmiĢtir. Nükleer silah sahibi devletlerin bu AntlaĢmaya taraf
ülkelere karĢı nükleer silah kullanmayacakları ya da tehditte bulunmayacakları hüküm
altına alınmıĢtır. Bugün için nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge statüsü içerisinde 116
ülke olmasına rağmen nükleer silah sahibi devletler bu statüleri oluĢturan antlaĢmaların
bazılarını henüz onaylamamıĢlardır.338
Silahsızlanma Konferansı, 1980‟li yıllarda negatif
güvenlik teminatları konusuna ağırlık vermeye baĢlamıĢtır. 1983–94 yılları arasında
Konferans bünyesinde bir Ad Hoc Komite oluĢturulmuĢ ve negatif güvenlik teminatları
konusu bu platformda görüĢülmeye baĢlanmıĢtır. Dört yıllık bir boĢluk sonrasında 1998
yılında Komite tekrar toplanmıĢ fakat bir ilerleme sağlanamamıĢtır. 1999 sonrasında
Komite çalıĢmaları derdest kalmıĢtır. 10 yıllık boĢluğa müteakip 2009 yılında ayrıntılı
görüĢmeler yapmak amacıyla bir çalıĢma grubu kurulmuĢtur.339
Bugüne kadar NPT çerçevesinde nükleer silah sahibi devletlerce (NWS) nükleer silah
sahibi olmayan devletlere yönelik olarak birçok negatif güvenlik teminatı (Negative
Security Assurrances -NSAs) verilmiĢtir. Ancak bu teminatlar yasal yönden bağlayıcı
337
Pozitif Güvenlik Teminatları ise nükleer devletlerin, (NWS) nükleer silah sahibi sayılmayan devletlerin
(NNWS) bir nükleer saldırıya uğraması durumunda BM ġartı‟na uygun onlara yardım etmesidir. Bunn, G.,
Timerbaev, R. M. (Fall, 1993). Security assurances to non-nuclear-weapon states. The Nonproliferation
Review, 1(1), 11-21. 338
Örneğin ABD Tlatelolco hariç olmak üzere diğer NWFZ antlaĢmalarının negatif güvenlik teminatı
sağlayan protokollerini onaylamamıĢtır. 339
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative - NTI. (2015). Proposed Internationally Legally-Binding Negative
Security Assurances (NSAs).Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-
regimes/proposed-internationally-legally-binding-negative-security-assurances/ adresinden 19 Nisant 2015
tarihinde alınmıĢtır.
131
olmamaları ve kapsamlarının sınırlı olması gibi olumsuzluklar nedeniyle gerçek bir
güvence sağlamaktan yoksundurlar. Bu nedenle nükleer silah sahibi olmayan devletler ve
özellikle Bağlantısızlar Hareketi,340
mevcut nükleer rejimin kendi güvenliklerini zafiyete
uğrattığı, savunma kabiliyetlerini zayıflattığı ve bu yüzden negatif teminatların mutlaka
hukuki bir zemine oturtulması gerektiğini öne sürmektedirler.
Mezkûr faaliyetler sürdürülürken negatif güvenlik teminatları konusu NPT bağlamında da
görüĢülmeye devam etmiĢtir. Nükleer Silah Sahibi Devletler (NWS), 1995 yılındaki NPT
Gözden Geçirme ve Süre Uzatımı Konferansı‟nda nükleer silah sahibi olmayan devletlere
yönelik bu silahları kullanmamaya yönelik bir deklarasyon yayımlamıĢlardır. Çin dıĢındaki
diğer NWS ülkeleri Ģartlı olarak bu teminatları vermiĢlerdir. Örneğin ABD kendi
topraklarına ya da müttefiklerine yönelik olarak nükleer silah sahibi olmayan ülkelerden
bir tehdit gelmesi durumunda bu silahlara baĢvurabileceğine iliĢkin hakkını saklı
tutmuĢtur. 2010 yılındaki NPT Gözden Geçirme Konferansı Nihai Dokümanında da
negatif güvenlik teminatları ile ilgili uluslararası yasal çerçevenin oluĢturulması çağrısı
yapılmıĢtır. BMGK‟nın NWS devletlerinin 2005 NPT Konferansı‟nda deklare ettikleri
kullanmama taahhütlerine atıfta bulunan 1887 sayılı ve 1995 yılında alınan 984 sayılı
Kararları ile BM Genel Kurulu‟nca alınan kararlara rağmen negatif güvenlik teminatlarının
yasal bağlayıcılığı bulunan uluslararası bir antlaĢma bünyesinde toplanması halen mümkün
olamamıĢtır.
2.9.3. Nükleer Silahlar SözleĢmesi (NWC)
Soğuk SavaĢ boyunca nükleer silah tehdidinin ortadan kaldırılmasına yönelik sayısız
giriĢim ortaya çıkmıĢtır. Bunlar arasında en çok bilinenler; Baruch Planı (1946), 1986‟da
gerçekleĢen Reykjavik Zirvesi (Gorbaçov - Reagan) ve Rajiv Gandi tarafından BM Genel
Kurulu‟na sunulan faaliyet planıdır. Bahse konu hiçbir giriĢimden nükleer silahların
imhasına iliĢkin verimli bir sonuç alınamamıĢtır. Soğuk SavaĢın bitimine müteakip konu
340
Bağlantısızlar Hareketi, kendilerini hiçbir güç bloğuna dahil olarak kabul etmeyen 100 üzerinde ülkenin
bir araya gelerek oluĢturdukları bir uluslararası oluĢumdur. Blok; Yugoslavya devlet baĢkanı Josip Broz Tito,
Hindistan'ın BaĢbakanı Jawaharlal Nehru, Mısır'ın CumhurbaĢkanı Cemal Abdül Nasır, Gana'nın ilk devlet
baĢkanı Kwame Nkrumah ve Endonezya'nın ilk CumhurbaĢkanı Sukarno tarafıdan 1961 yılında Belgrad'da
kurulmuĢtur. Üye ülkeler dünya nüfusunun %55'ini, BM üyelerinin 2/3'ünü oluĢturmaktadır. 2015 yılı
itibariyle hareketin 120 üye ve 17 gözlemci ülkesi bulunmaktadır. Ġnternet: James Martin Center –CNS.
(2015). 16th summit of heads of state or government of the non-aligned movement: annex II. member
countries of the non–aligned movement (120). Monterey, CA: NAM Official Documents. Web:
http://cns.miis.edu/nam/documents/Official_Document/16thSummitFinalDocument(NAM2012-Doc.1Rev.2).
pdf adresinden 18 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
132
BM Genel Kurulu‟nca daha ciddi Ģekilde ele alınmaya baĢlanmıĢtır. 1994 yılında BM
Genel Kurulu 49/45K sayılı Kararı kabul etmiĢ ve Uluslararası Adalet Divanı‟ndan (IJC)
nükleer silah kullanımının uluslararası hukuk açısından incelenmesi talep edilmiĢtir. 1996
yılında IJC tüm yönleriyle nükleer silahsızlanma müzakerelerin yürütülmesi ve bir sonuca
ulaĢtırılmasının yasal bir zorunluluk olduğunu bildirmiĢtir. Bu görüĢ üzerine BM Genel
Kurulu A/RES/51/45M sayılı Kararı kabul etmiĢtir.341
1997 yılında bilim adamı, hukukçu, fizikçi, eski diplomat, silahsızlanma uzmanı ve
aktivistlerden oluĢan bir grup Nükleer Silahlar SözleĢmesi taslağı hazırlamıĢtır. Bu taslak
Kosta Rika tarafından BM Genel Kurulu‟na sunulmuĢtur. Kimyasal Silahlar SözleĢmesi,
Biyolojik Silahlar SözleĢmesi ve Anti Personel Kara Mayınları SözleĢmesi model alınarak
güncellenmiĢ taslak metin 2007 yılında Malezya ve Kosta Rika tarafından yeniden
sunulmuĢtur. SözleĢme yürürlüğe girdiğinde mevcut NPT ve CTBT gibi sözleĢmelere
yardımcı olacağı düĢünülmektedir.
2007 yılında güncellenmiĢ taslak NWC‟ye göre nükleer silahların geliĢtirilmesi, üretimi,
stoklanması, transferi ve bu silahların kullanımı ya da bu yönde tehditte bulunulması
yasaklanacaktır. Bahse konu silahlara sahip olan devletler bu silahlara iliĢkin stoklarını
imha etmekle yükümleneceklerdir. Bu iĢlem beĢ aĢamada yürütülecektir. Ġlk aĢamada
nükleer silahlar alarm durumundan çıkarılması, ikinci aĢamada konuĢlandırılmıĢ nükleer
silahlar yerlerinden sökülmesi, üçüncü aĢamada nükleer baĢlıklar fırlatma vasıtalarından
ayrılması, dördüncü aĢamada bütün silahların imhası ve son aĢamada ise fisil maddelerin
uluslararası denetim altına alınması öngörülmektedir. SözleĢme, hak ve yükümlülükler
açısından yalnızca devletleri değil devlet dıĢı organizasyonları ve hatta bireyleri de
kapsayan bir yapıdadır. SözleĢme hükümlerinin uygulanması konusunda yaĢanacak
ihtilaflar devletlerin karĢılıklı rızası durumunda IJC tarafından çözümlenmeye
çalıĢılacaktır. Gerektiği takdirde ihtilaflar ve ihlal durumları BM Genel Kurulu‟na ve
BMGK‟ya bildirilecektir.342
SözleĢmeye uyumun denetlenmesi amacıyla Nükleer
Silahların Yasaklanması Ajansı‟nın kurulması planlanmıĢtır.
BM Genel Kurulu genel ve tam nükleer silahsızlanmayı desteklediğini beyan eden
A/62/650 (2008), A/RES/64/53 (2009), A/RES/65/56(2010), A/RES/64/57 (2009),
341
Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies –CNS. (2012). Proposed nuclear weapons
convention (NWC). Monterey, CA: James Martin Cneter Official Documents. Web:
http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/nwc.pdfadresinden 19 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 342
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative - NTI. (2015). Proposed nuclear weapons convention (NWC).
Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/proposed-nuclear-weapons-
convention-nwc/ adresinden 19 Nisant 2015 tarihinde alınmıĢtır.
133
A/RES/65/59 (2010) sayılı Kararları kabul etniĢtir. 2009 yılında BirleĢmiĢ Milletler
Güvenlik Konseyi (BMGK/UNSC) 1887 sayılı Kararı kabul etmiĢtir. Kararda nükleer silah
indirimleri ve silahsızlanma konusunda iyi niyetli müzakerelerin sürdürülmesi ve katı ve
etkin uluslararası kontrole tabi genel ve tam silahsızlanmayı amaçlayan bir antlaĢma
yapılması çağrısı yapılmıĢtır. 2010 yılında yapılan NPT Gözden Geçirme Konferansı‟nda
kabul edilen Nihai Belge Nükleer Silahlar SözleĢmesi‟ne yönelik müzakerelerin
baĢlatılması çağrısı yapmıĢtır. Bu çağrı NPT Gözden Geçirme Konferanslarında ilk kez
nihai metne giren çağrıdır.
ICAN343
tarafından 2012 yılında hazırlanan bir çalıĢmaya göre; aralarında Çin, Hindistan,
Pakistan, Kuzey Kore gibi nükleer silahı bulunan dört devletinde dâhil olduğu 146 devlet
nükleer silahsızlanma antlaĢmasına gidecek müzakerelerin yürütülmesi konusunda
gönüllülüklerini bildirmiĢlerdir. “Nükleer Silahların Ġmhası Günü” olarak belirlenen 2
Haziran 2012‟de küresel çapta bir gösteri düzenlenmiĢ ve nükleer silahların yasaklanması
için müzakerelerin bir an önce baĢlatılması çağrısı yapılmıĢtır.344
3. ĠHRACAT KONTROL REJĠMLERĠ
3.1. Nükleer Tedarikçiler Grubu (NSG)
Nükleer Tedarikçiler Grubu (The Nuclear Suppliers Group- NSG) 1974 yılında Hindistan
tarafından gerçekleĢtirilen nükleer denemenin ardından kurulmuĢtur. Hindistan‟ın önemi
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması (NPT) kapsamında nükleer silah
sahibi olmayan devletlerden sayılmasından kaynaklanmaktadır. Yapılan nükleer deneme
barıĢçıl amaçla yapılan teknoloji transferinin kötüye kullanılabileceğini göstermiĢtir. 1978
yılında NSG Rehberi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) dokümanı
(INFCIRC/254) olarak yayımlanmıĢtır. Bu doküman barıĢçıl amaçlarla yapılan teknoloji
343
ICAN (International Campaign to Abolish Nuclear Weapons – Nükleer Silahların Tamamen Ortadan
Kaldırılması Ġçin Kampanya) 60‟dan fazla ülkede 200‟ün üzerinde organizasyonla birlikte nükleer silahların
bütün ülkeler için yasaklanmasını öngören bir anlaĢmanın derhal imzalanması hedeflemektedir. ICAN
çalıĢmalarına ilk olarak 2007 yılında baĢlamıĢtır. ICAN‟ın kurulma gerekçesi; NPT (Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi AnlaĢması)‟nın 2005 yılında gerçekleĢen Gözden Geçirme Konferansı‟nın
nükleersiz bir dünya hedefine ulaĢma yönünde adım atma konusunda baĢarısız olması olarak
gösterilmektedir. Ġnternet: International Campaign to Abolish Nuclear Weapons- ICAN. (2015). Campaign
overview. Geneva, Switzerland: ICAN Online. Web: http://www.icanw.org/campaign/campaign-overview/
adresinden 21 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 344
Ġnternet: James Martin Center – CNS. (2013). Proposed Nuclear Weapons Conventıon (NWC). Monterey,
CA: James Martin Center Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/nwc.pdf adresinden 21
Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
134
transferlerinin nükleer patlayıcı yapımı çalıĢmalarına dönüĢmemesi ve uluslararası
güvenlik tedbirleri olmaksızın yakıt çevriminde kullanılmamasını amaçlanmıĢtır. Nükleer
Tedarikçiler Grubu 2015 itibariye gönüllülük esasına dayalı 48 katılımcı devletten oluĢan
bir organizasyon durumundadır.345
NSG faaliyetleri; genel kurul, danıĢma kurulu, bilgi değiĢimi toplantıları, lisanslama ve
uygulama uzmanları toplantıları ve teknik uzmanların özel toplantıları gibi vasıtalarla
yürütülmektedir. Genel kurul toplantıları yılda bir kez yapılmakta ve kararlar oybirliği
(konsensüs) ile alınmaktadır. Genel kurul; NSG rehberlerinin, eklerinin ve yöntemsel
düzenlemelerin gözden geçirilmesi kararları verebilmektedir. Buna ek olarak danıĢma
kurulunun tavsiyesi üzerine çalıĢma grupları kurabilir. DanıĢma grubu; NSG‟nin
oturumlararası çalıĢma organıdır. Nükleer tedarik rehberleri ve teknik ekler ile ilgili
müzakereler yapmakta, görüĢ vermektedir. Lisanslama ve uygulama uzmanları
toplantılarında, NSG rehberlerinin içeriği ve hedeflerinin gözden geçirilmesi üzerine
çalıĢmalar yapılmaktadır. ÇalıĢma grupları, 2010 yılında göreve baĢlamıĢtır. NSG kontrol
listelerinin temel gözden geçirmelerini yürütmekle yetkilendirilmiĢlerdir.
BarıĢçıl amaçlarla yapılan nükleer ticareti korumak, nükleer silahların ve diğer nükleer
patlayıcıların yayılmasının önlenmek amacıyla NSG tarafından bazı rehberler
yayımlanmaktadır. NSG rehberlerinin birinci dizisinde (INFCIRC 254, Part 1); nükleer
maddeler, nükleer reaktörler ve ekipmanları, reaktörler için nükleer olmayan materyaller,
nükleer maddelerin yeniden iĢlenmesi, zenginleĢtirilmesi ve dönüĢtürülmesi, ağır su
üretimi ve yakıt üretimi için gerekli santraller ve ekipmanlar ve bunlarla ilgili
teknolojilerin ihracat yönetimi ile ilgili konular yer almaktadır. NSG rehberlerinin ikinci
dizisinde (INFCIRC 254, Part 2); nükleer yakıt çevrimi ve illegal nükleer patlayıcı
üretimine büyük katkı sağlayabilecek nükleerle ilgili çift kullanımlı maddeler ve
teknolojilerin ihracat yönetimiyle ilgili hükümleri kapsamaktadır. 346
345
Nükleer Tedarikçiler Grubu (NSG) bünyesinde; Almanya, Amerika, Arjantin, Avustralya, Avusturya,
Belarus, Belçika, Brezilya, Bulgaristan, Çin, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa,
Güney Afrika, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Güney Kore, Hırvatistan, Hollanda, Ġngiltere, Ġrlanda, Ġspanya,
Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Ġzlanda, Japonya, Kanada, Kazakistan, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan,
Malta, Meksika, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya Federasyonu, Sırbistan, Slovakya, Slovenya,
Ukrayna, Türkiye, Yeni Zelanda ve Yunanistan katılımcı ülkeler durumundadır. Avrupa Komisyonu ve
Zangger Komitesi gözlemci statüsündedir. Ġnternet: Nuclear Suppliers Group. (2015). NSG: participants.
Vienna: NSG Official Website. Web: http://www.nuclearsuppliersgroup.org/en/participants1 adresinden 22
Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 346
Ġnternet: Kimball, D., Davenport K. (2012). The Nuclear Suppliers Group (NSG) at a Glance. Arms
Control. Web: https://www.armscontrol.org/ factsheets/NSG adresinden 24 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
135
3.2. Wassenaar Düzenlemesi (WA)
Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesine müteakip Çok Taraflı Ġhracat Kontrolü Koordinasyon
Komitesi (COCOM - Coordinating Committee for Multilateral Export Controls) mevcut
sistemin sürdürülemeyeceğine karar vermiĢtir. Bölgesel ve uluslararası güvenliğin,
istikrarın korunması, konvansiyonel ve çift kullanımlı malların ve teknolojilerin
yayılmasının önlenmesi amacıyla Kasım 1993‟teki üst düzey toplantıda COCOM
feshedilmiĢ ve Yeni Forum adı altında çok taraflı giriĢim kurulmuĢtur. Önceki COCOM
üyeleri347
yeni oluĢumda yer almıĢtır. Bu oluĢum bünyesinde 3 çalıĢma grubu kurulmuĢtur.
Birinci grup hedefleri, amaçları ve yöntemleri belirlemekle yetkilendirilmiĢtir. Ġkinci grup
kontrole tabi olacak mal ve teknolojilerin listesini belirleme görevi üstlenmiĢ, üçüncü grup
ise yönetime iliĢkin konuları yürütmekle görevlendirilmiĢtir. Eylül 1995‟te gerçekleĢen üst
düzey toplantıya Rusya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Slovakya‟nın davet
edilmesi Wassenaar Düzenlemesi‟ne yönelik en büyük köĢe taĢlarından birini
oluĢturmuĢtur.348
19 Aralık 1995‟te yapılan üst düzeyli toplantıda Wassenaar Düzenlemesi üzerinde
uzlaĢılmıĢtır. Sekretarya hizmetlerinin Viyana‟da yürütülmesine ve ilk genel toplantıya
iliĢkin çalıĢmaları yapmak üzere Hazırlık Komitesi oluĢturulmuĢtur. Wassenaar
Düzenlemesi‟nin açılıĢ töreni 2–3 Nisan 1996‟da Viyana‟da yapılmıĢtır ve Arjantin, Güney
Kore ve Romanya kurucu üyeler olarak davet edilmiĢtir. 11–12 Temmuz 1996‟da Ukrayna
ve Bulgaristan‟ın katılımıyla genel toplantı tekrarlanmıĢtır. Wassenaar Düzenlemesi‟nin
temel dokümanı olacak “BaĢlangıç Unsurları ve Yeni Kontrol Listesi” 1 Kasım 1996‟dan
itibaren uygulanmak üzere kabul edilmiĢtir. Wassenaar Düzenlemesinin bugünkü
organizasyon yapısıyla ilk genel kurul toplantısı 12–13 Aralık 1996‟da yapılmıĢtır.
Wassenaar Düzenlemesi‟ne iliĢkin toplantılarda kararlar konsensüsle alınmaktadır.
Wassenaar Düzenlemesi 2015 itibatiyle konvansiyonel silahların ve çift kullanımlı
malzemelerin yayılmasının önlenmeyi amaçlayan 41 üyeli gönüllü bir ihracat kontrol
organizasyonuna dönüĢmüĢ durumdadır.349
347
Avusturya, Finlandiya, Ġrlanda, Yeni Zelanda, Ġsveç, Ġsviçre vs. 348
Ġnternet: Collina, T. (2012). The Wassenaar arrangement at a glance. Arms Control. Washington, DC:
Arms Control Association Website. Web: https://www.armscontrol.org/factsheets/wassenaar adresinden 24
Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 349
Wassenaar Düzenlemesi (2015 itibariyle); Almanya, Amerika, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Belçika,
Bulgaristan, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore,
Hırvatistan, Hollanda, Meksika, Macaristan, Ġngiltere, Ġrlanda, Ġspanya, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Japonya,
136
3.3. Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi (MTCR)
Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi (MTCR) kitle imha silahlarının fırlatma vasıtalarının ve
insansız taĢıma sistemlerinin yayılmasının önlenmesi amacıyla oluĢturulmuĢ gönüllü ve
gayri resmi bir teĢekküldür. MTCR ulusal ihracat lisanslama çabalarını yayılmanın
önlenmesi giriĢimleriyle uyumlulaĢtırmaya çalıĢmaktadır. MTCR; ABD, Ġngiltere,
Almanya, Fransa, Ġtalya, Japonya ve Kanada‟nın giriĢimleriyle 1987 yılında kurulmuĢtur.
2015 yılı itibariyle katılımcı ülke sayısı 34‟e yükselmiĢtir.350
MTCR‟nin çalıĢma
dokümanları Fransa DıĢiĢleri Bakanlığı‟ndaki temas noktası aracılığıyla dağıtılmaktadır.351
MTCR “Ortak Ġhracat Politikası Rehberi” ve “Kontrol Edilecek Maddelerin Ortak Listesi”
isimli iki belge üretmiĢtir. Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi toplantılarında yeni üye
kabulü ve diğer kararlar konsensüsle alınmakta, ülkeler arasında ulusal lisanslama
konularında düzenli olarak bilgi paylaĢımı yapılmaktadır. Katılımcı ülkelerin KĠS (WMD)
teknolojilerinin yayılmasının önlenmesi amacıyla uyguladığı ihracat kontrol lisansları bu
araçların üretimini ve elde edilmesini zorlaĢtırmaktadır. Bu kapsamda roketler, insansız
hava araçları, diğer taĢıma sistemleri ve ilgili materyallere yönelik ihracat kontrolü
uygulanmaktadır. MTCR çerçevesinde uygulanan ihracat lisansları, son kullanıcı
taahhütleri rejime taraf ortaklara da aynı Ģekilde uygulanmakta barıĢçıl uluslararası
teknoloji ticaretine engel teĢkil etmemektedir.
Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi, 500 kg taĢıma kapasiteli ve 300 km‟den uzun menzilli
kitle imha silahlarını taĢıma yeteneği bulunan füzeler, roketler, insansız hava araçları ve
Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, , Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya Federasyonu,
Slovakya, Slovenya, Ukrayna, Türkiye, Yeni Zelanda ve Yunanistan olmak üzere 41 ülkeden müteĢekkildir.
Ġnternet: Wassenar Arragement. (2015). Participating states. Vienna: WA Offcial Website. Web:
http://www.wassenaar.org/introduction/index.html adresinden 25 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 350
MTCR; ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Brezilya, Çek
Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hollanda, Ġngiltere, Ġrlanda,
Ġspanya, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Ġzlanda, Japonya, Kanada, Lüksemburg, Macaristan, Norveç, Polonya,
Portekiz, Rusya Federasyonu, Türkiye, Ukrayna, Yeni Zelanda ve Yunanistan‟dan müteĢekkildir ve
oluĢumda gözlemci statüsü bulunmamaktadır. Ġnternet: Missile Technology Control Regime. (2015). MTCR
partners. Paris: Missile Technology Control Regime Official Wbsite. Web:
http://www.mtcr.info/english/partners.html adresinden 25 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 351
MTCR silahsızlanma çalıĢmaları yürüten gönüllü bir oluĢum olduğu için söz konusu rejime katılım da
değiĢebilmektedir. Öyle ki Fransa‟da yapılan toplantıya 70 ülke, Ġspanya‟da yapılan toplantıya 90 ülke ve
2002‟de yapılan Hollanda/Lahey‟deki zirveye de 130 ülke katılmıĢtır.
137
ilgili teknolojilerin yayılmasını önleme amacı gütmektedir.352
Rejimin kontrol ettiği diğer
sistemler ise, kruz (seyir) füzeleri, balistik füzeler, uzaktan kumandalı insansız uçaklar,
insansız keĢif uçakları, sondaj roketleri gibi teknolojik araçlardır. Bu teknolojilerin
katılımcı ülkeler tarafından takibi, yayılmanın önlenmesine katkı sağlayacak Ģekilde, yasal
ticarete engel olmadan ve uluslararası iĢbirliğini güçlendirecek Ģekilde gerçekleĢtirilmeye
çalıĢılmaktadır.
3.4. Avustralya Grubu (AG)
Avustralya Grubu; kimyasal ve biyolojik silahların yayılmasının önlenmesi amacıyla
ihracat ve transit ticaretteki risklerin minimize edilmesini amaçlayan gönüllü bir
oluĢumdur. Avustralya Grubu‟nca yapılan yıllık toplantılarla katılımcı ülkelerin ihracat
lisanslarının ve alınan önlemlerin etkililiği denetlenmektedir. Ülkelerin kimyasal ve
biyolojik silah üretiminin önlenmesi, buna yönelik tedbirlerin pratik ve mantıklı
uygulamaların uygulamaya konulması, alınan tedbirlerin legal malların ticaretini
engellememesi esasları çerçevesinde faaliyet yürütmektedir. Avustralya grubuna üye
olacak ülkelerin Kimyasal Silahlar SözleĢmesi ve Biyolojik Silahlar SözleĢmesine taraf
olması ve bu sözleĢmeleri kuvvetli Ģekilde desteklemesi gerekmektedir.
Irak‟ın elinde kimyasal silah bulundurduğu ve Ġran-Irak SavaĢı sırasında 1925 tarihli
Cenevre Protokolü‟nün ihlal edildiği iddialarını incelemek üzere 1984 yılında BirleĢmiĢ
Milletler soruĢturma ekibi kurulmuĢtur. Yapılan incelemede Irak‟ın kimyasal silah
programını yasal ticaret ile elde ettiği mal ve teknolojilerle geliĢtirdiği kanaatine
ulaĢılmıĢtır. Bunun üzerine bazı devletler kimyasal silah üretiminde kullanılabilecek mal
ve teknolojilerin ticaretinde ihracat kontrolü uygulanması gerektiğini ileri sürmüĢlerdir.353
Ġnceleme sürecinde öne çıkan husus ülkelerin ihracat kontrollerinin birbirinden farklı
olması ve uyumlulaĢtırılması gerekliliği olmuĢtur. Ülkeler arasında iĢbirliğini geliĢtirmek
ve ihracat lisanslama süreçlerini uyumlulaĢtırmak amacıyla Avustralya‟da bir toplantı
yapılmıĢtır. Haziran 1985‟te Avustralya Grubu olarak bilinen toplantı Brüksel‟de
gerçekleĢtirilmiĢtir. 15 katılımcı ülke ve Avrupa Komisyonu kimyasal ve biyolojik
352
Ġnternet: Kimball, D., Davenport K. (2012). Fact Sheet &Breefs; The Missile Technology Control Regime
at a Glance. Arms Control. December 2012. Washington, DC: Arms Control Association Website. Web:
http://www.armscontrol.org/factsheets/mtcr adresinden 26 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır 353
Ġnternet: Kimball, D., Davenport K. (2012). The Australia Group at a Glance. Arms Control. October
2012. Washington, DC: Arms Control Association Website. Web: https://www.armscontrol.org/factsheets/
australiagroup adresinden 26 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
138
silahların yayılmasının önlenmesi amacıyla ihracat kontrol sistemlerini daha etkin hale
getirme konusunda uzlaĢılmıĢ ve yıllık toplantılar Paris‟te yapılmaya baĢlanmıĢtır.
1990‟larda çift kullanımlı malzemelerin değiĢen yapısı, Avustralya Grubu‟nun spesifik
kimyasal ve biyolojik ajanlar üzerine yoğunlaĢmasına neden olmuĢtur. Bu kapsamda,
kimyasal veya biyolojik silah yapımında kullanılabilecek ekipman ve teknolojileri içeren
bir “kontrol listesi” geliĢtirilmiĢtir. Avustralya Grubu katılımcı ülkeleri 63‟ten fazla
kimyasal silah öncülü ile ilgili lisanslama tedbiri geliĢtirmiĢlerdir.354
Buna ek olarak çift
kullanımlı kimyasal üretim tesislerinin, ekipmanlarının ve ilgili teknolojilerin, bitki ve
hayvan patojenlerinin, biyolojik ajanların, çift kullanımlı biyolojik ekipman ve ilgili
teknolojilerin ortak ihracat kontrol listesine dâhil edilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Ġhracat
kontrolüne tabi incelemelerde ihracatı yapılan ürünün kimyasal veya biyolojik silah
yapımında kullanılacağı konusunda ciddi endiĢeler mevcut ise ihracatı engellenmektedir.
Bu gruba üye ülkeler aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi‟nin 1540 sayılı kararına da
uymak durumundadır. Avustralya Grubu, 2015 itibariyle, Avrupa Komisyonuna ilave
olarak 40 üyeli bir organizasyona dönüĢmüĢtür.355
3.5. Zangger Komitesi ( ZAC)
Uluslararası barıĢ ve güvenliğe sağladığı katkı nedeniyle ilk baĢkanı Claude
ZANGGER‟den adını alan komite Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi
AntlaĢması‟nın (NPT) yürürlüğe girmesinden sonra faaliyete geçmiĢtir. Zangger Komitesi
NPT Ġhracatçıları Komitesi olarak da bilinmektedir. Komite‟nin temelleri, 1971–74 yılları
arasında 15 ülke Viyana‟da Claude ZANGGER baĢkanlığında gayri resmi toplantılara
dayanmaktadır. Mevcut nükleer tedarikçiler ve gelecekteki muhtemel tedarikçiler için özel
bölünebilir materyallerin üretimi, iĢlemesi, kullanımının tanımlanması gerektiğinin altı
çizilmiĢ ve bu maddelerin ihracatının NPT‟nin 3. maddesi nedeniyle hangi sınırlamalarla
karĢılaĢabileceği tartıĢılmıĢtır. Komite kararları konsensüsle alınmaktadır. Komite
354
Ġnternet: Australia Group. (2005). 20 years of Australia group cooperation. Paris: Australia Group
Official Website. 8. Web: http://www.australiagroup.net/en/20years.pdf adresinden 28 Nisan 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 355
Almanya, Amerika, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Avrupa Birliği, Belçika, Bulgaristan, Kanada, Çek
Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi,
Hırvatistan, Hollanda, Meksika, Macaristan, Ġngiltere, Ġrlanda, Ġspanya, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Ġzlanda,
Japonya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, , Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya,
Slovenya, Ukrayna, Türkiye, Yeni Zelanda ve Yunanistan. Ġnternet: Australia Group. (2015). Australia
Group Participants. Paris: Australia Group Official Website. Web:
http://www.australiagroup.net/en/participants.html adresinden 27 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
139
çalıĢmaları sonucunda 2 ayrı ortak niyet bildirgesi üzerinde uzlaĢılmıĢtır. Bu protokoller
bugün için Zangger Komitesi‟nin rehberleri olarak kabul edilmektedir.
Zangger Komitesi, NPT‟nin 2‟nci paragraf, 3‟üncü maddesinde belirtilen özel bölünebilir
materyallerin tanımlanması konusunda prosedürler belirlemektedir.356
Komite, bölünebilir
(fisil) maddelerin üretimi ve kullanımı konularında çalıĢmalar yürütmektedir. Komite,
NPT‟ye taraf ülkelerin ihracat kontrolü uygulamalarında nükleer maddelerle ilgili
materyaller hususunda ilgili ülkelere yardımcı olmaktadır. 2015 yılı itibariye 39 üyeden
müteĢekkil komite, yasal nükleer silah sahibi ülkeleri de kapsamaktadır.357
Zangger
Komitesi‟nin yayınladığı Tetikleyici Liste (Trigger List) Komite‟yle ile ilgili açıklayıcı
örneklere yer vermektedir.
NPT 2. paragraf, 3. maddesi; bölünebilir nükleer maddeler, ekipmanlar ve materyallerin
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu‟nun güvence denetimi (safeguard) olmadan nükleer
silah sahibi olmayan ülkelere ihraç edilemeyeceğini hüküm altına almıĢtır. ĠĢte bu
maddenin yorumlanması ve uygulanması ile ilgili Zangger Komitesi ön plana çıkmaktadır.
Komite barıĢçıl nükleer madde ihracına yardımcı olma ve ihraç edilen fisil materyallerin
nükleer silaha dönüĢmemesi için ülkelere teknik yardım iĢlevlerini üstlenmektedir.
4. LAHEY DAVRANIġ ĠLKELERĠ REHBERĠ (HCOC)
Balistik Füzelerin Yayılmasına KarĢı Uluslararası DavranıĢ Ġlkeleri Rehberi, Lahey
DavranıĢ Ġlkeleri Rehberi olarak da bilinmektedir. 25 Kasım 2002‟de 90‟dan fazla devletin
katılımıyla Lahey‟de imzalanmıĢtır. Balistik Füze Yayılmasına KarĢı Lahey DavranıĢ
Ġlkeleri Rehberi (International Code of Conduct against Ballistic Missile Proliferation) bir
uluslararası antlaĢma değildir. Söz konusu Rehber; kitle imha silahlarının kontrolü ve
yayılmanın önlenmesi ile ilgili ulusal ve uluslararası güvenlik antlaĢmalarına ve
356
Ġkinci protokol nükleer madelerin üretimi, iĢlenmesi, kullanımı ile ilgilidir. 357
ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Belarus, Belçika, Bulgaristan, Brezilya, Çek
Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hırvatistan, Hollanda, Ġngiltere,
Ġrlanda, Ġspanya, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Ġzlanda, Japonya, Kanada, Kazakistan, Lüksemburg, Macaristan,
Norveç, Polonya, Portekiz, Rusya Federasyonu, Romanya, Slovakya, Slovenya, Türkiye, Ukrayna ve
Yunanistan‟dan müteĢekkildir. Ayrıca söz konusu Komitede Avrupa Komisyonu daimi gözlemci
statüsündedir. Ġnternet: Nuclear Threat Initiative - NTI. (2015). Zangger Committee (ZAC).Washington, DC:
NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/proposed-nuclear-weapons-convention-nwc/
adresinden 19 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
140
mekanizmalarına katkı sağlamak ve ülkeler arasında iĢbirliğini geliĢtirmeyi
arzulamaktadır. 2015 yılı itibariyle söz konusu Ġlkeler Rehberi‟ni 137 ülke imzalamıĢtır.358
Lahey Ġlkeler Rehberi‟nde, kitle imha silahları taĢıyabilme özelliğine sahip balistik füze
sistemlerinin yayılmasının kontrol altına alınması ve önlenmesi için kapsamlı iĢbirliğine
ihtiyaç duyulduğu ve bunun için uluslararası çabaların desteklenmesi gerektiği hüküm
altına alınmıĢtır. Rehber‟de; silahların yayılmasının önlenmesi ve çok taraflı silahsızlanma
mekanizmalarına bağlılığın güçlendirilmesinin önemi belirtilmiĢ, silahsızlanma
normlarının devletlerarasında güven inĢası ve barıĢçıl niyetlerin ortaya çıkarılmasına
yardımcı olduğu belirtilmiĢtir.359
Lahey Rehberi‟nin taraf devletlerin uzaydan barıĢçıl
yararlanmalarına herhangi bir kısıtlama getirmeyeceği fakat devletlerin uzay
çalıĢmalarının, kitle imha silahlarını fırlatma kapasitesine sahip balistik füzeleri
geliĢtirmesine ve bu füzelerin yayılmasına katkı sağlamaması gerektiği ifade edilmiĢtir.
Söz konusu Rehber; taraf ülkelerin balistik füze politikalarının ana hatlarını yıllık olarak
deklare etmeleri gerektiğini ve bu deklarasyonlarda füze sistemleri ve test sahaları ile ilgili
açık ifadeler bulunması gerektiği kaydedilmiĢtir. Bu süreçte; balistik füzelerin sayısı ve
genel sınıflarına iliĢkin yıllık bilgi verilmesi, ön fırlatma bildirim mekanizması ile uyumlu
olarak deklarasyonun yapılması esas alınmıĢtır. Ticari ve ekonomik gizlilik ilkeleri ile
tutarlılık açısından uzay aracı fırlatma vasıtalarına iliĢkin programlarına uygulanacak
Ģeffaflık bu ilkelerin ihlal edilmesi anlamına gelmemektedir. DavranıĢ Ġlkeleri Rehberinin
iĢleyiĢini tanımlamak, hükümleri gözden geçirmek ve geliĢtirmek ile esasa ve usule iliĢkin
kararlar konsensüs ile alınmaktadır. 360
5. KĠS YAYILMASIYLA MÜCADELE (COUNTERPROLIFERATION)
5.1. SUA SözleĢmesi ve 2005 Tarihli SUA Protokolü
BM ve Uluslararası Denizcilik Örgütü bünyesinde yürütülen çalıĢmalar sonucu, seyrüsefer
güvenliğinin tehdit edilmesinin önlenmesi, gemilere ve mürettebatına karĢı yasadıĢı
358
Ġnternet: U.S. Department of State. (2001). Hague code of conduct against ballistic missile proliferation (HCOC),
HCOC List of Subscribing States (as of July 2014). Washington, DC. DOS Official Website. Web:
http://www.state.gov/www/global/arms/treaties/inf1.html adresinden 29 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 359
Ġnternet: Arms Control Association. (2002). International code of conduct against ballistic missile
proliferation (ICOC). Washington, DC: Website. Web: https://www.armscontrol.org/factsheets/NSG
adresinden 30 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 360
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative - NTI. (2015). Hague Code of Conduct Against Ballistic Missile
Proliferation (HCOC). Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-
regimes/proposed-nuclear-weapons-convention-nwc/ adresinden 30 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.
141
eylemlerde bulunulmasının önlenmesi amacıyla uluslararası bir antlaĢma ve mekanizma
oluĢturulması kararlaĢtırılmıĢtır. SUA SözleĢmesi 10 Mart 1988‟de Roma‟da
gerçekleĢtirilen konferansta imzalanmıĢtır.
11 Eylül 2001 ikiz kule saldırılarına müteakip terörist saldırıların önlenmesi ve bastırılması
için uluslararası topluluğa çağrıda bulunan BMGK‟nın 1368 ve 1373 sayılı kararları kabul
edilmiĢtir. Bu kararlar neticesinde Uluslararası Denizcilik TeĢkilatı (International Maritime
Organization - IMO) da toplanarak “Gemilerin Güvenliği, Yolcu ve Mürettebatın
Emniyetini Tehdit Eden Terörizm Hareketlerinin Önlenmesi Ġçin Önlem ve Usullerin
Gözden Geçirilmesi” baĢlıklı A.924 (22) sayılı karar kabul edilmiĢtir. Bu karar sonrasında
SUA Konvansiyonu ve Protokolünü geliĢtirmek için Deniz Güvenliği Komitesi,
KolaylaĢtırma Komitesi ve Hukuk Komitesi‟nde çalıĢmalar yürütülmüĢ ve yapılan
değiĢiklik metni 14 Ekim 2005 tarihinde Türkiye‟nin de aralarında bulunduğu devletler
tarafından IMO merkezinin bulunduğu Londra‟da imzalanmıĢtır. SUA SözleĢmesi ve 2005
Protokolü361
Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik GiriĢimi (PSI)
faaliyetlerinin önemli uluslararası yasal dayanaklarından biri sayılmaktadır.
Kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi ve terörizmle mücadele açısından önemli
bir düzenleme olan 2005 SUA Protokolü, 11 Eylül saldırılarında uçakların terör aracı
olarak kullanılmasından hareketle, denizde muhtemel terör saldırılarında gemilerin de
önemli bir terör aracı olarak kullanılabileceğini öngörmüĢtür. Protokole göre; bir kimse,
haksız ve kasıtlı olarak; bir hükümet ya da bir uluslararası teĢkilâtı bir Ģey yapmaya ya da
bir Ģey yapmaktan kaçınmaya zorlayarak ya da bir halkı korkutmak amacıyla ciddi bir
zarara (maddi ya da vücut bütünlüğüne) sebep olabilecek bir tehditle ya da ciddi bir zarara
sebep olması için kullanılmak üzere düĢünüldüğünü bilerek, herhangi bir patlayıcı ya da
radyolojik bir maddeyi bir gemide taĢırsa, herhangi bir yasaklanmıĢ silâhı taĢırsa, bir
nükleer patlayıcı faaliyet ya da emniyetsiz bir nükleer yakıt dönüĢüm faaliyetinde
kullanılacağını bilerek, herhangi bir kaynak madde, özel bölünebilir madde ya da özellikle
özel bölünebilir bir maddenin üretimi, kullanımı ya da iĢlenmesi için hazırlanan ya da
hazırlanması tasarlanan bir donanım ya da maddeyi bir gemide taĢırsa, yasaklanmıĢ bir
361
SözleĢme‟nin tam adı Denizde Seyir Güvenliğine KarĢı YasadıĢı Eylemlerin Önlenmesine Dair
SözleĢme‟dir. Yayılmanın önlenmesi sürecinde önemli yasal dayanaklardan biri olan 2005 SUA
Protokolünün orijinal metni için bk. Ġnternet: United Nations Office on Drugs and Crime. (2015).
Internatıonal Conference On The Revısıon Of The SUA Treaties: Protocol of 2005 Convention for the
Suppression of Unlawful Acts against the Safety of Maritime Navigation – SUA. Vienna: UNODC Offcial
Website. Web: https://www.unodc.org/tldb/pdf/Protocol_2005_Convention_Maritime_navigation.pdf
adresinden 1 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.
142
silâhın dağıtımı, üretimi ya da tasarlanmasında kullanılacağını bilerek herhangi bir
donanım, madde ya da yazılım ya da ilgili bir teknolojiyi bir gemide taĢırsa, suç iĢlemiĢ
sayılacaktır.
Görüldüğü üzere özellikle kimyasal, biyolojik ve nükleer silâh ve maddelerle, yani kitle
imha silâhlarıyla gerçekleĢtirilmesi düĢünülen terörist eylemlerin icrası, bu madde ve
silâhların belirtilen amaçlarda kullanılacağı bilgisiyle bu madde ve silâhların taĢınması,
hatta aynı amaçlarla belirtilen madde ve silâhların kullanılmasına olanak sağlayan
teknolojinin dahi taĢınması suç sayılmaktadır.362
SUA Protokolü, denizde seyrüsefer serbestliği prensibine önemli bir müdahale olarak
algılanabilecek olan gemilere müdahaleye (bordalama/boarding) iliĢkin bir düzenleme de
getirmiĢtir. Ticaret gemilerine çıkılması; Ģüpheli gemilere girilerek gemide bulunan yükün
ve insanların aranması, sorgulanması, belgelerin incelenmesi ve yasadıĢı bir husus var ise
el konmasını kapsayan çok ciddî bir müdahaledir. Türkiye dâhil çoğunluğu teĢkil eden
birçok ülkenin görüĢleri doğrultusunda gemilere çıkılması için mutlaka bayrak devletinin
rızasının alınması gerektiği kabul edilmiĢtir.
SUA Protokolüne benzer Ģekilde sivil havacılığı tehdit eden terör eylemlerinin
yoğunlaĢması, uçakların silah olarak kullanılmaya baĢlaması, uçakta nükleer, biyolojik,
kimyasal silah ya da ilgili materyallerin taĢınması ihtimallerinin artması üzerine, 2010
yılında Pekin‟de düzenlenen Diplomatik Konferans‟ta Uluslararası Sivil Havacılığa KarĢı
YasadıĢı Eylemlerin Önlenmesi Hakkında SözleĢme (Pekin SözleĢmesi) kabul edilmiĢtir.
SözleĢmeyle anılan fiiller suç haline getirilmiĢtir. Pekin SözleĢmesi yürürlüğe girdiğinde
karada ve denizde olduğu gibi hava yolu kitle imha silahlarıyla mücadele münhasıran yasal
bir zemine kavuĢacaktır.
5.2. 1540 Sayılı BMGK Kararı ve 1540 Komitesi
11 Eylül 2001‟de Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon‟a yapılan saldırıların uluslararası
yansımaları sürerken, Ocak 2004‟te Pakistanlı nükleer bilimci Abdül Kadir Han‟ın, çeĢitli
362
Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies –CNS. (2011). Convention for the Suppressıon
of Unlawful Acts of Violence Agaınst The Safety of Marıtıme Navigation (SUA Convention). Monterey, CA:
James Martin Center Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/aptmaritime.pdf adresinden 1
Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.
143
ülkelere nükleer teknoloji satan bir örgütü on yıldan fazla bir süredir idare ettiği ortaya
çıkarılmıĢtır. Abdül Kadir Han aralarında Kuzey Kore, Ġran ve Libya‟nın da bulunduğu
ülkelere nükleer teknoloji satan Ģebekesi kitle imha silahları (KĠS) ile ilgili bilgi ve
teknolojilerin ne kadar kolaylıkla ele geçirilebileceğini göstermektedir.363
Ġhracat kontrol
rejimleri çerçevesinde alınan tedbirlere rağmen dünya üzerinde hala “küresel çapta bir
nükleer özel sektörün iĢ görebileceği, hızla yayılan ileri teknoloji ve kötü niyetli aktörler ve
devlet dıĢı unsurlar karĢısında nükleer silahların yayılmasına karĢı var olan geleneksel
önlemlerin artık yetersiz kaldığı yönünde bir algı oluĢmasına neden olmuĢtur. Bu boĢluğu
kapatmak amacıyla 28 Nisan 2004 tarihinde BirleĢmiĢ Milletler Güvelik Konseyi 1540
sayılı Kararı kabul etmiĢtir. 1540 sayılı Karar bütün BM üyeleri için yasal bağlayıcılığı
olan ve nükleer, kimyasal ve biyolojik silahların (KĠS) ve bunların fırlatma vasıtalarının364
ve ilgili materyallerin yayılmasına ve devlet dıĢı aktörlerin eline geçmesine karĢı
devletlerin uygun ve etkin önlenmeler almalarını zorunlu kılan bir düzenlemedir.365
1540 sayılı Kararla birlikte, devlet dıĢı aktörlerin kitle imha silahı ve ilgili vasıtalara iliĢkin
tedarik çabalarının desteklenmesi yasaklanmıĢ, kitle imha silahlarının devlet dıĢı aktörler
ve teröristlerin eline geçmesini önlemek amacıyla devletlerin etkili tedbirler alması gerekli
hale getirilmiĢ, etkili fiziki önlemler geliĢtirilmesi ve uygulanması zorunlu kılınmıĢ ve
barıĢçıl faaliyetlerin kötüye kullanımının önüne geçilmesi için tedbir alınması gerekliliği
hüküm altına alınmıĢtır. Anılan tedbirlerin uygulanması için taraf devletlerin KĠS
arayıĢlarını suç sayan yasalar çıkarması, etkin bir sınır denetimi sağlanması gerekli hale
getirilmiĢtir.366
363
Warrick, J. (2009, February 7). Nuclear scientist A.Q. Khan is freed from house arrest. The Washington
Post. A1-A9. 364
Kararda sözü edilen fırlatma sistemlerinden; nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar atmak üzere
tasarlanmıĢ olan füze, roket ve diğer insansız sistemler anlaĢılmaktadır. Bununla birlikte devlet dıĢı aktör, bu
kararın kapsamında kalan faaliyetleri hiçbir devletin yasal otoritesi olmaksızın gerçekleĢtirilen birey ya da
birimdir. Ġlgili materyal ise, bu tür silahları ve onların fırlatma sistemlerini tasarlamak, geliĢtirmek, üretmek
ya da kullanmaya yarayacak ve ilgili çok taraflı antlaĢma ya da düzenlemelerde yer alan veya ulusal denetim
listelerine konulmuĢ olan madde, teçhizat ve teknolojiyi kapsamaktadır Steyn, B. (2005). Understanding the
ımplications of UN Security Council Resolution 1540. African Security Review, 14(1), 87. 365
Ġnternet: United Nations. (2015). Resolution 1540 adopted by the Security Council at its 4956th meeting, on
28 April 2004- S/RES/1540 (2004). New York: United Nations Official Website. Web:
http://www.un.org/en/ga/search/view_
doc.asp?symbol=S/RES/1540(2004)&referer=http://www.un.org/en/sc/1540/resolutions-and-presidentialstatements/scresolutio
ns.shtml&Lang=E adresinden 3 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 366
Çaycı, S. (Ocak 2006). BM Güvenlik Konseyi‟nin terörle mücadeleye iliĢkin kararları, Stratejik Analiz, 6
(69), 66-69.
144
1540 sayılı Karar; her ne kadar yardım verme ve isteme sorumluluğunu devletlere
yüklüyorsa da, BM üye devletleri tarafından verilecek raporlar için bir haberleĢme merkezi
görevini yapacak bir Komite de kurmuĢtur. 1540 Komitesi; 1540 sayılı Kararın
uygulanmasını izlemek ve desteklemek amacıyla BMGK‟nın yardımcı bir organı olarak
faaliyet yürütmektedir. Komite ayrıca, ülkelerin söz konusu BMGK kararı çerçevesinde
yayılmanın önlenmesi alanında sağladıkları geliĢmeleri takip etmektedir. BMKG 2055
(2012) sayılı Kararı himayesinde kurulan 1540 Komitesi Uzman Grubu‟nda farklı
ülkelerden ve uzmanlık alanlarından seçilen dokuz uzman görev yapmaktadır367
.
1540 Komitesi; ulusal uygulamayı izleme, diğer uluslararası kuruluĢlarla iĢbirliği,
yardımlaĢma ve Ģeffaflık ve medya uzanımı baĢlığı altında 4 çalıĢma grubu368
Ģeklinde
organize olmuĢ ve yıllık bir çalıĢma programı çerçevesinde faaliyet yürütmektedir. Tüm
ülkelerin Komite‟ye ulusal raporlarını sunmaları gerekmektedir. Ancak görev hacminin
büyüklüğü, 1540 sayılı karara uluslararası çapta uyulması için gereken kapasiteyi
aĢmaktadır. Ayrıca, birçok devletin rapor vermemesi komitenin kaynakları üzerindeki
baskıyı arttırmaktadır. Güvenlik Konseyi 1673 (2006), 1810 (2008), 1977 (2011), 2055 ve
(2012) sayılı Kararlar ile 1540 Komitesi‟nin görev süresini uzatmıĢ ve fonksiyonlarını
artırmıĢtır. Komite‟nin geçerli görevi 25 Nisan 2021 tarihinde sona ermektedir.369
5.3. PSI (Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik Ġnisiyatifi)
Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik Ġnisiyatifi (PSI), ilk olarak ABD
BaĢkanı George W. Bush tarafından Krakow/Polonya‟da ifade edilmiĢtir.370
ABD BaĢkanı
Bush, PSI‟yı ilan ettiğinde Ģüpheli yük taĢıyan gemi ve uçakların aranmasına yönelik yeni
367
Ġnternet: Grossman, 2007, 1-2. 368
ÇalıĢma grupları hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Ġnternet: United Nations Security Council 1540
Committe. (2015). Committee: Working Groups. New York: 1540 Committee Offcial Website:
http://www.un.org/en/sc/ 1540/committee/working-groups.shtml adresinden 3 Mayıs 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 369
Ġnternet: United Nations Security Council. (2012). adopting resolution 2055 (2012), security council
expands 1540 committee’s group of experts. New York: UN Official Website. Web:
http://www.un.org/press/en/2012/sc10692.doc.htm adresinden 3 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 370
Bush konuĢmasında “KĠS‟ler veya bunların bileĢenleri intikal halinde iken bunları zapt etme hakkına ve
gerekli izne sahip olmamız gerekmektedir. Bu nedenle bugün silahlardaki bu artıĢla mücadelemize yeni bir
isim vermek istiyorum “PSI”. ABD ve onun koalisyon ortakları Ģüpheli yük taĢıyan gemi ve uçakları arama
ve kanun dıĢı silâh ve teknolojileri zapt etme hakkında yeni bir anlaĢma üzerinde çalıĢmaya baĢlayacağız.
Zaman içerisinde bu iĢbirliğini KĠS‟leri bizim kıyılarımızdan uzak tutacak ve ortak düĢmanlarımızın eline
geçmesini engelleyecek bir seviyeye getireceğiz” demiĢtir. Ġnternet: The White House. (2003). Remarks by
the President to the People of Poland. Washington. White House Official Website. Web: http://georgewbush-
whitehouse.archives.gov/news/releases/2003/05/20030531-3.html adresinden 4 Mayıs 2015 tarihinde
alınmıĢtır.
145
bir uluslararası düzenlemeyi iĢaret etmiĢtir. Kitle imha silahları, bunların fırlatma vasıtaları
ve diğer ilgili malzemenin yayılmasının önlenmesi konusunda mevcut uluslararası
antlaĢmalarda, kontrol rejimlerinde ve ulusal ihracat kontrol sistemlerinde görülen açıkları
kapatmak düĢüncesiyle, 2003 yılında ABD öncülüğünde 10 devlet (Almanya, Avustralya,
Fransa, Hollanda, Ġngiltere, Ġspanya, Ġtalya, Japonya, Polonya, Portekiz) tarafından
baĢlatılmıĢtır.371
Ġlk toplantı 12 Haziran 2003‟te Madrid‟de gerçekleĢtirilmiĢtir. 2015 yılı
itibariyle Türkiye dâhil 105 ülke bu giriĢime destek vermektedir ve Türkiye 21 devletin
bulunduğu Uygulayıcı Uzmanlar Grubunun (Operational Expert Group) üyesidir.372
3–4 Eylül 2003‟te Paris‟te yapılan toplantıda kitle imha silahlarının yayılmasının
önlenmesi sürecinde uygulanacak kuralları içeren bir beyan kabul edilmiĢtir. “PSI Önleme
Ġlkeleri” olarak bilinen doküman, KĠS yayılmasına karĢı etkin önlem almayı, uluslararası
bilgi paylaĢımı, iĢbirliği ve koordinasyonun sağlanmasını, ulusal makamları ve uluslararası
mekanizmaları güçlendirmeyi tavsiye etmektedir. PSI giriĢimi, kitle imha silahları ya da
bunların fırlatma vasıtalarının veya ilgili teknolojilerin kara, hava, deniz yoluyla
yapılabilecek nakilleri üzerinde yoğunlaĢmaktadır. Ülkeler kendi hava, kara deniz
sahalarında yayılmanın önlenmesi için gerekli tedbirleri alabilecekleri için, PSI yoğun
olarak uluslararası deniz yoluyla yapılabilecek nakiller ve denizde denetim harekâtları ön
plana çıkmaktadır. Bununla birlikte, Konteynır Güvenliği GiriĢimi (CSI) ve ilgili rejim PSI
faaliyetlerinin tamamlayıcı unsurudur.
PSI kapsamında yapılan denetim harekâtları; PSI ülkeleri faaliyetlerini, “uluslararası
teamül hukuku kurallarının düzenlenmesi doğrultusunda geliĢen hukuk kuralları, 1540
sayılı BMGK Kararı, SUA Protokolü, Pekin SözleĢmesi, BMGK‟nın 1992 tarihli
BaĢkanlık Açıklaması373
ile BM AnlaĢması‟nın “meĢru müdafaa” hükmüne
371
Nikitin, M.B. (2012). Proliferation security initiative (PSI). CRS report for Congress. Washington:
Congressional Research Service, June 15,2012, 1. 372
Almanya, ABD, Arjantin, Avusturya, Avustralya, BirleĢik Krallık, Danimarka, Fransa, Güney Kore,
Holanda, Ġtalya, Ġspanya, Japonya, Kanada, Norveç, Polonya, Portekiz, Rusya, Singapur, Türkiye, Yeni
Zelanda, Yunanistan. Ġnternet: Proliferation Security Initiative. (2015). Operational experts group. Poland:
PSI Online Info. Web: http://www.psi-online.info/Vertretung/psi/en/04-Operational-Experts-Group/0-
operational-experts-group.html adresinden 4 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 373
Bahse konu BaĢkanlık açıklamasında “Konsey, bölgesel ve küresel dengelerin bozulmasına neden
olabilecek Ģekilde silâh sayısının belli bölgelerde dengesizce artıĢının ve kitle imha silahlarının yayılmasının
önlenmesi maksadıyla; tüm üye ülkelerin silahların kontrolü ve silâhsızlanma konularında AntlaĢmada
belirtilen Ģartlar dâhilinde üzerlerine düĢen sorumluluğu yerine getirmeleri ihtiyacını belirtir.” denilmektedir.
Ġnternet: U.S. Department of State. (2003). Proliferation security ınitiative: statement of ınterdiction principles.
Washington, DC: DOS Offical Website. Web: http://www.state.gov/t/isn/c27726.htm adresinden 5 Mayıs
2015 tarihinde alınmıĢtır.
146
dayandırılmaktadır. PSI giriĢiminin temel hedefleri; KĠS‟lerin yayılmasının önlenmesi, bu
silahların ve ilgili teknolojilerin devlet dıĢı aktörlerin eline geçmesinin önlenmesi;
bağlantılı olarak terör ve silah kaçakçılığı ile mücadele alanlarında iĢbirliği ve etkinliği
arttırmak olmuĢtur. Almanya bayraklı “BBC China” gemisinin PSI çerçevesinde denetime
tâbi tutulduğu harekât, Libya‟nın nükleer programının açığa çıkmasına yol açan süreci
baĢlatmıĢ ve PSI faaliyetlerinin ilk somut sonucunu teĢkil etmiĢtir.
PSI; gönüllülük esasına dayanan bir giriĢim olup, bir teĢkilatı olmayan faaliyetler bütünü
olarak görülebilir. PSI çerçevesinde yapılan faaliyetler, güvenilir istihbarata dayanmakta
ve çoğunlukla çift kullanımlı malzemeler üzerinde yoğunlaĢmaktadır. PSI giriĢiminin
baĢarıya ulaĢması havacılık ve denizcilik sektörünün desteğine, güçlü istihbarat
kaynaklarına, uluslararası iĢbirliğine ve bilgi paylaĢımının baĢarısına bağlı durumdadır.
Gelecekte, Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik GiriĢimi (PSI)‟nin askeri
ve politik önemini giderek artıracağı değerlendirilmektedir.
5.4. GICNT (Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin Küresel GiriĢim)
BaĢkan G.W. Bush ve Vladimir Putin Temmuz 2006‟da Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin
Küresel GiriĢim (Global Initiative to Combat Nuclear Terrorism – GICNT) kurulacağını
müĢtereken deklare etmiĢlerdir. GICNT‟ın kuruluĢ amacı; teröristlerce nükleer ve
radyoaktif maddelerin tedarik edilmesini, kullanılmasını ya da anılan maddelerin illegal
ticaretinin yapılmasını önlemek ve uluslararası iĢbirliğini artırmak olarak açıklanmıĢtır.
Bahse konu sayılanların dıĢında nükleer tesislere yönelik düĢmanca saldırıları önlemek ve
nükleer ve radyolojik madde kullanılarak gerçekleĢtirilen olaylara cevap vermek ve
sonuçlarını hafifletmek de giriĢimin hedefleri arasındadır.
Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin Küresel GiriĢim nükleer terörizmin önlenmesi,
durdurulması ve güçlü bir cevap verebilmek için oluĢturulmuĢ gönüllülük esasına dayalı
uluslararası bir inisiyatiftir. ABD ve Rusya‟nın eĢ baĢkan olduğu Küresel GiriĢim‟in 2015
itibariyle 86 üye devleti ve 5 resmi gözlemcisi bulunmaktadır. GICNT bugüne kadar
50‟nin üzerinde faaliyet gerçekleĢtirmiĢtir.374
Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin Küresel
374
Ġnternet: Global Initiative to Combat Nuclear Terrorism. (2015). GICNT partner nations and official
observer organizations. Washington: GICNT Official Website. Web: http://www.gicnt.org/partners.htm
adresinden 5 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.
147
GiriĢim; tarafların yayılmanın önlenmesi, yayılmayla mücadele ve terörizmle mücadele
tecrübelerinden yararlanarak küresel bir altyapı oluĢturmaya çalıĢmaktadır.
Ġnisiyatifin ilk genel toplantısı, 30–31 Ekim 2006 yılında Fas‟ın baĢkenti Rabat‟ta
gerçekleĢtirilmiĢtir. ÇalıĢmalarda esas alınmak üzere GICNT Ġlkeler Beyanı (Statement of
Principles - SOP) yayımlanmıĢtır. Söz konusu Ġlkeler Beyanı, nükleer terörizmin
önlenmesi, teĢhis edilmesi, karĢı bir pozisyonun belirlenmesi ve anılan konularda iĢbirliği
yapılması için GICNT ortakları tarafından gönüllü olarak uygulamaktadır. Ġlkeler Beyanı
nükleer terörizmin teĢhisi, önlenmesi ve mücadele için sekiz temel nükleer güvenlik
prensibi belirlemiĢtir.375
6. ULUSLARARASI ORGANĠZASYONLAR
Yayılmanın önlenmesi, silahların denetimi, silahsızlanma hususlarında devletlerin yanı sıra
uluslararası kuruluĢlar, hükümetlerararası örgütler, sivil toplum kuruluĢları faaliyet
yürütmektedir. Bunlar arasında uluslararası organizasyon olarak sınıflandırabileceğimiz
BirleĢmiĢ Milletler, Silahsızlanma Konferansı (CD), Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı
(IAEA), Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW), Nükleer Denemelerin
Kapsamlı Yasaklanması Örgütü Hazırlık Komisyonu gibi organizasyonlar uluslararası
alanda görevli organizasyonlardır.
Bölgesel tasnife tabi tuttuğumuzda; Euro-Atlantik bölgesinde NATO, Avrupa Birliği,
AGĠT (OSCE), Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM), Euro-Atlantik Ortaklık
Konseyi (EAPC), Nükleer Enerji Ajansı (NEA), Kuzey Atlantik Meclisi(NAA), Bağımsız
Devletler Topluluğu (CIS), Uluslararası Bilim ve Teknoloji Merkezi (ISTC), Asya
kıtasında ASEAN, Orta Doğu‟da Silahların Kontrolü ve Bölgesel Güvenlik (ACRS), Kore
Yarımadası Enerji GeliĢimi Örgütü (KEDO), Altılı GörüĢmeler, Orta Doğu‟da Silah
Ticaretini Sınırlandırma Daimi BeĢ Çabaları (P–5), Bölgesel ĠĢbirliği için Güney Asya
375
Nükleer ve radyolojik maddelerin kontrolü, sayımı ve korunmasına yönelik sistemin geliĢtirilmesi, sivil
nükleer tesislerin güvenliğinin artırılması, nükleer ve radyolojik maddelerin yasadıĢı ticaretini teĢhis ve
önleme, nükleer ve radyolojik maddelerin kontrolü ve güvenliğini sağlamak için arama, müsadere ve emniyet
yeteneklerinin güçlendirilmesi, nükleer ve radyolojik madde arayıĢında olan teröristlerin kaynakların ve
güvenli alanların minimize edilmesi, nükleer terörizme iliĢkin faaliyetlerle mücadele etmek amacıyla yeterli
yasal çerçevenin oluĢturulması, nükleer terörizm faaliyetlerinin sonuçlarını hafifletmek için gerekli
tedbirlerin alınması, bilgi paylaĢımının teĢvik edilmesi gibi ilkelerdir. Ġnternet: Global Initiative to Combat
Nuclear Terrorism. (2015). Statement of principles. Washington: GICNT Official Website. Web:
http://www.gicnt.org/partners.htm adresinden 5 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.
148
Birliği (SAARC), Afrika‟da Afrika Birliği/Afrika Birliği Örgütü (OAU), Latin Amerika‟da
Nükleer Maddelerin Denetimi için Brezilya-Arjantin Ajansı (ABACC), Amerikan
Devletleri Örgütü (OAS), Latin Amerika ve Karayipler'de Nükleer Silahların
Yasaklanması Örgütü (OPANAL) gibi kuruluĢlar çalıĢma yürütmektedir.
Söz konusu sayılanların yanı sıra çeĢitli kıtalardan birçok ülkeyi içeren yapıları nedeniyle
tasnife tabi tutulmayan G–8, Bağlantısızlar Hareketi (NAM) gibi organizasyonlar da
silahsızlanma çabaları ile ilgili faaliyet yürütmektedir. ÇalıĢmamızda yalnızca uluslararası
alanda faaliyet yürüten organizasyonlardan bahsedilecektir.376
BirleĢmiĢ Milletler
uluslararası barıĢ ve güvenliğin tesisi ve korunması ile ilgili yegâne yetkili uluslararası
örgüt olması ve uluslararası antlaĢmaların BM çoğunlukla himayesinde yapılması
nedeniyle BM‟ye ayrıntılı olarak değinilecektir.
6.1. BirleĢmiĢ Milletler
BirleĢmiĢ Milletler‟in (United Nations -UN) kuruluĢ amaçları; “uluslararası dostça iliĢkiler
geliĢtirmek, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda uluslararası iĢbirliğini sağlamak ve
üyelerin dıĢ politikalarını uyumlaĢtıran bir merkez olmaktır” Ģeklinde BM ġartı‟nda
tanımlanmıĢtır.377
BM ġartı‟nın ruhuna uygun olarak uluslararası barıĢ ve güvenliğin
korunması, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi ve genel ve tam bir
silahsızlanmayı sağlamak amacıyla muhtelif faaliyetler yürütmekte, uluslararası iĢbirliğinin
artırılması için çaba göstermekte ve silahların kontrolü ve silahsızlanma düzenlemelerine
öncülük ve mihmandarlık yapmaktadır. BirleĢmiĢ Milletler bu görevlerini Genel Kurul
(UNGA), Güvenlik Konseyi (UNSC), Silahsızlanma Komisyonu (UNDC), Silahsızlanma
Konferansı (CD), Silahsızlanma AraĢtırmaları Ġçin BM Enstitüsü (UNIDIR) ve BirleĢmiĢ
Milletler Silahsızlanma ĠĢleri Ofisi (UNODA) vasıtasıyla yerine getirmektedir.
BM ġartı‟nın 11‟inci maddesi, Genel Kurul‟a silahlanmaya iliĢkin çerçevenin
düzenlenmesi ve silahsızlanma faaliyetlerini yönetme gibi uluslararası barıĢ ve güvenliğin
korunması ve silahsızlanma konularında iĢbirliğini artırıcı tavsiyelerde bulunmak yetkisi
376
Bölgesel organizasyonlar için bk. Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies – CNS.
(2015). Inventory of İnternational nonproliferation organizations & regimes - nonproliferation organizations.
Monterey, CA: James Martin Center Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/inf.pdf
adresinden 6 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 377
Karluk, S.R. (1998). Uluslararası ekonomik, mali ve siyasal kuruluşlar. (Dördüncü baskı). Ankara:
Turhan Kitabevi, 110.
149
vermiĢtir.378
Genel Kurul silahsızlanma ile ilgili yetkisini, Birinci Komite, Silahsızlanma
Komisyonu ve Genel kurul Kararları gibi araçlarla yürütmektedir. Birinci Komite
(Silahsızlanma ve Uluslararası Güvenlik Komitesi - The Disarmament and International
Security Committee) kitle imha silahları ve silahsızlanma hususlarında faaliyetler
yütürmektedir. Bunun yanı sıra Genel Kurul tarafından 1952 yılında kurulan BM
Silahsızlanma Komisyonu (United Nations Disarmament Commission - UNDC)
silahsızlanma sorunlarının çözümü konusunda düzenli çalıĢmalar yapmaktadır.379
Uluslararası barıĢ ve güvenliğin tesisi ve uluslararası ekonomik ve insan kaynağının asgari
düzeyde silahlanmaya ayrılması çağrısı yapan BM ġartı‟nın 26‟ncı maddesi çerçevesinde
faaliyet yürüten BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi - BMGK (United Nations Security
Council -UNSC) silahların kontrolü ve silahsızlanma faaliyetlerinde temel teĢkil edecek
kararlar alabilmektedir. BM ġartı VII Bölümüne uygun olarak kabul edilen 1540 sayılı
Karar kitle imha silahlarıyla mücadelede (counterproliferation) en büyük yasal zemin
olarak gösterilmektedir. Güvenlik Konseyi, kolektif güvenliğin sağlanmasına yönelik
olarak ve silahların indirimi konusunda genel düzenlemeler yapılması amacıyla tematik
toplantılar düzenlemektedir.
BM Silahsızlanma Komisyonu (United Nations Disarmament Commission -UNDC) Genel
Kurul‟un Ocak 1952 tarihli ve 502 (VI) sayılı Kararı ile kurulmuĢtur. UNDC Güvenlik
Konseyi‟nin altında silahsızlanma meseleleri ilgilenmektedir. 1959 sonrasında nadiren
toplanan Komisyon 1978 yılındaki Genel Kurul Birinci Özel Oturumu‟nda Genel Kurula
yardımcı olarak ve BM üyesi tüm devletlerin katıldığı bir yapıda selefinin yerine yeniden
kurulmuĢtur. UNDC; Genel Kurul, ÇalıĢma Grupları vasıtasıyla beĢ coğrafi gruba ayrılarak
çalıĢmalarını yürütmektedir. Silahların kontrolü ve silahsızlanmaya iliĢkin tavsiye kararlar
konsensüs ile alınmakta ve anılan konularda yıllık olarak Genel Kurul‟a rapor
sunmaktadır.380
378
Gönlübol, M. (1978). Uluslararası Politika, İlkeler, Kavramlar, Kurumlar. (Birinci baskı). AÜSBF
Yayınları, Ankara, 522. 379
Söz konusu Komisyon her yıl 3 haftalık süreyle Nisan ve Mayıs aylarında toplanmaktadır. Bunların yanı
sıra, BM Genel Kurulu özel oturumlar tertip ederek silahların kontrolü ve silahsızlanma süreçlerini
etkinleĢtirmeye çalıĢmaktadır. Bu Özel oturumların üç tanesi Silahsızlanma (SSOD) ile ilgilidir. SSOD-I
1978, SSOD-II 1982 ve SSOD-III 1988 yılında gerçekleĢtirilmiĢtir. 1995‟ten bu yana IV. Özel Oturumun
yapılması için çeĢitli çağrılar yapılmıĢ ve çalıĢma grupları oluĢturulmuĢtur. 380
Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). United Nations Disarmament
Commission - UNDC. New York, NY: United Nations Official Website:
http://www.un.org/disarmament/HomePage/ DisarmamentCommission/UNDiscom.shtml adresinden 7 Mayıs
2015 tarihinde alınmıĢtır.
150
BirleĢmiĢ Milletler Örgütünün çalıĢmaya baĢlaması ile birlikte birtakım silahların denetimi
antlaĢmaları ve giriĢimler baĢlatılmıĢtır. Bu amaçla ilk olarak BMGK Kararı ile ġubat
1947‟de Silahsızlanma Komisyonu kurulmuĢtur. Müteakiben Ocak 1952‟de Genel Kurul
Kararıyla Silahsızlanma Tek Komisyonu kurulmuĢtur. 1959 yılında ise ABD ve SSCB
ağırlıklı olarak çalıĢan On Devletler Komitesi kurulmuĢtur. 1962-68 yılları arasında On
Sekiz Ulus Silahsızlanma Komitesi olarak isimlendirilen Komite, 1969‟dan itibaren üye
sayısı geniĢletilerek Silahsızlanma Komitesi Konferansı adını almıĢtır.381
Silahsızlanma
Konferansı ise (The Conference on Disarmament - CD) yılında çok taraflı müzakereleri
yürüten bir forum olarak 1979 yılında kurulmuĢtur. 2015 yılı itibariyle 65 üyeli bir forum
durumundadır.382
Silahsızlanma Konferansı; nükleer silahlanma yarıĢının durdurulması, nükleer nitelikli
savaĢların önlenmesi, radyolojik silahlar gibi yeni tip kitle imha silahlarının tedarikinin
önlenmesi amacıyla yapılan silahların kontrolü ve silahsızlanma antlaĢmalarına temel
teĢkil eden taslak metinlerin oluĢturulmasında stratejik bir görev üstlenmektedir.
Silahsızlanma Konferansı ve selefleri; NPT, Deniz Yatağı AntlaĢması, Kimyasal Silahlar
SözleĢmesi, Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢmesi gibi antlaĢmaların görüĢülmesine
zemin sağlamıĢtır. 1990‟lı yıllarda Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması‟nın (CTBT)
taslak metni oluĢturulurken CD 3 yıl boyunca ciddi çabalar sarfetmiĢtir.
2015 itibariyle Silahsızlanma Konferansı gündeminde, Fisil Materyallerin (Üretiminin)
Yasaklanması AntlaĢması, dıĢ uzayda silahlanma yarısının önlenmesine yönelik bir
uluslararası metin oluĢturma (Prevent an Arms Race in Outer Space - PAROS) ve Negatif
Güvenlik Teminatları AntlaĢması (NSA) taslakları görüĢülmekte ve uzlaĢma sağlanmaya
çalıĢılmaktadır.
Silahsızlanma Konuları DanıĢma Kurulu; BM Genel Kurulu 10‟uncu özel oturumunda
yayımlanan nihai belge çerçevesinde 1978 yılında kurulmuĢ ve bugün için Genel Kurul‟un
1999 tarihli ve 51/418 Kararı himayesinde faaliyet yürütmektedir. Söz konusu Kurul‟un;
BirleĢmiĢ Milletler sistemi içinde, BirleĢmiĢ Milletler ya da kurumların himayesinde
381
Pazarcı, 2009, 520. 382
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015). Conference on Disarmament (CD). Washington: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/conference-on-disarmament/adresinden 7 Mayıs 2015
tarihinde alınmıĢtır.
151
çalıĢmalar ve araĢtırmalar yapmak, silahların sınırlandırılması ve silahsızlanma alanındaki
konularda Genel Sekretere tavsiyelerde bulunmak, BirleĢmiĢ Milletler Silahsızlanma
AraĢtırmaları Enstitüsü (UNIDIR) Mütevelli Heyeti olarak hizmet etmek, BirleĢmiĢ
Milletler Silahsızlanma Bilgi Programının uygulanmasına iliĢkin Genel Sekretere
tavsiyelerde bulunmak gibi görevleri bulunmaktadır. 15 üyeden oluĢan DanıĢma Kurulu
yılda iki kez Genel Kurul‟a rapor sunmaktadır.383
BM Silahsızlanma AraĢtırmaları Enstitüsü (UN Institute for Disarmament Research -
UNIDIR); BM üyesi devletleri ve uluslararası toplumu uluslararası güvenlik meseleleri
hakkında bilgilendirmek, silahsızlanma çabalarına yardımcı olmak ve böylece ekonomik,
sosyal ve güvenlik koĢullarını iyileĢtirmek amacıyla BM Genel Kurulu tarafından 1980
yılında kurulmuĢtur. UNIDIR, silahsızlanma ve güvenlik alanlarında objektif, ampirik ve
kapsamlı araĢtırma ihtiyacı sonucu ortaya çıkmıĢtır.
Enstitü, nükleer silahlar ve silahsızlanma çabaları hakkında uluslararası topluma tam ve
çeĢitlendirilmiĢ bilgi sunmak, tüm devletlerin silahsızlanma faaliyetlerine katılımını teĢvik
etmek, mevcut silahsızlanma müzakerelerine ve nükleer silahların azaltılması çabalarına
destek vermek, uzun dönemli ve derinlikli silahsızlanma analizleri yapmakla
görevlendirilmiĢtir. Bilimsel araĢtırmaların rahat ve tarafsız Ģekilde yürütülebilmesi
maksadıyla Enstitü‟nün BM içerisinde özerk bir varlık olarak faaliyet yürütmesi
öngörülmüĢtür. UNIDIR, araĢtırma projeleri, yayınlar, küçük toplantılar vasıtasıyla mevcut
ve muhtemel güvenlik sorunlarını analiz etmektedir. UNIDIR‟ın taktik nükleer silahlardan
mülteci güvenliğine, siber savaĢtan bölgesel güven artırıcı önlemlere ve hatta küçük
silahların azaltılmasına iliĢkin hususlara kadar çok çeĢitli güvenlik meselelerinde çalıĢma
yürütmektedir.384
BirleĢmiĢ Milletler Silahsızlanma ĠĢleri Ofisi – UNODA 1998 yılında BM Genel
Sekreterliğine bağlı Silahsızlanma Departmanı olarak kurulmuĢtur. UNODA‟nın temelleri
1982 yılında Genel Kurul tarafından yapılan ikinci özel silahsızlanma oturumundaki
tavsiye kararlarına dayandığını söylemek mümkündür. 1992 yılında Siyasi ĠĢler
383
Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs - UNODA. (2015). Advısory board on
dısarmament matters. New York, NY: United Nations Official Website. Web:
http://www.un.org/disarmament/HomePage/AdvisoryBoard/AdvisoryBoard.shtml adresinden 8 Mayıs 2015
tarihinde alınmıĢtır. 384
Ġnternet: The United Nations Institute for Disarmament Research - UNIDIR. (2015). About UNIDIR: the
ınstitute. Geneva 10, Switzerland: UNIDIR Official Website. Web: http://www.unidir.org/about/the-institute
adresinden 9 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.
152
Departmanı‟nın alt birimi olarak Silahsızlanma ĠĢleri Merkezi‟ne (Centre for Disarmament
Affairs) dönüĢtürülmüĢtür. 1997 yılı sonunda Silahsızlanma ĠĢleri Departmanı (Department
for Disarmament Affairs – DDR) olarak adı değiĢtirilmiĢtir. 2007 yılında BM
Silahsızlanma ĠĢleri Ofisi (United Nations Office for Disarmament Affairs) olarak yeniden
dönüĢtürülmüĢtür.385
UNODA; yayılmanın önlenmesi ve nükleer silahsızlanma faaliyetlerini desteklemek,
biyolojik ve kimyasal silahlara iliĢkin mevcut silahsızlanma rejimlerini güçlendirmek,
konvansiyonel silahlar (özellikle kara mayınları ve küçük silahlar) ile ilgili silahsızlanma
çabalarına katkıda bulunmak gibi sorumluluklar üstlenmiĢtir. UNODA aynı zamanda
çatıĢma sonrası pratik silahsızlanma önlemlerinin uygulanması ve geliĢtirilmesi çabalarını
desteklemekte ve çatıĢan tarafların silahsızlandırılması ve sivil topluma kazandırılması gibi
süreçlerde yer alabilmektedir.
6.2. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA)
HiroĢima ve Nagazaki‟ye atılan nükleer bombaların yarattığı dehĢet ve yaĢanan insanlık
trajedisinin bir daha yaĢanmamasını temin etmek amacıyla BirleĢmiĢ Milletler‟in Birinci
Genel Kurul toplantısında üye devletler tarafından atom enerjisinin barıĢçıl çerçevede
kullanılması ve denetlenmesi kararı alınmıĢtır.386
Bu amaçla Atom Enerjisi Komisyonu
(UNAEC) kurulmuĢtur.387
UNAEC, BM Güvenlik Konseyi üyeleri ve Kanada
temsilcisinden oluĢmuĢtur. Komisyon çalıĢmaları çerçevesinde en dikkat çeken somut
giriĢim, ABD temsilcisi Bernard Baruch tarafından 14 Haziran 1946‟da sunulan öneridir.
Baruch Planı‟nın388
belki de en farklı özelliği, dünya güvenliğine potansiyel tehdit olan
tüm atom enerjisi faaliyetlerinin denetimi ya da elde tutulmasından sorumlu olmak üzere
385
Ġnternet: The United Nations-UN. (2015). United nations office for disarmament affairs (UNODA).
Geneva 10, Switzerland: UNIDIR Official Website. Web: http://www.un.org/disarmament/about/contact/
adresinden 9 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 386
BirleĢmiĢ Milletler Birinci Genel Kurulu Kararı için bk. Ġnternet: United Nations. (2015). Establishment
of a commission to deal with the problems raised by the discovery of atomic energy, A/RES/1(I). Adopted on
On 24 January 1946. New York: United Nations Official Website. Web: http://www.un.org/ga/search/
view_doc.asp?symbol=a/res/1(i) adresinden 10 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 387
Komisyon, 1952 yılında Konvansiyonel Silahlar Komisyonu ile birleĢtirilerek Silahsızlanma Komisyonu
adını almıĢtır. 388
ABD DıĢiĢleri Bakanlığı bünyesinde kurulan danıĢma komitesinin yayımladığı Acheson-Lilienthal
raporuna dayanmaktadır. Söz konusu raporda uluslararası denetim anlamına gelen bazı önerilerde
bulunulmuĢ ve bu çerçevede bir uluslararası akreditasyon kurumu gibi çalıĢacak yapının (Atomic
Development Authority) kurulması önerilmiĢtir.
153
kurulmasını önerdiği uluslararası kurumun (International Atomic Development Authority)
yaptırım ve cezalandırma konularında da yetkili olmasıdır.389
Komisyon, ABD ve SSCB
arasındaki birtakım anlaĢmazlıklar nedeniyle 1949 yılında kendini feshetmiĢtir.390
1950‟lerde SSCB‟nin atom bombasını elde etmesi, nükleer silahlanma rekabetini
baĢlatmıĢtır. ABD BaĢkanı Eisenhower, 1953 yılında BM Genel Kurulu‟na hitaben yaptığı
“Atoms for Peace391
” konuĢmasında, olası bir nükleer savaĢın insanlığın sonunu
getirebileceğini belirtmiĢ ve tüm insanlığın yararına, mutluluğuna, refahına, sağlığına ve
dünya barıĢına katkı sunma potansiyeli içeren nükleer teknolojinin kabul edilebilir bir
denetim ve kontrol mekanizması içerisinde anılan yararlar doğrultusunda kullanılması için
herkesin bazı fedakârlıklar yapması gerektiğini vurgulamıĢtır. Eylül ABD 1954‟te, Genel
Kurul‟a bölünebilir maddelerin kontrolünü sağlayacak uluslararası bir ajansın kurulması
teklifi sunmuĢtur. Kurulacak ajansın bir çeĢit uluslararası nükleer banka olması
arzulanmıĢtır.392
ABD ayrıca uluslararası bilimsel bir konferans toplanması ve nükleer
enerjinin barıĢçıl yönlerinin bu konferansta değerlendirilmesi çağrısı yapmıĢtır.
Ağustos 1955‟te Cenevre‟de Atom Enerjisinin BarıĢçıl Kullanımına ĠliĢkin Uluslararası
Konferans düzenlenmiĢ ve 1956‟da IAEA‟nın Statüsü Konferansı‟nın yapılmasına giden
yolu açmıĢtır. Taslak metinler üzerinde yapılan uzun müzakereler neticesinde 29 Temmuz
1957 tarihinde 130 devletin desteğiyle IAEA‟nın Statüsüne ĠliĢkin AntlaĢma imzalanmıĢtır.
2015 itibariyle 164 üye devlet, 77 hükümetler arası örgüt ve sivil toplum örgütü IAEA‟ya
taraf (resmi ya da gönüllü) durumdadır.393
IAEA, BirleĢmiĢ Milletlerin uzman kuruluĢlarından biri olmayıp sistem içerisinde yer alan
bağımsız ve hükümetlerararası bir örgüttür.394
BM Genel Kurulu‟na karĢı sorumludur.
IAEA‟nın Genel Konferans, Guvernörler Kurulu ve Sekretarya‟dan oluĢan üç temel organı
bulunmaktadır. Tüm üye ülkelerin katılımıyla oluĢan Genel Konferans Ajans‟ın en yüksek
389
Denk, 2011, 93-136. 390
Kibaroğlu, 1999, 23-39. 391
Ġnternet: International Atomic Energy Agency –IAEA. (2015). Member States of the IAEA. Vienna:
International Atomic Energy Agency – IAEA Official Website. Web:
https://www.iaea.org/about/memberstates adresinden 12 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 392
Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi amacıyla IAEA‟nın bir nükleer banka gibi oluĢturulma arzusu;
barıĢçıl faaliyetlerde kullanılacak fisil materyallerin uluslararası bankadan sağlanması tartıĢmalarına temel
teĢkil etmektedir. 393
IAEA; 2500‟e yakın profesyonel ve yardımcı personel, yıllık 314 milyon Avro toplam bütçeye sahip
devasa bir örgüt haline gelmiĢtir. Merkezi Viyana‟da olan Örgüt‟ün New York ve Cenevre‟de iki irtibat ofisi
ve Tokyo ve Toronto‟da bölgesel güvence denetimi (safeguards) ofisi bulunmaktadır. 394
Fischer, 1997, 205.
154
karar alma merciidir. 35 üyesi bulunan Guvernörler Kurulu üye ülkeler arasından iki
yıllığına seçilen temsilcilerden oluĢmaktadır.395
BM Güvenlik Konseyi‟nin 5 Daimi Üyesi
Guvernörler Kurulu‟nun da daimi üyeleri durumundadır. Sekreterlik bir genel direktör ve
üye ülkelerden seçilen 2556 personelden oluĢmaktadır. Güvence denetimine tabi 180
devlete ait tesisler nükleer Silahların yayılmasını önlemek amacıyla 200 denetçi 1000‟den
fazla tesisi IAEA Güvence Denetimi Sistemi kapsamında denetlemektedir.396
Ajansın amaçları; atom enerjisinin dünya refahına, barıĢına ve sağlığına katkıda bulunması
imkânlarını geliĢtirmek ve bu amaçtaki çalıĢmaları hızlandırmaktır. Atom enerjisinin askeri
amaçlarla kullanılmasının önlenmesi de Ajansın üstlendiği görevlerden biridir. Ajans
özellikle, atom enerjisinin barıĢçıl amaçlarla kullanılmasına yönelik dünyadaki tüm
çalıĢmaları desteklemek ve yardımcı olmak, nükleer alanda teknik ve bilimsel bilginin
değiĢtirilmesini teĢvik etmek, bilim adamlarının ve uzmanların değiĢimi ve eğitimini teĢvik
etmek, sağlanan yardımın kötü amaçlarla kullanılmamasına yönelik koruma tedbirleri
almak ve uygulamak, nükleer güvenlik standartlarını belirlemek gibi görevleri yerine
getirmektedir.
IAEA, bağlayıcılığı olan bir kuruluĢ olmamasına rağmen IAEA‟nın önerileri pek çok ülke
tarafından ulusal standartların belirlenmesi ya da düzenlemelerin yapılıĢı sırasında temel
kaynak olarak alınmaktadır. IAEA‟nın herhangi bir nükleer kaza durumuna hazırlık ve
tehlike durumunda alınacak tedbirler ve yapılacaklarla ilgili 27 Ekim 1986‟da yürürlüğe
giren Nükleer Kazaların Erken Haber Verilmesi AntlaĢması ve 26 ġubat 1987 tarihinde
yürürlüğe giren Radyoaktif Tehlike ve Nükleer Bir Kaza Durumunda YardımlaĢma
AnlaĢması gibi uluslararası anlaĢmaların hazırlanmasında önemli görev üstlenmiĢtir.397
IAEA aynı zamanda Rarotonga, Tlatelolco ve özellikle Nükleer Silahların Yayılmasının
Önlenmesi AntlaĢmalarının uygulanmasını sağlamakla yükümlüdür.398
395
Ġnternet: International Atomic Energy Agency –IAEA. (2015). IAEA by numbers - at a glance. Vienna:
International Atomic Energy Agency – IAEA Official Website. Web: https://www.iaea.org/about/by-the-
numbers adresinden 13 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 396
Ġnternet: T.C. Viyana Daimi Temsilciliği. (2013). Uluslararası Organizasyonlar Hakkında Bilgiler.
Viyana: Türkiye BirleĢmiĢ Milletler Viyana Daimi Temsilciliği resmi internet sitesi: Web:
http://bmviyana.dt.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx?ID=122115 adresinden 13 Mayıs 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 397
Karluk, 1998, 138. 398
Fischer, 1997, 466.
155
6.3. Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması Örgütü (CTBTO)
Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AnlaĢması Örgütü (Comprehensive
Nuclear-Test-Ban Treaty Organization –CTBTO), 19 Kasım 1996 yılında New York‟ta
kurulmuĢtur. Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AnlaĢmasına imza atan
devletlerin finanse ettiği CTBTO, imzacı devletlerden oluĢan Genel Kurul (Hazırlık
Komisyonu - Preparatory Commission olarak da bilinir.) ve Geçici Teknik Sekretarya
(Provisional Technical Secretariat) olmak üzere iki ana organdan müteĢekkildir.
Hazırlık Komisyonun ana misyonu; AnlaĢmada öngörülen küresel doğrulama rejimini
kurmak ve böylece AnlaĢma yürürlüğe girinceye kadar sistemi kullanıma hazır hale
getirmektir. Küresel ölçekte 321 izleme istasyonu (monitoring station) ve 16 radyonüklit
laboratuar kurulması öngörülmüĢtür. Hâlihazırda 250 civarında istasyon faaliyet
yürütmekte ve uydu vasıtasıyla Viyana‟da yerleĢik Uluslararası Veri Merkezi‟ne
(International Data Center - IDC) veri aktarımı yapılmaktadır. Komisyonun üç yardımcı
organı vardır: A ÇalıĢma Grubu, idari ve bütçe ile ilgili konulardan sorumludur; B ÇalıĢma
Grubu, doğrulama süreçlerinden sorumludur ve DanıĢma Grubu, finansal, bütçe ve ilgili
idari konulara bakmaktadır.
Geçici Teknik Sekretarya 70 taraf ülkeden 270 personel ile 1997 yılında çalıĢmaya
baĢlamıĢtır. Sekretarya; izleme istasyonları ve radyonüklit laboratuvarlarının kurulması ve
faaliyetleri ile ilgili süreçlerde taraf devletlerle iĢbirliği yapmakla yükümlendirilmiĢtir.
6.4. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW)
Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü, Kimyasal Silahların GeliĢtirilmesinin,
Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanılmasının Yasaklanması ve Ġmhası SözleĢmesini
iĢleyiĢini denetlemektedir. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (Organisation for the
Prohibition of Chemical Weapons – OPCW), 192 taraf devletin temsilcilerinden
oluĢmaktadır.
OPCW üye devletleri, diğer taraf devletlerin kimyasal silah tehdidi veya saldırı altında
olması durumunda bu devletlere yardım etmekle yükümlüdür. Kimyasalların barıĢçıl
kullanımı için OPCW‟nin imza attığı birçok uluslararası iĢbirliği programı vardır.
156
Lahey‟de bulunan OPCW Teknik Sekretaryası bünyesinde yaklaĢık 500 personel
çalıĢmaktadır.399
SözleĢme yürürlüğe girdiği 1997 yılından itibaren 31 Aralık 2013‟ kadar geçen sürede
deklare edilen 1-2-3 kategorilerindeki toplam kimyasal ajandan Kategori 1‟in % 82‟sine
denk gelen 57,594 metrik ton, Kategori 2‟nin % 45‟ine denk gelen 920 metrik ton,
Kategori 3‟ün %100‟üne denk gelen 417,825 adet kimyasal ajan OPCW gözetiminde imha
edilmiĢtir.400
6.5. Biyolojik Silahlar SözleĢmesi Ad Hoc Grubu
Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟nin bir doğrulama mekanizmasının olmaması, söz konusu
AntlaĢma‟ya uyulup uyulmadığının denetimini imkânsız kılmaktadır. Uluslararası yasal
bağlayıcılığı olan bir doğrulama (verification) sisteminin oluĢturulması için Biyolojik
Silahlar SözleĢmesi‟ne ek bir protokol konulması ve denetim organı kurulması 1986‟dan
beri tartıĢmalı durumdadır. Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢme‟sinin 1986 yılında
gerçekleĢtirilen II‟nci Gözden Geçirme Konferansı‟nda, taraf devletler AntlaĢma‟nın
uygulanmasını güçlendirmek amacıyla alınan güven artırıcı önlemleri (CBMs) yıllık olarak
BirleĢmiĢ Milletlere bildirmeyi kabul etmiĢlerdir.
Eylül 1991‟de toplanan 3‟üncü Gözden Geçirme Konferansı‟nda, Resmi Uzmanlar Ad Hoc
Grubu (VEREX) kurulmasına karar verilmiĢtir. Bu Grup; doğrulama tedbirlerini bilimsel
ve teknik bakıĢ açısıyla tanımlama ve incelemekle görevlendirildi. Bunun yanı sıra 3 yeni
güven artırıcı önlem (CBMs) tespit edilmiĢtir. Bu önlemler; düzenleyici ve yasal
deklarasyonlar, yıllardaki savunma ve saldırı amaçlı biyolojik Ar-Ge programları ile ilgili
geçmiĢ faaliyetler deklarasyonu, aĢı üretim yerlerini de ihtiva eden tesisler
deklarasyonlarıdır.
Üçüncü Gözden Geçirme Konferansı sonrası 1992 ve 1993 yılları arasında gerçekleĢtirilen
toplantılarda, Görevli Uzmanlar Ad Hoc Grubu (VEREX) 21 potansiyel doğrulama tedbiri
399
Örgüt‟ün Genel Direktörlüğü Büyükelçi Ahmet ÜZÜMCÜ tarafından yürütülmektedir. Ġnternet:
Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (2015). About OPCW: Highlights. Hague,
Netherlans: OPCW Official Website. Web: https://www.opcw.org/index.php?eID=dam_frontend_push&doc
ID=17585 adresinden 15 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 400
Ġnternet: Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (2014, August). Note by the
Director–General summary of verification activities in 2013. Hague: OPCW Official Website. Web:
https://www.opcw.org/index.php?eID=dam_frontend_push&docID=17585 adresinden 15 Mayıs 2015
tarihinde alınmıĢtır.
157
belirlemiĢtir. Bu doğrulama tedbirleri seçilirken SözleĢmenin etkinliğini artırmak ve
uygulanmasını güçlendirmek temel kıstaslar olarak belirlenmiĢtir. Bunun yanı sıra ABD-
Rusya ve Ġngiltere biyolojik tesislerinde yapılan araĢtırmaların Biyolojik Silahlar
SözleĢmesi‟ne uyumunun taraf devletlerce denetlenmesi konusunda anlaĢmaya
varmıĢladır. Bu kapsamda 1993 ve 1994 yılları arasında karĢılıklı ziyaretler
gerçekleĢtirilmiĢtir. 401
23 Eylül 1994‟te SözleĢme‟nin doğrulama önlemlerinin görüĢüleceği Özel Konferans
(Special Conference) düzenlenmiĢtir. Konferans‟ta tüm taraf devletlerin katılımına açık bir
Ad Hoc Grup (Özel Amaçlı/Geçici Grup) kurulmasına karar verilmiĢtir. 1996‟da
gerçekleĢtirilen 4‟üncü Gözden Geçirme Konferansı‟nda SözleĢme‟ye uyumu izleyecek
Ģekilde bir doğrulama rejiminin kurulması ve bunun kapsamı üzerine müzakereler
yürütülmüĢtür.
Konferans‟ın Sonuç Deklarasyonu‟nda kurulacak doğrulama rejimin en geç 2001 yılına
kadar faaliyete geçmesi ve barıĢçıl bakteriyolojik faaliyetler ve salgın hastalıklar alanında
uluslararası iĢbirliğinin geliĢtirilmesi için yeni güven artıcı önlemler alınmasına karar
verildiği duyurulmuĢtur. Bu kapsamda, 1 Ocak 1946 sonrasındaki savunma ve saldırı
amaçlı biyolojik araĢtırma ve geliĢtirme programlarının deklare edilmesi, aĢı üretim
tesislerinin bildirilmesi ve 1997 den sonraki dönemde güven artırıcı önlemlere iliĢkin özet
bilgi tablosunun deklare edilmesi gibi önlemleri ihtiva etmektedir. Türkiye‟nin de
aralarında bulunduğu 70 devlet (2015 Haziran itibariye 57 devlet )402
CBMs (Confidence
Building Measures - Güven Artırıcı Önlemler) bildiriminde bulunmuĢtur.
2000 yılında yapılan toplantılarda ve 2001‟deki 5‟inci Gözden Geçirme Konferansı‟nda
ABD de taslak Doğrulama Protokolü‟ne karĢı çıktığını ve Ad Hoc Grubun dağıtılması
gerektiği iddialarını yinelemiĢtir. 6.5 yıl süren müzakereler ve yapılan 24 toplantı
sonrasında Protokol‟ün imzalanamayacağı konusunda net bir kanı oluĢmuĢtur.
401
Ġnternet: Organisation for the Prohibition of Biological Weapons - OPBW. (2015). VEREX. Geneva:
Biological and Toxin Weapons Convention (BTWC) Website. Web:
https://www.opcw.org/index.php?eID=dam_frontend_push&docID=17585 adresinden 15 Mayıs 2015
tarihinde alınmıĢtır. 402
Ġnternet: United Nations Office at the Geneva- UNOG. (2015). CBM Returns 2014-2015. Geneva: UNOG
Online. Web: http://www.unog.ch/__80256ee600585943.nsf/(httpPages)/4fa4da37a55c7966c12575780055
d9e8?OpenDocument&ExpandSection=28%2C29#_Section28 adresinden 10 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.
158
Aralık 2006‟da yapılan 6‟ncı Gözden Geçirme Konferansı‟nda Uygulama Destek Ünitesi
(Implementation Support Unit - ISU) kurulmasına karar verilmiĢtir. Bu ünitede 3 tam
zamanlı personel görev yapacak Ģekilde olması ve Ünite‟nin taraf devletlerin taleplerini
merkezileĢtirecek, güven artırıcı önlemlerin uygulamasını kolaylaĢtıracak, ülkeler
arasındaki iĢbirliğini cesaretlendirecek bir yapıda olması öngörülmüĢtür.403
403
Ġnternet: United Nations Office at Geneva – UNOG. (2015). The biological weapons convention:
implementation support unit. Geneva: United Nations Office at Geneva – UNOG Offical Website. Web:
http://www.unog.ch/80256EE600585943/(httpPages)/16C37624830EDAE5C12572BC0044DFC1?OpenDoc
ument adresinden 16 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.
159
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ORTA DOĞU’DA KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇABALARI
1. ORTA DOĞU: KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE KAPSAMI
16. yy.dan itibaren Hindistan ve Güney Asya‟nın zenginliklerine gidecek kestirme yol
arayıĢları Ġngiltere‟yi Akdeniz ve Osmanlının Güney topraklarına yöneltmiĢ ve 19. yy.da
SüveyĢ Kanalı‟nın açılması Doğu Akdenizi daha stratejik hale getirmiĢtir. Akdeniz
yolunun kullanılmaya baĢlaması Avrupa ticaret gemilerine Akdeniz-SüveyĢ-Hindistan
rotasında büyük ulaĢım kolaylığı sağlamıĢ ve sonunda bu güzergâhlardaki bölgelerin
Ġngiltere tarafından iĢgal edilmesine yol açmıĢtır. Ġngiltere‟nin Uzak Asya sömürgelerine
giden hat üzerindeki Arap Yarımadası ve mücavir bölgeleri Yakın Doğu olarak
tanımlanmıĢ ve Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında Orta Doğu kavramı Ġngiltere‟nin resmi
kaynaklarında kullanılmaya baĢlamıĢtır.404
Orta Doğu‟nun hangi coğrafyayı kapsadığı konusunda bugüne kadar mutabık kalınmıĢ bir
tanım yapılmamıĢtır. Genel kabul gören tanım Eski Dünya (Asya-Avrupa-Afrika)
karalarının birleĢtiği orta bölüm olarak ifade edilmektedir ancak kanaatimizce bu
kapsamda Somali, Etiyopya Sudan gibi Doğu Afrika ülkelerini içermesi bakımından
arızalıdır. Bernad Lewis‟e göre Sovyetler Birliği‟nin dağılması Orta Doğu‟yu Orta Asya
Cumhuriyetlerini de içine alacak Ģekilde geniĢletmiĢtir. Buradan batının çıkarı bulunduğu
yer altı kaynakları bakımından zengin olan bütün Ġslam coğrafyasına Orta Doğu
tanımlaması yaptığını gözlemleyebiliriz. Günümüzde bütün devletler ve hatta bölge
ülkeleri tarafından kullanılan Orta Doğu kavramı Ġtilaf Devletlerinin Birinci Dünya SavaĢı
sırasında ve sonrasında verdiği kararlardan doğmuĢtur. Bazı kaynaklar Mısır, Ġsrail, Ġran,
Türkiye gibi ülkelerin yanı sıra Sovyet Orta Asyası ve Afganistanı da içine alan bir Orta
Doğu tanımlaması yapmıĢtır. Bir baĢka deyiĢle Ġngiltere‟nin Napolyon SavaĢları‟ndan
baĢlayarak Hindistan yolunu önce Fransa‟nın daha sonra da Rusya‟nın saldırılarından
korumak için savaĢtığı tüm bölge olarak tanımlanmıĢtır.405
404
ġahin, T. Y. (2011). Uluslararası politikada Orta Doğu. (Üçüncü baskı). Ankara: BarıĢ Kitap, 11. 405
Fromkin, D. (2013). Barışa son veren barış: modern Ortadoğu nasıl yaratıldı? 1914-1922. (Çev. Mehmet
Harmancı). Ġstanbul: Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. Ve San. Ltd. ġti. (Eserin Orijinali 1989 „da
yayımlandı.), 15-18.
160
Birinci Dünya SavaĢı sırasında ve sonrasında Orta Doğu konusunda yapılmıĢ diğer
araĢtırmalar genellikle tek bir ülke ya da bölgeyi esas alır. 1914-22 dönemi Orta Doğu‟nun
sınırlarının çizildiği dönemdir. Irak, Ürdün gibi Ġngiliz buluĢu devletlerin yanı sıra
Filistin‟de bir Yahudi Milli Yurdu kurulması kararı da bu dönemde verilmiĢtir. Suudi
Arabistan, Kuveyt ve Irak sınırları Ġngizler tarafından çizilmiĢtir. Bu dönemde Avrupalı
büyük güçler Orta Doğu‟ya yapay devlet modeli getirmiĢler ve bugüne kadar süregelen
milletleĢememiĢ aksine mezhepsel temelde kümlenmiĢ ülkeler bölgesine dönüĢmüĢtür.
Orta Doğu kavramının bir coğrafi alanı iĢaret etmekten ziyade siyasi bir tanımlama
olduğunu dikkate alırsak kavramdaki muğlaklığın nedenini daha net tespit edebiliriz.
Batının siyasi ve ekonomik çıkarlarındaki değiĢime göre Orta Doğu olarak tanımlanan
bölgenin de kapsamı geniĢletilmekte veyahut daraltılmaktadır. Öyleki ABD‟nin 2000li
yılların baĢında ortaya attığı GeniĢleyen Orta Doğu Projesi‟nde ortaya koyduğu Orta Doğu
tanımı Moritanya‟dan Pakistana Türkiye‟den Somaliye neredeyse Ġslam Coğrafyası ve
Kuzey Afrika‟nın tamamını içine almaktaydı. Bugün anılan bölgede hangi devletlerin yer
aldığı konusunda bir görüĢ birliği bulunmamakla birlikte Orta Doğu; kuzeyde Türkiye,
batıda Mısır doğuda Ġran ve güneyde Yemen‟in çevrelediği kabaca bir dikdörtgeni içine
alan bölge olarak tanımlanabilir.406
Biz çalıĢmamızda Libya‟yı da bu bölge içerisinde ele
alacak, silahların kontrolü ve silahsızlanma alanında yürütülen faaliyetleri inceleyeceğiz.
2. KĠS VE SĠLAHSIZLANMA GENEL GÖRÜNÜMÜ
Orta Doğu‟nun yaraltı ve yerüstü zenginlikleri, verimli toprakları ve havzalarıyla birçok
medeniyete ev sahipliği yapan ve ötesinde bütün dinlerin kutsal mekânlarını barındıran
eĢsiz bir bölge olmasını bir yana bırakırsak, bölge 20. Yüzyılın tamamı ve 21. Yüzyılın
baĢlangıcından günümüze dek tarihsel mücadelelerin ortaya çıkardığı kaos ve güvensizlik
coğrafyasıdır. Bu ortam, Osmanlı Devleti‟nin yıkılmasıyla birlikte ortaya çıkan suni
devletçikler arasındaki sorunlar, Ġsrail Devleti‟nin kuruluĢu ve sonrasındaki Arap-Ġsrail
çatıĢmaları, Lübnan Ġç SavaĢı, Yemen Ġç SavaĢı, Ġran-Irak SavaĢı, Körfez SavaĢları, Arap
Baharı sonrası yaĢanan iç çatıĢmalar gibi bir dizi çatıĢma süreçlerinden kaynaklanmaktadır.
ĠĢte bu güvensizlik ortamı ve çatıĢmalar Orta Doğu‟nun silahların kontrolü ve
silahsızlanma kavramlarına uzak kalmasına neden olmuĢtur. Bölge silahsızlanmanın aksine
güç ve petrol kaynakları üzerinde hakimiyet kurma arzusunun getirdiği büyük silahlanma
406
ġahin, 2011, 12.
161
programlarına sahne olmuĢtur. Orta Doğu yerel devletlerin devletlerin ve bölgede çıkar
mücadelesine giriĢen küresel güçlerin silah sistemleri ve savaĢ teknolojilerindeki
yenilikleri ilk elden tatbik ettikleri bir coğrafya durumundadır. Bölge ülkelerinde hakim
olan monarĢik yapılar ve totaliter yönetimler gücü kaybetmemek uğruna silahlanmaya
büyük önem vermektedirler. Öyleki Körfez ülkeleri Batılı büyük devletlerin en büyük silah
ithalatçıları durumundadır.
Silahların kontrolü ve silahsızlanmaya iliĢkin uluslararası rejimin getirdiği kuralları
bölgeye tatbik etmenin zorluğunu göz önünde bulundurarak, bölge ülkelerinden Ġran, Irak,
Suriye, Ġsrail, Suudi Arabistan, Ürdün, BirleĢik Arap Emirlikleri ve Libya‟daki kitle imha
silahı programlarını ve silahsızlanmaya iliĢkin çabaları inceleyeceğiz. Bunun yanı sıra
bölge ülkelerinin ve Türkiye‟nin uluslararası silahsızlanma düzenlemelerine iliĢkin
yaklaĢımlarını ve taraf olma durumlarını ele alacağız.
Bölge ülkelerinden Ġran, 1970 yılından beri nükleer silah sahibi olmayan devlet statüsüyle
NPT‟nin üyesidir. Bunun yanı sıra Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢmasını 1996‟da
imzalamıĢ fakat henüz onaylamamıĢtır. Uranyum zenginleĢtirmeye karar verildiği 2006
yılına kadar Ġran‟ın nükleer programı uluslararası tepki çekmemiĢtir. IAEA‟ya sunulan
yetersiz raporlar ve nükleer yakıt döngüsü altyapısı oluĢturmaya yönelik faaliyetler Ġran‟ın
niyetinin nükleer silah elde etmek olduğu yönünde yorumlanmıĢtır. Ġran Füze Teknolojisi
Kontrol Rejimi (FTKR) üyesi değildir ve çeĢitli çap ve menzilde balistik füze/uzay aracı
fırlatma vasıtası elde etme giriĢimleri bulunmaktadır. Kimyasal ve biyolojik silahların
savaĢta kullanımını yasaklayan Cenevre Protokolü‟ne 1929 yılında taraf olan Ġran 1973
yılında Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟ne, 1997 yılında da Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne
taraf olmuĢtur. 407
Sınırlı bilgi kaynaklarına rağmen 2013 yılına kadar Suriye‟nin konvansiyonel olmayan
silahları elde etmeye yönelik bir politika güttüğü bilinmektedir. Suriye, özellikle kimyasal
silahlar ve balistik füzeler konusunda ciddi bir stoka sahiptir. Suriye 1969 yılından beri
nükleer silah sahibi olmayan devlet statüsüyle NPT‟nin ve IAEA ile Kapsamlı Nükleer
Güvence Denetimi AntlaĢması‟nın tarafı durumdadır. Fakat ġam yönetiminin El-Kibar‟da
bir plütonyum üretim reaktörü inĢa etmeye çalıĢtığı iddia edilmiĢ ve 2007‟de söz konusu
alan Ġsrail tarafından bombalanarak imha edilmiĢtir. Suriye uyguladığı kitle imha silahı ve
407
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (September, 2012). Country profile: Iran. Washington, DC: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/iran/ adresinden 24 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.
162
balistik füze programı için aralarında Rusya, Çin, Ġran ve Kuzey Kore‟den yardım almıĢtır.
Suriye‟nin kitle imha silah programının temel motivasyonu Ġsrail tehdidi olmuĢtur. Rejimi
korumak ve komĢu düĢmanın tehdidini minimize etmek amacıyla üstün bir konvansiyonel
silah stoku kimyasal ve hatta nükleer silahları envanterine katmak istemiĢtir. Arap Baharı
olarak adlandırılan ve mevcut rejimlere yönelen itaatsizlik eylemleri Mart 2011‟de
Suriye‟ye sıçramıĢ 1 yıl geçmeden iç savaĢa dönüĢmüĢtür. Suriye savaĢta kimyasal silah
kullanımını yasaklayan Cenevre SözleĢmesi‟ne 1968 yılından beri taraf olmasına rağmen
iç savaĢta kimyasal silahları yoğun olarak kullanmıĢtır. Ağustos 2013‟te 1400 civarında
insanın ölümüne neden olan kimyasal silah saldırısında rejim ve muhalifler birbirini
suçlamıĢ ancak uluslararası denetimler dahil bugüne kadar hiçbir incelemede konu açıklığa
kavuĢmamıĢtır. Suriye 2013 yılında ABD-Rusya öncülüğünde Kimyasal Silahların
Yasaklanması SözleĢmesi‟ne taraf olmuĢ ve envanterindeki kimyasal silahların OPCW
gözetiminde imhasını kabul etmiĢtir. Suriye Biyolojik Silahlar SözleĢmesini 1972 yılında
imzalamıĢ fakat henüz onaylamamıĢtır.408
Irak, 1969 yılından beri nükleer silahı olmayan ülke statüsüyle NPT üyesidir ve 2012
yılında Ek Prokole de taraf durumdadır. Bunun yanı sıra Irak, 2013 yılında CTBT‟ye de
taraf olmuĢtur. (2008‟de imzaladı.) Saddam Hüseyin ülkesinde gücünü konsolide etmek ve
bölgede etkin olmanın NBC silahlarına sahip olmaktan geçtiğini düĢünmüĢ ve büyük
ölçekli bir kitle imha silahı programı baĢlatmıĢtır.409
Ġran - Irak SavaĢında Saddamın
Kürtlere karĢı kimyasal silaha baĢvurması Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nin
tamamlanmasına yol açan en büyük faktörlerden olmuĢtur. Irak 2009 yılında Kimyasal
Silahlar SözleĢmesi‟ne (CWC) taraf olmuĢtur.410
Irak Biyolojik ve Toksin Silahların
Yasaklanması SözleĢmesini (BTWC) 1972 yılında imzalamasına rağmen 1991 yılına kadar
onaylamamıĢtır. Körfez SavaĢı sonrası BM Özel Komisyonu (UNSCOM) Irak‟ın
SözleĢme yükümlülüklerini ihlal ettiğini tespit etmiĢ ve uluslararası toplum tarafından
Irak‟ın BTWC‟yi onaylamasına yönelik baskı artırılmıĢtır. Irak ġam Islam Devleti (DAEġ-
IġĠD – ISIS) terör örgütünün Doğu Suriye ve Kuzey sınırlarınını içeren geniĢ bir kuĢağı ele
geçirmesi, Irak‟ın nükleer ve kimyasal tesislerinin güvenliğini gündeme getirmiĢtir. Bazı
408
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country Profiles: Syria. Washington, DC: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/syria/ adresinden 5 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 409
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country Profiles: Iraq. Washington, DC: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/iraq/ adresinden 5 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 410
Ġnternet: Organization for the Prohibition of Chemical Weapons. (2015). Member States of the
Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons (OPCW). Hague, Netherlans: OPCW Official
Website. Web: https://www.opcw.org/about-opcw/member-states/member-states-by-region/asia/member-
state-iraq/ adresinden 7 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır.
163
analistler IġID‟ın kitle imha silahlarını ele geçirip kullanacağı endiĢesini dile
getirmektedirler. IġID‟in güçlenmesi ve bölgede kitle imha silahlarının devlet dıĢı
aktörlerin eline geçmesi ihtimali neticesinde ABD Eylül 2014‟ten itibaren Kuzey Irak ve
Suriye‟de hava bombardımanına baĢlamıĢtır.
Ġsrail geliĢmiĢ konvansiyonel askeri yeteneğe sahip bir ülke olmanın yanı sıra kitle imha
silahı programları da yürüten bir Orta Doğu ülkesidir. Açık kaynaklarda Ġsrail‟in saldırgan
kimyasal ya da biyolojik silah programı yürüttüğüne iliĢkin herhangi bir veri yer
almamasına rağmen nükleer silahlara sahip olduğu konusunda bir konsensüs söz
konusudur. Ġsrail anılanların yanı sıra kısa ve orta menzilli balistik füzelerden oluĢan bir
füze arsenaline de sahiptir. Ġsrail NPT, BTWC gibi uluslararası silahsızlanma rejiminin
dayandığı temel anlaĢmalara taraf değildir. Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi ve Avustralya
Grubuna taraf olmamasına rağmen, biyolojik ve kimyasal silahlar ile kritik füze
teknolojisinin yayılmasının önlenmesi amacıyla ulusal ihracat kontol rejimini tek taraflı
olarak uluslararası rejim çerçevesinde yeniden düzenlemiĢtir. Bunun yanı sıra 1969 yılında
Cenevre Protokolüne taraf olan ülke 1993 yılında Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ni, 1996
yılında da CTBT‟yi imzalamıĢ fakat her iki antlaĢmayı da henüz onaylamamıĢtır.
Mısır 1981 yılından bu yana NPT üyesi olmakla birlikte Biyolojik ve Toksin Silahlar
SözleĢmesine (BTWC) taraf değildir. (1972‟de imzaladı fakat henüz onaylamadı.) Mısır‟ın
Ģüpheli kimyasal çalıĢmaları geniĢ çaplı bir kimyasal silah programının varlığına iĢaret
etmektedir. Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne taraf olmayan Mısır savaĢta kimyasal silah
kullanan ülkelerden biridir. 1962-70 yılları arasındaki Yemen Ġç SavaĢı sırasında kimyasal
silah kullanmıĢtır. Mısır yalnızca kitle imha silahı programı yürütmemekte aynı zamanda
güçlü bir balistik füze programı da yürütmektedir. Suriye gibi Mısır da kitle imha silahı
programının temel gerekçesini Ġsrail‟in kitle imha programına dayandırmaktadır. Kitle
Ġmha Silahlarından ArındırılmıĢ Orta Doğu arayıĢlarının en büyük destekçilerinden olan
Mısır Ġsrail‟in Ģüpheli nükleer faaliyetlerinin bölgeyi istikrarsızlaĢtırdığını ve bu nedenle
Ġsrail NPTye taraf olmadan Mısır‟ın kesinlikle Kimyasal Silahlar SözleĢmesine ve
silahların kontrolüyle ilgili diğer anlaĢmalara taraf olmayacağını deklare etmiĢtir.
Libya, Kaddafi‟nin Orta Doğu ve Afrika‟da etkinliğini artırma arzusu ve Ġsrail‟in nükleer
faaliyetlerinden duyulan korku nedeniyle kitle imha silahı ve balistik füze programına
yönelmiĢtir. Ülke 1971 yılıda Cenevre Protokülene, 1975 yılında NPT‟ye ve 1991 yılında
164
BTWC‟ye taraf olsa da 2000‟li yıllara kadar kitle imha silahı programı yürütmüĢtür.
2003‟te Libya lideri Muammer Kaddafi, ülkesinde 30 yıldan fazladır nükleer, biyolojik ve
kimyasal silahları içeren kitle imha silahı programı yürütüldüğünü ve ülkesinin artık bu
programları sonlandıracağını açıklamıĢtır. Bu açıklama sonrasında ABDli ve Ġngiliz silah
uzmanlarının yardımıyla Libya‟daki silah tesislerinin sökümü gerçekleĢtirilmiĢtir. 2004‟ten
Kaddafi yönetimin devrildiği 2011 yılına kadar Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı da söz
konusu imha sürecini takip etmiĢtir. 2011 Kasım‟da Libya GeçiĢ Hükümeti daha önce
bildirilmeyen iki tesisi Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü‟ne (OPCW) bildirmiĢ ve
OPCW tarafından da mevcut tesisler incelenmiĢtir. 2011 yılında baĢlatılan imha programı
bitirilemeyince Mayıs 2012‟de Libya tarafından OPCW‟ye ayrıntılı bir imha programı
sunulmuĢtur. Söz konusu planda Aralık 2016‟dan önce kimyasal silahların imha iĢleminin
tamamlanacağı bildirilmiĢtir. ġubat 2014‟te Libya kullanılabilir kimyasal silahların imha
iĢleminin tamamlandığını deklare etmiĢ ve Kategori 2‟de yer alan kimyasal ajanların imha
iĢleminin de taahhüt edilen zamanda imha edilmiĢ olacağını duyurmuĢtur.411
Bu anlamda
Libya uluslararası silahsızlanma düzenine aykırı davranmayacağı görüntüsü vermektedir.
Suudi Arabistan, BirleĢik Arap Emirlikleri, Ürdün ve kalan diğer Orta Doğu ülkelerinde
kimyasal, biyolojik, nükleer silah programı ya da saldırgan bir balistik ya da kruz füze
programı bulunmamaktadır. Ürdün, Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ
bölge kurulması önerisinin güçlü destekçilerindendir. Bölgenin kalan diğer ülkeleri
silahsızlanma anlaĢmaları, organizasyonlar, ihracat kontrol rejimleri açısından olumlu bir
görüntü çizmektedirler. Anılan ülkelerden BirleĢik Arap Emirlikleri barıĢçıl bir nükleer
enerji programı yürütmektedir. 2008 yılında Beyaz Kitap (White Paper) yayımlayarak,
uranyum zenginleĢtirme ve plütontyumün yeniden iĢlenmesi ile ilgili teknolojileri asla
tedarik etmeyeceği ve kullanmayacağını deklare etmiĢ, 2009‟da mevzuatını buna göre
düzenlemiĢtir. Anılan taahhüt uluslararası silahsızlanma rejimini kontrol eden devletlerce
büyük memnuniyetle karĢılanmıĢ ve diğer devletlere örnek olarak gösterilmeye
baĢlamıĢtır.412
411
Ġnternet: Libya destroys all chemical weapons. (2014, 4 February). BBC. Web:
http://www.bbc.com/news/world-africa-26039122 adresinden 8 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 412
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country pofiles: Saudi Arabia. Washington, DC:
NTI Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/saudi-arabia/adresinden 9 Temmuz 2015 tarihinde
alınmıĢtır.
165
3. KĠMYASAL SĠLAH PROGRAMLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI
Orta Doğu‟da en kapsamlı ve modern kimyasal silah stoklarından biri Ģüphesiz Suriye‟nin
arsenalidir. Ülkenin kimyasal silah çalıĢmaları, 1973 Arap-Ġsrail SavaĢı öncesinde Mısır‟ın
desteğiyle baĢlatılmıĢtır. Sonrasında kendi imkanlarıyla hardal, sarin ve muhtemelen VX
gibi kimyasal ajanları üretebilecek bilgi birikimine ulaĢmıĢtır. 1980‟den itibaren Hama,
Humus ve Halep‟te (El-Sefire) kimyasal silah üretim tesisleri kurulmasına rağmen Suriye
bazı çift-kullanımlı malzemeler ve prekürsörlerin tedariki konusunda dıĢa bağımlılığını
aĢamamıĢtır. Uzun süre bu eksikliği Ġran‟ın teknik ve malzeme yardımıyla giderilmeye
çalıĢılmıĢtır. Suriye kimyasal silah baĢlıklı SCUD-B ve SCUD-C balistik füzelerine,
kimyasal silah sınıfındaki topçu mühimmatına ve roketlere sahiptir. 413
2011‟de baĢlayan rejime yönelik muhalif hareketin hızla yayılması ve Ģiddetli bir
çatıĢmaya dönüĢmesi Suriye‟nin kimyasal silah tesislerinin güvenliği meselesini gündeme
getirmiĢtir. ABD buna iliĢkin olarak Türkiye dahil bölge ülkelerinde ve Rusya nezdinde
giriĢimlerde bulunmuĢtur. Mart 2013‟te Halep‟te kimyasal silah saldırısı olduğu iddiaları
birçok raporda yer almıĢ ancak hem rejim hem de muhalifler kendilerinin kimyasal silaha
baĢvurmadıklarını iddia etmiĢlerdir. Ağustos 2013‟te BirleĢmiĢ Milletler denetim heyetinin
inceleme yaptığı sırada ġam yakınlarındaki Guta bölgesinde büyük çaplı bir kimyasal silah
saldırısı gerçekleĢmiĢ ve yaklaĢık 1400 kiĢinin ölümüne sebebiyet vermiĢtir. Bu saldırı
sonrası yoğunlaĢan diplomatik baskılar neticesinde ve ABD-Rusya öncülüğünde Suriye
Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ni onaylamıĢ ve 30 Temmuz 2014‟e kadar kimyasal silah
stokunu imha edeceğini deklare etmiĢtir.414
1 Ekim 2013‟te OPCW uzmanları ġam‟a
ulaĢmıĢ ve tesisleri çalıĢmaz hale getirmek için baĢlamıĢtır. Bu tehlikeli görev bölgede
süren çatıĢmalara rağmen 1 Kasım 2013‟te tamamlanmıĢtır. Kimyasal Silahlar SözleĢmesi
Suriye Arap Cumhuriyeti için 14 Ekim 2013 tarihinde yürürlüğe girmiĢ ve Suriye‟nin
kimyasal silah stoklarınının 2014‟ün ilk yarısında imha edilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. (EC-M-
33/DEC.1 /1 -C)
413
Normark, M., Lindblad, A. Norqvist, A., Sandström, B. Waldenström, L. (2004, June). Syria and wmd
incentives and capabilities. NBC Defence SE-901 82 Umeå: User report, 34-35. 414
Ġnternet: United Nations. (2013). Notes to correspondents: Press release by the Organisation for the
Prohibition of Chemical Weapons and the United Nations on the advance team in Syria. New York: UN
Official Website. Web: http://www.un.org/sg/offthecuff/index.asp?nid=3132 adresinden 10 Temmuz 2015
tarihinde alınmıĢtır.
166
Söz konusu imha iĢleminin sorunsuz yürütülmesi maksadıyla Suriye kimyasal silah üretim
tesisleri ve Suriye kimyasal silahlarının imhası için detaylı ihtiyaçlar belirlenmiĢtir. (EC-
M-34/DEC.1).
AnlaĢma çerçevesinde Suriye‟nin Kategori 3 kimyasal ajanları 31 Ocak 2014‟e kadar imha
edilmiĢtir. AnlaĢma uyarınca Suriye‟nin stoklarında bulunan izopropanol için 1 Mart
2014‟e kadar süre verilmiĢ ve 1 Haziran 2014‟e hardal gazı ve izopropanolün imhasına
yönelik rapor sunması gerektiği belirtilmiĢtir. Raporlama süreçlerinin Aralık 2013‟te
bitmesi sonrası hardal gazının % 87‟sinin imha edildiği açıklanmıĢtır. ÇatıĢmalar nedeniyle
Suriye toprakları dıĢında imha edilmesine karar verilen diğer kimyasal ajanlar için OPCW
tarafından detaylı bir plan sunulmuĢtur. Plan çerçevesinde söz konusu kimyasal silahlar
Suriye‟nin Lazkiye kentinde toplanmıĢtır. Söz konusu süreçte Rusya Lazkiye Limanının
güvenliğini üstlenirken; Çin, Danimarka, Norveç, BirleĢik Krallık kimyasal silahların imha
sahasına taĢınmasına eĢlik etmiĢlerdir. Finlandiya ise söz konusu süreçte acil müdahale
katkısı verebileceğini bildirmiĢtir. Suriye kimyasal silah stoklarının denizde imhasına karar
verilmesiyle birlikte Ġtalya, Danimarka/Norveç gemisinde bulunan kimyasal ajanların imha
için özel donatılmıĢ ABD gemisine (Cape Ray Field) aktarılması için liman tahsis
edebileceğini bildirmiĢtir. Süreç sonucunda söz konusu silahların imhası ya da silah
vasıflarının yok edilip ticari emtiaya dönüĢmelerinin sağlanması öngörülmüĢtür.415
Kimyasal Silahlar SözleĢmesi yükümlükleri çerçevesinde Suriye‟nin kimyasal silah üretim
tesisleri, mevcut stokları, ilgili ekipmanları ve kargaĢalık bastırma ajanlarına iliĢkin liste ve
bunların imhasına iliĢkin plan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü‟ne sunulmuĢtur.
23 Temmuz 2014‟e kadar Suriye‟nin kimyasal silah üretim tesisleri kullanılamaz hale
getirilmiĢ ve kimyasal silah stoku imha edilmiĢtir. 7 Temmuz‟dan Ağustos 2014 ortasına
kadar ABD Cape Ray kargo gemisinde 600 ton sarin ve sülfür hardal gazı prekürsörü imha
edilmiĢtir. Ġlave 200 tonluk kimyasal ajan imha edilmek üzere Ġngiltere‟ye
gönderilmiĢtir.416
415
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country pofiles: Syria. Washington, DC: NTI
Online. Web http://www.nti.org/country-profiles/syria/ adresinden 11 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 416
Ġnternet: Garamone, J. (2014, July 7). Cape Ray begins neutralizing Syrian chemical materials. U.S.
Department Of Defense: DoD News, Defense Media Activity. Web: http://www.defense.gov/News-Article-
View/Article/602835/cape-ray-begins-neutralizing-syrian-chemical-materials adresinden 11 Temmuz 2015
tarihinde alınmıĢtır.
167
Orta Doğu ülkelerinden Ġran, 1982-88 yılları arasındaki savaĢta Irak‟ın kimyasal saldırıları
nedeniyle ciddi kayıplar yaĢamıĢ bir ülke olarak kimyasal savaĢın etkileri konusunda
önemli bir tecrübeye sahiptir. 1997 yılında Kimyasal Silahlar SölzeĢmesi‟ni onaylayan Ġran
OPCW‟nin de aktif katılımcıları arasında yer almaktadır. Ġran, 1980-88 yılları arasında
Irak‟la giriĢtiği savaĢ sırasında kimyasal silah programı yürütüldüğünü kabul etmekle
birlikle, SözleĢme‟yi onaylamadan önce imha sürecinin bitildiğini deklare etmiĢ ve ilgili
tüm tesislerini uluslararası denetime açmıĢtır. Fakat ABD tarafından 2000‟li yılların
baĢından itibaren Ġran‟ın aktif bir kimyasal silah programı yürüttüğü iddia edilmektedir.
Söz konusu programın yakıcı, boğucu ve hatta sinir ajanlarını içeren bir kapsamda olduğu
belirtilerek Ġran‟ın uluslararası barıĢ ve güvenliği tehdit ettiği çeĢitli açıklamalarda dile
getirilmiĢtir.417
Irak; saldırı ve savunma amaçlı devasa bir kimyasal silah programı yürütmüĢ ve bu
silahları Ġran-Irak savaĢı ve 1988‟de Halepçe‟de418
yaygın olarak kullanmıĢtır. Çöl Fırtınası
harekatından önce Irak yakıcı ajanlar, hardal gazı, sinir ajanları (tabun, sarin, VX) gibi
kimyasal silahları envanterine dahil etmiĢtir. Tabun ve sarin yüklü mühimmatın Ġran
askerlerine karĢı kullanılması tarihte sinir ajanlarının savaĢta kullanımına ilk örnektir.419
Harekat sonrası oluĢturulan özel komisyona yapılan bildirimde Irak, 3,315 tonu mühimmat
haline getirilmiĢ hardal, tabun, sarin ve klorisarinden oluĢan toplam 3,859 metrik ton
kimyasal silah arsenaline sahip olduğunu deklare etmiĢtir. 1991 Körfez SavaĢında
tesislerin çoğu zarar görse de BirleĢmiĢ Milletler denetçileri çalıĢmalarını 1995‟in
ortalarına kadar aralıksız sürdürmüĢtür. 2009‟da Irak Kimyasal Silahlar SözleĢmesine taraf
olmuĢ ve SözleĢmeye tam uyumu gözetmek amacıyla Ulusal Ġzleme Birimini kurmuĢtur.
Mart 2009‟da OPCW‟ye yapılan bildirimde 5 eski kimyasal silah üretim tesisi, 2 depo
kimyasal silah mühimmatı ve prekürsörü bulunduğunu deklare etmiĢtir. 2014‟te IġĠD‟in
417
Ġnternet: Central Intelligence Agency. (2002, 30 June). Unclassified report to congress on the acquisition
of technology relating to weapons of mass destruction and advanced conventional munitions. Washington:
FAS Online. Web: http://fas.org/irp/threat/wmd-acq2011.pdf adresinden 12 Temmuz 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 418
Söz konusu kimyasal silah saldırısı, 5000 bin sivilin ölümüyle sonuçlanmıĢtır. 419
Ġnternet: Central Intelligence Agency. (2004, September). Addendum to the comprehensive report of the
special advisor to the DCI on Iraq's WMD. Washington: CIA Official Website, 3(30), 13-15, Web:
https://www.cia.gov/library/reports/general-reports-1/iraq_wmd_2004/addenda.pdf adresinden 13 Temmuz
2015 tarihinde alınmıĢtır.
168
eski bir kimyasal silah tesisi olan Muthanna‟yı ele geçirdiği iddiaları uluslararası haber
ajanslarında yer almıĢtır.420
Ġsrail; savunma ve saldırı amaçlı kimyasal silah programı yürüttüğü iddia edilen bir diğer
Orta Doğu ülkesidir. Ülkenin kimyasal silah çalıĢmaları 1955 yılında BaĢbakan Ben
Gurion‟un talimatıyla Ġsrail Biyolojik AraĢtırmalar Merkezi‟nde (Israeli Center for
Biological Research -IIBR) baĢlatılmıĢ ve bu silahların nükleer silah elde edene kadar
ülkenin konvansiyonel gücünü tahkim etmesi amaçlanmıĢtır. Mevcut açık kaynaklarda
bugün itibariyle Ġsrail‟in saldırı amaçlı kimyasal silah stoku bulunmadığı belirtilse de,
Ġsrail‟in sahip olduğu büyük kimyasal altyapı ülkenin birkaç ay içerisinde kimyasal silah
üretebileceğine iĢaret etmektedir.421
1991 Körfez SavaĢı sırasında Ġsrail tüm sivil halka gaz
maskesi dağıtılması kararı alması ve Kimyasal Silahlar SözleĢmesini imzalayıp
onaylamakta gönülsüzlük göstermesi de kimyasal silah stoku bulunduğuna yönelik
Ģüpheleri artırmaktadır. Bu Ģüphelerin yanı sıra kimyasal ajan ve materyallerin ihracatına
yönelik ulusal kontrol rejimini Avustralya Grubu standartlarına uygun olarak
düzenlemiĢtir.
Mısır, I. Dünya SavaĢı‟ndan itibaren düĢmanlarını caydırmak amacıyla kimyasal silah
stoklamaya baĢlamıĢtır. Mısır‟ın güçlü bir kimyasal stoku bulunduğuna yönelik en büyük
delil Kuzey Yemen Ġç SavaĢı sırasında Kraliyet birliklerine ve sivillere yönelik fosgen ve
hardal gazı yüklü top mühimmatı ve kimyasal bomba kullanmasını gösterebiliriz. Mısır‟ın
1970 sonrası kimyasal silah stokları ile Suriye ve Irak gibi bölge ülkeleriyle yaptığı gizli
ittifaklara yönelik olarak açık kaynaklarda oldukça fazla bilgi bulunmaktadır. 1980 sonrası
ABD tarafından Mısırlı uzmanlara savunma amaçlı KBRN (Kimyasal, Biyolojik,
Radyolojik ve Nükleer) eğitimi verilmiĢtir. Mısır Cenevre Protokolü‟ne taraf olmakla
birlikte, Ġsrail‟in nükleer silah kapasitesini gerekçe göstererek kimyasal silah üretimi ve
stoklanmasını yasaklayan Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nin dıĢında kalmayı tercih
etmektedir.
420
Ġnternet: Tucker, J. B. (2011). Iraq faces major challenges in destroying ıts legacy chemical weapons. CNS
Features Stories. Monterey: Center for Nonproliferation Studies. Web:http://cns.miis.edu/stories/
100304_iraq_cw_legacy.htm adresinden 14 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 421
Ġnternet: Cohen A, Mason S. (2013, November 22). No more exemptions. Foreign Policy Online. Web:
http://foreignpolicy.com/2013/11/22/no-more-exemptions/ adresinden 15 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır.
169
Libya 1980‟li yıllarda Çad‟ın tehdidini minimize etmek güdüsüyle Rabta, Tarhuna ve
Sebha Ģehirlerinde kimyasal silah AR-GE ve üretim tesisleri kurmuĢtur ve ciddi bir
kimyasal silah stokuna ulaĢmıĢtır. 2003 yılında artık saldırı amaçlı kimyasal silah programı
yürütülmeyeceği açıklanmıĢ ve ülke 2004 yılında Kimyasal Silahla SözleĢmesi‟ne taraf
olmuĢtur. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütüne (OPCW) 24,7 metrik ton hardal
gazı 1,390 metrik ton sinir gazı stoku bulunduğuna yönelik bildirim yapan Libya
müteakiben imha iĢlemine baĢlamıĢtır.422
2006 yılında Libya kimyasal silah stokunun
imhası için Aralık 2011‟e kadar ek süre istemiĢtir. 2011 yılında bölgede baĢlayan isyan
hareketlerinin Libya‟ya da yansıması sonucu imha iĢlemlerini engellese de o tarihe kadar
toplam 13,5 metrik ton sülfür hardal stoğu imha edilmiĢtir. 2011 Kasım‟da çatıĢmaların
son bulmasıyla imha iĢlemleri yeniden baĢlamıĢ ve Kaddafi döneminde deklare edilmeyen
2 tesis GeçiĢ Hükümetince OPCW‟ye bildirilmiĢtir. Söz konusu tesislerde OPCW
uzmanlarınca yapılan denetimler sonucunda küçük miktarda hardal gazı ve mühimmat
açığa çıkarılmıĢtır. Söz konusu kimyasal ajanlar ve mühimmat OPCW gözetiminde imha
edilmek üzere Ruwagha imha tesisine gönderilmiĢtir. ġubat 2014‟te Libya kullanılabilir
tüm kimyasal silah stoğunun imha edildiğini ve bu kimyasal ajanların prekürsörlerinin de
Aralık 2016‟ya kadar imha edileceğini deklare etmiĢtir. 2015 itibariyle Libya stoklarında
bulunan imha Kategori 1 kimyasal ajanların %87‟sini, Kategori 2 ajanların % 40‟ını ve
Kategori 3 kimyasal ajanların tamamını imha etmiĢ ve sülfür-hardal gazı dolu havadan
atılan mühimmat için imha programı baĢlatılmıĢtır.423
Suudi Arabistan‟ın saldırı veya savunma amaçlı kimyasal silah programı bulunduğuna
yönelik açık kaynaklarda herhangi bir veri bulunmaktadır. Söz konusu ülke Kimyasal
Silahlar SözleĢmesi‟ne taraf durumdadır ve 2005 yılında iç mevzuat düzenlemesiyle
kimyasal silahların üretimini, tedarik edilmesini, depolanmasını yasaklamıĢ ve aksi
durumlara yönelik para ve hapis cezası getirmiĢtir.424
Ürdün, Cenevre Protokolü‟ne 1977‟de, Kimyasal Silahlar SözleĢmesine 1997‟de taraf
olmuĢtur. Ürdün kitle imha silahı sahibi olan komĢularına rağmen kimyasal silah arayıĢına
422
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, April). Country pofiles: Libya. Washington, DC: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/libya/ adresinden 16 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 423
Ġnternet: Organization for the Prohibition of Chemical Weapons. (2015). Report of the OPCW on the
Implementation of the Convention on the Prohibition of the Development, Production, Stockpiling And Use
Of Chemical Weapons and on Their Destruction in 2013. Hague, Netherlans: OPCW Official Website. Web:
https://www.opcw.org/fileadmin/OPCW/CSP/C-19/en/c1904_e_.pdf adresinden 17 Temmuz 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 424
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, April). Country pofiles: Saudi Arabia.
170
girmemiĢ, uluslararası silahsızlanma rejimine bağlılığını sürdürmüĢ ve güvenlik ihtiyacını
sıkı ihracat kontrolüyle sağlamaya çalıĢmıĢtır. 377 km.lik Suriye sınırı Suriye‟de süren iç
savaĢtan etkilenmesine neden olmaktadır. ABD‟nin Ġhracat Kontrol ve Ġlgili Sınır
Güvenliği (EXBS) programı gibi çeĢitli programlar çerçevesinde çeĢitli hibelerde
bulunmuĢtur.
BirleĢik Arap Emirlikleri, 1971 yılından beri Cenevre Protokolü‟ne 2000 yılından beri
Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne taraf ülke durumdadır ve bilinen bir kimyasal silah
çalıĢması yoktur. 2008‟de Abu Dabi‟de dünyanın en büyük ve entegre “Kimya Endüstrisi
ġehri” kurulma kararı alınmıĢtır. Söz konusu Ģehrin petro-kimya ve diğer kimyasal ürünler
için bir merkez olması planlanmıĢtır.425
4. BĠYOLOJĠK SĠLAH PROGRAMLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI
Orta Doğu ülkelerindeki biyolojik silah programları konusunda veriler diğer kitle imha
silahlarına iliĢkin verilerden daha sınırlıdır. Bölge ülkelerinden Irak‟ın biyolojik silahlanma
çalıĢmaları 1975 yılında baĢlamıĢ, ancak fazla bir baĢarı elde edilememesi üzerine 1978
yılı içerisinde sona erdirilmiĢtir. 1985 yılında kimyasal silah araĢtırma faaliyetleri için
açılan Muthanna Devlet TeĢekkülüne 1986 Nisan ayında Ģarbon zerrecikleri gönderilmesi
üzerine Ģarbon ve botilinum toksin araĢtırmaları ile biyolojik silah çalıĢmaları tekrar
baĢlamıĢtır.426
Gazeteci Judith Miller tarafından hazırlanan “Mikroplar- Biyolojik Silahlar
ve Amerika‟nın Gizli SavaĢı” adlı kitapta bu kültürlerin mektup sipariĢi yoluyla ABD‟den
istenildiği ve günaĢırı mektup ile gönderildiğine dair iddialar bulunmaktadır.427
Kitap‟ta;
29 Eylül 1988‟de dört tanesi Ģarbon olmak üzere, on bir adet biyolojik etken zerreciğinin
Maryland eyaletinde bulunan ve ABD‟nin akademik ve resmi araĢtırmalarına destek
sağlayan bir kuruluĢ tarafından Irak‟a gönderildiği öne sürülmektedir.428
Ülkenin
botulinum toksin, Ģarbon basili, rotavirüsü, risin, mikotoksin, aflatoksin gibi birçok
425
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2015, April). Country profile: United Arab Emirates.
Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/united-arab-emirates/ adresinden 18
Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 426
Domaradskij, I.V., Orent, W. 2003, 135, 281. 427
Lederberg, 2001, 138. 428
Miller, J. Engelberg, S., Broad, W. (2002). Germs: biological weapons and America’s secret war. (First
edition). New York: Simon & Schuster, 89.
171
hastalığı biyolojik silah olarak kullanmak amacıyla büyük bir biyo-silah programı
yürüttüğü iddia edilmiĢtir.429
Irak‟ın biyo-silah çalıĢmaları 1987‟de El-Salman tesislerine kaydırılmıĢ ve bu tesislerde
koyun, maymun, eĢek ve köpekler üzerinde deneyler yapılmıĢtır.430
ÇalıĢmalara hız
verilmesi kararı üzerine 1988 yılı içerisinde El-Hakam‟da yeni bir tesis inĢa edilerek, bu
tesislerde genetik mühendisliği ve virüsler üzerinde çalıĢmalar baĢlatılmıĢtır.431
Irak‟ın
Ağustos 1990‟da Kuveyt‟i iĢgali sürecinde 19 bin litre botulinum toksin, 8500 litre Ģarbon,
2000 litre aflatoksin üretmiĢ ve Aralık 1990‟da, 100 tanesi botulinum toksin, 50 den fazlası
Ģarbon ve aflatoksinle doldurulmuĢ olmak üzere 166 adet havadan atılan R–400 bombası
hazırlamıĢtır.432
Yine El-Hüseyin ismi verilen ve menzili 650 km‟ye çıkarılmıĢ olan SCUD
füzelerinde kullanılabilecek tarzda 16‟sı botulinum toksin, 5‟i Ģarbon ve 4‟ü aflatoksin
oldurulmuĢ halde 25 adet baĢlık fırlatılmaya hazır hale getirilmiĢtir.433
Koalisyon güçleri tarafından Kuveyt iĢgalinin sona erdirilmesi neticesinde BM ve Irak
arasında 3 Nisan 1991 tarihinde ateĢkes antlaĢması niteliğinde olan BMGK‟nın 687
numaralı kararı434
alınmıĢtır. Irak‟ın 150 km‟den uzun menzile sahip füzeleri ile kimyasal
ve biyolojik silahlarının imhasının bağımsız bir uluslararası organ tarafından yürütülmesi
ve bu organın Irak‟ın tesislerine sınırsız giriĢ çıkıĢ imkânı olması öngörülmüĢtür. Bunun
üzerine bu süreci izlemek ve bu tesisleri incelemek üzere BirleĢmiĢ Milletler Özel
Komisyonu (UNSCOM – United Nations Special Comission) kurulmuĢtur. 1997 – 1999
yılları arasında Özel Komisyonun BaĢkanlığını yürüten Richard Butler, BM‟nin
Komisyona bu tür bir yetki vermesindeki amacının, Irak‟ı dört aĢamalı bir planla
silahsızlandırılması olduğunu belirtmekte ve bu dört aĢamayı; Irak‟ın tüm yasadıĢı
silahlarını deklare etmesi, UNSCOM ve IAEA‟nın bu bilgileri doğrulaması, açığa çıkarılan
429
Ġnternet: Boese, W. (2003, April 1). Unfinished business in Iraq: IAEA and UNMOVIC outline remaining
disarmament tasks. Arms Control Today. Washington, DC: Arms Control Today Offcial Website. Web:
http://www.armscontrol.org/print/1243 adresinden 24 Temmuz 2015 tarihinde alınmıştır. 430
Mangold, T., Goldberg, J., Mangold, M., 2000, 287. 431
Zilinkas, R. A. (2001). Iraq‟s biological warfare program; the past as future? In Joshua Lederberg(Ed.).
Biological weapons- limiting the threat. Cambridge: the MTI Press, 139. 432
Cordesman, A.H. (1999). Iraq and the War of Sanctions: Conventional Threats and Weapons of Mass
Destruction. (First Edition). Westport, CT: Praeger Publishers, 404. 433
Pearson, G.S. (1999). The UNSCOM SAGA- Chemical and biological weapons nonproliferation. (First
edition). London: Macmillan, 163. 434
Karar için bk. Ġnternet: UN Doc. Security Council Resolution 687. (1991), Web:
http://www.un.org/Depts/unmovic/documents/687.pdf adresinden 25 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır.
172
tüm silah ve tesislerin imhası, barıĢçıl amaçlar için kullanılabilecek eski kitle imha silahı
tesislerinin gözetimi435
olarak ifade etmiĢtir.
Irak Nisan 1991‟de 687 sayılı karar çerçevesinde biyolojik silahlara sahip olmadığını
beyan etmiĢtir.436
Ağustos 1991‟de göreve baĢlayan BM Özel Komisyonu görevlileri,
David Kelly baĢkanlığında Salman Pak tesisinde denetimlere baĢlamıĢlardır. Özel
Komisyon yetkililerine biyolojik silah olarak kabul edilen çeĢitli mikroorganizma
zerrecikleri de teslim edilmiĢtir.437
Dr. Rihab Taha, Irak‟ın 1986 –1990 yılları arasında
askeri amaçlı bakteriyolojik araĢtırmalarda bulunduğunu, ancak bunların 1990 yılında imha
edildiğini ifade etmiĢtir.438
Komisyonca hazırlanan raporda, biyolojik silah çalıĢması ya da
biyolojik silah tesisine rastlanmadığını, ancak Irak‟ın geçmiĢte biyolojik silahlanmaya
yönelik çalıĢmalar yaptığı kanısına vardıklarını ifade edilmiĢtir.439
Özel Komisyon ile Irak arasında yaĢanan ilk önemli kriz, “Sürekli Ġzleme ve Doğrulama”
(OMV – Ongoing Monitoring and Verification) planı konusunda yaĢanmıĢtır. Plan, 11
Ekim 1991‟de kabul edilmesine rağmen, Irak Hükümeti‟nce ancak 26 Kasım 1993
tarihinde benimsenmiĢtir.440
Kısa bir süre sonra denetimler çıkmaza girmiĢ ve Koalisyon
güçlerinin askeri müdahale baskısı Ekim 1994‟te üzerine Irak iĢbirliğine hazır olduğunu
bildirmiĢtir. Iraklı yetkililer Haziran 1995‟te Özel Komisyon heyetine brifingde geçmiĢ
yıllarda biyolojik silah çalıĢmaları yaptıklarını resmen kabul etmiĢlerdir. General Kemal‟in
kaçıĢı üzerine Iraklı yetkililer, Özel Komisyona biyolojik silahlanma çalıĢmalarına yönelik
bazı önemli bilgileri sakladıklarını ve bunları deklare etmek istediklerini beyan
etmiĢlerdir.441
El- Hakam, El-Muthanna, Daura, Musul, Fudaliyah, Muhammadiyat tesisleri ile El-Taji
tek hücreli protein geliĢtirme tesisi, su geliĢtirme tesisi ve Salman Pak tesisinin kalıntıları
hakkında bilgi, General Kemal‟in ilticası sonrasında yapılan ifĢaatta verilmiĢtir. Bu süreç
içerisinde Irak, biyolojik silahlara yönelik beĢinci “tam, nihai ve eksiksiz ifĢaat” (FFCD -
435
Buttler, R. (2000). The greatest threat: Iraq, weapons of mass destruction and thegrowing crisis of global
security. (First edition). New York: PublicAffairs, 42. 436
Ekeus, R. (1999). UN biological inspections in Iraq, Sidney Drell (Ed). The new terror: facing the threat
of biological and chemical weapons, Stanford: Hoover Institution Press, 240. 437
Pearson, 1999, 129. 438
Trevan, T. (1999). Saddam’s secrets-the hunt for Iraq’s hidden weapons. (First edition). London: Harper
Collins, 398. 439
Pearson, 1999, 129. 440
Pearson, 1999, 132. 441
Pearson, 1999, 163-164.
173
Full, Final and Complete Disclosure) raporunu 11 Eylül 1997 tarihinde Komisyon
yetkililerine teslim etmiĢtir. Aralık 1998‟te “Çöl Tilkisi” operasyonu baĢlatılmıĢtır. Aralık
1999‟da BM Güvenlik Konseyi, 1991‟den sonra BM Özel Komisyonu denetimleri
sayesinde Irak‟taki kitle imha silahlarının büyük oranda tasfiye edilmesine rağmen, hala bu
tür silahlar bulunabileceği kanısına varmıĢtır. Bunun üzerine “BM Ġzleme, Doğrulama ve
Denetim Komisyonu (UNMOVIC – United Nations Monitoring, Verification and
Inspection Commission) teĢkil edilmiĢtir.442
UNMOVIC, 17 Aralık 1999‟da BM Güvenlik
Konseyinde kabul edilen 1284 sayılı kararla443
UNSCOM‟un yerine kurulmuĢtur.
Komisyonun baĢkanlığını yürüten ve bu konuda ABD‟nin politikalarını sert bir biçimde
eleĢtiren Hans Blix‟in ifadesine göre Irak tüm tesislerinde denetime izin vermeye kararlı
görünmesine rağmen ABD kitle imha silahlarına sahip olduğu gerekçesiyle Irak‟ı iĢgal
etmiĢtir.444
Suriye‟nin biyolojik savaĢ ajanları tedarik etmeye yönelik faaliyetleri konusunda açık
kaynaklarda oldukça sınırlı bilgi bulunmaktadır. Bu nedenle Suriye‟nin biyolojik silah
stoku olup olmadığını kestirmek güçtür. Ġsrail ve batılı istihbarat örgütleri Suriye Baas
rejiminin Ģarbon basili, botulinum toksin, risin gibi biyo-savaĢ ajanları üzerinde çalıĢtığını
ve ülkede ciddi bir Ģarbon ve botulinum toksin altyapısı olduğunu ileri sürmüĢlerdir.
Suriye‟nin ilaç sektörüne yaptığı yatırımlar, çift kullanımlı malzeme tedarikine yönelik
faaliyetleri sınırlı bir biyosilah programı arayıĢında olduklarına iĢaret etmektedir. Cenevre
Protokolü‟ne taraf olan ülkenin Biyolojik Toksin Silahlar SözleĢmesi‟i onaylamaktan
kaçınması ülkede biyolojik silah stoku bulunduğuna yönelik Ģüpheleri derinleĢtirmektedir.
Ġran‟ın biyolojik silah programı yürüttüğüne yönelik söylemler iddia boyutunu
geçememiĢtir. Ġran, 1929 yılında Cenevre 1973 yılında Biyolojik ve Toksin Silahlar
SözleĢmesi‟ne taraf olsa da ABD‟nin öncülük ettiği Batı istihbarat örgütleri tarafından
biyolojik silah programı yürütmekle suçlanmıĢtır. 2011 yılında ABD Ulusal Ġstihbarat
Direktörlüğü tarafından Kongre‟ye sunulan bir rapoda Ġran‟ın bazı biyolojik savaĢ
ajanlarına sahip olabileceği öne sürülmüĢ, Ġran‟ın biyoteknoloji altyapısını güçlendirme ve
442
Blix, H. (2004). Disarming Iraq. (First edition). New York: Pantheon Books, 3. 443
Karar için bk. Ġnternet: United Nations. (1999). Security Council Resolution 1284. New York: UN Official
Website. Web: http://www.un.org/Depts/unscom/Keyresolutions/sres99-1284.htm adresinden 02 Ağustos
2015 tarihinde alınmıĢtır. 444
Blix, 2004, 13.
174
çift kullanımlı malzeme tedarikine yönelik arayıĢarı buna gerekçe gösterilmiĢtir. Ġran
biyolojik silah programı yürüttüğüne yönelik iddiaları kesin bir dille yalanlamaktadır. 445
Ġsrail biyolojik silahlara yönelik AR-GE faaliyetlerini Tel Aviv yakınlarındaki Ġsrail
Biyolojik AraĢtırmalar Enstitüsünde (IIBR), yürütmektedir. Ġsrail biyolojik silah kapasitene
sahip olma konusunda niyeti olmadığı yönünde beyanatlarda bulunsa da IIBR‟de çalıĢan
bilimadamları ülkenin savaunma yeteneklerini güçlendirmek amacıyla biyolojik savaĢ
ajanları üzerine çalıĢtıklarını açıkça ifade etmektedirler.446
Ġsrail‟in komĢularıyla yaĢadığı
sıkıntılar ve Filistin meselesinde takıntıdığı askeri tutum nedeniyle saldırı amaçlı biyolojik
savaĢ ajanı stoku bulunduğunu değerlendirebiliriz ve Ġsrail‟in sahip olduğu kompleks
biyoteknoloji altyapısını da buna gerekçe gösterebiliriz. GeçmiĢte ülkenin Ģarbon basili
üzerine çalıĢtığı birçok kaynakta yer almıĢtır. 2004 yılında Ġsrail Avustralya Grup
standartlarına uygun olarak ihracat kontrol rejimi yeniden düzenlemiĢtir. Hizbullah, IġĠD
ve El-Kaide gibi örgütlerin bölgede biyolojik ve kimyasal silah arayıĢında olduğu ve
Ġsrail‟e karĢı kullanacakları yönündeki iddialar Batı Bloku ülkelerinin bölgeye iliĢkin ana
gündem maddelerinden birini teĢkil etmektedir.
Libya da geçmiĢte biyolojik silah programı yürüten ülkelerden sayılmaktadır. “Libya‟nın
biyolojik savaĢ ajanı elde etme giriĢimleri olsa da, biyoteknoloji ve endüstri altyapısının
yeterince geliĢmemiĢ olması, ülkenin bu silahları üretmede baĢarısız olmasına neden
olmuĢtur” değerlendirmesini yapabiliriz. Libya 1971 yılında Cenevre Protokolü‟nü
imzalamıĢ fakat herhangi bir ülkenin Protokolü ihlal ederek Libya‟nın güvenliğini
tehlikeye düĢürmesi durumunda aynı yöntemle cevap verileceği deklare edilmiĢtir.447
Libya 1982 yılında Biyolojik ve Toksin Silahlara SözleĢmesine taraf olsa da bu silahlara
sahip olduğu iddia edilmiĢtir. 1982 yılında da BTWC‟yi onaylayan Libya 1990‟lı yıllarda
saldırgan biyolojik program izlediği ve Irak, Güney Afrika ve Kuzey Kore‟yle saldırı
amaçlı biyolojik silah programı konusunda teknik iĢbirliği yaptığı eleĢtirilerine maruz
kalmıĢtır. Fakat Kaddafi yönetimi 2003 yılında elindeki kitle imha silahlarından
vazgeçtiğini belirtmiĢ ve yapılan denetimlerde biyolojik silahlara iliĢkin bir kanıt
445
Ġnternet: Office of the Director of National Intelligence. (2011, Dec). Unclassified report to congress on
the acquisition of technology relating to weapons of mass destruction and advanced conventional munitions.
Washington, DC: Federation of American Scientists-FAS Official Website. Web:
http://fas.org/irp/threat/wmd-acq2011.pdf adresinden 20 Temmuz 2015 tarihinde alınmöıĢtır. 446
Guillemin, J. (2005). Biological weapons: from the ınvention of state -sponsored programs to
contemporary bioterrorism. (First Edition). New York: Columbia University Press, 132-134. 447
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2015, April). Country profile: Libya/Biological. Washington, DC: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/libya/ adresinden 18 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır.
175
bulunamamıĢtır. Libya‟nın Rabta ve Tarhunah kimyasal silah tesisleri ve Tripoli
yakınlarındaki Genel Sağlık Laboratuvarları medikal tesisinde küçük ölçekli biyolojik silah
araĢtırma programı yürüttüğü, Kaddafi‟nin 2011 iç savaĢında muhaliflere karĢı biyolojik
silah kullandığı iddia edilse de Libya‟nın Cenevre Protokolüne aykırı hareket ettiğine
yönelik herhangi bir kanıt bulunamamıĢtır. 448
Mısır‟ın biyolojik silah programı yürüttüğüne yönelik olarak açık kaynaklarda çok az bilgi
bulunmaktadır. Ülke Cenevre Protokolü‟ne taraf durumdadır. Ancak Biyolojik Silahlar
özleĢmesi‟ni henüz onaylamamıĢtır. Mısır mikrobiyoloji alanında güçlü bir teknik birikime
sahip durumdadır, ancak biyolojik silah üretme konusunda yeterli altyapısı bulunduğu
söylenemez. Mısır‟ın Ģarbon, veba, botulinum toksin ve Rift vadisi ateĢi gibi hastalıklar
üzerinde askeri amaçlı olarak geçmiĢte çalıĢtığı iddia edilmiĢtir. ABD DıĢiĢleri
Bakanlığı‟nın 2014 yılında yayımladığı rapor ve Mısır hükümet kaynakları bu iddiayı
reddeden ifadeler kullanmıĢtır.449
Ürdün‟da biyolojik silah stoku bulunmamaktadır. 1975 yılında Biyolojik ve Toksin
Silahlar SözleĢmesine taraf olan ülke, SözleĢme gereğince güven artıcı önlemlere iliĢkin
bildirimde bulunmuĢtur. Ürdün biyoteknoloji sektörüne yönelik büyük yatırımlar yapmıĢ
ve Ulusal Biyoteknoloji Merkezini kurmuĢtur. Ürdün‟ün ilaç endüstrisi yapılan yatırımlar
sayesinde sürekli olarak büyümüĢ Ürdün menĢeli ilaçlar Orta Doğu ve Afrika‟ya ihraç
edilir duruma gelmiĢtir. Biyoteknoloji yatırımlarının kötüye kullanımını önlemek amacıyla
2004 yılında Ulusal Biyoemniyet Taslağı hazırlanmıĢ, 2011 yılında da ülkede Uluslararası
Biyoemniyet ve Biyogüvenlik Konferansı düzenlenmiĢtir.450
BirleĢik Arap Emirlikleri 2008 yılından beri Biyolojik ve Toksin Silahlar SözleĢmesi‟ne
taraf ülke olmasına rağmen biyolojik savaĢ ajanı stoku olup olmadığına yönelik açık
448
2005‟te yayımlanan bir rapor; Trablus‟un bildirimlerinin Libya‟nın biyolojik silah planlarını ve bu
silahları elde etmeye yönelik niyetlerini aydınlatmakta baĢarısız olduğu iddia edilmiĢtir. Bkz. the commission
on the ıntelligence capabilities of the United States regarding weapons of mass destruction, March 31, 2005,
pp. 255-56 ve Libya‟nın biyolojik silah programına konusunda ABD‟nin iddialarıyla Libya‟nın sunduğu
bilgiler arasındaki çeliĢki bulunduğuna yönelik açıklama için bkz. Ġnternet: Kerr, P. (May 2005).
Commission slams WMD intelligence. Arms Control Today. Web:
https://www.armscontrol.org/act/2005_05/WMDreport adresinden 18 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 449
Ġnternet: U.S. Department of State. (2014, July). Adherence to and compliance with arms control,
nonproliferation, and disarmament agreements and commitments. Washington: DOS Official Website. Web:
http://www.state.gov/documents/organization/230108.pdf adresinden 19 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 450
Konferans sonuç raporu için bk. Ġnternet: International Council for the Life Sciences. (2011). Third
biosafety and biosecurity international conference (Amman/Jordan 13-15 September 2011). Vienna: ICLS
Official Website. Web: http://iclscharter.wpengine.netdna-cdn.com/files/2012/09/BBIC-2011-Conference-
Report-web.pdfadresinden 22 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır.
176
kaynaklarda herhangi bir bilgi yer almamaktadır. BAE de Ürdün gibi biyoteknoloji
konusunda bölgesel liderliği üstlenmek amacıyla ciddi altyapı yatırımları yapmıĢ,
biyoteknoloji sektöründe kullanılan çift kullanımlı malzemelerin kontrolsüz yayılmasını
önlemek amacıyla ihracat kontrol rejimini basitleĢtirmiĢ, biyo-güvenlik ve biyo-emniyet
alanlarında çeĢitli yasal düzenlemeler yapmıĢtır. 2010 yılında Dubai Biyoteknoloji &
AraĢtırma Parkı (DuBiotech) inĢa edilerek 160 laboratuvara hizmet edecek bir kompleks
oluĢturulmuĢtur. Pfizer, Amgen, Genzyme, and Merck gibi uluslararası ilaç ve ecza
Ģirketlerine vergisiz bir alan yaratılmıĢ ve ülkeye biyoteknoloji yatırımı yapmalarının önü
açılmıĢtır.451
BAE‟nin bölgesel bir merkez olma arzusuyla biyolojik altyapı yatırımlarını
devasa boyutlara ulaĢtırmıĢ olmasının yanısıra, ülkenin Avustralya Grubu gibi uluslararası
ihracat kontrol rejimleri içerisinde yer almaması yürütülen faaliyetlerin uluslararası
denetim dıĢında kalmasına neden olmaktadır.
5. NÜKLEER SĠLAH PROGRAMLARI VE ĠRAN’IN NÜKLEER FAALĠYETLERĠ
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AnlaĢması‟nın imzalanması ve 1967
öncesinde nükleer silah ya da patlayıcı yapıp patlatan beĢ devlet dıĢındaki devletlerin
nükleer silah sahibi olması yasaklanmasına rağmen, Orta Doğu ülkelerinden Ġsrail‟in de
aralarında bulunduğu bazı ülkeler nükler silah programı yürütmüĢler ve bu silahları
envanterlerine dâhil etmiĢlerdir. Ġran‟ın nükleer çalıĢmalarının da nihai amacının silah
üretmek olduğu iddia edilmekte ve bunun engellenmesine yönelik uluslararası giriĢimler
yürütülmektedir.
Orta Doğu'daki hemen hemen tüm devletlerin düĢmanı olan Ġsrail, bu gerçeği kurulduğu
güvenliğini sağlamak ve bölgedeki varlığını sağlamlaĢtırmak açısından silahlanma
konusuna önem vermiĢtir.452
Silahlanma programının bir aĢaması olan nükleer silahlara
sahip olma arzusu Dimona nükleer araĢtırma merkezinin kurulmasıyla daha da belirgin
hale gelmiĢtir. Fransa‟nın yardımlarıyla kurulan Dimona reaktörünün de günümüze kadar
451
Ġnternet: Dubai Biotechnology & Research Park. (2015). The premier life sciences cluster in the Middle
East. Dubai, UAE: DuBiotech Official Website. Web:
http://www.dubiotech.ae/images/stories/Dubiotech%20 Generic%20Brochure%202012-2.pdf adresinden 23
Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 452
Siyasi tutumu sebebiyle açıkça nükleer deneme yapmayan ancak önemli sayıda nükleer silaha sahip
olduğuna inanılan Ġsrail (1970ler) “de facto nükleer silaha sahip devlet” konumundadırlar. Öte yandan Güney
Afrika ise 1993 yılında beyaz azınlığın yönetimi siyah çoğunluğa devretmesi öncesinde, o güne kadar 6 adet
nükleer silah baĢlığı üretildiğini, yedincisini üretme aĢamasındayken alınan bir karar ile ülkenin nükleer
silahlardan arındırılarak NPT‟ye “nükleer silaha sahip olmayan devlet” statüsüyle taraf olunmasının tercih
edildiğini açıklamıĢtır. Kibaroğlu, 2003, 122-142.
177
da faal olarak nükleer silah üretimine devam edildiği iddia edilmektedir.453
Nükleer
silahlarla ilgili tartıĢmalarda uzun süredir bir Ģekilde gündeme gelen ve nükleer silah sahibi
olduğu resmen teyit edilmeyen ancak sahip olduğuna inanılan Ġsrail, Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması'na ve Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması
AntlaĢması'na taraf olmaktan kaçınmaktadır. Bu nedenle anılan silahlara sahip olduğu
Ģüphelerini güçlendirmektedir.
Ġsrail‟in belirli sayıda nükleer silaha sahip olduğu kabul edilse de bu stoğun büyüklüğü
hususu hala muğlaklığını korumaktadır. Ġsrail‟in nükleer silah programı 1950‟lerde ilk
BaĢbakan David Ben Gurion emri ve Fransız yardımıyla baĢlatılmıĢtır. Dimona kasabası
yakınlarındaki Necef Nükleer AraĢtırmalar Merkezi‟nde (KAMAG) yer alan plütonyum
üretim reaktörü 1960‟lı yıllarda nükleer program için önemli rol üstlenmiĢtir. Ġlk temel
nükleer silah 1967‟de yapılmıĢtır.454
Bugüne kadar Ġsrail‟in Dimona reaktöründe 840 kg
yakın plütonyum ürettiği tahmin edilmekte ve 100-200 arasında nükleer savaĢ baĢlığı
yaptığı tahmin edilmektedir.455
Ġsrail‟in NPT‟ye taraf olmaması, nükleer silahlardan
arındırılmıĢ Orta Doğu giriĢimlerinden kaçınması nükleer silaha sahip olduğu konusundaki
algıyı desteklemektedir.
Ġsrail, “Atoms for Peace” konuĢmasının ardından 12 Temmuz 1955‟te ABD‟yle imzalanan
BarıĢçıl Nükleer ĠĢbirliği AntlaĢması çerçevesinde ABD‟den ağır su teknolojisi almaya
baĢlamıĢtır. Bunun yanı sıra SüveyĢ Bunalımı‟nda Britanya ve Fransa‟ya yapılan yardım
karĢılığında alınan yakıt ve Norveç firması Noratom üzerinden yapıldığı ortaya çıkan
“nükleer ticaret” yoluyla elde edilen hammaddelerle Ġsrail‟in 1960‟ların sonunda nükleer
453
Dimona nükleer tesisinin yapımı ile ilgili Erdoğdu Ģunları yazmıĢtır ; “Ġsrail'in stratejik amacı,
termonükleer silahları, füzeleri, geliĢmiĢ uçak sistemleriyle Sovyetler Birliği'ndeki hedefleri vurabilecek
vurucu güce sahip olmaktı. Bu muazzam projenin maliyeti, Dimona'daki tesislerin çoğunun yeraltında inĢa
edilmesi sebebiyle daha da yükselmiĢ, Ġsrail‟in harcamaları milyarlarca dolara ulaĢmıĢtı. Ben Gurion
Dimona'nın bitirilmesi iĢinin Ġsrail bütçesi dıĢındaki kaynaklardan finanse edilmesi gerekliliğini kavradığında
hemen harekete geçti. 1960 yılında ġimon Perez, Ġsrail kaynaklarına göre daha sonra Otuzlar Komitesi adıyla
anılacak olan, seçkin ve güvenilir bağıĢçılardan müteĢekkil bir komite kurmaya karar verdi. Paris'ten Baron
Edmond de Rotschild ve New York'lu Abraham Feinberg gibi zengin Yahudilerden, Perez'in "özel silah"
adını verdiği program için para vermeleri istendi. Bu Yahudi zenginler oldukça yüklü bağıĢlar yaptılar. Daha
sonra, Dimona tamamlanınca bağıĢta bulunanlara Dimona'daki tesisler gezdirildi. Nükleer bomba edinilmesi
amacıyla her yıl yüz milyonlarca dolarlık kaynağın yanı sıra ülkedeki tüm birikim kullanıldı. Bilim adamı
kadroları Dimona için harekete geçirildi. Burada çalıĢan Ġsrailli bilim adamı sayısının 1500'e ulaĢtığı
zamanlar oldu.” Erdoğdu, H. (2005). Büyük İsrail stratejisi. (Ġkinci baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat
Yayıncılık, 239. 454
Ġnternet: Cohen, A. (2007). Crossing the threshold: the untold nuclear dimension of the 1967 Arab-Israeli
war and its contemporary lessons. Arms Control Today. Web: https://www.armscontrol.org/act/2007_06
/Cohen adresinden 27 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 455
Diehl, S.J., Moltz, J.C. (2002). Nuclear weapons and nonproliferation. (First edition). California, USA:
ABC-CLIO, 114.
178
silah ürettiği düĢünülmektedir. Ġngiltere‟nin süreçteki rolüyse, BBC Newsnight programı
tarafından 2005‟te ortaya çıkarılmıĢtır. Vanunu‟nun ortaya çıkardığı verilere göre Ġsrail‟in
1980–86 döneminde termonükleer bomba yapma yeteneğini de geliĢtirdiği anlaĢılmaktadır.
SSCB‟nin dağılmasından sonra bu ülkeden Ġsrail‟e gelen bilim adamlarının da Ġsrail‟in
nükleer programının sürdürülmesinde katkıları olduğu söylenmektedir. 456
Bölge ülkelerinden Irak, nükleer çalıĢmalarına 1960‟lı yıllarda baĢlamıĢtır. 70‟li yılların
baĢında nükleer silah programı baĢlatılmıĢ, 1981 yılına gelindiğinde Osirak‟ta kurulan
nükleer reaktörü Ġsrail tarafından bombalanarak imha edilmiĢtir.457
1991 Körfez SavaĢı‟na
kadar Irak yaklaĢık 36 kg.lık yüksek zenginlikli uranyumu nükleer silah haline getirmek
için gizli bir program yürüttüğü iddia edilmiĢtir.458
Körfez SavaĢı sırasında Irak‟ın nükleer
tesisleri geri döndürülemez Ģekilde zararlar görmüĢtür. Körfez SavaĢı sonrası BMGK
tarafından alınan 687 sayılı Karar gereğince Irak‟ın nükleer silahlara sahip olamayacağı
veya bu konuda çalıĢmalar yapamayacağı hüküm altına alınmıĢtır. Uluslararası Atom
Enerji Kurumu (IAEA) kararın silahlara iliĢkin hükmünün takibinden sorumlu kılınmıĢtır.
1991‟de yenilgiye uğrayan Irak IAEA denetçilerinin giriĢine izin vermiĢ ve 1997 yılına
kadar nükleer silah programı kullanılamaz hale getirilmiĢtir. Irak sonrası hükümetler
uluslararası yayılmanın önlenmesi rejimine bağlılıklarını ifade etmiĢler ve 2009 yılında
yılında barıĢçıl bir nükleer enerji programı baĢlatılması gündeme gelmiĢtir. BirleĢmiĢ
Milletler Güvenlik Konseyi‟nce 2010 yılında Körfez savaĢında konulan yaptırımların
kaldırılması Irak‟ın nükleer enerji programı yürütmesinin önünü açmıĢtır. Suriye‟de 2012
yılında ortaya çıkan radikal terörist akımlar Irak‟ta da zemin bulmaya baĢlamıĢ ve nükleer
tesislerin güvenliğini tehdit etmeye baĢlamıĢtır. IġĠD tarafından 2014 yılında Kuzey
Irak‟taki Musul Üniversitesi‟nden 40 kg.lık nükleer materyal çalındığı, ancak çalınan
malzemenin düĢük zenginlikte ve silaha dönüĢtürülemeyecek nitelikte olduğu çeĢitli
raporlara yansımıĢtır.459
456
Ġnternet: Revealed: the secrets of Israel‟s nuclear arsenal, atomic technician Mordechai Vanunu reveals
secret weapons production. (1986, October 5). Sunday, Headline. Web: http://www.thesundaytimes.co.
uk/sto/news/world_news/article237419.ece adresinden 29 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 457
Schneider, B.R. (1999). Future war and counter proliferation: U.S. military responses to nbc proliferation
threats. (First edition). Westport, CT: Praeger Publishers, 152-153. 458
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country pofiles: Iraq. Washington, DC: NTI
Online. Web:http://www.nti.org/country-profiles/iraq/ adresinden 07 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 459
Ġnternet: Nichols, M. (2014, July 9). Exclusive: Iraq tells U.N. that 'terrorist groups' seized nuclear
materials. Reuters. Web: http://www.reuters.com/article/2014/07/09/us-iraq-security-
nuclearidUSKBN0FE2KT201407 09 adresinden 7 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.
179
Suriye‟nin nükleer silah programı yürüttüğüne yönelik herhangi bir somut kanıt
bulunmamaktadır. Baas yönetimi 1969 yılında NPT‟ye taraf olmuĢtur. Nükleer programı
güçlendirmek amacıyla Arjantin, Çin ve Rusya ile nükleer teknoloji transferi konusunda
bazı anlaĢmalar yapılmıĢtır. 1991 yılında Suriye‟nin ilk nükleer reaktörü Deyr El Hayar
(Der Al-Hadjar) Çinliler tarafından inĢaa edilmeye baĢlamıĢtır. SRR-1 30 KW.lık reaktör
nükleer silah üretimi için yeterli büyüklüğe sahip olmasa da IAEA tarafından 2008 ve
2009‟da yapılan denetimler sırasında Ajansa bildirilmemiĢ uranyum partikülleri (iĢlenmiĢ)
bulunmuĢtur. 2007 yılında Deyr El-Zor sahasında bulunan ve MOSSAD ve CIA
tarafından plütonyum üretim reaktörü olduğu değerlendirilen El-Kibar tesislerine Ġsrail
Hava Kuvvetlerine ait uçaklar tarafından bombardıman düzenlenmiĢ ve tesis imha
edilmiĢtir. Bombardıman sonrası Suriye tesis hakkındaki iddiaları reddetmiĢ, fakat IAEA
tarafından yapılan ve 3 yıl süren soruĢturmada yeterince iĢbirliği yapılmaması tesis
hakkındaki Ģüpheleri artırmıĢtır.460
2011 yılında IAEA Guvernorler Kurulu Suriye‟nin
Güvence Denetimi AnlaĢması‟na aykırı faaliyetler yürüttüğüne yönelik bir karar kabul
etmiĢ ve konuyu BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi‟ne aksettirmiĢtir.
Libya 1969 yılında Kaddafi‟nin iktidara gelmesi sonrasında gizli nükleer çalıĢmalara
baĢlamıĢtır. Tripoli‟nin nükleer silah elde etme giriĢimi baĢarısızlığa uğramıĢ olsa da rejim
bazı temel yakıt döngüsü yeteneklerini elde etmeyi baĢarmıĢtır. Sovyetlerden 1980‟lerde
alınan 10 MW‟lık AraĢtırma Reaktörü ve 1990‟lı yıllarda Abdülkadir Han ile yapılan
iĢbirliği ülkenin nükleer altyapısını güçlendirmiĢtir. 2003 yılında nükleer silah programı
dahil olmak üzere tüm kitle imha silahı programlarında tek taraflı olarak vazgeçildiği ve
1975‟te imzalanan NPT yükümlülüklerine uygun hareket edileceği deklare edilmiĢtir. 2004
yılında Ek Protokol imzalanması sonrasında gizli tutulan birçok nükleer tesis açığa
çıkmıĢtır. Libya 2004 yılında Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması‟na 2005 yılında da
Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Afrika (Pelindaba) AntlaĢması‟na taraf olmuĢ, IAEA
baĢta olmak üzere uluslararası denetimlere açık olduğunu ilan etmiĢtir. Libya‟da 2015 yılı
itibariyle Yenilenebili Enerjiler ve Deniz Suyu Arıtma AraĢtırma Merkezi‟nde
(REWDRC) kurulu 1 adet 10 MW‟lık bir araĢtırma reaktörü bulunmaktadır. 2011‟de
460
Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA. (2011, May 24). Implementation of the NPT
Safeguards Agreement in the Syrian Arab Republic. Vienna: IAEA Official Website: Web:
https://www.iaea.org/sites/default/files/gov2011-30.pdf adresinden 8 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.
180
patlak veren iç savaĢ ve kaos Kaddafi‟nin devrilmesiyle sonuçlanmıĢ, devrim sonrası
yapılan denetimlerde 6,400 varil sarı kek haline getirilmiĢ uranyum bulunmuĢtur.461
Mısır nükleer araĢtırmalara Cemal Abdül Nasır‟ın hakim olduğu 1955 yılında baĢlamıĢtır.
Atom Enerjisi Komisyonu‟nun (günümüzde Atom Enerjisi Kurumu) kurulması ile nükleer
teknoloji çalıĢmalarının temelleri atılmıĢtır. Nasır‟ın 1960‟lı yıllarda nükleer silah arayıĢına
girmesi 1967 Altı Gün SavaĢları‟ndaki ağır yenilgi nedeniyle kesintiye uğramıĢtır. 1970‟li
yıllarda Enver Sedat yönetimi Nasır‟ın retoriğinden uzaklaĢmıĢ ve silahsızlanma taraftarı
bir yaklaĢım izlemiĢ ve 1981 yılında NPT ve Kapsamlı Nükleer Güvence Denetimi
AntlaĢmalarını imzalamıĢtır. Orta Doğu‟nun kitle imha silahlarından arındırılma projesinde
kritik ülkelerden biri olan Mısır sınırlı bir nükleer altyapıya sahiptir. Ülkenin nükleer
envanteri Kahire yakınlarındaki Inshas Nükleer AraĢtırmalar Merkezi‟nde konuĢlu 2 MWt
ETRR-1 araĢtırma reaktörü ve Arjantin tedarikli 22 ETRR-2 hafif su araĢtırma reaktörü, 1
yakıt üretim santrali, 1 sıcak hücre kompleksi ve 1 atık yönetimi tesisinden
oluĢmaktadır.462
Kahire yönetimi nükleer enerjiye sahip olma konusunda uzun zamandan
beri hevesli olsa da ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi karıĢıklıklar bu arzunun
yerine getirilmesini engellemiĢtir. 463
Suudi Arabistan yalnızca temel sivil nükleer altyapıya sahip bir Orta Doğu ülkesi
durumunda olup, nükleer silah yapabilecek teknik ve fiziksel kapasiteye sahip değildir.
1960‟lı yıllarda nükleer araĢtırmalara baĢlayan Suudlar 1977 yılında Kral Abdullah El-
Aziz Bilim ve Teknoloji Merkezi‟ni kurmuĢlardır. Ülkede 1988 yılında Atom Enerjisi
Ajansı kurulmuĢ ve radyasyon, radyoaktif izotoplar, nükleer güç ve santraller, KBRN
konularında çalıĢmalar yürütülmüĢtür. 1988 yılında NPT‟ye taraf olan ülke Kitle Ġmha
Silahlarından ArındırılmıĢ Orta Doğu tezini desteklemektedir. Ġran-Irak SavaĢı, Saddam‟ın
Kuveyt ĠĢgali dönemlerinde Suudların nükleer silah arayıĢına girdikleri ve hatta
Abdülkadir Han tarafından Pakistan nükleer savaĢ baĢlıklarının Suud füzelerine takılmak
461
Ġnternet: Davenport, K. (2014, January 9). Libyan Uranium Stocks Flagged for IAEA. Arms Control
Association. Web: https://www.armscontrol.org/act/2014_01-02/Libyan-Uranium-Stocks-Flagged-for-IAEA
adresinden 04 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 462
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, April). Country pofiles: Egypt. Washington, DC: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/egypt/ adresinden 06 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 463
Solingen, E. (2007) Nuclear Logics: Contrasting Paths in East Asia and the Middle East. (First edition).
New Jersey, USA: Princeton University Press, 240.
181
üzere Riyad‟a satılma görüĢmelerinin yürütüldüğü iddia edilmiĢtir.464
Yine benzer Ģekilde
kadim düĢmanı Ġran‟ın nükleer enerji/silah programı nedeniyle Suddi Arabistan‟ın da
nükleer silah arayıĢına gireceği argümanı özellikle Batılı uzmanlarca ileri sürülmektedir.
P5+1 ile Ġran arasında yürütülen müzakerelerin anlaĢma yapma aĢamasına gelmesi ve
ABD‟nin Riyad‟dan uzaklaĢma görüntüsü vermesi Suudi Arabistan‟ı yeni müttefikler
aramaya zorlamıĢ Rusya ile 2015 yılında 10 nükleer santral kurulmasını içeren büyük bir
nükleer enerji anlaĢması yapılmıĢtır.
Suudi Arabistan 3 MW‟lık Tangetron hızlandırıcı, 350 KW hafif iyon hızlandırıcı ve
siklotrondan oluĢan sınırlı bir sivil nükleer altyapıya sahiptir. Hızlandırıcılar Kral Fahd
Üniversitesi‟nde nükleer fizik araĢtırmaları için kullanılırken siklotron Kral Faysal
Üniversitesi‟nde medikal izotop üretimi amacıyla kullanılmaktadır. Suudi Arabistan‟ın
Rusya, BirleĢik Krallık, Çek Cumhuriyeti, ABD ve Fransa ile nükleer iĢbirliği antlaĢmaları
bulunmaktadır. Haziran 2011‟de 16 nükleer santral yapılacağını duyurulan Riyad yönetimi
ilk güç santralini 2022‟den önce iĢletmeye almayı planlamaktadır.465
2015 itibariyle Suudi
Arabistan‟ın nükleer altyapısı Kral Abdullah Atom ve Yenilenebilir Enerji ġehrinden
(KARACE) müteĢekkildir. ġehir bünyesinde Suudi Arabistan Atom Enerjisi Düzenleme
Ġdaresi (SAARA) kurulması da kararlaĢtırılmıĢtır.
BirleĢik Arap Emirlikleri (BAE) 1995 yılında NPT‟ye taraf olmuĢ, 2003‟te IAEA ile
Güvence Denetimi AnlaĢması yapmıĢ ve 2010 yılında Ek Protokolü onaylamıĢtır. BAE,
zengin doğalgaz ve petrol rezervlerine rağmen, bunların gelecekteki enerji açığını
kapatmaya yeterli olmayacağını düĢünmüĢ ve bu alandaki eksiklikleri nükleer enerji ile
karĢılamaya karar vermiĢtir. 2008 yılında nükleer güç programı ile ilgili bir politika kâğıdı
yayımlanmıĢ ve BAE ilk nükleer santralinin inĢasına baĢlamıĢtır. BAE Güney Koreli bir
Ģirketle (Korea Electric Power Corporation) APR-1400 tipi santral için 20,4 milyar $‟lık
bir sözleĢme imzalamıĢ 2020‟ye kadar iki reaktörün de faaliyete geçmesi planlanmıĢtır.
2009 yılında ABD ile 123 Nükleer ĠĢbirliği AntlaĢmasını imzalayan BAE yayılmanın
464
Ġnternet: Heinonen, O., Henderson, S. (2014, March 27). Nuclear Kingdom: Saudi Arabia's Atomic
Ambition. Policy Brief - Washington Institute for Near East Policy. Web: http://belfercenter.ksg.harvard.edu/
publication/24061/nuclear_kingdom.html adresinden 03 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 465
Nuclear Threat Initiative – NTI, 2015, Country profile: Saudi Arabia.
182
önlenmesi için nükleer güç santrallerinde “altın standart” sistemini benimsemiĢ yeniden
iĢleme, zenginleĢtirme gibi haklarından feragat etmiĢtir.466
BAE Nükleer Tedarikçiler Grubunu destekleyen ve 2007 yılında kapsamlı ihracat kontrol
sistemi kuran bir ülke olsa da illegal transit ticaretin en önemli güzergâhlarından biri
olduğu için ihracat kontrol uzmanları bu ülke için tereddütlerini sürdürmektedirler. Bölge
üzerinden hassa teknolojilerin Ġran‟a geçme olasılığı, çift kullanımlı malzemeler
konusunda ülkede birçok Ģirketin yeterli altyapı olmadan faaliyet yürütmesi, Dubai‟nin
Abdulkadir Han‟ın Ġran, Libya ve Kuzey Koreye nükleer teknoloji sağladığı ağın merkezi
olması ABD baĢta olmak üzere Batının, BirleĢik Arap Emirliklerinde yürütülen nükleer
faaliyetleri yakından takibine neden olmaktadır.467
Ürdün NPT üyesi ve 1998‟de Ek Protolü kabul eden ilk Orta Doğu ülkesi olarak nükleer
silah programı geliĢtirme hırsları olmayan bir ülke olarak kabul edilmektedir. Ürdün‟de
2007 yılınde Bilim ve Teknoloji Üniversitesi bünyesinde nükleer mühendislik programı
açılmıĢ ve ülke nükleer enerji programı baĢlatılmıĢtır. Bu kapsamda Güney Kore ile
ünivesite bünyesinde 5 MW‟lık bir eğitim ve araĢtırma reaktörü kurulması konusunda
anlaĢma yapılmıĢtır. Söz konusu reaktörün % 19 oranında zengineĢtirilmiĢ (LEU)
uranyum ile çalıĢması ve uranyumun Fransız AREVA Ģirketince sağlanması
kararlaĢtırılmıĢtır. Kral Abdullah 2007 yılında Ürdün‟de sivil bir nükleer program
baĢlatılması hususudaki niyetini açıklamıĢtır. Son yıllarda bölgedeki çatıĢmalar nedeniyle
Sina üzerinden taĢınan Mısır doğalgazındaki (El-AriĢ Boru Hattı) akıĢın kesintiye uğraması
nedeniyle ülkenin enerji açığını artıracağını ve nükleer enerjiye yönelimi artıracağını
öngörebiliriz. Ancak ülkenin deprem kuĢağında yer alması ve su kaynaklarının fakir
olması, 2030 yılına kadar enerji ihtiyacının % 30‟unu nükleer santrallerden tedarik etmeyi
planlayan Ürdün‟ün planlarını sekteye uğratabilecek zorluklardır.468
466
Ġnternet: Grossman, E.M.(2012, January 23). Administration letter promises “case-by-case” approach to
nuclear trade deals. Nuclear Threat Initiative Online. Web: http://www.nti.org/gsn/article/administration-
letter-promises-case-case-approach-nuclear-trade-deals/ adresinden 29 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 467
Ġnternet: Early, B.R. (2009, July 6). Export control development in the United Arab Emirates: from
commitments to compliance. Dubai Initiative-Policy Brief, 7. Web: http://belfercenter.ksg.
harvard.edu/files/Early_-_Policy_Brief_-_FINAL.pdf adresinden 30 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 468
Ġnternet: Kane, C. (December, 2013). Are Jordan's nuclear ambitions a mirage. Bulletin of the Atomics.
Web: http://thebulletin.org/are-jordans-nuclear-ambitions-mirage adresinden 31 Temmuz 2015 tarihinde
alınmıĢtır.
183
Ürdün‟de, 2007 yılında Nükleer Düzenleme Komisyonu (JNRC), 2008 yılında Atom
Enerjisi Komisyonu (JAEC) kurulmuĢtur. JNRC‟nin nükleer enerji ve iyonize radyasyon
alanında alanında düzenleme ve izleme rolü üstlenmesi, JAEC‟in nükleer santral inĢası ve
doğal uranyumun kullanılması üzerine odaklanması planlanmıĢtır. Ürdün nükleer enerji
ihtiyacı için büyük ölçüde yabancı tedarikçilere muhtaç olup Türkiye, Arjantin, Kanada,
Fransa, Çin, Japonya, Rusya Romanya, Ġspanya, Güney Kore ve BirleĢik Krallık gibi
ülkelerle bir takım sözleĢmeler imzalamıĢtır. Ürdün Mart 2015‟te Amman‟ın 70 km
doğusunda (Amra) 2 üniteden oluĢacak ve toplam 2000 MW kurulu güce sahip bir nükleer
santralin inĢası konusunda Rus ROSATOM Ģirketi ile anlaĢma yapmıĢtır. Söz konusu
santralin 2022‟ye kadar bitirilmesi planlanmaktadır. Ürdün‟de dünya toplam rezervinin %
2‟sine denk gelen 140 bin ton uranyum rezervi olduğu tahmin edilmektedir. Söz konusu
maden Fransız AREVA Ģirketince çıkarılmaktadır.469
Ürdün zengin uranyum kaynaklarını
iĢlemek ve uranyum zenginleĢtirmek istediği için ABD ile yapılan 123 Nükleer ĠĢbirliği
AntlaĢması görüĢmeleri askıya alınmıĢtır.
5.1. Ġran’ın Nükleer Faaliyetleri
5.1.1. Kısa tarihçe
Ġran‟ın nükleer bilim ve teknoloji ile olan tanıĢıklığı, Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında
ABD‟nin iktisadi, askeri ve teknik alanlarda Ġran‟a yaptığı yardımları artırdığı yıllara kadar
uzanmaktadır. 1950li yılarda ABD yeni geliĢen nükleer piyasadaki payını artırmak istemiĢ
ve buna iliĢkin bir takım anlaĢmalar imzalamıĢtır. 1957‟de güçlenen iliĢkilerin bir parçası
olarak, ABD ve Ġran, iki yıl süren müzakereler sonrasında Atomun Sivil Kullanımına Dair
ĠĢbirliği AnlaĢması‟nı imzalamıĢlardır.470
1959 yılında ABD‟den satın aldığı bir reaktör ile
nükleer enerji üretimi faaliyetlerine baĢlayan Ġran,471
bu faaliyetlerini Irak SavaĢı ve Ġslam
devrimi döneminde gerçekleĢen bazı duraksamalara rağmen istikrarlı bir Ģekilde
sürdürmektedir. Ġran‟ın barıĢçıl amaçlarla ve yalnızca enerji üretimi için sahip olduğunu
469
Ġnternet: Jordanian parliament votes to suspend nuclear power program. (2012, May 30). The Haaretz. 30
May 2012. Web: http://www.haaretz.com/news/middle-east/jordanian-parliament-votes-to-suspend-nuclear-
power-program-1.433417 adresinden 1 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 470
Kibaroğlu, M. (2006) Good for the shah, banned for the mullahs: the West and Iran's quest for nuclear
power. The Middle East Journal. 60(2), 207-232. 471
Ġnternet: Erdurmaz, A. S. (2009). Ġran‟ın nükleer programı: Ġran ne yapmak istiyor?. TÜRKSAM: Terör ve
Güvenlik Çalışmaları Merkezi- Silahsızlanma Çalışmaları. Web: http://www.turksam.org/tr/makale-
detay/647-iran-nukleer-programi-iran-ne-yapmak-istiyor adresinden 09 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.
184
ilan ettiği, Batı‟nın ise askeri amaçlarla yapıldığını ileri sürdüğü Ġran nükleer programı
tartıĢmalı bir süreçte yürütülmektedir.
ABD, Soğuk SavaĢ dönemi süresince Sovyet yayılmacılığını kontrol altına almak ve petrol
rezervlerini korumak Ģeklindeki iki ayaklı Orta Doğu dıĢ politikası gereği ġah Muhammed
Rıza Pehlevi kontrolündeki Ġran‟ı nükleer enerji elde etmeye teĢvik etmiĢ ve desteklemiĢtir.
Nükleer teknolojiyle tanıĢtıktan sonra Ġran, oldukça istekli ve giriĢken davranmıĢ pek çok
Ġranlı nükleer yeteneklerini geliĢtirmesi ve eğitilmesi için Avrupa ve ABD‟ye
gönderilmiĢtir. ABD‟nin Ġran‟a karĢı dönemin komünizm korkusuyla Ģekillenen korumacı
tutumu, Ġran‟ın 1958‟de Uluslararası Atom Enerji Ajansı (IAEA) üyesi olması ile
sonuçlanmıĢtır. 1970‟te ise Ġran Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması‟nı
(NPT) imzalamıĢtır.
ABD merkezli Machine and Foundry ġirketi Eylül 1967‟de havuz tipi 5 MW üretim
kapasiteli bir reaktörü Ġran‟a teslim etmiĢtir.472
Aynı zamanda, Batı Avrupa ve 1970‟lere
kadar ABD‟de eğitim gören yüzlerce Ġranlı öğrenci ile birlikte Ġran‟ın bilimsel altyapısı
sürekli bir geliĢme kaydetmiĢtir. 1972‟de ABD BaĢkanı Nixon Ġran‟ı ziyaret etmiĢ, 1973
Arap-Ġsrail SavaĢı‟nı takiben petrol fiyatları bir gecede dört katına çıkmıĢ ve bu muazzam
para akıĢının getirdiği refahla birlikte ġah, 1974‟te Ġran Atom Enerjisi Kurumu kurarak
nükleer güç programını baĢlatmıĢtır. Ġran ġahı, 20 nükleer güç santrali, bir uranyum
zenginleĢtirme tesisi ve bir adet de tüketilmiĢ yakıtlar için yeniden iĢleme santrali kurmayı
hedef olarak belirlemiĢtir.
3 Mart 1975‟te, Ġran ve ABD, toplam kapasitesi 8.000 MW(e) olan sekiz nükleer reaktörün
inĢası için $15 milyar tutarında bir antlaĢma imzalamıĢtır.473
Carter Yönetimi Ġran ile
iĢbirliği politikasını sürdürmüĢ ve 12 Nisan 1977‟de, Ġran ve ABD, nükleer güvenlik
sahasında iĢbirliği ve nükleer teknoloji değiĢimi konularında bir anlaĢma imzalamıĢtır.
BaĢkan Carter, 31 Aralık 1977 ile 1 Ocak 1978 tarihleri arasında Tahran‟a gerçekleĢtirdiği
ziyaretinde Ġran ile yeni bir antlaĢmaya varmıĢ ve ABD, kullanılmıĢ nükleer yakıtı yeniden
iĢlemesi için Ġran‟a “En Çok Kayırılan Ülke” statüsünü vermiĢtir. Nihayet, 10 Temmuz
1978‟de ABD-Ġran Nükleer Enerji AntlaĢması Tahran‟da imzalanmıĢtır. Bu anlaĢma,
472
Kibaroğlu, 2006, 207-232. 473
Ġnternet: Sahimi, M. (2004). Iran's nuclear energy program. part v: from the United States offering Iran
uranium enrichment technology to suggestions for creating catastrophic ındustrial failure, Payvand. Web:
http://www.payvand.com/news/04/dec/1186.html adresinden 10 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.
185
nükleer enerji sahasındaki iĢbirliğini kolaylaĢtıracak ve nükleer teçhizat ve malzemelerin
Ġran‟a ihracını ve naklini denetlemeyi öngörmüĢtür.474
1970‟lerde Ġran‟ın nükleer altyapısının geniĢlemesinde ve Ġranlı uzman ve bilim
adamlarının yetiĢmesinde Fransa ve Almanya da kayda değer bir rol oynamıĢlardır.
1974‟te, Ġran, Fransız ġirketi Framatome ile iki adet 950 MW(e)‟lik basınçlı su
reaktörünün inĢası için sözleĢmeler imzalanmıĢ ve fizibilite çalıĢmaları baĢlatılmıĢtır. Ġran,
1975‟te, Fransa, Belçika, Ġspanya ve Ġtalya‟nın ortak giriĢimi olan uranyum zenginleĢtirme
Ģirketi Eurodif‟in yüzde 10 hissesini satın almıĢtır.475
Bu sözleĢmelerle bağlantılı olarak,
nükleer mühendislik, nükleer fizik ve ilgili dallarda bilgi ve yeteneklerini geliĢtirmek
amacıyla önemli sayıda Ġranlı öğrenci, bilim adamı ve teknisyen Fransa‟ya gönderilmiĢtir.
Diğer taraftan, Ġran ve Almanya arasında, Ġran‟da altı adet nükleer güç reaktörü kurulması
için 1976‟da bir anlaĢmaya varılmıĢtır. AnlaĢma‟yla birlikte her biri 1.300 MW(e) Siemens
reaktörlerini içerecek olan ilk iki santralin German Kraftwerk Union (KWU) tarafından
BuĢehr‟de inĢa edilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Aynı yıl Ġran, Almanya ile nükleer yakıt
sözleĢmeleri imzalamıĢtır. Ġran‟a uranyum zenginleĢtirme teknolojisi satılmasına dair
Almanya ile Ġran arasında görüĢmeler yapılmıĢ ve Ġranlı öğrenciler eğitilmek üzere
Almanya‟ya gönderilmiĢtir.
ġah Muhammed Rıza Pehlevi döneminde müttefik olan Ġran ve Batı arasındaki nükleer
dayanıĢmanın sona ermesine neden olan olay, 1979 Ġran Ġslam Devrimi olmuĢtur.
Tahran‟daki ABD Büyükelçiliği‟nde meydana gelen rehine krizinden sonra, Ġran-ABD
iliĢkileri gerilmiĢ ve husumet halini almıĢtır. ABD, nükleer alanda Ġran ile iĢbirliğini
sonlandırmıĢ ve diğer ülkelerin de nükleer teknolojiyi Ġran‟a nakletmemeleri için diğer
ülkelere baskı uygulamaya baĢlamıĢtır. Ġslam Devrimi sonrası Ġran‟da rejim kökten
değiĢmiĢ ve nükleer çalıĢmalarda da ciddi bir kırılma ortaya çıkmıĢtır. Devrimin elitleri
dıĢarıya bağımlılık yaratır düĢüncesi ile Fransız ve Alman Ģirketlerince yapımına
baĢlanılan tesislerin tamamlanması yönünde bir istek göstermemiĢ ve aynı zamanda Batılı
ülkeler de, Ġran‟daki yeni rejimin Batı karĢıtı olması sebebiyle bütün antlaĢmaları iptal
etmiĢlerdir.
474
Kibaroğlu, 2006, 207-232. 475
Ġran‟ın Eurodif ile %3 oranında zenginleĢtirilmiĢ 270 ton civarında uranyumun tedarik edilmesi yönünde
sözleĢme imzalamıĢtır. Barnaby, F. (1993). How nuclear weapons spread: nuclear-weapon proliferation in
the 1990s. (First edition). London: Routledge, 114-117.
186
Devrim sonrası süreçte ortaya çıkan enerji krizi, Ġranlı üst düzey dini liderlerin nükleer
projelere karĢı olan tavırlarının değiĢmesinde önemli rol oynamıĢ ve enerji santrallerinin
inĢasına öncelik verilmeye baĢlanmıĢtır. Ġsfahan Nükleer AraĢtırma Merkezi, 1984 yılında,
Irak‟la yapılan savaĢın ortasında açılmıĢtır. Çin yardımıyla, uranyum zenginleĢtirmek için
ziyadesiyle önemli yakıt üretimi ve dönüĢtürme tesisleri Ġsfahan‟da inĢa edilmiĢtir. Ġran,
Pakistan, Arjantin, Ġspanya, Çekoslovakya, Çin ve Sovyetler Birliği gibi öteki potansiyel
tedarikçilere yönelmiĢ ve 1987 yılında Pakistan ile bir nükleer iĢbirliği anlaĢması
imzalanmıĢtır. AnlaĢmaya göre, Ġranlı nükleer bilim adamı ve teknisyen, Pakistan‟ın
nükleer tesis, reaktör ve laboratuarlarına ziyaretlerde bulunmuĢlardır. 1991‟de, Ġran‟ın
Çin‟den 20 MW‟lık bir araĢtırma reaktörü temin edeceği açıklanmıĢtır. 1992 Eylül ayında,
CumhurbaĢkanı Rafsancani Çin Devlet BaĢkanı Jian Zeming ile 330 MW(e)‟lik bir ya da
iki reaktörün alımı konusunda görüĢmüĢtür. Bu gibi bir reaktörün alımı konusunda varılan
bir ön anlaĢma, Ġran Savunma Bakanı‟nın Pekin‟e gerçekleĢtirdiği ziyaret sırasında
duyurulmuĢ ancak ABD‟nin Çin‟e baskıları neticesinde satıĢ ertelenmiĢtir. Nükleer
arayıĢlarını sürdüren Ġran, 1980‟lerin sonunda SSCB ile bir takım görüĢmelerde bulunmuĢ
ve hatta nükleer sahada iĢbirliğini prensipte kabul ettirmiĢtir. Ne var ki, antlaĢmalar
Sovyetler Birliği‟nde komünist rejimin çökmesiyle ertelemiĢtir. 8 Ocak 1995 tarihinde
Tahran‟da, Rusya ile Ġran arasında bir Nükleer ĠĢbirliği AnlaĢması imzalanmıĢtır. SSCB
mirasını üstlenen Rusya, BuĢehr nükleer enerji reaktörü 1 No.lu Blok‟un inĢasını
tamamlamayı ve her yıl 10-20 kadar yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile IAEA‟nın
bilimsel kadrosunu Rus akademik kurumlarında eğitmeyi kabul etmiĢtir. YaklaĢık 1 milyar
dolar tutarındaki Rus-Ġran Nükleer AnlaĢması, 2001 yılına kadar iki adet VVER-1000 tipi
reaktör kurulmasını öngörmüĢtür.476
5.1.2. Artan gerilim ve uluslararası yaptırımlar
1979 Devrimi sonrasında bütün ABD baĢkanları Ġran‟ı angajman içerisinde tutma çabası
içinde olmuĢlar ve baĢta ABD Ģirketleri olmak üzere yabancı firmaların da Ġran‟la olan
ticari iliĢkilerini sınırlandıran bir politika izlemiĢlerdir. ABD-Ġran iliĢkileri, Ġran‟da
1997‟de Hatemi‟nin cumhurbaĢkanlığına kadar “ikili çevreleme” Ģeklinde seyretmiĢtir.
Hatemi döneminde ise, Ġran daha ılımlı bir dıĢ politika izlemiĢ ve ABD‟nin Ġran politikası
476
Kibaroğlu, M. (2009). Europe's role in Ġran's quest for nuclear power. In B. Balamir-CoĢkun and
DemirtaĢ-CoĢkun, B. (Eds.), Neighborhood challenge the European Union and its neighbors. Florida:
Universal Publishers, 187-210.
187
“sınırlı uzlaĢma” Ģekline dönüĢmüĢtür. Ġki ülke arasındaki iniĢli çıkıĢlı iliĢkiler, ABD
BaĢkanı George W. Bush‟un 11 Eylül sonrası Ġran‟ı “Ģer ekseni” ilan etmesi ile kopma
noktasına gelmiĢtir. 2002 yılında Ġran‟ın Uluslararası Atom Enerji Ajansı‟ndan 18 yıl
nükleer çalıĢmalarını gizlediğinin ortaya çıkması, ABD ve Ġsrail tarafından doğrudan bir
tehdit olarak algılanmıĢ ve iki aktör bu durumu bir beka sorunu olarak
değerlendirmiĢlerdir.477
2005‟te Ahmedinejad‟ın Ġran CumhurbaĢkanı olması ile iliĢkiler “çevreleme” politikasına
dönüĢmüĢtür. ABD‟nin Ġran‟ı çevreleme politikası bir ABD geleneği olan çevrelemeye
diğer ülkeleri dâhil etme ve yalnızlaĢtırma amaçları çerçevesinde uygulanmıĢtır. ABD‟nin
çevreleme politikası çerçevesinde Bush yönetimi Ġran‟a yönelik hem rejim değiĢimini hem
de ekonomik yaptırımları sürekli gündeminde tutmuĢtur. Ġran NPT‟nin sivil kullanımlar
için uranyum zenginleĢtirme hakkını kendisine tanıdığını iddia ederken, ABD Ġran‟ın
nükleer programının realitede müttefiki Ġsrail‟in varlığına ve güvenliğine, bölge
güvenliğine bir tehdit olarak algılamakta, nükleer silah geliĢiminin örtülü alt yapısı olarak
tanımlamaktadır.
2009 yılında göreve baĢlayan ABD BaĢkan‟ı Obama nükleer programı konusunda Ġran‟la
koĢulsuz diyalog baĢlatmayı teklif etmiĢtir. Barack Obama‟nın Ġran ile müzakerelere
öncelik verme politikası neticesinde Ġran ve P5+1 Grubu (ya da “Altılar”, BM Güvenlik
Konseyi‟nin beĢ daimi üyesi ve Almanya) temsilcileri 1 Ekim 2009‟da Cenevre‟de bir
araya gelmiĢtir. Cenevre‟deki görüĢmelerin iki ana konusundan birisi Ġran‟ın tıp alanında
faaliyet gösteren Tahran Nükleer AraĢtırma Reaktörü (TNAR) için ihtiyaç duyduğu yakıtın
sağlanması diğeri de Ġran‟ın Kum‟daki yeni pilot zenginleĢtirme tesisiyle ilgili IAEA‟nın
eriĢimi konusunda tam bir iĢbirliği sergilemeyi kabul etmesi olmuĢtur. Cenevre‟de varılan
prensip anlaĢması gereği Ġran ile ABD, Fransa ve Rusya (Viyana Grubu) temsilcileri 19-21
Ekim‟de Viyana‟da biraraya gelmiĢler ve TNAR için gerekli yakıtın sağlanması için
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı‟nın (IAEA) hazırladığı bir öneri üzerinde mutabakata
varmıĢlardır. Bu öneriye göre; Ġran yüzde 3,5 oranında zenginleĢtirdiği uranyumun yüzde
70‟ini (1200 kg) Rusya‟da 20 oranında zenginleĢtirilmesi Fransa‟ya gönderilmesi ve
477
14 Ağustos 2002‟de Washington D.C.‟de düzenlenen bir basın toplantısında Ġran Ulusal DireniĢ
Konseyi‟nin ABD ofisi Ġran‟ın çok gizli nükleer projeleri hakkında bilgiler ortaya koydu. Bu projeler
Natanz‟da inĢa edilen uranyum zenginleĢtirme tesisi ile Arak‟ta inĢa edilen ağır su üretim tesisleriydi.
KarmaĢık bir teknoloji ile geliĢmiĢ bir uzmanlık gerektiren bu tesislerin keĢfi, Ġran‟ın, ABD‟nin
yaptırımlarına rağmen, 1990‟lar boyunca nükleer silah yapımına giden bu iki yolda önemli ilerlemeler
sağladığının iĢaretiydi. Kibaroğlu, 2006, 207-232.
188
akabinde nükleer yakıt çubuklarına dönüĢtürülerek da Ġran‟a teslim edilmesi
öngörülmüĢtür.478
Prensipte uzlaĢmaya varılsa da Ġran‟ın bazı itirazları nedeniyle bu
antlaĢma yürürlüğe girmemiĢtir.
Batı‟nın tutumunda incelenecek bir diğer güç merkezi de Avrupa Birliği‟dir. AB üyeleri
savunma ve güvenlik politikalarında her ne kadar ortak bir tutum sergileyemeseler de Ġran
konusunda Ġngiltere, Fransa, Almanya‟nın (AB-3) öncülüğünde bir dıĢ politika
izlemiĢlerdir. AB-3‟ün Ġran‟a yönelik tutumunu 3 aĢamada incelemek mümkündür. Ġlk
dönem 1979 Ġslam Devriminden Rafsancani dönemine kadarki süreçtir. Ruhani lider
Humeyni‟nin Batılı anlamda insan haklarını ihlal eden tutumu, AB-Ġran iliĢkilerini
gerginleĢtirmiĢtir. Ġkili iliĢkide ikinci aĢama 1989‟da Hatemi‟nin cumhurbaĢkanlığına
seçilmesiyle baĢlamıĢ ılımlı bir politika izlenmiĢtir. En son aĢama günümüze kadar olan
süreçtir. Bu dönemde Ahmedinejad‟ın Ġran‟ın nükleer programına ve Ġsrail‟e yönelik
söylemlerinin giderek sertleĢmesi AB‟yi ABD çizgisine kaydırmıĢtır. Avrupa
perspektifinde ise sorun Batıya yönelik bir güvenlik sorunu olarak algılansa da, yöntem
olarak konuya daha diplomatik yaklaĢmıĢ, sorunun askeri müdahaleyle çözüme
ulaĢmayacağını diplomatik ve ekonomik araçların kullanılması gerektiği savunulmuĢtur.
27 ġubat 2007‟de Avrupa Birliği Ġran‟a karĢı, Ġran‟ın nükleer programına destek veren
satıĢları, teknik yardımı, eğitimi ve yatırımları yasaklayan, Ġranlı Ģirketlere ve uzmanlara
mali ve seyahat kısıtlamaları ihdas eden yaptırımları kabul etmiĢtir.479
Ġran‟ın nükleer programı konusunda Ahmedinejad yönetiminin tavizsiz tutumu, Batının
uluslararası mekanizmaları hareketi geçirmesiyle sonuçlanmıĢtır. 2006‟dan beri,
BMGK‟da Ġran nükleer programına karĢılık birçok paket hazırlanmıĢ ancak istenilen
sonucu vermemekle kalmayıp yaptırımlar Ġran için adeta teĢvik paketleri olarak algılanarak
nükleer faaliyetlerin kapsamları geniĢletilmiĢtir. Ġran‟ın Natanz nükleer araĢtırma
tesisindeki IAEA mühürlerini kırması, IAEA Yönetim Kurulu‟nun Ġran dosyasını BM
Güvenlik Konseyi‟ne aktarmasına neden olmuĢtur. Ağustos 2006‟da, nükleer yakıt
çalıĢmalarını durdurması için BM Güvenlik Konseyi UNSCR 1696 (2006) sayılı Karar
kabul edilmiĢtir. Akabinde Ġran‟ın uranyum zenginleĢtirme bağlantılı ve yeniden iĢleme
478
Sinkaya, B. (2010, Haziran). Ġran nükleer programı karĢısında Türkiye‟nin tutumu ve uranyum takası
mutabakatı. Ortadoğu Analiz (ORSAM). 2(18), 66–78. 479
Taylor, B. (2010). Sanctions as grand strategy. (First edition). London: Routledge, 75-76.
189
faaliyetlerini durdurmasını talep eden UNSCR 1737 (2006) sayılı Karar kabul edilmiĢ ve
Ġran‟ın hassas nükleer materyal ve teknoloji ticaretine yaptırımlar ihdas edilmiĢtir.480
Ġran 1737 sayılı Karar‟a adeta cevap olacak Ģekilde NPT‟nin Ek Protokol‟ünü askıya almıĢ
ve ağır su üretmeye baĢlamıĢtır. 2007 yılında BMGK aldığı 1747 sayılı Kararla Tahran
üzerindeki ekonomik ve ticari yaptırımları geniĢletmiĢtir. Ġran bu paket sonrası da IAEA
denetçilerinin denetlemelerine kısıtlama getirmiĢtir. Eylül 2008‟de ilave yaptırımlar
öngören 1803 sayılı Karar oybirliği ile kabul edilmiĢtir. Ġran bu Karara karĢı nükleer yakıt
üretme aĢamasına geçtiğini duyurarak karĢılık vermiĢtir. BMGK önceki Kararları teyit
edecek Ģekilde 1835 (2008) ve 1887 (2009) dayalı Kararları kabul etmiĢtir. Ġran 21 Eylül
2009 tarihinde, Kum kenti yakınlarında bir uranyum zenginleĢtirme tesisi inĢa ettiğini,
bunun barıĢçıl amaçlı olduğunu IAEA‟ya bildirmiĢtir. 27 Kasım 2009‟da IAEA,
Kum‟daki tesisin inĢasının durdurulmasını talep eden bir Karar almıĢtır.481
BM, ABD ve Avrupa Birliği‟nin kabul ettiği yaptırım kararlarının geniĢ kapsamlı olması
ve Ġran‟ın en büyük dıĢ kalemi olan petrolü kapsaması Ġran ekonomisini olumsuz yönde
etkilemiĢtir. Zaten ABD‟nin amacı kanaatimizce Ġran‟ı ekonomik yönden yıpratarak halkta
huzursuzluk oluĢturmak ve Ġran‟ı içerden gelecek bir halk hareketiyle dönüĢtürmek ve
askeri seçeneğe gerek bırakmamak olmuĢtur. Batının baskıları ve yaptırımlar nedeniyle
Ahmedinejad güç kaybetmiĢ ve 14 Haziran 2013‟te yapılan Ġran CumhurbaĢkanlığı
seçimlerini “reformist aday” Hasan Ruhani‟nin kazanmıĢtır.
Ġran‟ın nükleer faaliyetleri konusunda tavizsiz tutumu ve Batı‟nın bu faaliyetlerin nükleer
silah yapımıyla ilgili olduğu yönündeki ısrarcı tavrı diplomatik çabaların sonuçsuz
kalmasına yol açmıĢtır. Bu süreç içerisinde Ġran‟ın zenginleĢtirme faaliyetleri de önemli bir
yol katetmiĢtir. Kasım 2012 itibariyle Ġran‟ın 7.611 kg düĢük zenginlikli uranyum (LEU)
ürettiği tahmin edilmektedir. Iran bunun yanı sıra ġubat 2010‟da Pilot Yakıt
ZenginleĢtirme Santrali‟nde UF6 zenginleĢtirmeye baĢlamıĢtır. IAEA‟ya göre %20‟ye
kadar zenginleĢtirilmiĢ 137.3kg UF6 üretilmiĢtir. Ayrıca Fordo Yakıt ZenginleĢtirme
Santrali‟nde % 5 zenginleĢtirilmiĢ uranyumun daha çok U-235 izotopuyla beslenmesine de
480
Taylor, 2010, 63. 481
Taylor, 2010, 119.
190
baĢlanılmıĢtır. Kasım 2012 itibariyle 95.5kg % 20‟ye kadar zenginleĢtirilmiĢ UF6
üretilmiĢtir.482
5.1.3. Türkiye’nin denge çabaları
Ġran‟a iliĢkin geliĢmeler Türkiye‟yi doğrudan ilgilendirmekte ve Türkiye‟nin Ġran‟a yönelik
politikası ise ABD ve Ġsrail‟in gölgesinde gerçekleĢmektedir. Türkiye, sınır komĢusu
Ġran‟ın Orta Doğu, Güney Asya ve Kafkasya bölgesi için önemli bir unsur olarak görmekte
ve Ġran‟ın nükleer programına iliĢkin anlaĢmazlıkların çözümü diplomatik araçlarla bir
çözüm bulunmasını tek seçenek olarak görmektedir. Türkiye bir yandan Ġran‟ı kaybetmeyi
istememekte, diğer yandan ABD ile bir gerginlik yaĢamaktan da kaçınmaktadır. Türkiye
konumu itibariyle çok boyutlu bir politika izlemek ve taraflardan birini seçmekten
sakınmak durumundadır.
Türkiye‟nin yaptırımlarla ilgili politikası, Türkiye‟nin genel nükleer diplomasisinin küçük
bir Ģablonu olarak görülebilir. Türkiye, Ġran‟a yönelik BM yaptırımlarını, Tahran‟ın
bağlayıcı BMGK kararlarına uymamıĢ olmasından ve yaptırımların BirleĢmiĢ Milletlerin
meĢruiyeti ile desteklenmesinden dolayı uygulamayı kabul etmiĢtir. Ancak, Türkiye,
Amerikan ve Avrupa yaptırımlarının Ġran‟daki muhafazakârları güçlendireceğine ve Türk
ekonomisini olumsuz Ģekilde etkileyeceğine inanması nedeniyle uygulamayı reddetmiĢtir.
Ayrıca hükümet, Batının Ġran‟ın zenginleĢtirmeyi durdurması yönündeki talebini Ġran‟ın
NPT çerçevesindeki haklarının bir ihlali olarak görmektedir. Ankara, bu meselenin
devletlerin nükleer teknolojileri uygulama haklarını sınırlayan bir emsal oluĢturabileceği
dolayısıyla temkinli hareket etmektedirler.483
17 Mayıs 2010 tarihinde Ġran stoklarındaki 1200 kg LEU‟yu gerekli düzenlemeler
tamamlandıktan sonra bir ay içinde ve tek seferde ülke dıĢına çıkararak Türkiye‟de
muhafazasına mutabakatını ortaya koyan Ortak Bildiri, Ġran, Türkiye ve Brezilya
tarafından imzalanmıĢ fakat Batı tarafından kabul görmemiĢtir. Aksine 9 Haziran 2010
tarihinde BM Güvenlik Konseyi nükleer programı nedeniyle Ġran‟a karĢı daha sıkı mali
kısıtlamaları, geliĢtirilmiĢ kargo kontrollerini ve geniĢletilmiĢ silah ambargosunu da içeren
482
Ġnternet: International Atomic Energy Agency –IAEA. (2012, November 16). Implementation of the NPT
Safeguards Agreement and relevant provisions of Security Council resolutions in the Islamic Republic of
Iran. Vienna: International Atomic Energy Agency Publications (GOV/2012/54), 5.Web:
https://www.iaea.org/sites/default/files/gov2012-55.pdf adresinden 15 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 483
Ülgen, 2011, 137–182.
191
dördüncü yaptırım Kararını - UNSCR 1929 (2010) – kabul etmiĢtir. Türkiye sorunun
diplomatik çözümü ve Ġran‟ın barıĢçıl nükleer faaliyetlerine saygı duyulması gerekçeleriyle
oylamada hayır oyu kullanmıĢtır.484
Türkiye Ġran‟ın nükleer enerjiye sahip olma hakkının
bulunduğunu bütün uluslararası platformalarda ifade etmiĢtir. Türkiye, diplomatik
giriĢimlerin baĢarıya ulaĢacağı konusunda net bir tavır takınmıĢ ve Batı ile Ġran arasında
arabulucu ya da kolaylaĢtırıcı rol oynamak için birçok giriĢimde bulunmuĢtur. Türkiye,
askeri müdahaleye karĢı durmuĢ, olası bir askeri müdahalenin Ġran‟ın nükleer çalıĢmalarını
durdurmayacağını yalnızca erteleyeceğini ve bütün Ġranlıları rejimin arkasında
birleĢtireceğini öne sürmüĢtür.
5.1.4. Muhtemel senaryolar
Kaynak ve zaman ayırmaya istekli devletlerin teknik engellerin üstesinden gelebildiğini ve
birinci nesil nükleer silahları485
baĢarıyla geliĢtirebildiğini tarih göstermiĢtir. Ancak, tarih
aynı zamanda nükleer olanaklara sahip olmasına rağmen nükleerden uzak kalmayı tercih
etmiĢ ülkelerle de doludur.486
Ġran‟ın nükleer programına iliĢkin tartıĢmalar, Ġran‟a yönelik
askeri müdahale ihtimali çeĢitli araĢtırmalar yapılmasına neden olmaktadır. Bunlardan bir
tanesi 2006 yılında Türkiye Ekonomi Politikaları AraĢtırma Vakfı (TEPAV) tarafından
yayımlanan Ġran Sorununun Geleceği: Bölgesel Etkiler ve Türkiye‟ye Öneriler isimli
rapordur. Raporda, Ġran sorununun “sürekli kriz” haline gelmesi durumunda enerji, turizm,
dıĢ ticaret, ulaĢtırma gibi ekonomik alanlarda; göç, mülteciler, etnik sorunlar gibi politik
alanlarda sonuçlarının olacağı, Türkiye-ABD, Türkiye-Rusya, Türkiye-AB, Türkiye-Ġsrail,
Türkiye-Irak gibi ikili ve çok taraflı iliĢkilerde yansımalarının görüleceği öngörülerinde
bulunulmuĢtur. 487
484
Ġnternet: T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı. (2010, Haziran). İran’ın Nükleer Programına İlişkin Son Gelişmeler
Hakkında Bilgi Notu, Ankara: T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı Resmi Ġnternet Sayfası: Web:
http://www.mfa.gov.tr/data/DISPOLITIKA/Bolgeler/Iran_Haziran_2010.pdf adresinden 17 Ağustos 2015
tarihinde alınmıĢtır. 485
Birinci nesil nükleer silahlar, “gun-type” olarak adlandırılan ilk nükleer silahlardır. HiroĢima‟ya atılan
bomba türü olan “gun-type” bomba, yapımı en kolay olan nükleer silahtır. Temel bomba tasarımında bir top
namlusu kritik altı yüksek zenginleĢtirilmiĢ uranyum (HEU) hedefine yönelmiĢtir. Zincirleme reaksiyonu
baĢlatmak için bir baĢka kritik altı HEU, roket HEU hedefe ateĢlenir. Bu iki parça bir kez birleĢince nükleer
zincirleme reaksiyonu baĢlatırlar ve sonuçta nükleer patlama oluĢur. Hippel, F. V. (2002). Security of nuclear
materials and Pakistan‟s nuclear weapons. In T. Susilioto (Ed). Tactical nuclear weapons: time for controls. (First
edition). Geneva 10, Switzerland: UNIDIR Publications, 25-28. 486
Ülgen, 2011, 137–182. 487
Özcan, N.A. (2006, Haziran). Ġran sorununun geleceği senaryolar, bölgesel etkiler ve Türkiye‟ye öneriler.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV): Ortadoğu Çalışmaları, 1(1), 42-51.
192
Nükleer silahlara yönelme kararı, teknik olanaklarla beraber siyasi otoritenin niyetiyle de
ilgilidir. Batılılar Ġran‟ın nükleer silah üretme olasılığı durumunda komĢularını da nükleer
seçeneği araĢtırmaya iteceğini ileri sürmektedirler. Bu iddialara göre, Ġran‟ın nükleer silahı
olması bölgede bir silahlanma yarıĢına yol açacak ve Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan
kendi nükleer silahlarını geliĢtireceklerdir.488
ABD DıĢiĢleri Bakanı Hillary Clinton;
Senato Tahsisat Alt Komitesi‟ne, “nükleer silahlı bir Ġran Orta Doğu‟da ve bütün bölge
genelinde bir silahlanma yarıĢını baĢlatacaktır,” demiĢtir (Voice of America, 2009).489
KuĢkusuz, nükleer silaha sahip bir Ġran bölgesel dengeleri altüst edecek ve stratejik
stabiliteyi baltalayacaktır. Ayrıca, Ġran‟ın nükleer silahlarının Körfez‟deki diğer devletlerin
kendi güvenliklerini garantiye almak üzere bir dizi adım atmalarına neden olma ihtimali de
bulunmaktadır. Bölgesel bir silahlanma yarıĢı ihtimali gerçekleĢirse, bölgenin istikrarına da
ciddi zarar verecektir. Son olarak, Ġran‟ın nükleer programı Ġsrail‟in bir askeri saldırıda
bulunmasına ve Ġsrail‟in Ġran topraklarındaki nükleer tesislerini hedeflemesine neden
olabilecektir. Ġran‟ın muhtemel misilleme olarak Hürmüz‟den petrol sevkiyatını engelleyici
tavrı neticesinde de petrol fiyatlarının ciddi yükseliĢler göstereceği ve bölgesel bir savaĢa
neden olabileceğini hatırda tutmak gerekmektedir.
5.1.5. Ruhani Dönemi GeliĢmeleri
Ġran‟ın nükleer programı konusunda en büyük kırılma Haziran 2013‟te
CumhurbaĢkanlığına seçilen Hasan Ruhani döneminde gerçekleĢmiĢtir. Batı ile uzlaĢma
giriĢimleri bu dönemde en üst seviyeye çıkmıĢ ve müzakereler anlaĢma ile sonuçlanmıĢtır.
Ġran‟ın uranyum zenginleĢtirme teknolojilerini kullanarak yüksek zenginlikli uranyum elde
edeceği ve bunu silaha dönüĢtüreceği endiĢesi Ruhani döneminde de müzakerelerin temel
gerekçesini oluĢturmuĢtur. Ġran‟ın 3 tesisteki yaklaĢık 20 bin santrüfüj sayısını büyük
ölçüde azaltması P5+1 görüĢmelerinin en önemli aĢamalarından biri olarak gündemde
kalmıĢtır.
488
Yadlin, A., Golov, A. (2012, October). A Nuclear Iran: the spur to a regional arms race?, Strategic
Assessment, 15(3), 7-25. 489
Ġsrail Savunma Bakanı Ehud Barak da Mart 2010‟da CNN International‟da katıldığı bir programda, Ġran‟ın
nükleer silah elde etmesi durumunda Orta Doğu‟da yoğun bir nükleer dalganın baĢlayacağı ve bölgesel bir
silahlanmaya yol açacağını iddia etmiĢtir Ġnternet: Lomax, S. (2010, March). Nuclear Iran would spur
regional arms race, Israel‟s Barak says, Bloomberg, 1. Web:
http://www.bloomberg.com/apps/news?pid=newsarchive&sid= aAYsfJS62JIk adresinden 23 Ağustos 2015
tarihinde alınmıĢtır.
193
Uluslararası toplumun - Ahmedinejad döneminde kabul görmeyen - Ġran‟ın yüksek
zenginlikli uranyum üretmeyi durdurması taleplerinde Hasan Ruhani‟nin
CumburbaĢkanlığı döneminde ilerleme kaydedilmiĢtir. Cenevre‟de Ekim ve Kasım 2013‟te
gerçekleĢtirilen bir dizi görüĢme sonucunda 6 aylık süreli “MüĢterek Aksiyon Planını
(Joint Plan of Action -JPOA)” kabul edilmiĢtir. Buna eĢ zamanlı olarak IAEA ve Ġran
arasında yürütülen müzakereler sonucunda da “ĠĢbiği Taslağı (Framework for Cooperation
- FFC)” oluĢturulmuĢtur. JPOA Ġran‟ın nükleer çalıĢmalarının münhasıran barıĢçıl hale
getirilmesi amacıyla her iki tarafa da (P5/E3+3 – Ġran) karĢılıklı kabul edilebilir ve
kapsamlı bir çözüm için birlikte çalıĢma yükümlülüğü getirmiĢtir. JPOA ile birlikte Ġran‟ın
zenginleĢtirme faaliyetlerini (% 20 zenginleĢtirilmiĢ uranyum hekzaflorüd-UF6) askıya
almasını, mevcut UF6 stoklarını dönüĢtürmesini, Arak‟taki IR-40 ağır su reaktörünün
durdulması, IAEA denetçilerinin nükleer tesislere daha kolay eriĢiminin sağlanması
karĢılığında P5+1 (E3+3) ülkelerinin bazı yaptırımları askıya alması ve dondurulan
yaklaĢık 7 milyar $ varlığı serbest bırakmaları kararlaĢtırılmıĢtır. FFC, IAEA‟nın yapacağı
doğrulama (verification) denetimlerinde Ġran ve IAEA‟nın iĢbirliği yapmasını hüküm altına
almıĢtır. 20 Temmuz‟a kadar verilen sürede kapsamlı bir anlaĢmaya ulaĢamamıĢ fakat
Kasım 2014‟e kadar önceki anlaĢmanın yürürlüğünün devamı kararlaĢtırılmıĢtır. Bu
dönemde Ġran‟ın Tahran AraĢtırma Reaktörü‟ndeki yüzde %20 zenginleĢtirilmiĢ uranyumu
dönüĢtürmesi karĢılığında 2,8 milyar $ dondurulmuĢ varlık serbest bırakılmıĢtır.490
UzatılmıĢ vadede de anlaĢmaya varılamaması nedeniyle taraflar ikinci bir altı aylık süre
belirlemiĢler ve kapsamlı anlaĢma için son tarihi 30 Haziran 2015 olarak güncellemiĢlerdir.
31 Mart 2015‟te siyasi anlaĢma ve kapsamlı müzakereler için geçici son tarih olarak
belirlenmiĢtir. 31 Mart vadesinin dolmasına rağmen Nisan ayının ilk günlerinde ortak basın
bildirisi ile birçok alanda anlaĢmaya varıldığı açıklanmıĢtır.491
AnlaĢma‟nın teknik
boyutlarının 30 Haziran son tarihine kadar tamamlacağı hüküm alrına alınmıĢtır. Yapılan
490
Nuclear Threat Initiative, 2012, Ġran Country Profile. 491
MüĢterek Kapsamlı Aksiyon Planını (Joint Comprehensive Plan of Action -JCPOA) göre Ġran santrüfüj
sayısını 2/3 oranında azaltacak (19 binden 6100‟e) ve bunların yalnızca 5060‟ında zenginleĢtirme
yapabilecek, zenginleĢtirme oranı %3,67‟i geçmeyecek, Natanz‟da 1. nesil IR1 santrifüjü kullanılarak
yapılan zenginleĢtrime faaliyeti 10 yıl için kısıtlanacak, Fordo yeraltı tesisleri zenginleĢtirmeyi içermeyen
Ģekilde yeniden yapılandırılacak, ileri nesil santrifüjlerle 10 yıl boyunca uranyum zenginleĢtirilmeyecek,
Ġran‟daki 10 ton zenginleĢtirilmiĢ uranyum 15 yıl içerisinde 300 kg‟a düĢürülecek, IR 40 reaktörü tüketimiĢ
yakıt ya da silah sınıfı plütontyum üretmeyecek Ģekilde modifiye edilecek, Ġran plütonyum yeniden iĢleme
faaliyeti yürütmeyecek, IAEA Ek Protokolü ve IAEA‟nın bazı çekincelerin olduğu nükleer programın
Muhtemel Askeri Boyutları (Possible Military Dimensions - PMD) ile ilgili biz dizi tedbir uygulanacaktır.
Nükleer programla ilgili temel adımların atıldığının IAEA tarafından doğrulanması sonrası ABD-ABD
tarafından uygulanan yaptırımlar askıya alınacaktır. GeçmiĢte alınan BM Güvenlik Konseyi Kararları da
anlaĢmanın uygulanmasına müteakip kaldırılacaktır.
194
uzun soluklu müzakereler neticesinde teknik boyutlar üzerinde 14 Temmuz 2015 tarihinde
P-5+1 ve Ġran arasında anlaĢmaya varıldığı açıklanmıĢtır.492
6. ORTA DOĞU’DA BALĠSTĠK FÜZELERĠN YAYILMASI SORUNU
Orta doğu‟da Sovyetler Birliği‟nden aldıkları destekle Ġran, Irak, Suriye, Libya, Mısır gibi
ülkeler balistik füzeleri silah stoklarına dâhil etmiĢlerdir.493
Bahse konu ülkeler, Sovyet ve
Kuzey Kore menĢeli füze sistemlerini geliĢtirerek ulusal balistik füze programlarını
baĢlatmıĢlardır.
Ġran, 1980'li yıllardaki Irak‟la giriĢtiği savaĢ sırasında, Libya'nın sağladığı SCUD füzeleri
(Sovyet menĢeli SCUD B /R-17-R300 ve SCUD C/R17M) ile kendi balistik füze
programını baĢlatmıĢtır. Ġran füze programında hem sıvı hem de katı yakıtlı füze
teknolojisini kullanmıĢtır. Ġran bu teknoloji kullanarak, SCUD füzelerini ġahap I ve ġahap
II olarak yeniden tasarlamıĢtır. 1998 yılında tek aĢamalı sıvı yakıtlı ve 1000 km.den daha
yüksek menzilli ġahap III füzesi geliĢtirilmiĢ ve 2003 yılında operasyonel hale
getirilmiĢtir. Ġran‟ın balistik füze yeteneklerinin geliĢtiğine yönelik en önemli göstege 2008
yılındaki iki aĢamalı katı yakıtlı 2000 km menzilli balistik füze sınıfındaki Siccil (AĢure)
füzesini denemesi olmuĢtur. 2008 yılından itibaren beĢ adet testin ikisi baĢarılı olmuĢtur.
Bunun yanı sıra 1600 km menzile ulaĢabilen Kadir füzesi ile 2013 yılında baĢarılı bir test
gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġran‟ın füze yetenekleri 2014 yılında Barani füzesinin denenmesiyle
yeni bir boyuta ulaĢmıĢtır. Öyleki bu füzenin çok sayıda baĢlık taĢıyabildiği iddia
edilmektedir. Bu anlamda Ġran‟ın çok baĢlıklı füze imal edebilen sınırlı sayıda ülke
teknolojisine ulaĢtığı değerlendirmesini yapabiliriz. Ġran anılanların yanı sıra kısa menzilli
Nasır ve Nur füzeleri ile orta menzilli Mihrap füzelerine sahiptir.494
Ġran füze ve havacılık alanında kurduğu teknolojik altyapıyı insansız hava araçları ve uzay
aracı fırlatma vasıtalarına da yönlendirmek istemektedir. Bu amaçla 2011 yılında indirilen
ABD‟ye ait RQ-70 Sentinel (Locked Martin) insansız hava aracını kopyalamıĢ ve yerli
492
Ġnternet: Mullen, J.,Robertson, N. (2015, July 15). Landmark deal reached on Iran nuclear program. CNN
Politics. Web: http://edition.cnn.com/2015/07/14/politics/iran-nuclear-deal/ adresinden 26 Ağustos 2015
tarihinde alınmıĢtır. 493
Libya, Suriye ve Irak gibi ülkeler Sovyetler Birliği ile olan iliĢkileri sonucu edindikleri SCUD-B ve
SCUD-C tipi balistik füzeleri ve FROG tipi daha kısa menzilli roketleri etüt ederek kendi balistik füze
programlarını geliĢtirmeye çalıĢmıĢlar ve bir miktar da baĢarılı olmuĢlardır. Kibaroğlu, 1999, 23 - 39. 494
Nuclear Threat Initiative, 2012, Ġran Country Profile.
195
tasarımını yapmıĢtır. Bunun yanı sıra 2009 yılından 2011 yılına kadarki sürede uzaya 3
uydu gönderilerek uzay rekabetine giriĢmiĢtir. 2012 yılında Safir isimli uzay aracı taĢıma
vasıtasının test edilmesi Ġran‟ın uzun menzilli balistik füze geliĢtirme arayıĢında olduğu
Ģeklinde yorumlanmıĢtır. Ġran, Rus SS–4 füzelerinin bir türevi durumundaki ve tahmini
menzili 2000 km olan bu füzelerin ġahap IV füzesi üzerinde çalıĢmalarını sürdürmektedir.
BaĢlangıçta balistik füze olarak sınıflandırılmasına rağmen daha sonra uzay aracı taĢıma
vasıtası (SLV) sınıfında tasnif edilmeye baĢlamıĢtır. ABD Merkezi Haberalma TeĢkilatı
(CIA) Ġran‟ın gelecek 10–15 yıl içerisinde kıtalararası balistik füze test edebilecek aĢamaya
gelebileceğini iddia etmektedir.495
2015 itibariyle Ġran‟ın füze teknolojilerinde geldiği
noktayı göstermesi açısından 1000 km menzili (MRBM) ġahap III füzesi iyi bir örnektir.496
1998–2000 yılları arasında ilk denemeleri gerçekleĢtirilen ġahap-III, Kuzey Kore‟nin No-
Dong füzeleri esas alınarak üretilmiĢtir. DıĢ yardımla ġahap füzelerinden büyük bir arsenal
oluĢturan Ġran daha uzun menzilli füze arayıĢına giriĢmiĢ ve ġahap III‟ü modifiye etmiĢtir.
Irak, füze programının temellerini 1970‟lerde Sovyetlerden çok sayıda kısa menzilli SCUD
füzesi ve lançeri satın alarak atmıĢtır. Irak SCUD‟lar üzerine çalıĢarak yerli Hüseyin ve
Hicret füzelerini üretmiĢtir. BMGK 687 sayılı Kararı gereğince, Irak‟ın 150 km‟den uzun
menzilli füzeye sahip olması yasaklanmıĢtır. Bu Karar gereğince birçok SCUD füzesi BM
gözetiminde imha edilmiĢtir. Irak‟ın katı yakıtlı Ebabil–100, sıvı yakıtlı Samed füzelerinin
uzun menzilli füzeye dönüĢtürülebileceği ve 650 km menzile sahip Hüseyin füzelerinin de
BM denetiminden gizlendiği iddia edilmiĢtir. 2003 yılında Ebabil füzelerinin izin verilen
150 km sınırını aĢtığı, Irak‟ın 2 adet kruz füze programı yürütttüğü, S-75 Dvina (NATO:
SA-2) karadan havaya füzenin (SAM) menzilini yasaklanmıĢ seviyenin üzerine çıkarma
giriĢimleri olduğu tespit edilmiĢtir.497
Irak'ın, 150 km altında menzile sahip savunma
amaçlı füze programlarına devam etme hakkı olduğu için 68 km menzile sahip FROG-7
tipi füzeleri stoklarında tutmaya devam etmektedir. Irak füzeleri, anılan Karar
495
Ġnternet: Carnegie Endowment for International Peace (2002, April 26). Ballistic missile capabilities in the
Middle East. Carnegie Endowment: Proliferation Analysis. Washington: Carnegie Official Website. Web:
http://carnegieendowment.org/2002/04/26/ballistic-missile-capabilities-in-middle-east adresinden 29 Ağustos
2015 tarihinde alınmıĢtır. 496
Açık kaynaklardan derlenen bilgiler çerçevesinde; Ġran'ın, 700 kg baĢlık taĢıyabilen 500 km menzilli 150
kadar SCUD-C füzesi; 1,000 kg baĢlık taĢıyabilen 300 km menzilli 200 kadar SCUD-B füzesi; 150 ila 500 kg
arası baĢlık taĢıyabilen ve menzilleri 120 ila 200 km arasında değiĢen çok miktarda Mushak füzesi olduğu
iddia edilmektedir. Kuzey Kore‟nin uzun menzilli füze geliĢtirme projelerine Ġran ve Libya'nın özellikle
maddi katkıları sonucu Ġran yakın zaman önce 700 kg baĢlık taĢıyabilen 1350 km menzilli Shahab-3 füzesini
deneme imkânı bulmuĢtur. Kibaroğlu, 1999, 23 - 39. 497
Ġnternet: Chivers, C. J. (2014, Oct. 14). The secret casualties of Iraq‟s abandoned chemical weapons. New
York Times. Web: http://www.nytimes.com/interactive/2014/10/14/world/middleeast/us-casualties-of-iraq-
chemical-weapons.html adresinden 28 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.
196
çerçevesinde imha edilse de füze teknolojisi sağlama Ģebekesini ve potansiyel olarak daha
uzun menzilli balistik füze geliĢtirme alt yapısını koruyabilmiĢtir. 2011 yılında Balistik
Füzelerin Yayılmasına KarĢı Lahey Tüzük‟üne taraf olan, füze programıyla ilgili herhangi
bir ifĢaat yapmamıĢtır ve bu bakımdan BirleĢmiĢ Milletler ambargosu sona erdiği takdirde,
bölge ülkelerini menziline alacak füzeler üretme imkânına Ģimdiden sahip olduğu ifade
edilmektedir.498
Bölge ülkelerinden Suriye, 1970‟lerde Sovyetlerden ve Kuzey Kore‟den aldığı yardım ve
teknik destekle Orta Doğu‟daki en güçlü füze stoklarından birini kurmuĢtur. Suriye ileri
füze bileĢenleri ve teknolojileri konusunda dıĢa bağımlıdır ve bu nedenle yayılma tehlikesi
olan ülkelerin baĢında gelmektedir. Suriye‟nin stoklarında 500‟den fazla Rus menĢeli
SCUD füzesi olduğu tahmin edilmekte olup, bunların bir kısmı 700 km‟ye kadar erimi
bulunan SCUD-D sınıfındandır. SCUD-D sınıfı füzeler, Kuzey Kore‟nin teknik yardımıyla
geliĢtirilmiĢ ve ġam çevresine yerleĢtirilmiĢtir. Suriye arsenalinde anılanlara ek olarak 300
km menzilli SCUD-B‟ler ve 500 km menzilli SCUD-C füzeler de önemli bir yer teĢkil
etmektedir.499
Suriye SCUD füzelerinin bir kısmında kimyasal baĢlık bulunduğu tahmin
edilmektedir. Ayrıca Suriye füze envanterinde, SS-21 kısa menzilli balistik füzeler de
bulunmaktadır.
Kasım 2012‟den itibaren Suriye yönetimi SCUD füzelerini muhaliflere karĢı kullanmaya
baĢlamıĢtır. Suriye, Mart 2011‟de baĢlayan halk ayaklanması sebebiyle Rusya‟dan füze ve
hava savunma sistemleri satın almak istemektedir. Bu kapsamda Suriye‟nin, muhtemel dıĢ
müdahalelere karĢı etkili bir hava savunma sistemi oluĢturmak amacıyla 200 km menzilli
Rus S-300‟leri satın almak istediği gündeme gelmiĢtir. 30 Mayıs 2013‟te Devlet BaĢkanı
BeĢar Esed‟in Lübnan El-Menar TV‟ye yaptıgı açıklamada bu sistemi teslim aldıklarını500
498
Kibaroğlu, 1999, 23 - 39. 499
Suriye'nin 300-400 kadar SCUD-B ve SCUD-C (2000 itibariyle 26 lançer) bulunduğu tahmin
edilmektedir. SCUD-B ler 1000 kg, SCUD-C ler ise 770 kg baĢlık taĢıma kapasitesine sahiptir. Suriye‟nin
her bir SCUD-C ünitesinin 50 füze ve 18 lançerden oluĢtuğu tahmin edilmektedir. Ġnternet: Global Security
(2015). WMD: Syria missiles programs. Alexandria, VA: Global Security Official Website. Web:
http://www.globalsecurity.org/wmd/world/syria/missile.htm adresinden 29 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.
Anılan füzelerinin yanı sıra, 70 km menzilli 500 kg baĢlık taĢıyabilen 200 kadar SS-21 füzesi mevcuttur.
Suriye kendi imkânları ile 600 km menzilli 500 kg baĢlık taĢıyabilecek balistik füze [M-9 (CSS-6)] geliĢtirme
çabası içindedir. Kibaroğlu, 1999, 23 - 39. 500
Ġnternet: Grove, T. (2013, 30 May). Assad says Syria received Russian missile shipment. Reuters. Web:
http://www.reuters.com/article/2013/05/30/us-syria-russia-missiles-idUSBRE94T05S20130530 adresinden
29 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.
197
açıklasa da, 4 Haziran Rusya devlet baĢkanı Putin bu iddiayı yalanlamıĢtır.501
Suriye anılan
füzelere ek olarak Ġran‟ın kısa menzilli balistik füze sınıfındaki Fetih-110A füzesinin yerli
versiyonunu da (M-600) yapmıĢtır. 250 km menzilli ve katı yakıtlı bu füze yerli
teknolojinin ileri bir seviyede olduğunu göstermektedir. Balistik füzelerin yanı sıra Suriye
sınırlı sayıda anti-gemi kruz füzesi arsenaline de sahiptir. 502
Ġsrail, bölgedeki en büyük füze stoklarından birine sahip ülke durumundadır. 1960‟lı
yıllarda Fransız ve sonrasında Güney Afrika‟nın teknik yardımlarıyla füze programını
Ģekillendiren ülke Orta Doğu‟nun en geliĢmiĢ balistik, kruz ve füze savunma sistemine
sahip ülkesidir. Çok sayıda hava tehdidi, komĢu ülkeler ve devlet dıĢı aktörlerden gelen
tehditler, Ġsrail‟in büyük bir füze programı geliĢtirmesiyle sonuçlanmıĢtır. Ġsrail‟in
arsenalinde kısa menzilli 500 kg baĢlık taĢıma kapasiteli Jericho-I, 1500 km erimi bulunan
ve orta menzilli füze sınıfında sayılan Jericho II füzeleri bulunmaktadır. Bunların yanı sıra
Ġsrail Jericho-II füzelerini geliĢtirerek Shavit (kuyrukluyıldız) roketini üretmiĢ ve uydu
taĢıma sistemi (SLV) haline getirmiĢtir.503
Jericho-I füzeleri Fransa‟nın yardımı ile 1960‟lı
yıllarda geliĢtirilmeye baĢlanmıĢ ve 1973‟te konuĢlandırılabilecek seviyeye gelmiĢtir.
Jericho II 1970‟lerin ortasında geliĢtirilmeye baĢlanmıĢ ve 1990‟da konuĢlandırılmıĢtır.
Ġsrail‟in mevcut 100‟den fazla Jericho-II füzesine sahip olduğu ve bu füzelerin nükleer
baĢlık taĢıma kapasiteli olduğu tahmin edilmektedir. Bunların yanı sıra Almanya‟dan
alınan 6 adet Dolphin (Yunus) sınıfı dizel-elekrikli denizaltıların nükleer baĢlıklı füze
fırlatabileceği iddia edilmektedir. Ġsrail Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi (MTCR) üyesi
olmamasına rağmen yayımlanan rehbere uyacağını bildirmiĢtir.504
Ġsrail sayılanlara ilaveten askeri boyutları da olan ulusal uzay programı da baĢlatmıĢtır.
2003 yılında üç aĢamalı ve Bağımsız Hedeflere Yöneltilebilen Çok BaĢlıklı Füze (MIRV-
multiple independently targetable re-entry vehicles) Jericho III füzesinin testi
gerçekleĢtirilmiĢtir. Nisan 2014‟te Ofek 10 uydusu uzaya fırlatılmasıyla Ġsrail‟in uzaydaki
501
Ġnternet: Anishchuk, A. (2013, 4 June). Russia has not yet sent S-300 missiles to Syria-Putin. Reuters.
Web: http://in.reuters.com/article/2013/06/04/syria-russia-crisis-arms-idINDEE9530AJ20130604 adresinden
29 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 502
Ġnternet: Cordesman, A. H. (2008, June 2). Syrian weapons of mass destruction: an overview. (First
Working Draft). Center for Strategic and International Studies. Washington, DC: CSIS Official Website.
Web: http://csis.org/files/media/csis/pubs/080602_syrianwmd.pdf adresinden 30 Ağustos 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 503
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2012, September). Country profile: Israel. Washington, DC: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/israel/ adresinden 30 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 504
Pilat, J. F., Busch, N. E. (2015). Routledge handbook of nuclear nonproliferation and policy. (First
edition). New York: Routledge 163.
198
yedinci toplamda fırlatılan onuncu uydusu olmuĢtur. Yüksek çözünürlüklü fotoğraflama
kapasitesine sahip uydu tüm hava koĢullarında çalıĢabilecek Ģekilde tasarlanmıĢtır. Söz
konusu uydu ile Ġsrail‟in istihbarat yetenekleri ve bölgeden gelebilecek tehditlere
duyarlılığı üst seviyeye ulaĢmıĢtır.505
Mısır, 1950‟li yıllarda Nasır hükümetinin Alman mühendisler ve bilimadamlarının katkısı
ile sıvı yakıtlı füze ve uydu lançeri üretmesiyle füze programına baĢlamıĢtır. Söz konusu
programda 300 km menzilli Zafer (Al-Zafar), 450 km menzilli Ġyilik (Al-Khair) ve 750 km
menzilli Lider (Al-Raid) füzeleri üretilmiĢ fakat Sovyetlerin seyrüsefer sistemlerini
vermemesi nedeniyle hiçbiri operasyonel hale getirilememiĢtir. 1980‟lerde Irak ve Arjantin
ve Mısır iĢbirliği yaparak katı yakıtlı ve 800-1000 km menzilli Condor II (Arjantin), Bedr-
2000 (Irak) Vektör/Delta (Mısır) füzelerini üretmiĢlerdir. Füze Teknolojileri Kontrol
Rejiminin ortaya çıkardığı sıkı ihracat kontrol rejimi ve finansal yetersizlikler anılan
programı çökertmiĢ ve Mısır‟ın SCUD-B, SCUD-C üretim yeteneklerine yönelmesine
neden olmuĢtur. Mısır Kuzey Kore balistik füze teknolojisini ithal etmek amacıyla uzun
vadeli bir program yürütmüĢ ve SCUD-B ve SCUD-C füzelerinin yerli versiyonlarını
üretmiĢtir. 2001 yılında Mısır‟ın Kuzey Kore‟den 800-1000 km menzilli No-Dong füze
teknolojisi temin etmeye çalıĢtığı iddia edilmiĢtir. MTCR üyesi olmayan Mısır‟ın
stoklarında 900 km menzilli (IRBM) ve 450 kg Condor 2, 450 km menzilli SRBM
sınıfında SCUD-B 100 (T Projesi) ve harp sınıfı FROG füzeleri bulunmaktadır.506
Libya bölgede yer alan diğer füze sahibi ülkeler gibi SCUD teknolojisi ile füze programını
baĢlatmıĢtır. 1970‟lerde Sovyetlerden SCUD B sınıfı füze alınmıĢ ve 1980‟li yıllarda 1000
km menzilli El-Fetih füzeleri geliĢtirilmeye baĢlamıĢtır. Almanya (OTRAG) ve Çin‟in El-
Fetih füze programına yönelik teknik ve malzeme desteği sağladığı iddia edilmektedir.507
Libya‟nın kritik MRBM ve ICBM teknolojilerini tedarik ve geliĢtirme süreçleri için gerekli
uygun teknoloji, uzmanlık, materyal ve ekipmanı bulma yetenekleri 1992-99 yılları
arasında uygulanan BM yaptırımları nedeniyle çok sınırlanmıĢtır. Kaddafi döneminde
Libya‟nın da Kuzey Kore‟nin No-Dong MRBM sistemleriyle ilgilendiği, Çin, Hindistan,
505
Silverman, E. (2015). Working together: economy, technology and careers in Israel. (First edition).
Hockessin, Delavare: Mithel Lape Publishers, 19. 506
Ġnternet: Misilse threat a project of the George C. Marshall and Claremont Institutes. (2015). Ballistic
missiles. Arlington, VA: George C. Marshall and Claremont Institutes Joint Website - Missile Threat. Web:
http://missilethreat.com/missiles-of-the-world/ adresinden 1 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 507
Hagger, N. (2009). The Libyan revolution: its origins and legacy a memoir an assesment. (First edition).
Hants, UK: John Hunt Publishing, 111.
199
Ġran ve Rusya‟dan teknik yardım aldığı iddia edilmiĢtir. Bu dönem içerisinde Libya,
tahmini 200 km menzilli çok sayıda El-Fetih füzesi stoklamıĢtır. 2003 yılında Libya, kitle
imha silahı programlarından vazgeçtiğini ve MTCR yükümlülüklerine uygun olarak 300
km menzilden daha uzun füze programlarının imha edileceğini deklare etmiĢtir. 2011
yılında SCUD B tipi füzeler muhaliflere karĢı kullanılmıĢtır. Libya‟nın arsenalinde 2015
itibariyle eski tip SCUD B ve Frog tipi füzeler ile fransız yapımı Exocet tipi anti-gemi tipi
füzeler bulunmaktadır.508
Suudi Arabistan balistik füze üretebilecek ulusal kapasiteye sahip değildir. Ancak füze
stoklarında 1987 yılında Çin‟den satın alınan 36 adet Dong Feng -3 (NATO: CSS-2) tipi
orta menzilli balistik füze bulunmaktadır. DF-3 tipi füzeler mevcut halinde konvansiyonel
baĢlık takılı olarak itibar ve caydırıcılık amaçlı tutulmasına rağmen, biyolojik, kimyasal
veya nükleer baĢlık takılabilme yeteneğine sahip olması nedeniyle Suudi Arabistan Ģüpheli
balistik füze stokuna sahip ülkeler kategorisinde sayılabilir. Suudi Arabistan‟ın
arsenalinde anılanların yanı sıra 2007‟de Çin‟den satın alınan DF-21 kısa menzilli füzeleri
de yer almaktadır.509
BirleĢik Arap Emirlikleri, MTCR ve Lahey Tüzüğü üyesi değildir ve ulusal imkanlarla
füze üretebilecek teknolojik altyapısı da bulunmamaktadır. 1998 yılında Fransa ve BirleĢik
Krallık‟tan satın alınan çok sayıda Kara ġahin kruz füzeleri MTCR kısıtlamalarını aĢmıĢ ve
ABD tarafından bu satıĢı gerçekleĢtiren ülkeler sert dille eleĢtirilmiĢtir. Bunun yanı sıra
ABD müttefiklik iliĢkisi doğrultusunda BAE‟ye çok sayıda savunma amaçlı füze sistemi
sağlamıĢtır. Bunların içerisinde en önemlileri 2008 yılında satılan Patriot GEM-T ve PAC-
3 füze savunma sistemi ve 2011 yılında 96 füzeli ve 2 radarlı THAAD (Merkezi Yüksek
Ġrtifa Hava Savunma Sistemi) sayılabilir. BAE anılanların yanı sıra az miktarda SCUD
B‟yi de stoklarında tutmaktadır. 1980‟lerin sonunda BAE‟nin Kuzey Kore‟den SCUD B
füzelerini de içeren önemli miktarda füze tedarik ettiğini iddia edilmiĢtir.510
Bölge
ülkelerinden Ürdün, Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi çerçevesinde Kategori I ve II
508
Hagger, 2009, 112. 509
Ġnternet: Lewis, J. (2014, January 30). Why did Saudi Arabia buy chinese missiles?. Foreign Policy. Web:
http://foreignpolicy.com/2014/01/30/why-did-saudi-arabia-buy-chinese-missiles/ adresinden 03 Eylül 2015
tarihinde alınmıĢtır. 510
Russell, R. L. (2005). Weapons proliferation and war in the greater Middle East. (First edition). New
York: Routledge. 98.
200
herhangi bir balistik füze sistemine sahip değildir.511
Amman aynı zamanda Balistik
Füzelerin Yayılmasına KarĢı Tüzük‟ün üyesidir.
7. KĠS’TEN ARINDIRILMIġ ORTA DOĞU ÇABALARI
Orta Doğu coğrafyasında yer alan ülkeler arasında nükleer silahlara sahip olduğu resmen
tescil edilmiĢ bir ülke bulunmamaktadır. Ancak Ġsrail‟in yoğun bir nükleer silah programı
sonucunda 1970‟li yılların baĢı itibarıyla nükleer silahlara sahip olduğu ve Ġsrail politik
sisteminin ülkenin nükleer silahlar konusundaki duruĢunun gizli kalmasına karar verdiği
kabul edilmektedir.512
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması‟na (NPT)
taraf olmayan Ġsrail‟in Ģüpheli nükleer cephaneliği birçok Orta Doğu ülkesinin baĢta
kimyasal ve biyolojik silah programları olmak üzere nükleer silah programı ve balistik
füzeler geliĢtirmesine gerekçe teĢkil etmiĢtir.
Mısır, Suriye, Libya ve Irak gibi ülkelerdeki kitle imha silahı programları ve Ġran‟ın
nükleer çalıĢmaları uluslararası kamuoyunda endiĢe ile karĢılanmaktadır. Orta Doğu‟da
nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar ile balistik füze programlarının yarattığı tehdit ve
bölge düzeyinde konvansiyonel silah sistemlerinin sürekli bir artıĢ göstermesi bölgesel
istikrar ve güvenlik ortamını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu programların yarattığı
endiĢeleri gidermek amacıyla ortaya konulan önerilerden bir tanesi de Orta Doğu
bölgesinin nükleer silahlar baĢta olmak üzere tüm kitle imha silahlarından arındırılması
önerisidir. NPT‟nin VII. Maddesi, “herhangi bir devletler grubunun kendi bölgelerinde hiç
nükleer silah bulunmamasını sağlamak için bölgesel anlaĢmalar yapma hakkını”
korumakta, yani nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge (NSAB)513
kurmayı
serbestleĢtirmektedir. Halen NSAB‟ler Güney Yarıkürenin tamamı dâhil 116 ülkeyi
kapsamaktadır.514
Orta Doğu‟nun kitle imha silahlarından arındırılmasına iliĢkin BirleĢmiĢ Milletler Genel
Kurulu 1974 yılında bir karar taslağını kabul etmiĢ ve Orta Doğu‟da yer alan devletleri
511
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country pofiles: Jordan. Washington, DC: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/jordan/ adresinden 07 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 512
Cohen, A. (1998). Israel and the bomb. (First edition). New York: Columbia University Press,291. 513
Nükleer silahlardan arındırılmıĢ bir bölge (NSAB) ülkelerin nükleer silahlar üretmemeyi, sahip olmamayı,
tedarik etmemeyi, üçüncü ülkelere ait nükleer silahlar dahil olmak üzere nükleer silah konuĢlandırmamayı ve
nükleer deneme yapmamayı kabul ettikleri belirli bir coğrafi alanı ifade etmektedir. 514
Ülgen, 2011, 137–182.
201
nükleer silah ve diğer nükleer patlayıcıları elde etmek, üretmek ya da stoklamaktan
sakınmaya çağırmıĢtır. Aynı zamanda bölgede yer alan ülkelerin kendi topraklarını üçüncü
ülkelerin silahlarına da kapatılması ve bölgedeki tüm nükleer tesislerin IAEA gözetiminde
faaliyet yürütmesi öngörülmüĢtür. 1974‟ten itibaren ilk olarak Mısır ve Ġran, Orta Doğu‟da
Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Doğu (NSAOD) kurulmasını teklif etmiĢtir. Orta
Doğu‟da bir NSAB kurma çabaları bölgenin tek nükleer gücü olan Ġsrail‟in güçlü
muhalefetiyle engellenmiĢtir. Orta Doğu‟da nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge kurma
çalıĢmalarında Arap devletlerin öne sürdüğü en temel koĢul, Ġsrail‟in nükleer silahlarını
ortadan kaldırması ve diğer bölge ülkeleri gibi NPT‟ye Nükleer Silaha Sahip Olmayan
Devlet (NNWS) statüsü ile taraf olarak bütün nükleer tesislerini uluslararası denetime
açmasıdır. Buna karĢılık Ġsrail‟in Ģartı ise bölge ülkelerinin salt konvansiyonel güçlerinin
toplamının bile Ġsrail‟i yok etmeye yetebileceği, üstelik söz konusu ülkelerin kimyasal ve
biyolojik silah programları bulunması sebebiyle bölgedeki tüm silah sistemlerini içine
alacak bir antlaĢmanın imzalanması ve büyük devletlerin de gözetiminde etkin bir Ģekilde
denetlenmesinin sağlanmasıdır. Taraflar arasında uyuĢması zor taleplerin sürekli
yinelenmesi sebebiyle Orta Doğu‟da NSAB kurulması yönünde ilerleme
sağlanamamıĢtır.515
Orta Doğu‟da çok taraflı barıĢ görüĢmelerinden biri 1991 yılında Madrid‟de Silahların
Kontrolü ve Bölgesel Güvenlik (Arms Control And Regional Security -ACRS) çalıĢma
gruplarının teĢkili ile neticelenmiĢtir. 13 Arap devleti ve Ġsrail ve Filistin delegasyonlarının
iĢtirak ettiği müzakerelerde öncelikle Irak‟ın kitle imha silahlarından arındırılması sürecine
yoğunlaĢılmıĢtır. Irak‟ın Kuveyt‟ten çıkartılması ile sonuçlanan 1991 Körfez SavaĢı
sonrasında ortaya çıkan konjonktürü de dikkate alarak, dönemin Mısır Devlet BaĢkanı
Hüsnü Mübarek, Orta Doğu‟nun tüm kitle imha silahlarından arındırılmasını öngören bir
plan ortaya koymuĢtur. Kısaca “Mübarek Planı” olarak bilinen yaklaĢım konuyla ilgili
siyasi ve akademik ortamlarda bir kıpırdanma yaratmıĢsa da tarafların temel koĢullarda
yeterince esneklik sağlanamaması sebebiyle ilerleme kaydedilmemiĢtir.516
ABD ve Rusya öncülüğünde 1992 yılına kadar 6 adet ACRS genel kurul oturumu
düzenlenmiĢtir. TeĢkil edilen uzman grupları Güven Artıcı Önlemler (CBMs) üzerine
515
Kibaroğlu, M. (1996). EURATOM & ABACC: safeguard models for the Middle East?. In J. Prawitz and
J. F. Leonard (Eds.), A zone free of weapons of mass destruction in the Middle East., New York & Geneva:
United Nations Institute for Disarmament Research, 93-123. 516
Kibaroğlu, 2003, 107–125.
202
yoğunlaĢmıĢ ve sonucunda askeri tatbikatların bildirilmesi, ortak arama ve kurtarma
tatbikatları icra edilmesi, bölgesel iletiĢim ağının oluĢturulması ve 3 adet Bölgesel
Güvenlik Merkezi kurulması gibi kararlar alınmıĢtır. Bilahare, dönemin Ġsrail BaĢbakanı
Ġzak Rabin‟in Ġsrail‟in nükleer kapasitesi hakkında kısmi açıklık sağlamaya yönelik bazı
imalarda bulunması umutları arttırmıĢtır. Ancak, 1995 yılında bir suikast sonucu öldürülen
Rabin‟in ardından bölge içi dengelerde karĢılıklı aĢırı güvensizliğin hakim olması
sebebiyle süreç yine tıkanmıĢtır. Müteakip süreçte Ġsrail ve Mısır arasında ortaya çıkan
anlaĢmazlık nedeniyle bazı güven artıcı önlemler uygulanamamıĢ ve ACRS 1995
sonrasında resmi toplantı gerçekleĢtirememiĢtir.
NPT‟nin 1995, 2000 ve 2010 Gözden Geçirme Konferanslarında (Revcon) Orta Doğu‟da
kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge kurulmasını isteyen kararlar çıkarılmıĢtır.517
Özellikle, 17 Nisan – 12 Mayıs 1995 tarihleri arasında gerçekleĢtirilen Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması (NPT) Gözden Geçirme ve Uzatma Konferansı‟nda
uzlaĢılan Orta Doğu Kararı‟nda; Orta Doğu barıĢ sürecinin desteklendiğini ve Orta
Doğu‟daki tüm devletlerin katılımıyla nükleer silahlardan ve diğer kitle imha silahlarından
arındırılmıĢ bölge kurulması sürecine katkıda bulunulmasına iliĢkin hükümler
düzenlenmiĢtir. Söz konusu Karar‟da Orta Doğu‟daki denetimsiz nükleer tesislerden endiĢe
duyulduğu ve bir an önce bunların IAEA güvence denetimine tabi tutulması gerektiği
bildirilmiĢ, bölgedeki tüm devletlerin NPT‟ye taraf olması çağrısı yapılmıĢ ve NPT‟ye
taraf devletlerin Orta Doğu‟da nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge kurulması
çalıĢmalarının bir an önce nihayete kavuĢması için iĢbirliği yapmaları ve sürece destek
olmaları talep edilmiĢtir.518
2003 yılında gerçekleĢtirilen NPT Hazırlık Komitesi toplantısında 1995 Orta Doğu
kararının önemi vurgulanmıĢ, Ġsrail‟i NPT‟yi imzalamaya ve bölge ülkelerini Orta
Doğu‟nun nükleer silahlar ve diğer kitle imha silahlarından arındırılması sürecini
desteklemeye çağırmıĢtır. Toplantı sonuç raporu bölgenin kitle imha silahlarından
arındırılması ve Filistin sorununun barıĢçıl çözümü için bir yol haritası öngörmüĢtür. Mısır
ve Suriye gibi ülkeler de bölgenin kitle imha silahlarından arındırılması sürecinin bölgesel
517
Ülgen, 2011, 137–182. 518
Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). NPT/CONF.1995/32 (part I), annex:
resolution on the Middle East. New York, NY: UNODA Official Website. Web:
http://www.un.org/disarmament/WMD/Nuclear/1995-NPT/pdf/Resolution_MiddleEast.pdf adresinden 5
Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.
203
ve politik geliĢmelerle yakından ilintili olduğu tezini savunmuĢlardır. 2003 Ekim-Kasım
aylarında düzenlenen 58. BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurul ilk toplantısında Arap Ligi
ülkeleri adına Mısır, Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge kurulması
için bir karar taslağı sunmuĢ ve 146 oyla kabul edilmiĢtir. ABD, Mikronezya ve Ġsrail
taslağa karĢı oy kullanmıĢ ve 10 ülke de çekimser kalmıĢtır.
NPT‟nin 2010‟daki Gözden Geçirme Konferansı‟nda kabul edilen nihai metnin (final
document) “Gözden Geçirme” baĢlıklı bölümünde Orta Doğu‟da bölge kurulması meseleleri
ayrıntılı olarak incelenmiĢtir.519
Nihai Belgede, BirleĢmiĢ Milletler, Rusya ve Ġngiltere
(1995 Revcon toplantısındaki Orta Doğu kararının üç sponsoru) tüm bölge ülkelerinin
katılacağı, “bölge ülkeleri tarafından özgürce varılan düzenlemelere dayanarak ve nükleer
silahlı devletlerin tam desteği ve katılımıyla nükleer silahlardan ve diğer tüm kitle imha
silahlarından arındırılmıĢ bir Orta Doğu bölgesinin kurulması” amaçlı bir konferans
düzenlemeyi taahhüt etmiĢtir.520
Aralık 2012‟de Helsinki‟de düzenlenmesi planlanan
konferans, ABD, Ġngiltere, Rusya ve BM Genel Sekreterliği tarafından desteklenmiĢtir.
Ancak Orta Doğu‟daki mevcut koĢulların katılımcı ülkelerin kitle imha silahlarından
arındırılmıĢ bölge kurulması için kabul edilebilir olmadığı gerekçesiyle söz konusu
konferans Kasım 2012‟de süresiz olarak ertelenmiĢtir.
Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge kurulması için, Nükleer Silahların
Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması (NPT), IAEA Kapsamlı Güvence Denetimi
AntlaĢması Ek Protokolü (AP), Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması (CTBT), Kimyasal
Silahlar SözleĢmesi (CWC) ve Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟nin (BTWC) tüm bölge
ülkeleri tarafından onaylanması gerekmektedir. Orta Doğu‟daki tüm Arap devletleri
NPT‟ye taraf durumda olup Kimyasal Silahlar SözleĢmesi ve Biyolojik Silahlar SözleĢmesi
Mısır dıĢındaki tüm Arap devletleri tarafından onaylanmıĢtır. Arap Baharı‟nın getirdiği iç
çatıĢmalar ve güvensizlik ortamı kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge çabalarını
sekteye uğratmıĢtır. Irak 1990‟lı yıllarda kitle imha silahlarından tamamen arındırılmıĢtır.
Libya da 2003 yılında bütün programlarını askıya alarak mevcut stoklarını büyük oranda
imha etmiĢ durumdadır. Ġran‟ın nükleer programının askeri boyuta evrilmesi 2015 yılında
519
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması 2010 Gözden Geçirme Konferansı (NPT 2010
Revcon) Sonuç Raporu için bk. Ġnternet: United Nations (2010). Final documents of the 2010 NPT review
conference. New York: UN Web Service Section. Web: http://www.un.org/en/conf/npt/2010/index.shtml
adresinden 6 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 520
Ülgen, 2011, 137–182.
204
yapılan antlaĢmaya dayanarak yapılacak denetimlerle büyük oranda önlenebilecektir.
Bölgedeki politik durum, çatıĢmalar ve güvensizlik ortamı ikincil parametreler olarak
değerlendirilse bölgenin kitle imha silahlarından arındırılmasının önündeki en büyük engel
Ġsrail‟in kitle imha silahı programları kalmaktadır. Ġsrail‟in tartıĢmalı nükleer silah stoku,521
NPT, Ek Protokol, Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması, Biyolojik Silahlar SözleĢmesi ve
Kimyasal Silahlar SözleĢmesine taraf olmaktan kaçınması, ülkenin kitle imha silahlarına
sahip olduğunun önemli göstergeleri olarak karĢımıza çıkmaktadır.
Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge kurulmasına yönelik müzakare
yürütülmesi ve böyle bir kararın uygulanması için siyasi, hukuki, teknik ve organizasyonel
giriĢimlere ihtiyaç bulunmaktadır. Bölgenin kitle imha silahlarından arındırılması mevcut
programların sonlandırılması ve stoktaki kitle imha silahlarının sökülmesi ve imha
edilmesi gerekmektedir. Suriye‟nin 2013 yılında Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne
katılması ve Ġran‟ın nükleer programının barıĢçıl hale getirilmesi için 2015 yılında yapılan
anlaĢma süreci kolaylaĢtırsa da, Ġsrail‟in kitle imha silahı stoku ve Filistin sorununun
çözümsüz kalması Kitle Ġmha Silahlarından ArındırılmıĢ Orta Doğu Bölgesi kurulması
çabalarının önündeki kronik engellerdir.
Kitle imha silahlarından arındırılmıĢ Orta Doğu çabalarına engel olan durumların
hafifletilmesine yönelik olarak bazı giriĢimlerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Örneğin
Orta Doğu‟da yer alan ülkeler gönüllülük esası temelinde bir “uzmanlar grubu” teĢkil
ederek, kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölgenin hukuki, teknik ve idari boyutlarını
herhangi bir ülkenin resmi görüĢünü temsil etmeyecek Ģekilde bu grupta görüĢülmesini
sağlayabileceklerdir. Hukuki boyutlara iliĢkin olarak hangi silah sistemlerinin
yasaklanacağı, taraf ülkelerin yasal yükümlülüklerinin neler olacağı, hangi yasal
düzenlemelere ihtiyaç duyulacağı gibi hususlar müzakere edilebilecektir. Teknik konularla
ilgili olarak da kurulacak arındırılmıĢ bölgenin etkin bir Ģekilde denetimi için bir
doğrulama mekanizması kurulması üzerine yoğunlaĢılabilecektir. Bu mekanizmanın
oluĢturulma sürecinde diğer nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge tecrübelerinden,
OPCW‟nin Suriye‟nin kimyasal silahlarının sökülmesi tecrübelerinden faydalanılabileceği
düĢünülmektedir. Ġdari-organizasyonel boyutlarıyla ilgili olarak da nasıl bir idari düzen
521
Ġsrail‟in 100-200 civarında nükleer baĢlığı olduğu iddia edilmektedir. Tosaki, H. (2004). Nuclear weapons
ıssues in the Middle East. In W.L. Huntley, K Mizumoto and M. Kurosawa. (Eds). Nuclear disarmament in
the twenty-first century. (Second edition). Hiroshima, Japan: Hiroshima Peace Institute, pp. 184-196.
205
kurulacağı ve sürecin nasıl yönetileceği, bölgesel güvensizliğin nasıl üstesinden gelineceği
ve bunun için hangi güven artırıcı önlemlere ihtiyaç duyulacağı gibi hususlar müzakere
edilebilecektir.
8. TÜRKĠYE’NĠN SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI
8.1. Genel Durum
Jeopolitik ve jeostratejik konumu itibariyle dünyanın önemli ama bir o kadar da istikrarsız
bölgeleri durumundaki Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğu'nun kesiĢtiği bir yerde bulunan
Türkiye, kitle imha silahlarıyla mücadele ve silahsızlanma politikalarında istikrarlı bir
görüntü sergilemektedir. Türkiye, NATO‟ya dâhil olduğu 1950‟lerden itibaren nükleer
tehdidi yakından hissetmiĢ ve Sovyet yayılmacılığına karĢı alınan tedbirlerin uygulama
merkezi olarak görülmüĢtür. Türkiye, Soğuk SavaĢ‟tan günümüze kadar nükleer silahları
yayılmasının önlenmesine522
yönelik politikalar ile barıĢçıl nükleer teknolojiye eriĢim
hakkı arasında bir denge bulmak için yoğun bir diplomatik çaba sergilemiĢtir.
Orta Doğu‟da birçok devletin füze ve kitle imha silahları (KĠS) ve bağlantılı teknolojileri
tedarik etme gayretleri ve Avrupa güvenlik mimarisinde son on yılda meydana gelen hızlı
değiĢim nedeniyle, Türkiye için silahların kontrolü ve silahsızlanma konuları önem
kazanmıĢtır. Bu alanlardaki uluslararası çabalara aktif biçimde katılım, ilgili uluslararası
anlaĢmalara taraf olma ve bunların bütünüyle uygulanmasının takibi Türkiye‟nin ulusal
güvenlik politikasının önemli bir yer iĢgal etmektedir. Türkiye, büyük ölçüde NATO
üyeliği, Orta Doğu‟daki konumu ve Soğuk SavaĢ dönemindeki ön cephe durumundan
dolayı Batı devletleriyle uyumlu bir yapıda yayılmayı önleme politikaları yürütmüĢtür.
Türkiye KĠS yayılmasına karĢı kararlı bir politika yürütülmekte, Orta Doğu‟da nükleer
silahtan arındırılmıĢ bölge oluĢturulmasını desteklemekte ve nükleer silah sahibi
devletlerin nihayetinde silahsızlanmasını savunmaktadır.
Türkiye, KĠS‟in yayılmasına yönelik en kapsamlı üç AnlaĢma niteliğindeki NPT (1980),
Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (1997) ve Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢmesi‟ni
(1974) onaylamıĢtır. Bunlara ek olarak Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması
522
Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi (Non-Proliferation) rejimi; ihracat kontrolleri, antlaĢmalar ve
Ad-Hoc iĢbirlikleri aracılığıyla nükleer silah teknolojisinin ve çift kullanımlı malzeme ve teknolojinin
yayılmasını önlemeyi hedeflemektedir.
206
AnlaĢmasına (2000), Nükleer Terörizmin Önlenmesi AntlaĢmasına (2012), Denizde Seyir
Güvenliğine KarĢı YasadıĢı Eylemlerin Önlenmesine Dair SözleĢme‟de değiĢiklik getiren
2005 SUA Protokolü‟ne (2009) de taraf durumdadır. Hava yoluyla yayılmanın önlenmesi
ve terörizmle mücadele maksadıyla, 2010 yılında yapılan Uluslararası Sivil Havacılığa
KarĢı YasadıĢı Eylemlerin Önlenmesi SözleĢmesi (Pekin) ise mevcut silahsızlanma
politikaları çerçevesinde onaylanacak antlaĢmalar arasında bulunmaktadır.
Türkiye uluslararası düzenlemelere taraf olmakla beraber, antlaĢmaların boĢluklarını
doldurmak ve yayılmanın önlenmesi (non-proliferation) rejiminin etkinleĢtirilmesi
amacıyla oluĢturulan ihracat kontrol rejimlerine ve gönüllü diğer düzenlemelere de iĢtirak
etmektedir. Bu bağlamda 1996 yılında, konvansiyonel silahlar ve çift kullanımlı malzeme
ve teknolojinin ihracat denetimlerine iliĢkin Wassenaar Düzenlemesinin kurucu üyeleri
arasında yer almıĢ, 1997 yılında Füze Teknolojisi Kontrol Rejimine katılmıĢ, 1999‟da
Zangger Komitesine ve 2000 yılında Nükleer Tedarikçiler Grubu ile kimyasal ve biyolojik
maddelerin dıĢsatımının kontrolü alanında faaliyet gösteren Avustralya Grubuna (2000)
üye olmuĢtur.523
Türkiye, yayılmayla mücadeleye (counter-proliferation) yönelik genel yaklaĢımı
çerçevesinde, Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik Ġnisiyatifine (PSI)
Aralık 2003‟te destek beyan etmiĢtir. Türkiye, PSI kapsamında icra edilecek faaliyetlere
açık denizlerin serbestliği ilkesinden hareketle, deniz ticaretinin engellenmesine neden
olabilecek uygulamalardan kaçınılması ve ticaret gemilerinde bayrak devletinin izni
olmaksızın denetim harekâtı (bordalama/boarding) yapılamaması gerektiğine
inanmaktadır. Türkiye, PSI kapsamında 2006 yılında 30‟dan fazla ülkenin katılımıyla
“Anadolu GüneĢi” adı altında bir tatbikat gerçekleĢtirmiĢtir. Türk yetkililer PSI Ģemsiyesi
altında, KĠS teknolojisinin yasadıĢı sevkiyatından Ģüphelenerek Suriye‟ye giden bir Ġran
uçağını Mart 2011‟de Türkiye‟ye indirmiĢtir. Türk yetkililer Suriye‟ye götürülmesi
planlanan patlayıcı malzemeleri ve güdümlü roketleri açığa çıkarmıĢtır.524
KĠS yayılmasıyla mücadelenin (counter-proliferation) yasal dayanağı kabul edilen ve
nükleer, kimyasal veya biyolojik silahların yayılmasının uluslararası barıĢ ve güvenliği
523
Ġnternet: T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı. (2015). Silahların kontrolü ve silahsızlanma. Ankara: DıĢiĢleri Bakanlığı Resmi
Ġnternet Sayfası. Web: http://www.mfa.gov.tr/silahlarin-kontrolu-ve-silahsizlanma.tr.mfa adresinden 6 Eylül
2015 tarihinde alınmıĢtır. 524
Ülgen, 2011, 137–182.
207
tehdit eder boyuta ulaĢtığını belirten BMGK 1540 sayılı Karar ve bu kararı sınırsız bir
süreye uzatan BMGK 1810 sayılı Karar Türkiye tarafından desteklenmektedir. 1540 sayılı
Karar çerçevesinde kurulan 1540 Komitesi‟ne ilk ulusal rapor 1 Kasım 2004 tarihinde
sunulmuĢtur. 1540 Komitesi, 2005 yılı içerisinde, Komite'ye ulaĢtırılan raporları
incelemeye almıĢ ve ülkelerden ilave bilgi talep etmeye baĢlamıĢtır. Bu çerçevede,
güncellenen ulusal raporlar ülkemizce Ocak 2006, ġubat 2008 ve Mayıs 2015‟te da anılan
Komite‟ye iletilmiĢtir.525
GeçmiĢten günümüze denizcilik faaliyetlerinin taĢıdığı uluslararası nitelik dolayısıyla,
denizde terörist faaliyetlerin önlenmesi ve seyir güvenliğini iyileĢtirmeyi amaçlayan
Denizde Seyir Güvenliğine KarĢı YasadıĢı Eylemlerin Önlenmesine Dair SözleĢme (SUA)
Türkiye tarafından 1990 yılında onaylanmıĢtır. Söz konusu AntlaĢma hükümlerinde
değiĢiklik getiren ve kitle imha silahlarının gemilerde kullanımının suç olarak düzenleyen
2005 tarihli SUA Protokolü de Türkiye tarafından 2010 yılında onaylanmıĢtır.
Terörizmle mücadelede aktif bir tutum izleyen Türkiye, Rusya Federasyonu Devlet
BaĢkanı Putin ile ABD BaĢkanı Bush tarafından 15 Temmuz 2006 tarihinde St.
Petersburg‟da yapılan bir ortak açıklama ile ilan edilen “Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin
Küresel GiriĢim‟e (GICNT) de baĢlangıç ortağı olarak katılmıĢ ve GiriĢimin ikinci
toplantısına 12-13 ġubat 2007 tarihlerinde Ankara‟da ev sahipliği yapmıĢtır.526
Türkiye, 25–26 Kasım 2002 tarihlerinde Hollanda‟nın Lahey kentinde düzenlenen
uluslararası konferansta kabul edilen Lahey Balistik Füze Yayılmasına KarĢı DavranıĢ
Ġlkeleri Rehberini (HCOC), bu alanda uluslararası çapta kabul görebilecek bir yasal
çerçevenin ilk adımı olarak değerlendirmiĢ ve anılan konferans sırasında HCOC‟a taraf
olmuĢtur.
Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisinde önemli bir rol üstlenen Avrupa Güvenlik ve
ĠĢbirliği TeĢkilatı‟nın (OSCE-AGĠT) 1994 yılındaki BudapeĢte Zirvesi‟nde kabul edilen
beĢ belgeden biri olan “Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi Ġçin Yönlendirici
525
Rapor metinleri için bk. Ġnternet: United Nations 1540 Committee. (2015). National reports. New York:
UN Official Website. Web: http://www.un.org/en/sc/1540/national-implementation/national-reports.shtml
adresinden 7 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 526
Ġnternet: T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı. (2007). Nükleer terörizmle mücadele için küresel girişim ikinci
toplantısı hk. Ankara: DıĢiĢleri Bakanlığı Resmi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.mfa.gov.tr/no_24---8-subat-2007_-
nukleer-terorizmle-mucadele-icin-kuresel-girisim_in-ikinci-toplantisi-hk_-.tr.mfa adresinden 8 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.
208
Prensipler” belgesi Türkiye tarafından memnuniyetle karĢılanmıĢtır. Türkiye, 1996
yılından bu yana Silahsızlanma Konferansı‟nın (CD-Conference on Disarmament) aktif bir
üyesidir. Uluslararası silahsızlanma konularının görüĢüldüğü çok taraflı forum olan CD‟de
üye ülkelerin farklı görüĢleri nedeniyle son yedi yıldır bir çalıĢma programı kabul
edilememekte ve bir tıkanma yaĢanmaktadır. TartıĢılan baĢlıklar arasında 4 temel konu
bulunmaktadır. Bunlar, nükleer silahsızlanma (nuclear disarmament), çekirdeği bölünebilir
maddelerin yasaklanması antlaĢması (FMCT-Fissile Material Cut-off Treaty), negatif
güvenlik garantileri (Negative Security Assurances) ve uzayda silahlanma yarıĢının
önlenmesidir (Prevention of Arms Race in Outer Space –PAROS). Ülkemiz, CD
toplantılarındaki tıkanmanın aĢılması ve bir çalıĢma programı üzerinde mutabakat
sağlanmasına yönelik önerileri desteklemektedir.
Türkiye, taraf olduğu yayılmanın önlenmesine yönelik uluslararası antlaĢmalar ve ihracat
kontrol rejimleri gereklerinin yerine getirilmesi için etkin bir ihracat kontrol sistemi
kurmuĢtur. Bu kapsamda uluslararası antlaĢmalar ve ihracat kontrol rejimlerinde belirlenen
hassas ve çift kullanımlı malzemenin ihracatında bahse konu malzeme, askeri malzeme,
silah ve mühimmat ise Milli Savunma Bakanlığının (MSB), Nükleer Tedarikçiler Grubu
(NSG) listelerinde yer alan malzeme ise Türkiye Atom Enerjisi Kurumu‟nun (TAEK) ön
izni ve Ekonomi Bakanlığı‟nın tescil iĢlemi olmak üzere ayrı süreçlerden oluĢan iki
aĢamalı bir kontrol mekanizması izlenmektedir.
Türkiye‟nin konumu nedeniyle kitle imha silahlarının yayılmasını kolaylaĢtıran çift
kullanımlı malzemelere büyük önem verilmektedir. Kapsamlı ihracat kontrolü rejimi
çerçevesinde “her Ģeyi kapsayan / catch-all” hükümde yer alan bu malzemeler herhangi bir
uluslararası ihracat kontrol listesinde spesifik olarak yer almasalar bile, hassas teknolojiler
ile olan bağlantılarından dolayı ihracatları denetim altında tutulmaktadır. Nihai
kullanıcının malzemeleri kötü amaçlı kullanmasından Ģüpheleniliyorsa, ihracatçı Ģirketin
Ekonomi Bakanlığı‟nın (EB) iznini alması gerekmektedir. Ġhraç edilen malın kısıtlı ihracat
listesinde olması durumunda, söz konusu süreç MSB ve EB tarafından idare edilmektedir.
Bu durumlarda, MSB ihracat izninden, EB ise Türkiye‟nin ihracat politikasının
gözetiminden sorumludur. Çift kullanımlı malzemelerin ve hassas malların ihracatı için
Ġstanbul Maden ve Metal Ġhracatçı Birlikleri‟ne (ĠMMĠB) üyelik Ģartı aranmaktadır.
209
Türkiye, kitle imha silahların yayılmasını önlemeyi amaçlayan uluslararası politikaları
uzun zamandan beri desteklemektedir. Bu amaçla ulusal mevzuatını da uluslararası
yükümlülüklerle uyumlulaĢtırmak adına bazı mevzuat düzenlemeleri gerçekleĢtirmiĢtir.
Örneğin, Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (KSS)‟nin VII. Maddesi çerçevesinde 5564 sayılı
“Kimyasal Silahların GeliĢtirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması
Hakkında Kanun” hazırlanmıĢ ve 21 Aralık 2006 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.527
Söz
konusu Kanun, KSS‟nin ulusal düzeyde tam olarak uygulanmasına olanak sağlayan cezai
ve idari düzenlemeleri kapsamaktadır. Yayılmanın önlenmesi ve kitle imha silahlarıyla
iĢlenecek bazı fiillerin suç olarak tanımlanmasına iliĢkin Türk Ceza Kanunu‟nda
düzenlemeler yapılmıĢtır.528
8.2. Nükleer Silahsızlanma Politikaları
8.2.1. Nükleer silahlara iliĢkin tutum
NATO üyesi olarak Ġttifak‟ın “nükleer Ģemsiyesi” altında bulunan Türkiye‟nin çeĢitli siyasi
mülahazalarla nükleer silah edinme yoluna gidebileceğinden endiĢe eden Batı dünyasında
nükleer teknolojiyi ellerinde bulunduran ülkeler, Türkiye‟nin NPT‟ye taraf olmasından
doğan haklarına karĢılık söz konusu endiĢelerle nükleer teknoloji transferi önünde zımni
engeller yaratmıĢtır.529
Türkiye, NPT‟ye dayanan rejimi desteklemekte, nükleer silahların
yayılmasını önleme, silahsızlanma ve barıĢçıl nükleer teknolojiyi kullanma hakkı olmak
üzere AntlaĢma‟nın dayandığı üç temel direğin birbirini destekler mahiyette olduğunu ve
aralarındaki hassas dengenin korunması gerekliliğini savunmaktadır.
Son yıllarda Türkiye‟nin nükleer silahların yayılmasının önlenmesi çabaları, yabancı enerji
tedarikçilerine olan bağımlılığın azaltılması ve karbon salınımlarının kısıtlanması amacıyla
nükleer enerjiye yönelik ilginin artıĢıyla aynı döneme denk gelmiĢtir. O dönemden beri
Ankara, nükleer silahları yayılmasını önlemeye yönelik politikalar ile nükleer güç sahibi
527
Kanun metni için bk. Ġnternet: BaĢbakanlık. (2015). Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi,
Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanun. Ankara: BaĢbakanlık Mevzuat GeliĢtirme ve
Yayın Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/
1.5.5564.pdf adresinden 8 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 528
Söz konusu hükümler Türk Ceza Kanunu‟nda radyasyon yayma (md. 172), atom enerjisi ile patlamaya
sebebiyet verme (md. 173), tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiĢtirmesi (Md. 174)
baĢlıkları altında düzenlenmiĢtir. 529
Kibaroğlu, 2003, 122-142.
210
olmayan devletlerin barıĢçıl nükleer teknolojiye eriĢim hakları arasında bir denge bulmak
için yoğun bir çaba sergilemiĢtir.530
Türkiye, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve silahsızlanma faaliyetlerine dönük
uluslararası antlaĢmalar, ihracat kontrol rejimleri ve ilgili inisiyatifleri desteklemekte fakat
silahsızlanma sürecinin uzun bir zaman dilimine yayılacağına inanmaktadır. Bu süreç
içerisinde NATO‟nun nükleer caydırıcılık gücüne bağlı kalmakta ve Avrupa‟daki
Amerikan taktik nükleer silahların Ġttifak‟ın yük paylaĢma ilkelerine katkıda bulunduğuna
ve Türkiye‟nin güvenliğini güçlendirdiğine yönelik bir politika izlemektedir. Bu anlamda
Ankara, Amerikan BaĢkanı Barack Obama‟nın nükleer silahsızlanma taahhüdünde
bulunmakla birlikte bu sürecin “kendi ömrü boyunca gerçekleĢemeyeceğini” belirttiği Prag
KonuĢması‟nı531
sıcak karĢılamıĢtır.532
Türkiye‟nin nükleer diplomasisi, nükleer silahlarla ilgili temel antlaĢma olan NPT
AntlaĢması‟na tam bir uyumu yansıtmaktadır. Taraf devletlere barıĢçıl nükleer faaliyet
hakkı tanıyan ve nükleer tedarikçi ülkelerin nükleer teknolojilerin ve malzemelerin
değiĢiminde kolaylık sağlamalarını hüküm altına alan 4‟üncü maddenin nükleer silah
sahibi bazı ülkelerce esnek bir Ģekilde yorumlanmasından, tam bir nükleer silahsızlanmayı
sağlayacak 6‟ncı maddenin uygulanmaması sürecinden rahatsızdır. Türkiye 4‟üncü
maddeyi katı bir Ģekilde yorumlamakta ve NPT‟ye taraf devletlerin nükleer teknolojilerine
eriĢmesini zorlaĢtıracak önerilere karĢı çıkmaktadır.
Türkiye NATO taahhütleri çerçevesinde, yaklaĢık altmıĢ yıldır Amerikan nükleer
silahlarına ev sahipliği yapmaktadır. Soğuk SavaĢ döneminde VarĢova Paktı‟ndan
gelebilecek muhtemel bir istilayı engelleme maksadıyla ve NATO‟nun kolektif savunma
doktrininin bir parçası olarak taktik nükleer silahlar bazı Avrupa ülkelerine533
ve Türkiye
topraklarına konuĢlandırılmıĢtır. Sovyetler Birliği‟nin dağılmasından sonra stratejik değeri
azalan bu silahların 2010 NATO Lizbon Zirvesi‟nde Avrupa güvenliğine ve caydırıcılığına
etkisi tartıĢılmıĢtır. Ġttifak içinde birçok ülke bu silahların geri çekilmesini savunurken,
530
Ülgen, 2011, 137–182. 531
Obama‟nın Prag konuĢmasının ingilizce metni için bk. Ġnternet: U.S. White House. (2009, Sept. 5).
Remarks by president Barack Obama in prague as delivered. Washington, DC: White House Official
Website. Web: https://www.whitehouse.gov/the-press-office/remarks-president-barack-obama-prague-
delivered adresinden 10 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 532
Ülgen, 2011, 137–182. 533
Bu silahlar Türkiye‟nin yanı sıra Almanya, Ġtalya, Belçika ve Hollanda‟ya da konuĢlandırılmıĢtır.
211
Türkiye ve Ġtalya, nükleer silahların kendi caydırıcılıkları ve ittifakın yük paylaĢımı ilkesi
gereğince bir süre daha tutulmasını arzu ettilerini beyan etmiĢlerdir.534
8.2.2. Nükleer silahsızlanma sözleĢmeleri ve giriĢimler
Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ile ilgili en önemli ve kapsamlı AnlaĢma olan
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AnlaĢması‟nın (NPT) 1967 öncesi nükleer
silaha sahip olan devletler dıĢındaki taraf devletlerin nükleer silah bulundurmasını veya
tedarik etmesini yasaklayan bir AntlaĢma olduğunu üçüncü bölümde ifade etmiĢtik.
Türkiye söz konusu AntlaĢmayı 28 Ocak 1969 yılında imzalamıĢ ve buna iliĢkin onayı 17
Nisan 1980 tarihinde depoziter ülkelere göndermiĢtir.535
Nükleer silahı olmayan devletler nükleer enerjiden faydalanırken, Uluslararası Atom
Enerjisi Ajansı‟nın (IAEA) nükleer tesislerde yapacağı denetime izin vermeleri
gerekmektedir. Bu devletler, herhangi bir devlet nükleer teknoloji almadan önce Ajans ile bir
güvenlik tedbirleri anlaĢması yapmak zorundadırlar. 1997 yılında IAEA Yönetim Kurulu,
Model Ek Protokolü (AP) onaylamıĢtır.536
AP‟yi onaylayan bir devlet, nükleer yakıt
döngüsünün tüm yönlerini açıklamak, IAEA denetçilerini bir nükleer tesisteki tüm
binalarda 24 saat içerisinde kısa süreli denetimler yapmalarına yeĢil ıĢık yakmak ve
IAEA‟nın uydu görüntülerini denetim amacıyla kullanmasına izin vermek zorundadır. Ek
Protokol, taraf devletlere hassas nükleer teknolojilerin üretimi ve ihracatını bildirim
yükümlülüğü getirmektedir. Türkiye Ek Protokol‟ü Temmuz 2000‟de imzalamıĢtır.537
NPT‟ye ilaveten, nükleer test konusunda kapsamlı bir yasak getirilmesi çabası
çerçevesinde Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması‟nın (CTBT) operasyonel nükleer
534
Kibaroğlu, M. Turkey, (2011, May.). NATO and nuclear sharing: prospects after NATO‟s Lisbon summit.
In P.Ingram and O. Meier, (Eds.), Reducing the role of tactical nuclear weapons in Europe: perspectives and
proposals on the NATO policy debate. Washington, DC: Arms Control Association and British American
Security Information Council, 31-38. 535
Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Treaty on the Non-Proliferation of
Nuclear Weapons. New York, NY: UNODA Official Website. Web: http://www.un.org/disarmament/
HomePage/about_us/odacontact.shtml adresinden 11 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 536
Bu protokolün imzalanmasında Irak‟ın gizli nükleer programının 1991‟de ortaya çıkarılması etkili
olmuĢtur diyebiliriz. Burns, R. D., Coyle, P. E. (2015). The challenges of nuclear non-proliferation. (First
edition). London: Rowman&Littlefield, 56-57. 537
Protokolün Türkçe metni için bk. Ġnternet: Türkiye Atom Enerjisi Kurumu – TAEK. (2010). Nükleer
silahların yayılmasının önlenmesi andlaşmasına ilişkin olarak güvenlik denetiminin uygulanmasına dair
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı arasındaki anlaşmaya ek protokol.
Ankara: TAEK Resmi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.taek.gov.tr/attachments/article/764/590_npt_
ek_tr.pdf adresinden 12 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.
212
reaktörleri bulunan 44 Devlet tarafından imzalanıp onaylanması gerektiği hüküm altına
alınmıĢtır. Ġstanbul Teknik Üniversitesi ve Çekmece Nükleer AraĢtırma ve Eğitim
Merkezi‟nde (ÇNAEM) olmak üzere iki küçük araĢtırma reaktörüne ev sahipliği yapması
nedeniyle, Türkiye bu listeye dâhil edilmiĢtir. Türkiye CTBT‟yi 24 Eylül 1996‟da
imzalamıĢ ve TBMM bunu 16 ġubat 2000‟de onaylamıĢtır. Türkiye‟nin imzasına rağmen,
imzası ve onayı gereken 44 devletin tamamının CTBT‟yi imzalamaması veya
onaylamaması nedeniyle, anlaĢma henüz yürürlüğe girmemiĢtir.538
BarıĢçıl amaçlarla kullanılan nükleer materyallerin fiziksel korumasına odaklanan
bağlayıcı bir uluslararası metin durumundaki Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması
SözleĢmesi (CPPNM), Türkiye‟nin de taraf olduğu uluslararası sözleĢmelerdendir.
Türkiye, SözleĢme hükümlerinin uygulanması ile ilgili anlaĢmazlıkların hakem kararıyla
çözümü ve çözülemeyen durumların Uluslararası Adalet Divanı‟na götürülmesini içeren ve
17‟nci maddenin ikinci paragrafında yer alan hükümle bağlı olmadığına yönelik
SözleĢme‟ye çekince koymuĢtur.539
Nükleer güç santralleri ve nükleer reaktörleri içeren muhtemel hedeflere yönelik terörist
eylemlerin planlanmasını, uygulanmasını ve bu yönde tehditte bulunulmasını suç sayan
Nükleer Terörizmin Önlenmesi SözleĢmesi ülkemiz tarafından onaylanmıĢ ve buna iliĢkin
4 Nisan 2012 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı 8 Mayıs 2012‟de Resmi Gazete‟de
yayımlanmıĢtır. Türkiye, nükleer teknolojide kullanılan maddelerin ve çift kullanımlı
malzemelerin ihracatını belirli denetim ilkelerine bağlamak amacıyla Uluslararası Atom
Enerjisi Ajansı bünyesinde faaliyet gösteren ve gönüllülük esasına dayalı 46 üyeli Nükleer
Tedarikçiler Grubuna (NSG) 2000 yılından beri taraf durumdadır.540
Türkiye nükleer güç
sahibi bir ülke olmasa da nükleer endüstride kullanılan çift kullanımlı malzemelere iliĢkin
üretim kapasitesi nedeniyle giriĢime katılmıĢtır. NPT 2. Paragraf, 3. maddesinde;
538
CTBT EK-2 Protokolde yer alan ülkelerin güncel imza ve onay durumlarına ulaĢmak için bk. Ġnternet:
Comprehensive Test-Ban Treaty Organisation –CTBTO. (2015). Status of signature and ratification: Annex-
2 states only. Vienna: CTBTO Official Website. Web: https://www.ctbto.org/the-treaty/status-of-signature-
and-ratification/?states=4&cHash=a4723384083f2d3751391011cdcbdee0 adresinden 12 Eylül 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 539
Ġnternet: International Atomic Energy Agency –IAEA. (2014, Sept. 23). Convention on the physical
protection of nuclear material: declarations/reservations made upon expressing consent to be bound and
objections thereto. Vienna: IAEA Official Website, 13 Web: https://www.iaea.org/Publications/Documents/
Conventions/cppnm_reserv.pdf 12 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 540
Ġnternet: Ġstanbul Maden ve Metaller Ġhracat Birlikleri Genel Sekreterliği. (2015). İhracat kontrolü nedir?.
Ġstanbul: IMMIB Resmi Web Sitesi. Web: http://www.ihracatkontrol.org/web/index.php?option=com_
content&task=view&id=5&Itemid=6 adresinden 13 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.
213
bölünebilir nükleer maddeler, ekipmanlar, materyaller, Uluslararası Atom Enerjisi
Ajansı‟nın denetimi (safeguard) olmadan nükleer silah sahibi olmayan ülkelere ihraç
edilemeyeceğini hüküm altına almıĢtır. Türkiye anılan maddenin yorumlanması ve
uygulanması ile ilgili ön plana çıkan bir giriĢim durumundaki Zangger Komitesi‟ne 1999
yılında katılmıĢtır.541
8.3. Kimyasal ve Biyolojik Silahsızlama Politikaları
Türkiye, BirleĢmiĢ Milletler (BM), NATO, Avrupa Güvenlik ve ĠĢbirliği TeĢkilatı (AGĠT/
OSCE) gibi uluslararası ve bölgesel örgütler çerçevesinde, gerek konvansiyonel ve gerekse
KĠS konusundaki giriĢimlere aktif olarak katılmak suretiyle, küresel ve bölgesel barıĢ ve
istikrarın geliĢtirilmesine katkıda bulunmaktadır. Ülkemiz kimyasal ve biyolojik silahların
yayılmasının önlenmesi ile ilgili temel antlaĢmaların tümüne taraf durumda olup, bu
alandaki gönüllü giriĢimlerde de aktif faaliyet yürütmektedir. Türkiye, kimyasal ve
biyolojik silahlara ya da bu silahlara iliĢkin bir programa sahip değildir.542
Bunun bir
sebebi olarak, müttefiki olduğumuz NATO stratejilerinde ve olası savaĢ planlarında
kimyasal ya da biyolojik silahlara herhangi bir rol verilmemiĢ olması söylenebilir.543
Ġsrail‟in sahip olduğu kitle imha silahları, Suriye, Mısır gibi bazı Orta Doğu‟daki
ülkelerindeki biyolojik ve kimyasal silah stoklarına rağmen Türkiye bu yönde bir arayıĢa
giriĢmemiĢ ve NATO güvenlik garantilerine bağlılığını sürdürmüĢtür. Türkiye bölgedeki
kimyasal ve biyolojik silah baĢlığı taĢıyabilen balistik füzelerin varlığından endiĢe etmekte
ve ulusal hava savunma sistemini güçlendirme yönünde giriĢimlerde bulunmaktadır.
Türkiye‟nin taraf olduğu biyolojik ve kimyasal silahlara iliĢkin uluslararası metinlerden
ilki, 1907 tarihli Lahey SözleĢmeleridir.544
Türkiye bunun yanı sıra, 1925 tarihli Cenevre
Protokolü‟ne 7 Ocak 1929 tarihli ve 1380 sayılı Kanun ile taraf olmuĢtur. Cenevre
Protokolü‟nün onaylanmasını uygun bulan 1380 sayılı Kanun‟da Protokol; Muhnik,
Müsemmim veya Buna Mümasil Gazların ve Bakteriyolojik Vesaitin Harpte Ġstimalinin
Men‟i Hakkında Protokol olarak anılmıĢ ve boğucu, zehirleyici ve benzeri gazlar ile
541
Zangger Komitesi hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation
Studies –CNS. (2011). Fact sheet: Zangger Committee (ZAC). Monterey, CA: James Martin Center Official
Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/zang.pdf adresinden 13 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 542
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, April). Country pofiles: Turkey. Washington, DC: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/turkey/ adresinden 13 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 543
Kibaroğlu, 2003, 122-142. 544
Sarıbeyoğlu, 2004, 21–53.
214
bakteriyolojik savaĢ yöntemlerinin kullanımını yasaklamıĢtır. Protokol; kimyasal silahların
yanı sıra biyolojik silahların da savaĢta kullanımının Türkiye açısından 1929 yılı itibariyle
yasaklandığını göstermesi açısından önemlidir. Anılan Protokolün yanı sıra Türkiye,
Biyolojik Silahların yasaklanmasına iliĢkin temel antlaĢma sayılan Biyolojik ve Zehirleyici
Silahlar SözleĢmesi‟ni (BTWC) 6 Ağustos 1974 tarihinde onaylamıĢtır. SözleĢme uyarınca
Türkiye de, hastalıkları önleme, koruyucu ve diğer barıĢçı amaçlı kullanımlar dıĢında
biyolojik maddeler kullanılamayacak, biyolojik silah, araç, gereç ve cihazları
geliĢtirilemeyecek, üretilemeyecek, depolanamayacak ve tedarik edilemeyecektir.
Kimyasal silahların geliĢtirilmesinin, üretiminin, stoklanmasının ve kullanılmasının
yasaklanmasını öngören Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (CWC),545
Türkiye tarafından 14
Ocak 1993'te imzalanmıĢ ve 29 Nisan 1997 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanmıĢ
ve 3 Mayıs 1997'de yürürlüğe girmiĢtir. SözleĢme uyarınca, Kimyasal Silahların
Yasaklanması Örgütü tarafından gerçekleĢtirilen ilk denetim, Ağustos 1998 ayı baĢında
PETKĠM Aliağa tesislerinde yapılmıĢ ve olumlu sonuç alınmıĢtır.
Türkiye mezkûr SözleĢmelere taraf olmanın yanı sıra, kimyasal ve biyolojik silahların
yayılmasının önlenmesi amacıyla ihracat ve transit ticaretteki risklerin minimize
edilmesini, çift kullanımlı malzeme ve teknolojilerin ihracatının kontrol edilmesini ve
ülkeler arasında ihracat kontrol rejimlerini uyumlulaĢtırılmasını amaçlayan gönüllü bir
oluĢum durumundaki Avustralya Grubu‟na 2000 yılında üye olmuĢtur.
8.4. Çift Kullanımlı Malzemelere Yönelik Politika
Çift kullanımlı malzemeler konusunda Türkiye ciddi bir ihracat kontrolü uygulamaktadır.
Askeri malzeme, silah ve mühimmatın dıĢsatımı bakımından ilk aĢama, 3763 sayılı ve
1940 tarihli Kanunun yerine yeni kabul edilen 5201 sayılı ve 3 Temmuz 2004 tarihli
Türkiye‟de Harp Silah ve Mühimmatı Yapan Hususi Sanayi Müesseselerinin Kontrolü
Hakkındaki Kanun‟la düzenlenmiĢtir. Bu Kanun uyarınca, her türlü silah ve mühimmat
ihracatı, MSB‟nin iznini gerektirmektedir. Milli Savunma Bakanlığı her yıl, kontrole tabi
tutulacak harp araç ve gereçleri ile silah, mühimmat ve bunlara ait yedek parçalar ve
545
Kimyasal Silahların Yasaklanması AntlaĢması gereğince kurulan Kimyasal Silahların Yasaklanması
Örgütü (OPCW) Genel Direktörlüğü Temmuz 2010‟dan beri Büyükelçi Ahmet Üzümcü tarafından
yürütülmekteir.
215
patlayıcı maddelere iliĢkin bir liste yayımlamaktadır. Nükleer Tedarikçiler Grubu-NSG
çift-kullanımlı malzeme listesinde yer alan malzemenin dıĢsatımı konusunda TAEK
tarafından yapılan lisans iĢlemleri ise, 15 ġubat 2000 tarih ve 23965 sayılı Resmi
Gazete‟de yayımlanan “Nükleer Alanda Kullanılan Malzeme, Ekipman ve Ġlgili
Teknolojinin Ġhracatına Ġzin Verilmesine ĠliĢkin Yönetmelik546
” ile düzenlenmiĢtir.
Türkiye‟nin genel ihracat politikasına iliĢkin her türlü izleme, kontrol, düzenleme ve
uyarlama tedbirlerinin alınması görevi Ekonomi Bakanlığı‟nın yetki alanına bırakılmıĢtır.
Bakanlık bu görevlerini yerine getirirken, Türkiye genelinde 13 ihracatçı birliğinden
yardım almaktadır. Ġhracatçıların, mal ihracatı yapabilmeleri için bir ihracatçı birliğine üye
olmaları gerekmektedir. Ġstanbul Maden ve Metaller Ġhracatçı Birliği (ĠMMĠB) çift-
kullanımlı ve hassas maddeler ile teknolojilerin ihracat baĢvurularında önde gelen ihracatçı
birliğidir. Ġhracata konu malın, ihracat kontrollerine tabi olup olmadığı hususu ĠMMĠB
tarafından belirlenmekte, söz konusu mal denetime tabi ise, ilgili kurumların izni
aranmaktadır. Ġhracat baĢvuruları, Türkiye‟nin bağlı olduğu BM ambargo listeleri ve AGĠT
ilke, karar ve yükümlülükleri ile AB ambargo kararlarına uyumlu bir Ģekilde
değerlendirilmektedir. Aynı zamanda, Türkiye‟nin taraf olduğu KĠS yayılmasının
önlenmesine yönelik antlaĢmalar ve ihracat kontrol rejimleri kapsamında oluĢturulan
listeler de göz önünde bulundurulmaktadır.
Diğer yandan, herhangi bir yayılmanın önlenmesi antlaĢması ya da ihracat kontrol rejiminin
kontrol listelerinde yer almayan çift kullanımlı malzeme ve teknolojiyle ilgili “catch-all”
mekanizmasına iliĢkin tebliğ de yayımlanmıĢ ve bu konudaki düzenleme, Türkiye‟nin ihracat
kontrol rejimine dâhil edilmiĢtir. Yeni düzenlemeye göre, Wassenaar Düzenlemesi Çift
Kullanımlı Malzeme ve Teknoloji Listesi ile Avustralya Grubu Kimyasal Prekürsörler Listesi
kapsamında yer almamakla birlikte, kitle imha silahlarının geliĢtirilmesinde
kullanılabileceğinden Ģüphe duyulabilecek çift kullanımlı malzemenin ihracatı, Ekonomi
Bakanlığı‟nın iznine tabi tutulmaktadır. Milli Savunma Bakanlığı da, kendi görev alanına giren
hassas ihracat ile ilgili “catch all” düzenlemesini 5201 sayılı Kanun ile yapmıĢtır.
546
Yönetmelik tam metni için bk. Ġnternet: BaĢbakanlık. (2007). Nükleer ve nükleer çift kullanımlı eşyaların
ihracatında izne esas olacak belgenin verilmesine ilişkin yönetmelik. Ankara: BaĢbakanlık Mevzuat
GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.resmigazete.gov.tr/
eskiler/2007/09/20070913-2.htm adresinden 15 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.
216
Türkiye‟den bazı Ģirketlerin “Abdül Kadir Han Ģebekesine” santrifüj teknolojisi sağladığı
iddiaları ve Ġran‟ın bazı çift kullanımlı malzemeler ile hassas teknolojileri Türkiye üzerinden
tedarik ettiği iddiaları sınır güvenliği ve ihracat kontrol sisteminin gözden geçirilmesine neden
olmuĢtur. Bu kapsamda, 14 Haziran 2005‟te Türkiye ve ABD Ġhracat Kontrolü ve Bağlantılı
Sınır Güvenliği (EXBS) AntlaĢmasını imzalamıĢtır. EXBS kapsamında, KĠS, fırlatma
vasıtaları ve ilgili malzeme ve teknolojilerin yayılmasını önlemeye yardımcı olacak ekipmanlar
ve eğitim sağlanmaktadır.547
8.5. Türkiye’nin Nükleer Altyapısı
Türkiye‟nin nükleer silah için çekirdeği bölünebilir maddeleri üretmek için gerekli teknolojik
ve beĢeri kaynakları oldukça sınırlıdır. Türkiye‟de uranyum çıkarmak, uranyumu
zenginleĢtirmek veya kullanılmıĢ nükleer yakıtları yeniden iĢlemek için gerekli altyapı da
bulunmamaktadır. Bu çok önemli altyapının yokluğunda, Türkiye bir nükleer silahın
bölünebilir çekirdeğini yerli olarak üretecek kapasiteye sahip değildir.
Türkiye, sivil bir nükleer enerji programının temelini oluĢturmak üzere bir dizi teknolojiye
yatırım yapmıĢtır. Ancak, ticari ölçekte zenginleĢtirme ve yeniden iĢleme teknolojilerinin
bulunmayıĢı, Türkiye‟nin hızlı bir Ģekilde nükleer silah geliĢtirmesini pek olası kılmamaktadır.
Nükleer endüstrisi yeni doğan bir ülke durumundaki Türkiye, ticari ölçekte zenginleĢtirme ile
yeniden iĢlemenin geliĢtirilmesindeki güçlükler karĢısında uranyum zenginleĢtirme ve yakıt
döngüsü teknolojisi için büyük olasılıkla yabancı tedarikçilere dayanacaktır.
Türkiye, nükleer yakıt döngüsü548
teknolojilerinde alt düzeyde bir kapasiteye sahiptir. Türkiye
ticari ölçekli uranyum ve toryum madenciliği, haddeleme,549
dönüĢtürme,550
yakıt üretimi,551
547
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2007 yılında, sınır güvenliğini arttırmak ve KĠS‟nın yayılmasını önlemeye
yönelik bir teknik destek anlaĢması olan 5575 sayılı Kanun‟u onaylamıĢtır. Ġnternet: Türkiye Büyük Millet
Meclisi. (2007). Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri hükümeti arasında yayılmanın
önlenmesi amaçlarına yönelik yardım sağlanmasının kolaylaştırılması için işbirliğine ilişkin anlaşmanın
onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun. Ankara: TBMM Resmi Ġnternet Sayfası. Web:
https://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5575.html adresinden 15 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 548
Yakıt döngüsü uranyumun hazırlanması sürecini ifade etmektedir. Nükleer yakıtların maden safhasından
sonra rafine edilmesi, saflaĢtırılması, kullanılması ve nükleer atık haline gelmesi nükleer yakıt döngüsü adını
alır. Sivil reaktörler için nükleer yakıt hazırlama ve geri dönüĢüm süreci, silahlarda kullanılan çekirdeği
bölünebilir maddelerinin üretim süreciyle hemen hemen aynıdır. 549
Uranyum madeni çıkartıldıktan sonra bir haddehaneye götürülür ve orada öğütülüp uranyum “sarı
pastasına” dönüĢtürülür. Ankara‟da MTA Laboratuvarı 2009‟dan itibaren küçük ölçekte uranyum heksaflorit
üretimine baĢlamıĢtır. Nükleer Yakıt Tesisi Biriminde küçük ölçekli uranyum pürifikasyonu da yapılmaktadır. 550
DönüĢtürme; haddelenmiĢ uranyumun uranyum heksaflorit (UF6) gazına dönüĢtürülmesi iĢlemidir.
Türkiye‟nin uranyum dönüĢtürmek üzere tasarlanmıĢ ve bu iĢe ayrılmıĢ tesisi yoktur. Ancak sınırlı ölçüde
doğal uranyumu uranyum oksit‟e (UO2) dönüĢtürebilmektedir.
217
süreçlerinde sınırlı bir teknolojiye sahiptir. Türkiye‟de ticari ölçekli uranyum zenginleĢtirme
merkezi bulunmamaktadır ve bu konuda yürütülmekte olan bir faaliyet ya da bir çaba
bulunmamaktadır. Daha ötesinde nükleer tıp araĢtırmaları için ABD‟den alınan 5 kilo 400
gram yüksek düzeyde zenginleĢtirilmiĢ uranyum çalınma riskine karĢı ABD tarafından 2012
yılında Türkiye'den istenmiĢ ve Türkiye tarafından muhatabına teslim edilmiĢtir.552
Anılanlara
ilaveten Türkiye implosion-type553
nükleer bomba üretmek maksadıyla Plütonyum–239
izotopu elde edebileceği bir yeniden iĢleme tesisine de sahip değildir. Nükleer silahlar
bağlamında ağır su reaktörleri plütonyum üretimine daha uygundur. Dünyadaki reaktörlerin
büyük çoğunluğu hafif su reaktörleri olup bunlar silah kalitesinde plütonyum üretimi için ideal
değildir. Sivil enerji programlarında kullanılmıĢ yakıtların çoğu yeniden iĢlenip
depolanmaktadır.
Türkiye‟nin Rusya‟yla nükleer enerjiye yönelik yaptığı anlaĢma, 4 Standart VVER-1200
(Avrupa‟da MIR-1200 veya Modernized International Reactor olarak bilinmektedir) yapımı
içindir. Bundan baĢka, Rusya “anahtar teslim” bir reaktör sunmayı ve kullanılmıĢ nükleer
yakıtın tamamını geri almayı planlamaktadır. Rusya yakıt çubuklarını sağlayacak, tesisi
denetleyip iĢletecek, sonra da kullanılmıĢ yakıtı alacaktır. Türkiye‟nin ne yakıt çubuklarına, ne
de birikmiĢ kullanılmıĢ yakıta eriĢimi mümkün olmayacaktır.554
Türkiye‟nin nükleer silahların yayılmasını önlemek konusunda temiz bir sicili bulunmaktadır.
Bunun yanı sıra NATO üyesidir ve AB aday devleti durumundadır. Bu çerçevede,
müttefikleriyle iliĢkiler kopmadıkça veya güvenlik ortamında büyük bir değiĢiklik
gerçekleĢmedikçe ya da sivil yönetim Ankara‟nın ivedi menfaatlerinde köklü bir yeniden
değerlendirmeye gidilmediği müddetçe, Türkiye‟nin gayrimeĢru yollardan nükleer silah
geliĢtirmeyi düĢünmesi olası gözükmemektedir. Türkiye‟nin nükleer silah üretebileceği iddiası,
kitle imha silahlarının önlenmesine yönelik bütün uluslararası antlaĢmalara ve giriĢimlere dâhil
olan ülkemize yönelik haksız ve temelsiz bir eleĢtiri olarak değerlendirilmektedir.
551
ZenginleĢtirme sonrasında UF6 yeniden UO2‟ye dönüĢtürülüp bir nükleer yakıt çubuğunda kullanılmak
üzere peletler haline getirilir. 1986‟dan beri Küçükçekmece‟deki Yakıt Pilot Tesisinde nükleer reaktörde
kullanılmak üzere UO2 peletleri küçük ölçekte üretilmektedir. 552
Türkiye ile birlikte Yunanistan, Brezilya, Bulgaristan, Portekiz, Slovenya, Ġspanya, Ġsveç, Romanya,
Libya, ġili ve Sırbistan toplamda 30 atom bombası üretebilecek miktardaki yüksek derecede zenginleĢtirilmiĢ
uranyumu ABD'ye teslim etmiĢlerdir. Ġnternet: Ankara beĢ kilo uranyumdan vazgeçti. (2012, 23 Mart).
Sabah. Ġstanbul: Sabah Gazetesi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.sabah.com.tr/Dunya/2012/03/23/
ankaradan-abdye-bas-kilo-uranyum adresinden 16 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 553
Implosion-type” bomba, plütonyum çekirdeğinin konvansiyonel patlayıcılarla sıkıĢtırıldıktan sonra
bunların ateĢlenmesi neticesinde çekirdeğin kritik düzeye eriĢmesi Ģeklinde çalıĢır. Patlamanın Ģok dalgası
nükleer inisiyatörü de sıkıĢtırır ve füze çekirdeğini nötronlarla doldurup zincirleme reaksiyonu baĢlatır. 554
Ülgen, 2011, 137–182.
218
Soğuk SavaĢ‟ın büyük bölümünde nükleer silahlı düĢmanlarla kaĢı karĢıya kalan Türkiye,
küçük bir nükleer cephanelik geliĢtirmek yerine, NATO nükleer Ģemsiyesine dâhil olmayı
tercih etmiĢtir. Türkiye‟nin nükleer silahlara yönelmesi ancak uluslararası silahsızlanma
süreclerinin baĢarısızlığa uğraması, bölgesel bir silahlanma yarıĢı yaĢanması ve NATO‟nun
Türkiye‟ye yönelik taahhütlerini yerine getirmemesi ile gündeme gelebilecektir. Böyle bir
durumda Türkiye‟nin tasarımları yaygın Ģekilde bilinen birinci nesil nükleer silahlar üretme
yönünde bir rekleks geliĢtirebileceğini değerlendirmekteyiz
8.6. Türkiye’nin Füze Programı
Türkiye, 25-26 Kasım 2002 tarihlerinde Hollanda‟nın Lahey kentinde düzenlenen uluslararası
konferans sonunda kabul edilen Lahey Balistik Füze Yayılmasına KarĢı DavranıĢ Ġlkeleri
Rehberini (HCOC), bu alanda uluslararası çapta kabul görebilecek bir yasal çerçevenin ilk
adımı olarak değerlendirmiĢ ve anılan konferans sırasında HCOC‟a taraf olmuĢtur.555
Türkiye
1997 yılında, kitle imha silahlarının fırlatma vasıtalarının ve insansız taĢıma sistemlerinin
yayılmasının önlenmesi amacıyla oluĢturulan gönüllü ve gayri resmi bir teĢekkül durumundaki
Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi‟ne (MTCR) katılmıĢtır. MTCR‟de füze teknolojilerin
ihracatını önlemeye yardımcı olacak ulusal ihracat lisansı çabalarını koordine etmek temel
amaçtır.
Türkiye‟nin balistik füze arsenali; ABD‟den tedarik edilen 165 km menzilli MGM-140A
Block I Ordu Taktik Balistik Füze Sistemi (ATACMS) , Çin katı yakıtlı B-611 SRBM‟si esas
alınarak üretilen ve 480 kg baĢlık taĢıyabilen J-600T Yıldırım I ve J-600T Yıldırım II
füzelerinden müteĢekkildir.556
Türkiye'nin 1980'li yıllarda kısa menzilli roket prototipleri
üzerinde çalıĢarak baĢlattığı roket programları, 1990'larda Pakistan, Çin, Ġsrail baĢta eski Doğu
Bloku ve Orta Asya Cumhuriyetleri iĢbirliği ile sürdürülmüĢtür. Yapılan çalıĢmalar sonucu
öncelikle topçu kuvvetlerimizin vurucu gücünü arttırmayı amaçlayan 10-65 km. menzile ve
105 m.lik bir tahrip alanına sahip TOROS-230A ve 15-100 km. menzile ve 150 m.lik tahrip
555
Ġnternet: The Austrian Ministry of Foreign Affairs –BMEIA. (2003). International code of conduct
against ballistic missile proliferation. Vienna: The Hague Code of Conduct against
Ballistic Missile Proliferation – HCOC Official Website. Web: http://www.hcoc.at/documents/Hague-Code-
of-Conduct-A_57_724-English.pdf adresinden 17 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 556
Güncel füze projeleri için bk. Ġnternet: Savunma Sanayi MüsteĢarlığı – SSM: (2015). Projeler: silah sistemleri – füze
sistem projeleri grubu. Ankara: SSM Resmi Ġnternet Sayfası: Web: http://www.ssm.gov.tr/anasayfa/projeler/Sayfalar/projeler.
aspx?projeGrubuID=20 adfresinden 17 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.
219
alanına sahip TOROS-260A füzeleri de milli bir takım halinde ASELSAN-MKE-
ROKETSAN-TÜBĠTAK/SAGE ekibi tarafından baĢarı ile geliĢtirilmiĢtir.
Türkiye'nin ilk balistik füzesini denediği 2001 yılından bu yana, özellikle Çin WS-1 üzerine
geliĢtirdiği balistik füze sistemlerinin devamı olan ve özellikle B-611 füzesi üzerinde yapılan
çalıĢmalar ile YILDIRIM gibi bir platforma kavuĢulmuĢtur. Katı yakıtlı ve ağırlığı yaklaĢık
2.100 Kg YILDIRIM'ın menzilinin 150 ila 300 km menzile kadar eriĢtiği söylenmektedir. J
serisi ile ilgili olarak yapılan çalıĢmaların daha ileri noktalara varabileceği ve ayrıca daha uzun
menzilli (Çin WS-1b) üzerinde çalıĢıldığı da savunma çevrelerince ifade edilmektedir ki bütün
bunlar, çevremizdeki tehditlere karĢı caydırıcılığımızı arttıracak umut verici geliĢmelerdir.557
8.7. NATO Füze Savunma Sistemi ve Türkiye
ABD, Ronald Reagan‟ın BaĢkan olduğu 1980‟li yıllarda Sovyetler Birliği‟nin sahip olduğu
nükleer baĢlık taĢıyabilen kıtalararası balistik füzelere karĢı bir önlem olarak baĢlatılan
“Stratejik Savunma Ġnisiyatifi” (SDI) projesi, 1990‟lı yıllarda “Füze Kalkanı” olarak yeniden
gündeme gelmiĢtir. 1990‟ların ikinci yarısında hızlandırılan çalıĢmalar neticesinde Alaska
bölgesinde 100 bataryalık anti-balistik füzesavar sistemi558
konuĢlandırma kararı alınmıĢtır.
Soğuk SavaĢ sonrası dönemde, Kuzey Kore ve Ġran gibi ülkelerin balistik füze yeteneklerinin
sürekli bir geliĢme kaydetmesi üzerine ABD anti balistik füze savunma sistemi559
arayıĢlarını
artırmıĢtır. 1999‟da NATO‟nun Stratejik Konsepti‟ne dâhil edilmiĢtir. Orta Doğu‟da kitle imha
silahı ve fırlatma sistemi tedarik çabalarının artması, 11 Eylül saldırıları, Kuzey Kore‟nin
nükleer deneme gerçekleĢtirmesi gibi geliĢmeler nedeniyle ABD hava savunma sistemi560
projesinin küreselleĢtirmesi gündeme gelmiĢtir. Kasım 2002‟de Çek Cumhuriyeti‟nin baĢkenti
Prag‟da gerçekleĢen NATO Zirvesi‟nde Amerikan Ulusal Füze Savunma Sisteminin tüm
Ġttifak üyelerini kapsayacak Ģekilde geliĢtirilmesi prensibi benimsenmiĢtir. Bush yönetimi,
ABD topraklarına Ġran‟dan atılabilecek balistik füzelere karĢı NATO üyesi olan Çek
557
Külebi, A. (2014). Stratejik göstergeler ve değerlendirmeler. (Birinci Baskı). Ġstanbul: Tarihçi Kitabevi,
159-163. 558
Kibaroğlu, 2012, 183-204. 559
Balistik füzelerin düĢman ülke tarafından atıldıktan sonra izledikleri güzergâh üzerinde bir noktada dost
ve müttefik ülkeler tarafından atılan füzeler ile havada çarpıĢmalarının sağlanması ya da, Ģartlara bağlı
olarak, çok yakınında bir noktada infilak ettirmek suretiyle imha edilmelerini veya hedeflerine varmalarının
önlenmesini amaçlayan silah sistemlerine anti balistik füze savunma sistemi denilmektedir. 560
Hava savunma sistemleri üç ana birimden oluĢur. Bunlar, düĢman ülke tarafından atılan balistik füzelerin
yörüngelerini tespit edebilecek yetenekte geliĢmiĢ radarlar; balistik füzeleri havada imha edecek füzeler ve
fırlatma rampaları ile tüm operasyonun gerçekleĢtirilmesini sağlayan komuta-kontrol merkezidir.
220
Cumhuriyeti‟nde radar tesisleri ve Polonya‟da anti-balistik füze rampaları konuĢlandırma
kararı almıĢtır.561
Sistem, Kuzey Kore ve Orta Doğu kaynaklı kitle imha silahı ve balistik füze
tehdidinden hareketle tasarlanmıĢtır.
Haziran 2004‟deki Ġstanbul Zirvesi‟nde, “Aktif Kademeli Taktik Balistik Füze Savunması”
(Active Layered Tactical Ballistic Missile Defense - ALTBMD) adıyla anılan bir füze
savunma kalkanı kurulması için düğmeye basılmıĢtır. Bugün hala NATO‟nun füze savunma
mimarisi ve yetenekleri için ana çerçeveyi oluĢturmaya devam eden ALTBMD ile Ġttifak
askeri kuvvetlerine 3.000 km‟ye kadar menzili olan balistik füzelere karĢı korunma sağlanması
hedeflemiĢ, bu amaçla NATO‟nun C3 (command, control and communication: komuta-
kontrol-haberleĢme) altyapısının füze savunmasının gereklerine göre yeniden yapılandırılması
kararlaĢtırılmıĢtır. NATO ülkelerindeki sivil nüfusun korunması bu ilk safhada ALTBMD‟nin
kapsamı dıĢında bırakılmıĢtır.
ABD öncülüğünde füze savunma sistemi oluĢturmaya yönelik giriĢimler Rusya‟yı
endiĢelendirmiĢ ve Rusya, muhtelif nedenlerle füze kalkanı giriĢimine Ģiddetle muhalefet
etmiĢtir. Sovyetler Birliği‟nin nükleer mirasçısı olarak Rusya, füze kalkanını 1972 tarihli ABM
AntlaĢmasının ihlali olarak görmüĢ, stratejik dengenin bozulacağı ve Rusya‟nın nükleer
caydırıcılığına darbe vurulacağı ileri sürülmüĢtür. Rusya bu Ģartlarda START müzakerelerinin
sürdürülmeyeceği yönünde pozisyon almıĢ ve itirazlar üzerine 2008 BaĢkanlık seçimleri
sonrasında göreve gelen Barack Obama yönetimince füze savunma sistemi askıya alınmıĢtır.
Obama yönetimi, Eylül 2009‟da “Avrupa AĢamalı Uyarlanabilir YaklaĢım” (European Phased
Adaptive Approach – EPAA) adı verilen yeni bir füze savunma giriĢimini öne sürmüĢ ve
NATO füze kalkanına yönelik çalıĢmalar tekrar ivme kazanmıĢtır. Obama yönetimince, Bush
zamanında bazı ülkelerde kara platformlarına konuĢlandırılmıĢ radar ve füzelerden oluĢan
yapıya elastikiyet getirilmiĢ, Aegis sınıfı su üstü platformlarına konuĢlandırılacak sistem ile
hareket kabiliyetinin yükseltilmesini öngörülmüĢtür.562
EPAA konsepti çerçevesinde, Türkiye
gibi Ġran‟a yakın müttefiklere yerleĢtirilen X Bandı radarlar ile balistik füzelerin ateĢleme
561
2007 yılında Polonya‟ya, kara üslü önleyici (Ground-based interceptors: GBI) füze bataryalarının, Çek
Cumhuriyeti ise 360 derece tarama yetenekli uzun menzilli bir izleme radarının (omni-azimuth tracking
radar) yerleĢtirilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Palhan, S. K., Gandhi, H.C., Bhalla, B.S. (2010). Defense industrial
base – 2025. (First edition). New Delhi, Ġndia: VĠJ Books India Pvt Ltd, 159. 562
2015 yılı sonuna kadar ABD‟nin 38 Aegis sınıfı gemi tedarik etmesi öngörülmüĢtür. O‟rourke, R. (2010,
June 10). Navy aegis ballistic missile defense (BMD) program: backround and issues for Congress. CRS
Report for Congress. Washington: Congressional Research Service, 14.
221
anında tespit edilerek Doğu Akdeniz ve muhtemelen Karadeniz‟de konuĢlu gemilerden
fırlatılacak SM-3 füzeleri ile imha edilmesi öngörülmektedir. Bu baĢarılı olmadığı takdirde
Avrupa‟da NATO ülkelerinin sistemlerine entegre füze sistemlerinin devreye girmesi ve
uzayda uçuĢ halinde imha edilmesi planlanmaktadır. Bu durumda da baĢarı ele edilemezse
ABD ve Avrupa‟da hedef olabilecek ülkelere konuĢlandırılmıĢ sistemler devreye girecektir.
EPAA kapsamında Ġran ve bölge ülkelerinden gelebilecek balistik füze tehdidine karĢılık
Avrupa‟da dört aĢamalı bir uygulama izlenecektir. 2011‟de baĢlayan birinci safhada, Aegislere
konuĢlu SM-3 (Standart Missile Block IA) önleyici füzeleri ve karaya ve denize konuĢlu
hareketli radar takip sistemlerinin iki yıl içinde yerleĢtirilmesi suretiyle bölgesel kısa ve orta
menzilli balistik füze tehdidine karĢı Avrupa‟da tedbir alınacaktır. Bu kapsamda USS
Monterey Akdeniz‟e getirilmiĢ ve Türkiye‟ye radar sistemi yerleĢtirilmiĢtir. 2015‟e kadar olan
ikinci safhada SM-3 füzelerinin denize ve karaya konuĢlu daha geliĢmiĢ konfigürasyonlarının
ve daha geliĢmiĢ algılayıcıların yerleĢtirmesi sağlanacaktır. Bu çerçevede ABD - Romanya
Balistik Füze Savunma AntlaĢması imzalanmıĢtır. Ġkinci safhada; Romanya‟ya kara-konuĢlu
SM-3 Block IB önleyici füzeleri yerleĢtirilmesi öngörülmektedir. 2018 son tarih olmak üzere
geçekleĢtirilecek 3. safhada; daha önce yerleĢtirilen sistemlerin test iĢlemleri tamamlanacak ve
kısa, orta menzilli füzelerin önlenmesi için SM-3 Block IIA önleyicilerin konuĢlandırılması
sağlanacakır. Bu kapsamda Polonya‟ya kara-konuĢlu SM-3 (Block IIA) önleyici füzeler
yerleĢtirilecektir. 2020‟ye kadar gerçekleĢtirilmesi planlanan dördüncü safhada SM-3 Block
IIB olarak geliĢtirilen ve testler yapılan önleyici sistemlerin kısa, orta ve kıtalararası balistik
füze tehditlerini önlemeye karĢı konuĢlandırılması gündeme gelecektir.563
Bu safha Rusya‟nın
yoğun itirazları nedeniyle iptal edilmiĢtir. 564
Kasım 2010‟da gerçekleĢtirilen NATO Lizbon Zirvesi‟nde, ABD projesi NATO savunma
politikasının bir enstrümanı olarak kabul edilmiĢtir. Lizbon zirvesinde oluĢan uzlaĢma
doğrultusunda NATO, ALTBMD çerçevesinde tesis edilmesine zaten baĢlanmıĢ olan C3
altyapısının yeteneklerini tüm ittifak topraklarının ve nüfusun korunmasına izin verecek
Ģekilde geliĢtirilmesini kararlaĢtırmıĢ; önleyici füzelerin ise eskiden olduğu gibi Ġttifak‟a üye
563
Ġnternet: Erdurmaz, A. S. (2010). Füze Kalkanı Sistemi ve Türkiye: ABD tek baĢına gerçekleĢtiremediği
zorlamayı nato kanalıyla mı kabul ettirecek?. TÜRKSAM: Terör ve Güvenlik Çalışmaları. Web:
http://www.turksam.org/tr/makale-detay/356-fuze-kalkani-sistemi-ve-turkiye-abd-tek-basina-
gerceklestiremedigi-zorlamayi-nato-kanaliyla-mi-kabul-ettirecek adresinden 19 Eylül 2015 tarihinde
alınmıĢtır. 564
Ġnternet: Herszenhorn, D. M., Gordon, M.R. (2013, March 16). U.S. cancels part of missile defence that
russia opposed. The New York Times. Web: http://www.nytimes.com/2013/03/17/world/europe/with-eye-on-
north-korea-us-cancels-missile-defense-russia-opposed.html adresinden 19 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.
222
ülkelerce tahsis edilecek sistemlerden oluĢmaya devam edeceği, bu kapsamda ABD‟nin EPAA
kapsamında Avrupa‟ya konuĢlandıracağı radar ve önleyici füzelerin NATO füze kalkanının
merkezine oturması kabul görmüĢtür. Kamuoyunda “Füze Kalkanı” olarak adlandırılan
projenin önemli ayaklarından biri Türkiye topraklarında konuĢlandırılan radar sistemidir.565
8.7.1. Türkiye’nin NATO füze savunma sistemine yönelik tutumu
Sovyetler Birliği‟nin çöküĢünden sonra Türk güvenlik planlamacıları Orta Doğulu
komĢularının artan balistik füze cephaneliğinin oluĢturduğu tehdidin güçlü bir Ģekilde farkına
varmıĢtır. SCUD füzeleri gibi balistik füzelerin yarattığı tehdit nedeniyle, 1991‟deki Körfez
SavaĢı ve 2003 Irak SavaĢı‟nda NATO tarafından Türkiye‟ye Patriot Hava Savunma Sistemi
yerleĢtirilmiĢtir. Suriye‟de Esed yönetimine karĢı 2011‟de baĢlayan protestolar ve iç savaĢa
evirilen kriz sürecinde füzelerin kullanılmaya baĢlanması, gerilimin NATO‟nun Güneydoğu
müttefiki Türkiye‟nin sınırlarını tehdit eder boyuta ulaĢmasına neden olmuĢtur. Bu nedenle
NATO; Almanya, Hollanda ve Belçika‟ya ait 6 Patriot bataryası ġubat 2013‟te yeniden
Türkiye topraklarına konuĢlandırılmıĢtır.566
Füze kalkanı görüĢmelerinde Türkiye net bir tutum belirlemiĢ ve herhangi bir ülkenin isminin
zikredilmesinin Türkiye tarafından kabul görmeyeceği vurgulanmıĢtır. Türkiye‟nin Ġran ve
Suriye‟yi spesifik birer tehdit olarak isimlendirmekteki isteksizliği uluslararası basın ve diğer
NATO müttefikleri tarafından büyük ölçüde yanlıĢ anlaĢılmıĢtır. Türkiye, özellikle Ġran‟ın
Ġttifaka karĢı tehdit olarak ifade edilmesinin Ġran‟daki muhafazakârları füze ve nükleer
programlarını hızlandırmaya teĢvik edeceğinden kaygı duymuĢtur.567
Bu saptamaların ıĢığında
Türk tarafı dikkatli davranarak, Ġranlıları füze ve KĠS programlarını hızlandırmaya teĢvik
edecek saldırgan bir söylemi benimsememeye özen göstermiĢtir.
Balistik füze tehdidi ve onunla bağlantılı kitle imha silahı tehdidin karĢılanması ve etkisiz
kılınması anlamında Türkiye‟nin ABD ve NATO ile ittifak bağlarına ve garantilerine
güvendiğine Ģüphe yoktur. EPAA‟nın takip eden safhaları incelendiğinde, önümüzdeki yıllarda
565
Kibaroğlu, 2012, 183-204. 566
Söz konusu Patriot Füze Savunma Sistemi Gaziantep, KahramanmaraĢ ve Adana‟ya yerleĢtirilmiĢtir.
Ağustos 2015‟te ABD ve Almanya Türkiye'de bulunan Patriot füzelerinin, görev sürelerini doldurduktan
sonra geri çekileceğini açıklamıĢlardır. Ġnternet: ABD ve Almanya Türkiye'deki Patriot füzelerini çekiyor.
(2015, 17 Ağustos). BBC. Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/08/150817_patriot_fuzeleri_abd_
almanya adresinden 20 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 567
Ülgen, 2011, 137–182.
223
Türkiye‟nin gerek NATO, gerekse ABD ile iliĢkileri bağlamında yeni talep ve beklentilerle
karĢı karĢıya kalabileceği anlaĢılmaktadır.568
Ġlaveten, EPAA‟nın ilerleyen safhalarında,
ağırlığın Karadeniz‟deki deniz unsurlarına kayması ihtimali, Karadeniz‟e girebilecek savaĢ
gemisi sayısı ile bu gemilerin Karadeniz‟de kalabileceği süreleri sınırlayan Montrö Boğazlar
SözleĢmesi‟nin göz ardı ya da tadil edilmesi yönündeki baskıları da beraberinde
getirebilecektir.569
Yakın gelecekte, ABD ile Rusya arasındaki stratejik dengeler konusunda yaĢanabilecek
tartıĢma ve çekiĢmelerin temelinde füze savunma sisteminin ve bu bağlamda Türkiye‟nin yer
alacağını tahmin etmek zor değildir. EPAA‟nın önemli unsurlarına ev sahipliği yapan, diğer
taraftan da Rusya ile yakın siyasi, ekonomik ve özellikle de enerji bağlarının geliĢtirilmesine
büyük önem veren bir ülke olarak Türkiye‟nin, füze savunması vesilesiyle ABD ile Rusya
arasında yeniden Ģekillenmekte olan stratejik nükleer silahlara iliĢkin rekabetin içine çekilmesi
ve iki taraf arasında kalması olasılığı muhtemeldir.
Türkiye‟nin güçlü bir hava savunma sistemi oluĢturmaya yönelik çabaları, NATO‟nun Avrupa
genelinde konuĢlandırmak istediği füze savunma kalkanından ayrı olarak ele alınmaktadır.
Türkiye‟nin ulusal balistik füze savunma sisteminin (BFSS) oluĢturulması maksadıyla ve yerli
savunma sanayisinin teknik kısıtları karĢısında bir dizi yabancı tedarikçiye yönelmiĢtir.
Türkiye‟nin Orta Doğulu komĢularının konuĢlandırdığı füzelere karĢılık geliĢtirilen Amerikan-
Ġsrail ortak yapımı Arrow sisteminin Türkiye‟nin ivedi güvenlik ihtiyaçlarına en iyi Ģekilde
karĢılık vereceği sonucuna varılmıĢtır. Türk ve Ġsrailli yetkililer 1996‟dan 2000‟lerin ortalarına
dek Ġsrail‟in güçlü Green Pine Radar ve Arrow II önleyicilerin satıĢıyla ilgili onlarca toplantı
yapmıĢladır. Uzun görüĢmelere rağmen diplomatik, finansal ve lojistik sorunlar Ankara‟nın
BFSS sistemini tedarik etmesine engel olmuĢtur. 570
Arrow sistemine dahil olma sürecinde yaĢanan sıkıntılar, Türkiye‟nin bu arayıĢları askıya
almasından ziyade, potansiyel tedarikçilerin listesini geniĢletip Amerikan Patriot, Rus S-400,
Çin FD-2000 ve Fransız, Ġtalyan ortaklığı tarafından üretilen Eurosam Samp-T gibi potansiyel
sistemleri de listeye dâhil etmesine ve yerli tedarik arayıĢlarına yol açmıĢtır.
568
Egeli, S., Güvenç, S. (2012, Nisan). NATO‟nun füze savunma sistemi ve Türkiye. ORSAM: Ortadoğu
Analiz, 4 (40), 19-30. 569
Egeli, Güvenç, 2012, 19-30. 570
Ülgen, 2011, 137–182.
224
8.8. KĠS’ten ArındırılmıĢ Orta Doğu ÇalıĢmalarında Türkiye’nin Konumu
Türkiye Orta Doğu‟da Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Bölge Kurulması çalıĢmalarını
desteklemekte ve bu çalıĢmanın bölgeye istikrar ve barıĢ getireceğine inanmaktadır. Her ne
kadar Türkiye, NATO yükümlülükleri dikkate alınarak, söz konusu bölge dâhilinde ilk planda
düĢünülen bir ülke olmamasına karĢın, izleyeceği politikalar ile bölgesel barıĢa ve istikrara
önemli katkı yapabilecek bir konumdadır. Çünkü 1960‟lı yıllardan bu yana Türkiye‟de
ABD‟ye ait nükleer silahlar konuĢlandırılmaktadır.571
Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesiyle bu
silahların sayısı ve niteliği askeri açıdan fazla önem arz etmeyen sembolik seviyelere inmiĢ
olsa da halen Ġncirlik Üssü‟nde 50 civarında B-61 tipi uçaklardan atılan “yerçekimi bombası”
olarak adlandırılan taktik nükleer silahlar bulunduğu ifade edilmektedir.572
Soğuk SavaĢ döneminde Türkiye “Batı Kampı‟nın” bir üyesi olarak görüldüğü için, Orta
Doğu‟da NSAB oluĢturma çabalarında adı anılan veya belli yükümlülükler üstlenmesi
beklenen bir ülke konumunda olmamıĢtır. Türkiye bir yandan Ġsrail‟in sahip olduğu nükleer
silahlardan rahatsızlık duyarken, diğer yandan Ġran‟ın geliĢtirdiği ileri seviyedeki nükleer alt
yapı ile zaman içinde bu silaha sahip olabileceği endiĢesini de hissetmeye baĢlamıĢtır.573
Günümüz politikaları itibariyle Ankara, nükleer silahlardan arındırılmıĢ Orta Doğu‟ya
desteğini vurgularken, silahsızlanma çabalarının büyük olasılıkla yıllar süreceği ve bu döneme
kadar milli çıkarları açısından asgari bir caydırıcı güce sahip olma zorunluluğu bulunduğu ve
nükleer silah tehdidi ortadan kalkana kadar NATO‟nun nükleer Ģemsiyesinin devam etmesi
gerektiği yönünde bir tutum sergilemektedir.
571
Kibaroğlu, M. (2005). Isn‟t it time to say farewell to US nukes in Turkey?. European Security, 14 (4),
443-457. 572
Ġnternet: Kristensen, H. M. (2005, ġubat). US nuclear weapons in europe: a review of post-cold war
policy, force levels, and war planning. Natural Resources Defense Council, 9. Web: http://www.nrdc.org/
nuclear/euro/euro.pdf adresinden 21 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 573
Kibaroğlu, M., Cağlar, B. (2008, KıĢ). Implications of a Nuclear Iran for Turkey. Middle East Policy,
15(4), 59-80.
225
ONUÇ
Harp tarihi incelendiğinde karĢı tarafın elinde bulunmayan yeni silahların savaĢ
stratejilerini değiĢtirdiği ve harbin sonucunu tayin ettiği görülmektedir. Nitekim Birinci
Dünya SavaĢı, savaĢ tekniğine zehirli gazları getirmiĢ, Ġkinci Dünya SavaĢı sonlarında
kullanılan nükleer silahlar savaĢın kaderini belirlemiĢtir. Bu silahlar o zamana dek bilinen
silahlardan farklı olarak yalnızca askeri hedefleri değil, çatıĢma hukukuna aykırı olarak
ayırt etmeksizin tüm canlılara ve çevreye de zarar veren silahlar haline gelmiĢlerdir.
Burada kasdedilen silahlar; nükleer, kimyasal ve biyolojik silahları kapsayan kitle imha
silahlarıdır. Ġnsanlık tarihinin en yıkıcı silahları olan kitle imha silahları, balistik füzelere
entegre edilerek sınır tanımaz bir güce eriĢmiĢlerdir.
Uluslararası sistem içerisinde etkin bir konuma sahip olmak isteyen birçok devlet;
ekonomik, askeri, siyasi ya da stratejik çıkarlarını korumak, bağımsız dıĢ politika izlemek,
güç kazanmak, caydırıcılık ve prestij sağlamak gibi motivasyonlarla nükleer, biyolojik ve
kimyasal silah programları yürütmüĢlerdir. Bu durum Soğuk SavaĢ yıllarında hız
kazanmıĢ, devletlerin bu silahları elinde bulunduran büyük güçler etrafında kümelenmesine
ve bu silahlara dayalı stratejilerin oluĢturulmasına neden olmuĢtur.
HiroĢima ve Nagazaki‟de 200 binden fazla kiĢinin ölümüne neden olan kitle imha silahları,
Soğuk SavaĢ sürecinde bazı devletler tarafından yerel çatıĢmalarda da kullanılmıĢtır. Ġtalya
1935‟te Etiyopya‟da, Mısır 1965‟te Yemen‟de, Sovyetler 1980‟li yıllarda Afganistan‟da bu
silahlara baĢvurmuĢtur. Saddam yönetimindeki Irak 1988‟de Halepçe'ye zehirli gaz
saldırısı düzenlemiĢ ve saldırıda 5.000'den fazla kiĢi ölmüĢ, yaklaĢık 7.000 kiĢi
yaralanmıĢtır. 2013 yılında Suriye‟deki iç çatıĢmalarda 1.400‟ün üzerinde kiĢinin öldüğü
kimyasal silah saldırısı da kitle imha silahı saldırılarının son halkasını oluĢturmuĢtur.
Soğuk SavaĢın sona ermesi ile Sovyet ülkelerindeki devasa nükleer, kimyasal ve biyolojik
silah stokları kontrolsüz kalmıĢtır. Aynı dönemde uluslararası terör faaliyetleri artmaya
baĢlamıĢ ve kitle imha silahlarının devlet-dıĢı aktörlerin eline geçme ihtimali ortaya
çıkmıĢtır. 11 Eylül saldırıları bu korkuları perçinlemiĢ ve terörizm faaliyetlerinin kitle
imhasına yönelebileceği endiĢelerini artırmıĢtır. Kitle imha silahlarının yayılması ve
devlet-dıĢı aktörlerin eline geçme ihtimalinin belirmesi, bu silahların kontrolüne ve
yasaklanmalarına yönelik giriĢimleri de artırmıĢtır. Bu kapsamda silah stoklarındaki
226
muazzam artıĢın yarattığı savaĢ riskini azaltmak, kaynak tasarrufu sağlamak veya
doğrudan insanlığı korumak adına silahsızlanma antlaĢmaları imzalanmıĢ ve silahsızlanma
giriĢimleri baĢlatılmıĢtır. Kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi ve yayılmayla
mücadele edilmesi amacıyla silah veya silah sistemlerinin azaltılması, üretiminin
yasaklanması, belli coğrafi alanlarda sayısal tavanlarının sınırlandırılması veyahut kitle
imha silahlarından arındırılmıĢ bölgeler oluĢturulması gibi çalıĢmalar yürütülmüĢtür.
Kitle imha silahlarının üretimi, geliĢtirilmesi ve kullanımının yasaklanması ile ilgili birçok
ikili ve çok taraflı antlaĢma akdedilmiĢtir. Lahey BarıĢ Konferansları‟nda elde edilen çok
sınırlı sonuçlardan sonra I. Dünya SavaĢı sonrasında yenilen devletlere getirilen
yükümlülükler biçiminde ortaya çıkan silahsızlanma önlemleri iki dünya savaĢı arasında
ise denizlerde silahların sınırlandırılması biçiminde gerçekleĢtirilmiĢtir. BM
AntlaĢması‟nın kuvvet kullanılmasını ilke olarak yasaklamasının yanı sıra, meĢru müdafaa
hakkını doğal bir hak olarak görmesi nedeniyle “genel bir silahsızlanma antlaĢması”
yapmak mümkün olmamıĢtır.
En yıkıcı kitle imha silahı durumundaki nükleer silahların kontrolüne iliĢkin yapılan
antlaĢmalar genel itibariyle “KarĢılıklı Mahvolma Garantisi” üzerine bina edilmiĢtir.
Nükleer alanda yapılan antlaĢmalar; ABD ve SSCB arasında SALT ve START
AntlaĢmaları gibi stratejik stabiliteyi korumayı hedefleyen; Kısmı Deneme Yasağı
AntlaĢması, Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması gibi nükleer silah denemelerini
kısıtlayan; Ay AntlaĢması, DıĢ Uzay AntlaĢması gibi uzayda silahların konuĢlandırılmasını
yasaklayan, Tlatelolco, Rarotonga ve Bangkok AntlaĢmaları gibi bazı bölgelerin nükleer
silahlardan arındırılmasını sağlayan muhtelif biçim ve niteliklerde akdedilmiĢlerdir.
Nükleer silahların kontrolü ve silahsızlanmaya onlarca antlaĢma imzalanmasına rağmen
biyolojik ve kimyasal silahların yasaklanmasına yönelik antlaĢmalar benzeri bütün
devletler için silahsızlanmayı öngören bir yapı getirmemiĢtir.
Nükleer silahların üretimi, geliĢtirilmesi ve stoklanmasının yasaklanmasına yönelik
düzenlenen en önemli antlaĢma durumundaki Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi
AntlaĢması (NPT); bu silahların bütün devletler için yasaklanmasını öngörmekten ziyade
ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Ġngiltere için ayrıcalıklı bir yapı getirmiĢ ve anılan devletlerin
bu silahlar konusundaki tekel konumlarını güçlendirmiĢtir. Nükleer silahların yayılmasının
önlenmesi, barıĢçıl nükleer enerjinin kullanımı ve nükleer silahsızlanma olmak üzere üç
227
temel ayağı bulunan AntlaĢma, nükleer silah sahibi devletlerce diğer devletlere yönelik bir
silahsızlandırma vasıtası olarak kullanılmakta ve temel hedeflerinden uzaklaĢtırılmaktadır.
Bu çerçevede genel ve tam bir nükleer silahsızlanmaya giden sürecin baĢlatılmasına
yönelik giriĢimler ağır aksak yürütülmekte ve hatta silahsızlanma bir yana daha güçlü
silahlar elde etmek amacıyla modernizasyon programları hız kesmeden devam
ettirilmektedir. Nükleer silah ve teknoloji sahibi ülkeler, geliĢmekte olan ülkelerin barıĢçıl
nükleer enerji tedarikine yönelik giriĢimlerini, nükleer silahların yayılmasını gerekçe
göstererek engellemeye çalıĢmaktadırlar.
Nükleer silahlara nazaran stratejik yönden zayıf fakat devletler ve devlet-dıĢı aktörlerce
taktik kullanım potansiyeli daha yüksek bir silah durumundaki kimyasal silahların
yasaklanmasına yönelik özellikle Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (CWC) etkin bir yapı
getirmiĢtir. AntlaĢmayla silahların üretimi, geliĢtirilmesi, depolanması ve savaĢta kullanımı
yasaklanmıĢtır. CWC kapsamında, geçmiĢte kimyasal silah programı yürüten devletler bu
programlarını ifĢaa etmiĢler ve stoklarında bulunan kimyasal silahları Kimyasal Silahların
Yasaklanması Örgütü (OPCW) gözetiminde imha etmeye baĢlamıĢlardır. Kimyasal
silahların kontrolüne ve silahsızlanma sürecine iliĢkin yaĢanan sorunlar bu silahların
yasaklanmasına iliĢkin antlaĢmaların evrenselleĢememiĢ olmasından kaynaklanmadır.
Nitekim Angola, Kuzey Kore, Mısır, Ġsrail, Myanmar, Somali gibi CWC‟ye taraf olmayan
devletlerin stoklarında bulunan kimyasal silahlar küresel bir kimyasal silahsızlanma
sisteminin kurulmasını engellemektedir.
“Fakir devletlerin atom bombası” sayılan biyolojik silahların savaĢta kullanımını
yasaklayan Cenevre SözleĢmesi ile baĢlayan biyolojik silahsızlanma süreci, bu silahların
üretimi, geliĢtirilmesi, stoklanması ve transferini yasaklayan Biyolojik ve Zehirleyici
Silahlar SözleĢmesi (BTWC) ile daha ileri bir boyuta taĢınmıĢtır. BTWC ile anılan
silahlara iliĢkin bir silahsızlanma sistemi öngörülmesine rağmen; taraf devletlerin biyolojik
silah programlarına iliĢkin bir ifĢa zorunluluğu getirilmemiĢ olması, SözleĢme‟nin
uygulanmasına yönelik resmi bir doğrulama mekanizmasının olmaması ve uygulanmayı
gözetleyecek sürekli bir kurumsal yapının bulunmaması biyolojik silahsızlanma sürecinin
etkin iĢlemesini önlemektedir. Bunun yanı sıra Mısır ve Suriye‟nin dâhil olduğu 19 ülkenin
anılan SözleĢme‟ye taraf olmaması biyolojik silahsızlanma sisteminin evrenselleĢmesini
engellemektedir.
228
Silahların kontrolü çerçevesinde, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesine (non-
proliferation) yönelik imzalanan antlaĢmalar, ihracat kontrol rejimleri, Ad-Hoc iĢbirlikleri
bu silahların yayılmasını önlemede yetersiz kaldığı için, yayılmayla mücadeleyi (counter-
proliferation) amaçlayan bazı tedbirler geliĢtirilmiĢtir. Bu kapsamda denizyoluyla
yayılmayla mücadele etmek için Denizde Seyir Güvenliğine KarĢı YasadıĢı Eylemlerin
Önlenmesine Dair SözleĢme‟de değiĢiklikler öngören 2005 SUA Protokolü, havayoluyla
yayılmanın önlenmesi için 2010 Pekin SözleĢmesi, kitle imha silahlarının yayılmasının
uluslararası barıĢ ve güvenliği tehdit ettiğini belirten BMGK 1540 sayılı Kararı ve
yayılmayla mücadele sisteminin açıklarını kapatmayı amaçlayan Kitle Ġmha Silahlarının
Yayılmasına KarĢı Güvenlik GiriĢimi (PSI) bunlardan bazılarıdır. Yayılmayla mücadele
rejimi, kitle imha silahlarının yayılmasına karĢı çok katı bir rejim öngörmekte bazı
durumlarda uluslararası yasal ticarete engeller çıkarmakta ve ülkelerin egemenlik haklarını
ihlal edebilecek durumlar ortaya çıkarabilmektedir.
Ġç çatıĢmalar ve kaos ile anılan Orta Doğu, silahların kontrolü ve silahsızlanmaya en
yabancı coğrafyalardan biri durumundadır. Ġsrail, Suriye, Mısır, Libya, Irak gibi bazı bölge
ülkeleri kitle imha silahı programları yürütmüĢler ve nükleer, kimyasal ve biyolojik silah
stoklamıĢlardır. Sovyetler Birliği‟nden aldıkları destekle Orta Doğu ülkelerinden Ġran, Irak,
Suriye, Libya, Mısır gibi ülkeler balistik füzeleri silah stoklarına dâhil etmiĢlerdir. Orta
Doğu‟da kitle imha silahları ile balistik füze programlarının yarattığı tehdit ve bölge
düzeyinde konvansiyonel silah sistemlerinin sürekli bir artıĢ göstermesi uluslararası barıĢ
ve güvenlik ortamını tehdit etmekte, bölge istikrarını olumsuz yönde etkilemektedir.
Bunlarla birlikte Ġran‟ın nükleer çalıĢmalarının askeri amaçlar taĢıdığı iddiası uluslararası
silahsızlanma çevrelerinin en önemli gündem baĢlıklarından biri olmuĢtur.
Küresel silahsızlanma hedefi doğrultusunda Orta Doğu‟nun nükleer silahlar baĢta olmak
üzere tüm kitle imha silahlarından arındırılması önerisi 1970‟lerden itibaren gündeme
getirilmiĢ ancak tam bir baĢarı elde edilememiĢtir. Bölgede yer alan devletlerin nükleer,
biyolojik, kimyasal silah elde etmek, üretmek ya da stoklamaktan sakınmaktan
kaçınmaları, bölge ülkelerindeki tüm nükleer tesislerin IAEA gözetiminde faaliyet
yürütmesi amacıyla Orta Doğu‟da Kitle Ġmha Silahlarından ArındırılmıĢ Bölge
kurulmasına yönelik çabalar yürütülmektedir. 1991 yılında Irak‟ın, 2003 yılında Libya‟nın
kitle imha silahı programlarının sonlandırılması, 2013 yılında Suriye‟nin Kimyasal Silahlar
SözleĢmesi‟ne katılması ve 2015 yılında Ġran‟ın nükleer programının barıĢçıl hale
229
getirilmesi için yapılan anlaĢma silahsızlanma sürecini kolaylaĢtırsa da Ġsrail‟in nükleer
silah stoku ve Filistin sorununun çözüme kavuĢmaması Kitle Ġmha Silahlarından
ArındırılmıĢ bölge kurulmasını engellemektedir. Ġsrail‟in yayılmacı politikası, terör ve iç
karıĢıklıklar ile totaliter yönetimlerin varlıklarını sürdürmesi gibi parametreler değiĢmediği
takdirde anılan ülkelerin tekrar kitle imha silahı programı yürütmeyecekleri garanti
edilemez.
Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge kurulmasına yönelik müzakare
yürütülmesi ve böyle bir kararın uygulanması için siyasi, hukuki, teknik ve organizasyonel
yoğun, kapsamlı ve eĢzamanlı giriĢimlere ihtiyaç bulunmaktadır. Bölgenin kitle imha
silahlarından arındırılması mevcut programların sonlandırılması ve stoktaki kitle imha
silahlarının sökülmesi gerekmektedir. Böyle bir hedef için temel harekât tarzı Ġsrail‟in
nükleer silahlarını ortadan kaldırması ve diğer bölge ülkeleri gibi NPT‟ye nükleer silaha
sahip olmayan devlet (NNWS) statüsü ile taraf olarak bütün nükleer tesislerini uluslararası
denetime açması ve BTWC ile CWC‟nin onaylanmasının sağlanması olmalıdır. Ġsrail‟in
NPT‟ye üye olmasına eĢ zamanlı olarak Mısır‟ın biyolojik ve kimyasal silahlar
konusundaki temel antlaĢmalara taraf olması, Suriye‟nin BTWC‟yi onaylaması
gerekmektedir. Akabinde bölgede yer alan bütün ülkelerin mevcut sivil tesislerini kitle
imha silahları konusunda uluslararası denetime açıldığına dair deklare etmeleri, barıĢçıl
çalıĢmaların yanlıĢ anlaĢılmalara ve spekülasyonlara yol açmaması için güven artırıcı
önlemler belirlenmelidir.
Kitle imha silahlarından arındırılmıĢ Orta Doğu çabalarına engel olan durumların
hafifletilmesine yönelik olarak bir takım giriĢimlerin hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Örneğin kurulacak arındırılmıĢ bölgede yer alacak ülkeler bir gönüllülük esası temelinde
bir “uzmanlar grubu” teĢkil ederek kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölgenin hukuki,
teknik ve idari boyutlarını herhangi bir ülkenin resmi görüĢünü temsil etmeyecek Ģekilde
görüĢebileceği değerlendirilmektedir. Hukuki boyutlara iliĢkin olarak hangi silah
sistemlerinin yasaklanacağı, taraf ülkelerin yasal yükümlülüklerinin neler olacağı, hangi
yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulacağı gibi hususlar müzakere edilebilecektir. Teknik
konularla ilgili olarak da kurulacak arındırılmıĢ bölgenin etkin bir Ģekilde denetimi için bir
doğrulama mekanizması kurulması üzerine yoğunlaĢılabilecektir. Bu mekanizmanın
oluĢturulma sürecinde diğer nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge tecrübelerinden,
IAEA‟nin deneyimlerinden ve OPCW‟nin Suriye‟nin kimyasal silahlarının sökülmesi
230
tecrübelerinden faydalanılabileceği düĢünülmektedir. Ġdari-organizasyonel boyutlar
görüĢülürken de nasıl bir idari düzen kurulacağı, sürecin nasıl yönetileceği, bölgesel
güvensizliğin nasıl üstesinden gelineceği ve bunun için hangi güven artırıcı önlemlere
ihtiyaç duyulacağı gibi hususlar müzakere edilebilecektir.
Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu gibi dünyanın en istikrarsız bölgeleri arasında bir
konuma sahip Türkiye, komĢu ülkelerin kitle imha silahı ve füze stoklarına rağmen kitle
imha silahı geliĢtirme arayıĢına girmekten ziyade hava savunma sistemi ve KBRN
kapasitesini güçlendirerek kendi güvenliğini sağlamaya çalıĢmaktadır. Türkiye, özellikle
nükleer silahlar konusunda yayılmanın önlenmesine yönelik politikalar ile nükleer güç
sahibi olmayan devletlerin barıĢçıl nükleer teknolojiye eriĢim hakları arasında bir denge
bulmak için yoğun bir çaba sergilemekte ve nükleer silah sahibi devletlerin nihayetinde
silahsızlanmasını savunmaktadır.
Türkiye, büyük ölçüde NATO üyeliği, Orta Doğu‟daki konumu ve Soğuk SavaĢ
dönemindeki ön cephe durumundan dolayı Batı devletleriyle uyumlu bir yapıda yayılmayı
önleme politikaları yürütmüĢtür. Bu süreç içerisinde NATO‟nun nükleer caydırıcılık
gücüne bağlı kalmakta ve Türkiye‟deki taktik nükleer silahların, Ġttifak‟ın yük paylaĢma
ilkelerine katkıda bulunduğuna ve Türkiye‟nin güvenliğini güçlendirdiğine yönelik bir
politika izlemektedir. Türkiye‟nin güncel silahsızlanma politikalarında, kitle imha
silahlarının (KĠS) ve bunların fırlatma vasıtalarının yayılması büyüyen bir tehdit olarak
değerlendirilmektedir. Bu anlamda KĠS ve balistik füze geliĢtirme, tedarik etme, üretme,
sahip olma, transfer veya kullanma çabası içinde bulunan devletler ve devlet-dıĢı aktörler
bu faaliyetlerinin önlenmesine yönelik aktif çaba içerisinde bulunmaktadır. Orta Doğu‟da
birçok devletin füze ve kitle imha silahları (KĠS) ve bağlantılı teknolojileri tedarik etme
gayretleri nedeniyle Türkiye Orta Doğu‟da Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Bölge kurma
çabalarına destek vermekte ve bölgede kitle imha silahı baĢlıkları taĢıyabilen balistik
füzelere karĢı ulusal hava savunma sistemi oluĢturma çabası göstermekte ve NATO Füze
Savunma Sistemi içerisinde aktif rol almaktadır.
Türkiye‟nin silahların kontrolü ve silahsızlanmaya iliĢkin tutumu; yayılmanın önlenmesi
için uluslararası antlaĢmalar, ihracat kontrolleri gibi geleneksel yöntemlere bağlılığın
sürdürülmesi, NPT ve Nükleer Tedarikçiler Grubu (NSG) kapsamında ülkemizin de
aralarında yer aldığı geliĢmekte olan ülkelerin barıĢçıl zenginleĢtirme, yeniden iĢleme
231
haklarının savunulması Ģeklinde gerçekleĢmelidir. Bu kapsamda, nükleer silahsızlanmaya
iliĢkin uluslararası düzene bağlı kalınmalı ancak nükleer enerji ve nükleer teknolojinin
getirdiği yeniliklerden faydalanılmalıdır. Uluslararası alanda, BTWC‟nin uygulanmasını
izlemek amacıyla etkili ve OPCW‟ye benzer bir denetim mekanizması kurulması gerektiği
vurgulanmalı ve ulusal düzeyde mikrobiyoloji, biyokimya, moleküler biyoloji, hücre
biyolojisi ve diğer barıĢçıl biyo-teknoloji uygulamaları ile tıp ve ilaç endüstrisine yönelik
kazanımlarımızı koruyucu tedbirler alınmalıdır. Balistik Füzelerin Yayılmasına KarĢı
Lahey DavranıĢ Ġlkeleri Rehberi (HCOC) ve Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi‟ne (MTCR)
bağlılık sürdürülmeli ve diğer taraftan ulusal uzay teknolojilerini geliĢtirmek ve Orta
Doğu‟dan yönelebilecek kitle imha silahı tehditlerini caydırmak amacıyla balistik füze
programı yürütülmelidir.
Ġhracat kontrol rejimleri uygulanırken, küreselleĢen pazar ekonomisi ve Türk ticaret
dünyasının gerçekleri gözetilmelidir. Ticari çıkarlarımız ve yayılmanın önlenmesi
hedeflerinin bir arada geliĢimi için bir yandan ihracat kontrolü yetenekleri artırılırken,
diğer yandan ulusal ticaret desteklenmelidir. Kitle imha silahlarının kullanımı durumunda
ortaya çıkabilecek sonuçların etkilerini azaltmak, müdahaleyi kolaylaĢtırmak, analiz-
algılama yeteneklerini güçlendirmek amacıyla modern teknolojilere sahip olmak ve ulusal
yetenekleri artıracak AR-GE faaliyetlerine yoğunlaĢılmalıdır. Kitle imha silahlarının
yayılmasının önlenmesi (non-proliferation), yayılmayla mücadele (counter-proliferation)
ve sonuç yönetimi (KBRN) süreçleri birlikte ve bütüncül bir Ģekilde değerlendirilmeli;
kimyasal, biyolojik ve özellikle nükleer alanda yürütülecek faaliyetler ile izlenecek
yöntemlere iliĢkin bir ulusal strateji belirlenmeli ve tutum belgeleri oluĢturulmalıdır.
Bir bütün olarak bakıldığında, uluslararası sistemde ve özelde Orta Doğu‟da kitle imha
silahlarının yayılmasının önlenmesi ve silahsızlanmaya yönelik çalıĢmaların ağır aksak
yürütüldüğü görülmektedir. Bunun belki de en önemli sebebi, devletlerin yüksek maliyetle
tedarik edilen ve ciddi bir caydırıcılık sağlayan silahlardan vazgeçmek istememeleridir.
Tüm maliyetine rağmen bu güce kavuĢan devletler kitle imha silahlarından
vazgeçmemektedirler.
Uzak bir ihtimal olduğu değerlendirilse de “kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bir dünya”
hedefine yönelik olarak yapılacak giriĢimler bütün devletler tarafından desteklenmeli ve
Orta Doğu‟da yürütülen silahsızlanma çabaları da bu hedefin bir alt unsuru olarak
232
değerlendirilmelidir. Özellikle; “yasal nükleer silah sahibi” devletlerin NPT
yükümlülüklerine uygun olarak, çok taraflı ve belli bir takvime bağlanmıĢ nükleer
silahsızlanma müzakerelerine baĢlamaları için uluslararası kamuoyu tarafından baskı
yapılmalı, nükleer kulüp üyesi ülkelerin barıĢçıl nükleer teknolojiyi yayılmayı gerekçe
göstererek tekellerinde tutmalarına izin verilmemelidir.
Genel ve tam bir silahsızlanma hedefine yönelik olarak yapılacak silah indirimleri geri
dönülmezlik, doğrulanabilirlik ve Ģeffaflık ilkelerine uygun olarak yapılmalı ve
silahsızlanma için siyasi bir asgari müĢterekten hareket edilmelidir. Silahsızlanmanın bir
“amaç” değil uluslararası barıĢın ve güvenliğin sağlanması, hukukun üstünlüğü, ülkelerin
toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarına saygılı bir uluslararası düzenin teminat altına
alınması yolunda sürdürülen bir “araç” olduğu dikkate alınmalıdır. Silahsızlanma dinamik
bir süreç olarak görülmeli ve devletlerarasında karĢılıklı bilgi değiĢimi ortaya çıkabilecek
güvensizlik durumları önlenmelidir. Silahsızlanma sisteminde hiçbir devlet imtiyazlı
tutulmamalı, adil ve eĢit bir müzakere düzeni kurulmalı ve bu süreç içerisinde daha çok
temas, gözetim, denetim ve karĢılıklı ziyaretler gerçekleĢtirilmelidir. Nihai aĢamada
silahların kontrolü ve silahsızlanma sürecinin siyasal, askeri, hukuki, ekonomik, psikolojik
ve etik boyutlara haiz kompleks ve dinamik bir faaliyetler bütünü olduğu; doğurduğu
neticeler bakımından çok geniĢ insan kitlelerini etkileyebileceği ve bu yönde sürdürülecek
çabaların barıĢı tesis edeceği, istikrar ve güven ortamı getireceği unutulmamalıdır.
233
KAYNAKLAR
Akbulut, S., Ertekin, S. (1995). Dünyada silahsızlanma çalışmaları ve Türkiye. Ġstanbul: Harp
Akademileri Basımevi, 6.
Akdevelioğlu, A., Kürkçüoğlu, Ö. (2014). 1945–1960 Batı bloku ekseninde Türkiye–1. Baskın
Oran (Ed.) Türk dış politikası, Kurtuluş Savaşı’ndan bugüne olgular, belgeler, yorumlar,
1919–1980. (Ondokuncu baskı). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 477-653.
Alibek K., Handelman, S. (1999). Biohazard: the chilling story of the largest covert biological
weapons program in the world. New York: Random House, 33 -34.
Altın, V. (ġubat 2003). Nükleer silah nasıl yapılır?. Bilim ve Teknik. 423 (1). 37–46.
Arı, T. (2004). Uluslararası ilişkiler ve dış politika. (BeĢinci baskı). Ġstanbul: Alfa yayınları,
285-287.
Babaoglu, Ö.ġ. (Mayıs 2002). Küresel terör ve Türkiye. Stratejik Arastırma ve Etüt Merkezi
(SAREM) sempozyumunda sunuldu. Ankara, 1(6), 20.
Balmer, B. (2001). Britain and biological warfare- expert advice and science policy 1930-65.
(First edition). Hampshire: Palgrave Macmillan, 13, 53-59.
Barenblatt, D. (2004). A plague upon humanity: the secret genocide of axis Japan’s germ
warfare operation. (First Edition). New York: Harpercollins Publishers Inc, Preface xıı-
xııı.
Barnaby, F. (1993). How nuclear weapons spread: nuclear-weapon proliferation in the 1990s.
(First edition). London: Routledge, 114-117.
Barnaby, F. (2004). How to build a nuclear bomb and other weapons of mass destruction.
(U.S. third edition) New York: Nation Books, 55.
Barnaby, W. (2002). The plague makers- the secret world of biological warfare. (Third
edition). London: Continuum, 79-82.
Bernstein, B. J. (1991). Origins of the US biological warfare. (First edition). In Susan Wright
(Ed.), Preventing a biological arms race. Cambridge: The MIT Press, 9.
Bernstein, P. I., Wood, J. D. (2010, April). The origins of Nunn-Lugar and cooperative threat
reduction. In J. A. Larsen, E. R. Mahan (Eds.), Case study series: case study 3.
Washington, DC: National Defense University Press, 1-16.
Bhushan, K., Katyal G. (2002). Nuclear, biological and chemical warfare. (First edition). New
Delhi:
Blix, H. (1999). Development of internetional law relating to disarmament and arms control
since the first Hague Peace Conference in 1889. Report for the Hague Conference 1999,
4–9,
Blix, H. (2004). Disarming Iraq. (First edition). New York: Pantheon Books, 3.
234
Block, S. M. (1999). Living nightmares. Sofaer, A. D., Wilson G. D., Drell S. D. (Eds.), The
new terror: facing the threat of biological and chemical weapons. Stanford: Hoover
Institution Press, pp. 41.
Boese, W. (2002, July 1). U.S. Withdraws from ABM Treaty; global response muted. Arms
Control Today. Washington, DC: Arms Control Association Website. Web:
https://www.armscontrol.org/act/2002_01-02/docjanfeb02 adresinden 24 Mart 2015
tarihinde alınmıĢtır.
Bunn G., and Timerbaev, R. M. (Fall 1993). Security assurances to non-nuclear-weapon states.
The Nonproliferation Review, 1(1), 11-21.
Burgaz, S. (Mart 2002). Kimyasal bileĢikler ve risk değerlendirmesi. Bilim ve Teknik Dergisi,
412, 46-47.
Burns, R. D., Coyle, P. E. (2015). The challenges of nuclear non-proliferation. (First edition).
London: Rowman&Littlefield, 56-57.
Buttler, R. (2000). The greatest threat: Iraq, weapons of mass destruction and thegrowing
crisis of global security. (First edition). New York: PublicAffairs, 42.
Carus, W. S. (2002). Bioterrorism and biocrimes: the illicit use of biological agents since
1900. (8th revision). Amsterdam: Fredonia Books, 156.
Christopher, G., Cieslak T.J., Pavlin J.A., Eitzen E.M. (2001). Biological warfare: a historical
perspective. In J. Lederberg (Ed.), Biological weapons: limiting the threat. Forth
Printing. Cambridge, MA: Belfer Center for Science and International Affairs
Publication, 17-37.
Cohen, A. (1998). Israel and the bomb. (First edition). New York: Columbia University
Press,291.
Cohen, A. (Fall-Winter 2001). Israel and chemical/biological weapons: history, deterrence, and
arms control. The Nonproliferation Review, 8(3), 27-53.
Cohen, H. W., Gould R.M., Sidel V. W. Bioterrorism ınitiatives: public health in reverse?
(1999, Nov.). American Journal of Public Health, 89 (11), 1629–1631.
Cole, L. A. (1997). The eleventh plague: the politics of biological and chemical warfare.
(Second edition). New York: W.H.Freeman, 29.
Cordesman, A. H. (2000). Terrorism, asymmetric warfare and chemical weapons.
Washington: Center for Strategic and International Studies Pres, 22.
Cordesman, A.H. (1999). Iraq and the War of Sanctions: Conventional Threats and Weapons
of Mass Destruction. (First Edition). Westport, CT: Praeger Publishers, 404.
Croddy, E. A., Wirtz, J. J., Larsen, J.A. (Editors). (2005). Weapons of mass destruction,
volume 1: chemical and biological weapons, an encyclopedia of worldwide policy,
technology, and history. California: Library of Congress Cataloging-in-Publiction-Data,
165.
235
Çaycı, S. (Ocak 2006). BM Güvenlik Konseyi‟nin terörle mücadeleye iliĢkin kararları,
Stratejik Analiz, 6 (69), 66-69.
Dabağyan, L.P. (2004) Pearl harbor’dan hiroşima’ya (1941–1945). Ġstanbul: Kum Saati
Yayıncılık, 292.
Dando, M. (2001). The new biological weapons threat proliferation and control. (First
edition). Boulder CO: Lynne Rienner Publication, 11.
Davutoğlu, A. (2001). Stratejik derinlik, Türkiye’nin uluslararası konumu. (Yimidördüncü
baskı). Ġstanbul: Küre Yayınları, 4.
Denk, E. (2011). Bir kitle imha silahı olarak nükleer silahların yasaklanmasına yönelik çabalar.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi. 66(3), 93–136.
Diehl, S.J., Moltz, J.C. (2002). Nuclear weapons and nonproliferation. (First edition).
California, USA: ABC-CLIO, 114.
Domaradskij, I.V., Orent, W. (2003). Biowarrior: inside the Soviet/Russian biologicalwar
machine. (First edition). New York: Prometheus Books, 271-272.
Douglass, J. D., Livingstone N. C. (1987). America the Vulnerable: The Threat of Chemical
and Biological Warfare. (First Edition). Lexington, MA: Lexington Books, 16.
Egeli, S., Güvenç, S. (2012, Nisan). NATO‟nun füze savunma sistemi ve Türkiye. ORSAM:
Ortadoğu Analiz, 4 (40), 19-30.
Ekeus, R. (1999). UN biological inspections in Iraq, Sidney Drell (Ed). The new terror: facing
the threat of biological and chemical weapons, Stanford: Hoover Institution Press, 240.
Ellison D. H. (2000). Handbook of chemical and biological warfare agents. (First edition).
Florida: CRC Press LLC, 229.
Erdoğdu, H. (2004). Avrupa’nın geleceğinde Türkiye’nin önemi ve NATO ittifakı. (Birinci
baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 21.
Erdoğdu, H. (2005). Büyük İsrail stratejisi. (Ġkinci baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık,
239.
Erdurmaz, A.S. (2003). Orta Doğu’daki kitle imha silahları, silahların kontrolü ve Türkiye.
Ankara: Ümit Yayıncılık. 29.
Erendil, M. (1994). İkinci Dünya Harbi’nden sonra oluşan silah sistemlerinin taktik ve
stratejiye etkileri. Ankara:Genelkurmay Basımevi, 6.
Fischer, D. (1997). History of the International Atomic Energy Agency the first forty years.
(First edition). Vienna: IAEA Publication, 205.
Fischetti M. (November 2007). The nuclear threat. Scientific American, 297 (5), 74-79.
Fromkin, D. (2013). Barışa son veren barış: modern Ortadoğu nasıl yaratıldı? 1914-1922.
(Çev. Mehmet Harmancı). Ġstanbul: Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. Ve San. Ltd. ġti.
(Eserin Orijinali 1989 „da yayımlandı.), 15-18.
236
Garret, L. (January/February 2001). The Nightmare of Bioterrorism. Foreign Affairs, 80(1),
80–81.
Gönlübol, M. (1996). Olaylarla Türk dış politikası 1919 – 1995. (Dokuzuncu baskı). Ankara:
Siyasal Kitabevi, 443.
Gönlübol, M. (2000). Uluslararası politika, ilkeler-kavramlar-kurumlar. (BeĢinci baskı).
Ankara: Siyasal Kitabevi, 182–184.
Guillemin, J. (2005). Biological weapons: from the ınvention of state-sponsored programs to
contemporary bioterrorism. (First Edition). New York: Columbia University Press, 132-
134.
Güney, N. A. (Eylül 1993). NATO nükleer caydırıcılığı ve INF AntlaĢması. Dünü ve
Bugünüyle Toplum ve Ekonomi Dergisi, 5(1), 54-68.
Gürkaynak, M. (2004). Avrupa’da savunma ve güvenlik. (Birinci baskı). Isparta: Asil Yayın
Dağıtım Ltd.ġti, 68-71.
Gürsoy, B. (2005). Soğuk savaştan günümüze asimetrik tehdit. (Birinci baskı). Ġstanbul: IQ
Kültür Sanat Yayınları, 147.
Hagger, N. (2009). The Libyan revolution: its origins and legacy a memoir an assesment.
(First edition). Hants, UK: John Hunt Publishing, 111.
Hansen C. (Oct. 1995). The Swords of Armageddon: U.S. nuclear weapons development since
1945. CD-ROM (Release 01). California: Chukela Publication. Table A-1.
Harris, R., Paxman, J. (2002). A higher form of killing – the secret history of chemical and
biological weapons. (Third edition). New York: Random House Trade Paperback, 144-
147.
Harris, S. (1994). Factories of death: Japanese biological warfare, 1932 – 1945 and the
American cover-up. (First edition). New York: Routledge, 65.
Haugen, D. M. (2001). At issue series: biological and chemical weapons. (Second Edition).
San Diego: Greenhaven Press, 13, 98.
Henderson, C. W. (1998). International relations, conflict and cooperation at the turn of the
21st century. (2th edition). New York: McGraw Hill, 317.
Hersh, S. M. (1968). Chemical and biological warfare: America’s hidden arsenal.
Indianapolis: The Bobbs-Merrill Company. 3.
Heywood A. (2011). Global politics. (First edition). New York: Palgrave Macmillan‟s
Publications, 265.
Hippel, F. V. (2002). Security of nuclear materials and Pakistan‟s nuclear weapons. In T.
Susilioto (Ed). Tactical nuclear weapons: time for controls. (First edition). Geneva 10,
Switzerland: UNIDIR Publications, 25-28.
Hoffman, B. (1999). Terrorism and weapons of mass destruction: an anlaysis of trends and
motivations. (Second edition). Santa Monica, CA: RAND Paper, 9.
237
Ġnternet: ABD ve Almanya Türkiye'deki Patriot füzelerini çekiyor. (2015, 17 Ağustos). BBC.
Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/08/150817_patriot_fuzeleri_ abd_
almanya Son EriĢim Tarihi: 20 Eylül 2015.
Ġnternet: Akkuyu nükleer güç santrali anonim Ģirketi. (2011) Nükleer sözlük. Web:
http://www.akkunpp. com/sozluk/20#kelime-text-23, Son EriĢim Tarihi: 15 Kasım 2014.
Ġnternet: Anishchuk, A. (2013, 4 June). Russia has not yet sent S-300 missiles to Syria-Putin.
Reuters. Web: http://in.reuters.com/article/2013/06/04/syria-russia-crisis-arms-
idINDEE9530AJ20130604, Son EriĢim Tarihi: 29 Ağustos 2015.
Ġnternet: Answers key questions about biological warfare. (25 July, 2001). BBC News Online.
Web: http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/americas/1456414.stm, Son EriĢim Tarihi: 29
Aralık 2014.
Ġnternet: Bal, Ç. (2003). Biyolojik silahlar. İstanbul Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ABD. Web:
http://www.biyolojidunyasi.com/Biyolojik%20_Silahlar. pdf, Son EriĢim Tarihi: 5 Ocak
2015.
Ġnternet: Boese, W. (2003, April 1). Unfinished business in Iraq: IAEA and UNMOVIC
outline remaining disarmament tasks. Arms Control Today. Washington, DC: Arms
Control Today Offcial Website. Web: http://www.armscontrol.org/print/1243, Son
EriĢim Tarihi: 24 Temmuz 2015.
Ġnternet: Broad, W.J. (30 October 2007). Why they called ıt the manhattan project. The New
York Times. Web: http://www.nytimes.com/2007/10/30/science/30manh.html, Son
EriĢim Tarihi: 1 Aralık 2014.
Ġnternet: Burr, W. (2001). The secret history of the ABM treaty, 1969-1972. National Security
Archive Electronic Briefing Book No. 60. Web: http://nsarchive.gwu.edu/
NSAEBB/NSAEBB60/, Son EriĢim Tarihi: 17 Mart 2015.
Ġnternet: Cohen A, Mason S. (2013, November 22). No more exemptions. Foreign Policy
Online. Web: http://foreignpolicy.com/2013/11/22/no-more-exemptions/, Son EriĢim
Tarihi: 15 Temmuz 2015.
Ġnternet: Cohen, A. (2007). Crossing the threshold: the untold nuclear dimension of the 1967
Arab-Israeli war and its contemporary lessons. Arms Control Today. Web:
https://www.armscontrol.org/act/2007_06/Cohen, Son EriĢim Tarihi: 27 Temmuz 2015.
Ġnternet: Collina, T. (2012). The Wassenaar arrangement at a glance. Arms Control.
Washington, DC: Arms Control Association Website. Web: https://www.armscontrol.
org/factsheets/ wassenaar, Son EriĢim Tarihi: 24 Nisan 2015.
Ġnternet: Cordesman, A. H. (2008, June 2). Syrian weapons of mass destruction: an overview.
(First Working Draft). Center for Strategic and International Studies. Washington, DC:
CSIS Official Website. Web: http://csis.org/files/media/csis/pubs/
080602_syrianwmd.pdf, Son EriĢim Tarihi: 30 Ağustos 2015.
Ġnternet: Davenport, K. (2014, January 9). Libyan Uranium Stocks Flagged for IAEA. Arms
Control Association. Web: https://www.armscontrol.org/act/2014_01-02/Libyan-
Uranium-Stocks-Flagged-for-IAEA, Son EriĢim Tarihi: 4 Ağustos 2015.
238
Ġnternet: Early, B.R. (2009, July 6). Export control development in the United Arab Emirates:
from commitments to compliance. Dubai Initiative-Policy Brief, 7. Web:
http://belfercenter.ksg.harvard.edu/files/Early_-_Policy_Brief_-_FINAL.pdf, Son EriĢim
Tarihi: 30 Temmuz 2015.
Ġnternet: Erdurmaz, A. S. (2009). Ġran‟ın nükleer programı: Ġran ne yapmak istiyor?.
TÜRKSAM: Terör ve Güvenlik Çalışmaları. Web: http://www.turksam.org/tr/makale-
detay/647-iran-nukleer-programi-iran-ne-yapmak-istiyor, Son EriĢim Tarihi: 9 Ağustos
2015.
Ġnternet: Erdurmaz, A. S. (2010). Füze Kalkanı Sistemi ve Türkiye: ABD tek baĢına
gerçekleĢtiremediği zorlamayı nato kanalıyla mı kabul ettirecek?. TÜRKSAM: Terör ve
Güvenlik Çalışmaları. Web: http://www.turksam.org/tr/makale-detay/356-fuze-kalkani-
sistemi-ve-turkiye-abd-tek-basina-gerceklestiremedigi-zorlamayi-nato-kanaliyla-mi-
kabul-ettirecek, Son EriĢim Tarihi: 19 Eylül 2015.
Ġnternet: Federation of American Scientists. (2007). Chemical weapons – introduction.
Washington: FAS Online, 2. Web: http://www.fas.org/nuke/intro/cw/intro.htm, Son
EriĢim Tarihi: 1 ġubat 2015.
Ġnternet: Garamone, J. (2014, July 7). Cape Ray begins neutralizing Syrian chemical materials.
U.S. Department Of Defense: DoD News: Defense Media Activity. Web:
http://www.defense.gov/News-Article-View/Article/602835/cape-ray-begins
neutralizing-syrian-chemical-materials, Son EriĢim Tarihi: 11 Temmuz 2015.
Ġnternet: Global Initiative to Combat Nuclear Terrorism. (2015). Statement of principles.
Washington: GICNT Official Website. Web: http://www.gicnt.org/partners.htm, Son
EriĢim Tarihi: 5 Mayıs 2015.
Ġnternet: Grossman, E. M. (2012, January 23). Administration letter promises “case-by-case”
approach to nuclear trade deals. Nuclear Threat Initiative Online. Web:
http://www.nti.org/gsn/article/administration-letter-promises-case-case-approach-
nuclear-trade-deals/, Son EriĢim Tarihi: 29 Temmuz 2015.
Ġnternet: Grove, T. (2013, 30 May). Assad says Syria received Russian missile shipment.
Reuters. Web:http://www.reuters.com/article/2013/05/30/us-syria-russia-
missilesidUSBRE94T05S 20130530, Son EriĢim Tarihi: 29 Ağustos 2015.
Ġnternet: Harris, W., Freudenrich, C., Fuller J. (05 October 2000). How nuclear bombs work.
Howstuffworks. Web: http://science.howstuffworks.com/nuclear-bomb5.htm/printable,
Son EriĢim Tarihi: 11 Kasım 2014.
Ġnternet: Heinonen, O., Henderson, S. (2014, March 27). Nuclear Kingdom: Saudi Arabia's
Atomic Ambition. Policy Brief - Washington Institute for Near East Policy. Web:
http://belfercenter.ksg.harvard.edu/publication/24061/nuclear_kingdom.html, Son EriĢim
Tarihi: 03 Ağustos 2015.
Ġnternet: Herszenhorn, D. M., Gordon, M.R. (2013, March 16). U.S. cancels part of missile
defence that russia opposed. The New York Times. Web:
http://www.nytimes.com/2013/03/17/world/europe/with-eye-on-north-korea-uscancels -
missile-defense-russia-opposed.html, Son EriĢim Tarihi: 19 Eylül 2015.
239
Ġnternet: Hüseyin (Guseinov), O., Aksu, H. (ġubat 2008). Toryum ve nükleer yakıt. Eğitişim
Dergisi, 18. Web: http://www.egitisim.gen.tr/site/arsiv/52-18/305-toryum-ve-nukleer-
yakit.html, Son EriĢim Tarihi: 18 Kasım 2014.
Ġnternet: International Atomic Energy Agency. (2014). Fact sheet: incident and trafficking
database, IAEA Illicit Trafficking Database (ITDB). Vienna: International Atomic
Energy Agency Online. Web: http://www-ns.iaea.org/downloads/security/itdb-fact-
sheet.pdf, Son EriĢim Tarihi: 19 ġubat 2015.
Ġnternet: James Martin Center – CNS. (2013). Proposed nuclear weapons conventıon (NWC).
Monterey, CA: James Martin Center Official Website. Web:
http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/nwc.pdf, Son EriĢim Tarihi: 21 Nisan 2015.
Ġnternet: Kane, C. (December, 2013). Are Jordan's nuclear ambitions a mirage. Bulletin of the
Atomics. Web: http://thebulletin.org/are-jordans-nuclear-ambitions-mirage, Son EriĢim
Tarihi: 31 Temmuz 2015.
Ġnternet: Keinon, H. (2012). FM: WMD transfer to Hezbollah would justify war. The
Jerusalem Post. Web: http://www.jpost.com/Diplomacy-and-Politics/FM-WMD-
transfer-to-Hezbollah-would-justify-war, Son EriĢim Tarihi: 16 ġubat 2015.
Ġnternet: Kerr, P. (May 2005). Commission slams WMD intelligence. Arms Control Today.
Web: https://www.armscontrol.org/act/2005_05/WMDreport, Son EriĢim Tarihi: 18
Temmuz 2015.
Ġnternet: Kerr, P. K. (2008, Feb). Nuclear, biological, and chemical weapons and missiles:
status and trends. CRS Report for Congress, 15. Web: http://www.fas.org/sgp/crs/nuke
/RL30699.pdf, Son EriĢim Tarihi: 17 Aralık 2014.
Internet: Kibaroğlu, M. (2003, Ağustos). Kitle imha silahlarının yayılması sorunu ve Türkiye.
Doğu Batı Dergisi. 122-142. Web: http://www.mustafakibaroglu.com/site
buildercontent/sitebuilderfiles/KibarogluDoguBatiDergisi-01Agustos2003.pdf, Son
EriĢim Tarihi: 9 Kasım 2014.
Ġnternet: Kibaroğlu, M. (Kasım 2002). Kitle imha silahlarının geliĢim süreci, yayılmasının
önlenmesine iliĢkin yapılan çalıĢmalar ve geleceğin güvenlik tehditleri üzerine söyleĢi.
2023 Dergisi. Ankara. Web: http://www.mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/site
builderfiles/2023DergisiSoylesiMetni.pdf, Son EriĢim Tarihi: 6 Kasım 2014.
Ġnternet: Kimball, D. (2012, August). The Anti-Ballistic Missile (ABM) Treaty at a Glance.
Arms Control. Web: http://www.armscontrol.org/factsheets/abmtreaty, Son EriĢim
Tarihi: 17 Mart 2015.
Ġnternet: Kristensen, H. M. (2005, ġubat). US nuclear weapons in europe: a review of post-
cold war policy, force levels, and war planning. Natural Resources Defense Council, 9.
Web: http://www.nrdc.org/nuclear/euro/euro.pdf, Son EriĢim Tarihi: 21 Eylül 2015.
Ġnternet: Lamb R. (2009, January 13). “What would nuclear winter be like?. Howstuffworks:
Nuclear Science. Web: http://www.howstuffworks.com/nuclear-winter.htm, Son EriĢim
Tarihi: 25 Kasım 2014.
240
Ġnternet: Lewis, J. (2014, January 30). Why did Saudi Arabia buy chinese missiles?. Foreign
Policy. Web: http://foreignpolicy.com/2014/01/30/why-did-saudi-arabia-buy-chinese-
missiles/, Son EriĢim Tarihi: 03 Eylül 2015.
Ġnternet: Libya destroys all chemical weapons. (2014, 4 February). BBC. Web:
http://www.bbc. com/news/world-africa-26039122, Son EriĢim Tarihi: 8 Temmuz 2015.
Ġnternet: Lomax, S. (2010, March). Nuclear Iran would spur regional arms race, Israel‟s Barak
says. Bloomberg, 1. Web: http://www.bloomberg.com/apps/news?pid=news archive
&sid=aAYsfJS62JIk, Son EriĢim Tarihi: 23 Ağustos 2015.
Ġnternet: Lugar, R.G. (2012). Nunn-Lugar: science cooperation essential for nonproliferation
efforts. Science & Diplomacy, 1(1), (March 2012). Web: http://www.science
diplomacy.org/perspective/2012/nunn-lugar, Son EriĢim Tarihi: 7 Mart 2015.
Ġnternet: Mayer, T.N. (1995, Sept). The biological weapon: a poor nation’s weapon of mass
destruction, chapter 8, 2. Web: http://www.airpower.maxwell.af.mil/
airchronicles/battle/chp8.html, Son EriĢim Tarihi: 25 ġubat 2015.
Ġnternet: Missile Technology Control Regime. (2015). MTCR partners. Paris: Missile
Technology Control Regime Official Wbsite. Web: http://www.mtcr.info/english/
partners.html, Son EriĢim Tarihi: 25 Nisan 2015.
Ġnternet: Mullen, J.,Robertson, N. (2015, July 15). Landmark deal reached on Iran nuclear
program. CNN Politics. Web: http://edition.cnn.com/2015/07/14/politics/iran-nuclear-
deal/, Son EriĢim Tarihi: 26 Ağustos 2015.
Ġnternet: Nichols, M. (2014, July 9). Exclusive: Iraq tells U.N. that 'terrorist groups' seized
nuclear materials. Reuters. Web: http://www.reuters.com/article/2014/07/09/us-iraq
security-nuclearidUSKBN0FE2KT20140709, Son EriĢim Tarihi: 7 Ağustos 2015.
Ġnternet: Nilo P. L., Hanlon, E., Route, R. A. Macghee, D. (2003, June). F. Multiservice
tactics, techiques and procedures for nuclear, biological and chemical (NBC) protection:
(FM 3–11.4) (FM 3–4). Federation of American Scientists. II(19-20). Web:
https://fas.org/irp/doddir/army/fm3-11-4.pdf, Son EriĢim Tarihi: 3 Aralık 2014.
Ġnternet: Norris, R. S. (30 Jan 2014). Nuclear weapon. Encyclopedia Britannica Online. Web:
http://www.britannica.com/EBchecked/topic/421827/nuclear-weapon, Son EriĢim
Tarihi: 12 Kasım 2014.
Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, April). Country pofiles. Washington, DC: NTI
Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/, Son EriĢim Tarihi: 16 Temmuz 2015.
Ġnternet: Oelrich, I. C. (2001). Sizing post – cold war nuclear forces. Institute For Defence
Analyses, 2-23. Web: http://fas.org/programs/ssp/nukes/doctrine/szngnuclearforces. pdf,
Son EriĢim Tarihi: 16 Ocak 2015.
Ġnternet: Organisation for Prohibition of the Prohibition of Chemical Weapons – OPCW.
(2015). Scientific advisory board. Hague: OPCW Official Website. Web:
https://www.opcw.org/ about-opcw/subsidiary-bodies/scientific-advisory-board/, Son
EriĢim Tarihi: 13 Mart 2015.
241
Ġnternet: Proliferation Security Initiative. (2015). Operational experts group. Poland: PSI
Online Info. Web: http://www.psi-online.info/Vertretung/psi/en/04-Operational-Experts-
Group/0-operational-experts-group.html, Son EriĢim Tarihi: 4 Mayıs 2015.
Ġnternet: Reif, K., Foley M, (2013). Fact sheet on the fissile material cutoff treaty (FMCT).
Arms Control Center. Updated by Usha Sahay. Washington, DC: The Center for Amrs
Control and Non Proliferation Online. Web: http://armscontrolcenter.org/fact-sheet-on-
the-fissile-material-cutoff-treaty-fmct/, Son EriĢim Tarihi: 15 Nisan 2015.
Ġnternet: Revealed: the secrets of Israel‟s nuclear arsenal, atomic technician Mordechai
Vanunu reveals secret weapons production. (1986, October 5). Sunday: Headline. Web:
http://www.thesundaytimes.co.uk/sto/news/world_news/article237419.ece, Son EriĢim
Tarihi: 29 Temmuz 2015.
Ġnternet: T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı. (2015). Silahların kontrolü ve silahsızlanma. Ankara:
DıĢiĢleri Bakanlığı Resmi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.mfa.gov.tr/silahlarin-
kontrolu-ve-silahsizlanma.tr.mfa, Son EriĢim Tarihi: 6 Eylül 2015.
Ġnternet: Tharoor, I. (2009, Feb.) Why chemical warfare is ancient history. Time. Web:
http://www.time.com/time/world/article/0,8599,1879350,00.html#ixzz2RZQT6CHK,
Son EriĢim Tarihi: 15 Aralık 2014.
Ġnternet: The Austrian Ministry of Foreign Affairs –BMEIA. (2003). International code of
conduct against ballistic missile proliferation. Vienna: The Hague Code of Conduct
against Ballistic Missile Proliferation – HCOC Official Website. Web:
http://www.hcoc.at/documents/Hague-Code-of-Conduct-A_57_724-English.pdf, Son
EriĢim Tarihi: 17 Eylül 2015.
Ġnternet: Tucker, J. B. (2011). Iraq faces major challenges in destroying ıts legacy chemical
weapons. CNS Features Stories. Monterey: Center for Nonproliferation Studies.
Web:http://cns.miis.edu/stories/ 100304_iraq_cw_legacy.htm, Son EriĢim Tarihi: 14
Temmuz 2015.
Ġnternet: U.S. Congress: Office of Technology Assessment. (1993, Dec). Technologies
underlying weapons of mass destruction, OTA-BP-ISC-115,Washington, DC: U.S.
Government Printing Office, 171. Web: http://ota.fas.org/reports/9344.pdf, Son EriĢim
Tarihi: 20 Aralık 2015.
Ġnternet: U.S. Department of State. (2003). Proliferation security ınitiative: statement of
ınterdiction principles. Washington, DC: DOS Offical Website. Web:
http://www.state.gov/t/isn/c27726.htm, Son EriĢim Tarihi: 5 Mayıs 2015.
Ġnternet: U.S. White House. (2009, Sept. 5). Remarks by president Barack Obama in prague as
delivered. Washington, DC: White House Official Website. Web:
https://www.whitehouse.gov/the-press-office/remarks-president-barack-obama-prague -
delivered, Son EriĢim Tarihi: 10 Eylül 2015.
Ġnternet: United Nations (2010). Final documents of the 2010 NPT review conference. New
York: UN. Web Service Section. Web: http://www.un.org/en/conf/npt/2010/index.
shtml, Son EriĢim Tarihi: 6 Eylül 2015.
242
Ġnternet: United Nations 1540 Committee. (2015). National reports. New York: UN Official
Website. Web: http://www.un.org/en/sc/1540/nationalimplementation/nationalreports
.shtml, Son EriĢim Tarihi: 7 Eylül 2015.
Ġnternet: United Nations Security Council. (2012). Adopting resolution 2055 (2012), security
council expands 1540 committee’s group of experts. New York: UN Official Website.
Web: http://www.un.org/press/en/2012/sc10692.doc.htm, Son EriĢim Tarihi: 3 Mayıs
2015.
Ġnternet: Wassenar Arragement. (2015). Participating states. Vienna: WA Offcial Website.
Web: http://www.wassenaar.org/introduction/index.html, Son EriĢim Tarihi: 25 Nisan
2015.
Ġnternet: Woolf, A.F. (1996, Nov). 91139: Strategic arms reduction treaties (START I & II):
verification and compliance issues. Federation of American Scientists – FAS.
Washington, DC: FAS Online. Web: http://fas.org/spp/starwars/crs/91-139.htm, Son
EriĢim Tarihi: 23 Mart 2015.
Ġnternet: Zanders, J. P., Karlsson, E., Melin, L., Näslund, E., Thaning, L. (2000). Risk
assessment of terrorism with chemical and biological weapons. SPRI Yearbook:
Appendix 9A. Web: http://www.sipri.org/yearbook/2000/files/SIPRIYB0009A.pdf, Son
EriĢim Tarihi: 14 ġubat 2015.
Karluk, S.R. (1998). Uluslararası ekonomik, mali ve siyasal kuruluşlar. (Dördüncü baskı).
Ankara: Turhan Kitabevi, 110.
Khan, A. S., Levitt, A. M. Sage, M. J. (2000). Biological and chemical terrorism; strategic
plan for preparedness and response. Washington: US Government Printing Office, 6.
Kibaroğlu, M. (1996). EURATOM & ABACC: safeguard models for the Middle East?. In J.
Prawitz and J. F. Leonard (Eds.), A zone free of weapons of mass destruction in the
Middle East., New York & Geneva: United Nations Institute for Disarmament Research,
93-123.
Kibaroğlu, M. (1996). The nuclear non-proliferation regime at the crossroads: strengthening
or uncertainty. Doktora Tezi, Bilkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara,
20-27.
Kibaroğlu, M. (1999). Kitle imha silahlarının yayılması sorunu ve Japonya‟nın güvenliği.
Avrasya Dosyası, 5(2), 23-39.
Kibaroğlu, M. (2003). Ortadoğu ve kitle imha silahları. Avrasya Dosyası: Yeniden Yapılanan
Orta Doğu Özel. 9(4), 107–125.
Kibaroğlu, M. (2005). Isn‟t it time to say farewell to US nukes in Turkey?. European Security,
14 (4), 443-457.
Kibaroğlu, M. (2006) Good for the shah, banned for the mullahs: the West and Iran's quest for
nuclear power. The Middle East Journal. 60(2), 207-232.
243
Kibaroğlu, M. (2009). Europe's role in Ġran's quest for nuclear power. In B. Balamir-CoĢkun
and DemirtaĢ-CoĢkun, B. (Eds.), Neighborhood challenge the European Union and its
neighbors. Florida: Universal Publishers, 187-210.
Kibaroğlu, M. (2012). NATO‟nun füze savunma sistemi ve Türkiye. Uluslararası İlişkiler,
9(34), 183-204.
Kibaroğlu, M. (24 Ocak 2001). Sokakta nükleer tehdit. Radikal, 7.
Kibaroğlu, M. (2011, May). Turkey, NATO and nuclear sharing: prospects after NATO‟s
Lisbon summit. In P.Ingram and O. Meier, (Eds.), Reducing the role of tactical nuclear
weapons in Europe: perspectives and proposals on the NATO policy debate.
Washington, DC: Arms Control Association and British American Security Information
Council, 31-38.
Kibaroğlu, M., Cağlar, B. (2008, KıĢ). Implications of a nuclear Iran for Turkey. Middle East
Policy, 15(4), 59-80.
Külebi, A. (2014). Stratejik göstergeler ve değerlendirmeler. (Birinci Baskı). Ġstanbul: Tarihçi
Kitabevi, 159-163.
Kwak, T.H., Olsen, E.A. (1996). The major powers of northeast Asia: seeking peace and
security. (First edition). Boulder, Colorado: Lynne Rienner Publishers, 196.
Mangold, T., Goldberg. J., Mangold M. (2000). Plague wars – the terrifying reality of
biological warfare. (First edition). New York: St. Martin‟s Press, 107.
Mayor, A. (2003/ rev ed with new introduction 2009). Greek fire, poison arrows & scorpion
bombs: biological and chemical warfare in the Ancient World. (Second edition).
Lewiston NY: Overlook-Duckworth, 50-53.
Miller, J. Engelberg, S., Broad, W. (2002). Germs: biological weapons and America’s secret
war. (First edition). New York: Simon & Schuster, 89.
Morrison P. (August 1995). Recollections of a nuclear war. Scientific American, 293 (3), 8-10.
Nikitin, M.B. (2012). Proliferation security initiative (PSI). CRS report for Congress.
Washington: Congressional Research Service, June 15,2012, 1.
Normark, M., Lindblad, A. Norqvist, A., Sandström, B. Waldenström, L. (2004, June). Syria
and wmd incentives and capabilities. NBC Defence SE-901 82 Umeå. User report, 34-
35.
Norris, R. S., Arkin, W. M. (November/December 2000). Chinese nuclear forces, 2000.
Bulletin of the Atomic Scientists, 56(06), 78–79.
Norrisand, J., Fowler, W. (1997). Nuclear, biological and chemical weapons on the modern
battlefield. (First edition). London: Brassey‟s, 29.
North Atlantic Treaty Organisation- NATO. (2001). NATO handbook, Brussels: Office of
International and Press NATO, 667–671.
244
Nulens, E., Voss, A. (2002, August). Laboratory diagnosis and biosafety ıssues of biological
warfare agents. Clin Microbiol Infect, 8(8), 455-466.
O‟rourke, R. (2010, June 10). Navy aegis ballistic missile defense (BMD) program: backround
and issues for Congress. CRS Report for Congress. Washington: Congressional
Research Service, 14.
Osterholm, M. T. (2001). Bioterrorism: a real modern threat. W. M Scheld., W. A. Craig, J. M.
Hughes (eds), Emerging Infections 5, Washington: ASM Press, 213.
Örgün, F. (2001). Küresel terör. (Birinci baskı). Ġstanbul: OkumuĢ Adam Yayıncılık ve Eğitim
Hizmetleri, 99.
Özcan, N.A. (2006, Haziran). Ġran sorununun geleceği senaryolar, bölgesel etkiler ve
Türkiye‟ye öneriler. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV): Ortadoğu
Çalışmaları, 1(1), 42-51.
Özkaya, ġ., Temiz, A. (2003). Aflatoksinler: kimyasal yapıları, toksisiteleri ve
detoksifikasyonları. Orlab On-Line Mikrobiyoloji. 1 (1). 1-21.
Palhan, S. K., Gandhi, H.C., Bhalla, B.S. (2010). Defense industrial base – 2025. (First
edition). New Delhi, Ġndia: VĠJ Books India Pvt Ltd, 159.
Papadimitropoulos, P. (1988). The Rarotonga Treaty: A regional approach to non-proliferation
in the South Pacific: The South Pacific nuclear-weapon-free zone foresees an IAEA
safeguards role. IAEA Bulletin, 1988 (1), 29-31.
Pazarcı, H. (2009). Uluslararası Hukuk. (Sekizinci baskı). Ankara: Turhan Kitabevi, 519
Pearson, G.S. (1999). The UNSCOM SAGA- Chemical and biological weapons
nonproliferation. (First edition). London: Macmillan, 163.
Pilat, J. F., Busch, N. E. (2015). Routledge handbook of nuclear nonproliferation and policy.
(First edition). New York: Routledge 163.
Ranger, R. (1996). The devil’s brews 1: chemical and biological weapons and their delivery
systems. (First edition ). Lancaster UK: CDISS, 26-30.
Rauch E. (2000). Biological warfare, Encyclopedia, III, 45, naklen Pazarcı, H. (2000).
Uluslararası Hukuk Dersleri, (IV. Baskı) Ankara: Turhan Kitabevi, 214.
Reeve, S. (2001). Yeni çakallar: Remzi Yusuf, Usame Bin Ladin ve terörizm geleceği. (Çev. G.
Koca). Ġstanbul: Everest Yayınları. (Eseriin Orijinali 1998‟de yayımlandı.), 356.
Regis, E. (2000) The biology of doom: the history of america’s secret germ warfare project.
(First edition). New York: Henry Holt and Company, 76.
Regnault, J.-M. (2003). France's search for nuclear test sites 1957–1963. The Journal of
Military History, 67(4), 1223–1248.
Russell, R. L. (2005). Weapons proliferation and war in the greater Middle East. (First
edition). New York: Routledge. 98.
245
Sağlık Bakanlığı. (2000). Kimyasal savaş ajanlarına karşı tıbbî savunma el kitabı. (3.baskı),
Ankara: Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi BaĢkanlığı, 27.
Sander, O. (2003). Siyasi tarih 1918–1994. (Onbirinci baskı). Ankara: Ġmge Kitabevi, 201.
Sanger, D. E., Schmitt, E. (2011, January 31). Pakistani nuclear arms pose challenges to US
policy. The New York Times. Web: http://www.nytimes.com/2011/02/01/world/asia/
01policy.html?pagewanted=all adresinden 23 Ocak 2015 tarihinde alınmıĢtır.
Sarıbeyoğlu, M. (2004). Kitle imha silahlarının kullanımının yasaklanmasına iliĢkin
uluslararası düzenlemeler. İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi, 5, 21–53.
Schneider, B.R. (1999). Future war and counter proliferation: U.S. military responses to nbc
proliferation threats. (First edition). Westport, CT: Praeger Publishers, 152-153.
Scientific American-Foreword by Brown. J. (2002). Understanding germ warfare. (First ebook
edition). New York: Warner Books, 1 (Foreword).
Shors T. (2013). Understanding viruses. (Second edition) Burlington MA: Jones&Bartel
Learning Books, 425,426.
Silverman, E. (2015). Working together: economy, technology and careers in Israel. (First
edition). Hockessin, Delavare: Mithel Lape Publishers, 19.
Simons, L. M. (November, 2002). Weapons of mass destruction. National Geographic, 202
(5), 2-35.
Sinkaya, B. (2010, Haziran). Ġran nükleer programı karĢısında Türkiye‟nin tutumu ve uranyum
takası mutabakatı. Ortadoğu Analiz (ORSAM). 2(18), 66–78.
Solingen, E. (2007) Nuclear Logics: Contrasting Paths in East Asia and the Middle East.
(First edition). New Jersey, USA: Princeton University Press, 240.
Sopko, J. (Winter 1996). The changing proliferation threat. Foreign Policy, 105, 3-20.
Sönmezoğlu, F. (1998). Uluslararası politikada yeni alanlar yeni bakışlar. (Birinci baskı).
Ġstanbul: Der Yayınları, 442.
Sönmezoğlu, F. (2000). Uluslararası ilişkiler sözlüğü. (4. baskı). Ġstanbul: Der Yayınları, 65.
Sönmezoğlu, F. (2000). Uluslararası politika ve dış politika analizi. (Üçüncü baskı). Ġstanbul:
Filiz Kitabevi, 258-259.
Stern, J. E. (1998). Larry Wayne Harris: the talkative terrorist. In J. B. Tucker (Ed.), Toxic
terror: assessing terrorist use of chemical and biological weapons. Cambirigde, Mass:
MIT Press, 227-246.
Steyn, B. (2005). Understanding the ımplications of UN Security Council Resolution 1540.
African Security Review, 14(1), 87.
Stocholm International Peace Research Institute (SPRI). (2004). Review of recent literature on
wmd arms control, disarmament and non-proliferation. Stockholm, Sweden: The
Weapons off Mass Destruction Commission Publication, 37.
246
ġahin, T. Y. (2011). Uluslararası politikada Orta Doğu. (Üçüncü baskı). Ankara: BarıĢ Kitap,
11.
Taylor, B. (2010). Sanctions as grand strategy. (First edition). London: Routledge, 75-76.
Topur, T. (2005). Milli güvenlik ve Türkiye. (Birinci baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat
Yayıncılık, 194.
Tosaki, H. (2004). Nuclear weapons ıssues in the Middle East. In W.L. Huntley, K Mizumoto
and M. Kurosawa. (Eds). Nuclear disarmament in the twenty-first century. (Second
edition). Hiroshima, Japan: Hiroshima Peace Institute, pp. 184-196.
Touraine, M. (1997). Alt üst olan dünya: 21. yüzyılın jeopolitiği. (Çev. Turhan Ilgaz). Ankara:
Ümit Yayıncılık. (Eserin orijinali 1995‟te yayımlandı), 333.
Trevan, T. (1999). Saddam’s secrets-the hunt for Iraq’s hidden weapons. (First edition).
London: Harper Collins, 398.
Ülgen, S. (2011, Ekim). Türkiye‟nin nükleer programının güvenlik boyutu: nükleer diplomasi
ve nükleer silahların yayılmasını önleme politikaları. S.Ülgen (Ed.). Nükleer enerjiye
geçişte Türkiye modeli. Ekonomik ve DıĢ Politika AraĢtırmalar Merkezi (EDAM).
Ġstanbul: Tor Ofset Sanayi ve Ticaret Ltd. ġti, 137-182.
Warrick, J. (2009, February 7). Nuclear scientist A.Q. Khan is freed from house arrest. The
Washington Post. A1-A9.
Westing, A. H. (2012). Pioneer on the environmental impact of war. (First Edition). Putney
VT: Springer, 43-48.
Yadlin, A., Golov, A. (2012, October). A Nuclear Iran: the spur to a regional arms race?,
Strategic Assessment, 15(3), 7-25.
Zanders J. P., French, E. M., Pauwels, N. (1999). Chemical and biological weapon
developments and arms control. SIPRI Yearbook 1999: Armaments, Disarmament and
International Security (Chapter 9). Oxford: Oxford University Press, 593–595.
Zilinkas, R. A. (2001). Iraq‟s biological warfare program; the past as future? In Joshua
Lederberg(Ed.). Biological weapons- limiting the threat. Cambridge: the MTI Press,
139.
247
ÖZGEÇMĠġ
KiĢisel Bilgiler
Uyruğu : T.C.
Doğum tarihi ve yeri : 24.10.1984/Aybastı
Medeni hali : Evli
Askerlik Durumu : Terhis (31/07/2007)
Telefon : 0507 940 0009
Faks : 0312 422 2799
E-mail : stradigma@yahoo.com
Eğitim Derecesi Okul/Program Mezuniyet Tarihi
Yüksek Lisans Gazi Üniversitesi/
Orta Doğu ve Afrika ÇalıĢmaları -
Lisans Gazi Üniversitesi/Kamu Yönetimi 2005
Lise Bağcılar AkĢemsettin Lisesi
ĠĢ Deneyimi
2001
Yıl ÇalıĢtığı Yer Görev
2009 T.C. BaĢbakanlık (Ankara) BaĢbakanlık Uzmanı
Yabancı Dil
Ġngilizce
Hobiler
Kitap, YürüyüĢ, Ġnternet, Müzik.
AR
AL
IK 2
015
SA
LİH
YIL
MA
Z
YÜKSEK
LİSANS
TEZİ
ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ORTA DOĞU VE AFRİKA ÇALIŞMALARI BİLİM DALI
ARALIK 2015
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SALİH YILMAZ
KİTLE İMHA SİLAHLARI VE SİLAHSIZLANMA: ORTA DOĞU ÖRNEĞİ
UL
US
LA
RA
RA
SI
İLİŞ
KİL
ER
AN
AB
İLİM
DA
LI
OR
TA D
OĞ
U V
E A
FR
İKA
ÇA
LIŞ
MA
LA
RI
BİL
İM D
AL
I