kitle imha silahları ve silahsızlanma - YÜKSEK LİSANS TEZİ

265
YÜKSEK LİSANS TEZİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ORTA DOĞU VE AFRİKA ÇALIŞMALARI BİLİM DALI ARALIK 2015 T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SALİH YILMAZ KİTLE İMHA SİLAHLARI VE SİLAHSIZLANMA: ORTA DOĞU ÖRNEĞİ

Transcript of kitle imha silahları ve silahsızlanma - YÜKSEK LİSANS TEZİ

AR

AL

IK 2

015

SA

LİH

YIL

MA

Z

YÜKSEK

LİSANS

TEZİ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ORTA DOĞU VE AFRİKA ÇALIŞMALARI BİLİM DALI

ARALIK 2015

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SALİH YILMAZ

KİTLE İMHA SİLAHLARI VE SİLAHSIZLANMA: ORTA DOĞU ÖRNEĞİ

UL

US

LA

RA

RA

SI

İLİŞ

KİL

ER

AN

AB

İLİM

DA

LI

OR

TA D

U V

E A

FR

İKA

ÇA

LIŞ

MA

LA

RI

BİL

İM D

AL

I

KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI VE SĠLAHSIZLANMA: ORTA DOĞU ÖRNEĞĠ

Salih YILMAZ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

ULUSLARARASI ĠLĠġKĠLER ANABĠLĠM DALI

ORTA DOĞU VE AFRĠKA ÇALIġMALARI BĠLĠM DALI

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

ARALIK 2015

iv

KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI VE SĠLAHSIZLANMA: ORTA DOĞU ÖRNEĞĠ

(Yüksek Lisans Tezi)

Salih YILMAZ

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

Aralık 2015

ÖZET

Kitle imha silahları (KĠS) canlıları öldürme kapasitesine sahip, binalara, çevreye ya da biyosfere

büyük zarar verebilen nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlardır. KĠS ve onların fırlatma vasıtaları

küresel istikrar ve refaha yönelik olarak hesaplanamayan sonuçlar doğurabilirler. Geçtiğimiz yüzyıl

boyunca birçok devlet nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar üretmek amacıyla ölümcül stoklar

oluĢturmuĢlardır. Mevcut kitle imha silahı stoklarının yarattığı tehdide ilaveten, gizli programlar

ve karaborsa yoluyla kitle imha silahlarının baĢka ülkelere, hükümet-dıĢı aktörlere ve terör

örgütlerine yayılması büyük sorunlar ortaya çıkarmıĢtır. Silahların kontrolü ve silahsızlanma; kitle

imha silahlarının ve onların fırlatma vasıtalarının kullanılması ve yayılmasını önleyen en önemli

araçlardır. Bazı tip kitle imha silahlarını yasaklayan birçok uluslararası antlaĢma bulunmaktadır. Bu

anlaĢmalar Biyolojik ve Toksin Silahların Yasaklanması SözleĢmesi (BTWC), Kimyasal Silahların

yasaklanması SözleĢmesi (KSS) ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi SözleĢmesini de

kapsamaktadır. Potansiyel saldırganları caydırmak ve çıkarlarını korumak için devletlerin geliĢmiĢ

silah sistemlerini temin etmesi, konuĢlandırması ve kullanımını zorlayan bazı nedenler

bulunmaktadır. Bu durum Orta Doğu‟da kitle imha silahlarının üretimi ya da tedarik edilmesi

arzusuna dönüĢmüĢtür. Öte yandan Orta Doğu‟da Nükleer Silardan ArındırılmıĢ Bölge (NWFZ) ve

nihayetinde kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge (WMDFZ) kurulmasına yönelik baskılar

yapılmaktadır. Bu tez, özellikle nükleer, kimyasal ve biyolojik silahların güvenliğinin sağlanması,

bu silahların kullanımının önlenmesi ve sayılarının azaltılası için uluslararası antlaĢmalar yapılması

ve bazı ilkelerin belirlenmesini vurgulamaktadır. Bu çalıĢma, anılan silahların temel özellikeri ve

yarattıkları güncel tehditler hususlarında derinlemesine bilgi sunmaktadır. Ayrıca kitle imha

silahların yayılmasının önlenmesi ve yayılmaya karĢı mücadele kavramları açıklanmakta, çok

taraflı antlaĢmaların getirdiği silahların kontrolü ve silahsızlanma organizasyonları

incelenmektedir. Bu tez, Orta Doğu‟da silahların kontrolü ve silahsızlanma süreçlerini analiz

etmekte, bölgede kitle imha silahlarının ve balistik füzelerin yayılması tehdidi çerçevesinde kitle

imha silahlarından arındırılmıĢ bölge (WMDFZ) kurulmasının önündeki zorluklar

değerlendirilmektedir. Bu çalıĢma, mevcut kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölgelerden

öğrenilenleri sunmakta, daha iyi bir süreç sağlayabilecek politikalar önermekte, Türkiye‟nin

uluslararası silahların kontrolü ve silahsızlanma süreçlerine yönelik yaklaĢımını tartıĢmakta ve bazı

temel tavsiyelerde bulunmaktadır. Analizde betimleyici araĢtırma yöntemleri kullanılmıĢ ve

çalıĢma tüm hedeflerine eriĢmiĢtir. Bu tezde, Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ

bölge kurulması ve uluslararası silahların kontrolü ve silahsızlanma rejimiyle ilgili sorunlar da

incelenmiĢtir.

Bilim Kodu : 1141.2.142

Anahtar Kelimeler : Kitle Ġmha Silahları, Silahların Kontrolü, Silahsızlanma, Kitle Ġmha

Silahlarından ArındırılmıĢ Bölge, Orta Doğu. Sayfa Adedi : 247

Tez DanıĢmanı : Prof. Dr. Türel YILMAZ ġAHĠN

v

WEAPONS OF MASS DESTRUCTION AND DISARMAMENT: THE CASE OF THE

MIDDLE EAST (M.A. Thesis)

Salih YILMAZ

GAZI UNIVERSITY INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES

December 2015

ABSTRACT

Weapons of mass destruction (WMD) are nuclear, biological and chemical weapons that can kill

living creatures, bring significant harm to human-made structures (e.g. buildings), natural

environment or the biosphere. WMD and their delivery systems, could have incalculable

consequences for global stability and prosperity. Over the past century, various states have built

lethal arsenals of nuclear, chemical and biological weapons to produce them. In addition to the

dangers posed by existing stockpiles of WMD, significant problems arise from proliferation of

WMD and related technologies to additional countries, nongovernmental actors, and terrorist

organisations through clandestine programs and black-market sales of weapons and related

technologies. The proliferation of weapons of mass destruction remains a security threat facing the

international community. Arms control (non-proliferation/counter-proliferation) and disarmament

are essential tools in preventing the proliferation and use of WMD and their delivery systems. A

number of international treaties exist to outlaw several classes of WMD. These treaties include

the Biological and Toxin Weapons Convention (BTWC), the Chemical Weapons

Convention (CWC) and Treaty on the Non-Proliferation (NPT). Several reasons have the potential

to push states towards acquiring, deploying and using sophisticated weapon systems to deter

potential aggressors and to further their interests. In the Middle Eastern case, this has often

translated into desire to acquire or produce weapons of mass destruction (WMD). Yet there is also

a push in the opposite direction, establishing a Nuclear Weapons Free Zone (NWFZ) and

ultimately a WMD Free Zone (WMDFZ) in the Middle East. This thesis emphasizes especially the

security of nuclear, biological and chemical weapons and the construction of international

agreements and some principles designed to reduce their numbers and prevent their use. This study

offers in-depth information on the basic characteristics and current threats posed by these weapons.

It reviews their history, significant governmental policies and international agreements, and

promising strategies to reduce the dangers of these deadly weapons. Furthermore, the non-

proliferation and the counter-proliferation concepts are explained and information on arms control

and disarmament organizations that work via multilateral agreements is reviewed. This thesis

analyses the arms control and disarmament process in the Middle East and examines the challenges

of establishing a WMDFZ in the Middle East by looking at WMD and ballistic missiles

proliferation in the region. This study also presents lessons from existing WMDFZs, suggests

policies that would provide a smoother process, discusses Turkey‟s approach to the international

arms control and disarmament processes, and concludes by providing some key recommendations.

Descriptive research methods were employed in the analysis and all objectives of the study were

achieved. In this paper have been analyzed the establishment of the nuclear-free zone in the

Middle East and the problems related to international arms control and disarmament regime.

Science : 1141.2.142 Key Words : Weapons of Mass Destruction, Arms Control, Disarmament, WMD-Free- Zone, Middle East. Page : 247 Supervisor : Prof. Dr. Türel YILMAZ ġAHĠN

vi

TEġEKKÜR

Orta Doğu‟da Kitle Ġmha Silahları ve Silahsızlanma baĢlıklı tezimin konusunun

belirlenmesi sürecinde gösterdiği anlayıĢ ve çalıĢmanın tüm aĢamalarında katkılarını

esirgemeyen değerli hocam Prof. Dr. Türel YILMAZ ġahin‟e sonsuz teĢekkürlerimi

sunarım. Ġlaveten tezin hazırlanmasına ve muhteviyatına iliĢkin katkıları olan değerli

hocalarım Prof. Dr. Canan AteĢ EKġĠ‟ye, Doç. Dr. Burak TANGÖR‟e ve Doç. Dr.

Mehmet ġAHĠN‟e teĢekkürü borç bilirim. Ayrıca her daim desteğini hissettiren eĢim

Nilüfer, akademik çalıĢmalarım konusunda beni cesaretlendiren kardeĢim Hakan ve aileme

minnettarım. BaĢkalarının çıkarları uğruna masumların ölmediği, kitle imha silahlarından

arındırılmıĢ bir dünya dileğiyle…

vii

ĠÇĠNDEKĠLER

Sayfa

ÖZET .................................................................................................................................... iv

ABSTRACT ........................................................................................................................... v

TEġEKKÜR .......................................................................................................................... vi

ĠÇĠNDEKĠLER .................................................................................................................... vii

KISALTMALAR ................................................................................................................. xii

GĠRĠġ ..................................................................................................................................... 1

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI, TERÖRĠZM VE STRATEJĠLER

1. KAVRAM, KAPSAM VE NĠTELĠKLERĠ ....................................................................... 3

2. NÜKLEER SĠLAHLAR .................................................................................................... 6

2.1. Nükleer Silah Tanımı ve Kapsamı .............................................................................. 6

2.2. Nükleer Silahların Temel ÇalıĢma Prensipleri ............................................................ 8

2.3. Nükleer Silah Yakıtları ve ZenginleĢtirme ĠĢlemi..................................................... 10

2.4. Nükleer Silahların Tahrip Gücü ve Etkileri .............................................................. 13

2.5. Nükleer Silahların Tarihçesi ve Silah Programları ................................................... 16

3. KĠMYASAL SĠLAHLAR ................................................................................................ 22

3.1. Kimyasal Silahlara ĠliĢkin Tanımlar ve Kavramsal Çerçeve .................................... 23

3.2. Kimyasal Silah Türleri ve Etkileri ............................................................................ 24

3.2.1. Sinir ajanları ....................................................................................................... 26

3.2.2. Yakıcı ajanlar ...................................................................................................... 27

3.2.3. Kan zehirleyici ajanlar ........................................................................................ 27

3.2.4. Boğucu ajanlar .................................................................................................... 27

3.2.5. Kapasite bozucular ............................................................................................. 28

3.2.6. Bitkilere, tesis ve malzemeye karĢı etkili olanlar ............................................... 29

3.2.7. Sis ve Yangın maddeleri ..................................................................................... 29

3.3. Kimyasal Harp Ajanlarının Tarihsel GeliĢimi ve Silah Programları ........................ 30

4. BĠYOLOJĠK SĠLAHLAR ................................................................................................ 34

4.1. Biyolojik Silahlara ĠliĢkin Kavramsal Çerçeve ......................................................... 37

4.2. Biyolojik Harp Maddelerinin Sınıflandırılması ve Etkileri....................................... 38

4.3. Biyolojik Harp Etkenlerinin Tarihsel GeliĢimi ve Silah Programları ....................... 42

5. FIRLATMA VE YAYMA VASITALARI ...................................................................... 49

viii

Sayfa

5.1. Nükleer Silah Fırlatma Vasıtaları .............................................................................. 51

5.2. Kimyasal Silah Atma ve Yayma Yöntemleri/Vasıtaları ........................................... 53

5.3. Biyolojik Silah Atma ve Yayma Yöntemleri/Vasıtaları ........................................... 54

6. KĠS PROGRAMLARININ TEMEL MOTĠVASYONLARI .......................................... 55

7. KĠTLE ĠMHASINA YÖNELEN TERÖRĠZM ................................................................ 55

7.1. Nükleer Terörizm ...................................................................................................... 63

7.2. Kimyasal Terörizm .................................................................................................... 65

7.3. Biyolojik Terörizm .................................................................................................... 67

8. SOĞUK SAVAġ DÖNEMĠNDE KĠS‟E DAYALI STRATEJĠLER .............................. 69

8.1. Uluslararası Stratejiler ............................................................................................... 71

8.1.1. Tırmanma............................................................................................................ 71

8.1.2. Caydırıcılık ......................................................................................................... 72

8.2. NATO Stratejileri ...................................................................................................... 74

8.2.1. Sınırlı SavaĢ ........................................................................................................ 74

8.2.2. Kitlesel mukabele ............................................................................................... 75

8.2.3. Esnek karĢılık .................................................................................................... 77

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARININ KONTROLÜ VE SĠLAHSIZLANMA

1. SĠLAHSIZLANMA GEREKÇELERĠ ............................................................................. 79

1.1. Nunn-Lugar Ortak Tehdit Azaltma Programı (CTR) ................................................ 80

2. ULUSLARARASI ANLAġMALAR .............................................................................. 82

2.1. Biyolojik Silahlarla Ġlgili AnlaĢmalar ....................................................................... 83

2.1.1. Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢmesi (BTWC) ..................................... 83

2.1.2. Cenevre Protokolü .............................................................................................. 84

2.2. Kimyasal Silahlarla Ġlgili AnlaĢmalar ....................................................................... 85

2.2.1. Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (CWC) ................................................................ 86

2.2.2. Kimyasal Silahlara ĠliĢkin Hindistan-Pakistan SözleĢmesi ................................ 90

2.2.3. Mendoza SözleĢmesi .......................................................................................... 90

2.3. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Sınırlandırma ve Ġndirim GörüĢmeleri .............................. 90

2.3.1. SALT I (Stratejik Silahların Sınırlandırılması GörüĢmeleri I) ........................... 91

2.3.2. ABM AntlaĢması ................................................................................................ 92

2.3.3. INF AntlaĢması (Orta Menzilli Füzelerin Ġmhası AntlaĢması) .......................... 94

2.3.4. PNE AntlaĢması .................................................................................................. 95

ix

Sayfa

2.3.5. SALT II (Stratejik Silahların Sınırlandırılması GörüĢmeleri II) ........................ 96

2.3.6. SORT (Stratejik Saldırı Silahlarının Ġndirimi AntlaĢması) ................................ 97

2.3.7. START I (Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri ve I. AntlaĢma) ................ 98

2.3.8. START II (Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri ve II. AntlaĢma) ........... 101

2.3.9. Yeni START (ABD-Rusya Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri III) ...... 103

2.4. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Bölgesel AnlaĢmalar ....................................................... 104

2.4.1. Hindistan-Pakistan Saldırmazlık AnlaĢması .................................................... 104

2.4.2. Lahor Deklarasyonu ......................................................................................... 105

2.4.3. ABD-Kuzey Kore Çerçeve SözleĢmesi ............................................................ 105

2.5. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Çok Taraflı AnlaĢmalar................................................... 107

2.5.1. NPT (Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması) ...................... 107

2.5.2. Nükleer Terörizmin Önlenmesi SözleĢmesi ..................................................... 109

2.5.3. PTBT (Kısmı Deneme Yasağı AntlaĢması)...................................................... 110

2.5.4. CTBT (Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması) ............... 111

2.5.5. Deniz Yatağı AntlaĢması .................................................................................. 112

2.6. Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Bölge AnlaĢmaları ............................................. 113

2.6.1. Antarktika AntlaĢması ...................................................................................... 113

2.6.2. Tlatelolco AntlaĢması (LANWFZ) .................................................................. 114

2.6.3. Rarotonga AntlaĢması (SPNFZ) ....................................................................... 115

2.6.4. Kore Yarımadası Ortak Deklarasyonu ............................................................. 117

2.6.5. Bangkok AntlaĢması (SEANWFZ) .................................................................. 118

2.6.6. Moğolistan Deklarasyonu ................................................................................. 119

2.6.7. Pelindaba AntlaĢması (ANWFZ) ...................................................................... 120

2.6.8. Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Asya AntlaĢması (CANWFZ) ............ 121

2.7. Uzayda Silahların Kontrolüne Yönelik AnlaĢmalar................................................ 122

2.7.1. DıĢ Uzay AntlaĢması ........................................................................................ 122

2.7.2. Ay AntlaĢması .................................................................................................. 123

2.7.3. Uzaya Fırlatılan Nesnelerin Sicilinin Tutulmasına Dair SözleĢme .................. 124

2.8. Nükleer Güvenlik ve Emniyet Ġle Ġlgili AnlaĢmalar ............................................... 124

2.8.1. Nükleer Güvenlik SözleĢmesi .......................................................................... 124

2.8.2. Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi (CPPNM) .................. 125

2.8.3. Ortak SözleĢme ................................................................................................. 126

2.9. Taslak Durumdaki Nükleer Silahsızlanma ÇalıĢmaları .......................................... 128

2.9.1. Bölünebilir Materyaller (Üretiminin Yasaklanması) AntlaĢması – FM(C)T ... 128

x

Sayfa

2.9.2. Negatif Güvenlik Teminatları AntlaĢması ........................................................ 130

2.9.3. Nükleer Silahlar SözleĢmesi (NWC) ................................................................ 131

3. ĠHRACAT KONTROL REJĠMLERĠ ............................................................................ 133

3.1. Nükleer Tedarikçiler Grubu (NSG)......................................................................... 133

3.2. Wassenaar Düzenlemesi (WA) ............................................................................... 135

3.3. Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi (MTCR).............................................................. 136

3.4. Avustralya Grubu (AG) ........................................................................................... 137

3.5. Zangger Komitesi ( ZAC) ....................................................................................... 138

4. LAHEY DAVRANIġ ĠLKELERĠ REHBERĠ (HCOC) ................................................ 139

5. KĠS YAYILMASIYLA MÜCADELE (COUNTERPROLIFERATION) .................... 140

5.2. 1540 Sayılı BMGK Kararı ve 1540 Komitesi ......................................................... 142

5.3. PSI (Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik Ġnisiyatifi) ................... 144

5.4. GICNT (Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin Küresel GiriĢim) ............................... 146

6. ULUSLARARASI ORGANĠZASYONLAR ................................................................ 147

6.1. BirleĢmiĢ Milletler................................................................................................... 148

6.2. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ............................................................ 152

6.3. Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması Örgütü (CTBTO) ....................................... 155

6.4. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) .............................................. 155

6.5. Biyolojik Silahlar SözleĢmesi Ad Hoc Grubu ........................................................ 156

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ORTA DOĞU’DA KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇABALARI

1. ORTA DOĞU: KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE KAPSAMI ........................................ 159

2. KĠS VE SĠLAHSIZLANMA GENEL GÖRÜNÜMÜ ................................................... 160

3. KĠMYASAL SĠLAH PROGRAMLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI ... 165

4. BĠYOLOJĠK SĠLAH PROGRAMLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI .... 170

5. NÜKLEER SĠLAH PROGRAMLARI VE ĠRAN‟IN NÜKLEER FAALĠYETLERĠ .. 176

5.1. Ġran‟ın Nükleer Faaliyetleri ..................................................................................... 183

5.1.1. Kısa tarihçe ....................................................................................................... 183

5.1.2. Artan gerilim ve uluslararası yaptırımlar.......................................................... 186

5.1.3. Türkiye‟nin denge çabaları ............................................................................... 190

5.1.4. Muhtemel senaryolar ........................................................................................ 191

5.1.5. Ruhani Dönemi GeliĢmeleri ............................................................................. 192

6. ORTA DOĞU‟DA BALĠSTĠK FÜZELERĠN YAYILMASI SORUNU ...................... 194

xi

Sayfa

7. KĠS‟TEN ARINDIRILMIġ ORTA DOĞU ÇABALARI ............................................. 200

8. TÜRKĠYE‟NĠN SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI ................................................ 205

8.1. Genel Durum ........................................................................................................... 205

8.2. Nükleer Silahsızlanma Politikaları .......................................................................... 209

8.2.1. Nükleer silahlara iliĢkin tutum ......................................................................... 209

8.2.2. Nükleer silahsızlanma sözleĢmeleri ve giriĢimler ............................................ 211

8.3. Kimyasal ve Biyolojik Silahsızlama Politikaları .................................................... 213

8.4. Çift Kullanımlı Malzemelere Yönelik Politika ....................................................... 214

8.5. Türkiye‟nin Nükleer Altyapısı ............................................................................... 216

8.6. Türkiye‟nin Füze Programı ..................................................................................... 218

8.7. NATO Füze Savunma Sistemi ve Türkiye .............................................................. 219

8.7.1. Türkiye‟nin NATO füze savunma sistemine yönelik tutumu .......................... 222

8.8. KĠS‟ten ArındırılmıĢ Orta Doğu ÇalıĢmalarında Türkiye‟nin Konumu ................. 224

SONUÇ .............................................................................................................................. 225

KAYNAKLAR .................................................................................................................. 233

xii

KISALTMALAR

Bu çalıĢmada kullanılmıĢ kısaltmalar, açıklamaları ile birlikte aĢağıda sunulmuĢtur.

Kısaltmalar

Açıklamalar

ABM Anti Balistik Füze Savunma Sistemi

AG Avustralya Grubu

AGĠT Avrupa Güvenlik ve ĠĢbirliği TeĢkilatı

ANWFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Afrika Bölgesi

Bk. Bakınız

BM BirleĢmiĢ Milletler

BMGK BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi

BTWC Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢmesi

CANWFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Asya Bölgesi

CBM Güven Artırıcı Önlem

CD Silahsızlanma Konferansı

CPPNM Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi

CTBT Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması

CTBTO Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması

Örgütü

CTR Ortak Tehdit Azaltma Programı

CWC Kimyasal Silahlar SözleĢmesi

FMCT Bölünebilir Materyallerin Yasaklanması AntlaĢması

GICNT Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin Küresel GiriĢim

GLBM Karadan Atılan Balistik Füzeler

GLCM Karadan Atılan Kruz (Seyir) Füzeleri

HCOC Lahey DavranıĢ Ġlkeleri Rehberi

HEU Yüksek Zenginlikli Uranyum

IAEA Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu

IMO Uluslararası Denizcilik Örgütü

ICBM Kıtalararası Balistik Füze

INF Orta Menzilli Nükleer Füzeler

KĠS Kitle Ġmha Silahları

LANWFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Latin Amerika Bölgesi

xiii

Kısaltmalar

Açıklamalar

LEU DüĢük Zenginlikli Uranyum

MENWFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Doğu Bölgesi

MIRV Bağımsız Olarak Hedefe Yöneltilebilen Çok BaĢlıklı Füze

MTCR Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi

NATO Kuzey Atlantik Paktı Örgütü

NPT Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması

NSC Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi

NSG Nükleer Tedarikçiler Grubu

NWC Nükleer Silahlar SözleĢmesi

OPANAL Latin Amerika ve Karayipler'de Nükleer Silahların

Yasaklanması Örgütü

OPCW Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü

PSI Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik GiriĢimi

PNE BarıĢçıl Amaçlı Yeraltı Nükleer Denemeleri AntlaĢması

PTBT Kısmi Deneme Yasağı AntlaĢması

SALT Stratejik Silahların Sınırlandırılması AntlaĢmaları

SDI Stratejik Savunma GiriĢimi

SEANWFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Güney Asya Bölgesi

SLBM Denizaltılardan Atılan Balistik Füzeler

SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği

SORT Stratejik Saldırı Silahlarının Ġndirimi AntlaĢması

SPNFZ Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Güney Pasifik Bölgesi

START Stratejik Nükleer Silahların Ġndirimi AntlaĢmaları

SUA Seyir Güvenliğine KarĢı YasadıĢı Eylemlerin

Önlenmesine Dair SözleĢme

UNDC BirleĢmiĢ Milletler Silahsızlanma Komisyonu

UNIDIR Silahsızlanma AraĢtırmaları Ġçin BirleĢmiĢ Milletler Enstitüsü

UNODA BirleĢmiĢ Milletler Silahsızlanma ĠĢleri Ofisi

WA Wassenaar Düzenlemesi

WHO Dünya Sağlık Örgütü

ZAC Zangger Komitesi

1

GĠRĠġ

Kadim tarihten günümüze dünya egemenliğine ya da bölgesel baĢatlığa yönelen devletler,

bu amaçlarını gerçekleĢtirebilmek için güçlerini sürekli Ģekilde arttırma ve diğer devletler

üzerinde caydırıcı hale getirme çabasını gütmüĢlerdir. GeçmiĢte devletler güçlenme

ihtiraslarını büyük ordular besleme, sağlam kaleler teçhiz etme ve silahlanma yoluyla

tatmin etmiĢlerdir. Bilim ve harp sanayii alanında yaĢanan baĢ döndürücü geliĢmeler

kullanılan silahların niteliğini de değiĢtirmiĢtir. Üretilen ileri teknoloji ürünü ve yüksek

maliyetli yeni silahlar, sadece yöneldiği askeri hedefi değil kullanıldığı bölgeyi ve hatta

bütün canlı yaĢamı da etkileyebilecek güce eriĢmiĢ bulunmakta ve kitle imha silahları

olarak ayrı bir tasnife tabi tutulmaktadırlar.

Kitle imha silahları içerisinde sayılan kimyasal ve biyolojik harp maddelerinin keĢfi

insanlık tarihi kadar eskilere dayanırken; nükleer silahlar, 1930‟ların Nazi Almanyası‟nda

gizli yürütülen çalıĢmalara ve ABD‟nin “Manhattan Projesi”ne dayanmaktadır. Kitle imha

silahları ve özellikle nükleer silahların geliĢtirilmesi uluslararası politik düzende köklü

değiĢikliklere yol açmıĢtır. Ġkinci Dünya SavaĢı‟nın seyrini ve sonrasında kurulacak

uluslararası düzeni, kitle imha silahları ve özellikle nükleer silahlar ĢekillendirmiĢtir. ABD

ve SSCB farklı ideolojik kutupları temsil etmelerine rağmen, varlıklarını benzer nükleer

silahlara sahip olma yarıĢı ile sağlamlaĢtırmaya çalıĢmıĢlar ve bu rekabet silahların sürekli

arttığı dehĢet dengesi etrafında sürdürülmüĢtür.

Ġkinci Dünya SavaĢı sonrası kurulan ve SSCB‟nin dağılmasına kadar devam eden iki

kutuplu dünya düzeninde, bir taraftan kitle imha silahlarının elde edilmesi ve

konvansiyonel silah artırımı teĢvik edilirken bir taraftan da bu silahların istenmeyen diğer

devletlerin ya da devlet dıĢı aktörlerin eline geçmesinin önlenmesi amacıyla silahsızlanma

ve silahların kontrolü faaliyetleri desteklenmiĢtir. Kimyasal ve biyolojik silahların üretimi,

stoklanması, geliĢtirilmesi, transferi uluslararası sözleĢmelerle yasaklanmasına rağmen,

nükleer silahlar konusunda yapılan sözleĢmeler silahsızlanmayı amaçlamaktan ziyade bu

silahları kontrol etmeye yönelik olarak tezahür etmektedir.

Orta Doğu ülkelerinde yürütülen kitle imha silahı ve balistik füze programları uluslararası

barıĢ ve güvenliği tehdit etmekle birlikte, yakın gelecekte bölgesel dengeleri ve ulusal

güvenlik politikalarımızı etkileyebilecek niteliktedir. Buna karĢın ülkemizde kitle imha

2

silahları, silahların kontrolü ve silahsızlanmaya iliĢkin bilgi birikimi ve akademik

çalıĢmalar oldukça sınırlı ve derinlikten yoksun durumdadır. Bu çalıĢmamızın temel amacı,

Türkiye‟nin komĢu ülkelerindeki kitle imha silahı ve balistik füze stoklarından kaynaklı

açık ve yakın tehditlere iliĢkin farkındalık oluĢturmak, bölge ülkelerine yönelik silahların

kontrolü ve silahsızsızlanma faaliyetlerinin önemini vurgulamak ve anılan konularda

kapsamlı bir kaynak oluĢturarak Türkçe literatüre katkı sunmaktır. Bu hedefler

çerçevesinde, Orta Doğu‟da silahların kontrolü ve silahsızlanma çabalarının desteklenmesi

ve uluslararası insancıl hukuk açısından geleceğe yönelik olarak yapılması gerekenleri

ciddi ve bütüncül bir bakıĢ açısıyla değerlendirmek gerekmektedir.

Hazırladığımız bu çalıĢma; giriĢ ve sonuç kısımları haricinde üç bölümden oluĢmaktadır.

Birinci bölümde; kitle imha silahları baĢlığı altında; kitle imha silahları kavramının içeriği

ve niteliği, güçlü bir kitle imha silahı olan nükleer silahların temel çalıĢma prensipleri,

nükleer silah yakıtları ve nükleer silah programlarına iliĢkin tarihsel süreç incelenecek,

kitle imha silahı tasnifine dâhil edilen kimyasal ve biyolojik silahların türleri ve etkileri ile

tarihsel geliĢimlerinden bahsedilecek ve kitle imha silahlarına iliĢkin fırlatma/atma/yayma

vasıtaları değerlendirilecektir. Bunlara ilaveten uluslararası terörizmin dönüĢümüyle ortaya

çıkan nükleer, kimyasal ve biyolojik terörizm kavramları değerlendirilecek ve kitle imha

silahlarına dayalı Soğuk SavaĢ dönemi stratejileri ile sınırlı savaĢ, kitlesel mukabele, esnek

mukabele olarak üç dönemde incelenen NATO stratejilerine yer verilecektir.

Ġkinci bölümde; kitle imha silahlarının kontrolü ve silahsızlanma baĢlığı altında ilgili

uluslararası antlaĢmalar ve BM kararları incelenecek, kitle imha silahlarının denetimi

konusunda faaliyet gösteren Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, BirleĢmiĢ Milletler

Silahsızlanma Ofisi, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü gibi uluslararası

kuruluĢlara değinilecek, kitle imha silahları ve bunların fırlatma vasıtalarının yayılmasının

önlenmesine yönelik ihracat kontrol rejimlerinden bahsedilecektir.

Son bölümde ise Orta Doğu‟da kitle imha silahları ve silahsızlanma baĢlığı altında Orta

Doğu‟daki nükleer, kimyasal ve biyolojik silah programları, Ġran‟ın nükleer faaliyetleri ile

Orta Doğu‟da artan kitle imha silahı ve balistik füze arayıĢları değerlendirilecek; bölgede

yürütülen silahsızlanma çabaları ile Kitle Ġmha Silahlarından ArındırılmıĢ Orta Doğu

Bölgesi (MEWFZ) kurma giriĢimleri analiz edilecek ve Türkiye‟nin kitle imha silahları ve

fırlatma vasıtalarına iliĢkin ulusal tutumu ve silahsızlanma politikaları incelenenecektir.

3

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI, TERÖRĠZM VE STRATEJĠLER

1. KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI: KAVRAM, KAPSAM VE NĠTELĠKLERĠ

Kitle imha silahları1; nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar olarak kategorize edilen ve

ayrım gözetmeksizin canlılara, çevreye ve genel olarak biyosfere yıkıcı zarar verme

kapasitesine sahip çok güçlü silahlardır. Bu silah türlerinin uluslararası hukuk belgelerinde

yer alması her ne kadar eski dönemlere rastlasa da, “kitle imha silahları” (KĠS, Weapons of

Mass Destruction-WMD) aslında görece yeni bir kavramdır. Özellikle Soğuk SavaĢ sonrası

dönemde sıklıkla kullanılan ve Irak‟ın Kuveyt‟i iĢgalinden itibaren ilgili BM kararlarında

da telaffuz edilen kavram, 11 Eylül saldırılarından sonra daha sıklıkla telaffuz edilir olmuĢ

ve günlük dile, siyasi ve akademik jargona yerleĢmiĢtir. Zira dönemin ABD BaĢkanı

George W. Bush, 2002‟de yaptığı Birliğin Durumu KonuĢması‟nda bazı ülkeleri “Ģer

ekseni” olarak tanımlamıĢ ve buna gerekçe olarak bu devletlerin kitle imha silahları elde

etmenin peĢinde olmalarını göstermiĢtir.2

Tarihsel süreçte kitle imha silahı kavramına atfen muhtelif terimler kullanılmıĢtır. ABD

BaĢkanı Truman‟ın (weapons adaptable to mass destruction Ģeklinde) 1945‟te atıf yaptığı

kavram, BM Genel Kurulu‟nun 1946‟da atom enerjisi konusunda aldığı 1 sayılı Karar‟ında

da geçmiĢtir. 1948‟de yine BM‟nin benimsediği tanım; bugüne dek yapılan resmi ve

akademik çalıĢmalara zemin teĢkil etmektedir. Bu tanıma göre; kitle imha silahları (KĠS);

“atom patlayıcı silahları, radyoaktif madde silahları, zehirli kimyasal ve biyolojik silahlar

ve yıkıcı etkisi açısından …[bu silahlara] benzer gelecekte geliĢtirilecek silahlardır.3 BM

Genel Kurulu‟nun 1963 yılında aldığı 1884 sayılı Kararı‟nda4 ve 1967 DıĢ Uzay

AntlaĢması‟nın IV. maddesinde kitle imha silahı terimi “nükleer silah ya da diğer herhangi

bir kitle imha silahı (nuclear weapons or other kinds of weapons of mass destruction)

olarak ifade edilmiĢtir.

1 Kitle imha silahları kavramı, ilk olarak “Cosmo Gordon Long” tarafından 26 Nisan 1937'de Nazi

Almanya‟sının Ġspanya'daki Guernica Ģehrini bombalaması sonucu gerçekleĢen bine yakın ölüme atfen

kullanılmıĢtır. 2 Denk, E. (2011). Bir kitle imha silahı olarak nükleer silahların yasaklanmasına yönelik çabalar. Ankara

Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi. 66(3), 93–136. 3 Denk, 2011, 93–136.

4 Ġnternet: BM Genel Kurulu 1884 sayılı Kararı için bkz. Web: http://www.un-documents.net/a18r1884.htm

adresinden 5 Kasım 2014‟te alınmıĢtır.

4

Kitle imha silahları kavramı teknik bir tanımlamadan ziyade, politik bir kavram olarak

geliĢmiĢtir. 1962‟deki Küba krizi sırasında John F. Kennedy; “ani kitle imhasına sebep

olan saldırı silahları” kavramını kullanmıĢtır. Uluslararası siyasi dilde sıklıkla kullanılan ve

hatta hukuksal değerlendirmelere konu olan kitle imha silahlarının bir uluslararası

antlaĢmada ya da yapılageliĢ hukuku çerçevesinde net ve bütünlüklü bir tanımı

yapılmamıĢtır. Kavram, çeĢitli vesilelerle ve çeĢitli platformlarda spesifik bir silahı ya da

silah çeĢidini iĢaret etmekten ziyade genel anlamda belli özellikte/nitelikte silahları

tanımlamak için kullanılmaktadır.5

Soğuk SavaĢ döneminde etkileri çerçevesinde yalnızca nükleer silahların kitle imha silahı

olarak tasnif edilebileceği, kimyasal ve biyolojik silahların ise terör silahları olarak

anılmasına yönelik görüĢler literatürde yer almıĢtır. Aynı dönemde kitle imha silahları

terimi, konvansiyonel olmayan silahlar olarak da anılmıĢtır. Konvansiyon, “üzerinde bir

anlaĢmaya varılmıĢ olan” demektir, bu silahların ise silah olup olmadıkları konusunda

askeri literatürde ve genel ahlak kuralları çerçevesinde bir anlaĢma yoktur. AnlaĢma

olmamasının sebebi savaĢın da kendine göre bir hukukunun, ahlaki ve etik değerlerinin

olmasından kaynaklanmaktadır.6 Nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar farklı karakteristik

ve etkilere sahip olmalarına rağmen konvansiyonel silahlara oranla küçük miktarlarda

kullanıldığında bile çok büyük kayıplara yol açma kabiliyetlerinden dolayı böyle bir

tasnife tabi tutulmuĢlardır.

Kitle imha silahları kavramının bütüncül ve uluslararası kabul gören bir tanımının oluĢması

bir yana, içeriğinin neyi kapsadığı netleĢtirilememiĢtir. Kavram konusunda yaĢanan

karmaĢa, bazı konvansiyonel silahların da kitle imha silahı olarak sayılmaya baĢlanmasına

5 Örneğin, BMGK‟nın Irak‟la ilgili 686 ve 687 sayılı kararları ve bu silahların devlet dıĢı aktörlere geçmesini

önlemeye çağıran 1540 sayılı kararlarında açıkça görüldüğü gibi, giriĢ kısımlarında kitle imha silahlarının

barıĢ ve güvenliği tehdit ettiği vurgulanmakta ve esasa iliĢkin kısımlarda somut olarak biyolojik, kimyasal ve

nükleer silahlardan bahsedilmektedir. Bu anlamda KĠS kavramının; nükleer, kimyasal ve biyolojik silahları

kastettiği anlaĢılmaktadır. 6 Örneğin bir savaĢta; hastaneye ateĢ edilmez, bombalanmaz, sivillere kasıtlı bir Ģekilde ateĢ edildiğinin

ortaya çıkması durumunda savaĢ suçları olarak tabir edilen suçlar oluĢur. Oysa nükleer, kimyasal ve biyolojik

silah kullanıldığı zaman; hastane, sivil, genç, çocuk, kadın, yaĢlı, canlı, cansız hiçbirini ayırt etmeden ve

hepsini aynı etkiyle vuruyor. Dolayısıyla bu silahların üzerinde, "silah mıdır, değil midir?" diye süren ayrı bir

tartıĢma vardır ve bu yüzden bunlar ayrı bir kategoridir. Ġnternet: Kibaroğlu, M. (Kasım 2002). Kitle imha

silahlarının geliĢim süreci, yayılmasının önlenmesine iliĢkin yapılan çalıĢmalar ve geleceğin güvenlik

tehditleri üzerine söyleĢi. 2023 Dergisi. Ankara. Web:

http://www.mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/ 2023DergisiSoylesiMetni.pdf

adresinden 6 Kasım 2014‟te alınmıĢtır.

5

sebep olmuĢtur.7 Kitle imha silahı kavramı yerine bazı spesifik özellikleri bulunan silah

türlerine odaklanmak daha yerinde bulunmaktadır. Sivil savunma literatüründe, kitle imha

silahı baĢlığı altında; kimyasal, biyolojik, nükleer ve radyolojik silahlar -KBRN (Chemical,

Biological, Radiological and Nuclear -CBRN) ya da nükleer, biyolojik ve kimyasal

(Nuclear, Biological, Chemical - NBC) sayılmaktadır. Ancak bu terim, kitle imha

silahlarının silahsızlanma literatüründe atfedilen anlamından ziyade korunma sistemlerine

iĢaret eden ve yalnızca sonuca odaklanan bir yapıdadır. Ayrıca bu tanımlamada geçen

radyolojik silahlar, 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından devlet dıĢı aktörler tarafından

kullanılma ihtimalleri bağlamında daha çok zikredilir olsalar da, askeri açıdan stratejik bir

değer yüklenmeyen ve üzerinde herhangi bir uluslararası düzenleme bulunmayan

silahlardır.

Kitle imha silahları canlılara ve çevreye büyük zarar verebilecek kapasitedeki silahlardır.

Kitle imha silahı kullanıldığında gıda ve su kaynakları kirlenmekte, iletiĢim hatları zarar

görmekte, komuta kontrol faaliyetlerini uygulamak zorlaĢmakta yıkımın kapasitesi daha da

çok artmaktadır. Kitle imha silahlarıyla ilgili yapılan bir değerlendirmeye göre; "Bir

megatonluk bir nükleer bomba 300 kilometrelik bir alan içinde korunmasız halkın yüzde

doksanını öldürür. 15 tonluk bir kimyasal silah 60 km'lik bir alandaki halkın yüzde ellisini

öldürebilir. 10 tonluk bir biyolojik silah 100.000 km'lik bir alandaki halkın yüzde yirmi

beĢini öldürür ve yüzde ellisi üzerinde çeĢitli hastalıklara sebep olur.”8

Kitle imha silahları kavramıyla esas alacağımız kapsam; nükleer, biyolojik ve kimyasal

silahları içeren bir yapıda olacaktır. Radyolojik silahlar kitle imha silahları kapsamında

değerlendirilmeyecek, füzeler, bombardıman uçakları gibi unsurlar, fırlatma vasıtaları

kapsamında değerlendirilecektir. Bunların yanı sıra nükleer, kimyasal ve biyolojik

ajanların yer aldığı saldırı, kaza ve risklere müdahale durumları, kullanılacak maske, elbise

ya da diğer malzemeye yönelik konular KBRN (kimyasal, biyolojik, radyolojik ve nükleer)

korunma sistemleri içerisinde değerlendirildiğinden çalıĢmamızda yer almayacaktır.

7 Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan döneminde yayımlanan bir BM raporunda; küçük silahların da kitle

imha silahı olarak tanımlanabileceği ve buna gerekçe olarak da bu silahların yıllar boyunca sebep olduğu

ölümlerin HiroĢima ve Nagazaki‟ye atılan atom bombalarını gölgede bırakması gösterilmiĢtir. ABD‟nin

askeri ve bazı cezai düzenlemelerinde konvansiyonel silah kategorisinde sayabileceğimiz bazı patlayıcılar (el

yapımı patlayıcılar, mayınlar el bombaları gibi) da kitle imha silahı kategorisinde sayılmıĢtır. Internet: USC

& 2332 (a). (June 1948). Weapons of mass destruction/title 18 – crimes and crimınal procedure/18 Web:

http://www.gpo.gov/fdsys/pkg/USCODE-2011-title18/pdf/USCODE-2011-title18.pdf adresinden 7 Kasım

2014‟te alınmıĢtır. 8 Erdurmaz, A.S. (2003). Orta Doğu’daki kitle imha silahları, silahların kontrolü ve Türkiye. Ankara: Ümit

Yayıncılık. 29.

6

2. NÜKLEER SĠLAHLAR

Nükleer silahlar kitle imha silahları içinde tartıĢmasız en ölümcül ve kitlesel hasara yol

açan silahlardır. BaĢka bir deyiĢle nükleer silahların geliĢtirilmesi, silahların ateĢ gücünde

ve tahrip yeteneğinde önemli bir devrim yaratmıĢtır. HiroĢima‟ya atılan bombanın tahrip

gücü 16 kiloton ve Nagasaki‟ye atılan bombanın tahrip gücü 21 kiloton TNT‟ye eĢittir. Bu

yaklaĢık 75 milyon dinamit lokumunun aynı anda patlamasıyla ortaya çıkan patlama

Ģiddetine yakındır. Nükleer bombaların tahrip gücü 1945 yılından itibaren baĢ döndürücü

bir hızla artmıĢtır. HiroĢima‟ya atılan bombanın ilkel nükleer silah sayıldığı ve geçen

zaman içinde bundan 6500 kat daha fazla tesire sahip nükleer bombalar yapıldığı

düĢünüldüğünde, bu silahların yaratabileceği tahribata iliĢkin tahminde bulunulabilir.9

Nükleer silahlar, II. Dünya SavaĢının bitmesini hızlandıran ve Soğuk SavaĢ sürecini

baĢlatan güçlü silahlardır. 1945 -1980 yılları arasında ABD ve müttefikleri ile SSCB ve

müttefikleri nükleer silahlara ciddi yatırımlar yapmıĢlar ve karĢı tarafı olası bir saldırıdan

caydırmak için stoklarını sürdürülemez derecede artırmıĢlardır. 1989 yılında Berlin

Duvarı‟nın yıkılması ve takip eden iki yıl içerisinde Sovyetler Birliği‟nin dağılması ile

ABD ve Sovyet mirasını devralan Rusya arasındaki iliĢkiler yumuĢamıĢ ve tüm dünyada

nükleer stokların azaltılması gündeme gelmiĢtir.

2015 itibariyle, 9 ülke nükleer savaĢ baĢlığına ve bunları fırlatacak balistik füzelere sahip

durumdadır. Ġran‟ın da benzer süreçler izleyerek bu silahlara sahip olmak ve nükleer

kulübe girmek istediği yoğun olarak dile getirilmektedir. Bu ülkelerden yalnızca birkaçının

dünyada istediği hedefi anılan silahlarla vurabilme yeteneği bulunmaktadır. Diğerleri için

bu silahlara sahip olmanın bölgesel güç gösterisi olmaktan öteye giden bir kıymeti

bulunmamaktadır.

2.1. Nükleer Silah Tanımı ve Kapsamı

Nükleer silah tanımını yapabilmek için atom ve radyoaktivite kavramlarına göz atmak

gerekmektedir. Doğada bulunan bütün maddelerin en küçük yapı taĢı sayılan atom; proton,

9 1954 yılında Sovyetler Birliği'nin patlattığı termonükleer bomba, HiroĢima'ya atılandan 6500 kat daha

güçlüdür. Internet: Kibaroğlu, M. (2003, Ağustos). Kitle imha silahlarının yayılması sorunu ve Türkiye.

Doğu Batı Dergisi. 122-142. Web:

http://www.mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/sitebuilderfiles/Kibaroglu-DoguBatiDergisi-

01Agustos2003.pdf adresinden 9 Kasım 2014 tarihinde alınmıĢtır.

7

nötron ve elektrondan oluĢmaktadır. Atomun çekirdeği nükleus olarak adlandırılmakta,

pozitif yüklü proton ve yüksüz nötrondan oluĢmakta ve çevresinde negatif yüklü elektron

demeti bulunmaktadır. Örneğin karbon atomu, 6 proton ve 6 elektrondan oluĢmaktadır.

Atomun yapısı, içinde barındırdığı protonların artması veya azalmasıyla değiĢebilmektedir.

Çoğu atom doğada kararlı haldedir. Fakat bazıları kararsız durumda bulunmakta ve etrafa

kendiliğinden parçacık yaymaktadır. Yayılan bu ıĢın parçacıklarına bilim adamları

radyasyon adını vermiĢlerdir. Radyasyon yayılması sürecine de radyoaktif bozunma

(radioactive decay) adı verilmektedir. Bu bozunma süreci alfa bozunumu, beta bozunumu

ve kendiliğinden fisyon Ģeklinde gerçekleĢmektedir. Bozunma sürecinde radyoaktif gama

ıĢını yayılmaktadır.10

Nükleer silahlar, nükleer enerjinin büyük miktarlarda ve ani denilebilecek kısa sürelerde,

kontrolsüz Ģekilde ortaya çıkması prensibine dayanmaktadır. Nükleer enerji, çekirdek

parçalanması (fisyon), ya da çekirdek birleĢmesi (füzyon) yoluyla elde edilir. Fisyon

olayında, örneğin Uranyum-235 (U-235) gibi bir çekirdek, nötron bombardımanına tabi

tutulduğunda, bir nötron tutarak parçalanır ve 2 ya da 3 nötron çıkarır. Süper kritik bir

kütlede, her fisyon daha çok fisyona yol açmakta ve sürekli bir fisyon süreci meydana

gelmektedir. Böyle bir durumda büyüyen bir „zincirleme reaksiyon‟ oluĢmakta ve fisyon

baĢına 200 milyon elektronvolt enerji açığa çıkmaktadır. Kömürün yanmasından elde

edilen enerjiyse, karbon atomu baĢına 4 elektronvolt kadar gerçekleĢmektedir. Dolayısıyla

1 gram U-235‟in fisyonu, 2,5 ton kömüre eĢdeğer enerji açığa çıkarmaktadır.11

Nükleer bombalar, iki ayrı tür çekirdek tepkimesine dayalı olarak çalıĢmaktadır. Ağır atom

çekirdeklerin parçalanması, yani fisyon olayı ile enerji üreten nükleer bombalara “atom

bombası” denilmektedir. Diğer bir bomba tipi ise, açığa çıkardığı enerjinin çoğunluğu hafif

çekirdeklerin kaynaĢmasına; yani füzyon tepkimesine dayanan bombadır ve bu bombalara

“termonükleer bomba” ya da “hidrojen bombası” denilmektedir. Her durumda, en azından

mevcut uluslararası hukuk düzenlemeleri çerçevesinde, genel olarak nükleer silahlar

baĢlığı altında ele alınabilecek bu silahlar, insani ve çevresel etkileri açısında en yıkıcı ve

kalıcı sonuçlar doğuran kitle imha silahı olarak bilinmektedir. Henüz geliĢtirilme

aĢamasındaki çok yeni tasarımlar dıĢında, termonükleer bombaların ateĢlenmesinde fisyon

10

Ġnternet: Harris, W., Freudenrich, C., Fuller J. (05 October 2000). How nuclear bombs work.

Howstuffworks. Web: http://science.howstuffworks.com/nuclear-bomb5.htm/printable adresinden 11 Kasım

2014 tarihinde alınmıĢtır. 11

Altın, V. (ġubat 2003). Nükleer silah nasıl yapılır. Bilim ve Teknik. 423 (1). 37–46.

8

tepkimesinden yararlanılmaktadır. Diğer bir deyiĢle hidrojen bombasının tetik

mekanizması bir atom bombasıdır. Nükleer fisyonda, atom çekirdeği nötron yardımıyla

küçük parçalara ayrılmaktadır.12

Nükleer füzyonda ise tıpkı GüneĢ‟teki gibi küçük atomlar

birleĢmekte ve daha büyük bir forma dönüĢtürülmektedir. Bu birleĢme ve ayrılma

süreçlerinde radyasyon ve enerji açığa çıkmaktadır.

Nükleer kategoride sayılabilecek ve aslında radyolojik silah olarak sınıflandırılan bir diğer

silah kirli bombadır. “Kirli bomba” radyoaktif materyalin konvansiyonel patlayıcılarla

bileĢimidir. Patlayıcılar içine yerleĢtirilen radyoaktif materyal patlamanın etkisiyle

dağılmakta ve radyoaktif kirliliğe sebep olmaktadır. Konvansiyonel patlayıcı kullanarak

yapılan bomba basınç dalgası ile daha ölümcül hale getirilse de diğer nükleer silahlar gibi

güçlü bir kitle imha etkisi ortaya çıkarmaz. Radyolojik dağılma aygıtı (radiological

dispersal device-RDD) olarak da tanımlanan kirli bomba geniĢ bir alana yayılacak Ģekilde

tasarlanabilmektedir.

2.2. Nükleer Silahların Temel ÇalıĢma Prensipleri

Nükleer silahların içerisinde atomlar ve özellikle radyoaktif kararsız atomlar

bulunmaktadır. Fisil13

(bölünebilir) madde adını verdiğimiz uranyum izotoplarından U–

233 ve U-235 ile doğada bulunmayan plütonyum izotopu Pu-239, nükleer silahların ham

maddeleridir. Fisyon bombası yapımında Uranyum–235 (U–235), Uranyum–233 (U–233)

ve Plütonyum–239 (Pu–239) fisil izotopları kullanılmaktadır. U–235 izotopunun doğal

olarak bozunması için gerekli süre ya da baĢka bir ifadeyle yarı ömrü14

yaklaĢık 7,1x10E+8

(700 milyon) yıldır. Bölünme sonucu oluĢan hafif atomlar gama ıĢını yaymaktadır.

Nükleer silah üretiminde kullanılan diğer izotop Pu–239‟un yarı ömrü yaklaĢık 24 000 yıl

ve U–233‟ün yarı ömrü ise 1,6 x 10E+5 (160 milyon) yıldır.15

Ancak sayılan izotopların

atom çekirdeklerine gönderilecek nötronlarla bu süre kısaltılabilmektedir. Çekirdek bu

nötronları yüz milyarda bir saniye gibi çok kısa bir sürede absorbe etmekte ve hafif

atomlara bölünmektedir.

12

Ġnternet: Norris, R. S. (30 Jan 2014). Nuclear weapon. Encyclopedia Britannica Online. Web:

http://www.britannica.com/EBchecked/topic/ 421827/nuclear-weapon adresinden 12 Kasım 2014 tarihinde

alınmıĢtır. 13

Fisil izotoplar; uranyumun U-233 ve U-235 ile insan yapısı olan plütonyum izotopu Pu-239‟dur. 14

Yarı ömür; atom çekirdeğinin beta bozulmasına uğraması için gereken zaman olarak tanımlanabilir. 15

Ġnternet: Akkuyu Nükleer Güç Santrali Anonim ġirketi. (2011) Nükleer sözlük. Web:

http://www.akkunpp. com/sozluk/20#kelime-text-23 adresinden 15 Kasım 2014 tarihinde alınmıĢtır.

9

Bir nükleer bombanın yapımı için, yalnızca fisil malzemeye sahip olmak yeterli değildir.

Ġlkel bir nükleer bomba, bir araya geldiklerinde süperkritik olacak iki alt kritik uranyum

kütlesini bir topun namlusuna yerleĢtirip, birini diğerine doğru ateĢlemekle yapılabilir.

Sonuçta, büyük bir patlamaya yol açan süperkritik bir kütle ortaya çıkmakta ve açığa çıkan

toplam enerjiye „bombanın verimi‟ denilmektedir. HiroĢima‟ya atılmıĢ olan bomba böyle

bir düzenekten oluĢmuĢtur. Ancak „top tipi bomba‟ fazla uranyum gerektirmenin yanı sıra

ağır ve düĢük verimlidir. Bir diğer yöntem; süperkritik bir fisil malzeme küresinin etrafına

güçlü patlayıcılar yerleĢtirip, bu patlayıcıları eĢzamanlı biçimde patlatarak, küreyi homojen

bir Ģekilde, çok daha süperkritik küçük bir küreye göçertmektir. Bu tip bir „göçertme

aygıtı‟nda, Pu-239 tercih edilmekle birlikte, U-235 de kullanılabilir. Yöntemin, fisil

malzeme sağlamadan sonraki en zor tarafı, patlamaların eĢ zamanlılığını sağlayan

elektronik devre elemanlarının yapımı olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu türdeki bir

bombanın kendisi küçük, enerji verimi yüksektir.16

Fisyon bombalarının etkin olarak çalıĢmaması, tahrip gücü daha yüksek olan füzyon

bombası arayıĢlarını hızlandırmıĢtır. Füzyon, iki atom çekirdeğinin birleĢerek daha ağır tek

bir atoma dönüĢmesiyle oluĢmaktadır. Füzyonda çoğunlukla hidrojen izotopları döteryum

ve trityum kullanılmaktadır. Hidrojenin radyoaktif izotopu olan trityumun yarı ömrü, 12,3

yıldır. Bu izotoplar yüksek bir sıcaklıkta kolayca füzyona uğramakta ve çok büyük bir

enerji açığa çıkmaktadır. Nitekim GüneĢ‟te meydana gelen füzyon patlamaları sonucu

sıcaklık 15 milyon dereceyi bulmaktadır. O kadar ki, 1 gram hidrojen yaklaĢık 50 ton

kömüre eĢdeğerdir. Füzyon sürecinin kullanıldığı nükleer bombalar hidrojen, füzyon ya da

termonükleer bomba olarak adlandırılmaktadır.

Füzyon bombalarının kiloton verimi fisyon bombalarıyla kıyaslanmayacak derecede

yüksektir. Ancak füzyon bombaları için de bazı zorluklar söz konusudur. Örneğin;

döteryum ve trityum gaz halindedir ve depolanması zordur. Arz kaynakları sınırlı olan

trityum kısa bir yarı ömre sahiptir. Füzyon bombalarındaki yakıt sürekli olarak

tazelenmelidir. Anılanların yanı sıra döteryum ve trityumun füzyon reaksiyonunu

baĢlatabilmeleri için çok yüksek ısıda sıkıĢtırılmaları gerekmektedir. Bu problem, bilim

adamlarınca “katı” halde lityum-döter kullanılarak aĢılmıĢtır.

Füzyon için gerekli yüksek sıcaklık, fisyon reaksiyonu sonucu olan X-ray'lardan elde

16

Harris, Freudenrich, 2000, 3-5.

10

edilmektedir. Böylece hidrojen bombaları fisyon ve füzyon süreçlerine dayanan 2 aĢamalı

bir Ģekilde çalıĢmaktadır. Füzyon bombasında öncelikle fisyon bombası patlamakta ve X-

ray açığa çıkmaktadır. Bu X-ray bombanın içini ısıtmakta ve bombanın içindeki kabuk

erken patlamayı önlemektedir. Ortaya çıkan ısı tamperi ısıtmaktadır. Bombanın içindeki

lityum-döter sıkıĢtırılmaktadır. Bu baskı ve Ģok dalgası plütonyum çubuklarındaki fisyonu

baĢlatmaktadır. Fisyonla birlikte radyasyon, ısı ve nötron açığa çıkmaktadır. Açığa çıkan

nötronlar lityum-dötere doğru ilerlemekte ve lityumla birleĢerek trityum izotopu

oluĢmaktadır. Yüksek ısı ve basınç trityum-döteryum ve döteryum-döteryum füzyonu için

yeterli hale gelmekte ve sonuçta füzyon süreci baĢlamaktadır. Füzyonla birlikte daha

büyük ısı, radyasyon ve nötron etrafa yayılmaktadır. Füzyon reaksiyonu sonucu oluĢan

nötronlar tamper ve zırhta yer alan U-238'de fisyona neden olmaktadır. Bunun üzerine

daha çok ısı ve radyasyon açığa çıkmakta ve bombayı patlatmaktadır. Bir füzyon bombası

patladığında 10 megaton veriminde enerji açığa çıkmaktadır.17

2.3. Nükleer Silah Yakıtları ve ZenginleĢtirme ĠĢlemi

Birincil nesil nükleer silahlar olarak bilinen atom bombalarında uranyum (U–233, U–235),

plütonyum (Pu–239) elementleri kullanılmaktadır. Ġkinci nesil termonükleer silahlar da ise

döteryum ve trityum yakıt olarak kullanılmaktadır. Doğada bulunan uranyumun, sadece

%0.71 kadarı U-235 izotopundan, kalanı ise daha az bölünme kabiliyetine sahip bir

izotop olan U-238‟den oluĢmaktadır. Uranyum elementindeki U–235 izotopunun silah

üretimine elveriĢli hale getirilebilmesi için en az % 90 oranında zenginleĢtirmeye tabi

tutulması gerekmektedir.

Nükleer teknoloji “çift kullanıma elveriĢli” (dual-use) bir yapıdadır ve nükleer

programların nihai hedefinin ne olduğunu belirleyen en önemli gösterge, uranyumun

zenginleĢtirme oranıdır. ZenginleĢtirme, uranyum elementi içerisindeki radyoaktif U–235

izotopunu çoğaltma iĢlemidir. % 20‟ye kadar zenginleĢtirilmiĢ uranyuma düĢük zenginlikli

uranyum (Low-Enriched Uranium - LEU), % 20‟den fazla zenginleĢtirilmiĢ uranyuma

yüksek zenginlikli uranyum (Highly Enriched Uranium - HEU) denilmektedir. Özellikle de

zenginleĢtirme iĢleminin belirli bir oranda olması (% 20‟ye kadar) yakıt üretimi anlamına

17

Harris, Freudenrich, Fuller, 2000, 4-7.

11

gelirken, yakıt için gerekli oranı aĢan zenginleĢtirme faaliyetleri nihai hedefin silah üretme

olduğu Ģeklinde yorumlara da kapı açmaktadır.18

Doğal uranyum içerisindeki küçük miktardaki bölünebilir U-235 izotopunun

“zenginleĢtirme” iĢlemi ile ayrılması gerekmektedir. ZenginleĢtirme sürecinde birkaç

yöntem kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden “eloktromanyetik izotop ayırma

(electromagnetic isotope seperation - EMIS)” yöntemi baĢarıyla kullanılan ilk yöntemdir.

EMIS yönteminde büyük mıknatıslar kullanılarak doğal uranyumdaki iki izotopun iyonları

ayrılmaktadır. EMIS yöntemi kullanılarak uranyumun zenginleĢtirme yöntemi ilk olarak

ABD Oak Ridge (Tennese) Y-12 Nükleer Santrali‟nde kullanılmıĢtır. Mezkur yöntem

yüksek elektrik tüketimi nedeniyle ileri nükleer teknolojiye sahip ülkelerce terkedilmiĢtir.19

ZenginleĢtirme yöntemlerinden bir diğeri, “gaz difüzyonu” yöntemidir. Normal Ģartlar

altında metal olan uranyum, uranyum hekzaflorid20

(UF6) haline getirilir ve bir kabın,

aralarında gözenekli bir zar bulunan iki bölmesinden birine konup, yüksek basınç altında

sıkıĢtırılır. Gaz moleküllerinden U-235 içerenler, diğerlerine göre daha hafif olduklarından,

herhangi bir sıcaklıkta daha hızlı hareket eder ve zarın diğer tarafına sızmakta daha baĢarılı

olurlar. Dolayısıyla diğer bölmedeki U-235‟li molekül konsantrasyonu, az biraz artar.

Kayda değer bir zenginleĢtirme için bu sürecin binlerce kez tekrarlanması ve böylesi

kaplardan binlercesinin art arda kullanılması gereklidir. Böyle bir tesiste, yılda tonlarca

zenginleĢtirilmiĢ uranyum üretilebilir. Oysa bir nükleer bombanın yapımı için yalnızca çok

küçük bir miktarda zengin uranyum gerekmektedir. Bununla birlikte

basınçlamanın gerektirdiği binlerce MW güce ihtiyaç duymakta ve kap sistemi de milyar

dolarla ifade edilen bir yatırımı gerektirmektedir.

Söz konusu izotop ayırma yöntemlerinden üçüncüsü “gaz santrifüj” yöntemidir. Bu

yöntemde UF-6 gazı kompleks bir rotor (çark) takımı içerisinde döndürülerek merkezkaç

kuvveti sayesinde ağır izotoplar dıĢa doğru itilmekte ve hafif izotoplar santrifüjün orta

18

Bilindiği gibi Ġran‟ın nükleer programı çerçevesindeki tartıĢmalarda ve barıĢçıl nükleer enerjiyle ilgili her

türlü ticari faaliyette “dual-use” ihtimalinin varlığı önemli bir yer iĢgal etmektedir. Denk, 2011, 93–136. 19

Ġnternet: Department of Defence. (February 1998). Militarily critical technologies list (MCTL) Part II:

weapons of mass destruction technologies: sectıon 5—nuclear weapons technology. Washington, D.C.:Under

Secretary of Defense for Acquisition and Technology. Web: http://www.fas.org/irp/threat/mctl98-

2/p2sec05.pdf adresinden 16 Kasım 2014 tarihinde alınmıĢtır. 20

Uranyumun florin ile kimyasal bileĢimidir (UF6). Kolay uçucu uranyum bileĢimidir (Uranyum heksaflorid

53° C‟ye kadar ısıtıldığında katı halden doğrudan gaz haline dönüĢür) ve gaz difüzyonu yöntemiyle veya gaz

santrifüj teknolojisiyle Uranyum–238 ve Uranyum–235 izotoplarını ayrıĢtırmak için ham madde olarak

kullanılır ve zenginleĢtirilmiĢ uranyum elde edilir.

12

kısmında biriktirilmektedir. Bu iĢlem birçok kez tekrarlanmakta ve uranyum U-235

izotopu yönünden zenginleĢtirilmektedir. Gaz santrifüj yöntemi EMIS ve gaz difüzyon

yöntemlerine göre daha az elektrik tüketimi gerektiren bir yöntemdir. 21

Uranyum zenginleĢtirme yöntemlerinden bir diğeri de “atomik ve moleküler lazer izotop

ayırma (atomic and molecular laser isotope separation - LIS)” yöntemidir. Bu teknikte

lazer kullanılarak istenilen izotop ayrılmaktadır. Son zenginleĢtirme yöntemi ise Güney

Afrika nükleer programında da kullanılan “aerodinamik ayırma” tekniğidir. Bu teknikte

“Vorteks Tüpü” içerisine UF6 karıĢımı ve hidrojen enjekte edilmekte ve merkezkaç

kuvveti kullanılarak izotop ayırma iĢlemi gerçekleĢtirilmektedir. “Becker Nozzle (gaz

sıkıĢtırma)” yöntemi olarak da adlandırılan yöntem, büyük miktarda elektrik tüketimine

neden olduğundan ekonomik rekabet avantajı düĢük ve sınırlı kullanılan bir tekniktir.22

Uranyum dıĢında nükleer bombalarda kullanılabilecek fisil maddelerden günümüzde en

çok tercih edileni, plütonyumdur. Plütonyum, doğal uranyumun % 99,3‟ünü oluĢturan ve

fisil olmayan bir izotop olan U–238'in yeniden iĢleme santrallerinde nötronlarla ıĢınlaması

ile elde edilmektedir. Farklı bir element olduğundan, uranyumdan kimyasal yöntemlerle

ayrıĢtırılabilir ve zenginleĢtirme iĢlemi gerektirmemektedir. Plütonyumun (Pu–239) fisyon

baĢına ürettiği nötron sayısı, diğer fisil maddelere oranla daha fazla olup; bu durum daha

az malzeme ile kritik kütle elde edilebilmesine olanak vermektedir. Pu–239 üretebilmek

için bir nükleer reaktör ve bir kimyasal ayrıĢtırma tesisi gerekirken; U–235, ancak çok

pahalı olan izotop zenginleĢtirme yöntemlerinin kullanılması ile elde edilebilmektedir.

Nükleer bomba hammaddesi olarak kullanılabilen diğer fisil madde U–233, doğada

bulunmadığından, Pu–239'a benzer yöntemlerle üretilebilmektedir. U–233 üretimi için

toryum bir nükleer reaktörde nötronlarla ıĢınlanır. Eğer toryumun izotopu Th–232 ile

yüklenmiĢ nükleer reaktöre yüksek enerjili nötron demeti gönderilirse toryum çekirdekleri

nötronları soğurarak kendi kendine hızla bölünebilen uranyum–233 izotopuna

dönüĢürler.23

Daha sonra kimyasal ayrıĢtırma gerektiren bu iĢlem, ortaya çıkan yan

21

Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2013). Nuclear ınformation project: Uranium

Production. Web: http://www.fas.org/programs/ssp/nukes/fuelcycle/centrifuges/U_production.html

adresinden 17 Kasım 2014 tarihinde alınmıĢtır. 22

Federation of American Scientists, 2013, 1-2. 23

Ġnternet: Hüseyin (Guseinov), O., Aksu, H. (ġubat 2008). Toryum ve nükleer yakıt. Eğitişim Dergisi, 18.

Web: http://www.egitisim.gen.tr/site/arsiv/52-18/305-toryum-ve-nukleer-yakit.html adresinden 18 Kasım

2014 tarihinde alınmıĢtır.

13

ürünlerin daha fazla radyoaktif olmasından dolayı Pu–239 üretiminden daha zordur. Bu

nedenle pek kullanım alanı bulamayan bu izotop, nükleer silah sahibi devletler için cazip

bir alternatif değildir.

Füzyon bombalarında, döteryum ve trityum hammadde olarak kullanılmaktadır. Döteryum,

sudaki hidrojen atomları arasında 1/66 oranında bulunmaktadır ve fiziko-kimyasal

yöntemlerle ayrıĢtırılabilmektedir. Trityum ise Li-6 (lityum) izotopunun nötron

bombardımanına tabi tutularak, helyum ve trityuma dönüĢtürülmesiyle elde edilmektedir.

Bu iĢleme COLEX (Sütun DeğiĢimi - Column Exchange) adı verilmektedir. Ancak

trityum; normal Ģartlar altında uçucu bir yapıdadır. Bunun yanı sıra yarı ömrü kısa ve

kendiliğinden bozunmaktadır. Dolayısıyla, üretilip saklanması yerine, kullanımının hemen

öncesinde ve sırasında üretimi tercih edilmektedir. Bu amaçla döteryum

lityumla karıĢtırılır ve her ikisi birlikte, strafor ambalaj malzemesiyle kaplanır. Patlama

anı geldiğinde, lityum nötron bombardımanına tabi tutularak trityum üretilir, bu trityumlar

da, içerdeki döteryumlarla çarpıĢıp füzyona yol açarlar. Ancak; lityumun bombardımanı

için nötronlar, füzyon için de yüksek sıcaklık gerekir. Bu sıcaklık, uranyum ya da

plütonyum bombasının patlatılmasıyla elde edilir. Bu bombanın ürettiği ısınma etkisi, yani

termal Ģok, görece yavaĢ yayılır ve füzyon düzeneğine ulaĢana kadar, düzeneğin dağılması

olasılığı belirir. Hâlbuki yayılan gama ıĢınları ıĢık hızıyla hareket eder ve strafor bunları

emerek, içindeki karıĢımın ısınmasını sağlar. Bir yandan da birincil bombanın basınç Ģoku

füzyon karıĢımını dıĢardan ve her yandan homojen bir Ģekilde sıkıĢtırmakta ve yaydığı

nötronlar lityumu parçalayıp trityum açığa çıkarmaktadır. KarıĢımın sıcaklığı 100 milyon

derecenin üstüne çıktığında, füzyon bombası devreye girmektedir.24

2.4. Nükleer Silahların Tahrip Gücü ve Etkileri

Nükleer silahlar çok geniĢ bir bölgede canlı-cansız her Ģeyi tümden yok etme kapasitesine

sahip ve zararlı etkilerini çok uzun yıllar gösterebilen silahlardır. Bir bombanın tahrip

gücü, patlama sonucu çevreye eĢit derecede zarar verecek kimyasal bir patlayıcı olan

trinitro-tolüen' in (TNT) ağırlığı cinsinden verilir. Kimyasal patlayıcıların çevreye vereceği

zarar ile nükleer bir patlayıcının vereceği zarar arasında karĢılaĢtırılamayack ölçüde büyük

bir fark vardır. Nükleer silahları, tahrip gücü-ağırlık oranları çekici yapmaktadır. Özellikle

1942 yılında ABD Los Alamos Bilimsel Laboratuvarı‟nda (Los Alamos Scientific

24

Altın, 2003, 37–40.

14

Laboratory – LASL) hidrojen üzerine yapılan çalıĢmalarla baĢlayan ve 1952 yılında

denemesi yapılan termonükleer bombalarla birlikte askeri teknoloji, “taĢıması kolay tahrip

gücü çok yüksek” silahlarla tanıĢmıĢtır.

Amerikan Minuteman-III Kıtalar Arası Balistik Füzesi (ICBM) içinde bulunan, ağırlığı

yaklaĢık 300 kg'dan az olan W87 nükleer baĢlıkları, patlama sonucu 300-475 kiloton TNT'

e eĢdeğer bir enerji açığa çıkarırlar. Diğer yandan, ABD‟nin 1960 yılında baĢlayıp ve 1976

yılında askıya aldığı projede test edilen B-41 olarak isimlendirilen termonükleer bomba 25

megaton TNT‟ye eĢit bir güce sahipti.25

Bunun yanı sıra tarihin belki de en kudretli

bombalarından birini SSCB yapmıĢtır. RDS–220 Çar Bombası olarak adlandırılan bomba

üç aĢamalı ve 100 megaton bir enerji verimine sahip olarak tasarlanmıĢ ancak 50 megaton

olarak test edilmiĢtir. Bugün itibariyle Rusya‟nın nükleer silah stoklarında; R-36M2 / SS–

18 Satan (ġeytan) ICBM‟lerine takılabilen 8F675 (Mod2) nükleer baĢlığı 20 megaton ve

RT-2UTTH Topol M / SS–27 ICBM‟lerine takılı 500 kiloton enerji verimine sahip nükleer

baĢlıklar mevcuttur. Anılan bombaların ağırlıkları, birkaç yüz kilo ile ifade edilirken

patlama Ģiddetleri yüzbinlerce ton TNT‟ye eĢit durumdadır.

Nükleer silah patlaması dehĢetli bir yıkıma sebep olabilmektedir. YerleĢim alanları

bulunan bir Ģehre atılacak bir nükleer bomba Ģehirde yasayanlara, meskenlere, iĢ

merkezlerine, altyapıya ve toprak üstündeki her Ģeye ciddi zararlar verebilmektedir. Bu

zarar patlayan bombanın merkezine uzaklık oranına göre değiĢmektedir. Bombanın

düĢtüğü merkez nokta iç merkez (hypocenter) ya da sıfır noktası (ground zero) olarak

adlandırılmaktadır. Bir atom bombası ya da termonükleer bomba patladığında fisyon veya

füzyonun etkisiyle yoğun bir “ısı dalgası” ortaya çıkmaktadır. Ardından patlamanın

yarattığı Ģok dalgası ile muazzam bir “basınç” oluĢmaktadır. Patlama merkezinden

baĢlamak üzere kilometrelerce öteye ulaĢabilen radyasyon açığa çıkmaktadır. En sonunda

nükleer bomba tortuları ve radyoaktif partikül içeren tozlar rüzgâr ve bulutlar vasıtasıyla

taĢınarak geniĢ bir alanda “radyoaktif serpintiye (radioactive fallout)” neden olmaktadır.

Sıfır noktasına yakın olan canlı ve cansız her Ģey 300 milyon dereceye yaklaĢan sıcaklık

nedeniyle buhar olmaktadır. Bu noktadan uzaklaĢtıkça ölümler, yaralanmalar ve ciddi

yanıklar gözlemlenmektedir. Ortaya çıkan Ģok dalgasıyla binalar yıkılmakta, radyoaktif

25

Hansen C. (Oct. 1995). The Swords of Armageddon: U.S. nuclear weapons development since 1945. CD-

ROM (Release 01). California: Chukela Publication. Table A-1.

15

serpinti nedeniyle hava solunuma imkân vermeyecek ölçüde kirlenmekte, su kaynakları ve

gıdalar radyoaktif hale gelmekte ve uzun vadede ölümleri ve kanser vakalarını

artırmaktadır.

Bilim adamları HiroĢima ve Nagazaki‟ye atılan atom bombalarının insan sağlığına yönelik

kısa ve uzun vadeli sonuçlarını incelemiĢler ve ilginç sonuçlara ulaĢmıĢlardır. Nükleer

patlama sonucu ortaya çıkan radyasyon ve radyoaktif serpinti insanların özellikle saç,

bağırsak, kemik iliği, üreme organları olmak üzere bütün hücrelerini etkilemekte mide

bulantısı ve kusma, katarakt, saç dökülmesi ve kan hücresi kaybına neden olmaktadır. Bu

koĢullar nedeniyle lösemi, kanser, kısırlık ve doğum kusurları riskini artmaktadır.

1980‟li yıllarda bilimadamları dünyanın birçok farklı noktasında nükleer bombaların

patladığı nükleer bir savaĢın muhtemel etkilerini değerlendirmiĢler ve “nükleer kıĢ” tezini

ileri sürmüĢlerdir. Bu senaryo dünyaya göktaĢı çarpması sonucunda dinozor soyunun yok

olması sürecini açıklayan “asteroit hipotezi” ile benzer özelliklere sahiptir. Nükleer kıĢ

senaryosunda patlayan birçok nükleer bombanın büyük bir toz bulutu oluĢturacağı ve

radyoaktif parçacıkların dünya atmosferini kaplayacağı iddia edilmiĢtir. OluĢan bu bulutun

güneĢ ıĢınlarının yeryüzüne giriĢini engelleyeceği ve bu nedenle yüzey sıcaklıkların ciddi

oranda düĢeceği belirtilmiĢtir. GiriĢi kısıtlanan güneĢ ıĢığı nedeniyle bitkilerin ve bazı

bakterilerin fotosentez yapmakta zorlanacağı bununda besin zincirini bozacağı ve insan ırkı

dâhil olmak üzere canlıların neslini tüketecek süreci getireceği ifade edilmiĢtir.26

Bugünün nükleer silahlarının gücünün HiroĢima‟ya düĢen bombanın binlerce katı olduğu,

8 milyon nüfuslu Londra‟ya düĢecek bir megatonluk bir nükleer bombanın yaklaĢık 2,8

milyon, yine 1 megaton büyüklüğündeki bir bombanın 14 milyon nüfuslu Delhi‟ye

düĢmesi durumunda 8 milyon ve 15 milyonluk Pekin‟e düĢmesi durumunda yaklaĢık 5

milyon insanın bundan zarar göreceği ifade edilmektedir. Yine bir megatonluk bir nükleer

bombanın Manhattan/New York üzerinde patlatılması sonucu ısı, basınç ve radyasyon

nedeniyle milyonlarca insanın ölümüne sebep olabileceği belirtilmektedir.27

26

Ġnternet: Lamb R. (2009, January 13). What would nuclear winter be like?. Howstuffworks: Nuclear

Science. Web: http://www.howstuffworks.com/nuclear-winter.htm adresinden 25 Kasım 2014 tarihinde

alınmıĢtır 27

Fischetti M. (November 2007). The nuclear threat. Scientific American, 297 (5), 74-79.

16

2.5. Nükleer Silahların Tarihçesi ve Silah Programları

1945 yılında ilk ve son kez askeri amaçlarla savaĢ ortamında kullanılan nükleer bombaların

tesirleri günümüzde daha da artmıĢtır. Ġkinci bölümde bahsedeceğimiz Nükleer Silahların

Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması‟na (NPT) kadar ABD, SSCB, Büyük Britanya, Fransa

ve Çin nükleer silah programı yürütmüĢler ve baĢarılı olmuĢlardır.

Nükleer silahlara giden yolun belki de en önemli aĢaması, nükleer fisyonun keĢfidir.

Nükleer fisyon kavramı Ġtalyan fizikçi Enrico Fermi‟nin keĢfine dayanmaktadır. Fermi

1930‟lu yıllarda yaptığı çalıĢmalarda elementlerin nötron bombardımanına tabi tutulması

durumunda yeni bir elemente dönüĢebildiğini kanıtlamıĢtır. Fermi‟nin çalıĢmasına

müteakip Alman bilim adamları Otto Hahn ve Fritz Sttrassman uranyumu nötron

bombardımanına tabi tutan çalıĢmayı yapmıĢlar ve radyoaktif baryum izotopunu

bulmuĢlardır. ÇalıĢma sonucunda yavaĢ hıza sahip nötronların uranyum atomunu

parçaladığı ve daha küçük partiküller haline dönüĢtürdüğü keĢfedilmiĢtir. Niels Bohr ve

John Wheeler fisyon sürecinin hipotetik modelini geliĢtirmiĢler ve yalnızca Uranyum–235

izotopunun fisyona uğrayabileceği Uranyum–238 izotopu için aynı durumun söz konusu

olmadığı hipotezini ileri sürmüĢlerdir.28

ÇalıĢma farklı bir boyuta evirilmiĢ ve çok sayıda

bağımsız nötron kullanılarak zincirleme reaksiyon29

baĢlatılabileceği bu süreçte çok büyük

bir enerji açığa çıkabileceği ve hayal edilemez güce sahip bir silah ortaya çıkabileceği

ihtimalleri gündeme gelmiĢtir.

Alman kimyacılar Otto Hahn ve Fritz Strassman, 6 Ocak 1939‟da Naturwissenschaften

dergisinde yayınladıkları yazılarında, atomu iki ya da daha fazla elemente bölebildiklerini

dünyaya duyurmuĢlardır. Daha sonraysa Fransa‟da mülteci durumunda olan Avusturya-

Macaristanlı Jean ve Irène Joliot-Curie, Hans Halban ve Polonyalı bilim adamı Leo

Kowarski, Mayıs 1939‟da daha önce Szilard tarafından yapılan patlama deneyini

tekrarlamıĢ ve nükleer enerji üretme ve nükleer patlayıcı patentlerini almıĢtır.30

28

Morrison P. (August 1995). Recollections of a nuclear war. Scientific American, 293 (3), 8-10. 29

Zincirleme Reaksiyon; fisyon sonucunda ortaya çıkan nötronların, ortamda bulunan diğer fisyon yapabilen

atom çekirdekleri tarafından yutularak, onları da aynı reaksiyona sokması ve bunun ardıĢık olarak

tekrarlanmasıdır. Kontrolsuz bir zincirleme reaksiyon, çok çok kısa bir süre içinde çok büyük bir enerjinin

ortaya çıkmasına neden olur. Atom bombasının patlaması bu Ģekilde gerçekleĢmektedir. 30

Fischer D. (1997). History of the international atomic energy agency: the first forty years. (A fortieth

anniversary publication) Austria: IAEA Publications, 15-18.

17

Otto Hahn, keĢfettiği buluĢun savaĢ alanlarında bir silah olarak kullanılabileceği ihtimalini

değerlendirerek, çalıĢmalarının geldiği boyutu gizli tutmaya çalıĢmıĢtır.31

Ancak Albert

Einstein bu çalıĢmalara yönelik bilgileri 1939‟da yazdığı bir mektupla ABD BaĢkanı

Roosevelt‟e bildirmiĢ ve bu konuda ilgili bilimadamlarının çalıĢmaları için mali yardım

istemiĢtir.32

BaĢkan Roosevelt, Einstein‟ın mektubunu aldıktan sonra bir cevap kaleme

almıĢ ve eĢzamanlı olarak mali yardım konusunda özel bir fon oluĢturulması emrini

vermiĢtir. Uluslararası literatürde “Manhattan Projesi” olarak geçen çalıĢma baĢlatılmıĢtır.

ABD, Kanada ve Ġngiltere tarafından baĢlatılan Manhattan Projesinin bilimsel baĢkanlığını

fizikçi Robert Oppenheimer, askeri baĢkanlığını ise General Leslie R. Groves üstlenmiĢtir.

1939 yılında baĢlatılan projede yaklaĢık 130000 kiĢi çalıĢtırılmıĢ ve 2 milyar dolar (2015

değeriyle 26 milyar $) harcanmıĢtır.33

Nükleer tesisler, fisil madde üretim tesisleri

kurulmuĢ ve elektromanyetik, gazlı ve ısıl yöntemler kullanılarak üç tip zenginleĢtirme

uygulanmıĢtır. ÇalıĢmaların çoğu ABD‟nin Oak Ridge / Tennessee bölgesinde

gerçekleĢtirilmiĢtir. Anılan bölgede inĢa edilen reaktörde uranyum ıĢınlanmıĢ ve ıĢınlanmıĢ

yakıt kimyasal iĢlemle ayrılarak plütonyum elde edilmiĢtir. 1940‟ta Columbia

Üniversitesi‟ndeki bilim adamları daha çok nötron kullanarak uranyum–235 (U–235)

izotopunda zincirleme reaksiyon baĢlatmayı amaçlamıĢlardır. ÇalıĢma 1941 yılında

baĢarısızlığa uğramıĢ ve bütün çalıĢma Chicago Üniversitesine kaydırılmıĢtır. Burada

Enrico Fermi tarafından yapılan çalıĢmada kontrollü zincirleme reaksiyon gerçekleĢtirilmiĢ

ve nükleer bomba için ilk adım olarak U–235 izotopunun gerekli olduğu kanıtlanmıĢtır. 2

Aralık 1942‟ye gelindiğinde Chicago Üniversitesi Fizik bölümü BaĢkanı Arthur H.

31

“… Hahn, atak ve gözü kara bir karaktere sahip olan Hitler‟den buluĢunu gizlemek için ant içti. Profesör

Hahn, diğer meslektaĢlarından da bu hususta söz aldı. “ġayet, Führer buluĢum hakkında bilgi sahibi olursa

kendimi öldürürüm” diyordu. Ancak Yahudi asıllı mesai arkadaĢı ve fizik profesörü olan Lise Meitner onunla

aynı fikirde değildi. Meitner, zaman kaybetmeden bu buluĢun sırlarını, Kolombiya Üniversitesinde (ABD)

görevli bir baĢka Yahudi asıllı fizik profesörü olan Leo Szilard‟a ulaĢtırmayı baĢardı. BuluĢ üzerinde

çalıĢmaya baĢlayan Szilard, Ġtalyan bilim adamı Enrico Fermi‟nin de yardımıyla, oluĢturulabilecek yeni bir

silah türü keĢfettiklerini farkına varmıĢtı.” Dabağyan, L.P. (2004) Pearl harbor’dan hiroşima’ya (1941–

1945). Ġstanbul: Kum Saati Yayıncılık, 292. 32

Mektupta yer alan bazı ifadeler Ģunlardır ― Sayın Başkan, Enrico Fermi ve Leo Szilard’ın çalışmaları

uranyumun yakın gelecekte önemli bir enerji kaynağı olabileceğine beni inandırmıştır. Bu buluş çok kudretli

bombaların yapımına yol açabilir. Nazilerin bu konuda çalışmaları olduğu hakkında elimde bilgiler var.

Amerika onlardan önce davranmak zorundadır. Aksi halde medeniyet yok olacaktır.‖Mektubun Ġngilizce

orijinal metni için bk. Web: http://research.archives.gov/description/593374 adresinden 28 Kasım 2015

tarihinde alınmıĢtır. 33

Ġnternet: Broad, W.J. (30 October 2007). Why they called it the manhattan project. The New York Times.

Web: http://www.nytimes.com/2007/10/30/science/30manh.html adresinden 1 Aralık 2014 tarihinde

alınmıĢtır.

18

Campton, Harvard Üniversitesi BaĢkanı James B. Conant‟a telefonla Ģifreli bir mesaj34

ulaĢtırmıĢtır. Bu mesaj, uranyum ve plütonyumun silah olarak kullanılabileceği nükleer

çağı iĢaret etmektedir.

Ġlk nükleer silahlar Manhattan Projesi adı ile bilinen bir program çerçevesinde, iki türde

üretilmiĢtir.35

16 Temmuz 1945 tarihinde Trinity adı verilen denemede dünyanın ilk

nükleer bombası New Mexico eyaletinin Alamogordo kenti yakınlarında patlatılmıĢtır.

Ġkincisi uranyumlu atom bombasıdır. “Little Boy (Küçük Çocuk)‖ olarak adlandırılan ve

15-16 kiloton TNT‟ye eĢit patlama gücüne sahip atom bombası 6 Ağustos 1945 tarihinde

(Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında) HiroĢima/Japonya‟ya karĢı kullanılmıĢtır. Atılan

uranyumlu atom bombası Ģehrin büyük bir bölümünü yerle bir etmiĢ ve ilk anda yaklaĢık

68.000 kiĢinin ölümüne yol açmıĢtır. Bazı hesaplamalara göre bu rakam kanser ve diğer

uzun vadeli etkilerle 1950 yılında 200 bine çıkmıĢtır. Bu tarihten üç gün sonra yani 9

Ağustos 1945‟te, 6,4 kg plütonyum–239 içeren ve kod ismi “Fat Man (Şişman Adam)‖

olan atom bombası Nagazaki/Japonya‟ya karĢı kullanılmıĢtır. Atılan bomba Ģehrin yaklaĢık

%30‟unu yok etmiĢ 40 ila 75 bin arasında insanın ölümüne neden olmuĢtur. Ardından

Ġmparator Hirohito Japonya‟nın teslim olduğunu ilan etmiĢtir.36

Manhattan Projesi sonucunda üretilen atom bombaları ile Ġkinci Dünya SavaĢı

sonlandırılmıĢ ve nükleer çağ baĢlamıĢtır. ABD savaĢ sonrası nükleer silah çalıĢmalarını

aralıksız sürdürmüĢtür. “Ivy Operasyonu‖ adlandırılan faaliyetlerde daha güçlü ve daha

hafif füzyon bombası elde edilmeye çalıĢılmıĢtır. 1 Kasım 1952‟de “Mike‖ kod adlı

hidrojen bombası ve 16 Kasım 1952‟de ―King‖ olarak isimlendirilen fisyon bombası

Pasifik‟teki mercan adalarında denenmiĢtir. ABD‟nin nükleer çalıĢmaları Kale Harekatı

(Operation Castle), “Çaydanlık Operasyonu (Operation Teapot)” gibi bir dizi askeri ve

sivil nükleer denemeler eĢliğinde yürütülmeye devam etmiĢtir.

Manhattan projesi sonrasında ABD‟nin nükleer silahlara kavuĢması ve Japonya‟ya atılan

nükleer bombaların tahrip gücünün cezbediciliği küresel bir silahlanma yarıĢına neden

olmuĢtur. Bu çerçevede Sovyetler Birliği nükleer teknolojiyi elde etmek için Kurchatov

34

“The Italian Navigator has landed in the New World”. Ġnternet: The Italian navigator landed. (Last

Modified: September 25 2013). Atoms forge a scientific revolution: the Italian navigator lands. Argonne's

Nuclear Science and Technology Legacy, 1-8 (5) Web: http://www.lanl.gov/history/road/chicago-

reactor.shtml adresinden 1 Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır. 35

Sönmezoğlu, F. (2000). Uluslararası ilişkiler sözlüğü. (4. baskı). Ġstanbul: Der Yayınları, 65. 36

Heywood A. (2011). Global politics. (First edition). New York: Palgrave Macmillan‟s Publications, 265.

19

Enstitüsü37

ve Chelyabinsk Nükleer Santrali (1948) merkezli bir çalıĢma yürütmeye

baĢlamıĢtır. SSCB yürütülen faaliyetler sonucunda “First Lightning (Ġlk ġimĢek / Rusça:

Первая молния - Pervaya Molniya)” olarak isimlendirilen ilk nükleer silah denemesini 29

Ağustos 1949‟da Kazakistan‟daki Semipalatinsk Nükleer Test Sahasında

gerçekleĢtirmiĢtir. RDS–1 (Rusça: РДС-1)” ya da Amerikalıların söylemiyle Joe–1

(Joseph Stalin) olarak da bilinen atom bombası 22 kiloton TNT‟ye eĢit verime sahip bir

yapıda üretilmiĢtir. Sovyetler Birliği, 1950‟ler ve 1960‟lar boyunca süren ve 1961‟de II.

Dünya SavaĢı sırasında patlatılan tüm bombaların toplamının 10 katı kadar olan gücüyle o

zamana kadarki en büyük bomba olan Çar Bombasını da içeren denemelerle ABD‟den

sonraki ikinci büyük nükleer güç olmuĢ ve ABD‟nin nükleer tekelini kırmıĢtır.38

Sovyetler Birliğinin nükleer silahları elde etmesi, ABD‟nin müttefiklerini harekete

geçirmiĢ ve Manhattan Projesi çerçevesinde sahip olduğu teknolojik bilgi ve deneyimi de

kullanan Büyük Britanya, “Fırtına Harekâtı” (Operation Hurricane) olarak adlandırılan ilk

denemesini 3 Ekim 1952‟de Avustralya‟da gerçekleĢtirmiĢtir. Ġngiltere buna müteakip

yoğun ve kapsamlı çalıĢmalarını sürdürmüĢ ve ilk hidrojen bombası denemesini de 1956–

58 döneminde Pasifik Okyanusu‟nda yapmıĢtır.

Fransa da nükleer güç mücadelesinin taraflarından biri durumuna gelmiĢ ve Cezayir sorunu

(1954–62) ve Charles de Gaulle iktidarı üzerinden Ģekillenen Fransız resmi politikasının

Batı Bloku‟yla çeĢitli sorunlar yaĢaması, Fransa‟nın kendi nükleer silahına sahip olma

isteğini doğurmuĢtur. Nitekim 1958‟de baĢkanlığa (V. Cumhuriyet) dönen De Gaulle,

kurduğu bağımsız ordu (force de frappe) çerçevesinde bombanın yapılması için nihai

kararı almıĢ ve Mavi Çöl Sıçanı (Blue Desert Rat - Gerboise Bleue) denemesini 1960‟da

Cezayir‟in güneyinde, Sahra‟da yapmıĢtır.39

Fransız bayrağına göndermeyle belirlenen

“Mavi Sıçanı” yine bayrağa atfen “Beyaz Sıçan” (1960) ve “Kırmızı Sıçan” izlemiĢtir.

Fransa‟nın ilk hidrojen bombası denemesi ise 1968‟de Fransız Polinezyası‟nda

gerçekleĢtirilmiĢtir. Sahra Askeri Denemeler Merkezi‟nde (Centre Saharien

d'Expérimentations Militaires) yapılan denemeler, Cezayir‟in bağımsızlığı sonrasında da

devam etmiĢ ve söz konusu askeri birimin adı da “Vaha Askeri Denemeler Merkezi”

37

1946‟da faaliyete geçen Enstitü‟nün resmi adı “2 No. lu Laboratuar”dır. 38

Denk, 2011, 93–136. 39

Internet: The first French nuclear test. (Feb. 12, 1960). CTBTO’s Official Web-Site. Web:

http://www.ctbto.org/specials/testing-times/13-february-1960-the-first-french-nuclear-test/ adresinden 25

Ocak 2015 tarihinde alınmıĢtır.

20

(Centre d'Expérimentations Militaires des Oasis) olarak değiĢtirilmiĢtir. Fransa; Cezayir

Sahrası ve Fransız Polinezyasında sayısız nükleer deneme gerçekleĢtirmiĢtir.40

Özellikle

Cezayir‟de o kadar çok deneme yapılmıĢtır ki, General Pierre Marie Gallois “atom

bombasının babası” olarak anılmıĢtır.41

Batı Blokunun nükleer silahları temin konusundaki faaliyetleri Çin‟i harekete geçirmiĢ ve

1955 yılında nükleer araĢtırmalarına baĢlayan Çin, 1964 yılına gelindiğinde ilk baĢarılı

testini gerçekleĢtirmiĢtir. Günümüze kadar uzanan süreçte, termonükleer silahları da

kapsayan 45 baĢarılı test daha yaparak, yaklaĢık 400 adet nükleer savaĢ baĢlığına sahip

olmuĢ ve dünyanın üçüncü büyük nükleer gücü olma unvanını elde etmiĢtir.42

Özellikle

Tayvan sorununda nükleer Sovyetler Birliği‟nin desteği olmadan ABD karĢısında zayıf

kaldığını düĢünen Mao Zedong‟un pozisyonunu güçlendirmek için düĢündüğü adımlardan

birisi de nükleer silah sahibi olmak olmuĢtur. Sincan Uygur Özerk Bölgesi‟ni test sahası

olarak kullanan Çin 1964‟te Lop Nur‟da yaptığı ilk atom bombası ve 1967‟deki hidrojen

bombası denemelerini anılan bölgede gerçekleĢtirmiĢtir.

1968 yılında, "Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AnlaĢması‟nın imzalanmasına

ve 1967 öncesinde nükleer silah ya da patlayıcı yapıp patlatan mevcut beĢ devlet43

dıĢında

nükleer silah sahibi olmak yasaklanmasına44

rağmen nükleer silahlanma programları hız

kesmemiĢtir. Hindistan, Pakistan, Ġsrail, Kuzey Kore de nükleer silah programı

yürütmüĢler ve bu silahları envanterlerine dâhil etmiĢlerdir.

Hindistan‟ın nükleer politikasında caydırıcılık kadar hatta ondan da çok Hindu tarihini

meĢrulaĢtıracak itibar arayıĢının de etkili olduğu nükleer alandaki çalıĢmalarına 1930‟larda

baĢlamıĢ, akabinde (1945 yılında) ilk temel Nükleer Fizik AraĢtırma Enstitüsünü kurmuĢ

ve 1948 yılında da kendi Atom Enerjisi Komisyonunu kurup iĢletmeye baĢlamıĢtır.

Bağımsızlığa giden sürecin liderlerinden (ilk BaĢbakan) Jawaharlal Nehru‟nun mevcut

dünya konjonktürü çerçevesinde nükleer teknolojiye uzak kalamayacaklarını söylemesiyle

40

Regnault, J.-M. (2003). France's search for nuclear test sites 1957–1963. The Journal of Military History,

67(4), 1223–1248. 41

Denk, 2011, 93–136. 42

Çin‟in sahip olduğu nükleer baĢlıkların cinsi ve özellikleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Norris, R. S.,

Arkin, W. M. (November/December 2000). Chinese nuclear forces, 2000. Bulletin of the Atomic Scientists,

56(06), 78–79. 43

Yasal nükleer silah sahibi sayılan devletler ABD, SSCB (Rusya), Çin, Ġngiltere ve Fransa olarak

belirlenmiĢtir. 44

NPT'ye göre, 1 Ocak 1967 tarihinden önce nükleer silah denemesi yapmayan bir ülke anlaĢmaya taraf

olduğu takdirde nükleer silah yapmayacağı konusunda bir taahhüt altına girmiĢ bulunmaktadır.

21

fikri düzeyde baĢlayan arayıĢlar, bağımsızlık sonrasında artmıĢ, özellikle 1962‟de Çin‟le

yapılan savaĢın kaybedilmesi ve Pakistan‟la yaĢanan sorunların etkisiyle de hızlanmıĢtır.

Nihayet Smiling Buddha olarak anılan “barıĢçıl nükleer patlayıcı” 18 Mayıs 1974‟te

Rajasthan‟da yer alan Büyük Hindistan Çölü‟ndeki Pokhran sahasında denenmiĢ ve

Hindistan nükleer devletler arasına katılmıĢtır.45

1974 yılında Hindistan‟ın yaptığı nükleer

deneme, özellikle Batı devletlerini ürkütmüĢ ve NPT‟nin nükleer madde ve teknolojinin

yayılmasını engelleyebilme yeterliliğini sorgulamaya baĢlamıĢlardır. Nükleer Tedarikçiler

Grubu esasen bu endiĢeler üzerine kurulmuĢtur.46

1980‟lerin sonunda tekrar ivme kazanan

program çerçevesinde 11-13 Mayıs 1998‟de Hindu güç tanrısı Shakti‟den esinlenerek

Operation Shakti adı verilen ve termonükleer silahlar da içeren yeni denemeler yapılmıĢtır.

“Atoms for Peace” konuĢmasıyla barıĢçıl nükleer enerjiye yönelik faaliyetlerin

desteklendiği ülkelerin baĢında gelen Pakistan, 1956‟da kurulan Atom Enerjisi Komisyonu

üzerinden hammadde arayıĢlarına baĢlamıĢ, Hindistan‟ın nükleer silah programı

yürüttüğünün öğrenilmesi üzerine ülkedeki nükleer silah isteği artmıĢtır. 1970‟li yılların

baĢında uranyum zenginleĢtirme faaliyetine baĢlayan Pakistan, Abdül Kadir Han‟ın

iddiasına göre, 1990 yılı itibari ile birinci nesil nükleer silahları üretebilme kapasitesine

ulaĢmıĢtır. Proje–706 ya da Proje 726 (1974–83) olarak bilinen program özellikle

Hindistan‟ın 1974‟te “Smiling Buddha” denemesini yapmasıyla ivme kazanmıĢtır.47

Pakistan, bilinen ilk nükleer denemesini (Chagai-I) ise 28 Mayıs 1998‟de Belucistan‟daki

Chagai bölgesinde yapmıĢtır. Pakistan‟ın 2014 yılı itibariyle 3,1 metrik ton yüksek

zenginlikli uranyum (HEU) ve 170 kg silah yapımına uygun plütonyum stoku olduğu iddia

edilmektedir.48

ABD istihbaratının 2011 tahminlerine Pakistan‟ın 90 ila 110 nükleer baĢlığı

bulunmaktadır.49

45

Denk, 2011, 93–136. 46

Kibaroğlu, 1996, 214. 47 “Smiling Buddha” denemesi üstüne Zülfikar Ali Butto Ģöyle demiĢtir: “Eğer Hindistan bombayı üretirse,

binlerce yıl ot ve yaprak yeriz hatta aç kalırız da kendimizinkini de yaparız. Hıristiyanların bombası var,

Yahudilerin var, Ģimdi de Hinduların oldu. Neden Müslümanların da olmasın?” Ġnternet: Nuclear Threat

Initiative. (2012, September). Country profile: Pakistan. Washington, DC: NTI Online. Web:

http://www.nti.org/country-profiles/pakistan/ adresinden 21 Ocak 2015 tarihinde alınmıĢtır. 48

Ġnternet: Mian, Z., Glaser, A. (2015). Global fissile material report 2015, nuclear weapon and fissile

material stockpiles and production. International Panel on Fissile Materials. Web:

http://fissilematerials.org/library/ipfm15.pdf adresinden 23 Ocak 2015 tarihinde alınmıĢtır. 49

Sanger, D. E., Schmitt, E. (2011, January 31). Pakistani nuclear arms pose challenges to US policy. The

New York Times. Web: http://www.nytimes.com/2011/02/01/world/asia/01policy.html?pagewanted=all

adresinden 23 Ocak 2015 tarihinde alınmıĢtır.

22

Kuzey Kore nükleer enerji alt yapısını 1964 yılında tesis etmeye baĢlamıĢ ve 1965 yılında

da SSCB‟den bir nükleer reaktör satın alarak, nükleer enerji üretebilir hale gelmiĢtir.

1970‟lerde kendisi de bir reaktör yapan Kuzey Kore Nükleer Silahların Yayılmasının

Önlenmesi AntlaĢması'nı (NPT) 1985 yılında imzalamıĢtır. 1992 yılında IAEA tarafından

yapılan denetimde Kuzey Kore‟nin 2 nükleer baĢlık üretebilecek kapasiteye eriĢtiği

bildirilmiĢtir.50

Kuzey Kore, 1993‟te bildirilmeyen iki tesise yapılmak istenen denetimi

engellemiĢ ve NPT‟den çekilme iradesi beyan etmiĢtir. Ancak ABD‟nin askeri müdahale

tehdidiyle bu karar askıya alınmıĢtır. ABD‟yle baĢlayan ikili görüĢmeler sonucunda 1994

Çerçeve AnlaĢması imzalanmıĢ ve nükleer silah programının önce dondurulması sonra da

imha edilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Ancak, IAEA'nın yaptığı denetimlerinde Kuzey Kore‟nin

ürettiği 24 kg plütonyumla nükleer silah yolunda önemli aĢama kaydettiği ortaya çıkmıĢtır.

11 Eylül saldırılarını takiben değiĢen ABD politikalarının da etkisiyle iliĢkiler iyice

gerilmiĢ ve Kuzey Kore, ABD tarafından 29 Ocak 2002‟de “Ģer ekseni / haydut devletler”

arasında sayılmıĢtır. Müteakiben ABD, 1994 Çerçeve AnlaĢması‟ndan çekilmiĢ, bunun

üstüne ikili görüĢmeler yerine çok uluslu görüĢmeler baĢlamıĢtır. IAEA‟yla devam eden

tartıĢmalar üzerine BM Güvenlik Konseyi‟nde 6 Ocak 2003‟te alınan bir kararla Kuzey

Kore‟den nükleer programına son vermesi, aksi takdirde Güvenlik Konseyi‟nin gerekli

önlemleri alacağı belirtilmiĢ, Kuzey Kore ise NPT‟den çekilmeyi tekrar gündemine almıĢ

ve 10 Ocak 2003‟te yapılan resmi açıklamayla çekilme kararı ilan edilmiĢtir. Mart 2003‟te

NPT‟den resmen çekilen Kuzey Kore, 9 Ekim 2006‟da da ilk nükleer denemesini yaptığını

ilan etmiĢtir. Dönemin IAEA BaĢkanı Muhammed El Baradey de Nisan 2009‟da Kuzey

Kore‟nin nükleer silaha sahip olduğunu açıklamıĢtır. Uluslararası kamuoyundan gelen

baskılara ve ağır ekonomik yaptırımlara rağmen Kuzey Kore 25 Mayıs 2009‟da ikinci ve

12 ġubat 2013'te üçüncü nükleer denemesini gerçekleĢtirmiĢtir.

3. KĠMYASAL SĠLAHLAR

Günümüzde modern savaĢ silah ve vasıtaları korkunç derecede çoğalmıĢ ve geliĢtirilmiĢtir.

Nükleer silahların seri halde imali, dünyamızın geleceği bakımından büyük bir tehlike

teĢkil etmekte ise de büyük tahrip gücüne sahip oluĢu ve Soğuk SavaĢ sürecinin iki

50

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (Last Updated April 2014) North Korea country profile.

Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/north-korea/ adresinden 30 Ocak

2015 tarihinde alınmıĢtır.

23

bloğunda da bulunması sebepleriyle misilleme korkusu bu silahların kullanılmasını

engellemiĢ ve kimyasal silahların ön plana çıkmasına sebep olmuĢtur. Gelecek savaĢlarda

konvansiyonel silahların yanında özel silahlar da kullanılacak olursa her halde kimyasal

silahlar, nükleer ve termonükleer silahlardan önce gelecektir. Çünkü kimyasal silahların

yapımlarının kolay ve ucuz olması, tesirlerinin çok çeĢitli bulunması, tesis ve malzemeyi

tahrip etmemeleri bu silahların tercih edilmesini sağlayacak en önemli özelliklerdir.

3.1. Kimyasal Silahlara ĠliĢkin Tanımlar ve Kavramsal Çerçeve

Kimyasal savaĢ ajanları; askeri amaçla kullanılan ve pato-fizyolojik etki oluĢturarak

öldüren, ciddi Ģekilde yaralayan veya etkisiz hale getiren maddeler olarak da

tanımlanabilir.51

Kimyasal savaĢ ajanları; kimyasal özellikleri sayesinde insan, hayvan,

bitki ve metallere karĢı etkili olan, sis ve yangın meydana getirebilen katı, sıvı, gaz veya

aerosol halindeki maddelerdir. Bu ajanlara deri, solunum gözlerden maruz kalınmaktadır.52

BirleĢmiĢ Milletler tarafından 1969 yılında yayımlanan bir raporda, kimyasal harp

maddeleri; "insanlar, hayvanlar ve bitkiler üzerine doğrudan toksik etkileri nedeniyle

kullanılan her türlü katı, sıvı ve gaz halindeki kimyasal madde" olarak tarif edilmektedir.53

Herhangi bir zehirli maddenin askeri literatürde kimyasal silah sayılabilmesi için bazı

özelliklere sahip olması gerekir. Bir taĢınabilir kimyasalın, zehirleme gücü yüksek, renksiz,

kokusuz, havadan ağır öz kütleye sahip, kolayca deforme olmayan, koruyucu malzemelerin

zorlanacağı havaya, suya ve diğer kimyasal maddelere karĢı dayanıklı, üretimi ve tedarik

edilmesi kolay, tesir ettiği kiĢilere yönelik tedavi imkânları kısıtlı ise askeri yönden

kimyasal silah yapımına elveriĢlidir diyebiliriz.

13 Ocak 1993'te Paris'te imzalanan ve 29 Nisan 1997'de yürürlüğe giren Kimyasal

Silahların GeliĢtirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve

Bunların Ġmhası ile Ġlgili SözleĢme'de; kimyasal silah olarak tipleri ve miktarları uygun

olan ve bunları elde etmek için kullanılan kimyasallar, bu kimyasalları kullanmak için

51

Sağlık Bakanlığı. (2000). Kimyasal savaş ajanlarına karşı tıbbî savunma el kitabı. (3.baskı), Ankara: Refik

Saydam Hıfzıssıhha Merkezi BaĢkanlığı, 27. 52

Ġnternet: Nilo, P. L., Hanlon, E., Route, R. A. Macghee, D. (2003, June). F. Multiservice tactics, techiques

and procedures for nuclear, biological and chemical (NBC) protection: (FM 3–11.4) (FM 3–4). Federation of

American Scientists. II(19-20). Web: https://fas.org/irp/doddir/army/fm3-11-4.pdf adresinden 3 Aralık 2014

tarihinde alınmıĢtır. 53

Erdurmaz, 2003, 49.

24

gerekli cihaz ve mühimmatlar ve bunların kullanımına yönelik özel olarak tasarlanmıĢ her

türlü teçhizatı kimyasal silah olarak tanımlamıĢtır.54

Bu tanım, yasam süreci içerisindeki

kimyasal etkisi doğrultusunda ölüme, iĢ görme yetisinin geçici kaybına veya insanlar veya

hayvanlar üzerinde kalıcı zarara yol açan her tür kimyasalı içermektedir.55

Zehirli kimyasal maddeler, anılan SözleĢme‟nin ikinci madde ikinci fıkrasında

tanımlanmıĢtır. Bu tanıma göre; "zehirli kimyasal maddeler, yaĢam süreçleri üzerindeki

kimyasal etkisi yoluyla, insanlarda veya hayvanlarda ölüme, geçici sakatlığa veya daimi

hasara neden olabilecek herhangi bir kimyasal maddedir." Zehirli kimyasal madde deyimi,

kökenine veya üretim biçimine ve tesislerde, savaĢ gereçlerinde veya bir baĢka yerde

üretilmelerine bağlı kalmaksızın, bu tür bütün kimyasal maddeleri içermektedir. Bazı

değerlendirmelerde zehirli (toksik) kimyasallar; kimyasal etkileri nedeniyle insanlar ve

hayvanlar üzerinde ölüme, geçici performans kaybına ve daimi yaralara sebep olan her

türlü kimyasal olarak ifade edilmekte ve bitkiler bu bağlam içinde

değerlendirilmemektedir.56

Kimyasal savaĢ (chemical warfare - CW) ise; kimyasal özelliği sayesinde öldürücü,

yaralayıcı ve tahriĢ edici etkiler gösteren, sis ve yangın meydana getiren, bitki ve metallere

etkili olan katı, sıvı, gaz veya aerosol halindeki maddeler ile yapılan savaĢtır. Her kimyasal

maddenin de ayrı ayrı rumuzları mevcuttur. “Gaz harbi” ve “Kimya Harbi” olarak harp

tarihine geçen savaĢ türü kimyasal maddelerin kullanılmasıyla yürütülen faaliyetleri ifade

etmektedir.57

3.2. Kimyasal Silah Türleri ve Etkileri

Kimyasal silahlar öldürücü veya zararlı etkileri olan kimyasal maddelerin bileĢimidir. Silah

olarak kullanılabileceği düĢünülen baĢlıca kimyasallar ise tabun, sarin, VX, hardal,

hidrojen siyanit ve fosgen gazıdır.58

Kimyasal silahlar etkilerine göre sınıflandırılırlar.

54

SözleĢmenin Türkçe metni için bk. Ġnternet: Resmi Gazete, Sayı: 22960, 10 Nisan 1997, Web:

http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/22960.pdf adresinden 5 Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır. 55

Sarıbeyoğlu, M. (2004). Kitle imha silahlarının kullanımının yasaklanmasına iliĢkin uluslararası

düzenlemeler. İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi, 5, 21–53. 56

Erdurmaz, 2003, 50. 57

Erendil, M. (1994). İkinci Dünya Harbi’nden sonra oluşan silah sistemlerinin taktik ve stratejiye etkileri.

Ankara:Genelkurmay Basımevi, 6. 58

Simons, L. M. (November, 2002). Weapons of mass destruction. National Geographic, 202 (5), 2-35.

25

Sinir ajanları (Tabun, Sarin, Soman, VX), kan zehirleyici (hidrojen siyanid, siyanojen

klorin, arsin), boğucu (klorin, fosgen) ya da yakıcı (hardal, levisit) kimyasal silahlar olarak

sınıflandırılması temel sınıflandırmadır. Bunların yanı sıra kusturucu ve göz yaĢartıcı

gazlar, uyuĢturucu gazlar, yangın çıkaran silahlar da bulunmaktadır. I. Dünya SavaĢı‟nda

klorin, fosgen ve hardal gazları yoğun olarak kullanılmıĢtır. Daha modern sinir gazları

(Tabun, Sarin, Soman and VX) sinir hücrelerinin birbiriyle iletiĢimini engelleyerek canlıyı

etkisiz hale getirir. Sinir ajanı vücuda girdiğinde kaslar sürekli ve istemsiz uyarılır.

Solunum yetmezliği nedeniyle kalp ve akciğerlerin çalıĢması sancılı bir Ģekilde durur ve

ölüm gerçekleĢir.

Kimyasal silahlar hedef ülkede/toplumda asker ve sivilleri saf dıĢı bırakmak, hareket

kabiliyetlerini azaltmak, bitkisel ve hayvansal besinleri zehirleyerek kullanılmaz hale

getirmek amaçlarına yönelik kullanılmak üzere tehdit unsuru olarak bulundurulabilirler.

Esasında yapımı, saklanması ve kullanılması milletlerarası antlaĢmalarla yasaklanmıĢtır.

Normal Ģartlar altında katı, sıvı ve gaz halinde bulunurlar. Vücuda ağız, burun ve boğaz,

göz, cilt, akciğerler ve sindirim sistemi yoluyla girerler. Ġklim koĢullarına bağlı olarak kısa

ve uzun süreli etki yapabilme özellikleri vardır.59

Kimyasal ajanlar taĢıma sırasında genellikle sıvıdır fakat gaz ya da aeresol60

olarak yayılır.

Bunun yanında, ağızdan alınması ya da kas ve damarlara enjekte edilmesi de mümkündür.

Katı ve sıvı kimyasal silah malzemeleri zerrecikler halinde kolayca havayla

yayılabilmektedirler. Bu tür bir zerrecik, gaz gibi solunum sistemiyle vücuda

girebilmekteyken bazı kimyasal silah malzemeleri ise derinin içine sızabilmektedir.61

Kullanım sırasında kimyasal ajanların yeterli miktarda yayılması hedefe verilecek zararın

etkinliğini artırması için zorunludur. Kimyasal ajanlar, sıcaklık, rüzgârın yönü ve Ģiddeti,

nem gibi hava Ģartlarından aĢırı derecede etkilenirler. Bu nedenle açık hava ortamında

yeterli konsantrasyonu sağlamak oldukça zordur. Kimyasal silahların kullanıldığı alan

üzerindeki etkisi, rüzgârın durumu ve çevresel koĢullara göre değiĢim göstermektedir.

Biyolojik silahlara nazaran çok daha fazla miktarlarda kullanılması gereklidir. Ancak

kimyasal silahlar; biyolojik ve radyolojik silahların aksine etkilerini çok hızlı

59

Ġnternet: Aydınkarahaliloğlu, E. (2003). Kimyasal silahlar ve korunma. Bilkent Üniversitesi Resmi Ġnternet

Sayfası. Web: http://www.bilkent.edu.tr/~bilheal/aykonu/Ay2003/January03/kimyasalsilah.htm adresinden 3

Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır. 60

Bir gaz ortamında küçük partiküllerin (sıvı veya katı) dağılması veya erimeden durmasıdır. 61

Sarıbeyoğlu, 2004, 21–53.

26

göstermektedirler. Bu silahlardan korunmanın temel Ģartı solunum sistemi ve derinin

korunmasıdır.

“Kimyasal silahlar, insan sağlığına ağır zararlar veren ya da ölümüne yol açan zararlı

bileĢiklerdir. Bu maddeler insan vücuduna daha çok solunum ve deri yoluyla alınmaktadır.

Genellikle askeri amaçlarla kullanılan bu bileĢikler sinir sisteminin felç olmasına (sinir

gazları); geçici körlük, sağırlık, felç ya da kusmaya; deride, gözlerde ağır yanıklara ya da

solunum güçlüğüne yol açar. DüĢmandan saklanmak ya da düĢmanı ĢaĢırtmak amacıyla

kullanılan sis ve yangın bombaları ile düĢmanın yerini saptamak amacıyla kullanılan

kimyasal yaprak dökücüler ve ot dökücülerde literatürde kimyasal silah olarak kabul edilir.

Kimyasal silahların etkileme Ģiddeti, maddenin cinsine, vücuda giriĢ Ģekline, miktarına,

etkilenme süresine ve kiĢinin bünyesine göre değiĢiklik gösterir. Kimyasal silahların hedef

bölgeyi etkileme oranı; sıcaklık, rüzgâr (hız ve yönü), nem oranı (yağıĢ durumu) ve arazi

Ģartları (arazi Ģekli, bitki örtüsü, toprak yapısı) gibi parametrelerden etkilenmektedir.

3.2.1. Sinir ajanları

Sarin (GB), Tabun ( GA), Soman (GD), Metilfosfafonotioik asit (VX) gibi kimyasal

ajanlar sinir ajanları içerisinde sayılmaktadır. Sinir ajanları en toksik kimyasal savaĢ

ajanları olarak bilinmektedir. Sıvı ve gaz halinde olanlar, tehlikeli ve maruz kalınma

sonrası birkaç dakika içinde ölüme neden olabilecek türdendir. Sinir ajanları kiĢinin sinir

sistemine doğrudan doğruya etki ederler. Sinir hücrelerinin hatalı sinyal göndermelerine

sebep olurlar, hayati fonksiyonları felce uğratırlar. Bu ajanların en büyük etkileri kiĢinin

iskeler sistemine, kaslarına, belli organlarına ve sinir sisteminde görülmektedir.62

Sinir ajanları gaz halinde genellikle renksiz ve tatsızdırlar. Sıvı halinde ise

kahverengidirler. Hemen hemen kokuları yoktur. Havadaki madde algılanabilme sınırına

geldiğinde ajan öldürücü etkilerini göstermiĢtir. Sıvı ve buhar iken deri ve normal

kumaĢtan kolaylıkla geçerler. Sinir gazları kalıcı olmayan G grubu sinir gazları ve daha

uzun süre kalıcılık özelliğine sahip V grubu olmak üzere iki sınıf Ģeklinde tasnif

edilmektedir.

62

Ellison D. H. (2000). Handbook of chemical and biological warfare agents. (First edition). Florida: CRC

Press LLC, 229.

27

3.2.2. Yakıcı ajanlar

Yakıcı ajanlar sülfür, arsenik, nitrojen temelli ya da sülfür-arsenik karıĢımı kimyasallardan

oluĢmaktadır. Bu anlamda Sülfür Mustard (HD), Nitrojen Mustard (HN) (hardal gazları),

Levisit (L), Fosgen oksim (CX) gibi kimyasallar yakıcı ajanlar arasında sayılmaktadır. Bu

ajanlar deri ve solunum yoluyla vücuda girmektedirler. Yakıcı gazlar hücre DNA‟sını

tahrip ederek hücre faaliyetlerini durdururlar. Hücre zehirleyici ve yapısını değiĢtirici etki

gösterirler. Buhar ve sıvı olarak kullanılan yakıcı ajan deriyi yakar, kabarcıklar oluĢturur

ve ciltte genel bir tahribata yol açar. Bu ajanlar aynı zamanda solunum sistemine saldırır ve

ciddi yıkıcı etkilere neden olabilir. Gözler bu tür ajanlara karĢı oldukça hassastır. 63

Yakıcı

ajanlar, renkleri renksizden koyu kahverengiye kadar değiĢen yağlı maddelerdir. Bu

gazların bir kısmı kokusuz olup, diğerlerinin hardal, sarımsak, sardunya gibi kokuları

bulunmaktadır. Yakıcı ajanlar etkilerini sinsice göstermektedirler. 1917 yılında ilk kez

savaĢ alanında Almanya tarafından kullanılan bu ajanlar, Ġran-Irak SavaĢı (1980-88) da

dahil olmak üzere muhtelif çatıĢmalarda kullanılmıĢlardır.64

3.2.3. Kan zehirleyici ajanlar

Hidrojen siyanür (AC) ve Siyanojen Klorür (CK) kan zehirleyici ajanlar olarak tasnif

edilmektedir. Kan zehirleyici ajanlar genellikle gaz veya buhar olarak atılır ve solunum

yoluyla vücuda girerler. Vücut hücrelerinin kandaki oksijeni kullanmalarına engel olmak

suretiyle dolaĢım ve solunum sistemlerini etkilerler. Kan zehirleyiciler renksizdirler.

Bazılarında Ģeftali çekirdeğinin bayıltıcı kokusu veya acı badem kokusu vardır. Bazıları

burnu tahriĢ edebilir. Kan zehirleyici gazı fazla teneffüs eden kiĢiler bir kaç dakika içinde

kendilerini kaybedebilir ve ölebilirler.

3.2.4. Boğucu ajanlar

Boğucu ajanlar akciğer irritanları olarak da adlandırılmaktadır. Fosgen (CG), Difosgen

(DP), Klorin (CL), Klorpikrin (PS) bu sınıfta sayılmaktadır. Bu ajanlar içerisinde en

63

Ellison, 2000, 268. 64

Ġnternet: Organization for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (Last Updated 2013). Types of

chemical agents: blister agents. Hague: OPCW Official Website.Web: http://www.opcw.org/about-chemical-

weapons/types-of-chemical-agent/blister-agents/ adresinden 8 Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır.

28

tehlikelisi Fosgen ajanıdır.65

Boğucu ajanlar, solunum yoluyla vücuda girerler. Nefes

yolları ve akciğeri tahrip etmek suretiyle solunum sistemini etkilerler. Fazla miktarda

alındığında gazla ĢiĢen akciğerler kanın serumu nedeniyle sıvı ile dolar ve oksijen eksikliği

ölüme neden olur. Çok uçucu olan bu gruptaki gazlar genellikle renksiz ve yeni biçilmiĢ

çayır, çürümüĢ saman ve mısır püskülüne benzer koku yayarlar.

3.2.5. Kapasite bozucular

Geçici olarak, akıl hastalıklarına neden olan Psikomimetikler (3-Quinuclidinil benzilat,

LSD), kimyasal toksinler, narkotik bileĢikler (örn: fentanil) ve trankilizanlar (BZ) ve

kloroasetofenon (CN), orto-klorobenilidin-malononitril (CS), dibenzoksazepine

(dibenz[b,f][1,4]oxazepine - CR) gibi göz yaĢartıcı gazlar bu sınıfta sayılmaktadır.

Kapasite bozucular; geçici olarak fizyolojik ve zihinsel etkiler veya her iki etkiyi birden

göstererek personeli aldığı görevi yapamayacak hale getiren kimyasal savaĢ maddeleridir.

Kapasite bozucu ajanlar sinir sisteminin genel düzenini bozarak ya da değiĢtirerek

etkilerini göstermektedirler. Normal kullanımda kalıcı bir yaralanmaya ya da ölüme neden

olmazlar. Ancak göz yaĢartıcıların ya da kusturucu gazların aksine etkilerini saatlerce hatta

günlerce gösterebilirler.66

Bu gazlar genellikle zerreler (aerosol) halinde bazıları da buhar

halinde atılırlar. Solunum yolu ile vücuda girerler. Kan dolaĢımını, sindirim ve sinir

sistemini etkilerler.

Kapasite bozucular, sivil halka karĢı kullanılması pek mümkün olmayan gazlardır. Ancak

askeri faaliyetlerde kullanıldığı gibi, örtülü istihbarat faaliyetlerinde de kullanılırlar. Bu

gaza maruz kalan bir kiĢide, ilk 12 saat içerisinde çevreye intibaksızlık, korku,

hareketsizlik veya gayesiz dolaĢma gibi belirtiler görülürken, 12–96 saat içerisinde hayal

ve sayıklamalar ve olağan dıĢı davranıĢlar ortaya çıkmakta ve 96 saatin sonunda normale

dönüĢ baĢlamaktadır. Bunlar kalıcı olmayan gazlar olup, pulmoner ödem ve bunun

sonucunda boğulma yaparlar.67

65

Fosgen ajanı ilk olarak John Davy tarafından 1812 yılında sentezlenmiĢtir. Kimyasal savaĢ alanındaki

ilerlemelere müteakip 1917‟de Almanya tarafından kullanılmıĢlardır. Genellikle klorin ile birlikte

kullanılmaktadır. Ġnternet: Medical management of chemical casualties handbook: pulmonary agents. (1995,

Sept. Retrieved Nov.7/2004). U.S. Army Medical Research Institute of Chemical Defense. Web:

http://www.fas.org/nuke/guide/usa/doctrine/army/mmcch/PulmAgnt.htm adresinden 9 Aralık 2014 tarihinde

alınmıĢtır. 66

Ellison, 2000, 313. 67

Sağlık Bakanlığı, 2000, 6.

29

KargaĢalık bastırıcılar; normal olarak katı halde bulunurlar, ısıtıldıklarında buharlaĢır ve

sonra yoğunlaĢıp zehirli aerosoller oluĢtururlar. Atıldığı anda beyaz veya sarı renkte

görülebilir ancak hava ile karıĢtıktan sonra genellikle renksizdirler. Yoğunluğu az olduğu

zaman bu gazların kokusu yanan donanma fiĢeklerine benzer. CN ve CS nadiren hayati

tehlikeye neden olmakta ancak burun ve göz iritasyonu, öksürük, nefes darlığı ve kusmaya

neden olabilmektedirler. Bu gazlar genel olarak ayaklanmaları ve toplumsal olayları

bastırmada kullanıldığı gibi zehirli gazların tesirlerini artırmak amacıyla zehirli gazlarla da

beraber kullanılır. Bununla birlikte kargaĢalık bastırıcı ajanların savaĢ metodu olarak

kullanımı yasaklanmıĢtır.68

3.2.6. Bitkilere, tesis ve malzemeye karĢı etkili olanlar

Bitkilere (antiplant) karĢı kullanılan kimyasal savaĢ maddeleri herbisitler ve yaprak

dökücüler (defoliant) olarak ikiye ayrılmaktadır. 2,4-D, 2,4,5-T, Kakodilik asit, Pikloram

gibi kimyasal ajanlar bitkilere karĢı kullanılabilmektedir. Herbisitler, kimyasal bileĢikler

olup, bitkilere etki etmektedirler. Bitkilerin geliĢmelerini geciktirir, durdurur, hızlandırır,

kurutur veya sarartarak yapraklarını dökebilirler. Herbisitlerin insanlara, hayvanlara karĢı

zehirliliği azdır. Yaprak dökücülerin Amerikalılar tarafından Vietnam da kullanıldığı ve

bölge halkı tarafından sarı yağmur olarak adlandırıldığı iddia edilmektedir.69

Tesis, teçhizat ve malzemeyi tahrip etmek amacıyla kullanılan, kimyasal savaĢ

maddelerine “antimateryal savaĢ maddeleri” denilmektedir. Bazı hayati öneme haiz tesis,

malzeme, elektronik cihazlar ve araçların kimyasal gazlarla kirletilmesi, onların doğrulukla

kullanılmasına imkân vermemektedir.

3.2.7. Sis ve Yangın maddeleri

Tarihin eski çağlarında bile insanlar dumanın gizleyici özelliğinden istifade etmiĢlerdir.

ÇeĢitli yöntemlerle meydana getirdikleri dumanla düĢmanlarını yanıltmıĢlardır. Özellikle

katranla karıĢtırılmıĢ ıslak saman kullanılarak gizleyici sis temin edilmiĢtir. Sis ajanları,

68

Ġnternet: Organization for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (Last Updated 2013). Types of

chemical agents: riot control agents. Hague: OPCW Official Website. Web: http://www.opcw.org/about-

chemical-weapons/types-of-chemical-agent/riot-control-agents/ adresinden 10 Aralık 2014 tarihinde

alınmıĢtır. 69

Westing, A. H. (2012). Pioneer on the environmental impact of war. (First Edition). Putney VT: Springer,

43-48.

30

sisi meydana getiren kimyasal maddelerin havadaki su buharı ile birleĢerek ıĢığı

geçirmeyen bir ortam oluĢturmasını sağlamaktadırlar. Bir sis bulutunun ömrü veya

kalıcılığı meteorolojik Ģartlara bağımlıdır. Muharebede kullanılan sisler genel olarak

gizleyici sisler, iĢaret sisleri olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sislerin bir kısmı zehirli, bir

kısmı da zehirsizdir. Zehirli sislere uzun süre maruz kalındığında boğucu etki gösterirler.

Zehirsiz sisler ise; moral bozmak ve diğer gazların teĢhisini gizlemek ve ĢaĢırtmak için

kullanılırlar. Bunların yoğun olduğu yerde uzun süre kalmak ciltte tahriĢlere ve hastalıklara

neden olabilmektedir.

Yangın maddeleri büyük yangınlar çıkarmak ve personele ve tesisata zarar vermek için

kullanılmıĢtır. Bu ajanlar içerisinde Termitler (TH), Magnezyum (MG), T-Yanabilir

Hidrokarbonlar (petrol gibi) en önemli tutuĢturuculardır.70

Alev makineleri I. Dünya

SavaĢında bir anti-personel silah olarak kullanılmıĢ, sonradan geliĢtirilmek suretiyle II.

Dünya SavaĢında kullanılmıĢtır. II. Dünya SavaĢı‟nda yangın bombaları Almanya ve

Japonya‟nın yenilmelerinde önemli rol oynamıĢtır. Yangın maddeleri sahra Ģartlarında;

binaları, sanayi tesislerini, mühimmatı ve akaryakıt depolarını vs. yakmak için

kullanılabilirler. Modern askeri yangın maddeleri; yağlı yangın maddeleri, madensel

yangın maddeleri, karıĢık (yağlı ve madensel) yangın maddeleri olmak üzere üçe

ayrılmaktadır.

3.3. Kimyasal Harp Ajanlarının Tarihsel GeliĢimi ve Silah Programları

Kimyasal harp maddelerinin kullanımı savaĢ tarihi kadar eskilere dayanmaktadır. Kimyasal

silahların geliĢmiĢ Ģekilleri antik ve klasik dönemlere ait kazılarda bulunmuĢtur. Bunun

yanı sıra M.Ö. 2000‟li yıllarda Hindistan‟daki savaĢlar esnasında zehirli gazlar

kullanıldığına dair çeĢitli kayıtlar bulunmaktadır.71

Ġngiltere Leicester Üniversitesi araĢtırmacılarından arkeolog Simon James kimyasal

silahların 2000-2500 yıllık bir tarihi olduğunu iddia etmektedir. James erken dönem

kimyasal silahlara iliĢkin kanıtlarını, M.S. 256‟daki Antik Roma kalesinde gerçekleĢen bir

70

Ġnternet: U.S. Departments of the Army, The Navy, And The Aır Force And Commandant Marıne Corps.

(1995, Dec). Treatment of chemical agent casualties and conventional military chemical injuries. FM 8-

285/NAVMED P-5041/AFJMAN 44-149/FMFM 11-11 FM 8-285/NAVMED P-5041/AFJMAN 44-149/FMFM

11-11. Washington. Web: http://www.public.navy.mil/surfor/Documents/P_5041.pdf adresinden 13 Aralık

2014 tarihinde alınmıĢtır. 71

Hersh, S. M. (1968). Chemical and biological warfare: America’s hidden arsenal. Indianapolis: The

Bobbs-Merrill Company. 3.

31

savaĢın kalıntılarına dayandırmaktadır. Kasabanın surları altından çıkarılan 20 Romalı

asker üzerinde yapılan incelemede savaĢ izlerine rastlanmadığı ve muhtemelen zehirli

gazla öldürüldükleri belirtilmiĢtir. Kaleyi aĢmaya çalıĢan Roma askerlerinin açtığı tünellere

kükürt kristalleri, zift ve katrandan oluĢan bir karıĢım püskürtülmüĢ ve bu dumanın

askerleri zehirlediği iddia edilmiĢtir.72

Kimyasal silahlarla ilgili Eski Yunan, Pers, Ġngiliz ve Roma tarihlerinde birçok kayda

rastlanmaktadır. Eski Yunanlılar kaleleri düĢürmede M.Ö. 5‟inci yy‟de ateĢi (alevi)

kullanmıĢlardır. M.Ö. 431–404 arasında gerçekleĢen Peloponez Muharebelerinde “Platea”

Ģehrinin kuĢatılmasında kükürt, zift ve odunun yanmasından çıkan zehirli gazlar

kullanılmıĢtır. M.S. 1453 yılında bir Rum tarafından bulunan ve “Rum AteĢi” adı verilen

kükürt, zift, tuz, gazyağı ve zeytinyağı karıĢımının Ġstanbul‟u kuĢatan Fatih Sultan

Mehmet‟in ordularına karĢı kullanıldığı bilinmektedir. Kuzey Amerika‟da Kızılderililerin

balık yağı ile doyurulmuĢ zehirli sarmaĢığı yakarak zehirli gaz elde ettikleri

söylenmektedir.

Kimyasal savaĢ maddelerinin bilinçli olarak yapılması ve kullanılması 19. yüzyılın

baĢlarında, kimya sanayiindeki geliĢme ile olmuĢtur. Bilimsel anlamda kimyasal savaĢ

ajanlarının ilk kullanımı 1854 yılında Kırım Muharebesi sırasında Ġngilizler tarafından

hazırlanmıĢ fakat kullanılmamıĢtır. Modern kimyasal silahların ilk nüveleri

sayabileceğimiz ve rüzgârla kolayca dağıtılabilen “klorin, klorpikrin, fosgen ve hardal

gazı” 1900‟lü yılların baĢında geliĢtirilmeye baĢlanmıĢtır. Aradan 10 yıl geçmeden topçu

mühimmatına yerleĢtirilebilen “levisit” geliĢtirilmiĢtir.

Modern kimyasal silah olarak sayabileceğimiz kimyasalların Birinci Dünya SavaĢı'nda

kullanımı standart mühimmatın kimyasal maddelerle doldurulması Ģeklinde

gerçekleĢmiĢtir. Almanlar basit olarak, klorin dolu kutuları esen rüzgâra doğru açmak

suretiyle yayılmasını sağlayarak basit bir kimyasal silah kullanma yolu keĢfetmiĢlerdir.

Bundan kısa bir süre sonra, Fransızlar fosgeni mermilerin içine koymayı baĢarmıĢlar ve bu

yöntem kimyasal silahların temel atma vasıtası haline dönüĢmüĢtür.73

Birinci Dünya SavaĢı

esnasında keĢfedilmiĢ ve yürütülmüĢ olan kimyasal savaĢın ilk konsepti vücuda deri

72

Ġnternet: Tharoor, I. (2009, Feb.) Why chemical warfare is ancient history. Time. Web:

http://www.time.com/time/world/article/0,8599,1879350,00.html#ixzz2RZQT6CHK adresinden 15 Aralık

2014 tarihinde alınmıĢtır. 73

Ġnternet: Federation of American Scientists. (2007). Chemical weapons – ıntroduction. Washington: FAS

Online, 2. Web: http://www.fas.org/nuke/intro/cw/intro.htm adresinden 01 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır.

32

yoluyla etki etmek, ikinci konsepti ise deriye ulaĢmayla birlikte koruyucu maskeye nüfuz

ederek veya onu etkisiz hale getirerek, solunum sistemini korumasız duruma düĢürmek

olmuĢtur. Ancak, kullanılan kimyasal maddenin yayılması için etkin yöntemlerin

bulunması çok önemli hale gelmiĢ, bu nedenle devletler atma vasıtalarını geliĢtirmek için

gayretlerini birleĢtirmiĢlerdir. Kimyasal silahların günümüze ulaĢan geliĢim süreci sonunda

denebilir ki, II nci Dünya SavaĢından önce kullanılan kimyasallar “klasik” kimyasal

silahlardır. Nispeten basit, endüstriyel kimyasal maddeler veya onların türevleridir.

Örneğin fosgen, gözleri tahriĢ eden ve solunum sistemini etkileyen bir maddedir, hidrojen

siyanid ise, hücrelere oksijen transferini önleyen bir maddedir ancak Ģimdi bu maddeler,

bütün dünyada iplik sanayii için akrilik polimer imalatında kullanılmaktadır.74

Birinci Dünya SavaĢı sırasında kimyasal silahlar baĢarı ile kullanılmıĢtır. SavaĢan her iki

taraf büyük çapta kimyasal silah kullanmıĢ ve sonuçta 90.000‟den fazla kiĢinin ölümü de

dâhil olmak üzere 1.300.000 kiĢinin çeĢitli biçimlerde zarar görmüĢtür.75

Birinci Dünya

SavaĢı‟nda savaĢan her iki blok da binlerce ton hardal gazı kullanmıĢlardır. Gaz saldırısına

bağlı en büyük kayıp elli bin kiĢi ile Rus cephesinde olmuĢtur. Bunun üzerine Ruslarda bu

konu üzerinde çalıĢmalar baĢlatmıĢtır. Kimyasal silahlar özellikle öldürücü olmaktan çok,

büyük lojistik, tıbbi ve personel sorunlarına yola açmıĢtır Ġlk göz yaĢartıcı gaz 1914‟te

Fransızlar tarafından kullanılmıĢtır. Mayıs 1915‟te Alman birlikleri tarafından Ruslara

karĢı 220 ton fosgen kullanılmıĢ ve sonuçta yeterli teçhizatı olmayan Ruslar büyük zayiat

vermiĢtir. Bu saldırıların Ruslara verdiği zararın boyutu tam olarak bilinemezken, Alman

birliklerinden en az 3000 askerin ölümüne neden olduğu bilinmektedir.76

1915

Ağustosunda “Ypres”te (Ġper) Almanların Fransızlara karĢı zehirli gazları kullanmaları

modern savaĢ tekniğinde yepyeni bir çığır açmıĢtır. Bu savaĢta boğucu, yakıcı, kusturucu

gazlar kullanılmıĢtır. 1917 Temmuz'unda Almanlar, sinsi bir Ģekilde deriden ve kumaĢtan

geçerek, ıstıraplı yanıklara sebep olabilen, aynı anda koruyucu maskeyi etkisiz hale

getirebilen ve kusmaya neden olan hardal gazını kullanmayı baĢarabilmiĢtir. Bu iki olay,

devletleri kimyasal teknolojilerini geliĢtirmeye zorlamıĢtır. Bazı güçlü devletler, savunma

ve saldırı konseptlerine büyük katkı sağlayabileceğini düĢündükleri kimyasal silahları

geliĢtirmekle kalmamıĢ, dönemin bir gereği olarak ittifak içinde bulunulan küçük

devletlere satma yoluna giderek, hızlı bir Ģekilde yayılmalarına da sebep olmuĢtur.

74

Erdurmaz, 2003, 51. 75

Barnaby, F. (2004). How to build a nuclear bomb and other weapons of mass destruction. (U.S. third

edition) New York: Nation Books, 55. 76

Bhushan, K., Katyal G. (2002). Nuclear, biological and chemical warfare. (First edition). New Delhi:

S.B. Nangia A.P.H. Publishing Corporation, 372.

33

Birinci Dünya SavaĢı‟ndan sonra kimyasal savaĢ tehdidi daha çok ciddiye alınmıĢ, hem

korunma ve tedavi hem de saldırı ve eğitime yönelik araĢtırmalara ağırlık verilmiĢtir. Yeni

gaz maskeleri geliĢtirilmiĢ, yağlı bezler, kauçuk teçhizat, uçak ve tanklarda gazları taĢıyıcı

sistemler üzerinde çalıĢmalar yapılmıĢtır 28 Haziran 1918‟de Amerika da Kimyasal Harp

servisi kurulmuĢtur. Mary- Lend Edgewood da kimyasal mühimmat üretimi için tesis

kurulmuĢtur. Kimyasal harp maddelerinin Rus Devriminde de kullanıldığına dair bilgiler

mevcuttur. 1920‟lerde kimyasal ajan içeren mermiler ve patlayıcılar imal edilmiĢtir.

1930‟larda uçaklardan fırlatılabilen G serisi sinir ajanları ve müteakip yıllarda füze

baĢlıkları ve püskürtme tankları üretilmiĢtir. 1930'lu yıllarda Japonlar yoğun bir kimyasal

silah programı yürütmüĢler ve zehirli kimyasal maddeleri Çinliler üzerinde denemiĢlerdir.

Almanlar 1930‟ların sonunda ayda 12,000 ton üretim kapasitesine sahip fabrikalar kurarak,

on binlerce ton tabun, sarin ve soman sinir gazlarını üretmiĢlerdir. Ġttifak devletlerinin

Almanya‟nın muazzam kimyasal silah stokunu keĢfetmeleri sonucunda, Almanlara nazaran

daha az geliĢmiĢ olan kimyasal endüstrilerini geliĢtirmek maksadıyla, kendi aralarında

baĢlattıkları bilgi alıĢveriĢi ve dayanıĢma süreci neticesinde bir daha engellenmemek üzere

bu silahların geliĢtirilmesi baĢlatılmıĢtır. Fransa ve Ġngiltere bu geliĢim sürecinin öncüsü

olmuĢ, iĢgal altında bulunan ve bulunmayan ittifak devletlerine bol miktarda kimyasal silah

bağıĢlamıĢlardır.

1925 yılında 42 ülke tarafından imzalanan Cenevre Protokolü ile kimyasal harp

maddelerinin kullanımı yasaklanmıĢ olmasına rağmen 1936-1937 de Ġtalyan'lar HabeĢistan

harbinde defalarca, sivil halk da dahil, hardal gazı (HD) kullanmıĢlardır. Japonya;

Mançurya'da 800 den fazla gaz saldırısında bulunmuĢtur. Cenevre protokolünün

imzalanmasından 11 yıl sonra 1936 da Ġtalyanların HabeĢistan‟a zehirli gaz kullandıklarına

bütün dünya Ģahit olmuĢtur.

Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında birçok yeni kimyasal silah geliĢtirilmiĢtir. Almanlar

tarafından sinir gazlarının ilk örnekleri bu dönemde üretilmiĢtir. SavaĢ sırasında büyük

sinir gazları stokları meydana getiren Almanlar bunları kullanmaktan çekinmiĢler ve bu

gaz stokları savaĢ sonunda müttefiklerin eline geçmiĢtir. 1950'li yıllarda Amerikalılar ve

Ruslar tarafından Ġkinci Dünya harbi sonrası Almanya'dan ele geçirilen sinir gazları

34

yoğunlaĢtırılarak VX kalıcı sinir gazı Amerikalılar, VR-55 ve goman ise Ruslar tarafından

üretilmiĢtir.77

1963–1967 Yemen savaĢında diğer gazlar ile birlikte hardal gazı da kullanılmıĢ, fakat bu

durum uzun süre kamuoyundan saklanmıĢtır. 1968'de kimyasal harp maddesi üretimini

durdurduğunu açıklamasına rağmen ABD; Vietnam'da kargaĢa bastırıcı gazları ve

herbisitleri kullanmıĢtır. 1970 lerde Laos, Kamboçya, Vietnam ve Afganistan‟da kimyasal

silah kullanım iddiaları oldukça uzun süre gündemi meĢgul etmiĢtir.78

Irak, 1980-88 Ġran –

Irak SavaĢı‟nda Ġran birlikleriyle, 1988 yılında Kürt sivillere karsı kimyasal silah kullanmıĢ

ve binlerce kiĢinin ölümüne sebep olmuĢtur.79

Tüm bu geliĢmeler silahsızlanma

çalıĢmalarını hızlandırmıĢ; Ocak 1989‟da Paris Konferansı yapılmıĢtır. BirleĢmiĢ Milletler

Silahsızlanma Konferansı Kimyasal Silahlar ÇalıĢma Grubu‟nca hazırlanan taslak

Kimyasal Silahlar SözleĢmesi 1992 de kabul edilerek 3 Ocak 1993 te imzaya açılmıĢtır.

Kimyasal Silahlar SözleĢmesine kadar geçen sürede ve sonrası dönemde yaklaĢık 20

devletin kimyasal silah programı bulunduğu tahmin edilmektedir. Bahse konu SözleĢme‟ye

taraf ABD, Arnavutluk, Çin, Hindistan, Ġran, Japonya, Libya, Pakistan, Rusya, Myanmar

(Burma), Sırbistan, Sudan, Suriye Vietnam gibi ülkeler kimyasal silah programı

yürüttüklerini kabul etmiĢlerdir. Aynı zamanda SözleĢme‟ye taraf olmayan Ġsrail, Kuzey

Kore, Mısır ve Tayvan‟ın da kimyasal silah programına sahip oldukları

değerlendirilmektedir.

4. BĠYOLOJĠK SĠLAHLAR

Biyolojik savaĢ, “tersine kamu sağlığı80

” olarak adlandırılmaktadır. Çünkü insanları,

hayvanları ve bitkileri öldürme ya da tesisata zarar verme maksadıyla hastalıkların ve

doğal zehirlerin kasti olarak kullanıldığı bir süreç vardır. Bakteriler, riketsiyalar, funguslar,

virüsler ve bunlardan üretilen toksinler potansiyel biyolojik silah ajanı olarak

77

Erdurmaz, 2003, 51. 78

Croddy, E. A., Wirtz, J. J., Larsen, J.A. (Editors). (2005). Weapons of mass destruction, volume 1:

chemical and biological weapons, an encyclopedia of worldwide policy, technology, and history. California:

Library of Congress Cataloging-in-Publiction-Data, 165. 79

Haugen, D. M. (2001). At issue series: biological and chemical weapons. (Second Edition). San Diego:

Greenhaven Press, 13, 98. 80

Cohen, H. W., Gould R.M., Sidel V. W. Bioterrorism ınitiatives: public health in reverse? (1999, Nov.).

American Journal of Public Health, 89 (11), 1629–1631.

35

kullanabilmektedir. Biyo-ajanların ve toksinlerin yaratabileceği yıkım, bu silahların askeri

olarak kullanımına neden olmuĢtur.

Biyolojik silahlar sadece insanlara karĢı değil, askeri hedeflere, hayvanlara, tahıllara karĢı

da kullanılabilirler. Örneğin, denizlere petrol döküldüğü zaman temizlemek için kullanılan

bir bakteri, askeri yakıt depolarına karĢı kullanıldığı takdirde, o yakıt depolarını çok çabuk

Ģekilde bitirebilir. Biyolojik silahlar doğada hâlihazırda canlılarda bulunan zehirlerin, virüs

ve bakterilerin çoğaltılarak silah haline getirilmesi ile elde edilmektedir. Böylece hem

askeri hedeflere hem de sivil halkı ve yaĢam alanlarına verebileceği tahribat nedeniyle

biyolojik silahlar çok tehlikelidir.81

Biyolojik silahlar mikroorganizmaların82

patojenik83

etkileri ile çalıĢmaktadır. Patojenik

mikroorganizmaların milyonlarcası küçük bir paket oluĢturmakta ve bunları kullanmaya

kararlı kiĢi hiçbir güvenlik önlemine yakalanmadan rahatça dolaĢabilmektedir. Biyolojik

silah programlarına konu olan birçok biyo-ajan ve bunlardan kaynaklı hastalıklar, zaten

doğal olarak dünyamızda bulunmaktadır. Bu nedenle biyolojik savaĢta kullanılabilecek

etkenlerin topraktan, insandan veya hayvanlardan elde edilmesi ya da üretimi zor değildir.

Bunun yanı sıra bu ajanların dünyadaki 54 kültür koleksiyonu merkezinin birinden satın

alınması mümkündür.84

ÇeĢitli fırlatma ya da ortama yayma vasıtaları kullanılarak hedef

bölgeye saçılan biyolojik silahlar insan vücudu gibi uygun bir ortam bulduklarında

çoğalmaya baĢlamaktadır. Biyolojik silahların uygun çevresel Ģartlarda çoğalma özelliği

diğer kitle imha silahlarının hiçbirinde mevcut değildir.

Biyolojik ajanlar çift kullanıma (dual-use) yatkın ajanlardır. Kendiliğinden oluĢan

hastalıklarla mücadele etmek için mikroorganizmalardan üretilen aĢılar gibi kasıtlı olarak

bir hastalığın ortaya çıkarılması ve yayılması da mümkündür. Yasal medikal, tarımsal,

endüstriyel amaçlarla kullanılan biyolojik materyal ve ekipmanlar küçük tesislerde örtülü

81

Kibaroğlu, 2002, 3. 82

Mikroorganizma; gözle görülmeyecek kadar çok küçük hayvan veya nebata verilen isimdir.

Mikroorganizmalar mikron veya milimikron büyüklüğünde ve hatta daha küçük boyda olabilirler. (Mikron:

1/1.000 mm. Milimikron: 1/1.000.000 mm). 83

Patojen; hastalığa neden olan her türlü organizma ve madde için kullanılmaktadır. 84

Ġnternet: Bal, Ç. (2004). Biyolojik silahlar. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikrobiyoloji ABD, 1. Web:

http://www.biyolojidunyasi.com/Biyolojik%20_Silahlar.pdf.

36

olarak biyolojik silah programlarında kullanılabilmektedir.85

Biyolojik savunma

mekanizmaları için üretilen mikroorganizmaların saldırı amaçlı kullanılıp

kullanılmayacağını denetlemek çok zor bir eylemdir. Biyo-silahların mikroskobik

boyutlarda olması ve inkübasyon (kuluçka) süreci sonunda etkili olması gibi nedenlerle bu

silahlara maruz kalanlar semptomlar ortaya çıkana kadar hedef olduklarının farkına

varamamakta ve bu silahları kullanan için hedef bölgeyi rahatça terk etme fırsatı ortaya

çıkmaktadır.

Biyolojik silahların yayılmasına iliĢkin endiĢe, bu silahların maliyetinin düĢük etkilerinin

yüksek olmasından kaynaklanmaktadır. Biyolojik silahların maliyetlerinin çok düĢük

olması nedeniyle bu silahlar “Fakir Devletlerin Atom Bombası”86

olarak

anılmaktadır.1969‟daki BM raporuna göre bir kilometrekarelik bir alanda konvansiyonel

silah kullanımı 2000 dolar, nükleer silah kullanımı 800 dolar, kimyasal sinir gazları

kullanımı 600 dolar, biyolojik silah kullanımı ise yalnızca 1 dolarlık bir bütçe

gerektirmektedir.87

Bu düĢük maliyete karĢın örneğin, 1977 yılından beri kesin olarak kökü

kurutulan çiçek hastalığı virüsünün laboratuvar örneklerini çalıp birkaç kiĢiye bulaĢmasını

sağlayan biri, on iki ay içinde tüm dünyada seksen milyon insanın ölümüne yol

açabilecektir. Kaldı ki gerçekte de, çiçek hastalığı virüsüne karĢı koruyucu aĢı stoku tüm

dünya nüfusuna yetecek miktarda olmayıp böyle bir senaryonun gerçekleĢmesi durumunda

dünya nüfusunun yaklaĢık yüzde otuzu tamamen korunmasız kalıp ölebilecektir.88

Biyolojik silahlara sahip devletlerin ekonomik ve askeri açılardan ciddi kazanım elde

ettiklerini söylemek güçtür. Ancak özellikle birçok devlet güvenilir ve etkin stratejik

caydırıcılığı bulunan nükleer silahları tamamlayıcı bir unsur olarak ellerinde

bulundurulmuĢlardır. Bunun yanı sıra nükleer silaha sahip olacak bilgi birikimi ve

teknolojik imkânları olmayan otoriter yönetime sahip devletler de bu silahları bir emniyet

unsuru olarak görmüĢler ve stoklamıĢlardır.

85

Ġnternet: Kerr, P. K. (2008, Feb). Nuclear, biological, and chemical weapons and missiles: status and

trends. CRS Report for Congress, 15. Web: http://www.fas.org/sgp/crs/nuke/RL30699.pdf adresinden 17

Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır. 86

Ġnternet: U.S. Congress: Office of Technology Assessment. (1993, Dec). Technologies underlying weapons

of mass destruction, OTA-BP-ISC-115,Washington, DC: U.S. Government Printing Office, 171. Web:

http://ota.fas.org/reports/9344.pdf adresinden 20 Aralık 2015 tarihinde alınmıĢtır. 87

Douglass, J. D., Livingstone N. C. (1987). America the Vulnerable: The Threat of Chemical and

Biological Warfare. (First Edition). Lexington, MA: Lexington Books, 16. 88

Garret, L. (January/February 2001). The Nightmare of bioterrorism. Foreign Affairs, 80(1), 80–81.

37

4.1. Biyolojik Silahlara ĠliĢkin Kavramsal Çerçeve

Biyolojik silahlar; on yıllar boyunca bakteriyolojik silahlar olarak anılmıĢtır.

Bakteriyolojik terimi yalnızca bakterilerden kaynaklı silahları incelemiĢ; virüsler ve

funguslar kapsama dâhil edilmemiĢtir. Biyolojik silah kavramı ise yeni geliĢen bir kavram

olup bakteriler, virüsler, funguslar ve toksinleri de içermektedir. ABD Merkezli Hastalık

Kontrol ve Önleme Merkezi (Centers for Disease Control and Prevention - CDC) ve

uzmanların ortak kanaatlerine göre çiçek, Ģarbon, tularemi, hemorojik ateĢ etkenleri ve

botulinum toksini en önemli ve potansiyel kullanıma en yatkın biyolojik silahlardır.89

10

Nisan 1972 tarihli Bakteriyolojik (Biyolojik) ve Zehirleyici Silahların GeliĢtirilmesi,

Yapımı ve Stoklanmasının Yasaklanması ve Bunların Ġmhasına ĠliĢkin SözleĢme'nin

(Biyolojik Silahlar SözleĢmesi - BTWC) birinci maddesine göre ise; "hiç bir surette elde

bulundurulmayacak unsurlar, her türlü mikroplu etkenler, diğer biyolojik elemanlar veya

menĢei ve üretim yöntemi ve çeĢitleri ne olursa olsun toksinlerin önleyici, koruyucu ve

diğer barıĢçı gayeler için gerekli olduğunu doğrulamayan miktarları ile bu çeĢit etken ve

toksinlerin dostça olmayan amaçlarla veya silahlı çatıĢmalarda kullanılmasına yarayan

silah, teçhizat ve atıĢ araçlarıdır."

Biyolojik silahlar, her tür canlı organizmadan elde edilen ve insanlar, hayvanlar ve

bitkilerin organizmalarında çoğalmak suretiyle hasta edici ya da öldürücü etki yapan

silahlardır.90

Bir baĢka tanımla biyolojik silahlar düĢmanın savaĢma yeteneğini doğrudan

ya da dolayı olarak azaltmak amacıyla virüslerin, bakterilerin ya da toksinlerin kasıtlı bir

Ģekilde insanların bulunduğu ortama yayılmasını sağlayacak düzeneklerdir. Ġnsan, hayvan

ve bitkilerde ölüm veya zarar meydana getirmek, malzemeyi hasara uğratmak amacıyla

mikroorganizmaların veya bunların toksinlerinin kasten kullanılmasına ise biyolojik savaĢ

denilmektedir.

Biyolojik harp maddeleri bulaĢıcı, zehirli ve hayatta kalma yetenekleri türlerine ve çevre

koĢullarına göre değiĢebilen mikrobiyolojik özelliklere sahiptir. Mikroorganizmaların ya

da bunların toksinlerinin biyolojik silaha dönüĢtürülebilmesi için; düĢük maliyetli,

üretimleri ve kamuflajları kolay, kuluçka devreleri kısa, hastalık yapma yetenekleri

89

Osterholm, M. T. (2001). Bioterrorism: a real modern threat. W. M Scheld., W. A. Craig, J. M. Hughes

(eds), Emerging Infections 5, Washington: ASM Press, 213. 90

Rauch, E. (2000). Biologieal warfare, Encyclopedia, III, 45, naklen Pazarcı, H. (2000). Uluslararası Hukuk

Dersleri, (IV. Baskı) Ankara: Turhan Kitabevi, 214.

38

yüksek, dıĢ Ģartlara dayanıklı, kolay depolanabilir, teĢhis ve tedavileri güç, retroaktivite

tehlikesi önlenmiĢ olmalı ve az miktarı büyük kitleleri etkileyebilmelidir.

4.2. Biyolojik Harp Maddelerinin Sınıflandırılması ve Etkileri

Biyolojik unsurların silah haline dönüĢtürülmesi, kimyasal silahların aksine daha zor ve

tehlikelidir. Bu aĢamaların son derece titiz ve üstün teknolojik imkânlar ve ortamlar

kullanılarak geçilmesi Ģarttır. Biyolojik silahların etkilerinin kontrolü de oldukça kısıtlıdır

ve özellikle meteorolojik Ģartların beklenmeyen Ģekilde değiĢmesi son derece farklı

sonuçlara yol açabilir. Biyolojik silahlar kimyasal silahlara oranla çok daha az miktarlarda

kullanılırlar ancak daha ciddi ve çok sayıda ölümlere yol açabilirler.91

Biyolojik harp

maddeleri mikrobiyoloji yönünden; patojenler (bakteriler,92

virüsler,93

riketsiyalar,94

klamidyalar,95

funguslar96

) ve toksinler97

olarak tasnif edilmektedir. 10 milyon dolardan az

bir yatırımla kurulacak bir tesiste harp türü bakteri, virüs ve biyolojik zehirleri kasıtlı

kullanarak çok sayıda insanı hastalık, virüs salgını ve zehirleme yoluyla öldürülebilir ya da

uzun süre iĢ göremez hale getirebilirler.

Patojen biyolojik harp maddesi vücuda alındığında; ateĢ, halsizlik, kusma, ishal, solunum

güçlüğü ve devam eden süreçte hızlı kilo kaybı belirtileri ortaya çıkmaktadır. Solunum

yolu ile oluĢan enfeksiyonlarda ölüm sebebi çoğu zaman akciğer ödemidir. Patojen

etkenlerin yol açtığı hastalıkların tedavileri güç ve pahalıdır. BağıĢlık sistemini hedef alan

silahlar bağıĢıklığı oluĢturan hücreleri etkiler. Bu nedenle bunlara karĢı geliĢtirilen aĢılarla

yeterli koruma sağlanamamaktadır. Patojen biyolojik harp maddelerinin kısa sürede

etkisini göstermesi için bu maddeler aerosol hale getirilmektedir. Patojen ajanların

arazideki kalıcılığı saatlerden günlere kadar (spor ve kapsül formunda olanlar yıllarca)

kalabilir. Toksinlerin kalıcılığı birkaç günden haftalara kadar değiĢiklik gösterebilir.

91

Kibaroğlu, 2003, 122-142. 92

Bakteriler; tek hücreli, serbest yaĢayabilen ve basit bölünme ile üreyen organizmalardır. 93

Virüsler ya RNA ya da DNA olmak üzere genetik malzeme içeren ev bir hücreden diğerine geçiĢini

kolaylaĢtıran bir koruyucu kabuğa sahip, içlerinde yaĢayabilecekleri canlı organizmalara ihtiyaç duyan çok

küçük canlılardır. 94

Riketsiyalar; hem bakterilerin hem virüslerin özelliklerini taĢıyan mikroorganizmalardır. Bit, pire ve

kenelerle bulaĢırlar. 95

Klamidyalar; kendi enerji kaynaklarını üretemedikleri için hücre içinde yaĢayan parazitlerdir. 96

Funguslar (Mantarlar); Fotosentez yapamayan, oksijensiz büyüme yeteneğine sahip ve çürüyen bitkilerden

beslenen ilkel organizmalardır. 97

Toksinler (Zehirler); suni kimyasal madde zehirlerden farklı olarak insanlarda ve hayvanlarda kötü klinik

etkilere yol açan canlı organizmalardır.

39

Toksinler kaynaklarına göre gruplandırıldıklarında; Anthrax, Botulinum, Tetanos, Difteri

Kolera, Shigella, Dizanteri toksinleri ve Alfatoksin “mikroorganizma kaynaklı toksinler”

olarak sınıflandırılabilirler. Çizgili-çıngıraklı-kobra-deniz yılanları, kurbağa, yumuĢak

deniz mercanı, deniz kabuğu zehirleri “hayvan kaynaklı toksinler” grubunda sayılırken;

deniz yosunu, mavi yeĢil su yosunu zehirleri “bitki kaynaklı toksinler” olarak

sınıflandırılmaktadır. Toksinler zehirleyici özelliklerine göre Nörotoksinler (sinir zehirleri)

ve Sitotoksinler (hücre zehirleri) olarak iki grupta tasnif edilebilmektedir. Nörotoksinlerin

etkileri kimyasal harp maddelerinden sinir gazlarına benzemektedir. Ancak Anthraks

(Ģarbon) ve Botulinum toksinleri en güçlü kimyasal silahlardan sayılan VX sinir gazından

daha tehlikelidir.

Biyolojik harp maddeleri hedeflerine göre; “insanlara karĢı kullanılan”, “hayvanlara karĢı

kullanılan”, “bitkilere karĢı kullanılan”, “teçhizata karĢı kullanılan” biyolojik maddeler

olarak da sınıflandırılmaktadır. Bakteri kaynaklı anthrax (Ģarbon), veba, tularemi, kolera,

tifo, brusella, kızıl, bel soğukluğu, difteri, tüberküloz, tetanos, çeĢitli zatürreler ve dizanteri

gibi hastalıklar; virüs kaynaklı salgın grip, çocuk felci, kuduz, kara sarılık, kabakulak,

kızamık, çiçek hastalığı, ebola kanamalı ateĢi, marburg hastalığı etkeni gibi hastalıklar;

klamidya kaynaklı tifüs, lekeli humma, q humması gibi rikersiyalardan kaynaklı

hastalıklar; psittakoz, trahom gibi hastalıklar; fungus kaynaklı koksidioidomikosis,

histoplasmosis, nokardiosis gibi hastalıklar biyolojik harp maddesi olarak insanlara karĢı

kullanılabilmektedirler.

Ruam, Ģarbon, Ģap, kuduz, veba, kolera, humma, tularemi, Newcastle hastalığı hayvanlara

karĢı kullanılabilecek biyolojik silah türlerindendir. Bunlar insanların en çok yararlandığı

at, sığır, koyun, keçi ve kümes hayvanlarına karĢı kullanılmaktadır. ġarbon, veba, kuduz,

humma, tularemi gibi hastalıklar önce hayvanlarda görülmekte ve sonrasında insanlara

bulaĢmaktadır. Bitkilere karĢı ise hububatta Ģap, küf, pas hastalığı, pirinç patlaması, tütün

mozaik hastalığı, Ģeker pancarı yaprakları kıvırcık hastalığı, patates çürümesi, yonca

solgunluğu, bazı ürünlerde güney samı hatsallıkları ve haĢereler biyolojik silah olarak

kullanılabilirler. Son olarak teçhizata karĢı kullanılabilen funguslar (Mantarlar); binalara,

kauçuktan yapılmıĢ maddelere, deri iĢlerine ve giyecek maddelerine karĢı zararlıdır. Bazı

bakteriler yakıt ve petrol hatlarını tıkayabilecek artıklar meydana getirebilirken, metallerde

delikler açılmasına olanak verecek kadar yüksek asitli bileĢimler üretilebilmektedir.

40

Biyolojik silahlar; geniĢ alanlara etki edebilen (Rüzgâr altı istikametinde 500 km‟ye kadar

çıkabilir.), hava Ģartlarından (güneĢ ıĢığı, havadaki nem oranı, rüzgâr vs.) etkilenen,

kuluçka süreleri değiĢebilen, yapımı kolay ancak tahrip gücü düĢük, kaynağının tespiti zor,

öldürücü etkiye sahip olabilen özellikler ihtiva etmektedirler. Biyolojik silahlar düĢman

orduları ya da sivillerin yararlandığı su kaynaklarına, tahıllara, çiftlik hayvanlarına veya

yiyecek stoklarına karıĢtırılarak kolayca kullanılabilirler.98

Özellikle istihbarat

kaynaklarının yetersizliği ve böyle bir tehdit beklentisi eksikliğinde o an için

kullanıldığının anlaĢılması çok güç olan biyolojik silahların kullanımı çok ciddi sonuçlara

yol açar.99

Bazı uzmanlar, biyolojik silahların potansiyel olarak en tahrip edici kitle imha

silahları olduklarını düĢünürken, bazıları ise bunları yaymanın çok kolay olmadığı

düĢüncesinden yola çıkarak (örneğin çoğu bakterinin oksijen veya güneĢ ıĢığıyla temas

ettiğinde henüz insan bedenine ulaĢamadan ölmesi veya bomba ve roket atarak dağıtıldığı

sırada ölmeleri) bu silahların bir tehdit teĢkil etmesinin gerçek olmaktan çok teorik

olduğunu vurgulamıĢlardır.100

Biyolojik harp maddeleri solunum sistemi, sindirim sistemi, deri, tenasül ya da göz

konjiktivaları yoluyla vücuda girebilmektedir. Bu maddelerin vücuda giriĢ yollarına göre

tehlike oranı artar. Örneğin; Ģarbon hastalığı mikrobu, deri yolu ile alınırsa ölüm oranı %5–

20, solunum yolu ile alınırsa ölüm oranı % 99 olup; veba mikrobunda deri yoluyla

bulaĢtığında ölüm oranı % 20-30, solunum yolu ile bulaĢtığında ise % 95‟tir. Tüberküloz

basilleri ise; solunum yolu ile akciğerlere girince verem hastalığı, sindirim yolu ile alınırsa

bağırsakta bağırsak hastalığına neden olmaktadır.

Biyolojik silahın etkilerinin görülmesi daha geç olduğu için taktik/askeri açıdan kullanımı

oldukça kısıtlıdır. Biyolojik silahların tesirleri bir kaç gün içinde görülebileceği gibi, bir

kaç yıl sonra ortaya çıkabilen ölümlere de sebep olabilir. Örneğin “aflatoksin” adlı

biyolojik silahın, maruz kalan kitlelerde uzun yılar sonra ölümcül karaciğer kanserine yol

açtığı iddia edilmektedir.101

Biyolojik silahların özellikle barıĢ zamanlarında bile tahıl

ürünlerine ve bazı petrol türevlerine yönelik olarak da etkili bir biçimde kullanılabilmeleri

mümkündür. Deniz kazaları sonucu çevreye yayılan petrol ürünlerini temizlemek amacıyla

98

Sarıbeyoğlu, 2004, 21–53. 99

Kibaroğlu, 2002, 4 100

Ġnternet: Answers key questions about biological warfare. (25 July, 2001). BBC News Online. Web:

http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/americas/1456414.stm adresinden 29 Aralık 2014 tarihinde alınmıĢtır. 101

Özkaya,

ġ., Temiz,

A. (2003). Aflatoksinler: kimyasal yapıları, toksisiteleri ve detoksifikasyonları. Orlab

On-Line Mikrobiyoloji. 1 (1). 1-21.

41

geliĢtirilmiĢ olan bir bakteri türü, askeri yakıt depolarına yönelik kullanıldığı takdirde çok

kısa sürede yakıtı büyük oranda tüketebilir ya da kullanılmaz bir duruma getirebilir.

Tonlarca yakıt için birkaç gram söz konusu bakteriden kullanılması etkili olabilmektedir.

Bu gibi etkileri sebebiyle biyolojik silahların uzun vadeli amaçlar çerçevesinde

askeri/stratejik kullanımları da mümkündür.102

BirleĢmiĢ Milletler, Dünya Sağlık Örgütü, NATO ve Biyolojik Silahlar Konvansiyonu‟na

göre; 43 mikroorganizma (15 bakteri, 24 virüs, 2 mantar, 2 parazit) biyolojik silah haline

getirilebilme özelliğe sahiptir. Bunlar arasında en büyük tehdidi, Ģarbon,103

çiçek,104

veba105

etkenleri ile botulinum toksini106

oluĢturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün 1970

yılında hazırladığı bir rapora göre; 500.000 nüfuslu bir bölgeye bir uçak vasıtasıyla, rüzgâr

yönünde 2 km‟lik bir mesafeden, sprey haline getirilmiĢ 50 kg. Ģarbonun serpilmesi

durumunda yaklaĢık 220.000 kiĢiyi öldüreceği veya saf dıĢı bırakacağı tahmin edilmiĢtir.

Eğer aynı Ģartlarda Ģarbon yerine “tularemi” kullanılırsa, bu rakamın 155.000 kadar olacağı

değerlendirilmiĢtir.107

102

Kibaroğlu, 2003, 122-142. 103

ġarbon hastalığı Anthraks basilinin (Bacillus anthracis) neden olduğu, çoğunlukla otçul hayvanlarda

görülen bir hastalıktır. Ġnsanlar hayvanları veya hayvansal ürünleri tüketerek hayvanlarda görülen bu doğal

hastalığa doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalabilirler. ġarbon basili spor oluĢturma özelliği sonucu

dezenfektanlara, ısı ve nem değiĢikliklerine direnebilir; bu nedenle dıĢ ortamda uzun yıllar canlı kalabilir.

ġarbon hastalığı saldırgan biyolojik silah programlarına konu olabilmektedir. Biyolojik silah olarak Ģarbon

basili, dayanıklı olan spor Ģekliyle kullanılmakta ve hedef kitlelerin sporları solunum yoluyla alması

sağlanmaktadır. Kuluçka süresi 4-6 gün arasında değiĢmektedir. Hemoraji, ödem, nekroz ile seyreden tabloda

ateĢ yükselir, solunum zorluğu, siyanoz, hipotansiyon, Ģok, genellikle menenjit ve 36 saat içinde ölüm

görülebilir. Mortalite çok yüksektir. Bir gramın milyonda biri kadar Ģarbon basilinin solunum yolundan

alınması o kiĢinin ölümüne yol açabilir. World Health Organisation. (2008). Anthrax in humans and animals.

(4th edition). Geneva: WHO Press, 1-4. 104

Çiçek hastalığı, Variola Major virüsünün sebep olduğu ciddi bir hastalıktır. Bu hastalığın ölüme sebebiyet

verme oranı (mortalite) %30 civarındadır. Ġnfektif doz 10–100 mikroorganizma gibi çok düĢük olduğu için

bulaĢıcılığı çok yüksektir. BulaĢma solunum yolundan veya lezyon teması ile gerçekleĢir. Ġnkübasyon süresi

bir-iki haftadır. Son vakalar Somali‟de görülmüĢ ve 1977‟de çiçek infeksiyonunun dünyadan eradike edildiği

ve doğrulanmıĢ çiçek hastalığına iliĢkin baĢvurulara 1000 dolar ödül verileceği açıklanmıĢtır. 1980‟de WHO

çiçek aĢısını resmi uygulamadan kaldırmıĢtır. Shors T. (2013). Understanding viruses. (Second edition)

Burlington MA: Jones&Bartel Learning Books, 425,426. 105

Veba etkeni Yestina Pestis bakterisidir. Hava yoluyla yayılır. Fareler ve pirelerden bulaĢır. Vücuda giren

bakteriler lenf düğümlerine yerleĢirler. Kana yayılıp, damar-içi pıhtılaĢmaya sebep olur. 1-6 gün içinde

ortaya çıkan baĢ ağrısı, yüksek ateĢ sonrası gelen ani Ģokla kalp durur. 106

Botulinum; spor oluĢturan “Clostridium” türleri tarafından üretilen bir toksin olup sinirler üzerinde etki

göstermektedir. Solunum ve yiyecekler yoluyla bulaĢabilir. Belirtiler 6 saat 2 hafta arasında değiĢmektedir.

Kısmi felçlerle baĢlayan hastalık boğazdaki kasları eriterek solunumu durdurur ve ölüm gerçekleĢir. 107

Christopher, G., Cieslak T.J., Pavlin J.A., Eitzen E.M. (2001). Biological warfare: a historical perspective.

In J. Lederberg (Ed.), Biological weapons: limiting the threat. Forth Printing. Cambridge, MA: Belfer

Center for Science and International Affairs Publication, 17-37..

42

4.3. Biyolojik Harp Etkenlerinin Tarihsel GeliĢimi ve Silah Programları

Biyolojik silahların tarihi mikroorganizmaların ve zehirlerin keĢfine kadar dayandırılabilir.

Antik Yunan mitlerinde geçen Herkül‟ün, yılanbaĢlı Hydra canavarının zehriyle zehirli ok

yaptığı efsanesi Batı edebiyatında zehirli silahlara referans yapan en eski hikâyelerdendir.

Homer‟in epik destanları Ġlyada ve Odessada geçen efsanevi Truva SavaĢı‟nda her iki

tarafın da zehirli oklar kullandığı belirtilmektedir.108

Tarih boyunca Avrupa‟da yapılan irili

ufaklı tüm savaĢlarda mikroorganizmalardan kaynaklı hastalıklar Ģehirleri, kaleleri

kuĢatılmasında ve gıda ile su kaynaklarının kirletilmesinde kullanılmıĢtır. Bunların yanı

sıra modern öncesi dönemde hayvan ve bitkilerden elde edilen zehirlere bulanmıĢ oklar

kullanılmıĢtır.

Biyolojik Harp Maddelerinin (BHM) en ilkel kullanımı M.Ö. VI. yüzyıla kadar dayanır.

Asurlular bu yüzyılda düĢmanın su kaynaklarını zehirlemek için Ryn Ergot

(çavdarmahmuzu) kullanmıĢlardır. Aynı dönem içerisinde müshil bitkisinin ve zehirli

hayvanların biyolojik savaĢ amacıyla kullanıldığı bilinmektedir. M.Ö.184‟te Kartaca kralı

Hannibal, Yunan kralı Eumenes‟le yaptığı savaĢta, gemi güvertelerine içi yılanla dolu

testiler atmıĢ, savaĢı kazanmıĢtır.

Biyolojik silahların modern öncesi dönemlerde ilk askeri kullanımına, bugünkü Ukrayna

(Feodosia) sınırlarında kalan 1346‟daki Kaffa kuĢatmasında rastlamaktayız. Tatarlar vebalı

cesetleri mancınıklarla Ģehre fırlatma kararı almıĢlar ve kale duvarlarından atılan cesetler

Ģehirde veba salgınına neden olmuĢtur. Kaffa halkının çoğu bu olaydan zarar görmüĢ ve

sağ kalanlar denizyoluyla kaçmıĢlardır. Bu kaçıĢ sırasında vebalı hastaların bulunması

Avrupa‟da yaygın bir veba salgınını baĢlatmıĢtır. 14. yy boyunca vebaya neden olan veba

etkeni “yersina pestis” organizması Karadeniz bölgesinde ve Avrupa‟da yoğun bir

popülâsyona sahip fareler nedeniyle yayılmıĢtır. 1300‟lerde “Kara Ölüm” adıyla anılan

veba 1600‟lere gelindiğinde Avrupa nüfusunun neredeyse % 75‟ini yok etmiĢtir.109

Osmanlı Ġmparatorluğu‟na da sirayet eden hastalık hanedan üyelerini bile etkileyen

ölümlere sebep olmuĢtur.

108

Mayor, A. (2003/ rev ed with new introduction 2009). Greek fire, poison arrows & scorpion bombs:

biological and chemical warfare in the Ancient World. (Second edition). Lewiston NY: Overlook-

Duckworth, 50-53. 109

Scientific American-Foreword by Brown. J. (2002). Understanding germ warfare. (First ebook edition).

New York: Warner Books, 1 (Foreword).

43

1495‟te Ġspanyollar tarafından Napoli‟de Fransızlara lepralı hasta kanı ile karıĢtırılmıĢ

Ģaraplar verilmiĢ ve hastalık bulaĢtırılmıĢtır. 16‟ncı yüzyılın sonlarında Avrupalılar,

özellikle de Ġspanyollar, Amerikan yerlilerinden kurtulmak için biyolojik silah olarak

tanımlanabilecek çiçek ve kızamık virüslerinin bulaĢtırılmıĢ olduğu battaniyeleri iyi niyet

gösterisi olarak dağıtmıĢlardır. Bu yöntemi, Amerikan yerlilerine karĢı kullanma

yaklaĢımını 1763 yılındaki Pontiac Ayaklanması esnasında Ġngilizler de benimsemiĢtir.

Ġngilizler 1754-1763 Fransa ve Hindistan‟daki savaĢlarda çiçek hastalığı bulaĢtırılmıĢ

battaniyeler kullanmıĢlardır. 1862 Amerikan Ġç SavaĢı sırasında çiçek ve sarıhumma virüsü

içeren kıyafetler dağıtılmıĢtır.

Biyolojik silah olarak Ģarbon ve ruamın kullanılması ise Birinci Dünya SavaĢı (1914–

1918) sırasında olmuĢtur. 1925 Cenevre Protokolü ile biyolojik silahların savaĢta

kullanımının yasaklanması bu silahların geliĢtirilmesini engellememiĢtir. 1937-45 arasında

süren Çin-Japon SavaĢı‟nda Japonlar, Çinli askerler ve siviller üzerinde veba mikrobu ve

kolera bulaĢtırılmıĢ gıda maddeleri ile deney yapmıĢlar ortaya çıkan salgınlar nedeniyle

580 bine yakın kiĢi zarar görmüĢtür.

Ġkinci Dünya SavaĢı sırasında Nazi Almanyası, ABD, Ġngiltere ve Kanada biyolojik silah

programı yürütmüĢler, bu program sonucunda malta humması (bruselloz) ve botulinum

toksini silah haline getirilmiĢtir. Ġngiltere‟nin Ģarbon çalıĢmaları nedeniyle Ġskoçya‟daki

Gruinard Adası 48 yıl boyunca kontamine kalmıĢtır. Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında

insanlara karĢı, yüksek bulaĢıcılık özelliğine sahip, yayılması kolay ve aĢıya karĢı

dayanıklı anti-personel biyo-silahlar geliĢtirilmiĢtir. Bunlar arasında patojenler sınıfında

sayabileceğimiz Fransa tularemisi, Rift Vadisi ateĢi virüsü, Ģigella, ebola virüsü, Marburg

virüsü, Japon ensefalit virüsü, sarıhumma virüsü ve toksinler sınıfında tasnif

edebileceğimiz risin, stafilakokal enterotoksin B, botulinum toksin, saksitoksin ve

mikotoksinin birçok türü anti-personel biyo-silah haline getirilmiĢtir.

Soğuk SavaĢ sırasında anti-tarım kapasiteli ve anti-hayvan kapasiteli biyolojik silahlar

üretilmiĢtir. Kimyasal silahlar içerisinde de değerlendirilen birçok biyo-herbisit türü

geliĢtirilmiĢ ve kullanılmıĢtır. Buğday patlaması, pirinç patlaması gibi hastalıklar silah

haline getirilmiĢ ve hava püskürtme tankı ve misket bombalarına entegre edilmiĢlerdir.

1980‟li yıllarda Sovyetler Birliği “Ekoloji” isimli bir program baĢlatmıĢ sığır vebası,

44

psittakoz (papağan hastalığı), Afrika domuz vebası gibi canlı hayvanlara karĢı silahlar

geliĢtirmiĢtir. Söz konusu silahlar püskürtme tanklarına yerleĢtirerek uçaklarla

yayılabilecek duruma getirilmiĢtir.

Biyolojik silahlar ve salgın hastalıklardan kaynaklı ölümler tüm dünyada yaygın olsa da,

hiçbir ülke savunma ya da saldırı amaçlı biyolojik silah programı yürüttüğünü

kabullenmemektedir. Açık kaynaklardan elde edilen bilgilere göre ABD, BirleĢik Krallık,

Çin, Hindistan, Irak, Ġran, Ġsrail, Küba, Mısır, Libya, Japonya, Rusya ve Tayvan biyolojik

silah programı yürütmüĢlerdir. 110

Özellikle ABD‟nin iddialarına göre Kuzey Kore,

Suriye‟nin de dahil olduğu 10–13 ülkede biyolojik silah stoku bulunmaktadır. 111

Kuzey

Kore BTWC‟ye taraf bir ülke olmasına rağmen muhtemel Ģüpheliler arasında sayılmakta,

Suriye ise söz konusu AntlaĢma‟yı imzalamasına rağmen onaylamaktan çekindiği için

Ģüpheleri üzerine çekmektedir. Bunların yanı sıra uluslararası ölçekte barıĢ ya da

silahsızlanma araĢtırmaları yapan kuruluĢların iddialarına göre Hindistan, Ġsrail, Pakistan,

Suudi Arabistan, Tayvan gibi ülkeler de gizli biyolojik silah programları yürütmüĢlerdir.112

Bunların yanı sıra terör örgütleri baĢta olmak üzere devlet dıĢı aktörlerin biyolojik silahları

elde etmeye çalıĢtıkları iddia edilmektedir.

1910‟lu yıllarda biyolojik silahlanma çalıĢmalarına baĢlayan Almanya, bu silahlara yönelik

ilk somut çalıĢmalarını I. Dünya SavaĢı sırasında baĢlatmıĢtır. Alman sabotaj birlikleri, I.

Dünya Savası boyunca “glanders” ismi verilen ve at gibi hayvanlar için oldukça tehlikeli

olan ruam hastalığını düĢman atlarını öldürmek için kullanmıĢlardır.113

Almanlar 1930‟lu

yılların baĢında biyolojik silahtan yana tavır almıĢsa da, Hitler‟in II. Dünya SavaĢı

sırasında saldırı amaçlı biyolojik silah çalıĢmasına karĢı olduğu aynı belgelerden

anlaĢılmıĢtır.114

110

Cohen, A. (Fall-Winter 2001). Israel and chemical/biological weapons: history, deterrence, and arms

control. The Nonproliferation Review, 8(3), 27-53. 111

Ġnternet: U.S. Department of State. (July 2010). Adherence to and compliance with arms control,

nonproliferation and disarmament agreements and commitments. Washington, DC: DOS Offical Website.

Web: http://www.state.gov/documents/ organization/145181.pdf adresinden 2 ġubat 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 112

Stocholm International Peace Research Institute (SPRI). (2004). Review of recent literature on wmd arms

control, disarmament and non-proliferation. Stockholm, Sweden: The Weapons off Mass Destruction

Commission Publication, 37. 113

Christopher, G., Cieslak T.J., Pavlin J.A., Eitzen, 2001, 17-37. 114

Regis, E. (2000) The biology of doom: the history of america’s secret germ warfare project. (First

edition). New York: Henry Holt and Company, 76.

45

Tarihte bilinen en kapsamlı biyolojik silahlanma programlarından biri Japonya tarafından

yürütülmüĢtür. Japonların sistemli çalıĢmalarını mikrobiyolog Dr. Ishii Shiro baĢkanlığında

1930‟lu yılların basında baĢlatılmıĢtır. 1932 yılında Tokyo‟da çalıĢmalara baĢlayan Dr.

Shiro, aynı yıl içerisinde Mançurya‟ya giderek, Harbin Ģehrinde ilk biyolojik silah tesisini

kurmuĢtur. Daha sonra Ping Fang‟de daha büyük bir tesis kurarak, insanlar üzerindeki

biyolojik silah denemelerine devam etmiĢtir. 6 km² yüz ölçüme sahip Ping Fang

tesislerinde 3000 doktor, teknisyen ve askerin çalıĢması ve sadece 1944 yılı için 2,5 milyon

dolarlık bir bütçe ayrılması, bu çalıĢmaların büyüklüğünü gözler önüne sermektedir.115

Yine sadece Ping Fang tesislerinin yılda 500 milyon hastalıklı kelebek üretme kabiliyetine

sahip olması, Japonların çok kısa bir zaman içerisinde, büyük bir biyolojik savaĢ

kabiliyetine eriĢtiklerini göstermektedir.116

BaĢta Çinliler olmak üzere, savaĢ esnasında esir

düĢen binlerce Batılı, Rus ve Yeni Zelandalı askerler de bu çalıĢmalarda denek olarak

kullanılmıĢtır. Japonya‟nın yaklaĢık 13 sene boyunca yaptığı denemeler ve saldırılar

sonucu ölen insan sayısı konusunda kesin bir bilgi mevcut değildir. Bu konuda en detaylı

çalıĢmalardan biri Amerikalı tarihçi Sheldon Harris tarafından yapılmıĢ ve söz konusu

yıllar arasında yapılan çalıĢmalarda 10.000 ile 12.000 arasında insanın öldüğü iddia

edilmiĢtir.117

Bununla beraber kurban sayısının yaklaĢık 580 bin olduğunu iddia eden

kaynaklara da rastlamak mümkündür.118

Ġngilizlerin biyolojik silahlanmaya yönelik faaliyetleri 1930‟lu yılların ortalarına kadar

dayanmaktadır. Bu çalıĢmalar daha çok Almanların yapacakları herhangi bir saldırıya karsı

nasıl bir önlem alınacağı üzerine yoğunlaĢmıĢtır. 1942 yılı sonbaharında Port Down

tesislerinde biyolojik silahlara iliĢin bir proje baĢlatılmıĢtır. Önce “Vejetaryen

Operasyonu”, daha sonra da “Alâeddin Operasyonu” adını alan bu projenin ana fikri,

Alman tarım sahalarına Ģarbonlu sığır kekleri atmak ve Almanların yiyecek lojistiğini

hasara uğratmak olarak belirlenmiĢtir. Bu maksatla Port Down‟da Nisan 1943 yılına kadar

kullanılmaya hazır 5 milyon adet kek üretilmiĢtir.119

Ġngiltere, biyolojik silahlanmaya

yönelik çalıĢmalarına savaĢ sonrasında da devam etmiĢtir. SavaĢın ardından Ġngiltere,

115

Mangold, T., Goldberg. J., Mangold M. (2000). Plague wars – the terrifying reality of biological warfare.

(First edition). New York: St. Martin‟s Press, 107. 116

Norrisand, J., Fowler, W. (1997). Nuclear, biological and chemical weapons on the modern battlefield.

(First edition). London: Brassey‟s, 29. 117

Harris, S. (1994). Factories of death: Japanese biological warfare, 1932 – 1945 and the American cover-

up. (First edition). New York: Routledge, 65. 118

Barenblatt, D. (2004). A plague upon humanity: the secret genocide of axis Japan‟s germ warfare

operation. (First Edition). New York: Harpercollins Publishers Inc, Preface xıı-xııı. 119

Barnaby, W. (2002). The plague makers- the secret world of biological warfare, (Third edition). London:

Continuum, 79-82.

46

planlı bir biçimde biyolojik silah üretim çalıĢmalarına giriĢmiĢ ve çalıĢmalarını savunma

amaçlı bir politikadan saldırı amaçlı bir politikaya çevirmiĢtir.120

Atom bombasının gücüne

eĢit bir biyolojik silah üretmek, Soğuk SavaĢ dönemi biyolojik silahlanma çalıĢmalarının

ana amacı olmuĢ ve Port Down yine merkez olarak seçilmiĢtir.

ABD‟nin biyolojik savaĢa yönelik çalıĢmaları, 1940‟lı yılların baĢlarında ortaya çıkmıĢtır.

Kasım 1942‟de Ġngiltere‟nin biyolojik silahlanma çalıĢmalarını yürüten iki bilim adamı,

Paul Wildes ve David Henderson, ABD‟nin biyolojik silahlara iliĢkin araĢtırmalarından

sorumlu ABD Ordusu Kimyasal SavaĢ Dairesi yetkililerini ve Harp AraĢtırma Dairesi

BaĢkanı George Merck‟i ziyaret etmiĢlerdir. Wildes ve Henderson‟un, Merck ve diğer

yetkililer ile yaptığı görüĢmeler, ABD‟nin çeyrek yüzyıl kadar sürecek olan biyolojik savaĢ

programını baĢlatan olay olmuĢtur.121

ABD, atom bombası projesi gibi çok gizli tutulan

biyolojik silah çalıĢmalarına, II. Dünya Savası sırasında 60 milyon dolar bir bütçe tahsis

etmiĢ ve bilim adamları dâhil 4.000 kadar personel görevlendirmiĢtir. 122

Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında büyük bir hızla devam eden çalıĢmalar Japonya‟nın

biyolojik savaĢ çalıĢmalarında görev alan bilim adamlarının ABD‟ye getirilmesiyle farklı

bir boyut kazanmıĢtır. Japon bilim adamlarının da yardımıyla ABD, zaman içerisinde

biyolojik silahlanma çalıĢmalarını yoğunlaĢtırmıĢ ve 1960‟lı yılların sonuna gelindiğinde

üç tür öldürücü etkeni – ġarbon, Tulameria ve Botulinum toksin – ve dört adet saf dıĢı

bırakıcı etkeni – Brusella, Q ateĢi, Venezüella atı beyin iltihabı, bağırsak iltihabına yol

açan B zehiri– silah haline getirmiĢtir.123

Fort Detrick‟teki (Maryland eyaletinde) biyolojik

savaĢ laboratuvarlarında böceklerin hastalık yayıcı mikropları nasıl yayabileceklerine dair

bir çalıĢma baĢlatılmıĢtır. ABD, sarıhumma virüsü çalısmalarına 1953 yılında baĢlamıĢ ve

bu çalıĢmalar ordudan büyük destek görmüĢtür.124

1969‟da biyolojik silah programını

durdurduğunu deklare eden ABD‟nin Soguk SavaĢ‟tan sonra asıl kaygısı, eski Sovyetler

Birligi zamanında yapılan çalıĢmalarda elde edilen teknoloji, bilgi ve silahların üçüncü

dünya ülkelerine ve terörist gruplara transferine yönelmiĢtir. 11 Eylül saldırılarından sonra

ABD‟nin bu yaklaĢımı somut bir hal almıĢtır.

120

Balmer, B. (2001). Britain and biological warfare- expert advice and science policy 1930-65. (First

edition). Hampshire: Palgrave Macmillan, 13, 53-59. 121

Regis, 2000, 25. 122

Bernstein, B. J. (1991). Origins of the US biological warfare. (First edition). In Susan Wright (Ed.),

Preventing a Biological Arms Race. Cambridge: The MIT Press, 9. 123

Barnaby, 2002, 34-36. 124

Cole, L. A. (1997). The eleventh plague: the politics of biological and chemical warfare. (Second edition).

New York: W.H.Freeman, 29.

47

Sovyetler Birliği biyolojik silahlanma çalıĢmalarına sistematik olarak 1930‟larda

baĢlamıĢtır.125

Bazı kaynaklar, Sovyetler Birliği‟nin biyo-silahlanma çalıĢmalarına 1918–

1921 yılları arasında Kızıl Orduda yaĢanan tifüs salgınını sonrası baĢladığını iĢaret

etmektedir. Bu temellendirmeye kaynak olarak zamanın Devrimci Askeri Konseyi 1928‟te

yayımladığı tifüs hastalığının savaĢ alanında kullanılacak bir silah haline getirilmesini

emreden gizli bir direktif esas alınmaktadır. Öyle ki bu direktif sonrası Leningrad Askeri

Akademisinde baĢlatılan çalıĢmalar ile 1930 yılında sıvı ve toz seklinde tifüs

üretilmiĢtir.126

II. Dünya Savası ertesinde Rus askerlerinin Mançurya‟ya giriĢi ve

Japonya‟nın Unit 731 adlı tesisinin iĢgali, Sovyet Birliği‟nin biyolojik silahlanma

çalıĢmalarına yeni bir boyut kazandırmıĢ ve edinilen tecrübelerle 1946 yılında

Sverdlovsk‟da bir biyolojik araĢtırma tesisi kurulmuĢtur.127

1950‟li yıllarda DNA

çalıĢmaları ve genetik mühendisliğinde meydana gelen geliĢmeler, genetik yapısı

değiĢtirilmiĢ patojen çalıĢmalarının baĢlamasına yol açmıĢtır.

Sovyetler Birliği 1972 yılında Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟ni (BTWC) imzalamıĢ olsa

da, 1973 yılında Brejnev tarafından verilen bir direktifle antibiyotik ve aĢılara karĢı

dirençli olan genetik yapısı değiĢtirilmiĢ patojenler geliĢtirmeyi hedefleyen bir program

baĢlatmıĢtır. Sovyetler Birliği‟nin bu çalıĢmaları hidrojen bombasının keĢfinden sonraki en

büyük biyolojik silahlanma çalıĢması olacak olan “Biopreparat” programının da

baĢlamasına yol açmıĢtır.128

Biopreparat programı dâhilinde ülkenin en önemli biyolog,

epidemelog ve biyo-kimyacıları görevlendirilmiĢ, bütçeden ciddi bir kaynak aktarılmıĢtır.

Kamuoyuna açıklanan kayıtlardan, eski Sovyetler Birliği‟nin genetik mühendisliği

tekniklerini kullanarak, vebanın antibiyotiğe dayanıklı özellikleri ile oynayıp çeĢitli

modifikasyonlar yaptığı, Biopreparat‟ın çok büyük bir biyolojik silah programı olduğu

anlaĢılmaktadır.129

Biopreparat programının baĢkan yardımcısı Ken Alibek‟in 1992 yılında

ABD‟ye iltica etmesi sonrası dengeler değiĢmiĢtir. Alibek bu çerçevede, Sovyetler

Birliği‟nin 1979–1989 yılları arasında birçok bölgede açık hava denemeleri ile 1960–1980

yılları arasında da Pasifik okyanusu üzerinde biyolojik silah baĢlıklı balistik füze

125

Harris, R., Paxman, J. (2002). A higher form of killing – the secret history of chemical and biological

weapons. (Third edition). New York: Random House Trade Paperback, 144-147. 126

Alibek, K., Handelman, S. (1999). Biohazard: the chilling story of the largest covert biological weapons

program in the world, New York: Random House, 33 -34. 127

Alibek, Handelman, 1999, 37. 128

Alibek, Handelman, 1999, 41. 129

Dando, M. (2001). The new biological weapons threat proliferation and control. (First edition). Boulder

CO: Lynne Rienner Publication, 11.

48

denemeleri yaptığını açıklamıĢtır.130

Alibek, 1980‟li yılların sonlarına doğru Sovyet

programının zirvesinde olduğunu ve bu dönemde 60.000 den fazla insanın araĢtırma,

deneme, üretim ve malzeme dizaynı çalıĢmalarına katıldığını, bunların en az 30.000

kadarının Biopreparat programında yer aldığını belirtmektedir Aynı yıl içerisinde biyolojik

silahlara harcanan paranın 1 milyar dolar kadar olduğunu da vurgulamaktadır. 15 numaralı

tesiste yıllık 80–100 tonluk çiçek virüsü üretim kapasitesine ulaĢılmıĢtır.131

1979 yılında Sovyetler Birliği‟nin Sverdlovsk kasabasında 60‟dan fazla insanın ölümü ile

sonuçlanan bir salgın hastalık meydana gelmiĢtir. Batıda olayla ilgili ilk bilgiler, Sovyetler

Birliği‟nden kaçan bir mültecinin bu konuyu bir Alman gazetesine anlatmasıyla

öğrenilmiĢtir. 1980‟li yıllarda daha kapsamlı bir Ģekilde olayın öğrenilmesi üzerine, bazı

devletler BTWC‟nin ihlal ettiği protestosunda bulunsalar da Moskova, bu iddiaları

yalanlamıĢ ve ölümlerin karaborsada satılan etten meydana geldiğini iddia etmiĢtir.132

Sovyetler Birliği‟nin resmi haber ajansı TASS, 12 Haziran 1980‟de ölümlerin bu bölgedeki

hayvanlar arasında yayılan Ģarbon hastalığı sonucu meydana geldiğini belirterek, resmi

açıklamaları teyit etmiĢtir.133

1980‟li yıllarda artan biyolojik silahlanma çalıĢmalarını sekteye uğratan en önemli

geliĢme, Ultra Pure Biyo-Kimya Hazırlıkları Enstitüsü‟nün yöneticisi Vladimir

Pasechnik‟in 1989 yılında Ġngiltere‟ye iltica etmesi ve soruĢturma esnasında Ġngiliz

yetkililerine Sovyetler Birliği‟nin biyolojik silahlanma çalıĢmaları hakkında ayrıntılı bilgi

vermesi olmuĢtur. 30 Nisan 1990‟da ABD ve Ġngiltere‟nin Moskova büyükelçileri

Gorbaçov hükümetine Sovyetler Birliği‟nden biyolojik silahlanma çalıĢmalarını sona

erdirmesini talep eden gizli bir ortak nota vermiĢlerdir.134

Gorbaçov‟dan sonra görevi

devralan Boris Yeltsin 1992 yılında biyolojik silahlanma çalıĢmalarının tümünün

durdurulmasını ve mevcut silahların imhasını belirten bir direktif yayımladığını

açıklayarak, bu iddiaları resmi olarak ilk defa kabul etmiĢtir. Ancak, Igor Domaradskij

130

Alibek, Handelman, 1999, 68 131

Alibek, Handelman, 1999, 122. 132

Ġnternet: US Defense Department Agency. (1986). Soviet biological warfare threat. US Department of

Defense Intelligence, 4-8. Web: https://www2.gwu.edu/~nsarchiv/NSAEBB/NSAEBB61/Sverd26.pdf

adresinden 6 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 133

Alibek, Handelman, 1999, 85. 134

Mangold, Goldberg, Mangold, 2000, 107.

49

Sovyet gizli çalıĢmalarını ele aldığı kitabında, bu çalıĢmaların zaten Pasechnik‟in ilticasını

takiben 1989‟da durdurulduğunu belirterek, bir anlamda Yeltsin‟i yalanlamaktadır.135

5. FIRLATMA VE YAYMA VASITALARI

Kitle imha silahları yapıldıktan sonra onları hedefe göndermek ve baĢarılı bir Ģekilde

patlatmak için fırlatma vasıtalarına ihtiyaç duyulmaktadır. Askeri literatürde

“fırlatma/taĢıma vasıtası” olarak anılan, uçak veya füze teknolojisine sahip uluslar için

nükleer, biyolojik ve kimyasal silah baĢlıklarını çok uzaklardaki hedeflere gönderebilmek

mümkün hale gelmiĢtir. Ġkinci Dünya SavaĢı'nda Little Boy'un parçaları ve

zenginleĢtirilmiĢ uranyum USS Indianapolis tarafından taĢınmıĢtır. 3 metre boyunda ve

4400 kg ağırlığındaki Little Boy, Albay Paul Warfield Tibbets yönetimindeki uçağa

yüklenmiĢ ve 1200 km'lik turun ardından yerel saatle 08.12'de HiroĢima üzerinde

bırakılmıĢtır. 5000 kg ağırlığındaki Fat Man'a ait parçalar operasyonda görevli bilim

adamlarıyla birlikte 3 adet modifiye edilmiĢ B–29 ile taĢınmıĢtır. Fat Man; BinbaĢı Charles

W. Sweeney yönetimindeki B-29 ile taĢınmıĢ ve Nagasaki üzerinde bırakılmıĢtır.136

GeliĢen teknolojiyle birlikte farklı taĢıma vasıtaları ortaya çıkmıĢtır. Nükleer, kimyasal ve

biyolojik silahlar savaĢ baĢlıklarına yerleĢtirilmiĢ ve füzelere137

entegre edilebilir hale

getirilmiĢlerdir. 500 km.‟den az erimi olan füzeler kısa menzilli füzeler sınıfında tasnif

edilirken, 500 ila 5500 km uzaklıktaki hedeflere ulaĢabilen füzeler Orta Menzilli Nükleer

Füzeler (INF) olarak sınıflandırılmaktadır. Orta menzilli füzeler, kendi içinde kısa- orta

menzilli (SRINF/500–1000 km) ve uzun-orta (LRINF/1000–5500 km)138

menzilli füzeler

olarak ayrıma tabi tutulmaktadır. Kitle imha silahları taĢıyabilen “balistik füze139

” çeĢitleri

135

Domaradskij, I.V., Orent, W. (2003). Biowarrior: inside the Soviet/Russian biologicalwar machine. (First

edition). New York: Prometheus Books, 271-272. 136

Morrison, 1995, 8-10. 137

Füzeler; kısa, orta ve uzun menzile sahip roket motorlarınca sağlanan güç sayesinde süratli hareket eden

gönderme araçlarıdır. 138

Akbulut, S., Ertekin, S. (1995). Dünyada silahsızlanma çalışmaları ve Türkiye. Ġstanbul: Harp

Akademileri Basımevi, 6. 139

Nükleer, biyolojik ve kimyasal harp baĢlığı taĢıyabilen, Balistik füzeler; menzillerine göre çeĢitli

kategorilere ayrılmaktadır. Bunlardan 100 km‟ye menzille kadar olanlara harp tipi balistik füze (BRBM),

150-300 km olanlar taktik balistik füzeler, 500 km.ye kadar olanlara kısa menzilli balistik füzeler (SRBM):,

500-3500 km arasında erimi bulunanlara orta menzilli balistik füzeler (MRBM), 3500-5500 km menzilli

olanalar uzun menzilli (LRBM) ya da orta-ileri menzilli balistik füzeler (IRBM), 5500‟den daha uzun

menzile sahip bulunanlara kıtalarararası balistik füzeler (ICBM) olarak tasnif edilmektedir. Aynı zamanda

denizaltılardan atılan balistik füzeler (SRBM) de bulunmaktadır. Kısa ve orta menzilli balistik füzelerde 300-

3500 km‟ye kadar erimi bulunan balistik füzelere genel itibariyle harekat alanı balistik füzeler (Theatre

Ballistic Missiles - TBM) denilmektedir.

50

silahlanma programlarına 1959-60‟lardan itibaren dahil olmuĢtur. Balistik füzeler,

konvansiyonel patlayıcılar veya kitle imha silahlarını içeren güçlü savaĢ baĢlıklarını çok

uzak menzillere taĢıyabilen geliĢmiĢ teknoloji ürünü silah sistemleridir. Balistik füzelerin

menzili özellikle nükleer silahların “stratejik” ya da “taktik” silah olarak tasnif edilmelerini

sağlamıĢtır.140

Menzilleri 300 km veya üzerinde olan balistik füzeler uçuĢ güzergâhlarının

bir kısmını atmosferi geçtikten sonra uzaya çıkarak kat ederler ve parabolik bir yörünge

çizen rotalarında en tepe noktaya ulaĢtıktan sonra tekrar atmosfere girip yerçekiminin

etkisiyle hızlanarak hedefe doğru 3.000 m/s gibi bir süratle seyredebilme141

özelliğine

sahiptirler.

Balistik füzeler içerisinde stratejik silah sınırlandırmalarına en çok konu olan füzeler,

kıtalararası balistik füzeler (ICBM) ve Denizaltılardan Atılan Balistik Füze (SLBM)

sistemleridir. Bunlardan stratejik balistik füzeler kategorisinde sayılan kıtalararası balistik

füzeler; erimi 5500 km‟nin üzerinde ve tahrip gücü oldukça yüksek füzelerdir. Stratejik

balistik füzeler atmosferden çıktıktan sonra hedefin uzaklığına göre binlerce km yol kat

etmekte ve yeniden atmosfere giriĢ yapmaktadırlar. Kıtalararası balistik füze teknolojisi

geliĢtirildikten sonra bir füzeye birden fazla savaĢ baĢlığının takılabilmesi mümkün hale

gelmiĢtir.

1960'da geliĢtirilen Çok BaĢlıklı Füze (MRV) ile bir hedefe birden fazla bomba

gönderilebilmiĢtir. Aynı yıl her savaĢ baĢlığını ayrı hedefe gönderen Bağımsız Hedeflere

Yöneltilebilen Çok BaĢlıklı Füze (MIRV) geliĢtirilmiĢtir. Böylece bu füzelerden biri ile

birbirinden ayrı bir kaç hedefi vurmak mümkün olmuĢtur. Hemen arkasından Manevra

Yetenekli Çok BaĢlıklı Füze (MARV) teknolojisi geliĢtirilmiĢtir. Hedefe tam isabet

sağlayabilen çok geliĢmiĢ balistik füze ve kruz füzesi sistemleri sadece ABD, Rusya,

Ġngiltere, Fransa ve Çin Halk Cumhuriyeti gibi bir kaç ülke envanterinde mevcuttur.

Bunlar dıĢında hedef sapması yaklaĢık 500 ila 800 metre civarında olan balistik füzelere

sahip olan ve olma yolunda ilerleyen ülke sayısı ise özellikle Orta Doğu ile Doğu ve

Güney Asya‟da hızla artmaktadır.

140

Bunlardan stratejik nükleer silahlar erimi 5500 km‟nin üzerinde füzelerle taĢınan silahlardır. Bu silahlar

Soğuk SavaĢ‟ta operasyonel kullanımdan ziyade bloklar arasında stratejik stabiliteyi sağlama aracı olarak

kullanılmıĢlardır. Taktik nükleer silahlar ise daha küçük alanlardaki hedefleri vurmak için tasarlanmıĢlardır.

Taktik nükleer silahlar, uçaklarla ya da kısa menzilli füzeler taĢınabilir bombalar, topçu mühimmatları, kara

mayınları ve sualtı bombaları Ģeklinde üretilmiĢlerdir. Seyyar TNS'ler bir ya da iki personelin taĢıyıp

yerleĢtirebileceği Ģekilde yapılmıĢlardır. 141

Kibaroğlu, M. (2012). NATO‟nun füze savunma sistemi ve Türkiye. Uluslararası İlişkiler, 9(34), 183-

204.

51

Balistik füzeler; yüksek maliyetleri ve teknik özellikleri nedeniyle nükleer savaĢ baĢlıkları

ile özdeĢleĢmiĢlerdir. Kruz füzeleri ise daha ucuzdur ve elde edilmeleri kolaydır. Kruz

füzeleri balistik füzelere göre daha kısa menzilli füzelerdir ve daha küçük savaĢ baĢlığı

taĢıma kapasitesine sahiptirler. Ancak kruz füzelerinin radara yakalanmaları ve önleme

füzeleriyle vurulmaları daha zordur. Kruz füzeleri havadan, mobil lançerlerden ve

gemilerden fırlatılabilmektedir.142

5.1. Nükleer Silah Fırlatma Vasıtaları

Nükleer silahların etkisini artıran ve ona daha fazla güç katan unsur gönderme araçlarıdır.

Ancak nükleer silahların füze harp baĢlıkları ile entegrasyonu, ileri teknoloji ve yüksek

maliyet gerektirmektedir. BaĢlığın yerleĢtirme sürecinde kaza olma olasılığı da oldukça

yüksektir. Bahse konu olumsuzluklara rağmen fırlatma/taĢıma vasıtaları olmaksızın

nükleer silahların askeri kullanımı mümkün değildir.

Nükleer silah sistemleri üçlü bir düzeni esas almaktadır. Sistemin en önemli sacayağı,

düĢmanın Kıtalar Arası Balistik Füze143

(ICBM) silolarını hedef alan ICBM silolarıdır. Bu

sistem, planlanmıĢ bir saldırıda ya da saldırı karĢısında savunma amacı ile

kullanılabilmektedir. Soğuk SavaĢ sürecinde ABD ve eski SSCB ICBM silolarına yönelik

karĢılıklı olarak ilk saldırıda bulunmama (No First Use) garantisi vermiĢ ve ICBM

sistemlerini salt kendilerine yapılacak bir saldırı karĢısında kullanma kararını

benimsemiĢlerdir.

Bir nükleer savaĢta ICBM‟lerin çoğunluğunun imha edilmesi ve bunların çevreye çok

büyük zararlar vermesi olasılığına karĢılık, daha çok “intikam alma” amacına yönelik olan

ikinci düzenek, yani Denizaltından Atılan Balistik Füzeler (SLBM) devreye girmektedir.

Bu füzelerde, ICBM baĢlıklarına oranla daha güçlü olan çok sayıda nükleer patlayıcı vardır

ve füze siloları yerine kentleri hedef alırlar. Kısacası bu düzenekte nükleer güçler, karĢı

tarafın sivil halkını hedef almaktadırlar.

142

Kruz füzelerinin ses hızını aĢmayan türleri kimyasal ve biyolojik baĢlık taĢımak için elveriĢlidir. 143

Balistik füze nükleer, kimyasal veya biyolojik bir savaĢ baĢlığının belirli bir hedefe ulaĢtırılmasına

yarayan sistem için kullanılır. Balistik füze füzeler güdümlü veya güdümsüz füzelerdir. Balistik füzeler tek

bir nükleer baĢlık taĢıyabilecekleri gibi birden fazla baĢlık (MIRV) taĢıyarak bu baĢlıkları farklı hedeflere

yollayabilirler.

52

Sistemin üçüncü önemli unsuru, ICBM ve SLBM sistemlerinin arasında devreye girebilen,

insan kumandası ile çalıĢan ve gerektiğinde geri çağrılabilir nükleer silahlar taĢıyabilen

bombardıman uçaklarıdır. Bombardıman uçakları güçlü motorları bulunan uçaklardır.

Nükleer bombaları hedefe ulaĢtırmak için kullanılan uçaklar en eski nükleer fırlatma

vasıtalarıdır. Ġlk zamanlarda uçaklar; menzil, sürat, taĢıma kapasitesi gibi nitelikler

bakımından atom bombalarını stratejik silaha dönüĢtürmeye pek elveriĢli değildir.

ABD'nin B-29'ları ve SSCB'nin Tu-4'leri birbirlerinin topraklarına ulaĢabilmek için bir

ülkede yakıt ikmali yapmak zorunda kalmıĢtır. Uçak teknolojisindeki geliĢmeler

bombardıman uçaklarının da geliĢimini sağlamıĢtır. Soğuk SavaĢ süresince Sovyet yapımı

Tupolev Tu–95, Amerikan yapımı B–52‟ler geliĢtirilmiĢtir. Bu uçakların son tasarımları

Rus yapımı Tu–160144

ve muadili Amerikan yapımı B–1 güçlü hızlı ve etkin bir yapıya

sahiptirler. Bunların yanı sıra Amerikan yapımı B-2145

stratejik bombardıman uçakları iki

milyar dolarlık maliyetiyle dünyanın en pahalı uçakları arasında sayılmaktadır. Anılan

uçaklardan taĢıma kapasitesi en yüksek bombardıman uçakları Rus Tu-160 (22,5 ton) tipi

uçaklardır. Günümüzde bombardıman uçaklarının öncelikli görevi nükleer füzelerin

sevkiyatıdır. Yapımı maliyetli olduğu için sayıları göreli olarak azdır ve bombalama iĢini

daha çok av-bombardıman tarzı savaĢ uçakları yapmaktadır. Görevleri sırasında bu

uçakları korumak için refakatçi uçaklar yanlarında görev yaparlar.

Soğuk SavaĢ yıllarında ABD ve SSCB arasında yürütülen silahsızlanma görüĢmelerinde

kısa menzilli füzelerin özellikle uzun menzilli ve havada ikmal yapabilen bombardıman

uçaklarıyla aynı sonucu doğurabileceği üzerinde durularak her iki taraf da karĢı tarafın bu

tür silahlarını stratejik nükleer silah kapsamına almaya çalıĢmıĢtır. Bu çerçevede ABD,

SSCB‟nin Backfire bombardıman uçaklarının havada ikmal yapabilme özellikleri

dolayısıyla ABD‟deki hedefleri vurarak geri dönme kabiliyetlerine dikkat çekerek stratejik

silahlar kapsamına alınmasına çalıĢırken, SSCB de nükleer baĢlık takabilabilme özellikleri

nedeniyle ABD‟nin Kruz füzeleri için aynı uğraĢı vermiĢtir.146

144

Tupolev Tu-160 (NATO kod adıyla Blackjack); süpersonik ve değiĢken geometrik yapıya sahip, Sovyetler

Birliği tarafından imal edilen stratejik ağır bombardıman uçağıdır. Yapı olarak Amerikan yapımı B-1

Lançer'e benzemekle birlikte ondan daha büyük, daha fazla taĢıma kapasiteli ve hızlıdır. Tupolev Tu-160

üretilmiĢ en büyük savaĢ uçağıdır. Günümüz itibariyle Rus Hava Kuvvetlerinde en az 16 adedi de hizmet

vermektedir. 145

B-2 Spirit; nükleer ve konvansiyonel silah taĢıma kapasiteli, radara yakalanmayan (hayalet/stealth)

bombardıman uçağıdır. 4 motorlu uçağın, kalkıĢ sırasındaki maksimum ağırlığı 170,600 kg olup ulaĢtığı en

yüksek hız 1020km/s olarak bilinmektedir. 1989‟da hizmete alınan B–2 uçaklarından Amerikan Hava

Kuvvetleri'nde bugün itibariyle 20 civarında bulunmaktadır. 146

Havadan atılan 2500 km menzilli Cruise füzeleri B-52 bombardıman uçaklarına yerleĢtirilebilecek Ģekilde

tasarlanmıĢtı. Bunların dıĢında yerden ve denizden atılan Tomohawk-Cruise füzelerinin de 2500 km

53

5.2. Kimyasal Silah Atma ve Yayma Yöntemleri/Vasıtaları

Kimyasal silahların hedef bölgeye yayılması için muhtelif vasıtalardan faydalanılmaktadır.

Kimyasal harp etkeni taĢıyan topçu mühimmatı, bomba, mermi, sprey tankları ya da savaĢ

baĢlığı haline getirilmiĢ kimyasal silahlar konvansiyonel fırlatma/taĢıma vasıtalarıyla hedef

bölgeye yayılabilirler. Özellikle uçaklar ve uzun menzilli toplar da kimyasal silahları belli

bir hedefe göndermek için kullanılabilirler.147

Kimyasal silahların düĢman hedeflerine yayılmasına iliĢkin ilk uygulama, I. Dünya SavaĢı

sırasında Fransızlar tarafından kullanılan tüfek bombasıdır. Bu bombada göz yaĢartıcı gaz

kullanılmıĢ ancak çok az miktarı Alman askerleri üzerinde tesir etmiĢtir. Aynı yıllarda

Almanlar atma vasıtalarını geliĢtirmeye uğraĢmıĢlar ve Ypres SavaĢı'nda sadece klor

silindirlerini ve rüzgârın yönünü kullanarak gazı düĢman hatları üzerine salmıĢlardır. Bu

yayma yöntemi, gaz silindirlerinin ağır bir lojistik yükü olması ve rüzgârın yön

değiĢtirmesi ya da düĢman topçuları tarafından vurulma ihtimalleri nedeniyle tehlikeli

olarak görülmüĢtür. SavaĢtan kısa bir süre sonra metal kap ile yayma yöntemi

geliĢtirilmiĢtir. Fransızlar tarafından geliĢtirilen bu yöntemde fosgen gazı patlamayan topçu

mühimmatları ile hedefe fırlatılabilmiĢtir. Ancak topçu mühimmatları da taĢıdıkları gazın

az miktarda olması nedeniyle hedef bölgeye güçlü bir topçu bombardımanı yapılmadığı

durumlarda etkisiz kalmıĢtır. 1950'lerde ve 1960'ların baĢında, kimyasal topçu roketleri ve

misket bombaları olmak üzere birçok mühimmat üretilmiĢ ve mevcut silahlara entegre

edilmiĢtir.

1920'lerde termal yayma tekniği geliĢtirilmiĢtir. Çoğu termal yayma cihazı içlerinde

kimyasal ajan ve merkezi bir patlatıcı bulunan topçu mermileri ve bombalardan

oluĢmaktadır. Termal yayma yöntemi günümüzde de baĢvurulabilecek yöntemler arasında

sayılmaktadır. Termal yayma yöntemi yaygın bir yöntem olmasına rağmen etkin bir

yöntem sayılmaz. Çünkü patlama sırasında kimyasal ajanların çoğu yanarak kayba

uğramakta ve patlama nedeniyle ortalığa saçılan partiküller nedeniyle kontrolü

zorlaĢmaktadır.

menzilleri vardı. Henderson, C. W. (1998). International relations, conflict and cooperation at the turn of the

21st century. (2th edition). New York: McGraw Hill, 317. 147

Kibaroğlu, M. (1999). Kitle imha silahlarının yayılması sorunu ve Japonya‟nın güvenliği. Avrasya

Dosyası, 5(2), 23-39.

54

1960‟lardan itibaren aerodinamik yayma yöntemi kullanılmaya baĢlamıĢtır. Aerodinamik

yayma; kimyasal ajanların uçaklardan yayılması tekniğidir. Bu yöntemde uçağın hızı,

irtifası, rüzgârın yönü ve kimyasal partiküllerin pilotları etkileme olasılığı gibi

parametreler olsa da termal yaymanın dezavantajları giderilmiĢ ve hedef bölgenin kontrolü

kolaylaĢmıĢtır. Bu tekniğin geliĢtirilmesine yönelik olarak; sıvıların özelliklerinin

değiĢtirilmesi, süpersonik uçuĢ denemeleri, bilgisayar modelleme teknikleri, akıĢkan

dinamiği, hava tahmin yeteneklerinin güçlendirilmesi, kimyasal ajanların aerodinamik

strese maruz kalmasını sağlamaya yönelik çalıĢmalar gibi ciddi Ar-Ge faaliyetleri

yürütülmüĢtür.

5.3. Biyolojik Silah Atma ve Yayma Yöntemleri/Vasıtaları

Biyolojik silahların kullanım Ģekli diğer kitle imha silahlarınınkinden oldukça farklılık

göstermektedir. Biyolojik silahları kullanırken dikkat edilmesi gereken en önemli husus,

mikropların hedef kitleye etkili Ģekilde ulaĢtırılması ve bu koĢulları sağlayacak Ģekilde en geniĢ

sahaya dağıtılmasıdır. Biyolojik silah etkenlerinin en uzun süre yaĢayabileceği atmosfer

koĢullarında kullanılmaları, bu silahların etkileri açısından hayati önem taĢımaktadır.

Biyolojik taarruzda, kullanılan maddenin özelliklerine ve arzulanan sonuçlara bağlı olarak

değiĢik yayma yöntemleri uygulanır. Bunlardan belki de en önemlisi aerosol yöntemidir.

Solunum sisteminin bir biyolojik maddeye maruz kalması, biyolojik maddenin bir aerosol

(toz, sis, duman Ģeklinde partiküller) ile yayılması sureti ile sağlanır. Aerosol partiküller;

jeneratör, püskürtme, patlayıcı yöntemleriyle oluĢur. Partiküller havada kalıcılığı çökelme,

sıkıĢma, morötesi radyasyon ve hava (rüzgâr, nem, ısı, yağıĢ) durumuna göre

değiĢmektedir. Sprey halinde kullanım, birçok mikrop için en etkili metottur. Bazıları için

kuru toz hali, daha etkili olabilmekte, ancak kurutma teknolojisinin zorluğu ve dar

kullanım alanı, bu kullanım Ģeklini çok cazip kılmamaktadır.148

Bir diğer yöntemde bu silahların deriye nüfuz etmesini sağlayan bir taĢıyıcı (artropod

vektörü) kullanılır. TaĢıyıcı böceklere “ara konakçı” veya “vektör” denir. Vektörler;

biyolojik vektörler149

, mekanik vektörler150

olarak iki grupta sınıflandırılmaktadır.

148

Block, S. M. (1999). Living nightmares. Sofaer, A. D, Wilson, G. D., Drell S. D. (Eds.), The new terror:

facing the threat of biological and chemical weapons. Stanford: Hoover Institution Press, 41. 149

Vektörler, bedenlerinde hastalık yapıcı organizmanın geliĢmesini ve çoğalmasını, alıcıya enjekte etmeden

gerçekleĢtiren taĢıyıcılardır. Sivrisinekler, sıtma ile sarıhumma taĢıyıcılarıdır.

55

Biyolojik harp vasıtaları son olarak sabotaj yöntemiyle, yani bir insan tarafından bir

maddenin hedefe doğrudan doğruya uygulanmasıyla yayılabilir. Sinsi (sabotaj) yöntemde,

öncelikle solunum sistemini, sonra sindirim sistemini etkilemek düĢünülür. Sabotaj

yönteminde, biyolojik silah kullanma hedefindeki bir kiĢi, örgüt ya da devlet direkt olarak

enjekte etme ya da temas yoluyla bulaĢtırma, sprey ya da kuru toz halinde hazırlayıp,

canlılara direk teneffüs edecekleri Ģekilde atma; yiyecek ve içeceklere katma; hayvanları

vektör olarak kullanma yöntemlerinden birini uygulayabilecektir.

Biyolojik silahların hedef kitlelere uygulanması kolay bir iĢlemdir. Alçak uçan bir uçaktan

tarım ilaçlaması yapar gibi bakterileri Ģehirlerin üzerine püskürtme, kalabalık yerleĢimlerde

liyolofilize bakteri içeren ampuller atma, bazı mikroorganizmalar veya toksinleri su

kaynaklarına karıĢtırma gibi çok çeĢitli yöntemler kullanılabilmektedir.151

Hatta bu

silahların bir mektupla bile ortama yayılması mümkün olabilmektedir.

Biyolojik silahların fırlatma-yayma vasıtaları olarak özellikle füzeler, uçaklar (düĢük hızlı

ve alçaktan uçan, özellikle insansız uçaklar), topçu sistemleri, bombalar, mayınlar, serbest

balonlar, jeneratörler, uçak, helikopter, gemi, otomobil, kamyonet gibi araçlara monte

edilen veya sırtta taĢınabilen ilaçlama aparatları gibi püskürtme tankları, ampuller,

mektuplar vasıta olarak kullanılmaktadır.

6. KĠS PROGRAMLARININ TEMEL MOTĠVASYONLARI

Uluslararası iliĢkilerin temel referansı ulusal çıkarlar korunmasıdır. Kitle imha silahına

sahip olma sürecinde öne sürülen temel motivasyonlar, silahlanma gerekçeleriyle

örtüĢmektedir. Silahlanmanın temel referansı ise hayati çıkarların152

korunmasıdır. Soğuk

SavaĢ müddetince uluslararası sistemi iki kutuplu bir görünüme sokan ve süper güç olarak

addedilen devletlerin bunu yaparken güvendikleri en önemli Ģey, sahip oldukları kitle imha

silahları olmuĢtur. 1960 yılların baĢına gelindiğinde, ABD ve SSCB‟nin sahip olduğu silah

stokları fazlasıyla öldürme kapasitesine ulaĢmıĢ ve bunun üzerine Ġngiliz lider Winston

150

Mikroorganizmaları bir taĢıyıcıdan diğerine taĢıyabilen ancak parazitlerin geliĢmesi ve çoğalmasıyla ilgi

kurmayan taĢıyıcılardır. Kara at sineği, Ģarbonun taĢıyıcısıdır. 151

Ġnternet: Bal, Ç. (2003). Biyolojik silahlar. Ġstanbul Üniversitesi, Ġstanbul Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji

ABD Web: http://www.biyolojidunyasi.com/Biyolojik%20_Silahlar.pdf adresinden 5 Ocak 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 152

Kavramın klasik kullanımına göre bunlar, uğrunda savaĢılmaya hazır olunan türden dıĢ politika çıkarlarına

dayalı amaçlardır. Sönmezoğlu, F. (2000). Uluslararası politika ve dış politika analizi. (Üçüncü baskı).

Ġstanbul: Filiz Kitabevi, 258-259.

56

Churchill; geleneksel “güç dengesi” ya da “dinginlik” deyimlerinin artık bu durumu

açıklamakta yeterli olmayacağını düĢünerek, yeni güç yapısını tarif etmek için “dehĢet

dengesi” (balance of terror) deyimini kullanmıĢtır.153

Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesi ve

silahsızlanma çabaları ile kitle imha silahlarının savunma politikalarındaki rolü önemli

ölçüde azaltılmıĢtır. Bugün için kitle imha silahlarına sahip olmanın 1950ler ya da

60lardaki gibi büyük bir prestij ve caydırıcılık getirdiği ve bazı devletlerin süper güç

konumunu güçlendirdiği iddia edilemez.154

Tarihsel süreçte devletlerin kitle imha silahlarına sahip olma motivasyonlarını anlamak için

bunların altında yatan bazı unsurlardan bahsetmek gerekmektedir. Bunlardan birincisi,

“korku” unsurudur. Devletler; kitle imha silahlarına ya da gerçekçi bir konvansiyonel

askeri üstünlüğe sahip bölgesel düĢmana yakın bir coğrafyada yer alıyorsa nükleer,

kimyasal ve biyolojik silah stoklayarak bu zafiyeti giderme amacı gütmektedirler. Ġkincisi

“kapsam” unsurudur. Bu unsur potansiyel düĢman olma ihtimali olan devletlerin, nükleer

silahların sağlayabildiği gibi bir tahrip etkisinden korunamayacağının kabul edilmesi

durumunu ifade etmektedir. Üçüncüsü “zafer” unsurudur. Saldırgan kültüre sahip olan

devletlerin, nükleer gücü (yardımcı unsur olarak da kimyasal ve biyolojik gücü) kullanarak

veya bu konuda tehdit ederek, mutlak zafere çok hızlı Ģekilde ulaĢma arzusunu ifade

etmektedir. Dördüncüsü “olağanüstü önlem alma” unsurudur. Topyekûn bir savaĢta, tam

olarak mağlup olma ihtimalinin belirmesi nedeniyle nükleer baĢta olmak üzere kitle imha

silahı gücünü kullanarak, karĢı tarafa da telafi edilemez zararlar verdirmenin

amaçlanmasını ifade eder.

Büyük güçlerin veya bu konuma aday devletlerin, kitle imha silahlarına, özellikle de

nükleer silahlara sahip olma gerekçelerini oluĢturan “unsurların” görülmesinden sonra,

genel olarak kabul gören bazı “nedenleri” incelemek yerinde olacaktır. Bunlardan birinci

sırada sayabileceğimiz neden “prestij”155

kazanma çabasıdır. Prestij kavramın ifade ettiği

153

Gönlübol, M. (1996). Olaylarla Türk dış politikası 1919 – 1995. (Dokuzuncu baskı). Ankara: Siyasal

Kitabevi, 443. 154

Mesela 50‟li, 60‟lı ve 70‟li yıllardaki güç dağılımını gösteren bütün statik resimlerde SSCB çift kutuplu

sistemin süper güç odaklarından biri olarak görülüyordu. Afganistan iĢgalinin gerçekleĢtiği 80‟li yılların

baĢlarında da, Yıldız SavaĢları senaryolarının gündeme geldiği 80‟li yılların ortalarında da çekilen tek tek

stratejik resimler aynı tabloyu ortaya koyuyordu. Buna karĢılık 90‟lı yılların baĢlarında çekilen stratejik ve

ekonomi politik resimler, SSCB‟yi ve onun varisi olan Rusya‟yı birçok açıdan bu güç hiyerarĢisinin çok daha

alt sıralarına yerleĢtirmeye baĢladı.” Davutoğlu, A. (2001). Stratejik derinlik, Türkiye’nin uluslararası

konumu. (Yimidördüncü baskı). Ġstanbul: Küre Yayınları, 4. 155

Touraine, M. (1997). Alt üst olan dünya: 21. yüzyılın jeopolitiği. (Çev. Turhan Ilgaz). Ankara: Ümit

Yayıncılık. (Eserin orijinali 1995‟te yayımlandı), 333.

57

anlam, güçlü devletlerin nazarında bir yer edinme çabasıdır. Fransa‟nın bir zamanlar

izlemiĢ olduğu yaklaĢıma fazlasıyla benzeyen bu akıl yürütme, bir teknolojik statü

sergilemeye ve buradan hareketle bölgesel önder rolüne soyunmaya olanak vermektedir.

Gerçekten de, statü hesaplarını, herkesçe kabul gören uluslararası bir rol oynama, kendini

bir muhatap olarak dayatma isteğinden ayrıĢtırmak mümkün değildir.

Devletlerin kitle imha silahı programı yürütmelerine bir diğer gerekçe de “askeri ve

stratejik çıkarlar”156

olarak ifade edilebilir. Burada kastedilen muhtemel saldırganları

caydırmak ve aynı zamanda da bir çatıĢma durumunda galip olmak için gerekli olanaklara

sahip olmak durumudur. Kitle imha silahı elde etmeye “siyasal gerekçeler” de

sunulmuĢtur. Buna örnek olarak “Batı Korkusu”157

unsuru sayılabilir. Batılı güçlerin

neredeyse tekellerinde tuttukları bir araçtan yoksun bırakılmalarıyla birlikte, onların

bölgesel anlaĢmazlıklara kendi çıkarları doğrultusunda müdahalede bulunmaları da

engellenebilecektir. Kuzey Kore‟nin nükleer silah elde etme ve bölgenin Batı etkisinden

arındırılması giriĢimi bununla açıklanabilir. Çin bu bağlamda etkin bir rol oynamaktadır.

Kitle imha silahına sahip olmaya dördüncü gerekçe “ciddi güvenlik endiĢeleri” durumudur.

Her devletin, bulunduğu coğrafya gereği, diğer devletlerce haklı görülen veya görülmeyen

güvenlik endiĢeleri mutlak suretle olmuĢtur ve olmaya da devam edecektir. Güvenlik

endiĢelerini en aza indirme çabası yine her devlet tarafından fazlasıyla gösterilmiĢtir. Dünya

üzerinde inisiyatif sahibi olarak hareket etme özgürlüğü bu durumla doğrudan bağlantılıdır. Bu

sebeple kitle imha silahlarına sahip olma giriĢimleri daima mevcut olmuĢtur. Uluslararası

alanda, güvenliği ile ilgili sıkıntılarını dile getirmiĢ olan devletlerin, kitle imha silahları

konusunda, ortak bir söylemi de kendiliğinden oluĢmuĢtur; “potansiyel düĢmana karĢı en son

çare olarak, bahsedilen silahları kullanmak‟‟. Buna örnek olarak, Hindistan‟ın Çin‟e,

Pakistan‟ın Hindistan‟a, Ġsrail‟in Arap dünyasına, Irak‟ın ise Ġran‟a karĢı sahip oldukları kitle

imha silahlarını, son çare olarak kullanacaklarını açıklamıĢ olmaları verilebilir.

Devletlerin kitle imha silahlarına sahip olma nedenlerinin en önemlisi "güç ve caydırıcılık”

olarak açıklanabilir. Soğuk SavaĢ‟ta ABD ve SSCB mücadelesinin en sert Ģekilde

yürütüldüğü alan, kitle imha silahlarına sahip olma konusu olmuĢtur. Dünya egemenliğini

hayal eden Hitler Almanya‟sının da, nükleer olmasa bile, bol miktarda kimyasal ve

156

Touraine, 1997, 333. 157

Touraine, 1997, 334.

58

biyolojik silaha sahip olduğu bilinmektedir. Silahlanmanın hız kazanması ve buna bağlı

olarak dikkate değer bir caydırıcılık sağlamaya baĢlamasından beri, olası bir tehdit

değerlendirmesi yapan her ülke bu süreçteki yerini almıĢtır.158

Caydırıcılığın mantığında

silahlanma yarıĢının olması kaçınılmazdır.159

Örneğin Ġsrail için silahlanmanın en önemli

nedeni, bulunduğu coğrafyadaki hemen hemen tüm devletleri kendisine düĢman olarak

kabul etmesi olmuĢtur. Daha az maliyetle daha caydırıcı olabilme isteği kitle imha

silahlarını cazip hale getirmiĢtir. Bu konuda ABD‟de yapılan bir çalıĢmanın sonuçlarına

göre nükleer silahlara sarf edilen 1 dolar ile elde edilen etkiyi yaratabilmek için

konvansiyonel silahlarda 5 dolarlık harcama yapmak gerekmektedir. BaĢka bir ifade ile

nükleer silahlar; eski silahlara oranla 1‟e 5 daha maliyet etkindir.160

“Jeopolitik gereklilik” devletlerin anılan silahlara sahip olmasının bir baĢka nedenidir.

Bölgesel ve akabinde küresel güç olma isteği taĢıyan ülkeleri, bu fikre sürükleyen unsur

öncelikle jeopolitik konumlarıdır. Jeopolitik konumları gereği ülkeler, silahlanmanın ilk

aĢaması olan, “gerekli bilgi ve altyapıyı temin için‟‟ çaba göstermektedirler. Bunun da

nihai uzanımı kitle imha silahlarına sahip olmaktır. Kitle imha silahlarına sahip bir devlet

bölge devletleri arasında ön plana çıkmakta ve yine aynı bölgedeki politik ve ekonomik

iliĢkilerin dengeleyicisi olmaktadır.

Devletler askeri doktrinleri gereği, hem stratejik hem de taktik alanda kullanılmak üzere kitle

imha silahları üretmektedirler. Ancak taktik kullanım alanı, kitle imha silahlarının sadece

uluslararası alanda gerektiğinde kullanılma anlamının çok ötesinde, ülke içinde istenmeyen

gerilla kuvvetlerine ya da muhalif unsurlara karĢı da kullanılabilmeyi kapsayabilmektedir. Bu

silahlara sahip olan ülkeler için uluslararası alandaki sağlanan prestijle birlikte, ülke

içerisindeki prestij de oldukça önemlidir. Bu anlamda kitle imha silahı elde etmenin bir diğer

güdüsü olarak “iç politika gereklilikleri” olgusunu sayabiliriz. Bu tür silahları geliĢtirebilme

gücüne sahip olmak, ulusal gururun yükseltilebilmesi için de bir araçtır.

158

Ġnternet: Oelrich, I. C. (2001). Sizing post – cold war nuclear forces. Institute For Defence Analyses, 2-23.

Web: http://fas.org/programs/ssp/nukes/doctrine/szngnuclearforces.pdf adresinden 16 Ocak 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 159

Arı, T. (2004). Uluslararası ilişkiler ve dış politika. (BeĢinci baskı). Ġstanbul: Alfa yayınları, 285-287. 160

Ayrıntılı bilgi için bkz. Kibaroğlu, M. (1996). The nuclear non-proliferation regime at the crossroads:

strengthening or uncertainty, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Bilkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,

Ankara, 20-27.

59

Yeni dünya düzeninde bazı ülkelerin daha bağımsız ve milliyetçi politikalar izleme

istekleri de gizli kitle imha silahı programlarını teĢvik eden bir unsur haline gelmiĢtir.

Soğuk SavaĢ sonrası eski süper güçlerin, kendi bloklarındaki ülkeleri kontrol etme

yeteneğinin ortadan kalkması nedeniyle güç boĢluğu ortaya çıkmıĢtır. Bu nedenle bazı

devletlerin, güvenliklerini sağlamak veya yayılmacı emellerini gerçekleĢtirmek için kitle

imha silahlarına sahip olma gayretlerinin yayılma riskini artırdığı öne sürülmektedir.161

Özellikle nükleer silahlardan kaynaklı tehdidin 60 yıldan beri mevcut olmasına rağmen bu

silahların yayılması ile ilgili tartıĢmalar son yıllarda artmıĢ ve yayılmayı önleme gayretleri

de bu süreçte yoğunlaĢmıĢtır.

Soğuk SavaĢ‟ta Avrupa‟da kurulan nükleer güvenlik Ģemsiyesi geçerliliğini hala

korumaktadır. NATO‟nun geniĢlemesi ile yeni ülkeler de bu Ģemsiye altına girmiĢlerdir.

Buna karĢılık nükleer güce sahip olma ihtiyacını yaratan konvansiyonel Sovyet tehdidi

Batı Avrupa için büyük ölçüde ortadan kalkmıĢtır. Bu nedenle Avrupa devletlerinin ilave

nükleer silaha sahip olma isteğini haklı gösterecek gerekçe yoktur. En kötü senaryoya göre,

Avrupa ile Amerika arasındaki transatlantik bağın zayıflaması ve Rusya‟nın tekrar bir

tehdit olması durumunda, Avrupa ülkelerinin aralarındaki dayanıĢmayı artırarak mevcut

nükleer güçlerini geliĢtirme ihtiyacı doğabileceği değerlendirilmektedir ama böyle bir

senaryonun gerçekleĢme ihtimali oldukça düĢük görülmektedir.162

Soğuk SavaĢ döneminde kitle imha silahları çalıĢmaları nükleer savaĢ korkusuna

dayandırılmıĢtır. Bu dönemde iki kutup etrafında kümelenen baĢat öğeler devletler olmuĢ

ve uluslararası politika ittifaklar ve hiyerarĢik bir düzen Ģeklinde oluĢmuĢtur. KüreselleĢme

süreciyle birlikte, iletiĢim ve ulaĢımdaki geliĢmeler nedeniyle devlet dıĢı aktörleri de

güçlendirmiĢ ve politik alanı etkilemelerine neden olmuĢtur. UlaĢım ve iletiĢim

teknolojilerindeki geliĢmeler sonucunda mal, hizmet, insan, bilgi ve finansın serbestçe ve

hızlı bir Ģekilde yer değiĢtirmeye baĢlaması, ulusal sınırların birer engel olmaktan çıkması

sadece kar amaçlı Ģirketlerin değil, terör örgütlerinin de yapısını değiĢtirdiğini

söyleyebiliriz. Çok uluslu Ģirketlere benzer bir Ģekilde, çok uluslu terör örgütleri de ortaya

çıkmıĢ ve buna bağlı olarak terörizm163

küreselleĢmiĢtir.164

Terörizmin küreselleĢmesi ile

161

Oelrich, 2001, 3. 162

Ayrıntılı bilgi için bkz. Ranger, R. (1996). The devil’s brews 1: chemical and biological weapons and

their delivery systems. (First edition ). Lancaster UK: CDISS, 26-30. 163

Terörizm, terör yöntemlerinin siyasi bir amaçla, örgütlü, sistemli ve sürekli bir biçimde kullanılmasını

benimseyen bir strateji olarak, terör kavramını da içeren çerçeve bir kavramdır. Terör terimi, dehĢet ve

korkuyu belirtirken, terörizm, bu kavrama süreklilik ve siyasal içerik katmaktadır. Terörün ideoloji,

60

uluslararası terörizm165

faaliyetlerinin ve Ģiddet eğilimlerinin artması nükleer, kimyasal ve

biyolojik silahların terör aracı olarak kullanılması ihtimalini gündeme getirmiĢtir.

7. KĠTLE ĠMHASINA YÖNELEN TERÖRĠZM

Kitle imhasına yönelen terörizm; nükleer, biyolojik, kimyasal ve radyolojik maddeler

kullanılarak baskı, korku, Ģok etkisi yaratmak ve bir devleti, grubu, bireyleri belli bir talebi

gerçekleĢtirmeye zorlamak, yani anılan yöntemlerle siyasi, ekonomik veya askeri bir sonuç

elde etmek olarak tanımlanabilir. Klasik yaklaĢımlarda terörizm eylemleri, tanımlanabilir

bir organizasyonda politik, ekonomik ve sosyal hedeflerle çeĢitli eylemlere giriĢmeleri

olarak tanımlanmıĢtır. Bu tanımlamada radikal solcular, Marksist-Leninist örgütler, etnik

milliyetçiler, neo-Naziler bu organizasyonların baĢat aktörleri durumundadırlar. IRA, Bask

ayrılıkçı grupları gibi örgütler kapsamlı bir ideoloji, radikal politik bir yaklaĢım ve fanatik

taraftarlarca desteklenen bir Ģekilde organize olmuĢlardır. 90‟lı yıllara kadar terörist

gruplar ayrımsız bir Ģiddet uygulamıĢlarlardır. Bu döneme kadar terör örgütleri sembolik

hedeflere bombalama, adam kaçırma, suikast, sabotaj ve banka soygunları gibi eylemler

yürütmüĢlerdir. Bu süreçte terörist eylemler etno-milliyetçi, ayrılıkçı, irredantist veya

radikal sol saiklerle yapılmıĢ ve bazı eylemler uluslararası toplum tarafından sempati ile

karĢılanmıĢtır. Medya ve halkla iliĢkiler faaliyetlerinin kullanımı sınırlı olsa da bu

eylemlerde ön plana çıkmıĢtır.

Teröristlerin kitle imha silahı elde etme ihtimalleri geleneksel terörizmi değiĢtirmiĢtir.166

1979‟da Alman Kızıl Ordu Grubu (Red Army Faction / RAF) ve Ġtalyan Kızıl Ordu

mensubu teröristler Lübnan‟daki Filistin kamplarında biyolojik silah eğitimleri almakla

suçlanmıĢ ve RAF‟ın Paris‟teki bir örgüt evinde laboratuvar oluĢturduğu ve “Botulinum”

toksini üzerinde çalıĢmalar yaptığı iddia edilmiĢtir.167

RAF‟ın ve Kızıl Tugayların

mikrobiyoloji uzmanları istihdam ettikleri, bakteriyolojik uzmanlık ekipmanlarını tedarik

örgütlenme ve Ģiddet olmak üzere üç temel unsuru bulunmaktadır. Buradan hareketle terörizm; savaĢ ve

diplomasi ile kazanılmayan sonuçları elde etmek, korkutmak ve itaat ettirmek için bir teoriye, felsefeye ve

ideolojiye dayanılarak siyasi maksatlarla iradi olarak terör ve Ģiddetin sistemli ve hesaplı bir Ģekilde

kullanılmasıdır. 164

Örgün, F. (2001). Küresel terör. (Birinci baskı). Ġstanbul: OkumuĢ Adam Yayıncılık ve Eğitim Hizmetleri, 99. 165

Uluslararası terörizm, belirli siyasal, sosyal ve ekonomik çıkarlar sağlamak maksadıyla insan hayatını, iç

sosyal dinamikleri, uluslararası barıĢ ve güvenlik ortamını, devletlerin barıĢçıl iliĢkilerini, iç iĢlerini,

anlaĢmazlıkların barıĢçıl yollarla çözümünü, iç hukuku ve uluslararası hukuku hedef almaktadır. Babaoglu,

Ö.ġ. (Mayıs 2002). Küresel terör ve Türkiye. Stratejik Arastırma ve Etüt Merkezi (SAREM)

sempozyumunda sunuldu. Ankara, 1(6), 20. 166

Hoffman, B. (1999). Terrorism and weapons of mass destruction: an anlaysis of trends and motivations.

(Second edition). Santa Monica, CA: RAND Paper, 9. 167

Hoffman, 1999, 11.

61

ettikleri, Ģarbon ve bazı toksin türlerine sahip oldukları kayıtlara geçmiĢtir.168

1990‟lı

yıllarda teröristlerin nükleer, kimyasal, biyolojik ve radyolojik silah elde etme ihtimallerine

yönelik motivasyonları ve teknik kapasiteleri ile ilgili araĢtırmalar artmıĢtır.

1970‟lerden 1990‟ların sonunda kadar 12 bin civarında uluslararası terörizm faaliyeti

kaydedilmiĢtir. Bunlardan 60 civarında olayda kimyasal ve biyolojik savaĢ ajanları

kullanılmıĢ ya da illegal yollardan nükleer madde tedarik edilmeye çalıĢılmıĢtır.169

1990‟larda uluslararası terörizm en büyük güvenlik endiĢelerinden biri haline gelmiĢ ve

terörizmle mücadele için bazı uluslararası giriĢimler baĢlatılmıĢtır.170

Mart 1995‟te

gerçekleĢen Tokyo sarin saldırısı dikkatlerin nükleer, biyolojik, kimyasal ve radyolojik

silahlarla yapılabilecek muhtemel saldırılara çevrilmesine neden olmuĢtur.

Kitle imha silahları kullanılarak yapılacak muhtemel terörist saldırıları anlamak için, silah

elde etme süreçlerini ve terörist organizasyonların bu silahlarla ilgili perspektifini anlamak

gerekmektedir. Ülkelerin bu silahlarla ilgili programlarının gizli olması, yeterli ve sağlıklı

bilgi elde edilmesini zorlaĢtırmaktadır. Terörist organizasyonların maddi altyapısı ve silah

stokları, örgütsel normlar, örgüt stratejileri ve yapısına iyi bakmak gerekmektedir. Anılan

örgütlerin özellikle kimyasal ve biyolojik silah geliĢtirebilmeleri için fiziksel mekânlara

sahip olup olmadıkları, örgütün toplum üzerinde yarattığı algı, örgütün sahip olduğu

finansal kaynaklar, hedefler, politikalar, ideolojik referanslar gibi parametreler önemli hale

gelmektedir. Örgütün ideolojisi sosyal, apokaliptik, radikal üstünlük, etno-nasyonalizm,

dini fanatizm gibi referanslara dayanabilir. Örgüt üyelerinin eğitimi, bilim ve teknolojiye

yatkınlıkları gibi faktörlerde sürece etki etmektedir. Örneğin Aum Shinrikyo örgütü

Japonya‟nın önde gelen enstitülerinden genç bilim adamlarını ve Sovyetler dağıldıktan

sonra iĢsiz kalan uzmanları yüksek maaĢlarla iĢe almıĢtır.

Örgütün kitle imha silahlarına yaklaĢımı ve ahlaki tutumunun yanı sıra örgütün

organizasyonel yapısı ve örgüt stratejileri de silahlanma politikalarını etkilemektedir.

Örneğin örgüt yönetimi kimyasal ve biyolojik silahlanma programının baĢlatılmasına karar

168

Carus, W. S. (2002). Bioterrorism and biocrimes: the illicit use of biological agents since 1900. (8th

revision). Amsterdam: Fredonia Books, 156. 169

Hoffman, 1999, 12. 170

BM Genel Kurulu 9 Ocak 1998‟de Terörist Bombalamaların Önlenmesine ĠliĢkin Uluslararası

SözleĢme‟yi kabul etmiĢtir. Aynı yıl NATO bünyesinde ve birçok uluslararası organizasyonda benzeri

faaliyetler yürütülmüĢtür. Zanders J. P., French, E. M., Pauwels, N. (1999). Chemical and biological weapon

developments and arms control. SIPRI Yearbook 1999: Armaments, Disarmament and International Security

(Chapter 9). Oxford: Oxford University Press, 593–595.

62

verirse bunun için belli miktarda kaynak ayrılmaktadır. Bu kaynak ayırma ve silahlanma

süreçleri örgütün hedefleri doğrultusunda örgütün çeĢitli kademelerince onaylanmaktadır.

GevĢek örgütsel yapıya, daha az merkezi otoriteye ve küçük hücrelere sahip örgütlerin,

dikey hiyerarĢiye sahip olan ve bir ideoloji etrafında kümelenmiĢ örgütlere nazaran kitle

imha silahlarına ulaĢması daha zordur.171

Kitle imha silahları kullanılarak asimetrik terör eylemleri gerçekleĢtirilmesi ihtimalini

destekleyen unsurların baĢında, kimi merkezi devlet otoritelerinin siyasal ve sosyal krizler

nedeniyle kendi kontrollerinde olması gereken anılan silahlar üzerindeki denetimlerini

kaybetmesi olarak gösterilmektedir.172

Özellikle eski SSCB stoklarında bulunan stratejik

değere sahip silah ve maddelerin Sovyetlerin dağılmasıyla kontrolsüz kaldığını ve bu

durumun terör örgütlerinin bu silahlara ulaĢmasını kolaylaĢtırdığını ifade edebiliriz. Benzer

bir Ģekilde Suriye‟de Mart 2011‟de baĢlayan protestoların iç çatıĢmaya dönüĢmesi süreci

Suriye stoklarında bulunan kimyasal silahların devlet dıĢı aktörlerin eline geçme ihtimalini

ortaya çıkarmıĢ ve Ġsrail böyle bir durumun savaĢ nedeni sayılacağını bildirmiĢtir.173

Terör örgütlerinin kitle imha silahı elde etmek ya da kullanma olasılıklarının uluslararası

kamuoyunda endiĢe kaynağı olarak görülmesi ve bu durumun uluslararası barıĢ ve

güvenliğe yönelik büyük bir tehdit olarak algılanması genel kabul gören bir yaklaĢım olsa

da; terör örgütlerinin kitle imha silahı elde etmesinin onlara örgütsel bir fayda

sağlamayacağını belirten bazı görüĢler de bulunmaktadır. Kanaatimizce de teröristlerin

kitle imha silahı elde etmek ya da kullanmak istemeleri görüĢleri abartılı ve sorunlu bir

bakıĢı ifade etmektedir. Çünkü teröristler de savaĢ uzmanları gibi yaptıkları eylemlerin

sonuçlarını kontrol etmek isterler. Oysa kitle imha silahı kullanıldığında etki alanının

sınırları net değildir. Teröristler genel algının aksine realist ve hedeflerine yönelik rasyonel

eylemler gerçekleĢtirirler. Nükleer, kimyasal, biyolojik silah kullandıklarında yalnızca

düĢmanlarına değil; etnik, dini ya da ideolojik sempatizanlarına da zarar verebileceklerini

bilmektedirler. Teröristler daha çok insanın ölmesinden ziyade daha çok kiĢinin kendilerini

171

Ġnternet: Zanders, J. P., Karlsson, E., Melin, L., Näslund, E., Thaning, L. (2000). Risk assessment of

terrorism with chemical and biological weapons. SPRI Yearbook: Appendix 9A. Web:

http://www.sipri.org/yearbook/2000/files/SIPRIYB0009A.pdf adresinden 14 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 172

Gürsoy, B. (2005). Soğuk savaştan günümüze asimetrik tehdit. (Birinci baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat

Yayınları, 147. 173

Temmuz 2012‟de Brüksel‟de yapılan bir toplantıda Ġsrail DıĢiĢleri Bakanı Avigdor Lieberman, Suriye‟nin

kimyasal silahlarının Hizbullah‟a verilmesi durumunu “casus belli” sayacaklarını açıkça ifade etmiĢtir.

Ġnternet: Keinon, H. (2012). FM: WMD transfer to Hezbollah would justify war. The Jerusalem Post. Web:

http://www.jpost.com/Diplomacy-and-Politics/FM-WMD-transfer-to-Hezbollah-would-justify-war

adresinden 16 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır.

63

izlemesini veya propagandalarına maruz kalmalarını tercih ederler.174

Ayrıca kullanılan

kitle imha silahının etkileri kontrol edilemeyeceğinden ulaĢılmak istenen politik hedef

uygulamaya konulamayacaktır. Bu nedenle taktik adım örgüt stratejilerine zarar

verebilecek hale gelecektir ki bu rasyonel bir seçenek olmayacaktır.

Kitle imhasına yönelen terörizm; nükleer, kimyasal ve biyolojik terörizm olarak

sınıflandırılmaktadır. Uluslararası barıĢ ve güvenliğe yönelik en büyük tehditlerden biri

olarak algılanan bu terörizm tipleriyle mücadeleye yönelik uluslararası ilgi ve çalıĢmalar

istikrarlı bir Ģekilde artmaktadır.

3.1. Nükleer Terörizm

Soğuk SavaĢ süresince pek kullanılmayan nükleer terörizm kavramı, Sovyetler Birliğinin

dağılması ile beraber uluslararası iliĢkiler literatüründe sıkça dillendirilir hale gelmiĢtir.

Sovyet bakiyesini üstlenen ve 90‟lı yıllarda ciddi ekonomik krizlerle boğuĢan Rusya,

“nükleer Ģehirlerini” birer birer kapatma yoluna gitmiĢtir.175

Nükleer alanda faaliyet

yürüten binlerce bilim adamı iĢsiz kalmıĢ ve para kazanabilmek için nükleer silah üreten

veya üretmek üzere olan ülkelere kaçmıĢlardır. Dünyanın dört bir yanına dağılan Rus bilim

adamları sadece bilgilerini değil, bir veya iki nükleer silah yapımı için yeterli olabilecek

kadar uranyum ve plütonyumu da ülke dıĢına çıkarmayı baĢarmıĢlardır.176

Eski Sovyet Cumhuriyetlerinde Sovyetlerden kalan ve sayısı bile belli olmayan nükleer

baĢlıklar ile nükleer silah yapımı için gerekli malzemenin mafyanın kontrolünde uluslararası

karaborsada satıldığı iddia edilmiĢtir. SSCB‟nin dağılmasından sonra nükleer maddelerin

karaborsaya düĢtüğü yönündeki raporlar üzerine, Rusya tarafından 1998 yılında önerilen

konvansiyon uzun yıllar süren müzakereler neticesinde tamamlanmıĢ ve 2005 yılında, BM

Genel Kurulu, Uluslararası Nükleer Terörizm AntlaĢmasını oybirliğiyle kabul etmiĢtir. 11

Eylül saldırılarından bu yana Genel Kurul‟da kabul edilen teröre karĢı ilk antlaĢma olma

özelliğini de taĢımaktadır. AntlaĢma nükleer terörizme tanım getirirken, nükleer terörizmle

174

Hoffman, 1999, 11. 175

Ġnternet: Arms Control Association: Committee on Nuclear Policy (1999). Jump-START: retaking the

initiative to reduce post-cold war nuclear dangers. Washington D.C.: Arms Control Association Online.

Web: http://www.armscontrol.org/act/1999_01-02/jsjf99 adresinden 16 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 176

HiroĢima‟ya atılan benzer nitelikteki bir atom bombası yapmak için teröristlerin sadece 8 kg.lık yüzde

94‟lük plütonyum 239‟a veya 25 kg.lık uranyuma ihtiyaçları bulunmaktadır. Reeve, S. (2001). Yeni çakallar:

Remzi Yusuf, Usame Bin Ladin ve terörizm geleceği. (Çev. G. Koca). Ġstanbul: Everest Yayınları. (Eseriin

Orijinali 1998‟de yayımlandı.), 356.

64

mücadele için uluslararası hukuki çerçeveyi de güçlendirmektedir. AntlaĢmanın amacı, ciddi

problemler ortaya çıkmadan nükleer silah ve silah yapımında kullanılan maddelerin, terör

örgütlerinin eline geçmesini engellemek olarak belirlenmiĢtir.177

Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan antlaĢmayı, nükleer terörizmin “daha meydana

gelmeden” önlenmesi amacıyla bugüne kadar atılmıĢ en önemli adım olarak

nitelendirmiĢtir ve devletlerarasındaki iĢbirliğinin önemine tekrar tekrar vurgu yaparak,

bilgi alıĢveriĢine açık davranılmasını tavsiye etmiĢtir.178

Bugüne kadar herhangi bir nükleer

saldırı gerçekleĢmemiĢ olmasına rağmen, terör uzmanları bu konudaki endiĢelerini sürekli

olarak yinelemektedirler. Eski IAEA BaĢkanı Muhammed El Baradey, 2005 yılı içerisinde

Londra‟da yapılan uluslararası güvenlik konferansında sadece nükleer madde

kaçakçılığının tespiti ve önlenmesinin terör tehdidi adına yeterli olmayacağını, bunun

yanında nükleer enerji santrallerinin, nükleer araĢtırma merkezlerinin ve resmi nükleer

madde depolarının güvenliğinin sağlanması konusunun da birinci öncelikle üzerinde

durulmasının gerekliliğini vurgulamıĢtır.179

Muhtemel nükleer terör eylemlerinin tespiti ve önlenmesi maksadıyla IAEA tarafından

yürütülen çalıĢmalar neticesinde elde edilen verilere göre; 1993–2013 yılları arasında 2477

teyit edilmiĢ nükleer veya radyoaktif madde kaçakçılığı olayı gerçekleĢmiĢ ve bunların

çoğu nükleer silah ya da kirli bomba yapılabilecek materyallerden oluĢmuĢtur. Bu toplam

rakam içerisinde 424 olay illegal nükleer madde sahipliği ve bununla ilgili kriminal

vakaları kapsarken, 16 olay yüksek zenginlikli uranyum (HEU) ve plütonyum kaçakçılığı

ile ilgilidir. 664 olay nükleer ya da radyoaktif madde hırsızlığı içerirken 1337 olay ise

radyoaktif materyallerin yetkisiz elden çıkarılması gibi diğer illegal faaliyetlerle ilgilidir.180

177

Ġnternet: SözleĢme metni için bk. Web: http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/05/20120508-1.htm

adresinden 18 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 178

Ġnternet: International Atomic Energy Agency. (2005). Staff Report: New convention against nuclear

terrorism bolsters global framework. Vienna: International Atomic Energy Agency Online. Web:

http://www.iaea.or.at/NewsCenter/News/2005/conv_nuclterror.html adresinden 18 ġubat 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 179

Ġnternet: International Atomic Energy Agency. (2005). Staff report: new reality – shaping nuclear

security’s global directions. Vienna: International Atomic Energy Agency Online. Web:

https://www.iaea.org/newscenter/news/new-reality-shaping-nuclear-securitys-global-directions adresinden 19

ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 180

Ġnternet: International Atomic Energy Agency. (2014). Fact sheet: incident and trafficking database,

IAEA Illicit Trafficking Database (ITDB). Vienna: International Atomic Energy Agency Online. Web:

http://www-ns.iaea.org/downloads/security/itdb-fact-sheet.pdf adresinden 19 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır.

65

Nükleer silah teknolojisi daha yakından incelendiğinde teröristlerin bu teknolojiyi ve

nükleer silahları elde etmelerinin ya da kullanmalarının kolay olmadığı görülmektedir. Çok

ileri teknoloji, yüksek bilgi seviyesi, kompleks tesisler ve çok karmaĢık bir sürece ihtiyaç

duyması, az bulunur elementler gerektirmesi sebebiyle, bu tür silah programını devletlerin

bile gizli olarak yürütmesi oldukça zor ve tehlikeli görünmektedir. Terör örgütlerince

yapılabilecek belki de en muhtemel nükleer tehdit radyoaktif maddelerle ilgili olanıdır.

Dünyada çeĢitli amaçlarla kullanılan radyoaktif madde sayısı sonsuz denecek kadar çoktur.

Tıp, sanayi, tarım, nükleer elektrik santralleri gibi birçok sivil alanda kullanılan nükleer

maddeler konvansiyonel patlayıcılarla birlikte kullanılabilir (kirli bomba) ve binlerce

insanın etkilenebileceği bir kirliliğe yol açabilir. Bu nedenle nükleer maddelerin fiziksel

korunmasına yönelik uluslararası çalıĢmalar artırılmakta ve yasal bağlayıcılığı bulunan

metinler oluĢturulmaktadır.

Nükleer silahların etki süresi oldukça kısa, etki alanı, boyutu ve Ģekli ise son derece büyük

olması açısından teröristlerin eline geçme ve kullanılması ihtimali küresel bir endiĢeye

sebep olmakta ve nükleer terörün 21.yüzyılda uluslararası terörizmin en etkili çeĢidi ve

dünyanın en önemli tehdidi haline geleceği181

yorumlarına neden olmaktadır.

3.2. Kimyasal Terörizm

Kitle imha silahları ile yapılabilecek terör türlerinden birisi de kimyasal silah veya

maddelerin kullanımı ile ortaya çıkabilecek terördür. Günümüzde, insanların yaklaĢık

70.000 civarında kimyasal maddeye maruz kaldığı bilinmektedir. Bu sayının 4.000‟i

tedavide kullanılan ilaç aktif maddeleri, 3.000‟i kozmetik ürünlerin yapısına giren

kimyasallar, 2.600‟ü gıda katkı maddeleri, 1.500‟ü tarım ilacı ve 48.000‟i ise endüstride

kullanılan kimyasal bileĢiklerdir. Bu sayıya her yıl ortalama 1.000 yeni kimyasal bileĢik

katılmaktadır. Bu bilimsel veriler ıĢığında, küçük veya büyük çaplı terör eylemlerinde

kullanılabilme potansiyeli olan kimyasal madde sayısının çokluğu dikkat çekicidir.182

11 Eylül olgusu, teröristlerin varmak istedikleri siyasi hedefler doğrultusunda ayrımsız bir

imha yöntemi seçebilecekleri ve savaĢ hukukunu gözetmeyeceklerini hususunu açığa çıkarmıĢ

ve nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar kullanılarak örgütsel hedeflere ulaĢma riski artmaya

181

Sopko, J. (Winter 1996). The changing proliferation threat. Foreign Policy, 105, 3-20. 182

Burgaz, S. (Mart 2002). Kimyasal bileĢikler ve risk değerlendirmesi. Bilim ve Teknik Dergisi, 412, 46-47.

66

baĢlamıĢtır. Kimyasal silah üretiminin diğer kitle imha silahlarına oranla nispeten kolay olması

nedeniyle yaklaĢık 25 devlet kimyasal silah veya kimyasal silah üretme teknolojisine

sahiptir.183

Çin, Hindistan, Ġran, Irak, Libya, Kuzey Kore, Pakistan, Suriye, Sudan, Rusya ve

Amerika bunlardan bazılarıdır.184

Kimyasal silahların bazı devletler tarafından devlet dıĢı

aktörlere verilebileceği endiĢesi Batılı siyasi ve akademik çevrelerce sürekli gündemde

tutulmakta ve bu durumla mücadeleye yönelik bazı çalıĢmalar yürütülmektedir.

Kimyasal silahlar elde edilmesi ve kullanılması kolay nitelikte olan silahlardır. Ancak, bu

silahların kullanılan miktara oranla yaratacakları etki nükleer ve biyolojik silahlara oranla

oldukça düĢük kalmakta ve hedef ülkeler için stratejik seviyede bir tehdit

oluĢturmamaktadırlar. Tarihsel süreç içerisinde devlet dıĢı aktörlerce taktik anlamda kullanılan

tek kitle imha silahı kimyasal silahlardır. Kimyasal savaĢ ajanlarının terörist saldırılarda

kullanıldığı ilk olay185

20 Mart 1995‟te gerçekleĢen Tokyo Metrosu saldırısıdır. Japon dini

motifli tarikat Aum Shinrikyo186

örgütü tarafından sabah saatlerinde sarin gazı ile yapılan

saldırıda 12 kiĢi ölmüĢ ve sonuçta yaklaĢık 6.000187

kiĢi ciddi Ģekilde etkilenmiĢtir.

Kimyasal silahlarla yapılabilecek bir terör saldırısının konvansiyonel silahlara oranla daha

ölümcül olup olmayacağı bazı Ģartlara göre değiĢmekle birlikte yaratabileceği psikolojik

etkiler geleneksel yöntemlere göre tartıĢılmaz Ģekilde daha ağır olacaktır. Terör

örgütlerinin kimyasal silah kullanarak geniĢ kitleleri etkileyebilecek bir güce eriĢmeleri

mümkündür. Muhtemel terör saldırılarında kullanılabilecek kimyasalların yelpazesi, ağır

endüstri kimyasallarından, bilinen kimyasal silahlara kadar uzanabilir.188

Sözü edilen

kimyasalların birçoğu sıradan vatandaĢlarca bile kolayca temin edilebilecek durumdadır.

ABD‟de yayımlanan 1999 tarihli bir rapor, 10 kilogramlık sarin gazının, Ģehir içinde açık

183

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2013). Understanding chemical threats. Washington, DC: NTI Online.

Web: http://www.nti.org/threats/chemical/ adresinden 20 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 184

Cordesman, A. H. (2000). Terrorism, asymmetric warfare and chemical weapons. Washington: Center for

Strategic and International Studies Pres, 22. 185

1984 yılında, Hindistan‟ın kimyasal endüstri merkezlerinden birinde meydana gelen ve 10 yıl içerisinde

dolaylı etkileriyle 3800 kiĢinin ölümü ve 11000 kiĢinin yaralanmasına neden olan patlamanın bir kaza sonucu

mu yoksa bir terörist saldırı sonucu mu gerekleĢtiği tespit edilemediğinden analize dahil edilmemiĢtir.

Cordesman, 2000, 5. 186

Aum Shinrikyo hakkında ayrıntılı bilgi için bk. RAND Corporation. (1999, Dec). First annual report of

the advisory panel to assess domestic response capabilities for terrorism involving WMD. Paper submitted to

President and Congress on 15 December 1999. Washington, 40-51. 187

Aum Shinrikyo‟nun ilk kimyasal madde saldırısı 1993‟te, rakip olarak gördüğü bir baĢka dini lidere karĢı

olmuĢtur. Ġkincisi, iki tane yargıca karĢı olmuĢtur ki bu olayda 7 kiĢi hayatını kaybetmiĢ ve 144 kiĢi de

yaralanmıĢtır. Üçüncüsü ise Mart 1995‟te, tüm dünyada yankı bulan Tokyo metrosuna yapılan sarin gazı

saldırısı olmuĢtur. Kimyasal silah üretme konusunda sağlam bir alt yapı oluĢturduğu sonradan tespit edilen

bu dini liderin, metro saldırısında, muhtemelen insafından dolayı, elinde bulunan yüksek kaliteli sarin gazını

da kullanmadığı açıklanmıĢtır. Cordesman, 1999, 13. 188

Khan, A. S., Levitt, A. M. Sage, M. J. (2000). Biological and chemical terrorism; strategic plan for

preparedness and response. Washington: US Government Printing Office, 6.

67

havaya bırakılması durumunda kilometrekare baĢına 5.000 insanın bulunacağı

varsayımıyla en az 50 kiĢinin ölebileceğini iddia etmiĢtir.189

Sarin gazının miktarı arttıkça,

ölüm oranı da artabilecektir. Ancak yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bu varsayımlar sadece

tek bir saldırı ihtimali için düĢünülmüĢtür.

3.3. Biyolojik Terörizm

Kitle imha silahları ile gerçekleĢtirilebilecek en basit terör eylemleri, “yoksulların

nükleeri” olarak nitelendirilen, biyolojik silahlarla yapılabilir. Ġnsan, hayvan, bitki ya da

malzemeler üzerinde çeĢitli yıkıcı etkilere sebep olabilen bazı mikroorganizmalar belli bir

siyasi hedefi gerçekleĢtirmek, kiĢiyi, grubu hatta ülkeyi ekonomik olarak zor durumda

bırakmak, kaos çıkarmak amacıyla kullanılabilir. Terör eylemi gerçekleĢtirmek maksadıyla

10.000 dolarlık bir para birikimi ve 4,5 metreye 4,5 metre boyutlarında küçük bir

laboratuvardan istenilen miktarda ve türde biyolojik madde ve silah üretilebilir. Ġhtiyaç

duyulan temel maddeler, bira mayası, protein bazlı kültür, plastik giysiler ve gaz

maskesinden ibarettir. Basit olmasının yanında biyolojik ajanların kullanım alanlarının

geniĢliği terör örgütlerinin bu silahlara ilgisini artırmaktadır. Biyoterörizm, bakteri, virüs,

fungus, riketsiya ya da bunlardan elde edilen toksinlerin gibi biyolojik ajanların, ideolojik,

politik amaçlarla, bireyler, gruplar, örgütlerce açık ve/veya gizli yöntemlerle kullanılması

olarak tanımlanabilir.

Tarihin en kapsamlı biyolojik silah programlarından birisine sahip olan eski Sovyetler

Birliği‟nin dağılmasından sonra, bu çalıĢmalarda yer almıĢ personel ve malzemenin bir

bölümü bu dönemdeki kargaĢa ortamında ortadan kaybolmuĢtur. Bu kritik personel ve

malzemenin özellikle üçüncü dünya ülkeleri ve terörist gruplar tarafından elde edilmiĢ

olmaları yüksek bir ihtimaldir. Nitekim kimyasal ve biyolojik silah saldırılarda bulunan

Aum Shinrikyo örgütünün üyeleri, kimyasal ve biyolojik silah yapımı için Rusya‟dan bilim

adamları getirttiklerini itiraf etmiĢlerdir.

Terör örgütleri biyolojik harp maddelerine muhtelif nedenlerle ilgi duyabilirler. Bunların

baĢında bu silahların üretim ve tedarikinin çok kolay olması gelmektedir. Devlet veya

üniversite tarafından iĢletilen büyük laboratuvarlara ihtiyaç duyulmadan ev tipi

laboratuvarlarda büyük miktarda biyolojik harp maddesi üretilebilir. Biyoterör maksadıyla

189

Cordesman, 2000, 9.

68

kullanılabilecek BHM‟lerini orta derecede farmakolojik ve fermantasyon endüstrisine

sahip her ülke kolaylıkla ve ucuz bir Ģekilde üretebilir. Yıkıcı mikroorganizmaları üretmek

ya da toksinleri elde etmek için gereken madde, araç ve gereçlerin çoğu çift kullanımlı

olduğundan sivil amaçlar gerekçe gösterilerek tedarik edilebilir durumdadır.

ABD‟de ve Fransa‟da gerçekleĢen iki olay biyo-terör faaliyetlerine örnek olarak

gösterilebilir. 1984 yılında, ABD Oregon‟da 10 farklı restoranda yemek yiyen 751 kiĢi

zehirlenmiĢtir. Bu olaydan restoranların çalıĢanları ve bazı dini topluluk üyeleri sorumlu

tutulmuĢ ve 6 hafta süren bir soruĢturma yürütülmüĢtür. Salmonella bakterisinden

kaynaklandığı tespit edilen bu olay ABD‟de görülen ilk ve en geniĢ biyoterör saldırısı

olmuĢtur.190

Aynı yıl içerisinde Fransız polisi Alman Kızıl Ordu örgütüne yönelik olarak

yaptığı operasyonlarda çeĢitli hücre evlerinde biyolojik silah üretimi ile ilgili bol miktarda

doküman ele geçirmiĢtir. Aynı hücre evlerinin banyo küvetlerinde de kullanılmak üzere

hazır bekleyen çeĢitli biyolojik madde ve silahlara da el konmuĢtur.191

Biyolojik maddelerle herhangi bir saldırı düzenlemek veya saldırı hazırlığında bulunmak,

mevcut güvenlik tedbirlerini aĢmak kolay olabilmektedir. Biyo-ajanlara ulaĢmak bireyler

ve örgütler açısından kolay bir durumdur. 1995 yılında, ABD vatandaĢı olan Larry Harris,

laboratuvar teknisyeni kimliğine bürünerek bir biyomedikal Ģirketine vebaya sebep olan

Yersinia Pestis isimli bakteri ile ilgili sipariĢ vermiĢtir. Teslimatın geç kalması üzerine

Ģirketi arayan Harris‟in, laboratuvarına iliĢkin soruları çeliĢkili olarak cevaplaması üzerine

ihbar edilmiĢ ve polis tarafından tutuklanmıĢtır. Yapılan araĢtırmada, bu Ģahsın beyaz ırkın

üstünlüğüne inanan bir örgütün üyesi olduğu ortaya çıkarılmıĢtır.192

Biyolojik kuluçka dönemine sahip olması, teröristlerin tespit edilmeden kaçmalarına imkân

tanımaktadır. BHM‟lerinin kullanılmasının toplum üzerindeki psikolojik etkisi ağır ve

uzun süreli olup panik duygusunun hızla yayılmasına sebep olur. Anılanların yanı sıra

biyolojik harp maddelerinin rüzgâr altı tehlikesi diğer kitle imha silahlarından daha fazla

olup küçük miktarlarda çok büyük etki oluĢtururlar. 55 kilogram Ģarbon sporu 2 kilometre

190

Ġnternet: Center for Disease Control and Prevention. (2012, April). Forensic epidemiology original cdc

scenarios: case study III – salmonellosis in Oregon. Atlanta, GA: CDC Online, 1-5. Web:

http://www.cdc.gov/phlp/docs/FE15.pdf adresinden 25 ġubat 2015 tarihinde alınmıĢtır. 191

Ġnternet: Mayer, T.N. (1995, Sept). The biological weapon: a poor nation‟s weapon of mass destruction,

chapter 8, 2. Web: http://www.airpower.maxwell.af.mil/airchronicles/battle/chp8.html adresinden 25 ġubat

2015 tarihinde alınmıĢtır. 192

Stern, J. E. (1998). Larry Wayne Harris: the talkative terrorist. In J. B. Tucker (Ed.), Toxic terror:

assessing terrorist use of chemical and biological weapons. Cambirigde, Mass: MIT Press, 227-246.

69

hat boyunca 500 bin nüfusu olan bir Ģehre esen rüzgâr yönünde püskürtüldüğünde yaklaĢık

25 bin kiĢinin ölümüne, binlerce kiĢinin hastalanmasına yol açabilir.193

Biyolojik silahların ciddi bir gizlenme olanağı sağlaması terör örgütlerinin ilgisini

çekmektedir. Mikroorganizma kaynaklı bulaĢıcı hastalıkların çoğu dünyamızda zaten doğal

olarak mevcuttur. Kolera, veba, sıtma, Kırım-Kongo kanamalı ateĢi, salgın grip gibi

hastalıklar biyo-silah olarak teröristlerin istismarına açık hastalıklardır. Bu hastalıkların

kaynağının tespitinin zor olması, ortaya çıkan bazı bulaĢıcı hastalıkların terör amacıyla

yapıldığı tartıĢmalarına neden olmaktadır. Örneğin 2003 yılında SARS (ġiddetli Akut

Solunum Yetmezliği Sendromu - Severe Acute Respiratory Syndrome) hastalığı, 2005

yılında kuĢ gribi, 2009 yılında Meksika'da baĢlayıp dünyaya yayılan Domuz Gribi ya da

ülkemizde sıkça görülen Kırım-Kongo Kanamalı AteĢi hastalığı vakalarında ortaya çıkan

ekonomik ve güvenlik maliyetleri nedeniyle benzeri iddialar tartıĢılmıĢtır. Kitle imha

silahlarının devletler ve devlet-dıĢı aktörler arasında hızla yayılması bu silahlara karĢı

mücadele için uluslararası stratejilerin geliĢtirilmesine neden olmuĢtur.

8. SOĞUK SAVAġ DÖNEMĠNDE KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARINA (KĠS) DAYALI

STRATEJĠLER

Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında yeni bir küresel düzen oluĢturulmuĢ ve uluslararası ortam çok

büyük değiĢikliklere sahne olmuĢtur. Bu değiĢikliklerin siyasi, askeri ve ekonomik olmak

üzere birbirini doğrudan etkileyen alanlarda olmuĢtur.194

SavaĢın hemen sonunda kapitalizm

öncülüğünde ABD ve sosyalist SSCB ideolojik bir kutuplaĢma çerçevesinde birbirlerine karĢı

askeri üstünlük sağlama çabasına giriĢmiĢler, Avrupa devletleri ise öncelikle ekonomik ve

sosyal yönden yeniden yapılanmaya baĢlamıĢlardır.195

SavaĢ sonra Avrupa bir güç merkezi

olarak uluslararası politika alanından çekilmiĢ ve dünya yaklaĢık 20 yıl boyunca, keskin

çizgilerle ABD ve SSCB etrafında iki kutuplu bir görünüme kavuĢmuĢtur.196

193

Nulens, E., Voss, A. (2002, August). Laboratory diagnosis and biosafety ıssues of biological warfare

agents. Clin Microbiol Infect, 8(8), 455-466. 194

Akdevelioğlu, A., Kürkçüoğlu, Ö. (2014). 1945–1960 Batı bloku ekseninde Türkiye–1. Baskın Oran (Ed.)

Türk dış politikası, Kurtuluş Savaşı’ndan bugüne olgular, belgeler, yorumlar, Cilt 1:1919–1980.

(Ondokuncu baskı). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 477-653. 195

Erdoğdu, H. (2004). Avrupa’nın geleceğinde Türkiye’nin önemi ve NATO ittifakı. (Birinci baskı). Ġstanbul:

IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 21. 196

Sander, O. (2003). Siyasi tarih 1918–1994. (Onbirinci baskı). Ankara: Ġmge Kitabevi, 201.

70

Soğuk SavaĢın baĢında nükleer silahlar konusunda bir adım geride bulunan SSCB‟nin,

rakibinin gücünü dengeleme kaygıları yüzünden nükleer silah elde etme konusunda

çalıĢmalara baĢlaması, uluslararası ortamı farklı bir yapıya oturtmuĢtur. Ancak SSCB‟nin

Soğuk SavaĢ‟ın baĢında nükleer silahlardan arındırılmıĢ bir dünya teklifi olduğunu da

burada eklemek gerekecektir. ġöyle ki; II nci Dünya SavaĢının hemen sonrasında yapılan

önemli görüĢmeler dizisi mevcuttur. GörüĢmelerin ana referansı gelecekte nükleer

silahların yaratacağı dehĢetin engellenmesi olmuĢtur. Mart 1946‟da, konuya iliĢkin olarak

ABD kendi projesini sunmuĢtur. “Acheson-Lilienthal Önerisi” adını alan proje, atom

silahının uluslararası denetimi için bir dizi anlaĢma getirmekteydi ancak SSCB‟nin de

görüĢmelerde ısrarla vurguladığı tez; sunulan projenin ABD‟nin atom tekelini sona

erdirmek yerine daimi kılmakta olduğunu ileri sürmekteydi. Bu çerçevede SSCB de bazı

önerilerde bulunmuĢtur. Bunlar tüm atom silahlarının yok edilmesi ve üretimlerinden

vazgeçilmesi, dünyanın bütün devletlerinin bu tür silahları kullanmayacakları konusunda

bir anlaĢma imzalaması ve ancak bunlar yapıldıktan sonra denetim konusunda

görüĢmelerin baĢlamasıdır.197

SSCB bir yandan nükleer silahların yok edilmesi çağrısı

yaparken, diğer yandan gizlice nükleer silah elde etmeye çalıĢmıĢtır. 1949 yılında

SSCB‟nin ilk nükleer testini baĢarıyla gerçekleĢtirmesi üzerine, fiili anlamda küresel

nükleer rekabet baĢlamıĢtır. Böylelikle uluslararası alanda ABD‟nin nükleer tekeli kırılmıĢ

ve SSCB‟ye karĢı 1947 yılında uygulamaya baĢladığı askeri stratejilerin ilki olan

“çevreleme” stratejisi de tek baĢına bir anlam ifade etmez hale gelmiĢtir.198

SSCB‟nin nükleer güce kavuĢmasının ardından ABD, askeri stratejilerini bu gerçeği göz

önünde bulundurarak Ģekillendirmeye baĢlamıĢtır. SSCB‟nin atom bombası elde etmesine

cevap olarak ABD de ondan yüzlerce kat güçlü hidrojen bombasını yapıp patlatmıĢtır.

1953 yılında SSCB de aynı teknolojiyi geliĢtirmiĢ ve bir kez daha ABD nükleer gücünü

dengelemiĢtir. Nükleer silahların iki kutup tarafından da elde edilmesi üzerine rekabet

farklı bir alana evirilmiĢ ve nükleer silahların uzun mesafelere fırlatılması üzerine arayıĢlar

baĢlamıĢtır. Bu arayıĢ kıtalararası balistik füzelerin geliĢimine giden yolu açmıĢ ve

binlercesinin üretilmesine neden olmuĢtur. 1960‟lı yıllara gelindiğinde kıtalararası balistik

füzelerin sayısının binlerle ifade ediliyor olması, karĢı tarafı caydırmak için gerekli olanın

çok üstünde bir öldürme kapasitesi meydana getirmiĢtir.199

197

Bu sürecin geliĢimi hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Sander, 2003, 218–220. 198

Çevreleme stratejisi hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Gürkaynak, M. (2004). Avrupa’da savunma ve

güvenlik. (Birinci baskı). Isparta: Asil Yayın Dağıtım Ltd.ġti, 68-71. 199

Gürsoy, 2005, 15.

71

Bir kitle imha silahı olarak nükleer silahların uluslararası politikaya çok güçlü bir

parametre olarak girmesi devletlerin konvansiyonel askeri yapılarının ve diplomatik

tartıĢmaların ve savaĢa dönük stratejilerin de dönüĢmesine neden olmuĢtur. YaĢamsal

çıkarlarını korumak isteyen devletler iki kutup etrafında ve keskin çizgilerle ayrılmaya

baĢlamıĢ ve karĢılıklı silahlanma yarıĢı baĢlamıĢtır. ABD ve SSCB ulusal çıkarlarını rakip

devletlere kitle imha silahı kullanma tehdidiyle kabul ettirmeye çalıĢmıĢlardır. Bu nedenle

Soğuk SavaĢ döneminde silahlanma yarıĢının esas itibariyle nükleer alanda olduğunu

söyleyebiliriz. Konvansiyonel silahların tamamının kullanılması taktik anlamda hem saldırı

hem de savunma amaçlı olarak düĢünülürken, yıkıcılık özelliği nedeniyle nükleer silahların

taktik kullanımlarınından ziyade stratejik bir unsur olarak tutulduğu ve Ģantaj aracı olarak

kullanıldığını ifade edebiliriz. Konvansiyonel silahlanma yarıĢı çatıĢmanın sebebi olurken,

nükleer anlamdaki silahlanma günümüze kadar olan süreçte çatıĢmaları engelleme görevi

görmüĢtür.

8.1. Uluslararası Stratejiler

8.1.1. Tırmanma

Nükleer güce sahip devletlerin ellerindeki tüm tahrip gücünü olası bir savaĢın daha ilk

anlarında kullanması mantıklı bir giriĢim olmayacaktır. Çünkü savaĢın doğasında var olan

Ģiddet unsuru kademeli bir görünüm arz edecektir. ÇatıĢmanın geliĢmesine ve gereklerine

göre kullanılacak silahların niteliği de farklılık arz edecek ve çatıĢmanın Ģiddetine göre

değiĢecektir. Bu bağlamda çatıĢmaların öncesinde ve de kendi yapısında bir “tırmanma”

olgusunun olduğunu söyleyebiliriz.

Tırmanma; herhangi bir krizden topyekûn bir nükleer savaĢa kadar uzanan yolda, karĢılıklı

risk kabullenme esasına dayalı ilerlemedir.200

Literatürde tırmanma konusunda yapılan

tanımlar çatıĢma kavramı üzerine yoğunlaĢmakla birlikte Soğuk SavaĢ döneminde bu olgu

kullanılarak biriken enerjinin kademeli olarak azaltıldığı ve nükleer savaĢın önleyen bir

unsur olarak kullanıldığını söyleyebiliriz. Devletler güçlü olma adına nükleer silaha sahip

olmuĢ veya olmayı istemektedirler. Ancak rasyonel devletler nükleer silahların

200

Sönmezoğlu, F. (1998). Uluslararası politikada yeni alanlar yeni bakışlar. (Birinci baskı). Ġstanbul: Der

Yayınları, 442.

72

kullanılması konusunda, elde edilmesinde oldukları gibi istekli olmayacaklardır. Çünkü

bunun uzantısı tam anlamıyla nükleer kıyameti getirecektir.

8.1.2. Caydırıcılık

“SavaĢlarda ekonomik ve siyasi bir kazanç sağlayamayan, savaĢ ahlakına aykırı silahlar

neden stoklanmaktadır?” sorusu caydırıcılık kavramını ön plana çıkarmaktadır. Yüksek

maliyetlerle uzun yıllara dayanan çalıĢmalar sonucu elde edilen ve muazzam tahrip gücüne

sahip olan nükleer silahların kullanım alanının da tam tersine sınırlı olması bir ikilemi

beraberinde getirmektedir. Çünkü Ġkinci Dünya SavaĢından sonra yaĢanan en sert

mücadelelerde bile bu silahlar kullanılmamıĢtır. Bu gerçeğe dayanarak nükleer silahların

varlık sebebini açıklayabilecek farklı bir yaklaĢımın söz konusu olması gerekmektedir ki

bu yaklaĢım literatürde “caydırıcılık” olarak isim bulmuĢtur.

Genel anlamıyla caydırıcılık; “karşı tarafın, kendisine silahla ve kabul edemeyeceği ölçüde

sert bir şekilde cevap verileceğine inandırılarak, istenmeyen bir tür davranıştan

vazgeçmesini sağlamaktır.”201

Caydırıcılıkta amaç; karĢı tarafı, askeri, siyasi veya

ekonomik kazanımlar elde etmek için giriĢebileceği bir savaĢta, bu davranıĢının

sonuçlarının çok ağır olabileceği konusunda ikna etmektir. Caydırmanın sloganı ise ―Si vis

pacem, para bellum202

‖dur. Sonuçların ağır olmasını temsil eden olgu nükleer yok etme

tehdidiyle karĢı tarafı kontrol altında tutma giriĢimleri nükleer caydırıcılık içesinde

değerlendirilebilir. SüveyĢ Krizi sonrasında SSCB‟nin Fransa ve Ġngiltere‟yi nükleer silah

kullanmakla tehdit etmesi ve kuĢatmanın kaldırılması nükleer caydırıcılığa iyi bir örnek

olaydır. Ancak uluslararası alanda caydırıcılığın etkili olabilmesi, çeĢitli koĢulların

gerçekleĢmesine bağlıdır. Bunlar Gönlübol tarafından, ―karşı tarafta rasyonel bir karar

alıcının bulunması ve bunun caydırma girişiminde bulunan tarafça algılanması, yeteri

kadar askeri güce sahip olunması, ileri sürülen tehditlerin karşı taraf için inandırıcı

olması, caydırıcılığın kendisinin istikrarlı olması‖ olarak belirtilmiĢtir.203

Bu Ģartlardan

birinin veya birkaçının eksik kalması tehditte bulunan ülkenin ciddi bir mukavemetle

karĢılaĢmasına ya da caydırıcılık kapasitesinin azalmasına yol açabilecektir.

201

Güney, N. A. (Eylül 1993). NATO nükleer caydırıcılığı ve INF AntlaĢması. Dünü ve Bugünüyle Toplum

ve Ekonomi Dergisi, 5(1), 54-68. 202

“BarıĢ Ġstiyorsan, SavaĢa Hazırlan.” Touraine, 1997, 334. 203

Gönlübol, M. (2000). Uluslararası politika, ilkeler-kavramlar-kurumlar. (BeĢinci baskı). Ankara: Siyasal

Kitabevi, 182–184.

73

Nükleer silahların tarih sahnesinde giriĢiyle caydırıcılık kavramı da dönüĢmüĢ ve

düĢmandan daha çok çok silaha sahip olması gerekliliği ortadan kalkmıĢtır. Nükleer

caydırıcılıkta gerekli olan Ģey, ilk saldırıya maruz kalan tarafın hızlı bir Ģekilde Ģoku

atlatıp, karĢı tarafa misilleme olarak nükleer silah kullanabilmesidir. Burada kasıt tarafların

etkili bir ikinci vuruĢ kapasitelerine sahip olmasıdır. Ġkinci vuruĢ kapasitesi, saldıran

tarafın nükleer silahlar ile yapmıĢ olduğu taarruzlara rağmen yok edemediği ve düĢmanının

misilleme gücü olarak kullanabileceği nükleer kapasitesidir.204

Soğuk SavaĢ döneminde NATO ve SSCB ikinci vuruĢ kapasitelerini sürekli bir Ģekilde

güçlendirme amacı gütmüĢler ve istikrarlı bir denge yürütmeye çalıĢmıĢlardır. Ġstikrarlı

nükleer denge olarak adlandırdığımız bu durumun diğer bir adı ise ikinci vuruĢ

kapasitelerinin temel öğe haline geldiği “dehĢet dengesi”dir. Bu dengede nükleer silahların

daima hazır bulundurulması en temel gereklilik haline gelmiĢtir. DehĢet dengesinde karĢı

tarafı yok etmekten ziyade, kendisine saldırmaktan caydırmak önemlidir. Ortaya

çıkabilecek bir nükleer savaĢın sonuçlarının sadece tarafları değil dünyayı da kabul

edilemez sonuçlara sürükleyeceği olgusuna karĢı tarafı ikna etmek, kazaları ve yetkisiz

kullanımları bildirmek, iletiĢimi sürekli kılmak nükleer caydırıcılık sürecinin temel

karakteristikleri haline gelmiĢtir. Caydırıcılık teorisi nükleer dehĢet dengesi koĢullarında

kusursuz çalıĢmıĢtır ve Doğu ile Batı blokları arasındaki potansiyel çatıĢma olasılığının

gerçeğe dönüĢmesini engellemiĢtir.

Dünyada iki kutuplu sistemin hüküm sürdüğü dönemde, ABD ve Sovyetler Birliği ve

onlarla askeri müttefikliğe giren devletler dıĢında kalan üçüncü dünya ülkeleri ulusal

çıkarlarını bu süper güçlerden biri ile siyasi ve askeri yakınlık kurarak sağlamaya

çalıĢmıĢlardır. Bu dönemde bölgesel bir sorun, ABD ve Sovyetler Birliği'ni çatıĢmanın

eĢiğine getirmesi olasılığı karĢısında, büyümeden çözüme kavuĢturulmuĢ ya da çatıĢma

olmaksızın çözümsüz bırakılmıĢtır. Bölgesel sorunların çatıĢmaya yol açmamasında taraf

olan ülkelerin konvansiyonel kuvvetlerinin caydırıcılığından çok, arka plandaki nükleer

dehĢet dengesinin korunması kaygısının yattığını söylemek yanlıĢ olmaz.

Soğuk SavaĢ sonrası ABD ve Rusya arasında bir dehĢet dengesinden söz edilemese de

caydırıcılık unsuru geçerliliğini korumaktadır. ABD ve Rusya üstün bir stratejik çıkarları

olmadığı takdirde iki taraftan birinin onay vermediği bir konuda adım atmaktan

204

Sönmezoğlu, 1998, 411–412.

74

kaçınmaktadırlar. 11 Eylül 2001 saldırıları ABD için caydırıcılık kavramının

sorgulanmasına yol açmıĢtır. Devletlerarasındaki caydırıcılık oyununun çok ciddi olmadığı

günümüz itibari ile anlaĢılmıĢtır.

8.2. NATO Stratejileri

NATO örgütünün askeri stratejisi, 1990'lı yıllara kadar, hiçbir zaman kesin hatlarla

belirlenmemiĢ olsa da, NATO'nun Soğuk SavaĢ döneminde Kitlesel KarĢılık Stratejisi ve

Esnek KarĢılık Stratejisi olmak üzere iki ana stratejiyi esas aldığı söylenebilir.

Kitlesel KarĢılık Stratejisi‟ne göre; müttefiklerden birine yöneltilecek silahlı bir saldırının

hepsine yöneltilmiĢ bir saldırı olarak değerlendirileceği ve BM Yasası'nın 51. Maddesinde

tanınan bireysel ya da toplu meĢru müdafaa hakkını kullanarak, Kuzey Atlantik bölgesinde

güvenliği sağlamak ve korumak için silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli

görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan taraf ya da taraflara yardımcı olunacaktır.

Böylesi herhangi bir saldırı ve bunun sonucu olarak alınan bütün önlemler derhal Güvenlik

Konseyi'ne bildirilecektir. Konsey, uluslararası barıĢ ve güvenliği sağlamak ve korumak

için gerekli önlemleri aldığı zaman, bu önlemlere son verilecektir.205

Esnek KaĢılık Stratejisine göre; herhangi bir kriz durumunda hemen nükleer güce

baĢvurulmayacak, önce konvansiyonel askeri güç kademeli bir Ģekilde kullanılacaktır.

Konvansiyonel güç kullanımı problemi halletmezse o zaman nükleer güce baĢvurulacak,

bu da kademeli bir Ģekilde olacaktır. Bu stratejinin kabulü ile birlikte herhangi bir

çarpıĢmanın ölüm ve yıkım konusundaki tehditleri azalmaya baĢlamıĢtır. NATO‟nun

izlediği stratejiler tarihsel süreç içerisinde Ģu Ģekilde gerçekleĢmiĢtir.

8.2.1. Sınırlı SavaĢ

Kore savaĢının baĢlaması ABD‟nin öngörmediği bölgesel savaĢların çıkabileceği olgusunu

ortaya çıkarmıĢ ve Ulusal Güvenlik Konseyi (National Security Council - NSC)

öncülüğünde ABD‟de geleceğe yönelik yapılabilecekler hakkında araĢtırmalara

baĢlanmıĢtır. 7 Ocak 1950 tarihli BaĢkanlık emri ile Ulusal Güvenlik Konseyi,

205

North Atlantic Treaty Organisation- NATO. (2001). NATO handbook, Brussels: Office of International

and Press NATO, 667–671.

75

Washington ile Moskova arasında yaĢanan gerilimin niteliğini araĢtırmak üzere bir

komisyon kurulmuĢ ve Nisan 1950‟de “NSC-68” isimli rapor ABD BaĢkanına

sunulmuĢtur.206

NSC-68; SSCB‟nin 4 yıllık bir süre içinde ABD‟yi tehdit edebilecek

nükleer kapasiteye sahip olabileceği, bunun gerçekleĢmesi durumunda da ABD‟ye olası bir

nükleer saldırı ihtimalinin oldukça yükseleceği de ısrarla belirtilmiĢtir. Raporda, bu tehdit

için önlem alınmasının zaruri olduğu ve bu önlemin yolunun da konvansiyonel gücün

arttırılmasından geçtiği belirtilmiĢ ve konvansiyonel güç artıĢının ABD‟nin caydırıcılığını

perçinleyeceği ifade edilmiĢtir. Nükleer silahlara sahip olan tek devlet olması vesilesi ile

de ABD‟nin onaylamadığı bir dünya savaĢı asla gerçekleĢemeyeceği öngörüsünde

bulunmuĢ ve ABD‟ye yapılabilecek muhtemel saldırıların da “sınırlı” seviyede

tutulabileceği iddia edilmiĢtir. Sovyetlerden gelebilecek saldırılar konvansiyonel güçle

engellenemezse bile ABD‟nin kullanılacağı nükleer güç sınırlı olacaktır. Bu anlamıyla

”Sınırlı SavaĢ” stratejisi bir bakıma nükleer topyekûn savaĢla konvansiyonel savaĢın

bağdaĢtırıcısı konumundadır.207

ABD‟nin SSCB‟ye karĢı geliĢtirdiği sınırlı savaĢ stratejisini baĢlatan NSC-68 raporu,

NATO Bakanlar Konseyinin ġubat 1952‟de Lizbon‟da yaptığı toplantıda NATO‟nun ilk

resmi askeri stratejisi olarak kabul edilmiĢtir.208

“Sınırlı SavaĢ” stratejisinin NATO

tarafından benimsenmesinin en önemli nedeninin, Sovyet komünizminin Avrupa‟ya

yayılma ihtimalini frenlemek olduğunu ifade edebiliriz. SSCB‟nin atom bombasına ve

uzun zaman geçmeden termonükleer bombaya sahip olması sınırlı savaĢ stratejisini

uygulanamaz hale getirmiĢ ve yeni strateji arayıĢları baĢlamıĢtır.

8.2.2. Kitlesel mukabele

ABD ve NATO, Sovyetler Birliği‟nin muazzam konvansiyonel gücünü karĢı sınırlı savaĢ

stratejisi ile dengelemeye çalıĢmıĢlar ve Sovyet stoklarına nükleer, kimyasal ve biyolojik

silahların girmesiyle bu politikalarını gözden geçirmek durumunda kalmıĢlardır. Sovyet

kaynaklı tehdidin değerlendirilmesine yönelik olarak 30 Ekim 1953 tarihli ve ABD

BaĢkanı Eisenhower‟a sunulan Ulusal Güvenlik Konseyinin NSC–162209

isimli raporu

206

Orijinal metin için bk. Ġnternet: Federation of American Scientists. (2009). NSC 68: United States

objectives and programs for national security (April 14, 1950). Washington: FAS Online. Web:

http://www.fas.org/irp/ offdocs/nsc-hst/nsc-68.htm adresinden 2 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 207

Sönmezoğlu, 1998, 432. 208

Gürkaynak, 2004, 75. 209

NSC-162‟nin orijinal metni için bk. Ġnternet: Federation of American Scientists. (2009). NSC 162/2: basic

national security policy (October 30, 1953). Washington: FAS Online. Web: https://www.fas.org/irp/offdocs/

nsc-hst/nsc-162-2.pdf adresinden 3 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

76

yayımlanmıĢtır. Nükleer silahların gelecek bir savaĢta kullanılmayacağı varsayımını

reddeden bu belge birkaç ay sonra Amerikan DıĢiĢleri Bakanı J. Dulles tarafından

açıklanan kitlesel karĢılık stratejisinin de temelidir.210

Bu strateji, NATO Konseyi

tarafından Aralık 1954‟te resmi olarak kabul edilmiĢ ve dolaysısıyla NATO‟nun yeni

askeri stratejisi olarak belirlenmiĢtir.211

Kitlesel karĢılık stratejisi kısaca, Kuzey Atlantik bölgesinde ortaya çıkan bir komünist saldırısı

karĢısında, ABD‟nin Stratejik Hava Kuvvetleri Komutanlığı kanalıyla Sovyetler Birliği ve

Çin‟in önemli nüfus ve endüstri merkezlerine karĢılıkta bulunulacağı öngörülmekteydi.

Böylece NATO‟nun büyük bir kara ordusu bulundurması gerekmiyordu.212

Strateji

çerçevesinde; muhtemel saldırılarda hava kuvvetlerinin kullanımı ön plana çıkmakta, nükleer

silahlarla karĢılık verme yeteneği gerektiğinde kullanılacağı ön görülmekte ancak stratejik

silahlar genel itibariyle düĢmanı sınırlı veya topyekûn bir savaĢtan caydıracak temele

oturtulmaktadır. Sovyet tehdidinin açıkça ifade edildiği “NSC-162” raporunda askeri ve askeri

olmayan kapasitenin güçlendirilmesi, muazzam bir atomik yeteneğe sahip olunması, güçlü bir

istihbarat ağına sahip olunması gibi hedefler öngörülmüĢtür. Strateji çerçevesinde Avrupa

Müttefik Kuvvetleri BaĢkomutanlığına (SHAPE) askeri savunmasını taktik nükleer silahları

kullanabilecek biçimde yeniden düzenlemesi yetkisi verilmiĢtir. Ayrıca 1955 Aralık ayındaki

NATO Bakanlar Konseyi toplantısında, NATO savunmasının güdümlü füzelerin sayısının

artırılması ve geliĢtirilmesi yoluyla sağlanması kararı alınarak kitlesel karĢılık stratejisi somut

bir biçime sokulmuĢtur.213

Kitlesel mukabele stratejisi NATO ülkeleri üzerinde ABD‟nin koruyucu nükleer

Ģemsiyesini açan stratejidir. Kitle Mukabele stratejisine göre, SSCB‟den gelebilecek en

küçük bir saldırıya bile, bu saldırının konvansiyonel veya nükleer olduğuna bakılmaksızın,

nükleer bir cevap verilmesi öngörülmüĢtür.214

ABD‟nin bu saldırgan ve acımasız gibi

gözüken stratejisinin temelinde SSCB ile Çin‟in konvansiyonel güçlerini birleĢtirmesi

korkusu yatmaktadır. Bu strateji çerçevesinde ABD‟nin nükleer Ģemsiyesi altına giren Batı

Avrupa devletleri, elindeki tüm imkânlarını ekonomik geliĢmeye ayıracak bir zemin

bulmuĢlardır. Buna karĢılık, muhtemel bir nükleer savaĢta ABD topraklarının doğrudan

savaĢ alanı olmayacak olması, bu devletin nükleer silahlarını, belki de Batı Avrupa

210

Sander, 2003, 335. 211

Gürkaynak, 2004, 77. 212

Sander, 2003, 335. 213

Sander, 2003, 336. 214

Stratejik silahlar SSCB‟nin Ģehirlerine ve sanayi merkezlerine, taktik silahlar da bu ülkenin Batı

Avrupa‟ya yönelik kara ordularına karĢı kullanılacaktı. Sönmezoğlu, 1998, 429.

77

devletlerini pek ilgilendirmeyen bir ABD-SSCB çatıĢmasında, kolaylıkla kullanılabilmesi

ihtimalini ortaya çıkarması Batı devletlerini endiĢelendirmiĢtir.

Strateji ilk benimsendiği zamanlarda, ABD‟nin nükleer gücü SSCB‟den çok üstün bir

durumdaydı. Ancak 1957 yılında SSCB‟nin Sputnik‟i fırlatarak kıtalar arası balistik

füzelere (ICBM) sahip olması dengeleri değiĢtirmiĢ ve ABD‟yi SSCB‟nin nükleer

silahlarının yıkıcı gücüne açmıĢtır. ABD‟de Sovyetlere yakın müttefiklere orta menzilli

güdümlü füze (IRBM) yerleĢtirerek215

caydırıcılığını sürdürmek istemiĢtir. ABD ve

SSCB‟nin sahip olduğu nükleer güçler dengelenmiĢ ve bu yeni dengeye “dehĢet dengesi”

adı verilmiĢtir. Bir yandan nükleer güçlerin dengeye yaklaĢması, diğer yandan iki devletin

de ikinci vuruĢ kapasitesine ulaĢması dehĢet dengesinin zeminini oluĢturmuĢtur. SSCB‟nin

termonükleer baĢlıklı ICBM‟leri edinmesi, küçük kalibreli nükleer silahların geliĢerek

yayılması sonucu ABD toprakları dıĢında baĢlayacak bir çatıĢmanın genel bir çatıĢmaya

dönüĢmesinin engellenmesi, ABD‟nin de kendi ICBM‟lerini geliĢtirmesi ve yerleri

kolaylıkla belirlenemeyen Polaris denizatlılarından fırlatılan balistik füzelere sahip olması

gibi faktörler kitlesel karĢılık stratejisinden vazgeçilmesine neden olmuĢlardır.216

8.2.3. Esnek karĢılık

SSCB‟nin nükleer cephaneliğini hızla büyütmesi Amerikan yönetimini endiĢeye sevk

etmiĢ ve kitlesel mukabele stratejisinin sorgulanmasına neden olmuĢtur. ABD güdümlü

füzelerle yüklü Polaris tipi nükleer denizaltıları ve ICBM‟leri geliĢtirmeye baĢlamıĢ,

mevcut güvenlik algılamalarını değiĢtirmiĢtir. ABD‟nin yaĢamsal çıkarlarının söz konusu

olduğu durumlarda güvenliğini nükleer silahlarla koruyacağı öteki durumlarda ise

savunmanın geleneksel silahlarla yapılacağı anlayıĢına dayanan bir doktrin geliĢtirilmesi

gerekmiĢtir.217

Her koĢulda nükleer karĢılık yükümlülüğü ortadan kalksa da Kennedy‟nin

1963 Ocak ayında yaptığı açıklamada görüldüğü üzere Avrupa‟nın savunması için de

nükleer silahlar kullanılabilecekti. Ġzlenen bu strateji “esnek karĢılık stratejisi218

” olarak

literatüre girmiĢ ve SSCB ile olası bir savaĢta izlenecek yol ve yöntemler belirlenmiĢtir.

215

1959‟dan itibaren Türkiye‟ye yerleĢtirilen ve Ekim 1962 Küba krizi sonrası sökülen Jüpiter füzeleri de

IRBM programı kapsamında yerleĢtirilen füzelerdir. 216

Gürkaynak, 2004, 92. 217

Sander, 2003 341. 218

Esnek mukabele stratejisi, küçük çapta bir SSCB saldırısına karĢı NATO müttefiklerinin konvansiyonel

güçlerle saldırıyı önlemeye çalıĢacağı hemen nükleer silahlara baĢvurulmayacağı "ileri savunma" anlayıĢını

da beraberinde getirmiĢtir. Erdoğdu, 2004, 84.

78

Esnek mukabele stratejisinin kitlesel mukabele stratejisinden ayrılan en önemli özelliği,

konvansiyonel kuvvetlere verdiği ağırlıktır.219

Söz konusu strateji Avrupa‟ya yönelik bir

saldırının büyük ihtimalle konvansiyonel kuvvetlerle baĢlayacağı, savunmanın da yine

konvansiyonel güçlerle yapılacağı ve bu nedenle Avrupalı müttefiklerin konvansiyonel

yeteneklerinin geliĢtirmesi üzerinde önemle durmuĢtur. Esnek mukabele stratejisiyle

nükleer silahlar, her iki blok içinde bir merkezden yani komünist blok için Moskova‟dan

kapitalist blok için VaĢington‟dan kontrol edilmeye baĢlamıĢtır.

Esnek mukabele stratejisinde Amerika‟nın, Avrupa‟da büyük bir savaĢı sürdürürken daha

küçük çaptaki diğer bir savaĢı da taĢıyabilmesi öngörülmüĢtür. ABD, Vietnam bozgununa

kadar “Ġki Buçuk Harp”, yani hem Avrupa hem de Asya‟da iki büyük savaĢı aynı anda

sürdürebilmesi ve baĢka bir yerde daha küçük bir harbi de taĢıyabilmesi, prensibi ile hareket

etmiĢ ancak Carter idaresi zamanında bu prensip “Bir Buçuk Harp” olarak değiĢtirilmiĢtir.220

Stratejinin iki noktası eleĢtiri konusu olmuĢtur. Birincisi "sınırlı savaĢ" anlayıĢı bazı NATO

üyesi devletleri savaĢ alanı dıĢına çıkarırken bazılarını olası bir savaĢın merkezi haline

getirmiĢtir. Örneğin Kanada böyle bir tehdide ne kadar uzaksa, Türkiye o kadar

yakındır.221

Ġkincisi çatıĢmanın baĢlaması halinde iki süper devletin çıkarları, onları savaĢı

sınırlandırmaya sevk edebilecektir.

219

Bu program kapsamında NATO'nun konvansiyonel durumunda 30 tümenlik bir artıĢı öngörülmüĢtür. Bu

tümenler ileri savunma anlayıĢıyla Doğu Batı sınırına yakın yerlerde bulunmak ve olası bir saldırıyı

karĢılamakla görevlendirilmiĢtir. Gürkaynak, 2004, 102. 220

Topur, T. (2005). Milli güvenlik ve Türkiye. (Birinci baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 194. 221

Gönlübol, 1996, 516–517.

79

ĠKĠNCĠ BÖLÜM

KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARININ KONTROLÜ VE SĠLAHSIZLANMA

1. SĠLAHSIZLANMA GEREKÇELERĠ

Devletler, güvenliklerini arttırmak, mevcut durumda var olan avantajlarını korumak,

kaynak tasarrufu sağlamak veya doğrudan insanlığı korumak adına, silahsızlanma

giriĢimlerinde bulunabilirler.222

Soğuk SavaĢ süresince, silahların kontrolü223

ve

silahsızlanma224

Amerika BirleĢik Devletleri ve SSCB‟nin menfaatlerinin örtüĢtüğü nadir

alanlardan biri olmuĢtur. Ġki kutuplu sistemin baĢat güçleri, Soğuk SavaĢ‟ın en sert geçtiği

dönemde bile silahların kontolüne ve silahsızlanmaya dönük iletiĢimi koparmamıĢlardır.

ABD-SSCB müzakereleri nükleer silahların diğer ülkelere yayılmasını önleyerek stratejik

stabiliteyi koruma amacına yönelik olmuĢtur.225

Devletler, silahlanma süreçlerindekine benzer Ģekilde silahsızlanma olgusunu da dıĢ

politika aracı olarak kullanmıĢlardır. Özellikle Soğuk SavaĢ döneminde ABD, SSCB‟nin

konvansiyonel ve nükleer gücünü sınırlamak için çeĢitli silahsızlandırma giriĢiminde

bulunmuĢtur. Orta menzilli füzelerin imha edildiği INF AntlaĢması buna en iyi örneklerden

biridir. Silahsızlanma anlaĢması gibi duran INF aslında iyi düĢünülmüĢ bir

silahsızlandırma antlaĢmasıdır. Çünkü SSCB orta menzilli füzelerinde asimetrik bir indirim

yapmıĢtır. Bu örnekte görüldüğü üzere silahsızlanma ABD tarafından bir dıĢ politika aracı

olarak kullanılmıĢ ve Avrupa‟ya yönelen Sovyet füze tehdidi ortadan kaldırılmıĢtır.

Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesiyle silahların kontrolü faaliyetleri yoğunlaĢmıĢ ve bu

faaliyetler yayılmanın önlenmesi (non-proliferation)226

ve yayılmayla mücadele (counter-

proliferation)227

Ģeklinde spesifik bir temele oturtularak çeĢitlendirilmiĢtir. Hem Soğuk

222

Sönmezoğlu, 1998, 446. 223

Silahların kontrolü, kitle imha silahlarının ve bunların fırlatma vasıtalarını yayılmasını önleme ve bunların

yayılmasıyla mücadeleyi kapsamaktadır. 224

Silahsızlanma; silahların nicelik ve nitelik olarak azaltılmasıdır. 225

Ülgen, S. (2011, Ekim). Türkiye‟nin nükleer programının güvenlik boyutu: nükleer diplomasi ve nükleer

silahların yayılmasını önleme politikaları. S.Ülgen (Ed.). Nükleer enerjiye geçişte Türkiye modeli. Ekonomik

ve DıĢ Politika AraĢtırmalar Merkezi (EDAM). Ġstanbul: Tor Ofset Sanayi ve Ticaret Ltd. ġti, 137-182. 226

Yayılmanın önlenmesi; uluslararası antlaĢmalar, ihracat kontrolleri, antlaĢmalar ve ad-hoc (geçici)

iĢbirlikleri aracılığıyla kile imha silahlarına iliĢkin teknolojinin yayılmasının önüne geçmek istemektedir. 227

Yayılmayla mücadele; kitle imha silahlarının yayılmasını önlemeye yönelik diplomasi baĢarısız

olduğunda, bu silahların, silah üretimine yardımcı teknoloji ve materyallerin düĢman devletlerin eline

geçmesini önlemek amacıyla doğrudan bir eylemde bulunmayı gerekli kılan sistemdir. Yayılmayla mücadele;

caydırıcılık, müdahale ve savunmayı kapsayan bir yapıdadır.

80

SavaĢ döneminde ve sonraki süreçte silahsızlanma çabalarıyla ulaĢılmak istenen hedef;

genel ve tam bir silahsızlanmanın sağlanmasından ziyade, karĢı tarafı daha çok

silahsızlandırmak olarak gerçekleĢmiĢtir. Konvansiyonel silahlara iliĢkin silahsızlanma ve

silahların kontrolü faaliyetleri daha kolay yürütülürken kitle imha silahlarının

sınırlandırılması ya da imhasına yönelik müzakereler ağır aksak yürütülmüĢtür. Bunun

belki de en önemli sebebi, devletlerin yüksek maliyetle tedarik edilen ve ciddi bir

caydırıcılık sağlayan silahlarlardan vazgeçmek istememelerinden kaynaklanmıĢtır.

Soğuk SavaĢ döneminde ikili bir temelde sürdürülen silahların kontrolü ve silahsızlanma

çabaları günümüzde yoğunlukla çok taraflı platformlarda yürütülmektedir. Bu süreçlerde

büyük güçlerin etkinlikleri, Soğuk SavaĢ dönemindekine benzer Ģekilde ağırlığını

korurken, silahsızlanma süreçlerinde açık bir çifte standart uygulandığı görülmektedir.

Örneğin, nükleer güce gizlice kavuĢan Ġsrail ve Hindistan bu programlarıyla ilgili ciddi bir

uluslararası baskıyla karĢılaĢmazken, Pakistan, Kuzey Kore, Ġran, Libya, Irak gibi devletler

yoğun bir eleĢtiriyle maruz kalmaktadırlar.

1.1. Nunn-Lugar Ortak Tehdit Azaltma Programı (CTR)

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, Birliği oluĢturan ülkelerdeki binlerce laboratuar ile

araĢtırma merkezlerinde kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar ile bunların yapımında

kullanılan malzemeler ve bu süreçte rol almıĢ olan on binlerce bilim adamı bir anda

merkezi otoritenin kesin kontrolünün oldukça zayıfladığı bir ortamda dıĢ etkilere açık bir

konumda kalmıĢlardır. Bu laboratuvarlara, araĢtırma merkezlerine ve silah üretme

tesislerine Soğuk SavaĢ yılları boyunca ne kadar kimyasal, biyolojik ve nükleer madde

gönderildiğinin çok açık ve net bir muhasebesi Sovyetler Birliği tarafından tutulmamıĢtır.

Bu ülkede nükleer silahların üretilmesi ve geliĢtirilmesinden sorumlu Atom Enerjisi

Bakanlığı Minatom‟un baĢında 1990‟lı yıllar boyunca bulunan Viktor Mikhailov, Birliğin

dağılmasından sonraki süreçte Rusya Federasyonu‟nun elinde “30 bin artı eksi 5 bin adet”

nükleer baĢlık olduğunu bazı ortamlarda ifade etmesi dağılmanın hemen sonrasındaki

durumun ne kadar vahim olduğunu anlatmak için yeterlidir. Öte yandan, çok küçük canlı

organizmalar ve virüslerden oluĢan biyolojik silahların üstünde yapılan çalıĢmalar

hakkındaki kayıtlar ise daha az güvenilir durumdadır. ABD Kongresi tehlikenin

büyüklüğünü fark edince hem ortalıkta baĢıboĢ dolaĢan silahlarla uğraĢmak hem de

81

bilimsel yeteneklerin ekonomik kalkınma alanlarına yönlendirilmesi amacıyla bir takım

giriĢimler geliĢtirmiĢtir.228

Bu gibi tehlikeleri zamanında öngören Amerikan Senatosu'ndan Richard Lugar ve Sam

Nunn isimli iki senatörün geliĢtirdiği ve "Nunn-Lugar" ismi ile anılan “Ortak Tehdit

Azaltma Programı229

” çerçevesinde, Amerikan yönetimi tarafından 10 milyar doları aĢan

bir bütçe oluĢturulmuĢtur. Bu program çerçevesinde eski Sovyetler Birliği'ni oluĢturan ve

yeni bağımsızlığını kazanan ülkelerdeki bilim adamlarının ve tesislerin güvenlik altına

alınması çalıĢmaları yapılmıĢtır. Bir kısım binalar, tesisler tamir edilmiĢ ve güvenlik

önlemleri artırılarak burada yapılan çalıĢmaların kitle imha silahı kaçakçılığı yapmak

isteyen Ģebekelerin eline geçmesinin önü alınmaya çalıĢılmıĢtır. Hatta bir kısım bilim

adamlarına sırf Libya, Ġran, Kuzey Kore gibi ülkelere büyük miktarlardaki paralar

karĢılığında gitmesinler diye, dağılmanın yarattığı ekonomik, sosyal Ģartlardan

etkilenmemeleri için ekstra maddi imkânlar yaratılmıĢ ve bu kiĢilere oturdukları yerde sırf

gazete okumaları için binlerce dolar maaĢ verilmiĢtir.230

Nunn-Lugar Yasası (Ortak Tehdit Azaltma Programı -CTR), Kasım 1991‟de Senato‟da

oylanmıĢ ve 86 oyla kabul edilmiĢtir. Kongre Nunn-Lugar programının yürütülmesi için

Savunma Bakanlığı bütçesine ilk etapta 400 milyon dolar tahsis etmiĢtir. Ortak Tehdit

Azaltma Programı (CTR) fikri ortaya atıldığında dört temel hedef konulmuĢtur. Bunlar;

Eski Sovyet Cumhuriyetlerindeki kitle imha silahları ve bunlara iliĢkin altyapının ortadan

kaldırılması, anılan ülkelerdeki kitle imha silahlarıyla ilgili madde ve teknolojilerin

güvenliğinin sağlanması ve bütüncül bir yaklaĢım sergilenmesi, Ģeffaflığın artırılması ve

yüksek güvenlik standartlarının uygulanması, yayılmanın önlenmesi hedefleriyle savunma

ve askeri iĢbirliğini desteklemek olarak açıklanmıĢtır.

228

Ġnternet: Grossman, R. (2007). Silahların yayılması ve kalkınma: bağlantılar açığa çıkıyor, NATO Dergisi.

Sonbahar 2007. Web: http://www.nato.int/docu/review/2007/issue3/turkish/art3.html adresinden 5 Mart 2015

tarihinde alınmıĢtır. 229

Ortak Tehdit Azaltma Programı (Cooperative Threat Reduction – CTR); ABD Savunma Tehdit Azaltma

Ajansı (Defense Threat Reduction Agency - DTRA) bünyesinde gerçekleĢtirilen ve Rusya, Ukrayna, Belarus,

Kazakistan gibi Eski Sovyet Cumhuriyetlerindeki nükleer, kimyasal ve biyolojik silah stoklarını ve bunların

ilgili altyapısını imha edilmesi ya da Rusya‟ya transfer edilmesi için uzmanlık ve mali kaynak sağlayan bir

programdır. Ayrıntılı bilgi için bk. Bernstein, P. I., Wood, J. D. (2010, April). The origins of Nunn-Lugar and

cooperative threat reduction. In J. A. Larsen, E. R. Mahan (Eds.), Case study series: case study 3.

Washington, DC: National Defense University Press, 1-16. 230

Kibaroğlu, M. (2003). Ortadoğu ve kitle imha silahları. Avrasya Dosyası: Yeniden Yapılanan Orta Doğu

Özel. 9(4), 107–125.

82

Nunn-Lugar Programı‟nın “sert güvenlik” (hard security) ile ilgili kısmında oldukça büyük

baĢarı kaydedilmiĢtir. Program çerçevesinde, 7.600‟den fazla stratejik nükleer baĢlık

(Fransa, Ġngiltere ve Çin‟in toplam stoklarından fazla), 2.300‟den fazla nükleer kapasiteli

füze ve yaklaĢık 700 füze lançeri imha edilmiĢtir. Ek olarak kimyasal mühimmat

sınıfındaki 820.000 mermi 2.247 metrik tondan fazla kimyasal silah tahrip edilmiĢ ya da

sivil amaçlara yönlendirilmiĢtir.231

Program kapsamında alınan bütün önlemlere rağmen,

önceleri silah ve uyuĢturucu kaçakçılığı için kurulmuĢ olan Ģebekeler çok küçük miktarları

bile ölümcül olabilen kitle imha silahları ve bu silahların yapımında kullanılan maddeleri

kaçırmaya baĢlamıĢlar ve bu faaliyetlerini gizlemeyi baĢarmıĢlardır.232

2. ULUSLARARASI ANLAġMALAR

Kitle imha silahlarının geliĢtirilmesi, üretimi, kullanımının yasaklanması ile ilgili ikili ve

çok taraflı birçok antlaĢma akdedilmiĢtir. Lahey BarıĢ Konferanslarında elde edilen çok

sınırlı sonuçlardan sonra233

I. Dünya SavaĢı‟na müteakip yenilen devletlere getirilen

yükümlülükler biçiminde ortaya çıkan silahsızlanma önlemleri, iki dünya savaĢı arasında

denizlerde silahların sınırlandırılması (Washington–1922, Londra–1930/1936

AntlaĢmaları) biçiminde gerçekleĢtirilmiĢtir.234

BM AntlaĢması‟nın kuvvet kullanılmasını

ilke olarak yasaklamasının yanı sıra, meĢru müdafaa hakkını doğal bir hak olarak görmesi

nedeniyle “genel bir silahsızlanma antlaĢması” yapmak mümkün olmamıĢtır.

Silahların kontrolü ve silahsızlanmaya yönelik antlaĢmalar Lahey Protokolleri (1899,

1907), Cenevre Protokolü gibi kitle imha silahlarının savaĢta kullanımını yasaklayan,

Biyolojik Silahlar SözleĢmesi, Kimyasal Silahlar SözleĢmesi gibi bazı spesifik silahlara

yönelik olarak düzenlenen, Kısmı Deneme Yasağı AntlaĢması, Kapsamlı Deneme Yasağı

AntlaĢması gibi nükleer silah denemelerini kısıtlayan ya da START 1, START 2 gibi

nükleer silahları ve fırlatma vasıtalarını kısıtlayan muhtelif ikili veya çok taraflı nitelikte

yapılmıĢtır. Nükleer silahlara iliĢkin antlaĢmalar genel itibariyle “KarĢılıklı Mahvolma

231

Ġnternet: Lugar, R.G. (2012). Nunn-Lugar: science cooperation essential for nonproliferation efforts.

Science & Diplomacy, 1(1), (March 2012). Web: http://www.sciencediplomacy.org/perspective/2012/nunn-

lugar adresinden 7 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 232

Kibaroğlu, M. (24 Ocak 2001). Sokakta nükleer tehdit. Radikal, 7. 233

Blix, H. (1999). Development of ınternetional law relating to disarmament and arms control since the first

Hague Peace Conference in 1889. Report for the Hague Conference 1999, 4–9, Hague. 234

Pazarcı, H. (2009). Uluslararası Hukuk. (Sekizinci baskı). Ankara: Turhan Kitabevi, 519

83

Garantisi (Mutually Assured Destruction235

)” üzerine bina edilmiĢtir. Uluslararası

antlaĢmaların hemen hepsinde, BirleĢmiĢ Milletler AntlaĢmasına bağlılık ifade edilmiĢ,

BM‟nin uluslararası barıĢ ve güvenlik ile ilgili sorumluluğu vurgulanmıĢ, kitle imha

silahlarının ve fırlatma vasıtalarının yayılmasından endiĢe duyulduğu belirtilmiĢ,

antlaĢmaların uygulanabilmesi için uluslararası iĢbirliğinin gerekliliği ifade edilmiĢtir.

2.1. Biyolojik Silahlarla Ġlgili AnlaĢmalar

2.1.1. Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢmesi (BTWC)

Bu sözleĢme236

biyolojik silahların geliĢtirilmesini, üretimini, depolanması ile biyolojik ve

zehirleyici silahlara, üretim materyallerine ve bu silahların fırlatma sistemlerine sahip

olmayı yasaklamaktadır. Bunların yanı sıra mezkûr sözleĢme taraf ülkelerin depolarında

bulunan stokları da imha etmelerini gerektirmektedir. Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar

SözleĢmesi, 10 Nisan 1972 tarihinde imzaya açılmıĢ ve 26 Mart 1975 tarihinde yürürlüğe

girmiĢtir. Haziran 2015 itibariyle, 171 devlet SözleĢme‟ye taraftır.237

SözleĢme Mısır ve

Suriye‟nin dâhil olduğu 9 devlet238

imzalamıĢ ancak henüz onaylamamıĢtır. Ġsrail‟in de

içinde bulunduğu 14 devlet sözleĢmeye taraf değildir.239

SözleĢme; koruyucu, önleyici ya da diğer barıĢçıl amaçlarla mikrobiyal ve bir kısım

biyolojik ajanların ya da toksinlerin elde edilmesi, üretimi, geliĢtirilmesi, depolanması ile

235

Soğuk SavaĢ döneminde gerek ABD ve NATO'da, gerek SSCB ve VarĢova Paktı'nda hem havada, hem

denizin altındaki nükleer denizaltılarda, hem de yerin altında oldukça korunaklı bölgelerde konuĢlandırılmıĢ,

herhangi bir taraf diğerine ilk saldırıyı yaptığı takdirde bile tümü imha edilemeyecek sayıda pek çok nükleer

silah bulunuyordu. Eğer ABD çok erken davranıp elindeki bütün nükleer silahları SSBC'ye ve VarĢova

Paktı'na gönderme ihtimalinde, Sovyetler Birliği de sürekli uçaklarla havada, denizaltılarda bulundurduğu ve

toprak altında sakladığı nükleer silahlarla, ilk saldırının etkilerini savuĢturduktan sonra çok güçlü bir karĢılık

verecek ve karĢı tarafa kabul edemeyeceği, yani altından kalkamayacağı bir zarar verebilecek güçteydi.

Dolayısıyla her iki tarafın da ilk saldırıyı yapıp avantaj sağlama gibi bir düĢüncesi, karĢı tarafı tamamen yok

edemeyeceğini bildiği ve yok edememekle kalmayıp karĢı tarafın kendisine kabul edemeyeceği bir zararı

verebilecek güçte olduğunu gördüğü noktada, her iki tarafın bu silahları kullanma konusunda geri adımlar

atmasına yol açmıĢtır. Böyle bir gücün de yetkili olmayan Ģekillerde kullanılmasını engelleyici çok ciddi

önlemler almıĢtır. Kibaroğlu, 2003, 122-142. 236

SözleĢmenin tam adı; SözleĢme‟nin onaylanmasını uygun bulan Kanun‟da Bakteriyolojik (Biyolojik) ve

Zehirleyici Silahların GeliĢtirilmesi, Yapımı ve Stoklanmasının Yasaklanması ve Bunların Ġmhasına ĠliĢkin

SözleĢme olarak ifade edilmektedir. 237

United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Convention on the prohibition of the

development, production and stockpiling of bacteriological (biological) and toxin weapons and on their

destruction. New York, NY: UNODA Official Website. Web: http://disarmament.un.org/treaties/t/bwc

adresinden 10 Ekim 2015 tarihinde alınmıĢtır. 238

Orta Afrika Cumhuriyeti, FildiĢi Sahilleri, Mısır, Haiti, Liberya, Nepal, Somali, Suriye, Tanzanya. 239

Angola, Çad, Komor Adaları, Cibuti, Eritre, Gine, Ġsrail, Kiribati, Mikronezya, Namibya, Niue, Samoa,

Güney Sudan, Tuvalu.

84

ilgili bir “miktar yükümlülüğü” getirmemiĢtir. Biyolojik silahların ve bunların fırlatma

sistemlerinin silahlı bir çatıĢmada düĢmanca amaçlarla kullanımı da açıkça

yasaklanmamaktadır.

Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟ne uyulup uyulmadığını izleyen resmi bir doğrulama rejimi

bulunmaması kanaatimizce en büyük eksikliktir. SözleĢme‟ye uyumu sağlamak amacıyla,

taraf devletler birçok güven artırıcı önleme baĢvurmuĢlardır. Bu kapsamda güven artırıcı

bir önlem olarak üzerinde uzlaĢılan 1 Ocak 1946‟dan sonrasındaki savunma ve saldırı

amaçlı biyolojik araĢtırma ve geliĢtirme programlarının deklare edilmesine yönelik olarak,

2014 itibariyle Türkiye‟nin de aralarında bulunduğu 70 devlet (2015 Haziran itibariye 57

devlet)240

CBMs (güven artırıcı önlemler) bildiriminde bulunmuĢtur.

Biyolojik ve Zehirleyici (Toksin) Silahlar SözleĢmesi‟ne uyumun kolaylaĢtırılması ve

SözleĢme maddelerinin değiĢen Ģartlara uyumunun sağlanabilmesi amacıyla 5 yılda bir

gözden geçirme konferansı yapılacağı hüküm altına alınmıĢtır. Gözden geçirme

konferansında taraf devletler, Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟nin hükümleri ve amaçlarının

iĢleyiĢini değerlendirebilirler, bilimsel ve teknolojik geliĢmeleri gözden geçirebilirler,

oturumlararası görüĢmeler yapabilirler ve Konvansiyon‟un etkinliği ve güçlendirilmesi için

gerekli adımları analiz edebilirler. Bugüne kadar yapılan gözden geçirme konferanslarına

taraf devletlerin yanı sıra imzacı devletler, Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Dünya Gıda ve

Tarım Örgütü (FAO), Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC), Dünya Hayvan Sağlığı

Örgütü (OIE), sivil toplum kuruluĢları ve araĢtırma merkezlerinin temsilcileri de katılım

göstermiĢlerdir.

2.1.2. Cenevre Protokolü

Cenevre Protokolü, Millet Cemiyeti gözetiminde Mayıs-Haziran 1925‟te Cenevre‟de

gerçekleĢtirilen Uluslararası Silah ve Mühimmat Ticaretinin Denetimi Konferansı‟nda

gündeme gelmiĢtir. Konferans‟ta Silah, Mühimmat ve SavaĢ Araçlarının Uluslararası

Ticaretinin Denetimi SözleĢmesi benimsenmiĢ ancak yürürlüğe girmemiĢtir. Bununla

birlikte ayrı bir doküman olarak 17 Haziran 1925 tarihinde Cenevre Protokolü tek nüsha

240

Ġnternet: United Nations Office at the Geneva- UNOG. (2015). CBM Returns 2014-2015. Geneva: UNOG

Online. Web: http://www.unog.ch/__80256ee600585943.nsf/(httpPages)/4fa4da37a55c7966c12575780055

d9e8?OpenDocument&ExpandSection=28%2C29#_Section28 adresinden 10 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

85

olarak hazırlanmıĢ ve imzaya açılmıĢtır. Protokol, boğucu gazların yasaklanmasına iliĢkin

1899 tarihli Lahey Deklarasyonu‟na ve 1919 tarihli Versay AntlaĢması‟na atıf

yapmaktadır. Ekim 2015 itibariye 138 devlet SözleĢmeye‟ye taraf durumdadır.241

Söz konusu Protokol; bakteriyolojik metotların, boğucu, zehirleyici ve diğer zararlı

gazların savaĢta kullanımını yasaklamaktadır. Cenevre Protokolü; biyolojik ve kimyasal

silahların harp sahasında kullanımını yasaklarken yapılan diğer ilgili uluslararası

düzenlemelere dayanak teĢkil etmiĢtir. Bir baĢka yönüyle de 1972 tarihli Biyolojik ve

Toksin Silahlar SözleĢmesine ve 1993 tarihli Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nde

düzenlenmeyen “kullanım” olgusunu düzenleyerek mezkûr sözleĢmelerden kaynaklanan

boĢluğu doldurmaktadır.

Biyolojik ve Toksin Silahlar SözleĢmesi‟ndeki gibi Cenevre Protokolü‟nde de

uygulanmanın denetleneceği bir doğrulama mekanizması öngörülmemiĢtir. Bunun yanı

sıra iç çatıĢmalar ve devletlerin kendi vatandaĢlarına yönelik müdahalelerinde Protokol‟ün

uygulanıp uygulanamayacağı konusu tartıĢmalıdır. Taraf devletlerin büyük çoğunluğu

kendi topraklarına ya da müttefiklerine karĢı kimyasal veya biyolojik silah kullanımı

durumunda misilleme haklarını saklı tuttuklarına yönelik Protokol‟e çekince koymuĢlardır.

Bu anlamıyla Protokol, taraf devletler açısından “ilk kullanan olmama”(no-first-use)

ilkesini garanti eden bir karakteri yansıtmaktadır. Ancak BSS‟nin ve KSS‟nin yürürlüğe

girmesiyle çoğu ülke Protokol‟deki çekincelerini kaldırmıĢtır.

2.2. Kimyasal Silahlarla Ġlgili AnlaĢmalar

Kimyasal silahların kullanımının sınırlanması ile ilgili bilinen ilk uluslararası AntlaĢma

Fransızlar ve Almanlar arasında 1675 yılında Strasburg‟da akdedilen zehirli mermilerin

kullanılmamasına iliĢkin anlaĢmadır. Silahların geliĢiminin karmaĢık süreci içinde ilk umut

ıĢığı 1868 tarihli St. Petersburg Deklarasyonu ile yakılmıĢtır. St. Petersburg

Deklarasyonu'na göre savaĢta 400 gramın altında ağırlığa sahip patlayıcı ve yanıcı

mermilerin kullanımı yasaklanmıĢtır.242

241

Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Protocol for the prohibition of the use in

war of asphyxiating, poisonous or other gases, and of bacteriological methods of warfare. New York, NY:

UNODA Official Website. Web: http://disarmament.un.org/treaties/t/1925 adresinden 12 Ekim 2015

tarihinde alınmıĢtır. 242

Sarıbeyoğlu, 2004, 21–53.

86

Ağustos 1874 tarihinde Brüksel'de savaĢın yazılı ve teamül kurallarına iliĢkin uluslararası

bir bildiri kabul edilmiĢtir. Bildirinin 12'nci maddesi, çatıĢmanın taraflarının birbirlerine

karĢı sınırsız bir güç kullanamayacağını genel olarak hükme bağlarken, 13'üncü maddesi

de bu genel prensip doğrultusunda özellikle "yasak" olan savaĢ araçlarını belirtmiĢtir. Söz

konusu bildiride, zehir ve zehirli silahlar (madde 13/a) ile gerekmeyen bir zarara yol açan

silahlar, mermiler veya diğer malzemelerin (madde 13/e) savaĢ aracı olarak

kullanılamayacağı hüküm altına alınmıĢtır. 1899 yılında Lahey'de toplanan Uluslararası

BarıĢ Konferansı ve bunun sonucunda 29 Temmuz 1899 tarihinde imzalanan ve 4 Eylül

1900'de yürürlüğe giren Kara Harbinin Kural ve Örf-Adetine ĠliĢkin II No.lu SözleĢme‟nin

22'nci ve 23'üncü maddeleri de aynı esasları yinelemiĢtir.

Kimyasal silahların yasaklanmasına yönelik olarak Versay AntlaĢması, VaĢington Deniz

SözleĢmesi, Strazburg SözleĢmesi, Lahey SözleĢmesi, SavaĢ Teamülleri ve Hukukuna

ĠliĢkin Brüksel SözleĢmesi, Cenevre SözleĢmesi, Mendoza SözleĢmesi ve nihayet tüm

kimyasal silahları yasaklayan Kimyasal Silahların yasaklanması SözleĢmesi gibi birçok

uluslararası antlaĢma yapılmıĢtır. ÇalıĢmamızda bunların bir kısmı incelenecek ve Cenevre

SözleĢmesi “Biyolojik Silahsızlanma SözleĢmeleri” kısmında ele alındığından burada

bahsedilmeyecektir.

2.2.1. Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (CWC)

Kimyasal Silahlar SözleĢmesi243

taraf ülkelerin kimyasal silah geliĢtirmesini, üretimini,

tedarik etmesini, ihraç etmesini, kullanmasını, doğrudan veya dolaylı olarak transfer

etmesini ve taraf ülkelerce kimyasal silah üretimi konusunda yardım, teĢvik yapılmasını

yasaklamaktadır. SözleĢme, 13 Ocak 1993‟te imzaya açılmıĢ ve 29 Nisan 1997 yılında

yürürlüğe girmiĢtir. 192 devlet SözleĢme‟ye taraf durumdadır. Ġsrail SözleĢme‟yi

imzalamıĢ fakat henüz onaylamamıĢtır. Kuzey Kore, Mısır, Güney Sudan mezkûr

SözleĢme‟ye taraf değillerdir.244

243

SözleĢmenin tam adı; Kimyasal Silahların GeliĢtirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının

Yasaklanması ve Bunların Ġmhasına ĠliĢkin SözleĢme‟dir. 244

Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs – UNODA. (2015). Chemical weapons. New

York, NY: UNODA Official Website. Web: http://www.un.org/disarmament/WMD/Chemical/ adresinden 12

Ekim 2015 tarihinde alınmıĢtır.

87

SözleĢme, taraf ülkelere Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nde yasaklanan faaliyetlere iliĢkin

ve taraf ülke vatandaĢlarının da mezkûr faaliyetlerde bulunmasının önlenmesine yönelik

ulusal yasalarını çıkarma yükümlülüğü getirmiĢtir. Bunun yanı sıra taraf devletler

Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) ve diğer taraf ülkelerle irtibatı

sağlayacak bir merkez noktası (Focal Point) kurmakla yükümlü hale getirilmiĢtir.

Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nde kimyasal silahlar; yasaklanmamıĢ amaçlarla

kullanılanlar dıĢındaki toksik kimyasallar ve prekürsörkeri, özel olarak tasarlanmıĢ ve

hazırlanmıĢ ölüme ve ciddi yaralanmaya sebebiyet verebilecek kimyasal mühimmatlar ve

bunların fırlatma cihazları ve ekipmanları ifade etmektedir. SözleĢme; toksik kimyasalları

ve prekürsörlerini kimyasal silah üretiminde kullanılma potansiyelleri ve endüstriyel

uygulamalarda kullanılma kapasitelerine göre tanımlamıĢtır. Buna göre üç liste

yayımlanmıĢtır. Birinci listede sanayi alanında kullanılma ihtimali zayıf ancak kimyasal

silah olarak kullanılma olasılığı yüksek kimyasalları, ikinci liste barıĢçıl amaçlı kullanılan

kimyasallar ile silah olarak kullanılma potansiyeli bulunan kimyasalları

derecelendirmektedir. Üçüncü liste ise genel olarak endüstriyel amaçlarla kullanılmakla

birlikte silah yapımına da uygun olan bazı kimyasalları içermektedir.245

Üçüncü listeden

birinci listeye doğru alınacak önlemler ve doğrulama tedbirleri katılaĢmaktadır.

SözleĢme‟ye taraf ülkeler, listelerde yer alan kimyasalların ithalatı ve ihracatı ilgili tesisler

ve üretim süreçleriyle ilgili veri paylaĢımında bulunmakla yükümlüdürler. Birinci ve ikinci

listede yer alan kimyasalların taraf olmayan ülkelere ihracatına yönelik kısıtlamaların

Nisan 2000‟de, üçüncü listede yer alan kimyasalların transferiyle ilgili kısıtlamaların da

mezkûr tarihten itibaren 5 yıl içerisinde etkin hale gelmesi öngörülmüĢtür. Listelerde yer

alan kimyasallara, doğrulama metodolojilerine, bilimsel ve teknolojik geliĢmelere ve yeni

ekipmanlara iliĢkin konular Bilimsel DanıĢma Kurulu‟nca değerlendirilmektedir.246

SözleĢme hükümlerine uyum Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (KSYÖ-OPCW)

tarafından denetlenmektedir. Bahse konu Örgüt, raporlama ve yerinde denetim faaliyetleri

245

Ġnternet: Organisation for Prohibition of the Prohibition of Chemical Weapons – OPCW. (2015).

Chemical Weapons Convention-Annexes: a. guidelines for schedules of chemicals. Hague: OPCW Official Website.

Web: https://www.opcw.org/chemical-weapons-convention/annexes/annex-on-chemicals/a-guidelines-for-

schedules-of-chemicals/ adresinden 12 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 246

KSYÖ Bilimsel DanıĢma Kurulu hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Ġnternet: Organisation for Prohibition of

the Prohibition of Chemical Weapons – OPCW. (2015). Scientific advisory board. Hague: OPCW Official

Website. Web: https://www.opcw.org/about-opcw/subsidiary-bodies/scientific-advisory-board/ adresinden 13

Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

88

icra ederek doğrulama sürecini uygulamaktadır. SözleĢmesi‟nin uygulanmasının

değerlendirilmesi ile ihtilafların giderilmesi, eczacılık, tıp ve diğer kimyasal faaliyetlere

yönelik bilimsel ve teknolojik geliĢmeler hakkında fikir alıĢveriĢi yapılabilmesi amacıyla 5

yılda bir gözden geçirme konferansı yapılacağı hüküm altına alınmıĢtır. 1‟inci Gözden

Geçirme Konferansı 28 Nisan – 9 Mayıs 2003 tarihleri arasında 2‟nci Gözden Geçirme

Konferansı 7–18 Nisan 2008 tarihleri arasında gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġkinci Gözden Geçirme

Konferansı‟nda SözleĢme‟nin 1nci Listesi‟nde yer alan mevcut 70 bin metrik tonluk stokun

%38‟inin imha edildiği not edilmiĢtir. SözleĢme‟nin 3‟üncü Gözden Geçirme Konferansı

da 8–19 Nisan 2013 tarihinde Lahey‟de gerçekleĢtirilmiĢtir.

Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (CWC) kapsamında toplam 11 ülke247

mevcut ya da önceki

dönemlere ait kimyasal silah tesisleri bulunduğunu, 4 ülke248

kimyasal silah stoku, 9

ülke249

topraklarında geçmiĢ dönemlere ait kimyasal silah bulunduğunu ve 4 ülke250

de

kendi topraklarına terkedilmiĢ kimyasal silahlar bulunduğunu deklare etmiĢtir.251

Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne taraf 7 devlet (Arnavutluk, Hindistan, Libya, Suriye,

Rusya, ABD ve adının gizli tutulmasını isteyen bir üye devlet.) Kategori 1 ve Kategori 2

toplam 72,531.519 metrik ton kimyasal savaĢ ajanı ve prekürsörü ile 8,270,348 metrik ton

mühimmat ile 417,825 metrik ton Kategori 3 kimyasal ajan bulunduğunu deklare

etmiĢlerdir. Bunlara ek olarak Irak 5,311 metrik ton kimyasal silah kalıntısı bulunduğunu

bildirmiĢtir. Konvansiyonun yürürlüğe girdiğinde beri 16 taraf devlet topraklarında eski

kimyasal silah (OCW) bulunduğunu belirtmiĢ ve bu kapsamda Kimyasal Silahların

Yasaklanması Örgütü (OPCW) Belçika, Kanada, Fransa, Almanya, Ġtalya, BirleĢik

Krallık‟ta sekiz inceleme gerçekleĢtirmiĢtir.252

247

ABD, BirleĢik Krallık, Bosna Hersek, Çin, Fransa, Hindistan, Ġran, Japonya, Rusya, Güney Kore,

Yugoslavya (Sırbistan). 248

ABD, Rusya, Hindistan ve Güney Kore Cumhuriyeti. 249

ABD, Almanya, Belçika, BirleĢik Krallık, Fransa, Ġtalya, Japonya, Kanada, Slovenya. 250

Çin, Ġtalya, Panama ve Polonya‟nın dâhil olduğu bu dört ülke Ġkinci Dünya SavaĢı ve sonrası döneme ait

kimyasal silah stoku bulunduğunu ilan etmiĢlerdir. 251

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015). Convention on the Prohibition of the Development,

Production, Stockpiling and Use of Chemical Weapons and on Their Destruction (CWC). Washington, DC:

NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/convention-prohibition-development-production-

stockpiling-and-use-chemical-weapons-and-their-destruction-cwc/ adresinden 14 Mart 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 252

Ġnternet: Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (2014, December). Report of

the OPCW on the Implementation of the Convention on the Prohibition of the Development, Production,

Stockpiling And Use Of Chemical Weapons and on Their Destruction in 2013. This report submitted to

Conference of the States Parties. Hague: OPCW Official Website. Web:

http://www.opcw.org/index.php?eID=dam_frontend_push&docID=18118 adresinden 14 Mart 2015 tarihinde

alınmıĢtır.

89

SözleĢme gereğince tüm taraf devletler, kendi topraklarında, kontrolleri altında bulunan

bölgelerde ya da baĢka ülkelere terk ettikleri alanlarda bulunan kimyasal silah üretim

tesislerini ve ellerinde bulunan silah stoklarını SözleĢme‟nin yürürlüğe girdiği tarihten

itibaren 10 yıl içerisinde imha etmekle yükümlendirilmiĢlerdir. Taraf devletler bunun yanı

sıra “karıĢıklık bastırma gazlarını savaĢta kullanmayacaklarını” taahhüt etmiĢ

sayılmaktadırlar. 2013 yılında yapılan denetimlerde, 134 taraf devlet anılan kimyasal

ajanlara sahip olduğunu deklare etmiĢtir.253

Kimyasal Silahlar SözleĢmesi taraf ülkelerin kimyasal silah stoklarını imha etmek için 29

Nisan 2012 tarihini nihai süre olarak ilan etmiĢtir. 2007 yılı için verilen ilk nihai tarih

(deadline) gerçekleĢtiğinde BirleĢik Krallık eski stoklarını imha ettiğini duyurmuĢ; Güney

Kore 2008, Libya 2010, Japonya 2012 yılına kadar ek süre istemiĢlerdir. 2010 yılında

Arnavutluk, Güney Kore Hindistan, mevcut kimyasal silah stoklarının söküm iĢlemlerinin

bitirildiğini ifade etmiĢlerdir. 2012 yılında gerçekleĢen Taraf Devletler Konferansında

ABD, Libya ve Rusya nihai tarihe kadar stoklarını imha iĢlemlerinin bitirilemeyeceğini

deklare etmiĢlerdir.

SözleĢme yürürlüğe girdiğinden itibaren 31 Aralık 2013‟ kadar geçen sürede deklare edilen

1-2-3 kategorilerindeki toplam kimyasal ajandan Kategori 1‟in % 82‟sine denk gelen

57,594 metrik ton, Kategori 2‟nin % 45‟ine denk gelen 920 metrik ton, Kategori 3‟ün

%100‟üne denk gelen 417,825 adet ajan imha edilmiĢtir. Arnavutluk ve Hindistan deklare

ettikleri tüm stokları imha etmiĢ, ABD Kategori 1 ajanların %90‟ını (Kategori 2 ve 3 ün

tamamını) imha etmiĢ ve Blue Grass ve Pueblo tesislerinde imha iĢleminin 2015-20 yılları

arasında tamamlanacağını bildirmiĢtir. Libya ve Suriye‟nin silah stoklarının önemli bir

kısmı imha edilmiĢ ancak Irak tarafından deklare edilen kimyasal silah kalıntılarına iliĢkin

ayrıntılı bir araĢtırma bölgedeki güvenlik endiĢeleri nedeniyle henüz baĢlatılamamıĢtır. 254

253

Ġnternet: Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (2014, July). Draft Report of the

OPCW on the Implementation of the Convention on the Prohibition of the Development, Production,

Stockpiling And Use Of Chemical Weapons and on Their Destruction in 2013. This report prepared at the

76th session of Executive Council. Hague: OPCW Official Website. Web:

https://www.opcw.org/index.php?eID=dam_ frontend_push&docID=17527adresinden 15 Mart 2015

tarihinde alınmıĢtır. 254

Ġnternet: Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (2014, August). Note by the

Director–General summary of verification activities in 2013. Hague: OPCW Official Website. Web:

https://www.opcw.org/index.php?eID=dam_frontend_push&docID=17585 adresinden 16 Mart 2015

tarihinde alınmıĢtır.

90

2.2.2. Kimyasal Silahlara ĠliĢkin Hindistan-Pakistan SözleĢmesi

Kimyasal Silahlara ĠliĢkin Hindistan-Pakistan Mutabakatı; 19 Ağustos 1992 tarihinde

imzaya açılmıĢ olup; Hindistan ve Pakistan‟ın kimyasal silahlara sahip olmasını,

geliĢtirmesini ve birbirlerine karĢı kullanmasını yasaklamaktadır. Bu antlaĢma iki taraflıdır

ve taraf ülkelerin kimyasal silahların tamamıyla yasaklanmasına yönelik karĢılıklı

yükümlülüklerini içermektedir.

SözleĢme kapsamında, Hindistan ve Pakistan Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne taraf

olmayı taahhüt etmiĢler ve Hindistan 1996 yılında, Pakistan 1997 yılında anılan

SözleĢmeye taraf olmuĢlardır.

2.2.3. Mendoza SözleĢmesi

Mendoza Mutabakatı; 5 Eylül 1991 yılında imzalanmıĢ, bölgesel nitelikli bir anlaĢmadır.

SözleĢmeye taraf ülkeler; Arjantin, Brezilya ve ġili‟dir. Taraf ülkeler, kimyasal ve

biyolojik silahların geliĢtirilmesinin, üretiminin, depolanmasının, ithalat ve ihracatının

yasaklanmasını garanti etmektedirler.

Mezkûr SözleĢme Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nin yürürlüğe girmesinden önce

imzalanmıĢ olup ülkelerin anılan silahlar konusunda uluslararası hukuka uygun olarak

kendi denetleme mekanizmalarını kurmalarını ve kimyasal savaĢ ajanlarını ve bunların

prekürsörlerini tanımlama ve denetim uygulama zorunlulukları getirmekteydi. Bahse konu

SözleĢme yürürlüğe girmemiĢtir.

2.3. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Sınırlandırma ve Ġndirim GörüĢmeleri

Soğuk SavaĢ sırasında ABD ve SSCB‟nin stoklarındaki nükleer silah miktarlarının çok

yüksek rakamlara ulaĢması255

kazananı olmayan bir rekabeti beraberinde getirmiĢ ve

nükleer silahların kullanım ihtimalini zayıflatmıĢtır. Aynı dönem içerisinde her iki blokun

da kıtalararası balistik füzelere sahip olması büyük bir tehlike yaratmıĢtır. Çünkü bu

255

Bir dönem bu rakamın 126 bine ulaĢtığı iddia edilmektedir. 1970‟li yıllarda Sovyetlerin elinde 40 bin,

NATO stoklarında 30 bin nükleer silah bulunmaktaydı. Kibaroğlu, 2003, 122-142.

91

silahlar siyasi kararlar olmasa bile teknik arıza, yetkisiz bir kullanım ya da kaza sonucu

kullanılma ihtimali bulunan silahlardır.

Küba Krizi sonrasındaki diplomatik giriĢimlerle yumuĢamaya baĢlayan ABD-SSCB

iliĢkileri sayesinde, stratejik silahların sınırlandırılması meselesini gündeme getirmiĢtir.

ABD ve SSCB arasında muhtemel bir nükleer çatıĢmayı önlemek amacıyla yapılan

görüĢmeler karĢılıklı olarak anti balistik füze sistemlerinin sınırlandırılmasını ve belli

yerler dıĢında konuĢlandırılmasının yasaklanması ve stratejik saldırı silahların belli

sayılarla sınırlandırılması ile sonuçlanmıĢtır.

2.3.1. SALT I (Stratejik Silahların Sınırlandırılması GörüĢmeleri I)

1969–1972 yılları arasında yürütülen müzakerelere SALT I müzakereleri adı verilmektedir.

SALT I; Mayıs 1972‟de imzalanan ve 3 Ekim 1972 tarihinde 5 yıllık bir süre için

yürürlüğe giren ve stratejik saldırı silahlarının azaltılması için sıkı tedbirler öngören

AntlaĢmalardan müteĢekkildir.

Ocak 1969‟da Sovyetlerin stratejik silah indirimi konusunda istekliliğini bildirmesi üzerine

Kasım 1969 yılında SALT I görüĢmelerine baĢlanmıĢtır. SALT I görüĢmelerinde “anti-

balistik savunma sistemleri (ABM)” ve “stratejik saldırı sistemleri” iki temel konuyu

oluĢturmuĢtur. Hangi silahların AntlaĢma kapsamına dâhil edileceğine yönelik uyuĢmazlık

1970‟in baharında müzakereleri çıkmaza sokmuĢtur. SSBC temsilcileri ileri tabanlı

sistemlerin (forward based systems - FBS) stratejik denge unsuru olarak sayılmasını talep

etmiĢ ancak ABD, FBS‟lerin ve Sovyetlerin kısa ve orta menzilli stratejik sistemlerinin

farklı forumlarda değerlendirilmesi gerektiğini savunmuĢtur. SSCB müzakerelerin anti

balistik füze savunma sistemleri ile sınırlı kalması gerektiğini savunurken; ABD stratejik

saldırı silahlarında indirim yapılmasının elzem olduğunu savunmuĢtur. Mayıs 1971‟de

anlaĢmazlıklar çözüme kavuĢmuĢ ve belli stratejik saldırı silahlarında ve anti balistik füze

savunma sistemlerinde kısmi sınırlama sağlayan bir ön uzlaĢmaya varıldığı açıklanmıĢtır. 3

yıl süren müzakereler sonucu gerçekleĢen Nixon-Brejnev zirvesinde SALT 1

AntlaĢması‟nın mezkûr iki farklı konuda indirim sağlayan Geçici AntlaĢma (Interim

Agreement) ve Anti Balistik Füze Savunma Sistemlerinin Sınırlandırılmasına ĠliĢkin

AntlaĢma (Treaty on the Limitation of Anti-Ballistic Missile Systems - ABM)

imzalanmıĢtır.

92

SALT I, nükleer silahların sınırlandırılması konusunda yapılan ilk AntlaĢma‟dır. SALT

I‟de ABD ve SSCB‟nin sabit kara-tabanlı kıtalararası balistik füze (intercontinental

ballistic misilse - ICBM) lançeri inĢa edemeyecekleri, ancak AntlaĢma‟nın imzalandığı

tarihte yapım aĢamasında olan sabit kara-tabanlı anti-balistik füze lançerlerinin yapımının

tamamlanabileceği hüküm altına alınmıĢtır. SözleĢme uyarınca eski tip kara-tabanlı

lançerler ve hafif ICBM‟ler 1964 sonrası konuĢlandırılan ağır ICBM‟lere

dönüĢtürülemeyecektir. SözleĢme, denizaltı balistik füzeler (submarine launched ballistic

misilse - SLBM), yapım aĢamasındaki ve uygulamadaki modern balistik füze denizaltıları

sayısında da indirim öngörmektedir.

AntlaĢma‟nın Ek Protokol‟üne göre; ABD en çok 44 modern balistik füze denizaltıya

entegre 710‟dan fazla denizaltı balistik füze (SLBM) lançerine, SSCB 62 denizaltıya

entegre 950 SLBM‟ye sahip olabilecektir. ABD için 656 ve SSCB için 740256

seviyesinin

üstündeki eski tip SLBM lançerlerini ve denizaltıları yedek olarak tutulabilmesine de cevaz

verilmiĢtir. AntlaĢma kapsamında her iki devlet, stratejik saldırı balistik füzelerini ve

lançerlerini modernize etme ve yedeğe ayırma hakkına sahiptir. Bunların yanı sıra, ICBM

ve SLBM test ve eğitim lançerlerinin sayısında da önemli bir artıĢ yapılmayacağı

konusunda fikir birliğine varılmıĢtır. AntlaĢma Geçici AntlaĢma‟nın 7‟nci maddesi

hükümlerini karĢılamak ve kapsam ve sınırlamalarına halel getirmemek Ģartıyla, taraf

devletlerin stratejik silahların indirimi müzakerelerini sürdürmelerini zorunlu hale

getirmektedir.257

2.3.2. ABM AntlaĢması (Anti Balistik Füze Savunma Sistemlerinin

Sınırlandırılmasına Dair AntlaĢma)

Anti Balistik Füze Savunma Sistemlerinin Sınırlandırılması AntlaĢması, savunma

füzelerinin konuĢlandırılması ve geliĢtirilmesini sınırlandıran ABD SSCB arasında yapılan

ve Sovyetlerin dağılmasıyla da Rusya, Ukrayna, Belarus ve Kazakistan‟ın taraf durumuna

256

Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2013). Strategic Arms Limitation Talks (SALT 1).

Washington, DC: FAS Online. Web: http://fas.org/nuke/control/salt1/intro.htm adresinden 16 Mart 2015

tarihinde alınmıĢtır. 257

SALT I, taraf devletlerin kendi ulusal teknik araçlarıyla (National Technical Means -NTM) uyum ve

doğrulamayı gerçekleĢtirmesini öngörmüĢtür. Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2013).

Interim Agreement Between the United States of America and the Union of Sovıet Socıalist Republics on

Certaın Measures with Respect to the Lımıtatıon Of Strategic Offensive Arms. Washington, DC: FAS Online.

Web: http://www.fas.org/nuke/control/salt1/text/ salt1.htm adresinden 16 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

93

geldiği bir sınırlandırılma antlaĢmasıdır. ABM Mayıs 1972‟de imzalanmıĢ 3 Ekim 1972

yılında yürürlüğe girmiĢtir. ABM AntlaĢması 1972 yılında SALT I görüĢmeleri sonucunda

ortaya çıkan iki metinden biri olmuĢtur.

ABM AntlaĢması çerçevesinde anti balistik füze sistemleri sınırlandırılmıĢ ve savunma

amaçlı anti balistik sistemlerinin konuĢlandırılması yasaklanmıĢtır. AntlaĢma; taraf

devletlerin baĢkentleri ve ICBM silolarında kurulacak anti balistik füze savunma sistemleri

için sınırlamalar getirmiĢtir. Tarafların baĢkentleri ve ICBM siloları çevresinde kurulacak

füze savunma sistemlerinde 100 ABM önleyici füze ve 100 ABM lançeri sınırı

aĢılamayacaktır. Ġlaveten ICBM siloları ve baĢkentleri koruma amaçlı kurulacak anti

balistik füze sistemleri birbirine 1300 km. den daha yakın olamayacaktır. Anılan

sınırlamalar ABM sistemlerinin test ve geliĢtirme sahalarında bulunan ABM lançeri sayısı

15‟i geçemeyecektir. ABM AntlaĢması kara, hava, deniz ve uzaya konuĢlu tüm anti

balistik sistemlerle birlikte mobil anti balistik sistemleri ve bunların bileĢenlerinin test

edilmesini, geliĢtirilmesi ve konuĢlandırılmasını yasaklamıĢtır.258

ABM ile birlikte,

tarafların ABM önleyici füze, lançer, ABM radarı, stratejik balistik füzelere karĢı

kullanılan sistemler, erken uyarı sistemlerinin baĢka ülkelere transferi ve konuĢlandırması

da yasaklanmıĢtır. ABM‟yle baĢkentlerin ve ICBM silolarının korunması için verilen izin,

1974 yılında imzalanan Protokol kapsamında mezkûr iki alandan yalnızca birinin

korunmasına yönelik anti balistik sistemlerinin yerleĢtirilmesini cevaz vermiĢtir.259

AntlaĢma hükümlerine uyumu denetlemek amacıyla ulusal teknik vasıtaların (NTM)

kullanılacağı belirtilmiĢ ve uygulama yöntemlerinin belirlenmesi amacıyla “Daimi

DanıĢma Komisyonu” kurulmuĢtur. Taraf devletlerin altı ay önceden bildirimde bulunmak

ve üstün çıkarlarının ihlal edilmesi Ģartlarıyla ABM‟den çekilme hakkında sahip olacağı

hüküm altına alınmıĢtır. 2002 yılında ABD, Balistik Füze Savunması TeĢkilatı‟nı (BMDO)

kaldırmıĢ ve füze savunma sistemleri geliĢtirmekle görevli Füze Savunması Ajansı‟nı

(MDA) kurmuĢtur. Bush Aralık 2001‟de ABM‟den çekileceklerini deklare etmiĢ ve

çekilme kararı Temmuz 2002‟de yürürlüğe girmiĢtir.

258

Ġnternet: Kimball, D. (2012). The anti-ballistic missile (ABM) treaty at a glance. Arms Control. August

2012. Washington, DC: Arms Control Association Website. Web: http://www.armscontrol.org/factsheets/

abmtreaty adresinden 17 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 259

Bu kapsamda Rusya Moskova‟nın korunması, ABD‟de Grand Forks (Kuzey Dakota) ICBM silosunun

korunması için bu haklarını kullanacaklarını deklare etmiĢlerdir. Ġnternet: Burr, W. (2001). The secret history

of the ABM treaty, 1969-1972. National Security Archive Electronic Briefing Book No. 60, Web:

http://nsarchive.gwu.edu/NSAEBB/NSAEBB60/ adresinden 17 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

94

2.3.3. INF AntlaĢması (Orta Menzilli Füzelerin Ġmhası AntlaĢması)

1977 yılında, SSCB orta menzilli balistik füze (IRBM) sınıfında değerlendirilen SS–20

Kılıç260

füzelerini bütün Batı Avrupa‟yı menziline alacak Ģekilde Doğu Avrupa‟ya

konuĢlandırmaya baĢlamıĢtır. Bunun üzerine NATO Aralık 1979‟da iki seçenekli bir yol

haritası belirlemiĢtir. Ġlk seçenekte füzelerin kaldırılmasına yönelik müzakerelerin

sürdürülmesi, ikinci seçenekte görüĢmelerde baĢarısız olunma durumunda tehdidi

hedefleyecek 464 adet tek baĢlıklı karadan atılan kruz (seyir) füzesi (GLCM) ve 108 adet

tek baĢlıklı Pershing II balistik füzesi yerleĢtirilmesi öngörülmüĢtür. 1981‟de baĢlayan INF

görüĢmelerinde Kasım 1983‟e kadar sonuç alınamamıĢ ve ABD mezkûr füzeleri

yerleĢtirmeye baĢlamıĢtır. ABD‟nin füzeleri yerleĢtirmesiyle Sovyetler müzakerelerden

çekilmiĢ, 1985 yılına da kadar müzakereler konusundaki muğlaklık giderilememiĢtir. 1985

yılında ABD DıĢiĢleri Bakanı George Schultz ve SSCB DıĢiĢleri Bakanı Andrey Gromyko

INF görüĢmelerinin sürdürülmesi üzerine uzlaĢma sağlanmıĢtır. Yapılan müzakereler

kapsamı geniĢletmiĢ ve küresel ölçekli bir bakıĢ ve yeni kategori kısa ve orta menzilli

füzeler (SRINF) hazırlanan INF taslağına eklenmiĢtir. Aralık 1987‟de yapılan Gorbaçov

ve Reagan zirvesinde INF imzalanmıĢ ve 1 Haziran 1988 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.

INF, ABD ve SSCB arasında fırlatma vasıtalarının azaltılmasına yönelik ilk antlaĢma olup,

taraflar açısından asimetrik indirimler öngörmüĢtür. Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte yeni

bağımsız devletler Rusya, Belarus, Ukrayna, Kazakistan AntlaĢma‟nın fiilen uygulayıcısı

olurken; Türkmenistan ve Özbekistan AntlaĢma çerçevesinde daha az faaliyet yürütmüĢtür.

AntlaĢma‟dan çekilme, tarafların yüksek çıkarlarının ihlal edilmesi durumunda mümkün

kılınmıĢtır. INF AntlaĢması kapsamında, “Silahların Ġmhasına ĠliĢkin Protokol”, “Denetim

Protokolü” ve “Mutabakat Bildirgesi” imzalanmıĢtır. INF; tarafların belirlenen orta

menzilli füzeleri261

ve bunlara ait lançerleri, destekleyici donanımları AntlaĢma yürürlüğe

260

SS–20 NATO tanımlamasıdır. Rus menĢeli üç baĢlıklı balistik füzenin orijinal adı RSD–10 Pioneer (Öncü)

ve RT-21M Pioneer olarak bilinmektedir. Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2000, July 18).

RT-21M / SS-20 SABER. Washington, DC: FAS Online. Web: http://fas.org/nuke/guide/russia/theater/rt-

21m.htm adresinden 18 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 261

INF; Orta menzilli füzeleri 1000–5500 km menzilli Karadan Atılan Balistik Füzeler (GLBM) ve Karadan

Atılan Kruz Füzeleri (GLCM) olarak belirtmiĢtir. ABD‟nin Pershing II, BGM-109G ve SSCB‟nin SS–20,

SS–4, SS-5, SSC-X-4 füzeleri bu kategoride sayılmıĢtır. Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2015). Treaty

between the United States of America and the Union of Soviet Socialist Republics on the Elimination of Their

Intermediate-range and Shorter-range Missiles (INF Treaty). Washington, DC: NTI Online. Web:

http://www.nti.org/treaties-and-regimes/treaty-between-the-united-states-of-america-and-the-union-of-soviet-

socialist-republics-on-the-elimination-of-their-intermediate-range-and-shorter-range-missiles/ adresinden 19

Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

95

girdikten üç yıl içerisinde; kısa menzilli füzeleri,262

lançerleri ve destekleyici ekipmanları

18 ay içerisinde imha etmesi gerektiği hüküm altına alınmıĢtır. INF nükleer ya da

konvansiyonel baĢlıklı olup olmamasına bakılmaksızın karada konuĢlu tüm füzelere

uygulanmıĢtır. AntlaĢma sayılan hususların yanı sıra kısa ve orta menzilli füzelerin

üretimini ve uçuĢ testi yapılmasını da yasaklamıĢtır.

INF‟nin 10‟uncu yılında Rusya tarafından yapılan açıklamaya göre; Rusya 1846 kısa ve

orta menzilli füze, 587 lançer imha ettiğini ve ABD‟nin 846 füze 288 lançer imha ettiğini

gözlemlediğini bildirmiĢtir. Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Bulgaristan da sahip oldukları

SS–23 füzeleri INF çerçevesinde imha etmiĢlerdir.263

AntlaĢma‟ya uyulup uyulmadığını

doğrulamak amacıyla “Yerinde Denetim Ajansı” kurulmuĢtur. INF AntlaĢması, tarafların

yerinde denetim gerçekleĢtirmeleri amacıyla diğer tarafın denetçilerine izin verme

zorunluluğu getirmiĢtir.264

2.3.4. PNE AntlaĢması

BarıĢçıl Amaçlı Yeraltı Nükleer Denemelerine ĠliĢkin ABD-SSCB AntlaĢması (PNE);

ABD ve SSCB‟nin egemenliğindeki ya da kontrolündeki bölgelerde barıĢçıl amaçlı yeraltı

denemeleri yapmalarına imkân tanımaktadır. Mayıs 1976‟da imzalanan AntlaĢma, 11

Aralık 1990 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi

AntlaĢması‟nın (NPT) 5‟inci maddesi PNE AntlaĢması çerçevesinde yapılan faaliyetlere

cevaz vermiĢtir. Taraflardan biri AntlaĢmanın sona erdiğini ilan etmediği sürece beĢ yılda

bir otomatik yenilenmektedir.265

262

INF; Kısa menzilli füzeler 500–1000 km menzilli GLBM ve GLCM olarak tanımlanmıĢtır. ABD‟nin

Pershing IA, SSCB‟nin SS–12 ve SS-23 füzeleri bu kategoride değerlnedirilmiĢtir. 263

Ġnternet: U.S. Department of State. (2001). Treaty Between The United States Of America And The Union

of Soviet Socialist Republics On The Elimination of Their Intermediate-Range And Shorter-Range Missiles.

Washington, DC. DOS Official Website. Web: http://www.state.gov/www/global/arms/treaties/inf1.html

adresinden 19 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 264

INF kapsamında Aralık 2000‟e kadar ABD‟de 440 Rusya dâhil olmak üzere eski Sovyet ülkelerinde 770

karĢılıklı denetim gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies –CNS.

(2011). Fact sheet: Treaty between The United States of America and the Union of Soviet Socialist Republics

on the Elimination of Their Intermediate-Range and Shorter-Range Missiles (INF Treaty). Monterey, CA:

James Martin Center Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/inf.pdf adresinden 20 Mart

2015 tarihinde alınmıĢtır. 265

SözleĢme ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Ġnternet: U.S. Department of State. (2001). Treaty Between The

United States of America and the Union of Soviet Socialist Republics on Underground Nuclear Explosions

for Peaceful Purposes (and Protocol Thereto). Washington, DC. DOS Official Website. Web:

http://www.state.gov/www/global/arms/treaties/pne1.html adresinden 20 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

96

AntlaĢma; hükümlerin uygulamasını denetlemek amacıyla muhtelif doğrulama tedbirleri

getirmiĢ ve uygulamanın kolaylaĢtırılması amacıyla “Ortak DanıĢma Komisyonu”

kurulmasını öngörmüĢtür. Bunların yanı sıra bilgi değiĢimi, doğrulama süreçlerinde ulusal

teknik vasıtaların kullanımı, 100 kilotonun üzerindeki patlamalar için gözlemci

çağrılmasının zorunlu hale getirilmesi, PNE hükümlerinin teknolojik değiĢiklikler yönünde

uyarlanması gibi düzenlemeler getirmiĢtir. 1987-90 arasında yürütülen altı tur müzakereler

sonucunda PNE AntlaĢması Protokolü imzalanmıĢ ve doğrulama tedbirleri geniĢletilmiĢtir.

Protokol kapsamında; 35 kilotonun üzerindeki patlamalar için yerinde denetim (on-site

inspection), 50 kilotonun üzerindeki patlamalar için lokal sismik inceleme ve hidrodinamik

verim ölçümü gibi uygulamalar öngörülmüĢtür. ÇatıĢma riskini ve olası kaza savaĢını

önlemek amacıyla taraf devletlerarasında 1987 yılında kurulan “Nükleer Risk Azaltma

Merkezi” vasıtasıyla veri değiĢimi ve iĢbirliği yapılması hüküm altına alınmıĢtır.

2.3.5. SALT II (Stratejik Silahların Sınırlandırılması GörüĢmeleri II)

ABD-SSCB arasında sürdürülen SALT I görüĢmeleri ve sonucunda ortaya çıkan tablo

stratejik silahların sayısının daha alt bir aralıkta tutulmasının önünü açmıĢtır. SALT I

AntlaĢması‟nın 7‟nci maddesi kapsamında 1972–1979 yılları arasında yürütülen stratejik

saldırı silahlarının indirimi görüĢmeleri SALT II görüĢmeleri olarak ifade edilmektedir.

SALT II görüĢmelerinde hangi silahların AntlaĢma kapsamına alınacağı,266

yeni sistemlere

yönelik bazı kısıtlamalar, nitelik olarak bazı indirimler ve ABD‟nin ileri-tabanlı

sistemlerinin dâhil edilmesi gibi baĢlıklar müzakere edilmiĢtir.

ABD ve SSCB, müzakereler neticesinde Kasım 1974‟te temel bir taslak üzerinde

uzlaĢmıĢlardır. Taslağa göre; her iki tarafın eĢit miktarda sahip olabileceği kıtalararası

balistik füzeler (ICBM), denizaltı balistik füzeleri (SLBM) ve ağır bombardıman uçaklarını

içeren stratejik nükleer fırlatma vasıtası (strategic nuclear delivery vehicles - SNDV)

toplam 2400 rakamı ile sınırlandırılmıĢtır. Taslak kapsamında her iki taraf eĢit miktarda ve

en çok 1320 çok baĢlıklı füze (multiple independently targetable re-entry vehicle - MIRV)

sahibi olabilecektir.267

266

Yapılan müzakerelerde; SSCB‟ce Tu-22M (Backfire) bombardıman uçaklarına iliĢkin tek taraflı bir

açıklama yapılmıĢtır. Bu açıklamada TU-22M‟lerin orta menzilli bir bombardıman uçağı olduğu ve

kıtalararası uzaklıkta görev icra edebilecek kapasitede olmadığı deklare edilmiĢtir. 267

SALT II AntlaĢması‟nda; stratejik saldırı silahlarının nicelik ve nitelik olarak sınırlandırılması, yeni tip

nükleer silahlara kısıtlama getirilmesi, ICBM ve SLBM lançerlerinin ve ağır bombardıman uçaklarının belli

97

SALT II, Haziran 1979‟da imzaya açılmıĢ ve AntlaĢma‟nın; daha büyük indirim öngören

bir antlaĢma imzalanmadığı müddetçe, 31 Aralık 1985 tarihine kadar yürürlükte kalacağı

hüküm altına alınmıĢtır. Aralık 1979‟da Sovyetler Birliği‟nin Afganistan‟ı iĢgal etmesi

üzerine ABD BaĢkanı Jimmy Carter Senato‟dan SALT II AntlaĢmasının onay sürecinin

askıya alınmasını talep etmiĢtir. SALT II kapsamında üzerinde uzlaĢmaya varılan Taslak;

yeni kara-konuĢlu ICBM‟lerin yapımını yasaklamıĢ, yeni tip stratejik saldırı silahlarının

konuĢlandırılmasını sınırlamıĢ ve 1985‟e kadar geçerlilik süresi öngörmüĢtür. SALT II

1991‟de START I‟in imzalanmasıyla yürürlüğe girememiĢtir.

2.3.6. SORT (Stratejik Saldırı Silahlarının Ġndirimi AntlaĢması)

Soğuk SavaĢ‟ın tıkanıklıklarını gidermek ve uzlaĢı kültürü oluĢturmak amacıyla ABD-

Rusya arasında düzenlenen Zirve‟nin beĢinci toplantısı Mayıs 2002‟de St. Petersburg‟da

gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu zirvede ekonomi, enerji, bilgi teknolojileri ve silahların kontrolü

alanlarında muhtelif sözleĢmeler imzalanmıĢtır. BeĢinci ABD-Rusya Zirvesi‟nin en önemli

metni “Stratejik Silahların Ġndirimi AntlaĢması (Strategic Offensive Reductions Treaty -

SORT)” olarak bilinen Moskova AntlaĢması‟dır. ġubat 2003‟te ABD Senatosu SORT

AntlaĢması‟nı onaylamıĢtır.

ABD ve SSCB arasında Mayıs 2002‟de imzalanan ve 1 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe

giren Stratejik Saldırı Silahlarının Ġndirimi AntlaĢması (SORT) için 31 Aralık 2012

tarihine kadar bir yürürlük süresi öngörülmüĢtür. Bu antlaĢma, ABD ve Rusya‟nın

envanterlerinde bulunan stratejik saldırı silahlarının karĢılıklı olarak indirime tabi

tutulmasını öngörmekte ve stratejik nükleer silahların yapısına karar verme hakkını

taraflara bırakmaktadır.

AntlaĢma‟ya göre, her iki devlet tarafından stratejik nükleer baĢlık sayısının Aralık

2012‟ye kadar 1700–2200 aralığına düĢürülmesini hüküm altına alınmıĢtır. SORT uyarınca

ABD ve SSCB mezkûr sınırlar içerisinde stratejik saldırı silahlarının yapısı ve bileĢimini

sayıda tutulması ve 2400 rakamını aĢmaması öngörülmüĢ ve 1 Ocak 1981‟den itibaren bu rakamın 2250

olarak yenileneceği belirtilmiĢtir. Bunun yanı sıra bahse konu sınırlamaların ICBM ve SLM test ve eğitim

lançererine ve uzay aracı fırlatma vasıtalarına uygulanmayacağı hüküm altına alınmıĢtır. Ġnternet: James

Martin Center for Nonproliferation Studies – CNS. (2011) . Treaty Between the United States of America and

the Union of Soviet Socialist Republics on The Limitation of Strategic Offensive Arms, Together with Agreed

Statements and Common Understandings Regarding the Treaty (SALT II). Monterey, CA: James Martin

Center Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/aptsaltII.pdf adresinden 22 Mart 2015

tarihinde alınmıĢtır.

98

kendileri belirleyebileceklerdir. AntlaĢma‟da SORT hükümlerine uymak kaydıyla START

I AntlaĢması‟nın da cari kalacağı kaydedilmiĢ, SORT AntlaĢması‟nın uygulamasını

müzakere etmek amacıyla Ġki Taraflı Uygulama Komisyonu‟nun yılda en az iki kez

toplanması kararlaĢtırılmıĢtır. Bahse konu hükümleri uygulanmasını doğrulamak ve uyumu

denetlemek amacıyla anılan Komisyon dıĢında spesifik bir mekanizma öngörülmemiĢtir.

2002 yılında ABD ve Rusya bir “Ortak Deklarasyon” yayımlayarak, START I

AntlaĢması‟nın daha büyük stratejik saldırı silahı indirimleri sağlanması ile ilgili gerekli

güveni, Ģeffaflığı ve öngörülebilirliği sağladığını bildirmiĢlerdir. Deklarasyon‟da; START I

„in her iki devlete AntlaĢma‟nın uygulandığını doğrulamak ve Ģüpheli tesislerde denetim

gerçekleĢtirmek amacıyla eriĢilebilir ulusal teknik vasıtalar sağladığı, bazı füze lançerlerine

ve silah testlerine yönelik bildirimi içeren güven artırıcı önlemler getirdiği ve bu nedenle

2009‟a kadar yürürlükte kalacağı, SORT AntlaĢması‟nın ise 2012 yılına kadar yürürlükte

kalmasına gerek olmadığı ifade edilmiĢtir. 2004 yılında yapılan Ġki taraflı Uygulama

Komisyonu toplantılarında ABD; operasyonel olarak konuĢlandırdığı baĢlık sayısını

azaltmayı, 50 Peacekeeper ICBM‟yi çalıĢamaz duruma getirmeyi, 4 Trident denizaltısını

stratejik hizmetlerden çekmeyi ve B-1B ağır bombardıman uçaklarını nükleer hizmetlerde

kullanmamayı taahhüt etmiĢtir. ABD tarafından 2005 yılında açıklanan Moskova

AntlaĢması‟nın Uygulamasına ĠliĢkin Yıllık Rapor‟da 13 Peacekeeper ICBM‟yi çalıĢamaz

duruma getirecek bir plan edilmiĢ ve Trident II denizaltılarındaki nükleer baĢlıklar ve

Minuteman II ICBM‟ler için de konfigürasyon değiĢikliğine gidileceği belirtilmiĢtir.268

2008 yılında yayımlanan Ortak Deklarasyon‟da ise SORT ve START‟ın öngördüğü silah

indirimlerinin baĢarıyla tamamlandığı ve Aralık 2009 itibariyle süresi biten START I

AntlaĢması yerini alacak yasal bağlayıcı bir antlaĢma yapılacağı konusunda uzlaĢıldığı

bildirilmiĢtir.

2.3.7. START I (Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri ve I. AntlaĢma)

START I ile stratejik nükleer silahlar, fırlatma vasıtaları ve nükleer baĢlıklar % 35 gibi

ciddi bir sınırlandırmaya tabi tutmuĢtur. START I kapsamındaki düzenlemeler, Temmuz

1991‟de Sovyet Devlet BaĢkanı Mihail Gorbaçov ve ABD BaĢkanı George H. W. Bush

tarafından imzalanmıĢ ve 5 Aralık 1994 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Ġndirimler için 7 yıl

268

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2011, July). Strategic Offensive Reductions Treaty (SORT).

Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/strategic-offensive-reductions-

treaty-sort/ adresinden 22 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

99

ve toplamda 15 yıl olarak öngörülen yürürlük süresi, 5 Aralık 2009 itibariyle dolmuĢ ve

AntlaĢma, yerini Yeni START AntlaĢmasına bırakmıĢtır.

START I‟in imzalanmasına yol açan görüĢmeler Mayıs 1982‟de baĢlamıĢ, ABD‟nin

Avrupa‟ya orta menzilli füzeler yerleĢtirmesiyle Rusya tarafından sonlandırılmıĢtır.

Ardından 1985 yılında müzakereleri baĢlatacak yeni bir formül aranmıĢ ve stratejik

silahlar, orta-menzilli füzeler ve füze savunma sistemlerini kapsayan üçlü bir sistem

üzerinde uzlaĢılmıĢtır. Aralık 1987‟de ABD BaĢkanı Reagan ile Rusya Devlet BaĢkanı

Gorbaçov arasında gerçekleĢtirilen Reykjavik Zirvesi bu görüĢmeleri oldukça canlandırmıĢ

ve akabinde Orta Menzilli Nükleer Güçler AntlaĢması (Intermediate-Range Nuclear Forces

Treaty -INF) imzalanmıĢtır. Sovyetlerin dağılması AntlaĢma‟nın yürürlüğe girmesini üç yıl

kadar geciktirmiĢ ve SSCB‟den kalan nükleer miras ile ilgili Rusya, Belarus, Kazakistan ve

Ukrayna ile antlaĢma yapma ihtiyacı ortaya çıkmıĢtır. START I, ortaya çıkan yeni politik

gerçeklikleri dikkate alarak uyarlanmıĢ ve Lizbon Protokolü olarak imzalanmıĢtır. Protokol

uyarınca mezkûr dört devlet START I hükümlerini tanımıĢlar, Rusya hariç olmak üzere

diğer devletler Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢmasına (NPT) nükleer

silahı olmayan devlet statüsü ile taraf olmuĢlar ve yedi yıl içerisinde mevcut nükleer

silahlarını, ilgili vasıtaları ve tesislerini imha etmekle yükümlenmiĢlerdir. Rusya (Kasım

1992), Belarus (ġubat 1993) ve Kazakistan‟ın (ġubat 1993) NPT ve START I

AntlaĢması‟nı hızlı bir Ģekilde onaylamalarına rağmen Ukrayna‟daki iç tartıĢmalar

nedeniyle bu süreç iki yıl sürüncemede kalmıĢtır.

1990‟lı yıllarda ABD ve Rusya, START I‟in yerini alabilecek bir antlaĢma konusunda

çeĢitli giriĢimlerde bulunmuĢ 1993 yılında imzalanan START II ya da zaman zaman dile

getirilen START III AntlaĢması tarafların uzlaĢamamaları nedeniyle yürürlüğe

girememiĢtir. Moskova AntlaĢması ise doğrulama süreçleri ve Ģeffaflık hükümlerinin

eksikliği nedeniyle rağbet görmemiĢtir. Bu ve benzeri nedenlerden dolayı START I‟in

yürürlüğü beĢ yılda bir uzatılmıĢ ve Aralık 2009‟a kadar yürürlükte kalmıĢtır.

START I AntlaĢması‟na göre taraf devletler; toplamda 6000 nükler baĢlığa ve 1.600 sevk

(fırlatma) vasıtasına sahip olabilirler ve bu baĢlıklar en çok 4900 ICBM ve SLBM baĢlığı

ve 1.100 mobil ICBM baĢlığı olarak tutulabilirler. Sovyetler Birliği için mezkûr nükleer

100

baĢlıklardan en çok 154‟ünün ağır ICBM baĢlığı269

olarak tutulabileceği hüküm altına

alınmıĢtır. AntlaĢma yeni tip ICBM ve SLBM yapımını yasaklamıĢ; modernizasyon

programı yürütülmesi, yeni silo inĢası gibi hususları serbest bırakmıĢtır. AntlaĢma; 10‟dan

fazla baĢlığa sahip yeni tip balistik füzeleri ve bu füzelerin test edilmesini yasaklamıĢtır.

START I çerçevesinde Rusya‟nın 600 km‟den daha uzun menzilli havadan atılan kruz

füzesi (ALCM) taĢıyan ağır bombardıman uçağı sayısı 180 ile ABD‟nin ALCM taĢıyan

ağır bombardıman uçağı sayısı ise 150 ile sınırlandırılmıĢtır. Rusya‟nın 180‟in üzerindeki

ağır bombardıman uçakları için sahip olunan ALCM, 6.000 toplam limiti içerisinde 8 savaĢ

baĢlığı olarak, ABD‟nin 150‟nin üzerindeki ağır bombardıman uçakları için sahip olunan

ALCM ise 10 savaĢ baĢlığı olarak sayılacağı kararlaĢtırılmıĢtır.270

START I AntlaĢmasının uygulanması için geniĢ bir yelpazede doğrulama tedbirleri

öngörülmüĢtür. Bunlar arasında ulusal teknik vasıtalar, veri değiĢimi, yerinde denetimlere

iliĢkin mutabakat bildirgesi, mobil ICBM üreten santrallere iliĢkin denetimler,271

ICBM‟lerin test uçuĢlarına iliĢkin telemetrik verilerin Ģifrelenmesinin yasaklanması ve bu

verilerin paylaĢımı hususları yer almıĢtır. Veri paylaĢımı içerisinde; stratejik fırlatma

vasıtalarının sayısı ve yerleri hakkında bilgiler, bu vasıtalarla ilgili üsler, depolama ve

üretim tesislerine iliĢkin bilgiler ile sayılan durumlar ile ilgili değiĢikliklerin bildirimi

yapılması zorunlu hale getirilmiĢtir.

1995 yılında START I AntlaĢmasında değiĢiklik getiren doküman kabul edilmiĢtir. Buna

göre mobil stratejik füzelerin uzay programlarında kullanılmasının önü açılmıĢtır. 1997

yılında ABD Beyaz Adam Hava Üssündeki son Minuteman II silosunun söküm

iĢlemlerinin bitirildiğini bildirmiĢtir. 2001 yılında Rusya Savunma Bakanlığı ABD‟nin

LGM 118-A Peacekeeper ICBM‟lerinin START I AntlaĢması yükümlülüklerini ihlal ettiği

ve bu füzelerin imha edilmesi gerektiğini iddia etmiĢlerdir. ABD ise bahse konu füzelerin

269

SSCB‟nin SS–18 füzelerine takılabilen ve fırlatma ağırlıkları 4.350 kg‟dan daha ağır baĢlıklar

kasdedilmektedir. 270

Ġnternet: U.S. Department of State. (2001). Treaty Between the United States of America and the Union of

Sovıit Socialist Republics on the Reduction and Lımıtatıon of Strategic Offensive Arms. Washington, DC:

DOS Offical Website. http://www.state.gov/www/global/arms/starthtm/start/start1.html adresinden 23 Mart

2015 tarihinde alınmıĢtır. 271

Bu kapsamda ABD Rusya‟nın SS-26 Bulava, SS-27 Topol-M ve bunların RS-24 (üç baĢlıklı) gibi çok

baĢlıklı varyantlarının üretildiği Votkinsk Makine ĠnĢa Santrali‟nde; Ruslar da ABD‟nin Peacekeeper

füzelerinin üretildiği Promontory‟de (Utah) incelemelerde bulunmuĢlardır. Ġnternet: Woolf, A.F. (1996,

Nov). 91139: Strategic arms reduction treaties (START I & II): verification and compliance issues.

Federation of American Scientists – FAS. Washington, DC: FAS Online. Web:

http://fas.org/spp/starwars/crs/91-139.htm adresinden 23 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

101

yalnızca birinci aĢamasının START I‟e aykırılık teĢkil edebilecek unsurlar içerdiğini ikinci

ve üçüncü aĢamalarının ise uzay programında kullanıldığını ve START I‟in buna cevaz

verdiğini öne sürmüĢlerdir. Aralık 2001‟de ABD Kuzey Dakota‟daki son Minuteman III

silosunun da söküm iĢlemlerinin tamamlandığını duyurmuĢtur. 2008 yılında Ortak Tehdit

Azaltma Programı kapsamında Ruslara ait SS–24/NeĢter ICBM‟lerin ve destekleyici

bileĢimlerinin imhasının START I uyarınca imhasının tamamlandığı bildirilmiĢtir. Rusya

aynı yıl miadını doldurmuĢ 36 TOPOL mobil balistik füze sisteminin söküm iĢleminin

bitirildiğini duyurmuĢtur.272

START I AntlaĢması stratejik dengenin sürdürülmesini sağlamıĢ ve ve daha büyük

indirimler için yapılacak antlaĢmalara temel teĢkil etmiĢtir. Ancak 2000‟li yıllarda

dillendirilmeye baĢlanan START I‟in Ģeffaflık ve doğrulama hükümleri eskidiği ve

AntlaĢma‟nın dönemin ihtiyaçlarına cevap veremeyecek ölçüde hantallaĢtığı, karmaĢık ve

pahalı hale geldiği değerlendirmeleri üzerine 2010 yılında yeni bir AntlaĢma yapılmıĢtır.

2.3.8. START II (Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri ve II. AntlaĢma)

ABD ve SSCB‟ye ait nükleer silahların, fırlatma vasıtalarının daha alt bir tavana

indirilmesini öngörmektedir. Ocak 1993‟te imzalanan AntlaĢma; ABD Senatosu tarafından

Ocak 1996‟da, Rusya‟nın Duma‟sı tarafından Nisan 2000‟de onaylanmasına rağmen 14

Eylül 2002‟de Rusya‟nın çekilmesiyle hükümsüz hale gelmiĢtir. Rusya çekilme gerekçesi

olarak, ABD‟nin Anti Balistik Füze Savunma Sistemi (ABM) AntlaĢması‟ndan çekilmesini

ileri sürmüĢtür.273

START II AntlaĢması, START I AntlaĢması‟nın yerini almaktan ziyade onu tamamlayıcı

niteliktedir. AntlaĢma, iki aĢamada uygulanacak bir indirim öngörmüĢtür. Birinci

aĢamada; taraflar en çok 650‟si ağır ICBM ve 2160‟ı SLBM olacak Ģekilde toplam konuĢlu

stratejik nükleer baĢlıklarını 3800–4250 aralığına indirmeyi taahhüt etmiĢlerdir. Ġkinci

aĢamada; taraf devletlerin sahip olduğu konuĢlu stratejik baĢlık 1700-1750‟si SLBM‟de

272

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2012). Treaty between the United States of America and the Union of

Soviet Socialist Republics on Strategic Offensive Reductions (START I). Washington, DC: NTI Online. Web:

http://www.nti.org/treaties-and-regimes/treaties-between-united-states-america-and-union-soviet-socialist-

republics-strategic-offensive-reductions-start-i-start-ii/ 273

13 Ocak 2002 tarihinde ABD BaĢkanı George Bush, ABD‟nin Anti Balistik Füze (ABM)

AntlaĢması‟ndan çekildiğini ilan etmiĢtir. Rusya da 14 ġubat‟ta misilleme olarak START II AntlaĢması‟ndan

çekildiğini duyurmuĢtur. Ġnternet: Boese, W. (2002, July 1). U.S. Withdraws from ABM Treaty; global

response muted. Arms Control Today. Washington, DC: Arms Control Association Website. Web:

https://www.armscontrol.org/act/2002_01-02/docjanfeb02 adresinden 24 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

102

takılı olacak Ģekilde toplam 3000–3500 rakamını aĢmayacaktır. Ayrıca ikinci safhada

bütün ağır ICBM‟ler ve çok baĢlıklı ICBM‟ler imha edilmiĢ olacaktır. Birinci aĢamanın

START I‟in yürürlüğe girmesinden 7 yıl içerisinde, ikinci aĢamanın da 1 Ocak 2003‟e

kadar tamamlanacağı hüküm altına alınmıĢtır. START II, START I‟de sayılan çok baĢlıklı

(MIRVed) füzelerin tek baĢlıklı bir yapıya dönüĢtürülmesine izin vermiĢtir. Bunun yanı

sıra taraflar için iki tip füzeye en çok dört savaĢ baĢlığı takılabilecek Ģekilde izin vermiĢ ve

çok baĢlıklı füzelere iliĢkin getirdiği yasağı esnetmiĢtir. Uygulamada Rusya‟nın 105 “SS–

19 Topuk274

” füzeleri ve START I uyarınca imha edilecek olan “SS–24 NeĢter275

füzelerini kapsamaktadır.

START II AntlaĢması‟nda yer alan füze sistemleri imhasına iliĢkin hükümler START

I‟deki düzenlemelere benzemekte ve mezkûr füzelerin ya imha edilmesini ya da

AntlaĢma‟da izin verilen bir yapıya dönüĢtürülmesini emretmektedir. Buna tek istisna,

Rusya‟ya ait SS–18 ġeytan276

füzeleridir. START II, önceki yükümlülükler çerçevesinde

imha edilecek SS–18 silolarında yer alan füzelerden 90 adedinin tek baĢlıklı yapıya

dönüĢtürülerek envanterde tutulabilmesine cevaz vermiĢtir. START II bunların yanı sıra,

her iki taraf için en çok 100 bombardıman uçağının konvansiyonel görev verilebileceğini

belirtmekle birlikte, START I‟in aksine ağır bombardıman uçaklarında yer alan savaĢ

baĢlıklarını toplam sayı içerisinde değerlendirmiĢtir.277

1997 Mart ayında Helsinki‟de gerçekleĢtirilen Boris Yeltsin ve Bill Clinton zirvesinde, her

iki ülkenin START II yürürlüğe girer girmez START III GörüĢmelerine baĢlamasına

iliĢkin ortak beyanda bulunulmuĢtur. Stratejik dengenin sürdürülmesine yönelik 1997

yılında baĢlayan müzakereler, 1998 Moskova Zirvesi‟nde resmiyet kazanmıĢ, 2000 yılına

kadar devam etmiĢ, 2000 yılında taslak olarak hazırlanan START III metni değiĢtirilmiĢtir.

Taslak metne göre; tarafların stratejik nükleer baĢlık sayısını 2000–2500 aralığına

düĢürmesi, nükleer yeniliklerin Ģeffaf hale getirilmesi, START I ve II‟nin yürürlüğünün

274

SS–19 bir NATO isimlendirmesidir. Ruslara ait bu füzenin orijinal ismi UR-100Ns olmakla birlikte

START AntlaĢmasında RS–18 olarak belirtilmiĢtir. 275

SS–24 NATO tanımlamasıdır. Ruslara ait 10 savaĢ baĢlığı taĢıyabilme kapasiteli kıtalararası balistik

füzenin orijinal ismi RT-23UTTKh olmakla birlikte START AntlaĢmasında RS–22 olarak belirtilmiĢtir. 276

SS–18 NATO tanımlamasıdır. Ruslara ait kıtalararası balistik füzenin orijinal ismi R-36M olmakla birlikte

START AntlaĢması‟nda RS–20 olarak belirtilmiĢtir. 277

Ġnternet: U.S. Department of State -Bureau of Public Affairs (1996, March). Treaty on the Further

Reduction and Limitation of Strategic Offensive Arms (START II). Washington, DC: DOS Offical Website.

Web: http://www.state.gov/1997-2001-NOPDFS/regions/nis/russia_start2_treaty.html adresinden 25 Mart

2015 tarihinde alınmıĢtır.

103

süresiz hale getirilmesi ve belki de en önemli hüküm olarak yapılan stratejik baĢlık

indirimlerinden geriye dönülememesi hüküm altına alınmıĢtır.

2.3.9. Yeni START (ABD-Rusya Stratejik Silahların Ġndirimi GörüĢmeleri III)

ABD ve Rusya arasında yapılan bu antlaĢma; iki taraf için de savaĢ baĢlıklarının

sayılarının daha ileri seviyelerde sınırlandırılmasını öngörmektedir. Nisan 2010 tarihinde

imzalanan Yeni START AntlaĢması 5 ġubat 2011 tarihinde yürürlüğe girmiĢ ve uzatılma

seçenekli 10 yıllık bir uygulama süresi öngörülmüĢtür. Yeni START; AntlaĢma Metni,

Protokol ve Teknik Ekler‟den oluĢan üçlü bir yapıdan ibarettir. AntlaĢma metni ve

Protokol‟de taraf devletler için temel haklar ve yükümlülüklerden bahsetmektedir.

AntlaĢma‟dan çekilme, olağanüstü olayların gerçekleĢmesi ve taraf devletin yüksek

çıkarlarını ihlal etmesi durumunda mümkün olabilmektedir. Yeni START AntlaĢması

yürürlüğe girince Moskova AntlaĢması‟nın yürürlüğü sona ermiĢtir.

Yeni START AntlaĢması stratejik savaĢ baĢlığı sayısını her iki taraf için konuĢlandırılmıĢ

olmak Ģartıyla 1550 sayısı ile sınırlandırmıĢtır. ICBM, SLBM ve güdümsüz bomba ya da

ALCM yüklü olup olmadığına bakılmaksızın ağır bombardıman uçaklarının da bahse konu

sınırlandırmaya tabi olacağı belirtilmiĢtir. AntlaĢma‟da konuĢlandırılmıĢ ya da

konuĢlandırılmamıĢ ICBM ve SLBM lançeri ve nükleer cephane taĢıyan ağır bombardıman

uçakları için toplam 800 sınırı öngörülmüĢ ve bunların en çok 700 tanesinin

konuĢlandırılabileceği ifade edilmiĢtir. Yeni START AntlaĢması ABD ve Rusya‟nın bu

indirimleri AntlaĢma‟nın yürürlüğe girmesinden 7 yıl içinde tamamlaması gerektiğini ve

toplam limitler içerisinde kalmak kaydıyla stratejik güçlere iliĢkin yapının belirlenmesi

tarafların takdirine bırakılmıĢtır.

Yeni START ABD‟nin mevcut ya da plan aĢamasındaki füze savunma sistemleri ile uzun

menzilli konvansiyonel vuruĢ kapasitelerinin geliĢtirilmesi ile ilgili test, geliĢtirme veya

konuĢlandırılmasına yönelik herhangi bir hüküm içermemektedir. AntlaĢma‟nın

uygulanabilmesi amacıyla “Ġki Taraflı DanıĢma Komisyonu” kurulmuĢ ve Komisyon‟un

yılda en az iki kez Cenevre‟de toplanması kararlaĢtırılmıĢtır.

Yeni START AntlaĢması‟na uyumun gözetilmesi maksadıyla uygulanacak doğrulama

tedbirleri için START I temel alınmıĢ ve bazı hükümler modifiye edilmiĢtir. Bu doğrulama

104

tedbirleri arasında; uydularla izleme gibi ulusal teknik vasıtalar, yerinde denetim, teĢhir,

veri değiĢimi, stratejik saldırı silahları ve tesislere iliĢkin bildirimler gibi uygulamalar yer

almaktadır. ġeffaflığın ve karĢılıklı güvenin artırılması amacıyla eĢitlik temelinde

telemetrik verilerin yıllık değiĢimi gibi hükümler de mevcuttur. AntlaĢma her yıl 18

yerinde denetim öngörmektedir.

Mart 2014 itibariyle Rusya, stratejik savaĢ baĢlıklarını ve bombardıman uçaklarını

1512‟den 1643‟e yükseltmiĢ; ABD‟deki stoklar 1585‟ten 1642‟ye bir artıĢ göstermiĢtir. Bu

süreçte ABD‟nin konuĢlandırılmıĢ stratejik fırlatma vasıtaları 778‟den 794‟e yükselirken

Rusya‟nın stokları 498‟den 528‟ çıkmıĢtır. ABD, konuĢlandırılmıĢ/konuĢlandırılmamıĢ

fırlatma vasıtalarının toplam sayısında 952‟den 914‟e bir indirime giderken Rusyanın

fırlatma vasıtalarında 906‟dan 911‟e bir artıĢ görülmüĢtür.278

2.4. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Bölgesel AnlaĢmalar

2.4.1. Hindistan-Pakistan Saldırmazlık AnlaĢması

Hindistan ve Pakistan, Saldırmazlık AntlaĢması ile birbirlerinin nükleer yapı ve

tesislerine279

ya da araç gereçlerine zarar verici, yıkıcı giriĢimlerde bulunmamayı ya da bu

tür faaliyetleri cesaretlendirmemeyi taahhüt etmektedirler. Temmuz 1988‟de imzalanan

SözleĢme, 1 Ocak 1991 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.

SözleĢme‟yle karĢılıklı olarak; barajlar, suyolları, nükleer elektrik üretim santralleri gibi

yapı ve tesislere saldırmak yasaklanmıĢtır. SözleĢme, doğrudan ya da dolaylı olarak her iki

devletin nükleer tesis ve yapılarında yıkıma ve zarara yol açabilecek faaliyetlere

katılmaktan, azmetmekten ve teĢvik etmekten kaçınılmasını hüküm altına almıĢtır. Bu

278

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative –NTI. (2015). Treaty between The United States of America and the

Russian Federation on Measures for the Further Reduction and Limitation of Strategic Offensive Arms (New

START). Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/treaty-between-the-

united-states-of-america-and-the-russian-federati

on-measures-for-the-further-reduction-and-limitation-of-strategic-offensive-arms/ adresinden 26 Mart 2015

tarihinde alınmıĢtır. 279

Hindistan-Pakistan Saldırmazlık SözleĢmesi‟nde nükleer yapı ve tesisler; nükleer güç ve araĢtırma

reaktörleri, yakıt üretimi, uranyum zenginleĢtirme, izotop ayırma ve yeniden iĢleme tesisleri, kullanılmamıĢ

ve ıĢınlanmıĢ yakıt ve materyaller, önemli miktarda radyoaktif madde depolanan yapılar olarak

tanımlanmıĢtır. SözleĢme metni içn bk. Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies –CNS.

(2012). Agreement between India and Pakistan on the Prohibition of Attack Against Nuclear Installations

and Facilitıes (Indıapakıstan Non-Attack Agreement). Monterey, CA: James Martin Center Official Website.

Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/aptindpak.pdf adresinden 26 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

105

nedenle her iki devlet nükleer tesislerinin bulunduğu kesin noktalara iliĢkin matematiksel

konumlarını birbirlerine yıllık olarak bildirmekle yükümlüdür. Bahse konu AntlaĢma,

nükleer faaliyetlerin açıklanması ile ilgili bir hüküm içermemektedir. Hindistan

saldırmazlık durumunun sivil ve ekonomik hedefleri de kapsaması gerektiği yönünde

tekliflerde bulunmasına rağmen, Pakistan bu talepleri reddetmektedir. SözleĢme‟ye

uyumun denetlenmesi amacıyla teĢkil edilmiĢ herhangi bir doğrulama sistemi

bulunmamaktadır.

2.4.2. Lahor Deklarasyonu

Hindistan ve Pakistan, bu antlaĢma vasıtasıyla nükleer silahlardan kaynaklanabilecek kaza

olasılıklarını ya da bu silahların gayri resmi kullanımına yol açabilecek riskleri azaltmayı

taahhüt etmiĢlerdir. SözleĢme; 21 ġubat 1999 tarihinde imzalanmıĢtır.

Lahor Deklarasyonu, Hindistan ve Pakistan arasında Cemmnu ve KeĢmir sorunlarının

barıĢçıl yöntemlerle çözülme arzusunun bir yansıması olarak tezahür etmektedir. Buna

göre, herhangi bir çatıĢma durumunu önlemek amacıyla nükleer ve konvansiyonel

sahalarda güven artırıcı önlemlerin geliĢtirilmesi ile çatıĢmaya yol açabilecek nükleer kaza

ve yetkisiz kullanımın derhal bildirilmesi gerekmektedir. Her iki devlet Deklarasyon‟la

birlikte birbirlerinin içiĢlerine karıĢmama, sorunların barıĢçıl çözümü, diyalog sürecinin

geliĢtirilmesi, kazaların bildirimi gibi konularda uzlaĢmıĢlardır. 1999 yılındaki mutabakat

antlaĢmasında temeli atılan balistik füzelerin uçuĢ denemelerinin önceden bildiriminin

sağlanmasına yönelik antlaĢma 2005 yılında yapılan iki taraflı Zirve‟de imzalanmıĢtır.

2011 yılında da terörist tehditlere karĢı gerçek zamanlı bilgi paylaĢımı sağlamak

maksadıyla iki ülke arasında kırmızı hat kurulmasına karar verilmiĢtir.280

2.4.3. ABD-Kuzey Kore Çerçeve SözleĢmesi

SözleĢme, ABD ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore) arasında yapılmıĢ

ve iliĢkilerin normalleĢmesi ve gıda yardımı gibi teĢvikler karĢılığında Kuzey Kore‟deki

nükleer reaktörün yeni reaktörlerle değiĢtirilmesini öngörmüĢtür. 21 Ekim 1994 tarihinde

280

Ayrıntılı bilgi için bk. Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2012). Lahore Declaration. Washington, DC:

NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/lahore-declaration/ adresinden 28 Mart 2015

tarihinde alınmıĢtır.

106

imzalanan Çerçeve SözleĢme‟ye göre Kuzey Kore‟nin nükleer operasyonlarını ve altyapı

geliĢtirme çalıĢmalarını durdurmayı ve ABD‟den bunun karĢılığında nükleer enerji,

ekonomik ve diplomatik faydalar sağlamayı kabul etmiĢtir.

Çerçeve SözleĢme; Kuzey Kore için grafitli nükleer reaktörünün faaliyetlerini

dondurulması, yeniden iĢleme faaliyetlerinden vazgeçilmesi, mevcut 5 MW‟lık deney

reaktöründen elde edilen tüketilmiĢ yakıtlarının güvenli bir Ģekilde depolanması için

iĢbirliği yapması ve bu yakıtın yeniden iĢleme faaliyetlerinde kullanılmaması, NPT

kapsamında Güvence Denetimi AntlaĢması‟nın (Safeguards Agreement) uygulama

süreçlerinde IAEA denetimine izin verilmesi, hafif sulu nükleer reaktör kurulması

karĢılığında Mal Tedariki AntlaĢması (Supply Agreement) yapılması, Kore Yarımadası‟nın

Nükleer Silahlardan Arındırılması AntlaĢması‟nın bütün yönleriyle uygulanması gibi

hükümler ihtiva etmektedir.

Çerçeve SözleĢme kapsamında, Kuzey Kore‟de kurulacak kaynar sulu (hafif su soğutmalı)

reaktörün yıllık üretim kapasitesinin yaklaĢık 2000 MW(e) olması ve uluslararası

konsorsiyum tarafından finanse edilmesi öngörülmüĢtür. AntlaĢma‟yla ABD‟nin Kuzey

Kore‟ye karĢı nükleer silah kullanmayacağı ya da tehdit etmeyeceği yönünde resmi

garantiler verilmiĢtir. Mezkûr AntlaĢma‟yla, Kuzey Kore‟nin telekomünikasyon ve finansı

içeren faaliyetlerine yönelik yatırım engellerinin azaltılması, ikili iliĢkilerin geliĢtirilmesi

amaçlanmıĢtır. Çerçeve Mutabakat‟ın uygulanmasını gözetmek amacıyla 2003 yılında

“Kore Yarımadası Enerji GeliĢtirme Organizasyonu (KEDO)” kurulmuĢtur. Bunun yanı

sıra IAEA da doğrulama süreçleri için yetkili organ olarak belirlenmiĢtir.

Çerçeve SözleĢme gereğince Kuzey Kore, Kasım 1994‟te nükleer programını

dondurduğunu, uluslararası toplumun Ģüphelendiği alanları denetime açacağını ve 5 MW.

lık gaz-grafit reaktöründeki yakıt çubuklarını çıkaracağını bildirmiĢtir. Bunun yanı sıra

Kuzey Kore 50 MW.‟lık (Yongbyon) ve 200 MW.‟lık (Taechon) gaz-grafit reaktör

projelerinin de askıya alındığını duyurmuĢtur. Ġlerleyen süreçte, IAEA‟nın doğrulama

(verification) denetimi giriĢimleri sıkıntılı geçmiĢ ve nükleer programın gizliden

sürdürüldüğüne yönelik Ģüpheler oluĢmaya baĢlamıĢtır. Güney Kore; Kuzey Kore‟nin

nükleer programından vazgeçmeyeceğini Kore için bunun sembolik bir anlam taĢıdığını ve

7–22 kg plütonyum depoladığını ve son iki yıl içerisinde (1994–95) nükleer cihaz

107

geliĢtirmek için 70‟e yakın deneme yaptığını ve 1-3 nükleer silahı bulunduğunu ileri

sürmüĢtür.281

1998 yılında Kuzey Kore‟nin orta menzilli balistik füze (IRBM) füze Taepodong-1‟i test

etmesi üzerine, ABD Kongresi ağır yakıt naklinin durdurulmasına karar vermiĢ ve Japonya

da gıda yardımını askıya almıĢtır. Ocak 1999‟da yapılan IAEA denetiminde,

Yongbyon‟daki gaz-grafit reaktörünün bazı parçalarının sökülmüĢ olduğu tespit edilmiĢ ve

baĢka tesisin inĢasında kullanılmasından Ģüphelenildiği bildirilmiĢtir. Aynı yıl Kumchang-

ri‟de gizli nükleer tesis yapıldığı bilgisi nedeniyle Kuzey Kore‟ye hafif su reaktörünün

yapımı ertelenmiĢtir. Ancak Mayıs 1999‟da yapılan denetimlerde plütonyum reaktörü ya

da yeniden iĢleme tesisi inĢa edildiğine dair bulgulara rastlanılamamıĢtır.

1994 tarihli Çerçeve Mutabakat‟ı yeniden hayata geçirebilmek için ABD ve Kuzey Kore

arasında 2002 yılında çeĢitli görüĢmeler yapılmıĢtır. Bush yönetiminin Kuzey Kore‟yi Ģer

ekseninde sayması ve elektrik ihtiyacının karĢılanmasında güçlüklere neden olan petrol

taĢımacılığına yönelik kısıtlamalar nedeniyle Kuzey Kore, Çerçeve SözleĢme‟den

çekilebileceğini deklare etmiĢtir. Ağustos 2003‟te Kuzey Kore, Güney Kore, Japonya, Çin,

Rusya ve ABD‟nin yer aldığı Altılı GörüĢmeler (Six Party Talks) yapılmıĢ bir sonuca

ulaĢılamamıĢtır.

2.5. Nükleer Silahlara ĠliĢkin Çok Taraflı AnlaĢmalar

2.5.1. NPT (Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması)

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması (Treaty on the Non-Proliferation

of Nuclear Weapons -NPT); nükleer silahların dikey ve yatay yayılmasının282

önlenmesi,

silahsızlanma ve barıĢçıl nükleer faaliyetleri düzenlemektedir. Temmuz 1968‟de imzaya

açılan SözleĢme 5 Mart 1970 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Ekim 2015 itibariyle 191

devletin taraf olduğu antlaĢma; Hindistan, Pakistan ve Ġsrail tarafından henüz

281

Kwak, T.H., Olsen, E.A. (1996). The major powers of northeast Asia: seeking peace and security. (First

edition). Boulder, Colorado: Lynne Rienner Publishers, 196. 282

Dikey yayılma (vertical proliferation); nükleer silah sayısının artması ve yatay yayılma (horizontal

proliferation); “nükleer kulüp içerisinde bulunmayan ülkelerin nükleer silah sahibi olmaları anlamına

gelmektedir.

108

imzalanmamıĢtır.283

1985 yılında NPT‟ye taraf olan Kuzey Kore, 2003‟te AntlaĢma‟dan

çekilmiĢtir. NPT ilk metninin 25 yıl yürürlükte kalması öngörülmüĢ ve bu sürenin sonunda

yürürlükte kalıp kalmayacağına yönelik bir konferans toplanacağı belirtilmiĢtir. 1995

yılında yapılan Gözden Geçirme ve Uzatma Konferansı‟nda NPT‟nin yürürlüğü süresiz

olarak uzatılmıĢtır.

NPT kapsamında, 1 Ocak 1967 tarihinden önce nükleer bir silah ya da diğer nükleer

patlayıcı yapıp patlatmıĢ olan devletler “nükleer silah sahibi devlet (Nuclear Weapon

States - NWS)” sayılmıĢ ve bu durumda olmayanlar devletlere “nükleer silah sahibi

olmayan devlet (non-nuclear weapon states - NNWS)” statüsü vermiĢ ve her iki tarafa da

birtakım sorumluluklar yüklemiĢtir.

NPT‟de, nükleer silah sahibi devletlerin nükleer silah veya nükleer patlayıcı malzemeleri

baĢka ülkelere transfer edemeyeceği, nükleer silah sahibi olmayan devletlerin mezkûr

silahlara sahip olması konusunda onları teĢvik edemeyeceği, üretim ya da baĢka yollardan

tedarikine yardım edemeyeceği hüküm altına alınmıĢtır. SözleĢmeye taraf nükleer silah

sahibi olmayan devletler; nükleer silah ya da nükleer patlayıcı madde elde etmeyeceklerini,

üretmeyeceklerini ve bu silahlara sahip olmayacaklarını taahhüt etmektedirler. Bunun yanı

sıra nükleer silah sahibi olmayan devletler, IAEA güvence denetimleri (safeguards)

çerçevesinde barıĢçıl nükleer faaliyetlerini yürütebileceklerdir. SözleĢmeye taraf tüm

devletler nükleer enerjinin barıĢçıl kullanımı ile ilgili nükleer madde, ekipman, bilimsel ve

teknolojik bilgi paylaĢımı konusunda iĢbirliği yapmakla yükümlendirilmiĢlerdir. NPT‟ye

taraf devletler; nükleer silahlanma yarıĢının durdurulmasına yönelik etkili tedbirler

alınması ve katı ve etkin uluslararası kontrole tabi genel ve tam nükleer silahsızlanmayı

sağlayacak bir uluslararası antlaĢma yapılması amacıyla iyi niyetli müzakerelerin

sürdürülmesini taahhüt etmektedirler. Bahse konu sayılanlar ıĢığında NPT‟nin nükleer

silahların yayılmasının önlenmesi (non-proliferation), barıĢçıl nükleer enerjinin kullanımı

(peaceful use of nuclear energy) ve nükleer silahsızlanmaya (nuclear disarmament)

dayanan üç temel ayağı bulunduğu görülmektedir.

283

Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Treaty on the non-proliferation of

nuclear weapons. New York, NY: UNODA Official Website. Web: http://disarmament.un.org/treaties/t/npt

adresinden 12 Ekim 2015 tarihinde alınmıĢtır.

109

NPT uyarınca nükleer silah sahibi olmayan devletler, kendilerine ait bölünebilir nükleer

maddeler ve barıĢçıl nükleer faaliyetlerine iliĢkin IAEA ile Güvence Denetimi

(Safeguards) AntlaĢması yapmak ve böylelikle doğrulama rejimine tabi olmakla

yükümlüdürler. Taraf devletlerin SözleĢme hükümlerini ihlal etmeleri durumunda IAEA

Yönetim Kurulu bu durumu BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Kurulu‟na

bildirmektedir. NPT‟ye göre birden fazla taraf devlet uzlaĢarak topraklarını nükleer

silahlardan arındırma amaçlı bölgesel antlaĢmalar yapabileceklerdir.284

1968 tarihli UNSCR/255 sayılı ve 1995 tarihli UNSCR/984 sayılı BMGK Kararları, NPT

kapsamında nükleer silahı olmayan devlet statüsünde bulunan ülkelere yönelik negatif

güvenlik garantileri verilmesini hüküm altına almıĢtır. NPT‟nin önemli bir diğer maddesi

de gözden geçirme konferanslarının beĢ yılda bir yapılacağı hükmüdür. 1975‟ten 2015‟e

kadar sekiz adet gözden geçirme konferansı yapılmıĢtır.

2.5.2. Nükleer Terörizmin Önlenmesi SözleĢmesi

SözleĢme; nükleer güç santralleri ve nükleer reaktörleri içeren muhtemel hedeflere yönelik

bir takım faaliyetleri planlanmasını, uygulanmasını ve bu yönde tehditte bulunulmasını suç

sayan bir metindir. BM Genel Kurulu Nisan 2005‟te Nükleer Terörizm Eylemlerinin

Önlenmesine Dair Uluslararası SözleĢme‟yi A/RES/59/290 sayılı Kararıyla oybirliği ile

onaylamıĢtır. Eylül 2005‟te imzaya açılan SözleĢme BangladeĢ‟in onaylamasıyla 22 ülke

Ģartını tamamlamıĢ ve 7 Haziran 2007 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Ekim 2015 itibariyle

100 devlet SözleĢme‟ye taraf durumdadır.285

SözleĢme; Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi‟nden ziyade barıĢçıl ve

askeri uygulamaları kapsayacak Ģekilde nükleer materyallerin ve tesislerin daha geniĢ

tanımlarını yapmıĢtır. Nükleer terörizm ile ilgili faaliyetlerin planlanması, uygulanması ya

da bu yöndeki tehditlerin taraf devletlerce kendi ulusal mevzuatları çerçevesinde

cezalandırılması öngörülmüĢtür. SözleĢme; taraf devletlerin anılan suçlar iĢlendiğinde

yargılama süreçleri ile ilgili tedbirleri alması, saldırı giriĢimlerinin önlenmesi ile ilgili

284

Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2011). Treaty on the Non-Proliferation of Nuclear

Weapons [NPT]. Washington, DC: FAS Online. Web: http://fas.org:8080/nuke/control/npt/ adresinden 29

Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 285

Ġnternet: United Nations. (2015). International convention for the suppression of acts of nuclear terrorism.

New York, NY: UN Official Website. Web: https://treaties.un.org/pages/ViewDetailsIII.aspx?src=TREATY

&mtdsg_no=XVIII-15&chapter=18&Temp=mtdsg3&lang=en adresinden 12 Ekim 2015 tarihinde alınmıĢtır.

110

çalıĢma yapması ve suçluların iadesi gibi konuları düzenlemiĢtir. Ancak SözleĢme, askeri

uygulamaları ve silahlı çatıĢmaları kapsamamaktadır.

Nükleer Terörizmin Önlenmesi SözleĢmesi‟nde nükleer terörizm; nükleer materyal,

nükleer yakıt, radyoaktif ürün ve atık ya da toksik, patlayıcı ya da diğer tehlikeli maddeleri

radyoaktif maddelerle birlikte kullanarak terörist faaliyet yürütme ya da buna yönelik

tehditte bulunma olarak tanımlanmıĢtır. Anılan maddeler kullanılarak insanların

yaralanması veya ölmesi, eĢyaya ve çevreye zarar verilmesi, insanların veya hükümetlerin

bu faaliyetler sonucunda bir Ģey yapmaya zorlanması suç olarak tarif edilmiĢtir. Hırsızlık

ya da güç kullanılarak nükleer ve radyoaktif materyallerin elde edilmesi, tehdit ve güç

kullanarak taraf devletlere ait bahse konu materyallerin transferinin sağlanması gibi

eylemler nükleer terörizm eylemleri olarak sayılacaktır. AntlaĢma bireylerden kaynaklı

faaliyetleri suç kapsamında saymıĢ ancak nükleer silahların yayılması ile ilgili devlet veya

hükümetlerarası organizasyonlardan kaynaklı faaliyetleri kapsamamıĢtır. 286

SözleĢme ile nükleer terörizm faaliyetlerinin önlenmesi ve soruĢturulması, nükleer

materyallerin ve tesislerin korunması, yetkisiz eriĢimin önlenmesi için taraf devletlerin

gerekli tedbirlerin alması ve taraflar arasında iĢbirliği yapılması zorunlu kılınmıĢtır. Taraf

devletlerin AntlaĢma çerçevesinde Ģüphelilerin yargılanması ve nükleer materyallerin asıl

ülkesine iadesinin sağlanması konusunda iĢbirliği yapabilecekleri hüküm altına alınmıĢtır.

2.5.3. PTBT (Kısmı Deneme Yasağı AntlaĢması)

Hindistan‟ın 1954 yılında nükleer silah denemelerinin yasaklanmasını öngören bir

uluslararası antlaĢma yapılması çağrısı ve sonrasında ABD, Rusya ve BirleĢik Krallık

arasında yapılan müzakereler 1958 yılında Cenevre‟de Nükleer Denemelerin Durdurulması

Konferansı‟nın yapılmasına giden süreci baĢlatmıĢtır. Söz konusu konferansta doğrulama

prosedürleri üzerine uzlaĢılamadığından bir sonuç elde edilememiĢ, ancak ısrarlı giriĢimler

sonucunda taslak üzerinde uzlaĢılmıĢtır. Ağustos 1963‟te imzalanan SözleĢme, 10 Ekim

1963‟te yürürlüğe girmiĢtir.287

Ekim 2015 itibariye 126 devlet taraf durumdadır. 288

286

Sözleme metni için bk. Ġnternet: United Nations – UN. (2005). International Convention for the

Suppression of Acts of Nuclear Terrorism. New York, NY: UN Official Website. Web:

http://www.un.org/en/sc/ctc/docs/conventions/Conv13.pdf adresinden 31 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 287

ABD, Rusya ve BirleĢik Krallık‟ın depoziter olduğu PTBT süresiz nitelikli bir AntlaĢma‟dır. Ġnternet:

Nuclear Threat Initiative. (2008). Treaty banning nuclear tests in the atmosphere, in outer space and under

111

SözleĢme; taraf ülkelerin atmosferde, uzayda ve su altında deneme yapmasını

yasaklamaktadır. Devletlerin, radyoaktif kirliliğe yol açabilecek nükleer patlamalardan

sakınması sözleĢmenin esas amacını teĢkil etmektedir. PTBT (Partial Test Ban Treaty)

hükümlerinin uygulanmasına yönelik herhangi bir uluslararası doğrulama sistemi

(international verification system) öngörülmemiĢtir.

2.5.4. CTBT (Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması)

Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması (Kapsamlı Deneme Yasağı

AntlaĢması / Comprehensive Nuclear-Test-Ban Treaty - CTBT) nükleer silah denemelerini

ve diğer nükleer patlamaları yasaklamaktadır. Bu durum CTBT‟de sıfır enerji salınımı

(true zero yield) olarak ifade edilmiĢtir. Eylül 1996‟da imzaya açılan AntlaĢma, Ekim

2015 itibariyle 183 ülkenin imzaladığı ve 164 ülkenin onayladığı küresel destek gören bir

antlaĢma durumundadır.289

Ancak 14 üncü maddede belirtilen ve Ek II‟de yer alan IAEA

üyesi 44 devlet290

imzası ve onayı tamamlanmadığıiçin henüz yürürlüğe girmemiĢtir.291

AntlaĢma Ek II‟de belirtilen ülkelerce, AntlaĢma‟nın imzaya açılmasından iki yıldan az

olmayan bir sürede onaya iliĢkin belgeleri depozitere (BM Genel Sekreterliği)

verilmesinden 180 gün sonra yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıĢtır. CTBT yürürlüğe

girdiğinde nükleer silahsızlanma sürecinin kilit düzenlemelerinden biri haline gelecektir.

Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması hükümlerinin uygulanmasını gözetmek amacıyla

Viyana merkezli Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması Örgütü – CTBTO kurulmuĢtur.

water. (Partial Test Ban Treaty) (PTBT). Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-

and-regimes/treaty-banning-nuclear-test-atmosphere-outer-space-and-under-water-partial-test-ban-treaty-

ptbt/ adresinden 31 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır. 288

Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Treaty banning nuclear weapon tests in

the atmosphere, in outer space and under water. New York, NY: UNODA Official Website. Web:

http://disarmament.un.org/treaties/t/test_ban adresinden 02 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 289

Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Comprehensive nuclear-test-ban treaty.

New York, NY: UNODA Official Website. Web: http://disarmament.un.org/treaties/t/test_ban adresinden 12

Ekim 2015 tarihinde alınmıĢtır. 290

Bu devletler; ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Avusturya, BangladeĢ, Belçika, BirleĢik Krallık,

Brezilya, Bulgaristan, Cezayir, Çin, Endonezya, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan,

Hollanda, Ġran, Ġspanya, Ġsrail, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Japonya, Kanada, Kolombiya, Demokratik Kongo,

Kuzey Kore, Macaristan, Meksika, Mısır, Norveç, Pakistan, Peru, Polonya, Romanya, Rusya, Slovakya,

Slovenya, ġili, Türkiye, Ukrayna ve Vietnam olarak ifade edilmiĢtir. Bu devletler Silahsızlanma Konferansı

(Conference On Disarmament - CD) üyesi, nükleer güç ya da araĢtırma reaktörü sahibidir. 291

Ek II (Annex 2) ülkelerinden Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore CTBT‟yi henüz imzalamamıĢ; ABD, Çin,

Ġsrail, Ġran, Mısır imzalamıĢ fakat henüz onaylamamıĢtır. Diğer 36 ülke imza ve onay sürecini tamamlamıĢtır.

Ġnternet: Comprehensive Nuclear-Test-Ban Treaty Organization – CTBTO. Status of signature and

ratification. Vienna: CTBTO Official Website. Web: http://www.ctbto.org/the-treaty/status-of-signature-and-

ratification/ adresinden 02 Haziran 2015 tarihinde alınmıĢtır.

112

CTBT uygulamalarının ve etkinliğinin görüĢüleceği gözden geçirme konferanslarının

(Review Conference) 5 yılda bir yapılacağı hüküm altına alınmıĢtır.

Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması üç bölümden oluĢan bir Protokol ihtiva etmektedir.

Protokol‟ün birinci bölümünde; Uluslararası Gözetim Sistemi (International Monitoring

System -IMS292

), ikinci bölümde yerinde denetimler (On-Site Inspections - OSI), üçüncü

bölümde Güven Artırıcı Önlemler (Confidence –Building Measures -CBMs)

düzenlenmiĢtir. CTBT ve planlanan Fisil Maddelerin Üretiminin Yasaklanması (Fissile

Material Cut-Off Treaty -FMCT) düzenlemelerinin nükleer silahların kontrolü rejiminin

önemli enstrümanları olacakları ve nihai nükleer silahsızlanma hedefine ulaĢmaya

yardımcı olacakları değerlendirilmektedir.

2.5.5. Deniz Yatağı AntlaĢması

Deniz Yatağı AntlaĢması (Nükleer Silahlar ve Diğer Kitle Ġmha Silahlarının Deniz

Yatağına, Okyanus Tabanına ve Yeraltına KonuĢlandırılmasının Yasaklanmasına Dair

AntlaĢma); nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların deniz yataklarına, okyanus

tabanlarına konuĢlandırılmasının yasaklanması, sualtında silahlanmanın önlenmesi ve

okyanusların barıĢçıl faaliyetlerde kullanılması amaçlamaktadır. ġubat 1971‟de imzaya

açılan SözleĢme, 18 Mayıs 1972‟de yürürlüğe girmiĢtir. SözleĢme‟ye 2015 itibariyle 94

devlet taraf durumda olup, 84 devlet imzacı pozisyondadır. 293

SözleĢme ile nükleer silahların ve diğer kitle imha silahlarının, depolama, deneme veya

fırlatma tesislerinin deniz yataklarına ve okyanus tabanlarına ve dolayısıyla bunların

yeraltına konuĢlandırılmasını yasaklanmıĢtır. Taraf devletler Deniz Yatağı SözleĢmesi‟nin

uygulanması amacıyla diğer devletlerin bahse konu alanlardaki faaliyetlerini

gözlemleyebilirler. Bu gözlemlerde, AntlaĢma hükümlerinin ihlaline dair ciddi bulgular

varsa denetimi içeren doğrulama tedbirleri uygulanmaktadır. Buna rağmen bir sonuca

ulaĢılamazsa taraf devletler BM ġartı‟na uygun olarak ihlal durumu BMGK‟ya

292

CTBT‟nin doğrulama rejiminin ana unsurlarından Uluslararası Gözetim Sistemi (IMS) sismolojik,

radyonüklit (16 laboratuar) ve hidroakustik ve ses altı izleme, danıĢma, yerinde denetimler ve güven artırıcı

önlemlerden oluĢmaktadır. IMS tamamen uygulamaya geçtiğinde 16 radyonüklit laboratuarın yanı sıra

sistemin 321 gözetim/izleme istasyonu ile faaliyet yürütmesi öngörülmüĢtür. 293

Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Treaty on the Prohibition of the

Emplacement of Nuclear Weapons and Other Weapons of Mass Destruction on the Sea-Bed and the Ocean

Floor and in the Subsoil Thereof. New York, NY: UNODA Official Website. Web:

http://disarmament.un.org/treaties/t/sea_bed adresinden 02 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

113

bildirilmektedir. AntlaĢma 7‟nci Madde gereğince gözden geçirme konferansları 5 yılda bir

yapılacaktır. Buna göre gözden geçirme konferansları 1977, 1983, 1989 yıllarında

yapılmıĢtır. 1992 yılında Silahsızlanma Konferansı‟nda artık gözden geçirme konferansı

yapılmasına ihtiyaç olmadığı kararlaĢtırılmıĢtır.

2.6. Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Bölge AnlaĢmaları

2.6.1. Antarktika AntlaĢması

1950‟li yılarda bir grup bilim adamı bilim adamları arasında iĢbirliğini desteklemesi

amacıyla BM‟yi ikna etmiĢ ve BM Haziran 1957‟den Aralık 1958‟e kadar olan dönemi

Uluslararası Jeofizik Yılı ilan etmiĢtir. 18 aylık bu süreçte 12 ülkeden birçok bilim adamı

Antarktika kıtasında müĢterek bir çalıĢma yapmıĢlar ve projenin sonunda Antarktika‟nın

askeri faaliyetlerde kullanılmaması gerektiği sonucuna ulaĢmıĢlardır. Bu çerçevede yapılan

çalıĢmalar sonucu hazırlanan taslak metin Aralık 1959‟da imzaya açılmıĢ ve 23 Haziran

1961‟de yürürlüğe girmiĢtir. 52 devletin taraf olduğu AntlaĢma‟da 29 karar alma

süreçlerinde (istiĢari devletler) yer almaktadır. Mezkûr 29 devlet294

istiĢari toplantılarda oy

hakkına sahiptir, Türkiye‟nin de yer aldığı diğer 23 devlet ise gözlemci statüsündedir.295

AntlaĢma, 60 derece enleminin güneyinde bulunan bütün toprakları kapsamaktadır.

Antarktika AntlaĢması, yalnızca nükleer silahlarla sınırlı olmayıp Antarktika‟da her çeĢit

silahı yasaklamakta, kıtanın barıĢçıl amaçlarla kullanımını amaçlamaktadır. AntlaĢma

kapsamında, Antarktika kıtasında nükleer patlamalar ve diğer silah denemelerini içeren

askeri faaliyetler ile kıta topraklarına radyoaktif atık boĢaltılması yasaklanmıĢtır. AntlaĢma

bilimsel araĢtırmalar konusunda iĢbirliği yapılmasının teĢvik edilmesini ve kıtanın yalnızca

sivil amaçlarla kullanımını ve ülkeler arasındaki ihtilafların merkezi olmamasını

hedeflemektedir. 296

294

ĠstiĢari Devletler; ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Belçika, BirleĢik Krallık, Brezilya, Bulgaristan,

Çin, Çek Cumhuriyeti, Ekvator, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hollanda, Hindistan,

Ġspanya, Ġsveç, Ġtalya, Japonya, Norveç, Peru, Polonya, Rusya, ġili, Ukrayna, Uruguay, Yeni Zelanda‟dır. 295

ĠstiĢari Olmayan Devletler; Avusturya, Belarus, Danimarka, Estonya, Guatemala Ġsviçre, Kanada,

Kazakistan, Kolombiya, Kuzey Kore, Küba, Macaristan, Malezya, Monako, Moğolistan, Pakistan, Papua

Yeni Gine, Portekiz, Romanya, Slovakya, Türkiye, Yunanistan ve Venezüella‟dır. 296

Ġnternet: The Secretariat of the Antarctic Treaty. (2015). The Antarctic Treaty. Buenos Aires, Argentina:

ATS Official Website. Web: http://www.ats.aq/documents/ats/treaty_original.pdf adresinde 3 Nisan 2015

tarihinde alınmıĢtır.

114

Antarktika AntlaĢması imzalandığı tarihte komĢu devletlerin kıta üzerindeki egemenlik

iddiaları askıya alınmıĢ, AntlaĢma yürürlükte kaldığı müddetçe devletlerin kıtanın

statükosunu değiĢtirebilecek giriĢimleri engellenmiĢtir. AntlaĢma‟nın uygulanmasını

denetlemek amacıyla taraf devletlere gözlemci tayin edebilme hakkı getirilmiĢ ve bunların

diledikleri an kıtanın bütün bölgelerine eriĢimine imkân tanınmıĢtır. Gözlemciler, diğer

devlete ait binalar, tesisler, malzemeler, gemiler, uçakları denetleme hakkına sahip

kılınmıĢtır. Taraf devletlerarasındaki uzlaĢmazlıkların barıĢçıl çözümü amaçlanmıĢ ve

Uluslararası Adalet Divanı‟na baĢvuru hakkı getirilmiĢtir. AntlaĢma‟nın en az 30 yıl

yürürlükte kalması öngörülmüĢtür.297

2.6.2. Tlatelolco AntlaĢması (LANWFZ)

Latin Amerika‟nın nükleer silahlardan arındırılmasına iliĢkin ilk öneri Kosta Rika

tarafından Amerikan Devletler Örgütü‟nün 1958 yılındaki zirvesinde sunulmuĢtur. 1958

baĢlayan süreç 60‟lara kadar askıda kalmıĢtır. Fransa‟nın 1960‟ta Sahra‟da nükleer deneme

gerçekleĢtirmesi ve Güney Afrika‟daki ırkçı rejimin nükleer silah arayıĢına yönelmesi

üzerine Afrika Devletleri nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge oluĢturma çağrısı

yapmıĢlardır. 1961 yılında BM Genel Kurulu bu öneriyi onaylayan bir Karar çıkarmıĢtır.

Latin Amerika‟nın nükleersizleĢtirilmesi fikri, Brezilya, Meksika, Bolivya, ġili ve

Ekvator‟dan da destek görmüĢ ve Tlatelolco AntlaĢması (Treaty for the Prohibition of

Nuclear Weapons in Latin America – LANWFZ) ġubat 1967‟de imzalanmıĢtır. 25 Nisan

1969 tarihinde yürürlüğe giren AntlaĢma sınırsız süreli yürürlük öngörülen bir yapıda olup

2015 itibariyle 33 ülke298

taraf durumdadır.

Latin Amerika ve Karayipler‟de Nükleer Silahların Yasaklanmasına Dair AntlaĢma

(Tlatelolco), Latin Amerika devletlerinin nükleer silah üretimini, geliĢtirmesini,

kullanımını ve nükleer deneme yapmalarını yasaklamaktadır. Tlatelolco AntlaĢması, diğer

ülkeler tarafından bölgeye nükleer silah konuĢlandırılmasını yasaklamaktadır. AntlaĢma

297

2004 yılında, taraf devletler arasında bilgi değiĢimin sağlanması, istiĢari toplantıların düzenlenmesi ve

diğer yardımcı hizmetleri yürütmek üzere Buenos Aires (Arjantin) merkezli “Antarktika AntlaĢması

Sekretaryası” kurulmuĢtur. 298

Antigua ve Barbuda, Arjantin, Bahamalar, Barbados, Belize, Bolivya, Brezilya, Dominik, Dominik

Cumhuriyeti, Ekvator, El Salvador, Grenada, Guatemala, Guyana, Haiti, Honduras, Jamaika, Kolombiya,

Kosta Rika, Küba (1995 imza–2002 onay.), Meksika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Peru, Saint Kitts ve

Nevis, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler, Surinam, ġili, Trinidad ve Tobago, Uruguay, Venezuela.

Ġnternet: Agency for the prohibition of nuclear weapons in latin america and the caribbean – OPANAL.

(2015). El OPANAL. Mexico, DF: OPANAL Official Website. Web: http://www.opanal.org/OPA.html#.VY

QPDLYYFG5 adresinden 3 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

115

Tlatelolco AntlaĢması nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge antlaĢmaları için model

niteliği taĢımaktadır.299

LANWFZ gereğince taraf devletler için nükleer silahlar veya nükleer patlayıcı malzemeleri

tedarik etmek, sahip olmak, geliĢtirmek, depolamak, nükleer deneme yapmak, silah ya da

patlayıcı üretimi maksadıyla AR-GE faaliyetlerinde bulunmak ya da bahse konu faaliyetler

için uluslararası yardım, destek, teĢvik almak yasaklanmıĢtır. Tlatelolco AntlaĢması‟nın

yürürlük sahası bütün Latin Amerika ve Karayipler bölgeleri ile Pasifik ve Atlantik

Okyanuslarının büyük bölümünü kapsamaktadır. 300

AntlaĢma hükümlerine uyumu denetlemek amacıyla Latin Amerika ve Karayipler‟de

Nükleer Silahların Yasaklanması Örgütü (Agency for the Prohibition of Nuclear Weapons

in Latin America and the Caribbean –OPANAL) kurulmuĢtur. OPANAL‟ın en üst karar

organı Genel Konferans‟tır. OPANAL ihlal gerçekleĢtirebilecek durumlarda taraf

devletleri ikaz etmektedir, ancak buna rağmen ihlal durumu gerçekleĢir ve barıĢ ve

güvenliği tehdit eden boyutlara ulaĢırsa Genel Konferans durumu IAEA, Amerikan

Devletler Örgütü (OAS) ile BM Genel Sekreteri vasıtasıyla BM Genel Kurulu ve

BMGK‟ya bildirebilmektedir.

2.6.3. Rarotonga AntlaĢması (SPNFZ)

Asya Pasifik bölgesi ülkeleri HiroĢima ve Nagazaki‟ye atılan atom bombaları sonrasında

bölge nükleer deneme alanı haline gelmiĢtir. 1946–58 arasında ABD özellikle Marshall

Adaları‟nda (Kuzey Pasifik) 66 adet sualtı ve atmosferik deneme gerçekleĢtirmiĢtir.

BirleĢik Krallık 1952–57 yılları arasında Avustralya civarında (Maralinga, Emu, Field,

Monte Bello) muhtelif nükleer denemeler yapmıĢtır. ABD ve BirleĢik Krallık Kısmı

299

Ġnternet: International Atomic Energy Agency. (2014). International conventions and legal agreements:

treaty for the prohibition of nuclear weapons in latin america (Tlatelolco Treaty). Vienna: IAEA

Publications. Web: http://www.iaea.org/Publications/Documents/Treaties//tlatelolco.html adresinden 3 Nisan

2015 tarihinde alınmıĢtır. 300

Bölgede resmi ya da filli olarak uluslararası sorumluluğu bulunan devletleri AntlaĢma‟ya uymaya çağıran

I No.lu Protokol Fransa (1992), ABD (1981), Hollanda (1971), BirleĢik Krallık (1969) tarafından

onaylanmıĢtır. Nükleer silah sahibi devletleri (NWS) AntlaĢma‟nın kapsadığı coğrafi alana saygı duymaları

ve mezkûr devletlerce taraf ülkelere karĢı nükleer silah kullanmama ya da tehditte bulunmama çağrısı yapan

2 No.lu Protokol; SSCB (1979), Çin (1974), Fransa (1974), ABD (1971), BirleĢik Krallık (1969) tarafından

onaylanmıĢtır. Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2015). Treaty for the Prohibition of Nuclear Weapons in

Latin America and the Caribbean (LANWFZ) (Tlatelolco Treaty). Washington, DC: NTI Online. Web:

http://www.nti.org/treaties-and-regimes/treaty-prohibition-nuclear-weapons-latin-america-and-caribbean-

lanwfz-tlatelolco-treaty/ adresinden 4 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

116

Deneme Yasağı AntlaĢması (PTBT) imzalanana dek Christmas Adaları‟nda birçok

atmosferik nükleer deneme gerçekleĢtirmiĢlerdir. Bununla birlikte Fransa 1966–1996

yılları arasında Fransız Polinezyası‟na kurulan nükleer test sahalarında (Mururoa ve

Fangatauva) 190‟ın üzerinde deneme gerçekleĢtirmiĢtir. Bölgede yürütülen nükleer

demeler, radyoaktif atıkların denize boĢaltılması nedeniyle okyanusun kirlenmesi ihtimali

Güney Pasifik ülkelerini endiĢelendirmiĢ 1975 yılında toplanan Güney Pasifik Forumu‟nda

konu ele alınmıĢtır. Yeni Zelanda mezkûr durumdan kurtulmanın yolunun nükleerden

arındırılmıĢ bölge ilan etmek olduğuna iliĢkin öneri sunmuĢtur. Aynı yıl bu öneri BM genel

Kurulu tarafından da onaylanmıĢtır. 1979 yılında Güney Pasifik Forumu bölgeye

radyoaktif atık boĢaltılmasını sert bir dille kınamıĢtır.

1983 yılında gerçekleĢtirilen Güney Pasifik Forumu‟nda Avustralya nükleersiz bölge

fikrini yeniden gündeme getirmiĢ ve ertesi yıl nükleerden arındırılmıĢ bölge antlaĢmasının

taslağını hazırlayacak bir çalıĢma grubu kurulmuĢtur. Bölgeyi süper güçlerin nükleer

rekabet alanı olmasından kurtarmak, çevreyi, barıĢı ve güvenliği korumak için NPT,

PTBT, Antarktika AntlaĢması, Tlatelolco AntlaĢması ve Deniz Yatağı AntlaĢması

incelenmiĢ ve taslak Rarotonga AntlaĢması oluĢturulmuĢtur.301

AntlaĢma, Güney Pasifik‟te nükleer patlayıcı araç ve gereçleri yasaklamaktadır. Taraf

devletler, bölgede nükleer deneme yapmamayı ve nükleer patlayıcı teknolojilerini

bulundurmamayı taahhüt etmektedirler. Güney Pasifik Nükleerden ArındırılmıĢ Bölge

AntlaĢması (South Pasific Nuclear-Free-Zone Treaty- SPNFZ/Rarotonga) Ağustos 1985

yılında imzaya açılmıĢ ve 11 Aralık 1986 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Rarotonga

AntlaĢmasının 13 tam üyesi302

7 diyalog ortağı303

bulunmaktadır. Bölge ülkesi olmayan

Mikronezya, Marshall, Palau Adaları katılmalarında engel olmamasına rağmen siyasi

mülahazalarla SPNFZ‟ye üye olmamıĢlardır. Bu üç ada devletinin AntlaĢma‟ya taraf

301

Papadimitropoulos, P. (1988). The Rarotonga Treaty: A regional approach to non-proliferation in the

South Pacific: The South Pacific nuclear-weapon-free zone foresees an IAEA safeguards role. IAEA

Bulletin, 1988 (1), 29-31. 302

Avustralya, Cook Adaları, Fiji, Kiribati, Nauru, Niue, Papua Yeni Gine, Samoa, Solomon Adaları, Tonga,

Tuvalu, Vanuatu, Yeni Zelanda AntlaĢma‟nın taraf devletlerdir. 303

ABD, Avrupa Birliği, BirleĢik Krallık, Çin, Güney Kore, Japonya, Kanada SPNFZ‟nin diyalog

ortaklarıdır. Fransa‟nın Mururoa‟da gerçekleĢtirdiği nükleer deneme nedeniyle diyalog ortaklığı statüsü 1995

yılında askıya alınmıĢ fakat ertesi yıl mezkûr statü iade edilmiĢtir.

117

olması durumunda bölgede nükleer silahların yayılmasının önlenmesi rejimi güçleneceği

ve nükleer silahlardan kaynaklı tehdidin azalacağı değerlendirilmektedir.304

Rarotonga AntlaĢması ile nükleer silahların üretimi, geliĢtirilmesi, diğer yollardan tedarik

edilmesi, sahip olunması, transfer edilmesi, baĢkalarının nükleer silahlarına ev sahipliği

yapılması, radyoaktif maddelerin ya da diğer nükleer atıkların denize ve SPNFZ yürürlük

sahasının herhangi bir yerine boĢaltılması yasaklanmıĢtır. Taraf devletler AntlaĢma

çerçevesinde; IAEA Kapsamlı Güvence Denetimleri AntlaĢması ve Ek Protokol‟ünü henüz

imzalamamıĢ devletlerin özel bölünebilir maddeleri ve ilgili ekipmanları elde etmelerinin

engellenmesi amacıyla ihracat kontrolü uygulamayı taahhüt etmiĢlerdir. AntlaĢma‟nın

hükümlerinin uygulandığına iliĢkin doğrulama ve gözetim taraf devletlerarasında yapılan

bilgi değiĢimleri ve IAEA güvence denetimleri vasıtasıyla gerçekleĢtirilmektedir. 305

2.6.4. Kore Yarımadası Ortak Deklarasyonu

Güney Kore ve Kuzey Kore‟nin yayımladığı Ortak Deklarasyon‟a göre, her iki taraf

nükleer silahlara sahip olmamayı, üretmemeyi, geliĢtirmemeyi taahhüt etmektedir.

Tarafların nükleer silah kullanmaları ve uranyum zenginleĢtirmeleri ve plütonyumun

yeniden iĢlenmesi faaliyetleri de bu bildirge ile yasaklanmaktadır. Ortak Deklarasyon Ocak

1992‟de imzalanmıĢ ve 19 ġubat 1992‟de yürürlüğe girmiĢtir.306

Ortak Deklarasyon; Kore Cumhuriyeti (Güney Kore) ve Kore Demokratik Halk

Cumhuriyeti‟nin (Kuzey Kore) nükleer silah üretmelerini, test etmelerini, sahip olmalarını

ve bu silahların depolamasını, konuĢlandırılmasını, kullanılmasını yasaklamakta, nükleer

enerjinin yalnızca barıĢçıl amaçlarla kullanılabileceğini belirtmekte ve nükleer enerji

üretimi maksatlı tesislerin, uranyumun yeniden iĢlenmesi ya da uranyum zenginleĢtirme

amacıyla kullanılamayacağını hüküm altına almaktadır. Ortak Deklarasyon‟a göre her iki

taraf da diğer tarafça belirlenen ve üzerinde mutabakat sağlanan bir alanda denetimler

gerçekleĢtirebilir.

304

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2012). South Pacific Nuclear-Free Zone (SPNFZ) Treaty of

Rarotonga. Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/south-pacific-

nuclear-free-zone-spnfz-treaty-rarotonga/ adresinden 5 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 305

Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. South Pacıfıc Nuclear Free Zone Treaty. Washington,

DC: FAS Online. Web: http://fas.org/nuke/control/spnfz/text/spnfz.htm adresinden 06 Nisan 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 306

Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies –CNS. (2013). Joınt declaratİon of South and

North Korea on the denuclearization of the Korean peninsula. Monterey, CA: James Martin Center Official

Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/aptkoreanuc.pdf adresinden 6 Nisan 2015 tarihinde

alınmıĢtır.

118

1992 yılında her iki tarafın katılımıyla Deklarasyon‟un uygulanma sürecinde bir doğrulama

mekanizması kurmak amacıyla “Ortak Nükleer Kontrol Komisyonu (Joint Nuclear Control

Commission - JNCC)” kurulmuĢtur. JNCC AntlaĢması‟nda nükleer tesisler ayrı ayrı

sayılmamıĢ ve katı bir denetim takvimi öngörülmemiĢtir. Güney Kore nükleer tesislerde

yılda 12–16 ve askeri üslerde yılda 40 kez özel denetim talep ederken, Kuzey Kore

AntlaĢma kapsamında ABD‟nin Güney Kore‟deki nükleer silahlarını geri çekmesini

sağlamak maksadıyla ABD askeri üslerini de denetlemek istemiĢtir. JNCC‟nin bütün

toplantılarında Kuzey Kore Yongbyon tesisinde yapılacak denetime karĢılık ABD üslerinin

denetime açılmasını talep etmiĢtir. Yapılan müzakereler neticesinde karĢılıklı denetim

rejimi üzerine uzlaĢamamıĢtır ve bu nedenle JNCC 1993‟ten beri faaliyet

yürütmemektedir.

2.6.5. Bangkok AntlaĢması (SEANWFZ)

Bangkok AntlaĢması‟nın (Southeast Asian Nuclear-Weapon-Free-Zone – SEANWFZ)

temelleri Kasım 1971‟de Güneydoğu Asya Uluslar Birliği - ASEAN üyesi beĢ devlet

(Endonezya, Filipinler, Malezya, Singapur ve Tayland) tarafından Kuala Lumpur‟da

yayımlanan BarıĢ, Özgürlük ve Tarafsızlık Bölgesine Dair ASEAN Deklarasyonu‟na

dayanmaktadır. Bangkok AntlaĢması; Güneydoğu Asya‟nın nükleer silahlardan

arındırılmasını amaçlamaktadır. Aralık 1995‟te imzaya açılan AntlaĢma 28 Mart 1997

yılında yürürlüğe girmiĢtir. ASEAN Yönetim Kurulu‟nun depoziter olduğu, süresiz

yürürlük öngörülen AntlaĢma‟nın 10 taraf devleti307

bulunmaktadır. AntlaĢma tarafı

devletlere karĢı nükleer silah tehdidinde bulunulmayacağı ve nükleer silah

kullanılmayacağı garantisi veren Protokol, Fransa ve ABD‟nin AntlaĢma‟nın kıta

sahanlıklarında da uygulanmasına itiraz etmeleri nedeniyle NPT‟ye göre nükleer devlet

(NWS) sayılan ülkelerce henüz imzalanmamıĢtır.

AntlaĢma ile nükleer silahların üretimi, geliĢtirilmesi, diğer yollardan tedarik edilmesi,

sahip olunması, transfer edilmesi, baĢkalarının nükleer silahlarına ev sahipliği yapılması,

307

Brunei Sultanlığı, Endonezya, Filipinler, Kamboçya, Laos, Malezya, Myanmar, Singapur, Tayland,

Vietnam Bangkok AntlaĢması‟na taraf durumdadır. Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2012).

Southeast asian nuclear-weapon-free-zone (SEANWFZ) treaty (Bangkok treaty). Washington, DC: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/south-pacific-nuclear-free-zone-spnfz-treaty-

rarotonga/ adresinden 5 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

119

radyoaktif maddelerin ya da diğer nükleer atıkların boĢaltılması yasaklanmıĢtır. Taraf

devletler AntlaĢma çerçevesinde; IAEA Kapsamlı Güvence Denetimleri AntlaĢması ve Ek

Protokol‟ünü henüz imzalamamıĢ devletlerin özel bölünebilir maddeleri ve ilgili

ekipmanları elde etmelerinin engellenmesi amacıyla ihracat kontrolü uygulamayı taahhüt

etmiĢlerdir. Bangkok AntlaĢması taraf devletlerin topraklarını ve kıta sahanlıklarını

kapsamaktadır.308

AntlaĢma‟nın hükümlerinin uygulandığına iliĢkin doğrulama taraf

devletler arasında yapılan bilgi değiĢimleri ve IAEA güvence denetimleri vasıtasıyla

gerçekleĢtirilmektedir. Denetim iĢlemleri de, SEANWFZ Komisyonu ile yürütülmektedir.

2.6.6. Moğolistan Deklarasyonu

1992 yılında Moğolistan Devlet BaĢkanı Punsalmaagin Ochirbat Moğolistan‟ın uluslararası

tanınırlığa sahip “nükleer silahlardan arındırılmıĢ devlet” statüsü almak için çalıĢacağını

bildirmiĢ ve süreci baĢlatmıĢtır. Eylül 1992‟de açıklanan Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ

Moğolistan Deklarasyonu, 3 ġubat 2000 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. Moğolistan

Deklarasyonu ile nükleer silahların üretimi, geliĢtirilmesi, diğer yollardan tedarik edilmesi,

sahip olunması, transfer edilmesi, baĢkalarının nükleer silahlarına ev sahipliği yapılması,

radyoaktif maddelerin ya da diğer nükleer atıkların boĢaltılması yasaklanmıĢtır.309

Deklarasyon Moğolistan‟ın egemenliği altındaki kara, deniz, toprak-altı, hava dâhil olmak

üzere bütün ülkeyi kapsamaktadır. Deklarasyon hükümlerine uyumun uluslararası

organizasyonlarla iĢbirliği içerisinde denetleneceği, iç hukuk açısından hükümetin mezkûr

hükümlere uyumu denetlemek için bilgi toplayabileceği, kara, hava ve deniz ve

demiryolunda Ģüpheli vasıtaların durdurabileceği ve anılanların yanı sıra kamuoyu

denetimi için gerekli yasal ve idari tedbirlerin alınacağı belirtilmiĢtir. Nükleer Silahlardan

ArındırılmıĢ Moğolistan Deklarasyonu‟na aykırı hareket edenlerin Moğolistan Ceza

Kanunu çerçevesinde ihlal fiilinden dolayı cezalandırılması ve insanlara ve çevreye verdiği

zararı tazmin etmesi öngörülmüĢtür.

308

Ġnternet: Federation of American Scientists – FAS. (2013). Treaty on the Southeast Asia Nuclear-

Weapon-Free Zone: Bangkok Treaty. Washington, DC: FAS Online. Web: http://www.fas.org/nuke/control/

seanwfz/text/asean.htm adresinde 7 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 309

Ġnternet: Agency for the Prohibition of Nuclear Weapons in Latin America and the Caribbean –

OPANAL. (2015). Mongolia's nuclear-weapon-free status. Mexico, DF: OPANAL Official Web-Site. Web:

http://www.opanal.org/NWFZ/Mongolia/mongolia_en.htm adresinden 07 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

120

2.6.7. Pelindaba AntlaĢması (ANWFZ)

1961‟de BM Genel Kurulu Afrika‟nın nükleer silahlardan arındırılması çağrısı yapan

Karar‟ı kabul etmesine müteakip Afrika Birliği Örgütü (OAU) 1964 yılında Afrika‟nın

Nükleer Silahlardan Arındırılması Bildirisini yayımlamıĢ ve bu karar BM Genel Kurulunca

tasdik edilmiĢtir. AntlaĢma taslağını oluĢturmak üzere Afrika Birliği ve BM Ortak

Uzmanlar Grubu kurulmuĢ ve ilk toplantılarını 1991 yılında Addis Ababa‟da (Etiyopya)

gerçekleĢtirilmiĢtir. 1995 yılına kadar muhtelif toplantılar düzenlenmiĢ ve nihayetinde

Johannesburg ve Pelindaba‟da yapılan görüĢmelerde taslak metin oluĢturulmuĢtur. Bahse

konu taslak metin Haziran 1995‟teki Afrika Devlet BaĢkanları Zirvesi‟nde ve Kasım

1995‟teki BM Genel Kurulu (A/C.1/50.L.23 sayılı Karar) ile onaylanmıĢtır. Pelindaba

AntlaĢması (African Nuclear-Wepon-Free-Zone Treaty –ANWFZ); Afrika Kıtası‟nda

bulunan 54 Afrika ülkesinden 47‟si ve Rusya hariç NPT'ye göre nükleer silah sahibi

sayılan ülkeler tarafından Kahire‟de imzalanmıĢtır.

Pelindaba AntlaĢması Nisan 1996 yılında imzalanmıĢ ve 15 Haziran 2009 tarihinde

yürürlüğe girmiĢtir.

AntlaĢma, Afrika kıtasının nükleer silahlardan arındırılmasını

amaçlamaktadır. AntlaĢmaya taraf devletler, nükleer silah ve nükleer patlayıcı maddeleri

üretmemeyi, sahip olmamayı, tedarik etmemeyi, geliĢtirmemeyi, üretim için yardım

almamayı ve depolamamayı taahhüt etmekte ve taraf devletlerin topraklarında nükleer

silah denemesi yapılmasını ve bu alanlara radyoaktif atık boĢaltılmasını yasaklamaktdır.

SözleĢme ülkeleri, barıĢçıl nükleer faaliyette bulunabilmek için mutlaka Uluslararası Atom

Enerjisi Ajansı‟nın (IAEA) Güvence Denetimleri AntlaĢması (Safeguards Agreements)

çerçevesinde yürütmekle yükümlenmektedir. Pelindaba AntlaĢması belirsiz süreli bir

AntlaĢma olup; 2015 itibariyle 39 ülke taraf durumdadır.310

Pelindaba AntlaĢması ile birlikte taraf devletler barıĢçıl nükleer faaliyetlerini yalnızca

IAEA gözetiminde yapabileceklerdir.311

AnlaĢma hükümlerine uyumu denetlemek

310 Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs - UNODA. (2015). African Nuclear Weapon

Free Zone Treaty (Treaty of Pelindaba). New York, NY: United Nations Official Website. Web:

http://disarmament.un.org/treaties/t/pelindaba/deposit/asc adresinden 07 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 311

Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA. (2013). Pelindaba text of the African Nuclear-

Weapon-Free Zone Treaty: reproduced from UN General Assembly document A/50/426. Vienna: IAEA

Official Website. Web: http://www.iaea.org/About/Policy/GC/GC40/Documents/pelindab.html adresinden

08 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

121

amacıyla Afrika Nükleer Enerji Komisyonu (AFCONE) kurulmuĢtur.312

Komisyon;

BaĢkan, BaĢkan Yardımcısı ve Yönetici Sekreterinden oluĢmaktadır. Komisyon yılda bir

kez olağan olarak toplanmaktadır. AFCONE; bilgi değiĢimi ve raporların düzenlenmesi,

karĢılıklı danıĢma faaliyetlerinin düzenlenmesi, Konferansların toplanması, barıĢçıl nükleer

faaliyetlerin IAEA güvence denetimleri standartlarına göre incelenmesi, Ģikâyet

süreçlerinin düzenlenmesi, nükleer teknolojinin barıĢçıl kullanımına yönelik bölge ve alt

bölgeler nezdinde iĢbirliği programlarının düzenlenmesi, uluslararası iĢbirliğinin

güçlendirilmesi gibi faaliyetler yürütmektedir.313

2.6.8. Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Asya AntlaĢması (CANWFZ)

Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Asya AntlaĢması (Central Asia Nuclear-Weapon-

Free-Zone - CANWFZ), Eylül 2006‟da Sovyet nükleer test sahası yakınındaki

Semipalatinsk‟te (Kazakistan) imzaya açılmıĢ ve 21 Mart 2009‟da yürürlüğe girmiĢtir

SözleĢme‟ye Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan taraf

durumdadır.

CANWFZ gereğince taraf devletler için nükleer silahlar veya nükleer patlayıcı

malzemeleri tedarik etmek, sahip olmak, geliĢtirmek, depolamak, nükleer deneme yapmak,

silah ya da patlayıcı üretimi maksadıyla AR-GE faaliyetlerinde bulunmak ya da bahse

konu faaliyetler için uluslararası yardım, destek, teĢvik almak yasaklanmıĢtır. Taraf

devletler anılanların yanı sıra nükleer denemelerle yasaklanması ile ilgili Nükleer

Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AntlaĢması‟na, CTBT ve CANWFZ yürürlüğe

girdikten 18 ay içerisinde IAEA Güvence Denetimleri AntlaĢması ve Ek Protokol‟e taraf

olmakla yükümlendirilmiĢlerdir. Taraf devletlerin, Nükleer Materyallerin Fiziksel

Korunması SözleĢmesi, IAEA rehberleri ve tavsiyeleri doğrultusunda, nükleer maddelerin

312

Ġnternet: African nuclear commission takes shape. (2012, 13 August). World Nuclear News-WNN. Web:

http://www.world-nuclear-news.org/NP-African_nuclear_commission_takes_shape-1308124.html adresinden

08 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 313

AFCONE ihlal gerekçesiyle taraf devletleri olağanüstü toplantıya davet edebilme yetkisine sahiptir. Ġhlal

gerekçesiyle toplanan devletler konuyu Afrika Birliğine ve gerektiği takdirde BMGK‟ya iletebilmektedirler.

Afrika Nükleer Enerji Komisyonu‟nun merkezine Güney Afrika ev sahipliği yapmaktadır. Ġnternet: Stottand,

N., Broodryk, A. (November, 2010). African commission on nuclear energy begins to take shape. ISS

Pretoria.

Pretoria, South Africa: ISS Africa Online. Web: http://www.issafrica.org/iss-today/african-commission-on-

nuclear-energy-begins-to-take-shape adresinden 08 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

122

ve tesislerin fiziksel korunması ile ilgili ulusal seviyelerini yüksek standartlarda tutmaları

zorunlu hale getirilmiĢtir.314

2.7. Uzayda Silahların Kontrolüne Yönelik AnlaĢmalar

2.7.1. DıĢ Uzay AntlaĢması

DıĢ Uzay AntlaĢması315

taraf devletlerin dünya yörüngesine, Ay‟a ya da diğer gök

cisimlerine nükleer silah taĢıyan hiçbir nesnenin gönderilemeyeceğini ve

konuĢlandırılamayacağını hüküm altına almıĢtır. DıĢ Uzay AntlaĢması, 1966 yılında BM

Genel Kurulu‟nca 2222 (XXI) sayılı Karar ile kabul edilmiĢ ve Ocak 1967‟de imzaya

açılmıĢtır. 10 Ekim 1967‟de yürürlüğe giren AntlaĢma‟nın 103 taraf ve 89 imzacı devleti

bulunmaktadır. AntlaĢma, uzay araĢtırmalarının bütün ülkelerin yararına uygun olacak

Ģekilde yürütülmesi gerektiğini düzenlemiĢ ve araĢtırma yapma yetkisi bütün devletlere

verilmiĢtir. Ayın ve diğer gök cisimlerinin yalnızca barıĢçıl amaçlarla kullanılabileceği

belirtilmiĢ, uzayın herhangi bir yerinde askeri üs, tesis ya da bunların müĢtemilatının

kurulamayacağı herhangi bir kitle imha silahı yerleĢtirilemeyeceği ve askeri manevra için

kullanılamayacağı taahhüt altına alınmıĢtır.316

DıĢ Uzay AntlaĢması hükümlerinin uygulanması, kamuoyu ve uluslararası bilim

çevrelerinin yanı sıra BM Genel Sekreteri tarafından takip edilmektedir. AntlaĢma

çerçevesinde Ay ve dıĢ uzaydaki tüm istasyonlar, ekipmanlar ve uzay araçları karĢılıklılık

çerçevesinde diğer ülke temsilcilerine açılmıĢtır. Ancak bu ziyaretler olağan

operasyonların yürütülmesini engellemeyecek Ģekilde olacağı taahhüt edilmiĢtir.

314

AntlaĢma‟da değiĢiklik ancak konsensüs ile mümkündür. AntlaĢma hükümlerinin uygulanmasını izlemek

amacıyla herhangi bir kontrol sistemi öngörülmemiĢtir. Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation

Studies –CNS. (2013). Central asian nuclear-weapon-free-zone (CANWFZ). Monterey, CA: Jmaes

MartinCneter Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/aptcanwz.pdf adresinden 9 Nisan

2015 tarihinde alınmıĢtır. 315

AntlaĢma‟nın tam adı, Ayın ve Diğer Gökcisimleri de Dâhil DıĢ Uzayın Ġncelenmesi ve Kullanılması ile

ilgili Devletlerin Faaliyetlerini Düzenleyen Prensiplere ĠliĢkin AntlaĢma‟dır. 316

Ġnternet: United Nations Office for Outer Space Affairs – UNOOSA. (2015). Space law: treaty on

principles governing the activities of states in the exploration and use of outer space including the moon and

other celestial bodies. Vienna: UNOOSA Official Website. Web:

http://www.unoosa.org/oosa/en/ourwork/spacelaw/treaties/introouterspacetreaty.html adresinden 11 Nisan

2015 tarihinde alınmıĢtır.

123

2.7.2. Ay AntlaĢması

Ay AntlaĢması,317

DıĢ Uzay AntlaĢmasını bütünleyici nitelik arz etmektedir. Ay ve Diğer

Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerin Yönetimi SözleĢmesiyle, Ay ve Diğer Gök Cisimlerinin

sivil amaçlarla kullanımı ve silahsızlandırılması amaçlanmaktadır. Aralık 1979‟da imzaya

açılan SözleĢme, 11 Temmuz 1984 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. SözleĢme‟ye 16 devlet

taraf durumda olup 11 devlet SözleĢme‟yi imzalamıĢ fakat henüz onaylamamıĢtır.318

Ay ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerin Yönetimi SözleĢmesi, 1979 Aralık ayında

Sovyetler Birliği‟nin giriĢimi ile imzalanmıĢtır. BM Genel Kurulu AntlaĢma‟ya iliĢkin

34/68 sayılı Kararı kabul etmiĢtir. Ay AntlaĢması Ay‟a yönelik düĢmanca faaliyetleri

yasaklamakta yalnızca barıĢçıl çalıĢmalara izin vermektedir. Ay‟ın Dünya‟ya yönelik

askeri saldırgan faaliyetler ya da bu yönde tehditler için bir vasıta olarak kullanımı da

yasaklanmıĢtır. AntlaĢma; Ay‟a kitle imha silahı ya da askeri üs konuĢlandırılmasını

yasaklamakta ve Ay‟da kitle imha silahı veya diğer tip bir silahın denenmesini önlemeyi

hedeflemektedir. Askeri malzeme ve personelin bilimsel yâda diğer barıĢçıl amaçlarla

Ay‟da bulunmasına izin verilmektedir.319

AntlaĢma uyarınca taraf devletler, Ay‟ın keĢfi ve kullanımı ile ilgili faaliyetleri hakkında

kamuoyunu, uluslararası bilim çevrelerini ve BM Genel Sekreterini bilgilendirmekle

yükümlüdürler.320

AntlaĢma, Ay‟ın ve onun doğal kaynaklarının insanlığın ortak mirası

olduğunu kabul etmektedir. Buna göre devletler Ay üzerinde egemenlik iddiasında

bulunamaz ve herhangi bir bölgesini iĢgal edemez ve doğal kaynaklarını kullanamazlar.

AntlaĢma‟yla, Ay yüzeyine veya toprak altına yerleĢtirilen yapıların bu alanlar için bir

sahiplik hakkı doğurmayacağı düzenlenmiĢtir.

317

AntlaĢma‟nın tam adı; Ay ve Diğer Gök Cisimlerindeki Faaliyetlerin Yönetimi SözleĢmesi‟dir. 318

Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs - UNODA. (2015). Agreement Governing the

Activities of States on the Moon and Other Celestial Bodies. New York, NY: United Nations Official

Website. Web: http://www.un.org/disarmament/HomePage/AdvisoryBoard/AdvisoryBoard.shtml adresinden

11 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 319

Ġnternet: United Nations Office for Outer Space Affairs – UNOOSA. (2013). Agreement governing the

activities of states on the moon and other celestial bodies. Vienna: UNOOSA Official Website. Web:

http://www.unoosa.org/oosa/SpaceLaw/moon.html adresinden 11 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 320

Bu bilgilendirme sürecinin her keĢif ve inceleme faaliyetinin zamanında, hedeflerin ve uçuĢ rotasının ve

keĢif süresinin ve bilimsel sonuçların da belirtildiği bir yapıda olması öngörülmüĢtür. 60 günden fazla süren

uzay keĢiflerinde, 30 gün aralıklarla bilimsel bilgi paylaĢımı yapılacağı hüküm altına alınmıĢtır.

124

Ay AntlaĢması hükümlerinin uygulanmasına yönelik her taraf devletin denetim yetkisi

vardır. Buna göre bütün Ay üzerindeki uzay araçlar, ekipmanlar, tesisler ve istasyonlar

diğer ülkelere açılmakta ve makul bir süre önce yapılan bildirime müteakip ziyaretlere izin

verilmektedir. AntlaĢma hükümlerinin uygulanmasına iliĢkin bir uzlaĢmazlık söz konusu

olursa durum devletlerarasında karĢılıklı olarak müzakere edileceği ve sonucun BM Genel

Sekreteri‟ne bildirileceği hüküm altına alınmıĢtır.

2.7.3. Uzaya Fırlatılan Nesnelerin Sicilinin Tutulmasına Dair SözleĢme

Bu SözleĢme; taraf ülkelerin dünya yörüngesine ya da uzaya gönderilen tüm nesnelerin

Uzay Ajansı vasıtasıyla kaydedilmesi ve sicilinin tutulmasını zorunlu kılmaktadır. Ocak

1975‟te imzaya açılan SözleĢme 15 Eylül 1976‟da yürürlüğe girmiĢtir. BM Genel

Kurulu‟nun 3235 (XXIX) sayılı Kararı ile onaylanan SözleĢme‟ye 62 devlet SözleĢmeye

taraf durumdadır.321

1962 – 1976 yılları arasında Dünya yörüngesine ya da Uzay‟a gönderilen fırlatılan

cisimlerin sicilleri, BM Genel Kurulu‟nun 1721B (XVI) sayılı Kararı çerçevesinde BM

Genel Sekreterliği‟nce tutulmaktaydı. SözleĢme‟nin yürürlüğe girdiği 1976 yılından

itibaren taraf devletlerin ve hükümetler arası organizasyonlardan alınan bilgiler

doğrultusunda yeni bir sicil tutulmaya baĢlanmıĢtır. SözleĢme Uzayın barıĢçıl amaçlarla

kullanımı ve uzay araĢtırmaları konusunda uluslararası iĢbirliğini geliĢtirme amaçları

taĢımaktadır.322

2.8. Nükleer Güvenlik ve Emniyet Ġle Ġlgili AnlaĢmalar

2.8.1. Nükleer Güvenlik SözleĢmesi

Nükleer Güvenlik SözleĢmesi; Eylül 1994‟te imzaya açılan ve 24 Ekim 1996 tarihinde

yürürlüğe giren süresiz nitelikli bir sözleĢmedir. SözleĢme; nükleer tesislerin güvenliği

321

Ġnternet: United Nations. (2015). Convention on registration of objects launched into outer space. New

York, NY: United Nations Official Website. Web: https://treaties.un.org/pages/ViewDetailsIII.aspx?src=

TREATY&mtdsg_no=XXIV1&chapter=24&Temp=mtdsg3&lang=en adresinden 11 Nisan 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 322

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI (2008). Convention on the Registration of Objects Launched in

Outer Space (Launch Registration Convention). Washington: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-

and-regimes/convention-on-the-registration-of-objects-launched-in-outer-space/ adresinden 12 Nisan 2015

tarihinde alınmıĢtır.

125

amacıyla düzenleyici bir çerçeve oluĢturulması ve taraf devletlerce nükleer güç santrallerin

bu düzenlemeler kapsamında iĢletilmesi hususunda özendirici bazı hükümler içermektedir.

SözleĢme; 1992–1994 yılları arasında yapılan bir dizi uzman toplantılarında müzakere

edilen INFCIRC/449‟dan uyarlanmıĢtır. 2015 yılı itibariyle 78 devlet sözleĢmeye taraf

durumdayken, 65 devlet imzacı durumdadır.323

SözleĢme ile taraf devletler, SözleĢme hükümlerini yerine getirmek için yasal, düzenleyici,

idari ve diğer gerekli tedbirleri almak ve SözleĢme‟nin yürürlüğe girmesine müteakip

mevcut nükleer tesislerinin güvenliğini gözden geçirmekle yükümlenmektedirler.

SözleĢme, taraf devletlerce iĢletilen nükleer tesislerin güvenliğinin sağlanması amacıyla

yasal ve düzenleyici bir otorite kurulmasını zorunlu hale getirmiĢtir. Kurulacak yapının

gerekli yetkilere ve yeterli mali ve finansal kaynağa sahip olması ve nitelikli insan

kaynağıyla desteklenmesi gerektiği hüküm altına alınmıĢtır.324

SözleĢme‟de, nükleer tesisin

inĢa ve hizmete alınma aĢamaları öncesi kapsamlı ve sistematik güvenlik değerlendirmeleri

yapılacağı taraf ülkelerce garanti edilmekte ve bu garanti tesislerin fiziksel durumlarının ve

tesis uygulamalarının SözleĢme hükümlerine uygunluğunun denetlenmesi sürecinin de

IAEA vasıtasıyla yürütüleceği hüküm altına alınmıĢtır. Taraf devletler, tesislerden salınan

radyasyon miktarlarının bireyler için belirlenen ulusal doz limitlerini aĢmayacak Ģekilde

olması için gerekli tedbirleri almakla yükümlendirilmiĢlerdir.325

SözleĢme‟de doğrulama

hükümleri bulunmamaktadır.

2.8.2. Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi (CPPNM)

Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi (Convention on the Physical

Protection of Nuclear Material - CPPNM), Mart 1980‟de imzaya açılmıĢ ve 8 ġubat 1987

tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.326

2015 itibariye 153 ülkenin taraf olduğu ve 44 devletin

323

Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA. (2015, April). Convention on Nuclear Safety:

Contracting Parties. Vienna: IAEA Official Website. Web: http://www.iaea.org/Publications/Documents/

Conventions/nuclearsafety_status.pdf adresinden 12 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 324

Ġnternet: Nuclear Threat Inıtiative – NTI. (2015). Treaties & regimes: convention on nuclear safety.

Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/convention-nuclear-safety/

adresinden 13 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 325

SözleĢme‟nin yalnızca sivil nükleer güç santrallerine uygulanması öngörülmüĢ ve kapsamı daraltılmıĢtır.

Hindistan SözleĢme‟nin hem sivil hem de askeri tesislere uygulanması gerektiğine dair bir deklarasyon

yayımlamıĢtır. Ukrayna, 1986 yılında gerçekleĢen Çernobil Nükleer Santrali‟nin 4 üncü ünitesinin patlaması

sonrası bölgeyi çevreleyen br yapı oluĢturmuĢ ve bu yapı nedeniyle SözleĢme‟nin muhafaza altına alınan

yerlere (sığınak) uygulanmaması gerektiğine dair SözleĢme‟ye çekince koymuĢtur. 326

Arjantin, Fransa, Belarus, Çin, Küba, Kıbrıs, Guatemala, Endonezya, Ġsrail, Pakistan, Peru, Kore

Cumhuriyeti (Güney Kore), Romanya, Rusya, Güney Afrika, Ġspanya ve Türkiye SözleĢme hükümlerinin

126

imzacı olduğu SözleĢme için süresiz bir yürürlük öngörülmüĢtür.327

Söz konusu SözleĢme;

barıĢçıl amaçlarla kullanılan nükleer materyallerin fiziksel korumasına odaklanan bağlayıcı

bir uluslararası metin olarak karĢımıza çıkmaktadır. CPPNM‟in 2‟nci maddesine göre

SözleĢme “barıĢçıl amaçlarla kullanılan sivil nükleer materyallerin uluslararası nakliyesi”

esnasında uygulanacaktır. Bu anlamda SözleĢme, askeri amaçlı nükleer materyallerin

taĢınmasında ya da uluslararası nakliye kapsamına girmeyen intikaller için

uygulanmamaktadır. Uluslararası taĢımacılık kapsamına girmeyen nakliyeler, nükleer

materyallerin fiziksel korunmasına iliĢkin bir dizi tavsiyeyi içeren IAEA Bilgi

Genelgesi/225/Rev.4 (INFCIRC/225/Rev.4) kapsamında değerlendirilmektedir. 328

SözleĢme‟nin oluĢturulma aĢamasındaki müzakerelerde, devletlerin duruĢları

Konvansiyon‟un kapsamının sınırlı kalması sonucunu doğurmuĢtur. Öyle ki devletler

nükleer materyallerin fiziksel korunması faaliyetini ulusal sorumluluk kapsamında

değerlendirmiĢler ve bu sorumluluğun uluslararası bağlayıcılığı olan standartlara tabi

olmasından kaçınmıĢlardır. Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması SözleĢmesi, nükleer

materyallerin amacı dıĢında kullanımı ya da kötüye kullanımı sonrası halkın zarar görmesi

eylemlerini de içeren bazı faaliyetleri ceza yasalarında bu durumun suç olarak

tanımlanması ve bu kapsamda iĢlenen suçlarda uluslararası iadenin sağlanmasını hüküm

altına almıĢtır. CPPNM‟ taraf devletler anılan suçların iĢlenmesini, suçluların iadesine

iliĢkin antlaĢmalarda yer alan iade gerekçelerine eklemekle yükümlüdürler.329

2.8.3. Ortak SözleĢme (Radyoaktif Atık Ġdaresi ve TüketilmiĢ Yakıt Ġdaresi

SözleĢmesi)

TüketilmiĢ Yakıtlar ve Radyoaktif Atıkların Yönetim Güvenliğine Dair Ortak SözleĢme; 1-

5 Eylül 1997‟de IAEA bünyesinde gerçekleĢtirilen Diplomatik Konferans‟ta görüĢülmüĢ,

uygulanması ile ilgili anlaĢmazlıkların hakem kararıyla çözümü ve çözülemeyen durumların Uluslararası

Adalet Divanı‟na götürülmesini içeren ve 17nci maddenin ikinci paragrafında yer alan hükümle bağlı

olmadıklarına yönelik SözleĢme‟ye çekince koymuĢlardır. 327

Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA. (2015, January). Convention on the physical

protection of nuclear material: contracting states. Vienna: IAEA Official Website. Web:

https://www.iaea.org/Publications/Documents/Conventions/cppnm_status.pdf adresinden 13 Nisan 2015

tarihinde alınmıĢtır. 328

Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA. (2015). Convention on physical protection of

nuclear material (CPPNM) and amendment thereto. Vienna: IAEA Official Website. Web: http://www-

ns.iaea.org/conventions/physical-protection.asp?s=6&l=42 adresinden 13 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 329

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015). Convention on the physical protection of nuclear

material (CPPNM). Washington: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/convention-

physical-protection-nuclear-material-cppnm/ adresinden 13 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

127

29 Eylül 1997‟de imzaya açılmıĢ, 18 Haziran 2001 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir. 2015

itibariyle 70 devlet SözleĢme‟ye taraf olup 42 devlet imzacı durumdadır.330

SözleĢme;

radyolojik materyallerin tehlikeli etkilerini azaltmak ve etkin bir nükleer güvenlik kültürü

oluĢturmak amacıyla en iyi uygulamaları geliĢtirmeyi amaçlayan ilk uluslararası doküman

olarak kabul edilmektedir.

Ortak SözleĢme, tüketilmiĢ yakıt ve radyoaktif atık yönetimi ile ilgili “sivil uygulamaları”

kapsamaktadır. Askeri nitelikli tüketilmiĢ yakıt ve radyoaktif atıkların münhasıran sivil

programlarda kullanılmak üzere sürekli taĢınması durumlarında da SözleĢme

uygulanacaktır. Ortak SözleĢme, taraf devletlere ait mevcut ya da planlanan tüketilmiĢ

yakıt ve radyoaktif atık yönetimi tesislerinde çevresel etkilerin ve güvenlik

gereksinimlerinin gözden geçirilmesi çağrısı yapmaktadır. Bunların yanı sıra SözleĢme,

radyoaktif atıkların ve tüketilmiĢ yakıtların sınır aĢan nakliyeleri için kurallar ve koĢullar

belirlemektedir. Ortak SözleĢme, radyoaktif atık ve tüketilmiĢ yakıtların yönetimi ile ilgili

düzenleyici bir yapı, idari ve teknik kapasite oluĢturulmasını hüküm altına almıĢtır. 331

Ortak SözleĢme‟nin Aralık 2001‟de yapılan Hazırlık Toplantısı‟nda taraf devletler, gözden

geçirme konferanslarının 3 yılda bir yapılması ve ilk toplantının Kasım 2003‟te yapılması

hususunda uzlaĢmıĢlardır.332

Taraf devletlerin gözden geçirme toplantılarında

değerlendirilmek üzere sunacakları ulusal raporlarında; kullanılmayan ıĢın kaynaklarının

yönetimi, imhaları ertelenmiĢ tüketilmiĢ yakıtlar ve radyoaktif atıklara iliĢkin bilgiler, uzun

dönemli atık depolamaları için uygulanacak güvenlik tedbirleri, farklı tipteki atıkların

imhası ya da depolanmasında uluslararası iĢbirliğine yönelik atılacak adımlar ve yaĢanan

nükleer kazalardan çıkarılan dersler gibi konuların yer alması gerekmektedir.

330

Ortak SözleĢme‟nin 40ıncı maddesine göre 25‟inci onay ve kabul belgesinin IAEA‟ya verilmesine

müteakip 90 gün içerisinde yürürlüğe girmiĢtir. Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA.

(2015). Joint convention on the safety of spent fuel management and on the safety of radioactive waste

management. Vienna: IAEA Official Website. Web: https://www.iaea.org/Publications/Documents/

Conventions/jointconv_status.pdf adresinden 13 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 331

SözleĢmenin Ġngilizce metni için bk. Ġnternet: International Atomic Energy Agency- IAEA. (2015).

International Conventions and Legal Agreements: Joint Convention on the Safety of Spent Fuel Management

and on the Safety of Radioactive Waste Management. Vienna: IAEA Official Website.

https://www.iaea.org/sites/default/files/publications/documents/infcircs/1997/infcirc0546.pdf adresinden 14

Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 332

Sırasıyla Kasım 2003, Mayıs 2006, Mayıs 2009, Mayıs 2012 ve Mayıs 2015‟te 5 adet gözden geçirme

toplantısı gerçekleĢtirilmiĢtir. Yapılan gözden geçirme toplantılarında taraf devletlerin birçok yer üstü imha

tesisi ve atık imha tesislerine iliĢkin geniĢ bir bilgi birikimi olmasına rağmen tüketilmiĢ yakıtlar ve yüksek

seviyeli radyoaktif atıklara iliĢkin jeolojik (yeraltı) tesisi eksikliği bulunduğu belirtilmiĢtir.

128

2.9. Taslak Durumdaki Nükleer Silahsızlanma ÇalıĢmaları

2.9.1. Bölünebilir Materyaller (Üretiminin Yasaklanması) AntlaĢması – FM(C)T

1953 yılında Eishenhower‟in “BarıĢ Ġçin Atom” konuĢmasında, bölünebilir (fisil)

materyalleri kontrol edecek Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı‟nın kurulması önerilmiĢtir.

1960‟lar boyunca bölünebilir maddelerin askeri amaçlı olarak kullanımının yasaklanması

giriĢimleri, yayılmanın önlenmesi ve silahların kontrolü çabalarıyla bir arada

yürütülmüĢtür. ABD, 1964 yılındaki Sekiz Ulus Silahsızlanma Komitesi toplantısında

bölünebilir materyallerin nükleer silah üretimi için kullanımının yasaklanmasını gündeme

getirmiĢtir. 1978‟deki BM Genel Kurulu Nihai Dokümanı‟nda nükleer silahsızlanma için

fisil materyallerin üretiminin durdurulması çağrısı yapılmıĢtır.

1993 yılındaki BM Genel Kurulu toplantısında ABD BaĢkanı Bill Clinton bölünebilir

materyallerin üretimini yasaklayacak çok taraflı bir antlaĢma yapılması çağrısı yapmıĢ ve

akabinde BM Genel Kurulu 16 Aralık 1993‟te nükleer silah ya da nükleer patlayıcı elde

etmek için fisil materyal üretimini yasaklayan 48/75 L sayılı Kararı kabul etmiĢtir. Karar;

fisil maddelerin nükleer silah ve patlayıcı madde üretiminde kullanılmasının önlenmesi

amacıyla adil, çok taraflı ve etkin doğrulama önlemleri bulunan bir uluslararası antlaĢma

yapılması çağrısı yapmıĢtır. Bunun üzerine Silahsızlanma Konferansı‟nda çalıĢmalar

yürütülmeye baĢlanmıĢtır. Konferans‟ta bir Ad Hoc Grup (Shanon Mandate –CD/1299)

kurulmuĢ ve müzakereler bu zeminde yürütülmeye baĢlanmıĢtır.333

1995 yılındaki NPT Gözden Geçirme Konferansı‟nda fisil materyallerle ilgili Ad Hoc

Komite‟nin bir an önce taslak hazırlıklarına giriĢmesi ve hızlı bir Ģekilde sonuca ulaĢılması

kararı alınmıĢ, fakat 1999 yılına kadar çalıĢma programı hazırlayamayan komite bir daha

toplanamamıĢtır. 2000 yılındaki NPT Gözden Geçirme Konferansı‟nda silahsızlanma için

belirlenen 13 pratik adımdan bir tanesi de (Üçüncü pratik adım.) fisil materyallerin

üretimin yasaklanması konusunda uluslararası bir antlaĢma yapılması çağrısıdır. Yapılan

çağrılara rağmen mevcut stokların durumu ve doğrulama tedbirleri olmak üzere iki konu

taslak oluĢumunu engellemektedir.

333

Ġnternet: Reif, K., Foley M, (2013). Fact sheet on the fissile material cutoff treaty (FMCT). Arms Control

Center. Updated by Usha Sahay. Washington, DC: The Center for Amrs Control and Non Proliferation

Online. Web: http://armscontrolcenter.org/fact-sheet-on-the-fissile-material-cutoff-treaty-fmct/ adresinden 15

Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

129

2009 yılında BM Genel Kurulu, “Nükleer Silah ya da Nükleer Patlayıcı Madde için Fisil

Maddelerin Üretiminin Yasaklanmasına ĠliĢkin AntlaĢma” baĢlıklı A/RES/65/65 sayılı

Kararı kabul etmiĢtir. Aynı yıl düzenlenen Bölünebilir Materyallere ĠliĢkin Uluslararası

Panel‟de334

(IPFM) tartıĢılan taslak metine göre bütün sivil ve askeri reaktörlerde

kullanılan bölünebilir materyallerin IAEA‟ya bildirilmesi öngörülmüĢtür. Taslak metinde,

taraf devletlerin askeri ihtiyaçlarını aĢan fisil materyallerin bildiriminin yapılması ve IAEA

denetimine tabi tutulması öngörülmüĢtür. Ayrıca taslak AntlaĢma‟da Bölünebilir

Materyaller (Üretiminin Yasaklanması - FMCTO) Örgütü kurulması öngörülmüĢtür.

Panel‟de görüĢülen taslak metinde herhangi bir spesifik doğrulama tedbiri öngörülmezken,

IAEA‟nın gerekli denetimleri yapması öngörülmüĢtür.

NPT çerçevesinde nükleer silahı olmayan devletler (NNWS) zaten fisil materyallerin

üretilmemesi taahhüdünde bulunmuĢlardır, buradaki yasaklama nükleer silah sahibi sayılan

(NWS) ABD, Rusya, Fransa, Çin ve Ġngiltere ve NWS sayılmayan ancak nükleer silah

sahibi Pakistan, Hindistan, Ġsrail ve Kuzey Kore‟nin bölünebilir materyalleri ile ilgilidir. 30

Mayıs 2011‟de Berlin‟de toplanan 10 üyeli335

Yayılmanın Önlenmesi ve Silahsızlanma

GiriĢimi (NPDI) 2010 NPT Gözden Geçirme Konferansı‟nın Faaliyet Planı‟nı yürürlüğe

geçirebilmek için somut tekliflerde bulunmuĢtur. Bu önerilerden belki de en göze çarpanı,

bölünebilir maddeleri yasaklayan bir antlaĢmanın oluĢturulmasına iliĢkin görüĢmelerin

Silahsızlanma Konferansı dıĢında bir zeminde yürütülmesi için BM Genel Kuruluna çağrı

yapılmasıdır. 2012 yılında düzenlenen Silahsızlanma Konferansı‟nda AntlaĢma‟nın olası

kapsamı konusunda ihtilaflar gözlemlenmiĢtir. ABD, yalnızca geleceğe yönelik üretimleri

yasaklaması gerektiğini savunurken; Ġran, Suriye ve Ġsviçre mevcut stokları da kapsaması

gerektiği tezini ileri sürmüĢlerdir.336

Yapılacak bu antlaĢma çerçevesinde, fisil (bölünebilir) maddelerin üretiminin

yasaklanması amaçlanmaktadır. Bölünebilir maddelerin üretimin yasaklanması ile ilgili

Silahsızlanma Konferansı‟nda (CD) uzun yıllardan beri çalıĢmalar yürütülmekte; ancak

kapsam konusunda uzlaĢılamaması nedeniyle resmi müzakerelere baĢlanamamaktadır.

334

IPFM, 2006 yılında kurulmuĢtur. 335

Almanya, Avustralya, BirleĢik Arap Emirlikleri, Hollanda, Japonya, Kanada, Meksika, Polonya, ġili ve

Türkiye. 336

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2015). Treaties&Regimes: Proposed Fissile Material (Cut-off) Treaty

(FMCT). Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/proposed-fissile-

material-cut-off-reaty/ adresinden 16 Nisant 2015 tarihinde alınmıĢtır.

130

2015 yılına kadar ABD (2006), Greenpeace (2004), IAEA (Thomas Shea -2002) ve IPFM

(2009) tarafından birkaç AntlaĢma taslağı sunulmuĢ ancak kabul görmemiĢtir.

2.9.2. Negatif Güvenlik Teminatları AntlaĢması

Taslak durumdaki Negatif Güvenlik Teminatları AntlaĢması ile yasal nükleer silah sahibi

beĢ ülke (ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Ġngiltere) tarafından nükleer silah sahibi olmayan

ülkelere yönelik olarak bu silahlarla saldırılmayacağı ya da kullanımı yönünde tehditte

bulunulmayacağı garantileri verilmektedir.337

Negatif Güvenlik Teminatları konusu

Silahsızlanma Konferansı‟nın sürekli gündeminde yer alan konuların baĢında gelmektedir.

Yasal bağlayıcılığı bulunan negatif güvenlik teminatları ilk olarak 1967 yılında Latin

Amerika ve Karayiplerde nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge statüsü oluĢturan

Tlatelolco AntlaĢması ile verilmiĢtir. Nükleer silah sahibi devletlerin bu AntlaĢmaya taraf

ülkelere karĢı nükleer silah kullanmayacakları ya da tehditte bulunmayacakları hüküm

altına alınmıĢtır. Bugün için nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge statüsü içerisinde 116

ülke olmasına rağmen nükleer silah sahibi devletler bu statüleri oluĢturan antlaĢmaların

bazılarını henüz onaylamamıĢlardır.338

Silahsızlanma Konferansı, 1980‟li yıllarda negatif

güvenlik teminatları konusuna ağırlık vermeye baĢlamıĢtır. 1983–94 yılları arasında

Konferans bünyesinde bir Ad Hoc Komite oluĢturulmuĢ ve negatif güvenlik teminatları

konusu bu platformda görüĢülmeye baĢlanmıĢtır. Dört yıllık bir boĢluk sonrasında 1998

yılında Komite tekrar toplanmıĢ fakat bir ilerleme sağlanamamıĢtır. 1999 sonrasında

Komite çalıĢmaları derdest kalmıĢtır. 10 yıllık boĢluğa müteakip 2009 yılında ayrıntılı

görüĢmeler yapmak amacıyla bir çalıĢma grubu kurulmuĢtur.339

Bugüne kadar NPT çerçevesinde nükleer silah sahibi devletlerce (NWS) nükleer silah

sahibi olmayan devletlere yönelik olarak birçok negatif güvenlik teminatı (Negative

Security Assurrances -NSAs) verilmiĢtir. Ancak bu teminatlar yasal yönden bağlayıcı

337

Pozitif Güvenlik Teminatları ise nükleer devletlerin, (NWS) nükleer silah sahibi sayılmayan devletlerin

(NNWS) bir nükleer saldırıya uğraması durumunda BM ġartı‟na uygun onlara yardım etmesidir. Bunn, G.,

Timerbaev, R. M. (Fall, 1993). Security assurances to non-nuclear-weapon states. The Nonproliferation

Review, 1(1), 11-21. 338

Örneğin ABD Tlatelolco hariç olmak üzere diğer NWFZ antlaĢmalarının negatif güvenlik teminatı

sağlayan protokollerini onaylamamıĢtır. 339

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative - NTI. (2015). Proposed Internationally Legally-Binding Negative

Security Assurances (NSAs).Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-

regimes/proposed-internationally-legally-binding-negative-security-assurances/ adresinden 19 Nisant 2015

tarihinde alınmıĢtır.

131

olmamaları ve kapsamlarının sınırlı olması gibi olumsuzluklar nedeniyle gerçek bir

güvence sağlamaktan yoksundurlar. Bu nedenle nükleer silah sahibi olmayan devletler ve

özellikle Bağlantısızlar Hareketi,340

mevcut nükleer rejimin kendi güvenliklerini zafiyete

uğrattığı, savunma kabiliyetlerini zayıflattığı ve bu yüzden negatif teminatların mutlaka

hukuki bir zemine oturtulması gerektiğini öne sürmektedirler.

Mezkûr faaliyetler sürdürülürken negatif güvenlik teminatları konusu NPT bağlamında da

görüĢülmeye devam etmiĢtir. Nükleer Silah Sahibi Devletler (NWS), 1995 yılındaki NPT

Gözden Geçirme ve Süre Uzatımı Konferansı‟nda nükleer silah sahibi olmayan devletlere

yönelik bu silahları kullanmamaya yönelik bir deklarasyon yayımlamıĢlardır. Çin dıĢındaki

diğer NWS ülkeleri Ģartlı olarak bu teminatları vermiĢlerdir. Örneğin ABD kendi

topraklarına ya da müttefiklerine yönelik olarak nükleer silah sahibi olmayan ülkelerden

bir tehdit gelmesi durumunda bu silahlara baĢvurabileceğine iliĢkin hakkını saklı

tutmuĢtur. 2010 yılındaki NPT Gözden Geçirme Konferansı Nihai Dokümanında da

negatif güvenlik teminatları ile ilgili uluslararası yasal çerçevenin oluĢturulması çağrısı

yapılmıĢtır. BMGK‟nın NWS devletlerinin 2005 NPT Konferansı‟nda deklare ettikleri

kullanmama taahhütlerine atıfta bulunan 1887 sayılı ve 1995 yılında alınan 984 sayılı

Kararları ile BM Genel Kurulu‟nca alınan kararlara rağmen negatif güvenlik teminatlarının

yasal bağlayıcılığı bulunan uluslararası bir antlaĢma bünyesinde toplanması halen mümkün

olamamıĢtır.

2.9.3. Nükleer Silahlar SözleĢmesi (NWC)

Soğuk SavaĢ boyunca nükleer silah tehdidinin ortadan kaldırılmasına yönelik sayısız

giriĢim ortaya çıkmıĢtır. Bunlar arasında en çok bilinenler; Baruch Planı (1946), 1986‟da

gerçekleĢen Reykjavik Zirvesi (Gorbaçov - Reagan) ve Rajiv Gandi tarafından BM Genel

Kurulu‟na sunulan faaliyet planıdır. Bahse konu hiçbir giriĢimden nükleer silahların

imhasına iliĢkin verimli bir sonuç alınamamıĢtır. Soğuk SavaĢın bitimine müteakip konu

340

Bağlantısızlar Hareketi, kendilerini hiçbir güç bloğuna dahil olarak kabul etmeyen 100 üzerinde ülkenin

bir araya gelerek oluĢturdukları bir uluslararası oluĢumdur. Blok; Yugoslavya devlet baĢkanı Josip Broz Tito,

Hindistan'ın BaĢbakanı Jawaharlal Nehru, Mısır'ın CumhurbaĢkanı Cemal Abdül Nasır, Gana'nın ilk devlet

baĢkanı Kwame Nkrumah ve Endonezya'nın ilk CumhurbaĢkanı Sukarno tarafıdan 1961 yılında Belgrad'da

kurulmuĢtur. Üye ülkeler dünya nüfusunun %55'ini, BM üyelerinin 2/3'ünü oluĢturmaktadır. 2015 yılı

itibariyle hareketin 120 üye ve 17 gözlemci ülkesi bulunmaktadır. Ġnternet: James Martin Center –CNS.

(2015). 16th summit of heads of state or government of the non-aligned movement: annex II. member

countries of the non–aligned movement (120). Monterey, CA: NAM Official Documents. Web:

http://cns.miis.edu/nam/documents/Official_Document/16thSummitFinalDocument(NAM2012-Doc.1Rev.2).

pdf adresinden 18 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

132

BM Genel Kurulu‟nca daha ciddi Ģekilde ele alınmaya baĢlanmıĢtır. 1994 yılında BM

Genel Kurulu 49/45K sayılı Kararı kabul etmiĢ ve Uluslararası Adalet Divanı‟ndan (IJC)

nükleer silah kullanımının uluslararası hukuk açısından incelenmesi talep edilmiĢtir. 1996

yılında IJC tüm yönleriyle nükleer silahsızlanma müzakerelerin yürütülmesi ve bir sonuca

ulaĢtırılmasının yasal bir zorunluluk olduğunu bildirmiĢtir. Bu görüĢ üzerine BM Genel

Kurulu A/RES/51/45M sayılı Kararı kabul etmiĢtir.341

1997 yılında bilim adamı, hukukçu, fizikçi, eski diplomat, silahsızlanma uzmanı ve

aktivistlerden oluĢan bir grup Nükleer Silahlar SözleĢmesi taslağı hazırlamıĢtır. Bu taslak

Kosta Rika tarafından BM Genel Kurulu‟na sunulmuĢtur. Kimyasal Silahlar SözleĢmesi,

Biyolojik Silahlar SözleĢmesi ve Anti Personel Kara Mayınları SözleĢmesi model alınarak

güncellenmiĢ taslak metin 2007 yılında Malezya ve Kosta Rika tarafından yeniden

sunulmuĢtur. SözleĢme yürürlüğe girdiğinde mevcut NPT ve CTBT gibi sözleĢmelere

yardımcı olacağı düĢünülmektedir.

2007 yılında güncellenmiĢ taslak NWC‟ye göre nükleer silahların geliĢtirilmesi, üretimi,

stoklanması, transferi ve bu silahların kullanımı ya da bu yönde tehditte bulunulması

yasaklanacaktır. Bahse konu silahlara sahip olan devletler bu silahlara iliĢkin stoklarını

imha etmekle yükümleneceklerdir. Bu iĢlem beĢ aĢamada yürütülecektir. Ġlk aĢamada

nükleer silahlar alarm durumundan çıkarılması, ikinci aĢamada konuĢlandırılmıĢ nükleer

silahlar yerlerinden sökülmesi, üçüncü aĢamada nükleer baĢlıklar fırlatma vasıtalarından

ayrılması, dördüncü aĢamada bütün silahların imhası ve son aĢamada ise fisil maddelerin

uluslararası denetim altına alınması öngörülmektedir. SözleĢme, hak ve yükümlülükler

açısından yalnızca devletleri değil devlet dıĢı organizasyonları ve hatta bireyleri de

kapsayan bir yapıdadır. SözleĢme hükümlerinin uygulanması konusunda yaĢanacak

ihtilaflar devletlerin karĢılıklı rızası durumunda IJC tarafından çözümlenmeye

çalıĢılacaktır. Gerektiği takdirde ihtilaflar ve ihlal durumları BM Genel Kurulu‟na ve

BMGK‟ya bildirilecektir.342

SözleĢmeye uyumun denetlenmesi amacıyla Nükleer

Silahların Yasaklanması Ajansı‟nın kurulması planlanmıĢtır.

BM Genel Kurulu genel ve tam nükleer silahsızlanmayı desteklediğini beyan eden

A/62/650 (2008), A/RES/64/53 (2009), A/RES/65/56(2010), A/RES/64/57 (2009),

341

Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies –CNS. (2012). Proposed nuclear weapons

convention (NWC). Monterey, CA: James Martin Cneter Official Documents. Web:

http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/nwc.pdfadresinden 19 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 342

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative - NTI. (2015). Proposed nuclear weapons convention (NWC).

Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/proposed-nuclear-weapons-

convention-nwc/ adresinden 19 Nisant 2015 tarihinde alınmıĢtır.

133

A/RES/65/59 (2010) sayılı Kararları kabul etniĢtir. 2009 yılında BirleĢmiĢ Milletler

Güvenlik Konseyi (BMGK/UNSC) 1887 sayılı Kararı kabul etmiĢtir. Kararda nükleer silah

indirimleri ve silahsızlanma konusunda iyi niyetli müzakerelerin sürdürülmesi ve katı ve

etkin uluslararası kontrole tabi genel ve tam silahsızlanmayı amaçlayan bir antlaĢma

yapılması çağrısı yapılmıĢtır. 2010 yılında yapılan NPT Gözden Geçirme Konferansı‟nda

kabul edilen Nihai Belge Nükleer Silahlar SözleĢmesi‟ne yönelik müzakerelerin

baĢlatılması çağrısı yapmıĢtır. Bu çağrı NPT Gözden Geçirme Konferanslarında ilk kez

nihai metne giren çağrıdır.

ICAN343

tarafından 2012 yılında hazırlanan bir çalıĢmaya göre; aralarında Çin, Hindistan,

Pakistan, Kuzey Kore gibi nükleer silahı bulunan dört devletinde dâhil olduğu 146 devlet

nükleer silahsızlanma antlaĢmasına gidecek müzakerelerin yürütülmesi konusunda

gönüllülüklerini bildirmiĢlerdir. “Nükleer Silahların Ġmhası Günü” olarak belirlenen 2

Haziran 2012‟de küresel çapta bir gösteri düzenlenmiĢ ve nükleer silahların yasaklanması

için müzakerelerin bir an önce baĢlatılması çağrısı yapılmıĢtır.344

3. ĠHRACAT KONTROL REJĠMLERĠ

3.1. Nükleer Tedarikçiler Grubu (NSG)

Nükleer Tedarikçiler Grubu (The Nuclear Suppliers Group- NSG) 1974 yılında Hindistan

tarafından gerçekleĢtirilen nükleer denemenin ardından kurulmuĢtur. Hindistan‟ın önemi

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması (NPT) kapsamında nükleer silah

sahibi olmayan devletlerden sayılmasından kaynaklanmaktadır. Yapılan nükleer deneme

barıĢçıl amaçla yapılan teknoloji transferinin kötüye kullanılabileceğini göstermiĢtir. 1978

yılında NSG Rehberi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) dokümanı

(INFCIRC/254) olarak yayımlanmıĢtır. Bu doküman barıĢçıl amaçlarla yapılan teknoloji

343

ICAN (International Campaign to Abolish Nuclear Weapons – Nükleer Silahların Tamamen Ortadan

Kaldırılması Ġçin Kampanya) 60‟dan fazla ülkede 200‟ün üzerinde organizasyonla birlikte nükleer silahların

bütün ülkeler için yasaklanmasını öngören bir anlaĢmanın derhal imzalanması hedeflemektedir. ICAN

çalıĢmalarına ilk olarak 2007 yılında baĢlamıĢtır. ICAN‟ın kurulma gerekçesi; NPT (Nükleer Silahların

Yayılmasının Önlenmesi AnlaĢması)‟nın 2005 yılında gerçekleĢen Gözden Geçirme Konferansı‟nın

nükleersiz bir dünya hedefine ulaĢma yönünde adım atma konusunda baĢarısız olması olarak

gösterilmektedir. Ġnternet: International Campaign to Abolish Nuclear Weapons- ICAN. (2015). Campaign

overview. Geneva, Switzerland: ICAN Online. Web: http://www.icanw.org/campaign/campaign-overview/

adresinden 21 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 344

Ġnternet: James Martin Center – CNS. (2013). Proposed Nuclear Weapons Conventıon (NWC). Monterey,

CA: James Martin Center Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/nwc.pdf adresinden 21

Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

134

transferlerinin nükleer patlayıcı yapımı çalıĢmalarına dönüĢmemesi ve uluslararası

güvenlik tedbirleri olmaksızın yakıt çevriminde kullanılmamasını amaçlanmıĢtır. Nükleer

Tedarikçiler Grubu 2015 itibariye gönüllülük esasına dayalı 48 katılımcı devletten oluĢan

bir organizasyon durumundadır.345

NSG faaliyetleri; genel kurul, danıĢma kurulu, bilgi değiĢimi toplantıları, lisanslama ve

uygulama uzmanları toplantıları ve teknik uzmanların özel toplantıları gibi vasıtalarla

yürütülmektedir. Genel kurul toplantıları yılda bir kez yapılmakta ve kararlar oybirliği

(konsensüs) ile alınmaktadır. Genel kurul; NSG rehberlerinin, eklerinin ve yöntemsel

düzenlemelerin gözden geçirilmesi kararları verebilmektedir. Buna ek olarak danıĢma

kurulunun tavsiyesi üzerine çalıĢma grupları kurabilir. DanıĢma grubu; NSG‟nin

oturumlararası çalıĢma organıdır. Nükleer tedarik rehberleri ve teknik ekler ile ilgili

müzakereler yapmakta, görüĢ vermektedir. Lisanslama ve uygulama uzmanları

toplantılarında, NSG rehberlerinin içeriği ve hedeflerinin gözden geçirilmesi üzerine

çalıĢmalar yapılmaktadır. ÇalıĢma grupları, 2010 yılında göreve baĢlamıĢtır. NSG kontrol

listelerinin temel gözden geçirmelerini yürütmekle yetkilendirilmiĢlerdir.

BarıĢçıl amaçlarla yapılan nükleer ticareti korumak, nükleer silahların ve diğer nükleer

patlayıcıların yayılmasının önlenmek amacıyla NSG tarafından bazı rehberler

yayımlanmaktadır. NSG rehberlerinin birinci dizisinde (INFCIRC 254, Part 1); nükleer

maddeler, nükleer reaktörler ve ekipmanları, reaktörler için nükleer olmayan materyaller,

nükleer maddelerin yeniden iĢlenmesi, zenginleĢtirilmesi ve dönüĢtürülmesi, ağır su

üretimi ve yakıt üretimi için gerekli santraller ve ekipmanlar ve bunlarla ilgili

teknolojilerin ihracat yönetimi ile ilgili konular yer almaktadır. NSG rehberlerinin ikinci

dizisinde (INFCIRC 254, Part 2); nükleer yakıt çevrimi ve illegal nükleer patlayıcı

üretimine büyük katkı sağlayabilecek nükleerle ilgili çift kullanımlı maddeler ve

teknolojilerin ihracat yönetimiyle ilgili hükümleri kapsamaktadır. 346

345

Nükleer Tedarikçiler Grubu (NSG) bünyesinde; Almanya, Amerika, Arjantin, Avustralya, Avusturya,

Belarus, Belçika, Brezilya, Bulgaristan, Çin, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa,

Güney Afrika, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Güney Kore, Hırvatistan, Hollanda, Ġngiltere, Ġrlanda, Ġspanya,

Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Ġzlanda, Japonya, Kanada, Kazakistan, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Macaristan,

Malta, Meksika, Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya Federasyonu, Sırbistan, Slovakya, Slovenya,

Ukrayna, Türkiye, Yeni Zelanda ve Yunanistan katılımcı ülkeler durumundadır. Avrupa Komisyonu ve

Zangger Komitesi gözlemci statüsündedir. Ġnternet: Nuclear Suppliers Group. (2015). NSG: participants.

Vienna: NSG Official Website. Web: http://www.nuclearsuppliersgroup.org/en/participants1 adresinden 22

Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 346

Ġnternet: Kimball, D., Davenport K. (2012). The Nuclear Suppliers Group (NSG) at a Glance. Arms

Control. Web: https://www.armscontrol.org/ factsheets/NSG adresinden 24 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

135

3.2. Wassenaar Düzenlemesi (WA)

Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesine müteakip Çok Taraflı Ġhracat Kontrolü Koordinasyon

Komitesi (COCOM - Coordinating Committee for Multilateral Export Controls) mevcut

sistemin sürdürülemeyeceğine karar vermiĢtir. Bölgesel ve uluslararası güvenliğin,

istikrarın korunması, konvansiyonel ve çift kullanımlı malların ve teknolojilerin

yayılmasının önlenmesi amacıyla Kasım 1993‟teki üst düzey toplantıda COCOM

feshedilmiĢ ve Yeni Forum adı altında çok taraflı giriĢim kurulmuĢtur. Önceki COCOM

üyeleri347

yeni oluĢumda yer almıĢtır. Bu oluĢum bünyesinde 3 çalıĢma grubu kurulmuĢtur.

Birinci grup hedefleri, amaçları ve yöntemleri belirlemekle yetkilendirilmiĢtir. Ġkinci grup

kontrole tabi olacak mal ve teknolojilerin listesini belirleme görevi üstlenmiĢ, üçüncü grup

ise yönetime iliĢkin konuları yürütmekle görevlendirilmiĢtir. Eylül 1995‟te gerçekleĢen üst

düzey toplantıya Rusya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Slovakya‟nın davet

edilmesi Wassenaar Düzenlemesi‟ne yönelik en büyük köĢe taĢlarından birini

oluĢturmuĢtur.348

19 Aralık 1995‟te yapılan üst düzeyli toplantıda Wassenaar Düzenlemesi üzerinde

uzlaĢılmıĢtır. Sekretarya hizmetlerinin Viyana‟da yürütülmesine ve ilk genel toplantıya

iliĢkin çalıĢmaları yapmak üzere Hazırlık Komitesi oluĢturulmuĢtur. Wassenaar

Düzenlemesi‟nin açılıĢ töreni 2–3 Nisan 1996‟da Viyana‟da yapılmıĢtır ve Arjantin, Güney

Kore ve Romanya kurucu üyeler olarak davet edilmiĢtir. 11–12 Temmuz 1996‟da Ukrayna

ve Bulgaristan‟ın katılımıyla genel toplantı tekrarlanmıĢtır. Wassenaar Düzenlemesi‟nin

temel dokümanı olacak “BaĢlangıç Unsurları ve Yeni Kontrol Listesi” 1 Kasım 1996‟dan

itibaren uygulanmak üzere kabul edilmiĢtir. Wassenaar Düzenlemesinin bugünkü

organizasyon yapısıyla ilk genel kurul toplantısı 12–13 Aralık 1996‟da yapılmıĢtır.

Wassenaar Düzenlemesi‟ne iliĢkin toplantılarda kararlar konsensüsle alınmaktadır.

Wassenaar Düzenlemesi 2015 itibatiyle konvansiyonel silahların ve çift kullanımlı

malzemelerin yayılmasının önlenmeyi amaçlayan 41 üyeli gönüllü bir ihracat kontrol

organizasyonuna dönüĢmüĢ durumdadır.349

347

Avusturya, Finlandiya, Ġrlanda, Yeni Zelanda, Ġsveç, Ġsviçre vs. 348

Ġnternet: Collina, T. (2012). The Wassenaar arrangement at a glance. Arms Control. Washington, DC:

Arms Control Association Website. Web: https://www.armscontrol.org/factsheets/wassenaar adresinden 24

Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 349

Wassenaar Düzenlemesi (2015 itibariyle); Almanya, Amerika, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Belçika,

Bulgaristan, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore,

Hırvatistan, Hollanda, Meksika, Macaristan, Ġngiltere, Ġrlanda, Ġspanya, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Japonya,

136

3.3. Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi (MTCR)

Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi (MTCR) kitle imha silahlarının fırlatma vasıtalarının ve

insansız taĢıma sistemlerinin yayılmasının önlenmesi amacıyla oluĢturulmuĢ gönüllü ve

gayri resmi bir teĢekküldür. MTCR ulusal ihracat lisanslama çabalarını yayılmanın

önlenmesi giriĢimleriyle uyumlulaĢtırmaya çalıĢmaktadır. MTCR; ABD, Ġngiltere,

Almanya, Fransa, Ġtalya, Japonya ve Kanada‟nın giriĢimleriyle 1987 yılında kurulmuĢtur.

2015 yılı itibariyle katılımcı ülke sayısı 34‟e yükselmiĢtir.350

MTCR‟nin çalıĢma

dokümanları Fransa DıĢiĢleri Bakanlığı‟ndaki temas noktası aracılığıyla dağıtılmaktadır.351

MTCR “Ortak Ġhracat Politikası Rehberi” ve “Kontrol Edilecek Maddelerin Ortak Listesi”

isimli iki belge üretmiĢtir. Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi toplantılarında yeni üye

kabulü ve diğer kararlar konsensüsle alınmakta, ülkeler arasında ulusal lisanslama

konularında düzenli olarak bilgi paylaĢımı yapılmaktadır. Katılımcı ülkelerin KĠS (WMD)

teknolojilerinin yayılmasının önlenmesi amacıyla uyguladığı ihracat kontrol lisansları bu

araçların üretimini ve elde edilmesini zorlaĢtırmaktadır. Bu kapsamda roketler, insansız

hava araçları, diğer taĢıma sistemleri ve ilgili materyallere yönelik ihracat kontrolü

uygulanmaktadır. MTCR çerçevesinde uygulanan ihracat lisansları, son kullanıcı

taahhütleri rejime taraf ortaklara da aynı Ģekilde uygulanmakta barıĢçıl uluslararası

teknoloji ticaretine engel teĢkil etmemektedir.

Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi, 500 kg taĢıma kapasiteli ve 300 km‟den uzun menzilli

kitle imha silahlarını taĢıma yeteneği bulunan füzeler, roketler, insansız hava araçları ve

Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, , Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Rusya Federasyonu,

Slovakya, Slovenya, Ukrayna, Türkiye, Yeni Zelanda ve Yunanistan olmak üzere 41 ülkeden müteĢekkildir.

Ġnternet: Wassenar Arragement. (2015). Participating states. Vienna: WA Offcial Website. Web:

http://www.wassenaar.org/introduction/index.html adresinden 25 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 350

MTCR; ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Belçika, Bulgaristan, Brezilya, Çek

Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hollanda, Ġngiltere, Ġrlanda,

Ġspanya, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Ġzlanda, Japonya, Kanada, Lüksemburg, Macaristan, Norveç, Polonya,

Portekiz, Rusya Federasyonu, Türkiye, Ukrayna, Yeni Zelanda ve Yunanistan‟dan müteĢekkildir ve

oluĢumda gözlemci statüsü bulunmamaktadır. Ġnternet: Missile Technology Control Regime. (2015). MTCR

partners. Paris: Missile Technology Control Regime Official Wbsite. Web:

http://www.mtcr.info/english/partners.html adresinden 25 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 351

MTCR silahsızlanma çalıĢmaları yürüten gönüllü bir oluĢum olduğu için söz konusu rejime katılım da

değiĢebilmektedir. Öyle ki Fransa‟da yapılan toplantıya 70 ülke, Ġspanya‟da yapılan toplantıya 90 ülke ve

2002‟de yapılan Hollanda/Lahey‟deki zirveye de 130 ülke katılmıĢtır.

137

ilgili teknolojilerin yayılmasını önleme amacı gütmektedir.352

Rejimin kontrol ettiği diğer

sistemler ise, kruz (seyir) füzeleri, balistik füzeler, uzaktan kumandalı insansız uçaklar,

insansız keĢif uçakları, sondaj roketleri gibi teknolojik araçlardır. Bu teknolojilerin

katılımcı ülkeler tarafından takibi, yayılmanın önlenmesine katkı sağlayacak Ģekilde, yasal

ticarete engel olmadan ve uluslararası iĢbirliğini güçlendirecek Ģekilde gerçekleĢtirilmeye

çalıĢılmaktadır.

3.4. Avustralya Grubu (AG)

Avustralya Grubu; kimyasal ve biyolojik silahların yayılmasının önlenmesi amacıyla

ihracat ve transit ticaretteki risklerin minimize edilmesini amaçlayan gönüllü bir

oluĢumdur. Avustralya Grubu‟nca yapılan yıllık toplantılarla katılımcı ülkelerin ihracat

lisanslarının ve alınan önlemlerin etkililiği denetlenmektedir. Ülkelerin kimyasal ve

biyolojik silah üretiminin önlenmesi, buna yönelik tedbirlerin pratik ve mantıklı

uygulamaların uygulamaya konulması, alınan tedbirlerin legal malların ticaretini

engellememesi esasları çerçevesinde faaliyet yürütmektedir. Avustralya grubuna üye

olacak ülkelerin Kimyasal Silahlar SözleĢmesi ve Biyolojik Silahlar SözleĢmesine taraf

olması ve bu sözleĢmeleri kuvvetli Ģekilde desteklemesi gerekmektedir.

Irak‟ın elinde kimyasal silah bulundurduğu ve Ġran-Irak SavaĢı sırasında 1925 tarihli

Cenevre Protokolü‟nün ihlal edildiği iddialarını incelemek üzere 1984 yılında BirleĢmiĢ

Milletler soruĢturma ekibi kurulmuĢtur. Yapılan incelemede Irak‟ın kimyasal silah

programını yasal ticaret ile elde ettiği mal ve teknolojilerle geliĢtirdiği kanaatine

ulaĢılmıĢtır. Bunun üzerine bazı devletler kimyasal silah üretiminde kullanılabilecek mal

ve teknolojilerin ticaretinde ihracat kontrolü uygulanması gerektiğini ileri sürmüĢlerdir.353

Ġnceleme sürecinde öne çıkan husus ülkelerin ihracat kontrollerinin birbirinden farklı

olması ve uyumlulaĢtırılması gerekliliği olmuĢtur. Ülkeler arasında iĢbirliğini geliĢtirmek

ve ihracat lisanslama süreçlerini uyumlulaĢtırmak amacıyla Avustralya‟da bir toplantı

yapılmıĢtır. Haziran 1985‟te Avustralya Grubu olarak bilinen toplantı Brüksel‟de

gerçekleĢtirilmiĢtir. 15 katılımcı ülke ve Avrupa Komisyonu kimyasal ve biyolojik

352

Ġnternet: Kimball, D., Davenport K. (2012). Fact Sheet &Breefs; The Missile Technology Control Regime

at a Glance. Arms Control. December 2012. Washington, DC: Arms Control Association Website. Web:

http://www.armscontrol.org/factsheets/mtcr adresinden 26 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır 353

Ġnternet: Kimball, D., Davenport K. (2012). The Australia Group at a Glance. Arms Control. October

2012. Washington, DC: Arms Control Association Website. Web: https://www.armscontrol.org/factsheets/

australiagroup adresinden 26 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

138

silahların yayılmasının önlenmesi amacıyla ihracat kontrol sistemlerini daha etkin hale

getirme konusunda uzlaĢılmıĢ ve yıllık toplantılar Paris‟te yapılmaya baĢlanmıĢtır.

1990‟larda çift kullanımlı malzemelerin değiĢen yapısı, Avustralya Grubu‟nun spesifik

kimyasal ve biyolojik ajanlar üzerine yoğunlaĢmasına neden olmuĢtur. Bu kapsamda,

kimyasal veya biyolojik silah yapımında kullanılabilecek ekipman ve teknolojileri içeren

bir “kontrol listesi” geliĢtirilmiĢtir. Avustralya Grubu katılımcı ülkeleri 63‟ten fazla

kimyasal silah öncülü ile ilgili lisanslama tedbiri geliĢtirmiĢlerdir.354

Buna ek olarak çift

kullanımlı kimyasal üretim tesislerinin, ekipmanlarının ve ilgili teknolojilerin, bitki ve

hayvan patojenlerinin, biyolojik ajanların, çift kullanımlı biyolojik ekipman ve ilgili

teknolojilerin ortak ihracat kontrol listesine dâhil edilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Ġhracat

kontrolüne tabi incelemelerde ihracatı yapılan ürünün kimyasal veya biyolojik silah

yapımında kullanılacağı konusunda ciddi endiĢeler mevcut ise ihracatı engellenmektedir.

Bu gruba üye ülkeler aynı zamanda BM Güvenlik Konseyi‟nin 1540 sayılı kararına da

uymak durumundadır. Avustralya Grubu, 2015 itibariyle, Avrupa Komisyonuna ilave

olarak 40 üyeli bir organizasyona dönüĢmüĢtür.355

3.5. Zangger Komitesi ( ZAC)

Uluslararası barıĢ ve güvenliğe sağladığı katkı nedeniyle ilk baĢkanı Claude

ZANGGER‟den adını alan komite Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi

AntlaĢması‟nın (NPT) yürürlüğe girmesinden sonra faaliyete geçmiĢtir. Zangger Komitesi

NPT Ġhracatçıları Komitesi olarak da bilinmektedir. Komite‟nin temelleri, 1971–74 yılları

arasında 15 ülke Viyana‟da Claude ZANGGER baĢkanlığında gayri resmi toplantılara

dayanmaktadır. Mevcut nükleer tedarikçiler ve gelecekteki muhtemel tedarikçiler için özel

bölünebilir materyallerin üretimi, iĢlemesi, kullanımının tanımlanması gerektiğinin altı

çizilmiĢ ve bu maddelerin ihracatının NPT‟nin 3. maddesi nedeniyle hangi sınırlamalarla

karĢılaĢabileceği tartıĢılmıĢtır. Komite kararları konsensüsle alınmaktadır. Komite

354

Ġnternet: Australia Group. (2005). 20 years of Australia group cooperation. Paris: Australia Group

Official Website. 8. Web: http://www.australiagroup.net/en/20years.pdf adresinden 28 Nisan 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 355

Almanya, Amerika, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Avrupa Birliği, Belçika, Bulgaristan, Kanada, Çek

Cumhuriyeti, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Güney Kore, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi,

Hırvatistan, Hollanda, Meksika, Macaristan, Ġngiltere, Ġrlanda, Ġspanya, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Ġzlanda,

Japonya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Malta, , Norveç, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovakya,

Slovenya, Ukrayna, Türkiye, Yeni Zelanda ve Yunanistan. Ġnternet: Australia Group. (2015). Australia

Group Participants. Paris: Australia Group Official Website. Web:

http://www.australiagroup.net/en/participants.html adresinden 27 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

139

çalıĢmaları sonucunda 2 ayrı ortak niyet bildirgesi üzerinde uzlaĢılmıĢtır. Bu protokoller

bugün için Zangger Komitesi‟nin rehberleri olarak kabul edilmektedir.

Zangger Komitesi, NPT‟nin 2‟nci paragraf, 3‟üncü maddesinde belirtilen özel bölünebilir

materyallerin tanımlanması konusunda prosedürler belirlemektedir.356

Komite, bölünebilir

(fisil) maddelerin üretimi ve kullanımı konularında çalıĢmalar yürütmektedir. Komite,

NPT‟ye taraf ülkelerin ihracat kontrolü uygulamalarında nükleer maddelerle ilgili

materyaller hususunda ilgili ülkelere yardımcı olmaktadır. 2015 yılı itibariye 39 üyeden

müteĢekkil komite, yasal nükleer silah sahibi ülkeleri de kapsamaktadır.357

Zangger

Komitesi‟nin yayınladığı Tetikleyici Liste (Trigger List) Komite‟yle ile ilgili açıklayıcı

örneklere yer vermektedir.

NPT 2. paragraf, 3. maddesi; bölünebilir nükleer maddeler, ekipmanlar ve materyallerin

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu‟nun güvence denetimi (safeguard) olmadan nükleer

silah sahibi olmayan ülkelere ihraç edilemeyeceğini hüküm altına almıĢtır. ĠĢte bu

maddenin yorumlanması ve uygulanması ile ilgili Zangger Komitesi ön plana çıkmaktadır.

Komite barıĢçıl nükleer madde ihracına yardımcı olma ve ihraç edilen fisil materyallerin

nükleer silaha dönüĢmemesi için ülkelere teknik yardım iĢlevlerini üstlenmektedir.

4. LAHEY DAVRANIġ ĠLKELERĠ REHBERĠ (HCOC)

Balistik Füzelerin Yayılmasına KarĢı Uluslararası DavranıĢ Ġlkeleri Rehberi, Lahey

DavranıĢ Ġlkeleri Rehberi olarak da bilinmektedir. 25 Kasım 2002‟de 90‟dan fazla devletin

katılımıyla Lahey‟de imzalanmıĢtır. Balistik Füze Yayılmasına KarĢı Lahey DavranıĢ

Ġlkeleri Rehberi (International Code of Conduct against Ballistic Missile Proliferation) bir

uluslararası antlaĢma değildir. Söz konusu Rehber; kitle imha silahlarının kontrolü ve

yayılmanın önlenmesi ile ilgili ulusal ve uluslararası güvenlik antlaĢmalarına ve

356

Ġkinci protokol nükleer madelerin üretimi, iĢlenmesi, kullanımı ile ilgilidir. 357

ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Avusturya, Belarus, Belçika, Bulgaristan, Brezilya, Çek

Cumhuriyeti, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hırvatistan, Hollanda, Ġngiltere,

Ġrlanda, Ġspanya, Ġsveç, Ġsviçre, Ġtalya, Ġzlanda, Japonya, Kanada, Kazakistan, Lüksemburg, Macaristan,

Norveç, Polonya, Portekiz, Rusya Federasyonu, Romanya, Slovakya, Slovenya, Türkiye, Ukrayna ve

Yunanistan‟dan müteĢekkildir. Ayrıca söz konusu Komitede Avrupa Komisyonu daimi gözlemci

statüsündedir. Ġnternet: Nuclear Threat Initiative - NTI. (2015). Zangger Committee (ZAC).Washington, DC:

NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/proposed-nuclear-weapons-convention-nwc/

adresinden 19 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

140

mekanizmalarına katkı sağlamak ve ülkeler arasında iĢbirliğini geliĢtirmeyi

arzulamaktadır. 2015 yılı itibariyle söz konusu Ġlkeler Rehberi‟ni 137 ülke imzalamıĢtır.358

Lahey Ġlkeler Rehberi‟nde, kitle imha silahları taĢıyabilme özelliğine sahip balistik füze

sistemlerinin yayılmasının kontrol altına alınması ve önlenmesi için kapsamlı iĢbirliğine

ihtiyaç duyulduğu ve bunun için uluslararası çabaların desteklenmesi gerektiği hüküm

altına alınmıĢtır. Rehber‟de; silahların yayılmasının önlenmesi ve çok taraflı silahsızlanma

mekanizmalarına bağlılığın güçlendirilmesinin önemi belirtilmiĢ, silahsızlanma

normlarının devletlerarasında güven inĢası ve barıĢçıl niyetlerin ortaya çıkarılmasına

yardımcı olduğu belirtilmiĢtir.359

Lahey Rehberi‟nin taraf devletlerin uzaydan barıĢçıl

yararlanmalarına herhangi bir kısıtlama getirmeyeceği fakat devletlerin uzay

çalıĢmalarının, kitle imha silahlarını fırlatma kapasitesine sahip balistik füzeleri

geliĢtirmesine ve bu füzelerin yayılmasına katkı sağlamaması gerektiği ifade edilmiĢtir.

Söz konusu Rehber; taraf ülkelerin balistik füze politikalarının ana hatlarını yıllık olarak

deklare etmeleri gerektiğini ve bu deklarasyonlarda füze sistemleri ve test sahaları ile ilgili

açık ifadeler bulunması gerektiği kaydedilmiĢtir. Bu süreçte; balistik füzelerin sayısı ve

genel sınıflarına iliĢkin yıllık bilgi verilmesi, ön fırlatma bildirim mekanizması ile uyumlu

olarak deklarasyonun yapılması esas alınmıĢtır. Ticari ve ekonomik gizlilik ilkeleri ile

tutarlılık açısından uzay aracı fırlatma vasıtalarına iliĢkin programlarına uygulanacak

Ģeffaflık bu ilkelerin ihlal edilmesi anlamına gelmemektedir. DavranıĢ Ġlkeleri Rehberinin

iĢleyiĢini tanımlamak, hükümleri gözden geçirmek ve geliĢtirmek ile esasa ve usule iliĢkin

kararlar konsensüs ile alınmaktadır. 360

5. KĠS YAYILMASIYLA MÜCADELE (COUNTERPROLIFERATION)

5.1. SUA SözleĢmesi ve 2005 Tarihli SUA Protokolü

BM ve Uluslararası Denizcilik Örgütü bünyesinde yürütülen çalıĢmalar sonucu, seyrüsefer

güvenliğinin tehdit edilmesinin önlenmesi, gemilere ve mürettebatına karĢı yasadıĢı

358

Ġnternet: U.S. Department of State. (2001). Hague code of conduct against ballistic missile proliferation (HCOC),

HCOC List of Subscribing States (as of July 2014). Washington, DC. DOS Official Website. Web:

http://www.state.gov/www/global/arms/treaties/inf1.html adresinden 29 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 359

Ġnternet: Arms Control Association. (2002). International code of conduct against ballistic missile

proliferation (ICOC). Washington, DC: Website. Web: https://www.armscontrol.org/factsheets/NSG

adresinden 30 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır. 360

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative - NTI. (2015). Hague Code of Conduct Against Ballistic Missile

Proliferation (HCOC). Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-

regimes/proposed-nuclear-weapons-convention-nwc/ adresinden 30 Nisan 2015 tarihinde alınmıĢtır.

141

eylemlerde bulunulmasının önlenmesi amacıyla uluslararası bir antlaĢma ve mekanizma

oluĢturulması kararlaĢtırılmıĢtır. SUA SözleĢmesi 10 Mart 1988‟de Roma‟da

gerçekleĢtirilen konferansta imzalanmıĢtır.

11 Eylül 2001 ikiz kule saldırılarına müteakip terörist saldırıların önlenmesi ve bastırılması

için uluslararası topluluğa çağrıda bulunan BMGK‟nın 1368 ve 1373 sayılı kararları kabul

edilmiĢtir. Bu kararlar neticesinde Uluslararası Denizcilik TeĢkilatı (International Maritime

Organization - IMO) da toplanarak “Gemilerin Güvenliği, Yolcu ve Mürettebatın

Emniyetini Tehdit Eden Terörizm Hareketlerinin Önlenmesi Ġçin Önlem ve Usullerin

Gözden Geçirilmesi” baĢlıklı A.924 (22) sayılı karar kabul edilmiĢtir. Bu karar sonrasında

SUA Konvansiyonu ve Protokolünü geliĢtirmek için Deniz Güvenliği Komitesi,

KolaylaĢtırma Komitesi ve Hukuk Komitesi‟nde çalıĢmalar yürütülmüĢ ve yapılan

değiĢiklik metni 14 Ekim 2005 tarihinde Türkiye‟nin de aralarında bulunduğu devletler

tarafından IMO merkezinin bulunduğu Londra‟da imzalanmıĢtır. SUA SözleĢmesi ve 2005

Protokolü361

Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik GiriĢimi (PSI)

faaliyetlerinin önemli uluslararası yasal dayanaklarından biri sayılmaktadır.

Kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi ve terörizmle mücadele açısından önemli

bir düzenleme olan 2005 SUA Protokolü, 11 Eylül saldırılarında uçakların terör aracı

olarak kullanılmasından hareketle, denizde muhtemel terör saldırılarında gemilerin de

önemli bir terör aracı olarak kullanılabileceğini öngörmüĢtür. Protokole göre; bir kimse,

haksız ve kasıtlı olarak; bir hükümet ya da bir uluslararası teĢkilâtı bir Ģey yapmaya ya da

bir Ģey yapmaktan kaçınmaya zorlayarak ya da bir halkı korkutmak amacıyla ciddi bir

zarara (maddi ya da vücut bütünlüğüne) sebep olabilecek bir tehditle ya da ciddi bir zarara

sebep olması için kullanılmak üzere düĢünüldüğünü bilerek, herhangi bir patlayıcı ya da

radyolojik bir maddeyi bir gemide taĢırsa, herhangi bir yasaklanmıĢ silâhı taĢırsa, bir

nükleer patlayıcı faaliyet ya da emniyetsiz bir nükleer yakıt dönüĢüm faaliyetinde

kullanılacağını bilerek, herhangi bir kaynak madde, özel bölünebilir madde ya da özellikle

özel bölünebilir bir maddenin üretimi, kullanımı ya da iĢlenmesi için hazırlanan ya da

hazırlanması tasarlanan bir donanım ya da maddeyi bir gemide taĢırsa, yasaklanmıĢ bir

361

SözleĢme‟nin tam adı Denizde Seyir Güvenliğine KarĢı YasadıĢı Eylemlerin Önlenmesine Dair

SözleĢme‟dir. Yayılmanın önlenmesi sürecinde önemli yasal dayanaklardan biri olan 2005 SUA

Protokolünün orijinal metni için bk. Ġnternet: United Nations Office on Drugs and Crime. (2015).

Internatıonal Conference On The Revısıon Of The SUA Treaties: Protocol of 2005 Convention for the

Suppression of Unlawful Acts against the Safety of Maritime Navigation – SUA. Vienna: UNODC Offcial

Website. Web: https://www.unodc.org/tldb/pdf/Protocol_2005_Convention_Maritime_navigation.pdf

adresinden 1 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.

142

silâhın dağıtımı, üretimi ya da tasarlanmasında kullanılacağını bilerek herhangi bir

donanım, madde ya da yazılım ya da ilgili bir teknolojiyi bir gemide taĢırsa, suç iĢlemiĢ

sayılacaktır.

Görüldüğü üzere özellikle kimyasal, biyolojik ve nükleer silâh ve maddelerle, yani kitle

imha silâhlarıyla gerçekleĢtirilmesi düĢünülen terörist eylemlerin icrası, bu madde ve

silâhların belirtilen amaçlarda kullanılacağı bilgisiyle bu madde ve silâhların taĢınması,

hatta aynı amaçlarla belirtilen madde ve silâhların kullanılmasına olanak sağlayan

teknolojinin dahi taĢınması suç sayılmaktadır.362

SUA Protokolü, denizde seyrüsefer serbestliği prensibine önemli bir müdahale olarak

algılanabilecek olan gemilere müdahaleye (bordalama/boarding) iliĢkin bir düzenleme de

getirmiĢtir. Ticaret gemilerine çıkılması; Ģüpheli gemilere girilerek gemide bulunan yükün

ve insanların aranması, sorgulanması, belgelerin incelenmesi ve yasadıĢı bir husus var ise

el konmasını kapsayan çok ciddî bir müdahaledir. Türkiye dâhil çoğunluğu teĢkil eden

birçok ülkenin görüĢleri doğrultusunda gemilere çıkılması için mutlaka bayrak devletinin

rızasının alınması gerektiği kabul edilmiĢtir.

SUA Protokolüne benzer Ģekilde sivil havacılığı tehdit eden terör eylemlerinin

yoğunlaĢması, uçakların silah olarak kullanılmaya baĢlaması, uçakta nükleer, biyolojik,

kimyasal silah ya da ilgili materyallerin taĢınması ihtimallerinin artması üzerine, 2010

yılında Pekin‟de düzenlenen Diplomatik Konferans‟ta Uluslararası Sivil Havacılığa KarĢı

YasadıĢı Eylemlerin Önlenmesi Hakkında SözleĢme (Pekin SözleĢmesi) kabul edilmiĢtir.

SözleĢmeyle anılan fiiller suç haline getirilmiĢtir. Pekin SözleĢmesi yürürlüğe girdiğinde

karada ve denizde olduğu gibi hava yolu kitle imha silahlarıyla mücadele münhasıran yasal

bir zemine kavuĢacaktır.

5.2. 1540 Sayılı BMGK Kararı ve 1540 Komitesi

11 Eylül 2001‟de Dünya Ticaret Merkezi ve Pentagon‟a yapılan saldırıların uluslararası

yansımaları sürerken, Ocak 2004‟te Pakistanlı nükleer bilimci Abdül Kadir Han‟ın, çeĢitli

362

Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies –CNS. (2011). Convention for the Suppressıon

of Unlawful Acts of Violence Agaınst The Safety of Marıtıme Navigation (SUA Convention). Monterey, CA:

James Martin Center Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/aptmaritime.pdf adresinden 1

Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.

143

ülkelere nükleer teknoloji satan bir örgütü on yıldan fazla bir süredir idare ettiği ortaya

çıkarılmıĢtır. Abdül Kadir Han aralarında Kuzey Kore, Ġran ve Libya‟nın da bulunduğu

ülkelere nükleer teknoloji satan Ģebekesi kitle imha silahları (KĠS) ile ilgili bilgi ve

teknolojilerin ne kadar kolaylıkla ele geçirilebileceğini göstermektedir.363

Ġhracat kontrol

rejimleri çerçevesinde alınan tedbirlere rağmen dünya üzerinde hala “küresel çapta bir

nükleer özel sektörün iĢ görebileceği, hızla yayılan ileri teknoloji ve kötü niyetli aktörler ve

devlet dıĢı unsurlar karĢısında nükleer silahların yayılmasına karĢı var olan geleneksel

önlemlerin artık yetersiz kaldığı yönünde bir algı oluĢmasına neden olmuĢtur. Bu boĢluğu

kapatmak amacıyla 28 Nisan 2004 tarihinde BirleĢmiĢ Milletler Güvelik Konseyi 1540

sayılı Kararı kabul etmiĢtir. 1540 sayılı Karar bütün BM üyeleri için yasal bağlayıcılığı

olan ve nükleer, kimyasal ve biyolojik silahların (KĠS) ve bunların fırlatma vasıtalarının364

ve ilgili materyallerin yayılmasına ve devlet dıĢı aktörlerin eline geçmesine karĢı

devletlerin uygun ve etkin önlenmeler almalarını zorunlu kılan bir düzenlemedir.365

1540 sayılı Kararla birlikte, devlet dıĢı aktörlerin kitle imha silahı ve ilgili vasıtalara iliĢkin

tedarik çabalarının desteklenmesi yasaklanmıĢ, kitle imha silahlarının devlet dıĢı aktörler

ve teröristlerin eline geçmesini önlemek amacıyla devletlerin etkili tedbirler alması gerekli

hale getirilmiĢ, etkili fiziki önlemler geliĢtirilmesi ve uygulanması zorunlu kılınmıĢ ve

barıĢçıl faaliyetlerin kötüye kullanımının önüne geçilmesi için tedbir alınması gerekliliği

hüküm altına alınmıĢtır. Anılan tedbirlerin uygulanması için taraf devletlerin KĠS

arayıĢlarını suç sayan yasalar çıkarması, etkin bir sınır denetimi sağlanması gerekli hale

getirilmiĢtir.366

363

Warrick, J. (2009, February 7). Nuclear scientist A.Q. Khan is freed from house arrest. The Washington

Post. A1-A9. 364

Kararda sözü edilen fırlatma sistemlerinden; nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar atmak üzere

tasarlanmıĢ olan füze, roket ve diğer insansız sistemler anlaĢılmaktadır. Bununla birlikte devlet dıĢı aktör, bu

kararın kapsamında kalan faaliyetleri hiçbir devletin yasal otoritesi olmaksızın gerçekleĢtirilen birey ya da

birimdir. Ġlgili materyal ise, bu tür silahları ve onların fırlatma sistemlerini tasarlamak, geliĢtirmek, üretmek

ya da kullanmaya yarayacak ve ilgili çok taraflı antlaĢma ya da düzenlemelerde yer alan veya ulusal denetim

listelerine konulmuĢ olan madde, teçhizat ve teknolojiyi kapsamaktadır Steyn, B. (2005). Understanding the

ımplications of UN Security Council Resolution 1540. African Security Review, 14(1), 87. 365

Ġnternet: United Nations. (2015). Resolution 1540 adopted by the Security Council at its 4956th meeting, on

28 April 2004- S/RES/1540 (2004). New York: United Nations Official Website. Web:

http://www.un.org/en/ga/search/view_

doc.asp?symbol=S/RES/1540(2004)&referer=http://www.un.org/en/sc/1540/resolutions-and-presidentialstatements/scresolutio

ns.shtml&Lang=E adresinden 3 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 366

Çaycı, S. (Ocak 2006). BM Güvenlik Konseyi‟nin terörle mücadeleye iliĢkin kararları, Stratejik Analiz, 6

(69), 66-69.

144

1540 sayılı Karar; her ne kadar yardım verme ve isteme sorumluluğunu devletlere

yüklüyorsa da, BM üye devletleri tarafından verilecek raporlar için bir haberleĢme merkezi

görevini yapacak bir Komite de kurmuĢtur. 1540 Komitesi; 1540 sayılı Kararın

uygulanmasını izlemek ve desteklemek amacıyla BMGK‟nın yardımcı bir organı olarak

faaliyet yürütmektedir. Komite ayrıca, ülkelerin söz konusu BMGK kararı çerçevesinde

yayılmanın önlenmesi alanında sağladıkları geliĢmeleri takip etmektedir. BMKG 2055

(2012) sayılı Kararı himayesinde kurulan 1540 Komitesi Uzman Grubu‟nda farklı

ülkelerden ve uzmanlık alanlarından seçilen dokuz uzman görev yapmaktadır367

.

1540 Komitesi; ulusal uygulamayı izleme, diğer uluslararası kuruluĢlarla iĢbirliği,

yardımlaĢma ve Ģeffaflık ve medya uzanımı baĢlığı altında 4 çalıĢma grubu368

Ģeklinde

organize olmuĢ ve yıllık bir çalıĢma programı çerçevesinde faaliyet yürütmektedir. Tüm

ülkelerin Komite‟ye ulusal raporlarını sunmaları gerekmektedir. Ancak görev hacminin

büyüklüğü, 1540 sayılı karara uluslararası çapta uyulması için gereken kapasiteyi

aĢmaktadır. Ayrıca, birçok devletin rapor vermemesi komitenin kaynakları üzerindeki

baskıyı arttırmaktadır. Güvenlik Konseyi 1673 (2006), 1810 (2008), 1977 (2011), 2055 ve

(2012) sayılı Kararlar ile 1540 Komitesi‟nin görev süresini uzatmıĢ ve fonksiyonlarını

artırmıĢtır. Komite‟nin geçerli görevi 25 Nisan 2021 tarihinde sona ermektedir.369

5.3. PSI (Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik Ġnisiyatifi)

Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik Ġnisiyatifi (PSI), ilk olarak ABD

BaĢkanı George W. Bush tarafından Krakow/Polonya‟da ifade edilmiĢtir.370

ABD BaĢkanı

Bush, PSI‟yı ilan ettiğinde Ģüpheli yük taĢıyan gemi ve uçakların aranmasına yönelik yeni

367

Ġnternet: Grossman, 2007, 1-2. 368

ÇalıĢma grupları hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Ġnternet: United Nations Security Council 1540

Committe. (2015). Committee: Working Groups. New York: 1540 Committee Offcial Website:

http://www.un.org/en/sc/ 1540/committee/working-groups.shtml adresinden 3 Mayıs 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 369

Ġnternet: United Nations Security Council. (2012). adopting resolution 2055 (2012), security council

expands 1540 committee’s group of experts. New York: UN Official Website. Web:

http://www.un.org/press/en/2012/sc10692.doc.htm adresinden 3 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 370

Bush konuĢmasında “KĠS‟ler veya bunların bileĢenleri intikal halinde iken bunları zapt etme hakkına ve

gerekli izne sahip olmamız gerekmektedir. Bu nedenle bugün silahlardaki bu artıĢla mücadelemize yeni bir

isim vermek istiyorum “PSI”. ABD ve onun koalisyon ortakları Ģüpheli yük taĢıyan gemi ve uçakları arama

ve kanun dıĢı silâh ve teknolojileri zapt etme hakkında yeni bir anlaĢma üzerinde çalıĢmaya baĢlayacağız.

Zaman içerisinde bu iĢbirliğini KĠS‟leri bizim kıyılarımızdan uzak tutacak ve ortak düĢmanlarımızın eline

geçmesini engelleyecek bir seviyeye getireceğiz” demiĢtir. Ġnternet: The White House. (2003). Remarks by

the President to the People of Poland. Washington. White House Official Website. Web: http://georgewbush-

whitehouse.archives.gov/news/releases/2003/05/20030531-3.html adresinden 4 Mayıs 2015 tarihinde

alınmıĢtır.

145

bir uluslararası düzenlemeyi iĢaret etmiĢtir. Kitle imha silahları, bunların fırlatma vasıtaları

ve diğer ilgili malzemenin yayılmasının önlenmesi konusunda mevcut uluslararası

antlaĢmalarda, kontrol rejimlerinde ve ulusal ihracat kontrol sistemlerinde görülen açıkları

kapatmak düĢüncesiyle, 2003 yılında ABD öncülüğünde 10 devlet (Almanya, Avustralya,

Fransa, Hollanda, Ġngiltere, Ġspanya, Ġtalya, Japonya, Polonya, Portekiz) tarafından

baĢlatılmıĢtır.371

Ġlk toplantı 12 Haziran 2003‟te Madrid‟de gerçekleĢtirilmiĢtir. 2015 yılı

itibariyle Türkiye dâhil 105 ülke bu giriĢime destek vermektedir ve Türkiye 21 devletin

bulunduğu Uygulayıcı Uzmanlar Grubunun (Operational Expert Group) üyesidir.372

3–4 Eylül 2003‟te Paris‟te yapılan toplantıda kitle imha silahlarının yayılmasının

önlenmesi sürecinde uygulanacak kuralları içeren bir beyan kabul edilmiĢtir. “PSI Önleme

Ġlkeleri” olarak bilinen doküman, KĠS yayılmasına karĢı etkin önlem almayı, uluslararası

bilgi paylaĢımı, iĢbirliği ve koordinasyonun sağlanmasını, ulusal makamları ve uluslararası

mekanizmaları güçlendirmeyi tavsiye etmektedir. PSI giriĢimi, kitle imha silahları ya da

bunların fırlatma vasıtalarının veya ilgili teknolojilerin kara, hava, deniz yoluyla

yapılabilecek nakilleri üzerinde yoğunlaĢmaktadır. Ülkeler kendi hava, kara deniz

sahalarında yayılmanın önlenmesi için gerekli tedbirleri alabilecekleri için, PSI yoğun

olarak uluslararası deniz yoluyla yapılabilecek nakiller ve denizde denetim harekâtları ön

plana çıkmaktadır. Bununla birlikte, Konteynır Güvenliği GiriĢimi (CSI) ve ilgili rejim PSI

faaliyetlerinin tamamlayıcı unsurudur.

PSI kapsamında yapılan denetim harekâtları; PSI ülkeleri faaliyetlerini, “uluslararası

teamül hukuku kurallarının düzenlenmesi doğrultusunda geliĢen hukuk kuralları, 1540

sayılı BMGK Kararı, SUA Protokolü, Pekin SözleĢmesi, BMGK‟nın 1992 tarihli

BaĢkanlık Açıklaması373

ile BM AnlaĢması‟nın “meĢru müdafaa” hükmüne

371

Nikitin, M.B. (2012). Proliferation security initiative (PSI). CRS report for Congress. Washington:

Congressional Research Service, June 15,2012, 1. 372

Almanya, ABD, Arjantin, Avusturya, Avustralya, BirleĢik Krallık, Danimarka, Fransa, Güney Kore,

Holanda, Ġtalya, Ġspanya, Japonya, Kanada, Norveç, Polonya, Portekiz, Rusya, Singapur, Türkiye, Yeni

Zelanda, Yunanistan. Ġnternet: Proliferation Security Initiative. (2015). Operational experts group. Poland:

PSI Online Info. Web: http://www.psi-online.info/Vertretung/psi/en/04-Operational-Experts-Group/0-

operational-experts-group.html adresinden 4 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 373

Bahse konu BaĢkanlık açıklamasında “Konsey, bölgesel ve küresel dengelerin bozulmasına neden

olabilecek Ģekilde silâh sayısının belli bölgelerde dengesizce artıĢının ve kitle imha silahlarının yayılmasının

önlenmesi maksadıyla; tüm üye ülkelerin silahların kontrolü ve silâhsızlanma konularında AntlaĢmada

belirtilen Ģartlar dâhilinde üzerlerine düĢen sorumluluğu yerine getirmeleri ihtiyacını belirtir.” denilmektedir.

Ġnternet: U.S. Department of State. (2003). Proliferation security ınitiative: statement of ınterdiction principles.

Washington, DC: DOS Offical Website. Web: http://www.state.gov/t/isn/c27726.htm adresinden 5 Mayıs

2015 tarihinde alınmıĢtır.

146

dayandırılmaktadır. PSI giriĢiminin temel hedefleri; KĠS‟lerin yayılmasının önlenmesi, bu

silahların ve ilgili teknolojilerin devlet dıĢı aktörlerin eline geçmesinin önlenmesi;

bağlantılı olarak terör ve silah kaçakçılığı ile mücadele alanlarında iĢbirliği ve etkinliği

arttırmak olmuĢtur. Almanya bayraklı “BBC China” gemisinin PSI çerçevesinde denetime

tâbi tutulduğu harekât, Libya‟nın nükleer programının açığa çıkmasına yol açan süreci

baĢlatmıĢ ve PSI faaliyetlerinin ilk somut sonucunu teĢkil etmiĢtir.

PSI; gönüllülük esasına dayanan bir giriĢim olup, bir teĢkilatı olmayan faaliyetler bütünü

olarak görülebilir. PSI çerçevesinde yapılan faaliyetler, güvenilir istihbarata dayanmakta

ve çoğunlukla çift kullanımlı malzemeler üzerinde yoğunlaĢmaktadır. PSI giriĢiminin

baĢarıya ulaĢması havacılık ve denizcilik sektörünün desteğine, güçlü istihbarat

kaynaklarına, uluslararası iĢbirliğine ve bilgi paylaĢımının baĢarısına bağlı durumdadır.

Gelecekte, Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik GiriĢimi (PSI)‟nin askeri

ve politik önemini giderek artıracağı değerlendirilmektedir.

5.4. GICNT (Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin Küresel GiriĢim)

BaĢkan G.W. Bush ve Vladimir Putin Temmuz 2006‟da Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin

Küresel GiriĢim (Global Initiative to Combat Nuclear Terrorism – GICNT) kurulacağını

müĢtereken deklare etmiĢlerdir. GICNT‟ın kuruluĢ amacı; teröristlerce nükleer ve

radyoaktif maddelerin tedarik edilmesini, kullanılmasını ya da anılan maddelerin illegal

ticaretinin yapılmasını önlemek ve uluslararası iĢbirliğini artırmak olarak açıklanmıĢtır.

Bahse konu sayılanların dıĢında nükleer tesislere yönelik düĢmanca saldırıları önlemek ve

nükleer ve radyolojik madde kullanılarak gerçekleĢtirilen olaylara cevap vermek ve

sonuçlarını hafifletmek de giriĢimin hedefleri arasındadır.

Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin Küresel GiriĢim nükleer terörizmin önlenmesi,

durdurulması ve güçlü bir cevap verebilmek için oluĢturulmuĢ gönüllülük esasına dayalı

uluslararası bir inisiyatiftir. ABD ve Rusya‟nın eĢ baĢkan olduğu Küresel GiriĢim‟in 2015

itibariyle 86 üye devleti ve 5 resmi gözlemcisi bulunmaktadır. GICNT bugüne kadar

50‟nin üzerinde faaliyet gerçekleĢtirmiĢtir.374

Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin Küresel

374

Ġnternet: Global Initiative to Combat Nuclear Terrorism. (2015). GICNT partner nations and official

observer organizations. Washington: GICNT Official Website. Web: http://www.gicnt.org/partners.htm

adresinden 5 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.

147

GiriĢim; tarafların yayılmanın önlenmesi, yayılmayla mücadele ve terörizmle mücadele

tecrübelerinden yararlanarak küresel bir altyapı oluĢturmaya çalıĢmaktadır.

Ġnisiyatifin ilk genel toplantısı, 30–31 Ekim 2006 yılında Fas‟ın baĢkenti Rabat‟ta

gerçekleĢtirilmiĢtir. ÇalıĢmalarda esas alınmak üzere GICNT Ġlkeler Beyanı (Statement of

Principles - SOP) yayımlanmıĢtır. Söz konusu Ġlkeler Beyanı, nükleer terörizmin

önlenmesi, teĢhis edilmesi, karĢı bir pozisyonun belirlenmesi ve anılan konularda iĢbirliği

yapılması için GICNT ortakları tarafından gönüllü olarak uygulamaktadır. Ġlkeler Beyanı

nükleer terörizmin teĢhisi, önlenmesi ve mücadele için sekiz temel nükleer güvenlik

prensibi belirlemiĢtir.375

6. ULUSLARARASI ORGANĠZASYONLAR

Yayılmanın önlenmesi, silahların denetimi, silahsızlanma hususlarında devletlerin yanı sıra

uluslararası kuruluĢlar, hükümetlerararası örgütler, sivil toplum kuruluĢları faaliyet

yürütmektedir. Bunlar arasında uluslararası organizasyon olarak sınıflandırabileceğimiz

BirleĢmiĢ Milletler, Silahsızlanma Konferansı (CD), Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı

(IAEA), Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW), Nükleer Denemelerin

Kapsamlı Yasaklanması Örgütü Hazırlık Komisyonu gibi organizasyonlar uluslararası

alanda görevli organizasyonlardır.

Bölgesel tasnife tabi tuttuğumuzda; Euro-Atlantik bölgesinde NATO, Avrupa Birliği,

AGĠT (OSCE), Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM), Euro-Atlantik Ortaklık

Konseyi (EAPC), Nükleer Enerji Ajansı (NEA), Kuzey Atlantik Meclisi(NAA), Bağımsız

Devletler Topluluğu (CIS), Uluslararası Bilim ve Teknoloji Merkezi (ISTC), Asya

kıtasında ASEAN, Orta Doğu‟da Silahların Kontrolü ve Bölgesel Güvenlik (ACRS), Kore

Yarımadası Enerji GeliĢimi Örgütü (KEDO), Altılı GörüĢmeler, Orta Doğu‟da Silah

Ticaretini Sınırlandırma Daimi BeĢ Çabaları (P–5), Bölgesel ĠĢbirliği için Güney Asya

375

Nükleer ve radyolojik maddelerin kontrolü, sayımı ve korunmasına yönelik sistemin geliĢtirilmesi, sivil

nükleer tesislerin güvenliğinin artırılması, nükleer ve radyolojik maddelerin yasadıĢı ticaretini teĢhis ve

önleme, nükleer ve radyolojik maddelerin kontrolü ve güvenliğini sağlamak için arama, müsadere ve emniyet

yeteneklerinin güçlendirilmesi, nükleer ve radyolojik madde arayıĢında olan teröristlerin kaynakların ve

güvenli alanların minimize edilmesi, nükleer terörizme iliĢkin faaliyetlerle mücadele etmek amacıyla yeterli

yasal çerçevenin oluĢturulması, nükleer terörizm faaliyetlerinin sonuçlarını hafifletmek için gerekli

tedbirlerin alınması, bilgi paylaĢımının teĢvik edilmesi gibi ilkelerdir. Ġnternet: Global Initiative to Combat

Nuclear Terrorism. (2015). Statement of principles. Washington: GICNT Official Website. Web:

http://www.gicnt.org/partners.htm adresinden 5 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.

148

Birliği (SAARC), Afrika‟da Afrika Birliği/Afrika Birliği Örgütü (OAU), Latin Amerika‟da

Nükleer Maddelerin Denetimi için Brezilya-Arjantin Ajansı (ABACC), Amerikan

Devletleri Örgütü (OAS), Latin Amerika ve Karayipler'de Nükleer Silahların

Yasaklanması Örgütü (OPANAL) gibi kuruluĢlar çalıĢma yürütmektedir.

Söz konusu sayılanların yanı sıra çeĢitli kıtalardan birçok ülkeyi içeren yapıları nedeniyle

tasnife tabi tutulmayan G–8, Bağlantısızlar Hareketi (NAM) gibi organizasyonlar da

silahsızlanma çabaları ile ilgili faaliyet yürütmektedir. ÇalıĢmamızda yalnızca uluslararası

alanda faaliyet yürüten organizasyonlardan bahsedilecektir.376

BirleĢmiĢ Milletler

uluslararası barıĢ ve güvenliğin tesisi ve korunması ile ilgili yegâne yetkili uluslararası

örgüt olması ve uluslararası antlaĢmaların BM çoğunlukla himayesinde yapılması

nedeniyle BM‟ye ayrıntılı olarak değinilecektir.

6.1. BirleĢmiĢ Milletler

BirleĢmiĢ Milletler‟in (United Nations -UN) kuruluĢ amaçları; “uluslararası dostça iliĢkiler

geliĢtirmek, ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda uluslararası iĢbirliğini sağlamak ve

üyelerin dıĢ politikalarını uyumlaĢtıran bir merkez olmaktır” Ģeklinde BM ġartı‟nda

tanımlanmıĢtır.377

BM ġartı‟nın ruhuna uygun olarak uluslararası barıĢ ve güvenliğin

korunması, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi ve genel ve tam bir

silahsızlanmayı sağlamak amacıyla muhtelif faaliyetler yürütmekte, uluslararası iĢbirliğinin

artırılması için çaba göstermekte ve silahların kontrolü ve silahsızlanma düzenlemelerine

öncülük ve mihmandarlık yapmaktadır. BirleĢmiĢ Milletler bu görevlerini Genel Kurul

(UNGA), Güvenlik Konseyi (UNSC), Silahsızlanma Komisyonu (UNDC), Silahsızlanma

Konferansı (CD), Silahsızlanma AraĢtırmaları Ġçin BM Enstitüsü (UNIDIR) ve BirleĢmiĢ

Milletler Silahsızlanma ĠĢleri Ofisi (UNODA) vasıtasıyla yerine getirmektedir.

BM ġartı‟nın 11‟inci maddesi, Genel Kurul‟a silahlanmaya iliĢkin çerçevenin

düzenlenmesi ve silahsızlanma faaliyetlerini yönetme gibi uluslararası barıĢ ve güvenliğin

korunması ve silahsızlanma konularında iĢbirliğini artırıcı tavsiyelerde bulunmak yetkisi

376

Bölgesel organizasyonlar için bk. Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation Studies – CNS.

(2015). Inventory of İnternational nonproliferation organizations & regimes - nonproliferation organizations.

Monterey, CA: James Martin Center Official Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/inf.pdf

adresinden 6 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 377

Karluk, S.R. (1998). Uluslararası ekonomik, mali ve siyasal kuruluşlar. (Dördüncü baskı). Ankara:

Turhan Kitabevi, 110.

149

vermiĢtir.378

Genel Kurul silahsızlanma ile ilgili yetkisini, Birinci Komite, Silahsızlanma

Komisyonu ve Genel kurul Kararları gibi araçlarla yürütmektedir. Birinci Komite

(Silahsızlanma ve Uluslararası Güvenlik Komitesi - The Disarmament and International

Security Committee) kitle imha silahları ve silahsızlanma hususlarında faaliyetler

yütürmektedir. Bunun yanı sıra Genel Kurul tarafından 1952 yılında kurulan BM

Silahsızlanma Komisyonu (United Nations Disarmament Commission - UNDC)

silahsızlanma sorunlarının çözümü konusunda düzenli çalıĢmalar yapmaktadır.379

Uluslararası barıĢ ve güvenliğin tesisi ve uluslararası ekonomik ve insan kaynağının asgari

düzeyde silahlanmaya ayrılması çağrısı yapan BM ġartı‟nın 26‟ncı maddesi çerçevesinde

faaliyet yürüten BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi - BMGK (United Nations Security

Council -UNSC) silahların kontrolü ve silahsızlanma faaliyetlerinde temel teĢkil edecek

kararlar alabilmektedir. BM ġartı VII Bölümüne uygun olarak kabul edilen 1540 sayılı

Karar kitle imha silahlarıyla mücadelede (counterproliferation) en büyük yasal zemin

olarak gösterilmektedir. Güvenlik Konseyi, kolektif güvenliğin sağlanmasına yönelik

olarak ve silahların indirimi konusunda genel düzenlemeler yapılması amacıyla tematik

toplantılar düzenlemektedir.

BM Silahsızlanma Komisyonu (United Nations Disarmament Commission -UNDC) Genel

Kurul‟un Ocak 1952 tarihli ve 502 (VI) sayılı Kararı ile kurulmuĢtur. UNDC Güvenlik

Konseyi‟nin altında silahsızlanma meseleleri ilgilenmektedir. 1959 sonrasında nadiren

toplanan Komisyon 1978 yılındaki Genel Kurul Birinci Özel Oturumu‟nda Genel Kurula

yardımcı olarak ve BM üyesi tüm devletlerin katıldığı bir yapıda selefinin yerine yeniden

kurulmuĢtur. UNDC; Genel Kurul, ÇalıĢma Grupları vasıtasıyla beĢ coğrafi gruba ayrılarak

çalıĢmalarını yürütmektedir. Silahların kontrolü ve silahsızlanmaya iliĢkin tavsiye kararlar

konsensüs ile alınmakta ve anılan konularda yıllık olarak Genel Kurul‟a rapor

sunmaktadır.380

378

Gönlübol, M. (1978). Uluslararası Politika, İlkeler, Kavramlar, Kurumlar. (Birinci baskı). AÜSBF

Yayınları, Ankara, 522. 379

Söz konusu Komisyon her yıl 3 haftalık süreyle Nisan ve Mayıs aylarında toplanmaktadır. Bunların yanı

sıra, BM Genel Kurulu özel oturumlar tertip ederek silahların kontrolü ve silahsızlanma süreçlerini

etkinleĢtirmeye çalıĢmaktadır. Bu Özel oturumların üç tanesi Silahsızlanma (SSOD) ile ilgilidir. SSOD-I

1978, SSOD-II 1982 ve SSOD-III 1988 yılında gerçekleĢtirilmiĢtir. 1995‟ten bu yana IV. Özel Oturumun

yapılması için çeĢitli çağrılar yapılmıĢ ve çalıĢma grupları oluĢturulmuĢtur. 380

Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). United Nations Disarmament

Commission - UNDC. New York, NY: United Nations Official Website:

http://www.un.org/disarmament/HomePage/ DisarmamentCommission/UNDiscom.shtml adresinden 7 Mayıs

2015 tarihinde alınmıĢtır.

150

BirleĢmiĢ Milletler Örgütünün çalıĢmaya baĢlaması ile birlikte birtakım silahların denetimi

antlaĢmaları ve giriĢimler baĢlatılmıĢtır. Bu amaçla ilk olarak BMGK Kararı ile ġubat

1947‟de Silahsızlanma Komisyonu kurulmuĢtur. Müteakiben Ocak 1952‟de Genel Kurul

Kararıyla Silahsızlanma Tek Komisyonu kurulmuĢtur. 1959 yılında ise ABD ve SSCB

ağırlıklı olarak çalıĢan On Devletler Komitesi kurulmuĢtur. 1962-68 yılları arasında On

Sekiz Ulus Silahsızlanma Komitesi olarak isimlendirilen Komite, 1969‟dan itibaren üye

sayısı geniĢletilerek Silahsızlanma Komitesi Konferansı adını almıĢtır.381

Silahsızlanma

Konferansı ise (The Conference on Disarmament - CD) yılında çok taraflı müzakereleri

yürüten bir forum olarak 1979 yılında kurulmuĢtur. 2015 yılı itibariyle 65 üyeli bir forum

durumundadır.382

Silahsızlanma Konferansı; nükleer silahlanma yarıĢının durdurulması, nükleer nitelikli

savaĢların önlenmesi, radyolojik silahlar gibi yeni tip kitle imha silahlarının tedarikinin

önlenmesi amacıyla yapılan silahların kontrolü ve silahsızlanma antlaĢmalarına temel

teĢkil eden taslak metinlerin oluĢturulmasında stratejik bir görev üstlenmektedir.

Silahsızlanma Konferansı ve selefleri; NPT, Deniz Yatağı AntlaĢması, Kimyasal Silahlar

SözleĢmesi, Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢmesi gibi antlaĢmaların görüĢülmesine

zemin sağlamıĢtır. 1990‟lı yıllarda Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması‟nın (CTBT)

taslak metni oluĢturulurken CD 3 yıl boyunca ciddi çabalar sarfetmiĢtir.

2015 itibariyle Silahsızlanma Konferansı gündeminde, Fisil Materyallerin (Üretiminin)

Yasaklanması AntlaĢması, dıĢ uzayda silahlanma yarısının önlenmesine yönelik bir

uluslararası metin oluĢturma (Prevent an Arms Race in Outer Space - PAROS) ve Negatif

Güvenlik Teminatları AntlaĢması (NSA) taslakları görüĢülmekte ve uzlaĢma sağlanmaya

çalıĢılmaktadır.

Silahsızlanma Konuları DanıĢma Kurulu; BM Genel Kurulu 10‟uncu özel oturumunda

yayımlanan nihai belge çerçevesinde 1978 yılında kurulmuĢ ve bugün için Genel Kurul‟un

1999 tarihli ve 51/418 Kararı himayesinde faaliyet yürütmektedir. Söz konusu Kurul‟un;

BirleĢmiĢ Milletler sistemi içinde, BirleĢmiĢ Milletler ya da kurumların himayesinde

381

Pazarcı, 2009, 520. 382

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015). Conference on Disarmament (CD). Washington: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/treaties-and-regimes/conference-on-disarmament/adresinden 7 Mayıs 2015

tarihinde alınmıĢtır.

151

çalıĢmalar ve araĢtırmalar yapmak, silahların sınırlandırılması ve silahsızlanma alanındaki

konularda Genel Sekretere tavsiyelerde bulunmak, BirleĢmiĢ Milletler Silahsızlanma

AraĢtırmaları Enstitüsü (UNIDIR) Mütevelli Heyeti olarak hizmet etmek, BirleĢmiĢ

Milletler Silahsızlanma Bilgi Programının uygulanmasına iliĢkin Genel Sekretere

tavsiyelerde bulunmak gibi görevleri bulunmaktadır. 15 üyeden oluĢan DanıĢma Kurulu

yılda iki kez Genel Kurul‟a rapor sunmaktadır.383

BM Silahsızlanma AraĢtırmaları Enstitüsü (UN Institute for Disarmament Research -

UNIDIR); BM üyesi devletleri ve uluslararası toplumu uluslararası güvenlik meseleleri

hakkında bilgilendirmek, silahsızlanma çabalarına yardımcı olmak ve böylece ekonomik,

sosyal ve güvenlik koĢullarını iyileĢtirmek amacıyla BM Genel Kurulu tarafından 1980

yılında kurulmuĢtur. UNIDIR, silahsızlanma ve güvenlik alanlarında objektif, ampirik ve

kapsamlı araĢtırma ihtiyacı sonucu ortaya çıkmıĢtır.

Enstitü, nükleer silahlar ve silahsızlanma çabaları hakkında uluslararası topluma tam ve

çeĢitlendirilmiĢ bilgi sunmak, tüm devletlerin silahsızlanma faaliyetlerine katılımını teĢvik

etmek, mevcut silahsızlanma müzakerelerine ve nükleer silahların azaltılması çabalarına

destek vermek, uzun dönemli ve derinlikli silahsızlanma analizleri yapmakla

görevlendirilmiĢtir. Bilimsel araĢtırmaların rahat ve tarafsız Ģekilde yürütülebilmesi

maksadıyla Enstitü‟nün BM içerisinde özerk bir varlık olarak faaliyet yürütmesi

öngörülmüĢtür. UNIDIR, araĢtırma projeleri, yayınlar, küçük toplantılar vasıtasıyla mevcut

ve muhtemel güvenlik sorunlarını analiz etmektedir. UNIDIR‟ın taktik nükleer silahlardan

mülteci güvenliğine, siber savaĢtan bölgesel güven artırıcı önlemlere ve hatta küçük

silahların azaltılmasına iliĢkin hususlara kadar çok çeĢitli güvenlik meselelerinde çalıĢma

yürütmektedir.384

BirleĢmiĢ Milletler Silahsızlanma ĠĢleri Ofisi – UNODA 1998 yılında BM Genel

Sekreterliğine bağlı Silahsızlanma Departmanı olarak kurulmuĢtur. UNODA‟nın temelleri

1982 yılında Genel Kurul tarafından yapılan ikinci özel silahsızlanma oturumundaki

tavsiye kararlarına dayandığını söylemek mümkündür. 1992 yılında Siyasi ĠĢler

383

Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs - UNODA. (2015). Advısory board on

dısarmament matters. New York, NY: United Nations Official Website. Web:

http://www.un.org/disarmament/HomePage/AdvisoryBoard/AdvisoryBoard.shtml adresinden 8 Mayıs 2015

tarihinde alınmıĢtır. 384

Ġnternet: The United Nations Institute for Disarmament Research - UNIDIR. (2015). About UNIDIR: the

ınstitute. Geneva 10, Switzerland: UNIDIR Official Website. Web: http://www.unidir.org/about/the-institute

adresinden 9 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.

152

Departmanı‟nın alt birimi olarak Silahsızlanma ĠĢleri Merkezi‟ne (Centre for Disarmament

Affairs) dönüĢtürülmüĢtür. 1997 yılı sonunda Silahsızlanma ĠĢleri Departmanı (Department

for Disarmament Affairs – DDR) olarak adı değiĢtirilmiĢtir. 2007 yılında BM

Silahsızlanma ĠĢleri Ofisi (United Nations Office for Disarmament Affairs) olarak yeniden

dönüĢtürülmüĢtür.385

UNODA; yayılmanın önlenmesi ve nükleer silahsızlanma faaliyetlerini desteklemek,

biyolojik ve kimyasal silahlara iliĢkin mevcut silahsızlanma rejimlerini güçlendirmek,

konvansiyonel silahlar (özellikle kara mayınları ve küçük silahlar) ile ilgili silahsızlanma

çabalarına katkıda bulunmak gibi sorumluluklar üstlenmiĢtir. UNODA aynı zamanda

çatıĢma sonrası pratik silahsızlanma önlemlerinin uygulanması ve geliĢtirilmesi çabalarını

desteklemekte ve çatıĢan tarafların silahsızlandırılması ve sivil topluma kazandırılması gibi

süreçlerde yer alabilmektedir.

6.2. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA)

HiroĢima ve Nagazaki‟ye atılan nükleer bombaların yarattığı dehĢet ve yaĢanan insanlık

trajedisinin bir daha yaĢanmamasını temin etmek amacıyla BirleĢmiĢ Milletler‟in Birinci

Genel Kurul toplantısında üye devletler tarafından atom enerjisinin barıĢçıl çerçevede

kullanılması ve denetlenmesi kararı alınmıĢtır.386

Bu amaçla Atom Enerjisi Komisyonu

(UNAEC) kurulmuĢtur.387

UNAEC, BM Güvenlik Konseyi üyeleri ve Kanada

temsilcisinden oluĢmuĢtur. Komisyon çalıĢmaları çerçevesinde en dikkat çeken somut

giriĢim, ABD temsilcisi Bernard Baruch tarafından 14 Haziran 1946‟da sunulan öneridir.

Baruch Planı‟nın388

belki de en farklı özelliği, dünya güvenliğine potansiyel tehdit olan

tüm atom enerjisi faaliyetlerinin denetimi ya da elde tutulmasından sorumlu olmak üzere

385

Ġnternet: The United Nations-UN. (2015). United nations office for disarmament affairs (UNODA).

Geneva 10, Switzerland: UNIDIR Official Website. Web: http://www.un.org/disarmament/about/contact/

adresinden 9 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 386

BirleĢmiĢ Milletler Birinci Genel Kurulu Kararı için bk. Ġnternet: United Nations. (2015). Establishment

of a commission to deal with the problems raised by the discovery of atomic energy, A/RES/1(I). Adopted on

On 24 January 1946. New York: United Nations Official Website. Web: http://www.un.org/ga/search/

view_doc.asp?symbol=a/res/1(i) adresinden 10 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 387

Komisyon, 1952 yılında Konvansiyonel Silahlar Komisyonu ile birleĢtirilerek Silahsızlanma Komisyonu

adını almıĢtır. 388

ABD DıĢiĢleri Bakanlığı bünyesinde kurulan danıĢma komitesinin yayımladığı Acheson-Lilienthal

raporuna dayanmaktadır. Söz konusu raporda uluslararası denetim anlamına gelen bazı önerilerde

bulunulmuĢ ve bu çerçevede bir uluslararası akreditasyon kurumu gibi çalıĢacak yapının (Atomic

Development Authority) kurulması önerilmiĢtir.

153

kurulmasını önerdiği uluslararası kurumun (International Atomic Development Authority)

yaptırım ve cezalandırma konularında da yetkili olmasıdır.389

Komisyon, ABD ve SSCB

arasındaki birtakım anlaĢmazlıklar nedeniyle 1949 yılında kendini feshetmiĢtir.390

1950‟lerde SSCB‟nin atom bombasını elde etmesi, nükleer silahlanma rekabetini

baĢlatmıĢtır. ABD BaĢkanı Eisenhower, 1953 yılında BM Genel Kurulu‟na hitaben yaptığı

“Atoms for Peace391

” konuĢmasında, olası bir nükleer savaĢın insanlığın sonunu

getirebileceğini belirtmiĢ ve tüm insanlığın yararına, mutluluğuna, refahına, sağlığına ve

dünya barıĢına katkı sunma potansiyeli içeren nükleer teknolojinin kabul edilebilir bir

denetim ve kontrol mekanizması içerisinde anılan yararlar doğrultusunda kullanılması için

herkesin bazı fedakârlıklar yapması gerektiğini vurgulamıĢtır. Eylül ABD 1954‟te, Genel

Kurul‟a bölünebilir maddelerin kontrolünü sağlayacak uluslararası bir ajansın kurulması

teklifi sunmuĢtur. Kurulacak ajansın bir çeĢit uluslararası nükleer banka olması

arzulanmıĢtır.392

ABD ayrıca uluslararası bilimsel bir konferans toplanması ve nükleer

enerjinin barıĢçıl yönlerinin bu konferansta değerlendirilmesi çağrısı yapmıĢtır.

Ağustos 1955‟te Cenevre‟de Atom Enerjisinin BarıĢçıl Kullanımına ĠliĢkin Uluslararası

Konferans düzenlenmiĢ ve 1956‟da IAEA‟nın Statüsü Konferansı‟nın yapılmasına giden

yolu açmıĢtır. Taslak metinler üzerinde yapılan uzun müzakereler neticesinde 29 Temmuz

1957 tarihinde 130 devletin desteğiyle IAEA‟nın Statüsüne ĠliĢkin AntlaĢma imzalanmıĢtır.

2015 itibariyle 164 üye devlet, 77 hükümetler arası örgüt ve sivil toplum örgütü IAEA‟ya

taraf (resmi ya da gönüllü) durumdadır.393

IAEA, BirleĢmiĢ Milletlerin uzman kuruluĢlarından biri olmayıp sistem içerisinde yer alan

bağımsız ve hükümetlerararası bir örgüttür.394

BM Genel Kurulu‟na karĢı sorumludur.

IAEA‟nın Genel Konferans, Guvernörler Kurulu ve Sekretarya‟dan oluĢan üç temel organı

bulunmaktadır. Tüm üye ülkelerin katılımıyla oluĢan Genel Konferans Ajans‟ın en yüksek

389

Denk, 2011, 93-136. 390

Kibaroğlu, 1999, 23-39. 391

Ġnternet: International Atomic Energy Agency –IAEA. (2015). Member States of the IAEA. Vienna:

International Atomic Energy Agency – IAEA Official Website. Web:

https://www.iaea.org/about/memberstates adresinden 12 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 392

Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi amacıyla IAEA‟nın bir nükleer banka gibi oluĢturulma arzusu;

barıĢçıl faaliyetlerde kullanılacak fisil materyallerin uluslararası bankadan sağlanması tartıĢmalarına temel

teĢkil etmektedir. 393

IAEA; 2500‟e yakın profesyonel ve yardımcı personel, yıllık 314 milyon Avro toplam bütçeye sahip

devasa bir örgüt haline gelmiĢtir. Merkezi Viyana‟da olan Örgüt‟ün New York ve Cenevre‟de iki irtibat ofisi

ve Tokyo ve Toronto‟da bölgesel güvence denetimi (safeguards) ofisi bulunmaktadır. 394

Fischer, 1997, 205.

154

karar alma merciidir. 35 üyesi bulunan Guvernörler Kurulu üye ülkeler arasından iki

yıllığına seçilen temsilcilerden oluĢmaktadır.395

BM Güvenlik Konseyi‟nin 5 Daimi Üyesi

Guvernörler Kurulu‟nun da daimi üyeleri durumundadır. Sekreterlik bir genel direktör ve

üye ülkelerden seçilen 2556 personelden oluĢmaktadır. Güvence denetimine tabi 180

devlete ait tesisler nükleer Silahların yayılmasını önlemek amacıyla 200 denetçi 1000‟den

fazla tesisi IAEA Güvence Denetimi Sistemi kapsamında denetlemektedir.396

Ajansın amaçları; atom enerjisinin dünya refahına, barıĢına ve sağlığına katkıda bulunması

imkânlarını geliĢtirmek ve bu amaçtaki çalıĢmaları hızlandırmaktır. Atom enerjisinin askeri

amaçlarla kullanılmasının önlenmesi de Ajansın üstlendiği görevlerden biridir. Ajans

özellikle, atom enerjisinin barıĢçıl amaçlarla kullanılmasına yönelik dünyadaki tüm

çalıĢmaları desteklemek ve yardımcı olmak, nükleer alanda teknik ve bilimsel bilginin

değiĢtirilmesini teĢvik etmek, bilim adamlarının ve uzmanların değiĢimi ve eğitimini teĢvik

etmek, sağlanan yardımın kötü amaçlarla kullanılmamasına yönelik koruma tedbirleri

almak ve uygulamak, nükleer güvenlik standartlarını belirlemek gibi görevleri yerine

getirmektedir.

IAEA, bağlayıcılığı olan bir kuruluĢ olmamasına rağmen IAEA‟nın önerileri pek çok ülke

tarafından ulusal standartların belirlenmesi ya da düzenlemelerin yapılıĢı sırasında temel

kaynak olarak alınmaktadır. IAEA‟nın herhangi bir nükleer kaza durumuna hazırlık ve

tehlike durumunda alınacak tedbirler ve yapılacaklarla ilgili 27 Ekim 1986‟da yürürlüğe

giren Nükleer Kazaların Erken Haber Verilmesi AntlaĢması ve 26 ġubat 1987 tarihinde

yürürlüğe giren Radyoaktif Tehlike ve Nükleer Bir Kaza Durumunda YardımlaĢma

AnlaĢması gibi uluslararası anlaĢmaların hazırlanmasında önemli görev üstlenmiĢtir.397

IAEA aynı zamanda Rarotonga, Tlatelolco ve özellikle Nükleer Silahların Yayılmasının

Önlenmesi AntlaĢmalarının uygulanmasını sağlamakla yükümlüdür.398

395

Ġnternet: International Atomic Energy Agency –IAEA. (2015). IAEA by numbers - at a glance. Vienna:

International Atomic Energy Agency – IAEA Official Website. Web: https://www.iaea.org/about/by-the-

numbers adresinden 13 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 396

Ġnternet: T.C. Viyana Daimi Temsilciliği. (2013). Uluslararası Organizasyonlar Hakkında Bilgiler.

Viyana: Türkiye BirleĢmiĢ Milletler Viyana Daimi Temsilciliği resmi internet sitesi: Web:

http://bmviyana.dt.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx?ID=122115 adresinden 13 Mayıs 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 397

Karluk, 1998, 138. 398

Fischer, 1997, 466.

155

6.3. Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması Örgütü (CTBTO)

Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AnlaĢması Örgütü (Comprehensive

Nuclear-Test-Ban Treaty Organization –CTBTO), 19 Kasım 1996 yılında New York‟ta

kurulmuĢtur. Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması AnlaĢmasına imza atan

devletlerin finanse ettiği CTBTO, imzacı devletlerden oluĢan Genel Kurul (Hazırlık

Komisyonu - Preparatory Commission olarak da bilinir.) ve Geçici Teknik Sekretarya

(Provisional Technical Secretariat) olmak üzere iki ana organdan müteĢekkildir.

Hazırlık Komisyonun ana misyonu; AnlaĢmada öngörülen küresel doğrulama rejimini

kurmak ve böylece AnlaĢma yürürlüğe girinceye kadar sistemi kullanıma hazır hale

getirmektir. Küresel ölçekte 321 izleme istasyonu (monitoring station) ve 16 radyonüklit

laboratuar kurulması öngörülmüĢtür. Hâlihazırda 250 civarında istasyon faaliyet

yürütmekte ve uydu vasıtasıyla Viyana‟da yerleĢik Uluslararası Veri Merkezi‟ne

(International Data Center - IDC) veri aktarımı yapılmaktadır. Komisyonun üç yardımcı

organı vardır: A ÇalıĢma Grubu, idari ve bütçe ile ilgili konulardan sorumludur; B ÇalıĢma

Grubu, doğrulama süreçlerinden sorumludur ve DanıĢma Grubu, finansal, bütçe ve ilgili

idari konulara bakmaktadır.

Geçici Teknik Sekretarya 70 taraf ülkeden 270 personel ile 1997 yılında çalıĢmaya

baĢlamıĢtır. Sekretarya; izleme istasyonları ve radyonüklit laboratuvarlarının kurulması ve

faaliyetleri ile ilgili süreçlerde taraf devletlerle iĢbirliği yapmakla yükümlendirilmiĢtir.

6.4. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW)

Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü, Kimyasal Silahların GeliĢtirilmesinin,

Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanılmasının Yasaklanması ve Ġmhası SözleĢmesini

iĢleyiĢini denetlemektedir. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (Organisation for the

Prohibition of Chemical Weapons – OPCW), 192 taraf devletin temsilcilerinden

oluĢmaktadır.

OPCW üye devletleri, diğer taraf devletlerin kimyasal silah tehdidi veya saldırı altında

olması durumunda bu devletlere yardım etmekle yükümlüdür. Kimyasalların barıĢçıl

kullanımı için OPCW‟nin imza attığı birçok uluslararası iĢbirliği programı vardır.

156

Lahey‟de bulunan OPCW Teknik Sekretaryası bünyesinde yaklaĢık 500 personel

çalıĢmaktadır.399

SözleĢme yürürlüğe girdiği 1997 yılından itibaren 31 Aralık 2013‟ kadar geçen sürede

deklare edilen 1-2-3 kategorilerindeki toplam kimyasal ajandan Kategori 1‟in % 82‟sine

denk gelen 57,594 metrik ton, Kategori 2‟nin % 45‟ine denk gelen 920 metrik ton,

Kategori 3‟ün %100‟üne denk gelen 417,825 adet kimyasal ajan OPCW gözetiminde imha

edilmiĢtir.400

6.5. Biyolojik Silahlar SözleĢmesi Ad Hoc Grubu

Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟nin bir doğrulama mekanizmasının olmaması, söz konusu

AntlaĢma‟ya uyulup uyulmadığının denetimini imkânsız kılmaktadır. Uluslararası yasal

bağlayıcılığı olan bir doğrulama (verification) sisteminin oluĢturulması için Biyolojik

Silahlar SözleĢmesi‟ne ek bir protokol konulması ve denetim organı kurulması 1986‟dan

beri tartıĢmalı durumdadır. Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢme‟sinin 1986 yılında

gerçekleĢtirilen II‟nci Gözden Geçirme Konferansı‟nda, taraf devletler AntlaĢma‟nın

uygulanmasını güçlendirmek amacıyla alınan güven artırıcı önlemleri (CBMs) yıllık olarak

BirleĢmiĢ Milletlere bildirmeyi kabul etmiĢlerdir.

Eylül 1991‟de toplanan 3‟üncü Gözden Geçirme Konferansı‟nda, Resmi Uzmanlar Ad Hoc

Grubu (VEREX) kurulmasına karar verilmiĢtir. Bu Grup; doğrulama tedbirlerini bilimsel

ve teknik bakıĢ açısıyla tanımlama ve incelemekle görevlendirildi. Bunun yanı sıra 3 yeni

güven artırıcı önlem (CBMs) tespit edilmiĢtir. Bu önlemler; düzenleyici ve yasal

deklarasyonlar, yıllardaki savunma ve saldırı amaçlı biyolojik Ar-Ge programları ile ilgili

geçmiĢ faaliyetler deklarasyonu, aĢı üretim yerlerini de ihtiva eden tesisler

deklarasyonlarıdır.

Üçüncü Gözden Geçirme Konferansı sonrası 1992 ve 1993 yılları arasında gerçekleĢtirilen

toplantılarda, Görevli Uzmanlar Ad Hoc Grubu (VEREX) 21 potansiyel doğrulama tedbiri

399

Örgüt‟ün Genel Direktörlüğü Büyükelçi Ahmet ÜZÜMCÜ tarafından yürütülmektedir. Ġnternet:

Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (2015). About OPCW: Highlights. Hague,

Netherlans: OPCW Official Website. Web: https://www.opcw.org/index.php?eID=dam_frontend_push&doc

ID=17585 adresinden 15 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır. 400

Ġnternet: Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons - OPCW. (2014, August). Note by the

Director–General summary of verification activities in 2013. Hague: OPCW Official Website. Web:

https://www.opcw.org/index.php?eID=dam_frontend_push&docID=17585 adresinden 15 Mayıs 2015

tarihinde alınmıĢtır.

157

belirlemiĢtir. Bu doğrulama tedbirleri seçilirken SözleĢmenin etkinliğini artırmak ve

uygulanmasını güçlendirmek temel kıstaslar olarak belirlenmiĢtir. Bunun yanı sıra ABD-

Rusya ve Ġngiltere biyolojik tesislerinde yapılan araĢtırmaların Biyolojik Silahlar

SözleĢmesi‟ne uyumunun taraf devletlerce denetlenmesi konusunda anlaĢmaya

varmıĢladır. Bu kapsamda 1993 ve 1994 yılları arasında karĢılıklı ziyaretler

gerçekleĢtirilmiĢtir. 401

23 Eylül 1994‟te SözleĢme‟nin doğrulama önlemlerinin görüĢüleceği Özel Konferans

(Special Conference) düzenlenmiĢtir. Konferans‟ta tüm taraf devletlerin katılımına açık bir

Ad Hoc Grup (Özel Amaçlı/Geçici Grup) kurulmasına karar verilmiĢtir. 1996‟da

gerçekleĢtirilen 4‟üncü Gözden Geçirme Konferansı‟nda SözleĢme‟ye uyumu izleyecek

Ģekilde bir doğrulama rejiminin kurulması ve bunun kapsamı üzerine müzakereler

yürütülmüĢtür.

Konferans‟ın Sonuç Deklarasyonu‟nda kurulacak doğrulama rejimin en geç 2001 yılına

kadar faaliyete geçmesi ve barıĢçıl bakteriyolojik faaliyetler ve salgın hastalıklar alanında

uluslararası iĢbirliğinin geliĢtirilmesi için yeni güven artıcı önlemler alınmasına karar

verildiği duyurulmuĢtur. Bu kapsamda, 1 Ocak 1946 sonrasındaki savunma ve saldırı

amaçlı biyolojik araĢtırma ve geliĢtirme programlarının deklare edilmesi, aĢı üretim

tesislerinin bildirilmesi ve 1997 den sonraki dönemde güven artırıcı önlemlere iliĢkin özet

bilgi tablosunun deklare edilmesi gibi önlemleri ihtiva etmektedir. Türkiye‟nin de

aralarında bulunduğu 70 devlet (2015 Haziran itibariye 57 devlet )402

CBMs (Confidence

Building Measures - Güven Artırıcı Önlemler) bildiriminde bulunmuĢtur.

2000 yılında yapılan toplantılarda ve 2001‟deki 5‟inci Gözden Geçirme Konferansı‟nda

ABD de taslak Doğrulama Protokolü‟ne karĢı çıktığını ve Ad Hoc Grubun dağıtılması

gerektiği iddialarını yinelemiĢtir. 6.5 yıl süren müzakereler ve yapılan 24 toplantı

sonrasında Protokol‟ün imzalanamayacağı konusunda net bir kanı oluĢmuĢtur.

401

Ġnternet: Organisation for the Prohibition of Biological Weapons - OPBW. (2015). VEREX. Geneva:

Biological and Toxin Weapons Convention (BTWC) Website. Web:

https://www.opcw.org/index.php?eID=dam_frontend_push&docID=17585 adresinden 15 Mayıs 2015

tarihinde alınmıĢtır. 402

Ġnternet: United Nations Office at the Geneva- UNOG. (2015). CBM Returns 2014-2015. Geneva: UNOG

Online. Web: http://www.unog.ch/__80256ee600585943.nsf/(httpPages)/4fa4da37a55c7966c12575780055

d9e8?OpenDocument&ExpandSection=28%2C29#_Section28 adresinden 10 Mart 2015 tarihinde alınmıĢtır.

158

Aralık 2006‟da yapılan 6‟ncı Gözden Geçirme Konferansı‟nda Uygulama Destek Ünitesi

(Implementation Support Unit - ISU) kurulmasına karar verilmiĢtir. Bu ünitede 3 tam

zamanlı personel görev yapacak Ģekilde olması ve Ünite‟nin taraf devletlerin taleplerini

merkezileĢtirecek, güven artırıcı önlemlerin uygulamasını kolaylaĢtıracak, ülkeler

arasındaki iĢbirliğini cesaretlendirecek bir yapıda olması öngörülmüĢtür.403

403

Ġnternet: United Nations Office at Geneva – UNOG. (2015). The biological weapons convention:

implementation support unit. Geneva: United Nations Office at Geneva – UNOG Offical Website. Web:

http://www.unog.ch/80256EE600585943/(httpPages)/16C37624830EDAE5C12572BC0044DFC1?OpenDoc

ument adresinden 16 Mayıs 2015 tarihinde alınmıĢtır.

159

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ORTA DOĞU’DA KĠTLE ĠMHA SĠLAHLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇABALARI

1. ORTA DOĞU: KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE KAPSAMI

16. yy.dan itibaren Hindistan ve Güney Asya‟nın zenginliklerine gidecek kestirme yol

arayıĢları Ġngiltere‟yi Akdeniz ve Osmanlının Güney topraklarına yöneltmiĢ ve 19. yy.da

SüveyĢ Kanalı‟nın açılması Doğu Akdenizi daha stratejik hale getirmiĢtir. Akdeniz

yolunun kullanılmaya baĢlaması Avrupa ticaret gemilerine Akdeniz-SüveyĢ-Hindistan

rotasında büyük ulaĢım kolaylığı sağlamıĢ ve sonunda bu güzergâhlardaki bölgelerin

Ġngiltere tarafından iĢgal edilmesine yol açmıĢtır. Ġngiltere‟nin Uzak Asya sömürgelerine

giden hat üzerindeki Arap Yarımadası ve mücavir bölgeleri Yakın Doğu olarak

tanımlanmıĢ ve Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında Orta Doğu kavramı Ġngiltere‟nin resmi

kaynaklarında kullanılmaya baĢlamıĢtır.404

Orta Doğu‟nun hangi coğrafyayı kapsadığı konusunda bugüne kadar mutabık kalınmıĢ bir

tanım yapılmamıĢtır. Genel kabul gören tanım Eski Dünya (Asya-Avrupa-Afrika)

karalarının birleĢtiği orta bölüm olarak ifade edilmektedir ancak kanaatimizce bu

kapsamda Somali, Etiyopya Sudan gibi Doğu Afrika ülkelerini içermesi bakımından

arızalıdır. Bernad Lewis‟e göre Sovyetler Birliği‟nin dağılması Orta Doğu‟yu Orta Asya

Cumhuriyetlerini de içine alacak Ģekilde geniĢletmiĢtir. Buradan batının çıkarı bulunduğu

yer altı kaynakları bakımından zengin olan bütün Ġslam coğrafyasına Orta Doğu

tanımlaması yaptığını gözlemleyebiliriz. Günümüzde bütün devletler ve hatta bölge

ülkeleri tarafından kullanılan Orta Doğu kavramı Ġtilaf Devletlerinin Birinci Dünya SavaĢı

sırasında ve sonrasında verdiği kararlardan doğmuĢtur. Bazı kaynaklar Mısır, Ġsrail, Ġran,

Türkiye gibi ülkelerin yanı sıra Sovyet Orta Asyası ve Afganistanı da içine alan bir Orta

Doğu tanımlaması yapmıĢtır. Bir baĢka deyiĢle Ġngiltere‟nin Napolyon SavaĢları‟ndan

baĢlayarak Hindistan yolunu önce Fransa‟nın daha sonra da Rusya‟nın saldırılarından

korumak için savaĢtığı tüm bölge olarak tanımlanmıĢtır.405

404

ġahin, T. Y. (2011). Uluslararası politikada Orta Doğu. (Üçüncü baskı). Ankara: BarıĢ Kitap, 11. 405

Fromkin, D. (2013). Barışa son veren barış: modern Ortadoğu nasıl yaratıldı? 1914-1922. (Çev. Mehmet

Harmancı). Ġstanbul: Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. Ve San. Ltd. ġti. (Eserin Orijinali 1989 „da

yayımlandı.), 15-18.

160

Birinci Dünya SavaĢı sırasında ve sonrasında Orta Doğu konusunda yapılmıĢ diğer

araĢtırmalar genellikle tek bir ülke ya da bölgeyi esas alır. 1914-22 dönemi Orta Doğu‟nun

sınırlarının çizildiği dönemdir. Irak, Ürdün gibi Ġngiliz buluĢu devletlerin yanı sıra

Filistin‟de bir Yahudi Milli Yurdu kurulması kararı da bu dönemde verilmiĢtir. Suudi

Arabistan, Kuveyt ve Irak sınırları Ġngizler tarafından çizilmiĢtir. Bu dönemde Avrupalı

büyük güçler Orta Doğu‟ya yapay devlet modeli getirmiĢler ve bugüne kadar süregelen

milletleĢememiĢ aksine mezhepsel temelde kümlenmiĢ ülkeler bölgesine dönüĢmüĢtür.

Orta Doğu kavramının bir coğrafi alanı iĢaret etmekten ziyade siyasi bir tanımlama

olduğunu dikkate alırsak kavramdaki muğlaklığın nedenini daha net tespit edebiliriz.

Batının siyasi ve ekonomik çıkarlarındaki değiĢime göre Orta Doğu olarak tanımlanan

bölgenin de kapsamı geniĢletilmekte veyahut daraltılmaktadır. Öyleki ABD‟nin 2000li

yılların baĢında ortaya attığı GeniĢleyen Orta Doğu Projesi‟nde ortaya koyduğu Orta Doğu

tanımı Moritanya‟dan Pakistana Türkiye‟den Somaliye neredeyse Ġslam Coğrafyası ve

Kuzey Afrika‟nın tamamını içine almaktaydı. Bugün anılan bölgede hangi devletlerin yer

aldığı konusunda bir görüĢ birliği bulunmamakla birlikte Orta Doğu; kuzeyde Türkiye,

batıda Mısır doğuda Ġran ve güneyde Yemen‟in çevrelediği kabaca bir dikdörtgeni içine

alan bölge olarak tanımlanabilir.406

Biz çalıĢmamızda Libya‟yı da bu bölge içerisinde ele

alacak, silahların kontrolü ve silahsızlanma alanında yürütülen faaliyetleri inceleyeceğiz.

2. KĠS VE SĠLAHSIZLANMA GENEL GÖRÜNÜMÜ

Orta Doğu‟nun yaraltı ve yerüstü zenginlikleri, verimli toprakları ve havzalarıyla birçok

medeniyete ev sahipliği yapan ve ötesinde bütün dinlerin kutsal mekânlarını barındıran

eĢsiz bir bölge olmasını bir yana bırakırsak, bölge 20. Yüzyılın tamamı ve 21. Yüzyılın

baĢlangıcından günümüze dek tarihsel mücadelelerin ortaya çıkardığı kaos ve güvensizlik

coğrafyasıdır. Bu ortam, Osmanlı Devleti‟nin yıkılmasıyla birlikte ortaya çıkan suni

devletçikler arasındaki sorunlar, Ġsrail Devleti‟nin kuruluĢu ve sonrasındaki Arap-Ġsrail

çatıĢmaları, Lübnan Ġç SavaĢı, Yemen Ġç SavaĢı, Ġran-Irak SavaĢı, Körfez SavaĢları, Arap

Baharı sonrası yaĢanan iç çatıĢmalar gibi bir dizi çatıĢma süreçlerinden kaynaklanmaktadır.

ĠĢte bu güvensizlik ortamı ve çatıĢmalar Orta Doğu‟nun silahların kontrolü ve

silahsızlanma kavramlarına uzak kalmasına neden olmuĢtur. Bölge silahsızlanmanın aksine

güç ve petrol kaynakları üzerinde hakimiyet kurma arzusunun getirdiği büyük silahlanma

406

ġahin, 2011, 12.

161

programlarına sahne olmuĢtur. Orta Doğu yerel devletlerin devletlerin ve bölgede çıkar

mücadelesine giriĢen küresel güçlerin silah sistemleri ve savaĢ teknolojilerindeki

yenilikleri ilk elden tatbik ettikleri bir coğrafya durumundadır. Bölge ülkelerinde hakim

olan monarĢik yapılar ve totaliter yönetimler gücü kaybetmemek uğruna silahlanmaya

büyük önem vermektedirler. Öyleki Körfez ülkeleri Batılı büyük devletlerin en büyük silah

ithalatçıları durumundadır.

Silahların kontrolü ve silahsızlanmaya iliĢkin uluslararası rejimin getirdiği kuralları

bölgeye tatbik etmenin zorluğunu göz önünde bulundurarak, bölge ülkelerinden Ġran, Irak,

Suriye, Ġsrail, Suudi Arabistan, Ürdün, BirleĢik Arap Emirlikleri ve Libya‟daki kitle imha

silahı programlarını ve silahsızlanmaya iliĢkin çabaları inceleyeceğiz. Bunun yanı sıra

bölge ülkelerinin ve Türkiye‟nin uluslararası silahsızlanma düzenlemelerine iliĢkin

yaklaĢımlarını ve taraf olma durumlarını ele alacağız.

Bölge ülkelerinden Ġran, 1970 yılından beri nükleer silah sahibi olmayan devlet statüsüyle

NPT‟nin üyesidir. Bunun yanı sıra Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢmasını 1996‟da

imzalamıĢ fakat henüz onaylamamıĢtır. Uranyum zenginleĢtirmeye karar verildiği 2006

yılına kadar Ġran‟ın nükleer programı uluslararası tepki çekmemiĢtir. IAEA‟ya sunulan

yetersiz raporlar ve nükleer yakıt döngüsü altyapısı oluĢturmaya yönelik faaliyetler Ġran‟ın

niyetinin nükleer silah elde etmek olduğu yönünde yorumlanmıĢtır. Ġran Füze Teknolojisi

Kontrol Rejimi (FTKR) üyesi değildir ve çeĢitli çap ve menzilde balistik füze/uzay aracı

fırlatma vasıtası elde etme giriĢimleri bulunmaktadır. Kimyasal ve biyolojik silahların

savaĢta kullanımını yasaklayan Cenevre Protokolü‟ne 1929 yılında taraf olan Ġran 1973

yılında Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟ne, 1997 yılında da Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne

taraf olmuĢtur. 407

Sınırlı bilgi kaynaklarına rağmen 2013 yılına kadar Suriye‟nin konvansiyonel olmayan

silahları elde etmeye yönelik bir politika güttüğü bilinmektedir. Suriye, özellikle kimyasal

silahlar ve balistik füzeler konusunda ciddi bir stoka sahiptir. Suriye 1969 yılından beri

nükleer silah sahibi olmayan devlet statüsüyle NPT‟nin ve IAEA ile Kapsamlı Nükleer

Güvence Denetimi AntlaĢması‟nın tarafı durumdadır. Fakat ġam yönetiminin El-Kibar‟da

bir plütonyum üretim reaktörü inĢa etmeye çalıĢtığı iddia edilmiĢ ve 2007‟de söz konusu

alan Ġsrail tarafından bombalanarak imha edilmiĢtir. Suriye uyguladığı kitle imha silahı ve

407

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (September, 2012). Country profile: Iran. Washington, DC: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/iran/ adresinden 24 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.

162

balistik füze programı için aralarında Rusya, Çin, Ġran ve Kuzey Kore‟den yardım almıĢtır.

Suriye‟nin kitle imha silah programının temel motivasyonu Ġsrail tehdidi olmuĢtur. Rejimi

korumak ve komĢu düĢmanın tehdidini minimize etmek amacıyla üstün bir konvansiyonel

silah stoku kimyasal ve hatta nükleer silahları envanterine katmak istemiĢtir. Arap Baharı

olarak adlandırılan ve mevcut rejimlere yönelen itaatsizlik eylemleri Mart 2011‟de

Suriye‟ye sıçramıĢ 1 yıl geçmeden iç savaĢa dönüĢmüĢtür. Suriye savaĢta kimyasal silah

kullanımını yasaklayan Cenevre SözleĢmesi‟ne 1968 yılından beri taraf olmasına rağmen

iç savaĢta kimyasal silahları yoğun olarak kullanmıĢtır. Ağustos 2013‟te 1400 civarında

insanın ölümüne neden olan kimyasal silah saldırısında rejim ve muhalifler birbirini

suçlamıĢ ancak uluslararası denetimler dahil bugüne kadar hiçbir incelemede konu açıklığa

kavuĢmamıĢtır. Suriye 2013 yılında ABD-Rusya öncülüğünde Kimyasal Silahların

Yasaklanması SözleĢmesi‟ne taraf olmuĢ ve envanterindeki kimyasal silahların OPCW

gözetiminde imhasını kabul etmiĢtir. Suriye Biyolojik Silahlar SözleĢmesini 1972 yılında

imzalamıĢ fakat henüz onaylamamıĢtır.408

Irak, 1969 yılından beri nükleer silahı olmayan ülke statüsüyle NPT üyesidir ve 2012

yılında Ek Prokole de taraf durumdadır. Bunun yanı sıra Irak, 2013 yılında CTBT‟ye de

taraf olmuĢtur. (2008‟de imzaladı.) Saddam Hüseyin ülkesinde gücünü konsolide etmek ve

bölgede etkin olmanın NBC silahlarına sahip olmaktan geçtiğini düĢünmüĢ ve büyük

ölçekli bir kitle imha silahı programı baĢlatmıĢtır.409

Ġran - Irak SavaĢında Saddamın

Kürtlere karĢı kimyasal silaha baĢvurması Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nin

tamamlanmasına yol açan en büyük faktörlerden olmuĢtur. Irak 2009 yılında Kimyasal

Silahlar SözleĢmesi‟ne (CWC) taraf olmuĢtur.410

Irak Biyolojik ve Toksin Silahların

Yasaklanması SözleĢmesini (BTWC) 1972 yılında imzalamasına rağmen 1991 yılına kadar

onaylamamıĢtır. Körfez SavaĢı sonrası BM Özel Komisyonu (UNSCOM) Irak‟ın

SözleĢme yükümlülüklerini ihlal ettiğini tespit etmiĢ ve uluslararası toplum tarafından

Irak‟ın BTWC‟yi onaylamasına yönelik baskı artırılmıĢtır. Irak ġam Islam Devleti (DAEġ-

IġĠD – ISIS) terör örgütünün Doğu Suriye ve Kuzey sınırlarınını içeren geniĢ bir kuĢağı ele

geçirmesi, Irak‟ın nükleer ve kimyasal tesislerinin güvenliğini gündeme getirmiĢtir. Bazı

408

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country Profiles: Syria. Washington, DC: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/syria/ adresinden 5 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 409

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country Profiles: Iraq. Washington, DC: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/iraq/ adresinden 5 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 410

Ġnternet: Organization for the Prohibition of Chemical Weapons. (2015). Member States of the

Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons (OPCW). Hague, Netherlans: OPCW Official

Website. Web: https://www.opcw.org/about-opcw/member-states/member-states-by-region/asia/member-

state-iraq/ adresinden 7 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır.

163

analistler IġID‟ın kitle imha silahlarını ele geçirip kullanacağı endiĢesini dile

getirmektedirler. IġID‟in güçlenmesi ve bölgede kitle imha silahlarının devlet dıĢı

aktörlerin eline geçmesi ihtimali neticesinde ABD Eylül 2014‟ten itibaren Kuzey Irak ve

Suriye‟de hava bombardımanına baĢlamıĢtır.

Ġsrail geliĢmiĢ konvansiyonel askeri yeteneğe sahip bir ülke olmanın yanı sıra kitle imha

silahı programları da yürüten bir Orta Doğu ülkesidir. Açık kaynaklarda Ġsrail‟in saldırgan

kimyasal ya da biyolojik silah programı yürüttüğüne iliĢkin herhangi bir veri yer

almamasına rağmen nükleer silahlara sahip olduğu konusunda bir konsensüs söz

konusudur. Ġsrail anılanların yanı sıra kısa ve orta menzilli balistik füzelerden oluĢan bir

füze arsenaline de sahiptir. Ġsrail NPT, BTWC gibi uluslararası silahsızlanma rejiminin

dayandığı temel anlaĢmalara taraf değildir. Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi ve Avustralya

Grubuna taraf olmamasına rağmen, biyolojik ve kimyasal silahlar ile kritik füze

teknolojisinin yayılmasının önlenmesi amacıyla ulusal ihracat kontol rejimini tek taraflı

olarak uluslararası rejim çerçevesinde yeniden düzenlemiĢtir. Bunun yanı sıra 1969 yılında

Cenevre Protokolüne taraf olan ülke 1993 yılında Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ni, 1996

yılında da CTBT‟yi imzalamıĢ fakat her iki antlaĢmayı da henüz onaylamamıĢtır.

Mısır 1981 yılından bu yana NPT üyesi olmakla birlikte Biyolojik ve Toksin Silahlar

SözleĢmesine (BTWC) taraf değildir. (1972‟de imzaladı fakat henüz onaylamadı.) Mısır‟ın

Ģüpheli kimyasal çalıĢmaları geniĢ çaplı bir kimyasal silah programının varlığına iĢaret

etmektedir. Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne taraf olmayan Mısır savaĢta kimyasal silah

kullanan ülkelerden biridir. 1962-70 yılları arasındaki Yemen Ġç SavaĢı sırasında kimyasal

silah kullanmıĢtır. Mısır yalnızca kitle imha silahı programı yürütmemekte aynı zamanda

güçlü bir balistik füze programı da yürütmektedir. Suriye gibi Mısır da kitle imha silahı

programının temel gerekçesini Ġsrail‟in kitle imha programına dayandırmaktadır. Kitle

Ġmha Silahlarından ArındırılmıĢ Orta Doğu arayıĢlarının en büyük destekçilerinden olan

Mısır Ġsrail‟in Ģüpheli nükleer faaliyetlerinin bölgeyi istikrarsızlaĢtırdığını ve bu nedenle

Ġsrail NPTye taraf olmadan Mısır‟ın kesinlikle Kimyasal Silahlar SözleĢmesine ve

silahların kontrolüyle ilgili diğer anlaĢmalara taraf olmayacağını deklare etmiĢtir.

Libya, Kaddafi‟nin Orta Doğu ve Afrika‟da etkinliğini artırma arzusu ve Ġsrail‟in nükleer

faaliyetlerinden duyulan korku nedeniyle kitle imha silahı ve balistik füze programına

yönelmiĢtir. Ülke 1971 yılıda Cenevre Protokülene, 1975 yılında NPT‟ye ve 1991 yılında

164

BTWC‟ye taraf olsa da 2000‟li yıllara kadar kitle imha silahı programı yürütmüĢtür.

2003‟te Libya lideri Muammer Kaddafi, ülkesinde 30 yıldan fazladır nükleer, biyolojik ve

kimyasal silahları içeren kitle imha silahı programı yürütüldüğünü ve ülkesinin artık bu

programları sonlandıracağını açıklamıĢtır. Bu açıklama sonrasında ABDli ve Ġngiliz silah

uzmanlarının yardımıyla Libya‟daki silah tesislerinin sökümü gerçekleĢtirilmiĢtir. 2004‟ten

Kaddafi yönetimin devrildiği 2011 yılına kadar Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı da söz

konusu imha sürecini takip etmiĢtir. 2011 Kasım‟da Libya GeçiĢ Hükümeti daha önce

bildirilmeyen iki tesisi Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü‟ne (OPCW) bildirmiĢ ve

OPCW tarafından da mevcut tesisler incelenmiĢtir. 2011 yılında baĢlatılan imha programı

bitirilemeyince Mayıs 2012‟de Libya tarafından OPCW‟ye ayrıntılı bir imha programı

sunulmuĢtur. Söz konusu planda Aralık 2016‟dan önce kimyasal silahların imha iĢleminin

tamamlanacağı bildirilmiĢtir. ġubat 2014‟te Libya kullanılabilir kimyasal silahların imha

iĢleminin tamamlandığını deklare etmiĢ ve Kategori 2‟de yer alan kimyasal ajanların imha

iĢleminin de taahhüt edilen zamanda imha edilmiĢ olacağını duyurmuĢtur.411

Bu anlamda

Libya uluslararası silahsızlanma düzenine aykırı davranmayacağı görüntüsü vermektedir.

Suudi Arabistan, BirleĢik Arap Emirlikleri, Ürdün ve kalan diğer Orta Doğu ülkelerinde

kimyasal, biyolojik, nükleer silah programı ya da saldırgan bir balistik ya da kruz füze

programı bulunmamaktadır. Ürdün, Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ

bölge kurulması önerisinin güçlü destekçilerindendir. Bölgenin kalan diğer ülkeleri

silahsızlanma anlaĢmaları, organizasyonlar, ihracat kontrol rejimleri açısından olumlu bir

görüntü çizmektedirler. Anılan ülkelerden BirleĢik Arap Emirlikleri barıĢçıl bir nükleer

enerji programı yürütmektedir. 2008 yılında Beyaz Kitap (White Paper) yayımlayarak,

uranyum zenginleĢtirme ve plütontyumün yeniden iĢlenmesi ile ilgili teknolojileri asla

tedarik etmeyeceği ve kullanmayacağını deklare etmiĢ, 2009‟da mevzuatını buna göre

düzenlemiĢtir. Anılan taahhüt uluslararası silahsızlanma rejimini kontrol eden devletlerce

büyük memnuniyetle karĢılanmıĢ ve diğer devletlere örnek olarak gösterilmeye

baĢlamıĢtır.412

411

Ġnternet: Libya destroys all chemical weapons. (2014, 4 February). BBC. Web:

http://www.bbc.com/news/world-africa-26039122 adresinden 8 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 412

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country pofiles: Saudi Arabia. Washington, DC:

NTI Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/saudi-arabia/adresinden 9 Temmuz 2015 tarihinde

alınmıĢtır.

165

3. KĠMYASAL SĠLAH PROGRAMLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI

Orta Doğu‟da en kapsamlı ve modern kimyasal silah stoklarından biri Ģüphesiz Suriye‟nin

arsenalidir. Ülkenin kimyasal silah çalıĢmaları, 1973 Arap-Ġsrail SavaĢı öncesinde Mısır‟ın

desteğiyle baĢlatılmıĢtır. Sonrasında kendi imkanlarıyla hardal, sarin ve muhtemelen VX

gibi kimyasal ajanları üretebilecek bilgi birikimine ulaĢmıĢtır. 1980‟den itibaren Hama,

Humus ve Halep‟te (El-Sefire) kimyasal silah üretim tesisleri kurulmasına rağmen Suriye

bazı çift-kullanımlı malzemeler ve prekürsörlerin tedariki konusunda dıĢa bağımlılığını

aĢamamıĢtır. Uzun süre bu eksikliği Ġran‟ın teknik ve malzeme yardımıyla giderilmeye

çalıĢılmıĢtır. Suriye kimyasal silah baĢlıklı SCUD-B ve SCUD-C balistik füzelerine,

kimyasal silah sınıfındaki topçu mühimmatına ve roketlere sahiptir. 413

2011‟de baĢlayan rejime yönelik muhalif hareketin hızla yayılması ve Ģiddetli bir

çatıĢmaya dönüĢmesi Suriye‟nin kimyasal silah tesislerinin güvenliği meselesini gündeme

getirmiĢtir. ABD buna iliĢkin olarak Türkiye dahil bölge ülkelerinde ve Rusya nezdinde

giriĢimlerde bulunmuĢtur. Mart 2013‟te Halep‟te kimyasal silah saldırısı olduğu iddiaları

birçok raporda yer almıĢ ancak hem rejim hem de muhalifler kendilerinin kimyasal silaha

baĢvurmadıklarını iddia etmiĢlerdir. Ağustos 2013‟te BirleĢmiĢ Milletler denetim heyetinin

inceleme yaptığı sırada ġam yakınlarındaki Guta bölgesinde büyük çaplı bir kimyasal silah

saldırısı gerçekleĢmiĢ ve yaklaĢık 1400 kiĢinin ölümüne sebebiyet vermiĢtir. Bu saldırı

sonrası yoğunlaĢan diplomatik baskılar neticesinde ve ABD-Rusya öncülüğünde Suriye

Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ni onaylamıĢ ve 30 Temmuz 2014‟e kadar kimyasal silah

stokunu imha edeceğini deklare etmiĢtir.414

1 Ekim 2013‟te OPCW uzmanları ġam‟a

ulaĢmıĢ ve tesisleri çalıĢmaz hale getirmek için baĢlamıĢtır. Bu tehlikeli görev bölgede

süren çatıĢmalara rağmen 1 Kasım 2013‟te tamamlanmıĢtır. Kimyasal Silahlar SözleĢmesi

Suriye Arap Cumhuriyeti için 14 Ekim 2013 tarihinde yürürlüğe girmiĢ ve Suriye‟nin

kimyasal silah stoklarınının 2014‟ün ilk yarısında imha edilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. (EC-M-

33/DEC.1 /1 -C)

413

Normark, M., Lindblad, A. Norqvist, A., Sandström, B. Waldenström, L. (2004, June). Syria and wmd

incentives and capabilities. NBC Defence SE-901 82 Umeå: User report, 34-35. 414

Ġnternet: United Nations. (2013). Notes to correspondents: Press release by the Organisation for the

Prohibition of Chemical Weapons and the United Nations on the advance team in Syria. New York: UN

Official Website. Web: http://www.un.org/sg/offthecuff/index.asp?nid=3132 adresinden 10 Temmuz 2015

tarihinde alınmıĢtır.

166

Söz konusu imha iĢleminin sorunsuz yürütülmesi maksadıyla Suriye kimyasal silah üretim

tesisleri ve Suriye kimyasal silahlarının imhası için detaylı ihtiyaçlar belirlenmiĢtir. (EC-

M-34/DEC.1).

AnlaĢma çerçevesinde Suriye‟nin Kategori 3 kimyasal ajanları 31 Ocak 2014‟e kadar imha

edilmiĢtir. AnlaĢma uyarınca Suriye‟nin stoklarında bulunan izopropanol için 1 Mart

2014‟e kadar süre verilmiĢ ve 1 Haziran 2014‟e hardal gazı ve izopropanolün imhasına

yönelik rapor sunması gerektiği belirtilmiĢtir. Raporlama süreçlerinin Aralık 2013‟te

bitmesi sonrası hardal gazının % 87‟sinin imha edildiği açıklanmıĢtır. ÇatıĢmalar nedeniyle

Suriye toprakları dıĢında imha edilmesine karar verilen diğer kimyasal ajanlar için OPCW

tarafından detaylı bir plan sunulmuĢtur. Plan çerçevesinde söz konusu kimyasal silahlar

Suriye‟nin Lazkiye kentinde toplanmıĢtır. Söz konusu süreçte Rusya Lazkiye Limanının

güvenliğini üstlenirken; Çin, Danimarka, Norveç, BirleĢik Krallık kimyasal silahların imha

sahasına taĢınmasına eĢlik etmiĢlerdir. Finlandiya ise söz konusu süreçte acil müdahale

katkısı verebileceğini bildirmiĢtir. Suriye kimyasal silah stoklarının denizde imhasına karar

verilmesiyle birlikte Ġtalya, Danimarka/Norveç gemisinde bulunan kimyasal ajanların imha

için özel donatılmıĢ ABD gemisine (Cape Ray Field) aktarılması için liman tahsis

edebileceğini bildirmiĢtir. Süreç sonucunda söz konusu silahların imhası ya da silah

vasıflarının yok edilip ticari emtiaya dönüĢmelerinin sağlanması öngörülmüĢtür.415

Kimyasal Silahlar SözleĢmesi yükümlükleri çerçevesinde Suriye‟nin kimyasal silah üretim

tesisleri, mevcut stokları, ilgili ekipmanları ve kargaĢalık bastırma ajanlarına iliĢkin liste ve

bunların imhasına iliĢkin plan Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü‟ne sunulmuĢtur.

23 Temmuz 2014‟e kadar Suriye‟nin kimyasal silah üretim tesisleri kullanılamaz hale

getirilmiĢ ve kimyasal silah stoku imha edilmiĢtir. 7 Temmuz‟dan Ağustos 2014 ortasına

kadar ABD Cape Ray kargo gemisinde 600 ton sarin ve sülfür hardal gazı prekürsörü imha

edilmiĢtir. Ġlave 200 tonluk kimyasal ajan imha edilmek üzere Ġngiltere‟ye

gönderilmiĢtir.416

415

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country pofiles: Syria. Washington, DC: NTI

Online. Web http://www.nti.org/country-profiles/syria/ adresinden 11 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 416

Ġnternet: Garamone, J. (2014, July 7). Cape Ray begins neutralizing Syrian chemical materials. U.S.

Department Of Defense: DoD News, Defense Media Activity. Web: http://www.defense.gov/News-Article-

View/Article/602835/cape-ray-begins-neutralizing-syrian-chemical-materials adresinden 11 Temmuz 2015

tarihinde alınmıĢtır.

167

Orta Doğu ülkelerinden Ġran, 1982-88 yılları arasındaki savaĢta Irak‟ın kimyasal saldırıları

nedeniyle ciddi kayıplar yaĢamıĢ bir ülke olarak kimyasal savaĢın etkileri konusunda

önemli bir tecrübeye sahiptir. 1997 yılında Kimyasal Silahlar SölzeĢmesi‟ni onaylayan Ġran

OPCW‟nin de aktif katılımcıları arasında yer almaktadır. Ġran, 1980-88 yılları arasında

Irak‟la giriĢtiği savaĢ sırasında kimyasal silah programı yürütüldüğünü kabul etmekle

birlikle, SözleĢme‟yi onaylamadan önce imha sürecinin bitildiğini deklare etmiĢ ve ilgili

tüm tesislerini uluslararası denetime açmıĢtır. Fakat ABD tarafından 2000‟li yılların

baĢından itibaren Ġran‟ın aktif bir kimyasal silah programı yürüttüğü iddia edilmektedir.

Söz konusu programın yakıcı, boğucu ve hatta sinir ajanlarını içeren bir kapsamda olduğu

belirtilerek Ġran‟ın uluslararası barıĢ ve güvenliği tehdit ettiği çeĢitli açıklamalarda dile

getirilmiĢtir.417

Irak; saldırı ve savunma amaçlı devasa bir kimyasal silah programı yürütmüĢ ve bu

silahları Ġran-Irak savaĢı ve 1988‟de Halepçe‟de418

yaygın olarak kullanmıĢtır. Çöl Fırtınası

harekatından önce Irak yakıcı ajanlar, hardal gazı, sinir ajanları (tabun, sarin, VX) gibi

kimyasal silahları envanterine dahil etmiĢtir. Tabun ve sarin yüklü mühimmatın Ġran

askerlerine karĢı kullanılması tarihte sinir ajanlarının savaĢta kullanımına ilk örnektir.419

Harekat sonrası oluĢturulan özel komisyona yapılan bildirimde Irak, 3,315 tonu mühimmat

haline getirilmiĢ hardal, tabun, sarin ve klorisarinden oluĢan toplam 3,859 metrik ton

kimyasal silah arsenaline sahip olduğunu deklare etmiĢtir. 1991 Körfez SavaĢında

tesislerin çoğu zarar görse de BirleĢmiĢ Milletler denetçileri çalıĢmalarını 1995‟in

ortalarına kadar aralıksız sürdürmüĢtür. 2009‟da Irak Kimyasal Silahlar SözleĢmesine taraf

olmuĢ ve SözleĢmeye tam uyumu gözetmek amacıyla Ulusal Ġzleme Birimini kurmuĢtur.

Mart 2009‟da OPCW‟ye yapılan bildirimde 5 eski kimyasal silah üretim tesisi, 2 depo

kimyasal silah mühimmatı ve prekürsörü bulunduğunu deklare etmiĢtir. 2014‟te IġĠD‟in

417

Ġnternet: Central Intelligence Agency. (2002, 30 June). Unclassified report to congress on the acquisition

of technology relating to weapons of mass destruction and advanced conventional munitions. Washington:

FAS Online. Web: http://fas.org/irp/threat/wmd-acq2011.pdf adresinden 12 Temmuz 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 418

Söz konusu kimyasal silah saldırısı, 5000 bin sivilin ölümüyle sonuçlanmıĢtır. 419

Ġnternet: Central Intelligence Agency. (2004, September). Addendum to the comprehensive report of the

special advisor to the DCI on Iraq's WMD. Washington: CIA Official Website, 3(30), 13-15, Web:

https://www.cia.gov/library/reports/general-reports-1/iraq_wmd_2004/addenda.pdf adresinden 13 Temmuz

2015 tarihinde alınmıĢtır.

168

eski bir kimyasal silah tesisi olan Muthanna‟yı ele geçirdiği iddiaları uluslararası haber

ajanslarında yer almıĢtır.420

Ġsrail; savunma ve saldırı amaçlı kimyasal silah programı yürüttüğü iddia edilen bir diğer

Orta Doğu ülkesidir. Ülkenin kimyasal silah çalıĢmaları 1955 yılında BaĢbakan Ben

Gurion‟un talimatıyla Ġsrail Biyolojik AraĢtırmalar Merkezi‟nde (Israeli Center for

Biological Research -IIBR) baĢlatılmıĢ ve bu silahların nükleer silah elde edene kadar

ülkenin konvansiyonel gücünü tahkim etmesi amaçlanmıĢtır. Mevcut açık kaynaklarda

bugün itibariyle Ġsrail‟in saldırı amaçlı kimyasal silah stoku bulunmadığı belirtilse de,

Ġsrail‟in sahip olduğu büyük kimyasal altyapı ülkenin birkaç ay içerisinde kimyasal silah

üretebileceğine iĢaret etmektedir.421

1991 Körfez SavaĢı sırasında Ġsrail tüm sivil halka gaz

maskesi dağıtılması kararı alması ve Kimyasal Silahlar SözleĢmesini imzalayıp

onaylamakta gönülsüzlük göstermesi de kimyasal silah stoku bulunduğuna yönelik

Ģüpheleri artırmaktadır. Bu Ģüphelerin yanı sıra kimyasal ajan ve materyallerin ihracatına

yönelik ulusal kontrol rejimini Avustralya Grubu standartlarına uygun olarak

düzenlemiĢtir.

Mısır, I. Dünya SavaĢı‟ndan itibaren düĢmanlarını caydırmak amacıyla kimyasal silah

stoklamaya baĢlamıĢtır. Mısır‟ın güçlü bir kimyasal stoku bulunduğuna yönelik en büyük

delil Kuzey Yemen Ġç SavaĢı sırasında Kraliyet birliklerine ve sivillere yönelik fosgen ve

hardal gazı yüklü top mühimmatı ve kimyasal bomba kullanmasını gösterebiliriz. Mısır‟ın

1970 sonrası kimyasal silah stokları ile Suriye ve Irak gibi bölge ülkeleriyle yaptığı gizli

ittifaklara yönelik olarak açık kaynaklarda oldukça fazla bilgi bulunmaktadır. 1980 sonrası

ABD tarafından Mısırlı uzmanlara savunma amaçlı KBRN (Kimyasal, Biyolojik,

Radyolojik ve Nükleer) eğitimi verilmiĢtir. Mısır Cenevre Protokolü‟ne taraf olmakla

birlikte, Ġsrail‟in nükleer silah kapasitesini gerekçe göstererek kimyasal silah üretimi ve

stoklanmasını yasaklayan Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟nin dıĢında kalmayı tercih

etmektedir.

420

Ġnternet: Tucker, J. B. (2011). Iraq faces major challenges in destroying ıts legacy chemical weapons. CNS

Features Stories. Monterey: Center for Nonproliferation Studies. Web:http://cns.miis.edu/stories/

100304_iraq_cw_legacy.htm adresinden 14 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 421

Ġnternet: Cohen A, Mason S. (2013, November 22). No more exemptions. Foreign Policy Online. Web:

http://foreignpolicy.com/2013/11/22/no-more-exemptions/ adresinden 15 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır.

169

Libya 1980‟li yıllarda Çad‟ın tehdidini minimize etmek güdüsüyle Rabta, Tarhuna ve

Sebha Ģehirlerinde kimyasal silah AR-GE ve üretim tesisleri kurmuĢtur ve ciddi bir

kimyasal silah stokuna ulaĢmıĢtır. 2003 yılında artık saldırı amaçlı kimyasal silah programı

yürütülmeyeceği açıklanmıĢ ve ülke 2004 yılında Kimyasal Silahla SözleĢmesi‟ne taraf

olmuĢtur. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütüne (OPCW) 24,7 metrik ton hardal

gazı 1,390 metrik ton sinir gazı stoku bulunduğuna yönelik bildirim yapan Libya

müteakiben imha iĢlemine baĢlamıĢtır.422

2006 yılında Libya kimyasal silah stokunun

imhası için Aralık 2011‟e kadar ek süre istemiĢtir. 2011 yılında bölgede baĢlayan isyan

hareketlerinin Libya‟ya da yansıması sonucu imha iĢlemlerini engellese de o tarihe kadar

toplam 13,5 metrik ton sülfür hardal stoğu imha edilmiĢtir. 2011 Kasım‟da çatıĢmaların

son bulmasıyla imha iĢlemleri yeniden baĢlamıĢ ve Kaddafi döneminde deklare edilmeyen

2 tesis GeçiĢ Hükümetince OPCW‟ye bildirilmiĢtir. Söz konusu tesislerde OPCW

uzmanlarınca yapılan denetimler sonucunda küçük miktarda hardal gazı ve mühimmat

açığa çıkarılmıĢtır. Söz konusu kimyasal ajanlar ve mühimmat OPCW gözetiminde imha

edilmek üzere Ruwagha imha tesisine gönderilmiĢtir. ġubat 2014‟te Libya kullanılabilir

tüm kimyasal silah stoğunun imha edildiğini ve bu kimyasal ajanların prekürsörlerinin de

Aralık 2016‟ya kadar imha edileceğini deklare etmiĢtir. 2015 itibariyle Libya stoklarında

bulunan imha Kategori 1 kimyasal ajanların %87‟sini, Kategori 2 ajanların % 40‟ını ve

Kategori 3 kimyasal ajanların tamamını imha etmiĢ ve sülfür-hardal gazı dolu havadan

atılan mühimmat için imha programı baĢlatılmıĢtır.423

Suudi Arabistan‟ın saldırı veya savunma amaçlı kimyasal silah programı bulunduğuna

yönelik açık kaynaklarda herhangi bir veri bulunmaktadır. Söz konusu ülke Kimyasal

Silahlar SözleĢmesi‟ne taraf durumdadır ve 2005 yılında iç mevzuat düzenlemesiyle

kimyasal silahların üretimini, tedarik edilmesini, depolanmasını yasaklamıĢ ve aksi

durumlara yönelik para ve hapis cezası getirmiĢtir.424

Ürdün, Cenevre Protokolü‟ne 1977‟de, Kimyasal Silahlar SözleĢmesine 1997‟de taraf

olmuĢtur. Ürdün kitle imha silahı sahibi olan komĢularına rağmen kimyasal silah arayıĢına

422

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, April). Country pofiles: Libya. Washington, DC: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/libya/ adresinden 16 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 423

Ġnternet: Organization for the Prohibition of Chemical Weapons. (2015). Report of the OPCW on the

Implementation of the Convention on the Prohibition of the Development, Production, Stockpiling And Use

Of Chemical Weapons and on Their Destruction in 2013. Hague, Netherlans: OPCW Official Website. Web:

https://www.opcw.org/fileadmin/OPCW/CSP/C-19/en/c1904_e_.pdf adresinden 17 Temmuz 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 424

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, April). Country pofiles: Saudi Arabia.

170

girmemiĢ, uluslararası silahsızlanma rejimine bağlılığını sürdürmüĢ ve güvenlik ihtiyacını

sıkı ihracat kontrolüyle sağlamaya çalıĢmıĢtır. 377 km.lik Suriye sınırı Suriye‟de süren iç

savaĢtan etkilenmesine neden olmaktadır. ABD‟nin Ġhracat Kontrol ve Ġlgili Sınır

Güvenliği (EXBS) programı gibi çeĢitli programlar çerçevesinde çeĢitli hibelerde

bulunmuĢtur.

BirleĢik Arap Emirlikleri, 1971 yılından beri Cenevre Protokolü‟ne 2000 yılından beri

Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne taraf ülke durumdadır ve bilinen bir kimyasal silah

çalıĢması yoktur. 2008‟de Abu Dabi‟de dünyanın en büyük ve entegre “Kimya Endüstrisi

ġehri” kurulma kararı alınmıĢtır. Söz konusu Ģehrin petro-kimya ve diğer kimyasal ürünler

için bir merkez olması planlanmıĢtır.425

4. BĠYOLOJĠK SĠLAH PROGRAMLARI VE SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI

Orta Doğu ülkelerindeki biyolojik silah programları konusunda veriler diğer kitle imha

silahlarına iliĢkin verilerden daha sınırlıdır. Bölge ülkelerinden Irak‟ın biyolojik silahlanma

çalıĢmaları 1975 yılında baĢlamıĢ, ancak fazla bir baĢarı elde edilememesi üzerine 1978

yılı içerisinde sona erdirilmiĢtir. 1985 yılında kimyasal silah araĢtırma faaliyetleri için

açılan Muthanna Devlet TeĢekkülüne 1986 Nisan ayında Ģarbon zerrecikleri gönderilmesi

üzerine Ģarbon ve botilinum toksin araĢtırmaları ile biyolojik silah çalıĢmaları tekrar

baĢlamıĢtır.426

Gazeteci Judith Miller tarafından hazırlanan “Mikroplar- Biyolojik Silahlar

ve Amerika‟nın Gizli SavaĢı” adlı kitapta bu kültürlerin mektup sipariĢi yoluyla ABD‟den

istenildiği ve günaĢırı mektup ile gönderildiğine dair iddialar bulunmaktadır.427

Kitap‟ta;

29 Eylül 1988‟de dört tanesi Ģarbon olmak üzere, on bir adet biyolojik etken zerreciğinin

Maryland eyaletinde bulunan ve ABD‟nin akademik ve resmi araĢtırmalarına destek

sağlayan bir kuruluĢ tarafından Irak‟a gönderildiği öne sürülmektedir.428

Ülkenin

botulinum toksin, Ģarbon basili, rotavirüsü, risin, mikotoksin, aflatoksin gibi birçok

425

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2015, April). Country profile: United Arab Emirates.

Washington, DC: NTI Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/united-arab-emirates/ adresinden 18

Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 426

Domaradskij, I.V., Orent, W. 2003, 135, 281. 427

Lederberg, 2001, 138. 428

Miller, J. Engelberg, S., Broad, W. (2002). Germs: biological weapons and America’s secret war. (First

edition). New York: Simon & Schuster, 89.

171

hastalığı biyolojik silah olarak kullanmak amacıyla büyük bir biyo-silah programı

yürüttüğü iddia edilmiĢtir.429

Irak‟ın biyo-silah çalıĢmaları 1987‟de El-Salman tesislerine kaydırılmıĢ ve bu tesislerde

koyun, maymun, eĢek ve köpekler üzerinde deneyler yapılmıĢtır.430

ÇalıĢmalara hız

verilmesi kararı üzerine 1988 yılı içerisinde El-Hakam‟da yeni bir tesis inĢa edilerek, bu

tesislerde genetik mühendisliği ve virüsler üzerinde çalıĢmalar baĢlatılmıĢtır.431

Irak‟ın

Ağustos 1990‟da Kuveyt‟i iĢgali sürecinde 19 bin litre botulinum toksin, 8500 litre Ģarbon,

2000 litre aflatoksin üretmiĢ ve Aralık 1990‟da, 100 tanesi botulinum toksin, 50 den fazlası

Ģarbon ve aflatoksinle doldurulmuĢ olmak üzere 166 adet havadan atılan R–400 bombası

hazırlamıĢtır.432

Yine El-Hüseyin ismi verilen ve menzili 650 km‟ye çıkarılmıĢ olan SCUD

füzelerinde kullanılabilecek tarzda 16‟sı botulinum toksin, 5‟i Ģarbon ve 4‟ü aflatoksin

oldurulmuĢ halde 25 adet baĢlık fırlatılmaya hazır hale getirilmiĢtir.433

Koalisyon güçleri tarafından Kuveyt iĢgalinin sona erdirilmesi neticesinde BM ve Irak

arasında 3 Nisan 1991 tarihinde ateĢkes antlaĢması niteliğinde olan BMGK‟nın 687

numaralı kararı434

alınmıĢtır. Irak‟ın 150 km‟den uzun menzile sahip füzeleri ile kimyasal

ve biyolojik silahlarının imhasının bağımsız bir uluslararası organ tarafından yürütülmesi

ve bu organın Irak‟ın tesislerine sınırsız giriĢ çıkıĢ imkânı olması öngörülmüĢtür. Bunun

üzerine bu süreci izlemek ve bu tesisleri incelemek üzere BirleĢmiĢ Milletler Özel

Komisyonu (UNSCOM – United Nations Special Comission) kurulmuĢtur. 1997 – 1999

yılları arasında Özel Komisyonun BaĢkanlığını yürüten Richard Butler, BM‟nin

Komisyona bu tür bir yetki vermesindeki amacının, Irak‟ı dört aĢamalı bir planla

silahsızlandırılması olduğunu belirtmekte ve bu dört aĢamayı; Irak‟ın tüm yasadıĢı

silahlarını deklare etmesi, UNSCOM ve IAEA‟nın bu bilgileri doğrulaması, açığa çıkarılan

429

Ġnternet: Boese, W. (2003, April 1). Unfinished business in Iraq: IAEA and UNMOVIC outline remaining

disarmament tasks. Arms Control Today. Washington, DC: Arms Control Today Offcial Website. Web:

http://www.armscontrol.org/print/1243 adresinden 24 Temmuz 2015 tarihinde alınmıştır. 430

Mangold, T., Goldberg, J., Mangold, M., 2000, 287. 431

Zilinkas, R. A. (2001). Iraq‟s biological warfare program; the past as future? In Joshua Lederberg(Ed.).

Biological weapons- limiting the threat. Cambridge: the MTI Press, 139. 432

Cordesman, A.H. (1999). Iraq and the War of Sanctions: Conventional Threats and Weapons of Mass

Destruction. (First Edition). Westport, CT: Praeger Publishers, 404. 433

Pearson, G.S. (1999). The UNSCOM SAGA- Chemical and biological weapons nonproliferation. (First

edition). London: Macmillan, 163. 434

Karar için bk. Ġnternet: UN Doc. Security Council Resolution 687. (1991), Web:

http://www.un.org/Depts/unmovic/documents/687.pdf adresinden 25 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır.

172

tüm silah ve tesislerin imhası, barıĢçıl amaçlar için kullanılabilecek eski kitle imha silahı

tesislerinin gözetimi435

olarak ifade etmiĢtir.

Irak Nisan 1991‟de 687 sayılı karar çerçevesinde biyolojik silahlara sahip olmadığını

beyan etmiĢtir.436

Ağustos 1991‟de göreve baĢlayan BM Özel Komisyonu görevlileri,

David Kelly baĢkanlığında Salman Pak tesisinde denetimlere baĢlamıĢlardır. Özel

Komisyon yetkililerine biyolojik silah olarak kabul edilen çeĢitli mikroorganizma

zerrecikleri de teslim edilmiĢtir.437

Dr. Rihab Taha, Irak‟ın 1986 –1990 yılları arasında

askeri amaçlı bakteriyolojik araĢtırmalarda bulunduğunu, ancak bunların 1990 yılında imha

edildiğini ifade etmiĢtir.438

Komisyonca hazırlanan raporda, biyolojik silah çalıĢması ya da

biyolojik silah tesisine rastlanmadığını, ancak Irak‟ın geçmiĢte biyolojik silahlanmaya

yönelik çalıĢmalar yaptığı kanısına vardıklarını ifade edilmiĢtir.439

Özel Komisyon ile Irak arasında yaĢanan ilk önemli kriz, “Sürekli Ġzleme ve Doğrulama”

(OMV – Ongoing Monitoring and Verification) planı konusunda yaĢanmıĢtır. Plan, 11

Ekim 1991‟de kabul edilmesine rağmen, Irak Hükümeti‟nce ancak 26 Kasım 1993

tarihinde benimsenmiĢtir.440

Kısa bir süre sonra denetimler çıkmaza girmiĢ ve Koalisyon

güçlerinin askeri müdahale baskısı Ekim 1994‟te üzerine Irak iĢbirliğine hazır olduğunu

bildirmiĢtir. Iraklı yetkililer Haziran 1995‟te Özel Komisyon heyetine brifingde geçmiĢ

yıllarda biyolojik silah çalıĢmaları yaptıklarını resmen kabul etmiĢlerdir. General Kemal‟in

kaçıĢı üzerine Iraklı yetkililer, Özel Komisyona biyolojik silahlanma çalıĢmalarına yönelik

bazı önemli bilgileri sakladıklarını ve bunları deklare etmek istediklerini beyan

etmiĢlerdir.441

El- Hakam, El-Muthanna, Daura, Musul, Fudaliyah, Muhammadiyat tesisleri ile El-Taji

tek hücreli protein geliĢtirme tesisi, su geliĢtirme tesisi ve Salman Pak tesisinin kalıntıları

hakkında bilgi, General Kemal‟in ilticası sonrasında yapılan ifĢaatta verilmiĢtir. Bu süreç

içerisinde Irak, biyolojik silahlara yönelik beĢinci “tam, nihai ve eksiksiz ifĢaat” (FFCD -

435

Buttler, R. (2000). The greatest threat: Iraq, weapons of mass destruction and thegrowing crisis of global

security. (First edition). New York: PublicAffairs, 42. 436

Ekeus, R. (1999). UN biological inspections in Iraq, Sidney Drell (Ed). The new terror: facing the threat

of biological and chemical weapons, Stanford: Hoover Institution Press, 240. 437

Pearson, 1999, 129. 438

Trevan, T. (1999). Saddam’s secrets-the hunt for Iraq’s hidden weapons. (First edition). London: Harper

Collins, 398. 439

Pearson, 1999, 129. 440

Pearson, 1999, 132. 441

Pearson, 1999, 163-164.

173

Full, Final and Complete Disclosure) raporunu 11 Eylül 1997 tarihinde Komisyon

yetkililerine teslim etmiĢtir. Aralık 1998‟te “Çöl Tilkisi” operasyonu baĢlatılmıĢtır. Aralık

1999‟da BM Güvenlik Konseyi, 1991‟den sonra BM Özel Komisyonu denetimleri

sayesinde Irak‟taki kitle imha silahlarının büyük oranda tasfiye edilmesine rağmen, hala bu

tür silahlar bulunabileceği kanısına varmıĢtır. Bunun üzerine “BM Ġzleme, Doğrulama ve

Denetim Komisyonu (UNMOVIC – United Nations Monitoring, Verification and

Inspection Commission) teĢkil edilmiĢtir.442

UNMOVIC, 17 Aralık 1999‟da BM Güvenlik

Konseyinde kabul edilen 1284 sayılı kararla443

UNSCOM‟un yerine kurulmuĢtur.

Komisyonun baĢkanlığını yürüten ve bu konuda ABD‟nin politikalarını sert bir biçimde

eleĢtiren Hans Blix‟in ifadesine göre Irak tüm tesislerinde denetime izin vermeye kararlı

görünmesine rağmen ABD kitle imha silahlarına sahip olduğu gerekçesiyle Irak‟ı iĢgal

etmiĢtir.444

Suriye‟nin biyolojik savaĢ ajanları tedarik etmeye yönelik faaliyetleri konusunda açık

kaynaklarda oldukça sınırlı bilgi bulunmaktadır. Bu nedenle Suriye‟nin biyolojik silah

stoku olup olmadığını kestirmek güçtür. Ġsrail ve batılı istihbarat örgütleri Suriye Baas

rejiminin Ģarbon basili, botulinum toksin, risin gibi biyo-savaĢ ajanları üzerinde çalıĢtığını

ve ülkede ciddi bir Ģarbon ve botulinum toksin altyapısı olduğunu ileri sürmüĢlerdir.

Suriye‟nin ilaç sektörüne yaptığı yatırımlar, çift kullanımlı malzeme tedarikine yönelik

faaliyetleri sınırlı bir biyosilah programı arayıĢında olduklarına iĢaret etmektedir. Cenevre

Protokolü‟ne taraf olan ülkenin Biyolojik Toksin Silahlar SözleĢmesi‟i onaylamaktan

kaçınması ülkede biyolojik silah stoku bulunduğuna yönelik Ģüpheleri derinleĢtirmektedir.

Ġran‟ın biyolojik silah programı yürüttüğüne yönelik söylemler iddia boyutunu

geçememiĢtir. Ġran, 1929 yılında Cenevre 1973 yılında Biyolojik ve Toksin Silahlar

SözleĢmesi‟ne taraf olsa da ABD‟nin öncülük ettiği Batı istihbarat örgütleri tarafından

biyolojik silah programı yürütmekle suçlanmıĢtır. 2011 yılında ABD Ulusal Ġstihbarat

Direktörlüğü tarafından Kongre‟ye sunulan bir rapoda Ġran‟ın bazı biyolojik savaĢ

ajanlarına sahip olabileceği öne sürülmüĢ, Ġran‟ın biyoteknoloji altyapısını güçlendirme ve

442

Blix, H. (2004). Disarming Iraq. (First edition). New York: Pantheon Books, 3. 443

Karar için bk. Ġnternet: United Nations. (1999). Security Council Resolution 1284. New York: UN Official

Website. Web: http://www.un.org/Depts/unscom/Keyresolutions/sres99-1284.htm adresinden 02 Ağustos

2015 tarihinde alınmıĢtır. 444

Blix, 2004, 13.

174

çift kullanımlı malzeme tedarikine yönelik arayıĢarı buna gerekçe gösterilmiĢtir. Ġran

biyolojik silah programı yürüttüğüne yönelik iddiaları kesin bir dille yalanlamaktadır. 445

Ġsrail biyolojik silahlara yönelik AR-GE faaliyetlerini Tel Aviv yakınlarındaki Ġsrail

Biyolojik AraĢtırmalar Enstitüsünde (IIBR), yürütmektedir. Ġsrail biyolojik silah kapasitene

sahip olma konusunda niyeti olmadığı yönünde beyanatlarda bulunsa da IIBR‟de çalıĢan

bilimadamları ülkenin savaunma yeteneklerini güçlendirmek amacıyla biyolojik savaĢ

ajanları üzerine çalıĢtıklarını açıkça ifade etmektedirler.446

Ġsrail‟in komĢularıyla yaĢadığı

sıkıntılar ve Filistin meselesinde takıntıdığı askeri tutum nedeniyle saldırı amaçlı biyolojik

savaĢ ajanı stoku bulunduğunu değerlendirebiliriz ve Ġsrail‟in sahip olduğu kompleks

biyoteknoloji altyapısını da buna gerekçe gösterebiliriz. GeçmiĢte ülkenin Ģarbon basili

üzerine çalıĢtığı birçok kaynakta yer almıĢtır. 2004 yılında Ġsrail Avustralya Grup

standartlarına uygun olarak ihracat kontrol rejimi yeniden düzenlemiĢtir. Hizbullah, IġĠD

ve El-Kaide gibi örgütlerin bölgede biyolojik ve kimyasal silah arayıĢında olduğu ve

Ġsrail‟e karĢı kullanacakları yönündeki iddialar Batı Bloku ülkelerinin bölgeye iliĢkin ana

gündem maddelerinden birini teĢkil etmektedir.

Libya da geçmiĢte biyolojik silah programı yürüten ülkelerden sayılmaktadır. “Libya‟nın

biyolojik savaĢ ajanı elde etme giriĢimleri olsa da, biyoteknoloji ve endüstri altyapısının

yeterince geliĢmemiĢ olması, ülkenin bu silahları üretmede baĢarısız olmasına neden

olmuĢtur” değerlendirmesini yapabiliriz. Libya 1971 yılında Cenevre Protokolü‟nü

imzalamıĢ fakat herhangi bir ülkenin Protokolü ihlal ederek Libya‟nın güvenliğini

tehlikeye düĢürmesi durumunda aynı yöntemle cevap verileceği deklare edilmiĢtir.447

Libya 1982 yılında Biyolojik ve Toksin Silahlara SözleĢmesine taraf olsa da bu silahlara

sahip olduğu iddia edilmiĢtir. 1982 yılında da BTWC‟yi onaylayan Libya 1990‟lı yıllarda

saldırgan biyolojik program izlediği ve Irak, Güney Afrika ve Kuzey Kore‟yle saldırı

amaçlı biyolojik silah programı konusunda teknik iĢbirliği yaptığı eleĢtirilerine maruz

kalmıĢtır. Fakat Kaddafi yönetimi 2003 yılında elindeki kitle imha silahlarından

vazgeçtiğini belirtmiĢ ve yapılan denetimlerde biyolojik silahlara iliĢkin bir kanıt

445

Ġnternet: Office of the Director of National Intelligence. (2011, Dec). Unclassified report to congress on

the acquisition of technology relating to weapons of mass destruction and advanced conventional munitions.

Washington, DC: Federation of American Scientists-FAS Official Website. Web:

http://fas.org/irp/threat/wmd-acq2011.pdf adresinden 20 Temmuz 2015 tarihinde alınmöıĢtır. 446

Guillemin, J. (2005). Biological weapons: from the ınvention of state -sponsored programs to

contemporary bioterrorism. (First Edition). New York: Columbia University Press, 132-134. 447

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2015, April). Country profile: Libya/Biological. Washington, DC: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/libya/ adresinden 18 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır.

175

bulunamamıĢtır. Libya‟nın Rabta ve Tarhunah kimyasal silah tesisleri ve Tripoli

yakınlarındaki Genel Sağlık Laboratuvarları medikal tesisinde küçük ölçekli biyolojik silah

araĢtırma programı yürüttüğü, Kaddafi‟nin 2011 iç savaĢında muhaliflere karĢı biyolojik

silah kullandığı iddia edilse de Libya‟nın Cenevre Protokolüne aykırı hareket ettiğine

yönelik herhangi bir kanıt bulunamamıĢtır. 448

Mısır‟ın biyolojik silah programı yürüttüğüne yönelik olarak açık kaynaklarda çok az bilgi

bulunmaktadır. Ülke Cenevre Protokolü‟ne taraf durumdadır. Ancak Biyolojik Silahlar

özleĢmesi‟ni henüz onaylamamıĢtır. Mısır mikrobiyoloji alanında güçlü bir teknik birikime

sahip durumdadır, ancak biyolojik silah üretme konusunda yeterli altyapısı bulunduğu

söylenemez. Mısır‟ın Ģarbon, veba, botulinum toksin ve Rift vadisi ateĢi gibi hastalıklar

üzerinde askeri amaçlı olarak geçmiĢte çalıĢtığı iddia edilmiĢtir. ABD DıĢiĢleri

Bakanlığı‟nın 2014 yılında yayımladığı rapor ve Mısır hükümet kaynakları bu iddiayı

reddeden ifadeler kullanmıĢtır.449

Ürdün‟da biyolojik silah stoku bulunmamaktadır. 1975 yılında Biyolojik ve Toksin

Silahlar SözleĢmesine taraf olan ülke, SözleĢme gereğince güven artıcı önlemlere iliĢkin

bildirimde bulunmuĢtur. Ürdün biyoteknoloji sektörüne yönelik büyük yatırımlar yapmıĢ

ve Ulusal Biyoteknoloji Merkezini kurmuĢtur. Ürdün‟ün ilaç endüstrisi yapılan yatırımlar

sayesinde sürekli olarak büyümüĢ Ürdün menĢeli ilaçlar Orta Doğu ve Afrika‟ya ihraç

edilir duruma gelmiĢtir. Biyoteknoloji yatırımlarının kötüye kullanımını önlemek amacıyla

2004 yılında Ulusal Biyoemniyet Taslağı hazırlanmıĢ, 2011 yılında da ülkede Uluslararası

Biyoemniyet ve Biyogüvenlik Konferansı düzenlenmiĢtir.450

BirleĢik Arap Emirlikleri 2008 yılından beri Biyolojik ve Toksin Silahlar SözleĢmesi‟ne

taraf ülke olmasına rağmen biyolojik savaĢ ajanı stoku olup olmadığına yönelik açık

448

2005‟te yayımlanan bir rapor; Trablus‟un bildirimlerinin Libya‟nın biyolojik silah planlarını ve bu

silahları elde etmeye yönelik niyetlerini aydınlatmakta baĢarısız olduğu iddia edilmiĢtir. Bkz. the commission

on the ıntelligence capabilities of the United States regarding weapons of mass destruction, March 31, 2005,

pp. 255-56 ve Libya‟nın biyolojik silah programına konusunda ABD‟nin iddialarıyla Libya‟nın sunduğu

bilgiler arasındaki çeliĢki bulunduğuna yönelik açıklama için bkz. Ġnternet: Kerr, P. (May 2005).

Commission slams WMD intelligence. Arms Control Today. Web:

https://www.armscontrol.org/act/2005_05/WMDreport adresinden 18 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 449

Ġnternet: U.S. Department of State. (2014, July). Adherence to and compliance with arms control,

nonproliferation, and disarmament agreements and commitments. Washington: DOS Official Website. Web:

http://www.state.gov/documents/organization/230108.pdf adresinden 19 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 450

Konferans sonuç raporu için bk. Ġnternet: International Council for the Life Sciences. (2011). Third

biosafety and biosecurity international conference (Amman/Jordan 13-15 September 2011). Vienna: ICLS

Official Website. Web: http://iclscharter.wpengine.netdna-cdn.com/files/2012/09/BBIC-2011-Conference-

Report-web.pdfadresinden 22 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır.

176

kaynaklarda herhangi bir bilgi yer almamaktadır. BAE de Ürdün gibi biyoteknoloji

konusunda bölgesel liderliği üstlenmek amacıyla ciddi altyapı yatırımları yapmıĢ,

biyoteknoloji sektöründe kullanılan çift kullanımlı malzemelerin kontrolsüz yayılmasını

önlemek amacıyla ihracat kontrol rejimini basitleĢtirmiĢ, biyo-güvenlik ve biyo-emniyet

alanlarında çeĢitli yasal düzenlemeler yapmıĢtır. 2010 yılında Dubai Biyoteknoloji &

AraĢtırma Parkı (DuBiotech) inĢa edilerek 160 laboratuvara hizmet edecek bir kompleks

oluĢturulmuĢtur. Pfizer, Amgen, Genzyme, and Merck gibi uluslararası ilaç ve ecza

Ģirketlerine vergisiz bir alan yaratılmıĢ ve ülkeye biyoteknoloji yatırımı yapmalarının önü

açılmıĢtır.451

BAE‟nin bölgesel bir merkez olma arzusuyla biyolojik altyapı yatırımlarını

devasa boyutlara ulaĢtırmıĢ olmasının yanısıra, ülkenin Avustralya Grubu gibi uluslararası

ihracat kontrol rejimleri içerisinde yer almaması yürütülen faaliyetlerin uluslararası

denetim dıĢında kalmasına neden olmaktadır.

5. NÜKLEER SĠLAH PROGRAMLARI VE ĠRAN’IN NÜKLEER FAALĠYETLERĠ

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AnlaĢması‟nın imzalanması ve 1967

öncesinde nükleer silah ya da patlayıcı yapıp patlatan beĢ devlet dıĢındaki devletlerin

nükleer silah sahibi olması yasaklanmasına rağmen, Orta Doğu ülkelerinden Ġsrail‟in de

aralarında bulunduğu bazı ülkeler nükler silah programı yürütmüĢler ve bu silahları

envanterlerine dâhil etmiĢlerdir. Ġran‟ın nükleer çalıĢmalarının da nihai amacının silah

üretmek olduğu iddia edilmekte ve bunun engellenmesine yönelik uluslararası giriĢimler

yürütülmektedir.

Orta Doğu'daki hemen hemen tüm devletlerin düĢmanı olan Ġsrail, bu gerçeği kurulduğu

güvenliğini sağlamak ve bölgedeki varlığını sağlamlaĢtırmak açısından silahlanma

konusuna önem vermiĢtir.452

Silahlanma programının bir aĢaması olan nükleer silahlara

sahip olma arzusu Dimona nükleer araĢtırma merkezinin kurulmasıyla daha da belirgin

hale gelmiĢtir. Fransa‟nın yardımlarıyla kurulan Dimona reaktörünün de günümüze kadar

451

Ġnternet: Dubai Biotechnology & Research Park. (2015). The premier life sciences cluster in the Middle

East. Dubai, UAE: DuBiotech Official Website. Web:

http://www.dubiotech.ae/images/stories/Dubiotech%20 Generic%20Brochure%202012-2.pdf adresinden 23

Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 452

Siyasi tutumu sebebiyle açıkça nükleer deneme yapmayan ancak önemli sayıda nükleer silaha sahip

olduğuna inanılan Ġsrail (1970ler) “de facto nükleer silaha sahip devlet” konumundadırlar. Öte yandan Güney

Afrika ise 1993 yılında beyaz azınlığın yönetimi siyah çoğunluğa devretmesi öncesinde, o güne kadar 6 adet

nükleer silah baĢlığı üretildiğini, yedincisini üretme aĢamasındayken alınan bir karar ile ülkenin nükleer

silahlardan arındırılarak NPT‟ye “nükleer silaha sahip olmayan devlet” statüsüyle taraf olunmasının tercih

edildiğini açıklamıĢtır. Kibaroğlu, 2003, 122-142.

177

da faal olarak nükleer silah üretimine devam edildiği iddia edilmektedir.453

Nükleer

silahlarla ilgili tartıĢmalarda uzun süredir bir Ģekilde gündeme gelen ve nükleer silah sahibi

olduğu resmen teyit edilmeyen ancak sahip olduğuna inanılan Ġsrail, Nükleer Silahların

Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması'na ve Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması

AntlaĢması'na taraf olmaktan kaçınmaktadır. Bu nedenle anılan silahlara sahip olduğu

Ģüphelerini güçlendirmektedir.

Ġsrail‟in belirli sayıda nükleer silaha sahip olduğu kabul edilse de bu stoğun büyüklüğü

hususu hala muğlaklığını korumaktadır. Ġsrail‟in nükleer silah programı 1950‟lerde ilk

BaĢbakan David Ben Gurion emri ve Fransız yardımıyla baĢlatılmıĢtır. Dimona kasabası

yakınlarındaki Necef Nükleer AraĢtırmalar Merkezi‟nde (KAMAG) yer alan plütonyum

üretim reaktörü 1960‟lı yıllarda nükleer program için önemli rol üstlenmiĢtir. Ġlk temel

nükleer silah 1967‟de yapılmıĢtır.454

Bugüne kadar Ġsrail‟in Dimona reaktöründe 840 kg

yakın plütonyum ürettiği tahmin edilmekte ve 100-200 arasında nükleer savaĢ baĢlığı

yaptığı tahmin edilmektedir.455

Ġsrail‟in NPT‟ye taraf olmaması, nükleer silahlardan

arındırılmıĢ Orta Doğu giriĢimlerinden kaçınması nükleer silaha sahip olduğu konusundaki

algıyı desteklemektedir.

Ġsrail, “Atoms for Peace” konuĢmasının ardından 12 Temmuz 1955‟te ABD‟yle imzalanan

BarıĢçıl Nükleer ĠĢbirliği AntlaĢması çerçevesinde ABD‟den ağır su teknolojisi almaya

baĢlamıĢtır. Bunun yanı sıra SüveyĢ Bunalımı‟nda Britanya ve Fransa‟ya yapılan yardım

karĢılığında alınan yakıt ve Norveç firması Noratom üzerinden yapıldığı ortaya çıkan

“nükleer ticaret” yoluyla elde edilen hammaddelerle Ġsrail‟in 1960‟ların sonunda nükleer

453

Dimona nükleer tesisinin yapımı ile ilgili Erdoğdu Ģunları yazmıĢtır ; “Ġsrail'in stratejik amacı,

termonükleer silahları, füzeleri, geliĢmiĢ uçak sistemleriyle Sovyetler Birliği'ndeki hedefleri vurabilecek

vurucu güce sahip olmaktı. Bu muazzam projenin maliyeti, Dimona'daki tesislerin çoğunun yeraltında inĢa

edilmesi sebebiyle daha da yükselmiĢ, Ġsrail‟in harcamaları milyarlarca dolara ulaĢmıĢtı. Ben Gurion

Dimona'nın bitirilmesi iĢinin Ġsrail bütçesi dıĢındaki kaynaklardan finanse edilmesi gerekliliğini kavradığında

hemen harekete geçti. 1960 yılında ġimon Perez, Ġsrail kaynaklarına göre daha sonra Otuzlar Komitesi adıyla

anılacak olan, seçkin ve güvenilir bağıĢçılardan müteĢekkil bir komite kurmaya karar verdi. Paris'ten Baron

Edmond de Rotschild ve New York'lu Abraham Feinberg gibi zengin Yahudilerden, Perez'in "özel silah"

adını verdiği program için para vermeleri istendi. Bu Yahudi zenginler oldukça yüklü bağıĢlar yaptılar. Daha

sonra, Dimona tamamlanınca bağıĢta bulunanlara Dimona'daki tesisler gezdirildi. Nükleer bomba edinilmesi

amacıyla her yıl yüz milyonlarca dolarlık kaynağın yanı sıra ülkedeki tüm birikim kullanıldı. Bilim adamı

kadroları Dimona için harekete geçirildi. Burada çalıĢan Ġsrailli bilim adamı sayısının 1500'e ulaĢtığı

zamanlar oldu.” Erdoğdu, H. (2005). Büyük İsrail stratejisi. (Ġkinci baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat

Yayıncılık, 239. 454

Ġnternet: Cohen, A. (2007). Crossing the threshold: the untold nuclear dimension of the 1967 Arab-Israeli

war and its contemporary lessons. Arms Control Today. Web: https://www.armscontrol.org/act/2007_06

/Cohen adresinden 27 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 455

Diehl, S.J., Moltz, J.C. (2002). Nuclear weapons and nonproliferation. (First edition). California, USA:

ABC-CLIO, 114.

178

silah ürettiği düĢünülmektedir. Ġngiltere‟nin süreçteki rolüyse, BBC Newsnight programı

tarafından 2005‟te ortaya çıkarılmıĢtır. Vanunu‟nun ortaya çıkardığı verilere göre Ġsrail‟in

1980–86 döneminde termonükleer bomba yapma yeteneğini de geliĢtirdiği anlaĢılmaktadır.

SSCB‟nin dağılmasından sonra bu ülkeden Ġsrail‟e gelen bilim adamlarının da Ġsrail‟in

nükleer programının sürdürülmesinde katkıları olduğu söylenmektedir. 456

Bölge ülkelerinden Irak, nükleer çalıĢmalarına 1960‟lı yıllarda baĢlamıĢtır. 70‟li yılların

baĢında nükleer silah programı baĢlatılmıĢ, 1981 yılına gelindiğinde Osirak‟ta kurulan

nükleer reaktörü Ġsrail tarafından bombalanarak imha edilmiĢtir.457

1991 Körfez SavaĢı‟na

kadar Irak yaklaĢık 36 kg.lık yüksek zenginlikli uranyumu nükleer silah haline getirmek

için gizli bir program yürüttüğü iddia edilmiĢtir.458

Körfez SavaĢı sırasında Irak‟ın nükleer

tesisleri geri döndürülemez Ģekilde zararlar görmüĢtür. Körfez SavaĢı sonrası BMGK

tarafından alınan 687 sayılı Karar gereğince Irak‟ın nükleer silahlara sahip olamayacağı

veya bu konuda çalıĢmalar yapamayacağı hüküm altına alınmıĢtır. Uluslararası Atom

Enerji Kurumu (IAEA) kararın silahlara iliĢkin hükmünün takibinden sorumlu kılınmıĢtır.

1991‟de yenilgiye uğrayan Irak IAEA denetçilerinin giriĢine izin vermiĢ ve 1997 yılına

kadar nükleer silah programı kullanılamaz hale getirilmiĢtir. Irak sonrası hükümetler

uluslararası yayılmanın önlenmesi rejimine bağlılıklarını ifade etmiĢler ve 2009 yılında

yılında barıĢçıl bir nükleer enerji programı baĢlatılması gündeme gelmiĢtir. BirleĢmiĢ

Milletler Güvenlik Konseyi‟nce 2010 yılında Körfez savaĢında konulan yaptırımların

kaldırılması Irak‟ın nükleer enerji programı yürütmesinin önünü açmıĢtır. Suriye‟de 2012

yılında ortaya çıkan radikal terörist akımlar Irak‟ta da zemin bulmaya baĢlamıĢ ve nükleer

tesislerin güvenliğini tehdit etmeye baĢlamıĢtır. IġĠD tarafından 2014 yılında Kuzey

Irak‟taki Musul Üniversitesi‟nden 40 kg.lık nükleer materyal çalındığı, ancak çalınan

malzemenin düĢük zenginlikte ve silaha dönüĢtürülemeyecek nitelikte olduğu çeĢitli

raporlara yansımıĢtır.459

456

Ġnternet: Revealed: the secrets of Israel‟s nuclear arsenal, atomic technician Mordechai Vanunu reveals

secret weapons production. (1986, October 5). Sunday, Headline. Web: http://www.thesundaytimes.co.

uk/sto/news/world_news/article237419.ece adresinden 29 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 457

Schneider, B.R. (1999). Future war and counter proliferation: U.S. military responses to nbc proliferation

threats. (First edition). Westport, CT: Praeger Publishers, 152-153. 458

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country pofiles: Iraq. Washington, DC: NTI

Online. Web:http://www.nti.org/country-profiles/iraq/ adresinden 07 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 459

Ġnternet: Nichols, M. (2014, July 9). Exclusive: Iraq tells U.N. that 'terrorist groups' seized nuclear

materials. Reuters. Web: http://www.reuters.com/article/2014/07/09/us-iraq-security-

nuclearidUSKBN0FE2KT201407 09 adresinden 7 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.

179

Suriye‟nin nükleer silah programı yürüttüğüne yönelik herhangi bir somut kanıt

bulunmamaktadır. Baas yönetimi 1969 yılında NPT‟ye taraf olmuĢtur. Nükleer programı

güçlendirmek amacıyla Arjantin, Çin ve Rusya ile nükleer teknoloji transferi konusunda

bazı anlaĢmalar yapılmıĢtır. 1991 yılında Suriye‟nin ilk nükleer reaktörü Deyr El Hayar

(Der Al-Hadjar) Çinliler tarafından inĢaa edilmeye baĢlamıĢtır. SRR-1 30 KW.lık reaktör

nükleer silah üretimi için yeterli büyüklüğe sahip olmasa da IAEA tarafından 2008 ve

2009‟da yapılan denetimler sırasında Ajansa bildirilmemiĢ uranyum partikülleri (iĢlenmiĢ)

bulunmuĢtur. 2007 yılında Deyr El-Zor sahasında bulunan ve MOSSAD ve CIA

tarafından plütonyum üretim reaktörü olduğu değerlendirilen El-Kibar tesislerine Ġsrail

Hava Kuvvetlerine ait uçaklar tarafından bombardıman düzenlenmiĢ ve tesis imha

edilmiĢtir. Bombardıman sonrası Suriye tesis hakkındaki iddiaları reddetmiĢ, fakat IAEA

tarafından yapılan ve 3 yıl süren soruĢturmada yeterince iĢbirliği yapılmaması tesis

hakkındaki Ģüpheleri artırmıĢtır.460

2011 yılında IAEA Guvernorler Kurulu Suriye‟nin

Güvence Denetimi AnlaĢması‟na aykırı faaliyetler yürüttüğüne yönelik bir karar kabul

etmiĢ ve konuyu BirleĢmiĢ Milletler Güvenlik Konseyi‟ne aksettirmiĢtir.

Libya 1969 yılında Kaddafi‟nin iktidara gelmesi sonrasında gizli nükleer çalıĢmalara

baĢlamıĢtır. Tripoli‟nin nükleer silah elde etme giriĢimi baĢarısızlığa uğramıĢ olsa da rejim

bazı temel yakıt döngüsü yeteneklerini elde etmeyi baĢarmıĢtır. Sovyetlerden 1980‟lerde

alınan 10 MW‟lık AraĢtırma Reaktörü ve 1990‟lı yıllarda Abdülkadir Han ile yapılan

iĢbirliği ülkenin nükleer altyapısını güçlendirmiĢtir. 2003 yılında nükleer silah programı

dahil olmak üzere tüm kitle imha silahı programlarında tek taraflı olarak vazgeçildiği ve

1975‟te imzalanan NPT yükümlülüklerine uygun hareket edileceği deklare edilmiĢtir. 2004

yılında Ek Protokol imzalanması sonrasında gizli tutulan birçok nükleer tesis açığa

çıkmıĢtır. Libya 2004 yılında Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması‟na 2005 yılında da

Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Afrika (Pelindaba) AntlaĢması‟na taraf olmuĢ, IAEA

baĢta olmak üzere uluslararası denetimlere açık olduğunu ilan etmiĢtir. Libya‟da 2015 yılı

itibariyle Yenilenebili Enerjiler ve Deniz Suyu Arıtma AraĢtırma Merkezi‟nde

(REWDRC) kurulu 1 adet 10 MW‟lık bir araĢtırma reaktörü bulunmaktadır. 2011‟de

460

Ġnternet: International Atomic Energy Agency – IAEA. (2011, May 24). Implementation of the NPT

Safeguards Agreement in the Syrian Arab Republic. Vienna: IAEA Official Website: Web:

https://www.iaea.org/sites/default/files/gov2011-30.pdf adresinden 8 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.

180

patlak veren iç savaĢ ve kaos Kaddafi‟nin devrilmesiyle sonuçlanmıĢ, devrim sonrası

yapılan denetimlerde 6,400 varil sarı kek haline getirilmiĢ uranyum bulunmuĢtur.461

Mısır nükleer araĢtırmalara Cemal Abdül Nasır‟ın hakim olduğu 1955 yılında baĢlamıĢtır.

Atom Enerjisi Komisyonu‟nun (günümüzde Atom Enerjisi Kurumu) kurulması ile nükleer

teknoloji çalıĢmalarının temelleri atılmıĢtır. Nasır‟ın 1960‟lı yıllarda nükleer silah arayıĢına

girmesi 1967 Altı Gün SavaĢları‟ndaki ağır yenilgi nedeniyle kesintiye uğramıĢtır. 1970‟li

yıllarda Enver Sedat yönetimi Nasır‟ın retoriğinden uzaklaĢmıĢ ve silahsızlanma taraftarı

bir yaklaĢım izlemiĢ ve 1981 yılında NPT ve Kapsamlı Nükleer Güvence Denetimi

AntlaĢmalarını imzalamıĢtır. Orta Doğu‟nun kitle imha silahlarından arındırılma projesinde

kritik ülkelerden biri olan Mısır sınırlı bir nükleer altyapıya sahiptir. Ülkenin nükleer

envanteri Kahire yakınlarındaki Inshas Nükleer AraĢtırmalar Merkezi‟nde konuĢlu 2 MWt

ETRR-1 araĢtırma reaktörü ve Arjantin tedarikli 22 ETRR-2 hafif su araĢtırma reaktörü, 1

yakıt üretim santrali, 1 sıcak hücre kompleksi ve 1 atık yönetimi tesisinden

oluĢmaktadır.462

Kahire yönetimi nükleer enerjiye sahip olma konusunda uzun zamandan

beri hevesli olsa da ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi karıĢıklıklar bu arzunun

yerine getirilmesini engellemiĢtir. 463

Suudi Arabistan yalnızca temel sivil nükleer altyapıya sahip bir Orta Doğu ülkesi

durumunda olup, nükleer silah yapabilecek teknik ve fiziksel kapasiteye sahip değildir.

1960‟lı yıllarda nükleer araĢtırmalara baĢlayan Suudlar 1977 yılında Kral Abdullah El-

Aziz Bilim ve Teknoloji Merkezi‟ni kurmuĢlardır. Ülkede 1988 yılında Atom Enerjisi

Ajansı kurulmuĢ ve radyasyon, radyoaktif izotoplar, nükleer güç ve santraller, KBRN

konularında çalıĢmalar yürütülmüĢtür. 1988 yılında NPT‟ye taraf olan ülke Kitle Ġmha

Silahlarından ArındırılmıĢ Orta Doğu tezini desteklemektedir. Ġran-Irak SavaĢı, Saddam‟ın

Kuveyt ĠĢgali dönemlerinde Suudların nükleer silah arayıĢına girdikleri ve hatta

Abdülkadir Han tarafından Pakistan nükleer savaĢ baĢlıklarının Suud füzelerine takılmak

461

Ġnternet: Davenport, K. (2014, January 9). Libyan Uranium Stocks Flagged for IAEA. Arms Control

Association. Web: https://www.armscontrol.org/act/2014_01-02/Libyan-Uranium-Stocks-Flagged-for-IAEA

adresinden 04 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 462

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, April). Country pofiles: Egypt. Washington, DC: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/egypt/ adresinden 06 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 463

Solingen, E. (2007) Nuclear Logics: Contrasting Paths in East Asia and the Middle East. (First edition).

New Jersey, USA: Princeton University Press, 240.

181

üzere Riyad‟a satılma görüĢmelerinin yürütüldüğü iddia edilmiĢtir.464

Yine benzer Ģekilde

kadim düĢmanı Ġran‟ın nükleer enerji/silah programı nedeniyle Suddi Arabistan‟ın da

nükleer silah arayıĢına gireceği argümanı özellikle Batılı uzmanlarca ileri sürülmektedir.

P5+1 ile Ġran arasında yürütülen müzakerelerin anlaĢma yapma aĢamasına gelmesi ve

ABD‟nin Riyad‟dan uzaklaĢma görüntüsü vermesi Suudi Arabistan‟ı yeni müttefikler

aramaya zorlamıĢ Rusya ile 2015 yılında 10 nükleer santral kurulmasını içeren büyük bir

nükleer enerji anlaĢması yapılmıĢtır.

Suudi Arabistan 3 MW‟lık Tangetron hızlandırıcı, 350 KW hafif iyon hızlandırıcı ve

siklotrondan oluĢan sınırlı bir sivil nükleer altyapıya sahiptir. Hızlandırıcılar Kral Fahd

Üniversitesi‟nde nükleer fizik araĢtırmaları için kullanılırken siklotron Kral Faysal

Üniversitesi‟nde medikal izotop üretimi amacıyla kullanılmaktadır. Suudi Arabistan‟ın

Rusya, BirleĢik Krallık, Çek Cumhuriyeti, ABD ve Fransa ile nükleer iĢbirliği antlaĢmaları

bulunmaktadır. Haziran 2011‟de 16 nükleer santral yapılacağını duyurulan Riyad yönetimi

ilk güç santralini 2022‟den önce iĢletmeye almayı planlamaktadır.465

2015 itibariyle Suudi

Arabistan‟ın nükleer altyapısı Kral Abdullah Atom ve Yenilenebilir Enerji ġehrinden

(KARACE) müteĢekkildir. ġehir bünyesinde Suudi Arabistan Atom Enerjisi Düzenleme

Ġdaresi (SAARA) kurulması da kararlaĢtırılmıĢtır.

BirleĢik Arap Emirlikleri (BAE) 1995 yılında NPT‟ye taraf olmuĢ, 2003‟te IAEA ile

Güvence Denetimi AnlaĢması yapmıĢ ve 2010 yılında Ek Protokolü onaylamıĢtır. BAE,

zengin doğalgaz ve petrol rezervlerine rağmen, bunların gelecekteki enerji açığını

kapatmaya yeterli olmayacağını düĢünmüĢ ve bu alandaki eksiklikleri nükleer enerji ile

karĢılamaya karar vermiĢtir. 2008 yılında nükleer güç programı ile ilgili bir politika kâğıdı

yayımlanmıĢ ve BAE ilk nükleer santralinin inĢasına baĢlamıĢtır. BAE Güney Koreli bir

Ģirketle (Korea Electric Power Corporation) APR-1400 tipi santral için 20,4 milyar $‟lık

bir sözleĢme imzalamıĢ 2020‟ye kadar iki reaktörün de faaliyete geçmesi planlanmıĢtır.

2009 yılında ABD ile 123 Nükleer ĠĢbirliği AntlaĢmasını imzalayan BAE yayılmanın

464

Ġnternet: Heinonen, O., Henderson, S. (2014, March 27). Nuclear Kingdom: Saudi Arabia's Atomic

Ambition. Policy Brief - Washington Institute for Near East Policy. Web: http://belfercenter.ksg.harvard.edu/

publication/24061/nuclear_kingdom.html adresinden 03 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 465

Nuclear Threat Initiative – NTI, 2015, Country profile: Saudi Arabia.

182

önlenmesi için nükleer güç santrallerinde “altın standart” sistemini benimsemiĢ yeniden

iĢleme, zenginleĢtirme gibi haklarından feragat etmiĢtir.466

BAE Nükleer Tedarikçiler Grubunu destekleyen ve 2007 yılında kapsamlı ihracat kontrol

sistemi kuran bir ülke olsa da illegal transit ticaretin en önemli güzergâhlarından biri

olduğu için ihracat kontrol uzmanları bu ülke için tereddütlerini sürdürmektedirler. Bölge

üzerinden hassa teknolojilerin Ġran‟a geçme olasılığı, çift kullanımlı malzemeler

konusunda ülkede birçok Ģirketin yeterli altyapı olmadan faaliyet yürütmesi, Dubai‟nin

Abdulkadir Han‟ın Ġran, Libya ve Kuzey Koreye nükleer teknoloji sağladığı ağın merkezi

olması ABD baĢta olmak üzere Batının, BirleĢik Arap Emirliklerinde yürütülen nükleer

faaliyetleri yakından takibine neden olmaktadır.467

Ürdün NPT üyesi ve 1998‟de Ek Protolü kabul eden ilk Orta Doğu ülkesi olarak nükleer

silah programı geliĢtirme hırsları olmayan bir ülke olarak kabul edilmektedir. Ürdün‟de

2007 yılınde Bilim ve Teknoloji Üniversitesi bünyesinde nükleer mühendislik programı

açılmıĢ ve ülke nükleer enerji programı baĢlatılmıĢtır. Bu kapsamda Güney Kore ile

ünivesite bünyesinde 5 MW‟lık bir eğitim ve araĢtırma reaktörü kurulması konusunda

anlaĢma yapılmıĢtır. Söz konusu reaktörün % 19 oranında zengineĢtirilmiĢ (LEU)

uranyum ile çalıĢması ve uranyumun Fransız AREVA Ģirketince sağlanması

kararlaĢtırılmıĢtır. Kral Abdullah 2007 yılında Ürdün‟de sivil bir nükleer program

baĢlatılması hususudaki niyetini açıklamıĢtır. Son yıllarda bölgedeki çatıĢmalar nedeniyle

Sina üzerinden taĢınan Mısır doğalgazındaki (El-AriĢ Boru Hattı) akıĢın kesintiye uğraması

nedeniyle ülkenin enerji açığını artıracağını ve nükleer enerjiye yönelimi artıracağını

öngörebiliriz. Ancak ülkenin deprem kuĢağında yer alması ve su kaynaklarının fakir

olması, 2030 yılına kadar enerji ihtiyacının % 30‟unu nükleer santrallerden tedarik etmeyi

planlayan Ürdün‟ün planlarını sekteye uğratabilecek zorluklardır.468

466

Ġnternet: Grossman, E.M.(2012, January 23). Administration letter promises “case-by-case” approach to

nuclear trade deals. Nuclear Threat Initiative Online. Web: http://www.nti.org/gsn/article/administration-

letter-promises-case-case-approach-nuclear-trade-deals/ adresinden 29 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 467

Ġnternet: Early, B.R. (2009, July 6). Export control development in the United Arab Emirates: from

commitments to compliance. Dubai Initiative-Policy Brief, 7. Web: http://belfercenter.ksg.

harvard.edu/files/Early_-_Policy_Brief_-_FINAL.pdf adresinden 30 Temmuz 2015 tarihinde alınmıĢtır. 468

Ġnternet: Kane, C. (December, 2013). Are Jordan's nuclear ambitions a mirage. Bulletin of the Atomics.

Web: http://thebulletin.org/are-jordans-nuclear-ambitions-mirage adresinden 31 Temmuz 2015 tarihinde

alınmıĢtır.

183

Ürdün‟de, 2007 yılında Nükleer Düzenleme Komisyonu (JNRC), 2008 yılında Atom

Enerjisi Komisyonu (JAEC) kurulmuĢtur. JNRC‟nin nükleer enerji ve iyonize radyasyon

alanında alanında düzenleme ve izleme rolü üstlenmesi, JAEC‟in nükleer santral inĢası ve

doğal uranyumun kullanılması üzerine odaklanması planlanmıĢtır. Ürdün nükleer enerji

ihtiyacı için büyük ölçüde yabancı tedarikçilere muhtaç olup Türkiye, Arjantin, Kanada,

Fransa, Çin, Japonya, Rusya Romanya, Ġspanya, Güney Kore ve BirleĢik Krallık gibi

ülkelerle bir takım sözleĢmeler imzalamıĢtır. Ürdün Mart 2015‟te Amman‟ın 70 km

doğusunda (Amra) 2 üniteden oluĢacak ve toplam 2000 MW kurulu güce sahip bir nükleer

santralin inĢası konusunda Rus ROSATOM Ģirketi ile anlaĢma yapmıĢtır. Söz konusu

santralin 2022‟ye kadar bitirilmesi planlanmaktadır. Ürdün‟de dünya toplam rezervinin %

2‟sine denk gelen 140 bin ton uranyum rezervi olduğu tahmin edilmektedir. Söz konusu

maden Fransız AREVA Ģirketince çıkarılmaktadır.469

Ürdün zengin uranyum kaynaklarını

iĢlemek ve uranyum zenginleĢtirmek istediği için ABD ile yapılan 123 Nükleer ĠĢbirliği

AntlaĢması görüĢmeleri askıya alınmıĢtır.

5.1. Ġran’ın Nükleer Faaliyetleri

5.1.1. Kısa tarihçe

Ġran‟ın nükleer bilim ve teknoloji ile olan tanıĢıklığı, Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında

ABD‟nin iktisadi, askeri ve teknik alanlarda Ġran‟a yaptığı yardımları artırdığı yıllara kadar

uzanmaktadır. 1950li yılarda ABD yeni geliĢen nükleer piyasadaki payını artırmak istemiĢ

ve buna iliĢkin bir takım anlaĢmalar imzalamıĢtır. 1957‟de güçlenen iliĢkilerin bir parçası

olarak, ABD ve Ġran, iki yıl süren müzakereler sonrasında Atomun Sivil Kullanımına Dair

ĠĢbirliği AnlaĢması‟nı imzalamıĢlardır.470

1959 yılında ABD‟den satın aldığı bir reaktör ile

nükleer enerji üretimi faaliyetlerine baĢlayan Ġran,471

bu faaliyetlerini Irak SavaĢı ve Ġslam

devrimi döneminde gerçekleĢen bazı duraksamalara rağmen istikrarlı bir Ģekilde

sürdürmektedir. Ġran‟ın barıĢçıl amaçlarla ve yalnızca enerji üretimi için sahip olduğunu

469

Ġnternet: Jordanian parliament votes to suspend nuclear power program. (2012, May 30). The Haaretz. 30

May 2012. Web: http://www.haaretz.com/news/middle-east/jordanian-parliament-votes-to-suspend-nuclear-

power-program-1.433417 adresinden 1 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 470

Kibaroğlu, M. (2006) Good for the shah, banned for the mullahs: the West and Iran's quest for nuclear

power. The Middle East Journal. 60(2), 207-232. 471

Ġnternet: Erdurmaz, A. S. (2009). Ġran‟ın nükleer programı: Ġran ne yapmak istiyor?. TÜRKSAM: Terör ve

Güvenlik Çalışmaları Merkezi- Silahsızlanma Çalışmaları. Web: http://www.turksam.org/tr/makale-

detay/647-iran-nukleer-programi-iran-ne-yapmak-istiyor adresinden 09 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.

184

ilan ettiği, Batı‟nın ise askeri amaçlarla yapıldığını ileri sürdüğü Ġran nükleer programı

tartıĢmalı bir süreçte yürütülmektedir.

ABD, Soğuk SavaĢ dönemi süresince Sovyet yayılmacılığını kontrol altına almak ve petrol

rezervlerini korumak Ģeklindeki iki ayaklı Orta Doğu dıĢ politikası gereği ġah Muhammed

Rıza Pehlevi kontrolündeki Ġran‟ı nükleer enerji elde etmeye teĢvik etmiĢ ve desteklemiĢtir.

Nükleer teknolojiyle tanıĢtıktan sonra Ġran, oldukça istekli ve giriĢken davranmıĢ pek çok

Ġranlı nükleer yeteneklerini geliĢtirmesi ve eğitilmesi için Avrupa ve ABD‟ye

gönderilmiĢtir. ABD‟nin Ġran‟a karĢı dönemin komünizm korkusuyla Ģekillenen korumacı

tutumu, Ġran‟ın 1958‟de Uluslararası Atom Enerji Ajansı (IAEA) üyesi olması ile

sonuçlanmıĢtır. 1970‟te ise Ġran Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması‟nı

(NPT) imzalamıĢtır.

ABD merkezli Machine and Foundry ġirketi Eylül 1967‟de havuz tipi 5 MW üretim

kapasiteli bir reaktörü Ġran‟a teslim etmiĢtir.472

Aynı zamanda, Batı Avrupa ve 1970‟lere

kadar ABD‟de eğitim gören yüzlerce Ġranlı öğrenci ile birlikte Ġran‟ın bilimsel altyapısı

sürekli bir geliĢme kaydetmiĢtir. 1972‟de ABD BaĢkanı Nixon Ġran‟ı ziyaret etmiĢ, 1973

Arap-Ġsrail SavaĢı‟nı takiben petrol fiyatları bir gecede dört katına çıkmıĢ ve bu muazzam

para akıĢının getirdiği refahla birlikte ġah, 1974‟te Ġran Atom Enerjisi Kurumu kurarak

nükleer güç programını baĢlatmıĢtır. Ġran ġahı, 20 nükleer güç santrali, bir uranyum

zenginleĢtirme tesisi ve bir adet de tüketilmiĢ yakıtlar için yeniden iĢleme santrali kurmayı

hedef olarak belirlemiĢtir.

3 Mart 1975‟te, Ġran ve ABD, toplam kapasitesi 8.000 MW(e) olan sekiz nükleer reaktörün

inĢası için $15 milyar tutarında bir antlaĢma imzalamıĢtır.473

Carter Yönetimi Ġran ile

iĢbirliği politikasını sürdürmüĢ ve 12 Nisan 1977‟de, Ġran ve ABD, nükleer güvenlik

sahasında iĢbirliği ve nükleer teknoloji değiĢimi konularında bir anlaĢma imzalamıĢtır.

BaĢkan Carter, 31 Aralık 1977 ile 1 Ocak 1978 tarihleri arasında Tahran‟a gerçekleĢtirdiği

ziyaretinde Ġran ile yeni bir antlaĢmaya varmıĢ ve ABD, kullanılmıĢ nükleer yakıtı yeniden

iĢlemesi için Ġran‟a “En Çok Kayırılan Ülke” statüsünü vermiĢtir. Nihayet, 10 Temmuz

1978‟de ABD-Ġran Nükleer Enerji AntlaĢması Tahran‟da imzalanmıĢtır. Bu anlaĢma,

472

Kibaroğlu, 2006, 207-232. 473

Ġnternet: Sahimi, M. (2004). Iran's nuclear energy program. part v: from the United States offering Iran

uranium enrichment technology to suggestions for creating catastrophic ındustrial failure, Payvand. Web:

http://www.payvand.com/news/04/dec/1186.html adresinden 10 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.

185

nükleer enerji sahasındaki iĢbirliğini kolaylaĢtıracak ve nükleer teçhizat ve malzemelerin

Ġran‟a ihracını ve naklini denetlemeyi öngörmüĢtür.474

1970‟lerde Ġran‟ın nükleer altyapısının geniĢlemesinde ve Ġranlı uzman ve bilim

adamlarının yetiĢmesinde Fransa ve Almanya da kayda değer bir rol oynamıĢlardır.

1974‟te, Ġran, Fransız ġirketi Framatome ile iki adet 950 MW(e)‟lik basınçlı su

reaktörünün inĢası için sözleĢmeler imzalanmıĢ ve fizibilite çalıĢmaları baĢlatılmıĢtır. Ġran,

1975‟te, Fransa, Belçika, Ġspanya ve Ġtalya‟nın ortak giriĢimi olan uranyum zenginleĢtirme

Ģirketi Eurodif‟in yüzde 10 hissesini satın almıĢtır.475

Bu sözleĢmelerle bağlantılı olarak,

nükleer mühendislik, nükleer fizik ve ilgili dallarda bilgi ve yeteneklerini geliĢtirmek

amacıyla önemli sayıda Ġranlı öğrenci, bilim adamı ve teknisyen Fransa‟ya gönderilmiĢtir.

Diğer taraftan, Ġran ve Almanya arasında, Ġran‟da altı adet nükleer güç reaktörü kurulması

için 1976‟da bir anlaĢmaya varılmıĢtır. AnlaĢma‟yla birlikte her biri 1.300 MW(e) Siemens

reaktörlerini içerecek olan ilk iki santralin German Kraftwerk Union (KWU) tarafından

BuĢehr‟de inĢa edilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Aynı yıl Ġran, Almanya ile nükleer yakıt

sözleĢmeleri imzalamıĢtır. Ġran‟a uranyum zenginleĢtirme teknolojisi satılmasına dair

Almanya ile Ġran arasında görüĢmeler yapılmıĢ ve Ġranlı öğrenciler eğitilmek üzere

Almanya‟ya gönderilmiĢtir.

ġah Muhammed Rıza Pehlevi döneminde müttefik olan Ġran ve Batı arasındaki nükleer

dayanıĢmanın sona ermesine neden olan olay, 1979 Ġran Ġslam Devrimi olmuĢtur.

Tahran‟daki ABD Büyükelçiliği‟nde meydana gelen rehine krizinden sonra, Ġran-ABD

iliĢkileri gerilmiĢ ve husumet halini almıĢtır. ABD, nükleer alanda Ġran ile iĢbirliğini

sonlandırmıĢ ve diğer ülkelerin de nükleer teknolojiyi Ġran‟a nakletmemeleri için diğer

ülkelere baskı uygulamaya baĢlamıĢtır. Ġslam Devrimi sonrası Ġran‟da rejim kökten

değiĢmiĢ ve nükleer çalıĢmalarda da ciddi bir kırılma ortaya çıkmıĢtır. Devrimin elitleri

dıĢarıya bağımlılık yaratır düĢüncesi ile Fransız ve Alman Ģirketlerince yapımına

baĢlanılan tesislerin tamamlanması yönünde bir istek göstermemiĢ ve aynı zamanda Batılı

ülkeler de, Ġran‟daki yeni rejimin Batı karĢıtı olması sebebiyle bütün antlaĢmaları iptal

etmiĢlerdir.

474

Kibaroğlu, 2006, 207-232. 475

Ġran‟ın Eurodif ile %3 oranında zenginleĢtirilmiĢ 270 ton civarında uranyumun tedarik edilmesi yönünde

sözleĢme imzalamıĢtır. Barnaby, F. (1993). How nuclear weapons spread: nuclear-weapon proliferation in

the 1990s. (First edition). London: Routledge, 114-117.

186

Devrim sonrası süreçte ortaya çıkan enerji krizi, Ġranlı üst düzey dini liderlerin nükleer

projelere karĢı olan tavırlarının değiĢmesinde önemli rol oynamıĢ ve enerji santrallerinin

inĢasına öncelik verilmeye baĢlanmıĢtır. Ġsfahan Nükleer AraĢtırma Merkezi, 1984 yılında,

Irak‟la yapılan savaĢın ortasında açılmıĢtır. Çin yardımıyla, uranyum zenginleĢtirmek için

ziyadesiyle önemli yakıt üretimi ve dönüĢtürme tesisleri Ġsfahan‟da inĢa edilmiĢtir. Ġran,

Pakistan, Arjantin, Ġspanya, Çekoslovakya, Çin ve Sovyetler Birliği gibi öteki potansiyel

tedarikçilere yönelmiĢ ve 1987 yılında Pakistan ile bir nükleer iĢbirliği anlaĢması

imzalanmıĢtır. AnlaĢmaya göre, Ġranlı nükleer bilim adamı ve teknisyen, Pakistan‟ın

nükleer tesis, reaktör ve laboratuarlarına ziyaretlerde bulunmuĢlardır. 1991‟de, Ġran‟ın

Çin‟den 20 MW‟lık bir araĢtırma reaktörü temin edeceği açıklanmıĢtır. 1992 Eylül ayında,

CumhurbaĢkanı Rafsancani Çin Devlet BaĢkanı Jian Zeming ile 330 MW(e)‟lik bir ya da

iki reaktörün alımı konusunda görüĢmüĢtür. Bu gibi bir reaktörün alımı konusunda varılan

bir ön anlaĢma, Ġran Savunma Bakanı‟nın Pekin‟e gerçekleĢtirdiği ziyaret sırasında

duyurulmuĢ ancak ABD‟nin Çin‟e baskıları neticesinde satıĢ ertelenmiĢtir. Nükleer

arayıĢlarını sürdüren Ġran, 1980‟lerin sonunda SSCB ile bir takım görüĢmelerde bulunmuĢ

ve hatta nükleer sahada iĢbirliğini prensipte kabul ettirmiĢtir. Ne var ki, antlaĢmalar

Sovyetler Birliği‟nde komünist rejimin çökmesiyle ertelemiĢtir. 8 Ocak 1995 tarihinde

Tahran‟da, Rusya ile Ġran arasında bir Nükleer ĠĢbirliği AnlaĢması imzalanmıĢtır. SSCB

mirasını üstlenen Rusya, BuĢehr nükleer enerji reaktörü 1 No.lu Blok‟un inĢasını

tamamlamayı ve her yıl 10-20 kadar yüksek lisans ve doktora öğrencileri ile IAEA‟nın

bilimsel kadrosunu Rus akademik kurumlarında eğitmeyi kabul etmiĢtir. YaklaĢık 1 milyar

dolar tutarındaki Rus-Ġran Nükleer AnlaĢması, 2001 yılına kadar iki adet VVER-1000 tipi

reaktör kurulmasını öngörmüĢtür.476

5.1.2. Artan gerilim ve uluslararası yaptırımlar

1979 Devrimi sonrasında bütün ABD baĢkanları Ġran‟ı angajman içerisinde tutma çabası

içinde olmuĢlar ve baĢta ABD Ģirketleri olmak üzere yabancı firmaların da Ġran‟la olan

ticari iliĢkilerini sınırlandıran bir politika izlemiĢlerdir. ABD-Ġran iliĢkileri, Ġran‟da

1997‟de Hatemi‟nin cumhurbaĢkanlığına kadar “ikili çevreleme” Ģeklinde seyretmiĢtir.

Hatemi döneminde ise, Ġran daha ılımlı bir dıĢ politika izlemiĢ ve ABD‟nin Ġran politikası

476

Kibaroğlu, M. (2009). Europe's role in Ġran's quest for nuclear power. In B. Balamir-CoĢkun and

DemirtaĢ-CoĢkun, B. (Eds.), Neighborhood challenge the European Union and its neighbors. Florida:

Universal Publishers, 187-210.

187

“sınırlı uzlaĢma” Ģekline dönüĢmüĢtür. Ġki ülke arasındaki iniĢli çıkıĢlı iliĢkiler, ABD

BaĢkanı George W. Bush‟un 11 Eylül sonrası Ġran‟ı “Ģer ekseni” ilan etmesi ile kopma

noktasına gelmiĢtir. 2002 yılında Ġran‟ın Uluslararası Atom Enerji Ajansı‟ndan 18 yıl

nükleer çalıĢmalarını gizlediğinin ortaya çıkması, ABD ve Ġsrail tarafından doğrudan bir

tehdit olarak algılanmıĢ ve iki aktör bu durumu bir beka sorunu olarak

değerlendirmiĢlerdir.477

2005‟te Ahmedinejad‟ın Ġran CumhurbaĢkanı olması ile iliĢkiler “çevreleme” politikasına

dönüĢmüĢtür. ABD‟nin Ġran‟ı çevreleme politikası bir ABD geleneği olan çevrelemeye

diğer ülkeleri dâhil etme ve yalnızlaĢtırma amaçları çerçevesinde uygulanmıĢtır. ABD‟nin

çevreleme politikası çerçevesinde Bush yönetimi Ġran‟a yönelik hem rejim değiĢimini hem

de ekonomik yaptırımları sürekli gündeminde tutmuĢtur. Ġran NPT‟nin sivil kullanımlar

için uranyum zenginleĢtirme hakkını kendisine tanıdığını iddia ederken, ABD Ġran‟ın

nükleer programının realitede müttefiki Ġsrail‟in varlığına ve güvenliğine, bölge

güvenliğine bir tehdit olarak algılamakta, nükleer silah geliĢiminin örtülü alt yapısı olarak

tanımlamaktadır.

2009 yılında göreve baĢlayan ABD BaĢkan‟ı Obama nükleer programı konusunda Ġran‟la

koĢulsuz diyalog baĢlatmayı teklif etmiĢtir. Barack Obama‟nın Ġran ile müzakerelere

öncelik verme politikası neticesinde Ġran ve P5+1 Grubu (ya da “Altılar”, BM Güvenlik

Konseyi‟nin beĢ daimi üyesi ve Almanya) temsilcileri 1 Ekim 2009‟da Cenevre‟de bir

araya gelmiĢtir. Cenevre‟deki görüĢmelerin iki ana konusundan birisi Ġran‟ın tıp alanında

faaliyet gösteren Tahran Nükleer AraĢtırma Reaktörü (TNAR) için ihtiyaç duyduğu yakıtın

sağlanması diğeri de Ġran‟ın Kum‟daki yeni pilot zenginleĢtirme tesisiyle ilgili IAEA‟nın

eriĢimi konusunda tam bir iĢbirliği sergilemeyi kabul etmesi olmuĢtur. Cenevre‟de varılan

prensip anlaĢması gereği Ġran ile ABD, Fransa ve Rusya (Viyana Grubu) temsilcileri 19-21

Ekim‟de Viyana‟da biraraya gelmiĢler ve TNAR için gerekli yakıtın sağlanması için

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı‟nın (IAEA) hazırladığı bir öneri üzerinde mutabakata

varmıĢlardır. Bu öneriye göre; Ġran yüzde 3,5 oranında zenginleĢtirdiği uranyumun yüzde

70‟ini (1200 kg) Rusya‟da 20 oranında zenginleĢtirilmesi Fransa‟ya gönderilmesi ve

477

14 Ağustos 2002‟de Washington D.C.‟de düzenlenen bir basın toplantısında Ġran Ulusal DireniĢ

Konseyi‟nin ABD ofisi Ġran‟ın çok gizli nükleer projeleri hakkında bilgiler ortaya koydu. Bu projeler

Natanz‟da inĢa edilen uranyum zenginleĢtirme tesisi ile Arak‟ta inĢa edilen ağır su üretim tesisleriydi.

KarmaĢık bir teknoloji ile geliĢmiĢ bir uzmanlık gerektiren bu tesislerin keĢfi, Ġran‟ın, ABD‟nin

yaptırımlarına rağmen, 1990‟lar boyunca nükleer silah yapımına giden bu iki yolda önemli ilerlemeler

sağladığının iĢaretiydi. Kibaroğlu, 2006, 207-232.

188

akabinde nükleer yakıt çubuklarına dönüĢtürülerek da Ġran‟a teslim edilmesi

öngörülmüĢtür.478

Prensipte uzlaĢmaya varılsa da Ġran‟ın bazı itirazları nedeniyle bu

antlaĢma yürürlüğe girmemiĢtir.

Batı‟nın tutumunda incelenecek bir diğer güç merkezi de Avrupa Birliği‟dir. AB üyeleri

savunma ve güvenlik politikalarında her ne kadar ortak bir tutum sergileyemeseler de Ġran

konusunda Ġngiltere, Fransa, Almanya‟nın (AB-3) öncülüğünde bir dıĢ politika

izlemiĢlerdir. AB-3‟ün Ġran‟a yönelik tutumunu 3 aĢamada incelemek mümkündür. Ġlk

dönem 1979 Ġslam Devriminden Rafsancani dönemine kadarki süreçtir. Ruhani lider

Humeyni‟nin Batılı anlamda insan haklarını ihlal eden tutumu, AB-Ġran iliĢkilerini

gerginleĢtirmiĢtir. Ġkili iliĢkide ikinci aĢama 1989‟da Hatemi‟nin cumhurbaĢkanlığına

seçilmesiyle baĢlamıĢ ılımlı bir politika izlenmiĢtir. En son aĢama günümüze kadar olan

süreçtir. Bu dönemde Ahmedinejad‟ın Ġran‟ın nükleer programına ve Ġsrail‟e yönelik

söylemlerinin giderek sertleĢmesi AB‟yi ABD çizgisine kaydırmıĢtır. Avrupa

perspektifinde ise sorun Batıya yönelik bir güvenlik sorunu olarak algılansa da, yöntem

olarak konuya daha diplomatik yaklaĢmıĢ, sorunun askeri müdahaleyle çözüme

ulaĢmayacağını diplomatik ve ekonomik araçların kullanılması gerektiği savunulmuĢtur.

27 ġubat 2007‟de Avrupa Birliği Ġran‟a karĢı, Ġran‟ın nükleer programına destek veren

satıĢları, teknik yardımı, eğitimi ve yatırımları yasaklayan, Ġranlı Ģirketlere ve uzmanlara

mali ve seyahat kısıtlamaları ihdas eden yaptırımları kabul etmiĢtir.479

Ġran‟ın nükleer programı konusunda Ahmedinejad yönetiminin tavizsiz tutumu, Batının

uluslararası mekanizmaları hareketi geçirmesiyle sonuçlanmıĢtır. 2006‟dan beri,

BMGK‟da Ġran nükleer programına karĢılık birçok paket hazırlanmıĢ ancak istenilen

sonucu vermemekle kalmayıp yaptırımlar Ġran için adeta teĢvik paketleri olarak algılanarak

nükleer faaliyetlerin kapsamları geniĢletilmiĢtir. Ġran‟ın Natanz nükleer araĢtırma

tesisindeki IAEA mühürlerini kırması, IAEA Yönetim Kurulu‟nun Ġran dosyasını BM

Güvenlik Konseyi‟ne aktarmasına neden olmuĢtur. Ağustos 2006‟da, nükleer yakıt

çalıĢmalarını durdurması için BM Güvenlik Konseyi UNSCR 1696 (2006) sayılı Karar

kabul edilmiĢtir. Akabinde Ġran‟ın uranyum zenginleĢtirme bağlantılı ve yeniden iĢleme

478

Sinkaya, B. (2010, Haziran). Ġran nükleer programı karĢısında Türkiye‟nin tutumu ve uranyum takası

mutabakatı. Ortadoğu Analiz (ORSAM). 2(18), 66–78. 479

Taylor, B. (2010). Sanctions as grand strategy. (First edition). London: Routledge, 75-76.

189

faaliyetlerini durdurmasını talep eden UNSCR 1737 (2006) sayılı Karar kabul edilmiĢ ve

Ġran‟ın hassas nükleer materyal ve teknoloji ticaretine yaptırımlar ihdas edilmiĢtir.480

Ġran 1737 sayılı Karar‟a adeta cevap olacak Ģekilde NPT‟nin Ek Protokol‟ünü askıya almıĢ

ve ağır su üretmeye baĢlamıĢtır. 2007 yılında BMGK aldığı 1747 sayılı Kararla Tahran

üzerindeki ekonomik ve ticari yaptırımları geniĢletmiĢtir. Ġran bu paket sonrası da IAEA

denetçilerinin denetlemelerine kısıtlama getirmiĢtir. Eylül 2008‟de ilave yaptırımlar

öngören 1803 sayılı Karar oybirliği ile kabul edilmiĢtir. Ġran bu Karara karĢı nükleer yakıt

üretme aĢamasına geçtiğini duyurarak karĢılık vermiĢtir. BMGK önceki Kararları teyit

edecek Ģekilde 1835 (2008) ve 1887 (2009) dayalı Kararları kabul etmiĢtir. Ġran 21 Eylül

2009 tarihinde, Kum kenti yakınlarında bir uranyum zenginleĢtirme tesisi inĢa ettiğini,

bunun barıĢçıl amaçlı olduğunu IAEA‟ya bildirmiĢtir. 27 Kasım 2009‟da IAEA,

Kum‟daki tesisin inĢasının durdurulmasını talep eden bir Karar almıĢtır.481

BM, ABD ve Avrupa Birliği‟nin kabul ettiği yaptırım kararlarının geniĢ kapsamlı olması

ve Ġran‟ın en büyük dıĢ kalemi olan petrolü kapsaması Ġran ekonomisini olumsuz yönde

etkilemiĢtir. Zaten ABD‟nin amacı kanaatimizce Ġran‟ı ekonomik yönden yıpratarak halkta

huzursuzluk oluĢturmak ve Ġran‟ı içerden gelecek bir halk hareketiyle dönüĢtürmek ve

askeri seçeneğe gerek bırakmamak olmuĢtur. Batının baskıları ve yaptırımlar nedeniyle

Ahmedinejad güç kaybetmiĢ ve 14 Haziran 2013‟te yapılan Ġran CumhurbaĢkanlığı

seçimlerini “reformist aday” Hasan Ruhani‟nin kazanmıĢtır.

Ġran‟ın nükleer faaliyetleri konusunda tavizsiz tutumu ve Batı‟nın bu faaliyetlerin nükleer

silah yapımıyla ilgili olduğu yönündeki ısrarcı tavrı diplomatik çabaların sonuçsuz

kalmasına yol açmıĢtır. Bu süreç içerisinde Ġran‟ın zenginleĢtirme faaliyetleri de önemli bir

yol katetmiĢtir. Kasım 2012 itibariyle Ġran‟ın 7.611 kg düĢük zenginlikli uranyum (LEU)

ürettiği tahmin edilmektedir. Iran bunun yanı sıra ġubat 2010‟da Pilot Yakıt

ZenginleĢtirme Santrali‟nde UF6 zenginleĢtirmeye baĢlamıĢtır. IAEA‟ya göre %20‟ye

kadar zenginleĢtirilmiĢ 137.3kg UF6 üretilmiĢtir. Ayrıca Fordo Yakıt ZenginleĢtirme

Santrali‟nde % 5 zenginleĢtirilmiĢ uranyumun daha çok U-235 izotopuyla beslenmesine de

480

Taylor, 2010, 63. 481

Taylor, 2010, 119.

190

baĢlanılmıĢtır. Kasım 2012 itibariyle 95.5kg % 20‟ye kadar zenginleĢtirilmiĢ UF6

üretilmiĢtir.482

5.1.3. Türkiye’nin denge çabaları

Ġran‟a iliĢkin geliĢmeler Türkiye‟yi doğrudan ilgilendirmekte ve Türkiye‟nin Ġran‟a yönelik

politikası ise ABD ve Ġsrail‟in gölgesinde gerçekleĢmektedir. Türkiye, sınır komĢusu

Ġran‟ın Orta Doğu, Güney Asya ve Kafkasya bölgesi için önemli bir unsur olarak görmekte

ve Ġran‟ın nükleer programına iliĢkin anlaĢmazlıkların çözümü diplomatik araçlarla bir

çözüm bulunmasını tek seçenek olarak görmektedir. Türkiye bir yandan Ġran‟ı kaybetmeyi

istememekte, diğer yandan ABD ile bir gerginlik yaĢamaktan da kaçınmaktadır. Türkiye

konumu itibariyle çok boyutlu bir politika izlemek ve taraflardan birini seçmekten

sakınmak durumundadır.

Türkiye‟nin yaptırımlarla ilgili politikası, Türkiye‟nin genel nükleer diplomasisinin küçük

bir Ģablonu olarak görülebilir. Türkiye, Ġran‟a yönelik BM yaptırımlarını, Tahran‟ın

bağlayıcı BMGK kararlarına uymamıĢ olmasından ve yaptırımların BirleĢmiĢ Milletlerin

meĢruiyeti ile desteklenmesinden dolayı uygulamayı kabul etmiĢtir. Ancak, Türkiye,

Amerikan ve Avrupa yaptırımlarının Ġran‟daki muhafazakârları güçlendireceğine ve Türk

ekonomisini olumsuz Ģekilde etkileyeceğine inanması nedeniyle uygulamayı reddetmiĢtir.

Ayrıca hükümet, Batının Ġran‟ın zenginleĢtirmeyi durdurması yönündeki talebini Ġran‟ın

NPT çerçevesindeki haklarının bir ihlali olarak görmektedir. Ankara, bu meselenin

devletlerin nükleer teknolojileri uygulama haklarını sınırlayan bir emsal oluĢturabileceği

dolayısıyla temkinli hareket etmektedirler.483

17 Mayıs 2010 tarihinde Ġran stoklarındaki 1200 kg LEU‟yu gerekli düzenlemeler

tamamlandıktan sonra bir ay içinde ve tek seferde ülke dıĢına çıkararak Türkiye‟de

muhafazasına mutabakatını ortaya koyan Ortak Bildiri, Ġran, Türkiye ve Brezilya

tarafından imzalanmıĢ fakat Batı tarafından kabul görmemiĢtir. Aksine 9 Haziran 2010

tarihinde BM Güvenlik Konseyi nükleer programı nedeniyle Ġran‟a karĢı daha sıkı mali

kısıtlamaları, geliĢtirilmiĢ kargo kontrollerini ve geniĢletilmiĢ silah ambargosunu da içeren

482

Ġnternet: International Atomic Energy Agency –IAEA. (2012, November 16). Implementation of the NPT

Safeguards Agreement and relevant provisions of Security Council resolutions in the Islamic Republic of

Iran. Vienna: International Atomic Energy Agency Publications (GOV/2012/54), 5.Web:

https://www.iaea.org/sites/default/files/gov2012-55.pdf adresinden 15 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 483

Ülgen, 2011, 137–182.

191

dördüncü yaptırım Kararını - UNSCR 1929 (2010) – kabul etmiĢtir. Türkiye sorunun

diplomatik çözümü ve Ġran‟ın barıĢçıl nükleer faaliyetlerine saygı duyulması gerekçeleriyle

oylamada hayır oyu kullanmıĢtır.484

Türkiye Ġran‟ın nükleer enerjiye sahip olma hakkının

bulunduğunu bütün uluslararası platformalarda ifade etmiĢtir. Türkiye, diplomatik

giriĢimlerin baĢarıya ulaĢacağı konusunda net bir tavır takınmıĢ ve Batı ile Ġran arasında

arabulucu ya da kolaylaĢtırıcı rol oynamak için birçok giriĢimde bulunmuĢtur. Türkiye,

askeri müdahaleye karĢı durmuĢ, olası bir askeri müdahalenin Ġran‟ın nükleer çalıĢmalarını

durdurmayacağını yalnızca erteleyeceğini ve bütün Ġranlıları rejimin arkasında

birleĢtireceğini öne sürmüĢtür.

5.1.4. Muhtemel senaryolar

Kaynak ve zaman ayırmaya istekli devletlerin teknik engellerin üstesinden gelebildiğini ve

birinci nesil nükleer silahları485

baĢarıyla geliĢtirebildiğini tarih göstermiĢtir. Ancak, tarih

aynı zamanda nükleer olanaklara sahip olmasına rağmen nükleerden uzak kalmayı tercih

etmiĢ ülkelerle de doludur.486

Ġran‟ın nükleer programına iliĢkin tartıĢmalar, Ġran‟a yönelik

askeri müdahale ihtimali çeĢitli araĢtırmalar yapılmasına neden olmaktadır. Bunlardan bir

tanesi 2006 yılında Türkiye Ekonomi Politikaları AraĢtırma Vakfı (TEPAV) tarafından

yayımlanan Ġran Sorununun Geleceği: Bölgesel Etkiler ve Türkiye‟ye Öneriler isimli

rapordur. Raporda, Ġran sorununun “sürekli kriz” haline gelmesi durumunda enerji, turizm,

dıĢ ticaret, ulaĢtırma gibi ekonomik alanlarda; göç, mülteciler, etnik sorunlar gibi politik

alanlarda sonuçlarının olacağı, Türkiye-ABD, Türkiye-Rusya, Türkiye-AB, Türkiye-Ġsrail,

Türkiye-Irak gibi ikili ve çok taraflı iliĢkilerde yansımalarının görüleceği öngörülerinde

bulunulmuĢtur. 487

484

Ġnternet: T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı. (2010, Haziran). İran’ın Nükleer Programına İlişkin Son Gelişmeler

Hakkında Bilgi Notu, Ankara: T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı Resmi Ġnternet Sayfası: Web:

http://www.mfa.gov.tr/data/DISPOLITIKA/Bolgeler/Iran_Haziran_2010.pdf adresinden 17 Ağustos 2015

tarihinde alınmıĢtır. 485

Birinci nesil nükleer silahlar, “gun-type” olarak adlandırılan ilk nükleer silahlardır. HiroĢima‟ya atılan

bomba türü olan “gun-type” bomba, yapımı en kolay olan nükleer silahtır. Temel bomba tasarımında bir top

namlusu kritik altı yüksek zenginleĢtirilmiĢ uranyum (HEU) hedefine yönelmiĢtir. Zincirleme reaksiyonu

baĢlatmak için bir baĢka kritik altı HEU, roket HEU hedefe ateĢlenir. Bu iki parça bir kez birleĢince nükleer

zincirleme reaksiyonu baĢlatırlar ve sonuçta nükleer patlama oluĢur. Hippel, F. V. (2002). Security of nuclear

materials and Pakistan‟s nuclear weapons. In T. Susilioto (Ed). Tactical nuclear weapons: time for controls. (First

edition). Geneva 10, Switzerland: UNIDIR Publications, 25-28. 486

Ülgen, 2011, 137–182. 487

Özcan, N.A. (2006, Haziran). Ġran sorununun geleceği senaryolar, bölgesel etkiler ve Türkiye‟ye öneriler.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV): Ortadoğu Çalışmaları, 1(1), 42-51.

192

Nükleer silahlara yönelme kararı, teknik olanaklarla beraber siyasi otoritenin niyetiyle de

ilgilidir. Batılılar Ġran‟ın nükleer silah üretme olasılığı durumunda komĢularını da nükleer

seçeneği araĢtırmaya iteceğini ileri sürmektedirler. Bu iddialara göre, Ġran‟ın nükleer silahı

olması bölgede bir silahlanma yarıĢına yol açacak ve Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan

kendi nükleer silahlarını geliĢtireceklerdir.488

ABD DıĢiĢleri Bakanı Hillary Clinton;

Senato Tahsisat Alt Komitesi‟ne, “nükleer silahlı bir Ġran Orta Doğu‟da ve bütün bölge

genelinde bir silahlanma yarıĢını baĢlatacaktır,” demiĢtir (Voice of America, 2009).489

KuĢkusuz, nükleer silaha sahip bir Ġran bölgesel dengeleri altüst edecek ve stratejik

stabiliteyi baltalayacaktır. Ayrıca, Ġran‟ın nükleer silahlarının Körfez‟deki diğer devletlerin

kendi güvenliklerini garantiye almak üzere bir dizi adım atmalarına neden olma ihtimali de

bulunmaktadır. Bölgesel bir silahlanma yarıĢı ihtimali gerçekleĢirse, bölgenin istikrarına da

ciddi zarar verecektir. Son olarak, Ġran‟ın nükleer programı Ġsrail‟in bir askeri saldırıda

bulunmasına ve Ġsrail‟in Ġran topraklarındaki nükleer tesislerini hedeflemesine neden

olabilecektir. Ġran‟ın muhtemel misilleme olarak Hürmüz‟den petrol sevkiyatını engelleyici

tavrı neticesinde de petrol fiyatlarının ciddi yükseliĢler göstereceği ve bölgesel bir savaĢa

neden olabileceğini hatırda tutmak gerekmektedir.

5.1.5. Ruhani Dönemi GeliĢmeleri

Ġran‟ın nükleer programı konusunda en büyük kırılma Haziran 2013‟te

CumhurbaĢkanlığına seçilen Hasan Ruhani döneminde gerçekleĢmiĢtir. Batı ile uzlaĢma

giriĢimleri bu dönemde en üst seviyeye çıkmıĢ ve müzakereler anlaĢma ile sonuçlanmıĢtır.

Ġran‟ın uranyum zenginleĢtirme teknolojilerini kullanarak yüksek zenginlikli uranyum elde

edeceği ve bunu silaha dönüĢtüreceği endiĢesi Ruhani döneminde de müzakerelerin temel

gerekçesini oluĢturmuĢtur. Ġran‟ın 3 tesisteki yaklaĢık 20 bin santrüfüj sayısını büyük

ölçüde azaltması P5+1 görüĢmelerinin en önemli aĢamalarından biri olarak gündemde

kalmıĢtır.

488

Yadlin, A., Golov, A. (2012, October). A Nuclear Iran: the spur to a regional arms race?, Strategic

Assessment, 15(3), 7-25. 489

Ġsrail Savunma Bakanı Ehud Barak da Mart 2010‟da CNN International‟da katıldığı bir programda, Ġran‟ın

nükleer silah elde etmesi durumunda Orta Doğu‟da yoğun bir nükleer dalganın baĢlayacağı ve bölgesel bir

silahlanmaya yol açacağını iddia etmiĢtir Ġnternet: Lomax, S. (2010, March). Nuclear Iran would spur

regional arms race, Israel‟s Barak says, Bloomberg, 1. Web:

http://www.bloomberg.com/apps/news?pid=newsarchive&sid= aAYsfJS62JIk adresinden 23 Ağustos 2015

tarihinde alınmıĢtır.

193

Uluslararası toplumun - Ahmedinejad döneminde kabul görmeyen - Ġran‟ın yüksek

zenginlikli uranyum üretmeyi durdurması taleplerinde Hasan Ruhani‟nin

CumburbaĢkanlığı döneminde ilerleme kaydedilmiĢtir. Cenevre‟de Ekim ve Kasım 2013‟te

gerçekleĢtirilen bir dizi görüĢme sonucunda 6 aylık süreli “MüĢterek Aksiyon Planını

(Joint Plan of Action -JPOA)” kabul edilmiĢtir. Buna eĢ zamanlı olarak IAEA ve Ġran

arasında yürütülen müzakereler sonucunda da “ĠĢbiği Taslağı (Framework for Cooperation

- FFC)” oluĢturulmuĢtur. JPOA Ġran‟ın nükleer çalıĢmalarının münhasıran barıĢçıl hale

getirilmesi amacıyla her iki tarafa da (P5/E3+3 – Ġran) karĢılıklı kabul edilebilir ve

kapsamlı bir çözüm için birlikte çalıĢma yükümlülüğü getirmiĢtir. JPOA ile birlikte Ġran‟ın

zenginleĢtirme faaliyetlerini (% 20 zenginleĢtirilmiĢ uranyum hekzaflorüd-UF6) askıya

almasını, mevcut UF6 stoklarını dönüĢtürmesini, Arak‟taki IR-40 ağır su reaktörünün

durdulması, IAEA denetçilerinin nükleer tesislere daha kolay eriĢiminin sağlanması

karĢılığında P5+1 (E3+3) ülkelerinin bazı yaptırımları askıya alması ve dondurulan

yaklaĢık 7 milyar $ varlığı serbest bırakmaları kararlaĢtırılmıĢtır. FFC, IAEA‟nın yapacağı

doğrulama (verification) denetimlerinde Ġran ve IAEA‟nın iĢbirliği yapmasını hüküm altına

almıĢtır. 20 Temmuz‟a kadar verilen sürede kapsamlı bir anlaĢmaya ulaĢamamıĢ fakat

Kasım 2014‟e kadar önceki anlaĢmanın yürürlüğünün devamı kararlaĢtırılmıĢtır. Bu

dönemde Ġran‟ın Tahran AraĢtırma Reaktörü‟ndeki yüzde %20 zenginleĢtirilmiĢ uranyumu

dönüĢtürmesi karĢılığında 2,8 milyar $ dondurulmuĢ varlık serbest bırakılmıĢtır.490

UzatılmıĢ vadede de anlaĢmaya varılamaması nedeniyle taraflar ikinci bir altı aylık süre

belirlemiĢler ve kapsamlı anlaĢma için son tarihi 30 Haziran 2015 olarak güncellemiĢlerdir.

31 Mart 2015‟te siyasi anlaĢma ve kapsamlı müzakereler için geçici son tarih olarak

belirlenmiĢtir. 31 Mart vadesinin dolmasına rağmen Nisan ayının ilk günlerinde ortak basın

bildirisi ile birçok alanda anlaĢmaya varıldığı açıklanmıĢtır.491

AnlaĢma‟nın teknik

boyutlarının 30 Haziran son tarihine kadar tamamlacağı hüküm alrına alınmıĢtır. Yapılan

490

Nuclear Threat Initiative, 2012, Ġran Country Profile. 491

MüĢterek Kapsamlı Aksiyon Planını (Joint Comprehensive Plan of Action -JCPOA) göre Ġran santrüfüj

sayısını 2/3 oranında azaltacak (19 binden 6100‟e) ve bunların yalnızca 5060‟ında zenginleĢtirme

yapabilecek, zenginleĢtirme oranı %3,67‟i geçmeyecek, Natanz‟da 1. nesil IR1 santrifüjü kullanılarak

yapılan zenginleĢtrime faaliyeti 10 yıl için kısıtlanacak, Fordo yeraltı tesisleri zenginleĢtirmeyi içermeyen

Ģekilde yeniden yapılandırılacak, ileri nesil santrifüjlerle 10 yıl boyunca uranyum zenginleĢtirilmeyecek,

Ġran‟daki 10 ton zenginleĢtirilmiĢ uranyum 15 yıl içerisinde 300 kg‟a düĢürülecek, IR 40 reaktörü tüketimiĢ

yakıt ya da silah sınıfı plütontyum üretmeyecek Ģekilde modifiye edilecek, Ġran plütonyum yeniden iĢleme

faaliyeti yürütmeyecek, IAEA Ek Protokolü ve IAEA‟nın bazı çekincelerin olduğu nükleer programın

Muhtemel Askeri Boyutları (Possible Military Dimensions - PMD) ile ilgili biz dizi tedbir uygulanacaktır.

Nükleer programla ilgili temel adımların atıldığının IAEA tarafından doğrulanması sonrası ABD-ABD

tarafından uygulanan yaptırımlar askıya alınacaktır. GeçmiĢte alınan BM Güvenlik Konseyi Kararları da

anlaĢmanın uygulanmasına müteakip kaldırılacaktır.

194

uzun soluklu müzakereler neticesinde teknik boyutlar üzerinde 14 Temmuz 2015 tarihinde

P-5+1 ve Ġran arasında anlaĢmaya varıldığı açıklanmıĢtır.492

6. ORTA DOĞU’DA BALĠSTĠK FÜZELERĠN YAYILMASI SORUNU

Orta doğu‟da Sovyetler Birliği‟nden aldıkları destekle Ġran, Irak, Suriye, Libya, Mısır gibi

ülkeler balistik füzeleri silah stoklarına dâhil etmiĢlerdir.493

Bahse konu ülkeler, Sovyet ve

Kuzey Kore menĢeli füze sistemlerini geliĢtirerek ulusal balistik füze programlarını

baĢlatmıĢlardır.

Ġran, 1980'li yıllardaki Irak‟la giriĢtiği savaĢ sırasında, Libya'nın sağladığı SCUD füzeleri

(Sovyet menĢeli SCUD B /R-17-R300 ve SCUD C/R17M) ile kendi balistik füze

programını baĢlatmıĢtır. Ġran füze programında hem sıvı hem de katı yakıtlı füze

teknolojisini kullanmıĢtır. Ġran bu teknoloji kullanarak, SCUD füzelerini ġahap I ve ġahap

II olarak yeniden tasarlamıĢtır. 1998 yılında tek aĢamalı sıvı yakıtlı ve 1000 km.den daha

yüksek menzilli ġahap III füzesi geliĢtirilmiĢ ve 2003 yılında operasyonel hale

getirilmiĢtir. Ġran‟ın balistik füze yeteneklerinin geliĢtiğine yönelik en önemli göstege 2008

yılındaki iki aĢamalı katı yakıtlı 2000 km menzilli balistik füze sınıfındaki Siccil (AĢure)

füzesini denemesi olmuĢtur. 2008 yılından itibaren beĢ adet testin ikisi baĢarılı olmuĢtur.

Bunun yanı sıra 1600 km menzile ulaĢabilen Kadir füzesi ile 2013 yılında baĢarılı bir test

gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġran‟ın füze yetenekleri 2014 yılında Barani füzesinin denenmesiyle

yeni bir boyuta ulaĢmıĢtır. Öyleki bu füzenin çok sayıda baĢlık taĢıyabildiği iddia

edilmektedir. Bu anlamda Ġran‟ın çok baĢlıklı füze imal edebilen sınırlı sayıda ülke

teknolojisine ulaĢtığı değerlendirmesini yapabiliriz. Ġran anılanların yanı sıra kısa menzilli

Nasır ve Nur füzeleri ile orta menzilli Mihrap füzelerine sahiptir.494

Ġran füze ve havacılık alanında kurduğu teknolojik altyapıyı insansız hava araçları ve uzay

aracı fırlatma vasıtalarına da yönlendirmek istemektedir. Bu amaçla 2011 yılında indirilen

ABD‟ye ait RQ-70 Sentinel (Locked Martin) insansız hava aracını kopyalamıĢ ve yerli

492

Ġnternet: Mullen, J.,Robertson, N. (2015, July 15). Landmark deal reached on Iran nuclear program. CNN

Politics. Web: http://edition.cnn.com/2015/07/14/politics/iran-nuclear-deal/ adresinden 26 Ağustos 2015

tarihinde alınmıĢtır. 493

Libya, Suriye ve Irak gibi ülkeler Sovyetler Birliği ile olan iliĢkileri sonucu edindikleri SCUD-B ve

SCUD-C tipi balistik füzeleri ve FROG tipi daha kısa menzilli roketleri etüt ederek kendi balistik füze

programlarını geliĢtirmeye çalıĢmıĢlar ve bir miktar da baĢarılı olmuĢlardır. Kibaroğlu, 1999, 23 - 39. 494

Nuclear Threat Initiative, 2012, Ġran Country Profile.

195

tasarımını yapmıĢtır. Bunun yanı sıra 2009 yılından 2011 yılına kadarki sürede uzaya 3

uydu gönderilerek uzay rekabetine giriĢmiĢtir. 2012 yılında Safir isimli uzay aracı taĢıma

vasıtasının test edilmesi Ġran‟ın uzun menzilli balistik füze geliĢtirme arayıĢında olduğu

Ģeklinde yorumlanmıĢtır. Ġran, Rus SS–4 füzelerinin bir türevi durumundaki ve tahmini

menzili 2000 km olan bu füzelerin ġahap IV füzesi üzerinde çalıĢmalarını sürdürmektedir.

BaĢlangıçta balistik füze olarak sınıflandırılmasına rağmen daha sonra uzay aracı taĢıma

vasıtası (SLV) sınıfında tasnif edilmeye baĢlamıĢtır. ABD Merkezi Haberalma TeĢkilatı

(CIA) Ġran‟ın gelecek 10–15 yıl içerisinde kıtalararası balistik füze test edebilecek aĢamaya

gelebileceğini iddia etmektedir.495

2015 itibariyle Ġran‟ın füze teknolojilerinde geldiği

noktayı göstermesi açısından 1000 km menzili (MRBM) ġahap III füzesi iyi bir örnektir.496

1998–2000 yılları arasında ilk denemeleri gerçekleĢtirilen ġahap-III, Kuzey Kore‟nin No-

Dong füzeleri esas alınarak üretilmiĢtir. DıĢ yardımla ġahap füzelerinden büyük bir arsenal

oluĢturan Ġran daha uzun menzilli füze arayıĢına giriĢmiĢ ve ġahap III‟ü modifiye etmiĢtir.

Irak, füze programının temellerini 1970‟lerde Sovyetlerden çok sayıda kısa menzilli SCUD

füzesi ve lançeri satın alarak atmıĢtır. Irak SCUD‟lar üzerine çalıĢarak yerli Hüseyin ve

Hicret füzelerini üretmiĢtir. BMGK 687 sayılı Kararı gereğince, Irak‟ın 150 km‟den uzun

menzilli füzeye sahip olması yasaklanmıĢtır. Bu Karar gereğince birçok SCUD füzesi BM

gözetiminde imha edilmiĢtir. Irak‟ın katı yakıtlı Ebabil–100, sıvı yakıtlı Samed füzelerinin

uzun menzilli füzeye dönüĢtürülebileceği ve 650 km menzile sahip Hüseyin füzelerinin de

BM denetiminden gizlendiği iddia edilmiĢtir. 2003 yılında Ebabil füzelerinin izin verilen

150 km sınırını aĢtığı, Irak‟ın 2 adet kruz füze programı yürütttüğü, S-75 Dvina (NATO:

SA-2) karadan havaya füzenin (SAM) menzilini yasaklanmıĢ seviyenin üzerine çıkarma

giriĢimleri olduğu tespit edilmiĢtir.497

Irak'ın, 150 km altında menzile sahip savunma

amaçlı füze programlarına devam etme hakkı olduğu için 68 km menzile sahip FROG-7

tipi füzeleri stoklarında tutmaya devam etmektedir. Irak füzeleri, anılan Karar

495

Ġnternet: Carnegie Endowment for International Peace (2002, April 26). Ballistic missile capabilities in the

Middle East. Carnegie Endowment: Proliferation Analysis. Washington: Carnegie Official Website. Web:

http://carnegieendowment.org/2002/04/26/ballistic-missile-capabilities-in-middle-east adresinden 29 Ağustos

2015 tarihinde alınmıĢtır. 496

Açık kaynaklardan derlenen bilgiler çerçevesinde; Ġran'ın, 700 kg baĢlık taĢıyabilen 500 km menzilli 150

kadar SCUD-C füzesi; 1,000 kg baĢlık taĢıyabilen 300 km menzilli 200 kadar SCUD-B füzesi; 150 ila 500 kg

arası baĢlık taĢıyabilen ve menzilleri 120 ila 200 km arasında değiĢen çok miktarda Mushak füzesi olduğu

iddia edilmektedir. Kuzey Kore‟nin uzun menzilli füze geliĢtirme projelerine Ġran ve Libya'nın özellikle

maddi katkıları sonucu Ġran yakın zaman önce 700 kg baĢlık taĢıyabilen 1350 km menzilli Shahab-3 füzesini

deneme imkânı bulmuĢtur. Kibaroğlu, 1999, 23 - 39. 497

Ġnternet: Chivers, C. J. (2014, Oct. 14). The secret casualties of Iraq‟s abandoned chemical weapons. New

York Times. Web: http://www.nytimes.com/interactive/2014/10/14/world/middleeast/us-casualties-of-iraq-

chemical-weapons.html adresinden 28 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.

196

çerçevesinde imha edilse de füze teknolojisi sağlama Ģebekesini ve potansiyel olarak daha

uzun menzilli balistik füze geliĢtirme alt yapısını koruyabilmiĢtir. 2011 yılında Balistik

Füzelerin Yayılmasına KarĢı Lahey Tüzük‟üne taraf olan, füze programıyla ilgili herhangi

bir ifĢaat yapmamıĢtır ve bu bakımdan BirleĢmiĢ Milletler ambargosu sona erdiği takdirde,

bölge ülkelerini menziline alacak füzeler üretme imkânına Ģimdiden sahip olduğu ifade

edilmektedir.498

Bölge ülkelerinden Suriye, 1970‟lerde Sovyetlerden ve Kuzey Kore‟den aldığı yardım ve

teknik destekle Orta Doğu‟daki en güçlü füze stoklarından birini kurmuĢtur. Suriye ileri

füze bileĢenleri ve teknolojileri konusunda dıĢa bağımlıdır ve bu nedenle yayılma tehlikesi

olan ülkelerin baĢında gelmektedir. Suriye‟nin stoklarında 500‟den fazla Rus menĢeli

SCUD füzesi olduğu tahmin edilmekte olup, bunların bir kısmı 700 km‟ye kadar erimi

bulunan SCUD-D sınıfındandır. SCUD-D sınıfı füzeler, Kuzey Kore‟nin teknik yardımıyla

geliĢtirilmiĢ ve ġam çevresine yerleĢtirilmiĢtir. Suriye arsenalinde anılanlara ek olarak 300

km menzilli SCUD-B‟ler ve 500 km menzilli SCUD-C füzeler de önemli bir yer teĢkil

etmektedir.499

Suriye SCUD füzelerinin bir kısmında kimyasal baĢlık bulunduğu tahmin

edilmektedir. Ayrıca Suriye füze envanterinde, SS-21 kısa menzilli balistik füzeler de

bulunmaktadır.

Kasım 2012‟den itibaren Suriye yönetimi SCUD füzelerini muhaliflere karĢı kullanmaya

baĢlamıĢtır. Suriye, Mart 2011‟de baĢlayan halk ayaklanması sebebiyle Rusya‟dan füze ve

hava savunma sistemleri satın almak istemektedir. Bu kapsamda Suriye‟nin, muhtemel dıĢ

müdahalelere karĢı etkili bir hava savunma sistemi oluĢturmak amacıyla 200 km menzilli

Rus S-300‟leri satın almak istediği gündeme gelmiĢtir. 30 Mayıs 2013‟te Devlet BaĢkanı

BeĢar Esed‟in Lübnan El-Menar TV‟ye yaptıgı açıklamada bu sistemi teslim aldıklarını500

498

Kibaroğlu, 1999, 23 - 39. 499

Suriye'nin 300-400 kadar SCUD-B ve SCUD-C (2000 itibariyle 26 lançer) bulunduğu tahmin

edilmektedir. SCUD-B ler 1000 kg, SCUD-C ler ise 770 kg baĢlık taĢıma kapasitesine sahiptir. Suriye‟nin

her bir SCUD-C ünitesinin 50 füze ve 18 lançerden oluĢtuğu tahmin edilmektedir. Ġnternet: Global Security

(2015). WMD: Syria missiles programs. Alexandria, VA: Global Security Official Website. Web:

http://www.globalsecurity.org/wmd/world/syria/missile.htm adresinden 29 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.

Anılan füzelerinin yanı sıra, 70 km menzilli 500 kg baĢlık taĢıyabilen 200 kadar SS-21 füzesi mevcuttur.

Suriye kendi imkânları ile 600 km menzilli 500 kg baĢlık taĢıyabilecek balistik füze [M-9 (CSS-6)] geliĢtirme

çabası içindedir. Kibaroğlu, 1999, 23 - 39. 500

Ġnternet: Grove, T. (2013, 30 May). Assad says Syria received Russian missile shipment. Reuters. Web:

http://www.reuters.com/article/2013/05/30/us-syria-russia-missiles-idUSBRE94T05S20130530 adresinden

29 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır.

197

açıklasa da, 4 Haziran Rusya devlet baĢkanı Putin bu iddiayı yalanlamıĢtır.501

Suriye anılan

füzelere ek olarak Ġran‟ın kısa menzilli balistik füze sınıfındaki Fetih-110A füzesinin yerli

versiyonunu da (M-600) yapmıĢtır. 250 km menzilli ve katı yakıtlı bu füze yerli

teknolojinin ileri bir seviyede olduğunu göstermektedir. Balistik füzelerin yanı sıra Suriye

sınırlı sayıda anti-gemi kruz füzesi arsenaline de sahiptir. 502

Ġsrail, bölgedeki en büyük füze stoklarından birine sahip ülke durumundadır. 1960‟lı

yıllarda Fransız ve sonrasında Güney Afrika‟nın teknik yardımlarıyla füze programını

Ģekillendiren ülke Orta Doğu‟nun en geliĢmiĢ balistik, kruz ve füze savunma sistemine

sahip ülkesidir. Çok sayıda hava tehdidi, komĢu ülkeler ve devlet dıĢı aktörlerden gelen

tehditler, Ġsrail‟in büyük bir füze programı geliĢtirmesiyle sonuçlanmıĢtır. Ġsrail‟in

arsenalinde kısa menzilli 500 kg baĢlık taĢıma kapasiteli Jericho-I, 1500 km erimi bulunan

ve orta menzilli füze sınıfında sayılan Jericho II füzeleri bulunmaktadır. Bunların yanı sıra

Ġsrail Jericho-II füzelerini geliĢtirerek Shavit (kuyrukluyıldız) roketini üretmiĢ ve uydu

taĢıma sistemi (SLV) haline getirmiĢtir.503

Jericho-I füzeleri Fransa‟nın yardımı ile 1960‟lı

yıllarda geliĢtirilmeye baĢlanmıĢ ve 1973‟te konuĢlandırılabilecek seviyeye gelmiĢtir.

Jericho II 1970‟lerin ortasında geliĢtirilmeye baĢlanmıĢ ve 1990‟da konuĢlandırılmıĢtır.

Ġsrail‟in mevcut 100‟den fazla Jericho-II füzesine sahip olduğu ve bu füzelerin nükleer

baĢlık taĢıma kapasiteli olduğu tahmin edilmektedir. Bunların yanı sıra Almanya‟dan

alınan 6 adet Dolphin (Yunus) sınıfı dizel-elekrikli denizaltıların nükleer baĢlıklı füze

fırlatabileceği iddia edilmektedir. Ġsrail Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi (MTCR) üyesi

olmamasına rağmen yayımlanan rehbere uyacağını bildirmiĢtir.504

Ġsrail sayılanlara ilaveten askeri boyutları da olan ulusal uzay programı da baĢlatmıĢtır.

2003 yılında üç aĢamalı ve Bağımsız Hedeflere Yöneltilebilen Çok BaĢlıklı Füze (MIRV-

multiple independently targetable re-entry vehicles) Jericho III füzesinin testi

gerçekleĢtirilmiĢtir. Nisan 2014‟te Ofek 10 uydusu uzaya fırlatılmasıyla Ġsrail‟in uzaydaki

501

Ġnternet: Anishchuk, A. (2013, 4 June). Russia has not yet sent S-300 missiles to Syria-Putin. Reuters.

Web: http://in.reuters.com/article/2013/06/04/syria-russia-crisis-arms-idINDEE9530AJ20130604 adresinden

29 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 502

Ġnternet: Cordesman, A. H. (2008, June 2). Syrian weapons of mass destruction: an overview. (First

Working Draft). Center for Strategic and International Studies. Washington, DC: CSIS Official Website.

Web: http://csis.org/files/media/csis/pubs/080602_syrianwmd.pdf adresinden 30 Ağustos 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 503

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative. (2012, September). Country profile: Israel. Washington, DC: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/israel/ adresinden 30 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 504

Pilat, J. F., Busch, N. E. (2015). Routledge handbook of nuclear nonproliferation and policy. (First

edition). New York: Routledge 163.

198

yedinci toplamda fırlatılan onuncu uydusu olmuĢtur. Yüksek çözünürlüklü fotoğraflama

kapasitesine sahip uydu tüm hava koĢullarında çalıĢabilecek Ģekilde tasarlanmıĢtır. Söz

konusu uydu ile Ġsrail‟in istihbarat yetenekleri ve bölgeden gelebilecek tehditlere

duyarlılığı üst seviyeye ulaĢmıĢtır.505

Mısır, 1950‟li yıllarda Nasır hükümetinin Alman mühendisler ve bilimadamlarının katkısı

ile sıvı yakıtlı füze ve uydu lançeri üretmesiyle füze programına baĢlamıĢtır. Söz konusu

programda 300 km menzilli Zafer (Al-Zafar), 450 km menzilli Ġyilik (Al-Khair) ve 750 km

menzilli Lider (Al-Raid) füzeleri üretilmiĢ fakat Sovyetlerin seyrüsefer sistemlerini

vermemesi nedeniyle hiçbiri operasyonel hale getirilememiĢtir. 1980‟lerde Irak ve Arjantin

ve Mısır iĢbirliği yaparak katı yakıtlı ve 800-1000 km menzilli Condor II (Arjantin), Bedr-

2000 (Irak) Vektör/Delta (Mısır) füzelerini üretmiĢlerdir. Füze Teknolojileri Kontrol

Rejiminin ortaya çıkardığı sıkı ihracat kontrol rejimi ve finansal yetersizlikler anılan

programı çökertmiĢ ve Mısır‟ın SCUD-B, SCUD-C üretim yeteneklerine yönelmesine

neden olmuĢtur. Mısır Kuzey Kore balistik füze teknolojisini ithal etmek amacıyla uzun

vadeli bir program yürütmüĢ ve SCUD-B ve SCUD-C füzelerinin yerli versiyonlarını

üretmiĢtir. 2001 yılında Mısır‟ın Kuzey Kore‟den 800-1000 km menzilli No-Dong füze

teknolojisi temin etmeye çalıĢtığı iddia edilmiĢtir. MTCR üyesi olmayan Mısır‟ın

stoklarında 900 km menzilli (IRBM) ve 450 kg Condor 2, 450 km menzilli SRBM

sınıfında SCUD-B 100 (T Projesi) ve harp sınıfı FROG füzeleri bulunmaktadır.506

Libya bölgede yer alan diğer füze sahibi ülkeler gibi SCUD teknolojisi ile füze programını

baĢlatmıĢtır. 1970‟lerde Sovyetlerden SCUD B sınıfı füze alınmıĢ ve 1980‟li yıllarda 1000

km menzilli El-Fetih füzeleri geliĢtirilmeye baĢlamıĢtır. Almanya (OTRAG) ve Çin‟in El-

Fetih füze programına yönelik teknik ve malzeme desteği sağladığı iddia edilmektedir.507

Libya‟nın kritik MRBM ve ICBM teknolojilerini tedarik ve geliĢtirme süreçleri için gerekli

uygun teknoloji, uzmanlık, materyal ve ekipmanı bulma yetenekleri 1992-99 yılları

arasında uygulanan BM yaptırımları nedeniyle çok sınırlanmıĢtır. Kaddafi döneminde

Libya‟nın da Kuzey Kore‟nin No-Dong MRBM sistemleriyle ilgilendiği, Çin, Hindistan,

505

Silverman, E. (2015). Working together: economy, technology and careers in Israel. (First edition).

Hockessin, Delavare: Mithel Lape Publishers, 19. 506

Ġnternet: Misilse threat a project of the George C. Marshall and Claremont Institutes. (2015). Ballistic

missiles. Arlington, VA: George C. Marshall and Claremont Institutes Joint Website - Missile Threat. Web:

http://missilethreat.com/missiles-of-the-world/ adresinden 1 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 507

Hagger, N. (2009). The Libyan revolution: its origins and legacy a memoir an assesment. (First edition).

Hants, UK: John Hunt Publishing, 111.

199

Ġran ve Rusya‟dan teknik yardım aldığı iddia edilmiĢtir. Bu dönem içerisinde Libya,

tahmini 200 km menzilli çok sayıda El-Fetih füzesi stoklamıĢtır. 2003 yılında Libya, kitle

imha silahı programlarından vazgeçtiğini ve MTCR yükümlülüklerine uygun olarak 300

km menzilden daha uzun füze programlarının imha edileceğini deklare etmiĢtir. 2011

yılında SCUD B tipi füzeler muhaliflere karĢı kullanılmıĢtır. Libya‟nın arsenalinde 2015

itibariyle eski tip SCUD B ve Frog tipi füzeler ile fransız yapımı Exocet tipi anti-gemi tipi

füzeler bulunmaktadır.508

Suudi Arabistan balistik füze üretebilecek ulusal kapasiteye sahip değildir. Ancak füze

stoklarında 1987 yılında Çin‟den satın alınan 36 adet Dong Feng -3 (NATO: CSS-2) tipi

orta menzilli balistik füze bulunmaktadır. DF-3 tipi füzeler mevcut halinde konvansiyonel

baĢlık takılı olarak itibar ve caydırıcılık amaçlı tutulmasına rağmen, biyolojik, kimyasal

veya nükleer baĢlık takılabilme yeteneğine sahip olması nedeniyle Suudi Arabistan Ģüpheli

balistik füze stokuna sahip ülkeler kategorisinde sayılabilir. Suudi Arabistan‟ın

arsenalinde anılanların yanı sıra 2007‟de Çin‟den satın alınan DF-21 kısa menzilli füzeleri

de yer almaktadır.509

BirleĢik Arap Emirlikleri, MTCR ve Lahey Tüzüğü üyesi değildir ve ulusal imkanlarla

füze üretebilecek teknolojik altyapısı da bulunmamaktadır. 1998 yılında Fransa ve BirleĢik

Krallık‟tan satın alınan çok sayıda Kara ġahin kruz füzeleri MTCR kısıtlamalarını aĢmıĢ ve

ABD tarafından bu satıĢı gerçekleĢtiren ülkeler sert dille eleĢtirilmiĢtir. Bunun yanı sıra

ABD müttefiklik iliĢkisi doğrultusunda BAE‟ye çok sayıda savunma amaçlı füze sistemi

sağlamıĢtır. Bunların içerisinde en önemlileri 2008 yılında satılan Patriot GEM-T ve PAC-

3 füze savunma sistemi ve 2011 yılında 96 füzeli ve 2 radarlı THAAD (Merkezi Yüksek

Ġrtifa Hava Savunma Sistemi) sayılabilir. BAE anılanların yanı sıra az miktarda SCUD

B‟yi de stoklarında tutmaktadır. 1980‟lerin sonunda BAE‟nin Kuzey Kore‟den SCUD B

füzelerini de içeren önemli miktarda füze tedarik ettiğini iddia edilmiĢtir.510

Bölge

ülkelerinden Ürdün, Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi çerçevesinde Kategori I ve II

508

Hagger, 2009, 112. 509

Ġnternet: Lewis, J. (2014, January 30). Why did Saudi Arabia buy chinese missiles?. Foreign Policy. Web:

http://foreignpolicy.com/2014/01/30/why-did-saudi-arabia-buy-chinese-missiles/ adresinden 03 Eylül 2015

tarihinde alınmıĢtır. 510

Russell, R. L. (2005). Weapons proliferation and war in the greater Middle East. (First edition). New

York: Routledge. 98.

200

herhangi bir balistik füze sistemine sahip değildir.511

Amman aynı zamanda Balistik

Füzelerin Yayılmasına KarĢı Tüzük‟ün üyesidir.

7. KĠS’TEN ARINDIRILMIġ ORTA DOĞU ÇABALARI

Orta Doğu coğrafyasında yer alan ülkeler arasında nükleer silahlara sahip olduğu resmen

tescil edilmiĢ bir ülke bulunmamaktadır. Ancak Ġsrail‟in yoğun bir nükleer silah programı

sonucunda 1970‟li yılların baĢı itibarıyla nükleer silahlara sahip olduğu ve Ġsrail politik

sisteminin ülkenin nükleer silahlar konusundaki duruĢunun gizli kalmasına karar verdiği

kabul edilmektedir.512

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması‟na (NPT)

taraf olmayan Ġsrail‟in Ģüpheli nükleer cephaneliği birçok Orta Doğu ülkesinin baĢta

kimyasal ve biyolojik silah programları olmak üzere nükleer silah programı ve balistik

füzeler geliĢtirmesine gerekçe teĢkil etmiĢtir.

Mısır, Suriye, Libya ve Irak gibi ülkelerdeki kitle imha silahı programları ve Ġran‟ın

nükleer çalıĢmaları uluslararası kamuoyunda endiĢe ile karĢılanmaktadır. Orta Doğu‟da

nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar ile balistik füze programlarının yarattığı tehdit ve

bölge düzeyinde konvansiyonel silah sistemlerinin sürekli bir artıĢ göstermesi bölgesel

istikrar ve güvenlik ortamını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu programların yarattığı

endiĢeleri gidermek amacıyla ortaya konulan önerilerden bir tanesi de Orta Doğu

bölgesinin nükleer silahlar baĢta olmak üzere tüm kitle imha silahlarından arındırılması

önerisidir. NPT‟nin VII. Maddesi, “herhangi bir devletler grubunun kendi bölgelerinde hiç

nükleer silah bulunmamasını sağlamak için bölgesel anlaĢmalar yapma hakkını”

korumakta, yani nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge (NSAB)513

kurmayı

serbestleĢtirmektedir. Halen NSAB‟ler Güney Yarıkürenin tamamı dâhil 116 ülkeyi

kapsamaktadır.514

Orta Doğu‟nun kitle imha silahlarından arındırılmasına iliĢkin BirleĢmiĢ Milletler Genel

Kurulu 1974 yılında bir karar taslağını kabul etmiĢ ve Orta Doğu‟da yer alan devletleri

511

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, July). Country pofiles: Jordan. Washington, DC: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/jordan/ adresinden 07 Ağustos 2015 tarihinde alınmıĢtır. 512

Cohen, A. (1998). Israel and the bomb. (First edition). New York: Columbia University Press,291. 513

Nükleer silahlardan arındırılmıĢ bir bölge (NSAB) ülkelerin nükleer silahlar üretmemeyi, sahip olmamayı,

tedarik etmemeyi, üçüncü ülkelere ait nükleer silahlar dahil olmak üzere nükleer silah konuĢlandırmamayı ve

nükleer deneme yapmamayı kabul ettikleri belirli bir coğrafi alanı ifade etmektedir. 514

Ülgen, 2011, 137–182.

201

nükleer silah ve diğer nükleer patlayıcıları elde etmek, üretmek ya da stoklamaktan

sakınmaya çağırmıĢtır. Aynı zamanda bölgede yer alan ülkelerin kendi topraklarını üçüncü

ülkelerin silahlarına da kapatılması ve bölgedeki tüm nükleer tesislerin IAEA gözetiminde

faaliyet yürütmesi öngörülmüĢtür. 1974‟ten itibaren ilk olarak Mısır ve Ġran, Orta Doğu‟da

Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Orta Doğu (NSAOD) kurulmasını teklif etmiĢtir. Orta

Doğu‟da bir NSAB kurma çabaları bölgenin tek nükleer gücü olan Ġsrail‟in güçlü

muhalefetiyle engellenmiĢtir. Orta Doğu‟da nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge kurma

çalıĢmalarında Arap devletlerin öne sürdüğü en temel koĢul, Ġsrail‟in nükleer silahlarını

ortadan kaldırması ve diğer bölge ülkeleri gibi NPT‟ye Nükleer Silaha Sahip Olmayan

Devlet (NNWS) statüsü ile taraf olarak bütün nükleer tesislerini uluslararası denetime

açmasıdır. Buna karĢılık Ġsrail‟in Ģartı ise bölge ülkelerinin salt konvansiyonel güçlerinin

toplamının bile Ġsrail‟i yok etmeye yetebileceği, üstelik söz konusu ülkelerin kimyasal ve

biyolojik silah programları bulunması sebebiyle bölgedeki tüm silah sistemlerini içine

alacak bir antlaĢmanın imzalanması ve büyük devletlerin de gözetiminde etkin bir Ģekilde

denetlenmesinin sağlanmasıdır. Taraflar arasında uyuĢması zor taleplerin sürekli

yinelenmesi sebebiyle Orta Doğu‟da NSAB kurulması yönünde ilerleme

sağlanamamıĢtır.515

Orta Doğu‟da çok taraflı barıĢ görüĢmelerinden biri 1991 yılında Madrid‟de Silahların

Kontrolü ve Bölgesel Güvenlik (Arms Control And Regional Security -ACRS) çalıĢma

gruplarının teĢkili ile neticelenmiĢtir. 13 Arap devleti ve Ġsrail ve Filistin delegasyonlarının

iĢtirak ettiği müzakerelerde öncelikle Irak‟ın kitle imha silahlarından arındırılması sürecine

yoğunlaĢılmıĢtır. Irak‟ın Kuveyt‟ten çıkartılması ile sonuçlanan 1991 Körfez SavaĢı

sonrasında ortaya çıkan konjonktürü de dikkate alarak, dönemin Mısır Devlet BaĢkanı

Hüsnü Mübarek, Orta Doğu‟nun tüm kitle imha silahlarından arındırılmasını öngören bir

plan ortaya koymuĢtur. Kısaca “Mübarek Planı” olarak bilinen yaklaĢım konuyla ilgili

siyasi ve akademik ortamlarda bir kıpırdanma yaratmıĢsa da tarafların temel koĢullarda

yeterince esneklik sağlanamaması sebebiyle ilerleme kaydedilmemiĢtir.516

ABD ve Rusya öncülüğünde 1992 yılına kadar 6 adet ACRS genel kurul oturumu

düzenlenmiĢtir. TeĢkil edilen uzman grupları Güven Artıcı Önlemler (CBMs) üzerine

515

Kibaroğlu, M. (1996). EURATOM & ABACC: safeguard models for the Middle East?. In J. Prawitz and

J. F. Leonard (Eds.), A zone free of weapons of mass destruction in the Middle East., New York & Geneva:

United Nations Institute for Disarmament Research, 93-123. 516

Kibaroğlu, 2003, 107–125.

202

yoğunlaĢmıĢ ve sonucunda askeri tatbikatların bildirilmesi, ortak arama ve kurtarma

tatbikatları icra edilmesi, bölgesel iletiĢim ağının oluĢturulması ve 3 adet Bölgesel

Güvenlik Merkezi kurulması gibi kararlar alınmıĢtır. Bilahare, dönemin Ġsrail BaĢbakanı

Ġzak Rabin‟in Ġsrail‟in nükleer kapasitesi hakkında kısmi açıklık sağlamaya yönelik bazı

imalarda bulunması umutları arttırmıĢtır. Ancak, 1995 yılında bir suikast sonucu öldürülen

Rabin‟in ardından bölge içi dengelerde karĢılıklı aĢırı güvensizliğin hakim olması

sebebiyle süreç yine tıkanmıĢtır. Müteakip süreçte Ġsrail ve Mısır arasında ortaya çıkan

anlaĢmazlık nedeniyle bazı güven artıcı önlemler uygulanamamıĢ ve ACRS 1995

sonrasında resmi toplantı gerçekleĢtirememiĢtir.

NPT‟nin 1995, 2000 ve 2010 Gözden Geçirme Konferanslarında (Revcon) Orta Doğu‟da

kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge kurulmasını isteyen kararlar çıkarılmıĢtır.517

Özellikle, 17 Nisan – 12 Mayıs 1995 tarihleri arasında gerçekleĢtirilen Nükleer Silahların

Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması (NPT) Gözden Geçirme ve Uzatma Konferansı‟nda

uzlaĢılan Orta Doğu Kararı‟nda; Orta Doğu barıĢ sürecinin desteklendiğini ve Orta

Doğu‟daki tüm devletlerin katılımıyla nükleer silahlardan ve diğer kitle imha silahlarından

arındırılmıĢ bölge kurulması sürecine katkıda bulunulmasına iliĢkin hükümler

düzenlenmiĢtir. Söz konusu Karar‟da Orta Doğu‟daki denetimsiz nükleer tesislerden endiĢe

duyulduğu ve bir an önce bunların IAEA güvence denetimine tabi tutulması gerektiği

bildirilmiĢ, bölgedeki tüm devletlerin NPT‟ye taraf olması çağrısı yapılmıĢ ve NPT‟ye

taraf devletlerin Orta Doğu‟da nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge kurulması

çalıĢmalarının bir an önce nihayete kavuĢması için iĢbirliği yapmaları ve sürece destek

olmaları talep edilmiĢtir.518

2003 yılında gerçekleĢtirilen NPT Hazırlık Komitesi toplantısında 1995 Orta Doğu

kararının önemi vurgulanmıĢ, Ġsrail‟i NPT‟yi imzalamaya ve bölge ülkelerini Orta

Doğu‟nun nükleer silahlar ve diğer kitle imha silahlarından arındırılması sürecini

desteklemeye çağırmıĢtır. Toplantı sonuç raporu bölgenin kitle imha silahlarından

arındırılması ve Filistin sorununun barıĢçıl çözümü için bir yol haritası öngörmüĢtür. Mısır

ve Suriye gibi ülkeler de bölgenin kitle imha silahlarından arındırılması sürecinin bölgesel

517

Ülgen, 2011, 137–182. 518

Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). NPT/CONF.1995/32 (part I), annex:

resolution on the Middle East. New York, NY: UNODA Official Website. Web:

http://www.un.org/disarmament/WMD/Nuclear/1995-NPT/pdf/Resolution_MiddleEast.pdf adresinden 5

Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.

203

ve politik geliĢmelerle yakından ilintili olduğu tezini savunmuĢlardır. 2003 Ekim-Kasım

aylarında düzenlenen 58. BirleĢmiĢ Milletler Genel Kurul ilk toplantısında Arap Ligi

ülkeleri adına Mısır, Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge kurulması

için bir karar taslağı sunmuĢ ve 146 oyla kabul edilmiĢtir. ABD, Mikronezya ve Ġsrail

taslağa karĢı oy kullanmıĢ ve 10 ülke de çekimser kalmıĢtır.

NPT‟nin 2010‟daki Gözden Geçirme Konferansı‟nda kabul edilen nihai metnin (final

document) “Gözden Geçirme” baĢlıklı bölümünde Orta Doğu‟da bölge kurulması meseleleri

ayrıntılı olarak incelenmiĢtir.519

Nihai Belgede, BirleĢmiĢ Milletler, Rusya ve Ġngiltere

(1995 Revcon toplantısındaki Orta Doğu kararının üç sponsoru) tüm bölge ülkelerinin

katılacağı, “bölge ülkeleri tarafından özgürce varılan düzenlemelere dayanarak ve nükleer

silahlı devletlerin tam desteği ve katılımıyla nükleer silahlardan ve diğer tüm kitle imha

silahlarından arındırılmıĢ bir Orta Doğu bölgesinin kurulması” amaçlı bir konferans

düzenlemeyi taahhüt etmiĢtir.520

Aralık 2012‟de Helsinki‟de düzenlenmesi planlanan

konferans, ABD, Ġngiltere, Rusya ve BM Genel Sekreterliği tarafından desteklenmiĢtir.

Ancak Orta Doğu‟daki mevcut koĢulların katılımcı ülkelerin kitle imha silahlarından

arındırılmıĢ bölge kurulması için kabul edilebilir olmadığı gerekçesiyle söz konusu

konferans Kasım 2012‟de süresiz olarak ertelenmiĢtir.

Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge kurulması için, Nükleer Silahların

Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması (NPT), IAEA Kapsamlı Güvence Denetimi

AntlaĢması Ek Protokolü (AP), Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması (CTBT), Kimyasal

Silahlar SözleĢmesi (CWC) ve Biyolojik Silahlar SözleĢmesi‟nin (BTWC) tüm bölge

ülkeleri tarafından onaylanması gerekmektedir. Orta Doğu‟daki tüm Arap devletleri

NPT‟ye taraf durumda olup Kimyasal Silahlar SözleĢmesi ve Biyolojik Silahlar SözleĢmesi

Mısır dıĢındaki tüm Arap devletleri tarafından onaylanmıĢtır. Arap Baharı‟nın getirdiği iç

çatıĢmalar ve güvensizlik ortamı kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge çabalarını

sekteye uğratmıĢtır. Irak 1990‟lı yıllarda kitle imha silahlarından tamamen arındırılmıĢtır.

Libya da 2003 yılında bütün programlarını askıya alarak mevcut stoklarını büyük oranda

imha etmiĢ durumdadır. Ġran‟ın nükleer programının askeri boyuta evrilmesi 2015 yılında

519

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AntlaĢması 2010 Gözden Geçirme Konferansı (NPT 2010

Revcon) Sonuç Raporu için bk. Ġnternet: United Nations (2010). Final documents of the 2010 NPT review

conference. New York: UN Web Service Section. Web: http://www.un.org/en/conf/npt/2010/index.shtml

adresinden 6 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 520

Ülgen, 2011, 137–182.

204

yapılan antlaĢmaya dayanarak yapılacak denetimlerle büyük oranda önlenebilecektir.

Bölgedeki politik durum, çatıĢmalar ve güvensizlik ortamı ikincil parametreler olarak

değerlendirilse bölgenin kitle imha silahlarından arındırılmasının önündeki en büyük engel

Ġsrail‟in kitle imha silahı programları kalmaktadır. Ġsrail‟in tartıĢmalı nükleer silah stoku,521

NPT, Ek Protokol, Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması, Biyolojik Silahlar SözleĢmesi ve

Kimyasal Silahlar SözleĢmesine taraf olmaktan kaçınması, ülkenin kitle imha silahlarına

sahip olduğunun önemli göstergeleri olarak karĢımıza çıkmaktadır.

Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge kurulmasına yönelik müzakare

yürütülmesi ve böyle bir kararın uygulanması için siyasi, hukuki, teknik ve organizasyonel

giriĢimlere ihtiyaç bulunmaktadır. Bölgenin kitle imha silahlarından arındırılması mevcut

programların sonlandırılması ve stoktaki kitle imha silahlarının sökülmesi ve imha

edilmesi gerekmektedir. Suriye‟nin 2013 yılında Kimyasal Silahlar SözleĢmesi‟ne

katılması ve Ġran‟ın nükleer programının barıĢçıl hale getirilmesi için 2015 yılında yapılan

anlaĢma süreci kolaylaĢtırsa da, Ġsrail‟in kitle imha silahı stoku ve Filistin sorununun

çözümsüz kalması Kitle Ġmha Silahlarından ArındırılmıĢ Orta Doğu Bölgesi kurulması

çabalarının önündeki kronik engellerdir.

Kitle imha silahlarından arındırılmıĢ Orta Doğu çabalarına engel olan durumların

hafifletilmesine yönelik olarak bazı giriĢimlerin hayata geçirilmesi gerekmektedir. Örneğin

Orta Doğu‟da yer alan ülkeler gönüllülük esası temelinde bir “uzmanlar grubu” teĢkil

ederek, kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölgenin hukuki, teknik ve idari boyutlarını

herhangi bir ülkenin resmi görüĢünü temsil etmeyecek Ģekilde bu grupta görüĢülmesini

sağlayabileceklerdir. Hukuki boyutlara iliĢkin olarak hangi silah sistemlerinin

yasaklanacağı, taraf ülkelerin yasal yükümlülüklerinin neler olacağı, hangi yasal

düzenlemelere ihtiyaç duyulacağı gibi hususlar müzakere edilebilecektir. Teknik konularla

ilgili olarak da kurulacak arındırılmıĢ bölgenin etkin bir Ģekilde denetimi için bir

doğrulama mekanizması kurulması üzerine yoğunlaĢılabilecektir. Bu mekanizmanın

oluĢturulma sürecinde diğer nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge tecrübelerinden,

OPCW‟nin Suriye‟nin kimyasal silahlarının sökülmesi tecrübelerinden faydalanılabileceği

düĢünülmektedir. Ġdari-organizasyonel boyutlarıyla ilgili olarak da nasıl bir idari düzen

521

Ġsrail‟in 100-200 civarında nükleer baĢlığı olduğu iddia edilmektedir. Tosaki, H. (2004). Nuclear weapons

ıssues in the Middle East. In W.L. Huntley, K Mizumoto and M. Kurosawa. (Eds). Nuclear disarmament in

the twenty-first century. (Second edition). Hiroshima, Japan: Hiroshima Peace Institute, pp. 184-196.

205

kurulacağı ve sürecin nasıl yönetileceği, bölgesel güvensizliğin nasıl üstesinden gelineceği

ve bunun için hangi güven artırıcı önlemlere ihtiyaç duyulacağı gibi hususlar müzakere

edilebilecektir.

8. TÜRKĠYE’NĠN SĠLAHSIZLANMA ÇALIġMALARI

8.1. Genel Durum

Jeopolitik ve jeostratejik konumu itibariyle dünyanın önemli ama bir o kadar da istikrarsız

bölgeleri durumundaki Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğu'nun kesiĢtiği bir yerde bulunan

Türkiye, kitle imha silahlarıyla mücadele ve silahsızlanma politikalarında istikrarlı bir

görüntü sergilemektedir. Türkiye, NATO‟ya dâhil olduğu 1950‟lerden itibaren nükleer

tehdidi yakından hissetmiĢ ve Sovyet yayılmacılığına karĢı alınan tedbirlerin uygulama

merkezi olarak görülmüĢtür. Türkiye, Soğuk SavaĢ‟tan günümüze kadar nükleer silahları

yayılmasının önlenmesine522

yönelik politikalar ile barıĢçıl nükleer teknolojiye eriĢim

hakkı arasında bir denge bulmak için yoğun bir diplomatik çaba sergilemiĢtir.

Orta Doğu‟da birçok devletin füze ve kitle imha silahları (KĠS) ve bağlantılı teknolojileri

tedarik etme gayretleri ve Avrupa güvenlik mimarisinde son on yılda meydana gelen hızlı

değiĢim nedeniyle, Türkiye için silahların kontrolü ve silahsızlanma konuları önem

kazanmıĢtır. Bu alanlardaki uluslararası çabalara aktif biçimde katılım, ilgili uluslararası

anlaĢmalara taraf olma ve bunların bütünüyle uygulanmasının takibi Türkiye‟nin ulusal

güvenlik politikasının önemli bir yer iĢgal etmektedir. Türkiye, büyük ölçüde NATO

üyeliği, Orta Doğu‟daki konumu ve Soğuk SavaĢ dönemindeki ön cephe durumundan

dolayı Batı devletleriyle uyumlu bir yapıda yayılmayı önleme politikaları yürütmüĢtür.

Türkiye KĠS yayılmasına karĢı kararlı bir politika yürütülmekte, Orta Doğu‟da nükleer

silahtan arındırılmıĢ bölge oluĢturulmasını desteklemekte ve nükleer silah sahibi

devletlerin nihayetinde silahsızlanmasını savunmaktadır.

Türkiye, KĠS‟in yayılmasına yönelik en kapsamlı üç AnlaĢma niteliğindeki NPT (1980),

Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (1997) ve Biyolojik ve Zehirleyici Silahlar SözleĢmesi‟ni

(1974) onaylamıĢtır. Bunlara ek olarak Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması

522

Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi (Non-Proliferation) rejimi; ihracat kontrolleri, antlaĢmalar ve

Ad-Hoc iĢbirlikleri aracılığıyla nükleer silah teknolojisinin ve çift kullanımlı malzeme ve teknolojinin

yayılmasını önlemeyi hedeflemektedir.

206

AnlaĢmasına (2000), Nükleer Terörizmin Önlenmesi AntlaĢmasına (2012), Denizde Seyir

Güvenliğine KarĢı YasadıĢı Eylemlerin Önlenmesine Dair SözleĢme‟de değiĢiklik getiren

2005 SUA Protokolü‟ne (2009) de taraf durumdadır. Hava yoluyla yayılmanın önlenmesi

ve terörizmle mücadele maksadıyla, 2010 yılında yapılan Uluslararası Sivil Havacılığa

KarĢı YasadıĢı Eylemlerin Önlenmesi SözleĢmesi (Pekin) ise mevcut silahsızlanma

politikaları çerçevesinde onaylanacak antlaĢmalar arasında bulunmaktadır.

Türkiye uluslararası düzenlemelere taraf olmakla beraber, antlaĢmaların boĢluklarını

doldurmak ve yayılmanın önlenmesi (non-proliferation) rejiminin etkinleĢtirilmesi

amacıyla oluĢturulan ihracat kontrol rejimlerine ve gönüllü diğer düzenlemelere de iĢtirak

etmektedir. Bu bağlamda 1996 yılında, konvansiyonel silahlar ve çift kullanımlı malzeme

ve teknolojinin ihracat denetimlerine iliĢkin Wassenaar Düzenlemesinin kurucu üyeleri

arasında yer almıĢ, 1997 yılında Füze Teknolojisi Kontrol Rejimine katılmıĢ, 1999‟da

Zangger Komitesine ve 2000 yılında Nükleer Tedarikçiler Grubu ile kimyasal ve biyolojik

maddelerin dıĢsatımının kontrolü alanında faaliyet gösteren Avustralya Grubuna (2000)

üye olmuĢtur.523

Türkiye, yayılmayla mücadeleye (counter-proliferation) yönelik genel yaklaĢımı

çerçevesinde, Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasına KarĢı Güvenlik Ġnisiyatifine (PSI)

Aralık 2003‟te destek beyan etmiĢtir. Türkiye, PSI kapsamında icra edilecek faaliyetlere

açık denizlerin serbestliği ilkesinden hareketle, deniz ticaretinin engellenmesine neden

olabilecek uygulamalardan kaçınılması ve ticaret gemilerinde bayrak devletinin izni

olmaksızın denetim harekâtı (bordalama/boarding) yapılamaması gerektiğine

inanmaktadır. Türkiye, PSI kapsamında 2006 yılında 30‟dan fazla ülkenin katılımıyla

“Anadolu GüneĢi” adı altında bir tatbikat gerçekleĢtirmiĢtir. Türk yetkililer PSI Ģemsiyesi

altında, KĠS teknolojisinin yasadıĢı sevkiyatından Ģüphelenerek Suriye‟ye giden bir Ġran

uçağını Mart 2011‟de Türkiye‟ye indirmiĢtir. Türk yetkililer Suriye‟ye götürülmesi

planlanan patlayıcı malzemeleri ve güdümlü roketleri açığa çıkarmıĢtır.524

KĠS yayılmasıyla mücadelenin (counter-proliferation) yasal dayanağı kabul edilen ve

nükleer, kimyasal veya biyolojik silahların yayılmasının uluslararası barıĢ ve güvenliği

523

Ġnternet: T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı. (2015). Silahların kontrolü ve silahsızlanma. Ankara: DıĢiĢleri Bakanlığı Resmi

Ġnternet Sayfası. Web: http://www.mfa.gov.tr/silahlarin-kontrolu-ve-silahsizlanma.tr.mfa adresinden 6 Eylül

2015 tarihinde alınmıĢtır. 524

Ülgen, 2011, 137–182.

207

tehdit eder boyuta ulaĢtığını belirten BMGK 1540 sayılı Karar ve bu kararı sınırsız bir

süreye uzatan BMGK 1810 sayılı Karar Türkiye tarafından desteklenmektedir. 1540 sayılı

Karar çerçevesinde kurulan 1540 Komitesi‟ne ilk ulusal rapor 1 Kasım 2004 tarihinde

sunulmuĢtur. 1540 Komitesi, 2005 yılı içerisinde, Komite'ye ulaĢtırılan raporları

incelemeye almıĢ ve ülkelerden ilave bilgi talep etmeye baĢlamıĢtır. Bu çerçevede,

güncellenen ulusal raporlar ülkemizce Ocak 2006, ġubat 2008 ve Mayıs 2015‟te da anılan

Komite‟ye iletilmiĢtir.525

GeçmiĢten günümüze denizcilik faaliyetlerinin taĢıdığı uluslararası nitelik dolayısıyla,

denizde terörist faaliyetlerin önlenmesi ve seyir güvenliğini iyileĢtirmeyi amaçlayan

Denizde Seyir Güvenliğine KarĢı YasadıĢı Eylemlerin Önlenmesine Dair SözleĢme (SUA)

Türkiye tarafından 1990 yılında onaylanmıĢtır. Söz konusu AntlaĢma hükümlerinde

değiĢiklik getiren ve kitle imha silahlarının gemilerde kullanımının suç olarak düzenleyen

2005 tarihli SUA Protokolü de Türkiye tarafından 2010 yılında onaylanmıĢtır.

Terörizmle mücadelede aktif bir tutum izleyen Türkiye, Rusya Federasyonu Devlet

BaĢkanı Putin ile ABD BaĢkanı Bush tarafından 15 Temmuz 2006 tarihinde St.

Petersburg‟da yapılan bir ortak açıklama ile ilan edilen “Nükleer Terörizmle Mücadele Ġçin

Küresel GiriĢim‟e (GICNT) de baĢlangıç ortağı olarak katılmıĢ ve GiriĢimin ikinci

toplantısına 12-13 ġubat 2007 tarihlerinde Ankara‟da ev sahipliği yapmıĢtır.526

Türkiye, 25–26 Kasım 2002 tarihlerinde Hollanda‟nın Lahey kentinde düzenlenen

uluslararası konferansta kabul edilen Lahey Balistik Füze Yayılmasına KarĢı DavranıĢ

Ġlkeleri Rehberini (HCOC), bu alanda uluslararası çapta kabul görebilecek bir yasal

çerçevenin ilk adımı olarak değerlendirmiĢ ve anılan konferans sırasında HCOC‟a taraf

olmuĢtur.

Avrupa-Atlantik güvenlik mimarisinde önemli bir rol üstlenen Avrupa Güvenlik ve

ĠĢbirliği TeĢkilatı‟nın (OSCE-AGĠT) 1994 yılındaki BudapeĢte Zirvesi‟nde kabul edilen

beĢ belgeden biri olan “Kitle Ġmha Silahlarının Yayılmasının Önlenmesi Ġçin Yönlendirici

525

Rapor metinleri için bk. Ġnternet: United Nations 1540 Committee. (2015). National reports. New York:

UN Official Website. Web: http://www.un.org/en/sc/1540/national-implementation/national-reports.shtml

adresinden 7 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 526

Ġnternet: T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı. (2007). Nükleer terörizmle mücadele için küresel girişim ikinci

toplantısı hk. Ankara: DıĢiĢleri Bakanlığı Resmi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.mfa.gov.tr/no_24---8-subat-2007_-

nukleer-terorizmle-mucadele-icin-kuresel-girisim_in-ikinci-toplantisi-hk_-.tr.mfa adresinden 8 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.

208

Prensipler” belgesi Türkiye tarafından memnuniyetle karĢılanmıĢtır. Türkiye, 1996

yılından bu yana Silahsızlanma Konferansı‟nın (CD-Conference on Disarmament) aktif bir

üyesidir. Uluslararası silahsızlanma konularının görüĢüldüğü çok taraflı forum olan CD‟de

üye ülkelerin farklı görüĢleri nedeniyle son yedi yıldır bir çalıĢma programı kabul

edilememekte ve bir tıkanma yaĢanmaktadır. TartıĢılan baĢlıklar arasında 4 temel konu

bulunmaktadır. Bunlar, nükleer silahsızlanma (nuclear disarmament), çekirdeği bölünebilir

maddelerin yasaklanması antlaĢması (FMCT-Fissile Material Cut-off Treaty), negatif

güvenlik garantileri (Negative Security Assurances) ve uzayda silahlanma yarıĢının

önlenmesidir (Prevention of Arms Race in Outer Space –PAROS). Ülkemiz, CD

toplantılarındaki tıkanmanın aĢılması ve bir çalıĢma programı üzerinde mutabakat

sağlanmasına yönelik önerileri desteklemektedir.

Türkiye, taraf olduğu yayılmanın önlenmesine yönelik uluslararası antlaĢmalar ve ihracat

kontrol rejimleri gereklerinin yerine getirilmesi için etkin bir ihracat kontrol sistemi

kurmuĢtur. Bu kapsamda uluslararası antlaĢmalar ve ihracat kontrol rejimlerinde belirlenen

hassas ve çift kullanımlı malzemenin ihracatında bahse konu malzeme, askeri malzeme,

silah ve mühimmat ise Milli Savunma Bakanlığının (MSB), Nükleer Tedarikçiler Grubu

(NSG) listelerinde yer alan malzeme ise Türkiye Atom Enerjisi Kurumu‟nun (TAEK) ön

izni ve Ekonomi Bakanlığı‟nın tescil iĢlemi olmak üzere ayrı süreçlerden oluĢan iki

aĢamalı bir kontrol mekanizması izlenmektedir.

Türkiye‟nin konumu nedeniyle kitle imha silahlarının yayılmasını kolaylaĢtıran çift

kullanımlı malzemelere büyük önem verilmektedir. Kapsamlı ihracat kontrolü rejimi

çerçevesinde “her Ģeyi kapsayan / catch-all” hükümde yer alan bu malzemeler herhangi bir

uluslararası ihracat kontrol listesinde spesifik olarak yer almasalar bile, hassas teknolojiler

ile olan bağlantılarından dolayı ihracatları denetim altında tutulmaktadır. Nihai

kullanıcının malzemeleri kötü amaçlı kullanmasından Ģüpheleniliyorsa, ihracatçı Ģirketin

Ekonomi Bakanlığı‟nın (EB) iznini alması gerekmektedir. Ġhraç edilen malın kısıtlı ihracat

listesinde olması durumunda, söz konusu süreç MSB ve EB tarafından idare edilmektedir.

Bu durumlarda, MSB ihracat izninden, EB ise Türkiye‟nin ihracat politikasının

gözetiminden sorumludur. Çift kullanımlı malzemelerin ve hassas malların ihracatı için

Ġstanbul Maden ve Metal Ġhracatçı Birlikleri‟ne (ĠMMĠB) üyelik Ģartı aranmaktadır.

209

Türkiye, kitle imha silahların yayılmasını önlemeyi amaçlayan uluslararası politikaları

uzun zamandan beri desteklemektedir. Bu amaçla ulusal mevzuatını da uluslararası

yükümlülüklerle uyumlulaĢtırmak adına bazı mevzuat düzenlemeleri gerçekleĢtirmiĢtir.

Örneğin, Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (KSS)‟nin VII. Maddesi çerçevesinde 5564 sayılı

“Kimyasal Silahların GeliĢtirilmesi, Üretimi, Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması

Hakkında Kanun” hazırlanmıĢ ve 21 Aralık 2006 tarihinde yürürlüğe girmiĢtir.527

Söz

konusu Kanun, KSS‟nin ulusal düzeyde tam olarak uygulanmasına olanak sağlayan cezai

ve idari düzenlemeleri kapsamaktadır. Yayılmanın önlenmesi ve kitle imha silahlarıyla

iĢlenecek bazı fiillerin suç olarak tanımlanmasına iliĢkin Türk Ceza Kanunu‟nda

düzenlemeler yapılmıĢtır.528

8.2. Nükleer Silahsızlanma Politikaları

8.2.1. Nükleer silahlara iliĢkin tutum

NATO üyesi olarak Ġttifak‟ın “nükleer Ģemsiyesi” altında bulunan Türkiye‟nin çeĢitli siyasi

mülahazalarla nükleer silah edinme yoluna gidebileceğinden endiĢe eden Batı dünyasında

nükleer teknolojiyi ellerinde bulunduran ülkeler, Türkiye‟nin NPT‟ye taraf olmasından

doğan haklarına karĢılık söz konusu endiĢelerle nükleer teknoloji transferi önünde zımni

engeller yaratmıĢtır.529

Türkiye, NPT‟ye dayanan rejimi desteklemekte, nükleer silahların

yayılmasını önleme, silahsızlanma ve barıĢçıl nükleer teknolojiyi kullanma hakkı olmak

üzere AntlaĢma‟nın dayandığı üç temel direğin birbirini destekler mahiyette olduğunu ve

aralarındaki hassas dengenin korunması gerekliliğini savunmaktadır.

Son yıllarda Türkiye‟nin nükleer silahların yayılmasının önlenmesi çabaları, yabancı enerji

tedarikçilerine olan bağımlılığın azaltılması ve karbon salınımlarının kısıtlanması amacıyla

nükleer enerjiye yönelik ilginin artıĢıyla aynı döneme denk gelmiĢtir. O dönemden beri

Ankara, nükleer silahları yayılmasını önlemeye yönelik politikalar ile nükleer güç sahibi

527

Kanun metni için bk. Ġnternet: BaĢbakanlık. (2015). Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretimi,

Stoklanması ve Kullanımının Yasaklanması Hakkında Kanun. Ankara: BaĢbakanlık Mevzuat GeliĢtirme ve

Yayın Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/

1.5.5564.pdf adresinden 8 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 528

Söz konusu hükümler Türk Ceza Kanunu‟nda radyasyon yayma (md. 172), atom enerjisi ile patlamaya

sebebiyet verme (md. 173), tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiĢtirmesi (Md. 174)

baĢlıkları altında düzenlenmiĢtir. 529

Kibaroğlu, 2003, 122-142.

210

olmayan devletlerin barıĢçıl nükleer teknolojiye eriĢim hakları arasında bir denge bulmak

için yoğun bir çaba sergilemiĢtir.530

Türkiye, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve silahsızlanma faaliyetlerine dönük

uluslararası antlaĢmalar, ihracat kontrol rejimleri ve ilgili inisiyatifleri desteklemekte fakat

silahsızlanma sürecinin uzun bir zaman dilimine yayılacağına inanmaktadır. Bu süreç

içerisinde NATO‟nun nükleer caydırıcılık gücüne bağlı kalmakta ve Avrupa‟daki

Amerikan taktik nükleer silahların Ġttifak‟ın yük paylaĢma ilkelerine katkıda bulunduğuna

ve Türkiye‟nin güvenliğini güçlendirdiğine yönelik bir politika izlemektedir. Bu anlamda

Ankara, Amerikan BaĢkanı Barack Obama‟nın nükleer silahsızlanma taahhüdünde

bulunmakla birlikte bu sürecin “kendi ömrü boyunca gerçekleĢemeyeceğini” belirttiği Prag

KonuĢması‟nı531

sıcak karĢılamıĢtır.532

Türkiye‟nin nükleer diplomasisi, nükleer silahlarla ilgili temel antlaĢma olan NPT

AntlaĢması‟na tam bir uyumu yansıtmaktadır. Taraf devletlere barıĢçıl nükleer faaliyet

hakkı tanıyan ve nükleer tedarikçi ülkelerin nükleer teknolojilerin ve malzemelerin

değiĢiminde kolaylık sağlamalarını hüküm altına alan 4‟üncü maddenin nükleer silah

sahibi bazı ülkelerce esnek bir Ģekilde yorumlanmasından, tam bir nükleer silahsızlanmayı

sağlayacak 6‟ncı maddenin uygulanmaması sürecinden rahatsızdır. Türkiye 4‟üncü

maddeyi katı bir Ģekilde yorumlamakta ve NPT‟ye taraf devletlerin nükleer teknolojilerine

eriĢmesini zorlaĢtıracak önerilere karĢı çıkmaktadır.

Türkiye NATO taahhütleri çerçevesinde, yaklaĢık altmıĢ yıldır Amerikan nükleer

silahlarına ev sahipliği yapmaktadır. Soğuk SavaĢ döneminde VarĢova Paktı‟ndan

gelebilecek muhtemel bir istilayı engelleme maksadıyla ve NATO‟nun kolektif savunma

doktrininin bir parçası olarak taktik nükleer silahlar bazı Avrupa ülkelerine533

ve Türkiye

topraklarına konuĢlandırılmıĢtır. Sovyetler Birliği‟nin dağılmasından sonra stratejik değeri

azalan bu silahların 2010 NATO Lizbon Zirvesi‟nde Avrupa güvenliğine ve caydırıcılığına

etkisi tartıĢılmıĢtır. Ġttifak içinde birçok ülke bu silahların geri çekilmesini savunurken,

530

Ülgen, 2011, 137–182. 531

Obama‟nın Prag konuĢmasının ingilizce metni için bk. Ġnternet: U.S. White House. (2009, Sept. 5).

Remarks by president Barack Obama in prague as delivered. Washington, DC: White House Official

Website. Web: https://www.whitehouse.gov/the-press-office/remarks-president-barack-obama-prague-

delivered adresinden 10 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 532

Ülgen, 2011, 137–182. 533

Bu silahlar Türkiye‟nin yanı sıra Almanya, Ġtalya, Belçika ve Hollanda‟ya da konuĢlandırılmıĢtır.

211

Türkiye ve Ġtalya, nükleer silahların kendi caydırıcılıkları ve ittifakın yük paylaĢımı ilkesi

gereğince bir süre daha tutulmasını arzu ettilerini beyan etmiĢlerdir.534

8.2.2. Nükleer silahsızlanma sözleĢmeleri ve giriĢimler

Nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ile ilgili en önemli ve kapsamlı AnlaĢma olan

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi AnlaĢması‟nın (NPT) 1967 öncesi nükleer

silaha sahip olan devletler dıĢındaki taraf devletlerin nükleer silah bulundurmasını veya

tedarik etmesini yasaklayan bir AntlaĢma olduğunu üçüncü bölümde ifade etmiĢtik.

Türkiye söz konusu AntlaĢmayı 28 Ocak 1969 yılında imzalamıĢ ve buna iliĢkin onayı 17

Nisan 1980 tarihinde depoziter ülkelere göndermiĢtir.535

Nükleer silahı olmayan devletler nükleer enerjiden faydalanırken, Uluslararası Atom

Enerjisi Ajansı‟nın (IAEA) nükleer tesislerde yapacağı denetime izin vermeleri

gerekmektedir. Bu devletler, herhangi bir devlet nükleer teknoloji almadan önce Ajans ile bir

güvenlik tedbirleri anlaĢması yapmak zorundadırlar. 1997 yılında IAEA Yönetim Kurulu,

Model Ek Protokolü (AP) onaylamıĢtır.536

AP‟yi onaylayan bir devlet, nükleer yakıt

döngüsünün tüm yönlerini açıklamak, IAEA denetçilerini bir nükleer tesisteki tüm

binalarda 24 saat içerisinde kısa süreli denetimler yapmalarına yeĢil ıĢık yakmak ve

IAEA‟nın uydu görüntülerini denetim amacıyla kullanmasına izin vermek zorundadır. Ek

Protokol, taraf devletlere hassas nükleer teknolojilerin üretimi ve ihracatını bildirim

yükümlülüğü getirmektedir. Türkiye Ek Protokol‟ü Temmuz 2000‟de imzalamıĢtır.537

NPT‟ye ilaveten, nükleer test konusunda kapsamlı bir yasak getirilmesi çabası

çerçevesinde Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması‟nın (CTBT) operasyonel nükleer

534

Kibaroğlu, M. Turkey, (2011, May.). NATO and nuclear sharing: prospects after NATO‟s Lisbon summit.

In P.Ingram and O. Meier, (Eds.), Reducing the role of tactical nuclear weapons in Europe: perspectives and

proposals on the NATO policy debate. Washington, DC: Arms Control Association and British American

Security Information Council, 31-38. 535

Ġnternet: United Nations Office for Disarmament Affairs. (2015). Treaty on the Non-Proliferation of

Nuclear Weapons. New York, NY: UNODA Official Website. Web: http://www.un.org/disarmament/

HomePage/about_us/odacontact.shtml adresinden 11 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 536

Bu protokolün imzalanmasında Irak‟ın gizli nükleer programının 1991‟de ortaya çıkarılması etkili

olmuĢtur diyebiliriz. Burns, R. D., Coyle, P. E. (2015). The challenges of nuclear non-proliferation. (First

edition). London: Rowman&Littlefield, 56-57. 537

Protokolün Türkçe metni için bk. Ġnternet: Türkiye Atom Enerjisi Kurumu – TAEK. (2010). Nükleer

silahların yayılmasının önlenmesi andlaşmasına ilişkin olarak güvenlik denetiminin uygulanmasına dair

Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı arasındaki anlaşmaya ek protokol.

Ankara: TAEK Resmi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.taek.gov.tr/attachments/article/764/590_npt_

ek_tr.pdf adresinden 12 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.

212

reaktörleri bulunan 44 Devlet tarafından imzalanıp onaylanması gerektiği hüküm altına

alınmıĢtır. Ġstanbul Teknik Üniversitesi ve Çekmece Nükleer AraĢtırma ve Eğitim

Merkezi‟nde (ÇNAEM) olmak üzere iki küçük araĢtırma reaktörüne ev sahipliği yapması

nedeniyle, Türkiye bu listeye dâhil edilmiĢtir. Türkiye CTBT‟yi 24 Eylül 1996‟da

imzalamıĢ ve TBMM bunu 16 ġubat 2000‟de onaylamıĢtır. Türkiye‟nin imzasına rağmen,

imzası ve onayı gereken 44 devletin tamamının CTBT‟yi imzalamaması veya

onaylamaması nedeniyle, anlaĢma henüz yürürlüğe girmemiĢtir.538

BarıĢçıl amaçlarla kullanılan nükleer materyallerin fiziksel korumasına odaklanan

bağlayıcı bir uluslararası metin durumundaki Nükleer Materyallerin Fiziksel Korunması

SözleĢmesi (CPPNM), Türkiye‟nin de taraf olduğu uluslararası sözleĢmelerdendir.

Türkiye, SözleĢme hükümlerinin uygulanması ile ilgili anlaĢmazlıkların hakem kararıyla

çözümü ve çözülemeyen durumların Uluslararası Adalet Divanı‟na götürülmesini içeren ve

17‟nci maddenin ikinci paragrafında yer alan hükümle bağlı olmadığına yönelik

SözleĢme‟ye çekince koymuĢtur.539

Nükleer güç santralleri ve nükleer reaktörleri içeren muhtemel hedeflere yönelik terörist

eylemlerin planlanmasını, uygulanmasını ve bu yönde tehditte bulunulmasını suç sayan

Nükleer Terörizmin Önlenmesi SözleĢmesi ülkemiz tarafından onaylanmıĢ ve buna iliĢkin

4 Nisan 2012 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı 8 Mayıs 2012‟de Resmi Gazete‟de

yayımlanmıĢtır. Türkiye, nükleer teknolojide kullanılan maddelerin ve çift kullanımlı

malzemelerin ihracatını belirli denetim ilkelerine bağlamak amacıyla Uluslararası Atom

Enerjisi Ajansı bünyesinde faaliyet gösteren ve gönüllülük esasına dayalı 46 üyeli Nükleer

Tedarikçiler Grubuna (NSG) 2000 yılından beri taraf durumdadır.540

Türkiye nükleer güç

sahibi bir ülke olmasa da nükleer endüstride kullanılan çift kullanımlı malzemelere iliĢkin

üretim kapasitesi nedeniyle giriĢime katılmıĢtır. NPT 2. Paragraf, 3. maddesinde;

538

CTBT EK-2 Protokolde yer alan ülkelerin güncel imza ve onay durumlarına ulaĢmak için bk. Ġnternet:

Comprehensive Test-Ban Treaty Organisation –CTBTO. (2015). Status of signature and ratification: Annex-

2 states only. Vienna: CTBTO Official Website. Web: https://www.ctbto.org/the-treaty/status-of-signature-

and-ratification/?states=4&cHash=a4723384083f2d3751391011cdcbdee0 adresinden 12 Eylül 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 539

Ġnternet: International Atomic Energy Agency –IAEA. (2014, Sept. 23). Convention on the physical

protection of nuclear material: declarations/reservations made upon expressing consent to be bound and

objections thereto. Vienna: IAEA Official Website, 13 Web: https://www.iaea.org/Publications/Documents/

Conventions/cppnm_reserv.pdf 12 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 540

Ġnternet: Ġstanbul Maden ve Metaller Ġhracat Birlikleri Genel Sekreterliği. (2015). İhracat kontrolü nedir?.

Ġstanbul: IMMIB Resmi Web Sitesi. Web: http://www.ihracatkontrol.org/web/index.php?option=com_

content&task=view&id=5&Itemid=6 adresinden 13 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.

213

bölünebilir nükleer maddeler, ekipmanlar, materyaller, Uluslararası Atom Enerjisi

Ajansı‟nın denetimi (safeguard) olmadan nükleer silah sahibi olmayan ülkelere ihraç

edilemeyeceğini hüküm altına almıĢtır. Türkiye anılan maddenin yorumlanması ve

uygulanması ile ilgili ön plana çıkan bir giriĢim durumundaki Zangger Komitesi‟ne 1999

yılında katılmıĢtır.541

8.3. Kimyasal ve Biyolojik Silahsızlama Politikaları

Türkiye, BirleĢmiĢ Milletler (BM), NATO, Avrupa Güvenlik ve ĠĢbirliği TeĢkilatı (AGĠT/

OSCE) gibi uluslararası ve bölgesel örgütler çerçevesinde, gerek konvansiyonel ve gerekse

KĠS konusundaki giriĢimlere aktif olarak katılmak suretiyle, küresel ve bölgesel barıĢ ve

istikrarın geliĢtirilmesine katkıda bulunmaktadır. Ülkemiz kimyasal ve biyolojik silahların

yayılmasının önlenmesi ile ilgili temel antlaĢmaların tümüne taraf durumda olup, bu

alandaki gönüllü giriĢimlerde de aktif faaliyet yürütmektedir. Türkiye, kimyasal ve

biyolojik silahlara ya da bu silahlara iliĢkin bir programa sahip değildir.542

Bunun bir

sebebi olarak, müttefiki olduğumuz NATO stratejilerinde ve olası savaĢ planlarında

kimyasal ya da biyolojik silahlara herhangi bir rol verilmemiĢ olması söylenebilir.543

Ġsrail‟in sahip olduğu kitle imha silahları, Suriye, Mısır gibi bazı Orta Doğu‟daki

ülkelerindeki biyolojik ve kimyasal silah stoklarına rağmen Türkiye bu yönde bir arayıĢa

giriĢmemiĢ ve NATO güvenlik garantilerine bağlılığını sürdürmüĢtür. Türkiye bölgedeki

kimyasal ve biyolojik silah baĢlığı taĢıyabilen balistik füzelerin varlığından endiĢe etmekte

ve ulusal hava savunma sistemini güçlendirme yönünde giriĢimlerde bulunmaktadır.

Türkiye‟nin taraf olduğu biyolojik ve kimyasal silahlara iliĢkin uluslararası metinlerden

ilki, 1907 tarihli Lahey SözleĢmeleridir.544

Türkiye bunun yanı sıra, 1925 tarihli Cenevre

Protokolü‟ne 7 Ocak 1929 tarihli ve 1380 sayılı Kanun ile taraf olmuĢtur. Cenevre

Protokolü‟nün onaylanmasını uygun bulan 1380 sayılı Kanun‟da Protokol; Muhnik,

Müsemmim veya Buna Mümasil Gazların ve Bakteriyolojik Vesaitin Harpte Ġstimalinin

Men‟i Hakkında Protokol olarak anılmıĢ ve boğucu, zehirleyici ve benzeri gazlar ile

541

Zangger Komitesi hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Ġnternet: James Martin Center for Nonproliferation

Studies –CNS. (2011). Fact sheet: Zangger Committee (ZAC). Monterey, CA: James Martin Center Official

Website. Web: http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/zang.pdf adresinden 13 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 542

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, April). Country pofiles: Turkey. Washington, DC: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/turkey/ adresinden 13 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 543

Kibaroğlu, 2003, 122-142. 544

Sarıbeyoğlu, 2004, 21–53.

214

bakteriyolojik savaĢ yöntemlerinin kullanımını yasaklamıĢtır. Protokol; kimyasal silahların

yanı sıra biyolojik silahların da savaĢta kullanımının Türkiye açısından 1929 yılı itibariyle

yasaklandığını göstermesi açısından önemlidir. Anılan Protokolün yanı sıra Türkiye,

Biyolojik Silahların yasaklanmasına iliĢkin temel antlaĢma sayılan Biyolojik ve Zehirleyici

Silahlar SözleĢmesi‟ni (BTWC) 6 Ağustos 1974 tarihinde onaylamıĢtır. SözleĢme uyarınca

Türkiye de, hastalıkları önleme, koruyucu ve diğer barıĢçı amaçlı kullanımlar dıĢında

biyolojik maddeler kullanılamayacak, biyolojik silah, araç, gereç ve cihazları

geliĢtirilemeyecek, üretilemeyecek, depolanamayacak ve tedarik edilemeyecektir.

Kimyasal silahların geliĢtirilmesinin, üretiminin, stoklanmasının ve kullanılmasının

yasaklanmasını öngören Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (CWC),545

Türkiye tarafından 14

Ocak 1993'te imzalanmıĢ ve 29 Nisan 1997 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanmıĢ

ve 3 Mayıs 1997'de yürürlüğe girmiĢtir. SözleĢme uyarınca, Kimyasal Silahların

Yasaklanması Örgütü tarafından gerçekleĢtirilen ilk denetim, Ağustos 1998 ayı baĢında

PETKĠM Aliağa tesislerinde yapılmıĢ ve olumlu sonuç alınmıĢtır.

Türkiye mezkûr SözleĢmelere taraf olmanın yanı sıra, kimyasal ve biyolojik silahların

yayılmasının önlenmesi amacıyla ihracat ve transit ticaretteki risklerin minimize

edilmesini, çift kullanımlı malzeme ve teknolojilerin ihracatının kontrol edilmesini ve

ülkeler arasında ihracat kontrol rejimlerini uyumlulaĢtırılmasını amaçlayan gönüllü bir

oluĢum durumundaki Avustralya Grubu‟na 2000 yılında üye olmuĢtur.

8.4. Çift Kullanımlı Malzemelere Yönelik Politika

Çift kullanımlı malzemeler konusunda Türkiye ciddi bir ihracat kontrolü uygulamaktadır.

Askeri malzeme, silah ve mühimmatın dıĢsatımı bakımından ilk aĢama, 3763 sayılı ve

1940 tarihli Kanunun yerine yeni kabul edilen 5201 sayılı ve 3 Temmuz 2004 tarihli

Türkiye‟de Harp Silah ve Mühimmatı Yapan Hususi Sanayi Müesseselerinin Kontrolü

Hakkındaki Kanun‟la düzenlenmiĢtir. Bu Kanun uyarınca, her türlü silah ve mühimmat

ihracatı, MSB‟nin iznini gerektirmektedir. Milli Savunma Bakanlığı her yıl, kontrole tabi

tutulacak harp araç ve gereçleri ile silah, mühimmat ve bunlara ait yedek parçalar ve

545

Kimyasal Silahların Yasaklanması AntlaĢması gereğince kurulan Kimyasal Silahların Yasaklanması

Örgütü (OPCW) Genel Direktörlüğü Temmuz 2010‟dan beri Büyükelçi Ahmet Üzümcü tarafından

yürütülmekteir.

215

patlayıcı maddelere iliĢkin bir liste yayımlamaktadır. Nükleer Tedarikçiler Grubu-NSG

çift-kullanımlı malzeme listesinde yer alan malzemenin dıĢsatımı konusunda TAEK

tarafından yapılan lisans iĢlemleri ise, 15 ġubat 2000 tarih ve 23965 sayılı Resmi

Gazete‟de yayımlanan “Nükleer Alanda Kullanılan Malzeme, Ekipman ve Ġlgili

Teknolojinin Ġhracatına Ġzin Verilmesine ĠliĢkin Yönetmelik546

” ile düzenlenmiĢtir.

Türkiye‟nin genel ihracat politikasına iliĢkin her türlü izleme, kontrol, düzenleme ve

uyarlama tedbirlerinin alınması görevi Ekonomi Bakanlığı‟nın yetki alanına bırakılmıĢtır.

Bakanlık bu görevlerini yerine getirirken, Türkiye genelinde 13 ihracatçı birliğinden

yardım almaktadır. Ġhracatçıların, mal ihracatı yapabilmeleri için bir ihracatçı birliğine üye

olmaları gerekmektedir. Ġstanbul Maden ve Metaller Ġhracatçı Birliği (ĠMMĠB) çift-

kullanımlı ve hassas maddeler ile teknolojilerin ihracat baĢvurularında önde gelen ihracatçı

birliğidir. Ġhracata konu malın, ihracat kontrollerine tabi olup olmadığı hususu ĠMMĠB

tarafından belirlenmekte, söz konusu mal denetime tabi ise, ilgili kurumların izni

aranmaktadır. Ġhracat baĢvuruları, Türkiye‟nin bağlı olduğu BM ambargo listeleri ve AGĠT

ilke, karar ve yükümlülükleri ile AB ambargo kararlarına uyumlu bir Ģekilde

değerlendirilmektedir. Aynı zamanda, Türkiye‟nin taraf olduğu KĠS yayılmasının

önlenmesine yönelik antlaĢmalar ve ihracat kontrol rejimleri kapsamında oluĢturulan

listeler de göz önünde bulundurulmaktadır.

Diğer yandan, herhangi bir yayılmanın önlenmesi antlaĢması ya da ihracat kontrol rejiminin

kontrol listelerinde yer almayan çift kullanımlı malzeme ve teknolojiyle ilgili “catch-all”

mekanizmasına iliĢkin tebliğ de yayımlanmıĢ ve bu konudaki düzenleme, Türkiye‟nin ihracat

kontrol rejimine dâhil edilmiĢtir. Yeni düzenlemeye göre, Wassenaar Düzenlemesi Çift

Kullanımlı Malzeme ve Teknoloji Listesi ile Avustralya Grubu Kimyasal Prekürsörler Listesi

kapsamında yer almamakla birlikte, kitle imha silahlarının geliĢtirilmesinde

kullanılabileceğinden Ģüphe duyulabilecek çift kullanımlı malzemenin ihracatı, Ekonomi

Bakanlığı‟nın iznine tabi tutulmaktadır. Milli Savunma Bakanlığı da, kendi görev alanına giren

hassas ihracat ile ilgili “catch all” düzenlemesini 5201 sayılı Kanun ile yapmıĢtır.

546

Yönetmelik tam metni için bk. Ġnternet: BaĢbakanlık. (2007). Nükleer ve nükleer çift kullanımlı eşyaların

ihracatında izne esas olacak belgenin verilmesine ilişkin yönetmelik. Ankara: BaĢbakanlık Mevzuat

GeliĢtirme ve Yayın Genel Müdürlüğü Resmi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.resmigazete.gov.tr/

eskiler/2007/09/20070913-2.htm adresinden 15 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.

216

Türkiye‟den bazı Ģirketlerin “Abdül Kadir Han Ģebekesine” santrifüj teknolojisi sağladığı

iddiaları ve Ġran‟ın bazı çift kullanımlı malzemeler ile hassas teknolojileri Türkiye üzerinden

tedarik ettiği iddiaları sınır güvenliği ve ihracat kontrol sisteminin gözden geçirilmesine neden

olmuĢtur. Bu kapsamda, 14 Haziran 2005‟te Türkiye ve ABD Ġhracat Kontrolü ve Bağlantılı

Sınır Güvenliği (EXBS) AntlaĢmasını imzalamıĢtır. EXBS kapsamında, KĠS, fırlatma

vasıtaları ve ilgili malzeme ve teknolojilerin yayılmasını önlemeye yardımcı olacak ekipmanlar

ve eğitim sağlanmaktadır.547

8.5. Türkiye’nin Nükleer Altyapısı

Türkiye‟nin nükleer silah için çekirdeği bölünebilir maddeleri üretmek için gerekli teknolojik

ve beĢeri kaynakları oldukça sınırlıdır. Türkiye‟de uranyum çıkarmak, uranyumu

zenginleĢtirmek veya kullanılmıĢ nükleer yakıtları yeniden iĢlemek için gerekli altyapı da

bulunmamaktadır. Bu çok önemli altyapının yokluğunda, Türkiye bir nükleer silahın

bölünebilir çekirdeğini yerli olarak üretecek kapasiteye sahip değildir.

Türkiye, sivil bir nükleer enerji programının temelini oluĢturmak üzere bir dizi teknolojiye

yatırım yapmıĢtır. Ancak, ticari ölçekte zenginleĢtirme ve yeniden iĢleme teknolojilerinin

bulunmayıĢı, Türkiye‟nin hızlı bir Ģekilde nükleer silah geliĢtirmesini pek olası kılmamaktadır.

Nükleer endüstrisi yeni doğan bir ülke durumundaki Türkiye, ticari ölçekte zenginleĢtirme ile

yeniden iĢlemenin geliĢtirilmesindeki güçlükler karĢısında uranyum zenginleĢtirme ve yakıt

döngüsü teknolojisi için büyük olasılıkla yabancı tedarikçilere dayanacaktır.

Türkiye, nükleer yakıt döngüsü548

teknolojilerinde alt düzeyde bir kapasiteye sahiptir. Türkiye

ticari ölçekli uranyum ve toryum madenciliği, haddeleme,549

dönüĢtürme,550

yakıt üretimi,551

547

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2007 yılında, sınır güvenliğini arttırmak ve KĠS‟nın yayılmasını önlemeye

yönelik bir teknik destek anlaĢması olan 5575 sayılı Kanun‟u onaylamıĢtır. Ġnternet: Türkiye Büyük Millet

Meclisi. (2007). Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri hükümeti arasında yayılmanın

önlenmesi amaçlarına yönelik yardım sağlanmasının kolaylaştırılması için işbirliğine ilişkin anlaşmanın

onaylanmasının uygun bulunduğuna dair kanun. Ankara: TBMM Resmi Ġnternet Sayfası. Web:

https://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5575.html adresinden 15 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 548

Yakıt döngüsü uranyumun hazırlanması sürecini ifade etmektedir. Nükleer yakıtların maden safhasından

sonra rafine edilmesi, saflaĢtırılması, kullanılması ve nükleer atık haline gelmesi nükleer yakıt döngüsü adını

alır. Sivil reaktörler için nükleer yakıt hazırlama ve geri dönüĢüm süreci, silahlarda kullanılan çekirdeği

bölünebilir maddelerinin üretim süreciyle hemen hemen aynıdır. 549

Uranyum madeni çıkartıldıktan sonra bir haddehaneye götürülür ve orada öğütülüp uranyum “sarı

pastasına” dönüĢtürülür. Ankara‟da MTA Laboratuvarı 2009‟dan itibaren küçük ölçekte uranyum heksaflorit

üretimine baĢlamıĢtır. Nükleer Yakıt Tesisi Biriminde küçük ölçekli uranyum pürifikasyonu da yapılmaktadır. 550

DönüĢtürme; haddelenmiĢ uranyumun uranyum heksaflorit (UF6) gazına dönüĢtürülmesi iĢlemidir.

Türkiye‟nin uranyum dönüĢtürmek üzere tasarlanmıĢ ve bu iĢe ayrılmıĢ tesisi yoktur. Ancak sınırlı ölçüde

doğal uranyumu uranyum oksit‟e (UO2) dönüĢtürebilmektedir.

217

süreçlerinde sınırlı bir teknolojiye sahiptir. Türkiye‟de ticari ölçekli uranyum zenginleĢtirme

merkezi bulunmamaktadır ve bu konuda yürütülmekte olan bir faaliyet ya da bir çaba

bulunmamaktadır. Daha ötesinde nükleer tıp araĢtırmaları için ABD‟den alınan 5 kilo 400

gram yüksek düzeyde zenginleĢtirilmiĢ uranyum çalınma riskine karĢı ABD tarafından 2012

yılında Türkiye'den istenmiĢ ve Türkiye tarafından muhatabına teslim edilmiĢtir.552

Anılanlara

ilaveten Türkiye implosion-type553

nükleer bomba üretmek maksadıyla Plütonyum–239

izotopu elde edebileceği bir yeniden iĢleme tesisine de sahip değildir. Nükleer silahlar

bağlamında ağır su reaktörleri plütonyum üretimine daha uygundur. Dünyadaki reaktörlerin

büyük çoğunluğu hafif su reaktörleri olup bunlar silah kalitesinde plütonyum üretimi için ideal

değildir. Sivil enerji programlarında kullanılmıĢ yakıtların çoğu yeniden iĢlenip

depolanmaktadır.

Türkiye‟nin Rusya‟yla nükleer enerjiye yönelik yaptığı anlaĢma, 4 Standart VVER-1200

(Avrupa‟da MIR-1200 veya Modernized International Reactor olarak bilinmektedir) yapımı

içindir. Bundan baĢka, Rusya “anahtar teslim” bir reaktör sunmayı ve kullanılmıĢ nükleer

yakıtın tamamını geri almayı planlamaktadır. Rusya yakıt çubuklarını sağlayacak, tesisi

denetleyip iĢletecek, sonra da kullanılmıĢ yakıtı alacaktır. Türkiye‟nin ne yakıt çubuklarına, ne

de birikmiĢ kullanılmıĢ yakıta eriĢimi mümkün olmayacaktır.554

Türkiye‟nin nükleer silahların yayılmasını önlemek konusunda temiz bir sicili bulunmaktadır.

Bunun yanı sıra NATO üyesidir ve AB aday devleti durumundadır. Bu çerçevede,

müttefikleriyle iliĢkiler kopmadıkça veya güvenlik ortamında büyük bir değiĢiklik

gerçekleĢmedikçe ya da sivil yönetim Ankara‟nın ivedi menfaatlerinde köklü bir yeniden

değerlendirmeye gidilmediği müddetçe, Türkiye‟nin gayrimeĢru yollardan nükleer silah

geliĢtirmeyi düĢünmesi olası gözükmemektedir. Türkiye‟nin nükleer silah üretebileceği iddiası,

kitle imha silahlarının önlenmesine yönelik bütün uluslararası antlaĢmalara ve giriĢimlere dâhil

olan ülkemize yönelik haksız ve temelsiz bir eleĢtiri olarak değerlendirilmektedir.

551

ZenginleĢtirme sonrasında UF6 yeniden UO2‟ye dönüĢtürülüp bir nükleer yakıt çubuğunda kullanılmak

üzere peletler haline getirilir. 1986‟dan beri Küçükçekmece‟deki Yakıt Pilot Tesisinde nükleer reaktörde

kullanılmak üzere UO2 peletleri küçük ölçekte üretilmektedir. 552

Türkiye ile birlikte Yunanistan, Brezilya, Bulgaristan, Portekiz, Slovenya, Ġspanya, Ġsveç, Romanya,

Libya, ġili ve Sırbistan toplamda 30 atom bombası üretebilecek miktardaki yüksek derecede zenginleĢtirilmiĢ

uranyumu ABD'ye teslim etmiĢlerdir. Ġnternet: Ankara beĢ kilo uranyumdan vazgeçti. (2012, 23 Mart).

Sabah. Ġstanbul: Sabah Gazetesi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.sabah.com.tr/Dunya/2012/03/23/

ankaradan-abdye-bas-kilo-uranyum adresinden 16 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 553

Implosion-type” bomba, plütonyum çekirdeğinin konvansiyonel patlayıcılarla sıkıĢtırıldıktan sonra

bunların ateĢlenmesi neticesinde çekirdeğin kritik düzeye eriĢmesi Ģeklinde çalıĢır. Patlamanın Ģok dalgası

nükleer inisiyatörü de sıkıĢtırır ve füze çekirdeğini nötronlarla doldurup zincirleme reaksiyonu baĢlatır. 554

Ülgen, 2011, 137–182.

218

Soğuk SavaĢ‟ın büyük bölümünde nükleer silahlı düĢmanlarla kaĢı karĢıya kalan Türkiye,

küçük bir nükleer cephanelik geliĢtirmek yerine, NATO nükleer Ģemsiyesine dâhil olmayı

tercih etmiĢtir. Türkiye‟nin nükleer silahlara yönelmesi ancak uluslararası silahsızlanma

süreclerinin baĢarısızlığa uğraması, bölgesel bir silahlanma yarıĢı yaĢanması ve NATO‟nun

Türkiye‟ye yönelik taahhütlerini yerine getirmemesi ile gündeme gelebilecektir. Böyle bir

durumda Türkiye‟nin tasarımları yaygın Ģekilde bilinen birinci nesil nükleer silahlar üretme

yönünde bir rekleks geliĢtirebileceğini değerlendirmekteyiz

8.6. Türkiye’nin Füze Programı

Türkiye, 25-26 Kasım 2002 tarihlerinde Hollanda‟nın Lahey kentinde düzenlenen uluslararası

konferans sonunda kabul edilen Lahey Balistik Füze Yayılmasına KarĢı DavranıĢ Ġlkeleri

Rehberini (HCOC), bu alanda uluslararası çapta kabul görebilecek bir yasal çerçevenin ilk

adımı olarak değerlendirmiĢ ve anılan konferans sırasında HCOC‟a taraf olmuĢtur.555

Türkiye

1997 yılında, kitle imha silahlarının fırlatma vasıtalarının ve insansız taĢıma sistemlerinin

yayılmasının önlenmesi amacıyla oluĢturulan gönüllü ve gayri resmi bir teĢekkül durumundaki

Füze Teknolojileri Kontrol Rejimi‟ne (MTCR) katılmıĢtır. MTCR‟de füze teknolojilerin

ihracatını önlemeye yardımcı olacak ulusal ihracat lisansı çabalarını koordine etmek temel

amaçtır.

Türkiye‟nin balistik füze arsenali; ABD‟den tedarik edilen 165 km menzilli MGM-140A

Block I Ordu Taktik Balistik Füze Sistemi (ATACMS) , Çin katı yakıtlı B-611 SRBM‟si esas

alınarak üretilen ve 480 kg baĢlık taĢıyabilen J-600T Yıldırım I ve J-600T Yıldırım II

füzelerinden müteĢekkildir.556

Türkiye'nin 1980'li yıllarda kısa menzilli roket prototipleri

üzerinde çalıĢarak baĢlattığı roket programları, 1990'larda Pakistan, Çin, Ġsrail baĢta eski Doğu

Bloku ve Orta Asya Cumhuriyetleri iĢbirliği ile sürdürülmüĢtür. Yapılan çalıĢmalar sonucu

öncelikle topçu kuvvetlerimizin vurucu gücünü arttırmayı amaçlayan 10-65 km. menzile ve

105 m.lik bir tahrip alanına sahip TOROS-230A ve 15-100 km. menzile ve 150 m.lik tahrip

555

Ġnternet: The Austrian Ministry of Foreign Affairs –BMEIA. (2003). International code of conduct

against ballistic missile proliferation. Vienna: The Hague Code of Conduct against

Ballistic Missile Proliferation – HCOC Official Website. Web: http://www.hcoc.at/documents/Hague-Code-

of-Conduct-A_57_724-English.pdf adresinden 17 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 556

Güncel füze projeleri için bk. Ġnternet: Savunma Sanayi MüsteĢarlığı – SSM: (2015). Projeler: silah sistemleri – füze

sistem projeleri grubu. Ankara: SSM Resmi Ġnternet Sayfası: Web: http://www.ssm.gov.tr/anasayfa/projeler/Sayfalar/projeler.

aspx?projeGrubuID=20 adfresinden 17 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.

219

alanına sahip TOROS-260A füzeleri de milli bir takım halinde ASELSAN-MKE-

ROKETSAN-TÜBĠTAK/SAGE ekibi tarafından baĢarı ile geliĢtirilmiĢtir.

Türkiye'nin ilk balistik füzesini denediği 2001 yılından bu yana, özellikle Çin WS-1 üzerine

geliĢtirdiği balistik füze sistemlerinin devamı olan ve özellikle B-611 füzesi üzerinde yapılan

çalıĢmalar ile YILDIRIM gibi bir platforma kavuĢulmuĢtur. Katı yakıtlı ve ağırlığı yaklaĢık

2.100 Kg YILDIRIM'ın menzilinin 150 ila 300 km menzile kadar eriĢtiği söylenmektedir. J

serisi ile ilgili olarak yapılan çalıĢmaların daha ileri noktalara varabileceği ve ayrıca daha uzun

menzilli (Çin WS-1b) üzerinde çalıĢıldığı da savunma çevrelerince ifade edilmektedir ki bütün

bunlar, çevremizdeki tehditlere karĢı caydırıcılığımızı arttıracak umut verici geliĢmelerdir.557

8.7. NATO Füze Savunma Sistemi ve Türkiye

ABD, Ronald Reagan‟ın BaĢkan olduğu 1980‟li yıllarda Sovyetler Birliği‟nin sahip olduğu

nükleer baĢlık taĢıyabilen kıtalararası balistik füzelere karĢı bir önlem olarak baĢlatılan

“Stratejik Savunma Ġnisiyatifi” (SDI) projesi, 1990‟lı yıllarda “Füze Kalkanı” olarak yeniden

gündeme gelmiĢtir. 1990‟ların ikinci yarısında hızlandırılan çalıĢmalar neticesinde Alaska

bölgesinde 100 bataryalık anti-balistik füzesavar sistemi558

konuĢlandırma kararı alınmıĢtır.

Soğuk SavaĢ sonrası dönemde, Kuzey Kore ve Ġran gibi ülkelerin balistik füze yeteneklerinin

sürekli bir geliĢme kaydetmesi üzerine ABD anti balistik füze savunma sistemi559

arayıĢlarını

artırmıĢtır. 1999‟da NATO‟nun Stratejik Konsepti‟ne dâhil edilmiĢtir. Orta Doğu‟da kitle imha

silahı ve fırlatma sistemi tedarik çabalarının artması, 11 Eylül saldırıları, Kuzey Kore‟nin

nükleer deneme gerçekleĢtirmesi gibi geliĢmeler nedeniyle ABD hava savunma sistemi560

projesinin küreselleĢtirmesi gündeme gelmiĢtir. Kasım 2002‟de Çek Cumhuriyeti‟nin baĢkenti

Prag‟da gerçekleĢen NATO Zirvesi‟nde Amerikan Ulusal Füze Savunma Sisteminin tüm

Ġttifak üyelerini kapsayacak Ģekilde geliĢtirilmesi prensibi benimsenmiĢtir. Bush yönetimi,

ABD topraklarına Ġran‟dan atılabilecek balistik füzelere karĢı NATO üyesi olan Çek

557

Külebi, A. (2014). Stratejik göstergeler ve değerlendirmeler. (Birinci Baskı). Ġstanbul: Tarihçi Kitabevi,

159-163. 558

Kibaroğlu, 2012, 183-204. 559

Balistik füzelerin düĢman ülke tarafından atıldıktan sonra izledikleri güzergâh üzerinde bir noktada dost

ve müttefik ülkeler tarafından atılan füzeler ile havada çarpıĢmalarının sağlanması ya da, Ģartlara bağlı

olarak, çok yakınında bir noktada infilak ettirmek suretiyle imha edilmelerini veya hedeflerine varmalarının

önlenmesini amaçlayan silah sistemlerine anti balistik füze savunma sistemi denilmektedir. 560

Hava savunma sistemleri üç ana birimden oluĢur. Bunlar, düĢman ülke tarafından atılan balistik füzelerin

yörüngelerini tespit edebilecek yetenekte geliĢmiĢ radarlar; balistik füzeleri havada imha edecek füzeler ve

fırlatma rampaları ile tüm operasyonun gerçekleĢtirilmesini sağlayan komuta-kontrol merkezidir.

220

Cumhuriyeti‟nde radar tesisleri ve Polonya‟da anti-balistik füze rampaları konuĢlandırma

kararı almıĢtır.561

Sistem, Kuzey Kore ve Orta Doğu kaynaklı kitle imha silahı ve balistik füze

tehdidinden hareketle tasarlanmıĢtır.

Haziran 2004‟deki Ġstanbul Zirvesi‟nde, “Aktif Kademeli Taktik Balistik Füze Savunması”

(Active Layered Tactical Ballistic Missile Defense - ALTBMD) adıyla anılan bir füze

savunma kalkanı kurulması için düğmeye basılmıĢtır. Bugün hala NATO‟nun füze savunma

mimarisi ve yetenekleri için ana çerçeveyi oluĢturmaya devam eden ALTBMD ile Ġttifak

askeri kuvvetlerine 3.000 km‟ye kadar menzili olan balistik füzelere karĢı korunma sağlanması

hedeflemiĢ, bu amaçla NATO‟nun C3 (command, control and communication: komuta-

kontrol-haberleĢme) altyapısının füze savunmasının gereklerine göre yeniden yapılandırılması

kararlaĢtırılmıĢtır. NATO ülkelerindeki sivil nüfusun korunması bu ilk safhada ALTBMD‟nin

kapsamı dıĢında bırakılmıĢtır.

ABD öncülüğünde füze savunma sistemi oluĢturmaya yönelik giriĢimler Rusya‟yı

endiĢelendirmiĢ ve Rusya, muhtelif nedenlerle füze kalkanı giriĢimine Ģiddetle muhalefet

etmiĢtir. Sovyetler Birliği‟nin nükleer mirasçısı olarak Rusya, füze kalkanını 1972 tarihli ABM

AntlaĢmasının ihlali olarak görmüĢ, stratejik dengenin bozulacağı ve Rusya‟nın nükleer

caydırıcılığına darbe vurulacağı ileri sürülmüĢtür. Rusya bu Ģartlarda START müzakerelerinin

sürdürülmeyeceği yönünde pozisyon almıĢ ve itirazlar üzerine 2008 BaĢkanlık seçimleri

sonrasında göreve gelen Barack Obama yönetimince füze savunma sistemi askıya alınmıĢtır.

Obama yönetimi, Eylül 2009‟da “Avrupa AĢamalı Uyarlanabilir YaklaĢım” (European Phased

Adaptive Approach – EPAA) adı verilen yeni bir füze savunma giriĢimini öne sürmüĢ ve

NATO füze kalkanına yönelik çalıĢmalar tekrar ivme kazanmıĢtır. Obama yönetimince, Bush

zamanında bazı ülkelerde kara platformlarına konuĢlandırılmıĢ radar ve füzelerden oluĢan

yapıya elastikiyet getirilmiĢ, Aegis sınıfı su üstü platformlarına konuĢlandırılacak sistem ile

hareket kabiliyetinin yükseltilmesini öngörülmüĢtür.562

EPAA konsepti çerçevesinde, Türkiye

gibi Ġran‟a yakın müttefiklere yerleĢtirilen X Bandı radarlar ile balistik füzelerin ateĢleme

561

2007 yılında Polonya‟ya, kara üslü önleyici (Ground-based interceptors: GBI) füze bataryalarının, Çek

Cumhuriyeti ise 360 derece tarama yetenekli uzun menzilli bir izleme radarının (omni-azimuth tracking

radar) yerleĢtirilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. Palhan, S. K., Gandhi, H.C., Bhalla, B.S. (2010). Defense industrial

base – 2025. (First edition). New Delhi, Ġndia: VĠJ Books India Pvt Ltd, 159. 562

2015 yılı sonuna kadar ABD‟nin 38 Aegis sınıfı gemi tedarik etmesi öngörülmüĢtür. O‟rourke, R. (2010,

June 10). Navy aegis ballistic missile defense (BMD) program: backround and issues for Congress. CRS

Report for Congress. Washington: Congressional Research Service, 14.

221

anında tespit edilerek Doğu Akdeniz ve muhtemelen Karadeniz‟de konuĢlu gemilerden

fırlatılacak SM-3 füzeleri ile imha edilmesi öngörülmektedir. Bu baĢarılı olmadığı takdirde

Avrupa‟da NATO ülkelerinin sistemlerine entegre füze sistemlerinin devreye girmesi ve

uzayda uçuĢ halinde imha edilmesi planlanmaktadır. Bu durumda da baĢarı ele edilemezse

ABD ve Avrupa‟da hedef olabilecek ülkelere konuĢlandırılmıĢ sistemler devreye girecektir.

EPAA kapsamında Ġran ve bölge ülkelerinden gelebilecek balistik füze tehdidine karĢılık

Avrupa‟da dört aĢamalı bir uygulama izlenecektir. 2011‟de baĢlayan birinci safhada, Aegislere

konuĢlu SM-3 (Standart Missile Block IA) önleyici füzeleri ve karaya ve denize konuĢlu

hareketli radar takip sistemlerinin iki yıl içinde yerleĢtirilmesi suretiyle bölgesel kısa ve orta

menzilli balistik füze tehdidine karĢı Avrupa‟da tedbir alınacaktır. Bu kapsamda USS

Monterey Akdeniz‟e getirilmiĢ ve Türkiye‟ye radar sistemi yerleĢtirilmiĢtir. 2015‟e kadar olan

ikinci safhada SM-3 füzelerinin denize ve karaya konuĢlu daha geliĢmiĢ konfigürasyonlarının

ve daha geliĢmiĢ algılayıcıların yerleĢtirmesi sağlanacaktır. Bu çerçevede ABD - Romanya

Balistik Füze Savunma AntlaĢması imzalanmıĢtır. Ġkinci safhada; Romanya‟ya kara-konuĢlu

SM-3 Block IB önleyici füzeleri yerleĢtirilmesi öngörülmektedir. 2018 son tarih olmak üzere

geçekleĢtirilecek 3. safhada; daha önce yerleĢtirilen sistemlerin test iĢlemleri tamamlanacak ve

kısa, orta menzilli füzelerin önlenmesi için SM-3 Block IIA önleyicilerin konuĢlandırılması

sağlanacakır. Bu kapsamda Polonya‟ya kara-konuĢlu SM-3 (Block IIA) önleyici füzeler

yerleĢtirilecektir. 2020‟ye kadar gerçekleĢtirilmesi planlanan dördüncü safhada SM-3 Block

IIB olarak geliĢtirilen ve testler yapılan önleyici sistemlerin kısa, orta ve kıtalararası balistik

füze tehditlerini önlemeye karĢı konuĢlandırılması gündeme gelecektir.563

Bu safha Rusya‟nın

yoğun itirazları nedeniyle iptal edilmiĢtir. 564

Kasım 2010‟da gerçekleĢtirilen NATO Lizbon Zirvesi‟nde, ABD projesi NATO savunma

politikasının bir enstrümanı olarak kabul edilmiĢtir. Lizbon zirvesinde oluĢan uzlaĢma

doğrultusunda NATO, ALTBMD çerçevesinde tesis edilmesine zaten baĢlanmıĢ olan C3

altyapısının yeteneklerini tüm ittifak topraklarının ve nüfusun korunmasına izin verecek

Ģekilde geliĢtirilmesini kararlaĢtırmıĢ; önleyici füzelerin ise eskiden olduğu gibi Ġttifak‟a üye

563

Ġnternet: Erdurmaz, A. S. (2010). Füze Kalkanı Sistemi ve Türkiye: ABD tek baĢına gerçekleĢtiremediği

zorlamayı nato kanalıyla mı kabul ettirecek?. TÜRKSAM: Terör ve Güvenlik Çalışmaları. Web:

http://www.turksam.org/tr/makale-detay/356-fuze-kalkani-sistemi-ve-turkiye-abd-tek-basina-

gerceklestiremedigi-zorlamayi-nato-kanaliyla-mi-kabul-ettirecek adresinden 19 Eylül 2015 tarihinde

alınmıĢtır. 564

Ġnternet: Herszenhorn, D. M., Gordon, M.R. (2013, March 16). U.S. cancels part of missile defence that

russia opposed. The New York Times. Web: http://www.nytimes.com/2013/03/17/world/europe/with-eye-on-

north-korea-us-cancels-missile-defense-russia-opposed.html adresinden 19 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır.

222

ülkelerce tahsis edilecek sistemlerden oluĢmaya devam edeceği, bu kapsamda ABD‟nin EPAA

kapsamında Avrupa‟ya konuĢlandıracağı radar ve önleyici füzelerin NATO füze kalkanının

merkezine oturması kabul görmüĢtür. Kamuoyunda “Füze Kalkanı” olarak adlandırılan

projenin önemli ayaklarından biri Türkiye topraklarında konuĢlandırılan radar sistemidir.565

8.7.1. Türkiye’nin NATO füze savunma sistemine yönelik tutumu

Sovyetler Birliği‟nin çöküĢünden sonra Türk güvenlik planlamacıları Orta Doğulu

komĢularının artan balistik füze cephaneliğinin oluĢturduğu tehdidin güçlü bir Ģekilde farkına

varmıĢtır. SCUD füzeleri gibi balistik füzelerin yarattığı tehdit nedeniyle, 1991‟deki Körfez

SavaĢı ve 2003 Irak SavaĢı‟nda NATO tarafından Türkiye‟ye Patriot Hava Savunma Sistemi

yerleĢtirilmiĢtir. Suriye‟de Esed yönetimine karĢı 2011‟de baĢlayan protestolar ve iç savaĢa

evirilen kriz sürecinde füzelerin kullanılmaya baĢlanması, gerilimin NATO‟nun Güneydoğu

müttefiki Türkiye‟nin sınırlarını tehdit eder boyuta ulaĢmasına neden olmuĢtur. Bu nedenle

NATO; Almanya, Hollanda ve Belçika‟ya ait 6 Patriot bataryası ġubat 2013‟te yeniden

Türkiye topraklarına konuĢlandırılmıĢtır.566

Füze kalkanı görüĢmelerinde Türkiye net bir tutum belirlemiĢ ve herhangi bir ülkenin isminin

zikredilmesinin Türkiye tarafından kabul görmeyeceği vurgulanmıĢtır. Türkiye‟nin Ġran ve

Suriye‟yi spesifik birer tehdit olarak isimlendirmekteki isteksizliği uluslararası basın ve diğer

NATO müttefikleri tarafından büyük ölçüde yanlıĢ anlaĢılmıĢtır. Türkiye, özellikle Ġran‟ın

Ġttifaka karĢı tehdit olarak ifade edilmesinin Ġran‟daki muhafazakârları füze ve nükleer

programlarını hızlandırmaya teĢvik edeceğinden kaygı duymuĢtur.567

Bu saptamaların ıĢığında

Türk tarafı dikkatli davranarak, Ġranlıları füze ve KĠS programlarını hızlandırmaya teĢvik

edecek saldırgan bir söylemi benimsememeye özen göstermiĢtir.

Balistik füze tehdidi ve onunla bağlantılı kitle imha silahı tehdidin karĢılanması ve etkisiz

kılınması anlamında Türkiye‟nin ABD ve NATO ile ittifak bağlarına ve garantilerine

güvendiğine Ģüphe yoktur. EPAA‟nın takip eden safhaları incelendiğinde, önümüzdeki yıllarda

565

Kibaroğlu, 2012, 183-204. 566

Söz konusu Patriot Füze Savunma Sistemi Gaziantep, KahramanmaraĢ ve Adana‟ya yerleĢtirilmiĢtir.

Ağustos 2015‟te ABD ve Almanya Türkiye'de bulunan Patriot füzelerinin, görev sürelerini doldurduktan

sonra geri çekileceğini açıklamıĢlardır. Ġnternet: ABD ve Almanya Türkiye'deki Patriot füzelerini çekiyor.

(2015, 17 Ağustos). BBC. Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/08/150817_patriot_fuzeleri_abd_

almanya adresinden 20 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 567

Ülgen, 2011, 137–182.

223

Türkiye‟nin gerek NATO, gerekse ABD ile iliĢkileri bağlamında yeni talep ve beklentilerle

karĢı karĢıya kalabileceği anlaĢılmaktadır.568

Ġlaveten, EPAA‟nın ilerleyen safhalarında,

ağırlığın Karadeniz‟deki deniz unsurlarına kayması ihtimali, Karadeniz‟e girebilecek savaĢ

gemisi sayısı ile bu gemilerin Karadeniz‟de kalabileceği süreleri sınırlayan Montrö Boğazlar

SözleĢmesi‟nin göz ardı ya da tadil edilmesi yönündeki baskıları da beraberinde

getirebilecektir.569

Yakın gelecekte, ABD ile Rusya arasındaki stratejik dengeler konusunda yaĢanabilecek

tartıĢma ve çekiĢmelerin temelinde füze savunma sisteminin ve bu bağlamda Türkiye‟nin yer

alacağını tahmin etmek zor değildir. EPAA‟nın önemli unsurlarına ev sahipliği yapan, diğer

taraftan da Rusya ile yakın siyasi, ekonomik ve özellikle de enerji bağlarının geliĢtirilmesine

büyük önem veren bir ülke olarak Türkiye‟nin, füze savunması vesilesiyle ABD ile Rusya

arasında yeniden Ģekillenmekte olan stratejik nükleer silahlara iliĢkin rekabetin içine çekilmesi

ve iki taraf arasında kalması olasılığı muhtemeldir.

Türkiye‟nin güçlü bir hava savunma sistemi oluĢturmaya yönelik çabaları, NATO‟nun Avrupa

genelinde konuĢlandırmak istediği füze savunma kalkanından ayrı olarak ele alınmaktadır.

Türkiye‟nin ulusal balistik füze savunma sisteminin (BFSS) oluĢturulması maksadıyla ve yerli

savunma sanayisinin teknik kısıtları karĢısında bir dizi yabancı tedarikçiye yönelmiĢtir.

Türkiye‟nin Orta Doğulu komĢularının konuĢlandırdığı füzelere karĢılık geliĢtirilen Amerikan-

Ġsrail ortak yapımı Arrow sisteminin Türkiye‟nin ivedi güvenlik ihtiyaçlarına en iyi Ģekilde

karĢılık vereceği sonucuna varılmıĢtır. Türk ve Ġsrailli yetkililer 1996‟dan 2000‟lerin ortalarına

dek Ġsrail‟in güçlü Green Pine Radar ve Arrow II önleyicilerin satıĢıyla ilgili onlarca toplantı

yapmıĢladır. Uzun görüĢmelere rağmen diplomatik, finansal ve lojistik sorunlar Ankara‟nın

BFSS sistemini tedarik etmesine engel olmuĢtur. 570

Arrow sistemine dahil olma sürecinde yaĢanan sıkıntılar, Türkiye‟nin bu arayıĢları askıya

almasından ziyade, potansiyel tedarikçilerin listesini geniĢletip Amerikan Patriot, Rus S-400,

Çin FD-2000 ve Fransız, Ġtalyan ortaklığı tarafından üretilen Eurosam Samp-T gibi potansiyel

sistemleri de listeye dâhil etmesine ve yerli tedarik arayıĢlarına yol açmıĢtır.

568

Egeli, S., Güvenç, S. (2012, Nisan). NATO‟nun füze savunma sistemi ve Türkiye. ORSAM: Ortadoğu

Analiz, 4 (40), 19-30. 569

Egeli, Güvenç, 2012, 19-30. 570

Ülgen, 2011, 137–182.

224

8.8. KĠS’ten ArındırılmıĢ Orta Doğu ÇalıĢmalarında Türkiye’nin Konumu

Türkiye Orta Doğu‟da Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Bölge Kurulması çalıĢmalarını

desteklemekte ve bu çalıĢmanın bölgeye istikrar ve barıĢ getireceğine inanmaktadır. Her ne

kadar Türkiye, NATO yükümlülükleri dikkate alınarak, söz konusu bölge dâhilinde ilk planda

düĢünülen bir ülke olmamasına karĢın, izleyeceği politikalar ile bölgesel barıĢa ve istikrara

önemli katkı yapabilecek bir konumdadır. Çünkü 1960‟lı yıllardan bu yana Türkiye‟de

ABD‟ye ait nükleer silahlar konuĢlandırılmaktadır.571

Soğuk SavaĢ‟ın sona ermesiyle bu

silahların sayısı ve niteliği askeri açıdan fazla önem arz etmeyen sembolik seviyelere inmiĢ

olsa da halen Ġncirlik Üssü‟nde 50 civarında B-61 tipi uçaklardan atılan “yerçekimi bombası”

olarak adlandırılan taktik nükleer silahlar bulunduğu ifade edilmektedir.572

Soğuk SavaĢ döneminde Türkiye “Batı Kampı‟nın” bir üyesi olarak görüldüğü için, Orta

Doğu‟da NSAB oluĢturma çabalarında adı anılan veya belli yükümlülükler üstlenmesi

beklenen bir ülke konumunda olmamıĢtır. Türkiye bir yandan Ġsrail‟in sahip olduğu nükleer

silahlardan rahatsızlık duyarken, diğer yandan Ġran‟ın geliĢtirdiği ileri seviyedeki nükleer alt

yapı ile zaman içinde bu silaha sahip olabileceği endiĢesini de hissetmeye baĢlamıĢtır.573

Günümüz politikaları itibariyle Ankara, nükleer silahlardan arındırılmıĢ Orta Doğu‟ya

desteğini vurgularken, silahsızlanma çabalarının büyük olasılıkla yıllar süreceği ve bu döneme

kadar milli çıkarları açısından asgari bir caydırıcı güce sahip olma zorunluluğu bulunduğu ve

nükleer silah tehdidi ortadan kalkana kadar NATO‟nun nükleer Ģemsiyesinin devam etmesi

gerektiği yönünde bir tutum sergilemektedir.

571

Kibaroğlu, M. (2005). Isn‟t it time to say farewell to US nukes in Turkey?. European Security, 14 (4),

443-457. 572

Ġnternet: Kristensen, H. M. (2005, ġubat). US nuclear weapons in europe: a review of post-cold war

policy, force levels, and war planning. Natural Resources Defense Council, 9. Web: http://www.nrdc.org/

nuclear/euro/euro.pdf adresinden 21 Eylül 2015 tarihinde alınmıĢtır. 573

Kibaroğlu, M., Cağlar, B. (2008, KıĢ). Implications of a Nuclear Iran for Turkey. Middle East Policy,

15(4), 59-80.

225

ONUÇ

Harp tarihi incelendiğinde karĢı tarafın elinde bulunmayan yeni silahların savaĢ

stratejilerini değiĢtirdiği ve harbin sonucunu tayin ettiği görülmektedir. Nitekim Birinci

Dünya SavaĢı, savaĢ tekniğine zehirli gazları getirmiĢ, Ġkinci Dünya SavaĢı sonlarında

kullanılan nükleer silahlar savaĢın kaderini belirlemiĢtir. Bu silahlar o zamana dek bilinen

silahlardan farklı olarak yalnızca askeri hedefleri değil, çatıĢma hukukuna aykırı olarak

ayırt etmeksizin tüm canlılara ve çevreye de zarar veren silahlar haline gelmiĢlerdir.

Burada kasdedilen silahlar; nükleer, kimyasal ve biyolojik silahları kapsayan kitle imha

silahlarıdır. Ġnsanlık tarihinin en yıkıcı silahları olan kitle imha silahları, balistik füzelere

entegre edilerek sınır tanımaz bir güce eriĢmiĢlerdir.

Uluslararası sistem içerisinde etkin bir konuma sahip olmak isteyen birçok devlet;

ekonomik, askeri, siyasi ya da stratejik çıkarlarını korumak, bağımsız dıĢ politika izlemek,

güç kazanmak, caydırıcılık ve prestij sağlamak gibi motivasyonlarla nükleer, biyolojik ve

kimyasal silah programları yürütmüĢlerdir. Bu durum Soğuk SavaĢ yıllarında hız

kazanmıĢ, devletlerin bu silahları elinde bulunduran büyük güçler etrafında kümelenmesine

ve bu silahlara dayalı stratejilerin oluĢturulmasına neden olmuĢtur.

HiroĢima ve Nagazaki‟de 200 binden fazla kiĢinin ölümüne neden olan kitle imha silahları,

Soğuk SavaĢ sürecinde bazı devletler tarafından yerel çatıĢmalarda da kullanılmıĢtır. Ġtalya

1935‟te Etiyopya‟da, Mısır 1965‟te Yemen‟de, Sovyetler 1980‟li yıllarda Afganistan‟da bu

silahlara baĢvurmuĢtur. Saddam yönetimindeki Irak 1988‟de Halepçe'ye zehirli gaz

saldırısı düzenlemiĢ ve saldırıda 5.000'den fazla kiĢi ölmüĢ, yaklaĢık 7.000 kiĢi

yaralanmıĢtır. 2013 yılında Suriye‟deki iç çatıĢmalarda 1.400‟ün üzerinde kiĢinin öldüğü

kimyasal silah saldırısı da kitle imha silahı saldırılarının son halkasını oluĢturmuĢtur.

Soğuk SavaĢın sona ermesi ile Sovyet ülkelerindeki devasa nükleer, kimyasal ve biyolojik

silah stokları kontrolsüz kalmıĢtır. Aynı dönemde uluslararası terör faaliyetleri artmaya

baĢlamıĢ ve kitle imha silahlarının devlet-dıĢı aktörlerin eline geçme ihtimali ortaya

çıkmıĢtır. 11 Eylül saldırıları bu korkuları perçinlemiĢ ve terörizm faaliyetlerinin kitle

imhasına yönelebileceği endiĢelerini artırmıĢtır. Kitle imha silahlarının yayılması ve

devlet-dıĢı aktörlerin eline geçme ihtimalinin belirmesi, bu silahların kontrolüne ve

yasaklanmalarına yönelik giriĢimleri de artırmıĢtır. Bu kapsamda silah stoklarındaki

226

muazzam artıĢın yarattığı savaĢ riskini azaltmak, kaynak tasarrufu sağlamak veya

doğrudan insanlığı korumak adına silahsızlanma antlaĢmaları imzalanmıĢ ve silahsızlanma

giriĢimleri baĢlatılmıĢtır. Kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesi ve yayılmayla

mücadele edilmesi amacıyla silah veya silah sistemlerinin azaltılması, üretiminin

yasaklanması, belli coğrafi alanlarda sayısal tavanlarının sınırlandırılması veyahut kitle

imha silahlarından arındırılmıĢ bölgeler oluĢturulması gibi çalıĢmalar yürütülmüĢtür.

Kitle imha silahlarının üretimi, geliĢtirilmesi ve kullanımının yasaklanması ile ilgili birçok

ikili ve çok taraflı antlaĢma akdedilmiĢtir. Lahey BarıĢ Konferansları‟nda elde edilen çok

sınırlı sonuçlardan sonra I. Dünya SavaĢı sonrasında yenilen devletlere getirilen

yükümlülükler biçiminde ortaya çıkan silahsızlanma önlemleri iki dünya savaĢı arasında

ise denizlerde silahların sınırlandırılması biçiminde gerçekleĢtirilmiĢtir. BM

AntlaĢması‟nın kuvvet kullanılmasını ilke olarak yasaklamasının yanı sıra, meĢru müdafaa

hakkını doğal bir hak olarak görmesi nedeniyle “genel bir silahsızlanma antlaĢması”

yapmak mümkün olmamıĢtır.

En yıkıcı kitle imha silahı durumundaki nükleer silahların kontrolüne iliĢkin yapılan

antlaĢmalar genel itibariyle “KarĢılıklı Mahvolma Garantisi” üzerine bina edilmiĢtir.

Nükleer alanda yapılan antlaĢmalar; ABD ve SSCB arasında SALT ve START

AntlaĢmaları gibi stratejik stabiliteyi korumayı hedefleyen; Kısmı Deneme Yasağı

AntlaĢması, Kapsamlı Deneme Yasağı AntlaĢması gibi nükleer silah denemelerini

kısıtlayan; Ay AntlaĢması, DıĢ Uzay AntlaĢması gibi uzayda silahların konuĢlandırılmasını

yasaklayan, Tlatelolco, Rarotonga ve Bangkok AntlaĢmaları gibi bazı bölgelerin nükleer

silahlardan arındırılmasını sağlayan muhtelif biçim ve niteliklerde akdedilmiĢlerdir.

Nükleer silahların kontrolü ve silahsızlanmaya onlarca antlaĢma imzalanmasına rağmen

biyolojik ve kimyasal silahların yasaklanmasına yönelik antlaĢmalar benzeri bütün

devletler için silahsızlanmayı öngören bir yapı getirmemiĢtir.

Nükleer silahların üretimi, geliĢtirilmesi ve stoklanmasının yasaklanmasına yönelik

düzenlenen en önemli antlaĢma durumundaki Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi

AntlaĢması (NPT); bu silahların bütün devletler için yasaklanmasını öngörmekten ziyade

ABD, Rusya, Çin, Fransa ve Ġngiltere için ayrıcalıklı bir yapı getirmiĢ ve anılan devletlerin

bu silahlar konusundaki tekel konumlarını güçlendirmiĢtir. Nükleer silahların yayılmasının

önlenmesi, barıĢçıl nükleer enerjinin kullanımı ve nükleer silahsızlanma olmak üzere üç

227

temel ayağı bulunan AntlaĢma, nükleer silah sahibi devletlerce diğer devletlere yönelik bir

silahsızlandırma vasıtası olarak kullanılmakta ve temel hedeflerinden uzaklaĢtırılmaktadır.

Bu çerçevede genel ve tam bir nükleer silahsızlanmaya giden sürecin baĢlatılmasına

yönelik giriĢimler ağır aksak yürütülmekte ve hatta silahsızlanma bir yana daha güçlü

silahlar elde etmek amacıyla modernizasyon programları hız kesmeden devam

ettirilmektedir. Nükleer silah ve teknoloji sahibi ülkeler, geliĢmekte olan ülkelerin barıĢçıl

nükleer enerji tedarikine yönelik giriĢimlerini, nükleer silahların yayılmasını gerekçe

göstererek engellemeye çalıĢmaktadırlar.

Nükleer silahlara nazaran stratejik yönden zayıf fakat devletler ve devlet-dıĢı aktörlerce

taktik kullanım potansiyeli daha yüksek bir silah durumundaki kimyasal silahların

yasaklanmasına yönelik özellikle Kimyasal Silahlar SözleĢmesi (CWC) etkin bir yapı

getirmiĢtir. AntlaĢmayla silahların üretimi, geliĢtirilmesi, depolanması ve savaĢta kullanımı

yasaklanmıĢtır. CWC kapsamında, geçmiĢte kimyasal silah programı yürüten devletler bu

programlarını ifĢaa etmiĢler ve stoklarında bulunan kimyasal silahları Kimyasal Silahların

Yasaklanması Örgütü (OPCW) gözetiminde imha etmeye baĢlamıĢlardır. Kimyasal

silahların kontrolüne ve silahsızlanma sürecine iliĢkin yaĢanan sorunlar bu silahların

yasaklanmasına iliĢkin antlaĢmaların evrenselleĢememiĢ olmasından kaynaklanmadır.

Nitekim Angola, Kuzey Kore, Mısır, Ġsrail, Myanmar, Somali gibi CWC‟ye taraf olmayan

devletlerin stoklarında bulunan kimyasal silahlar küresel bir kimyasal silahsızlanma

sisteminin kurulmasını engellemektedir.

“Fakir devletlerin atom bombası” sayılan biyolojik silahların savaĢta kullanımını

yasaklayan Cenevre SözleĢmesi ile baĢlayan biyolojik silahsızlanma süreci, bu silahların

üretimi, geliĢtirilmesi, stoklanması ve transferini yasaklayan Biyolojik ve Zehirleyici

Silahlar SözleĢmesi (BTWC) ile daha ileri bir boyuta taĢınmıĢtır. BTWC ile anılan

silahlara iliĢkin bir silahsızlanma sistemi öngörülmesine rağmen; taraf devletlerin biyolojik

silah programlarına iliĢkin bir ifĢa zorunluluğu getirilmemiĢ olması, SözleĢme‟nin

uygulanmasına yönelik resmi bir doğrulama mekanizmasının olmaması ve uygulanmayı

gözetleyecek sürekli bir kurumsal yapının bulunmaması biyolojik silahsızlanma sürecinin

etkin iĢlemesini önlemektedir. Bunun yanı sıra Mısır ve Suriye‟nin dâhil olduğu 19 ülkenin

anılan SözleĢme‟ye taraf olmaması biyolojik silahsızlanma sisteminin evrenselleĢmesini

engellemektedir.

228

Silahların kontrolü çerçevesinde, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesine (non-

proliferation) yönelik imzalanan antlaĢmalar, ihracat kontrol rejimleri, Ad-Hoc iĢbirlikleri

bu silahların yayılmasını önlemede yetersiz kaldığı için, yayılmayla mücadeleyi (counter-

proliferation) amaçlayan bazı tedbirler geliĢtirilmiĢtir. Bu kapsamda denizyoluyla

yayılmayla mücadele etmek için Denizde Seyir Güvenliğine KarĢı YasadıĢı Eylemlerin

Önlenmesine Dair SözleĢme‟de değiĢiklikler öngören 2005 SUA Protokolü, havayoluyla

yayılmanın önlenmesi için 2010 Pekin SözleĢmesi, kitle imha silahlarının yayılmasının

uluslararası barıĢ ve güvenliği tehdit ettiğini belirten BMGK 1540 sayılı Kararı ve

yayılmayla mücadele sisteminin açıklarını kapatmayı amaçlayan Kitle Ġmha Silahlarının

Yayılmasına KarĢı Güvenlik GiriĢimi (PSI) bunlardan bazılarıdır. Yayılmayla mücadele

rejimi, kitle imha silahlarının yayılmasına karĢı çok katı bir rejim öngörmekte bazı

durumlarda uluslararası yasal ticarete engeller çıkarmakta ve ülkelerin egemenlik haklarını

ihlal edebilecek durumlar ortaya çıkarabilmektedir.

Ġç çatıĢmalar ve kaos ile anılan Orta Doğu, silahların kontrolü ve silahsızlanmaya en

yabancı coğrafyalardan biri durumundadır. Ġsrail, Suriye, Mısır, Libya, Irak gibi bazı bölge

ülkeleri kitle imha silahı programları yürütmüĢler ve nükleer, kimyasal ve biyolojik silah

stoklamıĢlardır. Sovyetler Birliği‟nden aldıkları destekle Orta Doğu ülkelerinden Ġran, Irak,

Suriye, Libya, Mısır gibi ülkeler balistik füzeleri silah stoklarına dâhil etmiĢlerdir. Orta

Doğu‟da kitle imha silahları ile balistik füze programlarının yarattığı tehdit ve bölge

düzeyinde konvansiyonel silah sistemlerinin sürekli bir artıĢ göstermesi uluslararası barıĢ

ve güvenlik ortamını tehdit etmekte, bölge istikrarını olumsuz yönde etkilemektedir.

Bunlarla birlikte Ġran‟ın nükleer çalıĢmalarının askeri amaçlar taĢıdığı iddiası uluslararası

silahsızlanma çevrelerinin en önemli gündem baĢlıklarından biri olmuĢtur.

Küresel silahsızlanma hedefi doğrultusunda Orta Doğu‟nun nükleer silahlar baĢta olmak

üzere tüm kitle imha silahlarından arındırılması önerisi 1970‟lerden itibaren gündeme

getirilmiĢ ancak tam bir baĢarı elde edilememiĢtir. Bölgede yer alan devletlerin nükleer,

biyolojik, kimyasal silah elde etmek, üretmek ya da stoklamaktan sakınmaktan

kaçınmaları, bölge ülkelerindeki tüm nükleer tesislerin IAEA gözetiminde faaliyet

yürütmesi amacıyla Orta Doğu‟da Kitle Ġmha Silahlarından ArındırılmıĢ Bölge

kurulmasına yönelik çabalar yürütülmektedir. 1991 yılında Irak‟ın, 2003 yılında Libya‟nın

kitle imha silahı programlarının sonlandırılması, 2013 yılında Suriye‟nin Kimyasal Silahlar

SözleĢmesi‟ne katılması ve 2015 yılında Ġran‟ın nükleer programının barıĢçıl hale

229

getirilmesi için yapılan anlaĢma silahsızlanma sürecini kolaylaĢtırsa da Ġsrail‟in nükleer

silah stoku ve Filistin sorununun çözüme kavuĢmaması Kitle Ġmha Silahlarından

ArındırılmıĢ bölge kurulmasını engellemektedir. Ġsrail‟in yayılmacı politikası, terör ve iç

karıĢıklıklar ile totaliter yönetimlerin varlıklarını sürdürmesi gibi parametreler değiĢmediği

takdirde anılan ülkelerin tekrar kitle imha silahı programı yürütmeyecekleri garanti

edilemez.

Orta Doğu‟da kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölge kurulmasına yönelik müzakare

yürütülmesi ve böyle bir kararın uygulanması için siyasi, hukuki, teknik ve organizasyonel

yoğun, kapsamlı ve eĢzamanlı giriĢimlere ihtiyaç bulunmaktadır. Bölgenin kitle imha

silahlarından arındırılması mevcut programların sonlandırılması ve stoktaki kitle imha

silahlarının sökülmesi gerekmektedir. Böyle bir hedef için temel harekât tarzı Ġsrail‟in

nükleer silahlarını ortadan kaldırması ve diğer bölge ülkeleri gibi NPT‟ye nükleer silaha

sahip olmayan devlet (NNWS) statüsü ile taraf olarak bütün nükleer tesislerini uluslararası

denetime açması ve BTWC ile CWC‟nin onaylanmasının sağlanması olmalıdır. Ġsrail‟in

NPT‟ye üye olmasına eĢ zamanlı olarak Mısır‟ın biyolojik ve kimyasal silahlar

konusundaki temel antlaĢmalara taraf olması, Suriye‟nin BTWC‟yi onaylaması

gerekmektedir. Akabinde bölgede yer alan bütün ülkelerin mevcut sivil tesislerini kitle

imha silahları konusunda uluslararası denetime açıldığına dair deklare etmeleri, barıĢçıl

çalıĢmaların yanlıĢ anlaĢılmalara ve spekülasyonlara yol açmaması için güven artırıcı

önlemler belirlenmelidir.

Kitle imha silahlarından arındırılmıĢ Orta Doğu çabalarına engel olan durumların

hafifletilmesine yönelik olarak bir takım giriĢimlerin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Örneğin kurulacak arındırılmıĢ bölgede yer alacak ülkeler bir gönüllülük esası temelinde

bir “uzmanlar grubu” teĢkil ederek kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bölgenin hukuki,

teknik ve idari boyutlarını herhangi bir ülkenin resmi görüĢünü temsil etmeyecek Ģekilde

görüĢebileceği değerlendirilmektedir. Hukuki boyutlara iliĢkin olarak hangi silah

sistemlerinin yasaklanacağı, taraf ülkelerin yasal yükümlülüklerinin neler olacağı, hangi

yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulacağı gibi hususlar müzakere edilebilecektir. Teknik

konularla ilgili olarak da kurulacak arındırılmıĢ bölgenin etkin bir Ģekilde denetimi için bir

doğrulama mekanizması kurulması üzerine yoğunlaĢılabilecektir. Bu mekanizmanın

oluĢturulma sürecinde diğer nükleer silahlardan arındırılmıĢ bölge tecrübelerinden,

IAEA‟nin deneyimlerinden ve OPCW‟nin Suriye‟nin kimyasal silahlarının sökülmesi

230

tecrübelerinden faydalanılabileceği düĢünülmektedir. Ġdari-organizasyonel boyutlar

görüĢülürken de nasıl bir idari düzen kurulacağı, sürecin nasıl yönetileceği, bölgesel

güvensizliğin nasıl üstesinden gelineceği ve bunun için hangi güven artırıcı önlemlere

ihtiyaç duyulacağı gibi hususlar müzakere edilebilecektir.

Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Doğu gibi dünyanın en istikrarsız bölgeleri arasında bir

konuma sahip Türkiye, komĢu ülkelerin kitle imha silahı ve füze stoklarına rağmen kitle

imha silahı geliĢtirme arayıĢına girmekten ziyade hava savunma sistemi ve KBRN

kapasitesini güçlendirerek kendi güvenliğini sağlamaya çalıĢmaktadır. Türkiye, özellikle

nükleer silahlar konusunda yayılmanın önlenmesine yönelik politikalar ile nükleer güç

sahibi olmayan devletlerin barıĢçıl nükleer teknolojiye eriĢim hakları arasında bir denge

bulmak için yoğun bir çaba sergilemekte ve nükleer silah sahibi devletlerin nihayetinde

silahsızlanmasını savunmaktadır.

Türkiye, büyük ölçüde NATO üyeliği, Orta Doğu‟daki konumu ve Soğuk SavaĢ

dönemindeki ön cephe durumundan dolayı Batı devletleriyle uyumlu bir yapıda yayılmayı

önleme politikaları yürütmüĢtür. Bu süreç içerisinde NATO‟nun nükleer caydırıcılık

gücüne bağlı kalmakta ve Türkiye‟deki taktik nükleer silahların, Ġttifak‟ın yük paylaĢma

ilkelerine katkıda bulunduğuna ve Türkiye‟nin güvenliğini güçlendirdiğine yönelik bir

politika izlemektedir. Türkiye‟nin güncel silahsızlanma politikalarında, kitle imha

silahlarının (KĠS) ve bunların fırlatma vasıtalarının yayılması büyüyen bir tehdit olarak

değerlendirilmektedir. Bu anlamda KĠS ve balistik füze geliĢtirme, tedarik etme, üretme,

sahip olma, transfer veya kullanma çabası içinde bulunan devletler ve devlet-dıĢı aktörler

bu faaliyetlerinin önlenmesine yönelik aktif çaba içerisinde bulunmaktadır. Orta Doğu‟da

birçok devletin füze ve kitle imha silahları (KĠS) ve bağlantılı teknolojileri tedarik etme

gayretleri nedeniyle Türkiye Orta Doğu‟da Nükleer Silahlardan ArındırılmıĢ Bölge kurma

çabalarına destek vermekte ve bölgede kitle imha silahı baĢlıkları taĢıyabilen balistik

füzelere karĢı ulusal hava savunma sistemi oluĢturma çabası göstermekte ve NATO Füze

Savunma Sistemi içerisinde aktif rol almaktadır.

Türkiye‟nin silahların kontrolü ve silahsızlanmaya iliĢkin tutumu; yayılmanın önlenmesi

için uluslararası antlaĢmalar, ihracat kontrolleri gibi geleneksel yöntemlere bağlılığın

sürdürülmesi, NPT ve Nükleer Tedarikçiler Grubu (NSG) kapsamında ülkemizin de

aralarında yer aldığı geliĢmekte olan ülkelerin barıĢçıl zenginleĢtirme, yeniden iĢleme

231

haklarının savunulması Ģeklinde gerçekleĢmelidir. Bu kapsamda, nükleer silahsızlanmaya

iliĢkin uluslararası düzene bağlı kalınmalı ancak nükleer enerji ve nükleer teknolojinin

getirdiği yeniliklerden faydalanılmalıdır. Uluslararası alanda, BTWC‟nin uygulanmasını

izlemek amacıyla etkili ve OPCW‟ye benzer bir denetim mekanizması kurulması gerektiği

vurgulanmalı ve ulusal düzeyde mikrobiyoloji, biyokimya, moleküler biyoloji, hücre

biyolojisi ve diğer barıĢçıl biyo-teknoloji uygulamaları ile tıp ve ilaç endüstrisine yönelik

kazanımlarımızı koruyucu tedbirler alınmalıdır. Balistik Füzelerin Yayılmasına KarĢı

Lahey DavranıĢ Ġlkeleri Rehberi (HCOC) ve Füze Teknolojisi Kontrol Rejimi‟ne (MTCR)

bağlılık sürdürülmeli ve diğer taraftan ulusal uzay teknolojilerini geliĢtirmek ve Orta

Doğu‟dan yönelebilecek kitle imha silahı tehditlerini caydırmak amacıyla balistik füze

programı yürütülmelidir.

Ġhracat kontrol rejimleri uygulanırken, küreselleĢen pazar ekonomisi ve Türk ticaret

dünyasının gerçekleri gözetilmelidir. Ticari çıkarlarımız ve yayılmanın önlenmesi

hedeflerinin bir arada geliĢimi için bir yandan ihracat kontrolü yetenekleri artırılırken,

diğer yandan ulusal ticaret desteklenmelidir. Kitle imha silahlarının kullanımı durumunda

ortaya çıkabilecek sonuçların etkilerini azaltmak, müdahaleyi kolaylaĢtırmak, analiz-

algılama yeteneklerini güçlendirmek amacıyla modern teknolojilere sahip olmak ve ulusal

yetenekleri artıracak AR-GE faaliyetlerine yoğunlaĢılmalıdır. Kitle imha silahlarının

yayılmasının önlenmesi (non-proliferation), yayılmayla mücadele (counter-proliferation)

ve sonuç yönetimi (KBRN) süreçleri birlikte ve bütüncül bir Ģekilde değerlendirilmeli;

kimyasal, biyolojik ve özellikle nükleer alanda yürütülecek faaliyetler ile izlenecek

yöntemlere iliĢkin bir ulusal strateji belirlenmeli ve tutum belgeleri oluĢturulmalıdır.

Bir bütün olarak bakıldığında, uluslararası sistemde ve özelde Orta Doğu‟da kitle imha

silahlarının yayılmasının önlenmesi ve silahsızlanmaya yönelik çalıĢmaların ağır aksak

yürütüldüğü görülmektedir. Bunun belki de en önemli sebebi, devletlerin yüksek maliyetle

tedarik edilen ve ciddi bir caydırıcılık sağlayan silahlardan vazgeçmek istememeleridir.

Tüm maliyetine rağmen bu güce kavuĢan devletler kitle imha silahlarından

vazgeçmemektedirler.

Uzak bir ihtimal olduğu değerlendirilse de “kitle imha silahlarından arındırılmıĢ bir dünya”

hedefine yönelik olarak yapılacak giriĢimler bütün devletler tarafından desteklenmeli ve

Orta Doğu‟da yürütülen silahsızlanma çabaları da bu hedefin bir alt unsuru olarak

232

değerlendirilmelidir. Özellikle; “yasal nükleer silah sahibi” devletlerin NPT

yükümlülüklerine uygun olarak, çok taraflı ve belli bir takvime bağlanmıĢ nükleer

silahsızlanma müzakerelerine baĢlamaları için uluslararası kamuoyu tarafından baskı

yapılmalı, nükleer kulüp üyesi ülkelerin barıĢçıl nükleer teknolojiyi yayılmayı gerekçe

göstererek tekellerinde tutmalarına izin verilmemelidir.

Genel ve tam bir silahsızlanma hedefine yönelik olarak yapılacak silah indirimleri geri

dönülmezlik, doğrulanabilirlik ve Ģeffaflık ilkelerine uygun olarak yapılmalı ve

silahsızlanma için siyasi bir asgari müĢterekten hareket edilmelidir. Silahsızlanmanın bir

“amaç” değil uluslararası barıĢın ve güvenliğin sağlanması, hukukun üstünlüğü, ülkelerin

toprak bütünlüğü ve egemenlik haklarına saygılı bir uluslararası düzenin teminat altına

alınması yolunda sürdürülen bir “araç” olduğu dikkate alınmalıdır. Silahsızlanma dinamik

bir süreç olarak görülmeli ve devletlerarasında karĢılıklı bilgi değiĢimi ortaya çıkabilecek

güvensizlik durumları önlenmelidir. Silahsızlanma sisteminde hiçbir devlet imtiyazlı

tutulmamalı, adil ve eĢit bir müzakere düzeni kurulmalı ve bu süreç içerisinde daha çok

temas, gözetim, denetim ve karĢılıklı ziyaretler gerçekleĢtirilmelidir. Nihai aĢamada

silahların kontrolü ve silahsızlanma sürecinin siyasal, askeri, hukuki, ekonomik, psikolojik

ve etik boyutlara haiz kompleks ve dinamik bir faaliyetler bütünü olduğu; doğurduğu

neticeler bakımından çok geniĢ insan kitlelerini etkileyebileceği ve bu yönde sürdürülecek

çabaların barıĢı tesis edeceği, istikrar ve güven ortamı getireceği unutulmamalıdır.

233

KAYNAKLAR

Akbulut, S., Ertekin, S. (1995). Dünyada silahsızlanma çalışmaları ve Türkiye. Ġstanbul: Harp

Akademileri Basımevi, 6.

Akdevelioğlu, A., Kürkçüoğlu, Ö. (2014). 1945–1960 Batı bloku ekseninde Türkiye–1. Baskın

Oran (Ed.) Türk dış politikası, Kurtuluş Savaşı’ndan bugüne olgular, belgeler, yorumlar,

1919–1980. (Ondokuncu baskı). Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları, 477-653.

Alibek K., Handelman, S. (1999). Biohazard: the chilling story of the largest covert biological

weapons program in the world. New York: Random House, 33 -34.

Altın, V. (ġubat 2003). Nükleer silah nasıl yapılır?. Bilim ve Teknik. 423 (1). 37–46.

Arı, T. (2004). Uluslararası ilişkiler ve dış politika. (BeĢinci baskı). Ġstanbul: Alfa yayınları,

285-287.

Babaoglu, Ö.ġ. (Mayıs 2002). Küresel terör ve Türkiye. Stratejik Arastırma ve Etüt Merkezi

(SAREM) sempozyumunda sunuldu. Ankara, 1(6), 20.

Balmer, B. (2001). Britain and biological warfare- expert advice and science policy 1930-65.

(First edition). Hampshire: Palgrave Macmillan, 13, 53-59.

Barenblatt, D. (2004). A plague upon humanity: the secret genocide of axis Japan’s germ

warfare operation. (First Edition). New York: Harpercollins Publishers Inc, Preface xıı-

xııı.

Barnaby, F. (1993). How nuclear weapons spread: nuclear-weapon proliferation in the 1990s.

(First edition). London: Routledge, 114-117.

Barnaby, F. (2004). How to build a nuclear bomb and other weapons of mass destruction.

(U.S. third edition) New York: Nation Books, 55.

Barnaby, W. (2002). The plague makers- the secret world of biological warfare. (Third

edition). London: Continuum, 79-82.

Bernstein, B. J. (1991). Origins of the US biological warfare. (First edition). In Susan Wright

(Ed.), Preventing a biological arms race. Cambridge: The MIT Press, 9.

Bernstein, P. I., Wood, J. D. (2010, April). The origins of Nunn-Lugar and cooperative threat

reduction. In J. A. Larsen, E. R. Mahan (Eds.), Case study series: case study 3.

Washington, DC: National Defense University Press, 1-16.

Bhushan, K., Katyal G. (2002). Nuclear, biological and chemical warfare. (First edition). New

Delhi:

Blix, H. (1999). Development of internetional law relating to disarmament and arms control

since the first Hague Peace Conference in 1889. Report for the Hague Conference 1999,

4–9,

Blix, H. (2004). Disarming Iraq. (First edition). New York: Pantheon Books, 3.

234

Block, S. M. (1999). Living nightmares. Sofaer, A. D., Wilson G. D., Drell S. D. (Eds.), The

new terror: facing the threat of biological and chemical weapons. Stanford: Hoover

Institution Press, pp. 41.

Boese, W. (2002, July 1). U.S. Withdraws from ABM Treaty; global response muted. Arms

Control Today. Washington, DC: Arms Control Association Website. Web:

https://www.armscontrol.org/act/2002_01-02/docjanfeb02 adresinden 24 Mart 2015

tarihinde alınmıĢtır.

Bunn G., and Timerbaev, R. M. (Fall 1993). Security assurances to non-nuclear-weapon states.

The Nonproliferation Review, 1(1), 11-21.

Burgaz, S. (Mart 2002). Kimyasal bileĢikler ve risk değerlendirmesi. Bilim ve Teknik Dergisi,

412, 46-47.

Burns, R. D., Coyle, P. E. (2015). The challenges of nuclear non-proliferation. (First edition).

London: Rowman&Littlefield, 56-57.

Buttler, R. (2000). The greatest threat: Iraq, weapons of mass destruction and thegrowing

crisis of global security. (First edition). New York: PublicAffairs, 42.

Carus, W. S. (2002). Bioterrorism and biocrimes: the illicit use of biological agents since

1900. (8th revision). Amsterdam: Fredonia Books, 156.

Christopher, G., Cieslak T.J., Pavlin J.A., Eitzen E.M. (2001). Biological warfare: a historical

perspective. In J. Lederberg (Ed.), Biological weapons: limiting the threat. Forth

Printing. Cambridge, MA: Belfer Center for Science and International Affairs

Publication, 17-37.

Cohen, A. (1998). Israel and the bomb. (First edition). New York: Columbia University

Press,291.

Cohen, A. (Fall-Winter 2001). Israel and chemical/biological weapons: history, deterrence, and

arms control. The Nonproliferation Review, 8(3), 27-53.

Cohen, H. W., Gould R.M., Sidel V. W. Bioterrorism ınitiatives: public health in reverse?

(1999, Nov.). American Journal of Public Health, 89 (11), 1629–1631.

Cole, L. A. (1997). The eleventh plague: the politics of biological and chemical warfare.

(Second edition). New York: W.H.Freeman, 29.

Cordesman, A. H. (2000). Terrorism, asymmetric warfare and chemical weapons.

Washington: Center for Strategic and International Studies Pres, 22.

Cordesman, A.H. (1999). Iraq and the War of Sanctions: Conventional Threats and Weapons

of Mass Destruction. (First Edition). Westport, CT: Praeger Publishers, 404.

Croddy, E. A., Wirtz, J. J., Larsen, J.A. (Editors). (2005). Weapons of mass destruction,

volume 1: chemical and biological weapons, an encyclopedia of worldwide policy,

technology, and history. California: Library of Congress Cataloging-in-Publiction-Data,

165.

235

Çaycı, S. (Ocak 2006). BM Güvenlik Konseyi‟nin terörle mücadeleye iliĢkin kararları,

Stratejik Analiz, 6 (69), 66-69.

Dabağyan, L.P. (2004) Pearl harbor’dan hiroşima’ya (1941–1945). Ġstanbul: Kum Saati

Yayıncılık, 292.

Dando, M. (2001). The new biological weapons threat proliferation and control. (First

edition). Boulder CO: Lynne Rienner Publication, 11.

Davutoğlu, A. (2001). Stratejik derinlik, Türkiye’nin uluslararası konumu. (Yimidördüncü

baskı). Ġstanbul: Küre Yayınları, 4.

Denk, E. (2011). Bir kitle imha silahı olarak nükleer silahların yasaklanmasına yönelik çabalar.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi. 66(3), 93–136.

Diehl, S.J., Moltz, J.C. (2002). Nuclear weapons and nonproliferation. (First edition).

California, USA: ABC-CLIO, 114.

Domaradskij, I.V., Orent, W. (2003). Biowarrior: inside the Soviet/Russian biologicalwar

machine. (First edition). New York: Prometheus Books, 271-272.

Douglass, J. D., Livingstone N. C. (1987). America the Vulnerable: The Threat of Chemical

and Biological Warfare. (First Edition). Lexington, MA: Lexington Books, 16.

Egeli, S., Güvenç, S. (2012, Nisan). NATO‟nun füze savunma sistemi ve Türkiye. ORSAM:

Ortadoğu Analiz, 4 (40), 19-30.

Ekeus, R. (1999). UN biological inspections in Iraq, Sidney Drell (Ed). The new terror: facing

the threat of biological and chemical weapons, Stanford: Hoover Institution Press, 240.

Ellison D. H. (2000). Handbook of chemical and biological warfare agents. (First edition).

Florida: CRC Press LLC, 229.

Erdoğdu, H. (2004). Avrupa’nın geleceğinde Türkiye’nin önemi ve NATO ittifakı. (Birinci

baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 21.

Erdoğdu, H. (2005). Büyük İsrail stratejisi. (Ġkinci baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık,

239.

Erdurmaz, A.S. (2003). Orta Doğu’daki kitle imha silahları, silahların kontrolü ve Türkiye.

Ankara: Ümit Yayıncılık. 29.

Erendil, M. (1994). İkinci Dünya Harbi’nden sonra oluşan silah sistemlerinin taktik ve

stratejiye etkileri. Ankara:Genelkurmay Basımevi, 6.

Fischer, D. (1997). History of the International Atomic Energy Agency the first forty years.

(First edition). Vienna: IAEA Publication, 205.

Fischetti M. (November 2007). The nuclear threat. Scientific American, 297 (5), 74-79.

Fromkin, D. (2013). Barışa son veren barış: modern Ortadoğu nasıl yaratıldı? 1914-1922.

(Çev. Mehmet Harmancı). Ġstanbul: Epsilon Yayıncılık Hizmetleri Tic. Ve San. Ltd. ġti.

(Eserin Orijinali 1989 „da yayımlandı.), 15-18.

236

Garret, L. (January/February 2001). The Nightmare of Bioterrorism. Foreign Affairs, 80(1),

80–81.

Gönlübol, M. (1996). Olaylarla Türk dış politikası 1919 – 1995. (Dokuzuncu baskı). Ankara:

Siyasal Kitabevi, 443.

Gönlübol, M. (2000). Uluslararası politika, ilkeler-kavramlar-kurumlar. (BeĢinci baskı).

Ankara: Siyasal Kitabevi, 182–184.

Guillemin, J. (2005). Biological weapons: from the ınvention of state-sponsored programs to

contemporary bioterrorism. (First Edition). New York: Columbia University Press, 132-

134.

Güney, N. A. (Eylül 1993). NATO nükleer caydırıcılığı ve INF AntlaĢması. Dünü ve

Bugünüyle Toplum ve Ekonomi Dergisi, 5(1), 54-68.

Gürkaynak, M. (2004). Avrupa’da savunma ve güvenlik. (Birinci baskı). Isparta: Asil Yayın

Dağıtım Ltd.ġti, 68-71.

Gürsoy, B. (2005). Soğuk savaştan günümüze asimetrik tehdit. (Birinci baskı). Ġstanbul: IQ

Kültür Sanat Yayınları, 147.

Hagger, N. (2009). The Libyan revolution: its origins and legacy a memoir an assesment.

(First edition). Hants, UK: John Hunt Publishing, 111.

Hansen C. (Oct. 1995). The Swords of Armageddon: U.S. nuclear weapons development since

1945. CD-ROM (Release 01). California: Chukela Publication. Table A-1.

Harris, R., Paxman, J. (2002). A higher form of killing – the secret history of chemical and

biological weapons. (Third edition). New York: Random House Trade Paperback, 144-

147.

Harris, S. (1994). Factories of death: Japanese biological warfare, 1932 – 1945 and the

American cover-up. (First edition). New York: Routledge, 65.

Haugen, D. M. (2001). At issue series: biological and chemical weapons. (Second Edition).

San Diego: Greenhaven Press, 13, 98.

Henderson, C. W. (1998). International relations, conflict and cooperation at the turn of the

21st century. (2th edition). New York: McGraw Hill, 317.

Hersh, S. M. (1968). Chemical and biological warfare: America’s hidden arsenal.

Indianapolis: The Bobbs-Merrill Company. 3.

Heywood A. (2011). Global politics. (First edition). New York: Palgrave Macmillan‟s

Publications, 265.

Hippel, F. V. (2002). Security of nuclear materials and Pakistan‟s nuclear weapons. In T.

Susilioto (Ed). Tactical nuclear weapons: time for controls. (First edition). Geneva 10,

Switzerland: UNIDIR Publications, 25-28.

Hoffman, B. (1999). Terrorism and weapons of mass destruction: an anlaysis of trends and

motivations. (Second edition). Santa Monica, CA: RAND Paper, 9.

237

Ġnternet: ABD ve Almanya Türkiye'deki Patriot füzelerini çekiyor. (2015, 17 Ağustos). BBC.

Web: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/08/150817_patriot_fuzeleri_ abd_

almanya Son EriĢim Tarihi: 20 Eylül 2015.

Ġnternet: Akkuyu nükleer güç santrali anonim Ģirketi. (2011) Nükleer sözlük. Web:

http://www.akkunpp. com/sozluk/20#kelime-text-23, Son EriĢim Tarihi: 15 Kasım 2014.

Ġnternet: Anishchuk, A. (2013, 4 June). Russia has not yet sent S-300 missiles to Syria-Putin.

Reuters. Web: http://in.reuters.com/article/2013/06/04/syria-russia-crisis-arms-

idINDEE9530AJ20130604, Son EriĢim Tarihi: 29 Ağustos 2015.

Ġnternet: Answers key questions about biological warfare. (25 July, 2001). BBC News Online.

Web: http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/americas/1456414.stm, Son EriĢim Tarihi: 29

Aralık 2014.

Ġnternet: Bal, Ç. (2003). Biyolojik silahlar. İstanbul Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ABD. Web:

http://www.biyolojidunyasi.com/Biyolojik%20_Silahlar. pdf, Son EriĢim Tarihi: 5 Ocak

2015.

Ġnternet: Boese, W. (2003, April 1). Unfinished business in Iraq: IAEA and UNMOVIC

outline remaining disarmament tasks. Arms Control Today. Washington, DC: Arms

Control Today Offcial Website. Web: http://www.armscontrol.org/print/1243, Son

EriĢim Tarihi: 24 Temmuz 2015.

Ġnternet: Broad, W.J. (30 October 2007). Why they called ıt the manhattan project. The New

York Times. Web: http://www.nytimes.com/2007/10/30/science/30manh.html, Son

EriĢim Tarihi: 1 Aralık 2014.

Ġnternet: Burr, W. (2001). The secret history of the ABM treaty, 1969-1972. National Security

Archive Electronic Briefing Book No. 60. Web: http://nsarchive.gwu.edu/

NSAEBB/NSAEBB60/, Son EriĢim Tarihi: 17 Mart 2015.

Ġnternet: Cohen A, Mason S. (2013, November 22). No more exemptions. Foreign Policy

Online. Web: http://foreignpolicy.com/2013/11/22/no-more-exemptions/, Son EriĢim

Tarihi: 15 Temmuz 2015.

Ġnternet: Cohen, A. (2007). Crossing the threshold: the untold nuclear dimension of the 1967

Arab-Israeli war and its contemporary lessons. Arms Control Today. Web:

https://www.armscontrol.org/act/2007_06/Cohen, Son EriĢim Tarihi: 27 Temmuz 2015.

Ġnternet: Collina, T. (2012). The Wassenaar arrangement at a glance. Arms Control.

Washington, DC: Arms Control Association Website. Web: https://www.armscontrol.

org/factsheets/ wassenaar, Son EriĢim Tarihi: 24 Nisan 2015.

Ġnternet: Cordesman, A. H. (2008, June 2). Syrian weapons of mass destruction: an overview.

(First Working Draft). Center for Strategic and International Studies. Washington, DC:

CSIS Official Website. Web: http://csis.org/files/media/csis/pubs/

080602_syrianwmd.pdf, Son EriĢim Tarihi: 30 Ağustos 2015.

Ġnternet: Davenport, K. (2014, January 9). Libyan Uranium Stocks Flagged for IAEA. Arms

Control Association. Web: https://www.armscontrol.org/act/2014_01-02/Libyan-

Uranium-Stocks-Flagged-for-IAEA, Son EriĢim Tarihi: 4 Ağustos 2015.

238

Ġnternet: Early, B.R. (2009, July 6). Export control development in the United Arab Emirates:

from commitments to compliance. Dubai Initiative-Policy Brief, 7. Web:

http://belfercenter.ksg.harvard.edu/files/Early_-_Policy_Brief_-_FINAL.pdf, Son EriĢim

Tarihi: 30 Temmuz 2015.

Ġnternet: Erdurmaz, A. S. (2009). Ġran‟ın nükleer programı: Ġran ne yapmak istiyor?.

TÜRKSAM: Terör ve Güvenlik Çalışmaları. Web: http://www.turksam.org/tr/makale-

detay/647-iran-nukleer-programi-iran-ne-yapmak-istiyor, Son EriĢim Tarihi: 9 Ağustos

2015.

Ġnternet: Erdurmaz, A. S. (2010). Füze Kalkanı Sistemi ve Türkiye: ABD tek baĢına

gerçekleĢtiremediği zorlamayı nato kanalıyla mı kabul ettirecek?. TÜRKSAM: Terör ve

Güvenlik Çalışmaları. Web: http://www.turksam.org/tr/makale-detay/356-fuze-kalkani-

sistemi-ve-turkiye-abd-tek-basina-gerceklestiremedigi-zorlamayi-nato-kanaliyla-mi-

kabul-ettirecek, Son EriĢim Tarihi: 19 Eylül 2015.

Ġnternet: Federation of American Scientists. (2007). Chemical weapons – introduction.

Washington: FAS Online, 2. Web: http://www.fas.org/nuke/intro/cw/intro.htm, Son

EriĢim Tarihi: 1 ġubat 2015.

Ġnternet: Garamone, J. (2014, July 7). Cape Ray begins neutralizing Syrian chemical materials.

U.S. Department Of Defense: DoD News: Defense Media Activity. Web:

http://www.defense.gov/News-Article-View/Article/602835/cape-ray-begins

neutralizing-syrian-chemical-materials, Son EriĢim Tarihi: 11 Temmuz 2015.

Ġnternet: Global Initiative to Combat Nuclear Terrorism. (2015). Statement of principles.

Washington: GICNT Official Website. Web: http://www.gicnt.org/partners.htm, Son

EriĢim Tarihi: 5 Mayıs 2015.

Ġnternet: Grossman, E. M. (2012, January 23). Administration letter promises “case-by-case”

approach to nuclear trade deals. Nuclear Threat Initiative Online. Web:

http://www.nti.org/gsn/article/administration-letter-promises-case-case-approach-

nuclear-trade-deals/, Son EriĢim Tarihi: 29 Temmuz 2015.

Ġnternet: Grove, T. (2013, 30 May). Assad says Syria received Russian missile shipment.

Reuters. Web:http://www.reuters.com/article/2013/05/30/us-syria-russia-

missilesidUSBRE94T05S 20130530, Son EriĢim Tarihi: 29 Ağustos 2015.

Ġnternet: Harris, W., Freudenrich, C., Fuller J. (05 October 2000). How nuclear bombs work.

Howstuffworks. Web: http://science.howstuffworks.com/nuclear-bomb5.htm/printable,

Son EriĢim Tarihi: 11 Kasım 2014.

Ġnternet: Heinonen, O., Henderson, S. (2014, March 27). Nuclear Kingdom: Saudi Arabia's

Atomic Ambition. Policy Brief - Washington Institute for Near East Policy. Web:

http://belfercenter.ksg.harvard.edu/publication/24061/nuclear_kingdom.html, Son EriĢim

Tarihi: 03 Ağustos 2015.

Ġnternet: Herszenhorn, D. M., Gordon, M.R. (2013, March 16). U.S. cancels part of missile

defence that russia opposed. The New York Times. Web:

http://www.nytimes.com/2013/03/17/world/europe/with-eye-on-north-korea-uscancels -

missile-defense-russia-opposed.html, Son EriĢim Tarihi: 19 Eylül 2015.

239

Ġnternet: Hüseyin (Guseinov), O., Aksu, H. (ġubat 2008). Toryum ve nükleer yakıt. Eğitişim

Dergisi, 18. Web: http://www.egitisim.gen.tr/site/arsiv/52-18/305-toryum-ve-nukleer-

yakit.html, Son EriĢim Tarihi: 18 Kasım 2014.

Ġnternet: International Atomic Energy Agency. (2014). Fact sheet: incident and trafficking

database, IAEA Illicit Trafficking Database (ITDB). Vienna: International Atomic

Energy Agency Online. Web: http://www-ns.iaea.org/downloads/security/itdb-fact-

sheet.pdf, Son EriĢim Tarihi: 19 ġubat 2015.

Ġnternet: James Martin Center – CNS. (2013). Proposed nuclear weapons conventıon (NWC).

Monterey, CA: James Martin Center Official Website. Web:

http://cns.miis.edu/inventory/pdfs/nwc.pdf, Son EriĢim Tarihi: 21 Nisan 2015.

Ġnternet: Kane, C. (December, 2013). Are Jordan's nuclear ambitions a mirage. Bulletin of the

Atomics. Web: http://thebulletin.org/are-jordans-nuclear-ambitions-mirage, Son EriĢim

Tarihi: 31 Temmuz 2015.

Ġnternet: Keinon, H. (2012). FM: WMD transfer to Hezbollah would justify war. The

Jerusalem Post. Web: http://www.jpost.com/Diplomacy-and-Politics/FM-WMD-

transfer-to-Hezbollah-would-justify-war, Son EriĢim Tarihi: 16 ġubat 2015.

Ġnternet: Kerr, P. (May 2005). Commission slams WMD intelligence. Arms Control Today.

Web: https://www.armscontrol.org/act/2005_05/WMDreport, Son EriĢim Tarihi: 18

Temmuz 2015.

Ġnternet: Kerr, P. K. (2008, Feb). Nuclear, biological, and chemical weapons and missiles:

status and trends. CRS Report for Congress, 15. Web: http://www.fas.org/sgp/crs/nuke

/RL30699.pdf, Son EriĢim Tarihi: 17 Aralık 2014.

Internet: Kibaroğlu, M. (2003, Ağustos). Kitle imha silahlarının yayılması sorunu ve Türkiye.

Doğu Batı Dergisi. 122-142. Web: http://www.mustafakibaroglu.com/site

buildercontent/sitebuilderfiles/KibarogluDoguBatiDergisi-01Agustos2003.pdf, Son

EriĢim Tarihi: 9 Kasım 2014.

Ġnternet: Kibaroğlu, M. (Kasım 2002). Kitle imha silahlarının geliĢim süreci, yayılmasının

önlenmesine iliĢkin yapılan çalıĢmalar ve geleceğin güvenlik tehditleri üzerine söyleĢi.

2023 Dergisi. Ankara. Web: http://www.mustafakibaroglu.com/sitebuildercontent/site

builderfiles/2023DergisiSoylesiMetni.pdf, Son EriĢim Tarihi: 6 Kasım 2014.

Ġnternet: Kimball, D. (2012, August). The Anti-Ballistic Missile (ABM) Treaty at a Glance.

Arms Control. Web: http://www.armscontrol.org/factsheets/abmtreaty, Son EriĢim

Tarihi: 17 Mart 2015.

Ġnternet: Kristensen, H. M. (2005, ġubat). US nuclear weapons in europe: a review of post-

cold war policy, force levels, and war planning. Natural Resources Defense Council, 9.

Web: http://www.nrdc.org/nuclear/euro/euro.pdf, Son EriĢim Tarihi: 21 Eylül 2015.

Ġnternet: Lamb R. (2009, January 13). “What would nuclear winter be like?. Howstuffworks:

Nuclear Science. Web: http://www.howstuffworks.com/nuclear-winter.htm, Son EriĢim

Tarihi: 25 Kasım 2014.

240

Ġnternet: Lewis, J. (2014, January 30). Why did Saudi Arabia buy chinese missiles?. Foreign

Policy. Web: http://foreignpolicy.com/2014/01/30/why-did-saudi-arabia-buy-chinese-

missiles/, Son EriĢim Tarihi: 03 Eylül 2015.

Ġnternet: Libya destroys all chemical weapons. (2014, 4 February). BBC. Web:

http://www.bbc. com/news/world-africa-26039122, Son EriĢim Tarihi: 8 Temmuz 2015.

Ġnternet: Lomax, S. (2010, March). Nuclear Iran would spur regional arms race, Israel‟s Barak

says. Bloomberg, 1. Web: http://www.bloomberg.com/apps/news?pid=news archive

&sid=aAYsfJS62JIk, Son EriĢim Tarihi: 23 Ağustos 2015.

Ġnternet: Lugar, R.G. (2012). Nunn-Lugar: science cooperation essential for nonproliferation

efforts. Science & Diplomacy, 1(1), (March 2012). Web: http://www.science

diplomacy.org/perspective/2012/nunn-lugar, Son EriĢim Tarihi: 7 Mart 2015.

Ġnternet: Mayer, T.N. (1995, Sept). The biological weapon: a poor nation’s weapon of mass

destruction, chapter 8, 2. Web: http://www.airpower.maxwell.af.mil/

airchronicles/battle/chp8.html, Son EriĢim Tarihi: 25 ġubat 2015.

Ġnternet: Missile Technology Control Regime. (2015). MTCR partners. Paris: Missile

Technology Control Regime Official Wbsite. Web: http://www.mtcr.info/english/

partners.html, Son EriĢim Tarihi: 25 Nisan 2015.

Ġnternet: Mullen, J.,Robertson, N. (2015, July 15). Landmark deal reached on Iran nuclear

program. CNN Politics. Web: http://edition.cnn.com/2015/07/14/politics/iran-nuclear-

deal/, Son EriĢim Tarihi: 26 Ağustos 2015.

Ġnternet: Nichols, M. (2014, July 9). Exclusive: Iraq tells U.N. that 'terrorist groups' seized

nuclear materials. Reuters. Web: http://www.reuters.com/article/2014/07/09/us-iraq

security-nuclearidUSKBN0FE2KT20140709, Son EriĢim Tarihi: 7 Ağustos 2015.

Ġnternet: Nilo P. L., Hanlon, E., Route, R. A. Macghee, D. (2003, June). F. Multiservice

tactics, techiques and procedures for nuclear, biological and chemical (NBC) protection:

(FM 3–11.4) (FM 3–4). Federation of American Scientists. II(19-20). Web:

https://fas.org/irp/doddir/army/fm3-11-4.pdf, Son EriĢim Tarihi: 3 Aralık 2014.

Ġnternet: Norris, R. S. (30 Jan 2014). Nuclear weapon. Encyclopedia Britannica Online. Web:

http://www.britannica.com/EBchecked/topic/421827/nuclear-weapon, Son EriĢim

Tarihi: 12 Kasım 2014.

Ġnternet: Nuclear Threat Initiative – NTI. (2015, April). Country pofiles. Washington, DC: NTI

Online. Web: http://www.nti.org/country-profiles/, Son EriĢim Tarihi: 16 Temmuz 2015.

Ġnternet: Oelrich, I. C. (2001). Sizing post – cold war nuclear forces. Institute For Defence

Analyses, 2-23. Web: http://fas.org/programs/ssp/nukes/doctrine/szngnuclearforces. pdf,

Son EriĢim Tarihi: 16 Ocak 2015.

Ġnternet: Organisation for Prohibition of the Prohibition of Chemical Weapons – OPCW.

(2015). Scientific advisory board. Hague: OPCW Official Website. Web:

https://www.opcw.org/ about-opcw/subsidiary-bodies/scientific-advisory-board/, Son

EriĢim Tarihi: 13 Mart 2015.

241

Ġnternet: Proliferation Security Initiative. (2015). Operational experts group. Poland: PSI

Online Info. Web: http://www.psi-online.info/Vertretung/psi/en/04-Operational-Experts-

Group/0-operational-experts-group.html, Son EriĢim Tarihi: 4 Mayıs 2015.

Ġnternet: Reif, K., Foley M, (2013). Fact sheet on the fissile material cutoff treaty (FMCT).

Arms Control Center. Updated by Usha Sahay. Washington, DC: The Center for Amrs

Control and Non Proliferation Online. Web: http://armscontrolcenter.org/fact-sheet-on-

the-fissile-material-cutoff-treaty-fmct/, Son EriĢim Tarihi: 15 Nisan 2015.

Ġnternet: Revealed: the secrets of Israel‟s nuclear arsenal, atomic technician Mordechai

Vanunu reveals secret weapons production. (1986, October 5). Sunday: Headline. Web:

http://www.thesundaytimes.co.uk/sto/news/world_news/article237419.ece, Son EriĢim

Tarihi: 29 Temmuz 2015.

Ġnternet: T.C. DıĢiĢleri Bakanlığı. (2015). Silahların kontrolü ve silahsızlanma. Ankara:

DıĢiĢleri Bakanlığı Resmi Ġnternet Sayfası. Web: http://www.mfa.gov.tr/silahlarin-

kontrolu-ve-silahsizlanma.tr.mfa, Son EriĢim Tarihi: 6 Eylül 2015.

Ġnternet: Tharoor, I. (2009, Feb.) Why chemical warfare is ancient history. Time. Web:

http://www.time.com/time/world/article/0,8599,1879350,00.html#ixzz2RZQT6CHK,

Son EriĢim Tarihi: 15 Aralık 2014.

Ġnternet: The Austrian Ministry of Foreign Affairs –BMEIA. (2003). International code of

conduct against ballistic missile proliferation. Vienna: The Hague Code of Conduct

against Ballistic Missile Proliferation – HCOC Official Website. Web:

http://www.hcoc.at/documents/Hague-Code-of-Conduct-A_57_724-English.pdf, Son

EriĢim Tarihi: 17 Eylül 2015.

Ġnternet: Tucker, J. B. (2011). Iraq faces major challenges in destroying ıts legacy chemical

weapons. CNS Features Stories. Monterey: Center for Nonproliferation Studies.

Web:http://cns.miis.edu/stories/ 100304_iraq_cw_legacy.htm, Son EriĢim Tarihi: 14

Temmuz 2015.

Ġnternet: U.S. Congress: Office of Technology Assessment. (1993, Dec). Technologies

underlying weapons of mass destruction, OTA-BP-ISC-115,Washington, DC: U.S.

Government Printing Office, 171. Web: http://ota.fas.org/reports/9344.pdf, Son EriĢim

Tarihi: 20 Aralık 2015.

Ġnternet: U.S. Department of State. (2003). Proliferation security ınitiative: statement of

ınterdiction principles. Washington, DC: DOS Offical Website. Web:

http://www.state.gov/t/isn/c27726.htm, Son EriĢim Tarihi: 5 Mayıs 2015.

Ġnternet: U.S. White House. (2009, Sept. 5). Remarks by president Barack Obama in prague as

delivered. Washington, DC: White House Official Website. Web:

https://www.whitehouse.gov/the-press-office/remarks-president-barack-obama-prague -

delivered, Son EriĢim Tarihi: 10 Eylül 2015.

Ġnternet: United Nations (2010). Final documents of the 2010 NPT review conference. New

York: UN. Web Service Section. Web: http://www.un.org/en/conf/npt/2010/index.

shtml, Son EriĢim Tarihi: 6 Eylül 2015.

242

Ġnternet: United Nations 1540 Committee. (2015). National reports. New York: UN Official

Website. Web: http://www.un.org/en/sc/1540/nationalimplementation/nationalreports

.shtml, Son EriĢim Tarihi: 7 Eylül 2015.

Ġnternet: United Nations Security Council. (2012). Adopting resolution 2055 (2012), security

council expands 1540 committee’s group of experts. New York: UN Official Website.

Web: http://www.un.org/press/en/2012/sc10692.doc.htm, Son EriĢim Tarihi: 3 Mayıs

2015.

Ġnternet: Wassenar Arragement. (2015). Participating states. Vienna: WA Offcial Website.

Web: http://www.wassenaar.org/introduction/index.html, Son EriĢim Tarihi: 25 Nisan

2015.

Ġnternet: Woolf, A.F. (1996, Nov). 91139: Strategic arms reduction treaties (START I & II):

verification and compliance issues. Federation of American Scientists – FAS.

Washington, DC: FAS Online. Web: http://fas.org/spp/starwars/crs/91-139.htm, Son

EriĢim Tarihi: 23 Mart 2015.

Ġnternet: Zanders, J. P., Karlsson, E., Melin, L., Näslund, E., Thaning, L. (2000). Risk

assessment of terrorism with chemical and biological weapons. SPRI Yearbook:

Appendix 9A. Web: http://www.sipri.org/yearbook/2000/files/SIPRIYB0009A.pdf, Son

EriĢim Tarihi: 14 ġubat 2015.

Karluk, S.R. (1998). Uluslararası ekonomik, mali ve siyasal kuruluşlar. (Dördüncü baskı).

Ankara: Turhan Kitabevi, 110.

Khan, A. S., Levitt, A. M. Sage, M. J. (2000). Biological and chemical terrorism; strategic

plan for preparedness and response. Washington: US Government Printing Office, 6.

Kibaroğlu, M. (1996). EURATOM & ABACC: safeguard models for the Middle East?. In J.

Prawitz and J. F. Leonard (Eds.), A zone free of weapons of mass destruction in the

Middle East., New York & Geneva: United Nations Institute for Disarmament Research,

93-123.

Kibaroğlu, M. (1996). The nuclear non-proliferation regime at the crossroads: strengthening

or uncertainty. Doktora Tezi, Bilkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara,

20-27.

Kibaroğlu, M. (1999). Kitle imha silahlarının yayılması sorunu ve Japonya‟nın güvenliği.

Avrasya Dosyası, 5(2), 23-39.

Kibaroğlu, M. (2003). Ortadoğu ve kitle imha silahları. Avrasya Dosyası: Yeniden Yapılanan

Orta Doğu Özel. 9(4), 107–125.

Kibaroğlu, M. (2005). Isn‟t it time to say farewell to US nukes in Turkey?. European Security,

14 (4), 443-457.

Kibaroğlu, M. (2006) Good for the shah, banned for the mullahs: the West and Iran's quest for

nuclear power. The Middle East Journal. 60(2), 207-232.

243

Kibaroğlu, M. (2009). Europe's role in Ġran's quest for nuclear power. In B. Balamir-CoĢkun

and DemirtaĢ-CoĢkun, B. (Eds.), Neighborhood challenge the European Union and its

neighbors. Florida: Universal Publishers, 187-210.

Kibaroğlu, M. (2012). NATO‟nun füze savunma sistemi ve Türkiye. Uluslararası İlişkiler,

9(34), 183-204.

Kibaroğlu, M. (24 Ocak 2001). Sokakta nükleer tehdit. Radikal, 7.

Kibaroğlu, M. (2011, May). Turkey, NATO and nuclear sharing: prospects after NATO‟s

Lisbon summit. In P.Ingram and O. Meier, (Eds.), Reducing the role of tactical nuclear

weapons in Europe: perspectives and proposals on the NATO policy debate.

Washington, DC: Arms Control Association and British American Security Information

Council, 31-38.

Kibaroğlu, M., Cağlar, B. (2008, KıĢ). Implications of a nuclear Iran for Turkey. Middle East

Policy, 15(4), 59-80.

Külebi, A. (2014). Stratejik göstergeler ve değerlendirmeler. (Birinci Baskı). Ġstanbul: Tarihçi

Kitabevi, 159-163.

Kwak, T.H., Olsen, E.A. (1996). The major powers of northeast Asia: seeking peace and

security. (First edition). Boulder, Colorado: Lynne Rienner Publishers, 196.

Mangold, T., Goldberg. J., Mangold M. (2000). Plague wars – the terrifying reality of

biological warfare. (First edition). New York: St. Martin‟s Press, 107.

Mayor, A. (2003/ rev ed with new introduction 2009). Greek fire, poison arrows & scorpion

bombs: biological and chemical warfare in the Ancient World. (Second edition).

Lewiston NY: Overlook-Duckworth, 50-53.

Miller, J. Engelberg, S., Broad, W. (2002). Germs: biological weapons and America’s secret

war. (First edition). New York: Simon & Schuster, 89.

Morrison P. (August 1995). Recollections of a nuclear war. Scientific American, 293 (3), 8-10.

Nikitin, M.B. (2012). Proliferation security initiative (PSI). CRS report for Congress.

Washington: Congressional Research Service, June 15,2012, 1.

Normark, M., Lindblad, A. Norqvist, A., Sandström, B. Waldenström, L. (2004, June). Syria

and wmd incentives and capabilities. NBC Defence SE-901 82 Umeå. User report, 34-

35.

Norris, R. S., Arkin, W. M. (November/December 2000). Chinese nuclear forces, 2000.

Bulletin of the Atomic Scientists, 56(06), 78–79.

Norrisand, J., Fowler, W. (1997). Nuclear, biological and chemical weapons on the modern

battlefield. (First edition). London: Brassey‟s, 29.

North Atlantic Treaty Organisation- NATO. (2001). NATO handbook, Brussels: Office of

International and Press NATO, 667–671.

244

Nulens, E., Voss, A. (2002, August). Laboratory diagnosis and biosafety ıssues of biological

warfare agents. Clin Microbiol Infect, 8(8), 455-466.

O‟rourke, R. (2010, June 10). Navy aegis ballistic missile defense (BMD) program: backround

and issues for Congress. CRS Report for Congress. Washington: Congressional

Research Service, 14.

Osterholm, M. T. (2001). Bioterrorism: a real modern threat. W. M Scheld., W. A. Craig, J. M.

Hughes (eds), Emerging Infections 5, Washington: ASM Press, 213.

Örgün, F. (2001). Küresel terör. (Birinci baskı). Ġstanbul: OkumuĢ Adam Yayıncılık ve Eğitim

Hizmetleri, 99.

Özcan, N.A. (2006, Haziran). Ġran sorununun geleceği senaryolar, bölgesel etkiler ve

Türkiye‟ye öneriler. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV): Ortadoğu

Çalışmaları, 1(1), 42-51.

Özkaya, ġ., Temiz, A. (2003). Aflatoksinler: kimyasal yapıları, toksisiteleri ve

detoksifikasyonları. Orlab On-Line Mikrobiyoloji. 1 (1). 1-21.

Palhan, S. K., Gandhi, H.C., Bhalla, B.S. (2010). Defense industrial base – 2025. (First

edition). New Delhi, Ġndia: VĠJ Books India Pvt Ltd, 159.

Papadimitropoulos, P. (1988). The Rarotonga Treaty: A regional approach to non-proliferation

in the South Pacific: The South Pacific nuclear-weapon-free zone foresees an IAEA

safeguards role. IAEA Bulletin, 1988 (1), 29-31.

Pazarcı, H. (2009). Uluslararası Hukuk. (Sekizinci baskı). Ankara: Turhan Kitabevi, 519

Pearson, G.S. (1999). The UNSCOM SAGA- Chemical and biological weapons

nonproliferation. (First edition). London: Macmillan, 163.

Pilat, J. F., Busch, N. E. (2015). Routledge handbook of nuclear nonproliferation and policy.

(First edition). New York: Routledge 163.

Ranger, R. (1996). The devil’s brews 1: chemical and biological weapons and their delivery

systems. (First edition ). Lancaster UK: CDISS, 26-30.

Rauch E. (2000). Biological warfare, Encyclopedia, III, 45, naklen Pazarcı, H. (2000).

Uluslararası Hukuk Dersleri, (IV. Baskı) Ankara: Turhan Kitabevi, 214.

Reeve, S. (2001). Yeni çakallar: Remzi Yusuf, Usame Bin Ladin ve terörizm geleceği. (Çev. G.

Koca). Ġstanbul: Everest Yayınları. (Eseriin Orijinali 1998‟de yayımlandı.), 356.

Regis, E. (2000) The biology of doom: the history of america’s secret germ warfare project.

(First edition). New York: Henry Holt and Company, 76.

Regnault, J.-M. (2003). France's search for nuclear test sites 1957–1963. The Journal of

Military History, 67(4), 1223–1248.

Russell, R. L. (2005). Weapons proliferation and war in the greater Middle East. (First

edition). New York: Routledge. 98.

245

Sağlık Bakanlığı. (2000). Kimyasal savaş ajanlarına karşı tıbbî savunma el kitabı. (3.baskı),

Ankara: Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi BaĢkanlığı, 27.

Sander, O. (2003). Siyasi tarih 1918–1994. (Onbirinci baskı). Ankara: Ġmge Kitabevi, 201.

Sanger, D. E., Schmitt, E. (2011, January 31). Pakistani nuclear arms pose challenges to US

policy. The New York Times. Web: http://www.nytimes.com/2011/02/01/world/asia/

01policy.html?pagewanted=all adresinden 23 Ocak 2015 tarihinde alınmıĢtır.

Sarıbeyoğlu, M. (2004). Kitle imha silahlarının kullanımının yasaklanmasına iliĢkin

uluslararası düzenlemeler. İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi, 5, 21–53.

Schneider, B.R. (1999). Future war and counter proliferation: U.S. military responses to nbc

proliferation threats. (First edition). Westport, CT: Praeger Publishers, 152-153.

Scientific American-Foreword by Brown. J. (2002). Understanding germ warfare. (First ebook

edition). New York: Warner Books, 1 (Foreword).

Shors T. (2013). Understanding viruses. (Second edition) Burlington MA: Jones&Bartel

Learning Books, 425,426.

Silverman, E. (2015). Working together: economy, technology and careers in Israel. (First

edition). Hockessin, Delavare: Mithel Lape Publishers, 19.

Simons, L. M. (November, 2002). Weapons of mass destruction. National Geographic, 202

(5), 2-35.

Sinkaya, B. (2010, Haziran). Ġran nükleer programı karĢısında Türkiye‟nin tutumu ve uranyum

takası mutabakatı. Ortadoğu Analiz (ORSAM). 2(18), 66–78.

Solingen, E. (2007) Nuclear Logics: Contrasting Paths in East Asia and the Middle East.

(First edition). New Jersey, USA: Princeton University Press, 240.

Sopko, J. (Winter 1996). The changing proliferation threat. Foreign Policy, 105, 3-20.

Sönmezoğlu, F. (1998). Uluslararası politikada yeni alanlar yeni bakışlar. (Birinci baskı).

Ġstanbul: Der Yayınları, 442.

Sönmezoğlu, F. (2000). Uluslararası ilişkiler sözlüğü. (4. baskı). Ġstanbul: Der Yayınları, 65.

Sönmezoğlu, F. (2000). Uluslararası politika ve dış politika analizi. (Üçüncü baskı). Ġstanbul:

Filiz Kitabevi, 258-259.

Stern, J. E. (1998). Larry Wayne Harris: the talkative terrorist. In J. B. Tucker (Ed.), Toxic

terror: assessing terrorist use of chemical and biological weapons. Cambirigde, Mass:

MIT Press, 227-246.

Steyn, B. (2005). Understanding the ımplications of UN Security Council Resolution 1540.

African Security Review, 14(1), 87.

Stocholm International Peace Research Institute (SPRI). (2004). Review of recent literature on

wmd arms control, disarmament and non-proliferation. Stockholm, Sweden: The

Weapons off Mass Destruction Commission Publication, 37.

246

ġahin, T. Y. (2011). Uluslararası politikada Orta Doğu. (Üçüncü baskı). Ankara: BarıĢ Kitap,

11.

Taylor, B. (2010). Sanctions as grand strategy. (First edition). London: Routledge, 75-76.

Topur, T. (2005). Milli güvenlik ve Türkiye. (Birinci baskı). Ġstanbul: IQ Kültür Sanat

Yayıncılık, 194.

Tosaki, H. (2004). Nuclear weapons ıssues in the Middle East. In W.L. Huntley, K Mizumoto

and M. Kurosawa. (Eds). Nuclear disarmament in the twenty-first century. (Second

edition). Hiroshima, Japan: Hiroshima Peace Institute, pp. 184-196.

Touraine, M. (1997). Alt üst olan dünya: 21. yüzyılın jeopolitiği. (Çev. Turhan Ilgaz). Ankara:

Ümit Yayıncılık. (Eserin orijinali 1995‟te yayımlandı), 333.

Trevan, T. (1999). Saddam’s secrets-the hunt for Iraq’s hidden weapons. (First edition).

London: Harper Collins, 398.

Ülgen, S. (2011, Ekim). Türkiye‟nin nükleer programının güvenlik boyutu: nükleer diplomasi

ve nükleer silahların yayılmasını önleme politikaları. S.Ülgen (Ed.). Nükleer enerjiye

geçişte Türkiye modeli. Ekonomik ve DıĢ Politika AraĢtırmalar Merkezi (EDAM).

Ġstanbul: Tor Ofset Sanayi ve Ticaret Ltd. ġti, 137-182.

Warrick, J. (2009, February 7). Nuclear scientist A.Q. Khan is freed from house arrest. The

Washington Post. A1-A9.

Westing, A. H. (2012). Pioneer on the environmental impact of war. (First Edition). Putney

VT: Springer, 43-48.

Yadlin, A., Golov, A. (2012, October). A Nuclear Iran: the spur to a regional arms race?,

Strategic Assessment, 15(3), 7-25.

Zanders J. P., French, E. M., Pauwels, N. (1999). Chemical and biological weapon

developments and arms control. SIPRI Yearbook 1999: Armaments, Disarmament and

International Security (Chapter 9). Oxford: Oxford University Press, 593–595.

Zilinkas, R. A. (2001). Iraq‟s biological warfare program; the past as future? In Joshua

Lederberg(Ed.). Biological weapons- limiting the threat. Cambridge: the MTI Press,

139.

247

ÖZGEÇMĠġ

KiĢisel Bilgiler

Uyruğu : T.C.

Doğum tarihi ve yeri : 24.10.1984/Aybastı

Medeni hali : Evli

Askerlik Durumu : Terhis (31/07/2007)

Telefon : 0507 940 0009

Faks : 0312 422 2799

E-mail : [email protected]

Eğitim Derecesi Okul/Program Mezuniyet Tarihi

Yüksek Lisans Gazi Üniversitesi/

Orta Doğu ve Afrika ÇalıĢmaları -

Lisans Gazi Üniversitesi/Kamu Yönetimi 2005

Lise Bağcılar AkĢemsettin Lisesi

ĠĢ Deneyimi

2001

Yıl ÇalıĢtığı Yer Görev

2009 T.C. BaĢbakanlık (Ankara) BaĢbakanlık Uzmanı

Yabancı Dil

Ġngilizce

Hobiler

Kitap, YürüyüĢ, Ġnternet, Müzik.

GAZİ GELECEKTİR...

AR

AL

IK 2

015

SA

LİH

YIL

MA

Z

YÜKSEK

LİSANS

TEZİ

ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI ORTA DOĞU VE AFRİKA ÇALIŞMALARI BİLİM DALI

ARALIK 2015

T.C.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SALİH YILMAZ

KİTLE İMHA SİLAHLARI VE SİLAHSIZLANMA: ORTA DOĞU ÖRNEĞİ

UL

US

LA

RA

RA

SI

İLİŞ

KİL

ER

AN

AB

İLİM

DA

LI

OR

TA D

U V

E A

FR

İKA

ÇA

LIŞ

MA

LA

RI

BİL

İM D

AL

I