Ukrayna Krizinde Son Durum

12
1 Ukrayna Krizinde Son Durum 1 Ukrayna Krizinde Son Durum Turker Saliji Şubat 2015, Ankara asım 2014’te 1. yılını dolduran Ukrayna krizi, hâlâ dünya gündeminin en önemli konuları arasında yer almaktadır. 2013 Kasım ayında Avrupa Birliği ile Ortaklık Anlaşması’nı imzalamaktan son anda vazgeçip Rusya ile işbirliği yapma kararı alan Yanukoviç (devrik Cumhurbaşkanı) liderliğindeki Ukrayna; Avrupa Birliği, ABD ve Rusya arasında tehlikeli bir gerginliğe sebep olmuştur. Rus yanlısı Ukrayna hükümetine karşı Kiev’de patlak veren protesto gösterilerinin (Maidan gösterileri) karşılıklı şiddete dönüşmesinden sonra, 2013 Şubat ayında Cumhurbaşkanı Yanukoviç, Rusya'ya kaçmıştır. Bu olay; Batı’ya göre, halkını öldürme emri veren bir liderin görevden alınması olarak değerlendirilirken; Rusya Federasyonu’na göre, Batı destekli bir “darbe” niteliğini taşımıştır. Ardından Ukrayna’ya bağlı özerklik statüsüne sahip olan Kırım Özerk Bölgesi, Ukrayna merkezi yönetimi ve ülke anayasasından bağımsız hareket ederek gerçekleştirdiği referandum sonucunda tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlığını ilan ettikten sonra Rusya topraklarına katılan Kırım, uluslararası hukuk ihlali tartışmalarına da sebep olmuştur. 2013 Mayıs ayında Ukrayna’da yaşanan seçimler sonrasında ise Batı yanlısı Petro Poroşenko, Ukrayna’nın Devlet Başkanı olarak seçilmiştir. Barış girişimlerinin sonuçsuz kaldığı, çatışmaların ve gerginliğin hâkim olduğu Ukrayna’daki kriz, tüm hassasiyeti ile devam etmektedir. Birleşmiş Milletlerin (BM) 2015 yılında yayınlamış olduğu son raporda 2014 Nisan ayında çatışmaların başlamasından bu yana Ukrayna krizi dolayısı ile hayatını kaybedenlerin sayısı 5.400 kişiye ulaştığı belirtilmiştir. BM raporunda toplam hayatını kaybedenlerin yaklaşık 2000’i Eylül ayında imzalanan Minsk Protokolü’nden (Ateşkes Anlaşması) sonra yaşandığı belirtilirken, 12 bin kişinin de yaralandığı kaydedilmiştir. Ukrayna krizi ve çatışmalar dolayısı ile etkilenen ve hayati zorluklarla karşılaşan kişi sayısı ise 5 Milyon olduğu raporda yer almıştır. 1.5 Milyon kişi evlerini terk ederken 600 bin kişi de yurt dışına kaçtığı raporlarda yer almıştır. Yurtdışına kaçanların 400 bini ise Rusya Federasyonu’na kaçtığı belirtilmiştir (BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Zeid Raad al-Hussein, Aralık 2014; BM, Şubat 2015 ). Bu çalışmada derinleşen Ukrayna krizinin çözümüne yönelik önemli bir adım olan Minsk Protokolü (Ateşkes Anlaşması) sonrasında yaşanan önemli gelişmeler ele alınacaktır. Çalışmada ayrıca Ukrayna’da patlak veren kriz dolayısı ile Batı ve Rusya Federasyonu arasındaki gerginliğin kamuoyu ve medyada nasıl yorumlandığına yer verilecektir. K

Transcript of Ukrayna Krizinde Son Durum

1 Ukrayna Krizinde Son Durum

1

Ukrayna Krizinde Son Durum

Turker Saliji

Şubat 2015, Ankara

asım 2014’te 1. yılını dolduran Ukrayna krizi, hâlâ dünya gündeminin en önemli

konuları arasında yer almaktadır. 2013 Kasım ayında Avrupa Birliği ile Ortaklık

Anlaşması’nı imzalamaktan son anda vazgeçip Rusya ile işbirliği yapma kararı alan

Yanukoviç (devrik Cumhurbaşkanı) liderliğindeki Ukrayna; Avrupa Birliği, ABD ve Rusya

arasında tehlikeli bir gerginliğe sebep olmuştur. Rus yanlısı Ukrayna hükümetine karşı

Kiev’de patlak veren protesto gösterilerinin (Maidan gösterileri) karşılıklı şiddete

dönüşmesinden sonra, 2013 Şubat ayında Cumhurbaşkanı Yanukoviç, Rusya'ya kaçmıştır. Bu

olay; Batı’ya göre, halkını öldürme emri veren bir liderin görevden alınması olarak

değerlendirilirken; Rusya Federasyonu’na göre, Batı destekli bir “darbe” niteliğini taşımıştır.

Ardından Ukrayna’ya bağlı özerklik statüsüne sahip olan Kırım Özerk Bölgesi, Ukrayna

merkezi yönetimi ve ülke anayasasından bağımsız hareket ederek gerçekleştirdiği referandum

sonucunda tek taraflı bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlığını ilan ettikten sonra Rusya

topraklarına katılan Kırım, uluslararası hukuk ihlali tartışmalarına da sebep olmuştur.

2013 Mayıs ayında Ukrayna’da yaşanan seçimler sonrasında ise Batı yanlısı Petro Poroşenko,

Ukrayna’nın Devlet Başkanı olarak seçilmiştir. Barış girişimlerinin sonuçsuz kaldığı,

çatışmaların ve gerginliğin hâkim olduğu Ukrayna’daki kriz, tüm hassasiyeti ile devam

etmektedir.

Birleşmiş Milletlerin (BM) 2015 yılında yayınlamış olduğu son raporda 2014 Nisan ayında

çatışmaların başlamasından bu yana Ukrayna krizi dolayısı ile hayatını kaybedenlerin sayısı

5.400 kişiye ulaştığı belirtilmiştir. BM raporunda toplam hayatını kaybedenlerin yaklaşık

2000’i Eylül ayında imzalanan Minsk Protokolü’nden (Ateşkes Anlaşması) sonra yaşandığı

belirtilirken, 12 bin kişinin de yaralandığı kaydedilmiştir. Ukrayna krizi ve çatışmalar dolayısı

ile etkilenen ve hayati zorluklarla karşılaşan kişi sayısı ise 5 Milyon olduğu raporda yer

almıştır. 1.5 Milyon kişi evlerini terk ederken 600 bin kişi de yurt dışına kaçtığı raporlarda yer

almıştır. Yurtdışına kaçanların 400 bini ise Rusya Federasyonu’na kaçtığı belirtilmiştir (BM

İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, Zeid Raad al-Hussein, Aralık 2014; BM, Şubat 2015 ).

Bu çalışmada derinleşen Ukrayna krizinin çözümüne yönelik önemli bir adım olan Minsk

Protokolü (Ateşkes Anlaşması) sonrasında yaşanan önemli gelişmeler ele alınacaktır.

Çalışmada ayrıca Ukrayna’da patlak veren kriz dolayısı ile Batı ve Rusya Federasyonu

arasındaki gerginliğin kamuoyu ve medyada nasıl yorumlandığına yer verilecektir.

K

2 Ukrayna Krizinde Son Durum

2

Minsk Protokolü Sonrası

Cenevre Görüşmeleri

2013 Mayıs ayında İsviçre’nin Cenevre kentinde diplomatik çözüm arayan Rusya, AB, ABD

ve Ukrayna Dışişleri Bakanları;

- “Ukrayna’da işgal altında bulunan tüm binaların ve sokakların boşaltılması

- Silahlarını bırakıp binaları terk edenlere af çıkarılması

- Gerginliği düşürmesi amaçlanan bu adımların takibi için AGİT gözlemcileri

görevlendirilmesi

- Ukrayna’daki yeni anayasa sürecinin şeffaf, sorumlu ve kapsayıcı olması

- Sonuç bildirgesinde ayrıca Ukrayna’nın ekonomik istikrarının sağlanması konusunda

da hassasiyet gösterilmesi çağrısı yapılması…“

gibi kararlarla toplantıdan ayrılmış, yetkililerin bu öngörülerinin -sorunlu bölgelerde

(Ukrayna’nın doğu ve güney bölgeleri) çatışma ve gerginliğin devam etmesi sebebiyle

sonuçsuz kaldığı görülmüştür.

Minsk Protokolü

Devam eden çatışmalar sonrasında Eylül 2014’te Belarus’ta imzalanan Minsk Protokolü,

Ukrayna hükümeti ve ülkenin doğusundaki ayrılıkçılar arasında bir ateşkes öngörmüştür.

"Acil iki taraflı ateşkes ilan edilmesi", "AGİT'in ateşkesin izlenmesi ve denetlenmesini

sağlaması" ile "Donetsk ve Luhansk vilayetlerinin bazı bölgelerinde özel statü verilmek üzere

bölgesel yönetimin güçlendirilmesini sağlayacak kanun kabul edilmesi" gibi 12 maddeyi

içeren ateşkes anlaşması kâğıt üzerinde hala geçerliliğini sürdürse de anlaşmanın çift taraflı

ihlal edildiği öne sürülmektedir. Ateşkes sonrası Rus birliklerin Ukrayna’dan çekildiği

bildirilirken, Rusya’nın ayrıkçılara silah desteği sağladığı iddia edilmiştir. Aralık 2014’te

Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı’ndan yağılan açıklama da ise Ukrayna’da hala 8000-10.000

(bazı kaynaklara göre 10.000 üstünde) Rus askerinin bulunduğu belirtilmiştir (Ukrayna

Genelkurmay Başkanı Viktor Muzhenko1).

Donetsk ve Luhansk Seçimleri

Ukrayna’nın doğusunda çatışma bölgeleri olarak bilinen ve gerçekleştirdikleri

referandumlarla bağımsızlıklarını ilan eden Donetsk ve Luhansk bölgeleri, 2014 Kasım

ayında kendi liderlerini seçmek üzere seçimlere gitmişlerdir. Batı ülkelerinin tanımadığı

seçimleri Rusya Federasyonu desteklemiş ve Ukrayna seçimlerini tanıdığı gibi ayrılıkçı

bölgelerin seçimlerini de tanıyacağını resmi olarak bildirmiştir (Euronews2). Ukrayna Lideri

1 http://nr.news-republic.com/Web/ArticleWeb.aspx?regionid=3&articleid=33382216 2 http://tr.euronews.com/2014/10/28/moskova-hem-ukrayna-secimlerini-hem-de-ayrilikcilarinsecimlerini-taniyacak/

3 Ukrayna Krizinde Son Durum

3

Petro Poroşenko ise Donetsk ve Luhansk bölgelerinde gerçekleşen seçimlerin 5 Eylül’de

imzalanan Minsk Ateşkes Anlaşması’nın ihlali anlamına geldiğini belirtmiştir (BBC Türkçe3).

2 Kasım 2014’te yüksek katılım ile gerçekleşen seçimler4 sonucunda Donetsk Halk

Cumhuriyeti’nde Aleksandar Zakharçenko başkan seçilirken, Luhansk Halk Cumhuriyeti

başkanlık görevini Igor Plotnitsky üstlenmiştir.

Ekonomik Yaptırımlar

Ukrayna krizinin patlak vermesi ile birlikte Batı (ABD ve Avrupa ülkeleri) ve Rusya

Federasyonu arasında yaşanan gerginlik halen devam etmektedir. Bu gerginlik, özellikle Batı

medyası ve kamuoyunda “Yeni Soğuk Savaş” ya da “3. Dünya Savaşı” başlangıcı şeklinde

yorumlanmaktadır. Taraflar arasındaki gerginlikte ekonomik yaptırımlar öne çıkmaktadır.

Aslında Batı ülkeleri tarafından Rusya’ya karşı uygulamaya koyulan ekonomik yaptırımlar ile

iki taraflı ekonomik zarar meydana gelmiştir. Kriz, 1. yılını doldururken Batı’nın uygulamaya

koyduğu yaptırımların Rusya Federasyonu’na olan zararı, ülkenin resmi kaynakları tarafından

40 Milyar $ olarak açıklanmıştır. Yaptırımlarla bağlantılı olduğu iddia edilen Suudi

Arabistan’ın petrol fiyatlarını düşürmesinin ise Rusya’ya vermiş olduğu ekonomik zarar, 100

Milyar $ olarak açıklanmıştır. Diğer yandan Finlandiya, Polonya ve Baltık ülkeleri gibi Rusya

ile önemli ekonomik bağları bulunan ülkelerin de yaptırımlardan olumsuz etkiledikleri

tartışmaları Avrupa Birliği gündemine yer almaktadır. Avrupa ülkelerinin ekonomik

yaptırımları sonrası Rusya'da gıda sıkıntısı yaşanmasının ardından Rusya, yerli üretimle

yönelmenin hedeflendiğini açıklamıştır. Bu sebeple Avrupa Birliği'nin 2014 yılında 40

milyar; 2015 yılında ise, 50 milyar Euro zarara uğrayacağı belirtilmiştir (Rusya Başbakanı

Dimitri Medvedev, Aralık 2014). Diğer yandan Avrupa Birliği üye ülkelerinin de kendi milli

çıkarlarına göre hareket edip yaptırımları genişletmekten kaçındıkları yönünde eleştiriler de

bulunmaktadır. Buna örnek olarak İngiltere Başbakanı David Cameron verilebilir; Brisbane

zirvesinde Putin'i sert bir dille eleştiren Cameron, Londra'daki Putin yanlısı Rus milyarderlere

zarar verebilecek adımlara ise yanaşmıyor denilmiştir (DW, Kasım 20145).

Avrupa Birliği tarafından uygulamaya koyulan en son yaptırım listesi açıklanırken ABD’de

bu yaptırımları takip etmiştir. Rus silah şirketi Kalaşnikov ve Rusya’nın dev petrol şirketleri

Rosneft, Transneft ve Gazprom Neft en son yaptırım listesine girmiştir. AB resmi gazetesinde

yayınlanan karar çerçevesinde Rus işadamları ve milletvekillerinden oluşan 24 kişi daha kara

listeye alınmıştır. Bu kişilerin AB’ye girişleri yasaklanırken, mal varlıkları da

dondurulmuştur. Avrupalı şirketlerin Arktik bölgesi ve derin denizlerde petrol çıkarımına

teknik destek vermeleri yasaklanmış ve kaya gazı alanında işbirliği çalışmaları da

sonlandırılmıştır.

Uygulanan yaptırımlar ile ilgili Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin: ‘Elbette bu yaptırımlar

G20 prensiplerine ve çalışma şartlarına uygun değil. Ayrıca uluslararası hukuka da ters düşen

3 http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2014/11/141104_ukrayna_porosenko 4 Donetsk Halk C. yaklaşık 3 milyon 200 bin seçmen bölge genelinde kurulan toplam 417 sandıkta oy kullanırken, Luhansk Halk C. 500 binden fazla seçmen ve 100’den fazla sandıkta oy kullanılmıştır. 5 http://www.dw.de/ukrayna-krizi-%C3%A7%C4%B1kmazda/a-18069124

4 Ukrayna Krizinde Son Durum

4

bir durum. Çünkü yaptırımlar sadece Birleşmiş Milletler ve onun Güvenlik Konseyi

tarafından öne sürülebilir. Bu durum Dünya Ticaret Örgütü’nün çalışma normlarına da

uymuyor” şeklinde açıklama yapmıştır.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yaptırımların “bumerang etkisi” yaratacağını ve bunun

özellikle ABD’li enerji şirketleri için zararı olacağını belirtmiştir. Moskova yönetimi AB'nin

ekonomik ve ticari yaptırımlarına tarım ve gıda ambargosuyla cevap vermiş ve bir sonraki

adımının otomotiv sektörü olacağını açıklamıştır. Kremlin resmi internet sitesinden, Rusya

Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, "Rus şirket ve vatandaşlarına karşı yaptırım uygulayan

ülkelerden gıda, tarım ürünü ve hammadde alımının bir yıl süreyle yasaklanması veya

sınırlandırılması" talimatı verdiği duyurusu yapılmıştır. Bu durum karşısında Almanya, Çek

Cumhuriyeti, Slovakya ve Macaristan gibi ülkelerde ekonomik anlamda sıkıntı yaşanacağı

öngörülmektedir. Buna karşılık Rusya Tarım Bakanlığı, bazı ülkelerden ithalatı yasaklanan

gıda ürünlerinin Azerbaycan, Özbekistan, Tacikistan ve belirli ölçüde Kırgızistan’dan

karşılanacağını açıklamıştır. Tarım Bakanı Nikolay Fyodorov, ‘Sebze ve meyve ithalatında

İran, Cezayir ve Mısır’ın alternatif ülkeler olduğunu Latin Amerika ülkeleri Şili, Arjantin,

Paraguay, Ekvator ve Peru ile yaptırımlar sonrası ticari ilişkilerin artırılacağını’ söylemiştir.

Fyodorov, Türkiye’nin de AB ve ABD’den ithalatı yasaklanan ürünlere alternatif

oluşturacağını eklemiştir (EkoAvrasya Dergisi, Eylül 20146).

Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in 2014 Aralık ayındaki Türkiye ziyaretinde AB

ülkesi Bulgaristan’dan geçmesi planlanan doğal gaz boru hattı Güney Akım Projesini iptal

ettiğini ve Türkiye ile bu anlamda yeni bir proje başlatacağını açıklamasının, ülkesine karşı

uygulanan yaptırımlara bir karşılık niteliği taşıdığı şeklinde algılanmıştır. Hatta bazı Batı

medya kaynakları Güney Akım Projesi’nin iptali ve Türkiye ile yeni bir doğal gaz boru hattı

güzergâhı inşasına başlanması kararı, Rusya’nın AB’ye “Ekonomik Savaş” açtığı şeklinde

yorumlanmıştır (Times, Aralık 2014). Yaptırımlar konusundaki en son gelişme ise ABD

tarafından gelmiştir. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Rusya’nın Ukrayna krizindeki

tutumu sebebiyle Başkan Barack Obama’nın yeni yaptırımların olduğu bir tasarıyı yürürlüğe

sokacağı belirtilmiştir. (Euronews, AFP Aralık, 20147).

Son Dönem Diplomatik Girişimler

Çatışmalar nedeni ile çok hassas gelişmelerin yaşandığı Ukrayna’nın doğusunda son günlerde

barış arayışları da sürmektedir. Bu anlamda Ukrayna ordusu, 9 Aralık 2014 tarihinde saat

10.00’dan itibaren, Rusya yanlısı ayrılıkçılara yönelik operasyonlarını ‘sessizlik günü’ adı

altında durdurma kararı almıştı. Ukrayna krizinde barış adına atılan adımlar bundan sonra

devam etmiş ve İtalya’nın başkenti Roma’da bir araya gelen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey

Lavrov ve ABD’li mevkidaşı John Kerry, görüşme esnasında yaptıkları ortak açıklamada,

Ukrayna’daki krizin çözüme kavuşturulması adına faaliyet gösterecek temas grubunun en kısa

süre içerisinde Belarus’un başkenti Minsk’te görüşmelere başlaması gerektiğini

6 http://www.peymanyuksel.com/web/Icerik.aspx?IcerikID=118 7 http://nr.news-republic.com/Web/ArticleWeb.aspx?regionid=3&articleid=33377995

5 Ukrayna Krizinde Son Durum

5

kaydetmişlerdir (Rusya’nın Sesi8). Diğer yandan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bir

Rus haber ajansına (Interfax) yapmış olduğu açıklamada, Ukrayna'nın anayasal reform

yapması durumunda doğudaki ayrılıkçı bölgelerin Kiev'e bağlı kalmasından yana olduğunu

belirtmiş ve bölge halkının daha fazla otonomiye ihtiyaç duyduğunu vurgulamıştır (Al

Jazeera9).

Ukrayna’nın üst düzeyde görüşmeler yürüttüğü Avrupa Birliği ile son temas, 2014 Aralık

ayında gerçekleşmiştir. Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko, temaslarda bulunmak üzere

Kiev'e gelen Avrupa Birliği (AB) Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica

Mogherini ile bir araya gelmiştir. Görüşme sırasında, taraflar ülkenin doğusundaki durum ve

Minsk Mutabakatının hayata geçirilmesine ilişkin konularda fikir alışverişinde bulunurken,

ayrıca Ukrayna'da gerçekleştirilecek reformlar ve AB ile vizesiz rejim meselelerini de ele

almışlardır. Ukrayna ayrıca AB’den daha fazla yardım talebinde de bulunmuştur. Kırım’la

birlikte ülke ekonomisinin %10’luk bir ekonomi gücünü de kaybeden Ukrayna, şimdiye kadar

IMF’de 17 Milyar $ almıştır. IMF’ye göre ise Ukrayna’ya 15 Milyar $’lık bir miktara daha

ihtiyaç bulunmaktadır (AA, AFP10

).

2015 yılında Batı ve Rusya Federasyonu arasında Ukrayna krizine yönelik barış görüşmeleri

başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından ülkenin Donetsk bölgesinde şiddetli çatışmalar

tekrardan alevlenmiştir. Donetsk’in kuzeydoğusundaki Debaltseve çevresinde yoğunlaşan

çatışmalar tarafları barış görüşmelerini hızlandırmıştır. Şubat 2015’te Moskova’da toplanan

Rusya Devlet Başkanı, Fransa Cumhurbaşkanı ve Almanya Şansölyesi Ukrayna için bir

çözüm planı üzerinde anlaştıklarını açıklayarak, söz konusu çözüm planını Ukrayna

Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko’ya sunacaklarını belirtmişlerdir. Ukrayna’ya sunulacak

çözüm planı cephelerin çevresinde 50-70 kilometrelik silahsızlandırılmış bölge

oluşturulmasını öngörmektedir11

.

Ukrayna Krizinin Derinleşmesinden Kim Sorumludur?

Ukrayna Krizi Gölgesinde Rusya ve Batı Arasındaki Gerginliğin Yorumlanması

Ukrayna krizi, 1. yılını doldurduğu bu dönemde uluslararası bir kriz halini almış ve jeopolitik

bir değere sahip olan Ukrayna’nın arada kaldığı Batı ile Rusya arasında ciddi bir gerginliğin

yaşanmasına sebep olmuştur. Uluslararası kamuoyunda son dönemde ele alınan en önemli

konulardan biri ise Ukrayna krizinin derinleşmesine hangi tarafın sebep olduğunu tespit etmek

olmuştur. Farklı görüşlerin ortaya çıktığı bu konu altında öncelikle tarafların Ukrayna krizi ile

ilgili tutumlarını ortaya koymakta ve uluslararası kamuoyundaki algıları ve yorumları ele

almakta fayda vardır.

8 http://turkish.ruvr.ru/2014_12_15/Ukrayna-krizinin-chozumu/ 9 http://www.aljazeera.com.tr/haber/ukraynanin-butunlugune-sartli-destek 10 http://nr.news-republic.com/Web/ArticleWeb.aspx?regionid=3&articleid=33328992 11 http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2015/02/150207_ukrayna_yeni_plan?ocid=socialflow_twitter

6 Ukrayna Krizinde Son Durum

6

1. Madde

BATI: Ukrayna Krizi, Rusya Federasyonu’nun sergilemiş olduğu saldırgan ve sert tavır

sebebi ile derinleşmiştir. Ukrayna’nın (Gürcistan ve Moldova da dâhil) Batı ile kendi isteğiyle

işbirliği yapma kararı (Ortaklık Anlaşması), Ukrayna’yı Rusya Federasyonu’nun baskısı,

tehdit ve savaş söylemleri ile karşı karşıya bırakmıştır.

RUSYA: Rusya Federasyonu'nun sert tavrı NATO ve AB'nin genişleme faaliyetleri

kapsamında Rusya'yı kendini tehlikede hissettirecek kadar sınırlarına dayanmasından

kaynaklanmaktadır. Özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Rusya'yı çevreleme politikası

dâhilinde eski Sovyet ülkeleri ile işbirliği içerisine girmeye çalışan Batı; Ukrayna, Gürcistan

ve Moldova gibi Rusya için kırmızıçizgi niteliğindeki ülkeler ile ortaklık ilişkileri (kendi

tarafına çekme) yürütmüştür. Uzun süredir Rusya'nın kaygılarını görmezden gelip, yapılan

uyarılara rağmen Batı'nın çok yönlü genişleme faaliyetlerine devam etmesi (1990'lı yıllardan

itibaren), Rusya'nın askeri de dâhil olmak üzere sert tepki vermesine ve müdahale etmesine

sebep olmuştur.

YORUM: Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve barışçıl uygulamaların önemli

savunucularından olan Batı ülkeleri, Rusya Federasyonu’nun her fırsatta saldırgan ve askeri

unsurları ön planda tutarak, 19 ve 20. yüzyıla ait savaş refleksleri ile olaylara karşılık

vermesinin kabul edilemez olduğunu savunmaktadır. Diğer yandan Rusya Federasyonu,

barışçıl veya değil, demokratik veya anti-demokratik, hangi yöntem ile olursa olsun

bölgesinde hissedeceği tehlikelere kendi yöntemleri ile karşılık vereceğini ifade etmiştir. 2008

yılında Gürcistan’da olduğu gibi Kırım olaylarında da kendi yöntemlerini uygulamaya hızlıca

koyabileceğini açıkça gösteren Rusya, Batı’yı tehdit unsuru içeren faaliyetlerinden

caydırmaya çalışmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan ve Amerika ile Avrupa kıtasında sınırlarını belirleyen

NATO’nun, 1990’lı yıllarda Doğu’ya doğru (Sovyetler dağıldıktan sonra Rusya sınırlarına

doğru) genişlemeye karar vermesi, Rusya’nın tepkilerine yol açmıştı. NATO, bazı eski Sovyet

ülkeleri (Baltık ülkeleri) de dâhil olmak üzere genişlemesini Avrupa Birliği ile paralel bir

şekilde sürdürürken, 2008 yılında NATO Bükreş Zirvesinde, Rusya Federasyonu için stratejik

değere sahip ve kırmızıçizgi niteliğini taşıyan Ukrayna ve Gürcistan’ın üyeliğe dâhil etme

tartışmalarını başlatmıştır. Söz konusu zirvede resmi katılım işlemleri başlatılmasa da şu ifade

açıkça kullanılmıştır; “Ukrayna ve Gürcistan ilerde bir gün NATO üyesi olacaklardır”. NATO

Zirvesinde tartışılan bu konu, Almanya ve Fransa gibi kilit ülkeler tarafından pek

onaylanmasa da Rusya tarafından direk bir tehdit olarak algılanmış ve karar sert tepkilerin

yanında yeni bir gerginliğin başlamasına sebep olmuştur. Tüm uyarılara rağmen genişleme

faaliyetlerini sürdüren Batı, Rusya tarafından 2008 yılında kısa süreli de olsa Gürcistan savaşı

ile sert bir şekilde uyarılmıştı. Batı, Rusya’nın bu baskıcı ve savaş yanlısı uygulamalarının

aksine Ukrayna, Gürcistan ve Moldova da dâhil olmak üzere eski Sovyet ülkelerine ekonomik

işbirliklerinin yanında demokrasi, batı değerleri ve refah getireceği vaatleri sunmaktadır. Batı

bu uygulamalarını uluslararası anlaşmalarla ve hukuka uygun yürütmektedir(;) ancak bu,

Rusya’nın tedirgin olmaması gerektiği anlamına gelmemektedir. Batı, söz konusu Sovyet

ülkelerinin kendi rızaları ile hareket etmelerini sağlamasına rağmen Rusya Federasyonu,

7 Ukrayna Krizinde Son Durum

7

hangi yöntemlerle olursa olsun Batı’nın Rusya sınırlarına doğru ilerlemesini kabul

edemeyeceğini savunmaktadır. John J. Meirsheimer’in Forreign Affairs dergisinde yayınlanan

“Why the Ukraine Crisis is the West’s Fault” adlı makalesinde konu ile ilgili çarpıcı bir örnek

verilmiştir; “Çin Halk Cumhuriyeti’nin çok etkili bir askeri birlik kurduğunu, Kanada ve

Meksika’yı bu askeri birliğe dâhil etmek istediğini hayal ediniz. Kendi bölgesinin kıta

dışındaki bir ülke tarafından çevrelenip kontrol edilmeye çalışılmasına ABD nasıl tepki

verirdi?”

2. Madde

BATI: NATO ve AB'nin genişleme faaliyetlerine olumlu karşılık veren bazı Eski Sovyet

ülkeleri, Batı ile işbirliği ve bütünleşme konusunda Rusya Federasyonu'nun baskısı altında

kalmadan, kendi ülkelerinin geleceği hakkındaki kararları alma özgürlüğüne sahip

olmalıdırlar.

RUSYA: Batı; Eski Sovyet ülkelerine yönelik Batı değerlerinin aşılanması, demokrasi ve

"hak edilen" geleceğin temin edilmesi gibi unsurlarla, Rus karşıtı operasyonlar

düzenlemektedir. Eski Sovyet ülkeleri söz konusu değerler ve ekonomik işbirlikleri ile birer

Batı müttefiki ve gelecekte Rus karşıtı birer ülke haline getirilmeye çalışılmaktadır.

Batılılaşma ve demokrasi adı altında yürütülen bu Rusya Federasyonu karşıtı stratejik

genişleme, Rusya Federasyonu'nu tehdit altında bırakacağından kabul edilemez ve karşılık

verilmesi gereken bir durumdur.

YORUM: Burada hatırlatılması gereken bir husus vardır: Dünya ülkelerinin amacı, 2 kanlı

dünya savaşı geçirdikten sonra bir yenisinin daha tekrarlanmaması için el birliği oluşturmaktı.

Ancak 2. Dünya Savaşı’ndan ABD ve Sovyetler Birliği’nin galip çıkması iki büyük gücü

dünya genelindeki hâkimiyet bakımından bir rekabet içerisine sokmuştur. Bu rekabet

içerisinde Batı’yı –özellikle ABD’yi- en çok kaygılandıran noktalardan biri Sovyetler Birliği

öncülüğünde yayılan Komünizmdi. En temel amaçlardan biri ise Komünizmin yayılmasını

engellemekti. Çünkü bu dönemde Komünizmin yayılması, Sovyetler Birliği bakımından hem

müttefik kazanma hem de coğrafik olarak kontrol edilebilir genişleme anlamına gelmekteydi.

Zaten NATO gibi bir askeri birliğin kuruluş amaçlarından biri Komünizmin yayılması ile

beraber Sovyetlerin güçlenip Batı’ya karşı tehdit oluşturmasını engellemekti. Bu dönemde

Batı’ya doğru ilerleyen “Komünizmin yayılması” adı altındaki Sovyetler Birliği genişlemesi

Batı’nın sert tepkisine ve engeline takılmıştı. Bu, Sovyet genişlemesi ve Batı’nın tepkisinin

yaratmış olduğu gerilim uzun yıllar sürecek Soğuk Savaş Dönemi’ni başlatan çok önemli

unsurlardan biridir. Hatta genişleme planları yapan Sovyetler Birliği; Batı’ya karşı

mücadelesini kaybetmiş, 1989 yılında kendi devrini bitirmiş ve Birlik dağılmıştır. 2013-2014

yılında yaşanan Ukrayna Krizi ile çok belirgin hale gelen Batı ve Rusya Federasyonu

arasındaki gerginlik, geçmişteki benzer unsurlara – yani genişlemeyi engellemeye

dayandığından Yeni Soğuk Savaş döneminin başladığı söylemlerine sebep olmaktadır. Yeni

Soğuk Savaş döneminde sadece roller değişmiştir. Eski Sovyet ülkeleri için cazibeli bulunan

ekonomik işbirlikleri, Batı değerleri ve demokrasinin getirilmesi kapsamında bulunulan

genişleme / Rusya Federasyonu’na göre çevreleme faaliyetleri, eski gücüne kavuşmaya

çalışan ve son yıllarda uluslararası arenada eskisinden daha güçlü bir konum kazandığını

8 Ukrayna Krizinde Son Durum

8

hissettiren Rusya Federasyonu’nun tepkisine ve engeline takılmaktadır. Rusya’nın karşılık

verebilecek gücü elde etmesi şüphesiz Yeni Soğuk Savaşı kaçınılmaz hale getirebilir; ancak

günümüz küresel dünyasında Soğuk Savaşın eski yöntemler ile ilerlemeyeceği açıktır. Askeri

güç ve istihbarat yöntemleri ile karşı tarafı caydırmaya yönelik Soğuk Savaş faaliyetlerine

karşılık; günümüzde ekonomik yaptırımlar, Cyber Savaş, diplomatik ilişkiler vb. gibi çok

daha karmaşık bir yapı bulunmaktadır. Birbiri ile bağlı ekonomilerin ambargolara maruz

bırakılmasının yaptırım uygulayan ülkelerde bile nasıl olumsuz etki yaratacağının işaretlerini

Ukrayna krizi dolayısı ile Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan görebildik.

3. Madde

BATI: Halkını öldürme emrini veren bir Cumhurbaşkanının görevinde devam etmesi

mümkün değildir. Yanukoviç görevinden alınmalı ve ülkede kurulacak geçiş hükümetinden

sonra demokratik seçimler gerçekleşmelidir. Halkın protesto gösterileri düzenleyerek

belirtilen belirttiği talepler (Bu dönemde Ukrayna'da Batı yanlısı yönetim kurulması yönünde

talepler bulunmaktaydı) karşılanmalıdır. Rusya Federasyonu kendilerini destekleyen

Yanukoviç'e sahip çıkarak ülkenin doğusunda yaşayan Rusça konuşan Ukrayna vatandaşlarını

ayaklanmaları konusunda cesaretlendirmiştir.

RUSYA: 2013 Kasım ayında patlak veren protesto gösterileri Batı'nın da desteği ile Rus

yanlısı yönetim karşıtı eylemlere dönüşmüş ve hedef hükümetin düşürülmesi olmuştur.

Demokratik olmayan ve şiddet içeren gösterilere devlet güçleri müdahale etmek zorunda

kalmış ve şiddet en üst seviyeye ulaşmıştır. Yeni bir Turuncu Devrim niteliğini taşıyan ve

Batı'nın açık desteği ile yürütülen bu faaliyetler sonucunda Rus yanlısı Cumhurbaşkanı Victor

Yanukoviç darbe ile devrilmiştir. Rusya Federasyonu'nun birincil amacı, darbeden sonra

Ukrayna'nın güneyinde ve doğusunda yaşayan Rusça konuşan ve kendilerini tehlikede

hisseden vatandaşları korumak ve desteklemektir. Söz konusu vatandaşlarını korumak Rusya

Federasyonu'nun görevidir ve bu bölgede güvenliğin sağlanması için gereken tüm tedbirler

alınacaktır.

YORUM: Aslında Ukrayna krizi yaklaşık 500 kişilik barışçıl protestolar ile başlamış ve AB

yanlısı halkın sokaklarda taleplerini dile getirmeleri ile geniş kitlelerde yankı bulmuştur.

Rusya Federasyonu ise önceden tahmin etmeye çalıştığı ve kendisi açısından çok ciddi

sonuçlar oluşturabilecek bu gidişatın arka planında Batı’nın yer aldığı kanaatini getirir

getirmez, sert bir karşılık vermeye koyulmuş ve bu ciddiyeti Rusya’nın desteklediği Ukrayna

yönetimine yansıtmıştı. Rusya tarafından verilen bu kırmızı alarm, Ukrayna yönetiminin de o

dönem barışçıl yöntemlerle sürdürülen protesto gösterilerine sert bir şekilde karşılık

vermesine yol açmıştır. Burada artık Ukrayna’nın geleceği, iç ve dış politikası ve demokratik

ve ya anti-demokratik protestolardan ziyade, Rusya için stratejik anlamda bir tehlikenin

yaklaşması önem kazanmıştı. Rusya ve Ukrayna yaklaşan bu tehlikeyi önlemek uğruna

protestocuları ağır silahlarla avlama yöntemlerini bile seçmiş, bu da Batı haber kanalları

tarafından kayıt altına alınarak dünyaya servis edilmişti. Ancak bu sert tavır Rusya’ya

Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın görevden alınmasına ve Batı yanlısı bir yönetimin göreve

gelmesine mal olmuştur. Rusya açısından Ukrayna’daki protestoları bu hale getirerek

Rusya’yı da kışkırtma amacı yürüten olayların perde arkasında Batı bulunmaktadır. Rusya,

9 Ukrayna Krizinde Son Durum

9

Ukrayna yönetimindeki bağlantılarını kaybedince, yöneleceği tek unsur ülkede Rusça

konuşan vatandaşlar olmuştur. Resmi olarak kabul edilmese de Kırım’ı koruyan donanımlı

askeri güçlerin Rus askeri birlikleri oldukları şüpheye yer bırakmamıştır. Rus güçlerinin

Ukrayna topraklarına girdikleri şeklindeki alarm, resmi kaynaklar tarafından (Ukrayna

Hükümeti, NATO, AGİT) birçok kez belirtilse de Rusya bunu hiçbir zaman kabul etmemiştir.

Bu konu ile ilgili NATO generali General Breedlove yaptığı açıklamada (Kasım 2014),

Ukrayna'da ayrılıkçı isyancılara eğitim ve danışmanlık veren çok sayıda Rus askerlerinin

bulunduğunu belirtmişti.

4. Madde

BATI: Ukrayna topraklarına bağlı Kırım Özerk Bölgesi'nde gerçekleşen referandum ve

bağımsızlık talepleri uluslararası hukuka aykırı ve geçersizdir. Kırım'ın Rusya'ya ait olduğu

düşünülen donanımlı ve kimliği belirsiz askeri güçler tarafından korunması ve Kırım'ın

bağımsızlığını ilan etmesinden sonra Rusya Federasyonu topraklarına bağlanması;

uluslararası hukuka aykırı, savaş sebebi ve ülke içinde olduğu gibi tüm bölgede aynı yöntem

ile Rusya'ya bağlanma taleplerini tetikleyecek ve bölgenin istikrarını tehlikeye atacak bir

karardır.

RUSYA: Ukrayna'da gerçekleşen darbeden sonra ülkenin güney ve doğusunda yaşayan Rusça

konuşan vatandaşlar, bulundukları tehlikeye karşı gelmek ve kendilerini korumak amaçlı

tedbirler almışlardır. Darbeden sonra göreve gelen Batı yanlısı yönetime karşı başlatılan

protesto gösterilerinde kendilerine şiddet ile karşılık verildiğinden bölgedeki vatandaşlar

silahlanmışlardır. Başta özerk bir statüye sahip olan Kırım Yarımadası ve daha sonra Donetsk

ve Lugansk gibi bölgeler Halkların Kendi Kaderini/Geleceğini Tayin Etme (Self

Determination) ilkesine dayanarak bağımsızlıkları konusunda referanduma gitmişlerdir.

Uluslararası hukuka uygun koşullarda gerçekleşen ve %90'ın üzerindeki çoğunluğun

onayladığı referandum sonucunda Rusya topraklarına katılma talepleri, baskı altında

bulunmayan Kırım halkının kararıdır. Batı'nın karşı çıktığı Kırım olayları Kosova örneğinde

yaşanmıştı ve Batı kendi çıkarları doğrultusunda bu gelişmelere destek çıkmıştı. YORUM:

Kırım’ın Rusya Federasyonu ile birleşmesi, hem Ukrayna Anayasasına göre hem de

uluslararası hukuk boyutunda tek taraflı bir karar olup, ciddi sakıncaları beraberinde

getirmektedir. Öncelikle Kırım örneğinde özerk bölgenin Self-determinasyon hakkı

bulunmaktadır elbette; ancak toprak olarak ayrılma hakkı bulunmamaktadır. Toprak olarak

ayrılma ancak ulusal hukuk kurallarına göre gerçekleşebilecek bir durumdur. “Ukrayna

Anayasası, Kırım Özerk Bölgesi’ne yerel referandum hakkı tanımakla beraber, Ukrayna

sınırlarının değişimini içerecek bir talep tüm Ukrayna halkını içerecek bir referandum

sonucunda belirlenebilir. Kırım referandumu sonucunda self-determination hakkı ile beraber

toprak parçası olarak ayrılma ancak ve ancak ülkede çok ciddi ve düzeltilmesi mümkün

olmayan adaletsizlik, insan hakları ihlalleri ve ayrımcılık söz konusu olduğunda son çare

olarak başvurulabilecek bir yöntemdir (Radikal Kasım 2014)”. Aslında çok hızlı cereyan eden

ve siyasi iradelerin ağır bastığı Kırım olayında odaklanılması gereken nokta, Uluslararası

Hukukun bu gibi konularda (Güçlü devletler söz konusu olunca) yaptırım konusunda nasıl

yetersiz olduğu ve hukuk boşlukları sebebi ile siyasi iradelere boyun eğmek zorunda

kaldığıdır. Bu durum ayrıca hem ülke içi bölünmelere hem de bölgedeki Rusça konuşan

10 Ukrayna Krizinde Son Durum

10

bölgeleri de tetikleyecek şekilde tehlike arz eden bir davranıştır. Kırım’ın Rusya’ya bu şekilde

katılmasının Birleşmiş Milletler’in toprak bütünlüğü ve üye ülkelerin bağımsızlığı konusunda

kurmuş olduğu ve bugüne kadar korumaya çalıştığı sistemin de hiçe sayılması anlamına

geldiğinden, sistemin geleceği açısından ciddi sakıncalar içermektedir. Rusya

Federasyonu’nun sınırlarını genişletmeye yönelik tavrı; en çok aynı şekilde Rusça konuşan

vatandaşların olduğu Baltık ülkelerini, Moldova (Transdinyester) ve diğer eski Sovyetler

Birliği ülkelerini alarma geçirmiştir. Nitekim Kırım’ın tek taraflı Ukrayna’dan ayrılıp Rusya

Federasyonu’na katılması hızlı bir şekilde Ukrayna’nın diğer Rusça konuşan bölgeleri olan

Donetsk, Lugansk, Slovyansk, Odessa ve diğer bazı doğu ve güney bölgelerine yayılmış ve

beklenen bölünme korkuları hayata geçmişti.

5. Madde

BATI: Ukrayna hava sahasını kullanarak Kuala Lumpur-Amsterdam seferini yapan Malezya

yolcu uçağının "yanlışlıkla da olsa" ayrılıkçılar tarafından füze ile düşürülmesi, Rusya

Federasyonu sorumluluğu altındadır (Kaza ile ilgili son karar henüz açıklanmamıştır).

Ayrılıkçıların elinde uçak düşürecek kapasitede donanımlı misillere sahip olmaları, Rusya

Federasyonu'nun ayrılıkçılara silah ve askeri destek sağladığının açık bir kanıtıdır.

RUSYA: Kuala Lumpur - Amsterdam seferini gerçekleştiren yolcu uçağının düşürülmesinde

Rusya Federasyonun hiçbir ilgisi yoktur. Uçağın düşürülmesi ile ilgili soruşturma devam

etmektedir.

YORUM: Çalışmanın bu maddesinde ele alınan konu bir örnek niteliğini taşımaktadır. Yolcu

uçağının, henüz tüm incelemeler tamamlanmasa da Ukrayna’nın doğusunda merkezi güçler

ile çatışan ayrılıkçılar tarafından düşürüldüğü şüpheye yer bırakmamaktadır. Uçağın gelişmiş

bir ordu donanımında bulunabilen misiller ile düşürülmesi, akıllara bir tek ayrılıkçıların

elindeki bu misillerin Rusya tarafından tedarik edilebileceğini getirmektedir. Ayrılıkçılar,

yolcu uçağından önce Ukrayna hava güçlerine ait iki askeri uçağı düşürdüklerini kendileri ilan

etmişlerdi. Ancak Rusya başından beri Ukrayna’nın doğusunda ne bir askeri destek ne de

silah yardımı yaptığını kabul etmiştir. Düşürülen Malezya yolcu uçağında da Rusya benzer bir

açıklama yaparak konu ile ilgisi olmadığını belirtmektedir. Rusya’nın bu ve bu gibi taktik

uygulamaları Batı’yı zora sokmakta ve BATI’nın Rusya’nın bu “Kurallara Aykırı” taktikleri

ile nasıl başa çıkacağı konusunda belli bir stratejilerinin bulunmadığını ortaya koymaktadır.

Örnekler vermek gerekirse; Kırım yarımadasında halkın bağımsızlık ve Rusya topraklarına

katılma talepleri en üst seviyedeyken, hangi ülkeye ait olduğu belli olmayan son derece

donanımlı askerler ve tanklar Kırım Yarımadasında kontrolü ele almış pozisyonundaydı.

Normal şartlar altında uluslararası hukuk ve yapılan anlaşmalar gereği üçüncü ülkelerin ülke

bütünlüğüne askeri müdahalesi kesinlikle bir ihlaldir ve uluslararası bir müdahale gerektirir.

Ancak Rusya, “Küçük Yeşil Adamlar” adı verilen bu kimliksiz askerlerin kendi ülkesine ait

olmadığını iddia etmiştir. Daha sonra Putin’in yapmış olduğu bir açıklamada Rus askerlerin

Kırım yarımadası ve diğer çatışma bölgelerine gitme ihtimallerinin olduğunu ancak kendi

izin/tatil günlerinde gittiklerini, amaçlarının da Ukrayna’daki Rusça konuşan vatandaşlara

kendi kişisel kararları doğrulturunda destek olmak olabileceğini ve Rusya tarafından resmi bir

şekilde gönderilmediklerini ifade etmiştir. 2007 yılında dünya tarihinin ilk Cyber Savaşı diye

11 Ukrayna Krizinde Son Durum

11

nitelenen Estonya örneğinde, saldırıdan Rusya sorumlu tutulurken, Rusya’dan yapılan resmi

açıklama milliyetçi hackerlerin her zaman kontrol edilemeyeceği yönünde olmuş ve Rusya

saldırıyı üstlenmemişti. Batı’yı en son olarak endişelendiren olay ise Rusya’nın Abkhazia ile

imzalamış olduğu ortaklık ve stratejik anlaşma olmuştur. Batı’ya göre Kırım benzeri bir

gelişmeye doğru ilerleyen bu anlaşma, Putin’in belirttiğine göre sadece bölgenin gelişimi ve

ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi niteliğini taşımaktadır. Rusya’nın uyguladığı bu basit

taktiğin işe yaradığı, karmaşık ve net bir şekilde belirtilen uluslararası kanunlardan

“sıyrılabilme” olanağını şimdilik sağladığı görülmektedir.

6. Madde

BATI: Rusya Federasyonu'nun Kırım'ı kendi topraklarına kattıktan sonra ülkenin

doğusundaki bölgelerde ayrılıkçılara destek vermesi, adım adım Ukrayna'yı işgal etme

planlarından kaynaklanmaktadır. Rusya Federasyonu Ukrayna'dan sonra bölgedeki diğer Eski

Sovyet ülkelerini de işgal ederek, Rus İmparatorluğu’nu canlandırmaya çalışmaktadır.

RUSYA: Rusya Federasyonu'nun Batı'nın ifade ettiği gibi bölgedeki ülkeleri işgal yolu ile

Rus İmparatorluğu'nu kurması söz konusu değildir. Batı'nın bu ifadeleri kullanmasının sebebi

öncelikle dünya kamuoyunda böyle bir algı yaratmak ve daha sonra NATO üyelerini "işgalci"

bir Rus tehlikesini yaklaştığı gerekçesi ile NATO'yu askeri anlamda büyütmek için bahane

üretmektir. Sözde Rus işgallerine karşı NATO üye ülkeleri milli gelirlerinin %2 oranındaki

mevcut askeri harcamalarını büyütmeye gidecek ve NATO kendi yarattığı bir Rus tehlikesine

karşı askeri faaliyetleri arttırarak varlığının gerekliliğini ispatlayacak ve sürdürecektir. Rusya

Federasyonu NATO'nun genişlemesine ve büyümesine bölge istikrarı için karşı gelmektedir.

YORUM: Batı’nın ifade ettiği şekliyle Yeni Rus İmparatorluğu rüyası asılsızdır; çünkü

Rusya’nın işgal yolu ile bölgedeki ülkelere askeri müdahalelerde bulunması hem ekonomik

açıdan hem de askeri açıdan mümkün gözükmemektedir. Ayrıca Rusya Federasyonu’nun

önünde bir ülkeyi işgal etmenin nasıl sonuçlanabileceği konusunda önemli örnekleri

bulunmaktadır. Rusya’nın Çeçenistan işgali ile ABD’nin Afganistan ve Irak işgalleri

Rusya’nın bu yöntemi seçmemesi için yeterli örneklerdir. Ancak Batı’nın yöntemleri ile yani

ortaklık anlaşmaları ve bölgedeki ülkelerle her anlamda işbirliklerini genişletmesi

imparatorluğu yeniden canlanması anlamına gelebilir ki Putin “Yeni Rusya” ifadelerini

kullanırken böyle bir ”İmparatorluktan” bahsetmektedir. Ayrıca Putin ile özdeşleşen

Rusya’nın eski gücüne kavuşma hayali ülkede çok fazla desteklenmekte ve gizliliği de

bulunmamaktadır. Bu yüzden Batı’nın Rusya’nın saldırganlığını da hesaba katarak

yakıştırdığı (daha doğrusu dünya kamuoyuna oluşturmaya çalıştığı) işgal yöntemi ile

oluşturulacak bir İmparatorluk, Rusya Federasyonu tarafından aynı İmparatorluk anlamını

taşımamaktadır. Ancak inkâr edilemeyen bir durum daha vardır; Kırım’ın Rus topraklarına

katılma şekli, Doğu Ukrayna’daki Lugansk ve Donetsk’in ve Moldova’daki Transdinyester’in

Kırım benzeri talepleri, Rusya’nın planlı olmasa da topraklarını bu yöntem ile genişletme

imkânı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu yüzden Batı’nın Rusya’ya yönelttiği suçlamalar

asılsızdır denilemez. Rusya’ya göre Batı’nın Rusya saldırganlığını öne sürerek dünya

kamuoyunda canlı tutmaya çalışmasının sebebi bir “Rus Tehlikesi” algısı oluşturmaya

çalışmasıdır. NATO, Ukrayna krizi ile bir Rus tehlikesinin var olduğu kanaatini getirdiği

12 Ukrayna Krizinde Son Durum

12

takdirde, tehlikeye karşı askeri gücünü ve bütçesini büyütmesi için çok geçerli bir sebep

ortaya koyacaktır. Kaldı ki NATO , Ukrayna kriziyle beraber Rusya Federasyonu ile oluşan

gerginlik devam ederken, doğu sınırlarındaki ülkelerde askeri varlığını genişleteceğini ifade

etmiştir. Buna karşılık Rusya Federasyonu da askeri varlığını genişletmekten geri

kalmayacaktır. Özellikle stratejik değere sahip ve Batı’nın çok kısıtlı hareket imkânı olan

Karadeniz Havzasında, Kırım’ı topraklarına katması ile birlikte askeri üstünlüğü elde etmiştir.

Rusya, Sivastopolda’ki askeri üssünde deniz kuvvetlerinin bulundurulmasını Kharkiv Paktı ile

2017 yılından 2042 yılına kadar uzatmıştı ve Kırım’ı topraklarına alması ile birlikte bu

bölgedeki gücü daha da arttırmıştır. Hatta Rusya yapmış oldu açıklama ile Sivastopol üssüne

2,4 Milyar $’lık bir yatırım yapacağını da ilan etmişti. NATO’dan yapılan bir açıklamada

(Kasım 2014) Rusya’nın Kırım’daki bu askeri faaliyetleri Karadeniz Havzası’ndaki tüm

kontrolü ele geçirebileceği endişelerinin ciddiyetini ortaya koymuştu.

BDT (Birleşik Devletler Topluluğu), Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS, Avrasya Birliği gibi

yapılar giderek güçlenmekte ve aynı zamanda Batı için genişleyen tehlike olarak

görülmektedir. 2015'te yürürlüğe girecek olan Avrasya Ekonomik Birliği projesi, Sovyetler

Birliği'nden ayrılan üyelerin ekonomik olarak bir araya gelmesini öngörüyor. Bu durumda

Batı’nın ve Rusya’nın birbirine doğru güçlenerek genişlemeleri sürekli aynı korkuları

paylaştıkları anlamına gelmektedir.

Bu sebepten dolayı Ukrayna’nın arada kaldığı Batı ve Rusya Federasyonu gerginliğinin

sorumlusu kısa vadedeki gelişmeler ele alınarak tespit edilemez. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra

taraflar arasında beliren bir güç savaşı sürekliliği olacak bir gerginliği beraberinde getirmiştir.

Karşılıklı hamleler şeklinde süregelen bu gerginlik, Ukrayna Krizi adı altında sadece geçmişte

de birçok kez tekrarlanan patlama noktalarından birini ya da sonuncusunu oluşturmaktadır.

Kimi görüşlere göre 2. Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan ve Sovyetler Birliği’nin dağılması

ile “sona eren” Soğuk Savaş, hiç bitmemiş, Doğu ile Batı arasındaki gerginlik hep var

olmuştur. Günümüzde Batı medyasının çok etkili olduğu düşünüldüğünde Rusya Federasyonu

dezavantajlı bir konumda bulunduğu açıktır. Ancak son yıllarda Rusya’nın hem ekonomik

hem de bölgedeki ülkeler ile kurmuş olduğu işbirliği ve diplomatik bağlar ülkeyi uluslararası

boyutta sözünün eskiye nazaran çok daha etkili olduğu bir konuma taşımıştır.

Teşekkürler…