Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahat’a Dair Görüşleri Tunuslu Hayreddin Paşa’s Views on...

36
Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahat’a Dair Görüşleri Tunuslu Hayreddin Paşa’s Views on Reforms Yrd. Doç.Dr. Selda Kılıç Öz Tanzimat’la başlayıpTanzimat ile devam eden çağdaşlaşma hareketi monarşik sistemden, parlementolu meşruti bir yönetim sistemine geçişle noktalanmıştır. Anayasa çalışmalarının başlangıcından itibaren yakından ilgilenen, hatta tahta çıkabilmek için Kanun-i Esasi`yi ilan etme sözünü veren II. Abdülhamit, Kanun-i Esasi ilan edilip, Meclis açıldıktan kısa bir süre sonra 1877- 1878 Osmanlı- Rus savaşını da bahane ederek Meclisi kapatmıştır. Bundan sonra da 1908`de II. Meşrutiyet`in ilanına kadar anayasa taraftarlarının mücadelesi başlamıştır. İşte Osmanlı Devleti`nin birçok sorunla karşı karşıya kaldığı bu dönemde padişah çevresindeki güvendiği bürokrat ve aydınlara sorunları danışmış, onların fikirlerini almıştır. Bunlardan birisi de Tunuslu Hayreddin Paşa’dır. Tunuslu Hayrddtin Paşaya II. Abdulhamit Kanun- Esasi, Avrupa ile ilişkiler, Jandarma Teşkilatı ve Islahatla ilgili sorular yönelttiğini, Paşanın da bunu bir layıha şeklinde sultana arz ettiğini görüyoruz. Buradaki önemli konulardan birisi Padişah`ın Avrupa Devletlerinin Osmanlı içişlerine karışmalarını önlemek için, anayasa marifeti ile engellenip engellenemeyeceği meselesidir. Aslında anayasal çalışmalara başından beri Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi

Transcript of Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahat’a Dair Görüşleri Tunuslu Hayreddin Paşa’s Views on...

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahat’a

Dair Görüşleri

Tunuslu Hayreddin Paşa’s Views on Reforms

Yrd. Doç.Dr. Selda

Kılıç

ÖzTanzimat’la başlayıpTanzimat ile devam eden çağdaşlaşma hareketi

monarşik sistemden, parlementolu meşruti bir yönetim sistemine geçişlenoktalanmıştır. Anayasa çalışmalarının başlangıcından itibaren yakındanilgilenen, hatta tahta çıkabilmek için Kanun-i Esasi`yi ilan etme sözünü verenII. Abdülhamit, Kanun-i Esasi ilan edilip, Meclis açıldıktan kısa bir süre sonra1877- 1878 Osmanlı- Rus savaşını da bahane ederek Meclisi kapatmıştır.Bundan sonra da 1908`de II. Meşrutiyet`in ilanına kadar anayasataraftarlarının mücadelesi başlamıştır. İşte Osmanlı Devleti`nin birçoksorunla karşı karşıya kaldığı bu dönemde padişah çevresindeki güvendiğibürokrat ve aydınlara sorunları danışmış, onların fikirlerini almıştır.Bunlardan birisi de Tunuslu Hayreddin Paşa’dır.

Tunuslu Hayrddtin Paşaya II. Abdulhamit Kanun- Esasi, Avrupa ileilişkiler, Jandarma Teşkilatı ve Islahatla ilgili sorular yönelttiğini, Paşanın dabunu bir layıha şeklinde sultana arz ettiğini görüyoruz. Buradaki önemlikonulardan birisi Padişah`ın Avrupa Devletlerinin Osmanlı içişlerinekarışmalarını önlemek için, anayasa marifeti ile engellenipengellenemeyeceği meselesidir. Aslında anayasal çalışmalara başından beri

Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi

Selda Kılıç

karşı olan II. Abdulhamitin, Avrupanın iç işlerine karışmalarından o kadarbunalmıştır ki, anayasal bir çerçeve içerisinde olsa bile bu konuya bir çözümaradığı görülmektedir. Anahtar Kelimeler: Kanun-i Esasi, Tunuslu Hayreddin Paşa, II. Abdulhamit,Parlamenter Sistem, Meclis-i Mebusan

AbstractThe preparation of Constitutional Law (Kanun-i Esasi) and decleration of

I. Constitutional Monarchy whıch constitutes an important phase of 19thcentury Ottoman Empire was a success of a handful of Ottaman Bureaucratsdespıte constitutional dabates and the Sultan. As a result, the contemporarymovement, starting with. Selim III and Mahmut II. and ongoing with theconstitution of 1876 (Tanzimat) was ended with transition from absolutemonarchy to parlementer monarchy system. II. Abdulhamit who closelydeals with the constitutional preparations from the beginning and promisedthe decleration of Constitutional law to accede to the throne closed theparliamentary pretending 1877–1878 Ottoman-Russia war just after thedeclaration of Constitutional Law (Kanun-i Esasi) and opening ofParliamentary. After this, ın 1908, the movement of pro-constitutionalsstarted till the decleration of Constitutional Monarchy II. During this period,Ottoman State faced with a lot of problems, the Sultan consulted with andasked for advice from the trustworthy bureaucrats and intellectuals. In thisstudy, We realize that II. Abdülhamit asks Tunuslu Hayreddin Pashaquestions about Constitutional Law and Pasha proposes the answers asmemorandum (layiha). One of the most important issue whether preventionof European Countries ıntervention to the Ottoman Empire internal affairs ispossible. II. Abdulhamit who is basıcally against the preparation ofconstitution from the beginning seeks for a solution even so in theconstitutional framework.

Key Words: Tunuslu Hayreddin Pasha, II. Abdulhamit, ParliamentarySystem, the Ottoman Parliament

I. Meşrutiyetin ilan tarihi olan 1876 yılına kadar

2

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşlerisürdüğü kabul edilen Tanzimat Dönemi devlet anlayışıve idaresinde gerçek anlamda Osmanlı-Türkmodernleşmesinin başlangıcı sayılır1. Bu modernleşme,Batı Avrupa’daki gibi sanayi devrimi ile bir arada,onunla sıkı sıkıya bağlı bir süreç olarak ortayaçıkmamıştır. Askeri yenilgi, toprak kaybı, maliistikrarsızlık yüzünden oluşan tehdidi ortadankaldırmanın çaresini arayan siyasi otoriteleringiriştikleri yenilik çabaları ile Batı Avrupa’ya özgüdüşünce ve fikirlerin Osmanlı toplumunda, yavaş yavaşda olsa yayılması, özellikle Bab-ı âli’de görev yapanbürokratların önemli bir kısmı tarafındanbenimsenmesiyle ortaya çıkmıştır 2. Tanzimat hükümetinyalnızca bir reform paketidir aynı zamnada daanayasal sisteme geçişte önemli kilometre taşlarındanbirisidir. Osmanlı Devleti’nde 1839 `da ilan edilenTanzimatın anayasal bir karekter taşıdığı zaman zamanileri sürülmesine rağmen, esasen 1876`da ilan edilenKanun-i Esasi ile Osmanlı Devleti anayasal birsisteme geçmiştir.

Osmanlı modernleşmesi başlangıçta planlanmış,bütünlüklü bir modernleşme projesinin gerektirdiğiiçeriğin peyderpey uygulamaya konulmasından dahaziyade zamanla ve süreç içinde, olaylarınşekillendirmesi ile düşünce ve önerilerin biribiriüzerine eklemlenmesi üzerine oluşturularak, sonuçtabir karışım halinde ve kolayca yeniden tanımlanabilirözelliğini hiç yitirmeden ortaya çıkmıştır. Bu onukendi içinde bir bütünlükten alıkoyduğu gibi içinin

1 Halil İnalcık, “Sened-i İttifak ve Gülhane Hatt-ı Hümayunu”,Belleten, C.XXVII, 1964, s:603.2 Ali Akyıldız, “Osmanlı Devleti’nde Bürokratik Yenileşmeyi Zorunlu Kılan Nedenler”, Osmanlı Bürokrasisi ve Modernleşme, İstanbul 2004, s:15- 31.

3

Selda Kılıç

her seferinde yeniden doldurulabilmesi anlamına dagelmiştir3. Osmanlı Devleti’nde meşrutiyetçidüşüncenin oluşumu Parlementer sistemi doğurmuştur.Bu gelişme elbette birdenbire olmamış birçok aşamanınneticesinde ortaya çıkmıştı.

Bilindiği gibi, 1876 Kanun-i Esasisi, üç aşamadangeçtikten sonra ilan edilen Anayasa ortaya çıkmıştır4.Bütün bu aşamalarda elbette Kanun-i Esasi`nin lehindeve aleyhinde birçok tartışma olmuştur. Bu tartışmalarKanun-i Esasi ilan edildikten sonra da devametmiştir.

Anayasa tartışmalarının her zaman içinde olan II.Abdülhamit`e uzun saltanatı boyunca çok çeşitlikonularda birçok layiha sunulmuştur. Bu layihalarınbir kısmı Padişah tarafından istenmeden, talepedilmeden verilmiş olmasına rağmen, bir bölümü dedoğrudan Padişahın isteği doğrultusundahazırlanmıştır. Bu yazının konusunu teşkil edenlayıha da padişahın isteği üzerine Kanun-i Esasibaşta olmak üzere çeşitli konularla ilgili olarakHayreddin Paşaya sorduğu soruların cevabını arzettiği bir layıhadır.

Layiha Başbakanlık Osmanlı Arşiv kayıtlarına “Hayreddin Paşanın Kanun-i Esasi ve Mebusana DairPadişah Suallerine Cevap Olarak Arz Ettiği Layihadır”5

3 Cemil Koçak, “Yeni Osmanlılar ve Birinci Meşrutiyet”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Tanzimat ve Meşrutiyetin Birikimi, İstanbul 1981, C:1, S:73.4 Selda Kaya Kılıç, ‘1876 Anayasa`sının Bilinmeyen İki Tasarısı”, Ankara Üniversitesi, Osmanlı Tarihi Araştırma Merkezi Dergisi (OTAM), sayı; 4, Ankara, 1993, ss: 557-635; Ayrıca Bak. Selda Kılıç, “1876 Kanun-i Esasi`nin Hazırlanışı”,Osmanlı Ansiklopedisi, cilt: 7, Ankara, 1999, ss: 355- 375.5 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, (bundan sonra; B.O.A.), Yildız Tasnifi, 80/31, “Hayreddin Paşa`nın Kanun-i Esasi ve Mebusan`a

4

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleriadı ile geçmiştir. Evrak toplam altı sayfadanoluşmaktadır. İlk sayfası giriş maiyetinde olup kalanbeş sayfa ise Padişahın yönelttiği sorularıncevaplarıyla birlikte, “birinci sual-i âli” “cevabı,‘ikinci suali-i âli” “cevabı şeklinde, devam edereksorulan yedi adet sorunun cevabını içermektedir. Yanilayiha soru ve cevapları şeklinde sunulmuştur.Belgenin arz ediliş tarihi 18 Haziran 1880 (10 Receb1297)`dır. Kanun-i Esasi`nin ilanından takriben dörtyıl sonrasıdır.

II. Abdülhamit`in bu sualleri yönelttiği kişiHayreddin (Hayruddin) Paşa`dır dır. II. Abdülhamitdevrinin başlangıcında 8 ay kadar ( 4 Aralık 1878- 29Temmuz 1879 ) sadaret makamında bulunmuştur. Hayatıçok enteresan ve tesadüflerle doludur. “Tunuslu” namıile şöhret olmasına rağmen, aslen Kafkasyadoğumludur6. Küçük yaşta Kafkasya`dan dan İstanbul’agetirilmiştir. Nakibüleşraf ve Reisül ulema KıbrıslıTahsin Bey tarafından satın alındığı ve onun yanındabüyüdüğü bilinmektedir. Kanlıca`daki Tahsin Bey`inyalısında diğer çocuklarla birlikte yetiştirilmiştir.Tunus Valisi Ahmet Paşa`nın bir adamı iş içinİstanbul`a geldiğinde, Hayreddin`i de yanına alarakTunus’a götürmüştür. Tahsin Bey`e bir baba gibibağlanan bir çocuğun ne için Tahsin Bey`denayrıldığı, Ahmet Paşa` ya gönderildiği bellideğildir. Bilinen 1830`da İstanbul`dan dan ayrılıpTunus`a gittiğidir. Ona “Tunuslu” denmesinin sebebi

Dair Padişah Suallerine Cevap Olarak Arz Ettiği Layıhadır”, 10Receb 1297 (18 Haziran 1880). ( Bakınız:Ek) (Ibnülemin Mahmut Kemal İnal’ın “Osmanlı Devrinde Son Sadarazamlar” makalesinde çok kısa bahsi geçmektedir.)6 Atilla Çetin, “Tunuslu Hayreddin Paşa (1825?-1890)” Türk Dünyası Tarih Dergisi, cilt:4, sayı:42, 1990, s:23.

5

Selda Kılıç

de Tunus da uzun yıllar yaşaması orada meşhur vebaşarılı olmasındandır.

Hayreddin Paşa`nın Tunus da bir köle muamelesigörmediği aksine öz evlat gibi eğitimi ileuğraşıldığı anlaşılıyor. Ahmet Paşanın sarayındaArapça ve İslami İlimler alanında özel eğitimgörmüştür. Askerlik mesleğine geçerek süratleyükselmiştir. Bu dönemde Ahmet Paşa, Tunus’ta modernbir ordu kurmaya çalışmaktadır. Bunun içindeFransa’dan dan dan uzman bir heyet getirilmişti.Hayreddin Paşa, bu Fransız uzmanlardan epeyceistifade etmiştir. Ahmet Paşa`nın Tunus da kurduğumodern askeri okula Bardo Harp Okulu denmişti.Hayreddin, Bardo Harbiye Okulundaki görevli Fransızuzman ve müşavirlerle ilişki kurarak yeni sistemlerive Fransızcayı öğrenmeye gayret etmiştir. 1840`daBinbaşı, 1846’da ise Miralay, 1850’ de Mirliva veSüvari Kumandanı oldu.1855’de ferikliğe yükseldi.Tunus o dönemde Osmanlı Devletine bağlı, muhtar bireyaletti. İstanbul’dan tayin edilen, babadan oğlageçen “hüseyni” ailesinin yönetimindeydi7

Bundan sonra Ahmet Paşa`nın yaveri olarak ilk defaParis`i ziyaret etmiştir. 1853–1857 yılları arasındaTunus`un temsilcisi olarak Paris`te kaldı. Bu sıradaAvrupa medeniyetini yakından tanıma firsatı buldu.1855`te kendisine feriklik rütbesi verildi. TunusunOsmanlı ile irtibatını da ihmal etmedi. ÇalısmalarıSultan Abdulaziz tarafindan takdirle karşılandı.Tunus`ta olduğu gibi İstanbul`da dahi itibarı devamlıartmaktaydı. 1860`da Tunus anayasa`sını hazırlayankomisyona üye seçilen Hayreddin Paşa bir yıl sonra7 Atilla Çetin, “Büyük Devlet ve Fikir Adamı Tunuslu Hayreddin Paşa (1825?- 1890), Milli Kültür, Şubat 1991, sayı:81, s:48- 50.

6

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleriMeclis-i Ekber`in önce üyesi sonra başkanı oldu.Hukuki reformlarda etkin bir rol oynadı. Askerlikkanunu hazırlayan komisyon da başkanlık etti. 1862`yekadar Tunus`ta Donanmayı ıslaha ve modernleştirmeyeçalıştı. “Ahdu`l eman” adı verilen yenileşmehareketinin Osmanlıda uygulanan Tanzimatla benzerligison derece açıktı. Bütün bunların uygulanmasındaHayreddin Paşa, Osmanlı`nın Reşid Paşasının yerinitutuyordu. 1862 de Hazinedar Mustafa Paşa ile aralarıaçıldı. Bu sırada Bahriye müdürü ve Meclis-i Ekberbaşkanı idi, fakat görevinden istifa etti. 1869yılına kadar herhangi bir resmi görev almadı. Ancakbu dönemde İstanbul`a ve bazı Avrupa şehirlerinegönderildi.

Tunus mali açıdan iflas halindeydi. Borçlarındüzenlenmesi ve birleştirilmesi için kurulanMilletlerarası Maliye Komisyonu başkanlığına seçildi.Bu komisyonda Fransız, İngiliz ve İtalyan üyelervardı. Hayreddin Paşa`ya 18 Ocak 1870`te Vezir-iMübaşir ünvanı verildi. Tunusta başarıları ve azmiile yüksek makamlara getirilen Hayreddin Paşa,Tunusun seviyesinin yükselmesine katkıda bulundu.Yabancı devletlerin boyunduruğundan kurtulmak için,öncelikle ekoniminin düzene girmesi lazımdı. O, bunagayret etmiştir. Fazla zarar görmemek için deİngiliz, Fransız ve İtalyan menfaatlerini dengedetutmaya dikkat etti. Osmanlı Devleti`nin Tunus içinhayati öneme haiz olduğunu biliyordu. Bu sebeple1877- 78 Osmanlı- Rus Harbinde Osmanlı devletineelinden gelen yardımı esirgemedi. Hayreddin Paşa,1877`deki istifasina kadar Tunus`daki reformcu grubunen önemli temsilcisi oldu. Tunus idaresinin ıslahı,merkezi yönetimin düzenlenmesi, yıllık gelirlerin

7

Selda Kılıç

yarısına yaklaşan dış borçların ödenmesi, tarımreformu, Tunuslular ve yabancılar arasındaki davalarabakan mahkemenin oluşturulması, mahalli idarelerintanzimi yaptığı önemli reformlar arasındaydı. Ayrıcaeğitime büyük önem vererek devlet basımevinin ıslahı,yeni genel kütüphane kurması gibi işlere nezaretetti. Vakıfları tekrar düzenledi, gelirleri artırdı.Klasik Paşa`lardan farklı olarak dünyanıngidişatından haberdardı8.

Hayreddin Paşa halk tarafindan seviliyor,hizmetleri takdir ediliyordu. Ancak Tunus Beyi SadıkPaşa ile aralarında çıkan bir ihtilaf üzerinegörevinden ayrılıp Parise gitti. Bir süre Fransa`dakalan Hayreddin Paşa`yı II. Abdülhamit İstanbulagetirtti. Ağustos 1878 de İstanbula gelince kendisinevezaret rütbesi verilerek Meclis-i Ayan üyeliğne dahasonra da yeni kurulan Maliye komisyonu başkanlığınagetirildi. II. Abdülhamit onu bu makama tayin ederkenehliyetli bir devlet adamı bulmayı umuyordu. Ancak,Paşa Türkçeyi az biliyordu ve yazı diline hâkimdeğildi. Sekiz ay süren sadareti sırasında devletidaresinin yeniden düzene sokulması için çalışmalaryaptı. Memurların belirli bir sisteme bağlı olmasınıönerdi. Mahkemelerin yeniden tanzimi, taşrayönetiminin organizasyonu ve gelirlerin artrılmasıylailgili düşüncelerini ortaya koydu. Anayasa`nındeğiştirilmesini ve Meclis-i Mebusanın tekrartoplantıya çağrılmasını teklif etti. II. AbdülhamitMeclisi ikinci defa toplamayı benimsemeyinceHayreddin Paşa`nın teklif ettiği Meclis-i Vükela8 Atilla Çetin, Tunuslu Hayreddin Paşa, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Eser;142, Ankara ,1988. Ayrıca bak: Atilla Çetin, İstanbul’da Tunuslular, Toplumsal Tarih, sayı:3,cilt: 16, 1995, s: 60 – 64.

8

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleriyetki ve görevleri kanun tasarısı kesinleşmedi.Dönemin Şeyhulislami Esad Efendiyle ve saraylaihtilafa düşen Hayreddin Paşa nihayet istifa etti.Bununla birlikte İstanbul`dan dan ayrılmadı. II.Abdülhamite hizmet etmeye devam etti ve bundan sonrada özel komisyonlarda görev aldı.

Hayreddin Paşa görevden ayrıldıktan sonra II.Abdülhamit`e sunduğu ıslahat layihaları vearizalarında ortaya koyduğu görüşlerini bir programhaline getirdi. Burada düşüncelerini açık, samimi vekesin bir dille ortaya koydu. Osmanlı idaresisteminde köklü bir değişikliğe taraftardı. En çokönem verdiği husus devlet, millet ve fert hayatı icintemel unsura saydığı adalet ve hukukun üstünlüğüydü.Hukukun üstünlüğü düşüncesini ısrarla savunuyor,fikrinde ısrarlıydı, taviz vermiyordu. Tekrarsadarete gelmeyi ıslahat programının uygulanmasışartına bağlayan Hayreddin Paşa, 1882`deki yenisadaret teklifini bu sebepten reddetti9.

Hayreddin Paşa, belirttiğimiz gibi Padişaha birçokkonuda layıha ve ariza sunmuştur. Sadarettenayrıldıktan sonra da II. Abdülhamit Hayreddin Paşa`yateveccüh ve iltifat gösterip devlete dair işler ileilgili olarak Paşanın fikirlerini almıştır. Bunaistinaden Paşa` da mufassall layihalar takdimetmiştir.

Ele aldığımız Layıha’nın giriş mahiyetindekibirinci sayfasında layıhanın mümkün olabildiğiderecede titizlikle uygulanması ve burada belirtilenhususların önemsenmesi gerektiği belirtilmektedir.

II. Abdülhamitin ilk sorusu, Kanun-i Esasiside9 İbnülemin Mahmut Kemal İnal, Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar, Cüz: IV, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, s: 895-960.

9

Selda Kılıç

düzeltilmesi ve değistirilmesi gereken maddeler olupolmadığıdır. Hayreddin Paşa bu konuya cevap olarakşunu ifade etmiştir. Kanunu-ı Esasi OsmanlıDevletinde yapılan düzenlemeler ile istenen iyigidişin bir garantisidir. Bu anayasa Padişahtarafından adaletle bütün halka lütuf edilmiştir. Birselamet nişanı olmakla birlikte, esasen yapılmasındada fayda olduğuna şüphe yoktur. Ancak bu anayasametninin hepsini, içine almış olduğu hükümler tamamenher yerde şu ana kadar uygulanamamıştır. Uygulananherhangi bir kanun ne kadar mükemmel olursa olsun,bir kısmının uygulanıp, bir kısmının iseuygulanmaması sonucunda elbette istenen faydasağlanamıyacaktır. Sözkonusu olan kanunlar uygulamayasokulmadığından bunların halkın ve memleketinyapısına ne kadar uygun olup olmadığıdabilinememektedir. Düzenlenen kanunların halkınihtiyaçlarına göre yapılması icap eder. Sözü edilenkanunlar tecrübe edilmediği için, bunun üzerine bukonuda şimdiden tetkiklerin arzına gerekgörülmeyeceği açıktır. Kanun-ı Esasi`nin bazı yönleridenenmemiş bile olsa da şimdiki şekli gayet iyidir.Devamlılığı sağlanmalıdır. Yani anayasanın hükümleriuygulanmalıdır10.

Padişahın ikinci sorusu, milletvekillerini seçmeşeklinin nasıl olması gerektiğidir. Bu konuya cevabise şöyledir. Mebus seçimi ile ilgili olarak kanundamaddesi olmalıdır. Seçimin iki dereceli olarakyapılması, öncelikle de vekiller dini ve dünyeviişlere vakıf kimseler olmalıdır. Bunlar vekilolduklarında ne yapacaklarını bilen yani seçilmesebeplerini kavramış ve işleri düzenlemeye vakıf

10 B.O.A., adı geçen belge (Bundan sonra; a.g.b.), s: 2.

10

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleriolan, memleketin ıslahını gerçekten isteyen, namuslukişiler olmalıdır. Bulundukları vilayet tarafındanbir seçim yapılıp, seçilmiş bir heyeti belirlemek veikinci olarak bu seçilmiş heyet vilayet merkezindebir araya gelerek, Vekiller Meclisi için gerekirseonlar tarafından, gerek kendi içlerinden gereksevilayetteki çeşitli bölgelerden lazım gelenlerseçilmelidir. Bu mutlaka gereklidir. Konu ile ilgiliolarak, bu esasa göre mevcut olan kanunun bazıyerlerinin değiştirilmesi gerekir11.

Diğer bir soru, vükelanın sorumluluğu içindüzenlenen kanunun ilanının yeterli olup olmadığıdır.Hayreddin Paşa`nın cevabı fazla uzun değildir. Bukanunun istenilen amaca uygun olduğu ve yeterlibulduğunu ifade ediyor12.

Padişahın dördüncü sorusu, Rumeli vilayeti icinAvrupa komisyonu ile hazırlanan kanunun, Anadolu`nunmevcut konumu, memleketin imkânları gözönünealındığında Anadolu vilayetlerinde de uygulanmasınınmümkün olup olmadığıdır. Komisyon tarafindan RumeliVilayeti için hazırlanan kanun ve kapsadığı hükümler,Rumeli Vilayetinde yaşayan halkın huyuna, yapısına,bölgenin durumuna göre ayrıca da bu civardaki bazıvilayet ileri gelenlerininin fikirlerine istinadenkaleme alınmıştır. Yani Rumeli Vilayeti icinhazırlanmış kanun bu bölgenin yapısına, halkına uygunolarak tasarlanmıştır. Bu açıdan Anadolu tarafındabulunan memleket halkı hakkında yürütülmesi gerekenpolitika ya da mahkeme usulu bakımından çok dayararlı görülmemektedir. O nedenle, Anadolu tarafındayaşayan memleket halkı için farklı bir kanunun

11 B.O.A., a.g.b., s: 3.12 B.O.A., a.g.b., s: 3-4.

11

Selda Kılıç

düzenlenmesi gerekmektedir. Çünkü Anadolu halkınınadet ve tavırları, yaşam biçimleri, özetle kültürü,Rumeli halkından farklılık göstermektedir. Bubakımdan, Rumeli için hazırlanan kanunun buradauygulanmaması, Anadolu tarafı için ayrı bir kanununhazırlanması gerekmektedir13.

Jandarma Teşkilat Kanununun, Avrupa devletlerindenhangisinin kanununun gözönüne alınarak “devletjandarma kanunu” şeklinde düzenlenmesinin memleketindurumuna uygun olacağı sorulmaktadır. Cevap olarak şuifade edilmektedir: Jandarma usulünün kabulü,memleketin polisinin devletin sorumluluğunaalınmasıyla iç güvenliğin güzelce oluşmasıistendiğinden burada öneminin anlatılmasına gerekyoktur. İç güvenlik meselesi son derece önemlidir.Burada önemli olan iki husus vardır. Birincisi,jandarmanın, polisin ve fertlerin kanunları, adap veaskeri kuralları iyice bilmesidir. İkincisi,istenilen uygunlukta iç asayişin muhafaza edilmesidolayısıyla emniyetle yapılan işlerde doğru, düzgüntoplumun ahlakına ve yapısına uygun kanunlarhazırlanmalıdır. Bunları yapacak ve uygulayacaklarında güvenilir kişilerden seçilmesi elzemdir. Onedenle, bu sınıf asker için düzenlenecek kanun, çokmükemmel olmalıdır. Şu halde Avrupa devletlerininkonu ile ilgili olan kanunlarının çok iyi incelenmesigerekmektedir. Bunlardan memleket ve halkın yapısınave de halka daha faydalı olan kanunlar seçilmelidir.Bütün bunlar göz önünde bulundurularak ülkeninhizmetine sunulacak jandarma askeri için bir kanundüzenlenmesi, siyaseti bilen, konuya hâkim askeri vesivil bilgili kişilerden kurulmuş bir komisyonun

13B.O.A., a.g.b., s: 4.

12

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşlerioluşturulması gerekmektedir14.

Bir diğer önemli soru, Avrupa devletlerinin,Osmanlı`nın mali işlerine karışmalarını önleyecek birumur-ı maliye`nin ıslahı ve hangi tedbirlerinalınmasına bağlı olduğudur. Bu son derece önemlikonuya verilen cevap: Bu sorunun çözümlenmesi içinİstanbul tarafından iki temel çözüm ortayakonulabilir. Bunlardan ilki; Devlet şimdiye kadarortaya çıkan borçlarını artırmayacaktır. Yani bundansonra devlet, diğer devletlere ihtiyaç duymadan,gücünün yettiği kadar harcama yapacak bundan böyleödünç para almayacak. Böylece ödenebilecek kadar olanmiktarını ecnebi halka olan borcunun, faizinemahsuben ayırarak alacakları iknaya çalısmak ve borcubir takvime dayanarak ödemek. Veyahut ikinci birhusus olarak; Maliye kurallarının doğrudanyenileştirilip düzeltilmesi ile gelirlerinartırılması ile sağlanabilir. Avrupa devletlerinezdinde güven tazelenmesi yapılarak temiz niyet ileyenilenen borç ödeme takvimi yapıp alacaklılarlaanlaşmak için de İngiltere ve Fransa devletlerininiznini almak gerekir. Ancak bu suretle maliyeidaresine dair mutalaa sunularak zaruri eskiborçlarıyla, yeniden borçlanılacak ve borcu bitirmekiçin ödemeler iyi niyetle olacaktır. Bu ikiseçenekten birisi Padişah tarafından seçilir ise, oseçtiği çözüme istinaden o yönde konu dikkatliceincelenerek, mutalaa edilerek ona göre çözümleriortaya konulabilir15.

Sultan II. Abdulhamitin yedinci ve son sorusuşudur. Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti`nin iç

14 B.O.A., a.g.b., s: 4-5.15 B.O.A., a.g.b., s: 5-6.

13

Selda Kılıç

işlerine karışmalarını engelleyebilmek için neleryapılabilir? Hayreddin Paşa`nın bu önemli soruyacevabı çok kesin ve net’tir. Avrupa müdahalelerininengellenmesi üç hayati konunun hızlı ve tam olarakyapılmasına bağlıdır. Birincisi: Berlin Anlaşmasıhükümlerinden henüz uygulanmamış olan işlerin en azzararla halledilmesi kuralına tam dikkat etmektir.Son derece hızlı ve acilen iç düzenlemelerinuygulanmasına başlamak ve bunun için anlaşmaşartlarına uygun devletlerle işbirliği yapmaktır.İkinci olarak: Adalet ve kanunların izin verdiğiölçüde, Avrupa devletlerinin ve halkının hukuklarınımuhafaza edecek şekilde hareket etmek. Üçüncü olarak:iç işlerimizde şeriat politikasının muhafazasıuygulanırken düzeltilmesi, ona göre hizmet edebilecekmemurun şeriat ve adalet uygulamasını yapanlarıngerçekten doğru seçimiyle sözkonusu olacaktır. Doğruseçimle beraber, bunların hareketlerinin kontroledilerek üstelik kontrolün atalarnın istikametindeyaptırılması hususundan ibarettir. İşte eskiden berive de halen Avrupalıların Osmanlıdan dan talepedebileceği üç maddedir. Bu üç maddenin mümkünolabildiğince uygulamaya çalışılması son dereceönemlidir. Böylece kimseyi dinlemeden kendi başına işyapan memurların fenalıklarının da önü bu suretlekesilmiş olacak, yapılan işe karışmalara vemüdahalelere meydan verilmeyecektir16.

Osmanlının en uzun süre saltanatta kalmayıbaşarmış Padişahının öğrenmek istediği konularbunlardır. Sultanın yukarıdaki sorularları yönelterekHayreddin Paşa`nın da fikirlerini almak istediğigörülmektedir. Belli ki, Paşa Sultanın takdirini

16 B.O.A., a.g.b., s: 6.

14

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleritoplamış, onun güvenini kazanmış bir kişidir. BuradaKanun-ı Esasi ile ilgili soruların yanında, özellikleson iki soru çok önemlidir. Padişahın öğrenmekistediği Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti`ninmali konularına karışmalarını engelleyebilmek içinmaliye de nasıl tedbir alınabileceği, Osmanlı maliyesisteminin nasıl ıslah edilebileceğidir. Anayasayakonulabilecek tedbirlerle Avrupalıların mali işlerekarışmalarının önlenmesini düşünmektedir. Bugün dahiTürkiye`nin en önemli sorunlarından biri olan bukonuya Hayreddin Paşa`nın cevabı gayet açıktır.Günümüzde de tatbik edilebilecek basit bir çözümdür.Ancak uygulanabilmesi için büyük gayret ve fedakârlıkgerektirir. Çözüm bundan böyle Avrupa Devletlerindenborç para alınmaması bunun yanında alınmış olan eskiborçların karşılıklı iyi niyetlerle bir borç ödemetakvimine bağanarak bir an evvel bu borçlardankurtulunması şeklindedir. Ödemeler yapılırken de yeniborçların gündeme getirilmemesidir. İkinci bir durumda mali yapının değiştirilerek gelirlerin artırılmasıyönündedir. Bunun anlamı da büyük ölçüde vergilerinartırılmasıdır.

Önemli konularadan birisi, Avrupalıların malikonular dışındaki meselerde de Osmanlının iç işlerinekarışmalarının alınabilecek hangi tedbirlerleönlenebileceğidir. Güçlü bir idare örneği gösterip,adalet ve kanunları, Osmanlı halkı olan Gayr-iMüslimlerin hukukularını muhafaza edecek şekildeyerine getirmektir. Çünkü Avrupalılar genellikleOsmanlı Gayrı Müslim halkının haklarını bahane ederekOsmanlı`nın iç işlerine karışmaktadır. Ama buradagüçlü ve dik bir duruş sergilenmelidir. Diğertaraftan iç işlerimizde şeriat politikasınn korunması

15

Selda Kılıç

uygulanırken, buna göre düzenleme yapılmalıdır.Ayrıca hizmet edebilecek memurlarında şeriat veadalet uygulamasını öne çıkaracak kişilerdentitizlikle seçilmesini vurgulamaktadır. Bu açıdanbaktığımızda Hayreddin Paşa`nın asıl amacının,19.yy`ın diğer bazı reformcuları gibi, müslümankalarak modernlesme taraftarı olduğunu görüyoruz.

Sonuçta şunu ifade edebiliriz ki, HayreddinPaşa`nın genel anlamda Osmanlı idare sisteminde sonderece köklü bir değişime taraftar olduğugörülmektedir. En fazla üzerinde durduğu konu,devlet, millet ve kişi hayatı icin temel unsursaydığı adalet ve herkese eşit uygulamalarıngerçekleştirilmesidir. Dünyayı bilen, bilgili vedürüst, bunun yanında islami kurallara da bağlı birkişi olarak görülmektedir. Bu özelliklerinden dolayı,Padişaha bir cok kez yenilik teklifleri vermistir.Zaman zaman da II. Abdülhamit bizzat onun görüslerinebasvurmustur. Kimi zamanda Sultanın doğrudansorularını cevaplayarak, layıha olarak kendisinesunmuştur.

19.yy.`ın ikinci yarsında II. Abdulhamitin çözümaradığı sorunların bizzat kendi ağzındandillendirmesi, bu dönemdeki ülke problemlerine çözümarayışının neticesinde etrafındaki bir nevidanışmanları diyebilecegimiz devlet ilerigelenlerinin fikirlerini, çözum önerilerini öğrenmekistemesi bakımından bu layıha oldukça önemlidir.Tunuslu Hayreddin Paşa’nın, Padişahın suallerindenbirine verdiği cevap önemlidir. İmparatorluğunAnadolu ve Rumeli tarflarında yaşayan halk için ayrı

ayrı anayasa yapılaması önerisidir. Paşa’nın

16

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleri

anayasa konusu ile iştigal etmiş bir kişi

olmasına rağmen böyle bir öneride bulunmasını

anayasa kavramını tam da kavrayamadığı sonucunu

çıkarabiliriz. Anayasal bir metnin aynı ülke

topraklarında yaşayan insanlar için farklı

farklı kanunlarla uygulama düşüncesi ilginçtir.

Sultan II. Abdülhamit açısından baktığımızda

ise, Anayasayı bir bahane ile lağv eden, esasında

anayasa taraftarı olmayan padişahın karşılaştığısorunların çözümünde acaba anyasal bir metin ileproblemlerin çözüme ulaştırılıp ulaştırılamayacağıdüşüncesidir.

Ayrıca önemli bir diğer nokta da, bugün debir sorun olarak görülen özellikle ekonomik konularöne sürülerek ya da çeşitli bahanelerle, yabancıdevletlerin iç işlerine müdahelesi 19.yy`ın da enbüyük meselelerinden biri olarak bulunduğu büyük birOsmanlı Sultanının kendisi tarafındandillendirilmiştir. Abdülhamit tahta çıkartılmaşartıyla ilan ettiği anayasayı, ortadan kaldırdıktansonra memleketin sorunlarına çözüm yolları ararken,anayasadan medet umması da son derece önemlidir. Odönemden, bu güne Cumhuriyetin ilk yılları hariçtutulur ise, bu konu hala en mühim sorunlardan biri

17

Selda Kılıç

olarak durmaktadır. Sözü edilen dönemde olduğu gibibugün dahi çözüm, Tunuslu Hayreddin Paşa`nın daaltıncı soruya verdigi cevapta bulunmaktadır.

18

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleri

Kaynakça

19

Selda Kılıç

“Hayreddin Paşa`nın Kanun-i Esasi veMebusan`a Dair Padişah Suallerine Cevap OlarakArz Ettiği Layıhadır”, 10 Şaban 1297 (17Haziran 1880).

Ali Akyıldız, “Osmanlı Devleti’ndeBürokratik Yenileşmeyi Zorunlu Kılan Nedenler”,Osmanlı Bürokrasisi ve Modernleşme, İstanbul2004, s:15- 31.

Atilla Çetin, Tunuslu Hayreddin Paşa, Kültürve Turizm Bakanlığı yayınları, Eser;142, Ankara1988

Cemil Koçak, “Yeni Osmanlılar ve BirinciMeşrutiyet”, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce:Tanzimat ve Meşrutiyetin Birikimi, İstanbul1981, C:1, S:73.

Halil İnalcık, “Sened-i İttifak ve GülhaneHatt-ı Hümayunu”,Belleten, C.XXVII, 1964.

Ortaylı, İlber, Son İmparatorluk Osmanlı,Osmanlıyı Yeniden Keşfetmek, Istanbul 2006;Osman Nuri, Abdulhamit-i Sani ve DevriSaltanatı, Istanbul, 1327; Ahmed Saib,Abdülhamitin Evail-i Saltanatı, II. Baskı,Hindiye Matbaasi, Kahire,1326.

20

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleri

İbnülemin Mahmut Kemal İnal, OsmanlıDevrinde Son Sadrazamlar, Cüz: IV, Milli EğitimBasımevi, İstanbul.

Selda Kaya Kılıç, ‘1876 Anayasası’nınBilinmeyen İki Tasarısı”, Ankara Üniversitesi,Osmanlı Tarihi Araştırma Merkezi Dergisi(OTAM), sayı;4, Ankara,1993, ss:557–635; AyrıcaBak. Selda Kılıç, “1876 Kanun-i Esasi`ninHazırlanışı”, Osmanlı Ansiklopedisi, cilt:7,Ankara, 1999.

Selda Kaya Kılıç, “Yenileşme Dönemin`deNamık Kemalin “Hürriyet” Hakkındaki Görüs veDüşünceleri”; Ayrıca bu konu ile ilgili olarakbak: Ahmet Mithat, Üss-i İnkılâp, İstanbul1255.

EK Mevâd-ı atiye hakkında arz ve beyânı, bu kereşeref -sünuh ve sudur eden emir-ü ferman-üilhâm-ı beyan hazreti mülukane iktizâ-i celilinmütalâa-i den olan fahire-i çakirane münhasıranbaşka başka ber- vechizir arza cürat olunur. Birinci Sual-i Ali Kanun-i Esasi’de ıslah ve tadil edilmesi icapeder mevad olup olmadığı: Cevabı Kanun-i Esasi devlet-i aliyenin ıslahat-ıdâhiliyesini matlub-ı âli veçhile hüsn-ücereyana kâfil ve zamin olmak üzere tafsilen veinâyeten taraf-ı eşref-i hazreti Padişahiden

21

Selda Kılıçsunuf-ı tebaa-ı saltanat-ı seniyyeye ihsanbuyrulmuş bir berât-ı felâh olmasına nazaranesasen suret-i vaz-ı fevaid-i azimeyi mutazammınolduğundan iştibâh olmayıp ancak iş bu kanununmüthişü’l-mecmuu hâvi olduğu ahkâm şimdiye kadarkâmilen mevki-i icrâya konulamamış ve bu misüllükavanin ne kadar mükemmel olsa bir cihetininicrasıyla diğerinin muattal bırakılıması elbettematlub olan fevaid-i umumiyeyi ba cema’? tamimedemeyeceğinden kanun-i mezkûr tamamıyla bi’l-icrâ mizâc memleket ve ahaliye mütevakıf edipetmeyen mevadın tefrik ve tayin olunmadıkçaıslaha olan derece-i ihtiyacı bilinemeyeceği vebinaen aleyh bu babda şimdiden arz-ı mütalâayamecal görülemeyeceği bedihi ise kanun-i mezkûrunbazı cihetleri velev tecrübe olunmamış bulunsunşimdiki şekli zâhir ve hal hazırı ile ibkâsı oyani o suretle ahkâmına icrası takdirde efkâr-ımuadelet cenabı mülkdâriden olan celb-i menfaatve neşr-i mâadelet ve bast-ı merhamet vemamuriyet kazaya-yi mühimmesine hail olabilmekmülahazası umur-ı siyasiye ile teveggüledenlerce vela-i mukat ? ve bunun tadil veıslahı herhalde merhune-i irade-i seniye-icenab-ı mülükdarı olduğu emr-i bahirdir ve bubabda an fikri kasır-ı sıtk-ı müesser-içakiranem vaktiyle şifahen maruz-ı huzur-ı âlikılındığı cihetle tekrar ve tafsili münafi-irabı argı uburin görünüyor. İkinci Sual-i Ali Meb’usanın kanun-i intihabının ne suretleolması lazım geleceği: Cevabı İş bu intihab-ı mebussan kanunun mevad-i

22

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleri

muteaddideyi havi olması tabii ise de mevad-imezkurenin esas metinden münbais olacağıderkardırki esas mezkûr emr-i intihabın ikiderece üzere cereyan eylemesinden ibaretdir.Evvelâ umur-ı diniye ve dünyeviyesini lâyık-ıvechile ârif ve esbabi ihtiyar ve temhize vakıfolan ve memleketin ıslah-ı ahvâlini gerçektenarzu eden iffetkâr ahali içinden vilayetçe biradet ma’lûm intihab olunub bir heyet-i müntehebatefrik kılmak ve saniyen bu heyet müntehebamerkez-i vilayette bi’l- içtima meclis-imebussân için kaç kişi iktiza ederse onlartarafından gerek kendi içlerinden ve gerekvilayetin sair mahallinden lâzım gelenleriintihap olmak labütdır. Binaenaleyh bu esasagöre mevcut olan kanunun bazı yerlerinin tadiledilmesi lazım gelir. Üçüncü Sual-i Ali Mesuliyet-i vükelâ için Bâb-ı Âlice tanzimolunan kanunun ilanı kâfi olup olmadığı Cevabı Vükelanın münferiden ve müctemian mesuliyetile mukayyed olmaları lüzumundan maksâd-ı aslıbir vukuf-ı dilhâh-ı âli icrâ-i mesâlih-isaltanat-i seniyye ile beraber zat-i kutsiyet-sıfat-i hazret-i hilâfet penâhinin takdisi nefs-i nefis-i hümayunları kaziya-i mefruzü’l-iltizama matuf olması nokta-i nazarından bakılırise kanun-ı mezkûrun münferiden eda-i maksâd-ımezkûra kâfi görülemez. Onun için hasbe’l-sadaka 23 Cemaziel evvel 97 tarihli olarakmaruz-ı huzur-ı âli kılınan layihayıabidanemizde buna dair muharrer olan usulün ona

23

Selda Kılıçinzımamiyle ilanı icab eder. Dördüncü Sual-i Ali Rumeli vilayeti için bi’t-tanzim celbolunan Avrupa komisyonuyla ve derdest istişareve tezekkür bulunan kanununun Anadolu’da kâin vememalik-i şahanede icrası mümkün olup olmadığı: Cevabı Kanun-ı mezkûr bilahare komisyon-u mezkûrunnazar-ı istişaresine irade olunmak üzere Bâb-ıÂlide akid olunan komisyon marifetiyle tanzimolunmuş ve onun havi olduğu ahkâm Rumelivilayetinde sakin olan ahalinin mizacına ve hemcivar bulunan vilayet-i mümtaze vesairsindemüktezeyat-i ahvâl hem civarisine göre kalemealınmış bulunmasından nâşı Anadolu cihetindekâin memalik-i şahane ahalisi hakkında icrasıgerek siyaseten ve gerek âdet-i muhakeme ahali-yi merkumeye nazaran pek de muvafık-ı maslahatgörülemeyeceği cihetle onlar için diğer birkanunun tanzimi cümle-i müzakerattan bulunmuştu.Şu esasa ve Anadolu ahalisi için tanzimimüzakerat iktizasından bulunan kanunun kalemealınıp alınmadığına dair malumat-ı çakiranemolmamasıyla beraber bunlar nazar-ı tetkiktengeçirilmedikçe ve Anadolu ahalisinin meşreb vemişvarına ve adat-ı mütefavit-i muhakemelerinemuvafık olup olmadığı bahsinde erbâb-ı vukuf-usahiha ile efkâr-ı amika teati edilmedikçeşimdiden suret-i katiyede buna dair rey-çakiranemi arz edememekte mağdurım Beşinci Sual-i AliJandarma teşkilatına dair tanzim olunacak kanunAvrupa devletlerinden, kangi devletde jandarmakanunu üzere tanzim olunması memalik şahane

24

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleri

ahvaline muvafık olduğu: Cevabı Jandarma usulünün vaz’ ve kabulü memalik-imahrusanın umur-i zabıtasının taht-ı intizamaalınmasıyla emniyet-i dâhiliyenin kemayen bağihüsn-ü husule isâli emeline mütebenni olduğundanbu babda haiz olduğu ehemmiyetin tarifine hacetyoktur. Bu iki faide-i matlubenin bi-hakkınmeydana getirilmesi için jandarmanın zabitan veefradının muttasıf olmak lazım geleceğisıfatlar’dan birincisi kavanin ve adab vetenbihat-ı askeriyeye tamamıyla metbû ve munkatolmak ve bu yüzden ve zâyif-i seyfiye ilemukayyed bulunmak. İkinci babda arz olunduğuveçhile asayiş-i dâhiliyenin hafızı olmaktannaşi umur-i adliyece vesair icraat-ı muhimme-imülkiyece ahlaken ve sıfaten şayan-ı vusuk veitimat takımdan intihab kılınmak lazımgeleceğine ve bilâistisna sunuf-ı teba-isaltanat-ı seniyenin bu işe yarar memduhü’l-hisal? Kısmından güzide olması muktezibulunduğuna nazaran bu sınıf asakir için tanzimolacak kanun pek mükemmel bulunması lazımdır. Şuhalde Avrupa devletlerinin bu babda mevcut olankanunları güzelce nazar-ı tetkikten geçirilerek,onlardan kangisi hal-i memleket ve mizac-i ahalive raiyete daha akreb ve enfi ise ona görememalik şahanede istihdam olunacak. Jandarmaaskeri için mahsus bir kanun tanzimi zımnındaerbabi siyaseti askeriye ve mülkiyeden eshabımalumattan mürekkeb bir komisyon teşkili iktizaeder.Altıncı Sual-i Ali

25

Selda Kılıç Avrupalılarca müdahelatı izale edebileceksuret-i maraziyede umur-ı maliyenin ıslahı, nemakule tedabire mütevakkıf olduğu: Cevabı

Bu sual-i âliye cevap verebilmek devlet-ialiyece bu babda varid-i hatır olan iki tariktenkangisine suluk edilmek murad buyurulacağınıtayiniyle mutavakkıdır. Zira devlet-i âliyeşimdiye deyin hâsıl olan düyununu tezyidettirmeyerek yani muktedir olduğu raddede birgüne istikraz-ı ihtiyacına düşmeyerek idareetmek tarafına suluk edebilir. Bu halde varidat-ı safiyesinin muktedir olabildiği miktarınıtebaa-yi ecnebiyeye olan düyununun faiz veresül-ü? malına mahsuben tahsis ve tayin ileerbâb-ı düyunu iknaya çalışmak ve kusurunumesarifat-ı hakkına muktezisine sarf eylemek veyahut umur-ı maliyenin bi-hakkı ıslahı vetezyid-i varidata sebep olabilir ve menabi-iservet ve mamuriyete vesile-i vusul olur. Diğerıslahat-ı mühimmenin icrası, niyet-i halisasıile müceddeden bir istikrâz eylemek cihetinesuluk olunur. Bu surette makarızlarla? uyuşmakve tabi oldukları İngiltere ve Fransadevletlerinin müsaadesini celbeylemek icap edipancak bu suretle idare-i umur-i maliyeye dairarz-ı mütalaa eylemek labüd ashab-ı envalindüyunu kadimeleriyle yeniden istikraz edilecekmeblağ için istikrazı ne veçhile mümkünolabileceği bilmeye mütevakkıftır. Bu ikimeslekten kangisinin nezd-i hükümete cenab-ışahaneden ihtiyar buyrulacağı buyrulur ise ocihet pes nazar-ı dikkat ve mütaalaya alınarakona göre varid-i hatır-ı kasır-ı kemteri olan

26

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleri

mütalaa maruz huzur-u izzet-i cenabindir nimetkılınır. Yedinci Sual-i Ali Avrupa devletlerinin umur-ı dâhiliye-yidevlet-i aliyece olan müdahalelerini men edecekesbab ve vesailin neden ibaret bulunacağı: Cevabı Avrupa müdahalatının meni üç emri mühimin süratve tamamı icra ve iltizamına mütevakkıftır.Evvela Berlin Muahedesi ahkâmından henüz mevki-iicraya vaz ‘ olunamamış olan meselelerinihtiyar-ahu-ı hazırun kaidesine tevfiken hareketve kemal-i dikkat ile serien ve acilen bi’l- ifaıslahat-ı dâhiliyeye başlanmak ve bunun üzerineşurut-u muahedata tevfik devletlerle bir meslekittihaz edilmek, saniyen şeriat-ı mutahhareceehl-i ahd hakkında icrası vacip olan adalet vekavanin iktizasına göre Avrupa devletlerinin vetebalarının hukuklarını muhafaza edecek surettehakikaten ifâ-i vezâif-i hükümet olunmak.Salisen umur-i dâhiliyemizin iktiza-i siyaset-işeriyeye tatbiken ıslahı ve ona göre hizmetedebilecek memurin-i şeriye ve adliye veicraatiyenin sahihen hüsn-ü intihabiyle beraberimâl ve harekâtının hemişe taht-ı nazar-ımurakabe ve teftişi ciddi istikametkaranebulundurulmasını iltizam etmek hususundanibarettir. İşte Avrupalıların kadimen ve halensaltanat-ı seniyeden talep edebileceği mevâd-ıselase-i mezkurenin mümkün olabildiği mertebeicraat-ı fiiliyesine kemal-i ehemmiyetlemüsaraat edildiği takdirde aynen müşahedeolunduğu vehicle bazı memurun da muamelat hod-

27

Selda Kılıçserane ve teehhürkerane lehinden? Tevellüt edenfenalıkların önünün kestirilmiş olacağına binaentedahüle meydan verilmemiş olacağı ve bu babdamütteharâne hareket ise tezyid-i müdahale-işedideye bir kat daha sebebiyet vereceğivareste-i izahdır.

Fi 10 Receb sene 97

1.Ek

28

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleri

29

Selda Kılıç2. Ek

30

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleri

3.Ek

31

Selda Kılıç32

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleri

4.Ek

33

Selda Kılıç

5.Ek

34

Tunuslu Hayreddin Paşa’nın Islahata DairGörüşleri

35

Selda Kılıç

6.Ek

36