The Islamization of The Region of Volga (Itil) during the Abbasi Period(Abbasiler Zamanında...

29
Abbasiler Zamanında İtil-Ural Havzsında İslamiyetin Yayılışı Doç.Dr. Mustafa Demirci The Islamization of The Region of Volga (Itil) during the Abbasi Period As the previous periods of islam in Volga-Ural territory has been in question rather on the research on Hazar hasn’t been a subject of a seperate research study. The primary Islamic attacs started in the period of Hz Osman and continued non-stop through the period of Emevis (omayyads) . Especially to maintain the conquest a great number of Muslims were settled in that region in the late period of Emevis. When the Abbasids came into power as the conquirings stopped the region had a long and quiet period of islamization period. Since In the speculations in the book (creation ) named Derbent-name it is cleared that the first person who introduced islam was Ebu Muslim who achieved the Abbasid revoluation , and the first small mosques were dated to that period in the region all defines that a mass islamization was carried out in Abbasids period. In our presentation according to the the knowledge on the period of islamization, acquired from the historians of the period Ibn-i A’sem , Yakub and Mesudi, and the geographers of the period İbn Rusteh, İbn Havkal, Makdisi İstahri, and travellers and embassador s Selam et tercüman and Harizmi who went there during the period of Vasık will be examined in detail and the islaminaziton period will be presented. A)Giriş: Erken ortaçağ’da Volga(İtil)-Ural havzasında İslamiyet’in yayılışını incelemek isteyen bir tarihçinin karşısına doğal olarak, bu dönemlerde bölgeyi siyasi hakimiyetleri altında bulunduran Hazarlar çıkacaktır. Dolayısıyla böyle bir çalışma ister istemez Hazar incelemeleri ekseninde gelişecektir. Bölgenin dini tarihi bakımından ise öncelikli olarak Müslüman coğrafyacıların konuya ilişkin verdikleri bilgilerden oluşmaktadır. Biz bu çalışmamızda Müslümanlara tarafından yazılan Arapça kaynakları kronolojik bir okumaya tabi tutarak VIII. Yüzyılın ortalarından X. Yüzyılın ortasına kadar bölgenin İslamlaşma sürecini ve bu süreci etkileyen dinamikleri ortaya koymaya çalışacağız. Ancak burada dikkat çekmek istediğim bir husus var: Volga –Ural havzasının bu günkü sınırlarına bağlı kalarak bölgenin İslamlaşmasını anlamak mümkün olamayacağından, Ortaçağ kaynaklarına yansıyan hali ile ve o bütün içinde konuya yaklaşmak zarureti vardır. Bundan dolayı Ortaçağ kaynaklarına doğal olarak bölgenin güney kısımları, yani bu günkü Azerbeycan sınırları içinde kalan Derbend ve Berda’a gibi şehirleri de içine alan bölge hakkındaki bilgiler daha çok yansımıştır. Selçuk üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü 1

Transcript of The Islamization of The Region of Volga (Itil) during the Abbasi Period(Abbasiler Zamanında...

Abbasiler Zamanında İtil-Ural Havzsındaİslamiyetin Yayılışı

Doç.Dr. Mustafa Demirci

The Islamization of The Region of Volga (Itil) during the Abbasi PeriodAs the previous periods of islam in Volga-Ural territory has been in question rather

on the research on Hazar hasn’t been a subject of a seperate research study. The primaryIslamic attacs started in the period of Hz Osman and continued non-stop through theperiod of Emevis (omayyads) . Especially to maintain the conquest a great number ofMuslims were settled in that region in the late period of Emevis. When the Abbasids cameinto power as the conquirings stopped the region had a long and quiet period ofislamization period. Since In the speculations in the book (creation ) named Derbent-nameit is cleared that the first person who introduced islam was Ebu Muslim who achieved theAbbasid revoluation , and the first small mosques were dated to that period in the regionall defines that a mass islamization was carried out in Abbasids period.

In our presentation according to the the knowledge on the period of islamization,acquired from the historians of the period Ibn-i A’sem , Yakub and Mesudi, and thegeographers of the period İbn Rusteh, İbn Havkal, Makdisi İstahri, and travellers andembassador s Selam et tercüman and Harizmi who went there during the period of Vasıkwill be examined in detail and the islaminaziton period will be presented.

A)Giriş:Erken ortaçağ’da Volga(İtil)-Ural havzasında İslamiyet’in

yayılışını incelemek isteyen bir tarihçinin karşısına doğalolarak, bu dönemlerde bölgeyi siyasi hakimiyetleri altındabulunduran Hazarlar çıkacaktır. Dolayısıyla böyle bir çalışmaister istemez Hazar incelemeleri ekseninde gelişecektir.Bölgenin dini tarihi bakımından ise öncelikli olarak Müslümancoğrafyacıların konuya ilişkin verdikleri bilgilerdenoluşmaktadır. Biz bu çalışmamızda Müslümanlara tarafındanyazılan Arapça kaynakları kronolojik bir okumaya tabi tutarakVIII. Yüzyılın ortalarından X. Yüzyılın ortasına kadar bölgeninİslamlaşma sürecini ve bu süreci etkileyen dinamikleri ortayakoymaya çalışacağız. Ancak burada dikkat çekmek istediğim birhusus var: Volga –Ural havzasının bu günkü sınırlarına bağlıkalarak bölgenin İslamlaşmasını anlamak mümkün olamayacağından,Ortaçağ kaynaklarına yansıyan hali ile ve o bütün içinde konuyayaklaşmak zarureti vardır. Bundan dolayı Ortaçağ kaynaklarınadoğal olarak bölgenin güney kısımları, yani bu günkü Azerbeycansınırları içinde kalan Derbend ve Berda’a gibi şehirleri deiçine alan bölge hakkındaki bilgiler daha çok yansımıştır.

Selçuk üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü

1

B) Kafkas Ötesine Yönelik İlk Fetih Hareketleri:Hazar Hakanhğı'na yönelik ilk İslâm akınları 642-646

yılları arasında vuku bulmuş, ilk önemli hücum ise 32 (652-53)yılında Selmân b. Rebîa kumandasındaki 4000 kişilik ordu ileErran, Beylekan, Berdaa üzerinden Derbend (Bâbülebvâb)Geçidi'ni aşarak o zamanki Hazar başşehri Belencer'e kadar so-kulmayı başardı. Fakat Hazar kuvvetleri bu orduyu komutanıSelaman b. Rabia dahil tamamını imha etti. Bu dramatik olaydansonra İslam dünyasının iç bunalıma da sürüklenmesi de ekleninceuzun süre Kafkasya’ya sefer düzenlenemedi. 683-685 yıllarıHazarları karşı saldırıları ile geçti. Nihayet İslamfetihlerinin bütün cephelerde en uç noktaları yokladığı Velidb. Abdulmelik döneminde (705-715) Hazarlara ve Kafkaslarayönelik seferler yeniden başladı. Mesleme b. Abdulmelikkomutasında 708 ve 710 yıllarında 80.000 kişilik ordu ileBabu’l-Ebvab’a (Derbend) saldırdı ve şehri ele geçirdi(713).Ancak Bizans ile savaşlar daha önemli hale gelince bu cepheboşaltıldığından, Hazarlar 717-718 yılında karşı saldırıyageçtiler ve Azerbeycan’a kadar ele geçirdiler. Bu sefersırasında pek çok insanı öldürdüler, şehirleri yakıp yıktılar.Bunlara karşı Emevî Halifesi Ömer b. Abdülazîz Hatim b. Nu'mânel-Bâhîlî’yi görevlendirdi ve Hazarları durdurmayı başardığıgibi (99/717-18), onlara karşı zafer kazanarak bol ganimetlerile döndü. Ancak Ömer b. Abdülaziz’in İslam’ın savaş ortamındayayılamayacağı anlayışına dayalı genel siyasetini uygulayarakbu zaferin üzerine gidilmedi ve kısa barış ve sükün devriyaşandı.1 Eğer Emeviler bu barış siyasetini sürdürselerdi,belki Hazarlar Musevi değil, Müslüman olacaklardı.2

Hazarlarla Müslümanlar arasındaki en şiddetli çarpışmalarHalife I. Velîd zamanında (705-715} oldu. Halifenin kardeşiMesleme b. Abdülmelik kumandasındaki İslâm orduları Hazarlarüzerine yürüyerek bazı şehir ve kaleleri fethettiler (708). 714yılında Derbend Geçidi'ni ele geçiren Mesleme 717'de İstanbul'ukuşatmak üzere bölgeden ayrılınca Hazarlar karşı harekâta1 İbn ‘Asem el-Kufi, Fütuh, (Beyrut 1986), III, 403-405; Taberi,

Tarihu’r-Rusul ve’l-Mülük, thk. Ebu’l-Fazl İbrahim, Beyrut ty, VIII, s.67; Belazuri, Futuhu’l-Buldan, trc. Mustafa Fayda, Ankara 1988, 290-291.Ayrıca bkz. Mevlüt Koyuncu, “Emeviler evrinde Hazarlarla yapılanMücadeleler”, Sakarya üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Dergisi, (1997) Sy I/A-B,s. 74-79.

2 Hakkı Dursun Yıldız, “Hazarlar Arasında Müslümanlığın Yayılması”, VIII.Türk Tarih Kongresi Bildiriler, Ankara, 1981, c. II, s. 858.

2

girişerek İslâm kuvvetlerini geri çekilmek zorunda bıraktılar.Aynı yıl daha da ilerleyen Hazar ordusu Azerbaycan'ın büyük birkısmını ele geçirdiyse de Emevî Halifesi Ömer b. Abdülazîz'ingörevlendirdiği Hatim b. Nu'mân el-Bâhîlî Hazarlarınıdurdurmayı başardı (99/717-18). Fakat beş yıl sonra Kıpçaklarve diğer Türk boylarının yardımını sağlayan Hazarlar'ın “Mercü’l-hicâre’” savaşında bozguna uğrattığı Müslüman ordusu ciddi ka-yıplar verdi. Bunun üzerine Hazarlar’la mücadeleye memur edilenCerrah b. Abdullah el-Hakemi, Hazar topraklarında ilerleyerekDerbend'in 6 fersah kuzeyinde Hazarlar'ı ağır bir yenilgiyeuğrattı ve başşehirleri Belencer’i ele geçirdi. Ancak 730yılındaki savaşlarda mağlûp olarak Azerbaycan'a geri çekilmekzorunda kaldı.3

Kafkasya’da Hazarlara karşı yürütülen bu mücadelede 732'deAzerbaycan-İrmîniye valiliğine getirilen Mervân b. Muhammed’insavaşları ve çabaları bölgenin İslamlaşaması bakımından birdönüm noktasıdır. Mervan, ilk olarak Berza’a ile Tiflisarasında Kisal şehrini kurdu, ardından 40.000 kişilik bir orduile Hazarlar üzerine büyük bir sefer düzenledi ve Derbend ge-çidi'ni aşıp Belencer'e girdi. Derbend'e kendi kuvvetleriniyerleştirdikten sonra 150.000 kişilik bir ordu ile ilerleyerekiki koldan yeni Hazar başşehri İdil'e kuşattı. Mervan’ınönünden kuzeye çekilen Hazar hakanı Araplar'a karşı 40.000kişilik bir ordu topladı. Fakat bu ordu ağır bir yenilgi aldıve 10.000 ölü, 7000 esir verdi. Rivayet göre Hazar hakanıavlanırken Müslümanlar tarafından ele geçirildi ve Müslümanolmaya zorlandı. Mervan b. Muhammed’ın baskıları ile hazarhakanı Hanuka Han’nın4 Müslüman olduğunu ilan etmesi de bölgedeİslam’ın kökleşmesine yardımcı olmuştur. Belazuri’deki birkayıt bu görüşü destekler mahiyettedir: “Hazar büyükleri, Mervan’nınkalabalık bir orduyla ülkelerine geldiğini haber alınca, korkuya kapıldı. Bu aradaMervan onu İslamiyet’e çağırdı, aksi takdirde savaşacağını bildirdi. Bunun üzerinehazar hakanı İslamiyeti kabul ettiğini, kendisine İslam’ı anlatacak birsinigöndermesini istedi. Mervan Ona değerli bir elbise hediye etti ve O’nun huzurundaMüslüman oldu. Bundan sonra Mervan, Onunla kendi ülkesinde hükümdar olması ve

3 Belazuri, s. 295-296; İbn’Asem el-Kufi, Futuh, IV, 283-287. AyrıcaBkz. Mevlüt Koyuncu, “Emeviler evrinde Hazarlarla yapılan Mücadeleler”,s. 74-79.

4 Hanuka han konusunda Müslüman kaynaklar zikretmezler. Yalnız Muhammedb. Mervan’ın huzurunda Müslüman olduğunu ikrar eden şahıs bu olmalıdır.Bkz. Meydan Larausse, Milliyet yay, (İstanbul 1994), X, s. 5143.

3

istediği İslam alimlerinin itil şehrinde insanlara İslam’ı anlatması şartıyla birantlaşma yaptı ve Hazar ülkesini terk etti.”5

Böylece Hazar hakanı İslam’ı anlatmak üzere gönderilenalimlerin huzurunda İslam’ı kabul ettiğini açıkladı. İmzalananantlaşmaya göre İtil'de iki fakih kalacak ve Hazarlar'aİslâmiyet'i öğretecekti. Mervan bunun üzerine Nuh b. Said el-Esedi ile Abdurrahman b. Fulan el-Havlani adında iki İslamalimini İtil bölgesinde yaşayan insanlara ve Hazarlara İslam’ıöğretmek üzere göndermiştir. Nuh b. Said el-Esedi6, Hazarhakanı ile ilk karşılaşmasında “İslam’da haram olan bir şeyi helal, helalolan bir şeyi de haram kılmak diye bir şey yoktur. Eğer efendiniz Müslüman olursa,artık O’nun ölü hayvan ve domuz eti yemesi, kan ve şarap içmesi haramdır.Allah’ınadı anılmadan kesilen hayvanın etini de yemek yasaktır” demiştir. HakanMüslüman alimin bu tavrı karşısında “siz gerçekten samimi birMüslümansınız” demekten kendini alamamıştır.7 Mervan da onunsadakatine güvenerek İtil’e dönmesine izin verdi.

Daha sonra Mervân aldığı 40.000 kadar esiri Derbend'ingüneyinde Şemkur şehrine yerleştirdi. Ardından Serirhalkı(Avarlar), Tumanlar, Hamzinşah, Zerkan, Şenzan, Tiranşah,Filanşah, Lekz ve Şirvan halkları ve şehirleri üzerine seferlerdüzenleyerek onları da haraca bağladı. Mervân b. Muhammed'in buönemli seferinden sonra, önce Hazarları kuzeye çekilmeyezorladı, ardından Kafkaslar’da İslam’ın ilk nüvesinioluşturdu.8 Her ne kadar Hazar hakanının İslam’ı kabulü kısasürse de bu ihtida olayı bölgede din meselesinin öne çıkmasınaneden olmuştur.9 Çünkü bu antlaşma ile gerek Hazar hakanlıkailesi arasında, gerekse İtil’de yaşayan Hazarlar arasındaİslamiyet hızla yayılmaya başlanmıştır. Bu bölge ile ilgilisağlam bilgiler aktaran İbn Asem konuyla ilgili olarak şöyledemektedir:10 “Sadece Hakan, Hazar hükümdarı Müslüman olmakla kalmamış,

5 Belazuri, Fütuh, 297; İbn ‘Asem, III, 255.6 Nuh b. Said el-Esedi, Yahudiler tarafından hunharca öldürülmüştür.

L.NGumuliev, Eski Ruslar ve Büyük Bozkır Halkları, trc.Ahsen Batur, İstanbul 2003,s. 75.

7 İbn ‘Asem, VIII, 254-255. 8 Mervan b. Muhammed’in hazarlara ve Kafkasya’ya yönelik seferleri için

bkz. Belazuri, Futuhu’l-Buldan, trc. Mustafa Fayda, Ankara 1988, s. 297-298; İbn’Asem el-Kufi, Futuh, IV, 291-293

9 P. Dunlop, Hazarlar ve Musevilik, trc. Osman Karatay, Çankırı 2005, s. 13,36.

10 İbn ‘Asem, VIII, 255.

4

ailesi, yakın çevresi, Hazar ümerası ile birlikte İtil şehir halkından pek çok kişi deMüslüman olmuştur.”

Bu zoeunlu din değiştirme fazla sağlam temeller üzerineoturmamıştı. Hazar hakanı da düşmanının dininden döndü. Buyüzden Hazar Hakanının zorla İslam’a girmesi aslında bir neticedoğurmadı. Fakat bununla birlikte İslamiyetin hazarlar arasındayayılmasına müdahalede bulunmadı.11 Emevilerin kısa zaman sonraiç antlaşmazlıklara düşmesi ve yıkılması, Hazarların yenideneski durumlarına dönmelerine neden oldu. Emeviler devri boyuncaİtil havzasına yapılan fetihler ve akabinde bu bölgeyiİslamlaştırmak amacıyla Belencer ve Semender şehirlerine tehciredilen Müslüman Arap nüfus sayesinde de İslam dini buralardatutunabileceği bir zemin buldu. Mervan’ın bu büyük savaşındansonra Emeviler iç bunalıma sürüklendiğinden her iki devletarasında savaş pek görülmez. Şayet Emevi’ler buradasağladıkları üstünlüklerini sürdürebilselerdi, İslam hakimiyetidaha o dönemde Don ve Dinyeper nehri boylarına rahat ulaşırdı.Bu bölgede İslam’ın yayılışını esas durduran olay, tam budönemde Emevilerin Abbasi devrimi ile yıkılması olmuştur.12

Emevilerin yıkılışı Abbasilerin kurulması ile Kafkasötesinde, ticari ve kültürel ilişkilerin ağırlıkta olduğu,yaklaşık iki asırlık ağır ilerleyen bir süreçte İslam’ınyayılışının Hazarlar arasında baş gösterdiği izlenmektedir.Daha önceden azda olsa var olan ticari ilişkiler X. Yüzyıldanitibaren artmaya başlamıştır. Barış ortamı Hazar ülkesini,Müslüman tüccarların en çok ticaret yaptığı ve bu sayedeİslam’ı tanıma imkanı bulduğu sahalardan biri haline gelmiştir.Bunun bir uzantısı olarak din ve bilim adamları da Hazarlararasında faaliyet göstermeye başlamışlardır.13

C) Abbasilerin İlk Dönemi: Abbasilerin iktidarı ele geçirmesi ile Arap dış politikası

özellikle ilk yıllarında barışa dönük bir siyaset arzetmekteydi. Daha ziyade iç politikada huzur ve asayişikorumayı, yeni kurulan devleti İslamlaştırmayı hedefleyen

11 M. İ. Artamonov, Hazar Tarihi, trc. Ahsen Batur, İstanbul 2004, s.345.12 P. Dunlop, Hazarlar ve Musevilik s. 36.13 Hakkı Dursun Yıldız, İslâmiyet ve Türkler, İstanbul, 1980, s. 25-32;

A. mlf, “Hazarlar Arasında Müslümanlığın Yayılması”, VIII. Türk Tarih KongresiBildiriler, Ankara, 1981, c. II, s. 856-858; Emel Esin, İslamiyetten Önce TürkKültür Tarihi ve İslam’a Giris, İstanbul 1978, s. 145-155.

5

politika gereği Hazarlarla fazla sorun yaşanmamıştır. Zamanzaman savaşlar olmakla birlikte Emeviler devrinde olduğu gibiuzun süreli ve şiddetli çarpışmaların meydana gelmediğinigörmekteyiz. Ermenistan ve Azerbaycan bölgesinin kuzeyinde,güçlü orduları ve savaşçı yapıları ile Hazarlar, Abbâsîler içinen az Bizans kadar tehlike teşkil ediyordu. Bundan dolayı,Basra, Kûfe ve Şâm bölgesinde bulunan bazı kabîleler, topluhalde, kabîle reislerinin öncülüğünde, Azerbaycan bölgesinetehcir edilerek Tebriz ve civarına iskân edilmişlerdi. Bukabîlelerin bölgede dâimî kalmaları için kendilerine arâzîleriktâ‘ edilmişti.14

Ayrıca Halife Mansur, Hazarların yeniden tehlike olacağınıfark etmiş olmalı ki Hazar Türkleri ile barışın korunmasınaözellikle önem veriyordu. Halîfe el-Mansûr’un bu bölgedekivâlilerine yazdığı mektuplarda bu tedirginliği bütün açıklığıile görmek mümkündür. el-Mansûr, Ermeniye vâlisi Yezîd b.Useyd’e yazdığı mektupta;15 “Ermeniya bölgesi ancak Hazarlarla yakınlık veakrabalık kurmakla emniyete alınabilir. Kanaatim odur ki devlet tamamenkuruncaya kadar Hazarlar ile akrabalık kur. Aksi takdirde senin için ve diğer vâlileriçin endişeleniyorum. Eğer Hazarlar isterlerse seni orada mağlup ederler. Dikkatli olve dediklerimi uygulamaya çalış, onlarla akrabalık kurmaya gayret et. Vesselam”

Bu amaçla Ermeniyye valisi Yezid b. Sülemi’ye bu konudaihtiyatlı davranmasını önermiş, hatta Hazar hakanı ile mümkünseakrabalık ilişkileri kurmasını istemiştir. Vali Yezid bu amaçlaHazar Hakanı Bagatur’a teklifini iletmiş ve Hakan bu teklifikabul etmiştir.16 Bu emir üzerine vâli Hazar kralının kızıylaevlenmiştir.17 Yezid başlık parası yerine geçen Yüz bindirhemlik Kalın ödedi. Hazar hakanı da Türk gelenekleri gereğikızının çeyizine oldukça yüklü hediyeler yüklemiştir. Hazarprensini Güneye götürmek için Tarhanlar, çok sayıda halayık, veköle eşlik ediyordu.18 Kaynaklardaki bilgilere göre söz konusuhediyeler, Dört bin adet kısrak, Bin adet katır, Bin yardımcıinsan, On bin deve ve çift hörgüçlü Bin Türk devesinden meydana14 Ya‘kûbî, Târîh, II, 309; Bu bölgeye tehcir edilen kabîle ve toplulukların

kimlikleri hakkında bkz. Khalil Athamına “Emevî Hilâfeti Döneminde Arapİskânı”, trc. Saim Yılmaz, Sakarya Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, (203-226),2000/2, Sakarya 2000, s. 209.

15 İbn A‘sem, Fütûh, VIII 229 .16 Belâzuri, Fütuh, s. 300; Zeki Velidi Togan, “Hazarlar”, MEB. İA,

Ankara 1997,C.V, s. 401.17 İbn A‘sem, Fütûh, VIII 229 .18 Taberi, III, s. 647.

6

gelmekteydi. Yirmi araba da Hazar Prensesinin altın ve gümüşkaplardan oluşan çeyizini taşıyordu.19 Her iki tarafın da buiyi niyet girişimleri olumlu sonuç vermemiştir. Çünkü bir süresonra gelin giden Türk kızı doğum esnasında çocuğu ile birlikteölmüştür. Arapların bunu intikam amacı ile kasıtlı yaptığıdedikoduları Hazar Hakanını yanıltmıştır. Hazarlar intikamamacı ile Ras Tarhan20 komutasında Arap hâkimiyetindekiErmenistan ve Tiflis topraklarına saldırarak (145/765) çoksayıda Müslüman’ı öldürmüşlerdir. Bu saldırılar karsısındaAbbasi ordusu fazla karşılık verememiş, Türkler de kış nedeniile geri çekilmişlerdir.21 Fakat bu saldırılar 779 yılına kadardevam etmiş ve Hazarlar Emeviler zamanında Müslümanlartarafından fethedilen Kehatya, Tao(Taveli), Klarcet, Hamzin,Lekz, Alan ülkesi ve Abazya’yı Müslümanların elindenalmışlardır.22

Hazarlar’ın Ermeniya ve Azerbaycan bölgelerinedüzenledikleri saldırıların karşısında el-Mansûr, bölgede güçlübir askerî birlik oluşturmak için maaşlı kimselerden oluşanprofesyonel ordunun yanında,23 hapishanelerden 8000 kişi veinşaat ustalarından oluşan guruplar bölgeye gönderilerek,Kemâh ve Bâbı Vâk şehirlerine yerleştirilmişti.24 el-Mansûrtarafından bölgede Ercişi Suğra ve Ercişi Kübrâ adında iki yeni idârîmerkez daha kurularak, buralara Filistin’den getirilenaskerleri birlikler yerleştirmişti.25 Nehcevan, Dubeyl, Bâbu’l-Ebvâb gibi şehirlere de Abbâsî hareketine destek vermiş olan,çoğunluğu göçebelerden oluşan kabîleler, çocukları ve âileleriile birlikte sınır boylarına iskân edilmişlerdir.26 Kabîleler

19 Esref Buharalı, “Hazar Türkleri’nin Kültür Tarihine Ait Bazı Notlar”,Türk Kültürü, 1991, 29 (342), s. 505.

20 Ras Tarhan’nın “Astarhan” ve “Harezm” adını da taşıdığı hakkındakaynaklarda farklı detaylar vardır. Kişiliği ve ismi hakkındakitartışmalar hakkında bkz. Dunlop, s. 194 no: 43

21 Hakkı Dursun Yıldız, İslamiyet ve Türkler, İstanbul 1976, s. 40.22 Gumiliev, Eski Ruslar ve Bozkır Halkları, s.75.23 Belâzürî, Fütûh, 291 vd., 295; Selâhaddin Taha, “İstîtanu’l-Arab fi

İklimi Ermeniya” Risâletü’l-Halici’l-Arabî, sy. XX,(201-214) Riyad 1986, 204.24 Ya‘kûbî, Târîh, II, 309; Bu kabîlelerin kimlikleri için bkz. Selâhattin

Tâhâ, a.g.m., 204-207. Stratejik öneminden dolayı Babu’l-Evâb’a,Emevîler zamanında Mesleme b. Abdulmelik tarafından 24.000 Suriyeliasker yerleştirilmişti. İbn A’sem, Fütûh, VIII, 69; Ya‘kûbî, a. g. e, 310;T. S. Yüzbeki, a.g.m., 22.

25 Belâzürî, Fütûh, 295; Khalil Athamina, a.g.m., 211.26 Belâzürî, a. g, e, 295; Selâhattin Tâhâ, a.g.m., 204-205.

7

bu şehirlerde eskiden olduğu gibi kabilevî bağlılıklarını veyaşayışlarını sürdürmüşlerdir.27

Hârûn er-Reşîd zamanında, bu kabîlelerin Musulbölgesindeki kollarının da ağır vergilerden kurtulmak için bubölgeye göç etmişlerdi.28 Doğal olarak bu gelişmeler bölgedekabîle reîslerini hem idârî hem de askerî bakımdan nüfuzlu birduruma getirmişti.29 Hârûn er-Reşîd dönemine kadar vergialınmayan Azerbeycan’daki sınır halkından Hârûn er-Reşîd’inbölgeye atadığı vâli Sa‘îd b. Süleym, harâç toplamayakalkışınca bölgedeki kabîle reisleri toplanarak şöyledemişlerdi; “Ya Emir! Şimdiye kadar bu topraklardan hiç vergi alınmadı. Çünküburası düşman kılıcının ağzıdır. Halk Hazarlar’a karşı savaşmaktadır.” 30

Sonraki yıllarda Araplar ile Hazarlar arasında Harun Residdönemine kadar sınır çatışmaları niteliğinde hafif savaşlarmeydana gelse de ciddi anlamda Arap-Hazar savaşlarından sözedilmemektedir. Araplar bu süreçte ellerinden geldiğinceHazarlara karsı barış yanlısı politika izlemişlerdir. Şüphesizbunda kendi içişlerindeki çalkantılı dönemlerin de etkisivardır. Ülkenin her yanında patlak veren isyanlar31 güçlürakipleri Hazarlara karşı ellerini bağlı tutuyordu. Her ikidevlet arasındaki son büyük savaş Harun Reşid iktidarındameydana geldi. Bu savaşın sebepleri hakkında Arap kaynaklarıiki farklı rivayet aktarmaktadırlar. Bunlardan birincisi HalifeMansur dönemindeki gibi Abbasilere gelin giden Hazar kızınındoğum esnasında ölmesi üzerine odaklanmıştır. Azerbaycan veErmenistan valiliğine gönderilen Fadl b.Yahya El-BermekiKafkaslarda süregelen kargaşayı önleyemeyince, bir türlü güçyetiremediği Hazar Hakanını evlilik yolu ile barışa zorlamakistedi. Hakan teklifi kabul etti ve kızı Sitit’i (subt) valiBermeki’ye gönderdi. Ancak önceki evlilikte olduğu gibi buTürk kızı da çok sürmeden öldü. Hazar hakanına bu ölümün doğaldeğil, intikam amacıyla gerçekleştirildiği anlatıldı. Bu olayüzerine Hazarlar büyük bir ordu ile Arap topraklarını

27 Khalil Athamina, a.g.m., 210.28 Bu göçlerin bir kısmı Musul bölgesindeki kabîlelerin ağır vergiler

nedeniyle yerlerini terk etmek zorunda kalmalarının sonucu olarakAzerbaycan bölgesine göç etmişlerdir. Bkz. Târîhu Mavsıl, 287; MuhammedCâsim Hammâdî, Cezîretü’l-Furatiyye ve’l-Mavsıl, Bağdat 1977, 171.

29 S. Tâhâ, a.g.m., 205 vd.30 İbn Â’sem, Fütûh, VIII, 256-257.31 Bkz. Cem Zorlu, Abbasilere Yönelik Dini ve Siyasi _syanlar, Ankara 2001.

8

yağmalamaya başladılar.32 Fakat müellifler bu rivayet üzerindefazla durmayıp diğer olaya atıf yaparcasına kısaca bahsederler.İkinci rivayet daha detaylı anlatılmaktadır. Diğer birrivayette Kafkaslardaki Ermenilerin isyanları ve Arapidareciler arasındaki çekişmenin yol açtığı olaylar sebepolarak gösterilmektedir. Harun Reşid Kafkaslardaki sorunlarıçözmek için Said b. Selm Kuteybe El- Bahiliyi bölgeye valiolarak tayin eder. Ancak gerek yerli halk, gerekse Arap halkınbasındaki mevcut vali Necm b. Haşim Harun Reşid’in gönderdiğivaliye isyan ederler. Said Arapların kabul ettiği Necm’iyakalayıp öldürünce bölgede durum iyice karışır. Bölgede önemlibir nüfuza sahip olan ve uzun süredir valilik yapan Necm ailesibu durumu kabullenmek istemezler. Necm’in oglu Hazarlarasığınarak yeni valiye karşı savaş başlatır. Hazar meliki de butalebe 100.000 kişilik bir orduyla destek vererek Bab şehrinegelir. 799 yılında meydana gelen bu savaşta Hazarlar bir süre(yetmiş gün) Ermeni topraklarında kaldıktan sonra geriçekilirler.33 Abbasilere karşı Hazarların son seferi 798-799’yılındaki bu sefer olmuştur. Artık bu tarihten sonra Hazarlarınyıkılmasına kadar iki devlet arasında vuku bulmuş herhangi birsavaş tespit edemiyoruz.34 Bundan sonra ticari ilişkiler vebarışçı politikalar öne çıktı. Hazar şehirleri IX. Yüzyıldaartık güney-Kuzey, Doğu-Batı ticaret trafiğinin ve temaslarınınmerkezi haline geldi. Bölgede Bulgarların belirleyici olmayabaşladığı X.asra kadar da böyle devam etti. Bölgenin sessizsedasız İslamlaşması da bu sükun ve istikrar devrinde oldu.35

Gürcü bir Aziz’in Abazya üzerinden Hazarya’ya gidişinihikayesini anlatan biyografisine göre IX. Yüzyılın başlarındaHazar ülkesinde vahşi, küstah, yalnız tek tanrıya (gök tanrıinancı!) inanan insanlar yaşamaktadır. Yalnız bazı köy veşehirlerinde Hıristiyanlar yaşamaktadır.36

D) IX.Asırda Hazarlar:

32 Yakubi, Tarihu, C.II, s.10, _bnü'1-Esir, El-Kamil, C. VI, s. 149.33 Taberi, Tarih, III, 650; Yakubi, C. II, 5, 20; İbnü'1-Esir, El-Kamil, C.VI,

s. 150; Artamanov, s. 328.34 Şaban Kuzgun, Hazarlar ve Kuzey Türkleri, Ankara 1993, s. 86.35 P. Golden, Hazarlar ve Musevilik, s.16, 20. 36 K. Schultze, Das Martyrium des heiligen Abo von Tiflis,

Untersushungen zur Geschichte der altchristetlichen Literatur, NeueFolge 13 1905, 23!den naklen Bkz. Dunlop, s. 196-197.

9

Dokuzuncu yüzyıla geldiğimizde Hazarlar ile Müslümanlararasındaki savaşların tamamen durduğu, her iki tarafın dabarışın tadını çıkardığını görüyoruz. Kafkasya ve Hazar çevresisakinleşmiş, Hazar hakanı ile Abbasi halifesi bir çeşitsaldırmazlık sürecine girmişlerdi. İslam’ın yayılış tarihindebu tür savaşsız ve sakin dönemler her zaman sessiz sedasızİslam’ın yayıldığına delalet etmiştir.37 IX. asrın büyükbölümünde Hazarlar ile Müslümanlar arasında barış hükümsürdüğünden, Emeviler devrinde Orta Asya’da olduğu gibi bubarış ortamında bölgede İslamlaşmanın temelleri büyük orandatüccarlar, zanaatkarlar, muhacirler ve tebliğci din adamlarıvasıtasıyla atılmaktadır.38 Daha önceden azda olsa var olanticari ilişkiler X. Yüzyıldan itibaren artmaya başlamıştır.Barış ortamı Hazar ülkesini, Müslüman tüccarların en çokticaret yaptığı sahalardan biri haline getirmiştir. Bunun biruzantısı olarak din ve bilim adamları da Hazarlar arasındafaaliyet göstermeye başlamışlardır.39

Siyasi-askeri olayların azalmasına bağlı olarak buyüzyılda İtil-Ural havzasında neler olduğuna dair haberler deazalmaktadır. Coğrafyacı Mukaddesi başkalarından duyduğu haberedayanarak halife Me’mun’un Cürcaniyye üzerinden İtil şehriüzerine bir sefer düzenlediğini ve buranın Melikini İslam’adavet ettiğini yazar.40 Ancak Bartold bu daveti yapanın HalifeMe’mun değil, Gürgenç valisi/emiri Me’mun b. Muhammed olduğunuiddia eder.41 Me’mun’nun böyle bir seferini diğer kaynaklardanteyit edemiyoruz. Bu sefer olmuşsa bile muhtemelen Me’mun’unMerv’de kaldığı şehzadelik yıllarında (800-812) ya da Merv’dekihalifelik döneminde (812-818) yapılmış olmalıdır. Gürgençemirinin kendi imkanları ile böyle bir sefer düzenlemesi mümküngörünmüyor.

Mu’tasım zamanında, h. 240 yılında ünlü Türk komutanlardanErmeniye valisi Boğa el-Kebir, terk edilmiş ve harabe haldeki

37 Arthur Koestler, Onüçüncü Kabile, trc. Belkıs Çorakçı, İstanbul 1993, s.103 -104.

38 Jacques Piatigorky-Jacques Sapir, Hazar İmparatorluğu Tarihi, trc.HandeGüreli, İstanbul 2005, s.59.

39 Hakkı Dursun Yıldız, “Hazarlar Arasında”, s. 856; EmelEsin, İslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi ve İslam’a Giris, İstanbul1978, s. 145-155.

40 Mukaddesi, Ahsenü’t-Tekasim, s. 360-361.41 W. Bartold, Orta Asya tarihi Hakkında Dersler, Ankara 1975, s.85.

10

eski Şemkur42 şehrini tamir ettirerek; Hazar ülkesindenİslamiyeti kabul etmek isteyen bir zümreyi bu şehreyerleştirdi. 43Halbuki Emeviler devrinde Mesleme b.Abdulmelik’in 730’lu yıllarda burayı feth ederken “AlanlarınKalesine” bir grup Müslüman Arap yerleştirilmişti.44 AyrıcaBerza’a şehrinden bazı tüccarlar da buraya iskan edildi veşehre “Mütevekkiliye” adı verildi. 45 Ayrıca Hazar vatandaşı olan300 Alan’ı da Debend geçidi üzerinden getirerek bu şehreyerleştirir.46 Mesudi bu bölge hakkında bilgi verirken “Abazya veHazar ahalisi Tiflis feth edildiğinden beri Suğur valisine cizye öderler. Mütevekkilzamanında Müslümanlar buraya yerleştirilmişti. Yerleştirilenler arasında İsmail b.İshak adında biri vardı ki bunun liderliğinde Müslümanlar etraflarındaki halklaragalip geldiler, onlara boyun eğdirdiler ve onlar da cizye verdiler”.47 AyrıcaAbbasiler döneminde bu bölgede tıpkı Orta asya’da olduğu gibiRibatlar yapıldı ve bu ribatlara maaşlı askerler yerleştirildi.Bunlar hem gaza ve cihad ile hem de İslamın tebliği ile meşguloldular.48

Tiflis’e yakın bölgelerde (beş günlük mesafe) yaşayanpağan Alanlar Abbasiler zamanında Bizans’ın gönderdiğiHıristiyan din adamları vasıtasıyla Hıristiyanlığıbenimsemişlerdi. H. 320/942 yılarında Hıristiyanlıktan dönerekBizans’ın göndermiş olduğu din adamlarını kovduklarına şahitolmaktayız.49

Bu yüzyılda İtil-Ural bölgesi hakkında en geniş bilgiyiMu’tasım’dan sonra Abbasi halifesi olan Vasık zamanında(227/842-232/847) bölgeye gönderilen bir heyetin tuttuğuraporlardan öğreniyoruz. Rivayete göre Vasık iktidarının ilk

42 Şemkur, Erran ile Gence arasında, Gence’ye 11 fersah uzaklığında birşehir olup, Hz. Osman zamanında Hazar fatihi Selma b. Rabi’a tarafındanfethedilmişti. Senaverdiyyeler denilen bir Kafkas halkı tarafındanyıkılıncaya kadar İslami dönemde mamur bir şehir olarak kaldı. Onlarınidaresinden insanlar hoşnut olmayınca şehir terk edildi ve Mu’tasımzamanına kadar harap kaldı. Bkz. Belazuri, s.291. Y. El-Hamevi, III, s.413. İstahri bu bölge şehirleri arasındaki mesafeleri verirken Şemkur’uGence’ye 10 fersah (=70 km) olarak göstermektedir. Bkz. El-Mesalik ve’l-Memalik, 193.

43 İbn Fakih, 589-590.44 Mes’udi, Murucu’z-Zeheb, I, 202. 45 Belazuri, s. 291.46 Georgian Chronocle, Marque , Streiftz, 412’den naklen Dunlop, 209.47 Mesudi, Murucu’z-Zeheb, I, 212.48 İbn Fakih, 590; Mukaddesi, 358.49 Mes’udi, Murucu’z-Zeheb, I, 202-203.

11

günlerinde bir gece rüyasında yecüc ve mecüc kavminin önündekiduvar’ın açıldığını görür. Bunun üzerine Eşnas et-Türkiyerüyasını anlatarak Yecüc ve Mecüc kavmi hakkında bilgi toplamakistediğini bildirir.50 Eşnas da 30 dil bilen! Selam et-Tercümanve Muhammed b. Musa el-Harezmi başkanlığında 50 güçlü adameşliğinde bir heyeti Kafkas ötesinde Yecüc ve Mecüc kavmininbulunduğu bölgeye gönderir. Elçilik heyetinin bir yıllıkmaaşları peşin ödenir, 200 katır’da yiyecek ve sularıyüklenerek Samarra’dan yola çıkarlar. Halife Ermeniye valisiİsmail b. İshak’a bir mektup yazarak elçilere yardım etmesiistenir. O da Serir hükümdarına, Serir hükümdarı Alanhükümdarına, alan hükümdarı Hazar hakanına mektuplar yazarlar.Elçilik heyeti Hazar hakanının sarayında bir geçe misafiredildikten sonra beş rehber verilerek yolculuklarına devamederler. İtil’den hareket ettikten 50 gün sonra Yecüc ve Mecüchalkının yaşadığı bölgeye varırlar. Fakat Hazar ülkesinde böylebir kavmin ve onlara ait bir seddin olmadığını tespitetmişlerdi. Kaynaklar ilginç bir şekilde Kuzey kutbuna yakınbir bölgede heyetin Arapça ve Farsça konuşan, Kur’an okuyan,kadıları olan Müslüman bir topluluk ile karşılaştıklarınıyazar. Bunların yaşadığı bölgede bir fersahlık mesafedekalelerin bulunduğundan bahseder. Bölgede yaşayan insanlar veyerleşim yerleri hakkında bilgi verir.51 Sellam’ın raporundabölgedeki Müslüman varlığı ile ilgili bilgiler aslında çokyetersizdir. Fakat bu bilgiler aynı zamanda bölgede İslam’ınyavaş yavaş taraftar bulmaya başladığını da gösterir. Çünkü IX.50 Her ne kadar burada yecüc ve mecüc kavmi ile ilgili bilgi toplama

isteği bir rüyaya bağlanmakta ise de aynı halife Kur’arn’da bahsi geçenAshb-ı Kehf hakkında da bilgi toplamak ve yerinde inceleme yapmakmaksadıyla Efes’e bir bilim heyeti göndermişti. Muhtemelen Kur’an’dasözü edilen geçmiş topluluklar ile ilgili Abbasi başkenti bazıtartışmalar yaşanmaktaydı ve bu amaçla ilmi bir heyet gönderilmişti.Bkz. D.M. Dunlop, Muhammed ibn-i Hawarizmi” JRAS (1943) s. 248-250.

51 İbn Hurdazbih, el-Mesaliik ve’l-Memalik, de Geoje 1889, s.163-167; İbnFakih, el-Buldan, nşr. Yusuf el-Hadi, Beyrut 1992, s. 597 vd.; Ebu Reyyanel-Biruni, Asaru’l-Bakıyye, nşr. Eduard sachau, (Leipzig 1923) s. 41-42.Mukaddesi bu rivayeti aktarırken Muhammed b. Musa el-harizmi’yi ve 200katıra erzak ve su yüklendiği ayrıntılarını ilave eder. Bkz. Ahsenü’t-Tekasim, s.360-361. İlk İslam fetihleri esnasında Sasanilerin Debendvalisi de Yecüc ve Mecüc kavmi hakkında bölgeye bir heyet göndermişti.Fakat heyet döndüğünde bölge Müslümanlar tarafından feth edilmişti. Buheyet, Yecüc ve mecüc halkını derin bir çukurun ötesinde sağlam duvarlararkasında bir halk olarak tasvir eder. Heyetlerin gittiği yer hakkındaBkz. Dunlop, s.208, no: 121.

12

Ve X. Yüzyıllardaki dostane ilişkilere bağlı olarak bu bölgeyegelen tüccarlar ve tebliğcilerin önderliğinde Belencer vesemender gibi şehirlerde artık bir Müslüman toplumun oluştuğudikkat çeker.52

Dokuzuncu ve Onuncu asırlar Rusların tarih sahnesineçıktığı asırlardır. IX. asırda İtil nehri boyunca ticaretyaptıkları dikkat çeker. Ancak sık sık yağmalama faaliyetlerinegiriştikleri görülür. 864-884 yılları arasında bir Rus filosuTaberistan’ın Abaskun şehrine saldırdı ise de yenilerek geriçekilmek zorunda kaldı. Ruslar bu saldırılarına 910, 912-913yıllarında devam edecekler.53 Hazarların Rus saldırılarıkarşısında güç duruma düşmeleri, Hazar kitlelerinin İslamiyet’egirmesine neden olmuştur. Zaten Hazar hakanlığının himayesindeyaşayan dini gruplar arasında Müslümanlar IX. asrın sonunagelindiğinde Hıristiyan ve Yahudilere göre çoğunlukta idiler.Sadece Hazar başkenti İtil’de Cuma namazı kılan erkek nüfus10.000 kadardı. Bu süreçte hazar hakanlığı Ruslar karşısındakendi devletlerinin geleceğini sağlama almak maksadıyla, Musevioldukları halde İslamiyet’in yayılmasını teşvik etmeleri dikkatçekici bir husustur. Bu dönemde İslamiyet İtil havzasının aşağıbölgelerinde ve Dağistan’da en hızlı yayılan dindurumundaydı.54

İtil-Ural havzasında IX. yüzyılda İslamiyet’in geneldurumu hakkında h.291/903 yılında vefat eden İbn Rüste’ninBulgarlar hakkında söylediği; “Elbiseleri Müslüman elbiselerine,mezarlıkları da Müslüman mezarlıklarına benzemektedir” sözü BulgarlarınMüslümanlığının IX. asrın son çeyreğinde başladığınıgösterir.55 Nitekim İbn-i Faldan Bulgarlar’a gittiğinde, ölümve doğum merasimlerinin İslami usullere göre yaptıklarınıgörmüştü. Bu durum onların daha önceden Müslüman olduklarınıgösterir. Çünkü bu gibi adetlerin bir toplumda değişmesininzaman alacağını hesap ettiğimizde, onların çoktan Müslümanlığıbenimsedikleri ve İslami bir gelenek oluşturdukları sonucunavarırız.

52 H.D. Yıldız, agm, s.857.53 Arthur Koestler, Onüçüncü Kabile, trc. Belkıs Çorakçı, İstanbul 1993, s.

140.54 Hakkı Dursun Yıldız, “Hazarlar”, DİA, 118.55 İbn Rüste, ‘Alaku’n-Nefise, Leiden 1891, s. 132.

13

E) Volga(İtil)-Ural Havzasının Gerçek Anlamda İslamlaştığıAsır: X. Yüzyıl

Türk boylarının Müslümanlaşmasında X. Yüzyıl önemli birdönemeç olarak görünür. Abbasi halifeliği X. Yüzyılınbaşlarında merkezi otoritesini kaybederken, Müslüman toplumbüyük bir dinamizm içinde bilim, felsefe, ekonomi vs.alanlarında yeni atılımlar yapmaktaydı. Bu yüzyıl aynı zamandabüyük dinlerin steplere nüfuz ettiği bir yüzyıldır.En doğudaUygurlar önce Maniheizm’e, ardında Budizm’e girerken, en batıdaBulgarlar, Macarlar ve Avarlar Hıristiyanlığa girmektedirler.Bu iki nokta arasında kalan ve ılıman orta kuşağın üstşeridinde yer alan Türk boyları ise boylar halinde İslam’ageçmektedirler; Issık göl ile Kaşgar arasında yaşayan Çiğil veyağmalar 900 yılı civarında İslamlaşırken, Oğuzlarda dahagüneye inmek için İslam’ı kabul ediyordu. Guz’lar ile Samanilerarasında sıkışan Karluklar ise toplu halde İslam’a girdiler.Kuzey yarım küre sonraki bin yılın kaderini değiştirecektercihlerde bulunurken, İtil-Urak arasında yaşayan Bulgarlar,Burtaslar ve Başkırtlar da Harezm’den gelen tüccarlar ve sufidervişlerin yoğun propogandası altında Müslümanoluyorlardı.Yüzyılın ortasına doğru Volga(İtil)-Ural havzasındaİslamlaşma bölgede kendini iyice hissettirmeye başlamış, bölgehalkı arasından epeyce taraftar bulmuş, hatta Bulgarlar Ruskralı Viladimir’i Müslümanlaştırmanın peşindeydiler. Bugelişmelerden dolayı X. Asrın başından itibaren bölgedekiMüslümanların varlığına ve faaliyetlerine dair kaynaklarayansıyan bilgilerde de bir artış gözlenmektedir.56

Peçenek ve Uzların 860 yılından sonra Don ve Dinyeperarasındaki arazileri ele geçirmeleri ve Hazarlara karşı birtehdit oluşturmalarından dolayı, X. yüzyılın ikinci çeyreğindeHazar egemenliği Bulgarlar ve Oğuzlar üzerinde zayıflamayabaşlamıştı.57 Bu yüzyılın başlarında iyice kuvvetlenen Ruslarda hem Hazarlar hem de Araplar için büyük bir tehditoluşturmaya başladı. Rus tehdidi arttıkça Hazar hakanınınRuslara karşı Müslüman dünyaya dayanmaktan başka çaresiolmadığından Müslümanlara yanaşma siyaseti takip etmeye başlar.

56 Artamonov, Hazar tarihi, s. 533-534. Bulgar Müslümanları Ruslar arasındayoğun bir tebliğ faaliyetine giriştiler, hatta 986-987 yıllarında Kiev’ebir elçi göndererek Rus Kynze Viladimir’i İslam’a çağırmışlardı.Münorky, Şerefu’z-Zaman li Tahir el-Mervezi, London 1943.

57 Dunlop, s. 252.

14

Ruslara karşı Müslüman dünyadan destek bulmak için Hazarların12.000 kişilik ordusunu tamamen Harezmlilerden oluşturmasıtamamen bu siyasete bağlı gelişmiş görünüyor. Buna ilave olarakİtil şehrinde yaşayan Müslümanların hukuki davalarını Huzzadında bir kadıya götürme hakkı kazanmaları ve daha imtiyazlıgörünmeleri de muhtemelen bu siyasete bağlı idi. Ruslara karşıHazarların bir set oluşturduğu argümanını kullanan Hazar hakanıMüslüman dünyanın desteğini almak için şayet Ruslara izin verseBağdat’a kadar her tarafı istila edeceklerini iddiaetmektedir.58 Bu arada Müslümanlara karşı da Rusları kullanmaniyeti sezilse de başkentte Müslümanların çok güçlü olduğu veonlara rağmen bir tavır içine giremeyeceği anlaşılmaktadır.

İslam tarihi kaynaklarının anlattığı bir olay buanlattıklarımızı doğrular niteliktedir. Rivayete göreh.300/912-913 yılında her biri 100 kişilik 5000 gemiden oluşan50.000 kişilik bir Rus donanması Hazar hakanına habergöndererek nehirden geçmek için izin istediler. Buna karşılıkaldıkları ganimetin yarısını Hazar hakanına vermek üzereantlaştılar. Hakan izin verince İtil üzerinden Hazar denizineindiler. Körfezin genişlediği noktada Gilan’a, Gücistan’a,Taberistan’a, Abaskun’a ve Bakü’ye ayrı ayrı gruplar saldırdı.Gittikleri Müslüman şehirlerini yağmaladılar, çocuklarıöldürdüler, kadınlara tecavüz ettiler, yağma ederek her şeyiyaktılar. Kendini toparlayan ahali onlara karşı saldırıyageçince, onları tekrar yendiler ve binlerce Müslüman’ıkatlettiler. Hazar denizi üzerindeki bir adaya çekilerekaylarca orada kaldılar. Nihayet geri dönmeye başladıklarında,bu olayları haber alan Hazar başkenti İtil’de yaşayanMüslümanlar (Arisiyye) Ruslara savaş açılmasını istediler. Savaşaçma konusunda çekingen davranınca, Müslümanların kanını dökenbu kafirleri cezalandırmak için izin istediler. Hazar hakanısadece Ruslara kendilerine karşı Müslümanların savaş hazırlığıiçinde oldukları haberini vermekle yetindi. Müslümanlar 15.000kişilik bir ordu oluşturdular. Hazar denizi ve İtil nehriüzerinden dönmekte olan Ruslara saldırdılar. Kaynaklarınanlattığına göre 30.000 kişilik Rus ordusundan geriye sadece5000 kişi kalmıştı. Kurtulanlar da daha yukarıda bulunan BulgarMüslümanları tarafından yok edildiler. Onlardan kurtulan azsayıdaki Rus Burtas’lar tarafından temizlendi. Bu olaydan sonraRus’lar bir daha bu bölgeye saldırı düzenlemeye cesaret58 Dunlop, s. 259.

15

edememişlerdir.59 Fakat Mesudi’nin bu sözünden on yıl sonraRus’lar Hazar denizine tekrar inecekler ve Berdaa’yı elegeçirerek bir yıl ellerinde tutacaklardır. Bundan sonraMüslümanlar’ın baskısı ile de Hazarlar Ruslar ile karşı karşıyagelmek zorunda kaldı. Onların sonunu getiren de Rus’lar ileyaptıkları bu savaşlar oldu.60

Bu bölgenin tarihi hakkında en detaylı bilgileri Abbasihalifesi tarafından Bulgarlara elçi olarak giden İbn-iFazlan’ın notlarından öğrenmekteyiz. 921 yılında ülkeyi ziyareteden İbni Fazlan bahsettiğimiz durumu açıklayan su ifadelerikullanmaktadır: “Hazarlar idil şehrini başkent yaptıkları sırada şehir nehrin ikitarafında oturmak üzere iskan edilmişti. Nehrin bir tarafında hakan ve ailesi diğertarafında Müslümanlar oturuyordu. Müslümanların ve buraya gelen Müslümantüccarların hukuki davlarına Hazz61denilen Müslüman görevli atanmıştı. Hazz’danbaşkası Müslümanlar arasındaki hukuki davalara bakamazdı.” İbn-i Fazlanİtil şehrini ziyaret ettiği sırada Müslümanların Cuma namazıkıldıkları büyük bir camileri bulunuyordu. Bu caminin Hakan’ınsarayının karşısında ve ondan daha yüksek bir minaresi vebirkaç müezzini bulunuyordu. Hazar hakanı h.310/922 yıllarında,yani İbn Fazlan’ın bölgeyi ziyaret ettiği yıllarda,Müslümanların Daru’l-Babuneç şehrinde (?) bir havrayı yıktıklarıduyulunca, Hazar hakanı ona misilleme olarak caminin minaresiniyıktırmış, müezzinlerinin de öldürülmesini emretmişti. Hakan,“İslam ülkelerindeki havraların yıktırılmasından korkmasamcamiyi de yıktırırdım” dediğini aktarır.62 İbn-i Fazlan’ınanlattıklarından bu bölgede elçinin gelişinden çok daha öncedenİslam’ın yayıldığını çıkarmak mümkündür.

İtil şehrini İbni Fazlan’dan 20 yıl sonra ziyaret edenMesudi Hazarların o zamanki başkenti İtil şehri hakkında bilgiverirken bölgedeki İslamileşmeyle ilgili de önemli ip uçlarıverir. Bu dönemde Hazar başkentinde Müslümanların hakim unsurhaline geldiği görülür. Cami sayısı 30’a çıkmış, hakan’ınveziri Müslümanlardan seçilmeye başlanmıştı. On yıl gibi kısa

59 Mesudi, Murucu’z-Zeheb, I, s. 192-193; V. Barthold, Orta Asya Türk TarihiHakkında Dersler, s. 82.

60 A. Koestler, s. 144.61 Hazz burada bir vezir mi yoksa kadı tam açık değil. Muhtemelen ayrı

bir hukuki statüye sahip olan Müslümanların idari ve hukuki işlerinebakan bir görevli idi. Bundan on yıl sonra İtil’de yedi ayrı kadınınolduğunu İbn Haval ve İstahri haber vermektedir.

62 İbn-i Fazlan, Seyehatname, trc. Ramazan Şeşen, İstanbul 1975, s.79-80.

16

bir zamanda bu değişimin nasıl olduğu hakkında Mes’udi bazıdetaylar verir. Harizm bölgesinde ortaya çıkan bir kıtlık veveba dolayısıyla Müslüman bir halk İtil havzasına göç etmiş veİtil şehrine yerleşmişlerdi. Onlar İtil’e yerleşirken Hazarhakanı ile üç maddelik bir antlaşma yapmışlardı. Bu antlaşmayagöre;

1) Dinlerini açıktan yaşayabilecekler, camileriniyapacaklar ve bu camiden açıktan ezan okuyabilecekler,

2) Vezir kendilerinden (Müslümanlardan) olacak. NitekimMes’udi İtil’i ziyaret ettiği 932 tarihinde bu antlaşmaya görevezir Ahmed b. Kuye isminde bir Müslüman idi. Bundan on yılönce İbn Faldan zamanında ise hazarları temsil eden Khazzadında bir Müslümandı.

3)Hazarlar Müslümanlar ile savaşırsa Müslümanlar(Arisiler)savaşmayacaklardı. Harezm’den gelen Müslümanlar şehirde“Arisiyye” olarak bilinmektedirler. İtil’de Arisiyye dışında daMüslümanlar bulunmaktaydı. Bunlar daha çok tüccar ve zanaatkarMüslümanlardı ve bu bölgedeki güven, adalet ve kazanç peşindeburaya gelmişlerdi. Onlar da Arisilerin tabi olduğu haklarasahiptirler ve Arisiyye adı altında tanımlanırdı. İbnFazlan’dan sonra Mesudi’nin rivayetinde dikkat çeken bir başkadeğişiklik şehirde ikisi Müslümanlara, ikisi Yahudilere, ikisiHıristiyanlara, biri de Pağan salavlara ait olmak üzere yediayrı kadının atanmış olmasıdır. Mes’udi, Pağanlar çözemedikleriönemli hususları Müslüman kadısına havale edildiğini iddiaeder. Ayrıca Harezm’den gelen Müslümanlar savaşçı ve güçlükimseler olduğundan Hazar hakanı orduyu bunlardan oluşturmuş,Hazar hakanının özel kuvvetleri tamamen Müslümanlardan teşkiletmişti. Hazara melikinin etrafında bunlardan zırhlı 7000suvari muhafızlık yapmaktaydı.63

İtil şehrinde Müslümanların büyük bir Cuma camiibulunmaktaydı ki bu caminin minaresi Hazar hakanının sarayındandaha yüksek ve onun karşısında yer almaktaydı.64 Halbuki dahaon yıl öncesine dair İbn Fazlan bu minarenin hakan tarafındanyıktırıldığını haber vermişti. Ayrıca İstahri, İtil şehrindeMelik kendinden başka kimsenin tuğla bina yapmasına izinvermediği için şehirde başka tuğla bina yoktur demektedir.65

63 Mesudi, Murucu’z-Zeheb, I, 187-188.64 Mesudi, Murucu’z-Zeheb, I, 188.65 Ebû İshâk İbrâhîm b. Muhammed el-İstahrî el-Fârisî (ö. 340/951-52'den

sonra) Kitâbü'l-Mesâlik ve'I-memâlik, De Geoje, 220-221.

17

Dolayısıyla Mesudi’nin bu minareye ilişkin haberi, ya minareninyıkılmadan öncesine aittir ya da daha sonraki tarihlerde,Müslümanların nüfuzunun artmasına paralel olarak daha önceyıkılan minare yeniden yapılmıştır. Diğer mescitlerinde iseMüslüman çocuklarına İslami eğitim verilmekteydi. 66

Mes’udi’den kısa zaman sonrasına ilişkin bölge hakkındabilgi veren İstahri, itil nehrinin etrafında yaşayantopluluklar hakkında sağlam bilgiler aktarır. İtil şehrininadın İtil nehrinden aldığı ve şehrin nehrin iki yakasınakurulduğu; Batı kısımdaki itil daha büyüktür ve bir Fersahkare(7x7km) büyüklüğünde surlarla çevrili bir şehirdir. Evlerinçoğu kerpiçtendir, geri kalan keçe yuvarlak çadırlardan oluşur.İtil şehrinde o dönemde 10.000’den fazla Müslüman yaşamakta veMüslümanlara ait 30’a yakın mescit ile adeta bir İslam şehrigörünümündeydi. Şehirde Müslümanların dışında Hıristiyanlar,Yahudiler ve Putperestler de yaşamaktadır. Fakat bu dinmensupları arasında en azı Yahudiler,67 an kalabalık olanlarise Müslümanlardır. Müslümanlar şehrin doğu yakasındaoturmaktalar ve çoğunluğu tüccar insanlardır. Bundan dolayıçarşı, pazar ve dükkanlar bu yakada bulunyordu.68

İstahri’nin verdiği bilgilere göre Hazarların bir başkaşehri olan Semender halkı bağcılık ile uğraşmakta ve yaklaşık4000’den fazla bağ bulunur. Bu bağlar Serir (Avarlar) halkınınsınırına kadar uzanır. Burada da ahşap ve keçe çadırlardayaşayan Müslüman bir topluluk yaşamaktadır ve kendilerine aitmescitlerinin olduğundan haber verir.69 Bu bölgede içindeMüslüman yaşamayan tek halk, Serir halkıdır. Onların çoğunluğuHıristiyan olup, aralarında Sasani asilzadeleri (BehramCubin’in çocukları) bulunmaktadır. Fakat Müslümanlara karşıherhangi bir düşmanlıkları yoktur. 70

İstahri, İtil’in yukarı kısmında yaşayan Bulgarlar,Burtaslar ve Başkırtlar hakkında da bilgi verir. Bulgarlar’ınMüslüman olduğu ve Bulgar ve Suvar71 adında iki şehirde

66 Mes‘udi, Murucu’z-Zeheb, I, 187-188.67 Yakut el-Hamevi, Hazarlara sığınan Yahudilerin toplam sayısının 4000

kişi olduğunu aktarır. Bkz. Mu’cemu’l-Buldan, II, s.368 (1955 baskısı).68 İstahri, İtil şehri hakkında detaylı ve dikkatli bilgiler

vermektedir. Bkz. 220, 222.69 İstahri, 222.70 İstahri, 223.71 Suvar: bugünkü Tataristan’ın Spas bölgesinin güney doğusundaki

Ütek(Utku) ırmağının batı kısmında yer alır. Eski Bulgar şehrinden 50

18

yaşadıklarını, bu şehirlerde Cuma camilerinin bulunduğundanbahsetmektedir. Hatta bu camideki Hatipten (imam) aktardığınagöre bu iki şehirdeki Bulgarların 10.000 kişi olduklarınısöyler ki bu rakam Cuma namazı kılan erkek sayısı olmalıdır. 72

Başkırtlar ise iki gruba ayrılırlar; bir kısmı Bulgarlarınötesinde Oğuzların bir çeşididir. Bunlar da yaklaşık 2000erkektir. Çok kavgacı olduklarından onlara kimse ilişmez vekimse onlarla başa çıkamaz. Bunlar Bulgarlara bağlıdırlar.Diğer grup ise Rumlara ve Peçeneklere komşudurlar. …İtilhavzasına yayılmış halde yaşayan bir halk da Burtaslardır.73

Hamevi bunları Bulgarların Suvar şehrine yakın bir bölgedeyaşadıklarını, Müslüman olduklarını, Cuma camilerininbulunduğunu aktarır. Burtas şehri ile İtil şehri arasının 20günlük yaya mesafesinde olduğu (yaklaşık 800-1000 km),topraklarının da bir ucundan diğerine 25 günlük uzunluktaolduğunu yazar.74

İbn-i Havkal(X.yy. ikinci yarısı) gibi müellifler İtilşehrindeki cami sayısının Otuz adet olduğunu ve Müslümanlarınticari ve ilmi hayattaki etkilerinden bahsetmektedirler.75 Buverilerden de anlaşıldığına gibi X. Asrın ortalarına doğrubarış ortamının sağlanması ile birlikte Hazar-Arap çekişmesigayet dostane gitmiş, İslam dini bu ortamdan azami derecedefaydalanarak oldukça fazla yayılmıştır. Hakan ailesi Yahudikalmakla birlikte halkın çoğu arasında İslam kabul görmüştür.Bu dostluk zamanla siyasi ittifaka dahi dönüşmüştür.

Gerek İbn-i Havkal, gerekse Mukaddesi bir Türk topluluğu(Oğuzlar) Hazar ülkesini istila etti demektedirler ki bumuhtemelen 965 Rus istilasıdır. Bunun üzerine Hazar hakanıHarezmlilerden yadım istedi. Onlar da Hazar hakanına; “sizkafirsiniz. Eğer Müslüman olursanız size yardım ederiz” dediler. HalkMüslüman oldu, sadece kralları kabul etmedi. Harezmliler yardımetti ve Türklerin elinden kurtardı. Bu olaydan sonra Hazarmeliki de Müslüman oldu demektedir.76 Bu din değiştirmeyi

km. uzaklıktadır. Burası şu an ekin tarlasıdır. Bugün buranın yakınındaKuzneciha ve Tatarasky Gorodok köyleri bulunmaktadır. İklil Kuban, YaşlıTarihin Yankısı, İstanbul 1998 s.63.

72 İstahri, 220, 225.73 İstahri, 225.74 Y. Hamevi, I, 457 (Burtas maddesi)75 İbni Fazlan, Seyahatname, s. 79. Ramazan Şeşen, İslam Cografyacılarına Göre

Türkler ve Türk Ülkeleri, İstanbul 1985, s. 25 vd.76 İbnü’l-Esir, el-Kamil fi’t-Tarih, VII, 290.

19

doğrulayan bir başka bilgide bu olaydan 10-15 yıl sonra gezinotlarını birleştirerek kitabını yazan Mukaddesi tarafındanaktarılmaktadır. Mukaddesi “Hazarlar Yahudi olduktan sonraMüslüman oldular” kaydını düşmektedir.77 Öyle anlaşılıyor kiRus tehdidi Hazarları Müslümanlara yaklaşmaya itmiş, bu süreçteHarzem Türklerinin, Hazarlara saldıran Ruslara ve çeşitli Türkboylarına karşı Hazar hakana yardım etmeleri, Hazarlar arasındaİslam’ın yayılmasını hızlandırmıştır. İslam’ı kabul etmelerişartı ile (965) yılında Hazarlara yardım eden Harzem Türkleriile yapılan anlaşma gereği Harzemliler sadece Müslümanolmayanlara karsı Hazarlarla birlikte hareket etmeyi kabuletmişlerdi.78 Mukaddesi’nin sözünü ettiği Yahudilikten sonraİslam’a girdiler ifadesi de hem hakanın hem de halkın Müslümanolmalarına delalet eder. Nitekim Mukaddesi Semender şehrinianlatırken de nüfusun ağırlıklı olarak Hıristiyan olmasınarağmen “bu şehirde çok sayıda mescit bulunmaktadır”demektedir.79 Bulgarlar ile ilgili ise Ahşap-kamış karışımıevlerde oturduklarından bahsettikten sonra, çarşı merkezindebüyük bir cami bulunduğu, Müslüman olduklarından beri de gazayaçıktıklarından söz eder. 80 Bulgarların hem toplum, hem dedevlet olarak İslamlaştığının en önemli göstergesi kendiadlarına para bastırmalarıdır.81

F) İtil-Ural Havzasında İslamiyet’in YayılmasındaTüccarlar:

İtil-Ural havzasının İslam topraklarına çok uzak olmasınarağmen ilk Müslüman Türk devletinin burada kurulması ve IX.veX. Yüzyıllar gibi nispeten erken sayılabilecek bir devrideMüslümanlaşmalarının elbette bir çok sebepleri vardır. Her nekadar Rızaeddin Fahredinov özellikler Bulgarların Müslümanolmalarındaki gerçek sebebin ne olduğunun tam olarakbilenemeyeceğini söylese de bu ihtida olayının muhtemel temebirkaç nedeni bulunmaktadır.82 Hazarlara ve Ruslar karşısındahayatta kalabilmek için halifeliğin ve Müslümanların himayesinikazanmak için siyasi nedenle Bulgarların Müslüman olduğu ibn-i

77 Mukaddesi, Ahsenü’t-Tekasim, s.360.78 V. Barthold, s. 85.79 Mukaddesi, Ahsenü’t-Tekasim, s. 361.80 Mukaddesi, Ahsenü’t-Tekasim, s. 361.81 J. Piatigorsky-Sapir, s.58.82 Bulgar ve Kazan Törékleré, Kazan 1993, s. 488.

20

Fazlan’ın seyahatnamesinde açıkça görülmektedir.83 Elbetteaysbergin görüne tarafı burada dikkat çekilen siyasi boyuttur.Ancak gerek ana kaynaklar, gerekse modern araştırmacılarbölgenin İslamlaşmasında ticaretin öncelikli ve belirleyici birrol oynadığına dikkat çekerler. Bu konuda Golden şu tespittebulunur:84 “Araplar ile Hazarlar arasında sık süren savaşlara rağmen İslamiyetinyayılmasında esas sebep silahların kudreti değil, büyük ölçüde adı bilinmeyentebliğcilerin, seyyahların ve tüccarların çabalarıydı”. Özellikle halkdindarlığına daha yakın olan tüccarlar, kendi dinlerini göçebehalkın ibadet ve erkanları ile daha rahat telifedebilmişlerdir, bu ögeleri vurgulamışlardır.85 NitekimEmeviler döneminde bütün zorlamalara ve savaşlara rağmen bölgehalkı arasında zikre değer bir İslamlaşma olmamış, bilakisAbbasiler dönemindeki barış döneminde tüccarlar aracılığıylaİslam’a girmişlerdir. 86

İdil (Volga) Bulgarları, VII. yüzyılın İkinci yarısındaKutrigur Bulgarları'nın Tuna boyuna göçü sırasında UtrigurBulgarları da kuzeye doğru çekilerek Orta İdil boyuna gittilerve bugünkü Tatarlar'ın ve Çuvaşlar'ın yaşadıkları topraklardayerleştiler. Bu bölgeler önemli su yollan ile ticarete, verimlitoprakları ile ziraate, ormanları ile avcılığa ve arıcılığa çokuygun olduğundan87 Bulgarlar buralarda zamanla ekonomikbakımdan geliştiler, zenginleştiler ve bu sayede kültürseviyeleri de yükseldi. Bulgar, Biler, Suvar, Oşal, Tetiş gibiönemli kültür ve ticaret merkezleri kuruldu. İdil Bulgarlarıbir yandan İskandinav, Rus ve Baltık ülkeleriyle, öte yandanTürkistan, İran, Arap ve Bizans ülkeleriyle karşılıklı ticaretyapıyorlardı. VIII. yüzyılın sonunda bölgeye Müslüman dünyadanulaşan ve Doğu Avrupa’nın en çok kullanılan iki ana ticaretyolundan birincisi Bağdat’tan Kafkasya üzerinden Derbend’aşarak İtil şehrinden başlıyor ve Volga nehrini takip ederekkuzeye, bir taraftan Kama (Çolman) nehriyle Urallar sahasına,diğer taraftan Volga’nın yukarısında bazı küçük ırmaklarvasıtasıyla Ladoga gölü ve Fin Körfezi’ne, oradan da İskandinav83 İ. Kuban, 84 Golden, Hazarlar ve Musevilik, s.2785 Halk dindarlığının yeni dini modellerle etkileşimi ve din

değiştirmeye etkisi konusunda bkz. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatında İlkMutasavvıflar, Ankara 1966, s.8-14; afet İnan, Müslüman Türklerde ŞamanizmKalıntıları, Ankara 1968, s. 462-463.

86 H.D. Yıldız, agm. 58.87 Mukaddesi, Ahsenü’t-Tekasim, s. 360-361.

21

memleketlerine kadar gidiyor, bu güzergâhlar büyük bir ticarettrafiğine şahit oluyorlardı.İkincisi ise Merv, Buhara, Harezmüzerinden Amudeya sahillerine, oradan da Üsyurt yaylasıylaYayık’dan Bulgar’a ulaşırdı. Bu yol Uz, Peçenek ve başkırtlarıntopraklarından geçtiğinden aynı zamanda tehlikelerle doluydu.Bir tali yol daha vardı ki o da aşağı Yayık ve Emba nehrindendoğru Volga’ya ulaşırdı.88 Hazar Kağanlığı’nın başkenti İtil,Volga ırmağının Hazar Denizi’ne döküldüğü sahilde kurulmuşolup, İslâm dünyası içerisinde yer alan Suriye, Irak, İran,Türkistan gibi ülkeler ve Çin ile Rus bölgeleriyle İskandinavyaarasındaki ticaret trafiğinin en önemli noktasında bulunuyordu.

İslâm ülkelerinden gelen tüccarlar vasıtasıyla Bulgarlararasında kısa zamanda İslâm dini ve kültürü yayıldı. 89 Bunundelili İtil şehrinde beyler ve saray erkanı Yahudi olmasınakarşın, şehirdeki elit tabakayı oluşturan tüccar kesiminMüslüman olması, bölgenin İslamlaşmasında tüccarların etkisiniyansıtır.90 İbn Rusteh, hazarların gelirlerinin çoğunluklaseyahat eden tüccarların ödediği vergi ve harçlar ile İtil’egiden yollardaki mallardan alınan vergilerden oluştuğunuyazar.91 İdil (Volga) Bulgarlarından bahsedenler, bunlararasında İslâm’ın ticarî ilişkiler sonunda tanındığını ve kabuledildiğini ittifakla ifade ederler.92 Müslüman tüccarlarsavaşçıların yerini almış, Ural-Volga havzasını ana tücaretgüzergahı haline getirmişlerdi. İtil ve Bulgar şehirleri yeniticaretin transit geçit noktalarına dönüşmüşlerdi. ArtıkAraplar ile hazarlara arasında yeni bir ilişki gelişmişti.93

Bulgarlar, çok erkenden şehirler kurmuşlar ve iyitüccarlar olarak tanınmışlardır. Özellikle İbn Fadlân’ınziyaretinden hemen sonra, yani 922-23 veya 924’te temeliatılarak kurulmuş olması gereken başkent Bulgar, Kama ve İdilnehirlerinin birleştikleri yerden 100 km. güneyde, İdil nehrine

88 Maurice Lombard, İlk Zafer Yıllarında İslam, trc., İstanbul 1990, s.89 Akdes Nimet Kurat. IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve

Devletleri, Ankara 1972, s. 108-118; a.mlf., "Bulgar", İA, II, 781-796, 90 A. Nimet Kurat, Türk Kavimleri ve Devletleri Tarihi, s. 35.91 İbn Rusteh, ‘Alaku’n-nefise, 92 Akdes N. Kurat, IV-XVIII. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri,

s. 115; T. W. Arnold, İntişar-ı İslâm Tarihi, Çev. Hasan Gündüzler, İstanbul,1971, s. 343; Hâmit Sadi Selen, Ticaret Tarihi, İstanbul, Tarihsiz, s.40; Hüseyin Ali ed-Dakûkî, “Devletü’l-Bulgari’l-Müslimîn fî Havzi’l-Folgâ,” Müerrihu’l-Arabî, S. 21, s. 206, 207, 220 vd.

93 Gumuliev, Eski Ruslar, s. 75-76.

22

6,5 km. mesafede, X-XIII. yüzyıllarda Doğu Avrupa’nın en önemliticaret merkezi olmuştu. Bulgar şehrinin ticarî önemi,Hârizm’den gelen kara yoluyla birlikte, İdil (Volga) nehri vebuna paralel uzanan yol vasıtasıyla Hazar başkentine bağlanmışolması, kuzey ülkeleriyle İslâm dünyası arasındaki yolların pekönemli bir noktasında bulunmasındaydı. Müslüman tüccarlarBulgar’a gelirler, bu ülkede ticaret kolonileri oluşturmuş olanMüslüman tüccarların daha ileri bölgelere kadar ulaşmaları sözkonusuysa da bu durum çok yaygın değildi. Bulgarlar da ticarifaaliyete aktif biçimde katılmakta ve kuzey bölgeleriyle Hazarbaşkentine, Hârizm ve daha ötelere ticarî seferlerdüzenlemekteydiler. Çünkü Bulgar tüccarlar, Hazar başkentindeolduğu kadar, Hârizm’de ve Sâmânîlerin ülkesinde de ticareteaktif biçimde katılmaktaydılar. Fakat Bulgar tüccarlarının çokdaha ilerilere, hatta Hindistan’a bile ulaşmaları sözkonusuydu.94 İşte bu canlı ticaretle ona bağlı diğer bazıçalışmalar ve pek muhtemeldir. İbn Fazlan’ın “Hükümdarın aslenBağdatlı olup tesadüfen bu taraflara gelmiş olan terzisi…”, “Yanlarında bulunanbir Müslüman veya Hârizmli birisi ölürse Müslümanların ölülerini yıkadıkları gibi onuyıkarlar” ifadeleri tüccar kafilelerinin refakatinde gelerek buülkede yerleştiklerini,95 Bulgarların İslâm’ı tanımalarının ilkve en önemli vasıtası olduklarını gösterir.

Bölgeye İslam’ı getiren tüccarların Suriye ve Irak gibimerkezi İslam topraklarından değil, bilakis daha çok orta Asyave Harezm’den geldikleri dikkat çeker. Çünkü Hârizmlilerin enönemli ticarî faaliyet alanları batı ve kuzeybatı taraflarıyla,yani Hazar ve Bulgar ülkeleriyleydi.96 Bu durumu İbn Fadlân’ınseyehatnamesindeki dağınık haldeki bilgilerdençıkarabilmekteyiz. İbn Fazlan hem kendisi Bulgar ülkesine buyoldan gitmiş, hem de yolculuğu sırasında, ilkbaharda çıkıpsonbaharda geri dönmeyi hedefleyen, Hârizm’den Oğuzların veBulgarların memleketine gitmekte olan 5.000 kişilik bir kervanakatılmıştı.97 İbn Fazlan’ın Kafkasya güzergâhını tercih etmemişbulunması, Bulgarların İslâm medeniyetiyle temaslarının,94 Géza Fehér, “Türko-Bulgar, Macar ve Bunlara Akraba Olan Milletlerin

Kültürü-Türk Kültürünün Avrupa’ya Tesiri”, İkinci Türk Tarih Kongresi, İstanbul,1943, s. 292-293.

95 İbn Fazlan, a.g.e., s. 51, 62.96 W. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, Haz. Kâzım Yaşar

Kopraman-Afşar İsmail Aka, Ankara, 1975, s. 80.97 bkz. İbn Fazlan Seyahatnâmesi, s. 28; Ayrıca bkz. Zeki Velidî Togan, Umumî

Türk Tarihine Giriş, s. 125; Aynı yazar, Hârizm, İA, c. V/1, s. 249;

23

öncelikle Hârizm ve Sâmânîlere bağlı vilayetler vasıtasıylagerçekleştiğini gösterir.98 İstahri de Müslüman tüccarlarınHazar denizi kıyısındaki Ran, Cil, Taberisten ce Cürcanşehrine, Hazar ülkesine kadar gittiklerinden, Berdaa üzerindenbaharat ticare yaptıklarından bahseder.99 Bu durumu Hârizm’inötesindeki ülkelerle ilgili olarak W. Heyd şu şekildeifadelendirmiştir; “Buradan kuzeye doğru fatih olarak değil, tüccar olarakatılıyorlar, Volga nehri boyunca yukarı çıkıyorlar, gerek nehrin munsabında yerleşmişolan uygar ve hoşgörücü bir ulus olan Hazarlar arasında, gerek bunların ortalarınarastlayan topraklarda yerleşmiş ve İslâmlığı kabul etmiş tüccar bir ulus olanBulgarlar arasında, her yerde iyi karşılanıyorlardı”.100 Batı Sibirya’nın IX.yüzyıl başlarından itibaren Bulgar Hanlığı, VIII. yüzyıldanitibaren de Hârizm ile münasebetleri vardı. Bu arada Bulgar veHârizm ticaret kervanları, Sibirya’nın her yanına alış-verişiçin korkusuzca gitmişlerdi.101 Kuzeyin ürünleri Bulgartarafından kendi ülkelerine ve başkentine getirilmekte,Müslüman tüccarlar da burada hiçbir sıkıntıylakarşılaşmamaktaydılar. Her ne kadar Müslüman tüccarlarınİtil’de bu malları, Rus veya Bulgar tüccarlar tarafındangetirilmiş olarak bulmaları mümkünse de, iki aylık nehir veyabir aylık kara yolculuğuyla Bulgar’a kadar gelmek, büyük çaptakaynağa ulaşmak anlamına geliyordu. Buradan daha ileriye gitmekmaceraya atılmak olurdu ve esasen Bulgarların çalışmalarıdolayısıyla böyle bir çabaya hiç gerek kalmıyordu. ÇünküBulgarlar Vyatka nehri boyunca koloniler tesis ettikleri gibi, kuzeyistikametinde daha da uzaklara, bugünkü Arhangelsk’e kadar yaniBeyazdeniz sahillerine kadar ticaret amacıyla gitmişlerdi. Yaniİtil ve çok daha önemlisi Bulgar’da İslâm tüccarı, daha ziyadealıcı durumundaydı. Başka ülkelerde olduğu gibi bu kervanlara,Hârizm’den İslâm mürşitleri de katılmakta, bozkır ve Sibiryahalkını İslâm’a davet etmekteydiler. Onların buradaki aralıksızfaaliyeti Bulgarların İslâm’ı daha yıkından tanımalarına daimkân veriyordu.102

Tüccarlar vasıtasıyla İslam’ın bölgede nasıl yayıldığınıbölgede bulunan İslam paralarının tarihlerine göreyoğunlaşmasından çıkarabiliriz. Hazarların ve Bulgarların IX.98 W. Barthold, a.g.e., s. 89.99 İstahr, 218.100 W. Heyd, a.g.e., s. 74.101 Bkz. Abdülkadir İnan, “Sibirya’da İslâmiyet”, Necati Lugal Armağanı,

Ankara, 1968, s. 331-333.102 Nesimi yazıcı, “ ….”, Türkler,

24

Ve X. Yüzyılda kendi paraları yoktu, bölgede çok muteber olanAbbasi paralarını kullanıyorlardı. Bu paraların basılıştarihleri, bölgede ticaretin hangi dönemlerde özellikle artarakyapıldığının belirlenmesi açısından önemlidir. İslâmparalarının basılış yerlerinin dikkate alınması ise, ticaretekonu oluşturan malların gidiş istikametlerini, yani nereyesatıldıklarını, ağırlıklı olarak tüccarların hangi bölgeden bucoğrafyaya geldiğini göstermesi yönüyle anlamlı olmalıdır. Bunagöre Rusya ile Baltık ülkeleri arasındaki İslâm dinarlarının eneskileri VIII. yüzyıl sonlarına, en yenileri ise XI. yüzyılbaşlarına aittir. 795-816 arasında bir yoğunlaşma söz konusuolmakla birlikte, daha sık bulunan sikkeler IX. yüzyılsonlarıyla X. yüzyıl başlarına, özellikle 909-914 yıllarınaaittir. 995’ten itibaren bir azalma söz konusu olup, XI.yüzyılın ilk on senesinden sonra hiçbir sikkeye rastgelinememiştir. Paraların darp edildiği yerler dikkatealındığında ise bölgede bulunan paraların üçte ikilik bir kısmıSâmânîlere aittir ve Semerkant, Buhara, Şaş (Taşkent), Belh,Enderâb, Nişabur gibi şehirlerde basılmıştır. İkinci sıradaHazar Denizi’nin güney sahilindeki Cürcân, Taberistan veDeylem’de yani Büveyhiler tarafından basılmış sikkelergelmektedir. Abbasî başkenti Bağdat’ta basılmış bol miktardasikke bulunurken, Emevîler Dönemi’nde Şam’da darp edilmişparalara çok nadir rastlanmıştır.103 Nümizmatigin bize sunduğubu manzara açıkça bölgeye Orta Asya ve Harezm bölgesinden gelentüccarların İslamlaştırdığını gösterir. Bölgenin İslamlaşmasüreci ise Abbasilerin en parlak dönemini teşkil eden Harun er-Reşid ve oğulları dönemi ile İbn Fazlan’nın Bulgarlara gitmeden10-15 yıl öncesinde bir yoğunlaşma görülmektedir ki buBulgarların toplu halde İslamlaşmaya başladığı döneme karşılıkgelmektedir.104

G) Bölgenin İslamlaşması ile İlgili Efsaneler:

103 Kuzey Avrupa’nın değişik ülkelerinde bulunan İslâm paralarıyla ilgiliçok sayıda araştırma ve konuyla ilgili yayınlarda muhtelifdeğerlendirmeler bulunmaktadır. Geniş Bilgi için Bkz. W. Heyd, age, s.64-75 Ayrıca bkz. Maurice Lombard, İlk Zafer Yılarında İslam, İstanbul 1990, s.231; Adam Mez, İslam Medeniyeti Tarihi s. 534-535; Hüseyin Ali ed-Dakûkî,a.g.m., s. 224.

104 Nesimi Yazıcı,

25

Bu gerçek belgelerin yanında bölge halkının anonimmuhayyilesinde Müslümanlaşmaları sahabeler zamanında olmuştur.Burada da Müslüman oluş hikayeleri diğer Türk boylarınınİslamlaşmasında olduğu gibi menkıbevi bir hikayeye dönüşmüştür.Çünkü halkın muhayyilesi üzerinde kuvvetli izler bırakan herolay ve şahsiyet, somut gerçekliğe sığdırılarakanlatılamadığından menkıbevi bir tarzda anlatıldığı görür. Halkmuhayyilesinin yarattığı menkıbeler, aslında yaşanan hakikatinbir yansımasıdır; yani olayın umumî vicdana yansıyan şeklinigösterir.105 Bu bakımdan Menâkıbnâmeler zengin birer kültürtarihi kaynağı olduklarını ve bazı esaslara dikkat edilmekşartıyla, kendilerinden azamî ölçüde faydalanılabilir.106 Bu türdestansı halk hikayeleri soyut kültürün kazı! bulgularıdır.Çünkü bunlar toprak altında ölü kalan kırıntılar değil,cemiyetin mahşeri vicdanında binlerce yıl yaşayanvesikalardır.107 Satuk Buğra Han menâkıbnâmesinde olduğu gibiXVIII. yüzyıl sonu veya XIX. yüzyıl başlarında yazmış olmasıgereken Hüsameddin b. Şerefeddin el-Bulgarî de BulgarlarınMüslüman oluşunu efsanevi bir şekilde anlatır. Rivayete görehicretin dokuzuncu yılı Ramazan’ında Hz. Peygamber; Abdurrahmanb. Zübeyr, Zübeyr b. Ca’d (veya Ca’de) ve Talha b. Osman adlıüç sahabesini “tebliğ-i İslâm ve din-i hak için” Bulgarülkesine göndermiştir. Bu sırada ülke Aydar Han tarafındanyönetilmekte, Barac isimli bir de veziri bulunmaktadır.Türkçeyi çok iyi bilen Zübeyr b. Ca’d ve diğer sahabîler, iyitabiplerdi ve Bulgarlar arasında bilhassa bu özellikleriyletanınmışlardı. Bir süre sonra Aydar Han’ın kızı Toybikehastalanmış ve Bulgar tabipler tedavisinde aciz kalmışlardır.Bunun üzerine vezir Barac, Aydar Han’a; “Ey Hanım, ömrünüz uzunolsun. Bizim şehrimizde Arap yurdundan gelme üç tabipbulunmaktadır ki, bunların tabiplikte benzerleri yoktur. Amabizim dinimizde değillerdir” demiştir.

Dikkat edilirse menkıbe Aydar Han’ı, Hz. Peygamber’inİslâm’ı tebliğle görevlendirilmiş olmasından haberdar gösterir.Nitekim o Arap tabiplere, kendi yurtlarında peygamber olarakortaya çıkan Muhammed’i bilip bilmediklerini sorar. Araptabiplerden Peygamber’i tanıdıkları ve onun dinini kabul etmiş,yakın arkadaşları oldukları cevabını alınca, şayet kızını

105 F. Köprülü,Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Ankara, 1981, s. 27, 61.106 Kültür Tarihinin Kaynağı Olarak Menâkıbnâmeler (Metodolojik Bir Yaklaşım), Ankara,

1992.107 Afet İnan, Epope ve Hurafe Motiflerinin Tarih Bakımından Önemi, Çığır, S. 71-72

(1 Kasım 1938.

26

tedavi edebilirlerse, kendisinin de onların dinini kabuledeceğini bildirir. Sahabîler çeşitli otlardan yaptıklarıilaçlarla Toybike’yi tedavi etmeyi başarırlar. Bunun üzerinebaşta Aydar Han olmak üzere, ailesi, Vezir Barac ve bütün şehirİslâmiyet’i kabul eder. Bu sırada keramet sahibi bu sahabîlerşehir ahalisine Kur’ân-ı Kerîm’i okumayı ve İslâm’ınkurallarını öğretmiş, ibadet için cami yapmışlar, burada beşvakit namazı, Cuma ve Bayram namazlarını kıldırmışlardır.İslâmiyet’in daha iyi öğrenilmesi için okullar da kurmuş olansahabîler üç yıllık bir çalışmanın sonunda, görevleriniyaptıklarını düşünmüşler, içlerinden ikisi ülkelerinedönmüştür. Toybike ile evlenen Zübeyr b. Ca’d Bulgar ülkesindekalmış, daha sonra yaşadığı 25 yıl süresince İslâmiyet’inşehirler ve bölgede kabulüyle daha iyi öğrenilmesi içinçalışmalarına devam etmiş, hutbelerinde Hz. Peygamber’inkendisine verdiği asaya dayanmış, vefatı üzerine buradadefnedilmiştir.108

Hüsameddin b. Şerefeddin el-Bulgarî’nin kitabının devamındaülkenin muhtelif yörelerinden gelerek bu sahabeden İslâm’ıöğrenenlerden bahsedilmektedir. Bunlar arasında Başkurtlardanaltı kişinin İslâm’ı öğrenmesi ve sonra kendi ülkelerindeMüslümanlığın yayılmasına çalışmaları, Nogay Han’ın yurduUfa’dan gelen üç kişinin ve diğer bölgelerden gelenlerin benzerdurumları anlatılmaktadır. Yine bu eserde tâbiîn başlığıaltında 33 kişiden bahsedilmektedir. Tebe-i tâbiîn Dönemi’nde,yani üçüncü nesil Müslümanların zamanında İslâmiyet iyicekuvvetlenmiştir. Bu devrede Bulgar ülkesinden bazı öğrencilerHârizm ve Bağdat gibi ilim merkezlerine giderek İslâmîkültürlerini geliştirmişler, ülkelerine dönerek çok sayıda dinîeserler vermişlerdi ki, bunların bir kısmının eserleri veisimleri sayılmakta, mezarlarının da Bulgar ülkesinde bulunduğubelirtilmektedir. Kitapta kaydedilen bir ayrıntı da, Bulgarülkesine gelen üç sahabîden Kur’ân-ı Kerîm’i ve dinî bilgileriöğrenmeye büyük hevesle sarılanlar arasında Bulgar kadınlarınında bulunduğudur ki, bunların isimleri tâbiîn kadınlar olarakbelirtilmektedir. Benzer menkıbeler Derbent-name’de ve EbûHâmid el-Endelüsî el-Gırnatî (ö.1169)’nin Tuhfetü’l-Elbâb’ındannaklen coğrafyacı Kazvînî (ö.1283) tarafındananlatılmaktadır.109

108 M. Murad er-Remzî Bulgar şehri harabelerini anlatırken Telfîku’l-Ahbâr veTelkîhu’l-Âsâr fî Vakâyii Kazan ve Bulgar ve Mülûki’t-Tatar, Orenburg, 1908, c. I, s.312.

27

Böylelikle Bulgar halkının muhayyilesinde İslâm’ıkabullerinin çok eskilere dayandığı vurgulanmış olmaktadır.Doğrusu o günün şartlarında Bulgar ülkesine gelmesi ve buradasözü edilen çalışmaları yapmaları mümkün değildir. Zaten ifadeedilen hususlar gerçek olsaydı, bunun muteber kitaplarda geçmişolması gerekirdi. Bu hikaye ile anlatılmak istenen dinlerininkendi memleketlerindeki tarihini, mümkün olduğu kadarPeygamber’in zamanına yaklaştırmaktır.Böyle bir arzu ise İslâmtarihinin merkezinden uzak olan yerlerdeki kıssalar içinbereketli bir kaynaktır.110

H) Sonuç:Volga(İtil) Ural havzasında İslam’ın yayılması üç aşamada

gerçekleşmiş görünüyor. 1) Fetihler devri (642-750). Bu devirdesavaş yoluyla bölge feth edilirken, diğer taraftan da yeni elegeçen bölgeleri Müslüman nüfus yerleştirilmiştir. Bu dönemdekiİslamlaşma Azarbeycan ve Kafkas dağlarını aşarak gidilenkanallarla olmuştur. 2) Abbasilerin barış devri (750-900). Budönemde barış ve istikrar ortamında bölgeye giden tüccarlareliyle ve Abbasi halifeliğinin teşvikleri ile yavaş yavaşİslamlaştığı görülür. Bu dönemde Kafkasya yolunu yanınaağırlıklı olarak Harezm’li tüccarların ve muhacirlerin etkisibüyüktür. 3) Toplu İslamlaşma devri (900-…) ise X. Asrınbaşıyla başlar. Bu dönem ilişkin İslam kaynakları hazar veUral-Volga şehirlerinde yaşayan çok sayıda Müslüman’ınvarlığından bahseder. İslamlaşmayı etkileyen faktörler arasındabölgedeki tüccar Müslüman burjuvazisinin yanında Orta Asya’dangelen örgütlü grupların propoğanda faaliyetleri vardır. Siyasaldüzeyde ise gerek Bulgarların himaye arayışı, hazarların daKuzeydeki kavimlere karşı ittifak ve destek arayışı, bölgedetoplu İslamlaşmalar için uygun bir vasat hazırlamıştır.Elbette bütün bunların yanında o dönemde İslam medeniyetinindaha gelişmiş ve ileri maddi kültürü ve daha iler bir dini-siyasi sistemi temsil etmesi, fethedilen veya komşu halklarıcezp etmiştir.Ayrıca uzak bölgelerdeki Bulgarlar için doğrudaniçişlerine müdahele ihtimali de olmadığından, Müslüman olmakhem halifeliğin himayesini, hem de maddi destek anlamınageldiğinden hakanlar düzeyinde İslamlaşmalar oldu.

109 Ramazan Şeşen, İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, s. 152, 178-179

110 T. W. Arnold, İntişar-ı İslâm Tarihi, Çev. Hasan Gündüzler, İstanbul, 1971, s.421.

28

29