Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon Dersi I Ankara (Angora) Tarihi Kent Merkezi
-
Upload
independent -
Category
Documents
-
view
2 -
download
0
Transcript of Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon Dersi I Ankara (Angora) Tarihi Kent Merkezi
Bu tablodaki Kale uzun yıllar Halep kalesi sanılarak seyredildi oysa tablonun sağ alt köşesindeki tiftik keçileri ve onun yünlerinin işlenme sini tasvir eden bölüm sayesinde bu resmin Ankara'ya ait olduğu kesinleşti. Resimde arkada Hüseyin Gazi dağı ile Altındağ, net olarak görülüyor. Ressam bu resmi Ankara da değil gittiği Avrupa da yapmıştır. Resimdeki üçüncü sur bugün kalmamıştır. Bu sur Celali isyanları sırasında yapılmış ama daha sonra bu surun temel taşları şimdiki Hamamönü, Hacettepe, Ulucanlar gibi semtlerdeki evlerin temellerinde kullanılmıştır.
"SOF" üretimi, iklim özelliklerinin Angora keçisi üzerindeki olumlu etkileri, dolayısıyla tiftiğinin yüksek kalitesi gibi etmenlerle şehri belirleyen başlıca üretimlerden biri olarak yüzyıllarca devam etmiştir. Angora, 1850’lere kadar bölgenin üretim ve ticaret merkezi niteliğini korumuştur. Bunda en önemli pay da geleneksel tiftik üretimi ve tiftikten yapılan şal ve sof gibi çeşitli dokumalardır. 17. Yüzyıla kadar Angora’da “sof” üreten 1000 kadar tezgah olduğu, bu özelliği ile Angora’nın o dönemlerin en önemli ticaret merkezi olduğu bilinmektedir.
"Ön planda topografik bir kaygıya bağlanılmaksızın Ankara'nın belki en önemli veyahut yapı itibariyle en muhteşem binası olarak Cenabi Ahmet Paşa camii (Şimdiki Ulucanlar caddesi üzerindeki Yeni Cami) olduğunu tahmin ettiğimiz bir cami tasvir edilmiştir. İncesu deresi üzerindeki köprüden geçen deve kervanının, Ankara'dan mal götüren bir kervan olduğu anlaşılmaktadır. Kervanın tam ortasında, köprünün üstünde ise bir merkep üstünde giden bir tüccar görülmektedir. Sarıklı, beyaz sakallı bu yün tüccarı başını eğerek ilerleyen merkebinin üstünde çubuğunu tüttürerek yol almaktadır. Arkada ise balyaları bir deveye yükleyenler fark edilir. Bu kervanın hemen arkasında küçük bir bina işaretlenmiştir ki, bunun da bir yatır türbesi olduğunu tahmin ediyoruz. Herhalde şimdiki Yenişehir semtinde olan bu binanın mahiyetini ve eğer tahmin ettiğimiz gibi yatır türbesi ise kimin adına olduğunu belki eski Ankara'yı iyi tanıyanlar aydınlatabilir. Kervanın arkasında kalan tepe ise Namazgah tepesidir." (Semavi Eyice, Ankara'nın Bir Resmi,S,107)
Sayın Mustafa Tigrek tarafından detay kesimi hazırlanan 17. yy Tablosu'nun Julien Sütunu kesimi.. (Hollanda Amsterdam Ryjksmuseum'dadır)
Yukarı Yüz’de Bedesten, Çukur Han, Çengel Han, Zağfiran Hanı, Kapan Han vb. sayıları 33’e yaklaşan irili ufaklı ticari han inşa edilmiştir. Aşağı Yüz denilen Tahtakale çarşısında ise Hasan Paşa Hanı ( Suluhan ), Tahtakale Çarşısı, Haseki Hamamı, Haseki Camii vb. ticari ve sosyo-kültürel yapılar yer almıştı. 16 -17. yy’da Angora tarihsel kent merkezinin Atpazarı ve Hanlar Bölgesi kesiminden Çıkrıkçılar yokuşu aracılığı ile ‘’Taht-el Kal’a’’ ( Tahtakale-Kale altı ) kesimine doğru gelişmesinin sonucunda oluşmuştur.
16. yüzyılın başlarından itibaren, Celali Saldırılarına karşı şehri savunmak amacıyla, şehir sakinlerinin de katılımıyla inşa edilmiş bir "ÜÇÜNCÜ SUR" un varlığı, gravürlerden, bu dönem Şer'iye Sicilleri incelendiğinde ve seyyahların anlattıkları sonucunda kesin olarak bilinmektedir
1711 Tarihli Pitton Tourneford Gravürü
Angora (Ankara) Gravürü(Joseph Pitton de Tournefort)"Relation d'un voyage du Levant, fait par ordre du Roy..." isimli 1717 tarihli eserden. Türkçe'de Tournefort Seyahatnamesi olarak geçiyor....
Gravürü hemen tüm yayınlarda ters şekilde gördük hep..Ancak, Musa Kadıoğlu vd tarafından yayınlanan "Roma Döneminde Ankyra" adlı eserde batı kısmının gerçekte doğu, doğu kısmının da gerçekte batı olduğu söylenmiş.. Hakikaten de dikkat edilince, özellikle Bedesten'in, camilerin yeri ve topoğrafya bunun tam tersi basılması gerektiğini gösteriyor..Sn. Mustafa Tigrek tarafından yeniden düzenlendi ve Eski Ankara Fotoğrafları facebook grubunda yayınlandı..
Şehri kuşatan bu surun üç ana kapısı olduğu bilinmektedir. Bu girişler, Doğu'da Cenabi Paşa Kapısı, Batı'da Doğan Bey Kapısı ve Güney'de Araba Pazarı Kapısıdır .
Cenabi Paşa Kapısı; adını yakınında bulunan ve Klasik Osmanlı mimari örneklerinden olan Cenabi Ahmet Paşa Camii'nden almıştır (973 H. - 1565 M.) .
Von Vincke'nin 1839 tarihli Ankara Planı’nda Cenabi Paşa Kapısı, "Kayseri Kapısı" olarak olarak adlandırılmıştır.
Atpazarı, kuzeyde Dış Kale Kapısı, güneyde Çukurhan, Çengelhan ve Pilavoğlu Hanı ile çevrili, Hisar'ın dış surunun önündeki düzlüktür. Atpazarı Meydanı, Koyunpazarı Caddesi ve Ahi Şerafettin Sokakları ile güneyde yer alan Koyunpazarı Meydanına bağlanmaktadır. Bedesten, çevresindeki kapalı hanlar ve bunlara bağlanan Atpazarı ve Samanpazarı gibi açık pazar yerleri 16. Yüzyılda Osmanlı-Türk Şehirlerinde izlenen bir gelişmedir. Bu dönemde kale dışına taşan ticaret eylemleri, genellikle bir bedesteni çevreleyen hanlar zinciri ve bunlara açılan sokaklarda sürdürülürdü .
Şehirlerde bu kesimlerin gelişmesi tek tek yapılaşmadan çok, bir vakfın yarattığı "imaret" (*) ya da "külliye" halinde, camisi, hamamları, hanları, bedesteni ve benzeri öğeleri ile birlikte bütüncül bir uygulama ile gerçekleştirilmiştir. Özellikle büyük şehir bedestenleri, taş kubbeleri, demir kapıları ile yalnız ticari malları korumuyor, aynı zamanda şehir zenginlerinin paralarının korunduğu yer oluyordu. Bedestenin, iç kalenin karşıtı olan yeni bir prestij alanı olarak ortaya çıkışı, şehrin biçimlenmesinde belirli bir dönüşüm yaratmış ve merkezi bir konum kazanan bedesten, çevredeki zanaatkarların toplanması için önemli bir başlatıcı etmen olmuştur.
Şehrin 16. ve 17. yüzyıllarda ana merkezi olan Atpazarı, Hanlar Bölgesi ve Bedesten, Uzun Çarşı yoluyla Kaledibi (Tahta'l-Kal'a=Tahtakale veya Kalealtı) ve Karaoğlan çarşılarına bağlanmaktadır.
Ankara'nın bu dönemde "Aşağı Yüz"ünde yer alan bu çarşılardan Tahtakale Çarşısı, Doğanbey Mahallesi (günümüzde de aynı adla anılan bir mahalledir) ile çevrelenmiş, han, hamam, cami, mescid vb. anıtsal yapılarla belirlenen, şehrin ikinci bir merkezi diyebileceğimiz bir çarşı niteliğindedir.
Daha sonraki yüzyıllarda, Karaoğlan Çarşısı'nın da gelişmesi ve nitelik değiştirmesi ile bu ikinci merkez olgusu daha belirginleşecektir.
Doğanbey Mahallesi 16. yüzyılda şehrin en kalabalık mahallelerinden biridir ve ticaretin gelişimi, geleneksel sanatlar ve servis sektörlerinin gelişimi için bir potansiyel taşımaktadır.
devamı için bkz..http://ankaratarihi.blogspot.com
1927 YANGINI ÖNCESİ SULU HAN, TAHTAKALE VE KARAOĞLAN ÇARŞILARI DETAY (Kişisel çalışma; 1929 tarihli kadastral haritalar birleştirilerek hazırlanmıştır,.Kuyud-u Kadime Arşivi, Tapu Kadastro Gn. Md.lüğü)
“...Ne Samanpazarı, ne Çıkrıkçılar Yokuşu, ne Balıkpazarı, ne İstanbul Caddesi, ne Karaoğlan çarşısı kaldı. Her taraf bir yangın ertesinin veya bir talan sonunun manzarasını gösteriyordu. Hangi dükkânda neye el atsalar, karmakarışık bir hırdavat yığınından başka bir şey bulmanın imkânı yoktu”...
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, ANKARA, S. 25., 1972, Remzi Kitabevi,
Tahtakale yangını öncesinde, Sulu Han'ın karşısında, bir sıra dükkânı ile “Uzun Çarşı”nın bir bölümü yer almaktaydı. Uzun Çarşı; Kızıl Bey Caddesi ile üçüncü surun başlıca kapılarından biri olan Eset Kapısı’na bağlanmaktaydı. Bu tarihlerde açılmış bulunan Atatürk Bulvarı’na Uzun çarşının başlıca bağlantısı olarak görülmektedir. Uzun Çarşı’nın kuzeyinde, Tahtakale Han’ı (Tahtacı Hanı) 18 odası ile, çarşının ikinci büyük Hanı’dır. Keçeciler Hanı’nın ise, Tahtakale Hamamı yakınında daha küçük bir han olduğu sanılmaktadır.
1927 yılı 18/19 Temmuz gecesi Tahtakale’de başlayan ve genişleyerek sabah 9.30’a kadar süren yangında 500 dükkân, 100 ev, 5 han, 3 fırın, 1 cami, 1 mescit ve 1 hamam yanmıştır. Tahtakale’deki bir kereste deposunda başlayan yangın Balıkpazarı, yeni Diyanet İşleri binası, yeni Hacı Tuğan Mahallesi ve yeni Hüsnübey mahallesi yönlerinde yayılmıştır. İtfaiyenin çabalarının yetersiz kalması üzerine yangın yerine gelen askeri birlikler Balıkpazarı’ndaki dükkânları yıkarak yangının daha fazla genişlemesini önlemiştir.
Yangın kuzeyde Balıkpazarı Caddesi’nden güneyde Hacıdoğan Camii yakınlarına, batıda Hasanbey Oteli yakınlarından doğuda Adliye Sarayı yakınlarına kadar olan alanı tahrip etmiştir. Yangının genişlemesine bölgede kereste depolarının bulunması ve şiddetli rüzgâr neden olmuştur.
Yangın gönümüzde Ankara Belediye Binası olan ve o zamanlar sebze hali olarak kullanılan yere kadar yayılmış ve ancak yangın bombaları atılarak durdurulabilmiştir. Top top kumaşların yandığı, zararın 2 milyon liradan fazla olduğu belirtilmektedir.
Hasan paşa ve Tahtakale Hamamları ile Haseki Camisi de yangında hasar gördükleri için yıktırılmışlardır. Tahtakale Hanı ile adı belirlenemiyen iki han da yangında tahrip olmuştur.
Tahtakale yangınında Sulu Han da kısmen tahrip olmuş ve ticari önemini yitirmiştir. Suluhan'ın karşısındaki bir sıra dükkân ile Uzum Çarşı'nın bir bölümü de yanmıştır. Yangın yerine gelen Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa söndürme çalışmalarına nezaret etmiş ve yangın söndürülünceye kadar orada kalmıştır .
Tahtakale Çarşısı bugünkü Modern Çarşı yangını benzeri bu kesimin dönüşümü için bir neden olmuştur. 1930 yılında Suluhan önünden Posta Caddesi geçirilerek Ulus Hali inşa edilmiştir
Eski fotoğraflara bakıldığında, dönemin mimarisi hakkındaki bilgilerle birleşince, sadece Sulu Han, Haseki camii, Haseki hamamı ve diğer kamusal yapılar hariç hemen hepsinin ahşap strüktürlü ve eski yapılar olduğunu söyleyebiliriz..
Şehrin en yoğun mahallelerinin merkezinde bulunan Sulu Han ve çevresi, Tahtakale Çarşısı; günlük tüketim, gıda ve diğer bazı zorunlu gereksinimlerin karşılandığı bir ticaret kesimi olarak gelişmiştir.
Bu döneme ait bazı Şer’iye Sicillerindeki kayıtlar bu kanıyı güçlendirmektedir :
· 2 Rebiülevvel 1207 (18 Ekim 1792) tarihli bir sicilde; Sulu Han’ın batısında bir “Attar Çarşısı” bulunduğu, ayrıca kalaycıların da buralarda yerleştiği belirtilmektedir [19] . Attar Çarşılarında, güzel kokulu bitki ve eczalar, iğne, iplik, düğme, boya, boncuk gibi günümüzde tuhafiyeci ve eczanelerin sattıkları mallar satılmaktaydı.
1927 yangını öncesinde Sulu Han Kuzeyinde “Tahta Kale Meydanı” adı ile anılan bir boşluk (meydan?) yer almaktadır. Bu kadar büyük bir alanın ticaret merkezinde bilinçli olarak bırakılamayacağı ve bu kesimin daha önceki yangınlarda boşalan bir mekan olduğu sanılmaktadır. Zafer Caddesi’nden başlayarak, Kavaklı Sokak, Mescit Sokağı ve Tahta Kale Çarşı Caddesi bu alana açılmaktadır. Bu cadde, doğuya doğru Semerciler Caddesi adını almaktadır ve Çakıcılar Sokak ile Balıkpazarı Caddesine bağlanmaktadır.
Kale ve şehrin en eski kesimleri olan Bedesten, Hanlar Bölgesi ve Uzun Çarşı'nın bir kısmı "YUKARI YÜZ", bugünkü Anafartalar Caddesi'nin altında kalan ve Hacı Bayram Camii'nden Karacabey Külliyesi'ne kadar uzanan kısım ise "AŞAĞI YÜZ" olarak isimlendirilmiştir
16. Yüzyıl Osmanlı-Türk şehirlerinde merkezin etrafında yer alan konut alanları mahalleler halinde örgütlenmiştir.
Ankara’da da mahalleler, bir dini yapının etrafında oluşmuşlar ya da meslek gruplarından bazılarının veya aynı dini inanç ve gelenek etrafında toplananların bir arada oturmaları sonucu ortaya çıkmışlardır.
Mahalleler sınıfsal olarak, toplumdaki dini ve etnik gruplara göre farklılaşma göstermektedir. Ankara'da Müslüman, Rum, Ermeni ve Yahudi Mahalleleri ayrı ayrıdır, ancak şehirdeki yabancı uyruklular genellikle az sayıda olduklarından ayrı bir mahalle oluşturmamışlardır. Mahallelerin şehir içindeki topografik konumlarından da bir saygınlık sıralaması eğilimi kendini belli etmektedir. Kale çevresindeki mahalleler, daha çok Müslüman mahalleleridir ve yabancılar merkeze yakın yerleşmişlerdir.
Ankara’da 16. Yüzyılda bulunan 85 mahalleden büyük bir kısmı, Bedesten ve Atpazarı’ nın merkezini oluşturduğu “Yukarı Yüz” ile, Tahtakale ve Karaoğlan Çarşılarının etrafında bulunuyordu.
Cumhuriyet’in 1923 tarihinde ilanı ve Ankara’nın başkent oluşu ile özellikle Atatürk Bulvarı üzerinde çoğu anıtsal nitelikte kamu yapıları yapılmaya başlanmıştır. 1925 Yılında hazırlanan Heussler Planı’nda (1/ 4000), Taşhandan İstasyona kadar uzanan kesimde, yol istikamet planı anlayışı içinde bazı planlama kararları verilmiştir. Şehremini Asaf Bey Döneminde, eski Ankara ve Sıhhiye için Karl Lorcher Planı (1927) hazırlandı, ancak Eski Ankara Planı uygulama olanağı görülmediği gerekçesiyle geri çevrildi.
1928 yılında açılan uluslar arası Ankara Şehri İmar Planı yarışması ile yarışmayı kazanan Prof. Hermann Jansen Planı 1932 yılında uygulamaya konmuştur. Bu planda; verilen en önemli kararlardan biri, eski Ankara’ya pek dokunulmayacağı, eskisinin üstüne değil yanına yeni bir kent kurulması yoluna gidileceği temel kararıdır. 1930 - 1950 yılları arasında, “Yeni Ankara” ’nın eskisi yanında kurulmasıyla kent bütününün tek ana merkezi durumuna giren Ulus ve çevresinde “ Eski Şehir - Yeni Şehir ” bağlantıları boyunca ve eski şehrin yeni kullanışlara komşu bölgelerinde spekülatif baskılar yoğunlaşmış, çeşitli yenilemeler yapılmıştır.
Ankara Kent Kimliği’nin “Erken Cumhuriyet Dönemi Batılılaşması” denilebilecek öğelerini, Atatürk Bulvarı üzerinde ve Yenişehir çevresinde bu günlere kadar gelebilmiş Erken Cumhuriyet Dönemi yapıları ve çevreleri oluşturmaktadır. Jansen 1928 yılında uluslar arası Ankara İmar Planı yarışmasıyla birinciliği kazandıktan sonra, alınan en önemli kararlardan biri, “eski şehrin korunması” ve “yeni şehrin planlanması”dır. “Yenişehir”; Cumhuriyet fikrinin ve uluslararası düzeyde Atatürk’ün yeni bir Başkent oluşturma olgusunun en önemli göstergelerinden biridir. —
Başkent Ankara’ya ait Yeni İmar Planı [Bebauungsplan der Türkischen Haupt- und Residenzstadt Angoral, Carl Christoph Lörcher, 1924. Deutsche Bauzeitung Stadt und Siedlung. 59/2 (17 Ocak 1925).
Kaynak : http://www.mimdap.org/?p=22066
Tahtakale Çarşısı (Tahta-el Kal’a) çevresi, Sulu Han’ın da içinde yer aldığı kesim, günümüzde Ulus Hali’nin bulunduğu kesimdir. Şehrin 16. ve 17. yüzyıllarda ana merkezi olan Atpazarı, Hanlar Bölgesi ve Bedesten, Uzun Çarşı yoluyla Kaledibi (Tahta'l-Kal'a=Tahtakale veya Kalealtı) ve Karaoğlan çarşılarına bağlanmaktadır.
Ankara'nın bu dönemde "Aşağı Yüz"ünde yer alan bu çarşılardan Tahtakale Çarşısı, Doğanbey Mahallesi (günümüzde de aynı adla anılan bir mahalledir) ile çevrelenmiş, han, hamam, cami, mescid vb. anıtsal yapılarla belirlenen, şehrin ikinci bir merkezi diyebileceğimiz bir çarşı niteliğindedir.
Taht'el Kal'a da Haseki camii ve Şehremaneti Binası (1927 yangınında yok olmuştur)
Daha sonraki yüzyıllarda, Karaoğlan Çarşısı'nın da gelişmesi ve nitelik değiştirmesi ile bu ikinci merkez olgusu daha belirginleşecektir.
Doğanbey Mahallesi 16. yüzyılda şehrin en kalabalık mahallelerinden biridir ve ticaretin gelişimi, geleneksel sanatlar ve servis sektörlerinin gelişimi için bir potansiyel taşımaktadır.
1917 büyük yangınında yanan Kaleiçi (Hisarpark) ve yangın bölgesinin 1930 hava fotoğrafındaki yerleri (Analiz M. Tunçer)
Bu haritada "Harik Mahali" (Yangın Bölgesi), Bedesten çevresi ve Sulu Han çevresi net olarak görülebiliyor..
1881 büyük yangınında yanan bedesten ve hanların, 1930 hava fotoğrafındaki yerleri (Analiz M. Tunçer)
Ankara'da esnaf çarşıları ve büyük programlı ticari yapılar topografyaya uygun olarak iki kısımda yer seçmişlerdir. "Yukarı Yüz"ün esnafı, Bedesten çevresindeki sınırlı düzlükte yer alan “Atpazarı Çarşısı” ile, Samanpazarı' ndan Bedesten' e doğru çıkan “Koyun Pazarı” arasında kümelenmiştir. Bedesten: 96 hücreli bu yapı, klasik Osmanlı Bedesten tipindedir ve arastasında 102 dükkan bulunmaktaydı . Ortada, uzunlamasına dikdörtgen planlı, duvarları taştan, üst örtüsü kurşun, içten tuğla örgülü on kubbe ile örtülü bir yapıdır. Duvarlar, iki sıra taş, bir sıra tuğla örgülüdür. Bedesten'e doğuda iki uçta birer, kuzeyde ortada bir ve batıda bir kapıyla girilir.
MAHMUD PAŞA BEDESTENİ (KURŞUNLU BEDESTEN)
16. Yüzyıl Ankara Ticaret Merkezi’nin ana yapısı olan Mahmud Paşa Bedesteni, Atpazarı'nda Kale'nin güney-batısında, yüksekçe bir düzlük üzerinde konumlandırılmıştır. Bedesten'in inşa tarihi olarak,Taci-zade Cafer Çelebi 1459-60 (863 H.) tarihini vermektedir. Vakfiyesine göre 1464-1471 (869-876 H.) tarihleri arasında, Fatih Sultan Mehmed'in Sadrazamı Mahmud Paşa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır .
96 hücreli bu yapı, klasik Osmanlı Bedesten tipindedir ve arastasında 102 dükkan bulunmaktaydı . Ortada, uzunlamasına dikdörtgen planlı, duvarları taştan, üst örtüsü kurşun, içten tuğla örgülü on kubbe ile örtülü bir yapıdır. Duvarlar, iki sıra taş, bir sıra tuğla örgülüdür. Bedesten'e doğuda iki uçta birer, kuzeyde ortada bir ve batıda bir kapıyla girilir. Kurşunlu Hanı gibi çeşitli yangınlar geçiren yapı, 1881 tarihindeki yangından sonra terk edilmiştir. 1933 yılından sonra Atatürk’ün direktifleri ile onarılmaya başlanmış, 1946'da başlanan esaslı onarımdan sonra halen, Türkiye'nin ve Ankara'nın en güzel ve zengin müzelerinden biri olan "Anadolu Medeniyetleri Müzesi" olarak kullanılmaktadır.
Kurşunlu Hanı gibi çeşitli yangınlar geçiren yapı, 1881 tarihindeki yangından sonra terk edilmiştir. 1933 yılından sonra Atatürk’ün direktifleri ile onarılmaya başlanmış, 1946'da başlanan esaslı onarımdan sonra halen, Türkiye'nin ve Ankara'nın en güzel ve zengin müzelerinden biri olan "Anadolu Medeniyetleri Müzesi" olarak kullanılmaktadır.
Demiryolu ile şehrin doğrudan bağlantısını sağlayan İstasyon Caddesi’nin Karaoğlan Çarşı Caddesi (Anafartalar Caddesi) ile kesiştiği nokta olan Taşhan Meydanı’nın (Ulus Meydanı) gelişimi, Cumhuriyet ilanı sonrasında büyük hız kazanmıştır.(Fotoğraf için sn. Mustafa Tigrek'e teşekkür ederim )
Carl C. Lörcher’in ilki 1924 yılında eski Ankara, ikincisi de 1925 yılında Yeni Şehir için yaptığı iki plan, sonraki beş yıl boyunca Ankara’nın yeni yerleşimlerinin gelişmesini belirlemişti. 1924 yılı sonlarında, 1/10 000 ölçekli Lörcher Planı ise, her iki planı bağlayan bir yapıya sahiptir ve “Türklerin Başkenti Ankara’nın Yapılaşma Planı / Eski Şehir ve Yönetim şehri = Çankaya” başlığını taşımaktadır.Kaynak : http://www.mimdap.org/?p=22066
Ulus tarihi kent dokusu arazi kullanımı (1986) / Bu harita Ulus tarihi kent merkezi çevre düzenleme yarışması için hazırlanmış ve yarışma şartnamesinde yayınlanmıştı..
Hacıbayram Çevresi Koruma Planı (Ankara Belediyesi İmar müdürlüğü- ODTÜ 1985) / Hazırladığımız ilk koruma planı, aynı zamanda Ankara'nın da ilk onaylı koruma planı olma özelliğini taşıyor..
ODTÜ ŞPB ve Restorasyon Bölümleri öğrenci çalışması geliştirilerek, güncellenerek, uygulama yönetmeliği yazılarak İmar Müdürlüğü elemanları (Sit Grubu) tarafından hazırlandı..
Hisarpark Kesimi Yangın Öncesi
http://mehmet-urbanplanning.blogspot.com/2006/12/tarihsel-evre-koruma-politikalar-ankara.html
Kaleiçi Kalekapısı Sokak'ta TAÇ Vakfı tarafından restore edilen 3 evin restorasyon öncesi durumu (1984) Foto: M. Tunçer
Sol üst köşedeki apartman + tarihi yapı birlikteliği "Koruma" konusunda eriştiğimiz engin kültürel durumu açıklıyor!