Sokak Çeteleri ve Şiddet: Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Örneği / Theoretical Approach to...

13
Sokak Çeteleri ve Şiddet: Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Örneği Doç. Dr. Bilal Sevinç 1 Dr. İrfan Çiftçi 2 Özet Sokak çetelerine katılım ve çete kaynaklı şiddet suçları Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) gündemini işgal eden önemli güvenlik sorunları arasında yer almaktadır. Sokak çetelerine katılan bireylerin çeşitli suçları işlemesi, çete üyeliğinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Cinsiyet ayrımı gözetmeksizin çete üyelerinin büyük bir çoğunluğu şiddet suçunun hem faili hem de mağduru olabilmektedir. Genel olarak literatür incelemesine dayanan bu çalışmada, sokak çeteleri ve şiddet olgusu ABD örneğinde incelenmektedir. Bu bağlamda, Gelişimsel Perspektif/Hayat Seyri Perspektifi ışığında çete üyeliği ve şiddet eylemleri, çetelere katılımda etkili olan risk faktörleri, çetelerin işlemiş oldukları şiddet içerikli suç çeşitleri, çete üyelerinin demografik özellikleri, demografik özellikler bağlamında şiddet eylemleri konuları bu çalışmanın ana temalarını oluşturmaktadır. Anahtar kelimeler:Sokak çeteleri, şiddet, demografik özellikler, ABD Giriş Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD)farklı nitelikte yaklaşık olarak 33.000 çete ve 1.4 milyon çete üyesi bulunmaktadır. The Federal Bureau of Investigation (FBI) tarafından yayımlanan Ulusal Çete İstihbarat Merkezinin (National Gang Intelligence Center-NGIC) 2011 yılı araştırma raporuna göre ABD’de,sokak çeteleri, motosiklet çetesi, hapishane çeteleri, etnik çeteler gibi farklı yapılanmalar altında faaliyet gösteren çetelerin ve dolayısı ile üyelerinin sayısı artış eğilimindedir. FBI, “sokak çetelerini” Amerika Birleşik Devletleri içerisinde sokak bazlı olarak yapılanmış suç örgütleri olarak tanımlamaktadır. Bunun yanında suç örgütlerinden, cezaevi ve hapishane sistemi içerisinde yapılananlar “hapishane çetesi”, motosiklet kulüpleri oluşturarak bunları belirli suç faaliyetleri için kullananlar “motosiklet çetesi’’, belirli bir mahallede veya lokal çevrede faaliyet yürüten, daha geniş çapta ve daha büyük güçte olan, genelde uyuşturucu dağıtımı ve satışı ile uğraşanlar ‘’mahalle/yerel sokak çeteleri’’ olarak adlandırılmaktadır 3 Ayrıca etnik temelli çetelerin (Afrikalı, Asyalı, Karayipli, Avrasyalı çetesi gibi) ve geleneksel olmayan çete yapılanmalarının sayısında da artış gözlemlenmektedir. Geleneksel olmayan çetelere “hibrid (hybrid) çeteler” örnek olarak 1 Polis Akademisi Başkanlığı Öğretim Görevlisi, [email protected] 2 Ankara Emniyet Müdürlüğü, [email protected] 3 ABD’de eyaletlere göre çetelerin listesine FBI’ın web sitesinden, http://www.fbi.gov/stats- services/publications/2011-national-gang-threat-assessment adresinden ulaşılabilir.

Transcript of Sokak Çeteleri ve Şiddet: Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Örneği / Theoretical Approach to...

Sokak Çeteleri ve Şiddet: Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Örneği

Doç. Dr. Bilal Sevinç1

Dr. İrfan Çiftçi2

Özet

Sokak çetelerine katılım ve çete kaynaklı şiddet suçları Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) gündemini işgal eden önemli güvenlik sorunları arasında yer almaktadır. Sokak çetelerine katılan bireylerin çeşitli suçları işlemesi, çete üyeliğinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Cinsiyet ayrımı gözetmeksizin çete üyelerinin büyük bir çoğunluğu şiddet suçunun hem faili hem de mağduru olabilmektedir. Genel olarak literatür incelemesine dayanan bu çalışmada, sokak çeteleri ve şiddet olgusu ABD örneğinde incelenmektedir. Bu bağlamda, Gelişimsel Perspektif/Hayat Seyri Perspektifi ışığında çete üyeliği ve şiddet eylemleri, çetelere katılımda etkili olan risk faktörleri, çetelerin işlemiş oldukları şiddet içerikli suç çeşitleri, çete üyelerinin demografik özellikleri, demografik özellikler bağlamında şiddet eylemleri konuları bu çalışmanın ana temalarını oluşturmaktadır.

Anahtar kelimeler:Sokak çeteleri, şiddet, demografik özellikler, ABD

Giriş

Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD)farklı nitelikte yaklaşık olarak 33.000 çete ve 1.4 milyon çete üyesi bulunmaktadır. The Federal Bureau of Investigation (FBI) tarafından yayımlanan Ulusal Çete İstihbarat Merkezinin (National Gang Intelligence Center-NGIC) 2011 yılı araştırma raporuna göre ABD’de,sokak çeteleri, motosiklet çetesi, hapishane çeteleri, etnik çeteler gibi farklı yapılanmalar altında faaliyet gösteren çetelerin ve dolayısı ile üyelerinin sayısı artış eğilimindedir. FBI, “sokak çetelerini” Amerika Birleşik Devletleri içerisinde sokak bazlı olarak yapılanmış suç örgütleri olarak tanımlamaktadır. Bunun yanında suç örgütlerinden, cezaevi ve hapishane sistemi içerisinde yapılananlar “hapishane çetesi”, motosiklet kulüpleri oluşturarak bunları belirli suç faaliyetleri için kullananlar “motosiklet çetesi’’, belirli bir mahallede veya lokal çevrede faaliyet yürüten, daha geniş çapta ve daha büyük güçte olan, genelde uyuşturucu dağıtımı ve satışı ile uğraşanlar ‘’mahalle/yerel sokak çeteleri’’ olarak adlandırılmaktadır3 Ayrıca etnik temelli çetelerin (Afrikalı, Asyalı, Karayipli, Avrasyalı çetesi gibi) ve geleneksel olmayan çete yapılanmalarının sayısında da artış gözlemlenmektedir. Geleneksel olmayan çetelere “hibrid (hybrid) çeteler” örnek olarak

1 Polis Akademisi Başkanlığı Öğretim Görevlisi, [email protected]

2 Ankara Emniyet Müdürlüğü, [email protected]

3 ABD’de eyaletlere göre çetelerin listesine FBI’ın web sitesinden, http://www.fbi.gov/stats-

services/publications/2011-national-gang-threat-assessment adresinden ulaşılabilir.

verilebilir. Hibrid çetelere mensup bireylerin farklı etnik kökenlere sahip olması, göçebe özelliklerinin bulunması ve farklı gruplarla etkileşim içerisinde olması gibi nedenlerle ortaya çıkarılması, takip edilmesi ve gerektiğinde müdahale edilmesi güçtür. Genelde ulusal logo/işaretleri kullanmaları ve çeteler arasında geçiş yapmaları güvenlik güçlerinin işini zorlaştırmaktadır. Hibrid çeteler çoğu sokak çeteleri gibi sokak suçlarını ve şiddet içerikli diğer suçları işlemekte, dikkat çekmek ve saygı kazanmak için suç faaliyetlerini her geçen gün yoğunlaştırmaktadır (FBI, 2012).

Bu çalışma,ABD’de neredeyse tüm eyaletlerin sokaklarında sürekli artan oranda güvenlik riski oluşturan çeteleri incelemektedir. Diğer suç grupları ile karşılaştırıldığında, sokak çetelerininişlemiş olduğu suçlarındaha yaygın olduğu,genelde şiddet içerikli ciddi suçları işledikleri, sayıca fazla oldukları ve iyi organize olabildikleri gözlemlenmektedir. Çoğunlukla aynı yaş grubuna sahip kişilerden oluşması, liderlerinin bulunması, çekirdek üyelerle (coremembers) birlikte çeteyi destekleyen diğer üyelere (peripheralmembers) sahip olması sokak çetelerini tanımlayan özelliklerdendir. Bunların yanında, çetelerin isimleri, işaretleri, amblemleri, renkleri ve/veya kendi kontrollerinde olduğunu iddia ettikleri bir bölgeleri bulunmaktadır (Spergel, 1984). Thornberryvd.’nin(2003) yapmış olduğu kapsamlı bir araştırmaya göre, büyük şehirlerin %66’sında, banliyölerin %47’sinde, küçük şehirlerin %27’sinde ve kırsal alanların %18’inde çete yapılanmaları bulunmaktadır. Çetelerin işlemiş oldukları suçlar çeşitlilik göstermektedir. Sözlü ve fiziksel şiddet, hırsızlık, saldırı, kavga, silah kullanma, cinayet gibi suçlar çeteler tarafından işlenen suçlara örnek olarak gösterilebilir. Suç işleme ve neticesinde cezaevine girme, çete yapılanması içerisinde kariyer elde etmenin ve belirli bir konuma yükselmenin en etkili yolu olarak görülmektedir (Horowitz&Schwartz, 1974).

Çete suçluluğu (gang delinquency) ile ilgili çok sayıda araştırma yapılmış olup, araştırmalar nitel ve/veya nicel analizlere dayanmaktadır. Gözleme dayalı araştırma, resmi rapor, anket gibi farklı türdeki çalışmaların sonuçlarına bakıldığında, çete üyeliği ve üyeliğin doğal sonucu olarak ortaya çıkan suç, özellikle de ciddi ve şiddet içerikli suç arasında yakın ilişki olduğu görülmektedir (Thornberry vd., 2003; Hughes, 2005).

Genel olarak literatür taramasına dayanan bu çalışmada, ABD`de toplumhuzuruve düzeni açısından önemli bir güvenlik sorunu teşkil eden sokak çeteleri ele alınmakta ve bu bağlamda;Gelişimsel Perspektif/Hayat Seyri Perspektifi ışığında çete üyeliği ve şiddet eylemleri tartışıldıktan sonra çetelere katılımda etkili olan risk faktörleri ele alınmaktadır. Bununla birlikte, sokak çetelerinin işlemiş oldukları şiddet içerikli suçlar, sokak çetelerine katılan bireylerin demografik özellikleri ve demografik özellikler bağlamında şiddet eylemleri konuları da bu çalışmada tartışılan konular arasında yer almaktadır. Türkiye`de, ABD’de varlıklarını devam ettiren sokak çetelerine benzer nitelik, kapsam ve boyutta sokak çeteleri bulunmamaktadır. Bu nedenle bu çalışmanın çete ve şiddet konusuna ilgi duyanlara farklı bir bakış açısı kazandırma, diğer ülkelerde görülen yapılanmalar hakkında bilgi verme ve şiddet literatürüne yeni bilgiler kazandırma açısından faydalı olacağı değerlendirilmektedir.

Gelişimsel Perspektif/Hayat Seyri Perspektifi ve Sokak Çeteleri

Çete ve şiddet olgusunu açıklamada, gelişimsel perspektif (developmentalperspective) ve hayat seyri perspektifi (life-courseperspective) önemli bir yere sahiptir. Hayat seyri dinamiğini açıklayan 2 önemli kavram bulunmaktadır. Bunlar hayat yolu (trajectory) ve hal değişikliği (transition) kavramlarıdır. Hayat yolu, hayatın doğal akışı içerisinde bireylerin izlemiş olduğu ve gelişim halinde olanbelirli bir hayat çizgisini ifade etmektedir. Okul hayatı, iş hayatı,

evlilik, anne-baba olma şeklinde devam eden süreç hayat yolu kavramına örnektir. Hayat yolu uzun dönemli bir karakteristiğe sahiptir. Diğer yandan, hal değişikliği kavramı, hayatta karşılaşılan önemli olayları ve değişimleri ifade etmektedir. Hayat yolu içerisinde daha kısa dönemlerde ortaya çıkan hal değişikliği olgusuna; ilk iş, ilk evlilik, ilk bebek örnek olarak verilebilir. Hayat seyri perspektifinin ana temasını; hayattaki önemli olay ve olguların süresi, zamanlaması ve akış sırası ile birlikte bunların gelecekteki sosyal değişimler üzerindeki etkileri oluşturur (Elder, 1985, s.17; Sampson&Laub, 1999).

Hayat yolu ve hal değişikliği, hayat seyri içerisinde belirli değişikliklere ve dönüm noktalarına neden olabilmektedir. Bu bağlamda, hayat seyri içerisinde çocukluk döneminde yaşanan olaylarla, erişkinlik dönemindeki deneyimler arasında kuvvetli bir ilişki bulunmaktadır. Belirli dönüm noktaları ve hal değişiklikleri, erişkinlik dönemindeki uyumu doğrudan etkileyebilmektedir. Bu çerçevede hayat yolu; iş, askerlik hizmeti, evlilik, okul gibi bazı sosyal kurumlar ve yaşam olayları tarafından şekillendirilebilmektedir. Yeni olay ve koşullar hayat seyrinin yönünü değiştirecek düzeyde etkili olabilmektedir. Bu nedenle hayat seyrinin tamamen sabit olmadığını, dinamik bir yapıya sahip olduğunu söylemek mümkündür (Sampson&Laub, 1999).

Yukarıda yazılı hususları göz önünde bulundurarak gelişimsel kriminoloji(developmentalcriminology), suç bağlamında hal değişikliklerine odaklanmakta ve bireylerin suç işlemeye başlaması, suçta uzmanlaşması, işlenen suç sayısının ve çeşitliliğinin artması, suç işlemede belirli bir doyum noktasına ulaşılması ve nihayetinde suç işlemeye son verilmesi süreçlerini incelemektedir. Teorik çalışmalar ve bilimsel araştırmalar yoluyla bu süreçlerin açıklanması gelişimsel kriminolojinin ana hedefleri arasında yer almaktadır (Hoffman&Cerbone, 1999, s. 344).

Gelişimsel perspektif ve hayat seyri perspektifinden, çeteler ile ilgili çalışmalarda da yararlanılabilmektedir. Yaşları 13 ile 22 arasında değişen çete üyelerini inceleyen Thornberry vd., (2003), çete içerisinde uzun süre kalan bireylerin sorunlu hal değişikliği tecrübe etme olasılıklarının yüksek olduğunu bulmuştur. Okulu terk etme, erken yaşta hamilelik, aileden erken yaşta ayrılma, iş hayatında tutarsızlık ve sürekli iş değiştirme ergen çete üyelerinin sorunlu hal değişikliklerine örnektir.Çete içerisinde gelişen sosyal bağlar bireylerin toplum içerisinde normal sosyal ilişki geliştirmesine engel olabilmektedir. Bu nedenle erişkinliğe geçiş dönemindeki deneyimler, olaylar, davranışlar, ilişkiler başarılı bir erişkin rolüne sahip olmada önem taşımaktadır.

Çetelere katılım yaşı ve çete üyesi olarak kalma süresi bireylere göre değişebilmektedir. Irk, etnik köken, ekonomik durum ve eğitim düzeyi açısından aile yapısı, bireyin içinde yaşadığı çevre, ailenin çocukla ilişkisi, bireyin okul ve okuma ile ilgili hedefleri, bireysel özellikler ve olumsuz yaşam koşulları çetelere katılımda etkili olan faktörlerdendir. Çete üyeliği insanların hayatına yön veren önemli bir dönüm noktasıdır. Başka bir deyişle, çeteye katılımla birlikte suç işleme eğilimi tırmanışa geçmekte ve işlenen suçlar şiddet içerikli suçları da içerebilmektedir. Çete içerisinde kalma süresinin uzunluğu, diğer suç türleri ile birlikte şiddet içerikli suçları işleme olasılığını da artırmaktadır.

Çetelere Katılımda Etkili Olan Risk Faktörleri

Risk faktörleri modeline göre bireylerin yaşamında çok çeşitli ve çoğu zaman birbirleri ile örtüşen risk faktörleri bulunmakta ve bu risk faktörleri bireyleri suç işleme gibi olumsuz

eylem ve olgulara sürükleyebilmektedir (Cicchetti&Rogosch, 1999; Hill, Hawkins&Battin, 1999; Sameroff vd., 1993; Small &Luster, 1994). Bu bağlamda, gelecekteki muhtemel suçluluğun ve şiddet eylemlerinin önlenebilmesi amacıyla ön alıcı nitelikte program ve etkinliklerin gerçekleştirilmesi ve bunların gerçekleştirilebilmesi için de risk faktörlerinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Howell (1997) muhtemel risk faktörlerini; toplum, aile, okul, akranlar ve bireysel karakteristikler olarak sınıflamaktadır. Thornberry vd., (2003) de risk faktörleri ile ilgili benzeri bir sınıflandırma yapmakta ancak aile ve bireysel karakteristikler kategorilerini alt kategorilere ayırmaktadır.

Konu sokak çeteleri açısından ele alındığında, çete üyeliği ve üyeliğin doğal bir sonucu olarak şiddet, bireylerin farklı gelişimsel dönemlerde ve ortamlarda karşılaşabileceği çeşitli risk faktörlerinin doğal bir sonucudur. Yüksek oranda Afrikalı Amerikalıların yaşadığı bir mahallede ikamet etme, genel olarak fakir olan ve yüksek suç oranlarının olduğu bir çevrede yetişme, demografik özellik olarak Afrikalı Amerikalı olma, düşük düzeyde eğitimli ebeveynlere sahip olma, fakirlik düzeyinin altında gelire sahip bir ailenin üyesi olma, olumsuz aile-çocuk ilişkileri, aileye düşük düzeyde bağımlılık, öğretmene ve okula karşı kendisini ilgisiz hissetme, ailenin çocuktan beklentilerinin düşük düzeyde olması, suç işlemiş arkadaşlarla birlikte olma, bireysel olarak bazı olumsuz olayları tecrübe etme, erken yaşta flört etme, depresif semptomların bulunması,yüksek düzeyde stres durumu, daha önce bir suç işlemiş olma ve şiddet eylemi gerçekleştirme çetelere katılmayı kolaylaştıran bazı risk faktörlerindendir. Bu faktörlerin içerisinde ise özellikle, daha önce bir suç kaydının olması ve şiddet eylemine karışmış olma, çete üyesi olma ve şiddet eylemi gerçekleştirme riskini artırmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre bu risk faktörleri genelde erkek çete üyeleri için geçerli olup, çoğu risk faktörü bayan çete üyeleri açısından istatistiksel olarak anlamlı değildir (Thornberry vd., 2003).

Kısaca ifade edilebilir kiçete üyeleri, yaşamış oldukları çevrede ve içinde bulundukları koşullarda farklı boyut ve türdeki olumsuzluklarla karşı karşıyadırlar. Bu olumsuzlukların büyük bir çoğunluğunu ise yukarıda yazılı olan risk faktörleri oluşturmaktadır. Risk faktörlerinin etkisini azaltmaya yönelik tedbirlerin alınmaması durumunda ise çetelerin aktif olarak varlıklarını devam ettirme ve yeni üyeler kazanma olasılığı artmaktadır.

Çete üyeliği ve Şiddet Eylemleri

Çetelere üyelik, cinayet, silah taşıma ve kullanma, uyuşturucu kullanma ve satma gibi çoğu şiddet içerikli eylemleri kolaylaştırmaktadır (Thornberry vd., 2003). FBI’ın yayımlamış olduğu Ulusal Çete İstihbarat Merkezinin raporuna göre çeteler,ABD’deki şiddet içerikli suçların %48’inden ve farklı türdeki diğer suçların %90’ından sorumludur(FBI, 2012). Diğer yandan, çete üyelerinin genel suçluluk oranı %98.1 iken, şiddet içerikli suçlara karışma oranı %90.6’dır. Bu verilere dayanarak çete kaynaklı şiddet, çete üyeliğinin doğal bir sonucudur demek mümkündür (Bjerregaard& Smith, 1993; Curry&Spergel, 1988, 1992; Esbensen&Huizinga, 1993; Fagan, 1989; Rosenfeld vd., 1999).

Kimi araştırmacılar şiddet içerikli çete suçlarına geniş bir perspektiften yaklaşırken kimileri konuyu daha dar perspektifte ele almaktadır. Midcity’de sayıları yaklaşık olarak 4.500’ü bulan 150 farklı çeteyi inceleyen Miller (1966, s. 98) şiddet suçunu, güç kullanmak suretiyle şahıslar veya eşyalar üzerinde zarar oluşturmayı amaçlayan, genel çerçevesi yasalarla belirlenmiş olan eylemler olarak tanımlamaktadır. Miller’e göre, bazı durumlarda, bu eylemlerin gerçekleştirilmesi ile ilgili niyet ifadeleri de şiddet suçu kapsamındadır. Deschenes ve Esbensen (1999, s. 75) çeteler tarafından işlenen şiddet suçlarını şu şekilde sınıflamaktadır:

1- Güvenlik amaçlı olarak gizli bir şekilde silah taşıma, 2- Başkasına zarar verme amaçlı olarak vurma, 3- Silahlı saldırı, 4- Başkasının parasını veya eşyasını almak amacıyla silah veya güç kullanma, 5- Çete kavgalarına katılma, 6- Başkasının isteği üzerine birine silahla ateş etme. Thornberry vd. (2003) ise sınıflandırdığı 32 farklı suçtan 6’sının çeteler tarafından işlenen şiddet suçu olduğunu belirlemiştir: 1- Başkasını yaralama ve öldürme amacıyla silahlı saldırı, 2- Başkasına zarar vermek amacıyla vurma, 3- Çete kavgalarına karışma, 4- Zarar verme amacıyla başkasına taş, şişe gibi objeleri atma, 5- Başkasının parasını ve eşyasını almak amacıyla silah veya güç kullanma, 6- Birlikte cinsel ilişkiye girmek amacıyla başkasına zarar verme veya zarar verme ile tehdit etme. Deschenes ve Esbensen (1999) ile Thornberryvd.’nin (2003) sınıflamalarına bakıldığında bazı şiddet suçlarının örtüştüğü görülmektedir.

Bölgelere ya da mahallelere göre nitelik olarak farklılık gösterebilen şiddet içerikli eylemler, çeteleri tanımlayan en önemli olgudur. Adam öldürme çeteler arasında görülen en önemli şiddet eylemidir. Yapılan araştırmalar, yaş ve etnik köken değişkenleri ile çete kaynaklı adam öldürme suçu arasında ilişki bulunduğunu ve bu bağlamda adam öldürme suçunun en çok genç erişkinler ve Hispanikler tarafından işlendiğini ortaya koymuştur (Cury&Spergel, 1988; Maxon, Gordon &Klein, 1985; Spergel, 1984). Ancak, adam öldürmeye hangi faktörlerin neden olduğu konusunda bir konsensüs bulunmamaktadır (Bailey&Unnithan, 1994).

Çete kaynaklı olan ve olmayan adam öldürme suçları arasında nitelik ve nicelik olarak farklılıklar bulunmaktadır. Diğer adam öldürme olayları ile karşılaştırıldığında, çete kaynaklı adam öldürme suçlarına karışanların genelde Hispanik ve genç erişkinlerden oluştuğu, daha fazla kişinin suça iştirak ettiği ve bu kişilerin geçmişte ilişkilerinin olmadığı, öldürme eylemlerinin daha çok kamusal alanda gerçekleştirildiği ve eylemlerde araba ve silah kullanıldığı görülmektedir (Bailey&Unnithan, 1994; Maxon, Gordon &Klein, 1985).

Şikago’da gerçekleştirilen çete kaynaklı adam öldürme olaylarını inceleyen Block ve Block (1993) suç bölgeleri ile ilgili şu sınıflandırmayı yapmıştır: 1) Çetelerin, kontrolünü ve hakimiyetini ele geçirmek için çatıştığı sıcak bölgeler, 2) Çetelerin, yoğun bir şekilde uyuşturucu alım-satımı için kullandıkları sıcak bölgeler, 3) Çetelerin, kontrolünü elde etmek için ve aynı zamanda uyuşturucu alım-satımı için kullandığı sıcak bölgeler. Ancak, belirli bir bölgenin kontrolü için meydana gelen adam öldürme olayları, uyuşturucu bağlantılı olaylardan daha fazladır. Çetelerle ilgili en etkili şiddet içerikli olaylar sokak çeteleri arasında meydana gelmektedir. Block ve Block (1993) sokak çetelerini, belirli bir adı ve coğrafi lokasyonu olan, düzenli olarak bir araya gelen, düzenli ve sürekli bir şekilde suç işleyen kişilerden oluşan bir birliktelik olarak tanımlamakta ve sokak çetelerinin karışmış olduğu şiddet eylemlerinde artış olduğunu ve bu eylemlerde silah kullanımının yaygınlaştığını vurgulamaktadır.

Çete kaynaklı şiddet olaylarında silah kullanımı önemli bir olgudur. Thornberry vd. (2003), çete üyeliğinin ve silah sahipliğinin şiddetin oluşumunu öngörmede önemli değişkenler olduğunu ifade etmektedir. Çete özelliği taşımayan gruplarla karşılaştırıldığında çete üyelerinin silaha sahip olma ve kullanma olasılığı daha fazladır (Bjerregaard&Lizotte, 1995; Lizotte vd., 2000; Thornberry vd., 2003). Çete üyeleri, diğer çetelerin saldırılarından korunmak, kontrolleri altında bulunan bölgeyi korumak, rakip çetelerden intikam almak ve misilleme yapmak, uyuşturucu satımı esnasında güvenliklerini sağlamak, diğer çete üyelerinin yanında iyi bir üne sahip olmak amacı ile silah sahibi olmak istemektedirler (Decker, 1996; Lizotte vd., 2000).

Ulusal Çete İstihbarat Merkezi verilerine göre ABD’de bulunan kanun uygulayıcı organların %69’u çetelerin uyuşturucu işi ile uğraştığını rapor etmiştir (FBI, 2012). Ancak, çete üyeleri arasında uyuşturucu bağlantılı faaliyetler (alım-satım gibi) yaygın olmasına

rağmen, çetelerin karışmış oldukları şiddet içerikli eylemler ile uyuşturucu bağlantılı faaliyetler arasında güçlü bir ilişki bulunmamaktadır (Fagan, 1989). Yine Miller (1994) tarafından Amerika Boston’da yapılan ve 1984-1994 yılları arasını inceleyen bir araştırmaya göre de, çetelerin işlemiş olduğu şiddet içerikli suçların sadece %10’unun uyuşturucu bağlantılı olduğu görülmüştür. Bu bulguya dayanarak, uyuşturucu konusunda çetelerde bir uzmanlaşma olduğunu ifade etmek mümkündür.

Hareket halindeki bir araçtan silahla ateş etme (drive-byshooting) çetelerin başvurduğu şiddet eylemlerindendir. Los Angeles bölgesinde yaklaşık 60.000 üyesi olan 400 farklı çete üzerinde araştırma yapan Hutson, Anglin ve Pratts (1994), hareket halindeki bir araçtan silahla ateş etme olaylarının yaklaşık %90’ının sokak çeteleri tarafından gerçekleştirildiğini gözlemlemiştir. Çoğunlukla çocuklar ve gençlerin zarar gördüğü bu tür şiddet hareketinin ana amacı, rakip çete üyelerini terörize etmek ve korkutmaktır. Bulgulara göre, Los Angeles’ta adam öldürme olaylarında çete üyelerinin öldürülme olasılığı genel nüfusa göre 60 kat daha fazladır.

Çete kaynaklı suçlar farklılaşma eğilimindedir. Artık çetelerin insan kaçakçılığı ve fuhuş gibi suçları işleyebildiği; bunların yanında yüksek kazanç elde edilebilmesi, yakalanma riskinin azlığı, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı gibi suçlara nispeten daha az cezasının olması gibi nedenlerle beyaz yaka suçları, kimlik hırsızlığı ve mortgage dolandırıcılığı gibi suçlara da yöneldikleri gözlemlenmektedir. Çocukların ve göçmenlerin yoğun bir şekilde istihdamı, çeteler arası çatışmalar ve ittifaklar, tutuklanan veya hapis cezası alan çete üyelerinin serbest bırakılması, teknoloji ve iletişimde gelişmeler, sürekli yeni çetelerin kurulması, çetelerle mücadelede kaynakların azlığı ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan örgütler, çetelerin sayısının ülke çapında artmasında ve dolayısıyla şiddet olaylarının çoğalmasında etkili olmaktadır (FBI, 2012).

Sokak çetelerinin şiddet içerikli eylemleri; etki oluşturucu (expressive) şiddet ve araçsal (instrumental) şiddet olarak gruplandırılabilir. Etki oluşturucu şiddetin ana hedefi tamamen zarar vermek, öldürmek ve şiddet oluşturmaktır; diğer motivasyonel unsurlar ikincil düzeyde kalmaktadır. Araçsalşiddet eylemlerinde ise ana hedef yaralamak, öldürmek veya zarar vermek değildir; bu şiddet türünde para veya eşya gibi maddi unsurlar elde edilmeye çalışılır. Sokak çeteleri genelde etki oluşturucu şiddet olaylarına karışırlar. Üye sayısını artırmaya, sempatizan kazanmaya, çetenin kimliğini korumaya ve ününü artırmaya yönelik şiddet eylemleri etki oluşturucu şiddete; daha fazla gelir elde amacı ile uyuşturucu işiyle uğraşma ve bu bağlamda gerçekleştirilen şiddet eylemleri ise araçsal şiddete örnek olarak verilebilir. Genelde, etki oluşturucu şiddet eylemleri, araçsal şiddet eylemlerine göre daha fazla şiddet içerir (Block ve Block, 1993).

Sokak Çetelerinin Demografik Özellikleri

Çeteler ile ilgili olarak yapılan çeşitli araştırmalar, çetelerin demografik özellikleri konusunda genel bir çerçeve çizmektedir. Bu bölümde,literatürde yer alan çalışmalar ışığında; cinsiyet, ırk, yaş, sosyal ve ekonomik durum gibi değişkenler açısından çetelerin demografik özellikleri ve bu değişkenlerle şiddet içerikli suçlar arasında belirli bir ilişki olup olmadığı hususları ele alınacaktır.

Sokak çetelerinde yoğun bir şekilde çocuk istihdamı gözlemlenmektedir. Yaşlı üyelerin tutuklanma oranlarının yüksekliği ve okullardan yoğun bir şekilde çetelere katılım çocuk üye sayısının artmasına neden olmaktadır. Çocuk ve gençlerin, çetelerin adam kazanma

taktiklerinin kolayca kurbanı olabilmesi, mahkemelerde daha hafif ceza alma olasılıkları ve şiddete yönelik eğilimleri de çocuk ve genç üye sayısının artmasında etkili olmaktadır (FBI, 2012). Bilimsel araştırma sonuçlarına göre de çetelere katılım, başta kadınlar olmak üzere erken ergenlik döneminde sıklıkla görülmekte ve ırk ve kökene bakılmaksızın zaman içerisinde ilerleyen yaş dönemlerinde katılım azalmaktadır. Thornberry vd.`nin (2003) yapmış olduğu araştırmanın sonuçlarına göre, ergenlerin hemen hemen üçte biri 14-17 yaşları arasında çeteye katıldıklarını ve çeteye katılanların çoğunluğunun 1 seneden daha kısa bir süre içerisinde çeteden ayrıldıklarını ifade etmişlerdir. Esbensen ve Huizanga`nın (1993) çalışması da benzeri sonuçları içermekte olup, örneklemlerinin %67`si yaklaşık 1 yıl çete içerisinde kaldıklarını ifade etmişlerdir.

Diğer yandan, bayanların katılımı genelde ergenlik döneminin başlarından ortalarına kadar devam etmektedir. Erkekler ise ergenliğin tüm aşamalarında katılım sağlayabilmekle birlikte, katılım ergenliğin son dönemlerine doğru azalmaktadır (Thornberry vd., 2003). Miller (1966) benzeri bir yaklaşımla, çetelerde şiddet içerikli suçları işlemenin genelde ergenliğe özgü bir sorun olduğunu, ergenlikten erişkinlik dönemine geçtikten sonra bu sorunun devam etmediğini ifade etmiştir. Her ne kadar bu bulgular ve ifadeler tutarlı olsa da farklı sonuçlara ulaşan araştırmacılar da bulunmaktadır. Örneğin, Spergel (1984) çete kaynaklı adam öldürme olaylarının genelde ergenlik döneminin sonunda ve erişkinlik döneminin başlarında işlendiğini ve yaş ortalamasının ise 19 olduğunu bulmuştur. Yapılan bilimsel araştırmaların farklı sonuçlar vermesinde; eyaletler arası farlılıklar/bölgesel farklılıklar, yapılan araştırmaların tarihleri arasındaki farklılıklar/dönemsel farklılıklar, çeteleri oluşmasındaki motivasyonel farklılıklar gibi faktörlerin etkisi olabilmektedir.

Sokak çeteleri ile ilgili çalışmaların, cinsiyet değişkeni ile çete üyeliği ve şiddet içerikli suç ilişkisi açısından tutarlı sonuçlar içerdiği söylenemez (Deschenes&Esbensen, 1999; Triplett&Meyers 1995). Çetelerle ilgili araştırmaların çoğu, çetelerin genelde erkek ağırlıklı olduğunu ortaya koymakla birlikte (Bjerregaard& Smith, 1993; Esbensen&Winfree, 1998; Triplett&Meyers, 1995), cinsiyet dağılımının neredeyse eşit olduğunu ortaya koyan çalışmalar da bulunmaktadır (Thornberry vd., 2003). Bununla birlikte, Deschenes ve Esbensen (1999) cinsiyet farklılığı ve şiddet içerikli suçların işlenmesi değişkenleri arasındaki ilişki açısından teori geliştirmenin uygun olmayacağını ileri sürmektedir.

FBI(2012) raporuna göre, ABD’ye gelen göçmenler çeteler tarafından suiistimal edilmekte ve çete üyesi olarak istihdam edilmektedir. Sınırı illegal yollardan geçerek ABD’ye gelen kaçak göçmenler yasadışı uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı ve silah kaçakçılığı gibi çok farklı nitelikte yasadışı faaliyetlerin gerçekleştirilmesi açısından sokak çetelerine yeni fırsatlar oluşturmaktadır. Kaçak göçmenler içerisindeki genç nüfus, sokak çetelerinde yeni üyeler olarak istihdam edilebilmekte ve şiddet içerikli olaylarda kullanılabilmektedir. Sokak çeteleri içerisinde Afrikalı Amerikalı (AfricanAmerican) ve Hispanikler (Hispanic) gibi azınlıklar yoğun olarak yer alabilmektedir (Esbensen&Winfree, 1998; Esbensen, 2000, Thornberry vd., 2003). Spergel (1984) tarafından yapılan çalışmaya göre çete kaynaklı adam öldürme olaylarına karışanların %60`ı Hispanik, %30`u Afrikalı Amerikalı ve %10`u Beyazlardan oluşmaktadır.

Miller (1966) tarafından yapılan bir çalışmaya göre, düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip çete üyelerinin şiddet içerikli suçları işleme olasılığı, yüksek sosyo-ekonomik düzeye sahip çete üyelerine göre 4 kat daha fazladır. Bunun yanında, düşük sosyo-ekonomik düzeye sahip çete üyelerinin mahkemede ceza alma olasılıkları, yüksek sosyo-ekonomik düzeye sahip çete üyelerine göre 6 kat daha fazladır.

Yukarıda da görüleceği üzere, demografik özellikler açısından çete üyeleri ile ilgili bulgular kimi zaman tutarsız sonuçlar içerebilmektedir. Yapılan bilimsel araştırmaların farklı sonuçlar vermesinde; eyaletler arası farlılıklar/bölgesel farklılıklar, yapılan araştırmaların tarihleri arasındaki farklılıklar/dönemsel farklılıklar, çeteleri oluşmasındaki motivasyonel farklılıklar gibi faktörlerin etkisinin olabileceği düşünülmektedir.

Demografik Özellikler Bağlamında Şiddet Olgusu

Çete üyeliği hayat seyrini (life course) olumsuz olarak etkilemekte ve genelde şiddet içerikli suç işleme ile neticelenebilmektedir. Çeşitli araştırmalar çete üyelerinin %90`dan fazlasının şiddet suçu işlediğini ortaya koymaktadır (Deschenes&Esbensen, 1999;Thornberry vd., 2003). Fakat şu da vurgulanmalıdır ki, resmi kayıtlara göre şiddet suçu işleyen erkeklerin oranı bayanlara göre daha fazladır. Örneklendirmek gerekirse, erkeklerin ciddi kavga ve saldırılara karışma oranı bayanlara göre yaklaşık olarak 5 kat daha fazladır (Deschenes&Esbensen, 1999).

Benzeri şekilde, Ulusal Gençlik Araştırması (NationalYouthSurvey) verilerini kullanarak araştırma gerçekleştiren Triplett ve Meyers (1995), işlenen suçların ciddiyetinin cinsiyete göre değişim gösterdiğini bulmuştur. Buna göre, erkeklerin kurbanlarına vurma veya silahla saldırma olasılığı daha fazladır. Mağdurları hastanelik etme, bıçakla yaralama, ciddi şekilde incitme ve bunları yaparken uyuşturucu etkisi altında olma bayanlara göre erkekler tarafından daha yoğun rapor edilen olgular arasındadır. Buna karşın, ciddi suçların ve şiddet içerikli suçların işlenmesi sırasında bayanlar genelde erkeklere yardım etmekte ve erkekler bu tür suçları yalnız başlarına işlememektedir. Miller`in (1966) bulguları da paralellik göstermektedir. Miller, erkeklerin saldırı içerikli suçları bayanlara göre daha sıklıkla işlediğini, bu oranın erkekler için aylık 6.3 iken bayanlar için aylık 1.4 olduğunu ifade etmektedir. Bu bulgulardan hareketle kısaca, şiddet içerikli suçların işlenmesinde erkeklerin bayanlara göre daha etkin olduğu vurgulanabilir.

Bayanlar, erkekler kadar olmasa da şiddet suçlarının konusu olabilmektedir. Miller ve Decker(2001), yapmış oldukları araştırmada inceledikleri örneklemin silahla saldırı gibi ciddi suçlara karışma oranını %74 olarak açıklamışlardır. Ancak, bayanların sadece üçte biri şiddet suçu işlemiş diğerleri işlememiştir. Bununla doğru orantılı olarak, erkekler kadar şiddet suçlarına karışmaması sebebi bayanların, çete kaynaklı şiddet suçunun mağduru olma olasılıkları da azalmaktadır. Aynı şekilde bayanlar, erkeklere göre daha az oranda adam öldürme suçunun mağduru olmaktadırlar.

Deschenes ve Esbensen (1999) suçluluk duygusu üzerinde yoğunlaşmış ve şiddet suçlarının işlenmesinden dolayı bayanların erkeklere göre daha çok kendilerini suçlu hissettiklerini bulmuştur. Örneğin, silahlı soygun eylemlerine karışan çete üyelerinden suçluluk hissine sahip olanların oranı bayanlar için %54 iken bu oran erkekler için sadece %28`dir. Diğer yandan, silahlı saldırı gibi ciddi şiddet suçları ile ilgili olarak çete üyesi olmayanların çoğunluğu kendilerini suçlu hissedeceklerini ifade ederken, çete gruplarındaki bayanların %30`u ve erkeklerin %16`sı kendilerini suçlu hissedeceklerini belirtmişlerdir. Bu bulgulardan hareketle Deschenes ve Esbensen (1999) toplumdaki sosyalleşme süreçlerine dikkatleri çekmekte ve toplum eliyle cinsiyetlerin şekillendirildiğine vurgu yapmaktadır. Örneğin, bayanlara göre erkeklerde daha yüksek düzeyde gözlemlenebilen öfke, saldırganlık ve şiddet eğilimi ile ilgili olarak toplumda genel bir ön kabul olduğunu, kimi toplumlarda erkeklerin daha iyi kavga

edebilme ve güç kullanma gibi konularda yönlendirilip cesaretlendirilebildiğini ifade etmektedir.

Sommers ve Baskin (1994) cinsiyet ve şiddet değişkenleri arasındaki ilişkiyi açıklayabilmek için, davranışlarla ilgili olarak sosyo-kültürel ve çevresel olgular üzerinde yoğunlaşmaktadır. Çalışmaları sonucunda elde ettikleri bulgulara göre, bayan ve erkeklerin genel olarak şiddet olaylarına karışmasında etkili olan faktörlerin arasında komşular, arkadaş çevresi ve uyuşturucu bağımlılığı bulunmaktadır. Sokaklarda gerçekleştirilen çete kaynaklı şiddet olaylarında da aynı faktörlerin etkisi ön plana çıkmakta ve katılım yaşı işlenen suçların niteliği açısından belirleyici olmaktadır. Daha geniş bir ifade ile erken yaşta şiddet içerikli bir suç işleme, ilerleyen süreçte farklı nitelikteki ve çeşitlilikteki suçları işlemede de etkili olmaktadır. Araştırma sonuçları ayrıca, bayanların şiddet içerikli sokak suçları işlemeye başlaması ile alkol kullanımı, uyuşturucu kullanımı ve şiddet olayları gerçekleştiren yaşıt gruplara katılımı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Bu bulgular konuyla ilgili olarak daha önceden yapılmış araştırma sonuçlarını da desteklemektedir (Baskin&Sommers, 1993).

Çete niteliği taşımayan diğer gruplarla karşılaştırıldığında, çete üyelerinin işlemiş olduğu şiddet içerikli suçlar ile şiddet içerikli olmayan suçların sayısı, hem bayan hem de erkek üyeler açısından çok daha fazladır (Esbensen&Huizanga, 1993;Thornberry vd.,2003).

Çetelerin içerisinde kalınan süre ile birlikte işlenen suçların sayısında da artış gözlemlenmektedir. Thornberry vd.,(2003), çete içerisinde uzun süre kalan çete üyelerinin %94`ünün bu süre içerisinde şiddet suçu işlediklerini, bu oranın çok daha kısa süre kalanlarda bile %87 olduğunu bulmuştur. Kısa sürede bile şiddet suçuna karışma, çete üyeliğinin doğrudan şiddet suçlarını işleme ile neticelenebildiği bulgusunu ortaya koymaktadır.

Hapishane tecrübesi yaşayan çete üyelerinin, çete içerisinde özellikle genç çete üyeleri nezdinde saygınlığı artmakta ve bu saygınlık liderlik pozisyonu elde etmelerinde etkili olabilmektedir. Liderler, hapishanede edindikleri deneyimleri ve oluşturdukları bağlantıları toplum içerisinde yeni bağlantılar kurmak ve yeni suç ağları oluşturmak için kullanabilmekte, bu durum çete faaliyetlerinin başarılı bir şekilde sürdürülmesinde etkili olmaktadır. Kısaca hapishanelerin, yeni çete üyeleri kazanılması, radikalleşmenin gerçekleşmesi ve şiddete yönelim açısından etkili yerler olduğunu söylemek mümkündür. Bunun yanında, hapis cezası almış olan tehlikeli çete üyelerinin zaman içerisinde salıverilmesi, sokak çetelerinin eylemlerinin ivme kazanmasında etkili olabilmektedir. Nitekim hapishanelerde çete üyeleri daha da deneyim kazanmakta ve yeni teknikler öğrenebilmektedir. (FBI, 2012).

Genel Değerlendirme ve Sonuç

Sokak çeteleri ABD’de giderek artan bir boyutta suç işlemeye devam etmekte, şehir ve kırsal fark etmeksizin yeni oluşumlar gerçekleştirerek sürekli yeni üyeler kazanmakta, diğer suç grupları ile iletişim ve etkileşim içerisine girebilmekte ve özellikle sokak düzeyinde uyuşturucu işlerinde aktif olarak rol almaktadır. Ulusal Çete İstihbarat Merkezinin 2011 yılı verilerine göre de çetelerin sayısı ve çetelere katılım oranı giderek artmakta, sokak düzeyinde uyuşturucu satışı giderek yaygınlaşmakta ve çeteler bu amaçla rakip çete üyeleri ve diğer suç örgütleri ile de işbirliği yapabilmektedir. Bununla birlikte çete faaliyetlerinde teknoloji etkin olarak kullanılmaktadır. Kitle iletişim araçları ve internet; örgüt üyeleri arasında iletişimin sağlanması, çetenin reklamının yapılması, yeni üyelerin kazanılması, rakip çetelerin tahrik

edilmesi, para kazanma faaliyetlerinin sürdürülmesi, haraç, gasp, uyuşturucu ticareti, fuhuş gibi suç faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi gibi amaçlarla kullanılmaktadır. Facebook, YouTube, Twitter gibi sosyal ağ ve video paylaşım siteleri çete üyeleri arasında iletişimi, çetelerin istihdam faaliyetlerini ve çeteler arası ittifakı kolaylaştırmaktadır (FBI, 2012).

Çeteler de gelişim ve değişim içerisindedir. FBI tarafından yayımlanan rapora göre, rakip çeteler tarafından yeni ittifakların kurulması çetelerin kendi hedef ve ideolojilerini terk ederek çeteler arası ortak hedeflere yönelmelerinde etkili olmaktadır. Teknolojik gelişmeler ve internetin getirdiği yenilikler çeteler arası iletişimin sağlanmasını ve işbirliği yapılmasını kolaylaştırmaktadır. Çetelerin mevcut yasadışı faaliyetleri ile birlikte, daha çok kazanç getirebilecek beyaz yaka suçları gibi yeni faaliyet alanlarına yöneldikleri ve kanun uygulayıcı organların muhtemel operasyonlarına yönelik taktik ve stratejiler geliştirdikleri de gözlemlenmektedir. FBI raporunda yer alan daha ilginç bir olgu ise çetelerin, rakip çeteler ve yapılacak olası polisiye operasyonlar hakkında bilgi toplamaları için, kendi üyelerini veya üyelerinin akrabalarını güvenlik birimlerinde, adliyede ya da diğer yasal işlerde görev almaları için teşvik etmeleridir. Ulusal Çete İstihbarat Merkezinin araştırmaları ayrıca, çete üyelerinin askeriyede de görev alabildiklerini ve bunun büyük bir güvenlik riski oluşturduğunu ortaya koymuştur. Askeri hizmetleri sırasında silah kullanmayı ve savaş sanatlarını öğrenen çete üyelerinin bu yeteneklerini askerlik görevi sonrasında sokakta uygulama olasılığı bulunmaktadır. Bununla birlikte çeteler, yüksek güçlü, askeriyeye özgü silahlar edinmekte ve bu silahlar güvenlik güçleri ve siviller açısından büyük bir risk oluşturmaktadır. Bu silahlar yasadışı yollarla satın alma yoluyla temin edilebildiği gibi gerek şahıslardan ve ticari firmalardan, gerekse güvenlik güçlerine ait araç, bina ve depo gibi yerlerden çalınarak da elde edilebilmektedir (FBI, 2012).

Bu çalışma ortaya koymuştur ki, çetelere katılım suç işlemeyi kolaylaştıran çok önemli bir faktördür. İşlenen suçlar silah kullanma ve adam öldürme gibi çok ciddi suçları da kapsamaktadır. Çetenin adını ve gücünü duyurarak tanınmasını ve ün kazanmasını sağlama gibi maddi olmayan faktörler nedeni ile gerçekleştirilen şiddet eylemleri, para veya eşya elde etme gibi maddi unsurlar sebebiyle gerçekleştirilen şiddet eylemlerine göre daha yaygındır.

Çete ve şiddet olgusuna gelişimsel perspektif ve hayat seyri perspektifi açısından bakıldığında, çete üyeliğinin insanların hayatına yön veren ve toplumda belirli bir kimlik kazanmasını sağlayan önemli bir dönüm noktası olduğu görülmektedir. Çetelerle ilgili çalışmalar genel olarak değerlendirildiğinde, sokak çetelerine katılımın genelde ergenlik döneminde gerçekleştiğini ve zamanla çete üyeliğinin son bulduğunu ortaya koymaktadır. Bireyler üzerinde etkili olan ve özellikle ergenlik döneminde bireylerin suça yönlenmesinde etkili olan belirli risk faktörleri bulunmaktadır. Genel olarak bu risk faktörleri toplum, aile, okul, akranlar ve bireysel karakteristiklerden kaynaklanabilmektedir. Bu bağlamda, potansiyel risk faktörlerinin belirlenmesi ve bunlara yönelik program ve stratejilerin geliştirilerek önleyici tedbirlerin alınması önem taşımaktadır. Önleyici program ve stratejiler geliştirilirken çete üyesi bireylerin demografik özelliklerinin de dikkate alınması gerekmektedir. Yapılan araştırmalar, cinsiyet, yaş, ırk, sosyo-ekonomik durum gibi değişkenlerle çetelere katılım ve suç işleme değişkenleri arasında ilişki olduğunu ortaya koymaktadır.

Çete ve şiddet suçu konusunda yapılan çalışmaların bazı sınırlılıkları bulunmaktadır. Çeteler üzerinde yapılan çalışmalar genelde belirli bir bölge, grup, şahıs ve zamanla sınırlı olduğundan, belirli bir sokak çetesi hakkında yapılan çalışmadan elde edilen bulguların diğer tüm sokak çetelerine genellemesi sorunu ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, çetelerle ilgili çalışmaların bir kısmı betimleyici nitelikte olup, grupların üye sayısı, suç sayılarındaki artış ve

azalışlar, suç işleyenlerin yaşı, eğitim düzeyi ve ekonomik durumu gibi konularda bilgiler içermektedir. Elde edilen bulgular genelde güvenlik güçlerinin sağladığı verilere dayanmakta ve bu nedenle kimi zaman yanıltıcı olabilmektedir. Örneğin, çete suçları ile ilgili olarak toplumda farkındalığın arttığı, çetelere yönelik olarak gerek hükümetin gerekse güvenlik güçlerinin yeni programlar ve stratejiler ortaya koyduğu, yasal düzenlemeler yapılarak ağır yaptırımların uygulamaya konulduğu dönemlerde elde edilen veriler ile herhangi bir özel uygulamanın olmadığı dönemlerde elde edilen veriler arasında farklılık olma olasılığı yüksektir.Konuyla ilgili çalışma yapılırken bu hususların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir.

Kaynakça

Bailey, G.,&Unnithan, N.P. (1994). Gang homicides in California: A discriminant analysis. Journal of Criminal Justice, 22, 3; 267–275.

Baskin, D.,&Sommers, I. (1993). Females’ initiationintoviolentstreetcrime. JusticeQuarterly, 10, 4; 559–584.

Bjerregaard, B., &Lizotte, A.J. (1995).Gun ownership and gang membership.The Journal of Criminal Law and Criminology, 86, 1; 37–58.

Bjerregaard, B.,& Smith, C. (1993). Genderdifferences in gang participation, delinquency, andsubstanceuse. Journal of QuantitativeCriminology, 9, 4; 329–355.

Block, R., & Block, C.R. (1993). Street Gang Crime in Chicago.Research in Brief. Washington, DC: U.S. Department of Justice, Office of Justice Programs, National Institute of Justice.

Cicchetti, D. &Rogosch, F.A. (1999). Psychopathology as risk foradolescentsubstanceusedisorders: A developmentalpsychopathologyperspective. Journal of Clinical Child Psychology, 28, 3; 355–365.

Curry, G. D.,&Spergel, I. A. (1988). Gang homicide, delinquency, andcommunity. Criminology, 26, 3; 381–405.

Decker, S.H. (1996).Collective and normative features of gang violence.Justice Quarterly, 13, 2; 243–264.

Deschenes, E. P. &Esbensen, F. A. (1999). Violenceandgangs: Genderdifferences in perceptionsandbehavior. Journal of QuantitativeCriminology, 15, 1; 63-96.

Elder, G. H. (1985). Perspectives on the Life Course. In G. H. Elder (Ed.). Life Course Dynamics(pp. 23-49). Ithaca, NY: Cornell UniversityPress.

Esbensen, F. (Sep. 2000). Preventingadolescent gang involvement. U.S. Department of JusticeOffice of Justice Programs Office of JuvenileJusticeandDelinquencyPreventionJuvenileJusticeBulletin.

Esbensen, F.,&Huizinga, D. (1993). Gangs, drugs, anddelinquency in a survey of urban youth. Criminology, 31, 4; 565–590.

Esbensen, F., &Winfree, L.T. (1998). Race and gender differences between gang and nongang youths: Results from a multisite survey. Justice Quarterly, 15, 3; 505–526.

Fagan, J. 1989. The social organization of drug use and drug dealing among urban gangs.Criminology 27, 4; 633–669.

Hill, K.G., Howell, J.C., Hawkins, J.D., &Battin, S.R. (1999). Childhood risk factors for adolescent gang membership: Results from the Seattle Social Development Project. Journal of Research in Crime and Delinquency 36, 3; 300–322.

Hoffmann, J. P. &Cerbone, F. G. (May, 1999). Stressful life eventsanddelinquencyescalation in earlyadolescence. Criminology; 37, 2; 343-373.

Horowitz, R. & Schwartz, G. (1974).Honor, normative ambiguity and gang violence.American Sociological Review, 39, 238–251.

Howell, J.C. (1994). Recent gang research: Program and policy implications. Crime and Delinquency 40, 4; 495–515.

-------. (1997). Juvenile Justice and Youth Violence.Thousand Oaks, CA: Sage Publications.

Hughes, L.A. (2005). StudyingYouthGangs. Journal of ContemporaryCriminalJustice, 21, 2, 98-119.

Hutson, H.R., Anglin, D. &Pratts, M.J. (1994). Adolescents and children injured or killed in drive-by shootings in Los Angeles. The New England Journal of Medicine, 330, 5; 324–327.

Lizotte, A.J., Krohn, M.D., Howell, J.C., Tobin, K., & Howard, G.J. (2000). Factors influencing gun carrying among young urban males over the adolescent-young adult life course. Criminology 38, 3; 811–834.

Maxson, C.L., Gordon, M.A., & Klein, M.W. (1985).Differences between gang and nongang homicides.Criminology, 23, 2; 209–222.

Miller, W. B. (1966). Violentcrimes in citygangs. Annals of theAmerican Academy of PoliticalandSocialScience, 364, 96-112.

-------. (1994). Boston AssaultiveCrime.Memarandum: Author.

Miller, J.A., & Decker, S.H. (2001). Young women and gang violence: Gender, street offending, and violent victimization in gangs. Justice Quarterly, 18, 1; 115-140.

Rosenfeld, R., Bray, T.M., &Egley, A., Jr. (1999). Facilitating violence: A comparison of gang-motivated, gang-affiliated, and nongang youth homicides. Journal of Quantitative Criminology, 15, 4; 495–515.

Sameroff, A. J., Seifer, R., Baldwin, A. & Baldwin C. (Feb. 1993). Stability of intelligence from preschool to adolescence: The influence of social and family risk factors. Child Development, 64. 1: 80-97.

Sampson, R. J. &Laub, J. H. (1999).Crime and the Life Course.In F. T. Cullen and R. Agnew (Eds.).Criminological Theory: Past to Present(pp.187-198).California, LA: Roxbury Publishing Company.

Small, S. A. & Luster, T. (Feb. 1994). Adolescent sexual activity: An ecological, risk-factor approach. Journal of Marriage and the Family, 56, 1; 181-192.

Sommers, I.,&Baskin, D. R. (1994). Factorsrelatedtofemaleadolescentinitiationintoviolentstreetcrime. YouthandSociety, 25, 4; 468–489.

Spergel, I.A. (June, 1984). Violent gangs in Chicago: In search of social policy. Social Service Review 58:199–226.

The FBI (The Federal Bureau of Investigation). (2012).2011 National Gang ThreatAssessment

– EmergingTrends. http://www.fbi.gov/stats-services/publications/2011-national-

gang-threat-assessment (Erişim Tarihi: 27.03.2014)

Thornberry, T.P., Krohn, M.D., Lizotte, A.J., Smith, C.A., & Tobin, K. (2003).Gangs and Delinquency Developmental Perspective.Cambridge, UK: Cambridge University Press.

Triplett, R.,&Meyers, L. B. (1995). Evaluatingcontextualpatterns of delinquency: Genderbaseddifferences. JusticeQuarterly, 12, 1; 59–84.