Türkiye Yazarlar Birliği Türkiye Kültür ve Sanat Yıllığı 2012
TÜRKİYE-BİRLEŞİK KRALLIK İLİŞKİLERİN DÜN’Ü VE BUGÜN’Ü
-
Upload
independent -
Category
Documents
-
view
7 -
download
0
Transcript of TÜRKİYE-BİRLEŞİK KRALLIK İLİŞKİLERİN DÜN’Ü VE BUGÜN’Ü
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
TÜRKİYE-BİRLEŞİK KRALLIK İLİŞKİLERİN DÜN’Ü VE BUGÜN’Ü
Mustafa ERİŞMİŞ
ÖZET
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Birleşik krallık
ilişkilerimiz 15. Yüzyıla kadar dayanmaktadır. Bu ilişki hem
siyasi hem de kültürel alanda olmuştur. Bu ilişkilerin Osmanlı
devleti açısından olumlu olduğu kadar olumsuz yönleri de
olmuştur. İngiltere Şark Meselesi kavramı üzerinden Hindistan
yolunu güvenlik altına almak için diğer devletlere karşı
çıkarcı bir politika izlemiştir.Çıkarlarını korumak için iki
devlet arasındaki savaşta daima karlı tarafta yer
almıştır.İngiltere’nin yaptığı bu politika günümüzde de
önemini korumaktadır.
Anahtar Kelimeler: Şark Meselesi, Hindistan Yolu, Osmanlı-
Birleşik Krallık
1.GİRİŞ
Türkler’le İngilizlerin münasebetlerinin tarihi Haçlı
seferlerine kadar gitmekle birlikte Osmanlılarla İngilizlerin
ilk karşılaşması Niğbolu Savaşı sırasında gerçekleşmiş ama
doğrudan bir temas sağlanamamış, 15 yüzyıldan sonra
İngiltereli birkaç tacir sayesinde Osmanlı İmparatorluğu ile
temasa geçilmiştir.Türkiye ile Birleşik Krallığın çok eskilere
dayanan bir geçmişi bulunmakta bu geçmiş ilk önceleri ticari
olarak görülsede sonradan işin için siyaset girmiştir.Her iki
ülke birbirine elçiler göndermiştir.Birleşik Krallık, Osmanlı
Devletiyle bazen savaşlarda karşı karşıya gelmiş bazende
1
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
savaşlara dolaylı olaraktan etki etmiş.Cumhuriyet yıllarında
ise Türkiyey karşı dostane ilişkiler geliştirmiştir.Bu
çalışmamızda metodolojik ve kronolojik olarak Türkiye-Birleşik
Krallık ilişkilerinin tarihsel geçmişini ve bugünkü durumunu
verecegiz.
2.TÜRKİYE BİRLEŞİK KRALLIK İLİŞKİLERİNİN TARİHSEL GEÇMİŞİ
Türkler’le İngilizlerin münasebetlerinin tarihi Haçlı
seferlerine kadar gitmekle birlikte Osmanlılarla İngilizlerin
ilk karşılaşması Niğbolu Savaşı sırasında gerçekleşmiştir.
Ancak bu karşılaşma doğrudan bir temas olmayıp Niğbolu’da
Osmanlılarla savaşan Macar Kralı Sigusmund’un ordusunda küçük
bir İngiliz kuvvetin bulunması dolayısıyladır.1
İngiltere, XV. Yüzyıl sonlarına gelinceye kadar dâhilî
mücadeleler dolayısıyla ada dışındaki gelişmelerle pek fazla
alakadar değildi. Ancak Çifte Gül Savaşları (1455-1485)
sonunda Tudor Hanedanı (1485-1603) üyeleri tahta sahip olunca
İngiltere'nin de kaderi değişti. Bu dönemde güçlü ve merkezî
bir krallığın temelleri atılırken, İngiliz halkı siyasal,
sosyal ve ekonomi alanlarında ciddi atılımlarda bulundu.2
Tebaalarının gönlünden geçen meyiller kadar Avrupa havasında
çarpışmakta olan fikir ve ihtiraslardan da hisse kapmakta usta
olan bu hükümdarlar, hele sonuncuları ve en büyükleri
1 Azmi Özcan, Osmanlı-İngiltere Münasebetleri, İslam Ansiklopedisi,Cilt 22,2000,s.3022 Özer Küpeli, Safevi Ülkesinin İngiliz Konukları (İngiliz Tacirlerin İran Seyahatleri, 1562-1581), History StudiesVolume 4/1,İzmir 2012,s.1
2
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
Elizabeth, İngiliz bütünlüğünün haklı olarak kurucusu sayılır.3
Harita 1: 16 Yüzyılın İkinci Yarısında Avrupa
Ka
ynak: Özetli Tarih Atlası,Emek İş Yayınevi, S.34
XV. Yüzyıl sonuna gelinceye kadar İngiliz ekonomisi
ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılığa dayanmaktaydı. Adadaki
koyunlardan elde edilen ham yünler Kuzey İtalya ile diğer
dokuma sanayinin bulunduğu şehirlerde oldukça talep görüyordu.
Venedik ve Cenevizliler bu ticarette aracılık yapıyor, ham
yün, kalay ve kurşun karşılığında şarap ve kuşüzümü gibi doğu
mallarını İngiltere'ye getiriyorlardı. Lakin bu ticaret
zamanla çöktü ve İtalyanların Britanya Adası ile Akdeniz
limanları arasındaki aracılık rolü azaldı. Bu durum büyük
ölçüde VII. Henry (1485-1509) döneminde meydana getirilen
güçlü askerî ve ticarî donanmanın eseridir ki, bu deniz gücü
3 Orhan Burian, Türk İngiliz Münasebetinin İlk Yılları, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Cilt IX Sayı 1-2, Ankara 1951,s.1
3
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
sayesinde İngilizler XVI. Yüzyılla birlikte ada dışına
açılmaya ve denizaşırı ticarete bizzat katılmaya başladılar.4
Türklerin İstanbul’u fethetmeleri, Karadeniz ve Akdeniz’e
hakim olmaları Avrupa ile Asya arasındaki ticari ilişkileri
kontrolleri altına almaları, dünyadaki siyasi hedef ve güç
dengelerine değişik bir boyut kazandırmıştı.
Avrupalılar, Uzak doğu’ya gitmek için yeni çareler
aramışlar; zorlu denemeler sonunda o güne kadar bilinmeyen
yollar ve kıtalar keşfetmişlerdi. Amerika’nın Afrika’nın
güneyinden geçen deniz yolunun keşfi ile okyanusların
ötesindeki bilinmeyen yerler gün ışığına çıkmıştı. Ancak elde
edilen bu yeni imkânlara rağmen, hiçbir Avrupalı devlet,
Akdeniz ve Ortadoğu ticaretinden vazgeçemezdi. Bunu n içinde
Osmanlı devletinin onayını almak ve Osmanlı devletiyle
anlaşmak zorundaydı. Zira Karadeniz’i ve Akdeniz’i birer iç
deniz haline getiren Türklerin rızasını almadan buralarda
ticaret yapmak mümkün değildi. İlk adımı Fransızlar attı.
Osmanlı Hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman’dan, Akdeniz
limanlarında ticaret yapmak için izin aldılar.
İngiltere, Fransa’nın elde ettiği bu imkânın ne demek
olduğunu çabuk fark etmişti. Buna benzer imtiyazları kendisi
de almak istiyordu, fakat dini duygularla Müslümanlarla düşman
olan Papa ve Hıristiyan fanatikler, Avrupalıların Türklerle
ilişki kurmasına karşıydılar.
4 Küpeli, a.g.m,s.1
4
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
İngiliz hükümeti bu tür baskılara rağmen, 1575 yılında
John Wright ve Joseph Clements adında iki tüccarı İstanbul’a
gönderdi. Polonya yoluyla Osmanlı taht merkezine gelen
İngilizler bir yıldan fazla burada kaldılar. Türkleri tanımaya
çalıştılar, ticari çıkarlarının ne olacağını araştırdılar.
Gelip, gitmeler devam etti. İngiliz ve Osmanlı
Hükümdarları arasında karşılıklı mektuplar getirilip
götürüldü. William Harborne, Edward Osborne, Richard Staper
adlarındaki İngiliz elçileri, Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’yı
ve Padişahın hocası Saadettin Efendiyi ikna ettiler.5
Nihayet 1580 yılında Padişah III. Murat ile Kraliçe
Elizabeth arasında yazılı bir ticaret antlaşması imzalandı.
İngilizce ve Türkçe metinler, her iki devletin
arşivlerine girdi.6Bu teşebbüslerden çok önceleri bir İngiliz
vatandaşı bireysel olarak ticaret hakkı edinmişti;
“İlk İngiliz müteşebbislerinden olan Anthony Jenkinson,
1553 yılında Halep’te iken Kanuni Sultan Süleyman’dan bir
“ticaret müsaade namesi” almayı başarmıştır. Bu izne göre
kendisine vergisini ödemek şartı ile Osmanlı sularında
serbestçe dolaşma hakkı tanınmıştır”7
Harita 2: Kanuni Dönemi Osmanlı Devleti
5 Osman Çelik, İngiliz Belgelerinde Türkiye ve Kafkasya, Gelişim Matbaası, Ankara 1992,s.26 Çelik, a.g.m, s.37 Selim Hilmi Özkan, II. Viyana Kuşatması Sonrası Türk-İngiliz İlişkileri, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Sayı 18,2007,s.1
5
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
Kaynak:http://yazarlikyazilimi.meb.gov.tr/Materyal/izmir/ekim2008/
tarihharitalari/osmanli_devleti.html(7.12.2014
1581 yılının Eylül ayında, Osmanlı Sultanı III. Murat ve
İngiltere Kraliçesi Elizabeth arasında bir anlaşma yapıldı. Bu
anlaşmaya göre Osmanlı imparatorluğu ve İngiltere arasındaki
deniz ticaretinin tekeli İngiliz Levant Şirketine verildi.
Levant şirketinin Osmanlı sınırlarında ticari merkez olarak
kullanabileceği şehirler İstanbul, İzmir ve Halep’ti. Şirket
bu üç şehirde ticari işletmeler ve fabrikalar kurabilir ve
İngiliz tüccarlar burada yaşayabilirlerdi. Taşınan malın ve
ulaşımın güvenirliği İngiltere’ye aitti. Gümrük gelirleri ise
doğrudan Osmanlı Hükümdarına gidiyordu.8
Türkiye Birleşik Krallık ilk siyasi ilişkilere değinecek
olursak, 1583 yılında Harborne, İngiltere’nin ilk resmi elçisi
olarak görevlendirildi ve iki ülke arasında ticareti
örgütleyecek olan Levant Company’de bu tarihte kuruldu.
Fransızların karşı çıkmalarına rağmen Harborne, ticaretin
yoğun olduğu yerlere konsolosluklar açtı.
8 http://www.izto.org.tr/portals/0/izmir_ticaret_tarihi.pdf(07.12.2014)
6
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
16. yüzyıldan 20. Yüzyıla kadar John Sanderson, Thomas
Dallam, Sir Thomas Roe, John Burbury, Francis Osborne, Lady
Montaque, Henry Grenville, James Dallaway, John Hobhous, David
Urquhart gibi pek çok İngiliz seyyah ya da elçi Osmanlı
kültürü ve coğrafyası hakkında eserler verdiler.9
Türk - İngiliz münasebetlerinin başlangıcı, hatta aşağı
yukarı ilk iki yüz senesi de, ancak bu esas kavrandıktan sonra
anlaşılabilir. Yoksa Türk - İngiliz münasebeti yerine sadece
bir kaç adamın tek başına gösterdiği gayretten, bir kumpanyanın
kazancı için giriştiği mücadeleden fazla bir şey görememek
tehlikesi vardır.10
3.BAĞDAT DEMİRYOLU
İngiltere Orta-Doğu ile yakından ilgilenmeye başlayınca,
buralara gönderdiği özel görevlileri aracılığıyla, hemen her
konuda araştırmalar yaptırmaya başladı. Bölgenin zenginlikleri.
Ve hammadde potansiyeli konusunda bir rapor hazırlayan genç
İngiliz subayı Francis R. Chesney de bu görevlilerden
birisiydi.
Chesney, raporunda bölgenin özelliklerini uzun uzun
anlattıktan sonra, burada "Akdeniz'den Basra Körfezi'ne bir
demiryolu döşenmesi" fikrinin "çekimine" adeta kendini
kaptırmıştı36. Ancak Mezopotamya'da demiryolunun "Pratik bir
ticaret yolu olduğu düşüncesinin kabulü için" aradan yirmi yıl
geçmesi gerekti. 1856 yılında, Sir William Andrew, Fırat Vadisi
9 Mustafa Celalettin Hocaoğlu, Gertrude Bell’in 1907 Yılı Batı Anadolu Seyahati, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi,2013,s.57-5810 Özer,a.g.m,s.2
7
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
Demiryolu Kumpanyası'nı bu amaçla kurdu ve başına da, o
zamanlar generalliğe yükselmiş bulunan, Chesney'i de Danışman
Mühendis olarak atadı. Chesney, İstanbul'da bir büro açarak
ç.alışmalarına başladı. Bu Proje, Lord Palmerston ve
Ingiltere'nin İstanbul’daki Büyükelçisi tarafından da
"şiddetle" desteklendi. 1857'de Sultan, "Fırat Vadisi
Kumpanyası'na Akdeniz'de, İskenderun'dan Basra Körfezi'nde,
Basra Limanı'na kadar bir demiryolu döşeme imtiyazı verdi. Ve
Osmanlı Hazinesi de yatırılan sermayeye, yüzde altı oranında
kazancı garanti etti. Bununla birlikte teşebbüs sahipleri,
gerekli sermayeyi toplamakta güçlüklerle karşılaştıkları için,
çok geçmeden projeyi rafa kaldırdılar" Daha sonra da
İngiltere'nin, Süveyş Kanalı'nın bütün hisselerini satın alarak
buraya sahip olmasından sonra, Mezopotamya'da bir demiryolu
yapmak düşüncesi de adeta unutuldu.
1860'da Abdülmecid'in Bakanları Fuat ve Ali Paşaların da
büyük bir demiryolu programı hazırladıklarını anlıyoruz. Bu
programa göre; "Balkan Yarımadası'nın bir ucundan öteki ucuna
gidecek olan bir demiryolu, İstanbul ile Tuna arasında ulaşım
sağlayacak ve İstanbul'u Viyana ve Paris'e bağlayacaktı. Bu
tasarıya uygun olarak İstanbul-Bağdat arasında, bir ana hat
döşenecekti.11 Mezopotamya gerçek bir ekonomik cennet
olacaktı.Demiryolları ayrıca siyasi dengeyi de sağlayacaktı.
Kürtlerin ve Arapların ayaklandıkları bölgelere kısa zamanda
jandarma ve asker gönderilebilecek, Sultan’ın otoritesi
11 Mustafa Albayrak, Osmanlı- Alman İlişkileri ve Bağdat Demiryolu'nun Yapımı", Ankara Üniversitesi, Osmanlı Tarih Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Cilt: VI, Ankara, 1995,s.8
8
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
korunacaktı. Demiryolu yapımı, dünya’nın para merkezlerinde
Türkiye’nin kredisini de arttıracaktı.
1782’de John Sullivan’ın Anadolu’dan Hindistan’a kadar
uzanan bir karayolu yapımı teklifi, Albay François Chesney’in
Suriye ve Mezopotamya’yı Hindistan’a bağlayacak karayolu ve
Fırat nehri üzerinde buharlı gemi işletmesi ve bunun bir
demiryolu ile Halep üzerinden Akdeniz’e ulaştırılması, Fırat
hattının Kuveyt’e kadar uzatılması gibi projeler kâğıt üzerinde
kalmıştır. Bununla beraber 1854’te Tanzimat Meclisi’nde
demiryolları yapımı kararlaştırılmış, 1856’da bir İngiliz
kumpanyası İzmir-Aydın hattının yapım imtiyazını alarak 1866’da
bu hattı işletmeye açmıştır.12
Harita 3: Bağdat Demiryolu Güzergâhı
Kaynak: Roger Louis-David Crew
,The Baghdad Railway, University of Texas at Austin,2013,s.14
12 Kemal Beydilli,Bağdat Demiryolu,İslam Ansiklopedisi,Cilt 4,1991,s.442
9
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
Sultan Hamit, demiryollarının emperyalistlerin tutkularına
hizmet edeceğine inanıyordu. Etkili bir taşıt sistemi,
özellikle en azından üç önemli siyasi sorunun çözümlenmesi için
gerekliydi:
İmparatorluğun Suriye, Mezopotamya, Arabistan gibi uzak
bölgelerindeki başkaldırmış, uyrukları üzerinde, yalnız sözde
değil “fiili” egemenliğini de yerleştirmek gerektiğinde asker
zoru ile bu bölgeleri imparatorluğun savunması için üzerlerine
düşen kan ve para payını vermeye zorlamak ve nihayet savaş
seferberliği planını modernleştirmek, bu iki demiryolunun
tamamlanmasıyla Türk askeri gücü Karadeniz’den Basra körfezine
kadar uzanacaktı.13
4.ŞARK MESELESİ
Batı, bütün konuları Avrupa merkezli kabul ettiği için
Çin, Japonya vb. ülkeleri Uzakdoğu, Avrupa sınırının bittiği
coğrafya için Yakındoğu kavramlarını kullanmıştır. Türkler
için ise Doğu veya Şark tanımını yapmışlardır.14
Avrupalılara göre Şark Meselesi’nin başlangıcı Kavimler
Göçü’nün sonucunda önce Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması
sonrada Doğu Roma İmparatorluğu’nun siyasi varlığına son
verilmesine kadar götürülebilir. Çünkü Hun Türkleri kilisenin
etkin olduğu Roma İmparatorluğu’nun dengelerini alt üst
etmiştir. Bu sebepledir ki Avrupalılar kendilerine yabancı
13 Edward Mead Earle,Bağdat Demiryolu Savaşı,Milliyet Yayınları,1972,s.3514 Abdulkadir Yuvalı, “Ermeni Milliyetçiliğinin Doğuşunda Şark Meselesi Faktörü”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, Erciyes Üniversitesi-Nevşehir Üniversitesi II. Uluslararası Sosyal Araştırmalar Sempozyumu, C.1, Erciyes Üniversitesi Yayını, 2009, s.s.101
10
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
olan ve bütün işlerini bozan Türklerden nefret etmişlerdir ve
Türkleri Avrupa kıtasına ayak bastıkları günden itibaren
geldikleri yere geri göndermek çabasına düşmüşlerdir. 15
Bunun doğrultusunda Şark Meselesi bir İslam-Hıristiyan
çatışması olmaktan öte bir Türk- Avrupa mücadelesi olmuştur.
Rusya, Avusturya, İngiltere, Fransa ve Prusya Osmanlı
Devleti’nin topraklarını paylaşabilmek için yapay bir Şark
Meselesi oluşturmuşlardır.16
Şark Meselesi, Avrupalılar nazarında Osmanlı’nın mirasının
paylaşılması halini almıştır. Avrupa tarihi içinde önemli bir
yer tutan ve "Türklerin Avrupa'dan atılması" şeklinde
tanımlanabilen Şark meselesi yabancı dillerde yerleşmiş bir
terim olarak (Die Orientalische Frage, VostoEmyj vopros, La
question d' orient, The Eastern Ouestion) geniş çağrışımlar-
oluşturur. Ancak bunun, genelde hep yapıla geldiği üzere bütün
devirleri kapsayan bu anlamdaki tek bir tarif içine
sıkıştırılması isabetli değildir. Hatta kavramı "Doğu sorunu"
diye ifade etmenin. Bu kelimelerin tarihsel yüklemeler
itibariyle içlerinin boş olduğuna ve özellikle dildeki
sadeleştirme sonucunda ortaya çıkan "doğu" kelimesinin coğrafi
çağrışım ağırlıklı olarak tarihi malzemenin yoğunluğunu
taşıyan bir tabir haline dönüşmediğine işaret etmek
gerekir.17Birtakım devletler Şark meselesi dâhilinde Osmanlının
Topraklarına göz dikmişlerdir. 15 Şayan Ulusan,Şark Meselesinden Sevr’e Türkiye, ÇTTAD, VIII/18-19,2009,s.23016 Şayan Ulusan,a.g.m,s.23217 Kemal Beydilli,Şark Meselesi,İslam Ansiklopesi, 2010, cilt: 38, s. 352-353
11
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
Osmanlı mirasına sahip olmak isteyen devletlerin başında
ise İngiltere gelmektedir. İngiltere, hem doğal kaynakları
nedeniyle, ekonomik hem de Doğu’ya ulaşım bağlantısı yönünden
stratejik önem taşıyan sömürgesi Hindistan’ı güvenlik içinde
tutmak ve daha sonra da petrol rezervlerine yakın olmak için
büyük öneme sahip olan bu bölgede varlığını güçlendirmek
istemiştir.
Hindistan’ın ele geçirilmesinden sonra burasının
güvenliğini, kendi çıkarlarının ayrılmaz bir parçası sayarak,
dünya politikasını buna göre düzenleyen İngiltere, Hindistan’a
giden yollar üzerindeki Osmanlı Devleti’ni, Rusya’ya karşı
tampon bir devlet olarak desteklemeyi benimsemiştir. Özellikle
1850’den itibaren yoğun bir Rus baskısı altında kalan Osmanlı
Devleti’ne en büyük destek İngiltere’den gelmiştir.18
1823 Tarihinde Viyana'da toplanan Avrupa Birliği Üye
Devletler diplomatları, diplomasi tarihine "Şark Meselesi"
olarak da giren hedefleri belirlemişlerdi. Avrupalıların Şark
olarak hedeflediği Coğrafya tamamen Türk Devleti
İmparatorluğunun sınırları içindeki topraklardı.
Balkanlar(Rumeli), Kafkaslar, Ortadoğu(Hicaz), Kuzey
Afrika(Mağrip), Anadolu(Türkiye). Avrupalı diplomatların
uzlaşmalarıyla sonuçlanan toplantıda,"Şark Ticaret
Kumpanyaları"nın, Şark topraklarında sınaî, ticari her alana
girmesinin önünü açmayı kararlaştırdılar.
18 Esra Sarıkoyuncu Değerli,İngiltere’nin Doğu(Şark) Politikası, Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E‐Dergisi,Sayı 14 2008,s.2
12
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
İngiliz Diplomat "Şark meselesinin çözülmesinde,
demiryolları "yivli toplardan daha müthiş iş görecektir
diyerek, ulaşılacak hedefi belirlediler!19
Şark Ticaret kumpanyalarının altında yatan en önemli
nedenin, Hindistan olduğu gerçeği yatar. İngiltere geçmiş
yüzyıllardan beri Hindistan yolunun güvenliğini sağlamak için
bazı stratejiler uygulamıştı;
Harita 4: Hindistan Yolunun Güvenliği
Kaynak: http://webdiplomacy.net/variants.php(04.12.2014)
Haritada her yıldız bir ülkeyi temsil etmektedir. Bu
yıldızları birleştirirsek bir üçgen oluşmakta, peki bu üçgen
neyi ifade ediyor: Bu üçgen İngiltere’nin Hindistan yolu
politikasının somut bir örneğidir. İngiltere Hindistan yolunun
güvenliği için geçmişten beri politika yapmıştır. Bunları
Sıralarsak;
1-“İngiltere ise savaş sırasında Siyonizm’i destekleyip,
Siyonizm politikası, Bunsen raporu ile Sir Mark Sykes’ın
direktiflerine göre şekillenmiştir. İngiltere, Hindistan’a
19 http://islamicjusticeanddevelopment.blogspot.com.tr/2014/11/sark-ticaret-kumpanyalariya-da-oncu.html (09.12.2014)
13
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
giden yolun güvenliği için Siyonizm’i bir tampon bölge olarak
kullanmayı amaçlamıştır.”20
2-“Lord Curzon'a göre İngilizlerin gözünde Hindistan'ın
batı sınırları Fırat nehri boyunca uzanmaktaydı ve ancak Musul
vilayeti aracılığıyla denetim altına alınabilirdi.Böylece
İngiltere savaş sonrası Asya Türkiye’sinde (Musul dâhil)
petrol başta olmak üzere bütün ekonomik imtiyazları ele
geçirebilecekti.”21
3-“Osmanlı Devleti, İngiltere’nin Hindistan yolunun
emniyeti için tehlike oluşturmamaktaydı. Osmanlı Devleti
aksine İngiliz politikalarına tehdit oluşturan Rusya’yı
yavaşlatacak/durdurabilecek bir güce sahip olarak
değerlendirilmekteydi. Ayrıca Fransa’nın Mısır ilgisi de göz
önüne alındığında İngiltere, bir süre Osmanlı Devleti ile
birlikte hareket etme gereği duymuştu (Gülcan, 2001: 8).
İngiltere, Fransa’nın isteklerini Osmanlı Devleti’ni
destekleyerek durdurmayı düşünmüştü.”22
4-“ İngiltere olmak üzere batılı devletlerin Hindistan ve
Ortadoğu ile yakından ilgilenmelerine neden olmuştur. Bu
dönemde birçok açıdan kârlı bir ülke olan Hindistan’ı ele
geçiren İngiltere daha sonraki süreçte bu önemli sömürgesini20 Ömer Usman Umar,Osmanlı Döneminde Yahudilerin Filistin’e Yerleşme Faaliyetleri,Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,Cilt 12 Sayı 2,Elazığ,2002 s.43021 Selçuk Ural, Mütareke Döneminde İngiltere'nin Güneydoğu Anadolu Politikası, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi,Ankara,2007,s.42722 Durmuş Akalın,Cemil Çelik,XIX.Yüzyılda Doğu Akdeniz’de İngiliz-FransızRekabeti ve Osmanlı Devleti, Turkish Studies, International Periodical Forthe Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/3,2012,s.24
14
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
kaybetmemeye büyük önem vermiştir. Bu nedenle Hindistan’a
doğru uzanan çizgideki Basra Körfezi, İran, Afganistan ve Orta
Asya’daki bazı kritik bölgeleri de hâkimiyet altına almaya
karar vermiş ve I. Dünya Savaşı’na kadar bunu büyük ölçüde
gerçekleştirmiştir.
İran Devleti her ne kadar savaş başladığında
tarafsızlığını ilan etse de bu tarafsızlığı sağlayacak siyasî,
askerî ve ekonomik güçten yoksundu. Bu nedenle topraklarının
büyük güçler arasında bir mücadele alanı olmasına engel
olamamıştır. İngiltere hem müttefiki olan Rusya’ya yardım
ulaştırmak hem de Osmanlı Devleti ve Almanya’nın bölgedeki
artan etkisini zayıflatmak ve en önemlisi de hâkimiyeti
altında olan Hindistan’a giden yolların güvenliğini sağlamak
amacıyla İran Cephesi’ne ayrı bir önem vermiştir. Çünkü
Hindistan’a giden yolda en stratejik alanlardan biri İran
coğrafyasıydı.”23
Yukarıdaki politikalar İngiltere’nin yani “Güneş Batmayan
Krallığın” gerçek “Güneşinin” Hindistan olduğunu anlamamıza
yardımcı olmuştur.
5.ERMENİ MESELESİNDE İNGİLİZ ETKİSİ
Ermeni meselesine değinmeden önce Ermenilerin kökenini
anlamak yerinde olacaktır. Ermenilerin tarihine göz atacak
olursak: Ermeni adına ilk defa M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen Pers
Kralı Darius’un kitabelerinde rastlanır. Ve asıl ilginç olan
23 Gökhan Bolat,İngiltere Savunma Bakanlığı Kayıtlarına Göre I. Dünya SavaşıSırasında Osmanlı Devleti ve İran Arasındaki Ulaşım Yolları,Erciyes Üniversitesi, International Journal of Social Science Volume 6,2013,s.1
15
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
nokta şudur ki, Ermeniler kendilerine hiçbir zaman “Ermeni”
dememişler, bilâkis kendilerini “Haiklar” olarak
adlandırmışlardır. Ermeni adı, Ermeniler tarafından sonradan
benimsenmiş olup, bu isim aslında coğrafi bir bölgeye işaret
etmektedir. Bu bölge, Doğu Anadolu Bölgesi’dir.24Ermenilerin
kendilerine mahsus ne dilleri ve ne de dinleri vardı.
İnanışları, mabetleri; ibadetleri bir parçasını teşkil
ettikleri Firik’lerinki gibi idi. Sonraları yayıldıkları
yerlerdeki halkınkine veya istilacılarınki ne ise ona
uyarlardı. Ermeniler Hıristiyanlığı Bizans dan, Müslümanlığı
ise Araplardan aldı. Fakat sonradan İslam’dan ayrılıp
Hıristiyan oldular.25
Geçmişte Ermenistan ve Karabağ beş vilayet teşkil
ediyorlardı, I. Şah Abbas bu vilayetlerin başında Ermeni
valiler kullanıyordu. Bunlara “Melik” deniyordu. Şah Abbas
öldükten sonra gelen şahlar, Ermenilere kötü muamele etmeye ve
Melikleri Ermenilerden ayırmaya başlamışlardı.”26
Ermeniler, Pers İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra
İskender’in, daha sonra da sırasıyla Selevkosların,
Romalıların, Bizanslıların, Selçuklu Türklerinin ve nihayet
Osmanlı Türklerinin egemenliğinde yaşamışlardır. Ermeniler,
Anadolu’da yaşadıkları uzun zaman içerisinde hiçbir zaman tam
manasıyla bağımsız olamamışlar, mütemadiyen himaye altında24 Ekrem Memiş,Ermenilerin Kökeni ve Geçmişten Günümüze Türk Ermeni İlişkileri,Afyon Kocatepe Üniversitesi,Sosyal Bilimler Dergisi C 7 sayı 1,2005,s.125 Kazım Karabekir, Ermeniler Nereden Geldiler Nereye Gidiyorlar (IV),Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün Bugün ve Yarın,İstanbul 1986,s.5826 Kazım Karabekir,Ermeniler Nereden Geldiler Nereye Gidiyorlar (VII), Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün Bugün ve Yarın,İstanbul 1987,s.68
16
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
yaşamışlar ve karşılığında da vergi ödememişlerdir. Fakat
şurası bir gerçektir ki, en iyi muameleyi Türklerden
görmüşlerdir. Hatta Osmanlı imparatorluğu döneminde devletin
üst kademelerinde kendilerine birçok görevler verilmiştir.
Ancak, özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren,
emperyalist devletlerin teşvik ve tahrikleriyle, memleket
içerisinde karışıklıklar çıkarmaya ve Osmanlı Hükümeti için
problem olmaya, başlamışlardır. Nitekim dış güçlerin
yardımıyla oluşturulan Ermeni komiteleri aracılığı ile
memleketin her yerinde kulüpler ve kitaplıklar açılmış,
buralara devam eden kişilere Ermeni Tarihi ve Ermeni büyükleri
hakkında bilgiler verilerek, Ermeni milliyetçiliği aşılanmaya
çalışılmıştır. Bu arada Türklüğe ve Türklere karşı Ermeni
halkında nefret uyandıracak eserlerde neşredilmiştir.27
Ermeni hareketleri bilhassa 1887’de kurulan “Hınçak” ve
1890’da faaliyete geçen “Taşnak” komitelerinin aktiviteleriyle
ve de Çarlık Rusya’sının gayretleriyle hızlandı. Rus-Ermeni
ilişkilerine İngilizlerde pasif kalamazlardı. Hatta zaman bu
konuda Ruslardan da ileri gitmeye çalışıyorlar, fakat Coğrafi
ve Stratejik mesafeler nedeniyle, Rusya kadar bu konuya hâkim
olamıyorlardı, ama- Doğu Anadolu Ermenileri Avrupa’büyük
faaliyetler gösteriyorlardı. Anadolu’daki bazı Ermeni
cemiyetleri bilhassa o zamanlar Osmanlı İmparatorluğunun
parçalanması ile ilgilenen İngilizler ile çok sıkı temaslar
kurdular. Bazı aileler kadınlarını İngiltere’ye yolladılar. Bu
kadınlar oralarda gerçekten olağanüstü faaliyet
27 Ekrem Memiş, a.g.m,s.5-6
17
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
göstermişlerdir. İngiliz aileler aracılığıyla kolayca
aleyhimizde propaganda yapma imkânı buluyorlardı.28
Buna göre düşünülmesi gereken ilk husus şu ki, Ermeni
meselesini Türkiye yaratmamıştır. Bu mesele Osmanlı
İmparatorluğu’nun doğu vilayetlerinde karışıklıklar yaratmada
büyük menfaatleri olan İngiliz ve Rusların politik
tahriklerinden doğmuştur. Teşkilatlanmış bir Ermenistan Rusya
için Akdeniz’ doğru atılmış ilk adım demekti. İngiltere için
oyunun iki yönü vardı: Ermenistan bir yandan Rusya’nın uzak
hedeflerine karşı bir sur olacak, diğer yandan da, kurulması
için çıkarılacak karışıklar, Türklerin dikkatini Mısır’ın
işgali sırasında başka yerlere çekecekti.
1888’lerde Londra’da kurulmaya başlayan Ermeni Komiteleri,
İngiliz Hükümeti nezdinde çok etkili bir destek görüyorlardı.
İstanbul’daki büyük elçimiz M.Cambon Paris’e gönderdiği bir
raporda şöyle diyordu:
“Ermeniler Londra’da büyük bir hüsnü kabul gördüler.
Gladstone Hükümeti Ermeni köylerindeki memnun olmayanların ve
çete gruplarının, Türk köylerine karşı saldırısına sebep
oldu.”Böylece Türkler sadece güçlü bir düşmana değil aynı
zamanda teşkilatlanmış bir iç düşmanla da karşı karşıya
bulunuyordu.29
6.KIRIM SAVAŞINDA İNGİLİZLERİN TUTUMU(1853-1856)
28 Turgut Işıksal, Yıldız Arşivinde Ermeni Meselesi, ), Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün Bugün ve Yarın Sayı 2 1985,İstanbul,s.6029 Jean Schlicklin,Ermeni Meselesi, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün Bugünve Yarın Sayı 13,1986,İstanbul,s.71
18
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
Londra’da imzalanan Boğazlar anlaşması Rusya’nın canını
sıkmıştı.Osmanlı devleti var oldukça, Akdeniz’e inmenin mümkün
olmadığını biliyordu.Bu yüzden yeni fırsatlar kollamaya
başladı.Macarlar bağımsızlık için Avusturya’ya baş
kaldırmışlardı.Rusya’nın yardımıyla Macar ayaklanması
bastırıldı.Bu esnada altı bin kadar Macar aydını Osmanlı
Ülkesine sığındı.Rusya ile Avusturya Osmanlı Ülkesine sığınan
Macarları geri istediler.Geri verilmediği takdirde bunun savaş
sebebi olacağını bildirdiler.Osmanlı devleti savaş tehdidine
rağmen iki devletin isteğini reddetti.Osmanlı devletinin bu
tutumu, İngiltere ve Fransa’da olumlu karşılandı.Türkler
lehine Paris ve Londra’da büyük mitingler düzenlendi.
Savaşın ilk ayları,Rusların başarısız saldırılarıyla
geçti.Saldırgan Rus ordusu,Osmanlı ordusu tarafından yer yer
bozguna uğratıldı.Ancak savaş uzadığı takdirde ne olacağı
belli degildi.Osmanlı devleti İngiltere ve Fransa ile “Dostluk
ve müşterek savunma anlaşması” imzaladı.Anlaşmanın hemen
ardından Fransa İmparatoru Napolyon İngiltere Kraliçesi
Victoria Rusya’ya birer ültümaton vererek savaşı durdurmasını
ve işgal ettiği yerlerden çekilmesini istediler.Olumlu cevap
alamayınca, donanmalarını harekete geçirdiler.Deniz harekatı
hem Baltık da hem Karadeniz’de başladı.Karadenizdeki Rus
donanması kısa sürede yok edildi.1854 Mart ayında İngiliz
Savaş gemisi Samson, Adigey sahillerine yanaştı.30
Grafik 1: Kırım Savaşında Devletlerin Harcama Tablosu
30 Osman Çelik,a.g.m,s.12
19
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
23%
23%27%
25% 1%
Rusya Fransa İngiltereOsmanlı Sardunya
Kaynak:
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kırım_Savaşı(05.12.2014)
Kırım savaşı bittiğinde İngilizlerin sorduğu bu soru her
şeyin Hindistan için olduğunu vurguluyordu; Hindistan yolunu
tehdit eden Rusya, fırsat ele geçmişken neden, Karadeniz’den
tam olarak çekilmeye zorlanmadı? 31 Bu soru Kırım savaşında
neden İngilizlerin de olduğunun temel nedenini kavramamıza
yardımcı olacaktır.
Resim 1: Kırım Savaşında Ömer Paşa Subaylarıyla
Kaynak:http://www.royalcollection.org.uk/collection/2500622/omar-
pacha-with-his-aide-de-camps
7.TÜRKLERE KARŞI GELİŞTİRİLEN İNGİLİZ SİYASETİ
31 Osman Çelik, a.g.m, s.15
20
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
Osmanlı Devleti, Batılı devletlerin karşısında zayıf
düştüğü günden itibaren, Avrupalıların Osmanlı Devleti,
Türkler ve Müslümanlar Hakkında ne söyledikleri önem kazanmaya
başladı. On dokuzuncu asra girerken Batılıların düşünceleri
tekliflere dönüştü. XIX asrın ikinci yarısından itibaren
teklifler tazyiklere, diktelere yerini terk etti.
Özellikle Kırım savaşı ve ardından gelen Islahat
fermanından sonra, batılıların Osmanlı devleti üzerindeki
etkinliği, dost ve müttefiklik maskesi adı altında daha da
arttı. XIX. asrın sonunda ikinci yarısında dünyanın süper gücü
tartışmasız İngiltere’dir. Kırım Savaşından sonra İngiltere’de
Türkiye ile ilgili üç temel görüş oluşmuştur;
Birincisi: Conservative(Muhafazakar) Partinin temsil
ettiği görüştür.Bu görüşe mensup olanlar, Osmanlı devletinin
toprak bütünlüğünün sağlanması gerektiğine inanıyordu.Bu
görüşün en parlak siması ünlü İngiliz devlet adamı32 Başbakan
Benjamin Disraeli (Beaconsfield) ve Dışişleri Bakanı Lord
Derby’nin temsil ettiği, İngiliz çıkarları için Rus tehdidine
karşı Osmanlı toprak bütünlüğü ve bağımsızlığına dayanan
geleneksel İngiliz politikasını33 devam ettirerek Osmanlının
yaşamasını istiyordu.
Türkiye ile ilgili olan ikinci görüş liberallere ait olan
görüştür.Bu görüşün ateşli savunucusu Liberal Partinin başkanı
32 Hüseyin Çelik,İngiliz Dış İşler Komiteleri,İnkılap Yayınları,İstanbul 1994,s.13-1433 Mithat Aydın,Osmanlı-İngiliz İlişkilerinde İstanbul Konferansının Yeri, Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: XXV, Sayı:39, Ankara,2006,s.3
21
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
William Ewart Gladstone’dur. Gladstone tarihte azılı bir Türk
ve Müslüman düşmanı olarak yerini almıştır.Aynı zamanda
fanatik bir hristiyan olan Gladstone Türklere karşı Esas
zehrini Bulgar isyanı sırasında kustu.
Osmanlı tabii hakkı olarak isyana gereken şekilde müdahale
etmiştir.Gladstone söz konusu müdahaleyi bir dehşet olarak
degerlendirmiş.34
Gladstone, Hıristiyanları tek çatı altında toplayarak
Müslüman dünyaya karşı ortak hareket etmesini sağlayacak bir
sistemin oluşturulmasını sağlamaya gayret etti ve bu sistemin
temeline “Avrupalılık Ruhu” dediği bir yapıyı yerleştirmeye
çalıştı. Gladstone, oluşturmaya çalıştığı bu sistemi “Avrupa
Uyumu” projesi olarak tanımladı. Onun 19. yüzyılda
gerçekleştirmeye çalıştığı Avrupa Uyumu, bu gün Avrupa Birliği
organizasyonuyla hayat bulmuş durumda.35
Osmanlı Devleti ile ilgili üçüncü görüş ise de Urquhart
ekolünün görüşüdür.36 Rusya'nın izlediği Osmanlı politikasının
asıl amacı, İstanbul ve Boğazlar 'ı ele geçirmektir. İngiltere
ile Fransa, bu Rus ilerlemesini durduramazlarsa, Rusya'nın
Avrupa güç dengesini bozmasına izin vererek, kendi yıkımlarını
hazırlayacaklardır. Rusya, Boğazları denetlediği takdirde,
Avrupa ve Asya'da baş edilemeyecek bir üstünlük kazanacaktır.
Uyduları haline gelecek olan Avusturya ve Prusya ile birlikte
Fransa'ya da eninde sonunda boyun eğdirtecektir. Asya'ya
34 Hüseyin Çelik a.g.m ,s.1435 Taha Niyazi Karaca,Büyük Oyun İngiltere Başbakanı Gladstone’un Osmanlıyı Yıkma Planı,Timaş Yayınları,İstanbul 2011,s.1236 Hüseyin Çelik,ag.m,s.15
22
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
gelince, İran ve Afganistan'ı denetleyerek İngiliz
imparatorluğunu tehdit edecektir. İşte, bunların
gerçekleşmemesi için, İngiltere ile Fransa, Osmanlı devletinin
ve dolayısıyla Boğazlar'ın koruyuculuğunu üstlenmeliydiler.37
Bu görüşler 19 Yüzyılda İngiltere’nin Osmanlıya olan
politikaların temelini oluşturmaktadır. İngilizlerin bu
politikalarından sonra asıl gerçek amacını İngiliz bir Ajan
Vambery şöyle sıralıyordu: “Önce kaşifler, sonra misyonerler,
daha sonra tüccarlar ve nihayet bayrak.” 38 Bu düşünce
İngiltere’nin Osmanlı üzerinde oynadığı büyük oyunu
sahneliyor.
8.CUMHURİYET YILLARINDA DIŞ POLİTİKA
Osmanlı Devleti döneminde dış politika olgusu, Hükümdar ve
birkaç yüksek görevlinin tekelindeydi ama dış politika
konulanın (dış etkenlerin), memleketteki anayasa gelişmeleri
(iç etkenler) üzerinde etkide bulunup, uzun dönemde dış
politika konusunun bir yasak alan olmaktan çıkmasını
sağlayacak önemli bir dolaylı etkisi yine de olmuştur.
Gerçekten de Osmanlı Devleti'nde anayasa gelişmeleri, bu yolda
yaygın bir kitle mücadelesinin adım adım elde ettiği
başarılardan çok, Padişah'ın ve Devlet erkanının, XIX. Yüzyıl
başlarından itibaren artan dış meseleler karşısında,
Avrupa'daki güçlü liberal akımları ve bu fikirlerin güçlü
37 Oral Sander,Anka’nın Düşüşü ve Yükselişi Osmanlı Diplomasi Tarihi ÜzerineBir Deneme,Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi Yayınları,Ankara 1987,s.12638 Mim Kemal Öke,II.Abdulhamid ve Dönemi İngiliz Casusu Prof. Arminius Vambery’nin Gizli Raporlarında,Üçdal Neşriyat Yayınları,İstanbul 1983,s.26
23
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
temsilcisi 'olan büyük devletleri (özellikle İngiltere'yi)
hoşnut etmek için başvurdukları çareler olarak da görülebilir.
Dış etkenin iç yapıyı etkilemesi Osmanlı Devleti'nin daha
sonraki dönemlerinde de, Cumhuriyet döneminde de
görülmüştür.39
Türk-İngiliz ilişkileri, Birinci Dünya Savaşı’ndaki
doğrudan çatışma döneminden sonra, 1919-1922 yılları arasında
bir dolaylı karşı karşıya gelme, dolaylı savaş dönemine
girmiştir. Türk-İngiliz çatışması Mondros’la birlikte sona
ermiş bundan sonra Türkiye, doğuda Ermenistan’a, batı da
Yunanistan’a karşı savaşırken aynı zamanda bu ülkeleri
destekleyen İngilizlere karşı da savaşmış sayılır.40
Bir ülkenin dış politikasını şekillendiren temel unsur
dünya siyasi konjonktürü içerisindeki yeri olmakla birlikte,
bunun yanında o ülkenin dış politikasının temel unsurlarını
oluşturan ve şekillendiren birçok etken bulunmaktadır.
Bunlar: Barışın korunması, diğer ülkelerle işbirliği,
askeri kaygılar, kamuoyu ve dış politikayı yönlendiren kişi ve
kurumların konumu ve görüşleridir.41
Bu bağlamda bir başka konuşmasında:
39 Ömer Kürkçüoğlu, Dış Politika Nedir? Dün’ü Bugün’ü ve Yarın’ı, C.35 Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi SBF Dergisi Cilt 35, s.31640 Kadir Algül,Atatürk Dönemi Türk İngiliz İlişkileri ”Atatürk İlkeleri ve İnkılapları Semineri”,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi,İstanbul 2009,s.541 Mahmut Bolat,Genel Hatlarıyla Atatürk Dönemi Türkiye’nin İkili İlişkileri,Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimler Fakültesi Cilt 7 Sayı 1,Ankara,2006,s.48
24
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
“Dış siyaset bir toplumun iç teşkilatı ile sıkı bir
şekilde ilişkilidir. Çünkü iç teşkilata dayanmayan dış
siyasetler daima mahkûm kalır. Bir toplumun iç teşkilatı ne
kadar kuvvetli, sağlam olursa, dış siyaseti de o nispette
güçlü ve dayanıklı olur” diyerek politikanın milli güce
dayanması gerektiğini açıklamaktadır.42
Joseph M. Levy 26 Haziran 1938 tarihli Newyork Times
gazetesinde;
“Kemal Atatürk ne bir karışıklık çıkarmış ne de daha büyük
devletlerin zaafından istifade ile başkalarının toprağı
üzerinde hak iddia etmişti. Türkiye diğer devletlerle yaptığı
anlaşmalara sadık kalmıştır” diyerek Türkiye’nin barışçı dış
politikasında samimiyetini ortaya koymuştur.
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından sonra Türkiye-Birleşik
Krallık ilişkileri olumlu yönde gelişti.43 Birinci Dünya
Savaşı'ndan sonra İngilizlerin düşmanca faaliyetleri sonucunda
Türk halkı büyük çileler çekmiş fakat büyük millet ve devlet
ciddiyetinde hareket ederek kendisine kötülük yapan diğer
millerde olduğu gibi İngilizlere karşı da hiçbir kin
beslememişti. Nihayetinde Türk milletinin sinesinden çıkmış
olan ve O'nun duygularını en güzel şekilde ifade eden Büyük
önder Atatürk, bütün bu kötü maziye rağmen İngilizlerden
"karakter sahibi bir millet" diyerek bahsetmişti. Musul
Meselesi İngiltere ile Türkiye arasındaki ilişkilerin
gelişmesini bir süre engellemişti. Ancak, Türkiye'nin yaptığı42 Mahmut Bolat, a.g.m,s.4843 http://tr.wikipedia.org/wiki/Birleşik_Krallık-Türkiye_İlişkileri(09.12.2014)
25
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
inkılaplarla hedefinin batı olduğunu göstermesi, bölgesinde
modern ve güçlü bir devlet olarak ortaya çıkması ve Avrupa'da
savaş rüzgarlarının esmeye başlaması iki ülkeyi birbirine
yaklaştırmıştı. İşte bu sırada Akdeniz'e yat gezintisine çıkan
Kral VIII. Edward'ın Türkiye'ye uğraması ise ilişkilerin
işbirliği ve dostluk seviyesine ulaşmasına vesile olmuştu.44
Atatürk’ün: ‘‘Yurtta barış, dünyada barış için çalışıyoruz’’
şeklinde açıkça ifade ettiği ve bunu devletin temel
ilkelerinden birisi haline getirdiği genel politikası45hem
devletin içerisinde birlik ve bütünlüğü sağlamayı, hem de
dışarıda saygın ve sözüne güvenilir bir devlet olarak konum
elde etmeye çalışmayı amaçlayan bir politikadır. Bir taraftan
başka ülkelerin çıkarlarına saygı duymayı amaçlarken, diğer
taraftan kendi millî menfaatlerini korumak için istikrarlı ve
caydırıcı bir güce sahip olarak dünyada ülkeler ligindeki
yerini sağlamlaştırmayı amaçlamaktadır.46
1939’da İngiltere ve Fransa ile imza edilmiş, olan
Deklarasyonlara da kısaca değinmekte fayda vardır. Avrupa’nın
hızlı adımlarla bir savaşa sürüklendiğinin belli olması
üzerine imzalanan bu deklarasyonlar İki devletin, kendi millî
emniyetleri nef'ine olarak karşılıklı taahhütleri tazammun
edecek (kapsayacak) nihaî bir anlaşma akdetmeleri
kararlaştırılmıştır.
44 Mehmet Okur, Atatürk Tarafından Yabancı Devlet Başkanlarına Verilen Hediyeler, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi ,2004,s.8445 Kadir Algül, a.g.m s.4046 Mustafa Talas,Örnek Bir Dış Siyet Modeli Olarak Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünyada Barış” Politikası, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı:15, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yaınları, Konya 2004,s.346
26
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
Türkiye Hükümeti ile Büyük Britanya Hükümeti, vuku bulacak
mütecaviz hareketinin Akdeniz mıntıkasın da bir harbe yol
açması halinde birbirleriyle bilfiil işbirliği yapmağa ve
imkânları dahilinde bulunan bütün yardım ve müzahareti
birbirlerine göstermeğe hazır bulunduklarını beyan ederler"
hükmünü getirmekte idi.47Bu anlaşma İngiltere’nin Rusya’yı
sınırlandırmasından doğmuştur.
9.GÜNÜMÜZDE İNGİLTERE İLE OLAN SİYASİ ve EKONOMİK
İLİŞKİLERİMİZ
Başbakan David Cameron'ın Temmuz 2010’da ülkemizi ziyareti
vesilesiyle imzalanan "2010 Stratejik Ortaklık Belgesi" iki
ülke arasında stratejik ortaklığın güçlendirileceği somut
alanların geniş bir yelpazede sıralandığı bir Yol Haritası
niteliğindedir.
Türkiye ve Birleşik Krallık arasında diyalogu güçlendirmek
ve kurumsallaştırmak amacıyla her iki taraftan siyasetçi,
akademisyen, medya temsilcileri ve sanatçılardan oluşan "Türk-
İngiliz Tatlıdil Forumu" kurulmuş olup, Forum’un ilk
toplantısı Ekim 2011’de Dışişleri eski Bakanları Sayın Yaşar
Yakış ve Jack Straw eş başkanlıklarında İngiltere’de, ikinci
toplantısı ise 12-14 Ekim 2012 tarihlerinde İstanbul’da
gerçekleştirilmiş olup, toplantılar her yıl dönüşümlü olarak
Türkiye ve İngiltere’de sürdürülecektir. 48
Bu proje Türkiye’de geniş yakınlar uyandırmış;47 Kamuran Gürün,Dış İlişkiler Ve Türk Politikası,Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi,Ankara 1983,s.9-1048 http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ingiltere-siyasi-iliskileri.tr.mfa(11.12.2014)
27
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün Ankara'da İngiltere
Başbakanı David Cameron'la bir araya geldi. Liderler,
görüşmenin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında,
iki ülke ilişkilerinin "altın çağını" yaşadığını söyledi.”49
David Cameron, Ankara ziyaretinde ayrıca Türkiye'nin AB
üyeliğine verdiği desteğin altını çizdi, Türkiye'nin Doğu ve
Batı arasında oynadığı role vurgu yaptı. 50
İngiltere ile aramızda olan ekonomik ilişkiler ise, son 15
yılda önemli mesafe kaydetti. Türkiye’nin ürün ihraç ettiği
ülkeler arasında üçüncü sırada yer alıyor. 2000’li yıllar
boyunca İngiltere Türkiye’nin pozitif bir ticaret ilişkisi
olduğu nadir ülkelerden birisi olurken, 2009 ve 2010 aylarında
genel dış ticaret verilerinde bir düşüş yaşansa da 2011
yılında bu oranlar tekrar yükseliş gösterdi. O yıl Türkiye’nin
dördüncü ihracat partneri durumuna gelen İngiltere ile ticaret
hacmi düzenli olarak arttı.
Türkiye-Birleşik Krallık Ekonomik ve Ticaret Ortaklık
Komitesi (JETCO) 5. Dönem Toplantısı 51 ve benzeri çalışmalar
Türkiye-Birleşik krallık arasındaki ekonomik bağlarının daha
güçlü olması için önemli bir gelişmedir.2012 yılında
Türkiye’nin İngiltere’ye toplam ihracatı 7 milyar 941 milyon
49 http://www.hurriyet.com.tr/dunya/15426304.asp(11.12.2014)50 http://www.sabah.com.tr/gundem/2010/07/28/ab_icin_tam_destek_verdi(11.12.2014)51 http://www.tobb.org.tr/Sayfalar/Detay.php?rid=2230&lst=DuyurularListesi(11.12.2014)
28
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
259 bin dolara ulaştı. İstanbul Tekstil ve Konfeksyon
İhracatçı Birlikleri’nin 2012 raporuna göre Türkiye’den
İngiltere’ye yapılan ihracatta işlenmiş, yarı işlenmiş ya da
pudra halinde altın ilk sırada yer alıyor. Ardından
monitörler, projektörler ve televizyon alıcı cihazlar, üçüncü
sırada da eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar geliyor.
Ayrıca ihraç edilen ilk 20 kalemin yedisinin hazır giyim ve
konfeksiyon mamulleri olduğu görülüyor.52
10.SONUÇ
Türkiye Birleşik Krallık ilişkileri geçmişten günümüze
kadar siyasi ve kültürel olaylar çerçevesinde
şekillenmiştir.Birleşik Krallık, Türkiye’nin hep yanında
olmamıştır ve çıkar politikasına göre hareket
etmiştir.Birleşik Krallığın devlet başkanları, Türkiye’yi
konumundan istifade etmeye çalışmış ve bu konumu kendilerine
göre avantaj ve dezavantajlarını çıkarmışlar.
Birleşik Krallık’ın Devlet Başkanları Papa’nın dinsel
çağrısına uyup Türklere karşı acımasız bir politika
izlemişlerdir.Bazı dönemlerde Türkiye’nin iç işlerine
karışmışlar, bunun nedenine gelecek olursak İngiltere güçlü
bir Türkiye görmektense zayıf bir Türkiye görmeyi
istemiştir.Bundan dolayı olacak ki Türkiye ne zaman güçlü bir
devlet olsa hemen olaylar patlak vermeye başlamış.Gündem de
olan Türk Kürt savaşını bu bağlamda
değerlendirebiliriz.Yazarımızında Dediği gibi “Bu ülkede ki
52 http://www.londragazete.com/2014/01/10/ingiltere-turkiyenin-ucuncu-ihracat-ortagi/(11.12.2014)
29
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
kavga Türk’le Kürt’ün kavgası değil,Hilal ile Haçın
kavgasıdır.” Müslüman olmayan tüm dış devletler daima bizi yok
etmek istemiştir.Bu böylede olacaktır.
KAYNAKÇA
AKALIN,Durmuş,ÇELİK,Cemil, XIX.Yüzyılda Doğu Akdeniz’deİngiliz-Fransız Rekabeti ve Osmanlı Devleti, Turkish Studies,International Periodical For the Languages, Literature andHistory of Turkish or Turkic Volume 7/3, 2012ALBAYRAK,Mustafa, Osmanlı- Alman İlişkileri ve Bağdat Demiryolu'nun Yapımı", Ankara Üniversitesi, Osmanlı Tarih Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Dergisi (OTAM), Cilt: VI, Ankara, 1995.ALGÜL,Kadir, Atatürk Dönemi Türk İngiliz İlişkileri ”Atatürk İlkeleri ve İnkılapları Semineri”,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi,İstanbul ,2009.AYDIN,Mithat, Osmanlı-İngiliz İlişkilerinde İstanbul Konferansının Yeri, Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi, Cilt: XXV, Sayı:39, Ankara,2006.BEYDİLLİ,Kemal, Bağdat Demiryolu,İslam Ansiklopedisi,Cilt 4,1991.BEYDİLLİ,Kemal, Şark Meselesi,İslam Ansiklopesi, cilt:38,2010.BOLAT,Gökhan, İngiltere Savunma Bakanlığı Kayıtlarına Göre I. Dünya Savaşı Sırasında Osmanlı Devleti ve İran Arasındaki Ulaşım Yolları,Erciyes Üniversitesi, International Journal of Social Science Volume 6,2013
30
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
BOLAT,Mahmut, Genel Hatlarıyla Atatürk Dönemi Türkiye’nin İkili İlişkileri,Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimler Fakültesi Cilt 7 Sayı 1,Ankara,2006.BURİAN,Orhani, Türk İngiliz Münasebetinin İlk Yılları, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Cilt IX Sayı 1-2, Ankara 1951.ÇELİK,Hüseyin, İngiliz Dış İşler Komiteleri,İnkılap Yayınları,İstanbul 1994ÇELİK,Osman, Belgelerinde Türkiye ve Kafkasya, Gelişim Matbaası, Ankara 1992.DEĞERLİ,Sarıkoyuncu, İngilterenin Doğu(Şark) Politikası, Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E‐Dergisi,Sayı 14 2008.GÜRÜN,Kamuran, Dış İlişkiler Ve Türk Politikası,Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi,Ankara 1983.HOCAOĞLU,Celalettin,Mustafa, Gertrude Bell’in 1907 Yılı Batı Anadolu Seyahati, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi,2013.IŞIKSAL,Turgut, Yıldız Arşivinde Ermeni Meselesi, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün Bugün ve Yarın Sayı 2 1985,İstanbulKARABEKİR,Kazım, Ermeniler Nereden Geldiler Nereye Gidiyorlar (IV),Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün Bugün ve Yarın,İstanbul.KARABEKİR,Kazım, Kazım Karabekir,Ermeniler Nereden Geldiler Nereye Gidiyorlar (VII), Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün Bugün ve Yarın,İstanbul 1987.KARACA,Taha,Niyazi, Büyük Oyun İngiltere Başbakanı Gladstone’un Osmanlıyı Yıkma Planı,Timaş Yayınları,İstanbul 2011KÜPELİ,Özer, Safevi Ülkesinin İngiliz Konukları (İngiliz Tacirlerin İran Seyahatleri, 1562-1581), History StudiesKÜRKÇÜOĞLU,Ömer, Dış Politika Nedir? Dün’ü Bugün’ü ve Yarın’ı,C.35 Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi SBF DergisiCilt 35MEADEARLE,Edward, Bağdat Demiryolu Savaşı,Milliyet Yayınları,1972MEMİŞ,Ekrem, Ermenilerin Kökeni ve Geçmişten Günümüze Türk Ermeni İlişkileri,Afyon Kocatepe OKUR,Mehmet , Atatürk Tarafından Yabancı Devlet Başkanlarına Verilen Hediyeler, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi ,2004.
31
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
ÖKE,Mim,Kemal, II.Abdulhamid ve Dönemi İngiliz Casusu Prof. Arminius Vambery’nin Gizli Raporlarında,Üçdal Neşriyat Yayınları,İstanbul 1983.ÖZCAN,Azmi, -İngiltere Münasebetleri, İslam Ansiklopedisi,Cilt22, 2000ÖZKAN,Selim,Hilmi, II. Viyana Kuşatması Sonrası Türk-İngiliz İlişkileri, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Sayı 18,2007.SANDER,Oral, Anka’nın Düşüşü ve Yükselişi Osmanlı Diplomasi Tarihi Üzerine Bir Deneme,Ankara Üniversitesi Siyasi Bilimler Fakültesi Yayınları,Ankara 1987.SCHKİCKLİN,Jean, Ermeni Meselesi, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi Dün Bugün ve Yarın Sayı 13,İstanbul,1986.TALAS,Mustafa, Örnek Bir Dış Siyet Modeli Olarak Atatürk’ün “Yurtta Barış Dünyada Barış” Politikası, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı:15, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yaınları, KonyaULUSAN,Şayan, Şark Meselesinden Sevr’e Türkiye, ÇTTAD, VIII/18-19,2009URAL,Selçuk, Mütareke Döneminde İngiltere'nin Güneydoğu Anadolu Politikası, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi,Ankara,2007.USMAN,Ömer, Osmanlı Döneminde Yahudilerin Filistin’e Yerleşme Faaliyetleri,Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,Cilt 12 Sayı 2,Elazığ,2002.Üniversitesi,Sosyal Bilimler Dergisi C 7 sayı 1,2005Volume 4/1,İzmir 2012,s.1YUVALI, Abdulkadir, “Ermeni Milliyetçiliğinin Doğuşunda ŞarkMeselesi Faktörü”, Hoşgörüden Yol Ayrımına Ermeniler, ErciyesÜniversitesi-Nevşehir Üniversitesi II. Uluslararası SosyalAraştırmalar Sempozyumu.Erciyes Üniversitesi Yayını,Kayseri2009.
Web Adreslerihttp://islamicjusticeanddevelopment.blogspot.com.tr/2014/11/sark-ticaret-kumpanyalariya-da-oncu.html (09.12.2014)http://tr.wikipedia.org/wiki/Birleşik_Krallık-Türkiye_İlişkileri(09.12.2014)http://www.hurriyet.com.tr/dunya/15426304.asp(11.12.2014)http://www.izto.org.tr/portals/0/izmir_ticaret_tarihi.pdf(07.12.2014)
32
ÇANKIRI KARATEKİN ÜNİVERSİTESİ
http://www.londragazete.com/2014/01/10/ingiltere-turkiyenin-ucuncu-ihracat-ortagi/(11.12.2014)http://www.mfa.gov.tr/turkiye-ingiltere-siyasi-iliskileri.tr.mfa(11.12.2014)http://www.sabah.com.tr/gundem/2010/07/28/ab_icin_tam_destek_verdi(11.12.2014)http://www.tobb.org.tr/Sayfalar/Detay.php?rid=2230&lst=DuyurularListesi(11.12.2014)
33